Sanat, insanoğlunun duygularını, düşüncelerini ve hayal gücünü ifade etmek için kullandığı güçlü bir araçtır. Sanat, birçok farklı disiplinde kendini gösterirken, sanatçıların etik sorumlulukları da ortaya çıkmaktadır. Sanatta etik, sanatçıların yaratıcı ifade özgürlüğünü dengelemek, toplumsal değerlere saygı göstermek ve potansiyel etkilerini dikkate almak gibi konuları içermektedir. Teknolojinin gelişmesiyle, hayatımızı kolaylaştıran ve gündelik hayatta her alanda yerini alan yapay zekâ ve uygulamalarına rastlamak mümkündür. Yapay zekânın oluşturulması aşamasında öğrenme, planlama, sesleri tanıma ve sorun çözümü gibi katmanlar bulunmaktadır. Edward Fredkin tarihte üç büyük olayın varlığından söz eder; bunlardan ilki evrenin varoluşu, ikincisi yaşamın başlangıcının oluşu ve bu ikisiyle aynı önem derecesine sahip olan üçüncüsü ise; yapay zekânın ortaya çıkışıdır (Balaban ve Kartal, 2015: 20). Yapay zekâ, günümüzde insanlığın geleceğini belirleyen en önemli araştırma alanlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Yeni gelişen teknolojik gelişmelerde olduğu gibi, yapay zekânın bu hızlı yükselişi de teknolojik değişimlere ayak uydurmakta zorlananları çeşitli endişelere sevk etmektedir. Yapay zekânın kendisine sunulan örneklerden öğrenerek kendisini geliştirmesi ve bu alandaki kazanımlar, zeki sistemlerin zaman içinde insan denetiminden bağımsız hale gelme konusundaki endişelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Köse, 2018: 94). Bu nedenle, zeki makinelerin davranışlarını kontrol edebilmek adına belirli bir çerçeve içerisine almak için çalışmalar başlatılmıştır. Yapay zekânın etik boyutu, yapay zekâdan kaynaklı gelişen hukuksal sorunlar ve bu alanda oluşturulan çözüm önerileri bu başlıklar arasında yer almaktadır.