ArticlePDF Available

Yetişkinliğe Geçiş Sürecinde Gelişimsel Bir Kriz: Çeyrek Yaşam Krizi A Developmental Crisis in Transition to Adulthood: Quarter-Life Crisis

Authors:

Abstract

Yetişkinliğe geçişle ilgili kuram ve yaklaşımlar, değişen zaman ve koşullarla birlikte güncellenmektedir. Yirmi birinci yüzyılda yetişkinliğin tanımı, geleneksel yetişkin rollerine ulaşmanın yanı sıra bireylerin öznel algılarına göre de şekillenmektedir. Kariyer, eğitim ve romantik ilişki alanlarında yetişkin rollerine erişme yaşının belirgin olarak artması da yetişkinliğe geçişin daha uzun ve karmaşık bir dönem olabileceğini göstermektedir. Bu dönemin beliren yetişkinlik olarak adlandırılması yaygın olarak kabul görmektedir. Beliren yetişkinlik kavramı, ergenlikten çıkmasına rağmen kendini yetişkin olarak adlandırmayan, pek çok olanağı deneme yoluyla kimlik keşfine devam eden bireyler için kullanılmaktadır. Bu dönem değişken doğası gereği belirsizlik ve istikrarsızlığı içinde barındırmaktadır. Bireyler, yaşamlarını sürdürmeleri için üstlenmeleri gereken pek çok yeni rolün getirdiği karmaşayla baş edemediklerinde kendilerini gelişimsel bir krizin içinde bulabilmektedir. Bu gelişimsel kriz, çeyrek yaşam krizi olarak adlandırılmaktadır. Çeyrek yaşam krizi, yetişkinliğe geçiş sürecinde ilişkiler, kariyer ve finans alanlarında zorlayıcı yaşam deneyimlerini içermektedir. Beliren yetişkinlik ve genç yetişkinlik dönemleri arasında bireyler, içinde olmayı artık istemedikleri yetişkin rollerine “hapsolabilir”; erişmek istedikleri yetişkin rollerinin “dışında kalabilir”. Çeyrek yaşam krizi, yetişkinliğe geçiş sürecinin zorlu doğası ve sonuçlarının anlaşılmasında önem kazanan bir kavram olarak görülmektedir. Bu çalışmada çeyrek yaşam krizine ilişkin literatür, yetişkinliğe geçiş sürecindeki yaşantılara ışık tutmak amacı ile psikolojik ve sosyolojik bağlamlarda gözden geçirilmektedir.
[1] Prof. Dr. | Başkent Üniversitesi | Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD | Ankara | Türkiye | ORCID: 0000-0003-2406-1345
[2] Arş. Gör. | Başkent Üniversitesi | Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD | Ankara | Türkiye | ORCID: 0000-0003-4905-7123 | hkozdogan@baskent.edu.tr
[3] Arş. Gör. | Ankara Üniversitesi | Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD | Ankara | Türkiye | ORCID: 0000-0003-0758-1736
[4] Arş. Gör. | TED Üniversitesi | Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD | Ankara | Türkiye | ORCID: 0000-0002-8192-6504
Humanistic Perspective 2023, Cilt 5, Sayı 2, Sayfa 898-920
Humanistic Perspective
Journal of International Psychological Counseling and Guid ance Researches
Uluslararası Psikolojik Danışma ve Rehberlik A raştırmaları Dergisi
e-ISSN: 2687-4229
www.humanisticperspective.com
https://www.dergipark.org.tr/tr/pub/hp
Yetişkinliğe Geçiş Sürecinde Gelişimsel Bir Kriz: Çeyrek Yaşam Krizi
A Developmental Crisis in Transition to Adulthood: Quarter-Life Crisis
Figen ÇOK [1] Hatice Kübra ÖZDOĞAN [2] Kübra BERBER [3] Zehra YELER [4]
ABSTRACT
Received Date: February 20, 2023
Accepted Date: June 16, 2023
Yetişkinliğe geçişle ilgili kuram ve yaklaşımlar, değişen zaman ve koşullarla birlikte güncellenmektedir. Yirmi birinci yüzyılda
yetişkinliğin tanımı, geleneksel yetişkin rollerine ulaşmanın yanı sıra bireylerin öznel algılarına göre de şekillenmektedir. Kariyer,
eğitim ve romantik ilişki alanlarında yetişkin rollerine erişme yaşının belirgin olarak artması da yetişkinliğe geçişin daha uzun ve
karmaşık bir dönem olabileceğini göstermektedir. Bu dönemin beliren yetişkinlik olarak adlandırılması yaygın olarak kabul
görmektedir. Beliren yetişkinlik kavramı, ergenlikten çıkmasına rağmen kendini yetişkin olarak adlandırmayan, pek çok olanağı
deneme yoluyla kimlik keşfine devam eden bireyler için kullanılmaktadır. Bu dönem değişken doğası gereği belirsizlik ve
istikrarsızlığı içinde barındırmaktadır. Bireyler, yaşamlarını sürdürmeleri için üstlenmeleri gereken pek çok yeni rolün getirdiği
karmaşayla baş edemediklerinde kendilerini gelişimsel bir krizin içinde bulabilmektedir. Bu gelişimsel kriz, çeyrek yaşam krizi olarak
adlandırılmaktadır. Çeyrek yaşam krizi, yetişkinliğe geçiş sürecinde ilişkiler, kariyer ve finans alanlarında zorlayıcı yaşam
deneyimlerini içermektedir. Beliren yetişkinlik ve genç yetişkinlik dönemleri arasında bireyler, içinde olmayı artık istemedikleri
yetişkin rollerine “hapsolabilir”; erişmek istedikleri yetişkin rollerinin “dışında kalabilir”. Çeyrek yaşam krizi, yetişkinliğe geçiş
sürecinin zorlu doğası ve sonuçlarının anlaşılmasında önem kazanan bir kavram olarak görülmektedir. Bu çalışmada çeyrek yaşam
krizine ilişkin literatür, yetişkinliğe geçiş sürecindeki yaşantılara ışık tutmak amacı ile gözden geçirilmektedir.
Anahtar Kelimeler: yetişkinliğe geçiş, beliren yetişkinlik, gelişimsel kriz, çeyrek yaşam krizi
Theories and approaches about the transition to adulthood have been updated with time and conditions. In the twenty-first century,
the definition of adulthood has evolved to reflect individuals’ subjective perceptions while also meeting traditional adulthood markers.
The significant delay in the timing of attaining adult roles in career, education, and romantic relationships may indicate that transition
to adulthood is now a longer and more complex period. This period is widely accepted as emerging adulthood. The concept of emerging
adulthood is used for individuals who do not call themselves an adult despite the end of adolescence, and who continue to explore
their identity by trying many possibilities. This life stage is also full of uncertainty and instability due to its erratic nature. Individuals
may experience a developmental crisis when they are unable to cope with the complexity of the numerous new roles they must assume
in order to survive. Quarter-life crisis refers to difficult life events in relationships, career, and finance during the transition to
adulthood. Between emerging adulthood and young adulthood, individuals may get "locked into" adult positions they no longer want
to be in, or they may be "locked out" of adult roles they desire to achieve. Quarter-life crisis emerges as an important notion in
comprehending the challenging nature and consequences of the transition to adulthood. This study reviews the literature on
quarterlife crisis in order to shed light on experiences during the transition to adulthood.
Keywords: transition to adulthood, emerging adulthood, developmental crisis, quarter-life crisis
Çok, F., Özdoğan, H. K., Berber, K., & Yeler, Z. (2023). Yetişkinliğe geçiş sürecinde gelişimsel bir kriz: Çeyrek yaşam krizi.
Humanistic Perspective, 5(2), 898-920. https://doi.org/10.47793/hp.1253697
Derleme
Review
DOI: 10.47793/hp.1253697
2023 Cilt:5, Sayı:2
ÖZ
Başvuru Tarihi: 20 Şubat 2023
Kabul Tarihi: 16 Haziran 2023
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
899
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
GİRİŞ
etişkinliğin ne zaman başladığı uzun zamandır dikkat çeken bir konu olmuştur. Yetişkinin
kim olduğu, tanımı ve hangi yaşta yetişkinliğe geçildiği ile ilgili anlayışlar, zaman içinde
değişime uğramıştır. Yirmi birinci yüzyıla kadar akademik çalışmalarda yetişkinliğe
geçiş, fiziksel olgunluğa erişmenin yanı sıra; evlenmek, çocuk sahibi olmak, düzenli bir işe girmek
gibi sosyal göstergelerle tanımlanmıştır. Ancak yetişkinliğin tanımı yapılırken bu göstergelere ek
olarak başka birtakım sosyal, kişisel ve demografik boyutların da göz önünde bulundurulması
gerekmektedir. Bu bağlamda, bu çalışmada yirmi birinci yüzyılda yetişkinliğe geçişe yönelik
tanımlamaların ve göstergelerin nasıl değiştiğinin incelenmesi, bireylerin yetişkinliğe geçişte
yaşayabilecekleri zorlukların ve yeni bir kavram olan çeyrek yaşam krizinin ele alınması
amaçlanmaktadır.
Yirmi birinci yüzyılda genel olarak genç bireyler, yetişkinliğin ne olduğuna, başkalarının
kendilerinden ne beklediğine veya kendilerinden ne beklemeleri gerektiğine ilişkin dikkate değer
ölçüde kafa karışıklığı ve belirsizlik yaşamaktadır (Schneider vd., 2016). Bireyler, kendilerini
yetişkin olarak tanımlayıp tanımlamama konusunda büyük oranda iş sahibi olma, evlenme, çocuk
sahibi olma gibi geleneksel yetişkin rollerine ulaşıp ulaşmadıklarına göre karar vermektedir.
Ancak geleneksel yetişkin rollerinin yanı sıra bağımsız olma, kendi kararlarını almanın
sorumluluğu ve olgunluk gibi kavramlar da yetişkinliğin tanımına dahil edilmekte ve bu yaşların
gelişimsel özelliklerini yansıtmaktadır (Hartmann ve Swartz, 2006).
Genç bireylerin kendilerini tam olarak ergen veya yetişkin olarak adlandıramamaları,
arada bir yerde kalmış olarak tanımlamaları da yeni bir yaşam döneminin varlığına ilişkin ipucu
vermektedir (Arnett, 2006; Hartmann ve Swartz, 2006). Yetişkinliğe geçiş için önerilen bir dönem
olarak beliren yetişkinlik, yetişkin rollerine bağlanılmadan önce, genç bireylerin genellikle aşk ve
işle ilişkili alanlarda denemeler yapma yoluyla kimliklerini keşfetme arayışında oldukları bir
evredir (Arnett, 2000). Beliren yetişkinler, ebeveynlerinin otoritesinin azaldığı ya da ortadan
kalktığı, aynı zamanda yetişkin rollerinin bağlayıcı sorumluluklarının olmadığı bu yaşam
döneminde kendilerine odaklı denemeler yaparak hayatı ve yetişkinliği keşfetmektedir. Bu
dönem, geleceğe yönelik umutların yüksek, olasılık ve fırsatların fazla olduğu, bununla birlikte
henüz herhangi bir role tam olarak ulaşılamadığı için istikrarsızlık ve belirsizliklerin de yoğun
olduğu bir dönemdir (Arnett, 2006).
Arnett’in öne sürdüğü ve yirmi yılı aşkın süredir üzerine oldukça çalışılan beliren
yetişkinlik kavramı, pek çok destekleyici araştırmanın yanı sıra eleştirileri de beraberinde
getirmiştir. Bazı araştırmacılar, örneğin Hendry ve Kloep (2007), beliren yetişkinliği yalnızca belli
bir sosyokültürel bağlamda geçerli olması ve farklı kültürlerde ve zamanlarda geçerli olmaması;
halihazırda var olan genç yetişkinlik, yetişkinliğe geçiş gibi kavramlara yeni bir isim vermekten
Y
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
900
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
öteye gitmediği; insan gelişiminin esnek ve bireyden bireye değişken olması nedeniyle evrelerle
açıklanamayacağı; belli sosyoekonomik imkanlara sahip olmayan yetişkinlerin bu döneme ilişkin
olumsuz deneyimleri olduğu gibi gerekçelerle eleştirmektedir. Öte yandan, Arnett’in beliren
yetişkinlik kavramını tanıtmasından bu yana dünyanın pek çok farklı ülkesinde, farklı kültürlerde
beliren yetişkinliğin varlığına ilişkin araştırmalar yaygın olarak yürütülmekte ve bu dönem
oldukça kabul görmektedir. Araştırma bulguları, Amerika Birleşik Devletleri’nin yanı sıra
dünyanın pek çok ülkesinde, örneğin Japonya, Çin, Güney Kore, Güney Amerika, Birleşik Krallık ve
diğer Avrupa ülkelerinde evlilik ve çocuk sahibi olma yaşının gittikçe arttığını, liseden sonra
eğitime devam etme oranlarının yükseldiğini, ve ilişki konusunda önemli değişikliklerin
olduğunu göstermektedir (Arnett, 2006; Arnett vd., 2014; Facio ve Micocci, 2003). Bu dönemi
yalnızca bir geçiş dönemi olarak ifade etmenin odağı sadece yetişkinliğe çektiğine ve bireylerin
süreçteki yaşantılarının öneminin göz ardı edilmesine neden olduğuna dikkat çeken Arnett
(2000), bu dönemi beliren yetişkinlik olarak adlandırarak bu dönemin hem ergenlikten hem de
yetişkinlikten farklılaşan özelliklerini daha ayrıntılı inceleyecek araştırmalar yapılmasının öncüsü
olmuştur.
Türkiye’de Beliren Yetişkinlik
Türkiye'de yapılan araştırmalar da bu yaş grubu için benzer değişikliklerin z konusu
olduğunu göz önüne sermektedir. Türkiye Gençlik Araştırması (Çağlar ve Çağlar, 2021)
sonuçlarına göre 18–25 yaşları arasındaki gençlerin %66,9’u düzenli bir ve aylık gelir sahibi
değildir ve ekonomik açıdan ailelerine bağımlıdır. Çalışmaya katılan gençlerin %58.4’ü aileleriyle
birlikte yaşamaya devam etmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK, 2022a) raporlarına göre
2021 yılında evlenme yaşı erkeklerde 2001 yılı verilerine göre 2 yaş artarak 28,1; kadınlarda 3
yaş artarak 25,4 olmuştur. Kadınlarda ilk defa çocuk sahibi olma yaşı yirmi yıllık zaman diliminde
2,4 yaş artarak 2021 yılında 29,1’e yükselmiştir (TÜİK, 2022b). 2022 yılının ikinci yarısında 15-
24 yaş arasındaki genç nüfusta işsizlik oranı %20,4 olarak raporlanmıştır (TÜİK, 2022c). İşsizlik
verileri gençlerin istihdamda yaşadığı zorlukları gösterse de mezuniyetten sonra aktif olarak
aramayan genç nüfusun durumunu yeterince yansıtmamaktadır. Bu noktada ne eğitimde ne
istihdamda genç nüfus verilerinin incelenmesi faydalı olacaktır (Susanlı, 2016). Türkiye %33,6’lık
ne eğitimde ne istihdamda (Neither in Employment, Education or Training–NEET) genç nüfus
oranıyla Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer almaktadır (Eurostat, 2021). Bu veriler göz
önünde bulundurulduğunda yetişkin olmanın göstergesi sayılan eş, çalışan ve ebeveyn olma gibi
rollere ulaşmanın gün geçtikçe ertelendiği görülmektedir. Dolayısıyla yetişkinliğe geçişin geçmişe
kıyasla daha zor ve karmaşık hale geldiği, ergenlik ve yetişkinlik arasında farklı bir yaşam
döneminin var olduğu ve yetişkinliğin tanımının gözden geçirilmesi gerektiği söylenebilir.
Demografik değişimlerin yanı sıra bireylerin kendilerini tam olarak yetişkin olarak
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
901
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
tanımlayamaması da beliren yetişkinlik döneminin varlığına işaret etmektedir (Facio ve Micocci,
2003). Dolayısıyla ergenlikten çıkmış ama henüz genç yetişkin olmamış, arada kalmış bireyler
beliren yetişkin kavramı ile tanımlanmaktadır.
Türkiye’de yapılan araştırma ve derleme çalışmalarında, nüfus iş, eğitim, aile gibi
konularda demografik değişimler incelendiğinde, yetişkinliğe geçişin uzadığına ve beliren
yetişkinliğin var olabileceğine ilişkin kanıtlar görülmektedir (Atak ve Çok, 2010; Atak vd., 2016;
Doğan ve Cebioğlu, 2011). Bir incelemede Türkiye’de beliren yetişkinliğin yalancı beliren
yetişkinlik, orta beliren yetişkinlik ve yetişkinimsi (adulthoid) olarak adlandırılan üç tür halinde
yaşandığı rapor edilmiştir. 20-24 yaşları arasına denk gelen orta beliren yetişkinlik evresindeki
bireyler beliren yetişkinliğin değişken ve belirsiz doğasına bağlı olumsuzluk ve kararsızlık
özelliklerini yoğun bir şekilde yaşarken, 19 yaş civarında yalancı beliren yetişkinlik evresindeki
bireyler ergenliğin özelliklerine benzerlik göstermekte, özellikle kimlik keşfi ve arada hissetme
bu dönemde de yüksek oranda görülmektedir (Atak, 2011). Yetişkinlik dönemine özgü gelişimsel
görevlerin yerine getirilmesinde, geç ergenlik ve genç yetişkinlik döneminin temel gelişim
görevlerinden biri olarak kabul edilen ayrışma-bireyleşme de önemli bir süreç olarak
görülmektedir (Blos, 1967). Beliren yetişkinlerin bağımlılıktan bağımsızlığa doğru izledikleri yol,
ayrışma-bireyleşme gelişim süreciyle ilişkilidir (Saraiva ve Matos, 2012) ve bu dönemde kök aile
ile ilişkilerin yeniden yapılandırıldığı belirtilmektedir. Beliren yetişkinlik döneminin “kök aileye
çocuksu bağımlılıktan yetişkinliğin özerkliğine” doğru gerçekleşen değişimle karakterize olduğu
belirtilmektedir (Shanahan, 2000, s.2; akt. Tanner, 2006). Aile ile sınırların belirsiz hale gelmesi,
beliren yetişkinlerin kendi yaşam yapısını kurma adımlarında ayrışma-bireyleşmenin sürecinin
etkisini göstermesi bakımından dikkate değerdir. Beliren yetişkinler çoğunlukla ekonomik
destek, birlikte yaşama gibi çeşitli yaşam koşulları nedenleriyle kök ailelerine bağlı kalmaya
devam etse de bu dönemde evden ayrılma, günlük ihtiyaçlarını kendi başına karşılama, yetişkin
kariyerine hazırlanma gibi çeşitli değişiklikler de yaşanmaktadır (Colarusso, 1990). Bireylerin
kendi sorumluluğunu alma, ekonomik olarak bağımsız olma, bağımsız kararlar verme gibi
ölçütlerin yetişkinliğe erişmelerinde önemli olduğunu düşündükleri (Arnett, 2014) göz önünde
bulundurulduğunda, aileye bağlılık duygusunu sürdürme ve bireysel benlik kurma arasındaki
denge arayışı (Kins vd., 2011), kendi kendini yönetmeye adım atılan bu dönemde, aile yapısı ve
dinamiklerinin bireyleşmenin gelişimindeki önemine işaret etmektedir. Bireyler beliren
yetişkinliğin başında aileye daha bağımlı haldeyken, aile ve toplumun beklentisi doğrultusunda
gittikçe bağımsızlaşmakta ve bireyselleşmektedir. Beliren yetişkinlik dönemini anlamak için diğer
tüm gelişimsel dönemlerde de olduğu gibi, bağlamın etkisini göz önünde bulundurmak gereklidir.
Bu doğrultuda beliren yetişkinlik yaşantısının üniversite eğitimi alıp almama veya kırsal
ya da kentsel bölgelerde ikamet etme gibi bağlamsal etkenler açısından farklılaşacağı
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
902
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
düşünülebilir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kırsal ve kentsel bölgelerde kültürel açıdan
ayrım gözlenmekte, kentte yaşayan genç bireyler, kırsalda yaşayan akranlarına oranla daha geç
evlenmekte, daha geç çocuk sahibi olmakta ve daha fazla olanağa erişebilmektedir. Dolayısıyla
beliren yetişkinlik dönemi kentlerde yaşayan bireylerde görülürken, kırsal kesimde genellikle
hızlı bir şekilde yetişkinliğe geçiş söz konusudur (Arnett, 2014). Türkiye’nin kentsel kesimindeki
genç bireyler, genel olarak kendilerini tam olarak yetişkin hissetmediklerini belirtmektedir. Kırsal
bölgedeki gençler için yetişkin kimliği hem kendileri hem de içinde bulundukları yerel topluluk
tarafından şekillendirilmekte ve sosyal çevrenin ve bu çevrenin beklentilerinin yetişkinliğe geçiş
döneminde büyük etkileri gözlenmektedir (Çok ve Atak, 2015).
2020 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine göre Türkiye’de yaşayan 15-34
yaşları arasındaki yaklaşık 26 milyon genç nüfusun yalnızca yüzde %6’sı köy ve beldelerde, geri
kalan yaklaşık %94’lük kısım il ve ilçe merkezlerinde ikamet etmektedir (TÜİK, 2022d). Bu veriler
birlikte ele alındığında beliren yetişkinlik döneminin Türkiye’de yaşayan genç nüfusun büyük
çoğunluğu için geçerli olabileceği düşünülebilir. Ancak kentlerde de birbirinden çok farklı
gelişimsel yaşantılar ve dolayısıyla yetişkinliğe geçiş sürecinde değişiklikler bulunmaktadır.
Türkiye’deki aile yapısını açıklayan karşılıklı duygusal bağlılık modeline göre, bireyler hem aileye
sadakat ve bağlılık duymakta hem de özerklik kazanabilmektedir. Özerklik ve anne-baba denetimi
iki boyutlu düşünüldüğünde orta düzeyde denetime, orta düzeyde özerklik eşlik etmektedir
(Kağıtçıbaşı, 2007). Bu durumda bireyler beliren yetişkinliğin kendine odaklılık ve deneyime
açıklık özelliklerini yaşamak için uygun bir aile ortamı bulabilirler ancak anne-baba denetiminin
daha fazla ve özerklik desteğinin daha az olduğu ailelerde bu yaşantılar sınırlı olabilir. Türkiye’de
beliren yetişkinlik döneminde aile evinden ayrılmanın yaygın olmaması nedeniyle bireylerin
farklı deneyimler araması ve bu yolla kimlik keşfi sınırlıdır (Doğan ve Cebioğlu, 2011). Türkiye’de
üniversite öğrencisi olan ve olmayan 19-25 yaşla arasındaki bireyler ile lise öğrencilerinin
karşılaştırıldığı araştırma sonuçlarına göre, üniversite öğrencisi bireyler kendilerini ne ergen ne
de yetişkin olarak tanımlayabilmektedir, kimlik arayışı ve risk alma davranışlarında da diğer iki
gruba göre yüksek puanlar almışlardır. Üniversite eğitimi almamış 19-25 yaşları arasındaki
bireyler ise kendilerini yetişkin olarak tanımlamakta ve diğer iki gruba oranla düşük kimlik arayışı
ve risk alma davranışı göstermektedirler (Morsünbül, 2013). Bu bulgulardan hareketle üniversite
eğitiminin beliren yetişkinlik dönemini yaşamaya izin verdiği ama bu dönemin tüm genç bireyler
için geçerli olmayabileceği sonucuna ulaşılabilir.
Beliren yetişkinlik çalışmalarının çoğu, dört yıllık üniversite eğitimine devam eden veya
eğitimini tamamlamış olan bireyler üzerinde yürütülmüştür (Hendry ve Kloep, 2007). Lisans
eğitimine devam etmek yerine çalışmak ve bir ailenin bakımını üstlenmek zorunda kalan gençler,
üniversite eğitiminin sağladığı yetişkin olmayı erteleyebilme, kimlik keşfi için farklı seçenekleri
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
903
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
deneme gibi fırsatları bulamayacaklardır. Beliren yetişkinlik çalışmalarında bu farklılıkların
bilincinde olunması ve bu dönemin özelliklerini norm olarak belirleyip bunun dışında kalan
grupları, çoğunlukla sosyoekonomik düzeyi düşük azınlıkları, normal gelişimin dışında kalıyor
gibi nitelendirmemek göz önünde bulundurulması gereken noktalardır (Schwartz, 2016). Sonuç
olarak bireylerin gelişimini bağlamına uygun değerlendirmenin önemi araştırmacılar tarafından
dikkate alınmalıdır.
Büyük bir çoğunluk için beliren yetişkinlik, önceki gelişim evrelerinden bağımsız olarak
iyiye ya da kötüye doğru gelişim gösterilebilen, tüm bunlardan bireyin kendisinin sorumlu olduğu
ilk yaşam dönemidir (Schwartz, 2016). Beliren yetişkinlik döneminde olumlu arkadaşlık ilişkileri,
akademik yetkinlik gibi önemli gelişimsel görevlerde başarılı olmak, yaşamın ileriki evrelerinde
de bu görevlerin başarıyla sürdürülmesini yordamaktadır (Roisman vd., 2004). Dolayısıyla
beliren yetişkinlerin yaşamlarının eğitim, ve ilişkiler gibi pek çok alanında denedikleri yeni
roller, sonraki gelişim evrelerinde uyumlu olabilmeleri için önem taşımaktadır. Bununla birlikte
üniversiteden mezun olmanın ardından yaşanan kariyer geçiş süreci, son zamanlardaki işsizlik ve
ne eğitimde ne istihdamda nüfusa ilişkin veriler doğrultusunda önem ve aciliyet kazanmıştır.
Beliren Yetişkinlikte Kariyer Geçişi
Beliren yetişkinlik, bireylerin kimliklerine uygun bir arayışında oldukları, genellikle
çalışan rolünü ilk kez denedikleri bir dönemdir (Arnett, 2014). Bu dönemdeki ilk iş deneyimleri,
gelecekteki kariyer örüntüsünü de büyük oranda etkilemektedir (Krahn vd., 2015). Ayrıca
yükseköğretimin yaygın hale gelmesiyle profesyonel olarak çalışan olmak, üniversite eğitimini
tamamlamayı takip etmektedir. Bu bağlamda üniversiteyi tamamlamanın ardından iş yaşamına
geçiş süreci ve ilk deneyimleri, beliren yetişkinlerin kariyer gelişimleri açısından önem
taşımaktadır.
Üniversite mezuniyeti sonrasında istihdama geçmek, daha yapılandırılmış eğitim
yaşamından, esnek ve hatta kaotik olabilen iş yaşamına geçişi içerdiği için insan yaşamında önemli
dönüm noktalarından biridir (Stalder, 2012). Son yıllarda yükseköğretim mezuniyetinin ardından
arayışı, eskiden olduğundan daha zorlayıcı hale gelmiştir. Eskiye göre daha fazla kariyer
seçeneğinin bulunması, avantaj olmasının yanı sıra belirsizlikleri ve değişimleri de beraberinde
getirmektedir. Üstelik yükseköğretimden yeni mezun bireyler çoğunlukla istihdamla ilgili sınırlı
bilgiye sahiptir ve bu belirsiz ve karmaşık dünyayla baş etmekte güçlük yaşamaları olasıdır
(Lechner vd., 2016; Okay-Somerville ve Scholarios, 2022). Türkiye’deki 18–25 yaşları arasındaki
gençlerin %87,3’ü ülkede yoğun işsizlik olduğunu ifade etmekte, %99’u ülkede sorunlar
yaşadığını belirtmekte ve bunlar arasında ekonomik sorunlar ilk sırada gelmektedir. Gençler,
gelecekte de en çok ekonomik konularda sorun yaşayacaklarını düşünmektedir (Çağlar ve Çağlar,
2021). Ekonomik zorluklar, halihazırda zor olan bu geçiş sürecini daha da güçleştirmektedir.
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
904
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
Araştırma bulgularına göre ekonomik zorlukların fazla olduğu dönemlerde mezun olan bireylerin
işsizlik ve kendi yeterliklerinden düşük işlerde çalışma gibi durumlarla karşılaşma olasılığı daha
yüksektir (Kahn, 2010; ILO, 2011). COVID-19 pandemisiyle ilişkili olarak ekonomik zorlukların
artışı, istihdam piyasasını ve özellikle istihdama yeni girecek olan genç yetişkinleri olumsuz
etkilemektedir. Dolayısıyla özellikle böyle bir dönemde yaşamına geçiş daha da zorlaşmıştır
(Akkermans vd., 2020; Bell ve Blanchflower, 2020). Bu bağlamda bu yaş dönemine denk gelen
beliren yetişkinliğin özellikle ekonomik açıdan dengesiz ülkelerde zorlu bir dönem olabileceği ve
gelişimsel krizlere yol açabileceği söylenebilir.
Yetişkinliğe Geçiş Sürecinde Yeni Sosyal Sınıf: Prekarya
Alan yazında yeni bir sosyal sınıf olarak tanımlanan “prekarya (precariat)”, gençlerin
çalışma yaşamına ve toplumda bir çalışan olarak var olma deneyimlerine yeni bir bakış açısı
sunmaktadır. Prekarya; sözleşmeleri esnek, geçici veya yarı zamanlı işlerde çalışan, mesleki
kimlikleri olmayan, yaptıkları işlerin gerektirdiğinden daha üst eğitim düzeyine sahip bireylerden
oluşan bir sosyal sınıfı ifade etmektedir. Bu sınıfa mensup bireyler, sürekli yeniden eğitim almak,
ağ oluşturmak, yeni işlere başvurmak zorunda kalmakta, çalıştıkları işlerde maaş dışındaki özlük
haklarından yoksun olmakta, sürekli borç ve ekonomik belirsizlikle mücadele etmektedir. Tüm bu
faktörler bu sınıf mensubu bireylerin kaygı, bu sınıftan kaçmaya ilişkin umutsuzluk ve
yabancılaşma (alienation) hissetmelerine neden olmaktadır. Bu yabancılaşma, özellikle genç
insanların yeteneklerine uygun bir işe sahip olmamaları ve istemedikleri bir işte sıkışmış
olmalarından kaynaklanmaktadır (Standing, 2014). Uzun zamandır yaygın olarak bir sınıf olarak
bilinen “proletarya”nın tersine prekarya oldukça yeni bir sosyal sınıf olarak İngiliz bilim insanı
Guy Standing tarafından kaleme alınmış ve günümüz insanlarını anlamak için oldukça işlevsel
olmuştur. Standing (2018) prekarya sınıfını üç ayrı kategoride incelemiş ve ilericiler
(progressives) olarak adlandırdığı üçüncü kategoride daha eğitimli, ailelerinin veya
öğretmenlerinin yönlendirmesi ile üniversiteye giden, baskın duygularının geleceksizlik olduğu
ifade edilen gençleri ele almıştır. Prekarya sınıfına yönelik bu tanımlamalar, yirmi birinci yüzyıl
gençlerinin çalışan olma deneyimleriyle ve iş yaşamında karşılaştıkları zorluklarla örtüşmektedir.
Üstelik genç bireylerin yaşamı, iş ve kariyerle ilgili değişiklikler ve güçlüklerin yanı sıra pek çok
başka alanda da belirsizlikleri barındırmaktadır. Sanayileşme sonrası küresel dönüşümle birlikte
hayatın her alanında esnekleşmenin teşvik ediliyor olması, prekarya olarak adlandırılan bu yeni
sınıfı yoğun bir belirsizlik yaşamaya maruz bırakmakta ve bununla birlikte her alanda kontrolü
kaybetmelerine ve güvencesiz hissetmelerine neden olmaktadır (Vatansever, 2013). Günümüz iş
yaşamında bireylerden devamlı olarak yeterliklerini yeni koşullara adapte etmesinin beklenmesi
de yoğun stres yaratmaktadır (Standing, 2018). Ayrıca düzenli gelir ve istihdam garantisinin
yokluğu dolayısıyla bir sis perdesinin ardında kalan geleceğin gittikçe belirsizleşmesi, bu
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
905
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
dönüşümde ortaya çıkan prekarya sınıfının gün geçtikçe yaygınlaşmasına neden olmaktadır
(Vatansever, 2013). Gelişimsel kuramların kültürel ve tarihsel bir bağlamda ortaya çıktığı ve
zaman içinde toplumsal değişikliklere paralel olarak evrildiği (Newman ve Newman, 2016) göz
önünde bulundurulduğunda yeni bir sosyal sınıf olarak öne sürülen prekarya sınıfının
yaşantılarının ve özelliklerinin derinlemesine incelenmesinin ve bu değişimin bireylerin
psikososyal gelişim sürecine etkilerinin dikkate alınmasının yetişkinliğe geçiş dönemindeki
bireylerin yaşantılarını anlamlandırmak için bütüncül bir bakış açısı sağlayacağı
düşünülmektedir. Bu bağlamda, değişen demografik örüntülerin bu süreci karmaşıklaştırdığı,
geleneksel yetişkin rollerine erişmenin geciktiği, bu rollere ilişkin bakış açılarının değiştiğini ve
gençlerin yetişkinliğe geçiş sürecinde yaşadığı zorlukları gelişimsel krizler çerçevesinde ele almak
önem kazanmıştır.
Gelişimsel Krizler
Gelişimsel dönemleri ele alan kuramcılar, bireylerin yaşam boyu ihtiyaç duyacakları
yeterlikleri kazandıkları yetişkin yaşamına ilişkin kişilik gelişimi ve gelişimsel görevler ile ilgili
görüşler öne sürmüştür. Bu dönemler özellikle iş, aile, ebeveynlik ve bireysel yaşamlarındaki
değişikliklerin beraberinde gelen anlam arayışı bağlamında değerlendirilmiştir (Newman ve
Newman, 2016). Levinson’a (1977) göre gelişim, “Ne yolda nelerle karşılaşacağımızı her zaman
tahmin edebildiğimiz bir olaylar zinciri ne de öngörülemezlikler ile dolu bir sürprizler silsilesidir”
(s. 100). Levinson, yaşam yapısı kuramında bireylerin yaşamları boyunca kararlı dönemler
yaşadığı kadar bazı geçiş dönemlerinden de geçtiklerini ileri sürmüştür. Bu geçiş dönemlerinin
bireylerin hayatında büyük değişikliklere ev sahipliği yapabileceği belirtilmiştir. Ergenlik
dönemine kadar standart bir çizgide ve benzer gelişim olaylarını izleyerek devam ettiği
söylenebilecek olan gelişimsel dönemlerin, genç yetişkinliğe geçiş ile birlikte daha öznel bir hal
aldığı ve bu dönemde kişiler arası farklılıkların arttığı göze çarpmaktadır. Kendileri ile ilgili
yüksek beklentilere sahip bu bireyler sıklıkla rol karmaşası yaşarlar. Beklentileri karşılanmayan
ya da yeni rollerine uyum sağlamayan bireylerde kaygı ve depresyon gibi duygusal zorlanmalar
görülmektedir (Boyd ve Bee, 2015). Aile evinden ayrılma, üniversiteye başlama, uzun süreli
romantik ilişkiler başlatma ve kariyer seçimi gibi yeni sorumluluklar aldıkları ve yeni roller
üstlendikleri bu geçiş döneminde gençler için pek çok önemli değişim gerçekleşir (Kuther, 2019).
Bireylerin hayatında dönüm noktası olma niteliği taşıyan böyle büyük değişikliklerin bazı
durumlarda kriz yaşantısı olarak deneyimlenebildiği görülmektedir (Reese ve Smyer, 1983).
Geçmiş sosyal ve duygusal yaşantılar (Richardson ve Loughran, 2011), başa çıkma mekanizmaları
(Kanel, 2018) ya da bu gelişimsel olayların gecikmesi veya üst üste gelmesi (Brammer, 1985) gibi
faktörler, bu dönüm noktalarındaki yaşantıların kriz haline dönüşüp dönüşmeyeceğinde etkilidir.
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
906
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
Kriz literatürüne bakıldığında krizin pek çok biçimde kavramsallaştırıldığı dikkat
çekmektedir. Krizleri, gelişimsel ve durumsal olarak iki ayrı başlıkta kategorize eden
yaklaşımların (Sandoval, 2013) yanı sıra “durumsal krizler”, “olağan yaşam geçişi krizleri”,
“travmatik olayların neden olduğu krizler”, “gelişimsel krizler”, “psikopatolojik krizler” ve
“psikiyatrik acil durumlar” gibi daha çeşitli alt başlıklara ayırarak inceleyen yaklaşımlar da
(Baldwin, 1978) bulunmaktadır. Bu derlemede yetişkinliğe geç dönemine ve çeyrek yaşam
krizine kapsayıcı bir çerçeve çizmek hedeflendiğinden adı geçen kriz türlerinden yalnızca
gelişimsel krizlere odaklanılmaktadır. Gelişimsel krizler, insan gelişiminin ve evriminin normal
akışını önemli ölçüde değiştiren ve bireylerin olağan dışı tepkiler vermesine neden olan olaylar
olarak tanımlanmakta (James ve Gilliland, 2017, s. 18) ve bu olaylara örnek olarak da çocuk sahibi
olmak, üniversite mezuniyeti, kariyer yolculuğunda önemli bir değişim, emeklilik ve yaşlanma gibi
yaşantılar sıralanmaktadır. Özünde bir geçiş sürecini barındıran bu tür olaylar, insan yaşamında
dönüşümlere ve değişimlere yol açmaktadır (Robinson, 2018). Bireyler; kişisel, sosyal ve kültürel
kabuller doğrultusunda yetişkinlik rollerini üstlenmek için “doğru zaman” olduğunu
düşündükleri yaşlar ile zihinsel bir takvim geliştirirler ve bu takvim onların bu roller için geç kalıp
kalmadıklarını takip ettikleri zihinsel bir saat işlevi görür (Neugarten, 1979). Bu değişimler her
ne kadar yaşamın normal akışının birer parçası olsalar da, baş edilemediğinde ciddi değişikliklere
ya da bozulmalara neden olmaktadır. Bu yaşam olaylarının belirlenen zamana göre gecikmesinin
ya da üst üste gelmesinin yaşanan krizin ciddiyetini etkileyebileceği vurgulanmaktadır (James,
2016).
Bazı bireyler yetişkinliğe geçiş sürecindeki demografik örüntülerin değişmesi ile daha da
karmaşıklaştığı düşünülen beliren yetişkinlik döneminde, yeni rolleri keşfederken kriz yaşantısı
deneyimleyebilirler. Genç yetişkinliğin kendine özgü gelişimsel görevleri ve belli zorlukları
kapsadığı, yaşamının bu dönemindeki bireylerin çoğunlukla üniversite eğitimi tamamlandığında
ilk kez okul tarafından yapılandırılmamış bir hayatı kendi kendilerine yaşadıkları ve bu dönemde
yaşamlarının geri kalanını etkileyecek büyük kararlar almalarının beklendiği belirtilmektedir
(Bonovitz, 2018). Neugarten (1979) da genç yetişkinlik dönemindeki bireylerin kimliği ve içinde
bulunduğu toplum arasında bir uyum sağlamaya çalıştıklarını; kendileri için hazırladıkları
senaryonun hiç tahmin etmedikleri bir şekilde ve çoğu zaman kontrollerinin dışında
değişebileceğini kabul ederek hayatlarının sorumluluğunu üstlenmek ile meşgul olduklarını ifade
etmektedir. Bu bireylerin aldıkları kararlarda ve edindikleri rollerde yetkinleşmeyi başarmaları
durumunda benlik saygılarının artacağı, aksi bir durumda ise düşük benlik saygısına sahip
olacakları belirtilmektedir (Kuther, 2019). Genç yetişkinlerin bu yaşlarına kadar ebeveynleri,
öğretmenleri ya da toplum tarafından onlar için belirlenmiş olan bu yolda kendini gerçekleştirme
şansları zayıf olmasına ve bu yüzden kendi kararlarını gerekçelendirmek ve savunmak
durumunda kaldıklarında kriz yaşadıklarına dikkat çekilmektedir (Cirklová, 2020). Daha önce de
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
907
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
belirtildiği gibi, yetişkinliğe geçiş dönemi rollerin keşfedildiği ve genç yetişkin dünyasında
tutarsızlık ve belirsizliğin hâkim olduğu bir dönemdir. Dolayısıyla gelişimsel kriz tanımları
değerlendirildiğinde beliren yetişkinlik döneminin de doğası gereği gelişimsel kriz olarak ele
alınabilecek temel yaşam olaylarını içerdiği söylenebilir. Bu yaş grubuna denk gelen ve üniversite
sonrası geçiş dönemi olarak adlandırılan bu dönemin yetişkinlik yaşamındaki en zorlayıcı dönüm
noktalarından biri olduğu belirtilmektedir (Robinson vd., 2021). Genç yetişkinlerin yaşamlarının
pek çok alanındaki süreğen değişimlerle baş etme çabası ve kafa karışıklığı, bireylerin kendilerini
çeyrek yaşam krizinin içerisinde bulmasına neden olabilmektedir (Robbins ve Wilner, 2001). Bu
çalışmada, gelişimsel bir kriz olarak ele alınabilecek olan çeyrek yaşam krizi kavramının ortaya
çıkışı, türleri ve aşamaları ve ilgili çalışmalara yer verilmiştir.
Çeyrek Yaşam Krizi
Çeyrek yaşam krizi (quarter-life crisis), günümüz dünyasındaki genç yetişkinlerin önceki
kuşaklardan farklı olarak, ilişkileri, kariyerleri ve finansal durumları hakkında yaşadıkları
güvensizlik, şüphe ve hayal kırıklığı gibi olumsuz duygularını; yetişkinliğe geçiş sürecinin zorlayıcı
ve karmaşık yaşantılarını ifade eden bir kavram olarak yaklaşık son yirmi yıldır popüler kültür ve
medyada yer almaktadır (Daily Mail, 2018; Hosie, 2017; Papadopoulos, 2014). İlk olarak Robbins
ve Wilner (2001), yirmili yaşlardaki bireylerin, özellikle yükseköğretim mezuniyeti sonrası
kendilerine ve onları bekleyen yetişkin yaşamlarına ilişkin belirsizlik, kararsızlık, çaresizlik, hayal
kırıklığı gibi duyguları içeren deneyimlerini “çeyrek yaşam krizi” olarak adlandırmıştır. Robbins
ve Wilner’a (2001) göre çeyrek yaşam krizi, genç insanların nasıl ilerleyeceği önceden belirlenmiş
eğitim yaşamlarının ardından “gerçek dünya”ya geçişi, değişim ve istikrarsızlıklarla dolu olarak
deneyimledikleri bir süreçtir. Yirmili yaşlardaki bireylerin önünde sonsuz sayıda seçenek ve karar
bulunmakta, kariyer ve romantik yaşamlarında geleceğe yönelik belirsizlik ile sürüklendikleri
kaos, strese ve krize neden olabilmektedir (Robbins ve Wilner, 2001). Çeşitli bilimsel araştırma
bulguları ile ortaya konana dek daha çok popüler bir kavram olan “çeyrek yaşam krizi”, Oliver
Robinson’ın öncü sayılabilecek çalışmaları ile bilimsel alanyazında önem kazanmış ve bir tür
kimlik krizi olarak bütüncül model ile kavramsallaştırılmıştır. Çeyrek yaşam krizi ile ilgili ilk
çalışmalar (Robinson 2008; Robinson vd., 2013), 25–35 yaşları arasında deneyimlenen krizi
ortaya koymakta, sonraki çalışmalar (Robinson, 2015, 2018), çeyrek yaşam krizinin hapsolma
(locked-in) ya da dışarıda kalma (locked-out) olmak üzere iki farklı biçimde yaşanabildiğini
göstermektedir. Hapsolma, yetişkin rollerinde sıkışmış hissetmeye karşılık gelirken, dışarıda
kalma, yetişkin rollerine erişmede yaşanan güçlükleri ifade etmektedir. Örneğin, sorunlu bir
romantik ilişki ya da kariyer, kişinin güçsüz ve sıkışmış hissetmesine neden olabilmektedir.
Robinson (2015), çeyrek yaşam krizinin kuramsal olarak beliren yetişkinlik ve genç
yetişkinlik arasında yer aldığını ifade etmekte ve Erikson’ın ortaya koyduğu yakınlığa karşı
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
908
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
yalıtılmışlık gelişimsel krizini, yirmi birinci yüzyılın psikososyal gerekliliklerine daha fazla uyan
bağımsızlığa karşı bağlılık (independency vs. commitment) biçiminde yeniden yorumlamaktadır.
Robinson’a (2015) göre çeyrek yaşam krizi, yetişkinliğe geçiş sürecinde bağlılık ve bağımsızlık
arasında bir çatışmadır. Erikson’ın ortaya koyduğu psikososyal gelişim dönemleri, eşi Joan M.
Erikson tarafından güncellenmiş ve yaşam döngüsüne dokuzuncu evre eklenmiştir. Devam eden
yaşlanma ile dokuzuncu evre, hem yeni yaşam zorluklarını hem de önceki sekiz gelişim evresinin
tümünün özelliklerini barındırmaktadır. Söz edilen dokuzuncu evrede yakınlığa karşı yalıtılmışlık
krizinin özellikleri, diğerleriyle ilişki kurmada alışılan yollara güvenmeme, iletişim kurmanın
yetersizlik ve bağımlılıklarla gölgelenmesi gibi deneyimlerle, dışlanmışlık ve yoksunluk olarak
görülebilmektedir (Erikson ve Erikson, 1998). Robinson (2015), Erikson’ın kuramının yapısal ve
kavramsal açıdan güncellenmesi gerektiğini belirtmektedir. Yapısal güncelleme, Erikson’un
önerdiği genç yetişkinlik evresinin beliren yetişkinlik ve genç yetişkinlik olarak ikiye ayrılmasını
önermektedir. Beliren yetişkinlik, bağımsızlık ile eş değerken, genç yetişkinlik istikrarlı bağlılıklar
ile eş değerdir. Bu kavramsallaştırma kapsamında bireylerin yaşayabileceği zorlu yaşam olayları
ise çeyrek yaşam krizini ortaya çıkarmaktadır. Kavramsal güncelleme, “yakınlık ve yalıtılmışlık”
yerine “bağlılık ve bağımsızlık” terimlerini önermektedir. Yakınlık, genç yetişkinlerin evlilik ve
ana-baba olma gibi romantik ilişkiler ile ilgili rollerine vurgu yaparken günümüzdeki bağlılık
temelli zorlukların tamamını karşılamamaktadır. Bunun yerine, ve ilişkileri kapsayan bağlılık
terimi, genç yetişkinlerin kendilerini bir üst sisteme adayarak bir şeyin parçası olmayı kabul
ettiklerini gösterir. Uzun vadeli bağlılıklar, yetişkin dünyasında kök salmayı sağlar, ancak birey
rollere özgü davranışlar, normlar ve karşılıklı bağımlılıkların, kişisel özgürlüğünü azaltmasını
kabul etmelidir. Yalıtılmışlık ise, bağlılıklardan kaçınmanın uyumsuz doğasını belirten olumsuz
bir ifade olarak değerlendirilmektedir. Robinson’a (2015) göre yalıtılmışlık, bağımsızlığın
yalnızlık ya da hapsolma duygularını içeren genç yetişkinlik krizlerindeki örnekler için
kullanılmalıdır.
Günümüz genç yetişkinlerinin yerleşik bir düzeni gerektiren yetişkin rollerine
bağlanmadan önce yaşamı keşfetmek için daha fazla zamanı bulunmaktadır. Kendi isteğiyle
bağlılıklarını erteleyen, bağlılıktan çok bağımsızlığa öncelik veren beliren yetişkin, genç
yetişkinliğe sendeleyerek adım atarken bu dengeyi yeniden değerlendirmekte ve bağlılıklara
geçiş yapmaktadır. Hapsolma ve dışarıda kalma krizleri, bağlılık ve bağımsızlık diyalektiğiyle
eşleşmektedir. Her iki kriz biçimi de genç yetişkin olmanın zorluklarını anlamak için önemlidir
(Robinson, 2015).
Çeyrek Yaşam Krizinin Bütüncül Modeli
Robinson (2008), ilk olarak genç yetişkinlik dönemindeki kriz deneyimlerinin doğasını ve
sonuçlarını gelişimsel zorluklar kapsamında ele almıştır. Yetişkinliğe geçiş sürecinde kriz, sorunlu
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
909
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
bir durumla başlayıp, tutarsızlık ile devam eden, bunun giderilmesi için yeni eylemlerde
bulunulan ve yeni tutarlı duruma kavuşma ile sonlanan deneyimlerdir. Kriz, kişinin yaşam boyu
gelişiminin bir parçasıdır ve kişinin bireysel ve sosyal gelişimi ile ilgilidir. Bu süreçte gelişimsel
zorluklar, değişen yaşam rolleri ve ilişki kurma biçimleri ile ilişkiler, aile ve iş konularında yaşanır
(Robinson, 2008; Robinson ve Smith, 2010). Montgomery ve Arnett (2015) de, yaşam rolleri ile
bağlantılı kimlik gelişimi için gerçekleştirilen eylemlerin çoğunun beliren yetişkinlikte
gerçekleştiğini, yetişkin yaşamının aşk ve alanlarında inşa edildiğini belirtmektedir. Çeyrek
yaşam krizinin, dört aşamalı bütüncül bir psikososyal modeli, hapsolma (locked-in), ayrılma/mola
(separation/time out), keşif (exploration) ve yeniden yapılandırma (rebuilding) aşamalarından
oluşmakta ve bireysel, çevresel, ilişkisel ve rollere ilişkin değişikliklere odaklanmaktadır
(Robinson ve Smith, 2010; Robinson vd., 2013).
Hapsolma (Locked-In) Krizi. Hapsolma, genellikle 25–35 yaşları arasında, yetişkinliğe
geçiş adımlarını atmış bir diğer ifadeyle yetişkin yaşamını yapılandırmaya başlamış bireylerde
görülmektedir. Sıkışmışlık duygusu ile karakterize olan hapsolma, kişi beliren yetişkinlikten
çıkmak istediğinde, yani daha belirgin ve yapılanmış bir yaşam istediğinde ancak bunu
yapamadığında gerçekleşir. Krizin her iki biçimi de yetişkinliğe geçişin çatışmaları ve zorluklarını
anlamak için önemlidir (Robinson, 2015).
Birinci aşama olan hapsolma (locked-in), krizin varlığını gösterir. Güçsüzlük ve sıkışmışlık
hissi, uzun vadede artık istenmeyen bir ilişki ya da kariyer ile ilgilidir (Robinson vd., 2013). Adım
atılan yetişkin yaşam yapısı ve bağlılıkları, kişiye yanlış gelmekte ve içsel bir çatışmaya neden
olmaktadır. Baskı ve stres içeren yaşam rolüne ilişkin olumsuz duygulara rağmen, sorumluluk
duygusu, var olan rolün yetişkin dünyasında değerli olması, alternatif bir role duyulan güvensizlik
ve rolden ayrılmanın yetişkin olmada başarısızlık anlamına geleceği düşüncesi, hapsolunulan iş
ya da ilişkiden ayrılmayı zorlaştırmaktadır (Robinson ve Smith, 2010). Jamison ve Beckmeyer’in
(2021), 25-40 yaşları arasındaki genç yetişkinlerle yürüttükleri araştırmalarında katılımcılar,
romantik ilişkilerde sıkışmış hissetmeyi, “çok uzun süre bir ilişkide kalmak” veya “sonlandırmak
istedikleri bir ilişki içinde olmak” olarak tanımlamıştır. Sıkışmışlık; ilişkinin çok uzun sürmesinin
kişide yarattığı pişmanlık, ilişkiyi sonlandırmak istemelerine rağmen ayrılık sürecinin uzun
sürmesi ve partnerleriyle bir geleceğe yönelik güçlü ve zıt duyguların bir arada hissedilmesi ile
karakterize olarak hapsolmaya karşılık gelmektedir. Romantik ilişkilerde kısıtlayıcı bağlılıklar,
kişilere ilişkide sıkışıp kaldıklarını hissettirerek ilişkilerini güçlendirecek ve geliştirecek
davranışlarda bulunmalarını da engellemektedir (Burke ve Segrin, 2014). Hapsolma, değişimin ilk
adımı olmakla birlikte harekete geçmeyi de güçleştirmektedir.
Ayrılma (separation) aşama kişinin birinci aşamadaki rollerinden zihinsel ve fiziksel
olarak uzaklaşmasıyla başlamaktadır. Hapsolmanın getirdiği memnuniyetsizlik ve stres, bunaltıcı
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
910
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
rolden ayrılma ve değişim için motivasyon oluşturur. Kişi, zorlayıcı bağlılıklarından kurtulmak
için aktif adımlar atar ve var olan yaşam yapısından ayrılır. Ayrılma ile yüzleşmek, duygusal olarak
zorlayıcı deneyimler içerir. Krizin duygusal zirvesi olan bu aşamada, kayıp duygusunun yarattığı
üzüntü, geleceğe yönelik belirsizlik nedeniyle yaşanan endişe, öfke, hayal kırıklığı, kırgınlık,
gerginlik, çaresizlik, suçluluk duyguları yer alır. Geçiş hakkında düşünmek, olumsuz duyguları
çözümlemek için mola (time-out) verilir. Mola, kişinin “Ben şimdi kimim?” sorusunu cevaplamaya
çalıştığı aşamadır (Robinson ve Smith, 2010; Robinson vd., 2013).
Keşif (exploration) aşaması, kişinin kriz öncesine göre içsel kimliğiyle daha uyumlu bir
yaşam yapısı geliştirme yollarını aradığı, etkin olarak keşfetme, araştırma ve deneme yaşantılarını
içeren aşamadır. Gelecek odaklı bu aşamada yeni ilişkiler, eğitim seçenekleri ve kariyer yolları
denenir. Kriz öncesi yaşam yapısında yer alan zorunluluklar yerini isteklere bırakır. Kişi, beliren
yetişkinlik dönemi yaşantılarını içeren yeni bir yaşam tarzı benimser: kararsız hisseder,
seçenekleri dener, değişiklikler yapar ve kendine odaklanır. Bir diğer ifadeyle genç yetişkinliğe
adım atmadan önce geçici olarak beliren yetişkinliğe dönülmüştür. Bu aşamada
terapi/danışmanlık hizmetinden yararlanma yaygındır. Yaşam kararları ve kimlik, kişinin kendi
seçimlerinin bir ürünü olarak ortaya çıkar. Bireyin benliğinin gelişmesine ve değişmesine izin
vermesi, öz eylemliliği ve güçlenme duygusu, bu aşamada kriz sırasında kaybedilen öz saygının
yeniden kazanılmasına yardımcı olur (Robinson ve Smith, 2010; Robinson vd., 2013).
Yeniden yapılandırma (rebuilding) aşaması, kriz öncesine göre özgün ve içsel bir
motivasyon ile tatmin edici, kişisel ilgi ve tutkuları yansıtan yeni rollerin üstlenildiği, amaç, anlam
ve özerklik duygusunu içeren aşamadır. Yeni yaşam yapısı, kriz öncesine göre daha esnek, açık,
kontrol edilebilir ve daha az kısıtlayıcıdır (Robinson ve Smith, 2010; Robinson vd., 2013). Kriz
öncesine göre daha doyum verici olan yaşam yapısı, uzun dönemli bağlılıkların ve planların
yeniden oluşturulması için elverişlidir (Robinson, 2015). Panchal ve Jackson’ın (2007) otuzlu
yaşlara geçiş sürecinde bireylerin ve aşk konularında ciddi bağlılıklar inşa ettiği ve bir amaç
edinmeye yönelik davrandıklarını ortaya koyan araştırma bulgusunun çeyrek yaşam krizinin keşif
ve yeniden yapılandırma evrelerini doğruladığı söylenebilir. Krizin döngüsel özelliği, tüm
aşamaların sırasıyla ve doğrusal olarak ilerlemeyebileceğini göstermektedir. Örneğin, yeniden
yapılandırma aşamasında edinilen yeni rol ya da roller, hata yapıldığı düşüncesi ile tekrar
bırakılabilir ve birinci ya da ikinci aşamaya dönülebilir.
Dışarıda Kalma (Locked-Out) Krizi. Dışarıda kalma, bireyin arzu ettiği yetişkin rollerine
erişememesini ifade eder. Genellikle 21-25 yaşları arasında “dışarıda kalan” beliren yetişkin,
bulma, istikrarlı bir romantik ilişki sürdürme ve ekonomik bağımsızlık kazanma konularında
güçlükler yaşar. Yetişkinliğe geçişin stresli yaşantılarının yoğunlaştığı bu dönemde birey, kendisi
ve yetişkin yaşamı arasında aşılmaz bir engel olduğunu düşünür. Kısacası, üniversiteden yeni
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
911
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
mezun genç yetişkinlerin krizlerinin nedeni bunaltıcı rollere hapsolma değil, yetişkin rollerine
girememe ve dışlanmışlık hissinden kaynaklanmaktadır. Beliren yetişkinlikten genç yetişkinliğe
geçmeye yönelik adımlar, kişide duygusal iniş çıkışlara neden olmaktadır (Robinson, 2015).
Çeyrek yaşam krizinin yetişkin rollerine dahil olamamakla yaşanan şekli dışarıda kalma, dört
aşamalı olarak tanımlanmıştır.
Birinci aşama coşku (fired up), bireyin iş, ilişki veya sosyal bir grubun üyesi olmak gibi
değerli gördüğü bir role sahip olmak için aktif ve hevesli bir biçimde çabalamasıyla başlar
(Robinson, 2015). Bu aşamada kariyerle ilişkili rollere girmek için çok fazla üzerine
düşünülmeden ve derinlemesine araştırılmadan denemeler yapılmaktadır (Berber, 2022).
Dışarıda kalma (locked-out) aşamasında, amacına ulaşmak için istek ve coşkuyla denemeler
yaptığı ilk evrenin ardından birey, hedeflediği role ulaşmakta tekrar tekrar başarısız olduğu bir
süreçten geçer ve aşılması zor bir bariyere çarptığı hissine kapılır. Yetişkin yaşamıyla ilgili önceki
beklentilerinin karşılanmayacağını fark etme, bu evrenin özünü oluşturur ve bu farkındalığa
algılanan kayıpla ilgili depresyon veya kaygı eşlik eder (Robinson, 2018). Bireylerin bu evrede art
arda yaşadıkları reddedilme deneyimleri, özgüvenleri ve yeterlik algılarının da zedelenmesine
sebep olabilmektedir (Berber, 2022). Yaptıkları çok sayıdaki denemelerde farklı formattaki
mülakatlara girmek gibi fazlaca yeniliğe maruz kalmak da bireylerin öz-yeterlik algısındaki
düşüşle ilişkilidir (Guan vd., 2022). Yansıtıcı duraklama (reflective pause)’da üst üste yaşanan
başarısızlıklar ve hayal kırıklığı, hareketliliğin yerini durgunluğun almasına neden olur. Birey,
içinde bulunduğu durumu gözden geçirerek yeni çözüm ve alternatifler arar (Robinson, 2018) ve
kendini anlamak için yeni yollar keşfeder. Yeniden değerlendirme ve çözümleme (re-scaling and
resolution) aşamasında ise hedefe ulaşmak için yeni bir strateji yürürlüğe konur ve bu aşama
çoğunlukla hedefleri yeniden ölçüp biçmeyi ve ulaşılabilir olanlar için ödün vermeyi içerir. Yeni
kararlar, yaşama yönelik yeni ve gelişmiş bir bakış açısını beraberinde getirmektedir (Robinson,
2019). Dengesizlik ve belirsizliklerin hakim olduğu krizin sona erdiği bu aşamada bireylerin
güven veren bir rutin oluşturdukları ve yetişkin olma yolunda ilerledikleri görülmektedir (Berber,
2022).
Çeyrek yaşam krizi araştırmaları, bireylerin geçiş dönemlerinde yaşadığı zorlukların ortak
örüntüsünü ortaya koymaktadır. Yetişkin katılımcıların geçmişe yönelik değerlendirmelerini
içeren bir araştırmada, kadın katılımcıların %49’u, erkek katılımcıların ise %39’u 20–29 yaşları
arasında yaşamlarında dönüm noktası olarak ifade ettikleri bir kriz yaşadıklarını belirtmiştir
(Robinson ve Wright 2013). Benzer şekilde, üniversite mezuniyetini izleyen bir yıl içinde zorlayıcı
değişimlerin kriz yaşantılarına neden olduğu ve söz konusu durumun bireylerin iyi oluşları
üzerinde olumsuz etkisinin bulunduğu belirtilmiştir (Robinson vd., 2021). Genç yetişkinler,
yetişkinliğe hazırlık süreci ve yetişkinliğin ilk denemeleri arasındaki uyumsuzluk nedeniyle
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
912
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
“gerçek dünya”nın taleplerine karşı hazırlıksız hissederek yaşantılarını kriz olarak
adlandırabilmektedir (Rasmussen, 2009). Yükseköğretim mezuniyeti sonrası geçiş sürecindeki
zorluklar karşısında kaybolmuş, doyum alamayan, istikrarsız, hazırlıksız, kendi değerlerinden
şüphe eden ve “yoldan çıkmış gibi” hissettiğini bildiren beliren yetişkinlerin depresif belirtileri de
yüksek bulunmuştur (Newcomb-Anjo vd., 2022). Beliren yetişkinlerin eğitim, istihdam, evlilik ve
ana-baba olma ile ilgili beklentilerinin karşılanmamasının yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde
depresyonu artırdığı (Mossakowski, 2011), işsiz beliren yetişkinlerde depresyon görülme
olasılığının çalışanlara göre üç kat daha fazla olduğu (McGee ve Thompson, 2015)
belirtilmektedir. Çeyrek yaşam krizinin ve ekonomik durum, ilişkiler, kimlik gelişimi gibi
faktörlerden etkilendiği ortaya konmakla birlikte (Black, 2004), kriz sürecinin hem olumlu hem
de olumsuz duygular ile gelişim ve değişim için teşvik edici olduğu da bilinmektedir (Murphy,
2011). Çeşitli bulgular, Robinson’ın öne sürdüğü kriz modelini destekleyerek değişen roller ve bu
rollere uyum sağlama sürecinde kriz yaşantılarının yaygınlığına ve ruh sağlığı üzerindeki
etkilerine dikkat çekmektedir.
Çeyrek yaşam krizi, Türkiye’de de sınırlı bilinen yeni bir kavramdır. Türkiye’de 20–35
yaşları arasındaki beliren yetişkinlerin kriz deneyimlerini inceleyen bir araştırmada
katılımcıların %82’sinin belirli düzeyde çeyrek yaşam krizi yaşadığı; krizin kariyer--finans
alanlarında yaşandığı belirlenmiştir (Yeler vd., 2021). Benzer şekilde, 599 katılımcının yaklaşık
%90’ının çeyrek yaşam krizi yaşadığını ortaya koyan bir diğer araştırmanın bulguları (Yeler,
2021), krizin yaygınlığını vurgulaması bakımından önemlidir. Üniversite mezuniyeti sonrası
kariyer geçiş sürecinde çeyrek yaşam krizi deneyimlerinin incelendiği bir diğer çalışma,
istenmeyen işsizlik dönemi, arama, işten ayrılma gibi zorlu yaşam olaylarının krize neden
olduğunu ortaya koymaktadır (Berber, 2022). Çeyrek yaşam krizinin problem alanlarından bir
diğeri olan romantik ilişkilerin ele alındığı bir başka araştırmada, krizin beliren yetişkinlerin
romantik ilişki doyumu ile ilişkili olduğu bildirilmektedir. Beliren yetişkinlerin çeyrek yaşam krizi
deneyimleri, romantik ilişkilerinden aldıkları doyumu azaltmaktadır (Özdoğan, 2022). Yapılan
sınırlı sayıdaki araştırmalar, Türkiye’de çeyrek yaşam krizinin kariyer ve romantik yaşamda
deneyimlendiğini ortaya koyarak uluslararası alanyazını destekleyen bulgular sunmaktadır.
Çeyrek yaşam krizi kavramının gelişimsel bakış açısıyla incelenmesi, 20–35 yaşları arasında
yaklaşık yirmi milyon genç nüfusun bulunduğu Türkiye’de (TÜİK, 2022e), yetişkinliğe geçiş
sürecindeki bireylerin yaşadığı zorlukların anlaşılmasında ve görünür kılınmasında katkı
sağlayacaktır.
TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışma ile Türkiye’de yetişkinliğe geçiş ile ilgili güncel göstergeler ele alınmış,
yetişkinliğe geçişin nasıl zaman içerisinde değişip dönüştüğüne, beliren yetişkinlik döneminin
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
913
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
ortaya çıkışına ve genç bireylerin geçiş süreçlerindeki deneyimlerine değinilmiştir. Bunun yanı
sıra, yetişkinliğe geçiş döneminde yaşanabilecek çeyrek yaşam krizine ilişkin kavramsal bir bakış
açısı sunulmuş ve gençlerin yaşadıkları güncel zorluklar bütüncül bir şekilde incelenmiştir.
Geleneksel yetişkinlik rollerine erişme yaşının ötelenmesi ve sanayileşme ile birlikte gelen
yeniliklerin hayatın her alanına yansıması, yetişkinliğe geçiş sürecini de eskisinden daha karmaşık
hale getirmiştir. Yeni bir kavram olan ve gittikçe yaygınlaşan bir sınıf olduğu belirtilen prekarya
sınıfının özellikleri incelenerek beliren yetişkinleri bekleyen iş dünyasının nasıl olduğuna ilişkin
daha detaylı bir bakış açısı sunulmaya çalışılmış ve bu sınıfın özelliklerinin çeyrek yaşam krizi
yaşayan bireylerin yaşantılarını anlamlandırmaya yardımcı olacağı düşünülmüştür. Beliren
yetişkinlik dönemindeki bireylerin deneyimlerine gelişimsel ve toplumsal bir perspektiften
bakıldığında, bu deneyimlerin her zaman olumlu olmayacağı göz ardı edilmemelidir. Yetişkinliğe
geçiş sürecinde karşılaşılan engeller ve problemlerle etkili bir şekilde baş edilemediğinde bireyler
yoğun olumsuz duygular ve krizle karşılaşabilmektedir. Gençlerin iş, aile ve romantik ilişkiler
bağlamında dönüm noktalarından geçiyor olmaları ve bu dönemde alacakları kararları etkileyen
pek çok dışsal faktörün de olması nedeniyle kriz yaşantılarının kavramsallaştırılması onların
deneyimini daha iyi anlamak açısından önemlidir. İstenmeyen yetişkin rollerinden çıkamama
(hapsolma) ya da yetişkin rollerine erişememe (dışarıda kalma) olarak iki farklı biçimde
yaşanabilen çeyrek yaşam krizinde, bireyler krizin türüne bağlı olarak farklı aşamalar
deneyimlemektedir. Ancak krizin biçimi ve aşamalarından bağımsız olarak kişiler olumsuz
duygular hissetmekte, bu duygularla başa çıkmayı denemekte, yeni roller arayarak öncekinden
farklı bir yaşam yapısı kurmaya çalışmaktadır. Araştırma bulguları, çeyrek yaşam krizinin
yaygınlığına, çeşitli bireysel ve ilişkisel değişkenlerle genç yetişkinlerin ruh sağlığı üzerindeki
etkilerine dikkat çekmektedir. Çeyrek yaşam krizi, yetişkinliğe geçiş sürecinin zorlu doğasına ışık
tutmasının yanı sıra beliren yetişkinlik ve genç yetişkinlik dönemleri arasındaki bağlantıya da
özgün bir bakış açısı sunmaktadır. Ayrışma-bireyleşme süreci, Türkiye’de beliren yetişkinlik
döneminin gelişimsel görevlerinin ve çeyrek yaşam krizi olgusunun incelenmesiyle kültürel
bağlamda yeniden düşünülebilir. Yaşam boyu gelişim ve yetişkinliğe geçiş sürecinin ele
alınmasında, çeyrek yaşam krizi deneyimi ve çeşitli uyum sorunlarının incelenmesi ve bu süreçte
ayrışma-bireyleşmenin etkisi önemli görülmektedir. Bu derleme çalışmasının beliren yetişkinler
ile çalışan araştırmacı ve uygulayıcılara, gelecekteki araştırmalar ve önleyici uygulamalar için yol
gösterici olacağı ümit edilmektedir.
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
914
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
KAYNAKÇA
Akkermans, J., Richardson, J., & Kraimer, M. L. (2020). The Covid-19 crisis as a career shock:
Implications for careers and vocational behavior. Journal of Vocational Behavior, 119,
103434. https://doi.org/10.1016/j.jvb.2020.103434
Arnett, J. J. (2000). Emerging adulthood: A theory of development from the late teens through the
twenties. American Psychologist, 55(5), 469480. https://doi.org/10.1037/0003-
066x.55.5.469
Arnett, J. J. (2006). Emerging adulthood: Understanding the new way of coming of age. J. J. Arnett
& J. L. Tanner (Eds.), Emerging adults in America: Coming of age in the 21st century içinde
(s. 319). American Psychological Association. https://doi.org/10.1037/11381-001
Arnett, J. J. (2014). Emerging adulthood: The winding road from the late teens through the twenties.
Oxford University Press.
Arnett, J. J., Žukauskienė, R., & Sugimura, K. (2014). The new life stage of emerging adulthood at
ages 1829 years: Implications for mental health. The Lancet Psychiatry, 1(7), 569576.
https://doi.org/10.1016/S2215-0366(14)00080-7
Atak, H., & Çok, F. (2010). İnsan yaşamında yeni bir dönem: Beliren yetişkinlik. Çocuk ve Gençlik
Ruh Sağlığı Dergisi, 17(1), 3950. https://journal.cogepderg.com/archives/archive-
detail/article-preview/insan-yaamnda-yeni-bir-dnem-beliren-yetikinlik/27682
Atak, H. (2011). Gradual transition to adulthood: Is emerging adulthood the only main road?.
Elementary Education Online, 10(1), 5167. https://core.ac.uk/works/68154845
Atak, H., Tatlı, C. E., Çokamay, G., Büyükpabuşcu, H., & Çok, F. (2016). Yetişkinliğe geçiş: Türkiye’de
demografik ölçütler bağlamında kuramsal bir gözden geçirme. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 8(3), 204227. https://doi.org/10.18863/pgy.238184
Bell, D. N. F., & Blanchflower, D. G. (2020). US and UK labour markets before and during the Covid-
19 crash. National Institute Economic Review, 252, R52R69.
https://doi.org/10.1017/nie.2020.14
Berber, K. (2022). Üniversite sonrası kariyer geçiş sürecinde çeyrek yaşam krizi. [Yayımlanmamış
yüksek lisans tezi]. Ankara Üniversitesi.
Berk, L. E. (2017). Physical and cognitive development in early adulthood. Exploring lifespan
development içinde (s. 12121294). Sage Publications.
Baldwin, B. A. (1978). A paradigm for the classification of emotional crises: Implications for crisis
intervention. American Journal of Orthopsychiatry, 48(3), 538551.
https://doi.org/10.1111/j.1939-0025.1978.tb01342.x
Black, A. S. (2004). “Halfway between somewhere and nothing”: An exploration of the quarter-life
crisis and life satisfaction among graduate students [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi
Wichita State University.
https://search.proquest.com/docview/305184827?accountid=165780
Blos, P. (1967). The second individuation process of adolescence. The Psychoanalytic Study of the
Child, 22(1), 162186. https://doi.org/10.1080/00797308.1967.11822595
Bonovitz, C. (2018). All but dissertation (ABD), all but parricide (ABP): Young adulthood as a
developmental period and the crisis of separation. Psychoanalytic Psychology, 35(1), 142
148. https://doi.org/10.1037/pap0000128
Boyd, D. R., & Bee, H. L. (2015). Early adulthood physical and cognitive changes. Lifespan
development içinde (s. 343–370). Pearson.
Brammer, L. M. (1985). The helping relationship: Process and skills. (4. baskı). Prentice-Hall.
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
915
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
Burke, T. J., & Segrin, C. (2014). Bonded or stuck? Effects of personal and constraint commitment
on loneliness and stress. Personality and Individual Differences, 64, 101106.
https://doi.org/10.1016/j.paid.2014.02.027
Cirklová, M. J. (2020). Coping with the quarter-life crisis the buddhist way in the Czech Republic.
Contemporary Buddhism, 21(1-2), 222240.
https://doi.org/10.1080/14639947.2021.1929603
Colarusso, C. A. (1990) The third individuation. The Psychoanalytic Study of the Child, 45(1), 179
194. https://doi.org/10.1080/00797308.1990.11823516
Çağlar, A. & Çağlar, T. (2021). Türkiye gençlik araştırması.
https://www.kas.de/tr/web/tuerkei/einzeltitel/-/content/tuerkiye-genclik-arast-
rmasi-2021
Çok, F., & Atak, H. (2015). Emerging adulthood in Turkey: Does it (yet) exist? Online Journal of
Counseling & Education, 4(3). 4675.
https://www.researchgate.net/publication/279914729_Emerging_Adulthood_in_
Turkey_Does_it_yet_Exist
Daily Mail (Mart, 2018). We're having a quarter-life crisis, moan six in ten millennials
https://www.pressreader.com/uk/daily-mail/20180313/282230896210528
Doğan, A., & Cebioğlu, S. (2011). Beliren yetişkinlik: Ergenlikten yetişkinliğe uzanan bir dönem.
Türk Psikoloji Yazıları, 14(28), 1121.
https://app.trdizin.gov.tr/makale/TVRJMk1EYzJOZz09/beliren-yetiskinlik-ergenlikten-
yetiskinlige-uzanan-bir-donem
Erikson, E. H. & Erikson, J. M. (1998). The life cycle completed (Extended version). W. W. Norton &
Company.
Eurostat. (2021). Young people neither in employment nor in education and training by sex, age and
labour status (NEET rates). https://ec.europa.eu/eurostat/statistics-
explained/index.php?title=Statistics_on_young_people_neither_in_employment_nor_in_e
ducation_or_training
Facio, A., & Micocci, F. (2003). Emerging adulthood in Argentina. New Directions for Child and
Adolescent Development, 2003(100), 2132. https://doi.org/10.1002/cd.72
Guan, Y., Zhou, X., Zheng, Y., Wen, S., Fu, Y., Hu, N., Fu, A., Han, Y., & Wang, Z. (2022). Role of
perceived events in university graduates' job search self-efficacy and success. Journal of
Vocational Behavior, 136, 103741. https://doi.org/10.1016/j.jvb.2022.103741
Hendry, L. B., & Kloep, M. (2007). Conceptualizing emerging adulthood: Inspecting the emperor’s
new clothes? Child Development Perspectives, 1(2), 7479.
https://doi.org/10.1111/j.1750-8606.2007.00017.x
Hartmann, D., & Swartz, T. T. (2006). The new adulthood? The transition to adulthood from the
perspective of transitioning young adults. Advances in Life Course Research, 11, 253286.
https://doi.org/10.1016/S1040-2608(06)11010-2
Hosie, R. (2017, 15 Kasım). The age you're most likely to have a quarter-life crisis. The
Independent. https://www.independent.co.uk/life-style/quarter-life-crisis-age-most-
likely-job-work-relatio ships-linkedin-career-house-money-a8054616.html
International Labour Office (ILO). (2011). Global employment trends 2011: The challenge of a jobs
recovery. https://www.ilo.org/global/publications/books/WCMS_150440/lang--
en/index.htm
James, R. K. (2016). Crisis intervention. J. C. Norcross, G. R. VandenBos, D. K. Freedheim, & R.
Krishnamurthy (Eds.), APA handbook of clinical psychology: Applications and methods
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
916
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
içinde (s. 387407). American Psychological Association.
https://doi.org/10.1037/14861-020
James, R. K., & Gilliland, B. E. (2017). Crisis intervention strategies. Cengage Learning.
Jamison, T. B., & Beckmeyer, J. J. (2021). Feeling stuck: Exploring the development of felt
constraint in romantic relationships. Family Relations, 70(3), 880895.
https://doi.org/10.1111/fare.12496
Kağıtçıbaşı, Ç. (2007). Kültürel psikoloji: Kültür bağlamında insan ve aile. Evrim Yayınevi.
Kahn, L. B. (2010). The long-term labor market consequences of graduating from college in a bad
economy. Labour Economics, 17(2), 303316.
https://doi.org/10.1016/j.labeco.2009.09.002
Kanel, K. (2018). A guide to crisis intervention (6th ed.). Cengage.
Kins, E., Soenens, B., & Beyers, W. (2011). “Why do they have to grow up so fast?” Parental
separation anxiety and emerging adults' pathology of separation‐individuation. Journal of
Clinical Psychology, 67(7), 647664. https://doi.org/10.1002/jclp.20786
Krahn, H. J., Howard, A. L., & Galambos, N. L. (2015). Exploring or floundering? The meaning of
employment and educational fluctuations in emerging adulthood. Youth & Society, 47(2),
245266. https://doi.org/10.1177/0044118X12459061
Kuther, T. L. (2019). Self, identity, and personality. ifespan development in context: A topical
approach içinde (s. 800–874). Sage Publications.
Lechner, C. M., Tomasik, M. J., & Silbereisen, R. K. (2016). Preparing for uncertain careers: How
youth deal with growing occupational uncertainties before the education-to-work
transition. Journal of Vocational Behavior, 95-96(2016), 90101.
https://doi.org/10.1016/j.jvb.2016.08.002
Levinson, D. J. (1977). The mid-life transition: A period in adult psychosocial development.
Psychiatry, 40(2), 99112. https://doi.org/10.1080/00332747.1977.11023925
McGee, R. E., & Thompson, N. J. (2015). Unemployment and depression among emerging adults in
12 states, behavioral risk factor surveillance system, 2010. Preventing Chronic Disease, 12,
140451. http://dx.doi.org/10.5888/pcd12.140451
Montgomery, M. J., & Arnett, J. J. (2015). Erikson’s young adulthood and emerging adulthood
today. Journal of Child and Youth Care Work, 25, 206213.
https://doi.org/10.5195/jcycw.2015.82
Morsünbül, Ü. (2013). Beliren yetişkinler mi, beliren üniversiteli yetişkinler mi? Risk alma ve
kimlik biçimlenmesi üzerinden bir inceleme. İlköğretim Online, 12(3), 873885.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ilkonline/issue/8584/106638
Mossakowski, K. N. (2011). Unfulfilled expectations and symptoms of depression among young
adults. Social Science & Medicine, 73(5), 729736.
https://doi.org/10.1016/j.socscimed.2011.06.021
Murphy, M. (2011). Emerging adulthood in Ireland: Is the quarter-life crisis a common experience?
[Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. Technological University Dublin.
https://arrow.tudublin.ie/aaschssldis/35
Neugarten, B. L. (1979). Time, age, and the life cycle. The American Journal of Psychiatry, 136(7),
887894. https://doi.org/10.1176/ajp.136.7.887
Newcomb-Anjo, S., Mulvihill, K., Karbainova, D., & Barker, E. T. (2022). Charting a course,
weathering storms, and making lemonade: A person-centered mixed methods analysis of
emotional wellbeing and dispositional strengths following university graduation. Journal
of Adult Development, 29, 121135. https://doi.org/10.1007/s10804-022-09394-8
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
917
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
Newman, B. M., & Newman, P. R. (2016). Psychosocial theory. Theories of Human Development
içinde (s. 225–254). Psychology Press.
Okay-Somerville, B., & Scholarios, D. (2022). Focused for some, exploratory for others: Job search
strategies and successful university-to-work transitions in the context of labor market
ambiguity. Journal of Career Development, 49(1), 126143.
https://doi.org/10.1177/08948453211016058
Özdoğan, H. K. (2022). Beliren yetişkinlerde ilişki doyumunun romantik yetkinlik ve çeyrek yaşam
krizi açısından incelenmesi [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. Ankara Üniversitesi.
Panchal, S., & Jackson, E. (2007). ‘Turning 30’ transitions: Generation Y hits quarter-life. The
Coaching Psychologist, 3(2), 4651. https://doi.org/10.53841/bpstcp.2007.3.2.46
Papadopoulos, L. (2014, 20 Eylül). Quarter-life crisis: The survival guide for twentysomethings.
The Times. https://www.thetimes.co.uk/article/quarter-life-crisis-the-survival-guide-
for-twentysomethings-cd7bx6dktt3
Rasmussen, N. J. (2009). “Lives overpromised": The transition to adulthood and the 'quarter-life
crisis' [Unpublished master’s thesis]. Massey University.
Reese, H. W., & Smyer, M. A. (1983). The dimensionalization of life events. E. J. Callahan & K. A.
McCluskey-Fawcett (Eds.), Life-span developmental psychology: Nonnormative life events
içinde (s. 1–33). Academic Press.
Richardson, V., & Loughran, H. (2011). A developmental approach. H. Loughran (Ed.),
Understanding crisis therapies: An integrative approach to crisis intervention and post
traumatic stress içinde (s. 4055). Jessica Kingsley Publishers.
Robbins, A., & Wilner, A. (2001). Quarterlife crisis: The unique challenges of life in your twenties.
Penguin.
Robinson, O. (2008). Developmental crisis in early adulthood: A composite qualitative analysis
[Yayımlanmamış doktora tezi]. University of London.
http://ethos.bl.uk/OrderDetails.do?uin=uk.bl.ethos.498883
Robinson, O. C., & Smith, J. A. (2010). Investigating the form and dynamics of crisis episodes in
early adulthood: The application of a composite qualitative method. Qualitative Research
in Psychology, 7(2), 170191. https://doi.org/10.1080/14780880802699084
Robinson, O., Wright, G., & Smith, J. A. (2013). The holistic phase model of early adult crisis. Journal
of Adult Development, 20(1), 2737. https://doi.org/10.1007/s10804-013-9153-y
Robinson, O. C. (2015). Emerging adulthood, early adulthood and quarter-life crisis: Updating
Erikson for the 21st century. Rita Žukauskienė (Ed.), Emerging adulthood in a European
context içinde (s. 1730). Routledge.
Robinson, O. C. (2018). A longitudinal mixed-methods case study of quarter-life crisis during the
post-university transition: Locked-out and locked-in forms in combination. Emerging
Adulthood, 7(3), 167179. https://doi.org/10.1177/2167696818764144
Robinson, O. C. (2019). How to turn your quarter-life crisis into quarter-life catalyst.
https://www.firstdirect.com/uncovered/heads-up/quarter-life-catalyst
Robinson, O.C., Cimporescu, M. & Thompson, T. (2021). Wellbeing, developmental crisis and
residential status in the year after graduating from higher education: A 12-month
longitudinal study. Journal of Adult Development, 28(2), 138148.
https://doi.org/10.1007/s10804-020-09361-1
Roisman, G. I., Masten, A. S., Coatsworth, J. D., & Tellegen, A. (2004). Salient and emerging
developmental tasks in the transition to adulthood. Child Development, 75(1), 123133.
https://doi.org/10.1111/j.1467-8624.2004.00658.x
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
918
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
Sandoval, J. (2013). Conceptualizations and principles of crisis counseling, intervention, and
prevention. J. Sandoval (Ed.), Crisis counseling, intervention and prevention in the schools
içinde (s. 1–18). Routledge.
Saraiva, L. M., & Matos, P. M. (2012). Separation-individuation of Portuguese emerging adults in
relation to parents and to the romantic partner. Journal of Youth Studies, 15(4), 499517.
https://doi.org/10.1080/13676261.2012.663889
Schneider, B., Klager, C., Chen, I. C., & Burns, J. (2016). Transitioning into adulthood: Striking a
balance between support and independence. Policy Insights from the Behavioral and Brain
Sciences, 3(1), 106113. https://doi.org/10.1177/2372732215624932
Schwartz, S. J. (2016). Turning point for a turning point: Advancing emerging adulthood theory
and research. Emerging Adulthood, 4(5), 307317.
https://doi.org/10.1177/2167696815624640
Stalder, B. E. (2012). School-to-work transitions in apprenticeship-based VET systems: The Swiss
approach. Experience of school transitions içinde (s. 123–139). Springer.
Standing, G. (2014). The precariat. Contexts, 13(4), 1012.
https://doi.org/10.1177/1536504214558209
Standing, G. (2018). The precariat: Today’s transformative class? Development, 61, 115121.
https://doi.org/10.1057/s41301-018-0182-5
Susanlı, Z. B. (2016). Understanding the NEET in Turkey. Eurasian Journal of Economics and
Finance, 4(2), 4257. https://doi.org/10.15604/ejef.2016.04.02.004
Tanner, J. L. (2006). Recentering during emerging adulthood: A critical turning point in life span
human development. J. J. Arnett & J. L. Tanner (Eds.), Emerging adults in America: Coming
of age in the 21st century içinde (s. 21–55). American Psychological Association.
https://doi.org/10.1037/11381-002
Türkiye İstatistik Kurumu. (2022a). Evlenme ve boşanma istatistikleri, 2021.
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Evlenme-ve-Bosanma-Istatistikleri-2021-
45568
Türkiye İstatistik Kurumu. (2022b). Doğum istatistikleri, 2021.
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dogum-Istatistikleri-2021-45547
Türkiye İstatistik Kurumu. (2022c). İşgücü istatistikleri, Haziran 2022.
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-Haziran-2022-45651
Türkiye İstatistik Kurumu. (2022d). Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçları, 2021.
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=45500
Türkiye İstatistik Kurumu. (2022e). İstatistiklerle gençlik, 2021.
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Genclik-2021-45634
Vatansever, A. (2013). Prekarya geceleri: 21. yüzyıl dünyasında geleceği olmayan beyaz
yakalıların rüyası. LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 4(2), 120.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/euljss/issue/6284/84331
Yeler, Z. (2021). Çeyrek yaşam krizinde büyüme korkusu ve psikolojik esnekliğin rolü.
[Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. Gazi Üniversitesi.
Yeler, Z., Berber, K., Özdoğan, H. K., & Çok, F. (2021). Quarter life crisis among emerging adults in
Turkey and its relationship with intolerance of uncertainty. Turkish Psychological
Counseling and Guidance Journal, 11(61), 245262.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/tpdrd/issue/63470/960767
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
919
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
EXTENDED ABSTRACT
Introduction
Adulthood criteria have evolved throughout time, from just accomplishing adult tasks
such as acquiring a job, getting married, and becoming a parent to defining oneself as an adult.
The current study aims to investigate how the transition to adulthood has changed in the 21st
century, the challenges individuals face while turning into an adult and introduce a relatively new
concept, quarter-life crisis.
Young people often experience confusion and uncertainty about adulthood (Schneider et
al., 2016). Since many individuals cannot define themselves either as adults or adolescents, there
may be a stage in between. Arnett (2000) proposed emerging adulthood as a new developmental
stage characterized by identity explorations in many areas of life, such as love and career, in which
people feel in-between, have numerous possible life paths, and focus on themselves.
Emerging adulthood is widely investigated around the world and is mostly acknowledged
as a new life stage. Turkey is a developing country undergoing rapid demographic and social
changes. When increased rates of university enrollment, later marriage, and parenthood age are
taken into account, Turkey's young population may experience a different life stage between
adolescence and adulthood. (Atak and Çok, 2010; Atak et al., 2016; Doğan and Cebioğlu, 2011).
Emerging adulthood is the life stage when people try different adult roles for the first time in
multiple areas. Since emerging adulthood influences the subsequent life stages, successfully
adjusting to new roles throughout this stage is crucial. However, it could be challenging for some
to try to adjust to so many changes.
Levinson (1977) suggested that development is neither a predictable chain of events nor
full of surprises. He stated that people go through some transitional phases as well as stable
periods. Those phases may host major changes in the lives of individuals. It may be said that
developmental stages generally follow a straight line until the end of adolescence, and individuals
experience similar life events. However, along with the transition to young adulthood, subjective
and interpersonal differences increase in number. This transition brings some new
responsibilities, like leaving parents’ homes, starting college, committing to long-term romantic
relationships, making career choices, and assuming new roles (Kuther, 2019). The main factors
affecting whether these milestones become crisis experiences are mentioned as past social and
emotional experiences (Richardson & Loughran, 2011), coping mechanisms (Kanel, 2018), or the
delay or overlap of developmental tasks (Brammer, 1985). Developmental crises have been
defined as events that significantly change the normal course of human development and
evolution and cause individuals to give unusual responses (James & Gilliland, 2017, p. 18). Efforts
Cilt/Volume:5, Sayı/Issue:2, 2023
Humanistic Perspective
920
Çok, Özdoğan, Berber ve Yeler
Çeyrek Yaşam Krizi
at coping with the perpetual changes in their lives, and the resulting confusion might drive young
adults to despair, and they might experience a quarter life crisis (Robbins & Wilner, 2001).
Quarter-life crisis refers to the negative emotions of young adults such as insecurity, doubt
and disappointment about their relationships, careers and financial situations, and the
challenging and complex experiences of the transition to adulthood. According to Robinson (2015,
2018), quarter life crisis occurs in two different ways: locked-in and locked-out. Locked-in means
feeling stuck in stultifying adult roles while locked-out means failure to enter adult roles. Both
types of crisis are critical for understanding the unique challenges of being a young adult. The
crisis is a part of the lifespan development and is related to personal and social development. A
four-stage holistic psychosocial model of the quarter-life crisis (Robinson & Smith, 2010;
Robinson et al., 2013), consists of locked-in, separation/time out, exploration, and rebuilding
stages. Locked in is most common between the ages of 2535 and characterized by a sense of of
being stuck or trapped in a job or relationship. The separation phase starts with the individual's
mental and physical separation from the roles (which may be a relationship or job) in the locked
in phase. It is the emotional climax of the crisis and in the time-out phase that follows, the
individual takes time to resolve the painful emotions caused by the transition. Exploration phase
is future-oriented, and in this phase, new relationships, educational options, and career paths are
tried out. In the rebuilding phase, an individual has acquired new adult roles and a sense of
purpose, meaning and autonomy in their life. In the locked out form of quarter-life crisis, the
individual feels unable to reach the desired adult roles. There are difficulties in finding a job,
maintaining a stable romantic relationship, and gaining financial independence between the ages
of 21 and 25. The crisis has cyclical nature and not all stages have to go in a straight line.
Discussion & Conclusion
Studies about quarter-life crisis show that there is a common pattern of the difficulties
experienced by individuals in transition periods. Quarter life crisis is a new concept with scarce
knowledge in Turkey as well. Examining the concept of a quarter life crisis from a developmental
point of view will contribute to understanding and visibility of difficulties experienced by
individuals in transition to adulthood in Turkey, where there is a population of approximately
twenty million young people between the ages of 2035 (TUIK, 2022e).
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
Article
Full-text available
How well emerging adults adapt to transitions, like entering or graduating from post-secondary education, may depend on individual differences. Emotional wellbeing within post-secondary education contexts has been studied, but little research has examined patterns of change after graduation. A diverse sample of emerging adults in their final year of university (N = 159; Mage = 23.22) were surveyed at four time points starting prior to and then across the year after graduation. Most participants (58%) showed stable, low depressive symptoms, a small percentage (9%) decreased in depressive symptoms, and a sizeable group (32%) increased in depressive symptoms. Low or decreasing depressive symptoms were associated with higher baseline optimism and grit and lower neuroticism and with qualitative accounts of willingness to learn from setbacks, self-efficacy, and gratitude for the university experience. Mixed-methods results highlight the challenges and role of self-regulatory strengths for adjustment at this juncture.
Article
Full-text available
The article examines the phenomenon known as the quarter-life crisis. The aim was to explore how young people in the Czech Republic practising Buddhism experience this crisis and how Buddhism influences the way they cope. Qualitative research was used to gain insight into how respondents experience this life phase and whether they perceive the world of too many opportunities as a challenge or a problem. The relationship with consumer culture and material consumption was discussed along with the practice of Buddhism and the way Buddhism-based values play a role in influencing respondents’ lives. Respondents showed they are missing a set of principles and values to ease their orientation in the world and their decision-making process. They found in Buddhism a structure that helps them form a delimitation against consumer and non-sustainable production. As a result of adhering to Buddhism and engaging in some practices based on Buddhism, they reported more control in self-directing together with a growth in self-confidence during the decision-making process. At the same time, they overcame feelings of exclusion, observed as one of the manifestations of a young age crisis. They reported that establishing contacts with like-minded young people, whether in meditation, sports centres or discussion forums on social networking sites, gave them a sense of belonging to a group.
Article
Full-text available
Quarter Life Crisis is a relatively new concept that helps understand the developmental difficulties of people in their twenties and early thirties. The present study aims to address the challenges faced by Turkish emerging adults in transition to adulthood and its relationship with the intolerance of uncertainty. The sample of the study consisted of 514 (370 female, 144 male) Turkish emerging adults. Crisis Screening Questionnaire (CSQ), Adult Crisis Episode Retrospective Self-Assessment Tool (ACERSAT), Personal Information Form, and Intolerance of Uncertainty Scale (IUS) were administered. Results showed that the majority of the participants (82%) experienced crises on different levels. Participants mainly experienced difficulties in career-related areas. Age, perceived level of happiness, perceived level of difficulty, and intolerance of uncertainty were determined as significant predictors of crisis. There were statistically significant differences in the intolerance of uncertainty and crisis levels among age groups.
Article
Full-text available
This article examines the role of student job search strategies that differ in goal-directedness (focused, exploratory, and haphazard) in achieving successful university-to-work transitions (i.e., employment in jobs with high skill use/development and qualification–job match). The relationship between job search and employment outcomes is considered in two labor market contexts—high or low ambiguity—which are represented by the comparison between arts, humanities, and social sciences (AHSS) and science, technology, engineering, and mathematics (STEM) graduates, respectively. Using two-wave survey data, we find that job search strategies during university do not explain, yet differentially impact, successful outcomes one year after graduation. Fully exploring opportunities was particularly beneficial for STEM graduates (low ambiguity context) and more focused job search was beneficial for AHSS graduates (high ambiguity context). Paradoxically, findings both question and reinforce the efficacy of career agency for overcoming barriers to labor market entry, depending on the job search context. The study contributes to the agency and context debates relevant for school-to-work transitions.
Article
Full-text available
Graduating from higher education is characterized by a complex set of changes, including the transition into employment as well as residential changes and identity shifts. We explored how wellbeing and depressive symptoms are associated with retrospective appraisals of developmental crisis in the year after leaving university, and the impact of living with parents following graduation. Data were collected from graduates based in the UK over the course of the 12 months following completing an undergraduate degree, via a 3-phase longitudinal design. One-third of the sample reported experiencing a developmental crisis within the year following university. Those who reported a crisis scored significantly lower on measures of environmental mastery across all time points and higher on measures of depression. Those living with parents scored significantly lower on measures of self-acceptance and autonomy and higher on measures of depression. In light of these findings, we conclude that interventions and targeted support to help students manage the psychological challenges of life after university should be developed and implemented.
Article
This paper was presented at the 1st International Coaching Psychology Conference, London, December, 2006. This paper shares a research-based model of a significant life transition experienced by individuals in their late 20s and early 30s, termed a ‘turning 30’ transition. It reviews psychological and social drivers of this transition for today’s generation (commonly known as Generation Y), and explores a range of emotional and behavioural outcomes. A coaching model is presented, which is designed to support coaches and therapists working with individuals in this age group. It is derived from positive and coaching psychology, and has been applied in individual and organisational contexts.
Article
This study aims to enrich job search literature by examining the unique role of perceived job search events in predicting job search self-efficacy (JSSE) and two job search outcomes (i.e., perceived job search progress, the number of job offers) during the school-to-work transition. Two hundred and fourteen Chinese university graduates were asked to describe two representative job search events (one positive and one negative) and rate them on multiple dimensions (i.e., frequency, novelty, disruptiveness, criticality, and controllability). Content analysis reveals five categories of positive events (i.e., good preparation, social support, positive feedback, fair treatment, good luck) and five categories of negative events (i.e., inadequate preparation, fierce competition, negative feedback, unfair treatment, bad luck). Results from a two-wave study show that after individual differences in self-regulation strengths (i.e., proactive personality, approach-avoidance traits, core self-evaluation, career adaptability), baseline levels of JSSE and job search success are controlled (measured at Time 1), event content and dimensions account for 13% of the variance in JSSE at Time 2, which partially mediates the effects of criticality and novelty of positive events on perceived progress and number of job offers at Time 2. Additionally, negative events controllability and positive events frequency are directly related to perceived progress and number of offers, respectively, which JSSE cannot explain. This study advances the current understanding of the conceptualization and effects of job search events.
Article
Objective: This research investigates the processes leading to felt constraint in romantic relationships. Background: Romantic commitment can be driven by a genuine desire to remain romantically involved with a partner, or it can be motivated by real or perceived constraints (e.g., shared property, psychological control or coercion, perceived obligations to one's partner) that make leaving relationships challenging. When relationship commitment and stability are driven by constraints rather than personal desire, individuals may feel "stuck" in their romantic unions, leading to negative outcomes for both individuals and couples. Method: Using data from in-depth interviews with 35 individuals about their relationship histories , we employed grounded theory techniques to define and explain the process of entering and exiting relationships with high levels of felt constraint (i.e., stuck relationships). The final sample included 14 individuals discussing 21 stuck relationships. Results: Participants often entered stuck relationships in their teens and early 20s. Based on positive early experiences, couples quickly accrued barriers to breakup (e.g., cohabitation, marriage, children, family entanglement) that sustained the partnership despite declines in relationship satisfaction. The decision to leave stuck relationships was often motivated by maturing out of the relationship or becoming more aware of alternatives. Conclusions: Our study adds additional sup- port for the notion that constraints are not universally problematic but must be understood within the context of the developing relationship in order to determine their likely consequences. Implications: Our findings support relationship education focused on building an individual’s capacity to (a) assess the future viability of their partnerships and (b) overcome barriers to breakup if and when that becomes relevant.