ArticlePDF Available

Enflasyon Bekleyişlerinin Oluşumu: Davranışsal İktisat Açısından Bir AnalizFormation of Inflation Expectations: An Analysis in terms of Behavioral Economics

Authors:

Abstract

Enflasyon bekleyişleri gerçek enflasyonun önemli bir belirleyicisi olduğundan para politikasının yürütülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Merkez bankaları, iktisadi birimlerin enflasyon bekleyişlerini kontrol ederek enflasyon hedefiyle uyumlu olması için çabalamaktadır. Bu uyumun gerçekleşmesi durumunda merkez bankaları enflasyondaki dalgalanmaları daha rahat yönetebilme olanağına sahip olmakta ve enflasyonu kontrol etmede daha başarılı sonuçlar elde etmektedirler. Enflasyon bekleyişleriyle ilgili olarak ana akım iktisatta temel paradigma rasyonel bekleyişler hipotezidir. Bu hipoteze göre iktisadi birimler var olan tüm bilgiden yararlanarak bekleyişlerini oluşturmakta ve enflasyon konusunda optimal tahminlerde bulunmaktadırlar. Rasyonel bekleyişlere dayalı olarak enflasyon tahminleri yapılırken üstelik bilginin homojen dağıldığı ve bu bilgiyi sınırlayan psikolojik faktörlerin de aynı olduğu kabul edilmektedir. Fakat davranışsal iktisat alanında yapılan çalışmalar, enflasyon tahminlerini çevreleyen eksik bilginin ve belirsizliğin önemini ve enflasyon konusunda tutulan inançların zamanla değişebilmesini, dolayısıyla heterojenliği, temel alarak rasyonel bekleyişler hipotezine eleştiriler getirmişlerdir. Bu eleştirilerin sonucunda enflasyon bekleyişlerinin oluşumunu açıklamada alternatif davranışsal yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bu yaklaşımların en önemlileri yapışkan bilgi modeli, rasyonel dikkatsizlik yaklaşımı, epidemiyolojik bekleyişler modeli ve Bayesyen öğrenme modelidir. Bu kapsamda çalışmanın temel amacı teorik ve ampirik literatür temelinde enflasyon bekleyişlerinin gerçek yaşamda, rasyonel bekleyişlerden farklı olarak, nasıl oluştuğunu davranışsal iktisat bağlamında ortaya koymaktır. Çalışmada enflasyon bekleyişlerinin, bireysel davranışlardaki heterojenliğin sonucu olarak, rasyonel bekleyişler hipotezine aykırı biçimde oluştuğu, davranışsal iktisadın enflasyon bekleyişlerinin oluşumunu farklı psikolojik yaklaşımlar ile açıklayarak merkez bankalarına hem fiyat istikrarını sağlamada hem de etkin bir para politikası izlemede önemli bir katkı sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışma enflasyon bekleyişlerini rasyonel bekleyişler yaklaşımına göre açıklayan modellerdeki eksikliği ortaya koyarak bu eksikliği gidermede davranışsal yaklaşımların önemini ortaya koymuştur.
2023, 12 (2), 1095-1121 | Araştırma Makalesi
Enflasyon Bekleyişlerinin Oluşumu: Davranışsal İktisat Açısından Bir
Analiz
Salih YILDIRIM 1
Müslüm BASILGAN2
Öz
Enflasyon bekleyişleri gerçek enflasyonun önemli bir belirleyicisi olduğundan para politikasının
yürütülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Merkez bankaları, iktisadi birimlerin enflasyon
bekleyişlerini kontrol ederek enflasyon hedefiyle uyumlu olması için çabalamaktadır. Bu uyumun
gerçekleşmesi durumunda merkez bankaları enflasyondaki dalgalanmaları daha rahat yönetebilme
olanağına sahip olmakta ve enflasyonu kontrol etmede daha başarılı sonuçlar elde etmektedirler.
Enflasyon bekleyişleriyle ilgili olarak ana akım iktisatta temel paradigma rasyonel bekleyişler
hipotezidir. Bu hipoteze göre iktisadi birimler var olan m bilgiden yararlanarak bekleyişlerini
oluşturmakta ve enflasyon konusunda optimal tahminlerde bulunmaktadırlar. Rasyonel
bekleyişlere dayalı olarak enflasyon tahminleri yapılırken üstelik bilginin homojen dağıldığı ve bu
bilgiyi sınırlayan psikolojik faktörlerin de aynı olduğu kabul edilmektedir. Fakat davranışsal iktisat
alanında yapılan çalışmalar, enflasyon tahminlerini çevreleyen eksik bilginin ve belirsizliğin
önemini ve enflasyon konusunda tutulan inançların zamanla değişebilmesini, dolayısıyla
heterojenliği, temel alarak rasyonel bekleyişler hipotezine eleştiriler getirmişlerdir. Bu eleştirilerin
sonucunda enflasyon bekleyişlerinin oluşumunu açıklamada alternatif davranışsal yaklaşımlar
geliştirilmiştir. Bu yaklaşımların en önemlileri yapışkan bilgi modeli, rasyonel dikkatsizlik
yaklaşımı, epidemiyolojik bekleyişler modeli ve Bayesyen öğrenme modelidir. Bu kapsamda
çalışmanın temel amacı teorik ve ampirik literatür temelinde enflasyon bekleyişlerinin gerçek
yaşamda, rasyonel bekleyişlerden farklı olarak, nasıl oluştuğunu davranışsal iktisat bağlamında
ortaya koymaktır. Çalışmada enflasyon bekleyişlerinin, bireysel davranışlardaki heterojenliğin
sonucu olarak, rasyonel bekleyişler hipotezine aykırı biçimde oluştuğu, davranışsal iktisadın
enflasyon bekleyişlerinin oluşumunu fark psikolojik yaklaşımlar ile açıklayarak merkez
bankalarına hem fiyat istikrarını sağlamada hem de etkin bir para politikası izlemede önemli bir
katkı sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışma enflasyon bekleyişlerini rasyonel bekleyişler
yaklaşımına göre açıklayan modellerdeki eksikliği ortaya koyarak bu eksikliği gidermede
davranışsal yaklaşımların önemini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: Enflasyon Bekleyişlerinin Oluşumu, Enflasyon Bekleyişleri Belirsizliği, Para
Politikası, Heterojen Bekleyişler, Davranışsal İktisat
Yıldırım, S. & Basılgan, M. (2023). Enflasyon Bekleyişlerinin Oluşumu: Davranışsal İktisat Açısından Bir Analiz .
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi , 12 (2) , 1095-1121 . https://doi.org/10.15869/itobiad.1255246
Geliş Tarihi
22.02.2023
Kabul Tarihi
16.05.2023
Yayın Tarihi
28.06.2023
*Bu CC BY-NC lisansı altında açık
erişimli bir makaledir.
1
100/2000 YÖK Doktora Bursiyeri, Bursa Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat
Anabilim Dalı, Bursa, Türkiye, salihyildirim@uludag.edu.tr, ORCID: 0000-0003-1237-8214
2
Doç.Dr., Bursa Uludağ Üniversitesi, İnegöl İşletme Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Anabilim Dalı,
Bursa, Türkiye, muslumbasilgan@uludag.edu.tr, ORCID: 0000-0001-8307-6315
2023, 12 (2), 1095-1121 | Research Article
Formation of Inflation Expectations: An Analysis in terms of Behavioral
Economics
Salih YILDIRIM1
Müslüm BASILGAN2
Abstract
Since inflation expectations are an important determinant of real inflation, they play an important role
in the execution of monetary policy. Central banks control the inflation expectations of economic
agents and try to make them compatible with the inflation target. Regarding inflation expectations,
the basic paradigm in mainstream economics is the rational expectations hypothesis. According to
this hypothesis, economic units use all available information to create their expectations and make
optimal forecasts for inflation. While making inflation forecasts based on rational expectations, it is
accepted that the information is homogeneously distributed and the psychological factors limiting
this information are the same. However, studies in the field of behavioral economics have criticized
the rational expectations hypothesis based on the importance of incomplete information and
uncertainty surrounding inflation forecasts, and the fact that beliefs about inflation can change over
time, thus heterogeneity. As a result of these criticisms, alternative behavioral approaches have been
developed to explain the formation of inflation expectations. The most important of these approaches
are the sticky information model, the rational inattention approach, the epidemiological expectations
approach, and the Bayesian learning model. In this context, the main purpose of the study is to reveal,
on the basis of theoretical and empirical literature, how inflation expectations occur in real life, unlike
rational expectations, in the context of behavioral economics. In the study, it is concluded that
inflation expectations are formed as a result of heterogeneity in individual behaviors, contrary to the
rational expectations hypothesis, and that behavioral economics makes a significant contribution to
central banks both in maintaining price stability and in pursuing an effective monetary policy by
explaining the formation of inflation expectations with different psychological approaches. The study
revealed the deficiencies in the models that explain inflation expectations according to the rational
expectations approach and revealed the importance of behavioral approaches in eliminating this
deficiency.
Keywords: Formation of Inflation Expectations, Inflation Expectations Uncertainty, Monetary
Policy, Heterogenous Expectations, Behavioral Economics
Yıldırım, S. & Basılgan, M. (2023). Formation of Inflation Expectations: An Analysis in terms of Behavioral Economics
. Journal of the Human and Social Science Researches , 12 (2) , 1095-1121 . https://doi.org/10.15869/itobiad.1255246
Date of Submission
22.02.2023
Date of Acceptance
16.05.2023
Date of Publication
28.06.2023
*This is an open access article under the
CC BY-NC license.
1
100/2000 YOK PhD Scholarship, Bursa Uludağ University, Faculty of Economics and Administrative Sciences,
Department of Economics, Bursa, Turkey, salihyildirim@uludag.edu.tr, ORCID: 0000-0003-1237-8214
2
Assoc.Prof., Bursa Uludağ University, Inegöl Business Faculty, International Trade and Business, Bursa,
Turkey, muslumbasilgan@uludag.edu.tr, ORCID: 0000-0001-8307-6315
İtobiad- Research Article 1097
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi | ISSN: 2147-1185|www.itobiad.com
Giriş / Introduction
Piyasa ekonomilerinde iktisadi kararların merkezinde enflasyon bekleyişleri
bulunmaktadır (D’Acunto vd., 2022; Coibion vd., 2020). Enflasyon bekleyişleri ücret
pazarlıkları, fiyat koyma, satın alma, yatırım kararlarını etkilediğinde fiyatlar genel
düzeyi ve üretim/çıktı üzerinde fiili artış veya azalış meydana getirmektedir. Esas
olarak piyasa ekonomilerinde iktisadi birimlerin parasal ve reel değişkenler ile ilgili
kararları, enflasyon bekleyişleri yoluyla fiyatlanmakta ve piyasada gerçekleşen doğru
fiyat ve üretim düzeyinin oluşmasını sağlamaktadır. Enflasyon bekleyişleri, iktisadi
birimler tarafından verilen kararların önemli bir parçasıdır. Bu bağlamda enflasyon
bekleyişlerinin oluşumu, enflasyon tahminleri ve para politikalarının yürütülmesinde
merkezi role sahiptir (Bernanke, 2007; Bullard, 2016, s. 1).
Enflasyon bekleyişleri, enflasyonun gelecekteki olası gidişatı konusunda iktisadi
birimler tarafından tutulan inançlardır (Basılgan, 2021, s. 146). İktisadi birimler,
gelecekte enflasyonun düşük ve istikrarlı olacaklarına inandıklarında, cari dönemde
ücret-fiyatları bu inançla uyumlu olacak şekilde belirleyecekler ve gelecek dönemde
ekonomide gerçekleşen enflasyon oranı düşük ve istikrarlı olacaktır. Enflasyon
hedeflemesi çerçevesinde merkez bankaları, bir ya da iki yıl zaman ufku için gelecek
enflasyon oranlarının tahminleri temelinde ileriye dönük (forward looking) politikalar
yürütmektedirler. Fiyat istikrarı doğrultusunda yürütülen bu politikaların teorik yapısı
Yeni Keynesyen modeller ile açıklanmaktadır. Yeni keynesyen modeller, enflasyonun
gelecekteki durumunun bekleyişlere bağlı olduğunu ve enflasyon sürecinin içsel
kaynaklarının olmadığını ortaya koyan bir yaklaşımdır (Kohn, 2006, p. 3). Bu
modellerde enflasyon bekleyişlerinin oluşumu rasyonel bir tarzda açıklanmakta,
optimal para politikalarının tasarımı ve yürütülmesinin temel unsuru olarak karşımıza
çıkmaktadır.
1970’lerden itibaren enflasyon bekleyişlerinin oluşumu yaygın olarak tam bilgiye dayalı
rasyonel bekleyişler hipotezi çerçevesinde ele alınmıştır. Bu hipotezde iktisadi birimler
ekonominin temel yapısını, model parametrelerin değerlerini ve şokların doğasını
bildiği varsayılır (Evans ve Honkapohja, 2001). Dolayısıyla iktisadi birimler, benzer ve
doğru geçm enflasyon oranları ile gelecek enflasyon oranlarına sahiptirler ve hiçbir
sistematik tahmin hatası yapmamaktadırlar. Rasyonel bekleyişler hipotezi literatürde
genellikle yansızlık ve etkinlik testleri ile analiz edilmektedir. Buna uygun olarak
yapılan analizlerde Orphanides ve Williams (2003), Basdevant, (2005), Curtin (2005),
Branch (2007), Pfajfar ve Žakelj (2014) rasyonellikten sapmalara işaret eden kanıtlar
bulmuşlardır. Diğer yandan Hey (1994), Bonham ve Cohen (2001), Mankiw ve Reis
(2002), Carroll (2003), Forsells ve Kenny (2004) rasyonel bekleyişler hipotezinin yanlı
sonuçlar verdiği dolayısıyla geçerli olmadığını belirtmişlerdir.
1950’li yıllardan itibaren gelişen sınırlı rasyonellik literatürü ile bilişsel psikolojinin
iktisada yansımaları, davranışsal iktisat alanını ortaya çıkarmıştır. 1970’lerde büyük
ölçüde Kahneman ve Tversky’nin katkılarıyla gelişen bu alan, enflasyon bekleyişlerinin
oluşumu konusunda psikolojik yaklaşımlar ışığında yeni bir bakış açısı getirmiştir.
Kahneman ve Tversky (1973); Tversky ve Kahneman (1974) bireysel tahminlerinin
heuristik ve önyargıları içerebileceğini, dolayısıyla da bekleyişlerin rasyonel
bekleyişlerden farklı bir tarzda oluşabileceğini deneysel kanıtlarla sunmuşlardır. Bu
kanıtlar; bireysel tahmin sürecine uygulanmış ve piyasa bekleyişlerini tanımlamak için
1098 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
adaptif öğrenme algoritmalarının geliştirilmesine zemin hazırlamıştır. Örneğin Sargent
(1993) ve Evans ve Honkapohja (2001), piyasa katılımcıların geçmiş dönemde yaptıkları
tahmin stratejilerinde kullandığı ekonometrik modellerde bilmedikleri parametreleri
öğrenmesini içeren bekleyişlerin modellenmesinde adaptif öğrenmenin kullanımını ileri
sürmüşlerdir. Kahneman ve Tversky’nin öncü yaklaşımları temelinde davranışsal
iktisat alanı, belirsizlik ve eksik bilgi altında gerçekleştirilen bireysel tahminlere
uygulanarak enflasyon bekleyişlerinin davranışsal yönlerini mikro düzeyde
araştırılmasına ve heterojenite ve enflasyon bekleyişleri belirsizliğini açıklamaya imkan
vermiştir (Branch, 2004; Bryan ve Venkatu, 2001a; Bryan ve Venkatu, 2001b; Pfajfar ve
Santoro, 2009, 2010).
İktisatçılar ve merkez bankacılar arasında iktisadi kararların büyük bir kısmının
geleceğe uzanan etkileri olduğu yönünde bir uzlaşı mevcuttur. Bu sebeple iktisadi
birimlerin bekleyişlerini nasıl oluşturdukları, makroekonomik dinamikler ve politika
yapımında merkezi bir rol oynamaktadır (Coibion et al., 2018, s. 1447). Merkez
bankaları, etkin bir para politikası izlemek için iktisadi birimlerin bekleyişlerini nasıl
oluşturdukları konusunda bilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Bu bilgi, beklenti yönetimi
çerçevesinde enflasyon hedefine yönelik para politikası uygulamalarının etkinliği ve
enflasyon bekleyişlerindeki belirsizliği azaltmak için gereklidir. Özellikle küresel
finansal krizinin ardından enflasyon hedeflemesi altında para politikalarının
yürütülmesi ve başarısı açısından iktisadi birimlerin enflasyon bekleyişlerinin
oluşumunun davranışsal iktisadın bakış açısıyla ele alınması giderek önemli hale
gelmiştir (Akerlof, 2002, s. 411433).
Bu çalışma, enflasyon bekleyişlerinin oluşumuna ilişkin teorik ve ampirik literatürü
takip etmektedir (Kahneman ve Tversky, 1974; Branch, 2004; Bryan ve Venkatu, 2001a;
Mankiw ve Reis, 2002; Carroll, 2003; Pfajfar ve Santoro, 2009, 2010; Sims, 2009; Gnan
vd., 2010; Anufriev ve Hommes, 2012). Çalışma, enflasyon bekleyişlerinin oluşumu
konusunda davranışsal bir perspektifte ele alarak literatüre katkı yapmayı
amaçlamaktadır. Bu doğrultuda literatürde konunun teorik olarak derinlemesine
incelendiği ilk çalışma özelliğini göstermektedir.
Çalışmanın amacı, davranışsal iktisat açısından enflasyon bekleyişlerinin nasıl
oluştuğuna dair teorik çerçeve ortaya koymaktır. Bunun için çalışmada öncelikle
yerleşik iktisadın enflasyon bekleyişlerinin oluşumundaki heterojenliğe bakışı,
enflasyon bekleyişleri belirsizliği altında teorik ve ampirik literatür incelenmektedir.
Ardından yerleşik iktisadın benimsediği rasyonel bekleyişler hipotezine değinilmiş
para politikaları için ortaya koyduğu yansımalara yer verilmiştir. İzleyen bölümde
davranışsal iktisadın enflasyon bekleyişlerinin oluşumunda heterojenliğe bakışı
kavramsal ve teorik temeller bağlamında ele alınmış bilgi süreci, öğrenme dinamikleri
ve heterojen bekleyişler temelinde enflasyon bekleyişlerinin oluşum reci
açıklanmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde literatür ışığında konu ile ilgili nihai
açıklamalar ve para politikaları açısından ortaya koyduğu öneme yer verilmiş ve
çalışma sonlandırılmıştır.
Enflasyon Bekleyişleri Belirsizliği
İktisadi birimler, enflasyonun gelecekteki olası gidişatı konusunda optimal tahmin
yapmak için bilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Bu bilgi, çok sık bir biçimde bekleyişlerin
oluşturulmasını içermekte ve aynı zamanda enflasyonla ilgili tahminlerin optimal olup
İtobiad- Research Article 1099
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
olmadığını belirlemektedir. Rasyonel bekleyişler altında iktisadi birimler, o anda
mevcut tüm bilgiden yararlanarak bekleyişlerini oluştururlar ve enflasyon konusunda
optimal tahminlerde bulunurlar (Kohn, 2006, s. 12).
Enflasyon tahminleri, enflasyonun beklenen yönü konusunda bilgi verirken onun
gelecekteki durumu konusundaki belirsizliği azaltma yeteneğine sahiptir. Bu ise
tahminlerin doğru/sapmasız ve rassallığa yakın diğer bir ifade ile gerçekleşme
olasılığının yüksek olması anlamına gelmektedir. Ancak enflasyon tahminleri, her
zaman doğru ve rassallığa yakın olmadıklarından muhtemel hata paylarına sahiptir.
Bekleyişlerin gerçekleşme ihtimallerini içeren bu hataları çevreleyen en önemli faktör,
eksik bilgi ve belirsizliktir. Eksik bilgi ve belirsizliğin varlığı, enflasyon konusunda
optimal tahmin yapmayı zorlaştırmakta ve enflasyon bekleyişlerinin rasyonel biçimde
oluşturulmasını engelleyerek bir anlaşmazlık (disagreement) ortaya çıkarmaktadır. Bu
durum literatürde enflasyon bekleyişlerindeki anlaşmazlık çerçevesinde
açıklanmaktadır.
Enflasyon bekleyişlerindeki anlaşmazlık, iktisadi birimlerin enflasyon tahminleri
yaparken piyasadaki mevcut tüm bilgiden yararlanamadığı, fikir ayrılığına
düştüklerinden heterojenliği ve o tahminlerin de belirsizliği içerdiği anlamına
gelmektedir. Bu noktada algılanan ve gerçekleşen ya da beklenen ve gerçekleşen
belirsizlik, zamanla değişen bir yapıya sahiptir ki bu, ekonominin içinde bulunduğu
koşullara, tahmin edicilerin sosyo-ekonomik özelliklerine ve onların bilgiyi işleme ve
kullanma yeteneklerine bağlıdır. Enflasyon bekleyişlerindeki anlaşmazlık teorik açıdan
eksik bilgiye dayalı yapışkan bilgi, akılcı dikkatsizlik, epidemiyolojik bekleyişler ve
bayesyen öğrenme yaklaşımlar çerçevesinde ele alınmaktadır (Reiche ve Meyler, 2022, s.
6). Söz konusu teorik yaklaşımlar literatürde dolaylı yoldan enflasyon bekleyişleri
belirsizliğinin açıklanmasına yönelik teorik bir çerçeve ortaya koymaktadır.
Enflasyon bekleyişlerindeki anlaşmazlığı açıklayan öncü çalışmalardan birisi Mankiw
ve Reis'in (2002, 2006) ileri sürdüğü yapışkan bilgi (sticky information) yaklaşımıdır. Bu
yaklaşıma göre iktisadi birimler, bilgi setlerini aşamalı olarak günceller ve ileriye
yönelik enflasyon tahminlerini oluştururlar. Bilginin yavaş ve farklı zaman boyutu
içinde elde edilmesi, bazı tahmin edicilerin enflasyon tahminlerinin yavaş bazılarının da
o anda güncellemelerine yol açar. Enflasyon tahminlerinin farklılaşması, tahmin
edicilerin enflasyon bekleyişlerinin farklı olmasını doğurur. Yapışkan bilgi yaklaşımına
göre, iktisadi birimlerin fiyatlama kararları ve enflasyon tahminleri her zaman
piyasadaki mevcut bilgi temelinde olmamaktadır. Çünkü piyasadaki fiyatlar devamlı
olarak değişmekte fakat karar vericiler yeni bilgi karşısında fiyat stratejilerini
güncelleştirmede yavaş davranmaktadır. Firmalar, fiyatlarını her dönem için
oluşturmakta bilgilerini güncellediklerinde fiyatlarını yeniden hesaplamaktadırlar ve
böylece optimal fiyatlar piyasada zaman içinde ortaya çıkmaktadır. Firmalar, her
dönem için sektörel ve ekonomin durumuna bakarak bilgi toplamakta ve optimal
fiyatlarını belirlemektedirler. Yapışkan bilgi çerçevesinde bilginin yavaş yayılımı, her
iktisadi birim inançlarını farklı bir biçimde güncelleyerek farklı bilgilere göre
bekleyişlerini oluşturmalarıyla sonuçlanır. Bu nedenle Mankiw ve Reis'e (2002) göre
firmalar, hanehalkı ve profesyonellerin (uzmanların) enflasyon bekleyişlerinde önemli
ölçüde anlaşmazlık bulunmaktadır. Anlaşmazlığın boyutu arttıkça iktisadi birimlerin
enflasyon bekleyişleri de yükselir. Mankiw vd., (2003) tarafından ulaşılan bu sonuçlar,
literatürde Branch, 2004; Capistrán ve Timmerman, 2009; Lahiri ve Sheng, 2010; Lahiri
ve Sheng, 2010; Dovern vd., 2012; Coibion ve Gorodnichenko 2015; Beckmann ve
1100 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Czudaj, 2018 tarafından da desteklenmiştir.
Mankiw ve Reis'e paralel olarak Sims (2003) tarafından geliştirilen rasyonel dikkatsizlik
(rational inattention) yaklaşımına göre, iktisadi birimler bilgiye ulaşma ve onu edinme
konusunda eşit değildirler dolayısıyla bilgiyi leme kapasiteleri de aynı değildir. Bu
ise, iktisadi birimlerin ileriye yönelik tahminlerinde farklılığa yol açmakta ve enflasyon
bekleyişlerinin rasyonel biçimde oluşumunu engellemektedir. Bunun için Sims (2003)
üç önemli noktaya işaret etmektedir: (i) tüm verilerden herkesin eşit bir biçimde
yararlanamaması, (ii) bilgi işleme sürecindeki kısıtlar, ve (iii) bireysel hatalar. Rasyonel
dikkatsizlik yaklaşımı, iktisadi birimlerin gelecek belirsiz olduğu için kendilerini
bilgilendirecek bazı sinyallere dayanarak sonuçlar elde etmeye çalıştıkları ve buna bağlı
olarak ileriye yönelik bekleyişlerini oluşturduklarını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede
hangi sinyal(ler)in seçileceği önemlidir. Örneğin firmalar sektöre özgü haberleri daha
dikkatli takip ederlerken, genel ekonomiye ilişkin haber ve yayınlara daha az dikkat
ederek aksiyon alırlar. Sims (2003), bilginin kamuya açık ve erişebilir olması
durumunda bile iktisadi birimlerin tahminlerinin amacı doğrultusunda algıladığı
sinyallere göre gerçekleşeceğini ifade etmiştir.
Diğer bir yaklaşım Mankiw ve Reis'in yapışkan bilgi modeline dayanan ve Carroll
(2003) tarafından geliştirilen epidemiyolojik bekleyişler yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre
iktisadi birimler, makroekonomik bakışlarını profesyonel kişilerin görüşlerinden
hareketle ve ban yayın organlarından edindiği bilgiye re oluştururlar. Bu nedenle
iktisadi birimlerin enflasyon bekleyişleri heterojendir. Pfajfar ve Santoro (2013), basın-
yayın (medya) üzerinden enflasyon bekleyişlerini güncelleyen tüketicilerin tahminleri
ortalama olarak profesyonellerinkine yaklaştığını ifade etmişlerdir. Yapılan anket
sonuçlarına göre katılımcıların %75’i enflasyon tahminlerini güncellemekte fakat
onların sadece %16.2’si bekleyişlerini epidemiyolojik bekleyişler altında
şekillendirmektedir. Epidemiyolojik bekleyişler yaklaşımı, haberlerin daha yaygın
biçimde yayılmasının hanehalkının enflasyon tahminlerinin profesyonellerinkine
yaklaştığını ileri sürmektedir. Enflasyonla ilgili daha fazla haber, ortalama olarak
beklenti hatalarının azaltılmasına yardımcı olmakta ve anlaşmayı artırmaktadır. Bunun
sonucunda enflasyon algısı iyileşerek enflasyon bekleyişlerinin ortak bir biçimde
oluşması sağlanmaktadır.
Son olarak enflasyon bekleyişlerindeki anlaşmazlık konusunda alternatif bir yaklaşım
bayesyen öğrenmedir. Bu yaklaşıma göre, bilginin ekonomik kesimler arasında
asimetrik dağılımı bilgisel farklılığa yol açmakta ve enflasyon tahminlerini
etkilemektedir. Medya ve haber akışı ile bilgi setlerini güncelleyen iktisadi birimler,
öğrenme ve enflasyon konusunda inançlarını o andaki mevcut farklı bilgiye göre
şekillendirmektedirler. Ancak iktisadi birimler, sinyal çıkarma sorunu ile karşı
karşıyadırlar ki bu, onların ekonomik bir değişkenin gelecekteki durumu konusunda
yanlı inançlara sahip olmalarıyla ilişkilidir. Bu durum, ekonomik sinyallerin farklı
yorumlanmasına sebep olmakta ve enflasyon tahminlerinde anlaşmazlığı artırmaktadır
(Lamla ve Maag, 2012).
Enflasyon bekleyişleri belirsizliği konusunda gelişen literatür, ağırlıklı olarak,
belirsizliğin ölçümüne odaklanmaktadır (Fuest ve Schmidt, 2020, s. 7). Bu doğrultuda
öncelikle anketler yoluyla belirli bir dönem için iktisadi birimlerin enflasyon
bekleyişleri ölçülmektedir (Ciro ve Zapata, 2019, s. 4411). Daha sonra, anketlerden elde
İtobiad- Research Article 1101
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
edilen nokta veya aralık tahminlerinin standart sapması hesaplanmakta ve çıkan sonuç,
anket katılımcıları arasındaki anlaşmazlığın dolayısıyla enflasyon bekleyişleri
belirsizliğinin bir ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla enflasyon
bekleyişlerindeki anlaşmazlık derecesi hem enflasyon belirsizliğinin hem de enflasyon
bekleyişleri belirsizliğinin bir ölçüsüdür (Brito vd., 2018, s. 3). Alternatif olarak anketler
yoluyla enflasyon bekleyişleri belirsizliğinin ölçmenin diğer bir yolu, farklı katılımcılar
(hanehalkı, profesyoneller gibi) tarafından yapılan tahminlerin farklılık düzeyinin
boyutuna bakmaktır. Eğer tüm katılımcılar aynı (farklı) enflasyon değeri tahmin
ediyorlarsa tahmin belirsizliğinin düşük (yüksek) olacaktır. Bu noktada tahminlerdeki
farklılık düzeyinin boyutu, tahmin belirsizliğini vermektedir.
D’Amico ve Orphanides (2008), daha yüksek ortalama beklenen enflasyonun, hem daha
yüksek ortalama enflasyon belirsizliği hem de enflasyon görünümü hakkında daha
büyük anlaşmazlık ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir. Bununla birlikte, ortalama
tahminle ilgili anlaşmazlık, tahmin belirsizliği için zayıf bir vekil (proxy) değişken
olabilir. D’amico ve Orphanides (2008), anket verilerinin bireysel davranışsal tepkileri
ortaya koymada eksik kalacağını ve bu nedenle anlaşmazlığın enflasyon belirsizliği için
iyi bir vekil değişken olmadığını göstermişlerdir. Bunun yerine D’amico ve Orphanides,
söz konusu eksikliği gözeterek sapmaları azaltacak bir belirsizlik ölçümü elde etmek
için bireysel belirsizliklerin doğrudan parametrik dağılımları şeklinde alternatif bir
yöntem geliştirmişlerdir. Bu yöntemin temel özelliği, belirli bir zaman ufkunda
ortalama belirsizliğin ve bireysel belirsizlik değerlendirmelerinin dağılımının doğrudan
ölçümünü vermesidir. Ayrıca bu yöntem, ortalama belirsizliği sadece ortalama
enflasyon konusunda anlaşmazlık derecesi için değil, genel bir belirsizlik ölçüsüne
yönelik anlaşmazlık derecesi için karşılaştırma yapmayı mümkün kılmaktadır. Yazarlar,
belirsizlik ve anlaşmazlığın enflasyon tahminleri ile olan ilişkisini ortaya koymak için
1968-2006 dönemini kapsayan Profesyonel Tahmin Ediciler anketi verileri yoluyla
olasılıksal enflasyon tahminlerini incelemişlerdir. Elde edilen sonuçlara göre, ortalama
enflasyon tahminlerinden bulunan anlaşmazlık enflasyon belirsizliği için uygun bir
vekil değişken olmadığına ulaşılmıştır. Enflasyon belirsizliği katılımcılar arasındaki
tahminlerin dağılımından çok ortalama enflasyon tahmini ile daha yüksek ilişkilidir.
Bundan dolayı yüksek ortalama belirsizlik, katılımcılar arasındaki ortalama enflasyon
tahminleri belirsizliğini açıklayan yüksek anlaşmazlıkla ilişkilidir.
Öte yandan Sill (2012), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisinde 1983-2011
dönemini kapsayan anket verileri ile profesyonellerin enflasyon bekleyişlerindeki
anlaşmazlığın enflasyon belirsizliğini açıkladığını tespit etmiştir. Yazara göre özellikle
enflasyonun ortalama tahmini yüksek iken, enflasyonun standart sapması yüksektir ve
bu nedenle, enflasyon belirsizliği de yüksektir. 1980’li yılarda ve 2008-9 krizi öncesinde
enflasyon tahminlerinde daha yüksek bir anlaşmazlığın varlığı, yüksek bir enflasyon
belirsizliği ile ilişkilendirilmiştir. Bu bağlamda profesyonellerin enflasyon
bekleyişlerinin zamanla değiştiği ve enflasyon belirsizliğinin bir ölçüsü olarak
anlaşmazlığın boyutunun yükseldikçe beklenen enflasyon düzeyinin de buna eşlik
ettiği ortaya konulmuştur. Bu durum, büyük ölçüde, para politikasının kredibilitesine
bağlanmıştır. Eğer iktisadi birimler enflasyonla mücadele sürecinde merkez
bankalarının taahhütlerini yerine getirme konusunda emin değillerse, onların mevcut
dönemde enflasyon tahminleri yüksek ve geniş bir aralıkta gerçekleşmektedir. Sill,
1980’lerde iktisadi birimlerin enflasyonla mücadele sürecinde merkez bankalarının
taahhütlerine bağlı olup olmadığı konusunda emin olmadıklarını ve bunun da onların
1102 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
enflasyon tahminlerine yansıdığını belirtmektedir. Benzer şekilde Rich ve Tracy, 2009;
Abel vd., 2016 enflasyon belirsizliği ve enflasyon bekleyişleri belirsizliğini anket
verilerinden yararlanarak hesaplamışlar ve enflasyon belirsizliği ve beklenen enflasyon
arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır. Yazarlara göre, daha yüksek enflasyon
anlaşmazlığı daha yüksek enflasyon belirsizliği ve beklenen enflasyona yol açmaktadır.
Buna göre profesyonellerin enflasyonun gelecekte olası gidişatı konusunda yüksek
derecede anlaşmazlığa sahip olmaları, enflasyon bekleyişleri belirsizliğini de
artırmaktadır.
Son otuz yılda pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde para politikaları enflasyon
hedeflemesine yönelik bir biçimde yürütülmektedir. Bu açıdan merkez bankaları hem
fiyat istikrarını sağlamak hem de etkin bir para politikası izlemek için iktisadi birimlerin
bekleyişlerini nasıl oluşturdukları konusunda bilgiye ihtiyaç duymaktadır (Anderson
vd., 2010). Çünkü enflasyonun refah maliyetlerinin çoğu zaman başlı başına cari dönem
enflasyon düzeyinden değil, gelecekteki enflasyon konusundaki belirsizlikten
kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, merkez bankaları daha düşük bir enflasyon hedefi ilan
ederek tahmin edicilerin daha az hata ile enflasyon tahminlerini gerçekleştirmelerini
sağlayabilir. Eğer bekleyişlerdeki uyuşmazlık derecesi yüksekse, tahmin hataları ve
enflasyon belirsizliğinden kaynaklanan maliyet o kadar yüksek olmaktadır. Bu anlamda
merkez bankasının enflasyon hedefine yönelik para politikası taahhüdü, anlaşmazlığı
(belirsizliği) azaltmak için güçlü bir araçtır (Ciro ve Zapata, 2019: 4411).
Diğer taraftan enflasyon bekleyişlerindeki anlaşmazlık derecesi, merkez bankasının özel
kesimin enflasyon bekleyişlerini enflasyon hedefine uygun olarak çapalamasındaki
başarısını yansıtır. Daha az anlaşmazlık diğer bir deyişle belirsizlik derecesi enflasyon
bekleyişlerinin daha iyi çapalandığını göstermektedir. Montes vd., 2016, gelişmekte
olan ülkelerde enflasyon hedeflemesi çerçevesinde yürütülen iletişimin gelecek
enflasyon konusunda anlaşmazlığı azaltarak enflasyon bekleyişlerinin çapalanmasına
katkıda bulunduğunu ifade etmiştir. Bağımsız ve yüksek kredibiliteye sahip merkez
bankalarının kamuoyu ve piyasa ile iletişimi, enflasyon bekleyişlerindeki anlaşmazlığı
azaltmaktadır (Dovern vd., 2012; Montes vd., 2016; Beckmann ve Czudaj, 2018). Buna ek
olarak para politikasındaki şeffaflık da merkez bankası ile kamuoyu arasında asimetrik
bilgi sorununu ortadan kaldırarak iktisadi birimler arasında ortak bir bakışa zemin
hazırlar. Para politikası uygulamalarının şeffaflığı, enflasyon bekleyişlerindeki
anlaşmazlığı dolayısıyla gelecek enflasyon konusunda belirsizliği azaltır. Bu ise merkez
bankasının iktisadi birimlerin enflasyon bekleyişlerinin yönetimini daha uygun hale
getirir (Jitmaneeroj vd., 2018, s. 3-4). Benzer şekilde Capistrán ve Ramos-Francia, 2010;
Ehrmann vd., 2012; Siklos, 2013 para politikası uygulamalarının şeffaflığının iktisadi
birimlerin enflasyon bekleyişlerindeki uyuşmazlığı önemli ölçüde azalttığını ortaya
koymaktadır.
Enflasyon Bekleyişlerinin Rasyonalitesi
1960’lı yıllarda J. Muth (1961, s. 315335) tarafından ortaya atılan ve 1970’lerde Yeni
Klasik iktisat ve 1980’lerden itibaren de Yeni Keynesyen iktisat çizgisinin benimsediği
rasyonel bekleyişler hipotezi, iktisadi birimlerin piyasadaki mevcut tüm bilgiden
yararlanarak enflasyon tahmini yaptıklarını temel almaktadır. Buna uygun olarak
iktisadi birimler, zaman içerisinde enflasyonu belirleyen süreci araştırırlar ve bilgi
toplarlar. Daha sonra elde edilen bilgiyi enflasyon bekleyişlerini oluşturmak için
kullanırlar. Rasyonel bekleyişler altında iktisadi birimler benzer ve doğru geçmiş
İtobiad- Research Article 1103
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
enflasyon oranlarına sahip oldukları gibi onların ileriye yönelik enflasyon tahminleri de
aynıdır. Muth'un geliştirdiği rasyonel bekleyişler hipotezi gelecek enflasyon
konusundaki bekleyişlerin o anda mevcut olan tüm bilgiyi yansıtacak tarzda
oluştuğunu belirtmektedir. Yaklaşımın güçlü yanı, bireysel tahmin davranışı
konusunda tutarlı bir bakış açısı sunmasıdır. Fakat zayıf yanı, bireylerin tahmin
sürecinde tam bilgiye sahip oldukları ve bu bilgi ile mükemmel öngörüde
bulunduklarıdır. Bunun temelinde ajanların enflasyonun gelecekteki olası gidişatını
bildikleri bulunmaktadır (Basılgan, 2021, s. 214)
Teorik düzlemde rasyonel bekleyişler altında enflasyon tahminleri, istatiksel olarak
etkin tahmin yapmayı ima etmektedir. Enflasyon bekleyişlerinin rasyonelliği, enflasyon
tahmin hatalarının yansız (unbiased) ve etkin (efficent) olmasına bağlıdır. Yansızlık
veya sapmasızlık, enflasyonun ortalama olarak doğru tahmin edilmesidir. Etkinlik,
enflasyon tahminlerinde sistematik hataların olmaması diğer bir ifade ile tahmin
hatalarının varyansının minimum olmasıdır (Singh, 2020, s. 5).
Bu bağlamda yukarıda belirtilen amaçlara uygun olarak rasyonel bekleyişler
hipotezinin ampirik testleri, enflasyon tahminlerinin gerçek enflasyon oranının
sapmasız tahminleri olup olmadığını (yansızlık) ve tahmin edicilerin ellerindeki mevcut
tüm bilgiyi kullanıp kullanmadığını (etkinlik) ortaya koymaya yöneliktir. Muth'un
(1961) tanımıyla rasyonel bekleyişler hipotezi, tahminlerle ilgili tüm bilgi kümesine
bağlı matematiksel olarak bekleyişlere eşittir. Hipotez, mevcut tüm bilginin optimal bir
şekilde kullanıldığını ima etmektedir. Bu çerçevede t dönemi için rasyonel enflasyon
bekleyişi, olmak üzere şu şekilde gösterilir: . Bu eşitlikte ,
dönemindeki enflasyon oranı, t dönemine ait mevcut bilgi ve ise bekleyiş
operatörüdür. hata terimi olmak üzere ve şeklinde ifade
edilmektedir. Tahmin ediciler t dönemine ait mevcut tüm bilgiyi kullanırlar ve ortalama
olarak her zaman doğru tahminde bulunmaktadırlar. Bu anlamda bekleyişler, ortalama
olarak gelecekteki fiili enflasyona eşitse yansızdır. Enflasyon beklentilerinin yansız olup
olmadığını test etmek için aşağıdaki denklem tahmin edilmektedir (Lłyziak, 2013, s. 13).
, katsayıları ve t dönemine ait hata terimini temsil etmektedir. Bekleyişlerin
yansız olması için istatistiksel olarak (1) no’lu denklemdeki sabit teriminin ( ) sıfıra,
değişken katsayısının ( ) ise 1’e eşit olması gerekmektedir. Dolayısıyla :
şeklinde olmaktadır. hipotezinin ret edilmesi halinde model yanlıdır,
sistematik tahmin hataları mevcut olup rasyonel bekleyişler geçerli değildir. Rasyonel
beklentiler hipotezinin bir diğer koşulu beklentilerin etkin olmasıdır. Etkinliğin testi ise
şu denklem yoluyla yapılabilir:
Bu denklemde, gerçekleşen fiyat değişiminin geçmiş değerlerini göstermektedir.
Bekleyiş hatalarının minimum varyanslı olup olmadığına En Küçük Kareler (EKK)
yöntemiyle tahmin edilerek söz konusu denklemin katsayılarının bireysel t
istatistiklerine bakılarak karar verilmektedir. Her i=1,2,.....,k için hipotez
1104 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
şeklindedir. Enflasyon tahminlerinin yanlı/sapmalı olması, sıfır olmayan bir ortalama
tahmin hatası elde edilmesi anlamına gelirken, etkin olmaması ise tahmin hatalarının
anketin yapıldığı zamanda bilinen veriler ile ilişkili olması anlamına gelmektedir
(Basılgan, 2021, s. 215). Söz konusu yansızlık ve etkinlik testlerinin temelde iki amacı
vardır: (i) iktisadi birimlerin enflasyon tahminlerinde sistematik hatalar yapıp
yapmadığını (yansızlık testi) saptamaktır, (ii) iktisadi birimlerin enflasyonu tahmin
etmek için o andaki mevcut tüm bilgiyi (etkinlik testi) kullanıp kullanmadığını
belirlemektir. Bu çerçevede enflasyon tahminlerinin dolayısıyla enflasyon
bekleyişlerinin oluşumunun rasyonel bekleyişler hipotezi ile tutarlı olup olmadığı
literatürde genellikle anket yöntemi ile araştırılmıştır (Odria ve Rodriguez, 2013, s. 59).
Mankiw vd., (2003, s. 209-248) Michigan, Livingston ve Profesyonel Tahminciler Anketi
verilerine dayalı olarak söz konusu iki amacın sağlanıp sağlanamadığını
incelemişlerdir. Yazarların ulaştığı temel sonuçlara göre katılımcıların enflasyon
tahminlerinde farklılık gözlenmiş yansız olmadığı belirtilmiştir. Katılımcıların
enflasyon bekleyişlerini oluştururken ellerindeki mevcut tüm bilgiyi kullanıp
kullanamadığı incelenmiş cari dönemde katılımcıların mevcut tüm bilgiyi yeterli ölçüde
dikkate almadığı dolayısıyla etkinlik amacının sağlayamadığı ortaya konulmuştur.
Özetle Mankiw, Reis ve Wolfers'in çalışmasında katılımcılarının enflasyon
tahminlerinde sapma bulunmuş tahminler genellikle rasyonel bekleyişlerin hipoteziyle
tutarlı olmadığı ifade edilmiştir.
Mankiw ve Reis (2002) ve Carroll (2003), bilgi işleme maliyetleri çerçevesinde iktisadi
birimlerin bilgilerini aynı anda güncelleyemediklerinden enflasyon bekleyişlerini aynı
biçimde oluşturamadıklarını ileri sürmüşlerdir. Yazarlara göre bu durum, rasyonel
bekleyişler hipotezinin yanlı ve etkin olmayan sonuçlar üretmesine sebep olmaktadır.
Benzer şekilde Döpke vd., (2005), yapışkan bilgi altında hanehalkının enflasyon
bekleyişlerinin oluşumunda rasyonel bekleyişler hipotezinin geçerli olmadığına
ulaşmışlardır. Forsells ve Kenny (2004), tüketicilerin enflasyon tahminleri sistematik
olarak eğilimli ve enflasyon bekleyişleri ise bilgi yapışkanlığından dolayı aşamalı olarak
enflasyona (gerçekleşen) ayarlandığını belirtmişlerdir. Croushore (2008), ABD
ekonomisinde (1971-2006) enflasyon tahminlerinin sistematik olarak eğilimli fakat bazı
dönemlerde yapısal kırılmalı olduğunu tespit etmiş iktisadi birimlerin zaman içinde
piyasadaki mevcut bilgiden daha fazla yararlanmaya başladıklarını öğrenme etkisi ile
açıklamıştır. Bu görüşlere karşıt olarak Elliott vd., (2005) ve Capistran ve Timmerman
(2006), asimetrik kayıp fonksiyonu ile anket katılımcılarının tahmin değişkenlerini aşırı
tahmin etme ve eksik tahmin etme maliyetlerindeki asimetrilerin, tarafsızlığın ve
dolayısıyla rasyonalite hipotezinin yanlış reddedilmesine yol açabileceğini
ıklamaktadırlar. Profesyonel Tahminciler Anketi’nin kullanıldığı bu çalışmalarda,
asimetrik kayıp altında tahminlerin genellikle rasyonellikle tutarlı olduğuna dair
bulgular bulunmuştur. Orphanides ve Williams (2003), öğrenme sürecinin enflasyon
bekleyişlerinin oluşumunda önemli bir değişken olduğunu fakat rasyonel bekleyişler
teorisinin sonuçları ile tutarsız olmadığını ifade etmiştir. Basdevant (2005) ise enflasyon
bekleyişlerinin oluşumunda rasyonel bekleyişler hipotezinin reddedilmesine rağmen,
bir öğrenme mekanizması (süreci) aracılığıyla iktisadi birimlerin enflasyon
bekleyişlerini rasyonel bekleyişlere uyumlu hale geldiğini belirtmiştir.
Literatürde rasyonel bekleyişler hipotezi, makroekonomik modelleme ve tahmin
sürecinde kullanılmıştır. Rasyonel bekleyişler teorisinin avantajı, modelde yer alan
İtobiad- Research Article 1105
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
bağımsız parametrelerin sayısının minimize ederek bireysel tahmine ilişkin en iyi
sonuçları vermesidir. Fakat en önemli dezavantajı, karar birimlerinin homojen
inançlarına dayalı olarak ve tüm mevcut bilgiyi kullanarak ihtiyaç duyduğu
değişkenlerin doğru stokastik sürecini bildiği şeklindeki varsayıma dayanmasıdır
(Hommes, 2011, s. 124). Bu tarz bir bireysel bekleyişlerin oluşumuna ilişkin yapı,
ekonomideki tüm birimlerin bekleyişlerini oluşturmada benzer olduğunu ve rasyonel
olarak tahminde bulunduklarını ima etmektedir (Guse, 2005, s. 16231642).
Enflasyon bekleyişlerinin rasyonelliği, Yeni Klasik ve Yeni Keynesyen modellerin
merkezinde yer almaktadır. Yeni Klasik modellerde esnek ücret-fiyatlar söz konusu
olduğundan ekonomide ücret ve fiyatlar, iktisadi birimlerin gelecekte bekledikleri
enflasyona tam olarak ayarlanmaktadır. Buna göre iktisadi birimlerin enflasyon
bekleyişlerindeki artış, ücret ve fiyatlarda aynı oranda artış ile sonuçlandığından,
toplam üretim ve istihdam düzeyi değişmemektedir. Yeni Keynesyen modellerde ise
iktisadi birimlerin enflasyon bekleyişlerindeki artış, ücret-fiyat yapışkanlığından dolayı
ücret ve fiyatlara tam olarak yansıması mümkün olmamaktadır. Yeni Keynesyen
modellerde iktisadi birimlerin mevcut fiyatlama kararları ileriye yönelik bir boyut
kazandığından enflasyon ve üretim düzeyini etkilemektedir (Aklan ve Nargeleçekenler,
2008, s. 24). Yeni Keynesyen modelde enflasyon bekleyişlerinin rasyonel olması, optimal
para ve maliye politikasının temel unsuru olarak kabul edilmektedir.
1970’lerden itibaren literatürde bekleyişlerin oluşumu genellikle rasyonel bekleyişler
hipotezi çerçevesinde açıklanmış makroekonomik modellerde kullanılmıştır. Özellikle
1990’lı yıllardan itibaren merkez bankaları, Yeni Keynesyen Dinamik Stokastik Genel
Denge (DSGE) modelleri çerçevesinde bekleyişlerin oluşumu rasyonel olarak ele
alınmıştır. Woodford'a, 2003 göre, Yeni Keynesyen model çerçevesinde rasyonel
bekleyişler özel kesimin bekleyişlerinin para politikası ile olan etkileşiminde çekirdek
unsurdur. Enflasyon hedeflemesi altında merkez bankaları, iktisadi birimlerin
enflasyon bekleyişlerinin rasyonel bir biçimde oluştuğunu referans alarak gelecek
dönem için enflasyon hedefini belirleme yoluna gitmektedir (Kara ve Küçük-Tuǧer,
2010, s. 2725). Özel kesim de merkez bankalarının enflasyon hedefi doğrultusunda
enflasyon tahminlerini yaparak ücret ve fiyat ayarlamalarını enflasyon hedefine göre
düzenlemektedir. Böylece enflasyon tahminleri, merkez bankalarının enflasyon
hedefiyle uyumlu hale gelir ki bu, merkez bankalarının fiyat istikrarı amacına ulaşması
için gereklidir (de Mendonça vd., 2021, s. 1028).
Enflasyon Bekleyişlerine Davranışsal İktisat Bakışı
Rasyonel bekleyişlere sahip iktisadi birimlerin enflasyon tahminlerinin optimal
oldukları varsayılmaktadır (Anufriev ve Hommes, 2012). Fakat bireysel bekleyişlere
ilişkin mikro düzeyde ankete dayalı sonuçlar, iktisadi birimlerin enflasyon
tahminlerinin eğilimsizlik ve etkinlik koşulunu sağlamadığını göstermektedir
5
(Coibon
vd., 2018: 1447). Bu sonuçlar temelinde D. Kahneman ve A. Tversky, karar verme
sürecinde önyargıların/hataların üzerinde durmuşlar; tahmin süreci ve bekleyişlerin
oluşumuna ilişkin farklı bir bakış açısı geliştirmişlerdir.
5
Bireysel bekleyişlerdeki heterojenliği enflasyon bekleyişlerine ilişkin anket verileri ile açıklayan
çalışmalar için bknz. Carroll (2003), Mankiw, Reis, ve Wolfers (2003), Branch (2004), ve Pfajfar ve
Santoro (2010). Bireysel bekleyişlerdeki heterojenliği laboratuvar deneylerinden elde edilen veriler
ile alışmalar için bknz. Pfajfar ve Zakelj (2010), Assenza vd., (2014), Hommes (2011).
1106 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Davranışsal iktisada göre iktisadi birimler enflasyon tahminleri yaparken ve
bekleyişlerini oluştururken kapsamlı bir bilgi setine sahip değillerdir (Sijabat, 2018, s.
7981). İktisadi birimler o anda sınırlı bilgilerinden yararlanarak bekleyişlerini
oluştururlar ve enflasyon konusunda tahminde bulunurlar. Çünkü iktisadi birimler
genellikle rasyonel karar vermek için tüm bilgiyi elde etme ve onu işleme yeteneklerine
sahip değildirler (Sarıkaya ve Afşar, 2022, s. 636). Bu anlamda aynı tercihe, donanıma ve
bilgiye sahip olmadıklarından piyasada o anki sınırlı bilgiyi kullanırlar. Sınırlı bilginin
kullanımı bilişsel durumla ilişkilidir. Bilişsel durum, piyasadaki mevcut bilgilerin
toplanmasından verilerin yorumlanmasına ve gerekli hesaplamaların yapılmasına
kadar olan süreci ifade etmektedir (Curtin, 2022, s. 4). Dolayısıyla bilişsel durum karar
sürecinde tüm bilginin kullanılamamasını içermekte ve heuristikleri temsil eden
davranışsal temel kuralları (rules of thumb) ortaya çıkarmaktadır.
Davranışsal iktisat açısından iktisadi birimler bilgiye erişimi ve değerlendirmesi sınırlı
olduğundan piyasa içinde bireylerin tercihleri ve karar alma süreçleri buna uygun bir
biçimde gerçekleşmektedir. Zira iktisadi birimler kararlarını verirken hedef odaklı
hareket etseler bile bilişsel ve duygusal yapılarından dola rasyonel karar
vermeyebilmektedir (Akdere ve Büyükboyacı, 2018, s. 108). Davranışsal iktisada göre
bireyler rasyonaliteden uzaklaşarak psikolojik ve duygusal durumlarına göre karar
alabilirler ve bu nedenle sınırlı rasyonel davranış kalıbı içindedirler (Albayrak, 2022, s.
161). 1970'li yıllarda Kahneman ve Tversky’nin katkılarıyla gelişen davranışsal iktisat,
psikoloji biliminin bir dalı olan davranışsal karar alma teorisini (behavioral decision
making) benimsemiştir. Bu teori, tahmin sürecinin açıklanmasında bilişsel psikolojiyi
merkeze almaktadır. Bilişsel psikoloji, bireysel ve kollektif karar alma sürecindeki
hataları ve eğilimleri açıklamak için gereklidir. Çünkü bireysel hatalar, makroekonomik
davranışa dönüşebilmekte ve optimal tahminlerden sapma meydana gelebilmektedir.
Bu ise, davranışsal iktisat açısından, iktisadi birimlerin bekleyişlerinde
öngörülebilirliğin azalması, asimetrik bilgi probleminin toplumsal tabana yayılımı ve
politika oluşturma teknolojisinde bozucu etkileri doğurabilmektedir (Sabine, 2019, s.
250251). Davranışsal karar alma teorisi ışığında davranışsal iktisat, karar vericilerin
piyasa koşullarında rasyonel bekleyişlere uygun davranmadığı durumlarda karar alma
davranışını etkileyen faktörlere odaklanarak tahmin sürecini ve bekleyişlerin
oluşumunu açıklamaya çalışmaktadır (Camerer, 1999, s. 10575; Mullainathan ve Thaler,
2000).
Davranışsal iktisada göre iktisadi birimler piyasa koşullarında karar verirken hata(lar)
yaptıklarını ve buna uygun olarak davranışlarını oluşturmaktadırlar. Bu hataların
kaynağı heuristikler ve önyargılardır (Kahneman ve Tversky, 1979). Esas olarak yaygın,
düzenli ve tekrar eden bu hatalar iktisadi birimlerin davranışlarında rasyonel
bekleyişler hipotezinden farklı sonuçlara yol açmaktadır (Laibson ve List, 2015). Ayrıca
karar alma süreci, heuristik ve önyargılardan etkilendiğinden ekonomik değişkenlerin
tahminleri üzerinde etkili olmaktadır (Aydın ve Ağan, 2016: 100). Davranışsal iktisada
göre bekleyişler, motivasyon, inanç ve tutum gibi eylemler yatırım, tasarruf, harcama
gibi makro-finansal değişkenlerin tahmin süreçlerinde önemli rol oynamaktadır. Bu ise
hem iktisadi araştırmalarda gerçekliği artırmak için hem de psikolojik verilerin iktisadi
davranışın oluşumunda dikkate alınması için gereklidir (Yiğit, 2018, s. 166; Albayrak,
2022, s. 161). Bu nedenle davranışsal iktisat, tahmin sürecini ve bekleyişlerin oluşumunu
heuristikler ve önyargılar (heuristics and biases) çerçevesinde ele almaktadır.
İtobiad- Research Article 1107
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Davranışsal iktisat açısından heuristiklerin başında mevcudiyet, simülasyon, referans
yanılgısı, kayıptan kaçınma, çapalama ve ayarlama, aşırı güven ve statüko gelmektedir.
Mevcudiyet heuristiği; tüketicilerin enflasyon tahminlerini olayların istatiksel
olasılıklarına göre değil, daha önce hafızalarında kaydettiği fiyat artışları ya da daha
yakın zamanda gerçekleşen fiyat değişikliklerini baz alarak yapmaları sonucu ortaya
çıkmaktadır. Mevcudiyet heuristiğine göre daha yakın zamanda ve daha sık satın
alınan ürünlerin fiyatlarına yönelik değişiklikler, zihinde daha belirgin olarak işlenir
(Menz ve Poppitz, 2013, s. 2). Söz konusu ürünlerin fiyatlarındaki değişiklikler,
mevcudiyet heuristiğini harekete geçirerek iktisadi birimlerin enflasyon tahminlerine
yansımaktadır. Bunun temel nedeni, bireysel tüketim sepetlerinin farklı olmasıdır.
Bireysel tüketim sepetlerindeki farklılıklar gelecekteki fiyat gelişmelerine ilişkin
beklentilerin de farklı olmasına yol açmaktadır (Bryan ve Venkatu, 2001; Ranyard vd.,
2008). Çünkü tüketiciler daha yüksek göreli fiyat değişkenliğini, farklı bilgi setlerini
kullanarak yorumlamakta ve süreçte, fiyatların dışında kişisel yaşamlarından elde
ettikleri tecrübeler ve bilgi birikimlerini de devreye almaktadırlar (Gnan vd., 2010, s.
31).
Simülasyon heuristiği (simulation heuristics), iktisadi birimlerin geçmişte zihninde
kaydettiği örneğin para politikası stratejisinde bir değişiklik, ekonomik kriz, negatif bir
arz şoku gibi ekonomik olaylardan hareketle mevcut dönemde enflasyon konusundaki
inançlarını oluşturmasıdır. Simülasyon heuristiği, iktisadi birimlerin enflasyon
tahminlerinde hatalarının artmasına yol açmakta dolayısıyla enflasyon bekleyişlerinin
oluşumundaki belirsizliği artırmaktadır.
Referans yanılgısı heuristiği, mevcut veya gelecekteki beklenen olayların geçmişteki
bazı olaylara benzerliğinin, iktisadi birimler tarafından hatırlanmasını kolaylaştırdığını
ve bu olayla ilgili inançlarını bekleyişlerini oluşturmada kullanmalarını ifade
etmektedir (Sorić ve Čižmešija, 2013, s. 9). Bu heuristiğe göre iktisadi birimler,
ekonomik olaylardan çıkardığı bir bilgiyi “referans” olarak kabul ederek ileriye yönelik
bekleyişlerini oluşturmaktadır. Örneğin, iktisadi birimler yılın belirli bir zaman
noktasında meydana gelen ekonomik aktivitedeki düşüşü göz önünde bulundurarak
gelecekte enflasyonun aşırı yükseleceği inancı ile tahminlerini gerçekleştirmektedir. Bu
durum mevcut enflasyon oranının çok yüksek algılamasına ve bir sonraki yıl fiyatların
artacağı beklentisine yol açarak iktisadi birimlerin fiyatlama davranışlarının
bozulmasına neden olmaktadır (Calabria, 2016, s. 577).
Kayıptan kaçınma heuristiğine göre iktisadi birimler arasında asimetrik algı mevcuttur:
algılanan ile gerçekleşen değerler arasındaki ilişkiyi hafızalarında kayıp veya kazanç
olarak kodlamaktadırlar (Dräger vd., 2014, s. 282). Kayıptan kaçınma etkisinin
varlığında iktisadi birimler, ekonomik sonuçları bir referans noktasına göre
değerlendirmekte, kayıpların kazançlardan daha ağır bastığı durumlar için pozitif veya
negatif sapmaları hafızalarında kazanç veya kayıp olarak kaydetmektedirler. Bu
doğrultuda Wakker ve Tversky (1993), beklenti teorisi çerçevesinde kayıptan kaçınmaya
bağlı ortaya çıkan sonuçların bir değer fonksiyonu aracılığıyla enflasyon algısını
açıklayabileceğini ifade etmişlerdir (Şekil 1).
1108 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Şekil 1: Beklenti Teorisi ve Enflasyon Algısı
Kaynak: (Dräger vd., 2014: 283)
Şekil 1’de referans enflasyon oranı noktasında değişen eğim (referans noktasında değer
fonksiyonu büküldüğünden), hanehalkının enflasyon konusunda kayıp veya
kazançlarını hafızalarında asimetrik bir algıya göre değerlendirdiklerini
göstermektedir. Buna göre hanehalkı, enflasyon algısını ve ileriye yönelik enflasyon
tahminlerini şekillendirmektedir.
Çapalama ve ayarlama (anchoring and adjustment), para politikasının enflasyon
hedefine uygun olarak ayarlanamaması, enflasyonist baskıları artırarak enflasyon
tahminlerinin merkez bankası tarafından ilan edilen enflasyon hedefine çapalanmasını
engellemektedir. Buradaki temel düşünce, iktisadi birimlerin fiyatlama yaparken ve
enflasyon tahmininde bulunurken referans bir değer olan merkez bankasının enflasyon
hedefini baz almak yerine yükselen fiyatları kendilerine çapa olarak aldıklarıdır.
Aşırı iyimserlik ve güven, politika otoritesinin politika uygulamaları veya ekonomik
değişkenlerin gelecekteki durumu konusunda tahmin yeteneğinin olduğundan farklı
gösterilmesidir. Örneğin merkez bankasının sıkı para politikası duruşundan esnek
politika uygulamasına geçişteki yeteneğini (ikna kabiliyeti, sinyal gücü gibi)
olduğundan daha fazla gösterimine ilişkin politika mesajları. Aşırı güvenin varlığında
merkez bankasının gelecekte izleyeceği politikaların büyük ölçüde tahmin hatalarını
içerebileceği ve bunun sonucunda da optimal politikadan uzaklaşabileceğinin piyasa
katılımcıları tarafından anlaşılmasının merkez bankasının yönlendirme ve sinyal
gücünü azaltabilmektedir (Calabria, 2016: 579).
Statüko etkisi, merkez bankasının ve/veya politika yapıcının değişen makroekonomik
koşullarda bazen mevcut politika duruşunu/pozisyonunu değiştirmekte isteksiz
Algılanan
Enflasyon
Referans
Enflasyon
Oranı
Algılanan
Algılanan
İtobiad- Research Article 1109
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
olmaları davranışını sürdürmek istemesine dayanmaktadır. Diğer bir ifade ile piyasa
katılımcılarının bilgisel farklılıklar altında bile mevcut durumunu güncellemelerinin
ekstra bir maliyete ya da olası olumsuz sonuçlara katlanması gerekeceğinden mevcut
pozisyonda kalmayı yeğlemelerini ifade etmektedir (Brada vd., 2015, s. 360; Kahneman
ve Tversky, 1982). Bu yönüyle statüko etkisi, kayıptan kaçınma etkisiyle de yakından
ilişkilidir. Davranışsal iktisada göre söz konusu heuristikler iktisadi birimlerin karar
alma sürecinde izlenilen sübjektif inançları ve yargıları içerdiğinden bekleyişlerin
heterojen bir biçimde oluşumunu sağlamaktadır (Duffy ve Lunn, 2009, s. 160)
Ağustos 2007’de ABD ekonomisinde başlayan ve ardından tüm dünyayı etkisi altına
alan küresel finansal kriz ile birlikte iktisadi birimlerin rasyonel davranış kalıbına her
zaman uygun davranmadığının açık bir biçimde anlaşıldığı bir dönem yaşanmıştır
(Galati vd., 2011, s. 169). Krizin ardından iktisadi birimlerin enflasyon tahminlerindeki
(sistematik) hatalar ve bekleyişlerin oluşumu psikolojik bir bakış açısıyla ele alan söz
konusu heuristikler ve önyargılar önemli hale gelmiş davranışsal iktisada olan ilgiyi
artırmıştır (Akerlof ve Shiller, 2009). Kriz sonrasında davranışsal iktisadın kavramları
özellikle yeni keynesyen iktisatla birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Akerlof’a göre
rasyonel bekleyişleri veri alan modellerdeki en temel eksiklik, bireylerin davranışında
heterojenliğe ve davranışsal etkilere yer verilmemesidir. Akerlof, bu eksikliğin
giderilmesinin makroekonomik davranışın kapsamlı olarak açıklanmasına imkan
verebileceğini ve bunun, makroekonominin mikroekonomik temellerinin içeriğinin
daha zengin hale getirerek makroekonomik dalgalanmaların açıklanabileceği ve para
politikalarının tasarımına katkı verebileceğini ifade etmiştir (Akerlof, 2002, s. 411433).
Bu yönüyle Akerlof, davranışsal iktisadın bakış açısının önemini vurgulamıştır.
Davranışsal iktisat, tahmin hatalarını çevreleyen eksik bilgi ve belirsizlikten dolayı
enflasyon bekleyişlerini rasyonel olarak değil, heterojen bir biçimde ele almaktadır.
Aynı zamanda, enflasyon bekleyişlerinin oluşumunda heterojenliği ve belirsizliğin yol
açtığı şokların etkilerini heuristikler ve önyargılar (davranışsal etkiler) ile
açıklamaktadır. Dolayısıyla davranışsal iktisat açısından enflasyon bekleyişlerinin
oluşumu bilgi süreci, öğrenme dinamikleri ve heterojen bekleyişler çatısında
değerlendirmek gerekmektedir.
Bilgi Süreci
Rasyonel bekleyişler altında iktisadi birimler tam bilgiye dayalı olarak tahminlerini
gerçekleştirirken bilginin homojen dağıldığını ve bu bilgiyi sınırlayan psikolojik
faktörlerin de aynı olduğu kabul edilmektedir. Bu ise iktisadi birimlerin tahmin
yaparken profesyonellerinkine (uzmanlar) benzer bir davranış kalıbına sahip olduğu
anlamına gelmektedir.
Davranışsal iktisat açısından iktisadi birimlerin, o anda mevcut tüm bilgiyi
kullanmalarına rağmen, bilgi düzeyleri ve bilgiyi işleme kapasiteleri farklıdır. Bu
nedenle iktisadi birimler mükemmel öngörülerde dolayısıyla rasyonel tahminlerde
bulunamazlar. Enflasyon tahminleri geniş bir saçılım göstermekte ve tahmin hataları
yaygın şekilde yapılmaktadır. Davranışsal iktisada göre bu hataların temel
kaynaklarından birisi bilgi sürecidir. Dolayısıyla iktisadi birimler, piyasada o anki
mevcut sınırlı bilgi ve bilişsel durumundan yararlanarak tahminlerini yapmakta ve
ileriye yönelik bekleyişlerini oluşturmaktadır.
Bilgi süreci, enflasyon tahminlerindeki farklılıkları ve davranış kalıplarının rasyonel
1110 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
olup olmadığını açıklama açısından önem arz etmektedir. Pfajfar (2013, s. 14341452)
bilgi sürecini bir model yoluyla iki aşamada açıklamıştır. Birinci aşamada, oyuncular
bilgi işleme kapasitesini maliyetli bir şekilde artırma seçeneği ile bilgi işleme
kapasitesini düşüren veya en aza indiren bedavacılık (free riding) arasında seçim
yapmaktadır. Bu seçimden sonra oyuncuların bilgi işleme kapasitesinin kritik düzeyden
daha büyük olması durumunda bunlar rasyonel grup olmaktadır. İkinci aşamada, bu
rasyonel grubun gerçekten de rasyonel tahminde bulunup bulunmadığı/rasyonel
tahmin ediciyi kullanıp kullanmadığı - basit tahminci kullanmaları - bilgi kazanımıyla
açıklamıştır. Katılımcıların sadece tüm ilgili bilgiyi gözleyebildikleri zaman rasyonel
tahmin ediciyi kullanabilmektedir. Buna göre ulaşılan bulgularda katılımcılar
kapasitelerini artırdıkları zaman bile mükemmel öngörü çerçevesinde rasyonel
tahminde bulunmayabilirler/rasyonel tahmin edici kullanmayabilirler. Bu çerçevede
enflasyon tahminlerinde gözlenen farklılık, sınırlı rasyonel davranış kalıbı ile ilişkilidir
ve bilgi süreci, bekleyişlerin heterojen bir biçimde oluşmasında etkili olmaktadır.
Davranışsal iktisat açısından iktisadi birimler arasındaki bilgisel/donanımsal ve bilgi
işleme kapasitelerindeki farklılıkları içeren bilgi sürecinden dolayı olası gelecekte
ekonominin gidişatı konusunda tutulan inançların homojen olmaması sınırlı rasyonel
davranış şeklinde açıklanmaktadır. Sınırlı rasyonel olan iktisadi birimlerin enflasyon
tahminlerinde hatalar yaygın olduğundan enflasyon bekleyişleri ortak bir biçimde
oluşturulamaz. Buna göre hanehalkı (tüketicilerin) ve özel sektörün enflasyon
tahminleri dolayısıyla enflasyon bekleyişleri aynı olmamaktadır. Davranışsal iktisat
açısından bu yapı, enflasyon bekleyişlerinin heterojen bir biçimde oluşması anlamına
gelmektedir.
Bekleyişlerin Oluşumunda Öğrenme Dinamikleri
İktisadi birimler, öğrenme dinamikleri (medya ve haber organları, iletişim araçları, bilgi
ve tecrübe) aracılığıyla ellerindeki mevcut bilgiyi çok sık biçimde güncellemekte ve bu
bilgi ile ileriye yönelik bekleyişlerini şekillendirmektedir. Adaptif öğrenmedeki temel
düşünce, iktisadi birimlerin geçmişte izlemiş olduğu başarılı tahmin stratejileri diğer bir
ifade ile ekonomik değişkenlerin tahmin sürecinde geçmişten dersler çıkartmaları,
mevcut ekonomik kararları üzerinden bekleyişlerine yansıtmalarıdır. Adaptif öğrenme,
esas olarak, ekonomik değişkenlerin gelecekteki alacağı değerler konusunda doğru
stokastik sürecin bilinmediğini ima etmekte ve dolayısıyla bekleyişlerin heterojen bir
biçimde oluşturulduğunu ortaya koymaktadır (Evans ve McGough, 2020, s. 24).
Adaptif öğrenme altında iktisadi birimler, zaman içinde yeni veriler/bilgiler edindikçe
izledikleri tahmin stratejilerini güncellemekte ve bekleyişlerini oluşturmaktadırlar
(Evans ve Honkapohja, 2001, s. 1213). Buna göre enflasyon konusunda tutulan
inançların zamanla değiştiği varsayılmakta ve öğrenme süreci (dinamikleri) bu
inançların evriminde belirleyici rol oynamaktadır (Agliari vd., 2017, s. 23). Bu açıdan
iktisadi birimler, enflasyon tahminleri adaptif öğrenmeyi içerdiğinden, belirli bir tatmin
eşiğinden sonra tahmin stratejileri arasında geçişler yaparak kendileri için optimal
tahminde bulunmaktadırlar. Böylece enflasyonun gelecekteki alacağı olası değerler
konusunda bilgi çıkarımına izin vererek tahmin stratejilerini güncellemekte dolayısıyla
bekleyişlerin oluşumunu açıklamaktadır.
Literatürde enflasyon bekleyişlerine ilişkin anket verileri kullanılarak adaptif öğrenme
(öğrenme etkisi) yaklaşımı incelenmiştir. Pfajfar ve Santoro (2010), 1978:01-2005:02
İtobiad- Research Article 1111
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
dönemine ait Michigan hanehalkı enflasyon bekleyişleri verisini kullanarak heterojen
bekleyişler altında öğrenme etkisini araştırmışlardır. Elde edilen bulgulara göre farklı
bilgi setleri ve öğrenme dinamikleri çerçevesinde hanehalkı arasında bilginin asimetrik
dağıldığı ve heterojenliğin zaman değişimli olduğunu tespit etmişlerdir. Ormeño ve
Molnar'a (2015) göre, farklı tahmin kuralı/stratejilerine dayanan adaptif öğrenme
yaklaşımında bekleyişlerin oluşturulması sürecinde bilgi kullanımı, rasyonel
bekleyişlere kıyasla dinamik olarak gerçekleşmektedir. Eusepi vd., (2015) enflasyon
bekleyişleri anket verilerinden hareketle bekleyişler ile uzun dönemli enflasyon hedefi
arasındaki uyumsuzluğu öğrenme etkisi aracılığıyla açıklamışlardır. Sonuç olarak,
adaptif öğrenme modellerinde iktisadi birimler, enflasyon konusunda enflasyon
hedefine yönelik inançlarını sıkı bir biçimde güncellediklerinden zaman değişimli
olarak da bekleyişlerini ayarlamaktadırlar. Madeira ve Zafar (2015, s. 893894),
Michigan Tüketici Anketi verileri ile tecrübenin enflasyon bekleyişleri üzerindeki
etkisini bir öğrenme modeli ile araştırmışlardır. Model tahminleri, bireylerin yaşam
deneyimi kısa vadeli enflasyon beklentileri (gelecek 12 ay için enflasyon tahminleri)
üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte
sosyoekonomik özelliklerin de enflasyon tahminlerinde ve ileriye yönelik bekleyişlerin
oluşturulmasında önemli olduğu belirtilmiştir.
Davranışsal iktisat açısından adaptif öğrenme, iktisadi birimlerin enflasyon
bekleyişlerini nasıl oluşturduğunu açıklamada rasyonel bekleyişlere alternatif bir
yaklaşım sağlamaktadır. Zira adaptif öğrenme, iktisadi birimlerin tam bilgiye sahip
olmadan öğrenme yoluyla bekleyişlerini oluşturduklarını diğer bir deyişle iktisadi
birimlerin bekleyişlerini oluştururken cari dönemde açıklanan ekonomik verilere dayalı
çıkarımlar yaparak onlar hakkında öğrenme sürecine girdiğini belirtmektedir.
Böylelikle enflasyon bekleyişlerinin oluşumundaki öğrenme sürecine ışık tutmaktadır.
Adaptif öğrenme aynı zamanda öğrenme sürecini etkileyen deneyim, medya,
sosyoekonomik faktörleri de kapsamaktadır (Bräuning ve van der Cruijsen, 2019, s. 122
135).
Heterojen Bekleyişler
Rasyonel bekleyişler çerçevesinde iktisadi birimler aynı donanıma, tercihe ve bekleyişe
sahiptirler. Makroekonomik modeller açısından, her bireyin tahmin yaparken
profesyonellerinkine (uzmanlar) benzer bir davranış kalıbına sahip olacağı anlamına
gelmektedir (Evans ve Honkapohja, 2001, s. 12-13). Bu çerçevede hanehalkı, firma ve
kurumların/piyasa oyuncularının davranışı temsili ajan (representative agent) davranışı
ile açıklanmaktadır (Gürkaynak ve Tille, 2017, s. 9).
De Grauwe'a (2012, 2009) göre, iktisadi modellerde temsili ajan davranışları iki
kategoride değerlendirilmektedir. İlki, ajanların model çerçevesini tüm hatlarıyla
bildiği, anlayabildiği ve çözümleme yapabildiği modellerdir (top-down models). Bu tür
modellerde, temsili ajanların bütünüyle rasyonel davrandığı ve tam bilgi ve profesyonel
bilişsel yetenekleriyle piyasalarda faaliyet gösterdiği varsayılmaktadır. DSGE modelleri
bu tür modellerin (top-down models) prototipi olarak ele alınabilmektedir. İkinci
olarak, reel hayata yönelik olarak eksik bilginin ve işlem maliyetlerinin varlığında
rasyonalite temelli optimizasyon davranışından sapmaların sonuçları, tekrarlanan
hatalar/sapmalar ve eğilimler iktisadi birimlerin öğrenme sürecinde bir boşluğu
doldurduğun referans olarak kabul edildiği modellerdir (bottom-up models). De
Grauwe'a (2012, 2009) göre, iktisadi birimler bilişsel kapasiteleri nispetinde beklenen
1112 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
çıktı ve enflasyon düzeyini heuristikler ve önyargılara göre tahmin edebilmektedirler.
Burada iktisadi birimler, eksik bilgi altında algı ve yanılmaya bağlı olarak geçmiş
tecrübe ve hatalarından elde ettikleri deneyimler ışığında bekleyişlerini
oluşturmaktadır. Psikolojik temelli olan bu dinamikler, çevrimlerinde
dalgalanmaların bir kaynağını teşkil etmektedir (Holden ve Driscoll, 2014, s. 137138).
De Grauwe’nin sınıflandırdığı bu ikinci tip modeller, bekleyişlerin oluşumu sürecinin
yeniden ele alınması ve makroekonomik modeller için tahminlerin yeniden
incelenmesini sağlamıştır (Goldstein ve Gorodnichenko, 2022). Bu bağlamda iktisadi
birimler arasında bilgi süreci, öğrenme dinamikleri ve hetorejenite gibi özellikler öne
çıkmıştır. Amato ve Laubach (2003), Krusell ve Smith (1996), Weber (2002) iktisadi
birimlerin rasyonel tahminlerde bulunmadığı dolayısıyla bekleyişlerini oluştururken
heuristik ve önyargılardan (psikolojik faktörlerden) etkilendiğini belirtmektedirler. Söz
konusu çalışmalarda yazarlar, tam bilgi altında rasyonel bekleyişlerin oluşumu yerine
bilgi eksikliği, yeteneksel-bilişsel sınırlılık, belirsizlik ve heterojeniteye vurgu
yapmaktadırlar (Roos, 2017, s. 191).
Heterojen bekleyişler, iktisadi birimlerin enflasyonun gelecekteki durumu konusunda
heterojen inançlar ve bilgisel farlılıklara sahip olduğunu ifade etmektedir. Heterojen
bekleyişler, enflasyonun gelecekteki olası gidişatı konusunda iktisadi birimlerin
heterojen inançlar tuttuğunu ve bu inançlara yönelik sinyallerin de farklı bilgilerden
kaynaklandığını varsaymaktadır. Heterojen bekleyişler altında iktisadi birimler,
inançlarını piyasadaki o anki mevcut bilgiden yararlansalar bile, birbirleriyle
anlaşmazlığa düşebilirler (Basılgan, 2021, s. 144). Anlaşmazlığın kaynağı belirsizlik,
bilgisel ve bilgi işleme kapasitelerindeki farklılıklardır (Kandel ve Pearson, 1995, s. 832).
Pfajfar ve Santoro (2008), 1978:01-2005:02 dönemine ait Michigan Üniversitesi Anket
Merkezi tarafından düzenlenen enflasyon bekleyişleri verilerinden hareketle
bekleyişlerin oluşturulmasında yüksek derecede heterojenliğin varlığını tespit ederek
enflasyon konusunda iktisadi birimlerin farklı inançlara sahip olmasını anlaşmazlıkla
ilişkilendirmişlerdir. Pfajfar ve Santoro’ya göre, iktisadi birimlerin sosyoekonomik
özelliklerinin yanı sıra iktisadi birimler arasında bilginin asimetrik dağılımı ile bilgiyi
işleme sürecindeki (donanımsal) farklılıklardan dolayı, enflasyon tahminleri
farklılaşmakta ve enflasyon bekleyişleri heterojen bir biçimde oluşmaktadır. Goldstein
ve Gorodnichenko (2022), enflasyon tahminlerinde bilgi sürecinin tahmin hatalarını
azaltabileceğini ortaya koymaktadırlar. Bilgi süreci yaklaşımındaki temel düşünce,
tahmin edicilerin gelecekle ilgili farklı sinyallere maruz kalarak davranış kalıplarının
farklılaşabileceğidir. Bu anlamda tahmin edicilerin ileriye yönelik bekleyişlerinin
oluşumunda heterojenliği dikkate almak gerekir. Benzer şekilde Gnan vd., (2011),
bilginin toplumun her kesimine dengeli bir biçimde dağılmadığını ve iktisadi birimlerin
bekleyişlerini oluşturmak için farklı bilgi setleri kullandığını belirtmektedirler. Bu
durum yapışkan bilgi yaklaşımının da desteklediği şekilde heterojen enflasyon
bekleyişleri ile sonuçlanmaktadır.
Davranışsal iktisat açısından bekleyişlerin heterojen olması, iktisadi birimlerin
enflasyon bekleyişlerinin farklı olacağı anlamına gelmektedir. Çünkü enflasyon
tahminlerini çevreleyen belirsizlik ve eksik bilgiden dolayı, iktisadi birimler rasyonel
bekleyişlere uygun olarak bekleyişlerini oluşturmazlar. Davranışsal iktisada göre bu
farklılıklar, hanehalkı ve profesyonellerin (uzmanların) enflasyon tahminleri arasında
farklılıklara dolayısıyla da anlaşmazlığa neden olmaktadır. Söz konusu anlaşmazlık,
İtobiad- Research Article 1113
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
enflasyon bekleyişleri belirsizliğinin davranışsal olarak açıklanmasına zemin
hazırlamaktadır.
Sonuç
Piyasa ekonomilerinde enflasyon bekleyişleri ücretler, tasarruf, yatırım ve üretim ile
ilgili kararları etkilemektedir. Bu kararlar dolaylı yoldan enflasyon üzerinde belirleyici
olmaktadır. Enflasyon bekleyişlerinin oluşumu iktisadi birimler tarafından verilen
kararların önemli bir parçasıdır. İktisadi birimler, sahip oldukları mevcut bilgi
dahilinde ileriye yönelik tahminde bulunmak ve bekleyişlerini oluşturmaktadırlar.
Yerleşik iktisat, enflasyon bekleyişlerinin oluşumu rasyonel bekleyişler hipotezine
dayalı olarak açıklamaktadır. Rasyonel bekleyişler hipotezine göre iktisadi birimler,
mevcut bilgiyi optimal kullanarak enflasyonu en doğru şekilde tahmin ederler ve
düzenli olarak tahmin hataları yapmazlar. Fakat bu hipotez, tahmin hatalarını
çevreleyen eksik bilgi ve belirsizliğin yanı sıra heterojenliği de dikkate almamaktadır.
Bu noktada davranışsal iktisat, enflasyon bekleyişlerinin oluşumunu açıklayabilen
potansiyel bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca bu alan, enflasyon
bekleyişlerinin oluşumuna ışık tutarak enflasyon bekleyişlerinde anlaşmazlık
enflasyon bekleyişleri belirsizliğini açıklamak için uygun bir çerçeve sunmaktadır.
İktisadi birimlerin enflasyonun gelecekteki olası gidişatı konusunda ne ölçüde
anlaştıkları veya anlaşamadıkları teorik ve ampirik literatürde güncelliğini
korumaktadır.
Davranışsal iktisada göre iktisadi birimler eksik bilgi ve belirsizlikten dolayı rasyonel
tahminde bulunamazlar. İktisadi birimlerin enflasyon tahminlerinde heuristikler ve
önyargılar etkili olabilmektedir. Davranışsal iktisat, enflasyon bekleyişlerinin oluşum
sürecinde heterojenitenin varlığını kabul ederek bilgi sürecinin, öğrenmenin, tecrübenin
önemli bir dinamik (süreç) olduğunu belirtmektedir. Bilgi sürecinin yanında tecrübe ve
öğrenme, bilginin kazanılması ve kullanılmasını sağlamakta ve ileriye yönelik yeni
inançlar oluşturmak için beceriler kazandırmaktadır. Bu nedenle enflasyon bekleyişleri
konusunda tutulan inançların zamanla değişmekte bilgi ve öğrenme süreci
(dinamikleri) bu inançların evriminde belirleyici rol oynamaktadır. Pfajfar ve Santoro,
2008, 2010; Gnan vd., 2011; Goldstein ve Gorodnichenko, 2022, bilgi süreci ve bilginin
asimetrik dağılımının iktisadi kesimlerin tahminlerinde farklılığa yol açarak
bekleyişlerin heterojen bir biçimde oluştuğunu ortaya koymaktadırlar.
Bu çalışma, enflasyon bekleyişlerinin oluşumunu rasyonel bekleyişlerden farklı bir
tarzda oluşabileceğini davranışsal iktisadın yaklaşımları ile ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte, enflasyon bekleyişlerinin oluşumundaki heterojenite ve enflasyon
bekleyişleri belirsizliğinin davranışsal olarak açıklanmasına ve para politikalarının
etkinliğinin geliştirilmesine ilişkin teorik bilgiler vermesi nedeniyle merkez bankaları
için önemini göstermektedir. Çalışmada ortaya koyulan teorik açıklamalar Mankiw vd.,
2003; Carroll, 2003; Pfajfar ve Santoro, 2009, 2010; Sims, 2009; Gnan vd., 2010; Anufriev
ve Hommes, 2012 tarafından yapılan çalışmaları desteklemektedir.
Küresel finansal krizin ardından bekleyişlerin oluşumu, özellikleri ve iktisadi kararlara
yansımaları uygulanacak politikaların dizaynı ve yürütülmesi açısından önemi belirgin
hale gelmiştir. Gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülke merkez bankaları, fiyat
istikrarını sağlamak amacıyla uyguladıkları enflasyon hedeflemesi, özel kesimin
enflasyon bekleyişlerinin yönetimine dayalı olarak yürütülmektedir. Bu açıdan iktisadi
1114 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
birimlerin enflasyon bekleyişlerinin özellikleri, oluşum süreci ve iktisadi kararlara nasıl
yansıdığının anlaşılması uygulanacak politikaların başarısını artıracaktır. Davranışsal
iktisat, enflasyon bekleyişlerindeki heterojenliğin açıklanmasına ışık tutarak
bekleyişlerle bağlantılı inançları açıklama konusunda bilgiler vermesi nedeniyle para
politikalarının tasarımı ve yürütülmesi açısından yararlanılacak potansiyel bir alandır.
Nitekim merkez bankaları, enflasyon bekleyişlerinin nasıl oluştuğunu ve heterojenlik
derecesini tayin etmeleri sonucunda model oluşturma ve iletişim stratejilerini
geliştirebilirler. Ayrıca, para politikası uygulamalarının özel kesim tarafından daha iyi
anlaşılmasını sağlayarak para politikasındaki şeffaflığın artırılmasına destek
verebilirler. Bunun bir sonucu olarak da özel kesimin bekleyişleri, merkez bankalarının
ilan ettiği enflasyon hedefi uyumlu hale gelerek bekleyişlerin yönetimine dolayısıyla
para politikalarının etkinliğine katkıda bulunacağı açıktır.
Değerlendirme
İki Dış Hakem / Çift Taraflı Körleme
Etik Beyan
* Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve
yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Benzerlik Taraması
Yapıldı – Ithenticate
Etik Bildirim
itobiad@itobiad.com
Çıkar Çatışması
Çıkar çatışması beyan edilmemiştir.
Finansman
Bu araştırmayı desteklemek için dış fon kullanılmamıştır.
Yazar Katkıları
Çalışmanın Tasarlanması: 1. Yazar (%50), 2. Yazar (%50)
Veri Toplanması: 1. Yazar (%50), 2. Yazar (%50)
Veri Analizi: 1. Yazar (%50), 2. Yazar (%50)
Makalenin Yazımı: 1. Yazar (%50), 2. Yazar (%50)
Makale Gönderimi ve Revizyonu: 1. Yazar (%50), 2. Yazar (%50)
Peer-Review
Double anonymized - Two External
Ethical Statement
* It is declared that scientific and ethical principles have been followed while
carrying out and writing this study and that all the sources used have been
properly cited.
Plagiarism Checks
Yes - Ithenticate
Conflicts of Interest
The author(s) has no conflict of interest to declare.
Complaints
itobiad@itobiad.com
Grant Support
The author(s) acknowledge that they received no external funding in support
of this research.
Author Contributions
Design of Study: 1. Author (%50), 2. Author (%50)
Data Acquisition: 1. Author (%50), 2. Author (%50)
Data Analysis: 1. Author (%50), 2. Author (%50)
Writing up: 1. Author (%50), 2. Author (%50)
Submission and Revision: 1. Author (%50), 2. Author (%50)
İtobiad- Research Article 1115
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Kaynakça / References
Abel, J., Rıch, R., Song, J., & Tracy, J. (2016). The Measurement and Behavior of
Uncertainty: Evidence from The ECB Survey of Professional Forecasters. 31, 533550.
https://doi.org/10.1002/jae
Agliari, A., Massaro, D., Pecora, N., & Spelta, A. (2017). Inflation Targeting, Recursive
Inattentiveness, and Heterogeneous Beliefs. Journal of Money, Credit and Banking,
49(7), 15871619. https://doi.org/10.1111/jmcb.12425
Akdere, Ç., & Büyükboyacı, M. (2018). Davranışsal İktisat ve Sınırlı Rasyonellik
Varsayımı. In İktisatta Davranışsal Yaklaşımlar (2. Baskı, pp. 107–139). Imge Kitabevi.
Akerlof, G. A. (2002). Behavioral Macroeconomics and Macroeconomic Behavior. The
American Economic Review, 92(3), 411433.
Akerlof, G. A., & Shiller, R. J. (2009). Animal Spirits: How human psychology drives the
economy, and why it matters for global capitalism. Princeton University Press.
Aklan, N. A., & Nargeleçekenler, M. (2008). Taylor Kuralı: Türkiye Üzerine Bir
Değerlendirme. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 62(2), 21–41.
Abel, J., Rıch, R., Song, J., & Tracy, J. (2016). The Measurement and Behavior of
Uncertainty: Evidence from The ECB Survey of Professional Forecasters. 31, 533550.
https://doi.org/10.1002/jae
Agliari, A., Massaro, D., Pecora, N., & Spelta, A. (2017). Inflation Targeting, Recursive
Inattentiveness, and Heterogeneous Beliefs. Journal of Money, Credit and Banking,
49(7), 15871619. https://doi.org/10.1111/jmcb.12425
Akdere, Ç., & Büyükboyacı, M. (2018). Davranışsal İktisat ve Sınırlı Rasyonellik
Varsayımı. In İktisatta Davranışsal Yaklaşımlar (2. Baskı, pp. 107–139). Imge Kitabevi.
Akerlof, G. A. (2002). Behavioral Macroeconomics and Macroeconomic Behavior. The
American Economic Review, 92(3), 411433.
Akerlof, G. A., & Shiller, R. J. (2009). Animal Spirits: How human psychology drives the
economy, and why it matters for global capitalism. Princeton University Press.
Aklan, N. A., & Nargeleçekenler, M. (2008). Taylor Kuralı: Türkiye Üzerine Bir
Değerlendirme. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 62(2), 21–41.
Albayrak, Ş. G. (2022). Geleneksel İktisattan Davranışsal İktisada: Tüketici Karar ve
Tercihleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 48, 159–170.
Amato, J. D., & Laubach, T. (2003). Rule-of-thumb behaviour and monetary policy.
European Economic Review, 47(5), 791831. https://doi.org/10.1016/S0014-
2921(02)00270-2
Anderson, R. D. J., Becker, R., & Osborn, D. R. (2010). Heterogeneity in Consumers
Learning to Forecast Inflation (Economic Research).
Anufriev, M., & Hommes, C. (2012). Evolutionary Selection of Individual Expectations
and Aggregate Outcomes in Asset Pricing Experiments. 4(4), 3564.
Assenza, T., Bao, T., Hommes, C., & Massaro, D. (2014). Experiments on expectations in
1116 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
macroeconomics and finance. Research in Experimental Economics, 17(320278), 1170.
https://doi.org/10.1108/S0193-230620140000017002
Basılgan, M. (2021). İktisadi Psikoloji II. Divan Kitabevi.
Beckmann, J., & Czudaj, R. L. (2018). Monetary Policy Shocks, Expectations, and
Information Rigidities. Economic Inquiry, 56(4), 21582176.
https://doi.org/10.1111/ecin.12587
Bernanke, B. S. (2007). Inflation Expectations and Inflation Forecasting. Speech, At the
Monetary Economics Workshop of the National Bureau of Economic Research Summer
Institute, Cambridge, Massachusetts.
Bonham, C. S., & Cohen, R. H. (2001). To aggregate, pool, or neither: Testing the
rational-expectations hypothesis using survey data. Journal of Business and Economic
Statistics, 19(3), 278291. https://doi.org/10.1198/073500101681019936
Brada, J. C., Kubíček, J., Kutan, A. M., & Tomšík, V. (2015). Inflation Targeting: Insights
from Behavioral Economics. Eastern European Economics, 53(5), 357376.
https://doi.org/10.1080/00128775.2015.1089733
Branch, W. A. (2004). The Theory of Rationally Heterogeneous Expectations: Evidence
from Survey Data on Inflation Expectations. The Economic Journal, 114, 592621.
Branch, W. A. (2007). Sticky information and model uncertainty in survey data on
inflation expectations. Journal of Economic Dynamics and Control, 31(1), 245276.
https://doi.org/10.1016/j.jedc.2005.11.002
Bräuning, C., & van der Cruijsen, C. (2019). Learning dynamics in the formation of
European inflation expectations. Journal of Forecasting, 38(2), 122135.
https://doi.org/10.1002/for.2553
Brito, S., Carriere-Swallow, Y., & Gruss, B. (2018). Disagreement about Future Inflation:
Understanding the Benefits of Inflation Targeting and Transparency. In IMF Working
Papers (Vol. 18, Issue 24). https://doi.org/10.5089/9781484339718.001
Bryan, M. F., & Venkatu, G. (2001). Federal Reserve Bank of Cleveland The Curiously
Different Inflation Perspectives of Men and Women. November 2001, 03.
Bryan, M., & Venkatu, G. (2001). The Demographics of Inflation Opinion Surveys. In
Federal Reserve Bank of Cleveland Commentary Research Department.
Bullard, J. (2016). Inflation Expectations Are Important to Central Bankers, Too. Federal
Reserve Bank of St. Louis. https://www.stlouisfed.org
Calabria M. A. (2016). Behavioral Economics and FED Policymaking. Cato Journal,
36(3), 573587.
Camerer, C. F. (1999). Behavioral economics: Reunifying psychology and economics.
Proceedings of the National Academy of Sciences, 96(19), 1057510577.
Capistrán, C., & Ramos-Francia, M. (2010). Does Inflation Targeting Affect the
Dispersion of Inflation Expectations? Journal of Money, Credit and Banking, 42(1), 113
134.
İtobiad- Research Article 1117
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Carroll, C. D. (2003). Macroeconomic Expectations of Households and Professional
Forecasters. Quarterly Journal of Economics, 108, 269298.
Coibion, O., & Gorodnichenko, Y. (2015). Is the Phillips Curve Alive and Well after All?
Inflation Expectations and the Missing Disinflation. American Economic Journal:
Macroeconomics, 7(1), 197232.
Coibion, O., Gorodnichenko, Y., & Kamdar, R. (2018). The formation of expectations,
inflation, and the Phillips curve. Journal of Economic Literature, 56, 14471491.
https://doi.org/10.1257/jel.20171300
Coibion, O., Gorodnichenko, Y., Kumar, S., & Pedemonte, M. (2020). Inflation
expectations as a policy tool? Journal of International Economics, 124, 155.
https://doi.org/10.1016/j.jinteco.2020.103297
Croushore, D. (2008). An evaluation of inflation forecasts from surveys using real-time
data. In Federal Reserve Bank of Philadelphia. https://doi.org/10.2202/1935-1690.1677
Curtin, R. (2005). Inflation Expectations: Theoretical Models and Empirical Tests. Ocean
Modelling, 22(3), 13611369.
Curtin, R. T. (2022). A New Theory of Expectations. Journal of Business Cycle Research,
0123456789. https://doi.org/10.1007/s41549-022-00074-w
D’Acunto, F., Malmendier, U., & Weber, M. (2022). What Do the Data Tell Us About
Inflation Expectations? In National Bureau of Economic Research Working Paper Series
(29825). https://doi.org/10.2139/ssrn.4056779
D’Amico, S., & Orphanides, A. (2008). Uncertainty and Disagreement in Economic
Forecasting. In Finance and Economics Discussion Series (Issue 56).
https://doi.org/10.17016/feds.2008.56
De Grauwe, P. (2012). Lectures on behavioral macroeconomics. In Lectures on
Behavioral Macroeconomics (Issue November). https://doi.org/10.2307/j.ctvcmxp1g
de Mendonça, H. F., Garcia, P. M., & Vicente, J. V. M. (2021). Rationality and anchoring
of inflation expectations: An assessment from survey-based and market-based
measures. Journal of Forecasting, 40(6), 10271053. https://doi.org/10.1002/for.2746
Döpke, J., Dovern, J., Fritsche, U., & Slacalek, J. (2005). European Inflation Expectations
Dynamics (No. 37; Economic Studies).
Dovern, J., Fritsche, U., & Slacalek, J. (2012). DISAGREEMENT AMONG
FORECASTERS IN G7 COUNTRIES. The Review of Economics and Statistics, 94(4),
10811096.
Dräger, L., Menz, J. O., & Fritsche, U. (2014). Perceived inflation under loss aversion.
Applied Economics, 46(3), 282293. https://doi.org/10.1080/00036846.2013.844328
Duffy, D., & Lunn, P. D. (2009). The misperception of inflation by Irish consumers.
Economic and Social Review, 40(2), 139163.
Ehrmann, M., Eijffinger, S., & Fratzscher, M. (2012). The Role of Central Bank
Transparency for Guiding Private Sector Forecasts. The Scandinavian Journal of
Economics, 114(3), 10181052.
1118 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Elliott, G., Komunjer, I., & Timmermann, A. (2005). BIASES IN MACROECONOMIC
FORECASTS: IRRATIONALITY OR ASYMMETRIC LOSS? (CAMA Working Paper
Series).
Eusepi, S., Giannoni, M., & Preston, B. (2015). The Limits of Monetary Policy with Long-
term Drift in Expectations.
Evans, G. W., & Honkapohja, S. (2001). Learning and Expectations in Macroeconomics.
In Princeton University Press. Princeton University Press.
https://doi.org/10.1016/j.jedc.2005.06.009
Evans, G. W., & McGough, B. (2020). Adaptive Learning in Macroeconomics. Oxford
Research Encyclopedia of Economics and Finance, 144.
https://doi.org/10.1093/acrefore/9780190625979.013.508
Forsells, M., & Kenny, G. (2004). Survey expectations, rationality and the dynamics of
Euro Area Inflation. Journal of Business Cycle Measurement and Analysis, 1, 1341.
Frerichs, S. (2019). Bounded sociality: behavioural economists’ truncated understanding
of the social and its implications for politics. Journal of Economic Methodology, 26(3),
243258. https://doi.org/10.1080/1350178X.2019.1625217
Galati, G., Poelhekke, S., & Zhoua, C. (2011). Did the crisis affect inflation expectations?
International Journal of Central Banking, 7(1), 167207.
Galvis Ciro, J. C., & Anzoátegui Zapata, J. C. (2019). Disagreement in inflation
expectations: empirical evidence for Colombia. Applied Economics, 51(40), 44114424.
https://doi.org/10.1080/00036846.2019.1591610
Gnan, E., Langthaler, J., & Valderrama, M. T. (2010). Shocks, the Crisis and Uncertainty
about Future Inflation: Theory and Evidence for the Euro Area. In Monetary Policy and
the Economy.
Goldstein, N., & Gorodnichenko, Y. (2022). Expectatıons Formatıon and Forward
Informatıon. NBER Working Paper No. 29711. August 2000.
Grauwe, P. De. (2009). Top-down versus bottom-up macroeconomics. VOXEU.
https://voxeu.org/article/top-down-versus-bottom-macroeconomics
Gürkaynak, R. S., & Tille, C. (2017). Introduction: Are DSGE models useful for
policymakers? In R. S. Gürkaynak & C. Tille (Eds.), DSGE Models in the Conduct of
Policy: Use as intended. CEPR Press.
Guse, E. A. (2005). Stability properties for learning with heterogeneous expectations and
multiple equilibria. Journal of Economic Dynamics and Control, 29(10), 16231642.
Hey, J. D. (1994). Expectations formation: Rational or adaptive or ...? Journal of
Economic Behavior and Organization, 25(3), 329349. https://doi.org/10.1016/0167-
2681(94)90104-X
Holden, S., & Driscoll, J. C. (2014). Behavioral economics and macroeconomic models.
Journal of Macroeconomics, 41, 133147.
Hommes, C. (2011). The heterogeneous expectations hypothesis: Some evidence from
İtobiad- Research Article 1119
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
the lab. Journal of Economic Dynamics and Control, 35(1), 124.
https://doi.org/10.1016/j.jedc.2010.10.003
Jitmaneeroj, B., Lamla, M. J., & Wood, A. (2018). The implications of central bank
transparency for uncertainty and disagreement. In KOF Working Papers (No. 445).
https://doi.org/10.1016/j.jimonfin.2018.10.002
Kahneman, D., & Tversky, A. (1974). Judgment under Uncertainty: Heuristics and
Biases. Science, 185, 11241231.
Kahneman, D., & Tversky, A. (1979). Prospect Theory: An Analysis of Decision under
Risk. Econometrica, 47(2), 263291.
Kahneman, D., & Tversky, A. (1982). On the Psychology of Prediction. In Daniel & P. S.
and A. T. Kahneman (Eds.), Judgment Under Uncertainty: Heuristics and Biases (pp.
4868). Cambridge University Press.
Kandel, E., & Pearson D., N. (1995). Differential Interpretation of Public Signals and
Trade in Speculative Markets. Journal of Political Economy, 103(4), 831872.
Kara, H., & Küçük-Tuǧer, H. (2010). Inflation expectations in Turkey: Learning to be
rational. Applied Economics, 42(21), 27252742.
https://doi.org/10.1080/00036840801964559
Kohn, D. L. (2006). Monetary policy and uncertainty. Fourth Conference of the
International Research Forum on Monetary Policy, 16.
Krusell, P., & Smith, A. A. (1996). Rules of thumb in macroeconomic equilibrium a
quantitative analysis. In Journal of Economic Dynamics and Control (Vol. 20, Issue 4).
https://doi.org/10.1016/0165-1889(95)00863-2
Lahırı, K., & Sheng, X. (2010). Measurıng Forecast Uncertaınty By Dısagreement: The
Mıssıng Lınk. Journal of Applied Econometrics, 25(4), 514538.
Laibson, D., & List, J. A. (2015). Principles of (behavioral) economics. American
Economic Review, 105(5), 385390. https://doi.org/10.1257/aer.p20151047
Lamla, M. J., & Maag, T. (2012). The Role of Media for Inflation Forecast Disagreement
of Households and Professional Forecasters. Journal of Money, Credit and Banking,
44(7), 13251350. https://doi.org/10.1111/j.1538-4616.2012.00534.x
Lłyziak, T. (2013). Formation of inflation expectations by different economic agents.
Eastern European Economics, 51(6), 533. https://doi.org/10.2753/EEE0012-8775510601
Madeira, C., & Zafar, B. (2015). Heterogeneous Inflation Expectations and Learning.
Journal of Money, Credit and Banking, 47(5), 867896.
https://doi.org/10.1111/jmcb.12230
Mankiw, N. G., & Reis, R. (2002). Sticky information versus sticky prices: A proposal to
replace the new Keynesian Phillips curve. Quarterly Journal of Economics, 117(4), 1295
1328. https://doi.org/10.1162/003355302320935034
Mankiw, N. G., & Reis, R. (2006). Pervasive Stickiness. American Economic Association,
96(2), 164169. https://www.jstor.org/stable/30034634
Mankiw, N. G., Reis, R., & Wolfers, J. (2003). Disagreement about inflation expectations.
1120 itobiad -Araştırma Makalesi
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
In NBER Macroeconomics Annual (Vol. 18, Issue July).
https://doi.org/10.1086/ma.18.3585256
Menz, J.-O., & Poppitz, P. (2013). Households’ Disagreement on Inflation Expectations
and Socioeconomic Media Exposure in Germany. In Discussion Paper (No. 27).
https://doi.org/10.2139/ssrn.2796919
Montes, G. C., Oliveira, L. V., Curi, A., & Nicolay, R. T. F. (2016). Effects of
transparency, monetary policy signalling and clarity of central bank communication on
disagreement about inflation expectations. Applied Economics, 48(7), 590607.
https://doi.org/10.1080/00036846.2015.1083091
Mullainathan, S., & Thaler, R. (2000). Behavioral Economics. NBER Working Paper No.
7948. October 2000.
Muth, J. (1961). Rational Expectations and The Theory of Price Movements.
Econometrica, 29(3), 315335.
Odria, L. R. M., & Rodriguez, G. (2013). Inflation expectations formation in the presence
of policy shifts and structural breaks: An experimental analysis. The Journal of Socio-
Economics, 44, 5967.
Olivier Basdevant. (2005). Learning process and rational expectations: An analysis using
a small macro-economic model for New Zealand. Economic Modelling, 22(6), 1074
1089.
Ormeño, A., & Molnar, K. (2015). Using Survey Data of Inflation Expectations in the
Estimation of Learning and Rational Expectations Models. Journal of Money, Credit and
Banking, 47(4), 673699.
Orphanides, A., & Williams, J. C. (2003). Imperfect Knowledge, Inflation Expectations,
and Monetary Policy (No. 9884; NBER Working Paper Series).
Pfajfar, D. (2013). Formation of rationally heterogeneous expectations. Journal of
Economic Dynamics and Control, 37(8), 14341452.
https://doi.org/10.1016/j.jedc.2013.03.012
Pfajfar, D., & Santoro, E. (2008). Asymmetries in Inflation Expectations across
Sociodemographic groups. Cambridge Working Papers in Economics 0824, Faculty of
Economics, University of Cambridge.
Pfajfar, D., & Santoro, E. (2010). Heterogeneity, learning and information stickiness in
inflation expectations. Journal of Economic Behavior and Organization, 75(3), 426444.
https://doi.org/10.1016/j.jebo.2010.05.012
Pfajfar, D., & Santoro, E. (2013). News on Inflation and the Epidemiology of Inflation
Expectations. Journal of Money, Credit and Banking, 45(6), 10451067.
Pfajfar, D., & Žakelj, B. (2014). Experimental evidence on inflation expectation
formation. Journal of Economic Dynamics and Control, 44, 147168.
https://doi.org/10.1016/j.jedc.2014.04.012
Ranyard, R., Del Missier, F., Bonini, N., Duxbury, D., & Summers, B. (2008). Perceptions
and expectations of price changes and inflation: A review and conceptual framework.
İtobiad- Research Article 1121
Journal of the Human and Social Science Researches | ISSN: 2147-1185 |www.itobiad.com
Journal of Economic Psychology, 29(4), 378400.
https://doi.org/10.1016/j.joep.2008.07.002
Reiche, L., & Meyler, A. (2022). Making Sense of Consumer Inflation Expectations: The
Role of Uncertainty. In ECB Working Paper Series (No. 2642).
https://doi.org/10.2139/ssrn.4036097
Rich, R., & Tracy, J. (2009). The Relationship Among Expected Inflation, Disagreement,
and Uncertatinty: Evidence from Matched Point and Density Forecasts. Review of
Economics and Statistics, 92(1), 200207.
Roos, M. (2017). Behavioral and complexity macroeconomics. European Journal of
Economics and Economic Policies: Intervention, 14(2), 186199.
Sarıkaya, S., & Afşar, K. E. (2022). Nöroiktisat Çerçevesinde İktisatta Multidisiplinerlik
Mümkün mü? İzmir İktisat Dergisi, 37(3), 630654.
Sijabat, R. (2018). Understanding Behavioral Economics: A Narrative Perspective. Asian
Development Policy Review, 6(2), 7787.
https://doi.org/10.18488/journal.107.2018.62.77.87
Siklos, P. L. (2013). Sources of disagreement in inflation forecasts: An international
empirical investigation. Journal of International Economics, 90(1), 218231.
https://doi.org/10.1016/j.jinteco.2012.09.005
Sill, K. (2012). Measuring Economic Uncertainty Using the Survey of Professional
Forecasters. In Business Review, Federal Reserve Bank of Philadelphia (Vol. Q4).
www.philadelphiafed.org
Sims, C. A. (2003). Implications of rational inattention. Journal of Monetary Economics,
50(3), 665690. https://doi.org/10.1016/S0304-3932(03)00029-1
Sims, C. A. (2009). Inflation Expectations, Uncertatinty, the Phillips Curve, and
Monetary Policy. In J. Fuhrer, Y. K. Kodrzycki, J. S. Little, & G. P. Olivei (Eds.),
Understanding Inflation of the Implications for Monetary Policy: A Phillips Curve
Retrospective. MIT Press.
Singh, G. K. (2020). Expectations formation of household inflation expectations in India
(No. 2020-1202; Research & Publications).
Sorić, P., & Čižmešija, M. (2013). Price sentiment of Croatian consumers: The upward
bias of collective memories. Drustvena Istrazivanja, 22(1), 121.
https://doi.org/10.5559/di.22.1.01
Wakker, P., & Tversky, A. (1993). An axiomatization of cumulative prospect theory.
Journal of Risk and Uncertainty, 7(2), 147175. https://doi.org/10.1007/BF01065812
Weber, C. E. (2002). Intertemporal non-separability and ‘“ rule of thumb ”’
consumption. Journal of Monetary Economics, 49, 293308.
Woodford, M. (2003). Interest and Prices. In The Return of Monetary Policy Rules (pp.
158). Princeton University Press.
Yiğit, A. G. (2018). Davranışsal İktisadın Anlaşılmasına Yönelik Bir Literatür Taraması.
Mcbü Sosyal Bilimler Dergisi, 16(2).
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
Article
Full-text available
Expectations are essential for understanding the economic choices of individuals as well as cyclical developments in an economy over time. The initial theory of how people form their expectations was first introduced by Aristotle more than two millennia ago. The core elements he advanced were that forward-looking decisions must be based on expectations and those expectations must be formed by reason, free from the corrupting influence of passion. These guidelines have been formalized in theories of rational expectations. There has been no consensus among social scientists, however, about whether rationality should be defined by how expectations are formed (favored in psychology) or by the outcomes of the formation process (favored in economics). Data collected by the University of Michigan over the past half-century appear to support both views: the psychological thesis of bounded rationality in the formation of expectations by individuals as well as the unbounded rationality thesis of economics when applied to the expectations observed across the entire economy. The goal of this paper is to correct empirical misspecifications, and to incorporate recent advances in neuroscience, including the dominance of nonconscious processes over conscious deliberation, the critical role of affective evaluations, and the formation of expectations by a Bayesian updating procedure. The new theory highlights the importance of contextual factors, and provides a more accurate assessment of costs and benefits. Although these innovations represent a radical departure from orthodox theories, they are justified by the increase in explanatory power provided by this new theory of expectations.
Article
Full-text available
Geleneksek iktisat, insan davranışlarını incelemek ve kaynakların etkin bir şekilde dağılımını sağlamak olduğundan, tüketici kararlarınınım önemi doğrultusunda davranışsal iktisatta yerini ekonomik yazınında almıştır. Bu bağlamda davranışsal iktisat, davranış bilimleri ve mikroekonomi ilkelerini birleştirerek, insan davranışlarını anlamanın teorik ve metodolojik yolunu sunmaktadır. Ekonominin temel varsayımı, bireylerin akılcı, istikrarlı ve çıkarlarını korumasıdır. Rasyonel davranarak mevcut bilgiler ışığında fayda maksimizasyonu amacıyla bireysel karar verme sürecine girmektedir. Davranışsal iktisadın ortaya çıkmasındaki ihtiyaç, geleneksel tüketici karar alma modellerinin tüketici karar ve davranışlarını açıklamada yetersiz olduğudur. Davranışsal iktisat, bireylerin akılcılığının sınırlı olduğunu kabul ederken, ekonomik davranışa uygulanabilecek bir teorik çerçeve sağladığı için, neo-klasik yaklaşımı mutlak olarak reddetmemektedir. Davranışsal iktisat, neo-klasik iktisattaki anormallikleri ve eksiklikleri tanımlamaktadır. Elde edilen bulgular, bireylerin, neo-klasik kar maksimizasyon amaçlarının rasyonel tercihleri göz ardı edebileceğini, ancak bunun yerine günlük karar verme sürecinde sezgisel yöntemlerden yararlanacaklarını göstermiştir Bireylerin rasyonel olduğu, sınırsız iradeye sahip olması ve bencil davranması ekonomik sistemin içine girildiğinde farklı standart olmayan tercihlere dönüşebilmektedir. Davranışsal ekonomi, insanların genel olarak ekonomik kararları nasıl aldıklarını anlamak için psikolojik bilimi kullanan bir araştırma alanıdır. Özellikle deneysel araştırmalar bireylerin akılcı olmadığını ispatlar niteliktedir ve davranışsal iktisat irrasyonel birey kavramını açıklamaya yönelmiştir. Bireylerin içinde bulundukları psikolojik durum, sosyal etkenler ve çevresel faktörler kararlarını etkilemektedir.
Article
Full-text available
Consumers’ inflation expectations play a key role in the monetary transmission mechanism. As such, it is crucial for monetary policymakers to understand what they are and how they are formed. In this paper we introduce the (un)certainty channel as means to shed light on some of the more puzzling aspects of reported quantitative inflation perceptions and expectations. These include the apparent overestimation of inflation by consumers as well as the negative correlation observed between the economic outlook and inflation expectations. We also show that the uncertainty framework fits with some of the stylised facts of consumers’ inflation expectations, such as their correlation with socio-demographic characteristics and economic sentiment.
Article
Full-text available
We assess the prospects for central banks using inflation expectations as a policy tool for stabilization purposes. We review recent work on how expectations of agents are formed and how they affect their economic decisions. Empirical evidence suggests that inflation expectations of households and firms affect their actions but the underlying mechanisms remain unclear, especially for firms. Two additional limitations prevent policy-makers from being able to actively manage inflation expectations. First, available surveys of firms' expectations are systematically deficient, which can only be addressed through the creation of large, nationally representative surveys of firms. Second, neither households' nor firms' expectations respond much to monetary policy announcements in low-inflation environments. We provide suggestions for how monetary policy-makers could pierce this veil of inattention through new communication strategies as well as the potential pitfalls to trying to do so.
Article
The aim of this paper is twofold. Firstly, we test the rationality of survey‐based and market‐based inflation expectations. Secondly, we investigate whether they indicate a different performance of the central bank in anchoring inflation expectations. Briefly, this paper verifies if inflation expectations’ proxies display the same features regarding rationality and anchoring. Using data from the Brazilian market, we present robust evidence that both survey‐based and market‐based inflation expectations have useful content to explain realized inflation. Moreover, we find that these proxies of inflation expectations provide different assessments of the central bank's ability to anchor inflation expectations. The findings point out that central banks must monitor both survey‐based and market‐based inflation expectations to improve their monetary policy conduct.