For English please see below.
Bu makale gıda rejimi kavramını, kapitalist gıda rejimi olarak yeniden kavramsallaştırmayı ve bu yolla karakteristik eğilimi insan-insan ve insan-insan-olmayan ilişkilerini (artı-)değer üretimine indirgemek olan kapitalizmi aynı zamanda bir gıda rejimi olarak ele almayı önermektedir. Bu kavramsallaştırma çabası, bir yanıyla tarım-gıda ilişkilerinde gözlenen neoliberal küreselleşme süreçlerinin kuramsal implikasyonlarına yönelik sorgunun bir ürünüdür. Diğer yanıyla ise güncel tarım/köylü sorunu literatüründe, kendisini siyasal iktisadî ve post-kalkınmacı yaklaşımlar arasında bir yarılma olarak gösteren kuramsal-politik açmaza yanıt arayışının bir uzantısıdır. İlgili literatürde daha ziyade tarihsel dönemleme aracı olarak kullanılan gıda rejimi kavramını, kapitalist gıda rejimi olarak yeniden ele almanın olanağı ise eleştirel bir toplum kuramı olarak Marksizmdir. Kapitalist gıda rejimi kavramsallaştırması ile tarım/köylü sorunu tartışmalarının her iki kampının güçlü yanlarının bir araya getirilebileceği ve ilgili literatürde gözlenen açmazdan çıkışa yönelik kuramsal-politik bir zemin sağlanabileceğini düşünülmektedir. Kapitalist gıda rejiminin birbiriyle bağlantılı iki temel eğilimi şu şekilde ifade edilebilir: (1) Yalnızca kapitalizmin tarihsel kuruluş süreci olarak değil, sermayenin var oluş ve eyleme tarzı olarak ilk(s)el birikim; (2) Tarım-gıda-kır-doğa arasındaki tarihsel, toplumsal ve ekolojik bağların gerek tarihsel-toplumsal gerekse kuramsal-analitik olarak kırılması ve gıdanın kırdan, tarımdan ve doğadan kopartılması. Böylesi bir kavramsallaştırma içinde köylüler, ne post-kalkınmacı yaklaşımların varsaydığı gibi ezeli-ebedi bir etik-politik karaktere sahiptir; ne de siyasal iktisadî anlayışların iddia ettiği gibi asla sınıf olamayacak ve farklılaşma süreçlerinde yok olmaya yazgılı bir toplumsal kategoriye aittir. Köylüler, tarım-gıda ilişkilerinin neoliberal yeniden yapılandırma süreçlerinde belirgin hale geldiği üzere, sınıf oluşumu bağlamında kapitalist gıda rejimi içinde ve ona karşı olarak politik özneleşme sürecindedir.
English version:
This article via re-conceptualizing the concept of food regime as capitalist food regime, suggests reconsidering capitalism itself also as a food regime, whose defining tendency is the reduction of human-human and human-nonhuman relations to (surplus-)value production. This reconceptualization attempt is, on the one hand, a product of interrogations on the theoretical implications of the neoliberal globalization processes of capitalist agrifood relations. On the other hand, it is a product of a search for ways out of the theoretical-political impasse of the contemporary agrarian/peasant question literature, which is manifested in the divide between political-economic and post-developmentalist understandings. The possibility of re-conceptualizing the concept of food regime, which is used in the related literature rather as a tool for periodization of the history of agrifood relations, is the understanding of Marxism not as a form of political economy, but as a critical theory of society. This article argues that via the capitalist food regime formulation, the strengths of both political-economic and post-developmentalist frameworks can be brought together, and a theoretical-political ground can be established, which would enable us to move beyond the impasse of the agrarian/peasant question debate. Within this framework the main tendencies characterizing the capitalist food regime can be pointed at two interrelated levels: (1) primitive accumulation, not only as a historical foundation of capitalist relations, but also as the mode of existence of capital; (2) dissociation of the historical, social and ecological links among agriculture, food, rural, and nature; and thereby, disarticulation of food from rural, agriculture and nature. According to this formulation, peasants neither possess an eternal ethico-political character as it is assumed by post-developmentalist approaches, nor are they belong to a social category that can never become a class as it is argued by the political-economic understandings. Rather, peasants, as it has become much more apparent in the neoliberal restructuring processes, are emerging as a political subject on the basis of class formation processes in and against the capitalist food regime.