Cumhuriyetin ilk yıllarında sanat ve edebiyat dizgesinde oldukça önemli bir yer edinmiş olan Adalet Cimcoz çevirmenlik başta olmak üzere, sanat eleştirmeni, sanat galerisi yöneticisi, köşe yazarı, seslendirme ve dublaj sanatçısı ve dönemin ilk dedikodu yazarı olarak çok kimlikli bir Türk kadını profiliyle karşımıza çıkmaktadır. Renkli yaşamı ve çok kimlikliği genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sinema, tiyatro ve sanat anlayışının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Sanat alanına dublaj ile giriş yapan ve kısa süre içinde aranılan isim olan Cimcoz, 50li yılların sonlarına doğru edebiyat çevirisi yapmaya başlamıştır. F. Kafka, B. Brecht, G. Grass gibi Alman Edebiyatının önde gelen yazarlarının eserlerini Türk okuruyla buluşturmuş ve bu isimleri çevirileri aracılığıyla Türk sanat ve edebiyat dizgesine kazandırmıştır. Zamanın tanıklarına göre sözlendirme esnasında erek odaklı bir tutum sergileyerek kimseye danışmadan dublaj metnine müdahalelerde bulunan Cimcoz, dilde de yenilikçiliğe önem veren kendine özgü bir üsluba sahip yazar ve sözlendirme sanatçısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmada sözlendirme ve yazar kimliklerine yönelik dile getirilenlerden yola çıkılarak bu iki alanda içselleştirdiği üslupsal özellikleri edebi çevirilerine de yansıtıp yansıtmadığı irdelenecektir. Bu amaçla kendisine 1962 Türk Dil Kurumu Çeviri ödülünü kazandıran Franz Kafka’dan yapmış olduğu Milena’ya Mektuplar (1961) adlı çeviri eserinde izlediği çeviri politikası, çeviri stratejileri ve çok kimlikliğinin bu çeviriye olan etkisi ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır.