This page lists works of an author who doesn't have a ResearchGate profile or hasn't added the works to their profile yet. It is automatically generated from public (personal) data to further our legitimate goal of comprehensive and accurate scientific recordkeeping. If you are this author and want this page removed, please let us know.
The theory of alienation, defined by Hegel as the alienation of individuals from themselves and the outside world, is a concept frequently encountered in the Marxist perspective as the alienation of the working class from themselves or their labour as a result of their participation in production relations. While the continuation of production relations within the capitalist economic system is presented by the Marxist perspective as the first priority, individuals in the labour force can struggle with a sense of powerlessness by alienating themselves from their own labour. In this context, the role of astrology in the media as a coping mechanism with alienation for individuals is a subject of interest in terms of navigating the challenges posed by the capitalist economic system. This theoretical discussion aims to compile academic studies that explore the relationship between astrology interpretations and coping mechanisms employed by individuals grappling with the negative emotions associated with the Marxist theory of alienation. By examining the concept of alienation from a Marxist perspective, this discussion seeks to understand the role of astrology in the context of alienation.
z Orta Asya'da toplumsal cinsiyet rolleri ve kadınların toplumdaki konumu, geleneksel normlar, aile yapıları ve medyanın etkisiyle şekillenmektedir. Kadınlar genellikle ikincil rollerde görülse de medyada güçlü, bağımsız ve lider rollerinde temsil edilmeleri, geleneksel kalıpların sorgulanmasına neden olmuştur. Tarihsel, kültürel ve coğrafi dinamikler kadınların toplumsal konumunu etkilemiştir. Göçebe toplumlarda kadınlar ev işleriyle uğraşırken, erkekler ev dışı görevlerde bulunmuştur. İslam'ın bölgeye girmesi, modernleşme ve Sovyet dönemi ise kadınların rollerini değiştirmiştir. Günümüzde kadınlar siyasetten iş dünyasına kadar çeşitli alanlarda etkin rol oynamaktadır, ancak geleneksel normlar hâlâ kadınların toplumsal hayata katılımını sınırlayabilmektedir. "Kurmancan Datka" ve "Tomiris" gibi filmler, Kırgızistan ve Kazakistan gibi Orta Asya ülkelerinde kadın liderliğini vurgulayarak tarihsel figürler üzerinden güçlü kadın karakterlerini merkeze almaktadır. Ayrıca bu filmler, Orta Asya kültüründeki kadın liderliğini teşvik etmektedir. Bu çalışmanın içerik analizinde, iki önemli kadın kahramanın yaşam dönemleri ele alınarak aralarındaki benzerlikler ve farklılıklar; doğum, çocukluk, aşk-evlilik, yakınların ölümü, yükseliş-kahramanlık ve mitler olmak üzere 6 kategori altında açıkça ortaya konmaktadır. Böylece Kırgızistan ve Kazakistan'da güçlü kadın temsilinin kültürel ve toplumsal etkilerinin aydınlanması amaçlanmaktadır. Abstract In Central Asia, gender roles and the status of women in society are shaped by traditional norms, family structures, and media influence. While women are generally seen in secondary roles, their portrayal as strong, independent, and leadership figures in the media has led to questioning traditional stereotypes. Historical, cultural, and geographical dynamics have influenced the social position of women. In nomadic societies, women typically handled household duties, while men took on external tasks. The introduction of Islam, the modernization process, and the Soviet era brought changes to women's roles. Today, women play active roles in various fields, from politics to business, yet traditional norms still limit their full participation in social life. Films like "Kurmancan Datka" and "Tomiris" highlight female leadership in countries like Kyrgyzstan and Kazakhstan, focusing on strong female characters through historical figures. These films promote female leadership within Central Asian culture. This study analyzes the lives of these two significant female heroes, clearly presenting their similarities and differences. The aim is to illuminate the cultural and social impacts of strong female representation in Kyrgyzstan and Kazakhstan.
Bilgi teknolojilerinde yaşanan gelişmeler neticesinde insan yaşamına giren Sanal
Gerçeklik ve Metaverse gibi pek çok kavram, dildeki değişiklerin yanı sıra yaşam
tarzında da köklü değişikliklere yol açmıştır. Dijital yerli olarak adlandırılan Z kuşağı
günümüzde bu yeni teknolojiye adaptasyonu tam olarak tamamlanmış ilk kuşak olarak
incelenmektedir. Dijital devriminin yaşanmasının ardından dünyaya gelen Z kuşağı
internete tam olarak hâkim olan ilk kuşaktır. Bu çalışmada Z kuşağı bireylerin, Metaverse
farkındalığı, onu kullanma ve fark etme biçimleri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın
teorik bölümünde 1900- günümüz arasındaki kuşaklara, Metaverse’ün gelişim sürecine
ve onu oluşturan dinamiklere, Metaverse ile birlikte gündelik konuşma diline de hâkim
olan Metaverse’ü oluşturan teknolojileri hakkında alan yazın incelenmiştir. Uygulama
kısmında ise, Z kuşağı bireylerinden oluşan 500 kişi ile yapılan anket çalışmasına yer
verilmiştir. Anket çalışmasında elde edilen veriler SPSS 26 paket programı aracılığıyla
analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda Z kuşağı bireylerin; cinsiyeti,
gelir durumu, medya ve teknoloji uyaranları ile Metaverse’e yönelik farkındalık arasında
ilişki olmadığı, eğitim durumları ve günlük teknolojiye harcanan zaman arttıkça
metaverse yönelik farkındalığın arttığı gözlemlenmiştir.
özet Geleneksel medya araçlarından birisi olan televizyon ülkemizde sıklıkla tercih edilen bir bilgi alma, eğlenme ve vakit geçirme aracıdır. Ülkemiz dizi sektörü son yıllarda oldukça gelişmiş ve çok yüksek reytinglere ulaşan dizilerin sayısı bir hayli artmıştır. Gencinden yaşlısına çok büyük bir kitle tarafından takip edilen televizyon dizileri, geleneksel medyanın dışına çıkarak sosyal medyada da sıklıkla adlarından bahsettirmekte ve birçok dizi yayınlandıkları saatlerde Twitter gibi sosyal medya platformlarında trend topik (en çok bahsedilenler) kategorisine girmektedir. Bu dizilerin konuları genel olarak birbirine benzemekte ve aşk, intikam, töre, entrika, aldatmak, aile ilişkileri vb. olaylar üzerinden izleyicileri ekrana kilitlemektedir. Fakat son yıllarda tabir yerindeyse ''moda'' olmaya başlayan başka bir konunun ise ''din'' olduğu görülmektedir. Prime time da yayınlanan ve ciddi reyting oranlarına ulaşan dini içerikli diziler bu çalışmanın inceleme konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmada televizyonda dinin temsili, dindarlık ve muhafazakarlık gibi kavramlar iki farklı televizyon kanalında yayınlanan iki dizi üzerinden söylem analizi ve gösterge bilimsel analiz yöntemleri ile incelenmiştir. Abstract Television, which is one of the traditional media tools, is a frequently preferred means of obtaining information, entertainment and spending time in our country. The TV series sector in our country has developed considerably in recent years, and the number of TV series that have achieved very high ratings has increased considerably. The television series, which are followed by a large audience, from young to old, go beyond traditional media and are frequently mentioned in social media, and many series fall into the trend topic (most mentioned) category on social media platforms such as Twitter at the time they are broadcast. The subjects of these serials are generally similar to each other and include love, revenge, custom, intrigue, cheating, family relations, etc. It locks the viewers on the screen through the events. However, in recent years, it is seen that another subject that has started to become "fashion", so to speak, is "religion". Serials with religious content, which were broadcast in prime time and reached serious ratings, are the subject of this study. In this study, concepts such as the representation of religion on television, religiosity and conservatism were examined through discourse analysis and semiotic analysis methods over two TV series broadcast on two different television channels.
z Farklı yaklaşım biçimleri olsa da bilimsel araştırmalar genellikle pozitivist paradigmaya bağlı nicel araştırma ve yorumsamacı paradigmaya bağı nitel araştırma olmak üzere iki temel yaklaşımla ele alınmaktadır. Burada temel sorun araştırmacının araştırmaya kuramdan hareketle bir hipotezle mi başlayacağı yoksa teme araştırma sorusuyla başlayıp araştırmanın sonunda hipoteze veya kurama mı ulaşacağında düğümlenmektedir. Diğer bir sorun araştırmacının nitel veya nicel araştırma yöntemlerinden hangi araştırma desenini tercih edeceğine ilişkindir. Bu araştırmanın teme amacı örnek olay, fenomenoloji, gömülü kuram ve etnografik araştırma gibi nitel araştırma desenlerinin tercihinin neye göre yapılacağına dair ölçütleri gerekçeleriyle birlikte belirlemektir. Bu çerçevede araştırmada nitel araştırmalarda sık kullanılan örnek olay, fenomenoloji, gömülü kuram ve etnografik araştırma desenleri konusunda tanıtıcı ve tanımlayıcı bilgiler verdikten sonra, bir araştırmada nitel araştırma desenlerinin hangi gerekçeye göre tercih edileceğine ilişkin ölçütler belirlenmeye çalışılmıştır. Böylece hangi nitel araştırma deseninin hangi durumlarda kullanılacağı ve bunların tercih gerekçeleri açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Araştırma kavramsal inceleme tasarımında bir araştırmadır ve araştırmada nicel ve nitel araştırmaların kuramsal ve felsefi arka planları konusunda tanıtıcı bilgiler verildikten sonra nitel araştırma desenlerinin tercih gerekçeleri tartışılarak araştırma deseni tercih sürecine kullanılabilecek ölçütlere ilişkin çeşitli önerilerde bulunulmuştur. Abstract A quantitative analysis based on the positivist paradigm and a qualitative study based on the hermeneutic paradigm are the two most common approaches to scientific research. The main question is whether the researcher will start the research with a hypothesis based on the theory or start with the main research question and reach the idea or thesis at the end of the study. Another problem is which research design the researcher will prefer when choosing qualitative or quantitative research methods. The primary purpose of this research is to determine the criteria for choosing qualitative research designs such as case studies, phenomenology, embedded theory, and ethnographic research and their reasons. In this context, after giving introductory and descriptive information about case studies, phenomenology, embedded theory, and ethnographic research designs frequently used in qualitative research, it was tried to determine the criteria for which qualitative research designs would be preferred. This study has clarified what qualitative research design will be used in what situations and the reasons for their preference. The research is research in conceptual analysis design. The reasons for choosing qualitative research designs were discussed after giving introductory information about quantitative and qualitative research's theoretical and philosophical backgrounds. Various suggestions were made regarding the criteria used in the research design selection process.
Developments in information and communication technologies accelerate the transition from traditional management to e-governance. In this process, social media expands institutions' communication and interaction opportunities through highly accessible communication tools and platforms. Social media plays a vital role in municipalities' communication, interaction, recognition, and promotion activities, accelerating the transition from a traditional metropolis to an e-municipality. This study it is aimed to determine the social media usage levels of TR 42 region municipalities. The study analyzed the use of social media in the service delivery of the municipalities in the TR 42 region. The research data were obtained from the web pages of the municipalities forming the sample. Research findings show that municipalities actively use social media in the context of e-governance, but they need to make more progress in this area.
Kamu diplomasisi ve ulus markalama birbiri ile çok yakından ilişkili iki konsepttir. Kimi yazarlar bu iki kavramı aynı çerçevede değerlendirirken bazı yazarlar da farklı olduklarını ifade etmektedir. Ulus markalama; ülkelerin turizm, ihracat, kültür gibi değerlerinin hedef ulus ve kamular nezdinde istenilen algı ve imajın oluşturulması ile sağlanan bir marka değeridir. Kamu diplomasisi, yumuşak güç unsurlarının oluşturduğu itibar ve imaj ile ulus markalamasına önemli katkı sağlamaktadır. Türkiye 2000’li yıllardan itibaren kamu diplomasisi ve ulus markalama alanlarında faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Her iki alanın amacı da ülke algısını geliştirmek ve itibar sermayesi oluşturmaktır. Kamu diplomasisi uluslararası ilişkiler, halkla ilişkiler, yumuşak güç, kültür, sanat gibi çok kapsamlı bir alanda faaliyet yürütürken, ulus markalama yaklaşımının temel odağı imajdır. Ulus markalama, kamu diplomasisi perspektifi ile ele alındığında her iki kavram da zengin bir çalışma alanı haline gelmektedir. Kamu diplomasisi ve ulus markalama, yumuşak güç temelinde şekillenmektedir. Literatürde bu iki alanın ilişkisine dair temelde beş farklı yaklaşım bulunmaktadır. Makalede, bu ilişkisel tartışmalara değinilerek benzerlikler ve farklılıklar ele alınmaktadır. Türkiye’nin ulus markalama faaliyetlerini yoğunlaştırdığı dönem aynı zamanda kamu diplomasisinin kurumsallaştığı süreçle paralellik arz etmektedir. Bu bağlamda her iki kavramın birbiri ile olan etkileşimi incelenmiş ve Türkiye’nin Turkey Home, “Turkey: Discover the Potential” gibi ulus markalama kampanyaları analiz edilmiştir. Çalışmada, kamu diplomasi ve ulus markalama konseptleri arasındaki ilişki Szondi’nin kamu diplomasi ve ulus markalama yaklaşımlarına göre incelenmektedir. Bu incelemede Türkiye’nin Szondi’nin belirttiği beş farklı görüş arasında hangi yaklaşımı benimsediği tespit edilmeye çalışılmış ve iki alan arasındaki ilişkiler değerlendirilmiştir. Çalışmada, Türkiye’nin kamu diplomasisi ve ulus markalama yaklaşımı ülke markası algısının geliştirilmesi yönünde benzer amaçlara sahip oldukları ve farklı konseptler olarak birbirlerini besledikleri tespit edilmiştir.
Halkla ilişkiler uygulamalarının gelişimi ve biçimi dünyada ülkeye, bölgeye ve kültürlere göre farklılık
göstermektedir. Ülkelerin halkla ilişkiler uygulamalarının gelişim süreci açısından farklılıklar görülmektedir.
Güney Kore’de halkla ilişkiler faaliyetleri devletin vatandaşları bilgilendirdiği uygulamalarla başlamış ve
ekonomisindeki iyileşme, ülke siyasetinin demokratikleşmesiyle birlikte halkla ilişkiler uygulamalarının
çeşitliliği de artmıştır. Bu süreçte halkla ilişkiler faaliyetlerinin yöntemi, kurumsallaşması ve profesyonellerin
tutumlarında da ciddi bir değişim görülmüştür. Güney Kore halkının kültürü, felsefesi ve inanışları halkla
ilişkiler uygulamalarının özünü her dönemde belirleyici olmuştur. Güney Kore’de halkla ilişkiler uygulamaları,
ABD ve Avrupa’daki örneklerine göre önemli farklılıklar taşımaktadır. Çalışmanın amacı Güney Kore’deki
halkla ilişkiler uygulamalarının, sosyo kültürel yapıyla olan ilişkisini ortaya koymak ve Türkiye'de konuyla
ilgili literatür eksikliğine katkıda bulunmaktır. Bu çalışmada Güney Kore için Hofstede’nin kültür analizi
kullanılacaktır, Güney Kore’deki halkla ilişkilerin oluşum ve gelişim süreci, örnek olay incelemesi yöntemi ile
incelenecektir. Güney Kore’nin sosyo-kültürel yapısının Güney Kore’deki halkla ilişkiler uygulamalarına
etkileri ortaya konulacaktır
z Günlük gazetelerde doğum, ölüm, evlenme, nişanlanma, boşanma, reddetme, kutlama ilanları gibi ticari olmayan kişisel ilanlar, kültürel yapı içerisinde kalıplaşmış biçimleriyle, toplum için-deki gereksinimleri ve ideolojileri yansıtan birtakım mesajlar taşımaktadır. Bu ilanlar sosyal ve psikolojik göstergelerle bir semboller hiyerarşisi oluşturmaktadır. Herhangi bir olguyu, bir işi, bir durumu duyurmak için yayınlanan yazılı ya da sözlü haber olarak tanımlanan ilanın asıl iş-levi toplumsal iletişime katkıda bulunmaktır. KKTC'deki yazılı basında bu tür ilanlar, bir taraf-tan toplumsal iletişime katkıda bulunurken, diğer taraftan toplumsal statüde yükselme, daya-nışma, paylaşım, özgürlük, arınma gibi kavramları da bünyesinde taşımaktadır. Araştırmada, KKTC'de yayınlanan üç gazetede doğum, ölüm, evlenme, nişanlanma, boşanma, reddetme, kutlama gibi ticari olmayan kişisel ilanlar, toplumsal statü açısından değerlendiril-miştir. KKTC'de yayınlanan günlük gazetelerden karşılaştırma yapmak amacıyla baskı sayısı en yüksek Kıbrıs Gazetesi, orta düzeyde Afrika Gazetesi ve en düşük Ortam Gazetesi seçilmiş-tir. Araştırma için tesadüfü örnekleme yöntemi ile seçilen, 1 Ocak 2008-31 Ocak 2008 tarihleri arasındaki bir aylık Kıbrıs, Afrika ve Ortam Gazetelerindeki kişisel ilanlar, eleştirel söylem ana-liziyle değerlendirilmiştir. İlanlardan ölüm ilanları, diğer ilanlardan daha çok gazetelerde yer aldığından, toplumsal statü ve iletişim açısından KKTC halkı için önemli olduğundan dolayı, daha ayrıntılı olarak incelenmiştir. Araştırma sonucunda ele alınan ölüm, doğum, evlenme, ni-şanlanma, boşanma, reddetme, kutlama gibi kişisel ilanlardan, ölüm ilanlarının gazetelerde çok geniş yer aldığı görülmektedir (İncelenen 320 İlan içerisinde, 277'sini ölüm ilanları oluştur-maktadır). Ölüm ilanlarının % 40,5'le büyük çoğunluğunu başsağlığı ilanları oluşturmaktadır. Arkasında mevlide davet, duyuru ve anma ilanları gelmektedir. Başsağlığı ve anma ilanları bu küçük toplumdaki aile üyeleri, tanıdıkları, iş arkadaşları ve politik gruplar arasında bir sosyal dayanışma ve kamusal alan sağlamaktadır. Ölüm ilanlarında bazen merhumun, bazen de aile-sinin mesleği ön plana çıkartılarak, toplumsal statü edinilmeye çalışılmaktadır. Abstract: Personal Announcements and Death Notices in Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) Press In daily newspapers, the non-commercial personal announcements concerning birth, death, marriage , engagement, divorce, rejection and celebration convey messages, with their patterns formed in the cultural structure, reflecting the ideologies and necessities in the society. These announcements constitute a hierarchy of symbols based on the social and psychological indicators.
... Çünkü nitel araştırmalar, sosyal fenomenlerin doğal ortaya çıkış biçimlerini ve anlamlarını anlamak için bireylerin kendi dünyalarına yönelen bir yaklaşım benimsemektedir. (Kıral, 2021;Tutar, 2023). Araştırmanın amacı doğrultusunda, mutfak şeflerinin mutfak planlama süreçleri hakkındaki öznel deneyimlerinin derinlemesine incelenmesi ve ortak anlamların ortaya çıkarılması hedeflendiğinden, çalışmada betimleyici fenomenoloji deseni benimsenmiştir. ...
... Hasil penelitian menunjukkan bahwa strategi pemasaran D'sars memadukan pendekatan digital dan interpersonal secara efektif. Pemanfaatan media sosial sebagai sarana utama komunikasi pemasaran sejalan dengan temuan Tutar & Parlak (2023) yang menyatakan bahwa media digital memungkinkan perusahaan membangun hubungan lebih personal dan interaktif dengan konsumen. Edukasi produk yang dilakukan secara online maupun offline memperkuat pemahaman dan kepercayaan konsumen. ...
... Medya ekolojisinde meydana gelen değişimleri anlamak için toplumsal yas ve kayıpların görünür kılınması adına geleneksel medyanın yanında yeni medyanın aracı rolü temsiliyet ve arşivlenen toplumsal belleğe kaynak sunması açısından sosyal bilimler alanında disiplinlerarası çalışmalarda irdelenmeye başlanmıştır. Ölüm ilanlarına ilişkin göreceli az sayıda ulusal eserin bulunmasından (Çolak, 2014;Ergin, 2010;Polat, 2011;Türkel, 2016) hareket ederek bu çalışmada konuya farklı örneklem boyutunda ve vaka çalışması yapılarak yeni bir bakış açısı getireceği düşünülmüştür. Bu durumun çalışmanın özgünlüğü açısından öneminin yalnızca ulusal alana katkı olarak kalmayıp aynı zamanda Kuzey Kıbrıs ekseninde yapılan iletişim bilimleri çalışmalarına önemli katkısının olacağı düşünülmektedir. ...
... Baştürk ve Eken (2020), "Covid-19 Sürecinde Telekomünikasyon Şirketlerinin Reklam Kampanyaları: Evde Kal Kampanyasının Göstergebilimsel Analizi" adlı çalışmasında Covid-19 sürecinde Telekomünikasyon şirketleri tarafından yayımlanan "Evde Kal" kampanyasının aktardığı mesajları sağlık iletişimi çerçevesinde göstergebilimsel olarak analiz etmiştir. Yeniçıktı (2020), "Sağlık Bakanlığının Instagram Paylaşımları Üzerinden Göstergebilimsel Bir İnceleme: #Hayatevesığar" başlıklı çalışmasında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın resmi İnstagram hesabından "Hayat Eve Sığar" hashtagi ile yayımladığı paylaşımlarda verilmek istenen mesajları göstergebilimsel analiz yöntemi ile çözümlemiştir. ...
... It comes out that there is no scale developed for data journalism in Turkish literature. The 9 theses on data journalism in the YÖK thesis archive and 11 research articles in the DergiPark academic archive were examined in depth (Oran, 2017;Bayraktar, 2018;Altun, 2019;Nasution, 2019;Koç, 2019;Furuncu, 2019;Çay, 2021;Doğu, 2015;Aslan, Bayrakçı & Küçükvardar, 2016;Narin, Fırat, Fırat & Ayaz, 2017;Erkmen, 2018;Can, Koz & Işık, 2018;Erol & Işıklı, 2019;Seyidov, 2020;Erkmen, 2020;Sütcü & Aslan Öztezcan, 2020;Livberber, 2021;Zinderen, 2019). In general, data journalism was attempted to be explained through literature and samples, data journalism practices were actualized on various news with content analysis, it is observed that the focus was mainly on how data journalism transformed traditional understanding of journalism, the process of data journalism and the importance of infographics and storytelling. ...
... Bu nedenle modern insan kaynakları çalışmalarında kurumsal sosyal sorumluluk, sorumluluk eğitiminin bir parçası olarak çalışanlara aktarılmaktadır (Maç ve Çalış, 2012). Bunun yanında kurumsal sosyal sorumluluk, etik bir kavram olan sorumluluğu küreselleşme ve pazar ekonomisinin doğurduğu olumsuz sonuçların üzerini örtmeye çalışan yapay bir çaba olarak eleştirilmektedir (Keskin, 2010). ...
... Ennek az álláspontnak ellentmondanak azok a szerzők, akik úgy vélik, hogy pozitív oldala és hozadéka is lehet a munkamániának. Meg kell említeni itt Machlowitz száz emberrel végzett kutatását, mely során azt találta, hogy az általa megkérdezett munkafüggők az életükkel megelégedettek és produktívak voltak, ezért Machlowitz a munkamániát egy munkával kapcsolatos attitűdnek tekinti (Temel, 2006). Cantarow szintén a konstruktum pozitív voltát hangsúlyozta, mivel a munkamániát a munka iránti odaadásként azonosította (Thomas NG et al., 2007;Malinowska, & Tokarz, 2014). ...