Available via license: CC BY-NC 4.0
Content may be subject to copyright.
Spor Bilimleri Alanında
Akademik Araştırma ve
Değerlendirmeler IX
Editörler:
Doç. Dr. Olcay Mülazımoğlu
Doç. Dr. Taner Yılmaz
Doç. Dr. Ender Ali Uluç
Spor Bilimleri Alanında Akademik Araştırma ve Değerlendirmeler IX
Editörler: Doç. Dr. Olcay Mülazımoğlu • Doç. Dr. Taner Yılmaz • Doç. Dr. Ender Ali Uluç
ISBN (PDF): 978-625-5958-15-0
DOI: https://do.org/10.58830/ozgur.pub636
Language: Turksh-Englsh
Publcaton Date: 2024
Cover desgn by Mehmet Çakır
Cover desgn and mage lcensed under CC BY-NC 4.0
Prnt and dgtal versons typeset by Çzg Medya Co. Ltd.
Suggested ctaton:
Mülazımoğlu, O. (ed), Yılmaz, T. (ed), Uluç, E. A. (ed) (2024). Spor Bilimleri Alanında Akademik Araştırma ve
Değerlendirmeler IX. Özgür Publcatons.
DOI: https://do.org/10.58830/ozgur.pub636. Lcense: CC-BY-NC 4.0
e full text of this book has been peer-reviewed to ensure high academic standards. For full review policies, see
https://www.ozguryayinlari.com/
Publshed by
Özgür Yayın-Dağıtım Co. Ltd.
Certfcate Number: 45503
15 Temmuz Mah. 148136. Sk. No: 9 Şehtkaml/Gazantep
+90.850 260 09 97
+90.532 289 82 15
www.ozguryayınlar.com
nfo@ozguryaynlar.com
s work s lcensed under the Creatve Commons Attrbuton-NonCommercal 4.0 Internatonal
(CC BY-NC 4.0). To vew a copy of ths lcense, vst https://creatvecommons.org/lcenses/by-nc/4.0/
s lcense allows for copyng any part of the work for personal use, not commercal use, provdng
author attrbuton s clearly stated.
iii
Ön Söz
Spor Bilimleri Alanında Akademik Araştırma ve Değerlendirmeler IX
başlıklı bu kitap, spor bilimleri alanındaki akademik çalışmaları kapsamlı ve
disiplinlerarası bir yaklaşımla bir araya getiren bir koleksiyondur. Kitap, spor
bilimlerinin çeşitli yönlerine dair en son araştırmaları ve güncel gelişmeleri
içermektedir.
Her bölüm, alanında uzman kişiler tarafından titizlikle hazırlanmış
olup, spor fizyolojisi, biyomekanik, psikoloji ve spor yönetimi gibi çeşitli
konulara dair derinlemesine bilgiler sunmaktadır. Dahil edilen çalışmalar,
teori ve pratik arasındaki boşluğu doldurmayı hedefleyerek literatüre değerli
katkılarda bulunmakta ve spor bilimleri anlayışımızı ileriye taşımaktadır.
Bu kitap aracılığıyla, sadece son gelişmeleri vurgulamakla kalmayıp, aynı
zamanda spor bilimleri alanındaki ortaya çıkan zorlukları da ele alan zengin
bir bilgi mozaiği sunmayı amaçlıyoruz. Bu koleksiyon, spor bilimlerinin
dinamik ve gelişen manzarasını keşfetmek isteyen akademisyenler,
araştırmacılar, uygulayıcılar ve öğrenciler için hazırlanmıştır.
iv
v
İçindekiler
Ön Söz iii
Bölüm 1
Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi 1
Erdi Tokul
Abdullah Çetindemir
Bölüm 2
Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının
Değerlendirilmesi 19
Ferhat Aktaş
Barış Baydemir
Bölüm 3
E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki 37
Görkem Menteş
Bölüm 4
Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık 51
Kaan Salman
Bölüm 5
Otizmli Bireylerde Beslenme 65
Melek Zülal Acar
Bilal Karakoç
vi
Bölüm 6
Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi 81
Serkan Aksoy
Nahit Özdayı
Bölüm 7
Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisinin
Değerlendirilmesi 95
Serkan Aksoy
1
Bölüm 1
Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların
Önemi
Erdi Tokul1
Abdullah Çetindemir2
Özet
Oyunun anahtarı duran toplar, futbolun hem hücum hem de savunma
açısından vazgeçilmez bir parçasıdır. Gol fırsatları yaratmak ve savunma
yapılarını bozmak için kritik bir öneme sahiptir. Günümüzde futbol, serbest
vuruşlar, köşe vuruşları, taç atışları ve penaltılar gibi duran topların stratejik
kullanımına dayanır. Oyunun bu anları basit yeniden başlamaların haricinde
taktiksel birer silaha dönüşmüştür. Çalışmalar, duran topların artan rolünü
vurgulamakta ve serbest vuruşların teknik doğrulukla uygulandığında gol
atmada belirleyici olduğunu göstermektedir (Hughes & Franks, 2005).
Serbest vuruşlar, direkt ve endirekt olarak ikiye ayrılır ve her biri farklı savunma
yöntemleri gerektirir. Direkt serbest vuruşlarda savunma duvarı (baraj)
oluşturmak sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ancak, bu duvarın kalecinin topu
görmesini zorlaştırarak tepki süresini geciktirdiği ve performansı olumsuz
etkilediği belirtilmiştir (Valkanidis ve ark., 2020). Endirekt serbest vuruşlarda
ise rakip oyuncuların etkili bir şekilde kontrol edilmesi ve kısa paslara hazır
olarak beklemek önemlidir (Casal ve ark., 2014).
Benzer şekilde, köşe vuruşlarında savunma için bölgesel savunma veya
bire bir markaj sistemleri kullanılabilir. Bazı durumlarda, bu iki yöntemin
birleştirildiği hibrit sistemler daha etkili sonuçlar verir. Özellikle kale
direklerini savunan oyuncuların doğru yerleşimi, rakibin gol şansını büyük
ölçüde azaltabilir (Pulling & Newton, 2017). Bu savunma stratejileri, duran
toplarda rakip takımın etkisini en aza indirmek için temel yaklaşımlar arasında
yer alır.
1 Dr. Öğr. Üyesi, Trabzon Üniversitesi, erditokul@trabzon.edu.tr,
ORCID ID: 0000-0002-8034-8618
2 Arş. Gör. Dr., Trabzon Üniversitesi, abdullahcetindemir@trabzon.edu.tr,
ORCID ID: 0000-0002-8238-820X
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub636.c2747
2 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
Taç atışları ise genellikle göz ardı edilse de taktiksel zorluklar sunar. Hızlı
taç atışları, savunma oyuncularının pas seçeneklerini kısıtlamak için yüksek
baskı uygulamasını gerektirirken, uzun taç atışları hava toplarına hakimiyet
ve doğru pozisyon alma becerisi ister (Stone ve ark., 2021). Penaltılar
ise psikolojik dayanıklılığı test eder ve kalecinin oyuncu davranışlarını
öngörmesini gerektirir.
Duran topların tarihsel gelişimi, ayrıntılı hazırlık ve yenilikçi taktiklerle
modern futbolun taktiksel yapısını şekillendirmektedir. Antrenörler ve
oyuncular, duran topları etkili bir şekilde analiz ederek takımlarının başarısını
artırabilirler.
1. Giriş
Çoğunlukla futbol karşılaşmalarında esas amaç, gol atmak ve rakibin
gol atmasını önlemektir. Bu doğrultuda, futbol oyununun teknik, taktik
ve fizyolojik yönleri ülkeden ülkeye, hatta ligden lige önemli farklılıklar
göstermektedir. Hughes ve Franks (2005) tarafından yapılan çalışmalar,
bu farklılıkların özgü oyun felsefesi ve kültürü geliştirdiğini göstermektedir
(Hughes & Franks, 2005). Futbolda gol atma, oyunun en temel ve nihai
amacıdır. Özellikle üst düzey futbol turnuvalarında gerçekleştirilen analizler,
gol atma süreçlerinin teknik ve taktiksel detaylarını anlamayı hedeflemektedir
(Tokul & Mülazımoğlu, 2018). Aynı zamanda, Sarmento ve arkadaşlarının
(2014) yaptığı sistematik derleme, maç analizi çalışmalarında duran topların
oyun sonucuna etkisinin analiz edilmesinin önemini ortaya koymuştur.
Futbolun taktiksel yapısı, oyunun temel amacı olan gol atmayı ve savunmayı
destekleyecek şekilde evirilmiştir. Oyunun bu dinamik doğası, teknik ve
taktik yaklaşımların farklı stratejilerle zenginleşmesine yol açmıştır. Modern
futbolun önemli bir parçası olan duran toplar, sadece gol fırsatları yaratmakla
kalmaz, aynı zamanda rakibin savunma yapısını bozarak oyun üzerindeki
kontrolü sağlamada kritik bir rol oynar.
Duran toplar, futbolda teknik ve taktik hazırlığın yoğun olarak
uygulandığı alanlardan biridir. Özellikle direkt serbest vuruşlar, gol
potansiyelinin en yüksek olduğu duran top çeşitleri arasında yer alır.
Alcock’un 2010’da kadın futbolcular üzerinde gerçekleştirdiği analiz, serbest
vuruşların kalenin üst köşelerine hedeflendiğinde daha yüksek bir başarı
oranına sahip olduğunu göstermiştir. Aynı şekilde, Sarmento ve arkadaşları
2014’de oyun içi durumlar, topa sahip olma stratejileri ve duran topların
golle sonuçlanma olasılığı arasındaki ilişkilerin daha kapsamlı bir şekilde ele
alınması gerektiğini belirtmiştir. Özellikle serbest vuruşlar, köşe vuruşları ve
taç atışları gibi pozisyonlar, modern futbolun gol atma stratejilerinin temelini
oluşturur. Stone ve arkadaşlarının 2021’de yürüttükleri çalışmada, İngiltere
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 3
Premier Ligi’nde taç atışlarını inceleyen çalışması, duran topların yalnızca
golle sonuçlanan hamleler olmadığını, aynı zamanda takımın topa sahip
olma süresini ve hücum organizasyonlarını şekillendirdiğini göstermiştir.
Literatürde duran toplarla ilgili çalışmalar, bu tür pozisyonların teknik ve
taktiksel hazırlık gerektirdiğini ve oyuncu becerilerini geliştirmenin yanı sıra
takım başarısına katkı sağladığını göstermektedir. Bu bağlamda, duran top
uygulamalarının analizi, modern futbol taktiklerinin daha iyi anlaşılmasına
ve uygulamalı antrenman stratejilerinin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.
Bu bölüm, duran topların modern futbolun taktiksel yapısındaki yerini
ve önemini daha derinlemesine incelemektir. Gerek taç atışlarının takım
stratejilerine etkisi, gerekse serbest vuruşların gol atma üzerindeki belirleyici
rolü, bu çalışmanın odak noktalarını oluşturmaktadır. Elde edilen bulgular,
antrenörlere ve oyunculara daha etkili bir antrenman stratejisi oluşturma
ve oyun içi karar alma süreçlerini iyileştirme konusunda rehberlik etmeyi
hedeflemektedir.
2.Futbolda Duran Toplar: Teorik ve Kavramsal Çerçeve
Duran toplar; oyunun durdurulmasının ardından topun tekrar oyuna
dahil edilmesi için kullanılan pozisyonlardır. Futbolun çok yönlü yapısında,
oyunun hem hücum hem de savunma organizasyonlarında belirleyici bir rol
oynamaktadır. Bu pozisyonlar, oyunun temposunu değiştirme, savunma
dengesini bozma ve gol fırsatları yaratma açısından büyük bir öneme sahiptir.
Serbest vuruşlar, köşe vuruşları, taç atışları ve penaltılar gibi farklı türlerde
görülmektedir ve oyunun sonucunu etkileyen önemli yapı taşlarından
birisidir.
2.1. Duran Topların Tanımı ve Türleri
Futbolda oyunun durmasının ardından tekrar kurallar dahilinde başladığı
durumlar duran top olarak bilinir. Bu durumlar rakibin üzerinde üstünlük
kurmak, savunmaları aşmak, gol fırsatları yaratmak amacıyla stratejik şekilde
kullanılabilir. Duran toplar hem savunma hem hücum için sabit bir noktadan
başlamaları nedeniyle en belirgin taktiklerin uygulanabildiği alanlardır
(Wang ve ark., 2024).
Duran toplar genellikle şu dört ana başlıktan oluşur;
1. Serbest Vuruşlar: Rakibin kural ihlalleri sonucunda kazanılan
bu vuruşlar, direkt ve endirekt olarak ikiye ayrılır. Direkt serbest
vuruşlarda top doğrudan kaleye gönderilebilirken, endirekt serbest
vuruşlarda topun bir başka oyuncuya temas etmesi zorunludur. Bu
vuruşlar, özellikle uzak mesafelerden organize, yakın mesafelerden
4 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
direkt gol fırsatları yaratmak için etkili bir yöntemdir (Wang ve ark.,
2024).
2. Köşe (Korner) Vuruşları: Rakip oyuncuların topu kendi kale çizgisi
dışına göndermesi sonucunda sahanın köşelerinden kullanılan duran
toplardır. Köşe vuruşları, hücum takımlarına doğrudan gol atma veya
tehlikeli pozisyonlar yaratma fırsatı verebilir. Ortalama bir maçta
yaklaşık 10 köşe vuruşu gerçekleşir ve bunlar oyun içi etkileri nedeniyle
özel taktik çalışmalar gerektirir (Wang ve ark., 2024).
3. Taç Atışları: Topun yan çizgiden havadan ya da yerden dışarı
çıkmasıyla rakip takıma yan çizgiden topu tekrar içeriye sokmak için
verilen ve elle yapılan atışlardır. Taç atışları, topa sahip olma sürecini
uzatmak ve hücum başlatmak için stratejik olarak değerlendirilebilir
(Stone ve ark., 2021).
4. Penaltılar: Ceza sahası içinde yapılan kural ihlalleri sonucunda ceza
sahasındaki noktadan kullanılan vuruşlardır. Penaltılar, doğrudan gol
şansı sunması nedeniyle en kritik duran toplardan biridir (Wang ve
ark., 2024). Bu vuruşlar etkili olması için hızı, açı ve hedef bölgesinin
iyi analiz edilmesi gerekir (Huges & Wells, 2002).
2.2. Duran Topların Tarihsel Gelişimi ve Evrimi
Futbol tarihinde duran topların önemi, oyunun evrimiyle paralel olarak
artmıştır. İlk dönemlerde duran toplar, oyunun tekrar başlaması için basit
bir araç olarak değerlendirilirken, zamanla bu pozisyonlar taktiksel bir silah
haline gelmiştir (Wang ve ark., 2024). 20. yüzyılın ortalarından itibaren
FIFA Dünya Kupası gibi uluslararası turnuvalarda, duran topların oyun
üzerindeki etkisi belirgin şekilde hissedilmiştir (Leite, 2013; Mićović ve ark.,
2023).
1966–2018 yılları arasında oynanan 14 FIFA Dünya Kupası boyunca
duran topların gol atma üretimindeki etkisi detaylıca analiz edilmiştir.
Bu analizler, duran topların gol oranlarında belirgin bir artış sağladığını
göstermiştir (Kubayi ve Toriola, 2019; Mićović ve ark., 2023). Bu artış,
duran topların antrenman programları ve taktiksel planlamalardaki merkezi
rolünü vurgulamaktadır. Örneğin, 1970 Dünya Kupası’nda gollerin
%83,2’si açık oyundan gelirken, bu oran 1990’lı yıllardan itibaren %30–36
aralığına düşmüş, 2018 Dünya Kupası’nda ise duran toplardan gelen goller
toplam gollerin %40,8’ine ulaşmıştır (Armatas ve Yiannakos, 2010; Kubayi
ve Toriola, 2019; Mićović ve ark., 2023). Modern futbolun gelişimiyle
birlikte, oyun içindeki fiziksel ve teknik taleplerin artması, duran topların
stratejik önemini daha da artırmıştır. Özellikle savunma hatlarının sıkışması
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 5
ve serbest oynama alanlarının azalması nedeniyle, duran toplar gol atma
olasılığını artıran önemli fırsatlar sunmaktadır (Pollard ve ark., 2004; Wallace
ve Norton, 2014). Mićović ve ark. (2023) çalışmasında, 1966–2018 yılları
arasında FIFA Dünya Kupası maçlarında duran toplardan atılan gollerin
oranının her turnuva için ortalama %0,27 oranında arttığı belirtilmiştir.
Hem hücum hem de savunma stratejilerinde duran topların bu gelişimi
köklü değişikliklere yol açmıştır. Antrenman programlarında, duran
toplardan maksimum fayda sağlamak için oyuncuların pozisyon alma, pas
organizasyonu ve şut teknikleri gibi becerilere odaklanılmıştır. Özellikle
derin paslar ve çapraz ortalar, golle sonuçlanan kolektif oyunların en sık
kullanılan unsurları arasında yer almıştır (Gonzalez-Rodenas ve ark., 2019;
Mićović ve ark., 2023).
Sonuç olarak, duran topların tarihsel gelişimi, futbolun taktiksel ve teknik
yapısının evrimiyle yakından ilişkilidir. Özellikle üst düzey turnuvalar, bu denli
pozisyonların oyun üzerindeki etkisini ve önemini açıkça göstermektedir.
Bu bulgular, duran topların yalnızca geçmişte değil, modern futbolun
geleceğinde de kritik bir rol oynayacağını ortaya koymaktadır.
3. Ofansif Duran Top Stratejileri
Ofansif duran toplar, futbol oyununda hücum etkinliğini artırmak
ve gol fırsatları yaratmak için uygulanan taktiksel uygulamalardır. Köşe
vuruşları, serbest vuruşlar, penaltılar ve hatta taç atışları, oyunun duran
toplardan kazanılan en önemli hücum fırsatları arasında yer alabilir. Her
bir uygulamada başarı, oyuncuların teknik becerileri, taktik organizasyonu
ve rakip savunmayı manipüle etme yeteneklerine bağlıdır. Modern futbol
analizleri, ofansif duran topların planlanması ve uygulanmasının takım
başarısında kritik bir yere sahip olduğunu göstermektedir (Casal ve ark.,
2023; Fernández-Hermógenes ve ark., 2017).
Uluslararası turnuvalar ve liglerde duran toplar, oyunun kritik anlarında
takımların gol bulma şansını artırmak için önemli bir strateji haline gelmiştir.
Bu durum, duran topların yalnızca gol yaratma değil, aynı zamanda oyunun
temposunu değiştirme ve rakip savunmayı dengesiz yakalama açısından da
kritik bir rol oynadığını göstermektedir (Mićović ve ark., 2023).
Köşe vuruşlarında bazı ofansif organizasyonlar vardır. Gol şansı
yaratmada en etkili duran top pozisyonlarından biridir ve savunmayı
bozacak farklı hedef alanlara yönelik planlamalarla desteklenir: Ceza sahasına
doğrudan gönderilen yüksek toplar veya kısa paslarla savunmayı yanıltma
gibi stratejiler köşe vuruşlarında sıklıkla kullanılır. Ön Direk Hedeflemesi:
Topun ön direğe hızlı ve alçak bir şekilde gönderilmesi, savunmayı hazırlıksız
6 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
yakalamak için kullanılır (Fernández-Hermógenes ve ark., 2017). Bu strateji,
özellikle hareketli bir oyuncunun ön direğe yönelmesiyle etkili hale gelir.
Arka Direk Yönlendirmesi: Kaleciden uzak bir noktaya gönderilen ortalar,
ikinci bölgede yer alan hücum oyuncularına gol fırsatı yaratır. 2018 FIFA
Dünya Kupası’nda bu tür organizasyonlar sıkça kullanılmıştır (Casal ve ark.,
2023).
Serbest vuruşlarda stratejik planlamalar vardır. Bunlar mesafe ve açıya
bağlı olarak farklı taktiklerle uygulanır. Hem direkt hem de endirekt yollarla
gol yaratmada etkili bir araçtır. Doğrudan kaleye yapılan şutlar, genellikle
oyuncunun teknik becerisine ve topun hız ile açı kontrolüne bağlıdır (Alcock,
2010). Uzun mesafeli serbest vuruşlarda ise kısa pas kombinasyonlarıyla
savunmanın dengesini bozmak amaçlanır Direkt Şutlar: Ceza sahasına yakın
noktalardan doğrudan kaleye yapılan vuruşlar, oyuncuların teknik becerilerini
ön plana çıkarır. Alcock (2010), doğru açı ve hızla vurulan serbest vuruşların
gol olasılığını artırdığını vurgulamaktadır. Kombine Organizasyonlar:
Uzaktan kullanılan serbest vuruşlarda, kısa paslarla ceza sahasına giriş
yapılarak savunma dengesizleştirilebilir. Bu tür organizasyonlar, İspanya La
Liga takımlarında yaygın olarak kullanılmaktadır (Fernández-Hermógenes
ve ark., 2017).
Penaltıların teknik ve psikolojik boyutları olabilir. Bu boyutlar bireysel
becerinin yanı sıra oyuncunun zihinsel dayanıklılığını ve stres yönetimini test
eden bir dizi durumdur. Penaltı kullanırken kalecinin yönelimi ve oyuncunun
hedef seçimi, başarıda belirleyici rol oynar. Penaltı vuruşlarının %80’den
fazlasının golle sonuçlandığı bilinmekle birlikte, baskı altında yapılan bu
vuruşların stratejik önemi oldukça büyüktür (Casal ve ark., 2023). Ayrıca,
2018 Dünya Kupası’nda Video Yardımcı Hakem (VAR) teknolojisinin
uygulanması, penaltı pozisyonlarının daha fazla sayıda verilmesine ve
dolayısıyla duran topların maç sonuçlarına olan etkisinin artmasına yol
açmıştır (Mićović ve ark., 2023).
Taç atışlarının ofansif kullanımı önemlidir. Genellikle göz ardı edilen
bir duran top türü olmasına rağmen, doğru stratejilerle uygulandığında
etkili bir hücum fırsatına dönüşebilir. İngiltere Premier Ligi’nde, uzun taç
atışlarıyla rakip ceza sahasına hızlı bir şekilde top taşınması, Stoke City gibi
takımlar tarafından sıkça kullanılmaktadır. Bu tür organizasyonlar, hücum
oyuncularının fiziksel dayanıklılığını ve taktiksel yerleşim becerilerini ön
plana çıkarır. Uzun taç atışları, ceza sahasına hızlı bir şekilde top ulaştırmanın
etkili bir yolu olarak kullanılabilir (Casal ve ark., 2023).
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 7
3.1. Ofansif Korner Stratejileri
Korner vuruşları, futbolun en önemli ve gol atma olasılığı en yüksek
ofansif duran top pozisyonlarından biridir. Bu vuruşlar, topun doğrudan
ya da kısa paslar ile ceza sahasına gönderilmesi sonucu savunma oyuncuları
manipüle edilerek uygulanır. 2018 FIFA Dünya Kupası’nda atılan gollerin
yaklaşık %42’ü duran toplardan kaynaklanırken, korner vuruşları (%24),
penaltılar (%22) ve direkt olmayan serbest vuruşlar (%16) en etkili türlerdir.
Buna karşın, direkt serbest vuruşlar (%6) ve taç atışları (%2) daha düşük
başarı oranlarına sahiptir (Vergonis ve ark., 2019., Mićović ve ark., 2023).
Ayrıca, Casal ve ark. (2023), korner vuruşlarının hem hedeflenen alanların
hem de oyuncu hareketlerinin koordinasyonu sayesinde hücum etkinliğini
artırmada etkili olduğunu belirtmiştir.
Kornerlerde hedef alanların doğru belirlenmesi, gol şansını artırmanın
temel yollarından biridir. Ön direğe yapılan hızlı ve alçak ortalar, savunma
oyuncularını hazırlıksız yakalamakta etkili olurken; arka direğe gönderilen
yüksek toplar, hücum oyuncularına daha geniş bir alan sağlar. Ayrıca, ceza
sahasının merkezi hedeflenerek kafa vuruşları için avantajlı pozisyonlar
oluşturulabilir (Fernández-Hermógenes ve ark., 2017). İngiltere Premier
Ligi’nde analiz edilen 328 korner vuruşundan %2.7’sinin, topun kale alanına
veya kritik alana ulaştıktan sonra ilk temas sonrası gol ile sonuçlandığı
belirlenmiştir (Pulling, 2015).
Oyuncuların ceza sahasında yaptığı bloklar ve savunmayı yanıltma
hareketleri, korner vuruşlarının başarısında kritik bir rol oynar. Bu hareketler,
savunma oyuncularının dikkatini dağıtarak hücum oyuncularına alan
yaratır. Casal ve ark. (2023), bu tür dinamik hareketlerin rakip savunmanın
organizasyonunu bozarak hücum oyuncularının daha net pozisyonlar
bulmasına olanak tanıdığını belirtmiştir.
Kısa paslarla yapılan korner vuruşları, rakip savunmayı dengesizleştirmek
için sıkça kullanılan bir stratejidir. Özellikle rakip savunmanın merkezinde
kalabalık bir dizilim olduğunda tercih edilmektedir . Fernández-Hermógenes
ve ark. (2017), bu tür varyasyonların özellikle İspanya La Liga’daki
takımlar tarafından yaygın bir şekilde kullanıldığını belirtmiştir. Gouveia
ve ark. (2022), kısa kornerlerin, doğrudan ceza sahasına gönderilen
yüksek toplardan farklı olarak, rakip savunma yapısını dengesizleştirmeyi
amaçladığını belirtmiştir. Kısa pasla kullanılan kornerlerde, top genellikle
vuruş noktasına yakın bir oyuncuya aktarılır ve ardından ceza sahası içine
kontrollü bir şekilde taşınır.
8 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
3.2. Ofansif Serbest Vuruş Stratejileri
Serbest vuruşlar, ofansif stratejilerin etkili bir bileşeni olarak futbol
oyununda önemli bir yer tutar. Bu pozisyonlar, rakip savunmayı
aşma ve doğrudan ya da dolaylı yoldan gol fırsatları yaratma amacıyla
kullanılmaktadır. Etkili serbest vuruş stratejileri, mesafeye, açıya ve takımın
hücum planlamasına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Gouveia ve ark.
(2022), serbest vuruşların gol yaratmada başarısını artırmak için topun
hedeflenen alanlara doğru, uygun hız ve rotasyonla gönderilmesinin kritik
olduğunu belirtmiştir. Direkt Şutlar: Kısa mesafeli ve uygun açılarda
doğrudan kaleye yapılan vuruşlardır. Teknik becerisi yüksek oyuncular
tarafından uygulanan bu vuruşlar, özellikle üst köşelere hedeflendiğinde gol
olasılığını artırır (Alcock, 2010). Yan Atışlar: Ceza sahasına gönderilen
keskin ortalar, kaleci ve savunma oyuncuları arasında karışıklık yaratarak gol
fırsatı yaratır (Fernández-Hermógenes ve ark., 2017). Bu vuruşlar, genellikle
kısa paslarla başlatılır ve ardından ceza sahası içine yapılan orta ya da şutlarla
tamamlanır. Gouveia ve ark. (2022), dolaylı vuruşların özellikle kalabalık
savunma hatlarını aşmak ve hücum oyuncularına daha fazla hareket alanı
sağlamak için etkili bir yöntem olduğunu vurgulamıştır. Bu strateji, rakip
savunmayı bozmak ve oyun alanını genişletmek için sıkça kullanılır . Serbest
vuruşlarda hedeflenen alanların doğru seçimi, hücumun başarısını doğrudan
etkiler (Sarmento ve ark., 2014).
3.3 Penaltı Stratejileri
Penaltılar, genellikle bireysel beceri ve psikolojik dayanıklılık gerektirir.
Penaltılarda başarının anahtarı, topun hızını, hedef bölgesini ve kaleci
davranışını iyi analiz etmekten geçer. Penaltı kullanan oyuncular, kaleciyi
yanıltarak gol şansını artırmak için genellikle hedef alanlarını son anda
belirler (Fernández-Hermógenes ve ark., 2017). Penaltı başarısı, kalecinin
hareketlerini manipüle etmek, doğru bölge seçimi yapmak ve baskı altında
soğukkanlı kalmayı içerir (Sarmento ve ark., 2014).
Yapılan araştırmalar, penaltı vuruşlarının genel olarak iki ana stratejiye
dayandığını ortaya koymuştur: kaleciye bağımlı strateji (keeper-
dependent) ve kaleciye bağımsız strateji (keeper-independent) (Furley
ve ark., 2017; Noël ve van der Kamp, 2012) .
Kaleciye bağımlı strateji, penaltı kullanan oyuncunun, kalecinin
hareketlerini gözlemleyerek vuruş yönünü son anda belirlemesini içerir.
Bu stratejide oyuncular, genellikle kalecinin hareketlerini takip eder ve
topu kalecinin hareket ettiği yönün tersine göndermeye çalışır (Noël ve
ark., 2015). Ancak, bu strateji, oyuncunun kalecinin hareketlerini yanlış
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 9
yorumlaması durumunda isabetsiz vuruşlara yol açabilir (van der Kamp,
2006) .
Kaleciye bağımsız stratejide ise oyuncu, vuruş yönünü önceden belirler
ve kalecinin hareketlerini dikkate almaksızın belirlenen yöne doğru vuruş
yapar. Bu stratejinin, daha tutarlı bir vuruş tekniği gerektirdiği ve kalecinin
hareketlerinden etkilenmediği için daha yüksek başarı oranına sahip olduğu
belirtilmiştir (Noël ve van der Kamp, 2012). Özellikle, kaleciye bağımsız
stratejiyi benimseyen oyuncuların daha akıcı bir koşu ritmi sergiledikleri
ve topa vuruş öncesinde belirlenen yöne daha güçlü ve isabetli vuruşlar
yaptıkları gözlemlenmiştir (Pinheiro ve ark., 2021).
Etkin çalışmalar, her iki stratejinin de kendi avantaj ve dezavantajlarına
sahip olduğunu göstermiştir. Kaleciye bağımsız strateji, oyuncuya daha fazla
kontrol sağlarken; kaleciye bağımlı strateji, rakip kalecinin hareketlerini
manipüle ederek avantaj elde etme fırsatı sunar (Furley ve ark., 2017). Noel
ve van der Kamp (2012), her iki stratejinin de eşit derecede etkili olduğunu,
ancak oyuncunun deneyim seviyesine ve psikolojik hazırlığına bağlı olarak
başarı oranlarının değişebileceğini belirtilmiştir .
3.4. Ofansif Taç Atış Stratejileri
Yeteri kadar çalışılan ve önem verilen bir duran top türü olmamasına
rağmen, etkili stratejilerle uygulandığında önemli bir hücum fırsatına
dönüşebilir. Doğru planlama ve uygulanışla, rakip savunmanın dengesini
bozarak takımın hücum etkinliğini artırabilir. Uzun Taç Atışları: Rakip
ceza sahasına doğrudan giriş yapılmasını sağlar veya topun hızla hücum
hattına taşınmasını sağlar. Bu tür stratejiler, özellikle rakip savunmanın
hava hakimiyetindeki zayıflıklarından faydalanmayı hedefler. Kısa Taç
Kombinasyonları: hücum oyuncularının topa sahip olma süresini artırarak
rakip savunmayı manipüle etmeye yönelik bir taktik sağlar. Bu tür stratejiler,
topun kontrollü bir şekilde hücum alanına taşınmasını kolaylaştırır ve
oyunculara daha fazla hareket alanı yaratır (Fernández-Hermógenes ve ark.,
2017). Alan Boşaltma Hareketleri: Taç atışı sırasında, diğer oyuncuların
savunmayı çekmek için yaptığı boşaltma hareketleri, atışı yapan oyuncuya
veya hedeflenen alana daha fazla hareket alanı ve zaman yaratır.
Casal ve ark. (2023) çalışması, taç atışlarının hücum etkinliği üzerindeki
etkisini analiz ederek, bu pozisyonların yalnızca topa sahip olma süresini
artırmakla kalmayıp, aynı zamanda golle sonuçlanma olasılığını da
artırabileceğini göstermiştir. Özellikle hücum bölgelerine yapılan taç
atışlarının, rakip savunmanın dengesini bozarak hücum şansı yarattığı
belirtilmiştir. İspanya La Liga’da yapılan gözlemler, taç atışlarının kısa
10 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
paslarla veya direkt uzun toplarla sonuçlanmasının hücum etkinliğini
artırdığını ortaya koymuştur (Fernández-Hermógenes ve ark., 2017).
Modern futbol, bu stratejilerin antrenmanlarda sıkça çalışılarak takım
oyununa entegre edilmesini zorunlu kılmaktadır. Etkili ofansif duran top
organizasyonları, yalnızca gol şansı yaratmakla kalmaz, aynı zamanda rakip
savunmanın moralini bozarak oyun üzerindeki hakimiyeti artırabilir. Bu
bağlamda, takımların başarısında duran topların doğru analiz edilmesi ve
uygulanması, vazgeçilmez bir avantaj sağlamaktadır (Gouveia ve ark., 2022).
4. Defansif Duran Top Stratejileri
Futbol oyununda takımların gol yemesini engellemek için uyguladığı
taktiksel planlamaların başında defansif duran toplar gelir. Kornerler,
serbest vuruşlar, penaltılar ve taç atışları gibi pozisyonlarda etkili savunma
organizasyonları, rakibin hücum stratejilerini boşa çıkarmak ve oyunun
kontrolünü yeniden ele geçirmek için kritik öneme sahiptir (Gouveia ve ark.,
2022). Ayrıca, doğru pozisyon alma ve rakip hareketlerini analiz etme gibi
faktörler, bu tür pozisyonlarda başarının anahtarı olup savunma da etkili
müdahale stratejilerine önem verilmelidir (Cihan, 2015; Kubayi & Larkin,
2019).
İlk golü atan takımların kazanma oranının %57.6 olması, hücum
stratejilerinin önemini vurgularken, aynı zamanda duran top savunmasının
bu bağlamdaki kritik rolünü de ortaya koymaktadır. Duran toplardan
kaynaklanan gollerin, rakip takımın savunma hatalarından veya organize
savunma eksikliklerinden kaynaklandığı göz önüne alındığında, takımların
savunma organizasyonlarını güçlendirmesi ve özellikle ilk golün oluşumundaki
duran toplar sırasında benimsenin savunma sistemlerini etkili bir şekilde
uygulamaları gerekmektedir. Bu sonuçlar, savunma taktiklerinin, yalnızca
gol yemeyi önlemek değil, aynı zamanda maçın sonucunu belirlemede de
stratejik bir unsur olduğunu ortaya koymaktadır (Mülazımoğlu ve Zengin,
2020).
4.1. Defansif Korner Stratejileri
Korner savunmalarında, iki temel taktik yaklaşım öne çıkar: bire bir
markaj (adam savunması) ve bölgesel markaj (alan savunması). Bire bir
markaj, savunma oyuncularının rakip oyuncuları bireysel olarak takip ettiği
ve doğrudan fiziksel mücadeleyle rakip oyuncuyu etkisiz hale getirmeyi
amaçladığı bir stratejidir. Bu yöntemde, oyuncular arasındaki bireysel fiziksel
ve teknik farklar savunmanın etkinliğini doğrudan etkiler (Pulling ve ark.,
2013). Başka bir taraftan, Bölgesel markajda oyuncular belirli alanlardan
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 11
sorumludur ve rakip oyuncuların hareketlerini kontrol etmek yerine topun
gidebileceği alanları savunmayı hedefler. Köşe vuruşlarında etkili savunma
stratejilerinin bir parçası olarak, kale direklerinde savunma yapan oyuncuların
rolü büyük önem taşır. Pulling ve Newton 2017’de yapılan bir çalışmada,
İngiltere Premier Ligi’nde analiz edilen 750 köşe vuruşunun %76,8’inde
en az iki oyuncunun kale direklerine yakın konumlandığı tespit edilmiştir.
Özellikle, “two-zero” sistemi en yaygın kullanılan düzenleme olup, toplam
köşe vuruşlarının %27,5’inde uygulanmıştır. Bu sistemin, rakibin yakın
direğe yaptığı ataklara karşı savunma etkinliğini artırdığı belirtilmiştir
(Pulling ve Newton, 2017).
Araştırmalar, her iki savunma stratejisinin de avantaj ve dezavantajlara
sahip olduğunu göstermiştir. Örneğin, İngiltere Premier Ligi’nde yapılan
bir çalışmada, bire bir markajın rakip oyuncular üzerindeki baskıyı artırdığı
ancak rakibin ani yön değişiklikleri ve blok hareketleri karşısında savunma
organizasyonunu bozabileceği belirtilmiştir (Pulling ve ark., 2013).
Bölgesel markaj ise takım savunmasının koordinasyonunu artırsa da rakip
oyuncuların bireysel becerilerine bağlı olarak golle sonuçlanabilecek boş
alanlar bırakabilir. Bu nedenle, birçok takım karma bir strateji benimseyerek,
savunma hattında hem bire bir hem de bölgesel markajı birleştiren sistemler
geliştirmiştir (Gouveia ve ark., 2022).
Karma savunma, bire bir markaj ve bölgesel savunmanın bir
kombinasyonudur. Bu sistemde, savunma oyuncularından bazıları rakip
oyuncuları bireysel olarak marke ederken, diğerleri belirli alanları savunmakla
görevlendirilir. Karma savunma sistemi, bire bir markaj ile bölgesel savunmayı
birleştirerek her iki yaklaşımın avantajlarını bir araya getirir. Gouveia ve
arkadaşları 2022’de bu stratejinin hem oyuncuların bireysel performansını
optimize ettiğini hem de takım savunmasında bütünlüğü sağladığını
vurgulamıştır. Böylece hem rakip oyuncuların hareketlerini engellemeyi hem
de topun hedeflendiği alanları kapatmayı amaçlar (Fernández-Hermógenes
ve ark., 2017).
4.2 Defansif Serbest Vuruş Stratejileri
Direk kaleye kullanılan vuruşlarda kalecilerin ve savunma oyuncularının
koordineli bir şekilde çalışmasını gerektirir. Kalecinin bir savunma duvarı
(baraj) yerleştirmesi yaygın bir uygulamadır, ancak bu stratejinin görsel
engellemelerle ilişkili belirgin dezavantajları bulunmaktadır. Araştırmalar,
bir savunma duvarının kalecinin topun başlangıçtaki hareketini görmesini
engellediğini ve bu durumun tepki sürelerini geciktirdiğini göstermektedir
(Valkanidis ve ark., 2020). Ayrıca, savunma duvarı, kalecilerin topun yönünü
12 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
ve eğrisini daha az bilgiyle tahmin etmelerini gerektirir. Özellikle topun
uçuş süresi daha kısa olduğunda, bu durum performans üzerindeki olumsuz
etkileri artırmaktadır. Kısa uçuş sürelerinde, duvarın etkisiyle mekânsal
hatalar belirgin şekilde artmış ve kalecinin müdahale oranı düşmüştür
(McGuckian ve ark., 2021).
Direk kaleye kullanılmayan serbest vuruşlar, futbol maçlarında gol
fırsatlarını artırabilen önemli duran toplardır. Bu tür vuruşların etkili bir
şekilde savunulması, özellikle rakip oyuncuların hareketlerini kontrol altına
almak ve alan savunmasını güçlendirmekle mümkündür. Araştırmalar, bu
serbest vuruşlarda başarı oranının, topun yerden paslarla aktarıldığı ve birkaç
oyuncunun topa dokunarak organize bir hücum oluşturduğu durumlarda
daha yüksek olduğunu göstermiştir (Casal ve ark., 2014). Bu nedenle pas
yapabilecek yakın oyuncuların tespiti ve önceleyerek savunulabilmesi önemli
olabilir.
Savunma açısından, bu tür organizasyonlara karşı etkili stratejiler arasında
hem bire bir markaj hem de bölgesel savunmanın kombine edilmesi yer
almaktadır. Ayrıca, topun hedef bölgelere ulaşmadan önce kesilmesi, rakibin
hücum momentumunu bozarak savunma takımına avantaj sağlayabilir. Rakip
takımın, vuruşu dinamik bir şekilde organize ettiği durumlarda savunma
oyuncularının hızlı reaksiyon göstermesi ve pozisyonlarını koruması büyük
önem taşımaktadır.
4.3. Penaltılara Karşı Savunma: Kaleci ve Takım Stratejileri
Penaltılara karşı savunma, kalecinin performansı kadar takımın önceden
belirlenmiş stratejilerine de dayanır. Kaleciler genellikle, şut öncesinde rakip
oyuncunun bakış ve hareketlerini analiz ederek doğru yön tahmini yapmaya
çalışır. Araştırmalara göre, kalecilerin erken hareket ederek rakip oyuncuyu
yanıltma stratejisi etkili olabilir (Noël ve van der Kamp, 2012).
Takım stratejileri ise penaltı öncesinde rakip oyuncunun alabileceği
pozisyonları daraltmak ve kale çevresindeki kontrolü sağlamak üzerine
yoğunlaşır. Bu yaklaşım hem kalecinin performansını destekler hem de
rakibin moralini etkiler (Pinheiro ve ark., 2021).
4.4. Defansif Taç Atış Stratejileri
Taç atışları, savunma için doğru stratejiler uygulanmadığında, rakibin
hücum planlarını başlatmak için kullandığı önemli bir duran top türüdür ve
etkili savunma stratejileri ile bu fırsatlar engellenebilir. En yaygın taç atışı
organizasyonlarından biri, hızlı kısa paslarla topun orta saha oyuncularına
aktarılmasıdır. Epasinghege Dona ve Swartz (2023), kısa taç atışlarında
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 13
savunma oyuncularının baskıyı artırarak rakip oyuncuların pas seçeneklerini
sınırlandırmasının, hücum etkinliğini önemli ölçüde azalttığını göstermiştir.
Augste ve Prestel (2021), yüksek baskı uygulayan savunma takımlarının,
taç atışlarında top geri kazanım oranlarını %54’e kadar artırabildiğini
belirtmiştir. Bunun yanı sıra, savunma hattının alan kontrolü sağlayarak
rakibin pas seçeneklerini sınırlandırması, topun savunma tarafından daha
erken kesilmesini sağlar. Taç atan oyuncuya baskı ve kısa kullanıldığı ilk
alandan başlayarak bütün oyuncuların baskı altına alınması önemlidir. Bu
tür savunma taktiklerinin uygulanması, rakibin taç atışlarından yaratabileceği
gol şansını minimuma indirebilir.
Diğer yaygın bir taç atışı organizasyonu ise uzun ve doğrudan ceza
sahasına gönderilen toplardır. Bu durumlarda, savunma oyuncularının
hava toplarında etkili olması ve rakip oyuncuların pozisyonlarını sınırlamak
için bire bir markaj uygulaması gerekebilir. Casal ve ark. (2014), bu tür
organizasyonlara karşı başarılı bir savunma için savunma oyuncularının, topun
hedeflendiği alanlarda sıkı bir pozisyon almasının önemini vurgulamaktadır.
Stone ve arkadaşları 2021’de uzun taç atışlarının savunma oyuncularının
konumlarını bozarak gol şanslarını artırdığını belirtmiştir. Bu tür
organizasyonları engellemek için, savunma oyuncularının doğru pozisyon
alması ve rakip hücum oyuncularını etkili bir şekilde marke etmesi gereklidir.
Ayrıca, ikinci topların kontrol altına alınması, rakibin hücum avantajını
kaybetmesini sağlamak için önemli bir strateji olarak önerilmektedir. Bu
tür durumlarda, savunma takımının hızlı reaksiyon göstermesi ve defansif
dizilimini koruması, taç atışlarının yaratabileceği tehlikeleri etkisiz hale
getirebilir. Özellikle ceza sahasına kullanılan uzun taç atışlarında kalecinin
avantajlı şekilde kollarını kullanarak bu durumları savuşturması önerilebilir.
5. Sonuç
Duran toplar, futbolun hem hücum hem de savunma organizasyonlarının
en kritik unsurları arasında yer alır ve bu pozisyonlar, oyun temposunu
ve sonucunu belirlemede stratejik bir role sahiptir. Serbest vuruşlar, köşe
vuruşları, penaltılar ve taç atışları gibi duran top türleri, takımların oyun
planlarını zenginleştirirken, bu alanlarda etkili stratejiler geliştirmek başarı
için vazgeçilmezdir.
Bu çalışmada, duran topların gol atma ve engelleme üzerindeki etkisi
kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Öne çıkan bilgiler, duran topların teknik
hazırlık, pozisyon alma ve takım içi koordinasyonun başarısını artırmadaki
önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, savunma organizasyonları açısından bire
bir markaj, bölgesel savunma ve karma savunma gibi yaklaşımlar, rakibin
14 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
hücum etkinliğini sınırlandırmada kritik rol oynamaktadır. Antrenörler ve
analistler için öneriler, bu stratejileri geliştirme ve rakibin güçlü yönlerini
analiz ederek karşılık verme üzerine odaklanmaktadır.
Sonuç olarak, güncel futbolun gelişen dinamiklerinde duran topların
önemi giderek artmaya devam edecektir. Gelecekteki çalışmaların, bu
stratejileri daha da geliştirmek için oyun içi ve antrenman temelli yaklaşımları
derinleştirmesi gereklidir. Bu bağlamda, duran topların doğru bir şekilde
değerlendirilmesi, antrenörler ve oyuncular için daha etkili stratejilerin
geliştirilmesine olanak tanıyacaktır.
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 15
Kaynakça
Alcock, A. M. (2010). Analysis of direct shots at goal from free kicks in elite
women’s football. Southern Cross University PhD Thesis.
Armatas, V., & Yiannakos, A. (2010). Analysis and evaluation of goals scored
in the 2006 World Cup. Journal of Sport Health Research, 2(2), 119-128
Augste, C., & Prestel, C. (2021). Tactical actions during opponent throw-ins in
soccer in the German Bundesliga. Journal of Physical Education and Sport,
21(4), 1846-1852. https://doi.org/10.7752/jpes.2021.04233
Casal, A. C., Maneiro, R., Ardá, T., Losada, J. L., & Rial, A. (2014). Effecti-
veness of indirect free kicks in elite soccer. International Journal of Perfor-
mance Analysis in Sport, 14(3), 744–760. https://doi.org/10.1080/24748
668.2014.11868755
Casal, C. A., Armatas, V., Losada, J. L., Mitrotasios, M. (2023). Effects of
tactical dimension and situational variables in throw-ins on the offensi-
ve performance in football. PLOS ONE, 18(11), e0294317. https://doi.
org/10.1371/journal.pone.0294317.
Cihan, H. (2015). The effect of defensive strategies on the physiological respon-
ses and time-motion characteristics in small-sided games. Kinesiology,
47(2.), 179-187.
Epasinghege Dona, N., & Swartz, T. B. (2023). A causal investigation of pace
of play in soccer. Statistica Applicata - Italian Journal of Applied Statistics.
(Forthcoming).
Fernández-Hermógenes, D., Camerino, O., García-de-Alcaraz, A. (2017).
Set-piece offensive plays in soccer. Apunts. Educació Física i Esports,
129(3), 78–94. https://doi.org/10.5672/apunts.2014-0983.cat.
(2017/3).129.06.
Furley, P., Noël, B., & Memmert, D. (2017). Attention towards the goalkeeper
and distraction during penalty shootouts in association football. Journal
of Sports Sciences, 35, 873–879. https://doi.org/10.1080/02640414.2016
.1195912
Gouveia, V., Duarte, J. P., Sarmento, H., Freitas, J., Rebelo-Gonçalves, R.,
Amaro, N., Matos, R., Antunes, R., Field, A., & Monteiro, D. (2022).
Systematic Observation of Corner Kick Strategies in Portuguese Football
Players. Sustainability, 14(896). https://doi.org/10.3390/su14020896
Hughes, M., & Franks, I. (2005). Analysis of passing sequences, sho-
ts and goals in soccer. Journal of Sports Sciences, 23(5), 509-514. DOI:
10.1080/02640410410001716779
Kubayi, A., & Toriola, A. (2019). Trends of goal scoring patterns in soccer:
a retrospective analysis of five successive FIFA World Cup tourna-
ments. Journal of Human Kinetics, 69, 231-238. https://doi.org/10.2478/
hukin-2019-0015
16 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
Leite, W. (2013). Analysis of goals in soccer world cups and the determination
of the critical phase of the game. Facta Universitatis: Series Physical Educa-
tion and Sport, 11(2), 247-253.
Mićović, B., Leontijević, B., Dopsaj, M., Janković, A., Milanović, Z., & Gar-
cia Ramos, A. (2023). The Qatar 2022 World Cup warm-up: Foo-
tball goal-scoring evolution in the last 14 FIFA World Cups (1966–
2018). Frontiers in Psychology, 13, 954876. https://doi.org/10.3389/
fpsyg.2022.954876.
Mülazımoğlu, O., & Zengin, Y. E. (2020). Is a goal scored really valuable for
a team in soccer? The effect of scoreline on team success in the UEFA
Champions League. Ambient Science, 7(Sp1), 194-197. https://doi.
org/10.21276/ambi.2020.07.sp1.oa26
Noël, B., Furley, P., van der Kamp, J., Dicks, M., & Memmert, D. (2015). The
development of a method for identifying penalty kick strategies in associ-
ation football. Journal of Sports Sciences, 33(1), 1-10. https://doi.org/10.1
080/02640414.2014.926383
Pinheiro, G. S., Nascimento, V. B., Dicks, M., Costa, V. T., & Lames, M.
(2021). Design and validation of an observational system for penalty
kick analysis in football. Frontiers in Psychology, 12, 661179. https://doi.
org/10.3389/fpsyg.2021.661179
Pulling, C. (2015). Long corner kicks in the English Premier League: Delivers
into the goal area and critical area. Kinesiology, 47(193–201).
Pulling, C., & Newton, J. (2017). Defending corner kicks in the English Pre-
mier League: Near-post guard systems. International Journal of Perfor-
mance Analysis in Sport, 17(3), 283–292. https://doi.org/10.1080/2474
8668.2017.1331577
Pulling, C., Robins, M., & Rixon, T. (2013). Defending corner kicks: analysis
from the English Premier League. International Journal of Performance
Analysis, 13, 135–148. https://doi.org/10.1080/24748668.2013.11868
637
Sarmento, H., Marcelino, R., Anguera, M. T., Campaniço, J., Matos, N., &
Leitão, J. C. (2014). Match analysis in football: A systematic review.
Journal of Sports Sciences, 32(20), 1831-1843.
Stone, J. A., et al. (2021). The undervalued set piece: Analysis of soccer th-
row-ins during the English Premier League 2018–2019 season. Interna-
tional Journal of Sports Science & Coaching, 16(3), 830-839.
Tokul, E., & Mülazımoğlu, O. (2018). Analyzing the process from the ini-
tiation of attack to goal scoring touch in the EURO 2016. Universal
Journal of Educational Research, 6(12), 2738-2742. DOI: 10.13189/
ujer.2018.061206
Erdi Tokul / Abdullah Çetindemir | 17
Valkanidis, T. C., Craig, C. M., Cummins, A., & Dessing, J. C. (2020). A go-
alkeeper’s performance in stopping free kicks reduces when the defensive
wall blocks their initial view of the ball. PLOS ONE, 15(12), e0243287.
https://doi.org/10.1371/journal.pone.0243287
Van der Kamp, J. (2006). A field simulation study of the effectiveness of pe-
nalty kick strategies in soccer: Late alterations of kick direction increase
errors and reduce accuracy. Journal of Sports Sciences, 24(5), 467-477. ht-
tps://doi.org/10.1080/02640410500190841
Vergonis, A., Michailidis, Y., & Semaltianou, E. (2019). Technical and tactical
goal scoring patterns in the 2018 FIFA World Cup. Facta Universitatis:
Series Physical Education and Sport, 17, 181-193
Wang, Z., Veličković, P., Hennes, D., Tomašev, N., & diğerleri (2024). Ta-
cticAI: An AI assistant for football tactics. Nature Communications,
15(1906). https://doi.org/10.1038/s41467-024-45965-x.
18 | Futbolda Oyunun Anahtarı Duran Topların Önemi
19
Bölüm 2
Spor Bilimleri Alanında Kullanılan
Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının
Değerlendirilmesi
Ferhat Aktaş1
Barış Baydemir2
Özet
Spor bilimleri alanında kullanılan güç ve kuvvet testleri, sporcuların fiziksel
kapasitelerini değerlendirilmesi ve performanslarının arttırılabilmesi için
oldukça önemli araçlardır. Bu testler, özellikle sporcuların antrenman
programlarının şekillendirilmesinden rehabilitasyon süreçlerine ve hatta
performans analizlerine kadar etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Bilindiği
üzere güç ve kuvvet testleri, genellikle belirli kas gruplarının kapasitesini
ölçmeyi amaçlayan, bilimsel temellere dayalı yöntemleri içermektedir.
Bu testler, sporcuların fiziksel gelişimlerinin izlemesi, sakatlık risklerinin
belirlenmesi ve sporda maksimum performansın elde edilebilmesinde önemli
ölçüde rol oynamaktadır.
Spor bilimleri alanında kullanılan güç ve kuvvet testlerinden bazılarının
değerlendirilebilmesi amacıyla gerçekleştirilen bu bölümde sonuç olarak;
sporcuların fiziksel performanslarını değerlendirmek ve geliştirmek amacıyla
kullanılan güç ve kuvvet testleri, antrenman programlarının etkinliğini
artırarak sporcuların gelişimini daha verimli bir şekilde izlemeyi sağladığı
söylenebilir. Bu alanda kullanılan testlerin doğru seçimi ve uygulaması
sporcuların antrenman süreçlerinin optimize edilmesine olanak tanırken,
sporcuların performans artırma yöntemlerinin belirlenmesinde de oldukça
önemli rol oynamaktadır.
1 Öğr. Gör., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Yenice Meslek Yüksekokulu ferhataktas@
comu.edu.tr, 0000-0003-0010-5876
2 Dr. Öğr. Üyesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi, Antrenörlük
Eğitimi, Hareket ve Antrenman Bilimleri, barisbaydemir@hotmail.com, 0000-0002-8653-0664
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub636.c2748
20 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
Güç ve Kuvvet Testleri
Spor bilimleri alanında güç ve kuvvet testleri; sporcuların fiziksel
performansının ölçülmesi, antrenman planlarının optimize edilmesi
ve sporcuların gelişim süreçlerinin değerlendirilebilmesi amacıyla
gerçekleştirilmektedir. Bu konu ile ilgili alanyazın incelendiğinde ise bu
alanda kullanılan güç ve kuvvet testlerinden bazılarının şu şekilde olduğu
görülmüştür.
1. İzokinetik Kuvvet Testleri
2. İzometrik Kuvvet Testleri
2. Tekrarlı Maksimum Kuvvet Testi
4. Dikey Sıçrama Testi
5. Plyometrik Antrenmanlar
6. Fonksiyonel Hareket Analizi
7. Biyoelektrik Empedans Analizi
8. Aerobik ve Anaerobik Güç Testleri
İzokinetik Kuvvet Testi ve İzokinetik Dinamometre
Cinaklı (2024) kuvveti, organizmanın belirli bir dirence karşı koyma veya
bu dirence dayanma kapasitesi olarak tanımlamaktadır. İzokinetik kuvvet
ise, sabit bir hızda kasılma gerçekleştiğinde elde edilebilen maksimum tork
(dönme momenti) değeri olarak ifade edilmektedir (Şahin, 2010). Gül
(2024) ise izokinetik hareketin, kasılma hızının sabit olduğu bir hareket şekli
olarak tanımlandığını belirtmektedir. Süral (2024) ise izokinetik kas kuvvetini
ölçmek için manometre, süper mini-gym, tensiometre ve dinamometre gibi
farklı cihazların kullanıldığını vurgulamaktadır. İzokinetik dinamometrenin
tercih edilmesinin nedeni, kasın farklı açısal hızlardaki gücünü, torkunu ve
işini sınırları dahilinde kolayca ölçebilmesidir (Nalçakan, 2001).
İzokinetik dinamometre, egzersiz ve testlerde kullanılan en güvenli
araçlardan biri olarak kabul edilmektedir. Sabit bir hızda hareket
gerçekleştirilmesi sağlandığında, direnç momenti, uygulanan net momentle
eşit olur. İzokinetik kasılmalar sırasında hareketler üç ana aşamada
gerçekleşmektedir (Cinaklı, 2024):
1. Hızlanma aşaması: Bu aşamada hız sabit olmadığından, burada
gerçekleşen aktiviteler izokinetik aktivite olarak kabul edilmez.
2. İzokinetik yüklenme aşaması: Hareketin sabit bir hızda ve eşit bir
dirençle yapılması nedeniyle, bu aşama izokinetik olarak kabul edilir.
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 21
3. Yavaşlama aşaması: Bu aşamada hız sabit olmadığı için gerçekleştirilen
aktiviteler izokinetik aktivite olarak sınıflandırılmaz (Findley ve
diğerleri, 2006)
İzokinetik dinamometre kullanılarak elde edilen temel parametreler, Gül
(2024)’e göre aşağıdaki gibi sıralanmaktadır;
1. Tork
2. Zirve (pik) tork
3. Pik tork / vücut ağırlığı oranı
4. Açısal hız
5. Toplam iş
6. Ortalama güç (Adaş, 2006; Aydın, 2020).
Süral (2024)’e göre, bu terimlerin tanımları şu şekilde açıklanmaktadır;
•Tork: Bir kuvvetin bir nesneyi döndürme kapasitesini ifade eder ve
birimi Newton metre (Nm) olarak ölçülür. Tork, kuvvetin yönünden
bağımsızdır ve eklem hareketinin ekseni etrafındaki dönme kuvvetini
temsil eder.
•Zirve tork: Test sırasında, eklem hareketinin belirli bir açısal hızda
ulaşılabilen en yüksek tork değerini belirtir. Bu değer, kas kuvvetinin
bir göstergesi olarak kabul edilir ve bu tork değeri, eklem açısına bağlı
olarak değişebilir (Bartlett, 2007).
•Relative Pik Tork: Zirve tork değeri, kişinin vücut ağırlığına
bölünerek hesaplanır. Bu oran, kas kuvvetinin farklı kişiler arasında
karşılaştırılmasında önemli bir parametredir ve ağırlık taşıyan kasların
fonksiyonel gücünü değerlendirirken kullanılır.
•Açısal hız: Eklem hareketinin gerçekleştirilme hızını ifade eder. Bu
hız, 1° ile 500°/s arasında değişebilen değerlerde ayarlanabilir. Açısal
hız, izokinetik dinamometre tarafından sabit tutularak test edilir.
•İş ve Total iş: Kuvvetin, bir açı etrafında yaptığı hareketin ölçüsüdür.
Birimi Joule (J) olan iş, kasların harcadığı enerji miktarını gösterir.
Toplam iş, izokinetik kas kuvvet testlerinden elde edilen iş miktarlarının
toplamını ifade eder.
•Güç: Birim zamanda gerçekleştirilen iştir. Bu değer, kasların ne kadar
hızlı enerji harcadığının bir göstergesi olup, birimi Watt (W) ile
ölçülür (Şahin, 2010).
22 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
İzometrik Kuvvet Testleri
İzometrik kuvvet testleri, kasların sabit bir pozisyonda direnç göstererek
oluşturduğu kuvveti ölçmeyi amaçlayan testlerdir. Bu testlerde, kasların
statik bir durumda güç üretmesi değerlendirilir ve genellikle kas dayanıklılığı,
stabilite ve fonksiyonel kapasitenin analizinde kullanılır. İzometrik kuvvetin
ölçülmesinde kullanılan cihazlar arasında çeşitli araçlar yer almaktadır.
Bunlar arasında gerilme ölçerler (strain gauges, tensiometreler) (Wilson ve
Murphy, 1996), izometrik dinamometreler (Skelton ve diğerleri, 1994),
hızı sıfıra ayarlanmış izokinetik dinamometreler (Thelen ve diğerleri, 1996),
dönüştürücüler (Crow ve Ship, 1996), yük hücreleri (Gagnon ve diğerleri,
2005), özel olarak geliştirilmiş sistemler (Metter ve diğerleri, 1997) ve
sensörler (Grabowski ve diğerleri, 2017) yer almaktadır. Bu testler, özellikle
spor bilimlerinde kas fonksiyonlarını değerlendirmek, performansı tahmin
etmek ve yaralanma risklerini belirlemek için sıklıkla kullanılmaktadır.
Andersen ve diğerleri (2006)’nin yaptığı araştırmada, izometrik kas kuvveti
ölçümlerinin, profesyonel sporcularda performans tahmininde ve yaralanma
risklerinin belirlenmesinde etkili olduğu bulunmuştur. Ayrıca, basketbol
ve futbol gibi spor dallarında izometrik bacak kuvvetinin sprint hızları ve
sıçrama yükseklikleri ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (Bazyler ve diğerleri,
2015). Kahraman ve Varol (2023) tarafından yapılan bir araştırmada; her
izometrik direnç egzersiz seansı, dalgalanma setleri ve tekrar aralığına bağlı
olarak dinamik gücün arttığını tespit edilmiştir.
1 Tekrarlı Maksimum Kuvvet Testi (1TM)
Tek tekrarlı maksimum (1TM), bir bireyin tek seferde kaldırabileceği
en yüksek ağırlığı ölçen bir test olup, genel popülasyonda ağırlık
antrenmanı yoğunluğunun belirlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır
(Ploutz-Snyder ve Giamis, 2001). Çabuk (2022)’a göre, 1TM testi,
bireyin kaldırabileceği maksimum yükü belirleyerek, kuvvet kapasitesini
değerlendirmede etkili bir yöntemdir. Baechle ve Earle (2008) ise, bu testin
kuvvet antrenmanlarının programlanması ve sporcuların performanslarının
değerlendirilmesinde önemli bir yer tuttuğunu vurgulamaktadır. Ancak
Mayhew ve diğerleri (1993) araştırmalarına göre, acemi sporcular veya
antrenörler, alışılmadık ağır yükleri taşırken başarısızlık korkusuyla 1TM
testini zorlayıcı bulabilmektedirler. Buna rağmen, bu test, sporcuların güç
seviyelerini izlemek ve geliştirmek için etkili bir araç sağlamaktadır. Drop
set kombinasyonuyla uygulanan tekrar maksimum stratejilerinin, kas
performansını artırmak, ve kas dayanıklılığı adaptasyonunu güçlendirmek için
uzun süreli haftalık periyotlar boyunca kullanılabileceği ifade edilmektedir
(Kahraman ve diğerleri, 2024).
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 23
Ayrıca, 1TM, direnç antrenman programları içinde, özellikle acemi
sporcular için bağıl yükün hızlı bir şekilde değişebileceğinden, doğru
antrenman programları oluşturabilmek adına sıkça değerlendirilmesi gereken
bir ölçüttür (García-Ramos ve diğerleri, 2018).
1TM testinin uygulanışı şu şekilde özetlenebilir:
1. Hazırlık: Test öncesinde, sporcu yeterli dinlenmeyi sağlamalı ve
uygun şekilde beslenmelidir. Ayrıca, kasları hazırlamak amacıyla
etkili bir ısınma programı uygulanması gereklidir (Simao ve diğerleri,
2005).
2. Başlangıç Ağırlığı: Sporcu, başlangıç olarak kaldırabileceğini tahmin
ettiği bir ağırlık seçer ve bu ağırlığı tek bir tekrar yaparak kaldırmayı
dener.
3. Ağırlık Artışı: Başlangıç ağırlığı başarıyla kaldırıldıktan sonra, ağırlık
yavaşça artırılır. Her artışta yalnızca bir tekrar yapılır (LeSuer ve
diğerleri, 1997).
4. Sonuç: Sporcu, maksimum kaldırma kapasitesine ulaşana kadar
bu süreci tekrarlamaya devam eder. En sonunda, sporcu tarafından
kaldırılabilen en yüksek ağırlık 1TM olarak kaydedilir (Kraemer ve
Fry, 1995).
Dikey Sıçrama Testi
Dikey sıçrama testi, hem amatör hem de profesyonel sporcuların
performanslarını değerlendirmek ve antrenman programlarını optimize
etmek amacıyla yaygın bir şekilde kullanılan bir yöntemdir (Bosco,
Luhtanen, ve Komi, 1983). Makaruk ve diğerleri(2020) bu testin,
basketbol, futbol ve voleybol gibi takım sporlarında, atlama aktivitelerinin
stratejik doğası göz önünde bulundurulduğunda, önemli bir performans
göstergesi olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, Komi ve Bosco (1978), özellikle
basketbol, voleybol ve atletizm gibi spor dallarında, patlayıcı kuvvet ve güç
gerektiren hareketlerin iyileştirilmesinde dikey sıçrama testinin önemli bir
araç olduğunu vurgulamaktadır. Yavaş (2024), dikey sıçramayı, üst ve alt
vücut bölümleri arasında yüksek derecede motor koordinasyon gerektiren
karmaşık bir hareket olarak tanımlamaktadır. Bireyin elde ettiği maksimum
sıçrama yüksekliği, bacak kas gücünün bir göstergesi olup, birçok spor dalında
fonksiyonel kapasite ve performans hakkında önemli bilgiler sunmaktadır
(Rodriguez-Rosell ve diğerleri, 2017). Chamari ve arkadaşları (2008)
tarafından yapılan bir çalışmada ise, sporcuların dikey sıçrama yüksekliği ile
sprint hızı ve çeviklik arasında pozitif bir korelasyon olduğu belirlenmiştir.
24 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
Plyometrik Testler
Plyometrik testler, sporcularda patlayıcı güç ve hızın değerlendirilmesi
için etkili bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Bu testler, kasların hızla
gerilme ve ardından hızla kasılma kapasitesini ölçer. Chu (1998) plyometrik
antrenmanları, sporcuların performansını artırmak, patlayıcı kuvvetlerini
geliştirmek ve genel atletik yeteneklerini yükseltmek için yaygın bir şekilde
uygulanmaktadır. Markovic (2007), basketbol, voleybol, atletizm ve futbol
gibi spor dallarında plyometrik antrenmanların ve testlerin, sporcuların
performansını optimize etmeye yardımcı olduğunu ifade etmektedir.
Taşkın (2009) yaptığı bir araştırmada, plyometrik antrenmanların genç
futbolcularda hız, çeviklik ve patlayıcı güç üzerinde olumlu etkiler yarattığını
bulmuştur. Plyometrik antrenmanların diğer kuvvet antrenmanlarından
ayıran en belirgin özelliği, doğal bir şekilde uygulanabilmesidir (Taşçı, 2022).
Bu tür antrenmanlar, sporcuların herhangi bir ek yük olmadan hareketi
gerçekleştirebilmelerine olanak tanır (Kotzamanadis, 2006). Bobbert ve
arkadaşları (1987) plyometrik testler arasında en yaygın olanların dikey
sıçrama, geniş sıçrama ve farklı atlama testleri olduğunu belirtmiştir.
Fonksiyonel Hareket Analizi
Minick ve diğerleri (2010) tarafından yapılan geçerlilik ve güvenilirlik
çalışması sonucunda geliştirilen Fonksiyonel Hareket Analizi (FHA)
testi, son yıllarda fonksiyonel hareket sınırlamalarının belirlenmesinde
yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Akkaya (2024), Fonksiyonel Hareket
Analizi (FMS) sisteminin, bireylerin temel hareket paternlerinin uzmanlar
tarafından değerlendirilmesine olanak tanıyan bir görüntüleme aracı
olduğunu belirtmektedir. Bu analiz yöntemi ile kişilerin fonksiyonel ve
dinamik kapasiteleri değerlendirilir ve performans testleri öncesinde mevcut
eksikliklerin giderilmesi sağlanabilir. Cook ve diğerleri (2010) bu analiz
yönteminin, derin squat, hurç adımı, atak adımı, omuz hareketliliği, aktif
bacak kaldırma, gövde stabilitesi için push-up, döngüsel stabilizasyon ve
rotary stabilizasyon olmak üzere sekiz temel hareketten oluştuğunu ifade
etmektedir. Ayrıca, sporculardan, test sırasında oluşabilecek ağrı veya
rahatsızlıkları bildirmeleri istenmektedir. Her bir teste 0 ile 3 arasında puan
verilir ve FMS testinin en yüksek puanı 21’dir (Cook ve diğerleri, 2010).
FMS testi puanı 14’ün altında olan bireylerin, 14 ve üzeri puan alanlara göre
daha yüksek yaralanma riski taşıdığı bilinmektedir (Kiesel ve diğerleri, 2007).
Chorba ve arkadaşları (2010), düşük FMS puanlarının kadın sporcularda
alt ekstremite sakatlık riskini artırdığını tespit ederken, Kiesel ve diğerleri
(2007) yapılan bir başka çalışmada, düşük FMS puanlarının Amerikan
futbolu oyuncularında sakatlık riskini yükselttiğini ortaya koymuştur.
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 25
Kahraman ve Varol (2023) tarafından yapılan bir araştırmada, yüksek yükle
yapılan devre direnç güç antrenmanı, atletik performansı geliştirmek için
1RM’nin %80 ile %100’ü arasındaki yük seviyelerinde etkili bir gelişim
sağladığı ifade edilmiştir.
Biyoelektrik Empedans Analizi
Kyle ve diğerleri, (2004) biyoelektrik empedansın, vücudun çeşitli
bileşenlerini, özellikle yağ ve yağsız kütleyi, düşük düzeydeki elektrik akımları
ile ölçtüğünü ifade etmektedir. Biyoelektrik empedans cihazı, vücuttan hafif
bir elektrik akımı geçirerek farklı noktalar arasında gerilim oluşturur (Böhm
ve Heitmann, 2013). Demirsöz (2022), vücuda uygulanan elektrik akımını
ölçen bu cihazın, vücut bileşenlerinin oranlarını belirlediğini ve analiz
ettiğini belirtmektedir. Özkaya (2010) ise, vücutta fazla miktarda toplam
vücut suyu (TBW) bulunmasının, elektrik akımının vücuttan düşük dirençle
geçmesine neden olduğunu ifade etmektedir. Öte yandan, vücutta fazla yağ
bulunan bireylerde, elektrik akımına karşı daha büyük bir direnç oluşur
(Karlı, 2006). Moon ve diğerleri (2008) biyoelektrik empedans analizinin,
antrenman programlarının bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanması ve beslenme
stratejilerinin planlanması açısından büyük bir öneme sahip olduğunu
vurgulamaktadır. Andreoli ve arkadaşları (2002) tarafından yapılan
bir çalışmada, biyoelektrik empedansın atletlerin vücut kompozisyonu
ölçümlerinde geçerli ve güvenilir bir araç olduğu belirlenmiştir.
Aerobik ve Anaerobik Güç Testleri
Maksimal aerobik güç, büyük kas gruplarını kullanarak, deniz seviyesinde
ve normal koşullarda, dinamik bir egzersiz sırasında elde edilebilecek en yüksek
oksijen tüketim düzeyini ifade etmektedir (Ekblom, 1986). Beyaz (2024) ise,
sporcunun aerobik performansını belirleyen en önemli faktörlerden birinin
maksimal oksijen tüketimi (MaksVO2) olduğunu belirtmiş ve bu değerin,
çalışan kaslara ulaşan ve burada kullanılabilen oksijen miktarını ifade ettiğini
vurgulamıştır.
VO2 Max Testi: VO2 Max, bir bireyin maksimum oksijen tüketim
kapasitesini ifade eder ve bu test, kardiyovasküler dayanıklılık ile aerobik
yeteneğin en güvenilir göstergelerinden biridir (Bassett & Howley, 2000).
Dakikada alınan VO2 Max değerleri, oksijenin litre veya mililitre cinsinden
miktarını (L/dk veya ml/dk) ya da vücut ağırlığına göre mililitre başına
(ml/kg/dk) şeklinde ölçülür (Wassermann ve diğerleri, 2012). MaksVO2
seviyesinin ölçülmesi, aerobik kapasitenin belirlenmesinde güvenilir ve
uygulanması kolay bir yöntem olarak öne çıkmaktadır (McArdle ve diğerleri,
2000). MaksVO2, kardiyorespiratuar gelişimin önemli bir göstergesi olarak
26 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
kabul edilen maksimal aerobik kapasiteyi ölçmek için en güvenilir test olarak
kullanılır. Yüksek VO2 Max değerleri, güçlü bir kardiyovasküler sistemi
ve yüksek aerobik kapasiteyi işaret eder (Bassett ve Howley, 2000). Bu
nedenle, aerobik kapasite, dayanıklılık sporlarında performansı etkileyen
en önemli faktörlerden biridir (Sınırkavak ve diğerleri, 2004). Myers ve
diğerleri (2002)’nin araştırmasında, yüksek VO2 Max değerlerinin düşük
kardiyovasküler hastalık riski ve daha uzun yaşam süresiyle ilişkili olduğu
tespit edilmiştir. Ayrıca, yüksek aerobik kapasite, sporcuların performansında
da artışa yol açmaktadır (Jones ve Carter, 2000).
Shuttle Run Testi: Shuttle Run Testi, sporcuların hız, çeviklik ve
kardiyovasküler dayanıklılıklarını değerlendirmek amacıyla yaygın bir
şekilde kullanılan bir testtir. Özellikle takım sporlarında, futbol, basketbol
ve rugby gibi oyunlarda oyuncuların performansını ölçmek ve antrenman
programlarını optimize etmek için sıkça başvurulmaktadır (Leger ve
Lambert, 1982). Araştırmalara göre, Shuttle Run testinden elde edilen
sonuçlar, sporcuların antrenman programlarının şekillendirilmesinde
önemli bir yere sahiptir (Leger ve Gadoury, 1989). Testin temeli, Montreal
Üniversitesi bilim adamları tarafından “University of Montreal Track Test”
adıyla geliştirilen bir testten alınmıştır (Leger ve Boucher, 1980). Bu test,
400 metrelik bir koşu pisti üzerinde her dakika artan ses sinyallerinin takip
edilmesi gereken aerobik dayanıklılık testiydi. Ancak, Montreal Pist Testi’nin
çevresel koşullarının kontrol edilememesi ve alan sorunları nedeniyle, 2
dakikalık seviyelerle yapılan bu test, kapalı alanlarda uygulanabilecek şekilde
20 metrelik mekik koşusu olarak yeniden tasarlanmıştır (Leger ve Lambert,
1982). İki yıl sonra, Leger ve diğerleri (1984), testin süresini 1 dakikaya
düşüren bir protokol geliştirmiştir (Wood, 2008). 1988’de, mekanik koşusu
testi son halini almış ve 20 metre mesafede 8.5 km/h hızla başlayıp, her
seviyede hızın 0.5 km/saat arttığı bir düzeneğe sahip olmuştur (Ramsbottom,
Brewer ve diğerleri, 1988).
Anaerobik egzersizler, kısa süre içinde yüksek yoğunlukta gerçekleştirilen
fiziksel aktiviteleri içermektedir (Gür, 2024). Bu tür egzersizler, maksimal
altı veya maksimal üstü düzeyde yapılır (Onat, 2023). Anaerobik güç,
yapılan işin birim zamandaki değerine dayanarak tanımlanır ve anaerobik
iş, anaerobik eşiğin üzerinde gerçekleştirilen iş yükünü ifade eder. Tatliba ve
Zencir (2022)’e göre, bu tür egzersizler, patlayıcı gücün gösterilmesini ve
genellikle yorgunlukla sonuçlanmaktadır.
Wingate Anaerobik Testi: Tahiroğlu (2024)’na göre, Wingate
Anaerobik Testi (WanT), kas gücü ve dayanıklılığını ölçmek için önemli
bir test olarak kullanılmaktadır. Bu test, 1970’li yılların başında geliştirilmiş
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 27
olup, kısa süreli yüksek yoğunluklu egzersizler sırasında kas metabolizması
hakkında ayrıntılı bilgiler sunar. Testin temel bileşenleri arasında,
ortalama güç için laktat birikimi ve zirve güç için alaktasit enerji sistemleri
bulunmaktadır. WanT, atletik performansın değerlendirilmesi ve egzersiz
fizyolojisi araştırmalarında yaygın olarak başvurulan bir yöntemdir (Inbar
ve Bar-Or, 1986). Wingate testi, zirve güçten en düşük güce kadar inen bir
çaba düzeyini ifade etmektedir (Özer, 2013).
Wingate testinde, bisiklet sürerek kısa süreli yüksek güç çıkışı kapasitesinin
ölçülmesi amaçlanmaktadır (Reiser ve diğerleri, 2002). Bu anaerobik güç
testi, anaerobik enerji sistemlerinden güç üretme kapasitesini değerlendirmek
için en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. Bisiklet ergometresinde
yapılan ve 30 saniye süren bisiklet egzersizi, egzersiz sırasında laktat
konsantrasyonu ve kalp hızı gibi fizyolojik tepkilerin de analiz edilmesine
olanak tanımaktadır. Test, hızlanma bölümünün tamamlanmasıyla başlar ve
her biri 5 saniye süren 6 aşamadan oluşmaktadır. Katılımcı, her aşama içinde
ulaşabileceği maksimum pedal sayısına ulaşmayı hedeflemektedir.
Rast Testi
Ağır (2020)’ya göre, RAST testi, anaerobik kapasitenin ölçülmesi için
Wolverhampton Üniversitesi’nde geliştirilmiş ve Wingate Anaerobik Testi
(WAnT) temel alınarak uyarlanmıştır. Tıpkı WAnT testi gibi, RAST testi
de bireylerin anaerobik gücünü, ortalama anaerobik gücünü, toplam gücü
ve yorgunluk indeksini ölçmeye olanak tanır. Wingate testi genellikle
bisikletçiler tarafından kullanılırken, RAST testi koşucular için özel olarak
geliştirilmiştir (Zacharoginnis ve diğerleri, 2004). RAST testi, 35 metre
arasındaki mesafeyi 10 saniye dinlenme ile koşan 6 hızlı koşuyu içerir
(Kalva-Filho ve diğerleri, 2013). Ağır (2020) bu testin her koşunun süresi
hesaplanarak, sporcuların ağırlıklarıyla karşılaştırılarak performans gücünün
belirlenebileceğini ifade etmektedir. Girard ve diğerleri (2011) tarafından
yapılan bir çalışmada, RAST Testi’nin futbolcuların sprint performanslarını
tahmin etmede etkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, Rampinini (2007)
tarafından yapılan bir araştırmada, testi yüksek skorlarla tamamlayan
sporcuların anaerobik kapasitesinin de yüksek olduğu görülmüştür.
SONUÇ
Spor bilimleri alanında kullanılan güç ve kuvvet testi ile ilgili alanyazın
incelendiğinde bu alanda birçok testin yer aldığı görülmüştür. İlgili bölüm
kapsamında incelenen bazı testlerden hareketle bu kitap bölümünde sonuç
olarak; sporcuların fiziksel performanslarını değerlendirmek ve geliştirmek
amacıyla kullanılan güç ve kuvvet testleri, antrenman programlarının
28 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
etkinliğini artırarak sporcuların gelişimini daha verimli bir şekilde izlemeyi
sağlamaktadır. Bu alanda kullanılan testlerin doğru seçimi ve uygulaması
sporcuların antrenman süreçlerinin optimize edilmesine olanak tanırken,
performans artırma yöntemlerinin belirlenmesinde de oldukça önemli rol
oynamaktadır.
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 29
Kaynakça
Adaş, T. (2008). İzokinetik dinamometre ile yapılan ölçümlerde farklı eklemlere ait
yük aralığının tespiti (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Çukurova Üni-
versitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Fizyoloji Anabilim Dalı, Adana.
Ağır, M. (2020). Pediaktrik RAST testi ile Wingate anaerobik bisiklet testi ve tek
bacak basamak testinin karşılaştırılarak incelenmesi (Yayımlanmamış yük-
sek lisans tezi). İstanbul Gedik Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, İstanbul.
Akkaya, M. Ş. (2024). Elit kadın voleybolculara sezon sonrası uygulanan düzeltici
egzersizlerin Fonksiyonel Hareket Analizi (FMS) skoruna etkisi (Yayımlan-
mamış yüksek lisans tezi). İstanbul Gedik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, İstanbul.
Andersen, L. L. ve Andersen, J. L. ve Magnusson, S. P. ve Suetta, C. ve Madsen,
J. L. ve Christensen, L. R. ve Aagaard, P. (2006). Changes in the human
muscle force–velocity relationship in response to resistance training and
subsequent detraining. Journal of Applied Physiology, 99(1), 87-94.
Andreoli, A., Melchiorri, G., De Lorenzo, A., Caruso, I., Sinibaldi Salimei, P.
ve Guerrisi, M. (2002). Bioelectrical impedance measures in different po-
sitions and vs dual-energy X-ray absorptiometry (DXA). Journal of Sports
Medicine and Physical Fitness, 42(2), 186-189.
Aydın, H. (2020). Farklı liglerde oynayan futbolcuların izokinetik güç, aerobik güç
ve anaerobik gücü arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yüksek lisans tezi). T.C.
Ordu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ordu.
Baechle, T. R. ve Earle, R. W. (2008). Essentials of strength training and conditi-
oning. Human Kinetics.
Bartlett, R. (2007). Introduction to sports biomechanics: Analysing human move-
ment patterns (2nd ed.). Londra: Routledge, 125-127.
Bassett, D. R. ve Howley, E. T. (2000). Limiting factors for maximum oxygen
uptake and determinants of endurance performance. Medicine and Science
in Sports and Exercise, 32(1), 70-84.
Bazyler, C. D. ve Abbott, H. A. ve Bellon, C. R. ve Taber, C. B. ve Stone, M. H.
(2015). Strength, muscle size, and neuromuscular adaptations following
20 weeks of eccentric overload training in a regular and eccentric-on-
ly training group. Journal of Strength and Conditioning Research, 29(12),
3258-3268.
Beyaz, N. (2024). 14-16 yaş futbolculara uygulanan aletli solunum kası egzersizle-
rinin aerobik kapasite, anaerobik güç ve bazı solunum parametreleri üzerine
olan etkisinin incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Necmet-
tin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Antrenörlük Eğitimi
Anabilim Dalı, Konya.
30 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
Bosco, C., Luhtanen, P. ve Komi, P. V. (1983). A simple method for measure-
ment of mechanical power in jumping. European Journal of Applied Physi-
ology and Occupational Physiology, 50(2), 273-282.
Böhm, A. ve Heitmann, B. L. (2013). The use of bioelectrical impedance analy-
sis for body composition in epidemiological studies. European Journal of
Clinical Nutrition, 67(Suppl 1), S79-85.
Chamari, K., Chaouachi, A., Hambli, M., Kaouech, F., Wisløff, U. ve Castagna,
C. (2008). The five-jump test for distance as a field test to assess lower
limb explosive power in soccer players. Journal of Strength and Conditio-
ning Research, 22(3), 944-950.
Chorba, R. S., Chorba, D. J., Bouillon, L. E., Overmyer, C. A. ve Landis, J. A.
(2010). Use of a functional movement screening tool to determine injury
risk in female collegiate athletes. North American Journal of Sports Physical
Therapy, 5(2), 47-54.
Cinaklı, M. A. (2024). Futsalda kombine egzersizlerin izokinetik kas kuvvetine et-
kisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Atatürk Üniversitesi, Kış Spor-
ları ve Spor Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı,
Erzurum.
Cook, G., Burton, L., Kiesel, K., Rose, G. ve Braynt, M. F. (2010). Movement:
functional movement systems: screening, assessment, and corrective strategies
(1st ed.). Aptos: On Target Publications.
Crow, H. C. ve Ship, J. A. (1996). Tongue strength and endurance in different
aged individuals. Journals Gerontol. - Ser. A Biol. Sci. Med. Sci., 51(5),
247–250.
Çabuk, R. (2022). 1 Tekrar Maksimum Kuvvet Ölçümü. https://www.egzer-
sizm.com/1-tekrar-maksimum-kuvvet-olcumu/ adresinden alınmıştır.
Demirsöz, K. (2022). Alt ekstremite kadın lenfödem ve lipödem hastalarında biyo-
elektrik empedans ölçümleri ve ultrasonografik bulguların klinik değişkenler,
yaşam kalitesi ve fonksiyonel durumla ilişkisi (Yayımlanmamış tıpta uzman-
lık tezi). Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara Şehir Hasta-
nesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği, Ankara.
Ekblom, B. (1986). Factors determining maximal aerobic power. Acta Physio-
logica Scandinavica, 128(556), 15-19.
Enoka, R. M. (1996). Eccentric contractions require unique activation strategies
by the nervous system. Journal of Applied Physiology, 81(6), 2339-2346.
Findley, B. W., Brown, L. E., Whitehurst, M., Keating, T., Murray, D. P. ve
Gardner, L. M. (2006). The influence of body position on load range
during isokinetic knee extension/flexion. Journal of Sports Science and Me-
dicine, 5, 400-406.
Gagnon, D., Nadeau, S., Gravel, D., Robert, J., Bélanger, D. ve Hilsenrath,
M. (2005). Reliability and validity of static knee strength measurements
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 31
obtained with a chair-fixed dynamometer in subjects with hip or knee
arthroplasty. Arch. Phys. Med. Rehabil., 86(10), 1998–2008.
García-Ramos, A., Haff, G. G., Pestana, F. L., Pérez-Castilla, A., Rojas, F. J.,
Balsalobre-Fernández, C. ve Jaric, S. (2018). Feasibility of the 2-point
method for determining the 1-repetition maximum in the bench press
exercise. International Journal of Sports Physiology and Performance, 13(4),
474-481.
Girard, O., Mendez-Villanueva, A. ve Bishop, D. (2011). Repeated-sprint abilit-
y-part I: factors contributing to fatigue. Sports Medicine, 41(6), 673-694.
Grabowski, P., Narveson, M. ve Siegle, S. (2017). Reliability, responsiveness,
and criterion validity of the Kiio Sensor, a new tool for assessment of
muscle function. Mil. Med., 182(26), 26–31.
Gül, F. E. (2024). Genç yüzücülerde pliometrik antrenman programının anaerobik
güç ve izokinetik kas kuvvetine etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi).
Gaziantep Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor
Anabilim Dalı, Gaziantep.
Gür, M. (2024). Farklı formlarda kahve kullanan sporcularda; kortizol, testosteron,
laktik asit ve anaerobik performans seviyelerinin belirlenmesi (Yayımlanma-
mış yüksek lisans tezi). Fırat Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Be-
den Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Elazığ.
Inbar, O., Bar-Or, O. ve Skinner, J. S. (1986). The Wingate anaerobic test. Hu-
man Kinetics Books, Champaign, IL.
Jones, A. M. ve Carter, H. (2000). The effect of endurance training on parame-
ters of aerobic fitness. Sports Medicine, 29(6), 373-386.
Kahraman, Y. ve Varol, I. (2023). Acute Investigation of Maximal Strength,
Power and Rapid Strength Production on Lower Compartment Circuit
Resistance Training of International Female Wrestling Athletes. Interna-
tional Journal of Physical Education, Fitness and Sports, 12(3), 40-47.
Kahraman, Y. ve Varol, İ., (2024). The Effect of Short-Set High-Load and
Long-Set Low-Load Isometric Exercises Based on Stress-Strain Isomet-
ric Time-Dependent Strength Trial on Weightlifters Performing Resis-
tance Training Periodization. Muscles, Ligaments and Tendons Journal ,
vol.14, no.2, 313-318.
Kahraman, Y., Hocalar, A., Şahan, A., Varol, İ. ve Taştan, S. (2024). Drop Set
Continuum Zone Repetition Strategies on the Recovery Week Periodi-
zation. International Journal of Sport Studies for Health, 7(4).
Kalva-Filho, C. A., Loures, J. P., Franco, V. H., Kaminagakura, E. I., Zagatto,
A. M. ve Papoti, M. (2013). Comparison of the anaerobic power measu-
red by the RAST test at different footwear and surfaces conditions. Rev
Bras Med Esporte, 19(2), 139-142.
32 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
Karlı, U. (2006). Elit düzey güreşçilerde vücut kompozisyonunun incelenmesi (Dok-
tora tezi). Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Spor Bilim-
leri ve Teknolojisi Programı, Ankara.
Kiesel, K., Plisky, P. J. ve Voight, M. L. (2007). Can serious injury in professi-
onal football be predicted by a preseason functional movement screen?.
North American Journal of Sports Physical Therapy, 2(3), 147-158.
Komi, P. V. ve Bosco, C. (1978). Utilization of stored elastic energy in leg ex-
tensor muscles by men and women. Medicine and Science in Sports, 10(4),
261-265.
Kraemer, W. J. ve Fry, A. C. (1995). Strength testing: Development and eva-
luation of methodology. In Physiological assessment of human fitness (pp.
115-138). Human Kinetics.
Kyle, U. G., Bosaeus, I., De Lorenzo, A. D., Deurenberg, P., Elia, M., Gómez,
J. M., ... ve Pichard, C. (2004). Bioelectrical impedance analysis—part I:
review of principles and methods. Clinical Nutrition, 23(5), 1226-1243.
Leger, L. ve Boucher, R. (1980). An indirect continuous running multistage
field test: The Universite de Montreal track test. Canadian Journal of App-
lied Sport Sciences, 5(2), 77-84.
Leger, L. ve Gadoury, C. (1989). Validity of the 20 m shuttle run test with 1
min stages to predict VO2max in adults. Canadian Journal of Sport Scien-
ces, 14(1), 21-26.
Leger, L. ve Lambert, J. ve Goulet, A. ve Rowan, C. ve Dinelle, Y. (1984). Ae-
robic capacity of 6 to 17-year-old Quebecois--20 meter shuttle run test
with 1 minute stages. Canadian Journal of Applied Sport Sciences, 9(2),
64-69.
LeSuer, D. A., McCormick, J. H., Mayhew, J. L., Wasserstein, R. L. ve Arnold,
M. D. (1997). The accuracy of prediction equations for estimating 1-RM
performance in the bench press, squat, and deadlift. Journal of Strength
and Conditioning Research, 11(4), 211-213.
Makaruk, H., Starzak, M., Suchecki, B., Czaplicki, M. ve Stojiljković, N. (2020).
The effects of assisted and resisted plyometric training programs on ver-
tical jump performance in adults: A systematic review and meta-analysis.
Journal of Sports Science & Medicine, 19(2), 347.
Mayhew, J. L., Ware, J. R. ve Prinster, J. L. (1993). Test & Measurement:
Using lift repetitions to predict muscular strength in adolescent males.
Strength & Conditioning Journal, 15(6), 35-38.
McArdle, W. D. ve Katch, F. I. ve Katch, V. L. (2000). Essentials of exercise physi-
ology (2nd ed.). Johnson, E. ve Gulliver, K. (Eds.). Williams and Wilkins,
Lippincott.
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 33
Metter, E. J., Conwit, R., Tobin, J. ve Fozard, J. L. (1997). Age-associated loss
of power and strength in the upper extremities in women and men. Jour-
nals Gerontol. - Ser. A Biol. Sci. Med. Sci., 52(5), 267–276.
Minick, K. I., Kiesel, K. B., Burton, L., Taylor, A., Plisky, P. ve Butler, R.
J. (2010). Interrater reliability of the functional movement screen. The
Journal of Strength and Conditioning Research, 24(2), 479-486.
Moon, J. R., Tobkin, S. E., Smith, A. E., Dalbo, V. J., Stout, J. R. ve Ken-
dall, K. L. (2008). Anthropometric estimations of body composition
in collegiate wrestlers. Medicine and Science in Sports and Exercise, 40(5),
1071-1079.
Myers, J. ve Prakash, M. ve Froelicher, V. ve Do, D. ve Partington, S. ve Atwo-
od, J. E. (2002). Exercise capacity and mortality among men referred
for exercise testing. New England Journal of Medicine, 346(11), 793-801.
Nalçakan, R. (2001). Voleybolcuların izokinetik kas kuvvetleri ile dikey sıçrama
yükseklikleri arasındaki ilişki düzeyi (Yüksek lisans tezi). Ege Üniversitesi,
İzmir.
Nalçakan, R. G. (2011). Voleybolcuların izokinetik kas kuvvetleri ile dikey sıçrama
yükseklikleri arasındaki ilişki düzeyi (Yüksek lisans tezi). Ege Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Onat, T. (2023). Aerobik ve anaerobik egzersizin sitokinler, kas hasarı ve toparlan-
maya etkisi (Tez No: 803737). [Doktora Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversi-
tesi] Yükseköğretim Kurulu Yayın ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı
Ulusal Tez Merkezi.
Özer, M. K. (2013). Egzersiz fizyolojisi laboratuar el kitabı.
Özkaya, V. (2010). Vücut yağının saptanmasında çeşitli antropometrik ölçümlerle
biyoelektrik empedans ve çift foton absorbsiyometri yöntemlerinin karşılaştırıl-
ması (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bi-
limleri Enstitüsü, Beslenme ve Diyetetik Anabilim Dalı, Kayseri.
Ploutz-Snyder, L. L. ve Giamis, E. L. (2001). Orientation and familiarization to
1RM strength testing in old and young women. Journal of Strength and
Conditioning Research, 15(4), 519-523.
Rampinini, E., Coutts, A. J., Castagna, C., Sassi, R. ve Impellizzeri, F. (2007).
Variation in top level soccer match performance. International Journal of
Sports Medicine, 28(8), 728-732.
Ramsbottom, R., Brewer, J. ve Williams, C. (1988). A progressive shuttle run
test to estimate maximal oxygen uptake. Br J Sports Med, 22(4), 141-144.
Reiser, R. F., Maines, J. M., Eisenmann, J. C. ve Wilkinson, J. G. (2002).
Standing and seated Wingate protocols in human cycling: A compari-
son of standard parameters. European Journal of Applied Physiology, 88(1),
152-157.
34 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
Rodríguez-Rosell, D., Mora-Custodio, R., Franco-Márquez, F., Yáñez-García,
J. M. ve González-Badillo, J. J. (2017). Traditional vs. sport-specific ver-
tical jump tests: Reliability, validity, and relationship with legs strength
and sprint performance in adult and teen soccer and basketball players.
The Journal of Strength & Conditioning Research, 31(1), 196-206.
Sınırkavak, G. ve Dal, U. ve Çetinkaya, Ö. (2004). Elit sporcularda vücut kom-
pozisyonu ile maksimal oksijen kapasitesi arasındaki ilişki. C. Ü. Tıp Fa-
kültesi Dergisi, 26(4), 171–176.
Simao, R., Spineti, J., de Salles, B. F., Matta, T., Fernandes, L., Fleck, S. J., ve
Rhea, M. R. (2005). Influence of exercise order on maximum strength
and muscle volume in nonlinear periodized resistance training. Journal of
Strength and Conditioning Research, 19(1), 53-57.
Skelton, D. A., Greig, C. A., Davies, J. M. ve Young, A. (1994). Strength,
power and related functional ability of healthy people aged 65-89 years.
Age Ageing, 23(5), 371–377.
Süral, A. (2024). Yüzücülerde farklı kuvvet antrenmanlarının izokinetik kas kuv-
veti üzerine etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gaziantep Üniver-
sitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı,
Gaziantep.
Şahin, Ö. (2010). Rehabilitasyonda izokinetik değerlendirmeler. Cumhuriyet
Tıp Dergisi, 32, 386-396.
Tahiroğlu, F. (2024). Elit sprinterlerde 30 saniyelik Wingate testi performansına
kas kütlesinin etkisinin incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İs-
tanbul Gedik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Beden Eğitimi
ve Spor Anabilim Dalı, İstanbul.
Tatlıbal, P. ve Zencir, B. (2022). The effect of regular exercises on aerobic and
anaerobic capacity development. Pakistan Journal of Medical and Health
Sciences, 16(1), 993-997.
Thelen, D. G., Schultz, A. B., Alexander, N. B. ve Ashton-Miller, J. A. (1996).
Effects of age on rapid ankle torque development. Journals Gerontol. - Ser.
A Biol. Sci. Med. Sci., 51(5), 226–232.
Wasserman, K. ve Hansen, J. E. ve Sue, D. Y. ve et al. (2012). Principles of exer-
cise testing and interpretation: Including pathophysiology and clinical applica-
tions (4th ed.). Philadelphia, PA: Lippincott Williams & Wilkins.
Wilson, G. J. ve Murphy, A. J. (1996). The use of isometric tests of muscular
function in athletic assessment. Sport. Med., 22(1), 19–37.
Wood, R. (2008). Variations of the beep test. http://www.topendsports.com/
testing/beep-variations.htm adresinden alınmıştır.
Yavaş, M. F. (2024). Genç erkek hentbol sporcularında ayak bileği dorsifleksiyon
hareket açıklığı ve dikey sıçrama mesafesi arasındaki ilişkinin incelenmesi (Ya-
Ferhat Aktaş / Barış Baydemir | 35
yımlanmamış yüksek lisans tezi). Lokman Hekim Üniversitesi, Sağlık Bi-
limleri Enstitüsü, Spor Bilimleri Anabilim Dalı, Ankara.
Zacharogiannis, E., Paradisis, G. ve Tziortzis, S. (2004). An evaluation of tests
of anaerobic power and capacity. Medicine & Science in Sports & Exercise,
36(Supplement), S116.
36 | Spor Bilimleri Alanında Kullanılan Güç ve Kuvvet Testlerinden Bazılarının Değerlendirilmesi
37
Bölüm 3
E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık
Arasındaki İlişki
Görkem Menteş1
Özet
E-sporcularda uyku düzeni ve psikolojik sağlık arasındaki ilişki, bu
popülasyonun karşılaştığı benzersiz zorluklar nedeniyle önemli bir araştırma
alanıdır. E-sporcular, antrenman ve rekabet programlarının talepleri nedeniyle
genellikle düzensiz uyku düzenleri yaşamaktadır. Araştırmalar, başarılı
e-sporcuların daha uzun uyku sürelerine ve daha iyi uyku kalitesine sahip
olduğunu, bu durumun rekabet başarısıyla doğrudan ilişkili olduğunu
göstermektedir. Ayrıca, e-sporcuların geleneksel sporlardan farklı olarak daha
geç uykuya dalma ve daha kısa toplam uyku süresi gibi geleneksel olmayan
uyku özellikleri, kaygı ve ruh hali bozukluklarına yol açabilmektedir. Uyku
eksikliği, kaygı ve depresyon gibi psikolojik sorunları artırarak, bilişsel işlevleri
ve yarışma performansını olumsuz etkileyebilir. E-sporcuların daha düşük
uyku kalitesi ve daha yüksek depresyon seviyeleri bildirmeleri, bu alanda
uyku sorunlarının ele alınmasının önemini vurgulamaktadır. E-sporcuların
uyku düzenlerini iyileştirmeye yönelik kronobiyolojik müdahaleler ve uyku
sağlığına yönelik stratejiler önerilmektedir. E-sporun hareketsiz doğası ve
uzun süreli ekran kullanımı, hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde
ek riskler yaratır. E-spor organizasyonlarında uyku sağlığına, ruh sağlığına
ve bütüncül sağlık stratejilerine öncelik verilmesi, sporcuların performansını
ve genel iyilik hallerini artırarak daha sağlıklı bir rekabet ortamı sağlayabilir.
1. E-sporda Psikolojik Sağlık
E-sporcuların psikolojik sağlığı, rekabetçi oyunla ilişkilendirilen özgün
stres faktörleri ve talepler göz önüne alındığında, kritik bir çalışma alanı
haline gelmiştir. Geleneksel sporlardan farklı olarak, fiziksel efor ve
dinlenme sürelerinin iyi tanımlandığı ortamlarda, e-sporcular genellikle
uzun süreli oyun seanslarına katılmakta, bu da hem fiziksel hem de psikolojik
1 Araştırma Görevlisi, Gümüşhane Üniversitesi, grkemmentes@gmail.com
https://orcid.org/0000-0001-6661-9226
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub636.c2749
38 | E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki
yorgunluk yaratabilmektedir. Ahn (2024) keşif niteliğinde yaptığı çalışmada,
e-sporda fiziksel ve psikolojik yorgunluğun ayrımını yapmanın gerekliliğini
vurgulamakta; yarışma sonrası belirlenen dinlenme sürelerinin eksikliğinin
oyuncular arasında zihinsel sağlık sorunlarını artırabileceğini belirtmektedir.
Bu ayrım, e-sporcuların yüksek rekabet düzeyleri, sosyal baskılar ve sürekli
performans talepleri gibi eşsiz stres faktörleriyle karşılaştıkları için son derece
önemlidir; bu durum zihinsel sağlık sorunlarına yol açabilmektedir (Birch,
2024; Smith ve ark., 2022).
Araştırmalar, e-sporcuların geleneksel sporculardaki akranlarına kıyasla
daha yüksek düzeyde psikolojik sıkıntı yaşadıklarını göstermektedir.
Örneğin, Birch (2024) çalışmasında, elit Counter-Strike oyuncuları
arasında anksiyete ve depresyon semptomlarının kayda değer bir yaygınlık
gösterdiğini ve bunun genel popülasyon ile geleneksel sporculardaki oranları
aştığını bulmuştur. Bu bulgu, e-spor katılımcıları arasında yüksek stres ve
zihinsel sağlık sorunları bildiren çalışmalar tarafından da desteklenmekte;
birçok sporcunun kaygı ve depresyon semptomlarının, rekabetçi olmayan
popülasyonlara göre önemli ölçüde daha yüksek oranlarda ortaya çıktığı
bildirilmektedir (Lam ve ark., 2022; Shan ve ark., 2023). E-sporun yoğun
rekabet ve kamu denetimi potansiyeli ile karakterize edilen özgün ortamı,
bu psikolojik baskının artmasına katkıda bulunmaktadır (Kegelaers, 2024).
Ayrıca, e-sporun hareketsizliği ve uzunca ekran süresi, zihinsel sağlık için
ek riskler teşkil etmektedir. Aşırı oyun oynamanın anksiyete bozuklukları
ve depresyon gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceği, özellikle daha
genç oyuncuların oyunun olumsuz etkilerine daha duyarlı olabileceği
gösterilmiştir (Lam ve ark., 2022; Mondal, 2024). Oyun alışkanlıkları ve
zihinsel sağlık arasındaki ilişki karmaşıktır; zira aşırı oyun oynamak hem bir
başa çıkma mekanizması hem de stres kaynağı olabilmektedir. Bu durum,
oyuncuların oyun sırasında geçici bir rahatlama bulması ancak aynı zamanda
zihinsel sağlık sorunlarını daha da kötüleştirecek bir durum yaratmaktadır
(Shan ve ark., 2023).
Fiziksel sağlık da e-sporcuların psikolojik iyilik haliyle iç içe geçmiş
durumdadır. Araştırmalar, e-sporcular arasında düşük fiziksel aktivite
seviyelerinin kalp-damar hastalıkları, obezite ve düşük zihinsel iyi olma hali
ile ilişkili olduğunu önermektedir (Cyma-Wejchenig, 2024; Ketelhut, 2023).
E-sporcuların benimsediği hareketsiz yaşam tarzı, kas iskelet sorunlarına
yol açmakta; bu da sağlık durumlarını daha da karmaşık hale getirmektedir
(Mondal, 2024; Zwibel ve ark., 2019). Eğitim programlarına fiziksel
aktiviteyi entegre etmek, bu riskleri azaltma stratejisi olarak önerilmiştir; zira
düzenli egzersizin hem fiziksel hem de zihinsel sağlık sonuçlarını geliştirdiği
bilinmektedir (Tholl, 2024; McNulty ve ark., 2023). E-spor bağlamında
Görkem Menteş | 39
sosyal destek ve topluluğun rolü, zihinsel sağlık konuları tartışılırken göz
ardı edilemez. Pereira ve ark. (2023), e-spor sporcularının hem fiziksel hem
de zihinsel sağlıklarını iyileştirmek için antrenman programlarının ve yaşam
alışkanlıklarının optimize edilmesinin önemini vurgulamaktadır. E-spor
takımları içerisindeki sosyal dinamikler, stresle başa çıkmada tampon görevi
görerek aidiyet ve destek duygusunu teşvik edebilir; bu da zihinsel iyi oluş
için kritik bir unsurdur (Pereira ve ark., 2023). Bununla birlikte, esporun
rekabetçi doğası, olumsuz iletişim ve sosyal etkileşimlerin zihinsel sağlık
sorunlarını daha da kötüleştirebileceği toksik ortamlar yaratabilir (Abbott
ve ark., 2023). Ayrıca, profesyonel e-spordan ayrılma süreci sporcular için
önemli zorluklar barındırabilir ve kariyer sonrası kimlik krizlerine ve zihinsel
sağlık sorunlarına yol açabilir (Hong, 2023; Smithies ve ark., 2020). Espor
oyuncularının genellikle yalnızca birkaç yıl süren nispeten kısa kariyerleri,
bireyleri rekabet sonrası yaşama hazırlıksız bırakabilir ve bu durum kayıp
ve depresyon duygularına katkıda bulunabilir (Hong, 2023; Smithies ve
ark., 2020). Bu durum, e-spor topluluğu içerisinde, sporcuların bu geçişleri
yönetmelerine yardımcı olacak kapsamlı zihinsel sağlık destek sistemlerine
duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Ayrıca Ahn (2024) yaptığı çalışmada
dinlenme süreleri eksikliğinin e-sporcularda psikolojik rahatsızlıklara yol
açabileceğinden bahsetmiştir, e-sporcularda uygun dinlenme sürelerinin
uygulanması da önemli destek olabilir.
E-spor sporcularının psikolojik sağlığı, karşılaştıkları benzersiz zorlukların
bir şekilde anlaşılmasını gerektiren çok boyutlu bir meseledir. Fiziksel sağlık,
zihinsel iyi oluş ve sosyal çevre arasındaki etkileşim, dinlenme süreleri
(uyku düzeni) e-spor sporcuları için etkili müdahale ve destek sistemlerinin
geliştirilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Sektör büyümeye devam
ettikçe, oyuncuların uzun vadeli iyi oluşunu sağlamak adına zihinsel sağlığın
önceliklendirilmesi hayati önem taşıyacaktır.
2. E-sporda Uyku Düzeni
E-spor fenomeni, son on yılda büyük bir popülerlik kazanmış ve buna
bağlı olarak birçok bilimsel araştırmaya yol açmıştır. E-sporcular ile ilgili
bilimsel araştırmalar arttıkça e-sporcuların yaptıkları spor türüne bağlı
olarak birçok psikolojik sorunla karşılaştıkları gözlemlenmiştir. Uyku düzeni
konusu da oyuncuların psikolojik sağlıkları açısından önemli bir konu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Oyun alışkanlıkları ile uyku kalitesi arasındaki ilişki,
oyun süresi, oyunların oynandığı zaman dilimi ve oyunun psikolojik etkileri
gibi çeşitli faktörlerden etkilenen karmaşık ve çok boyutlu bir olgudur.
Özellikle geç saatlerde oynanan uzun süreli oyunların uyku yoksunluğuna
ve düşük uyku kalitesine yol açtığı, bunun da hem sıradan oyuncular hem
40 | E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki
de rekabetçi oyun bağlamında bilişsel ve fiziksel performansı olumsuz
etkilediği görülmektedir. E-sporcularda uyku düzenleri, e-sporun rekabetçi
yapısının gelişmesiyle birlikte son yıllarda giderek artan bir ilgi görmüş
ve bu sporcular, geleneksel sporcularda olduğu gibi, uyku kalitelerini ve
genel performanslarını önemli ölçüde etkileyebilecek benzersiz zorluklarla
karşılaşmıştır. Bu bağlamda, mevcut araştırmalar, e-sporcularda uyku
düzenlerini inceleyerek, uyku yoksunluğu, uyku kalitesi ve toparlanma
stratejilerinin etkilerini vurgulayan çeşitli bulgular sunmaktadır. Araştırmalar,
hem fiziksel hem de bilişsel görevlerde optimal performans için yeterli
uykunun hayati önem taşıdığını göstermektedir. Xu ve ark. (2022), uyku
yoksunluğunun, sporcuların yanı sıra oyun sırasında hızlı reflekslere ve karar
verme becerilerine ihtiyaç duyan e-sporcular için hayati önem taşıyan motor
becerileri, zayıflatabileceğini belirtmiştir. Ayrıca, Moen ve ark. (2022),
e-spor oyuncularında uyku etkinliğinin ortalama %67,7 ile önemli ölçüde
düşük olduğunu ve bu oranın optimal performans için önerilen %85’in
oldukça altında olduğunu tespit etmiştir. Bu düşük oran, rekabetçi oyunlarda
kritik öneme sahip bilişsel işlevlerde ve reaksiyon sürelerinde düşüşe neden
olabilir. Ayrıca sağlık açısından incelediğimizde, Çalışmalar, uzun süreli
video oyunları oynama alışkanlıklarının özellikle ergenler ve genç yetişkinler
arasında uyku kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceğini göstermiştir.
Örneğin, King ve ark. (2012), özellikle hafta içi geceleri oynanan uzun
oyun oturumlarının uyku kısıtlamasına ve düşük uyku kalitesine neden
olabileceğini bulmuştur. Akçay ve Akçay (2020) da geç saatlere kadar oyun
oynamanın yaygın bir uyku problemi nedeni olduğunu ve bunun ertesi
gün bilişsel işlevler üzerinde zararlı etkileri olabileceğini belirtmiştir. Wong
ve ark. (2020), internet oyunlarının merkezi ve otonom sinir sistemlerini
uyararak uykuya dalma süresini uzattığını ve genel uyku bozukluklarına yol
açtığını ifade etmiştir. Düşük uyku kalitesinin etkileri, anlık bilişsel sonuçların
ötesine geçerek psikolojik sağlığı da etkileyebilir. Alshammari ve ark. (2022),
çevrimiçi oyunların uyku yoksunluğu ile ilişkilendirildiğini ve bunun kaygı
ve depresyonu şiddetlendirebileceğini vurgulamıştır. Bu durum, özellikle
zaten ruh sağlığı sorunlarına yatkın olabilecek genç yetişkin e-sporcular
arasında endişe vericidir. Ayrıca, Zhang (2024), düşük uyku ile psikolojik
sorunlar arasındaki güçlü ilişkiye dikkat çekmiş ve sürekli oyun oynama
alışkanlıklarının uyku bozuklukları ile artan psikolojik sıkıntılar arasında
bir döngü oluşturabileceğini ifade etmiştir. Alhowimel ve ark. (2023),
yarışma öncesi kaygı ve antrenman sıklığı gibi psikolojik stres faktörlerinin
uyku düzenlerini bozabileceğini ifade etmektedir. Bu durum, e-sporcular
için özellikle önemlidir; çünkü e-sporun rekabetçi doğası ve başarılı olma
baskısı, artan stres düzeylerine yol açabilir. Ek olarak, Ballesio ve ark.
Görkem Menteş | 41
(2021), profesyonel sporcular arasında, e-sporcular da dahil olmak üzere,
uykusuzluk ve diğer uyku bozukluklarının yaygın olduğunu vurgulamış
ve psikolojik sağlık müdahalelerinin daha iyi uyku sağlığını teşvik etmede
faydalı olabileceğini öne sürmüştür.
Oyun oynamanın uyku üzerindeki etkileri, tüm demografik gruplar için
aynı değildir. Kemp ve ark. (2021), e-spor topluluğunun önemli bir bölümünü
oluşturan yetişkin oyuncuların, daha genç oyunculara kıyasla farklı uyku
düzenleri yaşayabileceğini belirtmiştir. Oyun oynamanın sedanter doğası ve
geç saatlere kadar süren oyun oturumları, uyku kalitesi ve süresinde düşüşe
yol açabilir. Ayrıca, aşırı oyun oynama davranışlarının, genellikle düşük uyku
kalitesi ile kötüleşen artan dürtüsellik ve azalan dikkat süresi gibi davranışsal
sorunlara neden olabileceği belirtilmiştir (Ahmed ve ark., 2022; Limbeng,
2024). Oyun oturumlarının zamanlaması da uyku sonuçlarını belirlemede
kritik bir rol oynamaktadır. Gece geç saatlere kadar video oyunu oynamak,
sirkadiyen ritimleri bozarak uykuya dalma ve uykuyu sürdürme güçlüklerine
yol açabilir (Peracchia & Curcio, 2018; Putra, 2023). Bu bozulma, becerilerini
geliştirmek için geç saatlere kadar antrenman yapmayı gerektiren rekabetçi
oyunlarda özellikle belirgindir. Çünkü Araştırmalar, oyunların neden olduğu
uyarılmanın kalp atış hızını artırabileceğini ve uyanıklığı yükseltebileceğini,
bunun da oyuncuların uykuya geçişini zorlaştırdığını ortaya koymuştur
(Marmet ve ark., 2023; Exelmans & Bulck, 2014). Bu fizyolojik uyarılma,
ekranlardan yayılan mavi ışığın melatonin üretimini engellediği ve uyku
düzenlerini daha da bozduğu gerçeğiyle birleşmektedir (Gruber, 2013; Akçay
& Akçay, 2018). Sonuç olarak, e-sporcular, kötü uyku kalitesinin yarışmalar
sırasında bilişsel ve fiziksel performansın azalmasına yol açtığı bir döngüde
sıkışıp kalabilir. E-sporcular da dahil olmak üzere sporcuların genellikle daha
düşük uyku kalitesi ve artan yorgunluk bildirdiğini, bunun da performansı
olumsuz etkileyebileceğini göstermektedir (Narciso ve ark., 2020; Romano,
2023). E-sporlarda düşük uyku kalitesinin sonuçları, bireysel oyuncuların
ötesine geçerek takım dinamiklerini ve genel performansı etkileyebilir.
Araştırmalar, uyku bozukluklarının yorgunluk artışına yol açabileceğini ve
bunun da antrenman kalitesini ve rekabetçi performansı olumsuz etkilediğini
göstermektedir (Power ve ark., 2023; Fullagar ve ark., 2016). Bu durum,
koordinasyon ve iletişimin başarının kritik olduğu takım tabanlı e-sporlar
için özellikle önemlidir. Düşük uyku kalitesi yaşayan e-sporculara sahip
takımlar, en iyi şekilde performans göstermekte zorlanabilir ve yarışmalarda
optimal sonuçlara ulaşamayabilir. Bu zorlukları ele almak için, e-spor
organizasyonlarının ve oyuncuların uyku düzenini öncelik haline getirmesi
ve uyku kalitesini artırmak için stratejiler uygulaması gereklidir. Bu, düzenli
uyku programları oluşturmayı, gece geç saatlerde oyun oturumlarını en aza
42 | E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki
indirmeyi ve uykuya elverişli bir ortam yaratmayı içerebilir (Seaver, 2024;
Pucci, 2024). Ayrıca, oyunculara uykunun performans ve iyi oluş üzerindeki
önemi hakkında eğitim verilmesi, daha sağlıklı oyun alışkanlıklarının teşvik
edilmesine yardımcı olabilir.
Toparlanma stratejileri açısından, kısa süreli uyku (şekerleme), uyku
yoksunluğunun etkilerini hafifletmek için potansiyel bir yöntem olarak
tanımlanmıştır. Sirohi ve ark. (2022), sistematik bir incelemede, stratejik
kısa uykunun özellikle kısmi uyku yoksunluğu yaşayan sporcularda bilişsel
ve fiziksel performansı artırabileceğini desteklemiştir. Bu bulgu, genellikle
uzun oyun oturumlarına katılan ve bu nedenle yorgunluk ve performans
düşüşü yaşayan e-sporcular için özellikle önemlidir. Yapılandırılmış kısa
uyku programlarının uygulanması, bu oyuncular için pratik bir toparlanma
stratejisi olarak işlev görebilir. E-sporcularda uyku düzenlerini izleme
ve iyileştirmede teknolojinin rolü de ilgi çeken yeni bir alan olarak öne
çıkmaktadır. Araştırmalar, giyilebilir cihazların uyku kalitesini ve süresini
izleyebileceğini, bu verilerin sporcuların uyku sağlığını optimize etmelerine
yardımcı olabileceğini göstermektedir (Tang, 2023). Uyku düzenlerini
anlayarak, e-sporcular antrenman programları ve toparlanma stratejileri
hakkında bilinçli kararlar alabilir ve bu da nihayetinde performanslarını
artırabilir. Uyku yoksunluğunun karar verme ve bilişsel esneklik üzerindeki
etkileri, e-sporcular için kritik öneme sahiptir. Chou ve ark. (2021), uyku
yoksunluğunun problem çözme ve uyum sağlama gibi stratejik oyun oynama
için gerekli bilişsel işlevleri zayıflatabileceğini göstermiştir. Bu zayıflama,
yarışmalar sırasında düşük performansa yol açabilir ve e-sporcuların uykuya,
antrenman rejimlerinin bir parçası olarak öncelik vermelerinin önemini
vurgular. Uyku ve psikolojik sağlık kesişimi, e-sporcuların performansı
açısından bir diğer önemli boyuttur. Araştırmalar, uyku bozukluklarının
artan kaygı ve depresyon düzeyleriyle bağlantılı olduğunu ve bunun da
uyku sorunlarını daha da kötüleştirebileceğini göstermektedir (Soares ve
ark., 2022). Bu döngüsel ilişki, e-spor topluluğunda uyku sağlığının yanı
sıra ruh sağlığının ele alınmasının önemini vurgulamaktadır. Stresi azaltmayı
ve gevşeme tekniklerini teşvik etmeyi amaçlayan müdahaleler, e-sporcularda
uyku kalitesini artırmada faydalı olabilir.
E-sporlar ve uyku düzenleri arasındaki ilişki, oyuncuların sağlığı
ve performansı açısından önemli sonuçlara sahip olan karmaşık ve çok
boyutlu bir olgudur. Özellikle geç saatlerde oynanan uzun süreli oyunlar,
uyku yoksunluğu ve düşük uyku kalitesi ile ilişkilidir ve bu durum bilişsel
işlevleri ile psikolojik iyi oluşu olumsuz etkileyebilir. E-spor endüstrisi
büyümeye devam ettikçe, paydaşların uykunun önemini kabul etmeleri ve
oyuncular arasında daha sağlıklı oyun uygulamalarını teşvik edecek stratejiler
Görkem Menteş | 43
uygulamaları kritik öneme sahiptir. E-sporcularda uyku düzenleri, psikolojik
stres, antrenman talepleri ve e-sporun rekabetçi doğası gibi çok sayıda
faktörden etkilenmektedir. Mevcut araştırmalar, yeterli uykunun optimal
performans için önemini ortaya koymakta ve uyku yoksunluğunun bilişsel
ve fiziksel yetenekleri önemli ölçüde zayıflatabileceğini göstermektedir.
E-spor endüstrisi büyümeye devam ederken, oyuncuların, antrenörlerin ve
organizasyonların uykunun kritik rolünü tanımaları ve oyuncular arasında
daha sağlıklı uyku stratejilerini teşvik etmeleri büyük önem taşımaktadır.
Uyku düzenlerini izlemek ve psikolojik sağlık müdahalelerini teşvik etmek
gibi etkili stratejilerin uygulanması, e-sporcuların bir sonraki neslini
desteklemede hayati bir rol oynayacaktır.
3. E-sporda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık
E-sporcuların uyku düzenlerinin düşük seviyelerde olması ve e-sporcuların
psikolojik sağlıklarının spor türüne özgü olarak önem taşıması, e-sporcularda
uyku düzeni ve psikolojik sağlık arasındaki ilişkininde irdelenmesi gerektiğini
ortaya koymaktadır.
E-sporcular, antrenman ve rekabet programlarının talepleri nedeniyle
genellikle düzensiz uyku düzenleri yaşamaktadır. Araştırmalar, e-spor
oyuncularının sıklıkla gece antrenmanlarına ve yarışmalarına katıldığını
ve bunun uyku alışkanlıklarını önemli ölçüde bozduğunu göstermektedir.
Örneğin, bir çalışmada, daha iyi performans metriklerine sahip e-sporcuların,
daha az başarılı olanlara kıyasla daha uzun toplam uyku sürelerine sahip
oldukları bulunmuş ve uyku kalitesi ile rekabet başarısı arasında doğrudan bir
korelasyon olduğu öne sürülmüştür (Gaasedal, 2024). Ayrıca, e-sporcuların
daha geç uykuya dalma ve daha kısa toplam uyku süreleri gibi geleneksel
olmayan uyku özellikleri, geleneksel sporcuların uyku düzenlerinden belirgin
bir fark göstererek belgelenmiştir (Goulart ve ark., 2023). Optimal uyku
sağlığından bu sapma, artan kaygı ve ruh hali bozuklukları gibi çeşitli psikolojik
sorunlara yol açabilir (Bonnar ve ark., 2022). E-sporcuların psikolojik sağlığı,
uyku kaliteleriyle yakından ilişkilidir. Uyku yoksunluğunun, e-sporcularda
sık görülen kaygı ve depresyon gibi ruhsal bozuklukları şiddetlendirdiği
gösterilmiştir (Lee ve ark., 2020). Çok uluslu bir çalışmada, özellikle
Güney Kore’deki e-sporcuların, diğer bölgelerdeki meslektaşlarına kıyasla
önemli ölçüde daha düşük uyku kalitesi ve daha yüksek depresyon seviyeleri
bildirdiği görülmüştür (Lee ve ark., 2021). Bu bulgu, bu popülasyonda
ruh sağlığı sonuçlarını iyileştirmek için uyku sorunlarının ele alınmasının
önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, uyku yoksunluğunun birikimli etkileri
bilişsel bozukluklara yol açarak yarışmalar sırasında performansı daha da
etkileyebilir (Bonnar ve ark., 2019). Kronobiyolojik (zamanla ilgili süreçler),
44 | E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki
müdahaleler e-sporcuların uyku düzenlerini optimize etmelerine yardımcı
olacak potansiyel bir strateji olarak önerilmiştir. Örneğin, davranışsal uyku
tıbbı konusunda eğitim almış klinik psikologlar gibi sağlık uzmanlarının
rehberliği, sporcuların uyku programlarını yarışma gereksinimlerine daha iyi
uyum sağlayacak şekilde ayarlamalarına yardımcı olabilir (Bonnar, 2024). Bu
tür müdahaleler, uyku saatlerinde kademeli düzenlemeler yapmayı, daha iyi
uyku sağlığı uygulamalarını teşvik etmeyi ve uykuya bilişsel işlev ve duygusal
düzenleme üzerindeki önemi hakkında sporcuları eğitmeyi içerebilir
(Bonnar ve ark., 2023). Koçların ve destek personelinin bu değişiklikleri
kolaylaştırmadaki rolü göz ardı edilemez, çünkü uyku eğitiminin teşvik
edilmesi ve izlenmesinde onların katılımı, e-sporcuların genel iyi oluşunu
önemli ölçüde artırabilir (Bonnar ve ark., 2023).
E-sporun hareketsiz doğası ve uzun süreli ekran kullanımı, hem fiziksel
hem de psikolojik sağlık için ek riskler oluşturur. Ekranlardan yayılan
mavi ışığa maruz kalmak, sirkadiyen ritimleri bozarak uykusuzluk ve buna
bağlı yorgunluğa neden olabilir; bu da ruh hali bozukluklarını daha da
kötüleştirebilir (Franks ve ark., 2022). Ayrıca, e-sporun fiziksel gereklilikleri
geleneksel sporlardan farklı olsa da, yine de e-sporcuların belirli bir fiziksel
uygunluk kapasitesinde olmaları gerekir, yetersiz uyku ve hareketsiz
davranışlar e-sporcuları da fiziksel açıdan olumsuz etkileyebilmektedir
(Rightmire, 2024). Bu durum, performansı ve zihinsel sağlığı teşvik etmek
için fiziksel aktivite, beslenme ve uyku düzeni kapsayan bütünsel bir sağlık
yönetimi yaklaşımının gerekliliğini vurgulamaktadır (Ketelhut ve ark.,
2021). Ayrıca, e-sporcuların psikolojik dinamikleri, yarışma stresi, sosyal
baskılar ve profesyonel bir oyun kariyerini sürdürme talepleri gibi çeşitli
faktörlerden etkilenir. Araştırmalar, e-sporcuların genellikle yüksek stres
seviyeleri yaşadığını ve bunun uyku kalitelerini ve genel ruh sağlıklarını
olumsuz etkileyebileceğini göstermektedir (Smith ve ark., 2022). Stres, uyku
ve psikolojik iyi oluş arasındaki etkileşim, e-spor bağlamında bu unsurların
nasıl birbiriyle etkileşimde bulunduğuna dair kapsamlı bir anlayış gerektirir.
Örneğin, daha yüksek stres seviyeleri bildiren sporcuların genellikle daha
düşük uyku kalitesine sahip oldukları ve bunun da tükenmişlik ve kaygı
hislerini artırabileceği gözlemlenmiştir (Ahn, 2024). Bu sorunları ele alırken,
e-sporun rekabet alanı olarak sahip olduğu özgün özelliklerin tanınması
önemlidir. Fiziksel yorgunluğun birincil endişe olduğu geleneksel sporlardan
farklı olarak, e-sporcular bilişsel ve psikolojik açıdan aynı derecede yıpratıcı
olabilen bir yorgunluk karışımıyla karşı karşıyadır (Ahn, 2024). Bu farklılık,
e-sporun özel gerekliliklerini göz önünde bulunduran stres yönetimi ve
uyku kalitesini artırmaya yönelik stratejiler gibi özelleştirilmiş müdahalelerin
önemini vurgular. Ayrıca, e-spor organizasyonlarında ruh sağlığı desteğinin
Görkem Menteş | 45
entegrasyonu hayati öneme sahiptir. E-sporcuların karşılaştığı benzersiz
zorlukları anlayan ruh sağlığı uzmanlarına erişim sağlanması, daha iyi başa
çıkma stratejilerinin geliştirilmesini ve dayanıklılık oluşturma tekniklerini
kolaylaştırabilir (Poulus ve ark., 2020). Bu tür destek sistemleri, sporcuların
yarışma baskılarını yönetmelerine yardımcı olurken aynı zamanda ruh sağlığı
ve iyi oluşlarını önceliklendirmelerini sağlar.
Uyku düzenlerinin e-sporculardaki psikolojik sağlık üzerindeki etkileri,
bireysel performansın ötesine geçerek takım dinamiklerini ve genel
organizasyonel başarıyı da etkiler. Oyuncularının ruh sağlığı ve uyku sağlığını
öncelik haline getiren takımlar, daha olumlu ve üretken bir ortam oluşturma
olasılığına sahiptir; bu da nihayetinde daha iyi performans sonuçlarına yol
açar (Nadhirah, 2023). Sporcu bakımına yönelik bu bütünsel yaklaşım, diğer
rekabet alanları için bir model olarak hizmet edebilir ve başarı elde etmekte
ruh sağlığının önemini vurgular.
E-sporcularda uyku düzenleri ve psikolojik sağlık arasındaki ilişki, daha
fazla araştırmayı hak eden kritik bir çalışma alanıdır. Bu popülasyonun
karşılaştığı düzensiz uyku programları, yüksek stres seviyeleri ve rekabetin
bilişsel talepleri gibi özgün zorluklar, kapsamlı bir sağlık yönetimi yaklaşımını
gerekli kılmaktadır. Uyku sağlığı, ruh sağlığı desteğini ve bütüncül sağlık
stratejilerini öncelik haline getiren e-spor organizasyonları, sporcularının
performansını ve iyi oluşunu artırarak daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir
rekabet ortamının yolunu açabilir.
46 | E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki
4. Kaynakça
Abbott, C., Watson, M., & Birch, P. (2022). Perceptions of effective training
practices in league of legends: a qualitative exploration. Journal of Electro-
nic Gaming and Esports, 1(1).
Ahmed, G. K., Abdalla, A. A., Mohamed, A. M., Mohamed, L. A., & Shamaa,
H. A. (2022). Relationship between time spent playing internet gaming
apps and behavioral problems, sleep problems, alexithymia, and emotion
dysregulations in children: a multicentre study. Child and Adolescent Psyc-
hiatry and Mental Health, 16(1), 67.
Ahn, H., & Kim, I. (2024, May). An Exploratory Study on the Conceptuali-
zation of Burnout among the Professional Esports Athletes: Focused on
League of Legends Champions Korea League. In Healthcare, 12(11).
Akçay, D., & Akçay, B. D. (2018). The influence of media on the sleep quality in
adolescents. The Turkish Journal of Pediatrics, 60(3), 255-263.
Akçay, D., & Akçay, B. D. (2020). The effect of computer game playing ha-
bits of university students on their sleep states. Perspectives in Psychiatric
Care, 56(4).
Alhowimel, A. S., Alenazi, A. M., Alshehri, M. M., Alqahtani, B. A., Al-Jama-
an, A., Alodaibi, F., Charest, J. (2023). Translation and Validation of the
Arabic Version of the Athlete Sleep Screening Questionnaire. In Health-
care, 11(10).
Alshammari, T., Alseraye, S., Rogowska, A., Alrasheed, N., & Alshammari, M.
(2022). Examining the Indirect Effect of Online Gaming on Depression
via Sleep Inequality and Anxiety—A Serial and Parallel Mediation Analy-
sis. Journal of clinical Medicine, 11(24).
Ballesio, A., Vacca, M., Bacaro, V., Benazzi, A., De Bartolo, P., Alivernini, F.,
... & Baglioni, C. (2022). Psychological correlates of insomnia in pro-
fessional soccer players: an exploratory study. European Journal of Sport
Science, 22(6), 897-905.
Birch, P. D., Smith, M. J., Arumuham, A., de Gortari, A. O., & Sharpe, B. T.
(2024). The prevalence of mental ill health in elite Counter-Strike athle-
tes. Journal of Electronic Gaming and Esports, 2(1).
Bonnar, D., Gradisar, M., Kahn, M., & Richardson, C. (2024). The Sleep,
Anxiety, Mood, and Cognitive Performance of Oceanic Rocket League
Esports Athletes Competing in a Multiday Regional Event. Journal of
Electronic Gaming and Esports, 2(1).
Bonnar, D., Hwu, M., Lee, S., Gradisar, M., Suh, S., & Kahn, M. (2023). The
influence of coaches and support staff on the sleep habits of esports ath-
letes competing at professional and semiprofessional level. Journal of Ele-
ctronic Gaming and Esports, 1(1).
Görkem Menteş | 47
Bonnar, D., Lee, S., Gradisar, M., & Suh, S. (2019). Risk factors and sleep in-
tervention considerations in esports: A review and practical guide. Sleep
Medicine Research, 10(2), 59-66.
Bonnar, D., Lee, S., Roane, B. M., Blum, D. J., Kahn, M., Jang, E., ... & Suh, S.
(2022). Evaluation of a brief sleep intervention designed to improve the
sleep, mood, and cognitive performance of esports athletes. International
Journal of Environmental Research and Public Health, 19(7), 4146.
Chou, C. C., Wang, F. T., Wu, H. H., Tsai, S. C., Chen, C. Y., Bernard, J. R.,
Liao, Y. H. (2021). “the competitive season and off-season”: preliminary
research concerning the sport-specific performance, stress, and sleep in
elite male adolescent basketball. İnternational Journal of Environmental
Research and Public Health, 18(24).
Cyma-Wejchenig, M., Maciaszek, J., Ciążyńska, J., & Stemplewski, R. (2024).
The Level of Physical Activity, E-Game-Specific Reaction Time, and Sel-
f-Evaluated Health and Injuries’ Occurrence in Non-Professional Esports
Players. Electronics, 13(12), 2328.
Exelmans, L., & Van den Bulck, J. (2015). Sleep quality is negatively related to
video gaming volume in adults. Journal of Sleep Research, 24(2), 189-196.
Franks, R. R., King, D., Bodine, W., Chisari, E., Heller, A., Jamal IV, F., ... &
Solomon, M. (2022). AOASM position statement on esports, active vi-
deo gaming, and the role of the sports medicine physician. Clinical Jour-
nal of Sport Medicine, 32(3), e221-e229.
Fullagar, H., Skorski, S., Duffield, R., & Meyer, T. (2016). The effect of an acu-
te sleep hygiene strategy following a late-night soccer match on recovery
of players. Chronobiology İnternational, 33(5), 490-505.
Gaasedal, J., Thøgersen, M. R., Straszek, C. L., & Guldager, J. D. (2024).
Young Danish Esports Players Physical Health, and Their Opportunities
and Wishes for Physical Activity From Their Esports Club: A Cross-Sec-
tional Study. Journal of Electronic Gaming and Esports, 2(1).
Goulart, J. B., Aitken, L. S., Siddiqui, S., Cuevas, M., Cardenas, J., Beathard, K.
M., & Riechman, S. E. (2023). Nutrition, lifestyle, and cognitive perfor-
mance in esport athletes. Frontiers in Nutrition, 10.
Hong, H. J., & Hong, S. H. (2023). Transitioning Out of Esports: Exploring
the Experiences of Professional Esports Players in South Korea. Journal of
Electronic Gaming and Esports, 1(1).
Kegelaers, J., Trotter, M. G., Watson, M., Pedraza-Ramirez, I., Bonilla, I.,
Wylleman, P., ... & Van Heel, M. (2024). Promoting mental health in
esports. Frontiers in Psychology, 15, 1342220.
Kemp, C., Pienaar, P. R., Rosslee, D. T., Lipinska, G., Roden, L. C., & Rae,
D. E. (2021). Sleep in habitual adult video gamers: a systematic re-
view. Frontiers in Neuroscience, 15, 781351.
48 | E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki
Ketelhut, S., Bodman, A., Ries, T., & Nigg, C. R. (2023). Challenging the Port-
rait of the Unhealthy Gamer—The Fitness and Health Status of Esports
Players and Their Peers: Comparative Cross-Sectional Study. Journal of
Medical Internet Research, 25.
Ketelhut, S., Martin-Niedecken, A. L., Zimmermann, P., & Nigg, C. R. (2021).
Physical activity and health promotion in esports and gaming–discussing
unique opportunities for an unprecedented cultural phenomenon. Fron-
tiers in Sports and Active Living, 3.
King, D. L., Gradisar, M., Drummond, A., Lovato, N., Wessel, J., Micic, G.,
... & Delfabbro, P. (2013). The impact of prolonged violent video-ga-
ming on adolescent sleep: an experimental study. Journal of Sleep Resear-
ch, 22(2), 137-143.
Lam, W. K., Liu, R. T., Chen, B., Huang, X. Z., Yi, J., & Wong, D. W. C. (2022).
Health risks and musculoskeletal problems of elite mobile esports pla-
yers: a cross-sectional descriptive study. Sports Medicine-Open, 8(1), 65.
Lee, S., Bonnar, D., Kim, Y., Lee, Y., Lee, S., Gradisar, M., & Suh, S. (2020).
Sleep characteristics and risk factors of Korean esports athletes: An exp-
loratory study. Sleep Medicine Research, 11(2), 77-87.
Lee, S., Bonnar, D., Roane, B., Gradisar, M., Dunican, I. C., Lastella, M., ...
& Suh, S. (2021). Sleep characteristics and mood of professional esports
athletes: A multi-national study. International Journal of Environmental
Research and Public Health, 18(2), 664.
Limbeng, D. H., Wuysang, A. D., Gunawan, D., Hamid, F., Basir, H., & Am-
ran, M. Y. (2024). Sleep Quality and Attentional Function in Adoles-
cent Gamers Aged 13-14 Years in Makassar. Jurnal Ilmiah Kesehatan
(JIKA), 6(1), 55-65.
Marmet, S., Wicki, M., Dupuis, M., Baggio, S., Dufour, M., Gatineau, C., ...
& Studer, J. (2023). Associations of binge gaming (5 or more conse-
cutive hours played) with gaming disorder and mental health in young
men. Journal of Behavioral Addictions, 12(1), 295-301.
McNulty, C., Jenny, S. E., Leis, O., Poulus, D., Sondergeld, P., & Nicholson, M.
(2023). Physical exercise and performance in esports players: An initial
systematic review. Journal of Electronic Gaming and Esports, 1(1).
Moen, F., Vatn, M., Olsen, M., Haugan, J. A., & Skalicka, V. (2022). Sleep
characteristics in esport players and associations with game performance:
Residual dynamic structural equation modeling. Frontiers in Sports and
Active Living, 3, 697535.
Mondal, R., & Nithish, G. S. (2024). Integrated analysis of health dynamics in
esports: injury profiles, intervention strategies, and health optimization
protocols. International Journal of Community Medicine and Public He-
alth, 11(6), 2484.
Görkem Menteş | 49
Monteiro Pereira, A., Bolling, C., Birch, P., Figueiredo, P., Verhagen, E., & Bri-
to, J. (2023). Perspectives of eFootball Players and Staff Members Regar-
ding the Effects of Esports on Health: A Qualitative Study. Sports Medi-
cine-open, 9(1), 62.
Nadhirah, N. A., Hidayat, A. A., Suryana, D., Saripah, I., & Suryahadikusu-
mah, A. R. (2022). Factors Affecting Psychological Dynamics of Esports
Athletes. Journal of Education and Counseling (JECO), 8-19.
Narciso, F. V., Silva, A., Rodrigues, D. F., Rosa, J. P. P., Viegas, F., Silva, S. C.,
... & Mello, M. T. (2020). Sleep-Wake Cycle of Elite Athletes Prior to
the Rio 2016 Olympic Games. Revista Andaluza de Medicina Del Depor-
te, 13(2), 76-80.
Peracchia, S., & Curcio, G. (2018). Exposure to video games: effects on sleep
and on post-sleep cognitive abilities. A sistematic review of experimental
evidences. Sleep Science, 11(04), 302-314.
Poulus, D., Coulter, T. J., Trotter, M. G., & Polman, R. (2020). Stress and co-
ping in esports and the influence of mental toughness. Frontiers in Psycho-
logy, 11, 628.
Power, C. J., Fox, J. L., Teramoto, M., & Scanlan, A. T. (2023). Sleep patterns
fluctuate following training and games across the season in a semi-profes-
sional, female basketball team. Brain Sciences, 13(2), 238.
Pucci, S., Almeida, A. C., & Pereira, M. G. (2024). Los comportamientos re-
lativos a la salud y la calidad del sueño en los adolescentes portugueses:
el efecto moderador de la edad y del sexo. Clínica y Salud, 35(1), 5-12.
Putra, G. A., Wibawa, A., Antari, N. K. A. J., & Winaya, I. M. N. (2023). The
relationship between mobile online gameplay duration and sleep qua-
lity in the latest adolescents. Physical Therapy Journal of Indonesia, 4(2),
173-176.
Reut, G., & Lana, B. (2013). Lifestyle factors that affect youth’s sleep and stra-
tegies for guiding patients and families toward healthy sleeping. Journal
of Sleep Disorders & Therapy, 2(05), 2167-0277.
Rightmire, Z. B., Agostinelli, P. J., Murrah, W. M., Roper, J. A., Roberts, M.
D., & Sefton, J. M. (2024). Acute High-Intensity Interval Training Im-
proves Esport Performance in Super Smash Brothers Ultimate Competi-
tors. Journal of Electronic Gaming and Esports, 2(1).
Romano, V., & Etim-Andy, M. (2023). An Examination of WHOOP Fitness
Band Usage in College Athletics. Journal of Coaching and Sports Scien-
ce, 2(2), 46-52.
Seaver, C., Bowers, C., Beidel, D., Holt, L., & Ramakrishnan, S. (2024). A
game-based learning approach to sleep hygiene education: a pilot investi-
gation. Frontiers in Digital Health, 6, 1334840.
50 | E-Sporcularda Uyku Düzeni ve Psikolojik Sağlık Arasındaki İlişki
Shan, D., Dai, Z., Ge, F., Zhang, Y., Zheng, Y., Gao, X., & Han, J. (2023).
The Mediating Role of Positive Attitudes on the Relationship Between
Esports Gaming Hours and Psychological Well-Being During the CO-
VID-19 Pandemic. Cureus, 15(3).
Sirohi, P., Khan, M. H., Sharma, S., Nuhmani, S., Al Muslem, W. H., & Abu-
alait, T. (2022). A systematic review of effects of daytime napping stra-
tegies on sports performance in physically active individuals with and
without partial-sleep deprivation. PeerJ, 10, e14460.
Smith, M., Sharpe, B., Arumuham, A., & Birch, P. (2022, March). Examining
the predictors of mental ill health in esport competitors. In Healthca-
re, 10(4), 626.
Smithies, T. D., Toth, A. J., Conroy, E., Ramsbottom, N., Kowal, M., & Cam-
pbell, M. J. (2020). Life after esports: a grand field challenge. Frontiers in
Psychology, 11, 883.
Soares, A. K. S., Goedert, M. C. F., & Vargas, A. F. (2022). Mental health and
social connectedness during the COVID-19 pandemic: An analysis of
sports and E-sports players. Frontiers in Psychology, 13, 802653.
Tang, D., Sum, K. W. R., Ma, R., & Ho, W. K. (2023). Beyond the screen: do
esports participants really have more physical health problems?. Sustaina-
bility, 15(23), 16391.
Tholl, C., Soffner, M., & Froböse, I. (2024). How strenuous is esports? Per-
ceived physical exertion and physical state during competitive video ga-
ming. Frontiers in Sports and Active Living, 6, 1370485.
Wong, H. Y., Mo, H. Y., Potenza, M. N., Chan, M. N. M., Lau, W. M., Chui,
T. K., ... & Lin, C. Y. (2020). Relationships between severity of internet
gaming disorder, severity of problematic social media use, sleep quality
and psychological distress. International Journal of Environmental Resear-
ch and Public Health, 17(6), 1879.
Xu, L., Song, T., Peng, Z., Dai, C., Wang, L., Shao, Y., ... & Han, M. (2022).
Acute sleep deprivation impairs motor inhibition in table tennis athletes:
an ERP study. Brain Sciences, 12(6), 746.
Zhang, W., Jiang, L., Yu, M., Ma, R., Wang, T., Liang, X., ... & Xiang, B.
(2024). Different Characteristics of Psychological and Sleep Symptoms
Across Social Media Addiction and Internet Gaming Disorder in Chine-
se Adolescents-A Network Analysis. Psychiatry Investigation, 21(7), 782.
Zwibel, H., DiFrancisco-Donoghue, J., DeFeo, A., & Yao, S. (2019). An oste-
opathic physician’s approach to the Esports athlete. Journal of Osteopathic
Medicine, 119(11), 756-762.
51
Bölüm 4
Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
Kaan Salman1
Özet
Zihinsel dayanıklılık, bireylerin stresli ve zorlu koşullarda performanslarını
sürdürebilme kapasitesidir. Bu kavram, sporcuların yalnızca fiziksel değil,
psikolojik olarak da güçlü olmalarını ifade eder. Zihinsel dayanıklılık,
odaklanma, cesaret, güven, duygusal kontrol, kararlılık ve baskı altında
performans sergileme gibi unsurlardan oluşur. Başlangıçta kişilik özelliği
olarak görülen zihinsel dayanıklılık, zamanla spor dünyasında önemli bir
performans faktörü haline gelmiştir. Özellikle spor psikolojisi alanında yapılan
çalışmalar, zihinsel dayanıklılığın, sadece doğuştan sahip olunan bir özellik
değil, aynı zamanda geliştirilebilen bir beceri olduğunu göstermektedir.
Örneğin, antrenmanlar ve psikolojik tekniklerle bu özellik geliştirilebilir.
Zihinsel dayanıklılığın gelişiminde birçok faktör etkilidir. Antrenörlerin rolü,
sporcuların zihinsel dayanıklılığını artırmada büyük önem taşır. Antrenörlerin
oluşturduğu olumlu bir çalışma ortamı, zorlu fiziksel ve zihinsel hedeflerin
belirlenmesi, geri bildirim ve destekleyici yaklaşımlar, sporcuların zihinsel
dayanıklılıklarını artırabilir. Ayrıca, psikolojik eğitim programları ve rekabetçi,
baskı yaratan ortamlarda yapılan uygulamalar da bu süreçte etkilidir. Basketbol
gibi hızlı tempolu sporlarda, oyuncuların fiziksel yeterliliklerinin yanı sıra
zihinsel dayanıklılıkları da kritik bir rol oynar. Bu spor, oyuncuların baskı
altında doğru kararlar almasını, odaklanmalarını ve takım dinamiğini sağlıklı
bir şekilde yönetmelerini gerektirir. Basketbolcularda zihinsel dayanıklılığın
gelişmesi, sadece doğal yetenekle değil, özel antrenmanlar ve stratejilerle
mümkün olur. Son saniye atışları, yoğun rakip baskısı altında oyun kurma
gibi uygulamalar, oyuncuların zihinsel dayanıklılığını test eder. Antrenörlerin
rolü, bu süreçte oyunculara geri bildirim sağlamak, onları cesaretlendirmek
ve başarısızlıkları öğrenme fırsatına dönüştürmektir. Ayrıca, takım içindeki
güçlü iletişim, oyuncuların birbirlerine destek olmaları ve takım hedeflerine
odaklanmaları, zihinsel dayanıklılıklarını artırmak için kritik öneme sahiptir.
1 Araştırma Görevlisi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
kaansalman@mu.edu.tr, 0000-0002-2425-2128
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub636.c2750
52 | Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
1. Zihinsel Dayanıklılık : Tanımı ve Spor Psikolojisindeki Yeri
Zihinsel dayanıklılık üzerine yapılan ilk araştırmalar, kişilik özellikleriyle
ilgili tartışmalarla başlamıştır (Knust ve arkadaşları, 2014). Psikologlar,
zihinsel dayanıklılığı başarısızlıkları ya da zorlukları aşma, cesaret ve direnç
gösterme gibi kişilik unsurlarına bağlamışlardır. Zihinsel dayanıklılık kavramı
ortaya çıktıktan sonra, araştırmacılar bu alana daha fazla ilgi göstermiş ve
zihinsel dayanıklılığı, kişiliğin psikolojik bir bileşeni olarak tanımlamaya
başlamışlardır. İlk başlarda, dayanıklılık, zihinsel dayanıklılıkla eşdeğer olarak
kabul edilmiş ve bu kavramın içine dahil edilmiştir (Thelwell ve arkadaşları,
2010; Deuster ve Silverman, 2013; Wieser ve Thiel, 2014). Ancak daha
sonraki çalışmalarda dayanıklılık, zihinsel dayanıklılığın oluşturucu
unsurlarından biri olarak tanımlanmıştır (Bull ve arkadaşları, 2005; Jones ve
arkadaşları, 2007).
Bazı psikologlar, zihinsel dayanıklılığın, odaklanma, dikkat dağınıklığı ile
başa çıkabilme ve zorlu koşulları aşma gibi bileşenleri içerdiğini belirtmişlerdir
(Cowden ve arkadaşları, 2014). Diğer bazı araştırmalar ise, zihinsel
dayanıklılığın, güven, kararlılık, duygusal kontrol ve cesaret gibi özelliklerle
şekillendiğini ifade etmektedir (Amato-Henderson ve arkadaşları, 2014).
Jones ve arkadaşları (2007), zihinsel dayanıklılığı, sporcuların hedeflerine
ulaşabilmek için kararlı olmalarını ve engelleri aşmalarını sağlayan bir yetenek
olarak tanımlamışlardır. Ayrıca, zihinsel dayanıklılığı, sporcuların yüksek
motivasyonu sürdürebilmesi için psikolojik bir yeterlilik olarak görmüşlerdir.
Araştırmacılar, zihinsel dayanıklılığın davranışsal ve psikolojik açıdan
birbirleriyle güçlü bir ilişki içinde olduğunu belirtmişlerdir. Zihinsel
dayanıklılığın sadece psikolojik bir kavram olarak ele alınamayacağını, aynı
zamanda bireyin davranışlarını da etkilediğini vurgulamışlardır. Örneğin, bir
hedefe ulaşma konusunda ısrarcı olmanın, baskı altında başarılı bir şekilde başa
çıkabilmenin ve başarısızlıkların üstesinden gelebilme yeteneğinin, bireyin
zihinsel dayanıklılığı ile doğrudan bağlantılı olduğunu ifade etmişlerdir
(Weinberg ve arkadaşları, 2011). Jones ve arkadaşları (2007) ise, zihinsel
dayanıklılığın baskı altında, duygusal ve fiziksel açıdan zorlu durumlarla
karşılaşıldığında, uygun performans sergileyebilme yeteneği üzerinde önemli
bir etkisi olduğunu belirtmişlerdir. Zihinsel dayanıklılık, sporcuların fiziksel
sınırlarını zorlamalarına, kararlı olmalarına ve bu zorlu koşullarda da etkili bir
şekilde performans göstermelerine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle, zihinsel
dayanıklılık; odaklanmayı, olumsuzluklara karşı direnmeyi, kararlılığı,
zorluklarla başa çıkmayı, öz güveni, duygusal kontrolü, cesareti, ısrarcılığı,
baskı altında hareket etmeyi ve fiziksel ve duygusal baskılar karşısında uygun
performans sergilemeyi içerir.
Kaan Salman | 53
Bu özellikler ayrı kavramlar olarak ele alınsalar da, tüm bu unsurlar
zihinsel dayanıklılık kavramı altında birleşir. Ancak, zihinsel dayanıklılığın
çok sayıda farklı bileşeni bir arada barındırması, kavramın ifade edilmesini
zaman zaman güçleştirebilmektedir.
Zihinsel dayanıklılık, bireylerin zorlu ve stresli durumlarla başa çıkabilme
kapasitesini ifade eden psikolojik bir özelliktir. Bu özellik, sporcuların ve diğer
bireylerin karşılaştıkları zorluklar karşısında direncini ve motivasyonunu
sürdürebilmelerine olanak tanır. Araştırmalar, zihinsel dayanıklılığın hem
kişilikle hem de davranışsal unsurlarla derin bir ilişki içinde olduğunu
göstermektedir. Jones ve arkadaşları (2002) zihinsel dayanıklılığın, bireylerin
psikolojik sınırları aşma ve zor durumlarla başa çıkabilme becerisini artıran
bir yetenek olduğunu vurgulamaktadır. Zihinsel dayanıklılığa sahip bireyler,
çeşitli psikolojik engelleri aşarak daha etkili performans sergileyebilir, daha
fazla odaklanabilir ve kendilerine daha fazla güven duyabilirler.
Clough ve arkadaşları (2002), zihinsel dayanıklılığı dört ana unsura
ayıran 4C modelini geliştirmiştir: Kontrol, Bağlılık, Mücadele ve Güven.
Bu model, zihinsel dayanıklılığın, bireyin stresli durumlarla başa çıkabilme
yeteneği, olumsuzluklar karşısında motivasyonunu sürdürebilme gücü,
zorluklarla mücadele etme kararlılığı ve yüksek özgüven gibi unsurları
içerdiğini ortaya koymaktadır. Bu model, aynı zamanda bireylerin,
karşılaştıkları zorluklara meydan okuyarak ve rekabetçi ortamlarda bile sakin
kalmalarını sağlayarak daha verimli bir şekilde performans göstermelerini
sağlar. Zihinsel dayanıklılığı yüksek bireyler, rekabetin getirdiği kaygıları
daha kolay aşar, başarıya ulaşmak için daha fazla kararlılık gösterir ve stresli
durumlarda duygusal kontrol sağlayarak daha başarılı olabilirler.
Crust ve Clough (2005) zihinsel dayanıklılığı, stresli durumlarla başa
çıkabilme ve hataların üstesinden gelebilme gücü olarak tanımlamışlardır.
Bu tanım, zihinsel dayanıklılığın stresli ve olumsuz durumlarla baş etme
yeteneği kadar, aynı zamanda bireyin özgüvenini koruma ve sürdürülebilir
bir başarıya ulaşma kapasitesini de içermektedir. Aynı şekilde, Hacks (2015)
zihinsel dayanıklılığı, olumsuz çevresel koşullara karşı koyabilme ve uzun
vadeli hedeflere ulaşmak için kararlılığı sürdürebilme olarak tanımlamaktadır.
Bu açıklamalar, zihinsel dayanıklılığın sadece anlık durumlarla başa çıkmakla
kalmayıp, uzun vadeli zorluklarla da başa çıkabilme gücünü ifade ettiğini
göstermektedir.
Jones ve Moorehouse (aktaran Weinberg ve ark., 2011), daha önce
tanımlanan 4C modelini genişleterek, zihinsel dayanıklılığın dört temel
bileşenini şu şekilde sıralamışlardır: Baskıyla başa çıkma, Güçlü öz
güven, Odaklanma ve Motivasyon. Bu unsurlar, bir sporcunun zorlu
54 | Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
antrenmanlar, baskı altındaki durumlar ve engeller karşısında nasıl bir
performans sergileyeceğini belirleyen temel faktörlerdir. Baskıya karşı
koyabilme, bireyin psikolojik ve duygusal olarak zorlayıcı durumlar altında
bile hedeflerine odaklanabilmesini sağlar. Yüksek öz güven, sporcuların
kendilerini ve yeteneklerini daha fazla takdir etmelerine olanak tanır, bu da
onların performanslarını iyileştirir. Odaklanma ve motivasyon ise bireylerin
dışsal etmenlere rağmen içsel güçlerini kullanmalarını ve performanslarını
sürdürebilmelerini mümkün kılar.
Gucciardi ve arkadaşları (2015), zihinsel dayanıklılığı daha geniş
bir çerçevede ele almış ve dört araştırma alanını kapsayan bir model
önermişlerdir: sporcular, işyeri, eğitim ve ordu. Bu alanlardaki bireylerin
zihinsel dayanıklılığını artırmak için farklı stratejiler geliştirilmiştir. Gucciardi
ve arkadaşları (2015), zihinsel dayanıklılığı, bireylerin karşılaştıkları stresli
ve zorlu koşullara meydan okumalarını sağlayan bir kişisel kapasite olarak
tanımlamaktadırlar. Bu kapasite, stresin, başarısızlıkların ve zorlukların
olumsuz etkilerini aşmalarına yardımcı olur ve onları daha verimli hale getirir.
Zihinsel dayanıklılığın gelişimi, yalnızca bireylerin doğuştan sahip
olduğu bir özellik olarak görülmemektedir. Bazı araştırmalar, zihinsel
dayanıklılığın gelişimsel bir süreç olduğunu ve öğrenilebilir bir özellik
olduğunu savunmaktadır. Masten ve arkadaşları (1990), zihinsel
dayanıklılığın zaman içinde kazanılabilen bir özellik olduğunu ve bu süreçte
çevresel faktörlerin, destek sistemlerinin ve kişisel deneyimlerin önemli
rol oynadığını belirtmişlerdir. Diğer bir görüş ise zihinsel dayanıklılığın
genetik olarak bireylerde var olduğunu savunur (Block ve Block, 1980). Bu
tartışmalar, zihinsel dayanıklılığın bir bireyin kişilik yapısının bir parçası mı
yoksa öğrenilebilir bir beceri mi olduğuna dair farklı bakış açılarını ortaya
koymaktadır.
Sonuç olarak, zihinsel dayanıklılık, sadece stresli durumlarla başa
çıkma gücü değil, aynı zamanda bir bireyin yaşamındaki olumsuzluklarla,
başarısızlıklarla ve zorluklarla etkili bir şekilde mücadele etme kapasitesini
de içermektedir. Zihinsel dayanıklılığı yüksek bireyler, yalnızca sporcularda
değil, iş hayatı, eğitim ve diğer alanlarda da daha başarılı ve uyumlu olurlar.
Araştırmalar, zihinsel dayanıklılığın hem kişisel bir özellik hem de çevresel
faktörlerle şekillenen bir süreç olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, zihinsel
dayanıklılığın geliştirilmesi, eğitim ve rehberlik yoluyla herkesin ulaşabileceği
bir hedef olarak belirlenmiştir.
Zihinsel dayanıklılığın sporda yaygın bir şekilde uygulanması, zamanla
sporun toplum içindeki öneminin artmasıyla mümkün olmuştur. Bu alandaki
ilk çalışmaların, sporcuların performanslarını ve genel başarılarını etkileyen
Kaan Salman | 55
zihinsel dayanıklılık üzerine yapıldığı düşünülmektedir. Özellikle, Loehr’in
sporda zihinsel dayanıklılığın gelişmesine öncülük ettiği kabul edilmektedir
(Crust, 2007; Mack ve Ragan, 2008; Gucciardi, 2011; Drees ve Mack,
2012; Gucciardi ve ark., 2012; Diment, 2014; Amato-Henderson ve ark.,
2014; Knust ve ark., 2014). Loehr, dayanıklılığı üç ana bileşene ayırarak
ele almıştır: fiziksel, zihinsel ve duygusal dayanıklılık. Zihinsel dayanıklılık,
özellikle sporcuların yarışma anındaki mücadeleye karşı gösterdikleri direnç
ve ideal performanslarını sürdürebilme yetenekleriyle tanımlanmıştır (Mack
ve Ragan, 2008).
Zihinsel dayanıklılığın sporda önem kazandığı ve bu kavramın sporcular
ve antrenörler için kritik bir faktör haline geldiği yapılan araştırmalarla ortaya
konmuştur (Gould ve ark., 1987; Sheard ve Golby, 2006; Jones ve ark.,
2007; Crust, 2008; Nicholls ve ark., 2008; Crust ve Azadi, 2010; Thelwell
ve ark., 2010; Jones ve Parker, 2013; Sheard, 2013). Bu çalışmalar, zihinsel
dayanıklılığın spor performansını olumlu yönde etkileyen bir faktör olduğunu
ortaya koymuştur (Jones ve ark., 2007; Crust, 2008; Sheard, 2013). Sportif
başarı sadece fiziksel yeteneklere değil, aynı zamanda psikolojik faktörlere de
bağlıdır ve zihinsel dayanıklılık bu psikolojik unsurların başında gelmektedir
(Jackson ve ark., 2001).
Resim 1. Phill Jackson ve Michael Jordan
Başlangıçta bir kişilik özelliği olarak kabul edilen zihinsel dayanıklılık,
zamanla spor dünyasında başarıyı doğrudan etkileyen bir faktör olarak
görülmeye başlanmıştır (Cattell, 1957; Jones ve ark., 2007; Crust, 2008;
56 | Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
Jones ve Parker, 2013; Sheard, 2013). Jones ve arkadaşları (2002),
sporcuların rakiplerinden üstün performans sergileyebilmeleri için baskı
altında kontrollü bir şekilde davranabilmeleri gerektiğini ve bunun ancak
zihinsel dayanıklılık ile mümkün olabileceğini belirtmişlerdir. Sheard
(2013), zihinsel dayanıklılığı, sportif başarının elde edilmesinde en önemli
etkenlerden biri olarak görmektedir. Ayrıca, Sheard ve diğer araştırmacılar
zihinsel dayanıklılığın öğrenilebilir bir özellik olduğunu savunmuş ve
psikolojik antrenmanlarla geliştirilebileceğini ifade etmişlerdir (Sheard ve
Golby, 2006; Crust ve Azadi, 2010).
Zihinsel dayanıklılığı ölçmek ve bu özelliği geliştirmeye yönelik çalışmalar
yapmak için birçok araştırmacı çeşitli ölçekler geliştirmiştir. Bu ölçekler,
sporcuların zihinsel dayanıklılık düzeylerini belirlemeye yönelik olarak
hazırlanmıştır ve bu sayede sporcuların zihinsel dayanıklılıklarını artıracak
programlar oluşturulabilmektedir (Jones ve ark., 2001; Clough ve ark.,
2002; Middleton ve ark., 2004; Thelwell ve ark., 2005; Gucciardi ve ark.,
2008; Sheard ve ark., 2009).
Sonuç olarak, zihinsel dayanıklılığın sporcularda başarılı bir performans
sergileyebilmek için kritik bir etken olduğu ve geliştirilebilen bir özellik
olduğu gerçeği, spor psikolojisi alanındaki çalışmalarla giderek daha fazla
destek bulmaktadır. Bu özellik, sadece zorluklarla başa çıkmayı değil, aynı
zamanda başarıyı sürdürmeyi, motivasyonu yüksek tutmayı ve baskı altında
verimli olmayı mümkün kılar.
2. Zihinsel Dayanıklılığı Geliştirmede Etkili Olan Faktörler
Zihinsel dayanıklılık, bireylerin stresli, zorlu ve baskı yaratan durumlarla
başa çıkabilme kapasitesidir ve bu kapasitenin gelişmesinde birçok faktör
etkilidir. Bu faktörlerin başında antrenörlerin rolü gelmektedir. Weinberg
ve arkadaşları (2011), antrenörlerin, sporcuların zihinsel dayanıklılığını
geliştirmede büyük bir etkiye sahip olduklarını belirtmişlerdir. Antrenörlerin,
sporcular için olumlu bir çalışma ortamı yaratmaları, zorlu fiziksel hazırlık
ve hedefler belirlemeleri, geri bildirim sağlamaları gibi stratejiler, zihinsel
dayanıklılığı artıran faktörler arasında sayılmaktadır (Weinberg ve ark.,
2011). Bu stratejilerle, sporcuların içsel ifadeler yoluyla dikkatlerini
kontrol etmeleri, başarı ve başarısızlıkları uygun şekilde değerlendirmeleri
sağlanmaktadır. Bir diğer önemli faktör, rekabetçi ve baskı yaratan ortamların
oluşturulmasıdır. Connaughton, Wadey, Hanton ve Jones (2008), zihinsel
dayanıklılığı geliştirebilmek için, sporcuların karşılaştıkları zorlu ve baskı
yaratıcı durumlarla uygulama yapmalarının önemli olduğunu belirtmişlerdir.
Ancak bu ortamların, olumsuz ve cezalandırıcı değil, güven oluşturucu ve
Kaan Salman | 57
destekleyici olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu tür ortamlarda sporcuların
daha dirençli hale geldikleri gözlemlenmiştir (Connaughton ve ark., 2008).
Zihinsel dayanıklılığın gelişiminde, kişisel ve çevresel faktörlerin de
büyük etkisi vardır. Golby ve Sheard (2004), genetik faktörlerin bu gelişimi
etkileyebileceğini ve zihinsel dayanıklılığın kişilikle bağlantılı olduğunu
ifade etmişlerdir (Golby ve Sheard, 2004). Marchant ve arkadaşları (2009),
yaşam deneyimlerinin zihinsel dayanıklılığı artırıcı bir etken olduğunu
belirtmişlerdir. Ayrıca zihinsel dayanıklılığın, sporcuların isteyerek değil,
yakalanan faktörlere bağlı olarak geliştiğini savunmuşlardır. Bu faktörler
arasında destekleyici aile, motivasyonel çalışma ortamı, takım arkadaşlarının
cesaretlendirmesi, zorlu çalışmalar ve yaşamla başa çıkma yetenekleri yer
almaktadır (Marchant ve ark., 2009).
Zihinsel dayanıklılık eğitim programları da etkili bir gelişim aracı
olarak öne çıkmaktadır. Ragab (2015) ve Mostafa (2015) gibi araştırmalar,
zihinsel dayanıklılık eğitimlerinin sporcuların dayanıklılıklarını geliştirmede
başarılı olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu eğitimler, sporcuların zihinsel
dayanıklılıklarını artırırken, aynı zamanda onları zorlu ortamlara karşı
hazırlamaktadır.
Zihinsel dayanıklılığın uzun vadeli gelişiminde, birden fazla mekanizmanın
birlikte çalıştığı görülmüştür. Connaughton ve arkadaşları (2008), zihinsel
dayanıklılığın, motivasyonel iklim, çevresel destek, psikolojik yetenekler ve
stratejiler gibi çok sayıda faktörün etkileşimiyle oluştuğunu belirtmişlerdir.
Bu etkileşimde, sporcuların bitmek bilmeyen bir isteğe ve içselleşmiş
güdülere sahip olmaları, zihinsel dayanıklılıklarını sürdürmelerine yardımcı
olmaktadır. Zihinsel dayanıklılığın geliştirilmesinde, sporun ve spor dışı
çevrenin katkısı büyük bir rol oynamaktadır. Zizzi (2003) ise, deneyimli
atletlerin takım hedeflerini gerçekleştirmek için takım arkadaşlarına yardımcı
olmalarının, zihinsel dayanıklılığın gelişimine katkı sağladığını ifade etmiştir.
Sonuç olarak, zihinsel dayanıklılığın gelişimi, sadece bireysel özelliklerle
değil, çevresel faktörlerle de şekillenen bir süreçtir. Bu süreç, antrenör desteği,
eğitim, çevresel etkileşimler ve psikolojik stratejilerin birleşimiyle daha
etkili bir şekilde ilerlemektedir. Zihinsel dayanıklılığın uzun vadeli gelişimi,
psikolojik, kültürel ve sosyal değişkenlerin etkileşimiyle desteklenmeli ve
bireylerin içsel motivasyonlarını artırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
58 | Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
3. Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
Basketbol, fiziksel becerilerin yanı sıra büyük ölçüde zihinsel becerilere
dayanan bir spor dalıdır. Oyuncular, her an değişen oyun koşulları, baskı
altında kararlar alma ve takım stratejileri oluşturma gerekliliğiyle karşı
karşıya kalırlar. Bu durum, basketbolun zihinsel dayanıklılığı yüksek
oyuncular gerektirdiği anlamına gelir. Zihinsel dayanıklılık, sporcuların zorlu
koşullarda bile performanslarını yüksek tutabilme yeteneğidir. Basketbol gibi
hızlı tempolu ve duygusal açıdan zorlu bir spor dalında, oyuncuların sadece
fiziksel yeteneklerini değil, aynı zamanda odaklanma, özgüven, stresle başa
çıkma ve hızlı düşünme becerilerini de geliştirmeleri gerekir. Basketbolun,
sürekli hareket ve hız gerektirmesi, zihinsel dayanıklılığı daha da önemli
kılar. Sonuç olarak, bu sporun zorluğu, oyuncuların sadece fiziksel değil,
zihinsel olarak da üst düzey performans göstermelerini gerektirir. Zihinsel
dayanıklılıkla performans arasındaki ilişki oldukça güçlüdür. Bir oyuncu ne
kadar iyi olursa olsun, stresle başa çıkma, baskı altındaki karar verme ve
takım içinde sağlıklı bir iletişim kurma yeteneği olmadan yüksek düzeyde
performans sergilemesi mümkün değildir. Zihinsel dayanıklılığın gelişimi,
sadece doğal bir yetenek değil, aynı zamanda antrenmanla da kazanılabilen
bir özelliktir. Basketbolcuların zihinsel dayanıklılıklarını artırmak için özel
antrenman programları ve stratejiler uygulanmaktadır. Bu programlar,
sporcuları zorlu ve baskılı durumlarla karşılaştırarak, stresli anlarda
soğukkanlılıklarını korumalarına yardımcı olur. Örneğin, antrenmanlarda
son saniye atışları, rakip takımın yoğun baskısı altında oyun kurma ve takım
içindeki uyumu sağlama gibi durumlarla oyuncuların zihinsel dayanıklılığı
test edilir.
Basketbol antrenörlerinin rolü, oyuncuların zihinsel dayanıklılığını
geliştirmede kritik bir öneme sahiptir. Antrenörler, oyuncuların zihinsel ve
psikolojik güçlerini artırmak için olumlu bir ortam yaratabilirler. Bu ortam,
oyuncuların zorluklarla başa çıkmalarını ve kendilerine güvenmelerini sağlar.
Ayrıca, oyunculara geri bildirimlerde bulunmak, onları cesaretlendirmek ve
bazen de başarısızlıkları birer öğrenme fırsatına dönüştürmek, oyuncuların
mental olarak güçlenmelerine yardımcı olur.
Basketbolcuların zihinsel dayanıklılıklarını artırma stratejilerinden bir
diğeri ise takım içindeki iletişimin önemidir. Başarılı bir takım, oyuncular
arasında güçlü bir bağ ve güven duygusu gerektirir. Zihinsel dayanıklılığı
artırmak için, oyuncuların birbirlerine destek olmaları, moral vermeleri ve
takım hedeflerine ulaşabilmek için birlikte çalışmaları oldukça önemlidir.
Bu tür bir ekip dinamiği, oyuncuların oyun sırasında daha güçlü ve dirençli
olmalarını sağlar. Basketbolcular, özellikle yüksek düzeyde rekabetin olduğu
Kaan Salman | 59
maçlarda, çeşitli zihinsel zorluklarla karşılaşabilirler. En yaygın zorluklardan
biri, baskı altında performans gösterme gerekliliğidir. Son saniyeye kalan
maçlarda, kaybedilen bir top ya da hatalı bir şut, bir oyuncunun zihinsel
dayanıklılığını test eder. Bu tür stresli durumlar, oyuncuların hem fiziksel
hem de duygusal sınırlarını zorlar. Bir oyuncunun, baskı altında soğukkanlı
kalabilmesi ve takımına katkı sağlamak için en iyi kararları verebilmesi için
zihinsel dayanıklılığının yüksek olması gerekir.
Bunun dışında, basketbolcuların karşılaştığı bir diğer önemli zorluk,
yaralanmalardır. Basketbol, yüksek hızda oynanan ve sıklıkla fiziksel temasa
dayanan bir spor dalıdır. Yüksek fiziksel baskılar ve yaralanmalar, oyuncuların
zihinsel dayanıklılığını zorlayabilir. Yaralanma sonrası yeniden oyun
oynamak, oyuncunun zihinsel dayanıklılığına ciddi bir test olabilir. Zihinsel
olarak güçlü olan oyuncular, bu tür zorluklarla başa çıkma konusunda daha
başarılı olabilirler. Zihinsel dayanıklılığı artırmaya yönelik çeşitli stratejiler,
basketbolcuların performanslarını geliştirmelerine yardımcı olabilir.
Bunlardan biri, mental hazırlık tekniklerinin kullanılmasıdır. Görselleştirme,
nefes egzersizleri, olumlu düşünme gibi yöntemler, basketbolcuların zihinsel
dayanıklılığını artırmak için yaygın olarak kullanılır. Örneğin, bir oyuncu,
kritik bir şutu atmadan önce, o şutun başarılı olacağını hayal edebilir ve
bu, kendine güven duygusunu artırır.Ayrıca, bireysel ve takım hedefleri
belirlemek, oyuncuların zihinsel dayanıklılığını geliştiren bir başka stratejidir.
Hedef belirleme, oyuncuların odaklanmalarına yardımcı olur ve onlara
ulaşılabilir bir amaç verir. Basketbolcular, bu hedeflere ulaşabilmek için hem
bireysel hem de takım olarak çalışmalıdırlar. Başarıya giden yol, hedeflere
odaklanarak sıkı çalışmaktan geçer.
Olumsuzluklarla başa çıkma stratejileri de zihinsel dayanıklılığın
artırılmasında büyük rol oynar. Basketbolcular, olumsuz koşullarla, kaybedilen
bir maç veya takım içindeki anlaşmazlıklarla başa çıkmak için uygun stratejiler
geliştirebilirler. Bu stratejiler, onları daha güçlü hale getirir ve daha sonraki
zorluklarla başa çıkmalarını sağlar. Birçok ünlü basketbolcu, oyun sırasında
karşılaştıkları zorluklarla nasıl başa çıkacaklarını göstererek diğer oyunculara
örnek olmuştur. Örneğin, Michael Jordan’ın kariyerindeki en zorlu anlarda
bile soğukkanlılıkla oyun oynaması, onun zihinsel dayanıklılığının yüksek
olduğunu gösterir. Jordan, baskı altında doğru kararlar alarak takımına
başarı kazandırmıştır. Aynı şekilde, Kobe Bryant’ın “Mamba Mentality”
olarak bilinen yaklaşımı, zorluklarla mücadele etme ve sürekli olarak daha iyi
olma arzusunu temsil eder. Zihinsel dayanıklılığı yüksek olan bu oyuncular,
basketbolcular için önemli birer örnektir.
60 | Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
Resim 1. Kobe Bryant: Mamba Mentality
Sonuç olarak, basketbol gibi takım sporlarında zihinsel dayanıklılık,
sadece bireysel bir özellik değil, aynı zamanda takım başarısına katkı sağlayan
önemli bir faktördür. Zihinsel dayanıklılıkla donanmış oyuncular, oyun
içinde baskıyı yönetme ve en iyi performansı sergileme konusunda daha
başarılıdırlar. Zihinsel dayanıklılık, sadece doğuştan sahip olunan bir özellik
değil, aynı zamanda antrenman ve stratejiyle geliştirilebilen bir beceridir. Bu
beceri, zaman içinde oyuncunun performansını iyileştirebilir ve onun daha
büyük başarılar elde etmesine yardımcı olabilir.
Kaan Salman | 61
Kaynaklar
Amato-Henderson, S. S. D., & Kemppainen, A. (2014). Measuring sisu: Deve-
lopment of a tool to measure mental toughness in academia. Proceedings
of the Human Factors and Ergonomics Society 58th Annual Meeting. https://
doi.org/10.1177/1541931214581299
Andersen, M. (2011). Mental toughness and its relationship to psychological and
cultural variables in athletes. Unpublished dissertation.
Block, J. H., & Block, J. (1980). The role of ego-control and ego-resiliency in
the organisation of behaviour. In W. A. Collins (Ed.), Development of Cog-
nition, Affect, and Social Relations: Minnesota Symposia on Child Psychology
(Vol. 13, pp. 39-101). Hillsdale, NJ: Erlbaum.
Butt, J., Weinberg, R., & Culp, B. (2010). Coaches’ views of mental toughness
and how it is built. International Journal of Sport and Exercise Psychology,
9(2), 156-172.
Clough, P. I., Earle, K., & Sewell, D. (2002). Mental toughness: The concept
and its measurement. In I. Cockerill (Ed.), Solutions in Sport Psychology
(pp. 32-43). London: Thomson Publishing.
Connaughton, D., Wadey, R., Hanton, S., & Jones, G. (2008). The develop-
ment and maintenance of mental toughness: Perceptions of elite perfor-
mers. Journal of Sports Sciences, 26, 83-95.
Cook, C., Crust, L., Littlewood, M., Nesti, M., & Collinson, P. (2014). Mental
toughness in English Premier League football academies: Examining the
role of coaches and support staff. Sport, Exercise, and Performance Psycho-
logy, 3(2), 194-214. https://doi.org/10.1037/a0027190
Crust, L. (2007). Mental toughness in sport: A review. International Journal of
Sport and Exercise Psychology, 5(3), 270-290.
Crust, L., & Azadi, K. (2010). Mental toughness and athletes’ use of psycho-
logical strategies. European Journal of Sport Science, 10, 43-51.
Crust, L., & Clough, P. J. (2005). Relationship between mental toughness and
physical endurance. Perceptual and Motor Skills, 100(1), 192-194. https://
doi.org/10.2466/pms.100.1.192-194
Diment, G. M. (2014). Mental toughness in soccer: A behavioral analysis. Jour-
nal of Sport Behavior, 57(4), 317-332.
Drees, M. J., & Mack, M. G. (2012). An examination of mental toughness
over the course of a competitive season. Journal of Sport Behavior, 35(4),
377-386.
Golby, J., & Sheard, M. (2004). Mental toughness and hardiness at different
levels of rugby league. Personality and Individual Differences, 37, 933-942.
Gucciardi, D. F. (2011). Measuring mental toughness in sport: A psychometric
examination of the Psychological Performance Inventory-A and its pre-
62 | Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
decessor. Journal of Personality Assessment, 94(4), 393-403. https://doi.org
/10.1080/00223891.2012.660292
Gucciardi, D. F., Hanton, S., Gordon, S., Mallett, C. J., & Temby, P. (2015).
The concept of mental toughness: Tests of dimensionality, nomological
network, and traitness. Journal of Personality, 83(1), 26-44.
Gucciardi, D. F., Hanton, S., & Mallett, C. J. (2012). Progressing measurement
in mental toughness: A case example of the Mental Toughness Question-
naire 48. Sport, Exercise, and Performance Psychology, 3, 194-214. https://
doi.org/10.1037/a0027190
Jones, G., Hanton, S., & Connaughton, D. (2002). What is this thing called
mental toughness? An investigation of elite sport performers. Journal of
Applied Sport Psychology, 14, 205-218.
Mack, M. G., & Ragan, B. G. (2008). Development of the mental, emotional,
and bodily toughness inventory in collegiate athletes and nonathletes.
Journal of Athletic Training, 43(2), 125-132.
Masten, A. S., Best, K. M., & Garmezy, N. (1990). Resilience and development:
Contributions from the study of children who overcome adversity. Deve-
lopment and Psychopathology, 2, 425-444.
Marchant, D., Polman, R., Clough, P. J., Jackson, J. G., Levy, A., & Nicholls, A.
R. (2009). Mental toughness: Managerial and age differences. Journal of
Managerial Psychology, 24(5), 428-437.
Mostafa, M. (2015). The effect of mental toughness training on elite athle-
te self-concept and record level of 50m crawl swimming for swimmers.
Series Physical Education and Sport, Science, Movement and Health, 15(2),
468-473.
Nıcholls, A. R., Polman, C. J., Levy, A. R., & Backhouse, S. H. (2008). Mental
toughness, optimism, and coping among athletes. Personality and Indivi-
dual Differences, 44, 1182-1192.
Ragab, M. (2015). The effects of mental toughness training on athletic coping
skills and shooting effectiveness for national handball players. Ovidius
University Annals, Series Physical Education & Sport/Sci; Supplement, 15(2),
431.
Sheard, M. (2013). Mental toughness and its relation to athletic performance.
Sport and Exercise Psychology Review, 9(2), 100-109.
Sheard, M., & Golby, J. (2006). Effect of psychological skills training program
on swimming performance and positive psychological development. In-
ternational Journal of Sport and Exercise Psychology, 2, 7-24.
Thelwell, R., Weston, N., & Greenlees, I. (2005). Defining and understanding
mental toughness within soccer. Journal of Applied Sport Psychology, 17,
326-332.
Kaan Salman | 63
Weinberg, R., Butt, J., & Culp, B. (2011). Coaches’ views of mental toughness
and how it is built. International Journal of Sport and Exercise Psychology,
9(2), 156-172.
Zizzi, S. (2003). The role of mental toughness in achieving team goals. Journal
of Applied Sport Psychology, 15(1), 45-53.
64 | Basketbolda Zihinsel Dayanıklılık
65
Bölüm 5
Otizmli Bireylerde Beslenme
Melek Zülal Acar1
Bilal Karakoç2
Özet
Otizm nedeni tam olarak bilinmeyen iletişim ve davranışlarda ortaya çıkan
nörolojik bir bozukluktur. Önceden otizm 3-4’e ayrılırken, son yıllarda
görülen her otizmli bireyin farklı bir dünya ve farklılık olduğu görülmektedir.
Davranışlar, eksiklikler her otizmli birey için farklılıklar göstermektedir.
Bundan dolayı her otizmli bireyi yakından tanımak çok önemlidir. Otizmli
bireye eğitim verirken de sahip olduğu hassasiyetler dikkate alınmalıdır.
Otizmli bireylerde beslenme konusunda da farklılıklar ortaya çıkabilmektedir.
Bundan dolayı kişilere göre farklı beslenme ihtiyacı ortaya çıkarabilmektedir.
Bu çalışmada otizmli bireylerde beslenme konusunda nelere dikkat edilmesi
faydalı olacaktır ile ilgili bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
Otizm Nedir?
Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB); sosyal iletişim ve sosyal etkileşimdeki
yetersizlikler, sınırlı-tekrarlayıcı davranışlar ve ilgi alanları ile karakterize
edilmiş bir nörogelişimsel bozukluktur (American Psychiatric Association,
2013; Akt., Çiftçi, 2019).
Otizm spektrum bozukluğu, belirtileri erken çocukluk döneminde
ortaya çıkan, genellikle etkilerini ömür boyu sürdüren, bireylerin sosyal
etkileşim ve iletişim kurma becerilerini olumsuz yönde etkileyen, sınırlı
ilgi ve tekrarlanan davranışlara neden olan nöro-gelişimsel bir bozukluktur
(Leblanc, Richardson, & Burns, 2009; Simpson vd., 2005; Suhrheinrich,
2011;Akt., Tohum ,2017).
Otizm spektrum bozukluğunun genetik, ailesel ve çevresel etmenlerden
kaynaklanan bir bozukluk olarak tanımlanmasından günümüze kadar
1 Yalova Üniversitesi, melekzulal.acar@gmail.com, 0009-0004-9190-161X
2 Yalova Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi, Antrenörlük Eğitimi Bölümü
ORCID: 0000-0002-6688-7914
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub636.c2751
66 | Otizmli Bireylerde Beslenme
geçen yarım yüzyıllık süre içinde beyin anatomisi, fizyolojisi, histolojisi ve
işlevleri alanında yapılan çalışmalar, bu karmaşık sendromun nörobiyolojik
bir bozukluk olduğu ve bu bozukluktan dolayı da bireyin sosyal ilişkilerini,
iletişim becerilerini, ilgi ve davranışlarını olumsuz etkilediği konusunda
önemli veriler sağlamıştır(A Parent’s Handbook, 2013; Geller, 2008;
Volkmar ve Lord, 2007; Akt., ASHB, 2016).
(Yüksel,2014)’e göre; Otizm, sosyal etkileşimde bozukluk, dil, konuşma
ve sözel olmayan iletişimde gerilik ile tekrarlayıcı ve stereotipik hareketler ile
karakterize MSS’nin gelişimsel bir bozukluğudur.
Beslenme Nedir?
Bireyin yaşamını devam ettirebilmesi için beslenmesi gerekir. Beslenme,
bireyin büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için
gerekli olan besin öğelerini alıp vücudunda kullanmasıdır (Ünsal, 2019).
Vücutta büyüme, yenilenme ve çalışma gibi fonksiyonlar için yeterli
miktarda besin ögesi alınması ve vücutta uygun bir şekilde kullanılmasına
yeterli ve dengeli beslenme denir. Besin ögeleri yeterli şekilde alınmaz ise
enerji oluşumu olmadığından ve vücut dokusu oluşmadığından yetersiz
beslenme gerçekleşir. Besin ögeleri fazla miktarda alındığında ise vücutta yağ
olarak birikir ve bu sağlık için zararlıdır. Buna da dengesiz beslenme denir
(Ünsal, 2019).
Beslenmenin Vücut İçin Önemi
Vücuda alınan besinlerin kalp, beyin, karaciğer gibi önemli organlar
ve hayatı destekleyici fonksiyonların korunması için gerekli enerjinin
sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Besin ögelerinin büyüme-gelişmeyi
destekleme, enerji sağlama ve metabolizmayı düzenleme gibi üç ana görevi
vardır. (Ardle ve ark. 2007; Akt., Ünsal,2019).
Otizmde Sporun Önemi
Otizm fiziksel aktivitelere katılmasının, kendini uyarıcı davranışları
azaltması açısından , uygun yanıtların arttırılması, toplumsal etkileşim
açısından değerlendirilmesi gereken bir fırsattır ve spor oldukça yararlıdır.
Spor otizmli bireylerin alışkın oldukları aile ortamından çıkartıp farklı bireyler
ve farklı ortamlarda iletişim kurmasına yardımcı olmaktadır ve bu sayede
otizmli bireylerin daha önce tanımadıkları bireylerle iletişim kurabilmekte ve
fiziksel aktivitelere katılabilmektedir (Işık,2016).
Melek Zülal Acar / Bilal Karakoç | 67
Otizm Tarihçesi
Otizm hakkında ilk defa 1943 yılında çocuk psikiyatrisi olan Leo Kanner
tarafından incelenmiştir. 11 olgu inceleyen Kanner bu olguların şizofrenden
farklı olduğunu belirtmiştir.
1940-50: Otizm Teriminin Ortaya Çıkışı
1950-60: Nedenlere İlişkin İlk Çalışmalar
1960-80: Kurumsallaşma (Eğitim-Öğretim Çalışmaları)
1980-2000: Tanılama ve Tıbbî Çalışmalar
2000-Günümüz: Yeni Milenyum (Bilimsel Dayanaklı Uygulama
Yaklaşımı)
(Cavkaytar, 2016).
Otizm Teriminin Ortaya Çıkışı
Bu dönemde otizm hakkında ilk çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu
çalışmaları açıklayan makaleler vardır. Bu makalelerin ilki Leo Kanner ve
diğeri Hans Asperger’dir ( Cavkaytar ,2016).
Kanner ilk makalesinde çocukların özelliklerinin dışında aileleri ile
ilgilide açıklamalar da yapmıştır. Otizmin başlamasından ilerlemesine kadar
nedenlerini içeren zamanda ailenin rolünün ne olduğu ile ilgili genetik
konular üzerinde de durmuştur. Otizmli bireyler ve aileleri arasında sorunlar
olduğuna ve otizmin doğuştan geldiğine ; ancak, bir klinisyen olarak bu
durumun ortaya çıkmasında farklı koşullarında etken olduğun inanmıştır
(Volkmar, Klin ve Cohen 1997 ;Akt., Cavkaytar ,2016).
Otizmin Nedenlerine İlişkin İlk Çalışmalar
Bu dönemde otizmin nedenlerine yönelik çalışmaların yoğunlaştığı ve
olma nedenlerinin kaynaklarına ilişkin çeşitli efsanelerin ve inanışların ortaya
çıktığı bir dönemdir( Cavkaytar A.,2016).
O dönemde otizm spektrum bozukluğu üzerinde çalışan Kanner’ın
(1943) da bu yaklaşımdan etkilendiği varsayılarak, çalıştığı çocukların
annelerine yönelik gözlemleri sonucunda, otizm spektrum bozukluğunun
çocuklarının duygusal gereksinimlerine “tepkisiz kalan”, “soğuk”, “ilgisiz”,
“uzak”, “cezalandırıcı”, “keyifsiz”, “sert”, “entelektüel”, “mükemmelliyetçi”
“mekanik” bir şekilde davranarak çocuklarını yetiştiren, ailelerden özellikle
annelerden kaynaklanabileceği görüşünü savunmuştur. Bu özellikleri
betimlemek için de “buzdolabı anne” (refrigerator mother) kavramını
68 | Otizmli Bireylerde Beslenme
kullanmıştır (Heflin ve Alaimo, 2007; Kanner, 1943; Kırcaali-İftar, 2012;
Öztürk, Sayar ve Tüzün, 2000; Pehlivantürk, Bakkaloğlu ve Ünal, 2003;
Webber ve Scheuermann, 2008; Williams ve Williams, 2011; Akt., Cavkaytar
,2016).
Kurumsallaşma (Eğitim-Öğretim Çalışmaları)
1960’lı yılların sonunda otizm spektrum bozukluğunun nedenleri ya
da tanımlama çalışmalarından farklı olarak bu çocuklara yönelik eğitim
uygulamalarına ilişkin çalışmalar da başlamıştır. Ivar Lovaas, bu dönemde
otizm spektrum bozukluğunun bazı çocuklarda üstesinden gelinebilir bir
yetersizlik olduğunu öne süren ve etkili eğitim yöntemlerini keşfetmeye
çalışan ilk uzmandır.
Lovas’ın eğitiminde izlediği yöntemler vardır. Bunlar ;
• Uygulamalı davranış analizi
• Erken yoğun davranışsal müdahale
• Ayrık denemeli öğretim
• Ayrık denemeli müdahale
Bu yöntemlerin birbirinden farklılıkları olsada hepsinin ortak iki amacı
vardır. Bu amaçlar beceri öğrenimi ve problemli davranışı azaltmak(
Cavkaytar ,2016).
Tanılama ve Tıbbî Çalışmalar
(APA, 1980)’e göre ;1980 yılında yayımlanan DSM-III kılavuzunda,
otizm kategorisi “yaygın gelişimsel bozukluk” şemsiyesi altında ayrı bir
psikiyatrik tanı kategorisi olarak yer almış ve “bebeklik otizmi” olarak
adlandırılmıştır( Cavkaytar ,2016).
Türkiye’de 1990’lı yıllar otizm ile ilgili farkındalık çalışmalarının ve
örgütlenme çabalarının başladığı yıllar olmuştur. Bu çabalar sonucunda
Ankara’da, otizm spektrum bozukluğunun kamuoyuna ve ilgili kuruluşlara
tanıtılması, erken tanıyla en kısa zamanda eğitimin sağlanması ve OSB
olan çocukların sosyal yaşam ortamlarına uyumlarının artırılması amacıyla,
İlgi Otistik Çocukları Koruma Derneği (www.ilgider.org.) kurulmuştur
(Cavkaytar ,2016).
OSB’nin sık görülen nöropsikiyatrik bozukluklar arasında olduğu ortaya
konulmuş olmasına karşın, neden olduğu henüz aydınlatılamamıştır ve ana
belirtileri üzerine iyileştirici etkisi olan bir tıbbî tedavi bulunmamaktadır
Melek Zülal Acar / Bilal Karakoç | 69
(Autism Reseach Program, 2010; Bilgiç ve Cöngöloğlu, 2009;Akt.,
Cavkaytar ,2016).
2000-Günümüz: Yeni Milenyum (Bilimsel Dayanaklı Uygulama
Yaklaşımı)
2000’li yıllarda otizme yönelik tedavi yaklaşımlarının “Bilimsel Dayanaklı
Uygulama” bakış açısı ile yoğunlaştığı ve hızla arttığı yıllardır. İlk yenilik
2001 yılında ABD’de Ulusal Araştırma Konseyi tarafından oluşturulan
Otizmli Çocuklara Yönelik Eğitsel Müdahaleler Komitesi tarafından
hazırlanan rapordur. (Cavkaytar ,2016).
Raporda eğitsel uygulamalar, genel ölçütlere göre incelenmiş ve
değerlendirilmiştir (Kırcaali-İftar, 2012; Akt., Cavkaytar ,2016).
ABD’de olan Ulusal Otizm Merkezi tarafından 2009’da yayımlanan
ulusal standartlar raporunda, otizme yönelik uygulamalar ve sahip oldukları
bilimsel dayanaklar;
• Yeterli bilimsel dayanağa sahip olanlar
• Umut vadedenler
• Bilimsel dayanaktan yoksun olanlar olmak üzere üç grupta
belirlenmiştir.
2011 yılında bu ölçütler dört olarak belirlenmiştir. Bunlar:
a) Yeterli kanıta sahip olan uygulamalar bilimsel dayanaklı uygulama
b) Kısmen kanıt olan; ancak tam olarak etkili diyebilmek için yeterli
düzeyde kanıta sahip olmayan uygulamalar umut vadeden uygulama
c) Çok az kanıta sahip olan ya da hiç kanıta sahip olmayan uygulamalar
bilimsel dayanaktan yoksun uygulama
d) Etkisiz ya da zararlı olduğuna ilişkin yeterli kanıta sahip olan
uygulamalar etkisiz ya da zararlı uygulama olarak sınıflandırılmıştır
(National Autism Center [NAC], 2009; 2011; Akt., Cavkaytar
,2016).
Otizmin Belirtileri
Günümüzde birçok tanı sistemi, otizm tanısını koymaya yönelik olarak
kullanılmaktadır. Bu sistemlerin ortak özelliği, otizm tanısı koymak için üç
yeti alanında eksiklik olması gerektiğini vurgulamalardır.
70 | Otizmli Bireylerde Beslenme
1. İletişim ve toplumsal gelişim alanlarında bozukluğun olması
Otizmli bireylerin toplumsal ilişkiler sırasında yaşadıkları güçlükler
ve sapmalar, otizmin en belirgin özelliğidir. . Otizmli bebeklerin diğer
bebeklerden farklı biçimde ağladıklarını gösteren araştırmalar vardır. Otizmli
bireyler öpülmeye, kucaklanmaya ve sevilmeye karşı tepkisiz kaldıkları gibi
aşırı tepkide gösterebilirler. Bebeklik dönemindeki en belirgin özellikleri göz
ilişkisi kuramamalarıdır. Okul öncesi dönemde ise yaşıtları ile ilişki kurup
geliştiremezler (Bodur ve Soysal, 2004).
Dil gelişimindeki gecikme, otizmli çocukların ailelerinin genellikle ilk
dikkatini çeken belirtidir. Otizmin tansında, bu hastalıkta görülen dil ve
iletişim alanındaki bozuklukların belirlenmesi yararlı olur. Otizmli çocukların,
dili bir iletişim aracı olarak kullanabilme becerilerinde ciddi eksiklikler vardır.
(Bodur ve Soysal, 2004).
2. Yineleyici, sınırlayıcı ilgi ve davranışlar
Otizmin diğer bir belirgin özelliği ise, sınırlı ve yineleyici davranışlar ve
ilgilerdir. Otistik çocukların dönen eşyalara karşı büyük bir ilgileri vardır.
Dönen bir plağı saatlerce izleyebilirler ya da bir topacı saatlerce çevirebilirler
(Bodur ve Soysal, 2004).
Otizmli çocuklar “aynılığın korunması” konusunda aşırı ısrarcı
davranmaktadırlar. Aynılığın korunması saplantısının, çocuğun dil yetilerini
de etkilediği bilinmektedir. Otizmli çocuklar genellikle, aynı sözcük ya da
sözcük grubunun kullanılması konusunda ısrarcı olabilecekleri gibi, standart
sorular sorup bunlara aynı yanıtların verilmesini beklerler. Bu çocukların katı
alışkanlıklar geliştirdikleri görülmektedir (Bodur ve Soysal, 2004).
Otizmli çocukların sergiledikleri en tehlikeli davranış , kendini yaralama
davranışlarıdır. Bu otizmli çocuğun vücuduna verdiği zararları tanımlamak
için kullanılan bir terimdir. En sık görülen kendini yaralama davranışları, başı
bir yere vurma ve kendini ısırmadır. Bunlara ek olarak, yüzünü tırmalama,
saç çekme, dirsek ya da bacakları bir yerlere vurma gibi davranışlar da
görülmektedir. Kendini yaralama yaşamsal tehlike oluşturacak boyutlara
ulaşabilir (Bodur ve Soysal, 2004).
3. Bu alanlardaki bozuklukların 30 ay öncesinden görülmesi
Araştırmacı ve klinisyenler, otizme özgü anormal gelişimin bazı
göstergelerinin 30 ay öncesinden başladığı görüşü üzerinde uzlaşmışlardır.
Son yıllarda yapılan araştırmaların, daha erken dönemlerde otizmi
belirlemenin olası olup olmadığı konusunda yoğunlaştığı görülmektedir
(Lord ve Ward, 1993;Akt.,Bodur ve Soysal, 2004).
Melek Zülal Acar / Bilal Karakoç | 71
Otizm erken tanı göstergeleri
• Göz temasında atipiklik, gözle izlemede eksiklik,
• İsme uygun yönelmenin olmaması
• Taklit etmede eksiklik,
• Sosyal gülümsemenin olmaması
• Etkiye yetersiz tepki,
• Sosyal ilgi azlığı ve garip davranışlar sergileme (sürekli elini bir yere
vurma, arabanın tekerleğini çevirme gibi)
• Uzun süreli görsel dikkat eksikliği
• 6. aylarda daha belirginleşen normal çocuklardan farklı postur ve tonus
• Ortamdaki bir nesneye sabitlenme ve olumlu etkileşime girememe
• 12. aydan itibaren anlamsız sesler çıkarma
• El-kol-baş hareketlerinin olmaması (örneğin: işaret etme, bay bay
yapma)
• 16. ayda tek sözcüklerin olmaması
• 24. ayda kendiliğinden iki sözcüklü tümcelerin olmaması
• Anne-babanın oyun ve etkileşimi çabalarına tepki vermeme
• Stereotipik hareketler
• Yüz ifadesinin olmaması (sanki duygusuzmuş izlenimi uyandırma)
• Uyaranlara karşı tuhaf tepki (hafif gürültüye abartılı tepki)
• Annesine gerek duymuyormuş izlenimi, bakım verenler tarafından
anlaşılmaz ve rahatlatılamaz huzursuzluk, yiyecekleri katı yeme
sorunları
(Bodur ve Soysal, 2004).
Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Bireylerin Genel Özellikleri
a) Sosyal etkileşim sorunları
b) İletişimde kısıklık
c) Kısıtlı İlgi Alanı, Aynılıkta Israr ve Tekrarlayıcı Davranışlar
d) Bilişsel Gelişimde Gecikme
e) Duyusal Belirtiler (Yıldırım, 2019)
72 | Otizmli Bireylerde Beslenme
Otizm Spektrum Bozuklukları ve Beslenme Durumu
Otizmli çocuklarda beslenme sorunları besin seçiciliği, gastrointestinal
sistem sorunları, duyusal besin güçlüğü ya da kişisel sorunlardan kaynaklı
olabilir (Çekici ve Şanlıer, 2017; Akt., Akitiz, Yalçın ve Göktaş, 2019).
Yemek seçme davranışı büyüme çağındaki otizmli çocuklarda gelişme
geriliğine sebep olarak kronik sorunlara yol açabilir (Gökçe Ünal, 2016;
Akt., Akitiz, Yalçın ve Göktaş, 2019).
Otizmli çocuklar genel olarak aynı besinleri tüketmeyi tercih eder
ve yeni besinler ile tanıştırıldığında agresif tutumlar sergilemektedir.
Besin seçiciliğinin altında oral alımda olan hassasiyetin neden olabileceği
düşünülmektedir. Otizmde yetersiz beslenmeden dolayı vitamin mineral
eksiklikleri görülmektedir (Barnhill, Gutierrez, Ghossainy, Marediya, Marti,
Hewitson, 2017; Hyman ve diğerleri, 2012; Akt., Akitiz, Yalçın ve Göktaş,
2019).
Otizm Spektrum Bozukluğunda Gastrointestinal Problemler
OSB’li çocuklarda gastrointestinal sistem sorunlarının sık görülmesi ve
özel diyet uygulamaları vitamin ve mineral eksikliklerine yol açabilmektedir.
Ayrıca, OSB’lilerde hücresel metilasyon ve glutatyon aracılı antioksidan
savunma mekanizmalarının yetersiz olduğu gözlenmiştir (Bilgiç ve ark.,
2013; Akt. Hangül veTufan,2022).
Glütensiz ve kazeinsiz beslenen otizmli bireylerde opioid artışı ve
gastrointestinal sistemde bozukluk gibi sağlık sorunlarında iyileşmeler
görülmektedir (Christison ve İvany,2006; Akt., Dınure,2022). Alerjik
besinlerin diyetten çıkarılması, gastrointestinal sistemde davranış ve dikkatin
iyileştirilmesi de dahil olmak üzere, bazı bireylerin iyileşmesini sağlar
(Adams,2019; Akt., Dınure, 2022).
Otizmde gastrointestinal problemlerin sebebi bilinmemektedir. Aşırı
antibiyotik alımı bağırsak florasını değiştirebilmektedir. Yapılan farklı
çalışmalar oral antibiyotik alımının otizimli çocuklarda fazla olduğunu
göstermiştir (Adams ve ark., 2007; Adams ve ark., 2008; Niehus ve Lord,
2006; Çiftçi, 2019).
Sürekli bu şekilde antibiyotik kullanımı bağırsak florasını neredeyse
tamimiyle yok etmektedir. Normal bağırsak florasının kaybı sonucunda
patojenik florada artış, kabızlık ve diğer problemler meydana gelebilmektedir
(Adams ve ark., 2011; Çiftçi, 2019).
Melek Zülal Acar / Bilal Karakoç | 73
Bulgular
A. Otizmli çocuklarda beslenme sorunları besin seçiciliği, gastrointestinal
sistem sorunları, duyusal besin güçlüğü ya da kişisel sorunlardan
kaynaklı olabilir (Akitiz, S., Yalçın, E. Ve Göktaş, Z.,2019).
B. Besin ögeleri büyüme-gelişmeyi desteklemek, enerji sağlamak ve
metabolizmayı düzenlemek gibi üç ana fonksiyonu vardır (Ünsal, A.,
(2019).
C. Otizmli bireyler sporla birlikte daha önce hiç tanımadıkları bireyler
ile iletişim kurabilmekte ve fiziksel aktivitelere katılabilmektedir( Işık,
F.,2016).
D. Otizm tanısı koymak için birçok kaynak vardır ve bu kaynakların
ortak özelliği otizm tanısı koymak için üç yeti alanında eksiklik
olması gereklidir. Bu alanlar; İletişim ve toplumsal gelişim alanlarında
bozukluğun olması, yineleyici-sınırlayıcı ilgi ve davranışlar, bu
alanlardaki bozuklukların 30 ay öncesinden görülmesidir(Bodur, Ş. ve
Soysal, A.Ş., 2004).
E. Otizm hastalığını genel özellikleri: Sosyal etkileşim sorunları,
iletişimde kısıklık, kısıtlı ilgi alanı, aynılıkta ısrar ve tekrarlayıcı
davranışlar, bilişsel gelişimde gecikme, duyusal belirtiler (Yıldırım,
G.,2019).
F. Otizmde gastrointestinal problemlerin sebebi bilinmemektedir.
Aşırı antibiyotik alımı bağırsak florasını değiştirebilmektedir (Çiftçi,
Ç.,2019).
Otizm Spektrum Bozukluğunda Beslenme Tedavisi
Otizm bozukluğu olan bireylerde beslenmeye dikkat etmek bireylerin
sağlığı açısından çok önemlidir. Özellikle sahip oldukları sindirim
sisteminden dolayı beslenmeye dikkat etmek vücut genel sağlığı açısından da
çok önemlidir. Uygulanabilecek özel diyetler genel olarak şunlardır;
Özel diyetler
I. Glutensiz-kazeinsiz Diyet (Gluten Free-Casein Free (GFCF)),
II. Ketojenik diyet
III. Özel Karbonhidrat Diyeti
IV. Feingold diyeti,
V. Candida Vücut Ekoloji Diyeti
74 | Otizmli Bireylerde Beslenme
VI. Elimine alerji diyeti
Glutensiz-kazeinsiz Diyet (Gluten Free-Casein Free (GFCF))
Çölyakta tek tedavi seçeneği olan glutensiz diyet otizmli bireylerde
de kullanılmakta, ayrıca sütte bulunan kazein nedeniyle de tüm süt ve
süt ürünlerinin (peynir, yoğurt, ayran vb.) otizmli çocukların diyetinden
çıkarılmasının etkili olacağı düşünülmektedir.
Gluten ve kazein içeren yiyeceklerin kusurlu bir şekilde çökmesiyle oluşan
opioid peptitlere bağlı olarak, bazı semptomların oluşabildiği hipotezi
kurulmuştur. Opioidin aşırı artmasının, otizmde oluşan davranışlara neden
olduğu ve bu maddelerin diyette azalmasına bağlı olarak otistik davranışlarda
iyileşmeler olduğu düşünülmektedir (Önal ve Uçar, 2017).
Ketojenik diyet
Otistik davranışın, glikoz metabolizmasındaki bir bozuklukla ilişkili
olduğu ve bunun sonucunda azalan nikotinamid adenin dinükleotit (NADH)
veya nikotinamid dinükleotit eksikliğine (NAD) yol açtığı düşünülmektedir.
Ketojenik diyetin NAD’dan tasarruf ederek mitokondriyal işlev sağlayacağı
görüşü hakimdir (Önal ve Uçar, 2017).
Özel Karbonhidrat Diyeti
Özel karbonhidrat diyeti ilk olarak 1920’li yıllarda geliştirilmiştir. Hem
basit hem de kompleks karbonhidratların malabsorbsiyonu göz önünde
bulundurulmakta, buna bağlı olarak diyetteki kompleks karbonhidratlar
kısıtlanırken basit karbonhidratlar tamamen çıkarılmaktadır. SCD’nin, irritabl
barsak sendromu (IBS), çölyak hastalığı ve otizm gibi çeşitli hastalıklarda
olumlu etki yaptığı görüşü hakimdir (Önal ve Uçar , 2017).
Feingold diyeti
Fenoller yapay olarak bir petrol türevinden yapılabilmekte, renklendirici
ve koruyucu gıda katkı maddesi olarak kullanılmaktadır.
Renklendirici ve koruyucuların ise çocuklarda hiperaktiviteye neden
olabildiği bildirilmiştir.33 Fenol sülfür transferaz (PST) enzimindeki
bozukluk nedeniyle otistik çocukların diyetinden de, renklendirici ve
koruyucu içeren bu besinlerin veya domates gibi doğal salisilat içeren
besinlerin çıkarılmasının olumlu etki yaptığı bildirilmiştir (Önal ve Uçar,
2017).
Melek Zülal Acar / Bilal Karakoç | 75
Candida Vücut Ekoloji Diyeti
Candida albicans, maya benzeri bir mantar olup, özellikle bağışıklığı
baskılanmış bireylerde enfeksiyonlara neden olabilmektedir.
Candida albicans’ın aşırı artışı, otizmli çocuklarda görülen konsantrasyon
bozukluğu, saldırganlık ve hiperaktif davranışlar gibi sorunlar ile
ilişkilendirilmiş olup, baş ağrısı, mide sorunları, gaz ağrısı, yorgunluk
veya depresyon ile de ortaya çıkabilmektedir. Antifungal ilaç alımları ve
probiyotik etki sağlayan diyet takviyeleri, şekeri düşük diyetler koruyucu
olarak uygulanmaktadır (Önal ve Uçar, 2017).
Elimine alerji diyeti
Otizmli çocukların çoğu, sindirim ve bağışıklık sistemindeki anormallikler
nedeniyle besin hassasiyetine sahiptir.
Sindirilmeyen karbonhidrat veya aminoasitler barsakta yararlı bakterilerin
bu ögelere reaksiyon göstermesine yol açmaktadır. Bu nedenle eğer çocukta
herhangi bir besin alerjisi veya intoleransı olduğu düşünülüyorsa gerekli
testler yapılarak sorunun belirlenmesi önerilmekte ya da şüphelenilen
besinin 2 haftalığına çıkartılması ve aynı besin diyete tekrar eklenerek alerjik
semptomların meydana gelip gelmediğinin gözlenmesi gerekmektedir (Önal
ve Uçar, 2017).
Besin Öğesi Yetersizlikleri
Vitaminler
Mineraller
Omega 3 Yağ Asitleri
Probiyotikler
Kaçınılması Gereken Gıdalar
Çavdar, arpa, buğday, yulaf gibi glüten içeren gıdalar
Süt ve süt ürünleri gibi kazein içeren gıdalar,
Renklendirici içeren gıdalar, soslar, şeker, hazır meyve suları, rafine şeker
içeren gıdalar,
Konserve ürünleri, soya ve mısır başta olmak üzere genetiği değiştirilmiş
gıdalar,
Yer fıstığı, deniz mahsulleri, kuru mayalar ve domates, elmalar ve
orman meyveleri gibi salisilat içeren gıdalardan otizmli bireylerin kaçınması
76 | Otizmli Bireylerde Beslenme
gerekmektedir. (Strickland ve Mccloskey,2009; Gupta vd,2019; Akt.,Dınure,
2022).
Badem, çilek, elma ve baharatlar, üzüm, bal, portakal ve domates gibi
yaygın reaktif salisilat içeren besinler (Matthews,2013; Akt., Dınure,2022)
Günlük hayatta şekerli yiyecek ve içecek tükettiğimiz zaman kan
şekerimizde hızlı bir yükselme meydana gelir. Kan şekeri yükselince pankreas
kan şekerini düşürmek için vücuda insülin salgılar ve salgılanan insülinle
kan şekeri düşer. OSB’li çocuklar kandaki glikoz düzeyinde meydana gelen
fazla iniş çıkışlara karşı duyarlıdırlar. Bundan dolayı çocukların vücutlarında
meydana gelen orantısız biyokimyasal tepkimeler sonucu zihinsel bozukluklar
gelişebilmektedir. Bunun sonucunda çocuklarda sinirlilik ve öfke, baş
dönmesi ve ağrısı, panik ve yorgunluk görülür (Strickland vd,2009; Akt.,
Dınure,2022)
Sonuç
Otizmli bireylerde sahip olunan noksanlıklar, farklılar yaşam kalitelerine
etki etmektedir. Yaşam kalitesine etki eden en önemli unsurlardan biri
beslenmedir. Otizmli bireylerin sahip oldukları özellikle bağırsak yapısından
dolayı uygun beslenme imkanlarının, alışkanlıklarının oluşturulması çok
önemlidir. Ailelerin de bu konuda bilinçlendirilmesi en temel öncelik
olmalıdır. Otizmli bireylerin beslenmesinde ailede annenin etkisi daha fazla
olduğu için öncelikle annelerin en iyi şekilde beslenme konusunda eğitilmesi,
gelişmeleri çok önemlidir. Beslenmenin yanında otizmli bireylerin spor ve
egzersiz yapması yaşam kalitelerinin yükselmesine katkı yapabilecektir.
Bundan dolayı spor ve beslenme dengesi iyi sağlanması otizmli bireyin
fiziksel uygunluğuna da olumlu etki yapacaktır.
Melek Zülal Acar / Bilal Karakoç | 77
Kaynaklar
Adams, J.B., Romdalvik J.ve Sadagopa Ramanujam V.M.(2007). Mercury, lead,
and zinc in baby teeth of children with autism versus controls. Journal of
Toxicology and Environmental Health 70(12): 1046-1051.
Adams J.B., Romdalvik J. ve Levine, K.E. (2008). Mercury in first-cut baby
hair of children with autism versus typically-developing children. Toxico-
logical & Environmental Chemistry 90(4): 739-753.
Adams J.B., Audhya T. ve McDonough-Means, S. (2011). Nutritional and me-
tabolic status of children with autism vs. neurotypical children, and the
association with autism severity. Nutrition & Metabolism 8 (1): 34.
Adams J.B.(2019). Summary of Dietary, Nutritional, and Medical Treatments
for Autism based on over 150 published research studies, ARI publication.
Akitiz, S., Yalçın, E. Ve Göktaş, Z. (2019). Otizm spektrum bozuklukları tedavi-
sinde beslenme yaklaşımları. Sağlık Akademisi Kastamonu.4(2),127-143.
https://doi.org/10.25279/sak.435435
American Psychiatric Association (2013). Diagnostic and Statistical Manual
of Mental Disorders (DSM-5). American Psychiatric Press, Washington
DC.
A Parent’s Handbook: Your Guide to Autism Programs. (2013). British
Columbia.
Autism Research Program, Kaiser Permanente Division of Research (2010).
Autism parent handbook: Answers to common questions.
Barnhill, K., Gutierrez, A., Ghossainy, M., Marediya, Z., Marti, C. N. ve Hewit-
son, L. (2017). Growth status of children with autism spectrum disor-
der: a case-control study. J Hum Nutr Diet, 30(1), 59-65. doi:10.1111/
jhn.12396
Bilgiç, A., & Cöngöloğlu, A. (2009). Otizm spektrum bozukluklarında biyolo-
jik temelli tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları. Çocuk ve Gençlik
Ruh Sağlığı Dergisi, 16, 153-164.
Bilgic, A., Cöngöloğlu, A., Hergüner, S., Türkoğlu, S., Bahali K. ve Gürkan
K. (2013). Use of complementary and alternative medicine in children
with autism spectrum disorders: a multicenter study. Noro Psikiyatri Ars,
50:237- 243.
Bodur, Ş. Ve Soysal, A.Ş. (2004). Otizmin erken tanısı ve önemi. Sürekli Tıp
Eğitimi Dergisi.13(10),394-398.
Cavkaytar, A. (Ed.). (2016). Otizm spektrum bozukluğu. T.C.Aile ve Sosyal Po-
litikalar Bakanlığı.
Christison, G.W. ve Ivany, K. (2006). Elimination diets in autism spectrum di-
sorders: any wheat amidst the chaff. J Dev Behav Pediatr, 27(2): 162-171.
78 | Otizmli Bireylerde Beslenme
Çekici, H. ve Şanlıer, N. (2017). Current nutritional approaches in managing
autism spectrum disorder: a review. Nutr Neurosci, 1-11.
Çiftçi, Ç. (2019). Otizm spektrum bozukluğu olan çocukların beslenme durumu-
nun ve gastrointestinal problemlerinin değerlendirilmesi. [Yüksek Lisan Tezi,
Uludağ Üniversitesi].Bursa Uludağ Üniversitesi Açık Erişim Sistemi.
http://hdl.handle.net/11452/15403
Dınure, M. (2022). Otizm Spektrum Bozukluğu ve Beslenme. İstanbul Sabahat-
tin Zaim Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 4(2), 66-71. https://
doi.org/10.47769/izufbed.1100761
Geller, L. (2008). The changing face of autism. V. Starsia ve R. Day Gore (Eds.),
Edited by The Healing Project.
Gupta, S.K., Venkatesan, S., Goswami, S.P., Kumar, R. (2019). Emerging Tren-
ds in the Diagnosis and Intervention of Neurodevelopmental Di.
Gökçe, Ü. ve Özenoğlu, A. (2016). Nörogelişimsel bozukluklarda beslenme.
Clinical and Experimental Health Sciences, 6(2), 80-85.
Hangül Z, Tufan AE.(2022). Otizm spektrum bozukluğunda tamamla-
yıcı ve alternatif tedavilerin kullanımı. Psikiyatride Güncel Yaklaşım-
lar.14(2):165-173. doi:10.18863/pgy.935207
Heflin, L. J., & Alaimo, D. F. (2007). Students with autism spectrum disorders:
Effective instructional practices. Upper Saddle River, NJ: Pearson.
Hyman, S. L., Stewart, P. A., Schmidt, B., Cain, U., Lemcke, N., Foley, J. T.
Molloy, C. (2012). Nutrient intake from food in children with autism.
Pediatrics, 130(Suppl 2), 145-153. doi:10.1542/peds.2012-0900L
Işık, F. (2016). Sporun otizm spektrum bozukluğu tanılı çocuklara ve ailelerine et-
kisi konusunda ebeveynlerinin görüşlerinin değerlendirilmesi. [Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul Gelişim Üniversitesi]. İstanbul Gelişim Üniversitesi Açık
Erişim Sistemi. https://hdl.handle.net/11363/233
Kanner, L. (1943). “Autistic Disturbances of Aff ctive Contact”, Nervous Child
2, 217-250.
Kırcaali-İftar, G. (2012). Otizm spektrum bozukluğuna genel bakış. E. Tekin-İf-
tar (Ed.). Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar ve eğitimleri (ss. 17-
46). Ankara: Vize Yayıncılık.
Leblanc, L., Richardson, W., ve Burns, K. A. (2009). Autism spectrum disorder
and the inclusive classroom: Effective training to enhance knowledge of ASD
and evidence-based practices. Teacher Education and Special Education, 32,
166-179.
Lord, C. ve Ward, M. J. (1993). Autism and pervasive developmental disorders.
Comprehensive Handbook of Psychopathology
Matthews, J. (2013). Autism Diets: The First Step to Biomedical Intervention and
Autism Recovery .
Melek Zülal Acar / Bilal Karakoç | 79
Mc Ardle, W., Katch, F.I., Katch L,V. (2007). Exercise Physiology, Energy, Nutri-
tion and Human Performance.
National Autism Center-NAC. (2009). National standards project findings and
conclusions. Randolph, MA: Author
Niehus, R., Lord, C. (2006). Early medical history of children with autism spectrum
disorders. Journal of Developmental & Behavioral Pediatrics 27 (2): 120-127.
Önal, S., ve Uçar, A. (2017). Otizm Spektrum Bozukluğu Tedavisinde Beslen-
me Yaklaşımları. Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi, 6(1), 179-194. https://
doi.org/10.1501/Asbd_0000000070
Öztürk, M., Sayar, K., ve Tüzün, Ü. (2000). Asperger bozukluğu olan cocuklar-
da risperidon kullanımı: Olgu sunumu. Klinik Psikofarmokoloji Bülteni,
10, 51-55.
Pehlivantürk, B., Bakkaloğlu, B., & Ünal, F. (2003). Otistik bozukluk etyolojisi:
Genetik etkenler. Çocuk ve Ruh Sağlığı Dergisi, 10, 88-96.
Simpson, R. L., de Boer-Ott, S., Griswold, D., Myles, B., Byrd, S., Ganz, J., .
. .Adams, L. G. (2005). Autism spectrum disorders: Interventions and
treatments for children and youth.
Strickland, E. ve Mccloskey, S. (2009). Eating for autism: The revolutionary
10step nutrition plan to help treat your child’s autism, Asperger’s, or
ADHD. Da Capo Lifelong Books.
Strickland, E., McCloskey, S., Ryberg, R. (2009) Eating for Autism: The 10
Step Nutrition Plan. Philadelphia: De Capo Press.
Suhrheinrich, J. (2011). Training teachers to use pivotal response training with
children with autism: Coaching as a critical component. Teacher Educa-
tion and Special Education, 34, 339-349.
Tohum Otizm Vakfı. Türkiye’de Otizm Spektrum Bozukluğu ve Özel Eğitim
(2017).
Uğur Ç. (2014). Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda vitamin D düzeyle-
ri. [Uzmanlık Tezi, Ankara Üniversitesi]. Ankara Üniversitesi Açık Arşiv
Sistemi.
http://hdl.handle.net/20.500.12575/72301
Ünsal, A. (2019). Beslenmenin önemi ve temel besin öğeleri. Kırşehir Ahi Evran
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2(3), 1-10.
Volkmar, F. R., & Lord, C. (2007) . Diagnosis and definition of autism and ot-
her pervasive developmental disorders. F. R. Volkmar (Ed.) Autism and
pervasive developmental disorders. Second Edition. (Ss. 1-31). Cambri-
dge, New York: Cambridge University Press.
Volkmar, F. R., Klin, A., & Cohen, D. J. (1997). Diagnosis and classification
of autism and related conditions: Consensus and issues. D. J. Cohen ve
F. R. Volkmar (Eds.). Handbook of autism and pervasive developmental
80 | Otizmli Bireylerde Beslenme
disorders. Second Edition. Volume I. (ss. 5-40). New York: John Wiley
& Sons, Inc.
Yüksel, A. (2014). Otizm genetiği. Cerrahpaşa Tıp Dergisi, 36(1), 35-41.
Yıldırım, G. (2019). Otistik çocuklarda otizm ve beslenme düzeyinin incelenmesi.
[Yüksek Lisans Tezi]. İstanbul Okan Üniversitesi.
Zengin, S., ve Şentürk, İ. (2022). Paralimpik oyunların tarihsel gelişimi. Çanak-
kale Onsekiz Mart Üniversitesi Spor Bilimleri Dergisi, 5(1), 53-64.
Webber, J., & Scheuermann, B. (2008). Educating students with autism: A qu-
ick start manual. Texas: PRO-ED, Inc.
Williams, B. F., & Williams, R. L. (2011). Effective programs for treating au-
tism spectrum disorder: Applied behavior analysis models. NY and Lon-
don: Routledge Taylor & Francis Group.
81
Bölüm 6
Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının
Değerlendirilmesi
Serkan Aksoy1
Nahit Özdayı2
Özet
Bilişsel esneklik, bireylerin yeni durumlara ve zorluklara hızla uyum
sağlayabilme yetenekleriyle yakından ilişkili olan bir kavramdır. Sporda
bilişsel esneklik, sporcuların dinamik ve stresli ortamlar karşısında uyum
sağlayabilme, karar verme ve problem çözme becerilerini geliştiren önemli
bir psikolojik özellik olarak öne plana çıkmaktadır. Bu kavramın özellikle
sporda sıkça karşılaşılan değişkenlik ve belirsizlik ortamlarında önemli bir rol
oynadığı söylenebilir.
Sporda bilişsel esneklik kavramının değerlendirilebilmesi amacıyla
gerçekleştirilen bu bölümde sonuç olarak; bilişsel esnekliğin sporcuların
performansını, stresle başa çıkma becerilerini, empatik eğilimlerini ve genel
zihinsel iyi oluşlarını olumlu yönde etkileyen önemli bir faktör olduğu
söylenebilir. Araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda elde edilen
sonuçlardan hareketle; bilişsel esnekliğin, sporcuların hem bireysel hem de
takım sporlarındaki başarılarını artıran ve zihinsel sağlıklarını iyileştiren kritik
bir beceri olduğunu ifade edilebilir.
Bilişsel Esneklik Kavramının Tanımlanması
Biliş, bireyin çevresindeki dünyayı anlamlandırma sürecinde bilgi toplama,
bu bilgiyi düzenleme ve elde edilen verileri problemlerin çözümüne yönelik
kullanma becerisi olarak tanımlanmaktadır (Budak, 2009). Bu süreç, bireyin
hem çevresel uyaranları algılama hem de bu uyaranları anlamlandırarak
karar verme mekanizmasını harekete geçirme yeteneğini kapsamaktadır.
1 Öğr. Gör. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ayvacık Meslek Yüksekokulu serkanaksoy@
comu.edu.tr, 0000-0003-1160-3539
2 Doç. Dr. Balıkesir Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi, nahitozdayi@balikesir.edu.tr, 0000-
0002-5534-3153
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub636.c2752
82 | Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi
Esneklik ise, bireyin değişen koşullara uyum sağlama ve yeni durumlara karşı
uyarlanabilirlik gösterebilme yeteneği olarak değerlendirilmektedir (Santrock,
2012). Bu özellik, bireyin karşılaştığı engelleri aşmasında ve değişen talepler
doğrultusunda uygun çözümler geliştirmesinde hayati bir rol oynamaktadır.
Akti’ye (2024) göre esneklik, bireyin birden fazla karmaşık görevi aynı anda
üstlenebilmesi ve dinamik ihtiyaçlara karşı yenilikçi çözümler üretebilmesini
mümkün kılan temel bir özellik olarak öne çıkmaktadır. Özellikle karmaşık
işlerin yönetimi söz konusu olduğunda, esneklik bireyin başarısını belirleyen
önemli faktörlerden biridir.
Gündüz (2013), bilişsel esnekliği, bireyin değişen çevresel ve kişisel
koşullara uyum sağlama, zihinsel olarak alternatif seçenekleri değerlendirme,
karmaşık problemleri farklı açılardan ele alma ve zihinsel olarak esnek bir
yaklaşım sergileyebilme kapasitesi olarak tanımlamaktadır. Bu beceri, bireyin
problem çözme süreçlerinde yenilikçi yaklaşımlar geliştirmesini sağlarken,
olaylara daha geniş bir perspektiften bakabilmesine olanak tanır.
Beck (1976), bireylerin olaylar karşısında farklı düşünceler
geliştirebileceğini, çünkü karşı karşıya kaldıkları durumlarda çeşitli davranış
alternatiflerinin mevcut olduğunu ifade etmektedir. Ancak birey, bu
alternatiflerden birini seçmeden önce tüm seçeneklerin farkında olmalıdır.
Sadece en doğru seçeneği belirlemek değil, aynı zamanda diğer olası
seçenekleri de değerlendirebilmek önem taşımaktadır. Martin ve Andersen
(1998), bilişsel esnekliğin, bireyin farklı düşünceleri göz önünde bulundurma
ve değişen durumlara adapte olma becerisine katkı sağladığını belirtmektedir.
Bu bağlamda, bilişsel esneklik yalnızca bireyin içsel süreçlerini değil, aynı
zamanda çevresel uyaranlara verdiği tepkileri de şekillendiren kritik bir
faktör olarak öne çıkmaktadır. Özellikle bireyin yenilikçi ve etkili çözümler
üretebilmesi için bu yeteneğin geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Bilişsel Esnekliğin Yordayıcıları
Bilişsel esneklik, bireyin değişen koşullara adapte olma, alternatif
çözümleri tanıma ve problemlere yaratıcı yaklaşımlar geliştirme yeteneğini
ifade eder. Konuyla ilgili literatür incelendiğinde, bilişsel esnekliği etkileyen
önemli faktörler arasında stresle başa çıkma, eleştirel düşünme ve üretken
düşünme becerilerinin öne çıktığı görülmektedir (Yılmaz, 2024). Dinçer’e
(2024) göre, bireylerin kendilerini aşan ve engelleyici olarak algıladıkları
durumlara karşı verdiği çeşitli psikolojik ve fiziksel tepkiler, stres reaksiyonları
olarak tanımlanmaktadır.
Serkan Aksoy / Nahit Özdayı | 83
Şekil 1. Bilişsel Esnekliğin Yordayıcıları
Stres-Stresle Başa Çıkabilme ve Bilişsel Esneklik
Stres, bireyin dış çevre ile etkileşimi sonucunda ortaya çıkan gerilim
durumu olarak tanımlanabilir. Konuya ilişkin yapılan araştırmalardan
bazıları, stresin çevresel faktörler ile etkileşim sonucunda oluştuğunu öne
sürmüştür (Kotan, 2023). Bu bağlamda, bireyde stresin temel kaynağının,
dış çevredeki faktörler ve bireyin içinde bulunduğu durumun yarattığı baskı
olduğu ifade edilebilir.
Özen’e (2024) göre, stresin ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinden
biri, beklenmedik ve öngörülemeyen değişikliklerin meydana gelmesidir.
Diğer bir deyişle, bireyin olağan kabul ettiği bir durumun aniden
değişmesi, stresin kaynağı olabilir. Bu durumun, bilişsel esneklik ile benzer
bir doğrultuda hareket ettiği ve iki kavramın birbirini karşılıklı olarak
etkileyebildiği ifade edilmektedir (Yılmaz, 2024). Aynı zamanda, bu ilişki
bireyin bilişsel becerilerini nasıl kullandığını da ortaya koyabilir. Zira bireyler,
84 | Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi
bilişsel esneklik yeteneklerini devreye sokarak stresle daha etkili bir şekilde
başa çıkabilirler (Çuhadaroğlu, 2011).
Eleştirel Düşünme ve Bilişsel Esneklik
Facione’ye (2011) göre, eleştirel düşünme, doğru kararlar almayı ve
sorunlara etkili çözümler üretmeyi sağlayan temel bir beceridir. Scott
(2013), bilişsel esnekliğe sahip bireylerin karşılaştıkları sorunları farklı
perspektiflerden ele alarak alternatif çözüm yolları geliştirebildiklerini
belirtmektedir. Bu özellik, bireylerin eleştirel düşünme yeteneklerini
güçlendirmelerine katkı sağlamaktadır. Martin, Rubin ve Cheung’a (2010)
göre, bir sorunla karşılaşıldığında bilişsel esneklik, bireyin önceki bilgi ve
deneyimlerinden faydalanarak yenilikçi çözümler üretebilmesini mümkün
kılmaktadır. Bu bağlamda, bilişsel esneklik, bireyin önyargılardan uzak,
tarafsız ve açık fikirli bir şekilde değerlendirme yapmasına olanak tanır
(Martin, Rubin ve Cheung, 2010).
Üretken Düşünme ve Bilişsel Esneklik
Özen’e (2024) göre, üretkenlik sorunlarının çözümünde duyarlılık ve
anlayışla hareket etmek için sıra dışı ve yenilikçi yaklaşımlar geliştirilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda, üretken düşünme, bilişsel esnekliği
öngörebilecek önemli bir etken olarak görülmektedir (Kaya, 2021). Eleştirel
düşünen bireyler, bilgileri yalnızca olduğu gibi kabul etmek yerine, bunları
kendi deneyimlerine ve bilişsel birikimlerine dayanarak değerlendirir. Bu
süreçte, bilgiyi benzersiz bir perspektifle ele alma yeteneği de geliştirirler.
Bilişsel esnekliği etkili bir şekilde kullanabilmek için, bireyin bilgiyi eleştirel
bir yaklaşımla analiz etmesi büyük önem taşır (Yılmaz, 2024). Aksi takdirde,
bilgiyi sorgulamayan bir birey yeni koşullara uyum sağlamakta güçlük
çekebilir ve bilişsel esneklikten yararlanarak alternatif çözümler üretme
konusunda yetersiz kalabilir.
Bilişsel Esneklik Türleri
Sacharin (2009)’a göre, bilişsel esneklik; İlişkisel, düzenleyici ve dikkat
esnekliği olmak üzere üç tür bilişsel esneklik türünün bulunduğunu ifade
etmektedir.
Serkan Aksoy / Nahit Özdayı | 85
Şekil 2. Bilişsel Esneklik Türleri
İlişkisel Esneklik: İlişkisel esneklik, bireylerin karşılaştıkları sosyal ve
duygusal zorluklara uyum sağlama yeteneğini ifade etmektedir. Bu esneklik
türü, kişinin çevresindeki diğer bireylerle olan etkileşimlerinde meydana
gelen değişikliklere ve zorluklara karşı esnek, uyumlu ve sağlıklı tepkiler
verme kapasitesini içermektedir. Bu kapsamda, bireyin sosyal ilişkilerini
güçlendirmesine ve toplumsal bağlarını sürdürebilmesine ilişkisel esnekliğin
katkılar sunduğu söylenebilir. Kashdan ve Rottenberg (2010) bu konuda,
ilişkisel esnekliği yüksek olan bireylerin, duygusal stres ve sosyal baskı
altında bile, pozitif ve yapıcı iletişim kurma becerisine sahip olduklarını
belirtmişlerdir. Bu tür bireyler, zorlu durumlarda bile ilişkilerini sürdürme
yeteneği gösterirler, çünkü duygusal zorluklar karşısında bile çevrelerindeki
insanlarla sağlıklı bir etkileşim kurma yeteneğine sahiptirler. Özen (2024)
ise, ilişkisel esnekliğin, bireylerin sorun çözme süreçlerinde yeni ve yaratıcı
fikirler üretebilmeleri için önemli bir yapı taşı olduğunu vurgulamaktadır.
Bu bağlamda, ilişkisel esneklik yalnızca bireyin diğerleriyle olan iletişimini
etkilemekle kalmaz, aynı zamanda karşılaşılan problemleri çözme konusunda
86 | Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi
yenilikçi düşünme ve alternatif çözümler geliştirme yeteneğinin de güçlendiği
ifade edilebilir. İlişkisel esneklik, bireylerin sadece kendi duygusal ihtiyaçlarını
değil, aynı zamanda çevrelerindeki diğer insanların duygusal ihtiyaçlarını da
anlayarak empatik bir şekilde tepki vermelerini sağlamaktadır. Bu yetenek,
bireylerin zor durumlarla başa çıkabilme kapasitesini artırırken, aynı zamanda
sosyal ilişkilerde de dengeyi korumalarına olanak tanımaktadır.
Düzenleyici Esneklik: Düzenleyici esneklik, bireylerin değişen
koşullara ve kurallara uyum sağlama yeteneğini ifade eden önemli bir
beceridir. Çobanoğlu (2013), düzenleyici esnekliği, bireylerin çevresel
ve içsel faktörlerdeki değişimlere hızla adapte olabilme kapasitesi olarak
tanımlamaktadır. Bu esneklik, bireylerin sadece mevcut durumları
yönetmekle kalmayıp, aynı zamanda gelecekteki olasılıkları dikkate alarak
stratejik ve olumlu bir şekilde hareket etmelerini sağlamaktadır. Özen
(2024) ise düzenleyici esnekliği, ödül olasılıklarını dikkatlice belirleyerek
eski olasılıkların devam etmesine engel olmak olarak tanımlamaktadır. Başka
bir deyişle, düzenleyici esneklik, bireyi daha önce alışkın olduğu, belki de
eskimiş ve verimsiz durumlardan uzaklaştırarak, onu yeni, daha uygun ve
olumlu bir durum içinde tutmayı hedeflemektedir. Bu tanımlamalardan
hareketle, düzenleyici esneklik, bireylerin hem duygusal hem de bilişsel
süreçlerini etkin bir şekilde yönetme ve dengeleme becerisini içermektedir.
Bireyler, düzenleyici esneklik sayesinde, duygusal dalgalanmalara karşı direnç
gösterirken, aynı zamanda düşünsel süreçlerini de değişen koşullara uygun
şekilde yeniden şekillendirebilirler. Bonanno (2004), düzenleyici esneklik
kapasitesine sahip bireylerin, zorlu ve stresli durumlarla başa çıkabilme
konusunda daha başarılı olduklarını belirtmiştir. Bu bireyler, duygusal
dengeyi koruyarak, bilişsel süreçlerini esnek bir şekilde uyarlayarak zorlayıcı
durumlarını yönetmektedirler. Düzenleyici esneklik, bireylerin yalnızca anlık
tepkiler vermekle kalmayıp, aynı zamanda uzun vadeli uyum stratejileri
geliştirmelerine de olanak tanımaktadır. Bu esneklik, bir tür zihinsel ve
duygusal esneklik olarak, bireylerin yaşamlarını daha dengeli ve sağlıklı bir
şekilde sürdürebilmeleri için önemli bir rol oynamaktadır.
Dikkat Esnekliği: Sacharin (2009)’e göre, dikkat esnekliğini ise dikkati
farklı görevler veya farklı uyarıcılar arasında geçiş yapabilme becerisi olarak
tanımlanmaktadır. Dikkat esnekliği, bilişsel esnekliğin önemli bir parçasıdır
ve bireylerin farklı durumlar karşısında dikkatlerini nasıl ayarlayabileceklerini
göstermektedir. Dikkat esnekliği, özellikle alışılagelmişin dışındaki yeni
ya da dikkat gerektiren durumlarda önemli bir rol oynamaktadır. Birey,
beklenmedik bir olayla karşılaştığında, önce durumu değerlendirir, hangi
uyaranların önemli olduğunu belirler ve ona göre uygun bir tepki verir.
Cowan (2010)’a göre, bu süreç, kişinin bilişsel esnekliğini doğru şekilde
Serkan Aksoy / Nahit Özdayı | 87
kullanabilmesi için kritik bir adım olarak görülmektedir. Monsell (2003)’e
göre, dikkat esnekliği yüksek olan bireyler, çevrelerinden gelen değişken
uyaranlara uyum sağlayarak odaklanmalarını koruyabilmektedirler. Örneğin,
bireyler, iş yerinde ya da sosyal hayatında dikkatini birden fazla göreve
yönlendirmek zorunda kaldıklarında, bu esneklik türü sayesinde dikkatlerini
daha verimli kullanarak durumu yönetebilmektedirler (Monsell, 2003).
Bilişsel Esnekliğe Sahip Olan Bireylerin Özellikleri
Alanyazın incelendiğinde araştırmacılara göre bilişsel esnekliğe sahip
olan ve bu esneklik türü yüksek olan bireylerin özellikleri şu şekilde ifade
edilmektedir.
Değişen Durumlara Uyum Sağlama: Bilişsel esnekliği yüksek bireyler,
beklenmedik ve yeni durumlara hızla uyum sağlama yeteneğine sahiptirler.
Bu özellik, onların çevresel değişimlere ve zorluklara daha etkili bir şekilde
adapte olmalarını sağlar (Diamond, 2013).
Farklı Bakış Açılarını Anlama: Bilişsel esneklik, bireylerin farklı
perspektifleri anlamalarını ve değerlendirmelerini mümkün kılar. Bu, onların
daha açık fikirli olmalarını ve çeşitli durumlar karşısında daha anlayışlı
yaklaşımlar sergilemelerini sağlar (Scott, 2013).
Yaratıcı ve Yenilikçi Yaklaşımlar: Problem çözme ve karar verme
süreçlerinde bilişsel esnekliği yüksek bireyler, yaratıcı ve yenilikçi çözümler
üretme konusunda başarılıdırlar. Bu özellik, onların karşılaştıkları zorluklarla
başa çıkmada farklı ve etkin yollar geliştirmelerine olanak tanır (Runco ve
Acar, 2012).
Belirsizlikle Başa Çıkma: Bilişsel esnekliği yüksek bireyler, belirsizlik
ve karmaşıklık gibi zorlu durumlarla başa çıkma konusunda etkilidirler. Bu
özellik, onların stresli ve belirsiz ortamlarda dahi etkin bir şekilde performans
sergilemelerini mümkün kılar (Bonanno, 2004).
Alternatif Çözümler Üretme: Esnek düşünme becerileri sayesinde
bu bireyler, karşılaştıkları sorunlar için alternatif çözümler üretebilirler. Bu
beceri, onların problem çözme süreçlerinde daha çeşitli ve etkin stratejiler
geliştirmelerine yardımcı olur (Sternberg, 1985).
Öğrenmeye ve Gelişime Açık Olma: Bilişsel esnekliği yüksek bireyler,
yeni bilgileri öğrenmeye ve kişisel gelişimlerine sürekli olarak açık olurlar.
Bu durum, onların yaşam boyu öğrenme ve gelişim süreçlerine daha fazla
adapte olmalarını sağlar (Monsell, 2003).
88 | Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi
Stres ve Baskı Altında Etkili Çalışma: Bu bireyler, stresli ve baskı altında
olan durumlarla etkin bir şekilde başa çıkma yeteneğine sahiptirler. Bu özellik,
onların zorlu koşullar altında dahi yüksek verimlilikle çalışabilmelerini sağlar
(Tugade ve Fredrickson, 2004).
Görevler Arasında Geçiş Yapma: Bilişsel esnekliği yüksek olan bireyler,
farklı görevler arasında geçiş yapma ve çoklu görevleri yönetme konusunda
yetkinlik gösterirler. Bu, onların verimliliğini artırır ve çeşitli görevlerde
başarılı olmalarını sağlar (Monsell, 2003).
Eleştirel Düşünme ve Analitik Beceriler: Eleştirel düşünme ve analitik
becerileri güçlü olan bireyler, daha iyi kararlar almakta ve sorunları daha etkin
bir şekilde çözmekte başarılıdırlar. Bu beceriler, onların bilişsel süreçlerini
daha derinlemesine ele alabilmelerini sağlar (Facione, 2011).
Sosyal ve Duygusal Zekâ: Sosyal ve duygusal zekâları yüksek olan
bireyler, etkili iletişim kurma ve diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler geliştirme
konusunda başarılıdırlar. Bu özellik, onların sosyal etkileşimlerde daha
başarılı olmalarını sağlar (Kashdan ve Rottenberg, 2010).
Sporda Bilişsel Esneklik
Bilişsel esneklik, bireylerin değişen çevresel ve durumsal faktörlere
hızlı ve etkili bir şekilde uyum sağlama yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu
özellik, sporcuların performanslarını önemli ölçüde etkileyen ve onların
zorlu koşullar altında bile daha verimli çalışmalarını sağlayan bir beceridir.
Bilişsel esneklik, özellikle sporcuların stresli durumlarla başa çıkabilmelerine,
hızlı kararlar verebilmelerine ve değişen koşullara hızla adapte olmalarına
yardımcı olur. Bu açıdan bakıldığında, bilişsel esneklik, sporcuların sadece
bireysel performanslarını değil, genel spor hayatlarını da olumlu yönde
etkileyen temel bir beceri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilişsel esnekliği
yüksek olan sporcular, çevresel değişimlere, zorluklara ve baskılara hızla
uyum sağlayabilmektedirler. Bu beceri, onların odaklanma yeteneklerini
artırırken, farklı görevler arasında geçiş yapabilmelerini ve birden fazla
görevi aynı anda yerine getirebilmelerini sağlamaktadır. Ayrıca, bilişsel
esneklik, sporcuların sorunlara yaratıcı ve yenilikçi çözümler geliştirmelerine
katkılar sağlamaktadır. Problem çözme süreçlerinde daha etkili olan bu
sporcular, kararlarını hızla ve doğru bir şekilde verebilmektedirler. Bu beceri,
sporcuların sadece mental değil, aynı zamanda fiziksel anlamda da daha
verimli olmalarını sağlamaktadır (Monsell, 2003; Runco ve Acar, 2012;
Diamond, 2013; Yarayan, Turhan & Tekkurşun Demir, 2023).
Yarayan, Turhan ve Tekkurşun Demir (2023) tarafından yapılan bir
araştırmada, bilişsel esnekliğin sporcularda oldukça önemli bir rol oynadığına
Serkan Aksoy / Nahit Özdayı | 89
dair bulgular ortaya konmuştur. Dennis ve Wal (2010) tarafından geliştirilen
ve Sapmaz ve Doğan (2013) tarafından Türkçe’ye uyarlanan Bilişsel Esneklik
Envanteri, bu alandaki araştırmaların geçerliliğini ve güvenilirliğini ortaya
koymuş, sporcular arasında yapılan testlerle bilişsel esnekliğin ölçülmesi
mümkün hale gelmiştir. Bilişsel esneklik, aynı zamanda sporcuların stres
ve baskı altında bile etkili bir şekilde performans göstermelerini sağlayan
bir beceridir. Bu beceri, sporcuların farklı görevler arasında geçiş yapabilme
yeteneklerini güçlendirirken, birden fazla göreve odaklanmalarını da
mümkün kılmaktadır. Monsell (2003) tarafından yapılan bir çalışmada, görev
değiştirme becerisi ile bilişsel esneklik arasındaki ilişki vurgulanmış ve bu
becerilerin sporcuların performansını olumlu yönde etkilediği belirtilmiştir.
Bunun yanı sıra, bilişsel esneklik, sporcuların yaratıcı ve yenilikçi çözümler
geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Runco ve Acar (2012) tarafından
yapılan bir araştırmada, yaratıcı düşünme ve bilişsel esneklik arasındaki ilişki
detaylı bir şekilde incelenmiş ve sporcuların yaratıcı yaklaşımlar geliştirme
yeteneği ile bilişsel esnekliklerinin paralel bir şekilde arttığı ortaya konmuştur.
Konu ile ilgili araştırmacılar tarafından yapılan çalışmalar incelendiğinde;
sporcuların problem çözme ve karar verme süreçlerinde bilişsel esnekliğin
büyük bir rol oynadığı göstermektedir. Özellikle sporcular zorlu ve belirsiz
durumlarla karşılaştıklarında, bilişsel esnekliğe sahip sporcuların, sorunlara
yeni açılardan yaklaşarak daha etkili çözümler ürettikleri ifade edilebilir.
Spor Bilimleri Alanında Bilişsel Esneklik ile İlgili Yapılan
Araştırmalar
Sporcuların bilişsel esneklik ve empatik eğilim düzeylerini inceleyen
Özen (2024), sporla uğraşan yetişkin bireylerin bilişsel esneklik ile empatik
eğilimleri arasında pozitif bir ilişki olduğunu ve bilişsel esneklik düzeylerinin
arttıkça empatik eğilimlerin de arttığını belirtmiştir. Bu bulgu, sporcuların
bilişsel esnekliklerinin, empatik anlayışlarını ve sosyal etkileşimlerini
güçlendirdiğini göstermektedir.
Özcan (2022) ise, lise düzeyindeki müsabık sporcuların algıladıkları stres,
bilişsel esneklik ve odaklanmış dikkat becerileri üzerinde yaptığı çalışmada,
bilişsel esneklik puanları arttıkça, sporcuların algıladıkları stresin azaldığını
ifade etmiştir. Bu bulgu, bilişsel esnekliğin, stresle başa çıkmada önemli bir
faktör olduğunu ortaya koymaktadır.
Karate branşında mücadele eden sporcuların bilişsel esneklik ve karar
verme becerilerini inceleyen Kara (2020), sporcuların bilişsel esneklik
düzeyleri ile karar verme stilleri arasında anlamlı bir ilişki bulmuştur. Bu
90 | Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi
sonuç, bilişsel esnekliğin, sporcuların hızlı ve doğru kararlar alabilme
yeteneklerini desteklediğini göstermektedir.
Antrenör davranışlarının bilişsel esneklik üzerindeki etkisini araştıran
Özbey (2019), sporcuların bilişsel esnekliklerinin antrenör davranışlarından
olumsuz ya da olumlu yönde etkilenmediğini bulmuştur. Bu bulgu, bilişsel
esnekliğin, antrenörle olan etkileşimden bağımsız olarak sporcuların bireysel
bir özelliği olduğunu düşündürmektedir.
Bireysel ve takım elit sporcularının zihinsel antrenman düzeyleri ile bilişsel
esneklik durumlarını inceleyen Kaya (2022), sporcuların zihinsel antrenman
düzeylerinin arttıkça bilişsel esnekliklerinin de arttığını tespit etmiştir.
Zihinsel becerilerin, bilişsel esneklik üzerinde önemli bir etkisi olduğu bu
bulguyla ortaya konmuştur.
Karadağ (2023) tarafından yapılan bir araştırmada ise, bireysel ve
takım sporcularında bilişsel esneklik, sportif öz güven ve spora özgü başarı
motivasyonu arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırma sonuçları, bilişsel
esneklik ile sportif öz güven ve başarı motivasyonu düzeyleri arasında pozitif
bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bu bulgu, bilişsel esnekliğin sporcuların
özgüvenlerini ve motivasyonlarını artırmada etkili olduğunu işaret
etmektedir.
Özkal (2024) ise, boksörlerin sporda kaygı, bilişsel esneklik ve mental iyi
oluş düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırma, boksörlerin bilişsel
esneklik düzeyleri arttıkça, kaygı seviyelerinin azaldığını ve mental iyi oluş
düzeylerinin yükseldiğini göstermektedir. Bu bulgu, bilişsel esnekliğin,
sporcuların zihinsel sağlığını iyileştirmede önemli bir rol oynadığını ortaya
koymaktadır.
SONUÇ
Sporda bilişsel esneklik kavramının değerlendirilebilmesi amacıyla
gerçekleştirilen bu bölümde sonuç olarak; bilişsel esnekliğin sporcuların
performansını, stresle başa çıkma becerilerini, empatik eğilimlerini ve genel
zihinsel iyi oluşlarını olumlu yönde etkileyen önemli bir faktör olduğu
söylenebilir. Araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda elde
edilen sonuçlardan hareketle; bilişsel esnekliğin, sporcuların hem bireysel
hem de takım sporlarındaki başarılarını artıran ve zihinsel sağlıklarını
iyileştiren kritik bir beceri olduğunu ifade edilebilir.
Serkan Aksoy / Nahit Özdayı | 91
Kaynakça
Akti, C. G. (2024). Üniversite Öğrencilerinin Empatik Eğilim, Bilişsel Esneklik ve
Problem Çözme Becerileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Rehberlik ve Psikolojik danışmanlık Anabilim Dalı, Mersin.
Beck, A. T. (1979). Cognitive therapy and the emotional disorders. Penguin.
Bonanno, G. A. (2004). Loss, trauma, and human resilience: Have we unde-
restimated the human capacity to thrive after extremely aversive events?
American Psychologist, 59(1), 20-28.
Budak, S. (2009). Psikoloji sözlüğü, (Dördüncü basım). Ankara: Bilim ve Sanat
Yayınları.
Cowan, N. (2010). The magical mystery four: How is working memory capa-
city limited, and why?. Current Directions in Psychological Science, 19(1),
51-57.
Çobanoğlu, A. A. (2013). Harmanlanmış Öğrenmenin Öğrencilerin Erişilerine,
Algıladıkları Bilişsel Esneklik Düzeylerine ve Öz Düzenleyici Öğrenme Be-
cerilerine Etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, İzmir.
Çuhadaroğlu, A. (2011). Bilişsel esnekliğin yordayıcıları. Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Dennis J. ve Vander Wal, J.S. (2010). The Cognitive Flexibility Inventory: Inst-
rument Development and Estimates of Reliability and Validity. Cognitive
Therapy & Research, 34(3), 241-253.
Dennis J. ve Vander Wal, J.S. (2010). The Cognitive Flexibility Inventory: Inst-
rument Development and Estimates of Reliability and Validity. Cognitive
Therapy & Research, 34(3), 241-253.
Diamond, A. (2013). Executive functions. Annual Review of Psychology, 64,
135-168.
Dinçer, E. (2024). Beliren Yetişkinlerin Kariyer Streslerinde Belirsizliğe Karşı Ta-
hammülsüzlük, Bilişsel Esneklik ve Algılanan Sosyal Desteğin Rolü. Yayım-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisan-
süstü Eğitim Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, İstanbul.
Facione, P. A. (2011). Critical thinking: What it is and why it counts. Insight
Assessment
Gündüz, B. (2013). Bağlanma stilleri, akılcı olmayan inançlar ve psikolojik
belirtilerin bilişsel esnekliği yordamadaki katkıları. Kuram ve Uygula-
mada Eğitim Bilimleri, Educational Sciences: Theory and Practise, 13(4),
2071-2085.
Kara, M. (2020). Karate branşındaki sporcuların karar verme stilleri ile bilişsel es-
neklik düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Li-
92 | Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi
sans Tezi, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı, Sakarya.
Karadağ, C. C. (2023). Bireysel ve takım sporcularında bilişsel esneklik, sportif öz gü-
ven ve spora özgü başarı motivasyonunun incelenmesi. Yayımlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Beden
Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Aksaray.
Kashdan, T. B. ve Rottenberg, J. (2010). Psychological flexibility as a funda-
mental aspect of health. Clinical Psychology Review, 30(7), 865-878.
Kaya, G. E. (2021). Kadınlarda öz şefkat ve bilişsel esneklik ile sağlığı geliştirme
arasındaki ilişki. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Düzce Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Düzce.
Kaya, H. (2022). Bireysel ve takım elit sporcularda zihinsel antrenman düzeyleri ve
bilişsel esneklik durumlarının incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Atatürk Üniversitesi, Kış Sporları ve Spor Bilimleri Enstitüsü, Be-
den Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Erzurum.
Kotan, R. (2023). Öğretmenlerin Mesleki Kişilik Tiplerine Göre Stresli Durumlar-
da Bilişsel Kontrol ve Bilişsel Esneklik Düzeylerinin İncelenmesi. Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Kış Sporları ve Spor Bilim-
leri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Erzurum.
Martin, M. M. ve Andersen, C. M. (1998). The cognitive flexibility scale: Three
validity studies. Communication Reports, 11(1), 1-9.
Martin, M. M., Rubin, R. B. ve Cheung, H. S. (2010). Dierences in cognitive
exibility among college students with high and low communication appre-
hension. Perceptual and Motor Skills, 110(2), 547-552.
Monsell, S. (2003). Task switching. Trends in Cognitive Sciences, 7(3), 134-140.
Özbey, M. (2019). Antrenör davranışları ile bilişsel esneklik arasındaki ilişkinin
incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla Sıktı Koçman
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Spor Yöneticiliği Anabilim Dalı,
Muğla.
Özcan, N. (2022). Algılanan Stres ile Bilişsel Esnekliğin Yürütücü İşlevler Açı-
sından İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniver-
sitesi, Kış Sporları ve Spor Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor
Anabilim Dalı, Erzurum.
Özen, O. (2024). Sporcuların Empatik ve Bilişsel Esnekliklerinin Değerlendirilmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üni-
versitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim
Dalı, Sakarya.
Özkal, E. (2024). Boksörlerin sporda kaygı, bilişsel esneklik ve mental iyi oluş düzey-
leri arasındaki ilişkinin farklı değişkenler açısından incelenmesi. Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Kış Sporları ve Spor Bilim-
leri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Erzurum.
Serkan Aksoy / Nahit Özdayı | 93
Runco, M. A. ve Acar, S. (2012). Divergent thinking and creative potential.
Creativity Research Journal, 24(1), 66-75.
Sacharin, V. (2009). The influence of emotions on cognitive flexibility. (Doctoral
Thesis). University of Michigan, Department of Psychology, Michigan.
Santrock, J. W. (2012). Yaşam boyu gelişim. On üçüncü basım. Ankara: Nobel
Akademik Yayıncılık (Türkçe Çeviri:, Ed.: Galip Yüksel, s. 8). Ankara.
Sapmaz F., Doğan, T. (2013). Assessment of cognitive flexibility: Reliability and
validity studies of Turkish version of the Cognitive Flexibility Inventory.
Ankara University Journal of Faculty of Educational Sciences (JFES), 46(1),
143-162.
Scott, W. (2013). The psychology of exible and rigid thinking. In Handbook of
Psychological and Educational Assessment of Children.
Sternberg, R. J. (1985). Beyond IQ: A triarchic theory of human intelligence.
Cambridge University Press.
Tugade, M. M. ve Fredrickson, B. L. (2004). Resilient individuals use positive
emotions to bounce back from negative emotional experiences. Journal of
Personality and Social Psychology, 86(2), 320-333.
Yarayan, Y., Turhan, M. Ö. ve Tekkurşun Demir, G. (2023). “Bilişsel Esneklik
Envanterinin Sporcular İçin Uyarlanması: Geçerlik ve Güvenirlik Çalış-
ması.” Gaziantep Üniversitesi Spor Bilimleri Dergisi, 8(3), 221-240.
Yılmaz, O. (2024). Algılanan helikopter ebeveyn tutumlarının yaşam doyumuna et-
kisinde bilişsel esneklik ve sosyal karşılaştırmanın aracı rolü. (Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi). Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Konya.
94 | Sporda Bilişsel Esneklik Kavramının Değerlendirilmesi
95
Bölüm 7
Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı
Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi
Serkan Aksoy1
Özet
Sporda başarısızlık korkusu, sporcuların performanslarını olumsuz yönde
etkileyebilecek önemli bir psikolojik faktördür. Sporcular, başarıya ulaşma
konusunda kendilerine büyük hedefler koyarken, başarısızlık korkusu bu
hedeflere ulaşamama düşüncesiyle birleşerek, sporcuların kaygı seviyelerinin
de artmasına da neden olan bir unsudur. Sporcuların psikolojik yapılarında
meydana gelen bu korku durumu ise, kaygının açığa çıkmasına neden
olmaktadır.
Sporda başarısızlık korkusunun kaygı üzerindeki etkisinin değerlendirilebilmesi
amacıyla gerçekleştirilen bu bölümde sonuç olarak; sporcularda başarısızlık
korkusunun varlığının sporcuların içsel dünyalarında birtakım olumsuz
duygusal durumun açığa çıkmasına neden olduğu ifade edilebilir. Sporcuların
psikolojik yapılarında meydana gelen bu durum, kaygının artmasına neden
olarak, sporcuların müsabaka anında performanslarını istedikleri şekilde
sergileyememelerine neden olmaktadır. Bu kapsamda sporcuların kaygı
durumlarını etkili bir şekilde yönetmeleri gerektiği söylenebilir.
Korku
Rachman (2004), korkuyu, bireyin dış dünyadan algıladığı tehditlere
karşı verdiği duygusal tepki durumu olarak ifade etmektedir. Bu tanım,
korkunun bireysel ve çevresel etkileşimlerde oldukça önemli rol oynadığını
göstermektedir. Araştırmacılar, korkunun biyolojik süreçler bağlamında,
organizmayı zarar verici veya acı verici durumlara karşı koruma işlevi
gördüğünü vurgulamaktadır. Ayrıca, bu duygunun insan yaşamının normal
gelişim sürecinde önemli bir yapı taşı olduğu dile getirilmektedir (Gullone,
2000).
1 Öğr. Gör. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ayvacık Meslek Yüksekokulu
serkanaksoy@comu.edu.tr, 0000-0003-1160-3539
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub636.c2753
96 | Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi
Korkunun, yalnızca bireyi tehlikelerden korumakla kalmayıp, aynı zamanda
bireysel gelişimi desteklediği de araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir.
Özellikle korku duygusuyla etkili bir şekilde başa çıkabilme yetisi, bireyin
psikolojik dayanıklılığına ve öz güvenine olumlu katkılar sağlamaktadır
(Cankurtaran, 2021). Dökmen (2003) ise korkuların, bireyler üzerinde
güçlü bir güdüleyici etkisi olduğuna dikkat çekmiştir. Bu durum, korkunun
sadece bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda uyum sağlama ve
işlevselliği artırmaya yönelik bir araç olarak da değerlendirilebileceğine işaret
etmektedir.
Başarısızlık Korkusu
Başarısızlık korkusu kavramı, ilk kez Atkinson (1957) tarafından “başarısız
olmanın sonucunda yaşanan utanç deneyimine eğilim ve bu utançla başa
çıkma kapasitesi” olarak tanımlanmıştır. Bu kavram, insan davranışlarını
anlamak için kritik bir bileşen olarak değerlendirilmektedir. Kaygı ve
utanç gibi duygular, başarısızlık korkusunun temelinde yer alan psikolojik
faktörlerdir (Conroy, 2001). Utanç, bireyin kendisine yönelik olumsuz
değerlendirmelerden kaçınma çabası ile yakından ilişkilidir ve genellikle geri
çekilme ve kaçınma eğilimlerine yol açan güçlü bir duygusal deneyim olarak
tanımlanır (Mascolo ve Fischer, 1995).
Başarısızlık korkusu, bireyin doğuştan getirdiği ve hayatı boyunca
sürdürdüğü önemli bir duygusal ve bilişsel deneyimdir. Vealey (2008), bu
korkunun bireyin önemli konularda yeterlilik sağlama çabasının doğal bir
parçası olduğunu ifade etmektedir. Atkinson (1957), birey bir görevle karşı
karşıya kaldığında iki temel güdünün harekete geçtiğini belirtmiştir: başarı
elde etme güdüsü ve başarısızlıktan kaçınma güdüsü. Bu iki güdü, bireyin
davranışsal tepkilerini ve motivasyonel süreçlerini yönlendirmektedir.
Başarısızlık korkusu, çoğunlukla başarısızlıktan kaçınma güdüsü ile eş
anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Başarı, genellikle bireyin belirli bir hedefe ulaşması veya istenen bir
sonuca varması olarak tanımlanırken, başarısızlık bunun aksine, hedeflenen
noktaya ulaşılamaması veya beklenen sonucun gerçekleşmemesi durumudur.
Bu durum, başarısızlık deneyimi yaşayan bireylerde yoğun bir kaçınma
duygusunu tetikleyebilir (Singh, Corner ve Pavlovich, 2007). Bu kaçınma
eğilimi, başarısızlık korkusunun temel yapısını oluşturmaktadır (Yıldırım,
2022).
Başarı elde etme güdüsü, bireyin çabalarının ödüllendirileceği beklentisi
ile şekillenirken, başarısızlıktan kaçınma güdüsü genellikle başarısızlığın
cezalandırılacağına dair bir algıyı içermektedir (McClelland, Atkinson, Clark
Serkan Aksoy | 97
ve Lowell, 1953). Atkinson’a (1957) göre, başarısızlık korkusu, bireyin
başarıya ulaşma ihtimalinin belirsiz olduğu durumlarda daha belirgin hale
gelir. Eğer birey, başarılı olacağı konusunda kesin bir güvene sahip değilse,
bu durum, başarısızlık korkusunun ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır.
Başarısızlık Korkusu Yaşayan Bireylerin Özellikleri
Başarısızlık korkusu, bireylerin başarıyı elde etme konusunda belirsizlik
yaşadıkları ve bu belirsizliğin yarattığı kaygıyı yönetmeye çalıştıkları
bir durumdur. Atkinson (1987) bu korkuyu, bireyin başarısızlıkla
sonuçlanacak bir durumda utancı deneyimleme kapasitesi ve eğilimi
olarak tanımlamaktadır. Başarısızlık korkusu, başarma umudu düşük olan
bireylerin, performanslarının başkaları tarafından değerlendirileceği kaygısını
taşımalarına neden olabilmektedir. Kapıkıran (1999)’na göre başarısızlık
korkusu yaşayan bireylerin genellikle başkalarının onayına ihtiyaç duydukları
ve bir görevi başarmaktan emin olmadıklarında, bu görevden kaçınma
davranışı sergiledikleri ifade edilmektedir.
Başarısızlık korkusu olan bireyler, görevleri yerine getirirken zorluklarla
karşılaştıklarında kendilerini tehdit altında hissetmektedirler. Bu kişiler, ya
başarılı olacaklarını bildikleri görevleri seçerler ya da başarı şansı düşük olan
görevleri tercih ederler. Başarı şansının yüksek olduğu görevlerde başarıyı
garantiledikleri için korku yaşamazlar, ancak herkes için düşük başarı şansı
olan görevlerde, savunmalarını yapabilecekleri bahaneleri vardır (Kapıkıran,
1999). Kapıkıran (1999) tarafından ifade edilen bu durum, bireylerin
başarıyı garanti altına almak istediklerini ve başarısızlıkla karşılaşmaktan
kaçındıklarını göstermektedir.
Başarısızlık korkusu yaşayan bireyler, hedef belirlerken gerçekçi olmayan
hedefler seçme eğilimindedirler. Bu kişiler, başarılması düşük olasılığa sahip
hedeflere ulaşmak için aşırı çaba harcarlar, ancak karşılaştıkları ilk başarısızlıkta
bu çabalarını bırakabilirler. Bu kişiler, insanların gözünde başarısız olmak
istemedikleri için hemen başarıya ulaşmak isterler (Kapıkıran, 1999).
Başarısızlık korkusu, yalnızca bireylerin kişisel duygusal durumlarını
değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerdeki problemleri de etkilemektedir.
Örneğin, okul çağında olumsuz geri bildirim alan bireyler, düşük benlik
saygısı geliştirebilmekteler ve bu da ilerleyen yıllarda gerçek potansiyellerini
gösterememelerine neden olabilmektedir (Kapıkıran, 1999).
Başarısızlık korkusunun, fiziksel ve zihinsel sağlık sorunlarıyla da
bağlantılı olduğuna dair araştırma sonuçlarının yer aldığı görülmüştür.
Bruce ve Barlow (1990) tarafından yapılan bir araştırmada; başarısızlık
korkusunun baş ağrıları, yeme bozuklukları ve erektil işlev bozukluğu gibi
98 | Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi
sağlık problemleriyle ilişkili olduğunu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, Conroy
ve Coatsworth (2007), başarısızlık korkusunun fiziksel aktiviteyi bırakmanın
olası bir nedeni olduğunu ifade etmişlerdir. Bunun yanında, Conroy ve Elliot
(2004), başarısızlık korkusunun spor performansı kaygılarıyla da bağlantılı
olduğu ifade etmişlerdir.
Sporda Başarısızlık Korkusu
Sporcular, büyük hedefler peşinden koşarken, örneğin bir şampiyonluk
kazanmak için yoğun bir çaba harcadıklarında, başarısızlık korkusunun etkisi
altına girebilmektedirler. Bu korku, sporcuların, istediklerini elde edememe
düşüncesiyle tetiklenmekte ve yoğun bir şekilde başarısızlıkla karşılaşma
kaygısı yaşanmaktadır (Şeker, 2017). Özellikle sporda, başarı ve başarısızlık
kavramlar; sportif performans üzerinde belirleyici rol oynayan faktörlerdir.
Conroy, Poczwardowski ve Henschen (2001), başarısızlık korkusunun bazen
sporcuların performansını artırabileceğini, ancak bazı durumlarda ise tam
tersine, performansın olumsuz yönde etkilenebileceğini ifade etmektedirler.
Bu bağlamda başarısızlık korkusu ile ilgili olarak; sporcuların daha fazla
odaklanmalarını sağlayarak onları motive edebilirken, diğer taraftan
aşırı kaygıya yol açarak performanslarını engelleyebilen bir unsur olduğu
söylenebilir.
Başarısızlık korkusu, sporda sadece bireysel değil, aynı zamanda duygusal
ve psikolojik anlamda da önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Araştırmacılar
tarafından yapılan çalışmalarda, başarısızlık korkusunun, sporcuların
performanslarını doğrudan etkileyen önemli bir faktör olduğu ortaya
koyulmuştur. Conroy, Willow ve Metzler (2002), Coreia, Rosado, Serpa
ve Ferreira (2017), Correia ve Rosado (2018), Sagar ve Jowett (2012) ve
Sagar, Lavallee ve Spray (2009) gibi araştırmacılar, başarısızlık korkusunun,
sporcuların performansını tehdit eden bir unsur olarak kabul edildiğini ifade
etmişlerdir.
Conroy (2001) tarafından başarısızlık korkusunun, performans kaygısı
ve utanma duygusu gibi olumsuz duygusal sonuçlara yol açabileceği ifade
edilmektedir. Bu korku ile başa çıkamayan bireyler, genellikle yetersizlik
duygusuyla baş başa kalır ve olumsuz sonuçlardan kaçınmak için çaba
sarf etmektedirler. Elliot ve Sheldon (1997) ise, başarısızlık korkusunun,
bireylerde daha çok olumsuz duygulara yol açarak, onlara kaçınma davranışları
geliştirme eğilimi kazandırdığını belirtmişlerdir. Sporcular, başarısızlıkla
karşılaştıklarında utanç ve kaygı gibi duygusal tepkiler sergileyebilirler. Bu
durum, sporcuların hem mental hem de fiziksel performanslarını olumsuz
yönde etkileyebilmektedir.
Serkan Aksoy | 99
Yıldırım (2022)’a göre; sporda başarısızlık korkusunun ortaya çıkmasına
neden olan çeşitli faktörleri şu şekilde sıralanmaktadır;
• Sporcular, oyun veya maç sırasında kazanma arzusunu yoğun bir
şekilde hissederken, aynı zamanda kaybetme korkusuyla da karşı
karşıya kalabilirler.
• Kaybetmeleri durumunda, çevrelerinden gelebilecek olumsuz
değerlendirmelerden çekinme duygusu yaşanabilir.
• İstedikleri seviyede performans gösteremediklerinde, başkalarından
utanma korkusu, sporcuların içsel streslerini artırabilir.
• Kendilerine güvenen aile, arkadaş veya koç gibi paydaşlarını hayal
kırıklığına uğratma düşüncesi, sporcuların başarı baskısını daha da
artırabilir.
• Sporcular, başkalarının kendilerinden beklentilerini karşılayamama
korkusu yaşayabilirler, bu da onların performansını olumsuz
etkileyebilir.
• Başarı durumunda kazanılacak saygı, takdir ve onayın kaybedilme
korkusu, sporcuların içsel kaygılarını tetikleyebilir.
• Çok yoğun çaba harcadıktan sonra başarısız olma korkusu, sporcuları
yetersizlik duygusu ile baş başa bırakabilir ve onlara kaygı yaratabilir
(Şeker, 2017).
Kaygının Tanımı ve Korku Kavramında Farkı
Kaygı, bireylerin karşılaştıkları durumlar karşısında geleceğe yönelik
olumsuz sonuçlar yaşama korkusu ve bu durumlarla başa çıkamama endişesini
ifade etmektedir. Bu duygu, genellikle başarısızlık ya da daha kötü sonuçlarla
karşılaşma korkusundan kaynaklanır ve bireylerin bu durumlarla mücadele
etmek yerine kaçınma davranışı sergilemelerine yol açar (Antony ve Swinson,
2000). Kaygı, bireylerin dış dünyada bir tehdit algısı geliştirdiği veya içsel
bir tehdit olarak değerlendirdiği herhangi bir durumda yaşadıkları bir duygu
olarak da açıklanabilir. Ayberk (2011), kaygıyı daha geniş bir perspektiften
ele alarak, bireyin tehdit algısı veya tehlike karşısında duygusal, davranışsal ve
fiziksel değişiklikler yaşadığı bir durum olarak tanımlamaktadır. Bu durum,
bireyin kontrolü dışında gelişen ve öznel deneyimlerini yansıtan bir süreci
yapısı içerisinde barındırmaktadır.
Bolat (2023) kaygı ve korku arasındaki üç ana farkı belirtmiştir. Birincisi,
kaynak farkıdır; korkunun kaynağı belirginken, kaygının kaynağı belirsizdir.
İkincisi, şiddet farkıdır; korku, kaygıya kıyasla daha yoğun ve şiddetlidir.
100 | Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi
Üçüncü fark ise süredir; kaygı, korkuya oranla daha uzun süre devam
eder. Bu üç ana fark, kaygının oluşumunda etkili olan dört faktöre dayanır.
Birincisi, alışılmış ortamın değişmesidir; bir ortamın değişmesi, bireyin
kaygı duymasına neden olabilir. İkincisi, olumsuz sonuçların ortaya çıkma
ihtimali ile ilgilidir; birey, kötü sonuçların doğabileceği düşüncesiyle kaygı
duyabilir. Üçüncüsü, bireyin inandığı bir düşünceye ters düşen bir davranış
sergilemesidir; bu çelişki, kaygıyı tetikleyebilir. Dördüncü etken ise gelecekte
yaşanacak olayların belirsizliğidir; geleceğe dair belirsizlik, kaygıyı artıran bir
faktördür (Cüceloğlu, 1992).
Kaygının Nedenleri
Kaygı, bireyin iç ve dış dünyasından kaynaklanan kontrol edilemeyen
bir tehdit ya da tehlike ihtimali karşısında yaşadığı karmaşık bir duygudur.
Bu duygu, kişinin algıladığı tehditlere göre şekillenir ve yaşanan durumun,
bireyin kişisel yorumlamalarına göre kaygıya yol açabileceği ifade edilebilir.
Cüceloğlu (2005), kaygının oluşumunda etkili olan bir dizi faktörü şu
şekilde sıralamaktadır:
1. Desteğin Verilmemesi veya Çekilmesi: Kişi, alışık olduğu çevreden
uzaklaştığında, tanıdık desteklerin bulunmaması nedeniyle kaygı
duymaya başlamaktadır. Yeni bir çevrede, bilinen güven unsurlarının
eksikliği, bireyin güvensizlik hissi yaratmasına yol açmaktadır.
2. Olumsuz Bir Sonuç Beklemek: Kaygı, çoğunlukla bireyin, bir olayın
olumsuz bir sonuca yol açabileceği endişesinden kaynaklanmaktadır.
Bu durum, bireyin geleceğe dair belirsizlik ve olumsuzluk korkusu
hissetmesine sebep olmaktadır. Kişi, olası olumsuz durumların
gerçekleşme olasılığını düşündükçe kaygı seviyesinin arttığını
hissetmektedir.
3. İçsel Çelişki: Birey, sahip olduğu inançlarla gerçekleştirdiği eylemler
arasında bir tutarsızlık veya çelişki fark ettiğinde kaygı ve gerginlik
yaşamaktadır. Bu çelişki, bireyin içinde rahatsızlık yaratmakta ve
çözülene kadar bu gerilim devam etmektedir. Bu durum, birey üzerinde
uzun süreli bir baskının meydana gelmesine neden olmaktadır.
4. Belirsizlik: Geleceğe dair bilinmezlik, kaygının en önemli
tetikleyicilerinden biridir. İnsanlar, ne olacağı konusunda net bilgi
sahibi olmadıkları için gelecekle ilgili belirsizlik içinde olmak kaygıyı
da arttırmaktadır. Gelecekteki olumsuz olaylardan ziyade, bilinemeyen
bir durumu tahmin etmenin yaratacağı kaygı, bireyin rahatsız olmasına
neden olmaktadır.
Serkan Aksoy | 101
Bunların dışında, bireyin kaygı düzeyini etkileyebilecek başka faktörler de
bulunmaktadır. Yaş, ebeveyn tutumları, ailedeki kardeş sayısı, bireyin eğitim
durumu ve sosyo-ekonomik düzey gibi etkenler, kaygıyı artıran veya azaltan
unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır (Alisinanoğlu ve Ulutaş, 2000). Bu
faktörlerin her biri, bireyin kaygı yaşamasına neden olan psikolojik süreçleri
şekillendirebilmekte ve bu süreçler, bireyin davranışlarını ve genel psikolojik
durumunu etkileyebilmektedir.
Kaygının doğasında, belirli bir seviyeye kadar yararlı olabileceği de
göz önünde bulundurulmalıdır. Kaygının derecesi ve üstlenilmesi gereken
görevlerin zorluk düzeyi, kaygının olumlu ya da olumsuz etkilerini belirleyen
faktörlerdir. Zor bir görevi başarmada yüksek kaygı, genellikle olumsuz
sonuçlar doğurabilirken, daha basit görevlerde orta seviyede bir kaygı,
bireyin daha erken ve etkin bir şekilde görevini tamamlamasına yardımcı
olabilmektedir. Cüceloğlu (2004) bu durumu, kaygının başarıya olan
etkisini anlamak için kaygının derecesini ve görevin zorluk derecesini dikkate
almanın önemli olduğunu belirtmiştir.
Kaygının Sportif Performansa Etkisi
Günümüzde kaygı ile ilgili yapılan çalışmalar, giderek daha fazla ilgi
görmekte ve farklı alanlarda geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. Özellikle
spor ortamlarında yer alan sporcular, antrenörler ve hakemler, kaygının
performans üzerindeki etkilerini anlamak amacıyla çeşitli araştırmalara dahil
olmuştur. Performans sporlarından egzersize, profesyonel sporculardan
amatör sporculara, bireysel sporlardan takım sporlarına kadar birçok farklı
spor dalında kaygı düzeyinin etkileri incelenmiştir (Tsopani, Dallas ve
Skordilis, 2011).
Sporcular, kaygı düzeylerine bağlı olarak çeşitli psikolojik ve fiziksel
sorunlar yaşayabilmektedirler. Kaygı, sporcuların genellikle hızlı ve doğru
bir şekilde yapabildikleri davranışları ve yeteneklerini de etkileyebilen bir
unsudur. Kaygı seviyesinin yükselmesi durumunda, sporcuların daha önce
zorlanmadan gerçekleştirebildikleri hareketleri unutma, yapamama ya da
sergileyememe gibi zorluklarla karşılaşmaları beklenebilmektedir. Bu durum,
karar verme süreçlerini de olumsuz etkileyerek, yanlış kararların alınmasına
neden olmaktadır (Başaran ve diğerleri, 2009). Kahraman (2024),
kaygı düzeyinin yükselmesiyle birlikte sporcuların aldıkları kararların
yanlışlaşabileceğini ve bu durumun sporcuların gerçek potansiyellerini ortaya
koymalarını engelleyebileceğini vurgulamaktadır. Yüksek baskı altında olan
sporcular, antrenmanlarda mükemmel bir şekilde yapabildikleri hareketleri
kaygı nedeniyle yanlış bir şekilde uygulayabilmektedirler (Gümüş, 2002). Bu
102 | Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi
tür durumlar ise, sporcuların kaygıya bağlı performans kayıpları yaşamasına
neden olmaktadır.
Özoğlu (2022), kaygı faktörünün tehdit edici bir unsur olarak kişisel
deneyimlere dayandığını belirtmektedir. Aynı uyarıcı, farklı sporcular
tarafından farklı şekillerde algılanabilmektedir. Örneğin, bir kişi için bir
durum tehdit edici olarak değerlendirilirken, bir başkası için bu durum bir
meydan okuma olabilmekte ya da üçüncü bir kişi için bu uyarıcı tamamen
önemsiz olabilmektedir. Spielberger (1989), bu durumu “… aynı uyarıcı
bir kişi tarafından tehdit, bir başkası tarafından meydan okuma ve üçüncü
bir kişi tarafından büyük ölçüde alakasız olarak görülebilir” şeklinde ifade
etmiştir. Spielberger (1989) tarafından ifade edilen bu durum, kaygı
düzeyinin, bireysel algılar ve deneyimler doğrultusunda nasıl değişebileceğini
göstermektedir.
Ümmet (2007) ise, sportif müsabakalarda ve yarışlarda kaygının
fiziksel belirtilerini gözlemlemiştir. Çalışma kapsamında sonuç olarak;
müsabakalarda yüzü sararmış, solmuş ya da kızarmış, tedirgin, telaşlı,
çekingen, huzursuz ve üzgün olan birçok sporcu, kaygının etkisi altında
performanslarını sergileyemediği tespit edilmiştir. Ayrıca, bazı sporcuların
antrenmanlarda yüksek performans gösterdikleri halde, aynı başarıyı
müsabakalarda sergileyemedikleri saptanmıştır. Kaygının performans
üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalar, sporcuların optimum düzeyde
kaygıya sahip olmalarının başarılarını arttırabileceğini, ancak kaygı
seviyesinin optimum seviyenin altında ya da üstünde olmasının, performans
üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceğini göstermektedir (Engür, 2002).
Kaygı seviyesinin belirli bir dengeye oturması, sporcuların verimli bir şekilde
performans sergileyebilmeleri için gerekli bir durum olduğu ifade edilebilir.
Bu noktada, kaygının hem motivasyonel hem de kısıtlayıcı yönlerinin iyi bir
şekilde yönetilmesi, sporcuların başarılı olabilmeleri açısından kritik öneme
sahip olduğu düşünülmektedir.
Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisine Kısa
Bir Bakış
Sporda başarısızlık korkusu, sporcuların performanslarını olumsuz
yönde etkileyebilecek önemli bir psikolojik faktördür. Conroy (2001) göre,
bu korku genellikle sporcuların kendilerine ve çevrelerine karşı duyduğu
yüksek beklentilerden kaynaklanmaktadır. Sporcular, başarıya ulaşma
konusunda kendilerine büyük hedefler koyarken, başarısızlık korkusu bu
hedeflere ulaşamama düşüncesiyle birleşerek, sporcuların kaygı seviyelerinin
de artmasına da neden olan bir unsudur. Sagar, Lavallee ve Spray (2007)
Serkan Aksoy | 103
tarafından sporda başarısızlık korkusunun, sporcuların kendi yeteneklerine
olan güvenlerini sarsabileceğini ve dolayısıyla kaygının artmasına neden
olabileceğini ifade etmektedirler.
Martens, Vealey ve Burton (1990) tarafından sporda başarısızlık
korkusunun, sporcuların rekabetçi ortamlarda daha fazla stres yaşamasına yol
açtığını ve bunun performans düşüşüne neden olduğunu vurgulamaktadır.
Başarısızlık korkusu, sporcuların zihinlerini ve duygusal durumlarını olumsuz
yönde etkileyen bir unsudur.
Birrer, Röthlin ve Morgan (2012) gibi araştırmacılar; sporcuların
kaygı seviyelerini dengeleyebilmeleri ve daha dengeli performanslar
sergileyebilmeleri için psikolojik destek ve rahatlama tekniklerinin önemine
dikkat çekmektedirler. Bilindiği üzere psikolojik destek, sporcuların kaygılarını
yönetmelerine ve odaklarını artırmalarına yardımcı olmaktadır. Rahatlama
teknikleri, kaygıyı azaltmada etkili bir yöntem olarak kullanıldığında,
sporcuların daha sakin ve kontrol edilebilir bir şekilde performanslarını
sergileyebilmeleri mümkün hale getirmektedir.
SONUÇ
Sporda başarısızlık korkusunun kaygı üzerindeki etkisinin
değerlendirilebilmesi amacıyla gerçekleştirilen bu bölümde sonuç olarak;
sporcularda başarısızlık korkusunun varlığının sporcuların içsel dünyalarında
birtakım olumsuz duygusal durumun açığa çıkmasına neden olduğu
ifade edilebilir. Sporcuların psikolojik yapılarında meydana gelen bu
durum, kaygının artmasına neden olarak, sporcuların müsabaka anında
performanslarını istedikleri şekilde sergileyememelerine neden olmaktadır.
Bu kapsamda sporcuların kaygı durumlarını etkili bir şekilde yönetmeleri
gerektiği söylenebilir.
104 | Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi
Kaynakça
Alisinanoğlu, F., Ulutaş, İ. (2000). Çocuklarda Kaygı ve Bunu Etkileyen Etmen-
ler. Milli Eğitim Dergisi, 145, s. 15-19.
Antony, M. M. ve Swinson, R. P. (2000). The Shyness and Social Anxiety Workbo-
ok. Oakland, New Harbinger.
Atkinson, J. W. (1957). Motivational determinants of risk-taking behavior. Psy-
chological review, 64(6p1), 359.
Atkinson, J. W. (1987). Michigan studies of fear of failure. In Motivation, in-
tention, and volition (pp. 47-59). Berlin, Heidelberg: Springer Berlin
Heidelberg.
Ayberk, A, (2011). Üniversite öğrencilerinin bağlanma stilleri ve sosyal kaygı dü-
zeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muğla.
Başaran, M. H., Taşğın, Ö., Sanioğlu, A. ve Taşkın, A. K. (2009). Sporcularda
durumluk ve sürekli kaygı düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelen-
mesi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (21), 533-542.
Birrer, D., Röthlin, P. ve Morgan, G. (2012). Mindfulness to Enhance Athletic
Performance: Theoretical Considerations and Possible Impact Mechanis-
ms. Mindfulness, 3(3), 235-246.
Bolat, C. (2023). Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni Adaylarının Spora Bağlılıkları-
nın Gelecek Kaygısı Üzerindeki Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,
Beden Eğitimi ve Spor Eğitimi Anabilim Dalı, Sakarya.
Cankurtaran, Z. (2021). İmgelemenin Yetişkin Sporcuların Başarısızlık Korkusu,
Mücadele ve Tehdit Algılarını Yordama Gücü. Yayımlanmamış Yüksek Li-
sans Tezi, İstanbul Gelişim Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,
Antrenörlük Eğitimi Anabilim Dalı, İstanbul.
Conroy, D. E. (2001). Fear of failure: An exemplar for social development rese-
arch in sport. Quest, 53(2), 165-183.
Conroy, D. E. (2001). Progress in the Development of a Multidimensional Me-
asure of Fear of Failure: The Performance Failure Appraisal Inventory
(PFAI). Anxiety, Stress & Coping, 14(4), 431-452.
Conroy, D. E. ve Coatsworth, J. D. (2007). Coaching behaviors associated with
changes in fear of failure: Changes in self-talk and need satisfaction as po-
tential mechanisms. Journal of Personality, 75, 383-419.
Conroy, D. E., Poczwardowski, A ve Henschen, K. P. (2001). Evaluative Crite-
ria and Consequences Associated with Failure and Success for Elite Ath-
letes and Performing Artists. Journal of Applied Sport Psychology, 13(3),
300-322.
Serkan Aksoy | 105
Conroy, D. E., Willow, J. P. ve Metzler, J. N. (2002). Multidimensional fear of
failure measurement: The performance failure appraisal inventory. Jour-
nal of Applied Sport Psychology, 14, 76-90.
Coreia, M. E., Rosado, A., Serpa, S., ve Ferreira, V. (2017). Fear of failure in
athletes: Gender, age and type of sport differences. Revista İberoamericana
de Psicología del Ejercicio y el Deporte, 12(2), 185-193
Correia, M. E., ve Rosado, A. (2018). Fear of failure and anxiety in sport. Aná-
lise Psicológica, 36(1), 75-86.
Cüceloğlu D, (2004). İnsan ve davranışı (13. Basım). İstanbul, Remzi Kitabevi.
Cüceloğlu, D. (1992). Dayanışma Biliminin Temeli. İstanbul: Remzi Kitapevi.
Cüceloğlu, D. (2005). İnsan ve davranışı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Dökmen, Ü. (2003). Evrenle uyumlaşma sürecinde varolmak, gelişmek. uzlaşmak.
Ankara: Sistem Yayıncılık.
Elliot, A. J., ve Sheldon, K. M. (1997). Avoidance achievement motivation: a
personal goals analysis. Journal of personality and social psychology, 73(1),
171.
Engür, M. (2002).Elit Sporcularda Başarı Motivasyonun, Durumluk Kaygı Düzey-
leri Üzerine Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Sporda Psiko-Sosyal Alanlar, İzmir
Gullone, E. (2000). The development of normal fear: A century of research.
Clinical psychology review, 20(4), 429-451.
Gümüş, M. (2002) . Profesyonel futbol takımlarında puan sıralamasına göre du-
rumluluk kaygı düzeylerinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Beden Eğitimi ve
Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı, Sakarya.
Kahraman, C. (2024). Futbolcularda Bilinçli Farkındalık Eğitiminin Kaygıya Et-
kisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir Demokrasi Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Spor Bilimleri Anabilim Dalı, İzmir.
Kapıkıran, Ş. (1999). Başarı korkusu ve başarısızlık korkusunun bazı psikososyal de-
ğişkenler açısından incelenmesi, (Yayımlanmamış yükseklisans tezi). Dokuz
Eylül Üniversitesi, İzmir
Martens, R., Vealey, R. S. ve Burton, D. (1990). Competitive Anxiety in Sport.
Human Kinetics.
Mascolo, M. ve Fischer, K. (1995). Developmental transformations in appraisals for
pride, shame, and guilt.( In J. P. Tangney & K. Fischer Eds.), Self-consci-
ous emotions: The psychology of shame, guilt, embarrassment, and pride
(pp. 64- 113). New York: Guilford.
McClelland, D. C., Atkinson, J. W., Clark, R. A. ve Lowell, E. L. (1953). The
achievement motive . New York. AppletonCentury-Crofts.
106 | Sporda Başarısızlık Korkusunun Kaygı Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi
McClelland, D. C., Atkinson, J. W., Clark, R. A. ve Lowell, E. L. (1953). The
achievement motive . New York. AppletonCentury-Crofts
Özoğlu, E. (2022). Ortaokul Öğrencilerinde İmgeleme Çalışmalarının Motor Bece-
ri Empati ve Kaygı Düzeylerine Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ordu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor
Anabilim Dalı, Ordu.
Rachman, S. (2004). Anxiety. Psychology Press. New York.:Taylor and Francis
Group.
Sagar, S. S., Lavallee, D., ve Spray, C. M. (2007). Why young elite athletes
fear failure: Consequences of failure. Journal of sports sciences, 25(11),
1171- 1184.
Sagar, S. S., ve Jowett, S. (2012). The Effects of Age, Gender, Sport Type and
Sport Level on Athletes’ Fear of Failure: Implications and Recommenda-
tions for Sport Coaches. International Journal of Coaching Science, 6(2).
Singh, S., Corner, P. D. ve Pavlovich, K. (2007). Coping with entrepreneurial
failure. Journal of Management&Organization, 13(4), 331–344.
Spielberger CD. (1989). Stress and anxiety in sports. Anxiety in Sports: An Inter-
national Perspective, 3-17.
Şeker, R. (2017). Elit Sporcularda Hedef Yöneliminin, Temel Psikolojik İhtiyaçlar
ile Başarısızlık Korkusu Üzerine Etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hitit
Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim,
Çorum.
Tsopani, D., Dallas, G., & Skordilis, E. K. (2011). Competitive state anxiety
and performance in young female rhythmic gymnasts. Perceptual and mo-
tor skills, 112(2), 549-560.
Ümmet D. (2007). Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Kaygının Cinsiyet Rolleri Ve
Aile Ortamı Bağlamında İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Anabilim Dalı,
İstanbul.
Vealey, R. S. (2008). Fear of failure in the context of competitive sport: a com-
mentary. International journal of sports science & coaching, 3(2), 195- 197.
Yıldırım, G. (2022). Üniversitede Öğrenim Gören Kadın ve Erkek Futsalcılarda
Başarısızlık Korkusu ve Öğrenilmiş Çaresizligin İncelenmesi. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Be-
den Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Mersin.