Content uploaded by Pınar Pınarcık
Author content
All content in this area was uploaded by Pınar Pınarcık on Dec 14, 2024
Content may be subject to copyright.
©
ISSN: 1307-9905 E-ISSN: 2602-2133
DOI: 10.31198/idealkent.1384551 Araştırma Makalesi / Research Article
Sayı Issue 44, Cilt Volume 16, Yıl Year 2024-2, 906 - 934
© Kent Araştırmaları Dergisi
(Journal of Urban Studies)
http://idealkentdergisi.com
Geliş Tarihi
Received Date:
01.11.2023 Kabul Tarihi
Accepted Date
: 30.07.2024
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium
(Konuralp) Antik Kenti1
Pınar Pınarcık2 Evrensel Barış Berkant3
ORCID: 0000-0002-6757-1719 ORCID: 0000-0003-4023-1244
Öz
Eskiçağ’da Bithynia bölgesinin sınırları içinde yer alan Prusias Ad Hypium (Konuralp) antik
kenti, günümüzde Düzce il merkezinin 8 km kuzeyine lokalize edilir. Anadolu’daki sayısız antik
kentten biri olan Konuralp; antik tiyatrosu, atlı kapısı, su kemerleri, Roma köprüsü, surları ve
Osmanlı dönemine ait yapı kalıntılarıyla tarihsel süreci gözlemlediğimiz bir yerleşimdir. Bu
çalışmada 2017-2018 yılları arasında gerçekleştirilen “Prusias Ad Hypium’dan Konuralp’e
Düzce’nin Kültürel Mirası” adlı projeden elde edilen verilerle, antik kentin geçmişinin günü-
müze yansımaları, Eskiçağ tarihine ait mekânların toplumsal hafıza, kolektif bellek oluşumunda-
ki rolü, inşa sürecindeki kentin kültürel kimliğinin oluşumuna katkıları irdelenmiştir. Bu maka-
lede kullanılan yöntem özellikle günümüzde tarih bilimi tarafından sık kullanılan ancak Eskiçağ
alanında kullanımına çok rastlanılmayan sözlü tarih çalışması olmuştur. Çoğunlukla yerel
halktan 50 yaş üstü kişilerle yapılan görüşmelerde anılar, mekânsal alanlarda yaşanan anılar,
ritüeller, söylenceler, kısacası hafızalarında kalanları satır aralarına kaydedilmiştir. Bu çalışma
ile anlatıların kaybolmadan kayıt altına alınması ve bölge insanında tarih bilinci oluşturarak
kültürel mirasın korunmasına yönelik adımların atılması hedeflenmiştir. Aynı zamanda ortak
hafıza mekânları da tespit edilmiştir. Toplumsal süreklilik için geçmişten günümüze taşıdığımız
ortak hafıza kentleşme sürecinde çok önemlidir. Hem somut hem somut olmayan kültürel mirasa
ait kayıt altına alınan veriler ışığında arkeolojik mekânlar ve eserlerle ilgili o dönemde yaşatılan
ancak günümüzde yaşatılmayan ritüellerin, söylencelerin ortaya çıkarılması da diğer bir amacı
oluşturmuştur.
Anahtar Kelimeler: Antik kent, bellek, kültürel miras, toplumsal hafıza, sözlü tarih
1 Bu çalışma Düzce Üniversitesi BAP kapsamında yürütülen “Prusias Ad Hypium’dan Konuralp’e
Düzce’nin Kültürel Mirası” adlı 2017.05.08.529 no’lu proje çerçevesinde hazırlanmıştır. Proje
kapsamında sunulan “Konuralp Örneğinde Eskiçağ Tarihine Dair Sözlü Tarih Çalışması” ve “Bir
Antik Kent ve Kültürel Mirasın İzdüşümü: Konuralp” adlı bildirilerde özellikle kaynak kişilerle
yapılan görüşmelerden yararlanılmıştır.
2 Doç. Dr., Düzce Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü,
E-posta: pinarpinarcik@duzce.edu.tr
3 Dr. Arkeolog, İzmir / Türkiye, E-posta: evrenselbaris@gmail.com
©
ISSN: 1307-9905 E-ISSN: 2602-2133
DOI: 10.31198/idealkent.1384551 Araştırma Makalesi / Research Article
Sayı Issue 44, Cilt Volume 16, Yıl Year 2024-2, 906 - 934
© Kent Araştırmaları Dergisi
(Journal of Urban Studies)
http://idealkentdergisi.com
Geliş Tarihi
Received Date:
01.11.2023 Kabul Tarihi
Accepted Date
: 30.07.2024
Unlocking the Memory of a City: Prusias Ad Hypium
(Konuralp) Ancient City
Pınar Pınarcık4 Evrensel Barış Berkant5
ORCID: 0000-0002-6757-1719 ORCID: 0000-0003-4023-1244
Abstract
The ancient city of Prusias Ad Hypium (Konuralp), located in the Bithynia region in ancient
times, is located 8 km north of the city centre of Düzce today. Konuralp is a settlement where we
observe the historical process with its ancient theatre, atlı kapı, aqueducts, Roman bridge, city
walls and the ruins of the Ottoman period. In this study, with the data obtained from the project
titled "Cultural Heritage of Düzce from Prusias Ad Hypium to Konuralp" carried out between
2017-2018, the reflections of the ancient city's past to the present, the role of the places belong-
ing to the ancient history in the formation of social memory and collective memory, and their
contribution to the formation of the cultural identity of the city in the construction process were
examined. The method used in this article is oral history, which is frequently used in the field of
History today, but not in the field of Antiquity. In the interviews with mostly local people over
the age of 50, their memories, memories experienced in spatial areas, rituals, rumours, in short,
what remains in their memories were recorded between the lines. With this study, it is aimed to
record the narratives before they are lost and to take steps towards the protection of cultural
heritage by creating historical awareness in the people of the region.At the same time, common
memory places were also identified.
Keywords: Ancient city, memory, cultural heritage, social memory, oral history
4 Assoc. Prof., Duzce University, Faculty of Science and Letters, Department of History,
E-mail: pinarpinarcik@duzce.edu.tr
5 Dr. Archaeologist, İzmir / Türkiye, E-mail: evrenselbaris@gmail.com
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
908
Giriş
“Kent nedir ve nasıl ortaya çıkmıştır? Kentlerin oluşumunda kendisin-
den önce var olan ve bünyesinde barındırdığı tarihsel süreç ne kadar
etkili olmuştur? Geçmişten izler taşıyor mu? Yaşadığımız kent bizi anla-
tıyor mu?” vb. gibi daha birçok soru kent çalışmaları ile ilgilenen araş-
tırmacılar tarafından sorulmaktadır. Kentler; sosyoloji, mimarlık, eko-
nomi, arkeoloji, tarih, sanat, mühendislik vb. gibi birçok farklı disiplinin
ilgi alanına girer (Öz Baysal, 2017, s. 5). Doğal olarak da her disiplin için
farklı kent tanımları ortaya çıkar. “Kent, kolektif belleğin mekânsal olarak
üretildiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Bir başka deyişle kent, toplumsal belle-
ğin oluştuğu fiziksel düzlemdir...” (Ünlü, 2017, s. 76). Tarih boyunca çeşitli
kültür ve uygarlıkları birleştiren, geliştiren ve yayılmasına öncülük eden
merkezler olan kentler (Taşlı, 2022, s. 16); sosyal, kültürel, ekonomik ve
politik anlamda sürekli dönüşüm halinde olmuştur.
Disiplinlere göre değişen kent kavramı için değişmeyen tek şey yaşa-
yanların ve yaşananların ortak hikâyesidir. Her kentin kendine has bir
hikâyesi, dokusu, hafızası ve sesi vardır (Öz Baysal, 2017, s. 6). Kentler,
hatırlayarak yaşar (Mumford, 2013, s. 124). Kuruluşundan beri farklı
katmanlardan oluşan ve her katmanda kendi kültürel izlerini taşıyan
kentler, en erken yerleşim evresinden günümüze kadar harmanlanarak
toplumsal hafızalarını biriktirir (Savrum Kortanoğlu, 2007, s. 105). Kent-
lerin hafızası ve tarihsel geçmişten gelen mekân kalıntıları kentlerin
özünü oluşturur. Ancak değişen yaşam şartları ile kentler birtakım dö-
nüşümlere uğrar (Öz Baysal, 2017, s. 7). Modern yaşamın dayattığı hızlı
kentleşme ile kentin artan ihtiyaçlarının sonucunda ulaşım, yapılaşma
vb. gibi birçok konuda yapılan yatırımlar bu dönüşümde rol oynar. Sü-
rekli etkileşim halinde olan kent, mekânsal anlamda değiştikçe kentin
arkeolojik varlıkları zarar görür. Yaşayan kentlerin hafızası olan bu ar-
keolojik alanlar aynı zamanda o kentin insanlarının ortak geçmişidir
(Savrum Kortanoğlu, 2007, s. 105-106). Bununla birlikte her değişim ken-
tin sahip olduğu birikime eklenir hem kent hem kentli dönüşür (Öz Bay-
sal, 2017, s. 10). Bu konu hakkında Öz Baysal (2017), günümüzde pek çok
kentin kalkındırma projeleri altında kendisinden önceki uygarlıkları,
katmanları harmanlamayan belleğinden öte, politik kurumların yaklaşı-
mı ile kentin hafızası ve dolayısıyla toplumların hafızasının sekteye uğ-
radığını ve bunun da kentin özünü, özgünlüğünü yitirmesine dolayısıyla
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
909
silinmesine yol açtığını belirtir. Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında
kentlerin bellek mekânları yıkılmakta ve kentler tarih ve kültürel bağla-
mından kopartılmaktadır. Bu yıkım toplumsal yapı ve kültürel alışkan-
lıkları hiçe saydığı gibi kültürel miras ve koruma ilkelerini de gözetme-
mektedir. Tek tipleşen mimari yapılar, tarihin arasına kondurulan yeni
yapılar yüzünden kentlerin özgünlüğü göz ardı edilmektedir. Bunun
sonucunda yaşam pratikleri değişmekte ve beraberinde hafızaları silik-
leşmektedir (Öz Baysal, 2017, s. 16-21). İşte bu yüzden kentsel arkeoloji,
kendi kapsamını geliştirmek zorunda kalmıştır. Eskiden daha çok kent
içindeki arkeolojik alanlar ve buralarda yapılan arkeolojik çalışmalar ele
alınırken, zamanla daha bütüncül bir bakış açısıyla önceki dönemlere ait
bulgular göz önünde tutularak geleceğe dair çıkarımlar yapılmaya baş-
lanmıştır. Bu sebeple kurtarma kazıları, sondaj kazıları, kentin tarihi
dokusunu oluşturan eski sokaklar, tarihi yapılar ve bunun yanında kent
hakkında ele geçirilen yazılı belgeler ile kentin geçmişinin yeniden yo-
rumlanmasına başlanmıştır (Savrum Kortanoğlu, 2007, s. 105-106).
Kentlerin görünen bu fiziksel kalıntılarının yanı sıra bir de ötelenen
dil, ritüel gibi maddi olmayan izleri de kentin kimliğini oluşturur. L.
Mumford (2013), bu izleri irdelemenin gerekliliğinden bahseder. İşte bu
noktada bellek ön plana çıkar. Ö. Sir Gavaz (2020)’a göre, insanlar bellek
sayesinde geçmişinden taşıdığı kültürel kimliği ritüelistik döngüler ile
tekrarlayarak yaşatabilir. Nasıl ki insanların hafızası öz kimliğiyse, top-
lumsal kimliğin oluşmasında da toplumsal hafızanın önemli olduğuna
vurgu yapar. “Ne kadar hatırlarsak o kadar varız” cümlesi her şeyin özeti
olsa gerek. Geçmişte yaşanılan ortak acılar, sevinçler vb. duygular nasıl
bizleri birbirimize bağlıyorsa, binlerce yıldır paylaşılan ortak coğrafyada
yapılan her türlü kolektif ve geleneksel eylemler tekrarlandıkça, hatır-
landıkça kuşaktan kuşağa aktarılacaktır (Gavaz, 2020, s. 13). Bir kentin
hafızası, o kentin insanlarının ortak toplanma alanlarında düzenli aralık-
larla bir araya geldikleri festival, bayram, tören gibi aktivitelerle pekişir,
anıları taze kalır ve gelecek nesillere aktarılır; böylelikle o kentin hafızası
oluşur. Hiç farkına varmadan süregelen bu döngü, şehirleri sadece bir
coğrafi terim olmaktan çıkarıp, tarihsel bağlamı göz ardı edilmeden,
ruhu olan şehirlere dönüştürür (Gavaz, 2020, s. 13). İşte bu yüzden bel-
lek, kentlerin mihenk taşıdır. Hatırladıklarımızın toplamı olan bellek,
yeri gelince bu olayların geri çağrıldığı, korunduğu, depolandığı alandır
ve bu yönüyle geçmiş ile gelecek arasında köprü görevini üstlenir
(Kurtyiğit, 2022, s. 19). Aslında bellek, disiplinler arası bir çalışma alanı-
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
910
dır. Sözlük anlamına göre, “öğrenilen konuların geçmişle ilişkisini bilinç-
li olarak zihinde saklama gücü” diye tanımlanır. Hatırlama; kodlama,
saklama, geri çağırma aşamaları ile bireysel ve toplumsal hatırlama (ve
unutma) süreçlerini içerir. Tarihçiler, belleğin daha çok yazılı ve sözlü
aktarımlar ile hem resmi hem de yaşanmış verileriyle ilgilenir (Öz Bay-
sal, 2017, s. 21-22). Günümüzde sözlü tarih çalışmalarının ve bu sayede
kayıt altına alma yöntemlerinin yaygınlaştığı görülür. Böylelikle toplum-
sal hafıza/bellek arşivlenir. Tüm bunların ışığında bu çalışmada Anado-
lu’da hemen hemen her yerde karşılaşılan, tarihi çok eskilere giden ve
günümüzde de yerleşim gören birçok kentten biri olan Konuralp antik
kentinin geçmişine dair bir çalışma yürütülmüştür. Tarih bilimi tarafın-
dan sıkça kullanılan ancak Eskiçağ alanında çok rastlamadığımız sözlü
tarih yöntemi ile antik kentte yaşayan, elli yaş üstü kaynak kişilerle gö-
rüşülmüştür. Onların, kentte bulunan Eskiçağ’a ait kalıntılar ile ilgili
görüşleri, hikâyeleri ve efsaneler kayıt altına alınmıştır. Çünkü kayıt
altına alınmayan hiçbir şey korunamaz. Bu çalışmada diğer bir hedef
olarak insanların üzerinde yaşadıkları antik kent ile ilgili farkındalığı
sağlanmaya çalışılmıştır. Ve yine kentteki arkeolojik-tarihi yapılar ile
ilgili orada yaşayanlarda oluşturulacak farkındalıkla koruma yönünde
atılacak adımlara vesile olmak hedeflenmiştir.
Yöntem
Çalışmada Prusias Ad Hypium (Konuralp) antik kentinin geçmişinin
günümüze yansımaları, Eskiçağ tarihine ait mekânların toplumsal hafı-
za, kolektif bellek oluşumundaki rolü, inşa sürecindeki kentin kültürel
kimliğinin oluşumuna katkıları irdelenmiştir. Bu makalede kullanılan
yöntem özellikle günümüzde tarih bilimi tarafından sık kullanılan ancak
Eskiçağ alanında kullanımına çok rastlanılmayan sözlü tarih çalışması
olmuştur. “Sözlü tarih, toplumsal tarihten siyasi ve ekonomik tarihe uzanan
geniş bir yelpazede, geçmişin belleklerde kalan bilgisini bugünden derleyen,
disiplinlerarası bir yaklaşımdır (...) Sözlü tarih çalışmaları, belli bir olay veya
döneme ilişkin kişisel tanıklık ve/veya yaşantıların kaydedilerek derlenmesi yo-
luyla toplumların tarihlerini dinamik bir eksende -eleştirel bir gözle- yeniden
kurmalarına katkıda bulunmaktadır...” (URL 1). Türkiye’de son 15 yıl içinde
gelişen sözlü tarih çalışmaları tarih, antropoloji, sosyoloji, siyaset bilimi,
iktisat, edebiyat ve belgesel sinema alanlarında yaygın olarak kullanıl-
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
911
maya başlanmıştır (URL1). Önemli bir veri toplama aracı olan bu yönte-
min yanında nitel araştırma yöntemlerinden bir diğeri olan doküman
incelemesine başvurulmuştur. Bu yolla araştırma konusu ile ilgili yazılı
materyaller toplanmış, analizler yapılmıştır. Çalışma Prusias ad Hypium
antik kentinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu ço-
ğunlukla yerel halktan 50 yaş üstü kişiler oluşturmuştur.
Bulgular
Konuralp Antik Kentinde Bulunan Arkeolojik/Tarihi Yapılar ile
İlgili Aktarımlar
Eskiçağ’da Bithynia bölgesinin sınırları içinde yer alan Prusias Ad
Hypium antik kenti, günümüzde Düzce il merkezinin 8 km kuzeyine
lokalize edilir (Şekil 1).
Şekil1. Düzce il merkezi ve Konuralp (Fritz, 1965)
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
912
Düzce’nin en eski yerleşimi olan Konuralp (Şekil 2), Anadolu’daki sa-
yısız antik kentten biridir. Antik yazarların eserlerinde kentin adından
çok bahsedilmemektedir. Pseudo Skylax, Rodoslu Apollonios, Strabon,
Herakleialı Memnon, Ptolemaios, Plinius, Stephanos Byzantios gibi antik
yazarlar, daha çok kentin lokalizasyonu ve Hypios nehri kıyısında yer
almasından bahsetmiştir (Taşlı, 2022, s. 105-106). Bunun yanında 17., 18.
ve 19. yüzyıllarda kenti ziyaret eden seyyahlar, yazdıkları metinlerde
kentin Eskiçağ’ına dair bilgi vermiştir. Bunlar arasında C. Cellarius, R.
Pococke, J. Cramer, C. Texier, E. Boré, William F. Ainsworth, X. Hom-
maire de Hell, G. Perrot, E. Guillaume ve J. Delbet, M. Ramsay gibi gez-
ginler sayılabilir (Taşlı, 2022, s. 105-106). Kentin kuruluşunda Kieros adı
ile anıldığı görülür (Memnon. Per. Her., XLII. 2; Memnon. Per. Her.,
XLVII. 1). Daha sonra Bithynia Kralı I. Prusias’ın kenti ele geçirmesi ile
kendi adını verdiği üç kentten biri olarak karşımıza çıkar. Aynı bölgede
Prusa adı ile bilinen diğer kentlerin varlığından dolayı Hypios (günü-
müzde Melen) nehri yakınındaki Prusias anlamına gelen Prusias ad
Hypium (Yun. Prusias pros to Hypio) adını almıştır (Okan vd., 2022, s. 34;
Karakuş, 2018, s. 21). Kent, tarihsel süreç içerisinde farklı adlarla karşı-
mıza çıkmaktadır. Osmanlı Dönemi’nde Üskübü adını alan yerleşim,
Orhan Gazi’nin komutanlarından Konur Alp Bey’in gösterdiği kahra-
manlıklara istinaden “Konrapa ve Konur Alp” ili olarak adlandırılmıştır
(Özlü, 2015, s. 85).
Şekil 2. Konuralp antik kent planı (Fritz, 1965)
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
913
Konuralp antik kentinde bulunan arkeolojik-tarihi yapılar arasında
antik tiyatro, sur duvarı, Roma köprüsü, su kemerleri, kentte ele geçen
ve daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Tykhe heykeli,
Konuralp Müzesi’nin bahçesinde sergilenen bukranionlu lahit, gerek
bilimsel araştırmalar gerek halk tarafından tesadüf eseri bulunan birçok
mimari parça, sikke, yazıtlar ve ayrıca müzede sergilenen diğer eserler
yer alır. Antik kent, -Tepecik ve Doğancık höyüklerinin varlığı göz
önünde tutulunca- MÖ 3500’lere kadar inen tarihiyle6 günümüzde de
yerleşim görmektedir. Hellenistik Dönem’e ait kalıntıların bulunduğu
Konuralp, antik kentin üstünde kurulmuştur. Burada gerçekleştirilen
kazı ve araştırmalar, Roma Dönemi’nde kentin zenginleştiğini ve bunun
da imar faaliyetlerine yansıdığını göstermektedir. Ele geçen yazıtlar,
sikkeler ve mimari parçalar da bu görüşü desteklemektedir. Antik kentin
yerleşiminin günümüzden daha küçük bir alanda kurulduğu zamanla
güneye, ovaya doğru genişlediği görülmektedir. MS 2. ve 3. yüzyıllarda
önemli bir merkez olan Konuralp, Osmanlı Dönemi’nde bir takım imar
faaliyetlerine sahne olsa da mekânsal yapısı çok değişmemiştir (Dikmen
ve Toruk, 2017 s. 182). Bu da kentin kültürel devamlılığını göstermesi
açısından önemlidir. Mekânlar yaşanmışlıklarıyla, anılarıyla hafızanın
yaşatılması ve korunmasını sağlarlar. Bu açıdan baktığımızda kentler,
fiziksel çevresi ve toplumsal yapısıyla hafıza modeli olarak var olurlar.
Kentlerde yaşanan her fiziki değişim toplumsal değişimi beraberinde
getirir (Sevinç, 2019, s. 47). Bu yüzden kent mekânlarının varlığını sür-
dürmesi toplumsal anıların, yaşanmışlıkların aktarımı ve korunması
açısından önemlidir (Kurtyiğit, 2022, s. 20). Pierre Nora, hafıza mekânla-
rının önemine vurgu yaparken hafıza mekânlarının çok farklı işlevselli-
ğinden bahseder. Tarihin bu mekânlarla oluştuğunu, bunların etnografik
ve psikolojik boyutunu anlatır. Etnografik olarak gelenekselliği ve bizzat
hafıza coğrafyasının haritasını çizdiğini belirtirken, psikolojik boyutunda
bilinçaltı, simgeleştirme, sansür, transfer gibi kavramların aktarımına
değinir (Nora, 2006, s. 10). P. Nora, bu mekânlar için insanların iradesi ve
zamanın ilerlemesiyle toplulukların ortak hafızasına ait simgesel, ritüe-
listik vb. her türlü anlamlı birim olarak bahseder (Nora, 2006, s. 171).
6 2014 yılında Nurperi Ayengin tarafından Düzce ili kapsamında başlatılan yüzey araştırması
sırasında Prehistorik Dönem’e ait arkeolojik verilerin ele geçtiği belirtilmiştir (Ayengin, 2015a;
Ayengin, 2015b).
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
914
Antik Tiyatro / Kırk Basamaklar
Konuralp antik kenti özelinde ele alındığında söz konusu hafıza
mekânlarından birisi olarak karşımıza çıkan ve halk tarafından “Kırk
Basamaklar” olarak bilinen antik tiyatro (Şekil 3), yine halk arasında en
çok anlatıya sahip olan tarihi mekândır. Antik kentin en iyi korunan
yapısı olan tiyatronun Hellenistik Dönem’de inşa edildiği (Dikmen ve
Toruk, 2017, s. 190) ve Roma Dönemi’nde genişletildiği kabul görür
(Okan vd., 2022, s. 41-42; Okan, 2022, s. 81). 2013 yılında Konuralp Mü-
zesi başkanlığında ve Düzce Üniversitesi Arkeoloji Bölümü bilimsel da-
nışmanlığında başlatılan kazılar günümüzde devam etmektedir. Kulla-
nımı açısından tipik bir Roma tiyatrosu olan Prusias ad Hypium tiyatro-
sunun, teatral-kültürel ve ritüel gösterilerden daha çok spor müsabaka-
ları ve kanlı gösterilere sahne olduğu belirtilir. Aphrodisias antik ken-
tinde ele geçen bir yazıtta, Aphrodisiaslı bir boksörün (M. Aelius Aure-
lius Menander) müsabakaya katıldığı kentler yer almaktadır. Yazıtta
Bithynia bölgesinde; Nikomedia, Nikaia, Prusias ad Hypium ve Clau-
diopolis gibi kentlerin isimleri geçmektedir. Bu kentler arasında adı ge-
çen Prusias ad Hypium’da, müsabakanın antik tiyatroda yapılmış olma
ihtimali yüksektir. Antik tiyatronun diğer bir kullanımını gösterebilecek
bilgi, Konuralp Müzesi envanteri içinde bulunan bir mezar yazıtından
gelir. Yazıtta Atinalı bir tragedya oyuncusunun (Tiberius Claudius Phi-
loksenos) Prusias’ta öldüğü anlatılır (Okan vd., 2022, s. 43).
Antik tiyatro, kentin en tepe noktasında kente hâkim bir şekilde ku-
rulmuştur. Yerel halkın anlatıları arasında antik kentte Aslanlı Kapı,
Yılanlı Kapı ve Selamet Kapısı olmak üzere üç tane kapı olduğu rivayet
edilir. Aslanlı Kapı’nın Kırk Basamaklar’da bulunduğu, amfitiyatroda
gösterilerin yapıldığı anlatılmaktadır. Kırk Basamaklar’ın altında tünel-
ler bulunduğu ve altından suların aktığı aktarılan anlatılardandır. Görü-
şülen kaynak kişiler çocukken merak edip ya da oyun amaçlı bu tünelle-
re girerlermiş (İ. Topçuoğlu, kişisel iletişim, 2017). Kırk Basamaklar’ın
altındaki tünellerde tutulan esirlerin bir kapıdan, aslanların da diğer
kapıdan meydana bırakıldığı ve aslanlardan kurtulamayanların aslanla-
ra yem olduğu şehir efsanesi olarak çoğu kişi tarafından bilinmektedir (İ.
Odabaş kişisel iletişim, 2017; Pınarcık ve Sütçü, 2018, s. 75). Bir rivayete
göre de esirler değil suçlu insanlar aslanlara atılıyormuş, cezalandırılı-
yormuş (İ. Özcanım, V. Çakmakçı, kişisel iletişim, 2017;). Suçluların üç
kapıdan birini seçme hakkı olduğu; Yılanlı Kapı’yı seçerse yılanlara yem
olacağı, Aslanlı Kapı’yı seçerse aslanlara yem olacağı, Selamet Kapısı’nı
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
915
seçerse, o kapıdan çıkıp özgürlüğüne kavuşacağı anlatılar arasındadır (İ.
Topçuoğlu, kişisel iletişim).
Ortak bellekte yerel halk, eskiden Kırk Basamaklar’da saklambaç,
ebeleme, kalecilik, çizgi, esir gibi oyunlar oynandığını, yukarıdan aşağı-
ya herkesin katılımıyla kızakla kayıldığını anlatmıştır. Kırk Basamak-
lar’daki tünellere ve kuyuya girdiklerini, burada eğlencelik oyunlar oy-
nadıklarını aktarmışlardır. Taş ile bayır aşağı yolda oynanan “Hot Hot
oyunu” eskilerin anlattıkları oyunlardandır. Hot Hot, çizgi çizilip çizgiye
taşın konulması ve bir tane ebenin taşın başında durması, yukarıda bu-
lunan bir kişinin taşı atması, ebenin de taşı almak için gitmesi ile diğerle-
rinin çizginin diğer tarafına geçmeye çalışması şeklinde oynanan bir
oyundur (İ. Odabaş, M. Güney, N. Güney, C. Aksöz, kişisel iletişim,
2017). Hot Hot oyunu ismen çok bilinen bir oyun olmayıp, yapılan ça-
lışmada ortaya çıkarılan kentin kültürel mirasına yapılan katkılardan
biridir.
Görüşmeler sırasında Kırk Basamaklar’ın çevresinde tarım yapıldığı
aktarılmıştır. Yine bu mekânda bayramlarda buluşulduğu, çocukken
oyunlar oynama alanı olarak seçildiği, yakında bulunan bir mezarın çev-
resinde çeşitli inanışların yaşatıldığı somut olmayan kültürel mirasın
ortaya çıkarılması adına son derece önemlidir (Pınarcık ve Sütçü, 2017, s.
389).
Şekil 3. Kırk Basamaklar
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
916
Atlı Kapı
Kentin antik mekânları ile ilgili kayıt altına alınan anlatılardan bir di-
ğeri halk arasında Atlı Kapı olarak adlandırılan yere dair olandır. Kentte
kısmen korunabilmiş ve savunma yapısı olarak değerlendirilen batı ve
güney surlarının Akropolis’i çevrelediği düşünülür (Karakuş, 2017a, s.
59). Güney sur üstünde küçük bir sokak arasında at kabartmalı kapı len-
tosu olan devşirme malzemenin (Şekil 4), döneminde tali bir giriş için
kullanıldığı ileri sürülmüştür. Aynı zamanda üzerinde tespit edilen
Grekçe yazıtta geçen ibareye göre bir Prusiaslı’nın annesine yaptırdığı
bir mezar steli olduğu ileri sürülür (Dikmen ve Toruk, 2017, s. 189).
Atlı Kapı’nın adının, orada yaşayanlar tarafından, üzerinde at tasviri-
nin bulunmasının ve bu kapıdan atlıların geçmesiyle ilgili olduğu düşü-
nülmektedir (R. Polat; kişisel iletişim, 2017). Üzerinde at tasviri olan bu
kapı lentosu, atlı araçların geçebileceği genişliktedir. Kentin batı ve gü-
neyinde kısmen korunan surların günümüzde yok olma tehlikesi altında
olduğu görülür. (Dikmen ve Toruk, 2017, s. 190).
Şekil 4. Atlı Kapı
Su Kemerleri
Günümüzde Konuralp’in Kemerkasım köyünde Roma Dönemi'nden
kalma su kemeri kalıntıları bulunmaktadır. Romalı kent sakinlerinin o su
kemerini, Kozluk köyü, Dokuzpınarlar mevkisinden çıkan kaynak suyu-
nun, Kemerkasım köyünde kemer kullanılmak suretiyle Konuralp'e su
getirmek için inşa ettiği ileri sürülmüştür (Bilir, 2013, s. 278). Moloz taş
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
917
ile yapılmış, 11 ayağı bulunan su kemerinin kısmen korunmuş bir bölü-
mü günümüze kadar ulaşmıştır (Dikmen ve Toruk, 2017, s. 193).
Yerel halk tarafından su kemerlerinin yapılışı ile ilgili aktarımlar da
olmuştur. Buna göre, varlıklı bir kişi kızına talip olan kişiden buraya su
getirmesini istemiş, adam da kemerlerle su getirmiş, ondan sonra ada-
mın kızını alabilmiş şeklinde rivayet edilmektedir (İ. Odabaş, kişisel ile-
tişim, 2017). Suyun, Romalılar zamanında Kemerkasım’dan geldiği,
gâvur ya da padişahın suya “köpek gibi nasıl geliyor” demesi ile suyun
kesilip bir daha akmadığı anlatılardandır (R. Odabaş, C. Aksöz, V. Çak-
makçı, kişisel iletişim, 2017).
Roma Köprüsü ve Surlar
Konuralp’in kuzeybatısında Akçakoca yolu üzerinde Tabak çayı ya-
tağında olan Roma Köprüsü toprak altında kalmaya yüz tutacakken,
2017 yılında Konuralp Müzesi tarafından yeniden kazılarak ortaya çıka-
rılmıştır. Köprü 3 kemerli ve 10 metre boyundadır (Özlü, 2008, s. 17).
Bazı araştırmacılar tarafından antik tiyatro ile aynı dönemde yapıldığı
ileri sürülen köprünün bazı taşlarının devşirme malzemelerden oluştuğu
görülmektedir (Karakuş, 2017a, s. 64). Günümüzde köprünün hemen
bitiminde yakın dönemde yapılmış modern köprü yapısı bulunmaktadır.
1973 yılında bir kanal çalışması sırasında kente doğru uzanan sütunlu
bir caddenin izlerine rastlanmış hatta bu caddeye ait olabileceği düşünü-
len sütun parçaları, arşitrav ve kemer parçaları Konuralp Arkeoloji Mü-
zesi’ne taşınmıştır (Dikmen ve Toruk, 2017, s. 192). O. Karakuş, ele geçen
buluntulara göre köprüden antik kente giriş yapılan güzergâh üzerinde
sütunlu caddenin olduğunu kabul eden araştırmacıların olduğunu belir-
tir. Ancak kendisi, sütunlu cadde için eski Konuralp Belediye binasının
bulunduğu Ali Hamza Sokak adlı yerin olabileceğini önerir (Karakuş,
2017a, s. 64).
Roma Köprüsü yörede “Çöplük Köprüsü” diye de bilinmektedir (N.
Kısacık, kişisel iletişim, 2017).
Nekropol Alanı/Lahit/Mezar/Türbe
Konuralp antik kentinin nekropol alanı olarak kentin kuzeyinden sur-
lara 1 km. mesafede açığa çıkartılan bir mezar yapısı ile Binbir Tepe ola-
rak adlandırılan mevkide ikinci bir nekropol alanı bulunmuştur. Yine
Tepecik Mevkii’nde ele geçen birçok kiremit parçasının mezar yapımın-
da kullanılma olasılığı üzerine kentin Roma Dönemi nekropolü olabile-
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
918
ceği ileri sürülmüştür. Kent için önemli bir diğer mezar buluntusu, Tepe-
cik nekropolünde bulunan ve Konuralp Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde
sergilenen MÖ 1. yüzyıla tarihlenen mermer lahittir (Şekil 5) (Dikmen ve
Toruk, 2017, s. 197). Günümüzde aile mezarlıklarının önemli olduğu
Konuralp’te yapılış itibariyle bizim için de önem arz eden bir diğer me-
zar Topçuoğlu Mehmet Bey’e aittir. Topçuoğlu ailesi Konuralp’in en eski
ailelerinden biridir. Bu aile Osmanlı Dönemi’nde bu bölgenin vergisini
toplamakla görevli âyandan dolayı günümüzde Topçuoğlu sülalesi ola-
rak tanınıyor. Aile mezarlığı içinde yer alan ve lahit şeklinde yapılmış bir
mezar dikkat çekicidir. Çalışma için bu mezarın önemi, 19. yüzyıl Os-
manlı bezeme üslubunu yansıtmasından gelir (Dikmen ve Toruk, 2017, s.
198). Diğer taraftan bu mezarın, yukarıda bahsedilen Konuralp Müze-
si’nin bahçesinde sergilenen lahite benzer biçimde yaptırılmış olması
(üzerinde girland motiflerinin, baş ve ayak kısmında işlemeli mezar taşı-
nın bulunması) yöre insanının belki bilinçli belki de bilinçsiz olarak Eski-
çağ geleneklerinden etkilendiklerini göstermektedir. Kentin müzesinde
uzun yıllar çalışan Züleyha Kartal, bu duruma dikkat çekerek antik kent
üzerinde yaşayan yöre halkının, antik kentten etkilenerek bunu mezar
taşlarına yansıttığını aktarmıştır (Z. Kartal, kişisel iletişim, 2017). Yine
Konuralp merkezi ve civarında yapılan bilimsel çalışmalarda ele geçen
ve günümüzde Konuralp Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde sergilenen
çok sayıda mezar steli, adak yazıtı, ortothekler (ölü küllerinin konduğu
küçük taş lahitler) ve pithoslar (depolama kapları) kentin ve bölgenin ölü
gömme gelenekleri hakkında bilgi vermektedir (Dikmen ve Toruk, 2017,
s. 198).
Konuralp’te kent için önemli bir tarihi rolü olan Konuralp Bey’in tür-
besi bulunmaktadır. Yerel halkın aktarımlarında “Bolu yanacak, Düzce
batacak, Konuralp ayakta kalacak” derlermiş, bunu da türbelere bağlar-
larmış. Burayı fetheden kumandan Konuralp Bey ve onun silah arkadaşı
Ali Hamza Dede gibi muhterem zatların Konuralp’i koruyacağına ina-
nılmaktadır. Düzce kent merkezinin, Konuralp’ten daha alt seviyede ve
bataklık üzerinde olduğu için batacağını, Konuralp’in ayakta kalacağını
yöre halkının büyükleri hep söylermiş (A. Şengül, kişisel iletişim, 2017).
Sokak arasında bulunan ve insanlar tarafından türbeleştirilen bir meza-
rın, bir eren veya evliyaya ait olduğu düşünülüp, mezara çaput bağlanıp,
mum dikildiği anlatılmıştır (Z. Kartal, kişisel iletişim, 2017).
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
919
Şekil 5. Konuralp Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde sergilenen lahit mezar
Tarihsel Süreçte Kentin Adı ile İlgili Aktarımlar
Kentin adı ile ilgili Prusias Ad Hypium’den, Kasaba-Üskübü’ye, Üs-
kübü’den Konuralp’e evrilişinin halk tarafından aktarımları da kayıt
altına alınmıştır. Prusias ad Hypium (Konuralp) antik kenti Bithynia
egemenliğine girmeden önce Kieros adıyla anılmıştır. Kral Prusias’ın
fethi sonrası, Hypios kıyısındaki Prusias yani “Prusias ad Hypium” adı-
nı almıştır (Pınarcık ve Sütçü, 2017, 387). Osmanlı Dönemi’nde Purusyan
Kasabası “Üskübü” adını almıştır. Orhan Gazi’nin komutanlarından
olan Konur Alp Bey’in kent için gösterdiği kahramanlıklara istinaden
“Konrapa ve Konur Alp” olarak adlandırılmıştır (Özlü, 2015, s. 85). Halk
arasında Kasaba, Üskübü, Üsküba, Eskibağ olarak bilinen antik kent,
yöre insanının anlatılarında bu isimlerle anılmaktadır (Şekil 6). Anlatı-
larda I. Prusias ve II. Prusias’ın burada kral olduğundan bahsedilmiştir
(C. Aksöz; kişisel iletişim, 2017). Yöreye verilen adlar etrafında çeşitli
hikâyeler anlatılmaktadır. Hikâyelerden ilki Skopi’den Üskübü, ikincisi
Eskibağ’dan Üskübü, üçüncüsü Üçküp’ten Üskübü olduğu üzerinedir.
Konuralp’in eskiden bağlık olduğu, sonraları terk edildiği aktarılmıştır
(H. Ergen, kişisel iletişim, 2017). Üçküp adı ile ilgili söylence, altından
yapılmış küplerin bulunmasından ileri geldiği üzerinedir. Üçküp’ten
Üskübü, nahiye olunca Kasaba, nüfusu artınca orayı fetheden Konur Alp
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
920
Gazi’den dolayı da Konuralp adını aldığı kabul edilmektedir (İ. Odabaş,
kişisel iletişim, 2017).
Şekil 6. Kaynak kişilerle yapılan görüşme
Hafızalardaki Âdetler ile İlgili Aktarımlar
Konuralp’te günümüzde yöre insanının hafızalarında antik mekân ve
eserleri içine alan uygulamalar yaşamaya devam etmektedir. Bayramlar-
da Kırk Basamaklar’da toplanılırmış (İ. Özcanım, kişisel iletişim, 2017).
Orada çocuklar, gençler tarafından tiyatro gösterileri sergilenirmiş (H.
Ergen, kişisel iletişim, 2017). Günümüzde bazı ailelerin sünnet düğünü
gibi aktiviteleri bu tarihi mekânda yaptıkları aktarılmıştır (E. Demirel,
kişisel iletişim, 2017).
Konuralp’te Hıdrellez eğlenceleri sırasında cambazlar hünerlerini
sergiler, gençler güreş tutarmış. Yine Hıdırellez’de yumurta boyama
gelenekleri arasındaymış. Yumurtlar haşlanır, hamurlar kızartılır, Kırk
Basamaklar'da yenirmiş (Şekil 7) (H. Ergen, Ö. Kısacık, V. Çakmakçı,
kişisel iletişim, 2017).
Kimlik-Köken ile İlgili Aktarımlar
Yaşanılan mekânlar ya doğadaki varlıklarla ya da kentte yaşayan in-
sanların adları, soyadlarıyla veyahut tarihsel bir olayla/kişilikle adlandı-
rılmıştır. Konuralp’te de bu yaklaşımı görmekteyiz. Örneğin tarihi ha-
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
921
mam olduğu için bir sokağa Hamam Sokak, türbesi orada bulunduğun-
dan dolayı bir sokağa Ali Hamza Sokak adı verilse de en çok Gürel So-
kak, Topçu Sokak gibi aile adları karşımıza çıkmaktadır (A. Şengül, kişi-
sel iletişim, 2017). Bunların dışında gazi ve şehitlerin adları ya da kişile-
rin lakapları da sokaklara isim olarak verilmektedir: Hacı Salih Sokak,
Terzi Aliler Sokak, Şehit Hüseyin Kıl Mahallesi7 vb... Mekânda pınar
varsa mahalle pınardan ötürü Çiftepınarlar adını almıştır (H. Ergen, İ.
Odabaş, İ. Özcanım kişisel iletişim, 2017). Göçmenlerden oluşan mahal-
leye de Muhacirler Mahallesi denmiştir (Ö. Kısacık, kişisel iletişim, 2017).
Kentin tarihinde önemli rol oynayan bu figürler ve olaylar, kentin cadde
ve sokaklarına isimlerinin verilmesiyle kolektif hafıza açısından oldukça
önemli bir süreklilik sağlamıştır (Işık ve Gezgin, 2019, s. 36). Kentlerin
köklü ailelerinin isim/soyadlarının sokak, cadde vb. gibi ortak kullanım
alanlarına verilmesi de çok yaygın kullanılan bir yöntemdir. Tarihsel
süreçte ve günümüzde de kentte önemli olan sülalelerden biri Topçuoğ-
lu sülalesidir. Bu sülaleye mensup olan İrfan Topçuoğlu kentteki önem-
lerinin geçmişten geldiğini vurgulamıştır. Konuralp’te yaşayan bu sülale,
Türklerin Anadolu’ya gelişinden beri orada yaşadıklarını, önceleri Yığıl-
ca’da obalarını kurduklarını, o dönemlerde Prusias derebeyinin; yol ke-
sen, halka zulüm eden bir eşkıyadan rahatsız olduğunu aktarmıştır. Bu
kişi, eşkıyanın kellesini getirene ne dilerse yapacağını ve Topçuoğluların
dedelerinin eşkıyanın kulaklarını keserek bir çıkına koyup Atlı Kapı’dan
geçerek getirdiği, bu sülalenin ataları ile ilgili anlatılan söylencelerden
biridir. İ. Topçuoğlu anlatılarında dedelerinin iri kulaklarıyla ünlü olan
eşkıyanın kellesi yerine kulaklarıyla derebeyinin huzuruna çıktığını ve
dedelerinin para pul istemeyip derebeyinin maiyetine geçmek istediğini
belirtmiştir (İ. Topçuoğlu, kişisel iletişim, 2017; Pınarcık ve Sütçü 2018, s.
72). Yine İ. Topçuoğlu yöreden bahsederken, burasının Doğu Roma İm-
paratorluğu’nun bir uç derebeyliği olduğunu, Türklerin Anadolu’ya
gelmeden önce bu bölgede Prusias medeniyetinin olduğunu, İpek Yo-
lu’nun bölgeden geçtiğini, yörenin bağlarıyla meşhur olduğunu, günü-
müzde çok ekilmeyen pirinç ve tütünün o dönemlerde geçim kaynağı
olduğunu aktarmıştır (İ. Topçuoğlu, kişisel iletişim, 2017). Topçuoğlu
7 Konuralp’in yerleşim planı üzerine çalışmaları olan Ç. Dikmen ve F. Toruk, tarihsel süreç içinde
farklı planlama kararlarıyla mahallelerin yapılaşmaları ve mekânsal yansımalarının farklılaştığın-
dan bahseder. Bunlar arasında Şehit Hüseyin Kıl, Çiftepınarlar ve Terzialiler mahalleleri, antik
tiyatro, Bizans Dönemi hamamı, cami yapısı ve çarşı etrafında odaklanmış organik biçimlenmiş
sokaklarıyla tarihi merkezi oluşturduklarını belirtirler (Dikmen ve Toruk, 2017, s. 183).
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
922
sülalesinin isminin kente dair birçok ortak kullanım alanında bulunması
kentteki önemlerini göstermektedir. Kentsel hafıza ile ailelerin tarihsel
geçmişleri, hatıraları ilişkilendirilerek simgesel anlamda önem kazanır.
Böylece bu köklü ailelerin isimleri toplumsal hafızada her zaman canlı
tutulur (Işık ve Gezgin, 2019, s. 38).
Toplumsal hafıza ve kent kimliği kentleşme sürecinde dinamo taşı
görevi görmüştür. Düzce, tüm kültürlerin etnografik zenginlikleriyle
yaşatıldığı kentlerden biridir. Tarihi boyunca göçle gelenler tarafından
kurulan kentte, diğer topluluklar yerleştikleri köylerde beraberlerinde
getirdikleri kendi kültürlerini muhafaza etmişler, gelenek ve görenekle-
rini yaşatmışlardır. Göçle gelenlerin geldikleri yerleri, kökenlerini unut-
mamak amacıyla kendilerinden sonra gelen kuşaklara bunları aktarma
amacını güttükleri görülür. Lakaplar ve soyadları bu işlevi ile bu araç-
lardan biri olmuştur (Işık ve Gezgin, 2019, s. 37). Soyadı Kanunu kabul
edilmeden önce toplumda insanların ayırt edici özelliği olarak sülale
adları ya da lakapları kullanılırdı. Bu kanundan sonra her ailenin soyadı
aldığı ancak aile ve kişilerin toplumda halen sülale adları ya da lakapla-
rıyla anılmaya devam ettiği bilinir (Boyraz, 1998, s. 109). Konuralp’te de
kişiler; Hacı İbram, Hafız Raşit, Telli (asabiliğinden ötürü), Çilimlili
Mehmet Efendi, Deli Haliller, Kalaycı İbrahim, Cambaz Mehmet, İma-
moğulları, Kirazların Mustafa, Muhtarın Oğlu, Kulaksızlar, Köklü, Gü-
düllü (Ankara’dan gelmişler), Kozurağalar gibi sülale adları ya da lakap-
larla anılmaktadır (C. Aksöz, F. Odabaş, İ. Odabaş, İ. Özcanım, R. Oda-
baş, kişisel iletişim, 2017).
Şekil 7. Kaynak kişilerle yapılan görüşme
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
923
Hafıza ve Mekân İlişkisi
Kolektif hafızanın bir araştırma alanı olarak önem kazanması, kimlik-
lere yönelik ilginin artışı, toplumsal tarih, kültür tarihi gibi araştırmala-
rın çoğalması, tarihçilik alanında yeni alternatif yöntemleri beraberinde
getirmiştir. Günümüzde bazı tarihçilerin/araştırmacıların, resmi belgele-
re, arşivlere dayalı tarihçiliğin yanı sıra yeni yöntem arayışı içine girerek,
tarihsel antropoloji ve sözlü tarih gibi olayın kendisinden çok, olayların
hafızalarda bıraktığı izlere, deneyimlere, hatırlanma biçimlerine odakla-
nan hafıza tarihçiliğine yönelimindeki artış dikkati çeker (Işık ve Gezgin,
2019, s. 37). Kolektif hafıza/toplumsal hafıza üzerine çalışan araştırmacı-
lar, hafızanın her zaman toplumsal olduğunu, hatırlananların kişisel olsa
da gerçekte toplumsal bir bağlamda geliştiğini ve hafızanın çoğulluğunu
kabul ederler (Işık ve Gezgin, 2019, s. 37). M. Sevinç, hafızanın toplumsal
çevre ile ilişkili olsa bile her bireyin hatıralarının farklı olduğunu ve bel-
lekte kalan hatıraların tekrar canlandırılması için mekânlara ihtiyaç du-
yulduğunu belirtir (Sevinç, 2013, s. 51-52). Yine günümüzün, geçmişteki
mekânlarla bağlantısını hafızadan çok tarihsel yönüne bağlı olduğunu P.
Nora’yı referans vererek: “Dönemin arşivcisi, tarihsel kayıt mekanizması
etrafında biçimlenen soyut/somut mekânları ‘hafıza mekânları’ olarak nitelendi-
rir. Canlı bir hafızanın var olmadığı ‘müzeler, arşivler, mezarlıklar, koleksiyon-
lar, bayramlar, yıldönümleri, anlaşmalar, tutanaklar, anıtlar, kutsal yerler’
hepsi birer hafıza mekânıdır” bahseder (Nora, 2006, s. 23). İşte bu sürecin iç
içe geçerek, yaşanan olayların geriye bıraktıkları, kentin bilincini, tarihi-
ni, hafızasını oluşturduğuna vurgu yapar (Sevinç, 2013, s. 52-53). Işık ve
Gezgin ise iletişimsel hafızanın yakın döneme dair olayları, anıları kap-
sarken, kültürel hafızanın bayramlar, törenler, mitler gibi hatırlama fi-
gürleri ile toplumsal kimliğin oluşumunda rol üstlendiğini, her yeni ya-
şanılan olayın geçmişin hafızasıyla geleceğin hafızası arasında köprü
oluşturduğunu ve kentlerin mimari yapısının tüm bu zaman dilimine
şahitlik eden, insanoğlunun yaşam öyküsünü dile getiren sabit bir sahne
olduğunu anlatır. (Işık ve Gezgin, 2019, s. 38). Dolayısıyla kentler, ya-
şamsal varlıklarıyla kişilerin ve toplumların hafızalarının zamansal yol-
culuğuna eşlik eder. Kentin hikâyesi, kişilerin ve grupların hikâyeleriyle
katman katman birleşerek sürer gider. Mutlu vd. (2019), “Kentin kendisi
orada yaşayanların kolektif belleğidir” diye bahsederken, yaşanılan her anı-
nın, birikimin kentin belleğini oluşturduğunu, oraya bağlılığın ya da o
yerle kurulan anlamlı ilişkinin kentsel hafızanın kapsamı içinde ele alın-
dığını belirtir. Bazı durumlarda kentte yaşayanların aidiyet duygusu,
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
924
yaşam öyküleri kentlerin zorunlu olarak yaptıkları değişim ile unutma
döngüsü içinde kentin geçmişine, kökenine, tarihine zarar verir. Sürekli
değiştirilen sokak isimleri, yapısal düzenlemeler geçmişin izlerini siler.
Sokaklar, meydanlar, binalar kolektif belleğin mekânsal alanlarıdır.
Özellikle kent meydanları kentin öz hafızasının oluştuğu, net bir biçimde
görünürlük kazandığı yerlerdir. İşte bu yüzden kent için önemli olan
mekânlar tespit edilmelidir. Çünkü geçmiş ve gelecek arasında kurulan
bağ bu mekânlar üzerinden sürdürülmektedir (Mutlu vd., 2019, s. 45).
“Sosyal anlamda belleği kaybetmek kimliği kaybetmek anlamına gelmektedir”
(Halaç ve Demir, 2017, s. 1431).
Konuralp gibi antik kent üzerinde kurulmuş yerleşimler (Şekil 8), ta-
rihsel süreç içerisinde farklı uygarlıklar tarafından iskân edilmiş ve gü-
nümüzde de üzerinde halen yaşanmaktadır. Bu çok katmanlı kentlerde
çoğu kez arkeolojik alanların önemi yaşayanlar tarafından fark edilme-
miş ve kentin ortak hafızasında içselleştirilmemiştir. Bunun yanı sıra bir
de kentleşme yönünde atılan hızlı adımlar, tarihi kentlerdeki kültürel
mirasın korunması, arkeolojik alanların kent yaşamıyla bütünleştirilmesi
gibi konularda eksik kalınmıştır. Özellikle çok katmanlı kentlerdeki
geçmiş uygarlıklara ait maddi kültür buluntuları ile günümüz insanının
kimlik bağlantısı konusunda bir takım sıkıntılar yaşanmaktadır (Savrum
Kortanoğlu, 2020, s. 123-124). Yapılan çalışmada yerel halkın günümüze
daha yakın dönemlere ait –Osmanlı Dönemi- tarihi kalıntılarını daha çok
sahiplendiklerini ancak daha erken Yunan ve Roma uygarlıklarına ait
kalıntılara karşı daha yabancı/mesafeli oldukları gözlemlenmiştir. İşte bu
sahiplenilmeme, o dönemlere ait alanların korunması konusunda sıkıntı
yaşatmaktadır (Savrum Kortanoğlu 2020, s. 123-124).
Şekil 8. Prusias ad Hypium tiyatrosu hava fotoğrafı güneyden bakış (Okan 2022, s. 88)
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
925
Tartışma ve Sonuç
2017-2018 yılları arasında sürdürülen “Prusias Ad Hypium’dan Konu-
ralp’e Düzce’nin Kültürel Mirası” adlı çalışmada çok erken dönemlerden
beri yerleşime sahne olmuş ve bu dönemlere ait birçok arkeolojik bulgu,
yazılı kaynak ele geçmiş olan Düzce’nin Konuralp mahallesi (Prusias Ad
Hypium) araştırma sahası olarak seçilmiştir. Çalışmada anlatılar sesli ve
görüntülü olarak kayıt altına alınmıştır. Yerel halkla yapılan görüşme-
lerde tarih bilinci konusunda eksiklik hissedilmiştir. Bu noktada ileriki
zamanlarda kültürel mirasın korunmasına yönelik adımların atılması
hedeflenmiştir. Somut kültürel mirasa dair kentte son dönem yapılan
kazılardan dolayı artan bilinç gözlenmektedir. Somut olmayan kültürel
mirasa ait arkeolojik mekânlar ve eserlerle ilgili o dönemde yaşatılan
ancak günümüzde yaşatılmayan ritüellerin, söylencelerin varlığı irde-
lenmiştir. Çünkü toplumların gelenek görenekleri, nesilden nesile geçen
sözlü aktarımlar, uygulamalı törenler (ritüel), kişilerce ya da toplumlarca
kutsallaştırılmış davranışlar, kutlamalar kültürel devamlılığı taşıyan
diğer ögelerdir (Pınarcık ve Sütçü, 2017, s. 389).
Anadolu, kültürel çeşitliliğimizin harmanlandığı birçok uygarlığa ev
sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Konuralp antik kentinin tarihsel gelişi-
minde, çevresindeki yerleşimlerle kurduğu ticari, siyasi ve kültürel ilişki-
ler etkili olmuştur. Konuralp antik kentinde şöyle bir gezinildiğinde
geçmişten beri orada yaşayan insanların bu mekânlarda gelişigüzel değil
de tamamen kültürel devamlılığın sonucunda toplandıkları -kendilerinin
bile bunun farkında olmadan yaptıkları- gözlemlenir. Yerleşim yerinde
kullanılan mekân ve kişi adlarında Eskiçağ ve Ortaçağ etkileri izlenir.
Yeni yapılan birçok siteye “Üskübü, Prusias Evleri, Atlı Kapı Sitesi” gibi
isimlerin verilmesi bu izleri yansıtmaktadır. Somut olmayan kültürel
mirasa dair antik mekânlarla ilgili yerel halkın günümüzde uyguladığı
âdetlerin bir kısmı yaşatılırken bazıları maalesef değişen yaşama alışkan-
lıklarına ayak uyduramayıp yitip gitmiştir. Ancak bayramlar gibi toplu
olarak bir arada bulunulan etkinliklerde, insanların yer olarak Kırk Ba-
samaklar’ı seçmeleri manidardır ve kültürel mirasın yöre insanında bı-
raktığı gayri ihtiyarı yapılan eylemler olarak görülebilir. Yapılan görüş-
melerde kaynak kişilerin çocukluklarında oyun oynama sahası olarak
Kırk Basamakları seçtikleri gözlenmiştir. Hem yazılı kaynaklar hem ar-
keolojik veriler Konuralp antik kentinin Eskiçağ’da ve Ortaçağ’da önemli
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
926
bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir (Pınarcık ve Sütçü, 2018, s.
83).
Tüm bunlara ek olarak yapılan çalışma sırasında gözlemlenen bazı
eksiklikler için öneriler geliştirilmiştir. Bunu yaparken benzer nitelikteki
çalışmalardan (Işık ve Gezgin, 2019; Savrum Kortanoğlu 2020) yararla-
nılmıştır. Görüşmelerde yerel halkın antik kent üzerinde yaşıyor olduk-
larının yeterince farkında olmadığı gözlenmiştir. Bu bağlamda, “tarihi
kent” vurgusu, başta belediye olmak üzere kentin temsilcilerinin, aka-
demisyenlerinin, aydınlarının, gazetecilerinin, yazarlarının, sivil toplum
örgütlerinin gerek yerel yayınlarla gerekse bilimsel projelerle öne çıka-
rılmalı ve kültürel mirasın korunması yönünde halka eğitim verilmeli-
dir. Bu yolla “okuryazarlar” olarak adlandırılan sınıftan ilgili kişilerin
öncülüğünde ortak hafıza oluşturma, halkta farkındalık yaratma hedefi
konulmalıdır. Ancak görülen kadarıyla gerek Konuralp gerekse Düz-
ce’de bu farkındalığı yaratacak kurum ve kuruluşlar eksiktir. Bununla
birlikte yeri gelmişken şu da belirtilmelidir; neredeyse iki yıldır yerel bir
gazetede kentin tarihi ve kültürel miras ile ilgili yazılar yazılmaktadır8.
Bu yazılar bahsedilen eksikliğin giderilmesi konusunda öncü olacak
adımlardan biridir. Bu gibi örnekler çoğaltılmalı ve geliştirilmelidir.
Düzce 1999 yılında yaşanan depremden sonra Bakanlar Kurulu’nun ka-
rarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin 81. ili olmuştur. Konuralp antik kenti,
yakın bir zamanda kent olan Düzce’nin, kimliğinin oluşturulmasında
geçmişten gelen yönü ile ön planda olmalıdır. Çünkü kentlerin kimliği-
nin inşa sürecinde kentin Eskiçağ’ı önemli bir yer tutar. Bir kentin geç-
mişi ne kadar eskiye dayanıyorsa o kent o kadar önemli bir yere sahip
olur.
Kentin kimliğinin ve toplumsal inşanın yaratılması için ortak hafıza
oluşturulmalıdır. Yerel halkın anıları, mekânsal alanlarda yaşanan anılar,
deneyimler, ritüeller, söylenceler ortak hafızanın oluşturulmasında ve
geleceğe taşınmasında önem arz eder. Halkın genelinde kaynaştırıcı rolü
olduğu görülen Kırk Basamaklar gibi hafıza mekânları tespit edilip, ta-
rihsel sürecinden getirdiği bu önemini ve sürekliliğini gelecek nesillere
aktarmak vasıtasıyla buraların korunması yönünde adımlar atılarak kalı-
cılığı sağlanmalıdır. Geçmişi eskiye dayanan kentlerin, orada yaşayanlar
için aidiyet, kimlik gibi kavramlar ile öz benliklerini güçlendirdikleri ve
8 Düzce Postası adlı gazetede Arkeolog Dr. Güzin Bilir tarafından yazılan bu yazılar kentin tarihi,
kültürel miras ile ilgilidir.
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
927
günümüzde de kolektif hafızanın oluşumuna yol açtığı görülür. Bu da
tarih bilincinin gelişmesinde rol oynar ki, bu bilinç kente dair tüm dö-
nemlerin sahiplenilip korunmasını sağlar. Bununla birlikte ortak hafıza-
nın oluşturulması için yapılabilecek bir diğer önemli gereklilik, toplum-
sal hafıza müzelerinin ve kent müzelerinin açılmasıdır. Bu müzelerde ve
kent meydanı ya da hafıza mekânı olarak tespit edilen yerlerde kente
dair gerek yazılı gerek görsel arşiv sergileri düzenlenmelidir. Çünkü
olaylar mekânlarda şekillenir ve geçtiği yerler de tarihsel kimliğini alır.
Mekânlarla insanlar arasında sürekli değişen, gelişen bir etkileşim var-
dır. Her yerleşim/kent, tarihin en büyük tanığıdır. Özellikle bu sebepten
bile kentlerin Eskiçağ’ına dair kalıntıları korunmalı ve gelecek nesillere
bırakılmalıdır. Bu yapılırken bu tür alanların öncelikle korunması göz
önünde tutularak, yerel halk ile bütünleştirici planlamalar yapılmalıdır.
Bu konuda gerek yurt içinde gerekse yurt dışında benzer yerleşimlerdeki
koruma ve halk ile bütünleştirme örnekleri incelenmeli, yasal zorunlu-
lukların yanında bilinçli sahiplenme ve koruma önerileri geliştirilmeli-
dir. Bu konuda sosyal sorumluluk projelerinden de faydalanılabilir. Bel-
ki de yine Eskiçağ uygarlıklarını örnek alınarak kentte aidiyet, kolektif
bellek oluşturmak için festivaller, bu gibi eylemlerle bir araya gelme-
ler/toplanmalar düzenlenmelidir. Yaşadığımız kentler biziz ve biz olgu-
su ne kadar derin olursa o kadar güçlü olur. O yüzden tarihin katman
katman var olduğu kentlerimizde bunun zenginlik olduğunu bilerek
yaşayıp onlara sahip çıkılmalıdır. Toplumsal süreklilik için geçmişten
günümüze taşınılan ortak hafıza ve kültürel mirası korumak bir görev
sayılmalıdır. Geçmişini kaybeden toplumlar geleceğini kuramaz.
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
928
Extended Abstract
Unlocking the Memory of a City: Prusias Ad
Hypium (Konuralp) Ancient City
Pınar Pınarcık9 Evrensel Barış Berkant10
ORCID: 0000-0002-6757-1719 ORCID: 0000-0003-4023-1244
In our project entitled as "The Cultural Heritage of Düzce from Prusias
Ad Hypium to Konuralp", which we carried out between 2017-2018, we
chose the Konuralp region of Düzce (Prusias Ad Hypium), which has
been settled since very early times and has many archaeological findings
and written sources from these periods, as the research environment.
Konuralp, our study region, is important as it is one of the numerous
ancient cities in Anatolia. In addition to its geographical importance, its
location - its proximity to large cities that have been commercially and
politically powerful since ancient times - is one of the factors that con-
tribute to the cultural accumulation of the city with its cultural, political
and commercial interactions with these large cities. The Konuralp an-
cient city contains cultural motifs and traces in the historical process. In
this journey through the ancient historical places of Konuralp, we have
determined that the people who have lived there since the past have
gathered in these places not randomly, but as a result of cultural continu-
ity - without even realizing it themselves. It is meaningful that people
choose the Kırk Basamaklar (Forty Steps) as a place for activities such as
festivals and circumcision feasts, and these are the involuntary actions
left by the cultural heritage on the local people. Kırk Basamaklar (Forty
Steps) is also the place where especially children gather and play various
games. During our study, we identified a children's game known as "Hot
Hot" by the local people, which is not played much today, which is our
contribution to folklore.
Konuralp is an ancient city where we observe the historical process
that carries the past to the present with its bridge, theater, equestrian
gate, aqueducts, city walls, Ottoman period building remains. This pro-
9 Assoc. Prof., Duzce University, Faculty of Science and Letters, Department of History, E-mail:
pinarpinarcik@duzce.edu.tr
10 Dr. Archaeologist, İzmir / Türkiye, E-mail: evrenselbaris@gmail.com
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
929
ject we have done is important in terms of contributing to the cultural
process of the present and future days by capturing the traces of the An-
cient Age and the Middle Ages in the cultural heritage of the city of Ko-
nuralp in the time period we are in. We have developed our suggestions
for some of the deficiencies we observed during our study. In our inter-
view, the local people were not aware that they were living in an ancient
city, and the historical aspect of the emphasis on the historical city
should be emphasized by the authorized representatives of the city, aca-
demics, intellectuals, journalists, writers, non-governmental organiza-
tions, especially the municipality, both in local publications and scientific
projects, and the public should be educated on the protection of cultural
heritage. In this way, there should be an effort to create a common
memory under the leadership of the relevant people from the class called
literates and to raise awareness among the public. However, as far as we
can see, both in Konuralp and Düzce, organizations that will create this
awareness are deficient. However, in recent years, local newspapers
have taken pioneering steps in this regard, albeit to a lesser extent. Such
examples should be increased and developed. After the earthquake in
1999, Düzce became the 81st province of the Republic of Turkey with the
decision of the Council of Ministers. The Konuralp ancient city should be
at the forefront with its aspect from the past in the creation of the identi-
ty of the settlement, which has recently become a city.Because the an-
cient past has an important place in the process of building the identity
of cities.The more ancient a city's past is, the more important that city
becomes.Even for this reason, the legends of the founding of cities were
created in the Ancient Age and the history of cities was based on the past
with mythological stories.
In order to create a city's identity and social construction, a collective
memory must be created. The memories of the local people, memories,
experiences, rituals, and myths experienced in spatial areas are im-
portant in the creation of a common memory and carrying it to the fu-
ture. Memory places such as the Kırk Basamaklar (Forty Steps), which
we see to have a unifying role in the general public, should be identified
and steps should be taken to protect these places and ensure their per-
manence by transferring their historical importance and continuity to
future generations. It is seen that cities with a long history strengthen the
self-identity of their inhabitants with concepts such as belonging and
identity and lead to the formation of collective memory today. This also
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
930
plays a role in the development of historical consciousness, which en-
sures that all periods of the city are embraced and protected. Another
important requirement for the creation of a collective memory is the es-
tablishment of collective memory museums and city museums. Both
written and visual archive exhibitions about the city should be organized
in these museums or in places identified as city squares or places of
memory. Because events take shape in places and the places where they
take place take on their historical identity. There is a constantly changing
and developing interaction between places and people. Every settle-
ment/city is the greatest witness of the history. Especially for this reason,
the ancient ruins of cities should be preserved and left to future genera-
tions. While doing this, plans should be made to integrate such areas
with the local people, taking into account the protection of such areas
first. In this regard, examples of conservation and integration with the
public in similar settlements both in Turkey and abroad should be exam-
ined, and conscious ownership and conservation proposals should be
developed in addition to legal obligations. Social responsibility projects
can also be utilized in this regard. Perhaps we should take ancient civili-
zations as an example and organize festivals and gatherings to create a
sense of belonging and collective memory in the city. The cities we live
in are us, and the deeper the sense of us, the stronger it becomes. There-
fore, we should live in our cities where history exists layer by layer,
knowing that this is our richness, and we should protect them. For social
continuity, we should consider it a duty to protect the common memory
and cultural heritage we carry from the past to the present. Societies that
lose their past cannot build their future.
Kaynakça/References
Antik Kaynaklar
Memnon. (2007). Herakleia Pontike Tarihi (Περι Ηρακλειας) (Çev. Murat Aslan),
İstanbul: Odin Yayıncılık.
Modern Kaynaklar
Ayengin, N. (2015)a. Prusias ad Hypium tiyatro kazısı 2014 yılı çalışmaları. 37.
Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt II, 287-300.
Ayengin, N. (2015)b. Düzce ili yüzey araştırması. 33. Araştırma Sonuçları Toplan-
tısı, Cilt. I, 425-436
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
931
Bilir, A. (2013). Prusias Ad Hypium (Konuralp) su kemerleri. 3. Uluslararası
Bursa Su Kongresi, 278-284.
Boyraz, Ş. (1998). Lakaplar konusunda bazı dikkatler ve bir yöre örneği. Türklük
Bilimi Araştırmaları, VII. Sayı, 107-138.
Dikmen, Ç. B. ve Toruk, F. (2017). Prusias ad Hypium antik kenti üzerinde bir
yerleşim: Konuralp. Researcher, 5 (4), 176-210.
Fritz, F. (1965). Codex Kultur ATLAS, Turkei 5. Grundholzen
Gavaz Sir, Ö. (2020). Şehir ve kültürel bellek ilişkisine dair, Şehir Defteri, 12-13.
Halaç, H. H. ve Demir, İ. (2017). Toplumsal hafızamız kültürel mirasımız. Journal
Of International Social Research, 10 (52), 1430-1434. DOI:
10.17719/jisr.2017.1993.
Işık, S. Y. ve Gezgin, U. B. (2019). Kentsel kimliğin inşası bağlamında toplumsal
hafıza ve tarih yazımı: Bartın örneği. Antropoloji, (37), 35-49.
https://doi.org/10.33613/antropolojidergisi.478940
Karakuş O. S. (2017b). Düzce ili antik dönem toponimisi (yer adları) üzerine bir
inceleme. Düzce'de Tarih Kültür ve Sanat, Ed. İsmail Yaşayanlar, 241-245.
Karakuş, O. S. (2017a). Roma İmparatorluk Döneminde Prusias ad Hypium, (Yayım-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi), Anadolu Üniversitesi, Eskişehir.
Karakuş, O. S. (2018). Severus Hanedanı Dönemindeki Parth seferleri sırasında
Prusias Ad Hypium kenti. Uluslararası Konur Alp Gazi ve Düzce Tarihi, 15-
37.
Kurtyiğit, S. (2022). Günümüz sanatında kent-bellek ilişkisi, (Yayımlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Mumford, L. (2013). Tarih boyunca kent: Kökenler, geçirdiği değişimler ve geleceği.
(Gürol Koca, Tamer Tosun, Çev.), Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Mutlu, E. vd. (2019). Kent kimliğinin korunması ve kolektif bellek mekânlarının
tespiti. İleri Teknoloji Bilimleri Dergisi, 8(2), 42-50. ISSN:2147-3455
Nora, P. (2006) Hafıza Mekânları. (Mehmet Emin Özcan, Çev.) Dost Kitapevi,
Ankara.
Okan, E. (2022). Prusias Ad Hypium tiyatrosu 2019-2020 yılı kazı çalışmaları.
2019-2020 Yılı Kazı Çalışmaları, Cilt 2, Ankara, 75-98.
Okan, E. vd. (2022). Prusias Ad Hypium antik tiyatrosu: Yeni kazılar, ilk veriler.
Höyük Dergisi, Sayı: 9, 33-66. DOI: 10.37879/hoyuk.2022.033
Öz Baysal, E. (2017). Kent-bellek ilişkisinde güncel sanat pratikleri: İstanbul'u belgele-
mek, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Işık Üniversitesi, İstanbul.
Özlü, Z. (2008). Batı Karadeniz’de antik bir Osmanlı kenti: Prusias ad hypium, Üskübü
(Konuralp), İtalik Yayınları.
Özlü, Z. (2015). İlk çağdan Cumhuriyet’e bir Batı Karadeniz kenti Düzce (ahali-yi
sadıka/sefi ne-i nuh), Fırat Basım, İstanbul.
Pınarcık, P. ve Sütçü, Ç. (2017), Konuralp örneğinde Eskiçağ tarihine dair sözlü
tarih çalışması. Düzce'de Tarih Kültür ve Sanat, Ed. İsmail Yaşayanlar, 387-
391.
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
932
Pınarcık, P. ve Sütçü, Ç. (2020), Bir antik kent ve kültürel mirasın izdüşümü:
Konuralp. Uluslararası Konur Alp Gazi ve Düzce Tarihi Sempozyumu, Ed. Ali
Ertuğrul, Fırat Yaşa, 67-85.
Savrum-Kortanoğlu, M. (2017). Kent uzamında arkeoloji. Colloquium Anatolicum,
No. 16, 105-121.
Savrum-Kortanoğlu, M. (2020). Kentsel arkeolojinin kent yaşamına katılımı:
Roma Largo Argentina arkeolojik alanı. Amisos, 5(8), 122-137. ISSN: 2587-
2222 / e-ISSN: 2587-2230
Sevinç, M. (2019). Bir hafıza mekânı olarak kent meydanı ve dönüşümü: Otto
Herbert Hajek’in Ankara Hergelen meydan projesi örneği. Akdeniz Sanat,
13(24), 47-62.
Taşlı, İ. (2022). Bithynia kentlerinin kuruluşu ve kuruluş efsaneleri, (Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi), Düzce Üniversitesi, Düzce.
Ünlü, T. S. (2017). Kent kimliğinin oluşumunda kentsel bellek ve kentsel mekân
ilişkisi: Mersin örneği. Planlama, 27(1), 75-93. doi:
10.14744/planlama.2017.06078
İnternet Kaynakları
URL1: https://tarihvakfi.org.tr/proje/sozlu-tarih-calismalari/sozlu-tarih-nedir/
(Erişim Tarihi 28.10.2023)
Kaynak Kişiler
Ali Şengül, 1976 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Cevat Aksöz, 1947 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Enes Demirel, 11 yaşında, Düzce-Yeniaynalı.
Fatma Odabaş, 1959, Düzce-Konuralp.
Hakkı Odabaş, 1952, Düzce-Konuralp.
Halil Ergen, 1942 doğumlu, Beçi-Düzce.
Hüseyin Avni Başol, 1959 doğumlu, Düzce-Konuralp.
İrfan Topçuoğlu, 62 yaşında, Düzce-Konuralp.
İsmail Odabaş, 1945, Düzce-Konuralp.
İsmail Özcanım, 1928 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Mehmet Güney, 53 yaşında, Düzce-Konuralp.
Mükerrem Özdemir, 1934 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Müzeyyen Köklü, 1948 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Nermin Kısacık, 1969 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Nevin Güney 1953 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Osman Köklü, 1936 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Ömür Atik, 1953 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Özer Kısacık: 1966 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Perihan Aygün, 1941 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Bir Şehrin Hafızasını Aralamak: Prusias Ad Hypium (Konuralp) Antik Kenti
933
Ramis Polat, 78 yaşında, Düzce-Konuralp.
Rukiye Odabaş, 1942, Düzce-Akçakoca.
Selahattin Devay, 1955 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Sevim Devay, 1942 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Tarık Aksöz, 1985 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Vildan Çakmakçı, 1947 doğumlu, Düzce-Konuralp.
Züleyha Kartal Önemli, 1974 doğumlu, İzmir.
Pınar Pınarcık
Lisans eğitimini 1999 yılında Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolo-
jisi Bölümü’nde, yüksek lisansını 2005 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeolo-
ji Bölümü’nde tamamlamıştır. 2012 yılında yine aynı üniversitede Tarih Bölü-
mü’nde doktorasını bitirmiştir. 2013 yılında Düzce Üniversitesi Tarih Bölü-
mü’nde Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı’nda Dr. Öğr. Üyesi olarak göreve başlamış
ve halen aynı üniversitede Doç. Dr. olarak görevine devam etmektedir. Eski
Anadolu tarihi, Eski Önasya tarihi, tarihi coğrafya ve kent araştırmaları, kültürel
miras vb. konularda çalışmalarını sürdürmektedir.
She, completed her undergraduate education at Ege University, Department of
Protohistory and Near Eastern Archaeology in 1999, her master's degree at
Dokuz Eylul University, Department of Archaeology in 2005, her doctorate at
the Department of History at the same university in 2012. In 2013, she started
her career as a member of assistant professor in the Department of Ancient Histo-
ry at Duzce University and she currently continues her duty as a member of As-
soc. Prof. at the same university. She has continued to work about Ancient Ana-
tolian history, Ancient Near East history, historical geography and urban re-
search, cultural heritage, etc.
E-posta: pinarpinarcik@duzce.edu.tr
Evrensel Barış Berkant
Lisans eğitimini 1999 yılında Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümünde, yük-
sek lisansını 2005 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Arkeoloji programında, doktorasını ise 2020 yılında yine aynı enstitü ve prog-
ramda tamamladı. Herhangi bir akademik kurumda görev almamıştır. Araştır-
malarını, bağımsız araştırmacı olarak sürdürmektedir. Sibirya Üst Paleolitik
Çağı, Mezolitik Çağ Avrasya’sı, Türklerin atalarının da dahil olduğu Kuzey
Avrasya’nın prehistorik halklarının arkeolojik kültürleri, onun araştırma alanla-
rından başta gelenleridir.
Pınar Pınarcık - Evrensel Barış Berkant
934
He, completed his undergraduate education in the Department of Classical Ar-
chaeology at Ege University in 1999, his master's degree in the Archaeology pro-
gram of Dokuz Eylül University Social Sciences Institute in 2005, and his PhD
in the same institute and program in 2020. He has not worked in any academic
institution. He continues his research as an independent researcher. His primary
research areas are the Siberian Upper Paleolithic Age, Mesolithic Eurasia, and
the archaeological cultures of prehistoric communities of Northern Eurasia, in-
cluding the ancestors of the Turks.
E-posta: evrenselbaris@gmail.com