MÜLTECİLERİN SOSYAL UYUM SÜRECİNDE EĞİTİMİN ROLÜ
Abstract
Çalışmanın temel amacı, lise düzeyinde eğitim gören mülteci öğrenciler aracılığıyla eğitimin sosyal uyum açısından gerçek zamanlı etkilerini araştırmaktır. Nitel araştırma yöntemleri arasında yer alan fenomenolojik yaklaşımın tercih edildiği çalışmanın verileri, yarı yapılandırılmış görüşme tekniğinden elde edilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu, amaçlı örnekleme yöntemleri arasında yer alan ölçüt örnekleme yöntemiyle belirlenmiş olup, çalışma, Osmaniye Cevdetiye Geçici Barınma Merkezinde lise düzeyinde eğitim gören 12 katılımcıyla gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler içerik analizi yolu ile analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları, mülteci çocukların eğitim materyallerine erişim imkanlarının bazı durumlarda sınırlı olduğunu, sosyokültürel etkinliklere katılımlarının yeni bir topluma uyum sağlamalarına ve sosyalleşmelerine yardımcı olduğunu; rehberlik hizmetlerine erişimde bazı problemler yaşadıklarını, ön yargı ve dil engeli gibi konularda kısmi sorunlarla karşılaştıklarını göstermektedir. Mülteci çocukların eğitimde başarılarını artırmak ve toplumsal entegrasyonlarını sağlamak için, eğitim materyallerine erişim imkanlarının genişletilmesi, sosyokültürel etkinliklere katılımlarının teşvik edilmesinin süreç açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. Abstract The main purpose of the study is to discuss the real-time effects of education in terms of social cohesion through refugee students studying at high school level. The data of the study, in which qualitative research method was preferred, were obtained from semi-structured interview technique. The study group of the research was determined by criterion sampling method, which is one of the purposeful sampling methods, and the study was carried out with 12 participants studying at high school level in Osmaniye Cevdetiye Temporary Accommodation Centre. The data obtained were analyzed through content analysis. The results of the research show that refugee children's access to educational materials is limited in some cases, their participation in sociocultural activities helps them adapt to a new society and socialize, they have some problems in accessing guidance services, and they experience partial problems such as prejudice and language barrier. To increase the success of refugee children in education and ensure their social integration, it is thought that expanding their access to educational materials and encouraging their participation in sociocultural activities will be beneficial for the process.
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
Bu araştırmanın amacı okul yöneticilerinin görüşlerine göre okul öncesi eğitimin genel durumunu belirlemek ve okul öncesi eğitime yönelik öneriler geliştirmektir. Araştırmanın katılımcıları, 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Edirne İl merkezinde resmî anaokulları ile anasınıfı bulunan okullarda görevli 19 okul yöneticisinden oluşmaktadır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmış ve veriler içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Araştırma bulgularına göre, okul yöneticilerinin çoğunluğu, okul öncesi eğitim programı hakkında yeterli bilgileri olmadığını belirtmiştir. Programların uygulanmasında, materyal eksikliği ve fiziksel yetersizlik nedeniyle sorunlar bulunmaktadır. Ayrıca, okul öncesi eğitimde zorunlu pilot uygulamanın yetersiz olduğu ve katılımın sağlanamadığı, öğrenci aidatlarının düzenli ödenmediği, okulların bütçe sıkıntısı olduğu belirtilmiştir. Yöneticilere göre, okul öncesi eğitimde velilerin öğretmenlere sürekli müdahalesi, öğretmenlerin teneffüslerinin olmaması, ikili eğitim uygulaması, öğrenci sayısının fazla olması, personel ve mevzuat eksikliği gibi sorunlar bulunmaktadır. Yöneticilere göre, okul öncesi eğitim zorunlu olmalı, fiziksel eksiklikler giderilmeli, aileler bilinçlendirilmeli, personel desteği sağlanmalı ve eğitim giderlerini devlet karşılamalıdır. Ayrıca, okul yöneticileri, okul öncesi eğitim hakkında eğitilmelidir.
Devletlerin, varlığının manevi temellerini ve milleti arasındaki bağı kuvvetlendirmek amacıyla her daim ihtiyaç duyduğu en büyük güç, geçmişten kalanlar içerisinde en kıymetli miras kabul edilen kültür ve medeniyet olmuştur. İşte bu nedenle devletlerin eğitim programlarında bilim adamları özelinde kendi medeniyet tarihlerine nasıl yer verdikleri son derece önemlidir. Bu araştırmanın amacı da Türkiye ve Yunanistan’da ilkokul, ortaokul ve lisede okutulan, içeriğinde doğrudan ya da dolaylı bir şekilde tarih konuları ihtiva eden Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler ve Tarih ders kitaplarında bilim insanlarına nasıl ve ne kadar yer verildiğini karşılaştırmalı bir şekilde ortaya koymaktır. Nitel yöntemlerden özel durum çalışmasının kullanıldığı araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, Türkiye’de okutulan ders kitaplarında adı geçen bilim adamlarından % 42’si diğer medeniyet gurubuna mensupken, Yunanistan ders kitaplarında ise adı geçen Müslüman bilim adamlarının oranı sadece % 1’dir. Sonuç olarak Yunan ders kitaplarında tamamen etkili olan Avrupa merkezci bakış açısı, aynı oranda olmasa da Türk ders kitaplarında da söz konusudur.
ÖZET Nitel araştırmaların temel amacı algı ve deneyimlerin açığa çıkarılmasını sağlamaktır. Farklı yaklaşımların kullanıldığı nitel araştırmalar her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Bu yöntemlerden birisi olan fenomenolojinin amacı da yaşanılan deneyimin anlamlandırılmasıdır. Ancak fenomenolojik yaklaşım, güçlü felsefi kökenleri olan ve bazen araştırmacılar için zor olabilen bir yöntemdir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı söz konusu yöntemlerin kullanımına ilişkin yöntembilim eksikleri ve uygulama sorunlarına karşı kavramsal bir zemin oluşturmak, genel ve pratik bilgiler sunmak ve fenomenolojik yaklaşıma sahip nitel bir araştırma tasarlayan araştırmacılara rehber niteliğinde genel bir çerçeve sağlamaktır. Bu kapsamda çalışmada nitel araştırma tasarımı ile birlikte fenomenolojik yaklaşımın tanımı, temelleri ve özelliklerine yer
Müslüman bilim insanları tarafından yapılan araştırmaların çoğunda İslam medeniyetinin Avrupa’yı bilim ve felsefede etkilediği genel kabul görmektedir. Ancak Müslümanların Batı’daki meslektaşları arasında bu konuda tam bir mutabakatın olduğundan söz edilemez. Batı’da, Müslümanların özellikle Orta Çağ’da Avrupa üzerindeki bilimsel etkisini abartanların yanı sıra söz konusu etkiyi küçümseyen, hatta yok sayanların da olduğu görülür. Bu tartışmaların taraflarından biri de Alman bilim insanı Dag Nikolaus Hasse’dir. Hasse, bu alanda uzun araştırmalar yapmış bir Orta Çağ ve Yeni Çağ felsefesi ve filolojisi uzmanıdır. Hasse, konu hakkında yaptığı çalışmalarda bilimsel bir yaklaşım sergileyerek objektif olmayı başaran, vardığı sonuçları tartışmanın objesi olan kişi veya eserlerin verili ilk kaynaklarına dayandıran bir bilim insanıdır. Ona göre bugünün Batı medeniyetinin oluşumunda eski Doğu, Yunan, Roma, Yahudi ve Hristiyan kültürlerinin yanı sıra Müslümanlardan da söz edilmeli ve bu gerçek ders kitaplarında da yer almalıdır. Elinizdeki çalışma Hasse’nin bu alanda yazdığı bazı eserlerinden yola çıkarak onun, İslam düşünce geleneğinin Batı dünyasına etkileriyle ilgili tartışmalardaki pozisyonunu belirlemeye çalışır.
Bu araştırmanın amacı, öğretmen görüşlerine göre, okul öncesi eğitimde karşılaşılan temel sorunları belirlemek ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirmektir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 eğitim-öğretim yılında Edirne ili Merkez ilçesine bağlı resmî bağımsız anaokulları ve anasınıfı bulunan okullarda görevli 24 okul öncesi öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırma nitel araştırma deseninde tasarlanmıştır. Veriler, içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Katılımcılara göre, öğrenci aidatlarının düzenli ödenmemesi ve okulların bütçe yetersizliği ekonomik sorunlar arasında görülmektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu, ailelerin okul öncesi eğitime yeterli desteği ve ilgiyi göstermemesi nedeniyle, eğitim sürecinde sorunlar yaşandığını belirtmektedirler. Öğretmenlere göre, rehberlik ve denetim sistemindeki yetersizlikler, öğretmenlerin teneffüs sürelerinin olmaması, ikili eğitim uygulaması, personel yetersizliği ve mevzuat yetersizliği okul öncesi eğitimdeki temel sorunlar arasındadır. Öğretmenler, okul öncesi eğitimde karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik olarak, okul öncesi eğitimin giderlerinin devlet tarafından karşılanması, ailelerin bilinçlendirilmesi ve okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması gerektiğine yönelik önerilerde bulunmuşlardır.
Stemming from a nationwide survey of superintendents (Glass, Björk, & Brunner, 2000), this article dispels the myth that there is a crisis facing the American school superintendency. Though we note a slight increase in the median age of superintendents, most chief school executives are satisfied in their current positions and tend to stay longer and retire later than they did a decade ago. Further evidence suggests that career patterns and characteristics of women and people of color in the superintendency tend to differ from those of their White, male counterparts and that the underrepresentation of these populations within the field continues to be of concern. Recommendations for policy development, based upon empirically identified challenges in the field, rather than unfounded myths of crisis, are included.
Haber metinlerinin, sosyal mekanizmaları toplum adına gözetleyen ve şeffaf
olarak sunan bir yapıya sahip olduğu düşünülmektedir. Ancak bu durum egemen
gücün medyayı tekeline almasıyla birlikte uzun sürmemiş ve haber üreticilerine
ele aldıkları konuları meşrulaştırıcı bir güç vermiştir. Eleştirel yaklaşımlar ise,
iktidarın medya aracılığı ile gerçekleştirdiği bu meşrulaştırmaya karşı çıkmaktadır.
Medya metinlerinin, haberlerin toplumsal iktidarın kurulmasındaki rolü söylem
çözümlemesi ile sunulmaya çalışılmaktadır. Söylem çözümlemesi ile dilin ve temsilin
nasıl üretildiğinin yanı sıra, temsil, anlam, iktidar arasındaki ilişkiler, kimlikler ve
öznelliklerin oluşumu incelenmektedir. Eleştirel söylem analizi, güç, hâkimiyet,
hegomanya, sınıf farkı, cinsiyet, ırk, ideoloji, ayrımcılık, çıkar, kazanç, yeniden
oluşturma, dönüştürme, gelenek, sosyal yapı ya da sosyal düzen gibi temaları
ön plana çıkaran ve araştırma alanı olarak bu konuları işleyen söylem analizi
yöntemidir. Bu bağlamda çalışma, Türkiye’de öldürülen İtalyan sanatçı Giuseppina
Pasqualino (Pippa Bacca) ile ilgili yazılı basında çıkan haberlerin farklı gazetelerde
eleştirel söylem çözümlemesi açısından ne şekilde ele alındığını incelemek
amacıyla oluşturulmuştur. Çalışma kapsamında Teun A. van Dijk’ın eleştirel söylem
çözümlemesi modeli kullanılmıştır. Van Dijk, eleştirel söylem analizinde sosyobilişsel yaklaşımının kurucusudur, bu yaklaşım eleştirel söylem çözümlemesinin
sosyo psikolojik yönüne aittir ve sosyal temsil kuramına dayanmaktadır. Van Dijk;
biliş, söylem ve toplum arasında etkileşim kurmaktadır ve güce erişim sağlama
araçları olarak söylemin kontrolüne odaklanmaktadır. Daha çok stereotipleşme,
etnik kötüye kullanım ve egemen gruplara direnme ile ilgilenmektedir.
Kutsal Roma-Alman İmparatoru VI. Heinrich Norman krallığını fethederek Sicilya kralı da olunca, Hohenstaufen hanedanının elinde bulunan İmparatorluk, önde gelen bir Akdeniz gücü darak evrensel bir konuma erişmişti. İmparatorluğun ağırlık noktasını güneye kaydıran ve böylece Sicilya'nın İmparatorluğa katılması ihtimalini gündeme getiren İmparatorluk-Sicilya "personel birliği", tek bir güç tarafından çembere alınan Roma Kilisesini tehdit ediyordu. Heinrich'in, Sicilya kralının veraset hakkını İmparatorluk için de elde etme ve böylece Stauferlerin babadan oğula geçen, Akdeniz kıyılarına kadar uzanacak bir dünya egemenliği tasarıları, Tevcih Kavgasından beri birbirlerinin rakibi olan İmparatorluk ile Papalığın arasını daha da açmıştı. Ancak, VI. Heinrich'in ölümüyle (28.9.1197) Stauferlerin bu evrensel konumları çöktü, ve Kilise bu çatışmadan galip güç olarak sıyrıldı. Veresat hakkından dolayı Sicilya o zaman henüz üç yaşını doldurmamış olan Friedrich'e düştü. Onun yerine önce annesi, VI. Heinrich'in dul eşi ve Sicilyateyn'in ünlü Norman kralı II. Roger'nin kızı Constance, yönetimi ele aldı.