ArticlePDF Available

OSMANLI DEVLETİ’NİN SON DÖNEMLERİNDE KADINLARIN SAĞLIK ALANINA GİRMELERİ HUSUSUNDA BAZI MÜLAHAZALARSome Consıderatıons Regardıng Women's Entrance To Darülfünun Of Medıcıne And Gırl In The Last Terms Of The Ottoman State

Authors:

Abstract

Kadınlar ülkemizde çalışma hayatına ve sağlık alanında çalışmaya çok büyük mücadeleler sonrasında girebilmişlerdir. Kadınların gerek okuma-yazma ve diploma sahibi olmaları isteği gerekse hekim olabilme istekleri oldukça büyük tepkilerle karşılaşmış, konu dönemin erkek erki ve kamuoyuna yön veren önemli gazete ve mecmua sayfalarında uzun süre tartışılmıştır. Kadınlar, 1843’de Charles Ambroisse Bernard’ın Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi modernleştirme çabalarıyla ebelik eğitimi alabilmeye adım atmışlardır. Bu tarihlerden itibaren diplomalı kadınların sağlıkta görünür olduğunu görsek de kadının sağlık mesleğine hekimlik özelinde girmesi ve eğitim alabilmesi için kamuoyunda ve süreli yayınlarda tepkiler sürmüş, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde sürdürülen bu tartışmalar oldukça artmıştır. Kadınların sağlık mesleğine girişleri sırasındaki tartışmaları hekimlik özelinde ortaya koyabilmeyi amaçlayan çalışmada, kadınların 1843 yılında ebeliğe dâhil olmalarının ardından 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 1922-1923 dönemi Tıp Fakültesine kabullerine kadar geçen dönemde dönemin gazetelerinden Servet-i Fünun, Tanin, İkdam, Kadınlar Dünyası ile Başbakanlık Osmanlı Arşivlerine ait belgeler taranmış, Ekim 2022 ve Nisan 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu taramalar yazar tarafından Osmanlı alfabesinden günümüz Türkçesine çevrilerek metin içerisinde kullanılmıştır. Konu dönemin süreli yayınlarında çok ateşli tartışmalarla sürdürülmüş, tartışmalar nihayetinde sağlıklı nesillerin temelinin atılması için kadını topluma katmak desteklenen bir noktaya gelebilmiştir. Kadınların Tıbbiye’ye girişlerinin 100. yılı tamamlanan günümüz Türkiye’sinde bu mücadeleyi bilmek; kadın hak ve özgürlüklerine olan bilinci arttırarak kadını bulunduğu konumundan bir adım daha ileri taşıyabileceği umutlarını da yeşertmektedir.
Osmangazi Tıp Dergisi
Osmangazi Journal of Medicine 2023
Ozturk H, Some Considerations Regarding the Entry of Women to the Inas Darulfunun and the Darulfunun of Medicine Faculty in
the Last Periods of the Ottoman Empire, Osmangazi Journal of Medicine, 2023;45(4):70-80 Doi: 10.20515/otd.1309929
70
Received 05.06.2023 Accepted 15.06.2023 Online published 16.06.2023
Correspondence: Hülya ÖZTÜRK- Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Eskişehir, Türkiye
e-mail: hulyaozturk33b@gmail.com
ORCID ID of the authors: HÖ. 0000-0003-2451-210X
Research Article / Araştırma Makalesi
Osmanlı Devleti’nin Sonnemlerinde Kadınların İnas Darülfünuna ve
Darülfünun Tıp Fakültesi'ne Girmeleri Hususunda Bazı lahazalar
Some Considerations Regarding the Entry of Women to the Inas Darulfunun
and the Darulfunun of Medicine Faculty in the Last Periods of the Ottoman
Empire
Hülya Öztürk
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Eskişehir, Türkiye
Özet: Kadınlar ülkemizde çalışma hayatına ve sağlık alanında çalışmaya çok büyük mücadeleler sonrasında girebilmişlerdir.
Kadınların gerek okuma-yazma ve diploma sahibi olmaları isteği gerekse hekim olabilme istekleri oldukça büyük tepkilerle
karşılaşmış, konu dönemin erkek erki ve kamuoyuna n veren önemli gazete ve mecmua sayfalarında uzun süre tartışılmıştır.
Kadınlar, 1842-43 döneminde Charles Ambroisse Bernard’ın Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi modernleştirme çabalarıyla
ebelik eğitimi alabilmeye adım atmışlardır. Bu tarihlerden itibaren diplomalı kadınların sağlıkta görünür olduğunu rsek de kadının
sağlık mesleğine hekimlik özelinde girmesi ve eğitim alabilmesi için kamuoyunda ve süreli yayınlarda tepkiler sürmüş, Osmanlı
Devleti’nin son dönemlerinde sürdürülen bu tartışmalar oldukça artmıştır. Kadınların sağlık mesleğine girişleri sırasındaki
tartışmaları hekimlik özelinde ortaya koyabilmeyi amaçlayan çalışmada, kadınların 1842-43 döneminde yılında ebeliğe dâhil
olmalarının ardından 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 1922-1923 dönemi Tıp Fakültesine kabullerine kadar geçen dönemde
dönemin gazetelerinden Servet-i Fünun, Tanin, İkdam, Kadınlar Dünyası ile Başbakanlık Osmanlı Arşivlerine ait belgeler taranmış,
Ekim 2022 ve Nisan 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu taramalar yazar tarafından Osmanlı alfabesinden günümüz
Türkçesine çevrilerek metin içerisinde kullanılmıştır. Konu dönemin süreli yayınlarında çok ateşli tartışmalarla sürdürülmüş,
tartışmalar nihayetinde sağlıklı nesillerin temelinin atılması için kadını topluma katmak desteklenen bir noktaya gelebilmiştir.
Kadınların Tıbbiye’ye girişlerinin 100. yılı tamamlanan günümüz Türkiye’sinde bu mücadeleyi bilmek; kadın hak ve özgürlüklerine
olan bilinci arttırarak kadını bulunduğu konumundan bir adım daha ileri taşıyabileceği umutlarını da yeşertmektedir.
Anahtar Kelimeler: Sağlık, Tabibe, Tıp eğitimi, Gazeteler
Abstract: Women have been able to enter working life and working in the field of health in our country after great struggles. The
desire of women to be able to read and write, to have a diploma, and to be a doctor faced great reactions, and the issue was
discussed for a long time in the pages of important newspapers and magazines that directed the male power and public opinion of
the period. In 1842-43, during the efforts of Charles Ambroisse Bernard to modernize the Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane,
women took steps to receive midwifery education. Even though we have seen that women with diplomas have been visible in health
since these dates, reactions continued in the public and in the publications so that women could enter the health profession as a
physician and receive education, and these discussions, which continued in the last period of the Ottoman Empire, increased
considerably. In the study, which aims to reveal the debates during the entry of women into the health profession in the context of
medicine, the period's newspapers Servet-i Fünun, Tanin, İkdam, Kadın Dünyası, which started at the end of the 19th century after
women became involved in midwifery in 1842-43 and until their admission to the Faculty of Medicine between 1922 and 1923. The
documents belonging to the Prime Ministry Ottoman Archives were scanned, and these scans carried out between October 2022 and
April 2023 were translated from the Ottoman alphabet into today's Turkish by the author and used in the text.The issue was
continued with very heated debates in the publications of the period, and the discussions were finally brought to a point where it was
supported to include women in society in order to lay the foundations of healthy generations. Knowing this struggle in today's
Turkey, which marks the 100th anniversary of women's entry into Medicine; It also raises hopes that it can carry women one step
further from their current position by raising awareness of women's rights and freedoms.
Keywords: Health, Tabibe, Medical education, Newspaper
Osmangazi Tıp Dergisi 2023
71
1. Giriş
Kadın tabiplerin varlığına klasik dönem
Osmanlı’da dahi rastlanmaktadır. 15. yüzyıl
hekimlerimizden Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun
Cerrahhiyet’ül Haniyye’sinde kadın
tabiplerden bahsedildiği gibi, 17. yüzyılda
Saliha Hatun, 18. yüzyılda sarayda hekim
kadın isimli birinin varlığı bu dönemlerde
bilinmektedir. Ayrıca kadın sağlık çalışanları
toplum hayatında da görev almışlardır(1,2).
Sarayda görevli kadın hekimlerin Osmanlı
sağlık sistemindeki yerleri genellikle usta-
çırak ilişkisiyle devam etmiş, modern anlamda
tıp eğitimi içerisine dâhil olabilmeleri ise 20.
yüzyılın ilk çeyreğinde verilen büyük
mücadeleler sonrasında pek çok engelin
aşılabilmesiyle gerçekleşebilmiştir(1,2).
Fransız İhtilali'nin yansımaları olan eşitlik,
özgürlük ve milliyetçilik hareketlerinin
ardından oluşan yenidünya düzeninin etkisiyle
Osmanlı İmparatorluğundan kopmak isteyen
ulusların sayısı artmış, devlet 19. yüzyılın
sonu, 20. yüzyılın başında birçok savaş
vermek zorunda kalmıştır. Nitelikli hekim ve
yardımcı personel eksikliği, savaşın getirdiği
yıkım kadar hissedilir olmuş, devlet erkanı
konu ile ilgili düzenlemeler yapmak zorunda
kalmıştır(3). Bu durum, Osmanlı
İmparatorluğu'nun son dönemlerinde
kadınların sosyal hayatta ve ardından sağlık
hizmetlerinde aktif rol almasını
kolaylaştırmıştır.
2. Gereç ve Yöntem
Kadınların eğitimi her alanda zor
kabullenilmiştir. Kadınların eğitimiyle ilgili
Halide Edip(Salih)’in beyanatları şöyledir;
Darülfünûn isteyip istemeyeceğimize
kendimiz karar veririz…yeni usûlde idâdiler
isteriz…erkeklere arkadaş, vâlide olacak
şekilde yanlarında yürümek isteriz”,
kadınların zihinlerini masallarından
temizlemeli, râfa koyup gözlerin hazzı için
bakmayı, hizmetkâr görüp çalıştırmayı
ortadan kaldırmalıyız.”(4).
Çalışmada Osmanlı Devleti’nin son
döneminden itibaren modern anlamda
kadınların yüksek ve meslek eğitimine girme
süreçleri ve tartışmaları tıp ve sağlık eğitim
alanı önceliğinde incelenmiştir. Tabibelik
özelinde gerçekleştirilen çalışmada literatürde
çok fazla incelenen tabibelik tarihine yer
verilmeyecek, daha ziyade kadınların çalışma
hayatına girişleri sırasında siyasi erki
oluşturan erkeklerin görüşleriyle dönemin
süreli yayınları olan gazete ve mecmualarında
yer alan mülahazalara değinilecektir.
Geç Osmanlı döneminin önemli süreli
yayınlarından Servet-i Fünun, İkdam-Tanin-
Kadınlar Dünyası gibi konuya yoğun yer
veren gazeteler kütüphanelerin Mikrofilm
Odaları ve gazetelerin kendi arşivlerinden
taranmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin
çalışmanın konusunu oluşturan dönemleri
incelenmiştir. Tarih Araştırma yazılarında
kullanılan Araştırma metodu Tıp Tarihi
araştırması olan bu yazıda da kullanılmış,
Osmanlı Türkçesi ile yazılmış belge ve
gazetelerin çevirisi yapılmış, tasnif edilmiş,
ilgili bulunan belgeler tahlil ve tenkid
süreçlerinin ardından metin içerisinde
kullanılmıştır. Osmanlıca belgelerin günümüz
Türkçe ’sine çevrilmesi yazar tarafından
gerçekleştirilmiş, tüm arşiv tarama-sınıflama-
çeviri işlem süreçleri, 6 aylık bir çalışma ile
tamamlanmıştır.
3. Bulgular
1. Kadınların Eğitim Alma Hususu
Hakkında Bazı Mülahazalar
Tanzimat ve ardından Meşrutiyet dönemleri
Osmanlı için Fransız İhtilalinin de
yansımalarıyla bünyesinde eşitlik-özgürlük
akımlarını taşıdığı bir zaman dilimidir. Bu
dönemden itibaren inas için rüştiyeler
açılmışsa da ailelerin kızları okula
göndermedeki sahip oldukları toplumsal-dini
tutumları, toplumdaki kız öğrencilere alışık
olmama durumu okulların doluluk oranını
etkilemiştir. 1870’lerde Sultanahmet
rüştiyelerinde okuyan kız çocuklarından
öğretmen yetiştirmek için kız öğretmen okulu
(Dârülmuallimât) açılmıştır(5).
II. Meşrutiyetle birlikte hâkim istibdat
azalmış, özgürlükçü rüzgârlar esmeye
başlamıştır. Bu dönemde Halide Edip’in
kadınların çalışma hayatına girmelerini
destekleyen yazıları oldukça fazladır.
Kadınların Darülfünun Tıp Fakültesine Kabullerinin 100.yılı Anısına
72
Bunlardan bazıları şöyledir; Edip, “beşiği
sallayan el dünyaya hükmeder” başlıklarını
içeren yazılar kaleme almış, kadınların
elinden tıpkı evde olduğu gibi okuma ve
çalışma hayatında da hiçbir şeyin
kaçmayacağını belirtmiştir. Edip, pek çok
yazısında “mekteb” nidalarına yer vermiş,
kadınların okuma isteklerine vurgu yapmıştır.
Dönemin önemli özelliklerinden biri de
kadınların bu okuma isteklerine bir gerekçe
sunma zorundalığıdır. Bunun gerekçesi de
gerek Halide Edip gerek diğer savunanlarca
“iyi çocuk yetiştirebilmek” olarak kamuoyuna
yansıtılmıştır. Bu gerekçe sadece dönemin
kadının okumasını destekleyen erkeklerince
değil, kadınlarca da sunulmuştur. Kadınların
gelişmesi fikri erkekler içerisinde meşrutiyetle
birlikte artmıştır. Meşrutiyet yönetimi pek çok
alanda olduğu gibi kadınların toplumsal
algısında da değişimi beraberinde getirmiştir.
Bu durum dönemin gazetelerine, “İstibdat
döneminin bitimiyle erkeklerin gözlerinin
ecnebilere çevrildiği, ülke kadınlarını bu
halleriyle beğenmedikleri, kadınlara süratle
terakki önerilmesi” şeklinde yansımıştır(6).
1910’lardan sonra meşrutiyetle tartışmalar da
hız kazanmış, pek çok gazete sütunlarında bu
konuya ehemmiyet verilmiştir. Tanin gazetesi,
kadın eğitiminin Halide Salih ve Nezihe
Muhlis gibi dönemin önemli kadınları ve pek
çok erkek yazarınca tartışıldığı bir mecradır.
1911’de, “Kızlarımızı Terbiye Edelim,
Sultani-yi İnas” başlıklı yazılar yayınlanmış,
buna göre “herkesin eğitim almaya hakkı
olduğu, kız çocuklarına önem verilmesi ile
İnas Sultanisi ve kadınların eğitiminin
önemine” vurgular yapılmıştır. Özellikle
1911’de Mekteb-i Sultani İnas’la ilgili
oldukça fazla yazı mevcuttur. Ulaşılabilen
yazıların çoğu imzasız, kadınların talim-
terbiyesine önem verilmesiyle toplumun geri
kalmışlığının doğru orantılı olduğunu iddia
eden yazılardır(7).
Kadınlar Dünyası Dergisi 04.04.1913’de
yayın hayatına başlamıştır. Dergide kadınların
okuma hakkına olan vurgu büyük yankı
uyandırmış, derginin ve dönemin aydınlarının
çabaları sonunda derginin yayın hayatına
başlaması daha bir yılı tamamlamadan Eylül
1914’de kadınlara yönelik İnas Darülfünunu
açılmıştır. Tanin “İnas Darülfünun’da”
başlığıyla üst üste yer verdiği sütununda
okuldaki gelişmeleri kamuoyuyla
paylaşmıştır. Ancak, kadınların eğitim
almalarını destekleyen tavrıyla bilinen
Tanin’de dahi, 1908’den beri kadınların
eğitim hayatına iştirakleriyle ilgili yazılar olsa
da bu dergilerin yazılarında kadınların
başarısına şaşırılmakta, Ocak 1915 yılı
sayılarında, kadınların en zor konuları dahi
anlayabildikleri ve hatta Cebir-felsefe gibi
ağır derslerde muvaffakiyet
gösterebildiklerinden hayretler içerisinde
bahsedilmekteydi(7-8).
Kadınlar için açılan İnas Darülfünunu ilk
mezunlarını 1917’de vermiş, bu kadınlar öyle
çok ilgi toplamışlardır ki gazetelerde “ilk
kadın mezuneler” başlığıyla haberler sıklıkla
yer almış, mezun olan bu kadınların sonraki
yıllarda ne yaptıkla zaman zaman sütunlara
yansımıştır(9-10 ).
2. Tabibelik Üzerine Mülahazalar
Osmanlı Devleti'nin klasik teşkilatında
sağlıkta kadınlar, usta-çırak usulü içerisinde
var olmuştur. 1827’de II. Mahmut ve Doktor
Mustafa Behçet Efendi'nin çabalarıyla açılan
Tıphane ve Cerrahhane Amire adlı tıp
okulunda ve 1839'da Mekteb-i Tıbbiye-i
Adliye-i Şahane ile birlikte tıp eğitiminin
yenilenip diplomalı hekimlerin ülkemizde
varlık göstermeye başlaması gelişmelerinden
bu tarihlerde kadınlar faydalanamamıştır.
1840’ların başında Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-
i Şahane’de ebe sınıfları açılmasına rağmen
kadın hekimler hakkında herhangi bir tartışma
ve işlem yapılmamıştır. Bu durum toplumsal
yapıdaki erkek egemen devlet yapısında çok
doğaldır. 1839'da Mekteb-i Tıbbiye Adliye-i
Şahane’nin açılmasından Darülfünun Tıp
Fakültesi'ne kadar, Osmanlı'da sağlık eğitimi
birçok konum ve içerik değişikliğine uğramış,
idealist okul müdürleri tarafından sayısız
yenilik getirilmiştir. Yapılan tüm
düzenlemelerde kadınların tıp fakültesine
girmesi yönünde bir adım olmamış, zamanla
kadınlara hemşirelik kursları verilmeye
başlanmışsa da hekim olabilmeleri için uzun
bir mücadele gerekmiştir.(10) Osmanlı
Devleti, Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi ve
sonrasındaki sömürgeci güçler nedeniyle çok
zor dönemlerden geçmeye başlamış ve aldığı
yenilgiler nedeniyle değişen yenidünyaya
uyum sağlamakta zorlanmıştır. Bu savaşlar ve
dünyada gelişen fabrikacılık tüm dünyada
Osmangazi Tıp Dergisi 2023
73
kadınların çalışma hayatına katılımını
kolaylaştırmıştır. Bu dönemden itibaren
Osmanlı'da da kadın toplum hayatında
görünür olmaya başlamış, kadınların
görevlerini yerine getirmek için hem hevesli
hem de teşvik edici oldukları görülmüştür. Bu
dönemler sağlık alanında kadınlara ilk olarak
ebelik-hemşirelik-hasta-bakım-hekimlik
kapılarını açmıştır. Bu kursların açılması ve
kadınların yararlılığını göstermeye başlaması
özellikle Dünya Savaşı yıllarında kendini
hissettirmiştir. Osmanlı Devleti, savaş
sırasında yardımcı personel olarak bakım
sağlayan kadınlardan, savaş sonrasında
kuracağı yeni düzende yararlanabileceğini
anlamış ve Osmanlı aydınları, devletin
toparlanmasının ve gelişmesinin toplumun bir
parçası olan kadınların da işin içine
katılmasıyla başarabileceğini fark etmişlerdir.
Ancak yine de toplumda egemen erkek iktidar
grubundan hepsi aynı fikirde değildi. Konu
dönemin dergilerinde çok hararetli
tartışmalarla devam etmiş, bazı kesimler
kadının yerini evi olarak belirlerken, bazı
kesimler de toplumun umudu olan çocukların
eğitimi için kadınların eğitimine ve
çalışmasına(5,10) destek vermeye başlamıştır.
Bu tartışmalara göre, sağlıklı, bilgili, iyi
eğitimli çocuklar için sağlıklı nesillerin
temellerini atmak, bunun için de kadını
topluma dâhil etmek gerekmekteydi.
Osmanlı, 19. yüzyılın sonları ile 20.yüzyılın
başlarında üst üste savaşlar vermekte
olduğundan bakım ve hizmet veren bu
gruplara ihtiyaç büyüktü. Bu yüzden ebe-
hemşire olmak isteyenler tüm toplumca
desteklenmiş, ebe ve hastabakıcı olarak kabul
görmeleri kolaylaşmıştır. Oysa hekimlik gibi
otoriteyi elinde bulunduran bir meslek
grubunda bu kabul, biraz daha zorlu olmuştur.
Gerek siyasette gerek toplumda erki elinde
bulunduran erkeklerin kadınların hekim olma
isteklerine olan tepkileri uzun tartışmalarla
karşılaşmıştır. Kadınların tıp alanında eğitim
alabilmeleri 1922-1923 eğitimöğretim
döneminde olmuştur. Bu gecikme tüm
dünyada benzer aşamaları geçirmiştir. Sanayi
Devrimi ve fabrikalaşma yüzünden sağlıkla
ilgili mesleklerin öneminin artmasıyla
kadınların tıp alanındaki konumunun yeniden
düzenlenmesine yönelik adımlar 19. yüzyılda
gerçekleşmiştir. İlk diplomalı kadın hekim
olarak bilinen Elizabeth Blackwell dahi 1870
ortalarına kadar çalışma izni
alamamıştır(10,11).
Osmanlı klasik döneminden itibaren usta-
çırak usulüyle hekimlik yapan kadınların
yanında Tıphane ve Cerrahhane-i Amireyle
başlayan yenileşme sürecinde kadınların
hekimlik yapmalarına yönelik adımlar
atılmamış, kadınlar 1840’lardan sonra sadece
ebelik-hastabakıcılık-hemşirelik sınıflarıyla
sağlık alanında yer almışlardır. Meşrutiyet’in
ilanıyla özgürlükçü hava tabibelik konusunda
tartışmaları beraberinde getirmiştir. Örneğin,
1890’da Ahmet Mithat’ın kaleme aldığı
Diplomalı Kız adlı eserde; “kadınların talim
terbiyesinin erkekler kadar gerekli olduğu,
zamanı geldiğinde kadınlardan doktor,
ispençiyar cerrah, ebe, yazar, filozof,
muallimeler falanlar filânlar’ın
çıkacağına”,(12)değinilmiş, aynı yıl Mithat
Efendi “tabibeler” yazısında yine kadınların
hekim olma yolundaki isteklerine tercüman
olarak özetle şunları söylemiştir; (12)
“kadından tabip sözü geçince herkesin
yüzünde tebessüm oluşmakta, İngilizlerdeyse
kadınların tababete iştiraklarının
tartışılmasının son bulduğuna ve fiiliyatta
tabibe olmaya başladıklarına, yine
Amerika’da 3000, İsviçre’de 40, İsveç’te 5,
İspanya ve Romanya’da 2, Belçika’da 1 kadın
etibbaya rastlandığına, hatta Amerika
kadınlarının Amerika’da tıp kongresi tertip
etmeye çalıştığına, kadınların tabiplikte
başarılı olup olmayacaklarını bilemese de,
kadın-erkeklerin sulh içinde bulunmalarını
ümit ettiği” konularına vurgu yapmıştır(13).
1900’lü yılların başında tabibelerin yurt
dışında sayıları arttığı gibi ülkemizde de
tartışmalar artmış, yurt dışı örnekleri sütunlara
yansımıştır; Buna göre; Kadim Yunan ve
Roma zamanından günümüze tıp ilmi ile
meşgul kadınların olduğu, 1850’lerden sonra
Amerika ve Lehistan’da kadınların
darülfünunlara kabulüyle sayılarının arttığı,
ilk diplomalı kadın doktorun İngiltere’li
E.Blackwell olduğu, farklı ülkelerde hizmet
veren mekteplerden sırasıyla Finlandiya
Almanya, İsviçre’nin kadınlar için
darülfünunlarını açtığı, yaşanan zorluklara
rağmen 1893’de Amerika’da 2000’e yakın
diplomalı tabibeye ulaşıldığı” dönemin
kamuoyuna yansıyan durumlarındandır (14).
Kadınların Darülfünun Tıp Fakültesine Kabullerinin 100.yılı Anısına
74
Gazeteler kadın doktor ve maharetlerini yurt
dışı örnekleriyle tartışmakta, Osmanlı’da
1900’lerden itibaren kadınların Avrupa
Darülfünunlarına kabul edildiği, 1864’de
Zürih,1868’de Paris, 1877’de Londra’da
kadınlara mahsus bir darülfünun eğitim
faaliyetlerinde kadın doktorlara yer verdiği
belirtilmekteydi(13). 1907’de Almanya ve
Fransa’da “vâlidelik mektebi” açılarak
doktorlar, edebiyatçılar(6) ve tecrübeli
annelerin öğretmenliğiyle annelik namına her
konuda dersler verildiği belirtilerek,
ülkemizde önemsenen çocuk yetiştirme
politikaları doğrultusunda validelerin çocuk
sağlığı açısından bilgilendirilmesi çok
önemsenmiş, özellikle kadınların bu dersleri
veriyor olması erkekten sakınan kadınlarımız
için ayrıca önemli bulunmuştur. Kadın
doktorun, hasta bakması-kadına ders vermesi,
erkek doktora gitmek istemeyen ahali için
alternatif olarak sunulmuştur(15).
Destekleyenlerin yanında karşı duranlar içinde
de sayıları az olmayan bir grup mevcuttu.
Bunlar yazılarında; kadının görevini çocuk
bakmak ve evinin düzenini sağlamak olarak
belirlemekte, hekimliği ise erkek işi olarak
görmekteydiler. Ferid Vecdi-Musa Kazım gibi
yazarlar, erkeklerin kadınlar ve toplumdaki
yeri ile ilgili yazılar yazmışlar, bu yazılarında;
Kadın ve erkek dimağının (beyni) farklı
olduğu, ağırlık ve sahip olduğu yumrular
açısından erkeğin beyninin baskın olduğunu
belirterek kadını şefkatte erkeği zekâda üstün
gören bir zihniyet ortaya koymuşlardır. Bu
dergilerde kadının tabibe veyahut mühendis
gibi meslekleri yapacağına evlenip beş tabip
beş mühendis yetiştirmesi daha yeğ
görülmüştür. Bu bakış açısının dönemin karşı
çıkan erkeklerin görüşlerini yansıttığını
söylemek doğrudur. Aynı gazetede Mehmet
Fahrettin ise kadınların tıp eğitimi almasını
erkek doktorlardan çekinen kadınlar için
gerekli görmekteydi. Kadının doktor
olabilmesini destekleyenlerin dahi kuvvetli
gerekçe göstermek zorunda hissetmeleri de
dönemin düşünce yapısını ortaya
koymaktadır. Yani kadın sadece diğer
kadınlar erkek hekime gidemediğinden
veyahut çocuk yetiştiren kişinin bilgili olması
gerektiğinden kaynaklı okuyabilir ya da
çalışabilirdi(16).
Ülkemizde kadınların doktor olması tartışma
halindeyken doktor ihtiyacı zamanla farklı
çareler düşündürmüş, dışarıdan tabibe
getirilmesi dahi gündeme gelmiştir(10).
03.03.1910’da Hatice Binnaz yazısında doktor
ihtiyacı giderilmesi için tedbirleri özetlemiştir:
İstanbul'a Avrupa'dan kadın doktorlar
gelmeğe başlamış ve hükümet
memleketlerimizde san'atlarına izin
verecekmiş, durum erkekleri ziyadesiyle
rahatsız etmiştir. Avrupa'da pek çok doktorlar
var, köylerde dahi bulunan doktorluk
mektebleri her yıl hekim yetişdiriyor,
mektebler birer kuluçka gibi çalışıyorlar.
Bizdeki askeri ve mülki mekteblerden yetişen
doktorlar nüfûsun ihtiyâcını gidermiyor.
Bunun için memleketimiz ecnebî hekimlerle
dolmuş-dolacaktır.” Binnaz, para kaybedecek
doktorlarımızın durumdan hoşnut olmadığını,
gelecek ecnebi hekimlerin köylere gitmek
istemeyeceğinden tenha yerlerin, hatta mühim
ve büyük kazaların yine hekimsiz
kalacağından sıkıntının çözülmeyeceğini
belirtmiştir. Ayrıca ülkemizde can alıcı sıtma-
tifo-frengi-sâir marazların olduğu, bunların
yurt dışından hekim getirmekle değil, çokça
kadın-erkek demeden doktor yetiştirmekle
çözülebileceğini belirtmiştir. Teşhisin
önemine değinen Binnaz, tene değerek
muayenenin önemli olduğunu, kadınların
erkeklere kendilerini çıplak göstermekten ar
ettiklerini, kadın istese lerinin izin
vermediğini belirterek şöyle devam
etmiştir:“…görmek, tutmak, kokmak,
dokunmak gibi tabi'î hisler kadınlarda
erkeklerden ziyâde mevcûddur. Kadınlar,
çabuk görürler, dokununca tiz anlarlar,
tabi'aten daha şefkatli, merhametlidirler,
teselli de virebilmekdirler, hastanın "kuvve-i
ma'neviye"sini artırabilirler. Bunları kadın
yapmağa muktedirdir Bu yüzden biz kadın
doktor yetiştirmeliyiz, yoksa ecnebiler
memleketimizde işe başlarlarsa Avrupa'da çok
doktor kadın bulunduğundan Türkiye'de
bulabildiklerini gördüklerinde 7 sürü ile
memleketimize gelirler, doktorlar çoğalır,
ecnebiler kazalara da gitmez, İstanbul
doktorla dolar. Oysa, ülkemizde tabibe
yetişirse kazalar, köyler hekim bulur, bîçare
köylülerimizin marazları ortadan kalkar.”
Yazısında Binnaz ayrıca ülkemiz kadınlarının
tabibelikte yararlık göstereceğine inancını ve
ecnebiden doktor getirilmesine olan karşı
Osmangazi Tıp Dergisi 2023
75
duruşunu uzun uzun gerekçeleriyle
tartışmıştır(17). Merkez ve taşradaki hekim
ihtiyacı 1900’lerde Sadaretin ve Padişahın
çalışmalarıyla giderilmeye çalışılmış, ancak
çözüm adına kadın hekim yetiştirmekten
bahsedilmemiştir(18). Kadın sermuharrir
Nuriye Ulviye’nin çabalarıyla çıkarılan
Kadınlar Dünyası Dergisi kadınların okuyup
çalışmasının yanında tabibe olmalarıyla ilgili
yoğun propagandalarıyla bilinmektedir. Dergi
çabalarıyla kadınlara yönelik İnas
Darülfünunu kurulsa da bu Darülfünun ’da
kadın tabibeler için bir sınıf açılamamıştır.
Ancak Darülfünunun açılması tabip olmak
isteyen kadınların adımlarını cesaretlendirmiş,
konuyla ilgili söylemlerin hararetlenmesini
sağlamıştır. Dergide meslek sahibi kadınlar
tanıtılmış, fotoğraflarına yer verilmiştir.
Dergide ülkemizde yasallaşan durumlarla
birlikte, gerçekleşmesi istenen gelişmelere
ecnebi ülkeler örneklenerek yer verilmiştir.
Paris’e Diş doktorluğu tahsiline giden Belkıs
Mahmut 1914 senesi 138 numaralı sayısında,
Viyana tıbba giden Seniha Hanım 1918 senesi
167 numaralı sayısında tanıtılmıştır. Bu
paylaşımlar tıbba yönelimi arttırmakta,
ülkemizde eğitim almaları için mücadelede de
kadınlara cesaret sağlamaktaydı.
Kadınlar Dünyası Dergisi’ndeki Kadın ve
Tababet yazısı mücadelede oldukça önemli
olup, yazıda kadınların hekim olamamasından
kaynaklı ülkemizin noksanlığına değinilmiş,
kadınların zevçleri yüzünden tedavi
göremedikleri şu örnekle açıklanmıştır:
“İstanbul’un en namuskâr, hazık
doktorlarından birini hastaya çağırmışlar,
hastanın zevci doktoru selamlıkta kabul edib
hastalığı tarife kalkmış. Doktor hastayı
muayene etmedikçe teşhis edip ilaç
yazamayacağını söylemiş. Zevç herkeslere
danıştıktan sonra doktoru hasta zevcesinin
yanına götürmeğe razı olsa da zevcini yerde
serili kafası da kapalı bir yatağın içinden
sorularla tedavi etmesini istemiş. Doktor
maskaralığa dayanamayıp gitmiş, iki ay sonra
hastanın vefat ettiğini öğrenmiş.” Yazar,
yöneticilere şöyle seslenmiştir; “böyle
olaylardan İstanbul’da insanlar ölmekte,
Anadolu’da ise daha çok, insaf ediniz,
kadınlarımızı tıbbiyeye alarak nüfustaki
eksilmeye, zaiyata dur deyiniz.”
Rusya’da Türkçe gazete “Akyol”un
muharririnin refikası Sofya hanımın
Petersburg tıp mektebini okuyacağı, hanımın
ilk tabibe olmadığı, Rusyalı
hemşerilerimizden doktor unvanı alan,
muvafaktiyet kazananların olduğuna değinilen
yazıda Rusyalı İslam hemşerilerimizin takdir
ve gıptaya layık görüldüğü belirtilmiştir. Bir
örnekte Paris’te dişçilik tahsili gören hukuk
cemiyetinden Belkıs Mahmut üzerinden
verilmiş, bu hallin devamlılığı dilenmiştir.
Dergi yazısına; “…maarif nazırının
Müslüman kadınların tıbbiyeye alınacağı
beyanının bir an evvel gerçeklemesi, tıb ile
kadınlık arasındaki seddin yıkılması, yüzlerce
hemşirelerimizin ölmemesi, yavruların yetim
ve sefil kalmasının önüne geçilmesi”
istekleriyle son vermiştir( 19) (Resim 1).
Resim 1. Kadın ve Tababet. Kadınlar Dünyası Dergisi.
Tartışmalar sürerken devlet, Sıhhiye Meclis-i
Umumisi Dr. Adnan (Adıvar)’ın başvurusuyla
hanımların tabibelik eğitimi alabilmelerine
olanak sağlamıştı. 1917’de nezarete
başvuruyla sağlanan duruma göre: Osmanlı
ülkesi sınırlarında kadınlar, hekimlik ve yan
dallarının icrasını yapabileceklerdi.
Uygulamaya geçirilemeyen durumdan sonra
aynı yıl kadınlarla ilgili düzenlemeler için
sadaret ve diğer bazı makamların gayretleri
sürmekte, tartışmalar artmaktaydı(9,18,19).
Sabiha Zekeriya(Sertel), Muhtelit Tedrisat
Meselesi adındaki yazısında; “…Nazır
Beyefendi kadınların tahsiline, doktorluğuna
taraftardır ancak toplumun bunu
hazmedemeyeceği, memleketteki ahlak
Kadınların Darülfünun Tıp Fakültesine Kabullerinin 100.yılı Anısına
76
buhranlarıyla ve konuyla ilgili kanun
olmadığından kabul edilemeyeceğini
düşünmektedir.”(10) diyerek dönem
siyasetine atıf yaparak durumu üç başlıkta
açıklamıştır:
Birincisi toplum bu durumu kabul edebilecek
mi? Ona göre; “..genel fikri temsil eden zevat
akıl ve mantık, ilim ve irfandan yoksun
kişilerse hissi hareket ederler. Harpte
yaşanan zaruretler kafeste yaşayan kadını
cemiyete katmıştır. Kadın umumî hayata
kısmen olsun iştirâk etmiş, toplum bunu hissen
kabul etmişti. Çünkü toplum vicdanına hiç bir
şey cebren kabul ettirilemez. Halkın ruhunda
yaşayanlar bir şekilde doğar, tene işler. Aksi
takdirde her fikir yerleşmekte zorlanır,
demiştir. Ayrıca; “artık yeni bir dönemin
başladığı, tarihin dönüm noktasında olduğu,
şimdiki devrin intikal devrine isabet ettiği,
eski ahlak düsturlarının değiştiği, yeni ve
esaslı bir ahlak akidesinin gerektiği
belirtilmiştir. Değişimi ancak zamanın
yapabileceği, ahlakın değişmesi için de
toplumsal vicdana gerek duyulacağınavurgu
yapan Zekeriya, tıbbiyede erkeklerle aynı
sınıfta ders görecek hanımlarda bu değişimin
gerçekleştiğini belirtmiştir. Tıp tahsili
yapacak kadar fikren yükselen kadının bu
buhrandan daha az müteessir olacağı,
meseleyi münferitlikten çıkarıp, kadının
hayata iştirak edip etmemesi olarak
bakılmasının doğru olacağını belirten
Zekeriya, erkeklerin aslen toplumda kadın
erkeğin yan yanalığına karşı olduklarını
söyleyerek şöyle serzenişte bulunur;
“..ülkedeki kurumlar değişmekte, yarın
Amerikalıların açacakları fakülteden çıkacak
hanımlar doktor olduktan sonra bizim
kadınlarımızın günahı ne?(20).
Zekeriya’nın üçüncü vurgusu kadınların
doktor olmasıyla ilgili tekâmül kanunu
üzerinedir. Birlikte tahsil yapmanın kanuna
niçin muvafık olmadığını kamuoyuna bir
soruyla yöneltmekte, mühim olan noktanın
kadının bu dereceye yükselip yükselmediğine
bakmak ve kadının geldiği yere itimat etmek
olduğunu vurgulamaktadır. Aksi durumda
kadınlar yararlı olmaktan mahrum edilir ki bu,
ülkemiz için affedilemez bir suç olur, diyen
Zekeriya sözlerine, nazır beyin çare
bulacağına olan güvenini dile getirerek son
vermiştir(20).
1919’da ise Tıp Fakültesi muallimlerinden Dr.
Galip Ata Büyük Mecmua’da “Tedrisat
münakaşası Hanımların tıp Tahsili-Tıp tahsil
etmek isteyen hanımlara” başlığıyla tabip
olmak isteyen kadınlara cesaret vermiş,
kadınların yanında bir tavır izlemiştir. Ata,
hanımların Tıp Fakültesine alınacağıyla ilgili
söylentilerin bulunduğunu, bunun en tabi şey
olduğunu belirtmiştir. Ata, olaya kadın erkek
şeklinde değil insan olmak yönünden
yaklaşarak; “insanların bir kısmına tabipliği
haiz görüp diğer kısmına mahrum bırakmanın
yanlışlığına, hak olmayan fikrin mağlup
olacağına, fakültenin şimdilik prensip
itibariyle karar verdiğini, hanımların tıbba
kayıtlarının bir müddet daha tehir
edilebileceğini, henüz münasip bir havanın
olmadığını” belirtmiştir.
Ata’nın bahsettiği düzenleme burada
hatırlanacak olursa; “tıp tahsiline heveskâr
kadınların da icra- tababet etmelerine
müsaade itası” başlığını taşımakta, dönemin
kayıtlarında şöyle açıklanmaktadır; “Memaliki
Osmaniyede usul-u umumiyenin tanzim olacak
takib edecek etıbba idareten tayinleri
hususundaki ehemmiyet binaenaleyh bu
meyanda sâir şubeler ictimayada olunduğu
gibi fen-i tıb tahsiliyle hevesli kadınların da
icra-ı tebabet etmelerine müsaadesi kılındı.
Varakların 14 Muharrem 224 tarihli ve 41
numrulu tezkire-i devletleri meclis-i vükelada
usulü itası nizamname hususuna tatbik etmek
üzere Osmanlıda kadınlarında erkekler gibi
tababet ve yan dallarının icrasına uygun
görülen terfi-i hümayuna salınması takdir
kılınması hususuna ibtası müsaadesine”
denmiş ancak karar uygulamaya
geçirilememiş, konuyla ilgili tartışmalar
devam etmiştir(10,21,22).
Ata yazısında, hanımların tıp tahsil etmesinin
lehinde veya aleyhinde bulunmayı
amaçlamadığını, ancak aleyhinde bulunanların
ahlaki endişelerinin yersiz olduğunu
belirtmiştir. Dönemdeki diğer gazete ve
yazarlardan farklı olarak Ata; “tıp tahsilinin
uzun ve fakülte mevkiinden dolayı uzakta
olduğunu, azim ve sebat gerektirdiğini,
kadınların bunun bilincinde tercih yapmasını”
Osmangazi Tıp Dergisi 2023
77
belirtmiştir. Dr. Galip Ata, hekimlerden
beklenen meziyetleri sıralayarak tıp tahsiline
heveskâr kadınların kararları için tıp tahsilinin
zorluklarını da sıralamış, karşılaşacakları
durumlara hazır olmaları gerektiğini
belirtmiştir(22). İstiklal Harbi sürerken
İkdam’da Tabibelik adındaki yazıda harbin
yol açtığı durumun ardından tabibelik üzerine
fikirler ortaya konmuştur. Buna göre; “..cihan
harbi insanlığı çok çalışmak zorunda
bırakmış, sadece yenik milletler değil, galipler
dahi ilerlemeyi yıllarca durduran harpten
zararlar görmüş, telafi için paçalar
sıvanmıştır. Ülkemizde bu ilerleme sürat ve
ehemmiyetle olmalıydı. Toplumlarda artık
hiçbir millet, vazifelerini yalnız bir sınıf/halka
bırakarak terakkide bulunan diğer milletlere
yetişemezdi. Yazıda ayrıca; “toplumun bir
kısmı alıkonulursa dumura uğrar, nüfusun
yarısından ziyadesini oluşturan kadınları
vazifesiz bırakmak, atâlete sevk etmek bu
yüzden yanlıştır, kadınların içtimaı hayata
girmeleri ise zaruridir. İçtimai mesleklerden
tababet için ülkemizde tabibenin
olmadığından, hatta Anadolu’da nahiyelerde,
kasabalarda, kazalarda tabibin dahi
olmadığı” belirtilmiş, “sancaklarda, vilayet
merkezlerinde bir belediye hekimi bulunabilse
bile göz-kulak-sinir mütehassısları bulmanın
imkânsız olduğu, İstanbul’da aynı durumun
geçerli olduğuna” vurgu yapılmıştır. Yazar
yazısına Yunanistan Pirgos Ellas’da
bulunduğu sıradaki gözlemlerine yer vererek,
mütehassısların şöhretlerine göre ücret
aldıklarına değinmiş, Yunanistan’ın
nahiyelere yetecek kadar hekim
gönderebileceğini, Osmanlı mülküne dahi
nderebilecek kadar tabip yetiştirdiğini,
Venizelos’un (10) Atina Fakültesi
diplomalarının bizce muteber tutulmasını
“Sevr” anlaşmasına bile eklettiğini üzülerek,
belirtmiştir. Yazar ayrıca İslam’da Tabibe
Var Mıydı? sorusunun cevabı “Yalnız
İslam’da değil bütün milletlerde var idi!” diye
yanıtlamış, beraberinde içtimai ihtiyaçların
karşılanmasını aksi takdirde yaşama hakkının
dahi kalmayacağı, bu yüzden kadınlara açılan
darülfünun kapılarının tekrar kapanmasının
yanlış olacağı belirtilmiştir. Yazıda birkaç
sene önceki gazetelerdeki kadınların
doktorluk yapmasında engel gösterilen
fizyoloji ve ruhiyelerinin uygun olmadığı
eleştirilerine değinilmiş: Her medeni
memlekette kadınlar bu sanatı yapıyorlar,
denerek bizdeki Havva kızlarının ve hatta
eşlerinin kadınlara tedavi olmayı tercih
etmelerinin de bu hususda değişim için yeterli
olduğuna” dikkat çekilmiştir. Ayrıca yazar;
“zamanında ebe-hemşirelere olan ihtiyaç gibi
savaşlardaki durum yüzünden
mevcudiyetimizi ve neslimizi koruyabilmek
için kadınların hekimlik yapmalarına da
ihtiyaç olduğu, ülkemiz için ne kadar tabip
yetişirse yetişsin hepsinin bulabileceklerini
belirtmiş, fakülteden Dr. Akil Muhtar ve Dr.
Kemal Cenap gibi tanıdığını söylediği
müderrislere seslenerek; tıp medresesi
kapılarını hanımlarımıza açacaklarına olan
inancının sonsuzluğuna vurgu yaparak”
yazısına son vermiştir(23).
Aynı dönemde Kadınlar ve Tababe adlı
yazıda, dinimizin ilmi herkese farz ettiği,
tababet mesleğinin yalnız erkeklere münhasır
tutulamayacağı, mühim bir Meclis-i Ali kararı
öncesinde olduğumuzu, tıbbın hanım kızlara
açıldığını, ancak karşı çıkanların dudak
bükeceklerini, kadınların yeri, hanelerinin
içi, ailelerin bucağıdır” diyerek itirazda
bulunacaklarını bildirmiştir. Senelerdir
uğraşılan bu başarıyı görmenin bahtiyarlık
olduğunu belirten yazıda Taninle Sabah ser
muharrirlerinin memnun olduğu, harbin
zaruretlerinin meslek kapılarını kadınlarımıza
açtığını belirtilerek bu gazetelerin tutumunun
da altı çizilmiştir.
Yoğun insan kaybı ve yoksulluk bulaşıcı
hastalıklarla mücadelenin kadın hekimlerin
varlığına olan kabulü kolaylaştıracağını
belirtilen yazıda; “muharebeden sonra,
açılacak sulh zamanına büyük inkılaplar
meydana gelecektir. Harpten evvelki(tabibelik
istekleri)mücadeleler sonuca kolaylıkla
ulaşacağı, erkeklerin inatlarından vazgeçerek
itirazı bırakacakları” düşünülmüştür.
İngiltere’nin geçirdiği aşamalar sonrasında
Almanya, Avusturya-Macaristan’da da
kadınların girmedikleri bir kalmadığı, bu
ülkelerde harbiye nezaretlerinden fabrikalara
kadar kadının görünür olduğuna dikkat
çekilmiştir. Harb sırasında posta, telgraf,
maliye nezareti gibi yerlerde kadınlardan
istifade edilmeğe başlandığına değinilen
yazıda, yine İnas Darülfünundaki rağbet ve
gayretlerine bakıldığında kadınlarımızın
Kadınların Darülfünun Tıp Fakültesine Kabullerinin 100.yılı Anısına
78
hayata dâhil olmak istediklerini alelen
görebileğimize, harble birlikte devletlerin
kadınlarına önem vermek zorunda olduğunu
fark ettiğine, bizlerin kadınlarımızdan
mesaide istifade etmek ve vatanımızın bir an
evvel refahını sağlamak zorunda olduğumuza,
harbde köy-kaza-nahiyelerdeki yaralılarda
kızlarımızdan faydalanmamızın olumlu
sonuçlarına yer verilmiştir. Yazıda; harp,
kadınların eline aldığı işi hallettiğini
göstermiş olduğundan kadınlara hukuken ve
içtimayen hak ettiği yeri vermenin önemi
vurgulanmış, değişen dünya düzeninde
kadınların tababet tahsiliyle memleketin her
bucağında ilim irfan yaymalarının gerekliliği
yine kadınların Havva hemşirelerine olan
mecburiyetleri üzerinden
gerekçelendirilmiştir. Buna göre, artık kadın-
erkek birlikte cemiyet hayatında
bulunabilmeliydi. Ülkemizde erkek
doktorların birçok aileye girebilmesinin
zorluğu, kadının bu meslekteki ehemmiyetini
arttırmakta, böylelikle aslında(11) kadın
doktorların sadece sağlığa değil toplumun
benimsediği ahlaka da katkı vereceği
vurgulanmaktaydı. Ayrıca fakültenin
kadınlara açılmamasının memleketi sarsak
bırakacağı, harb zamanında düşülen
müşkülatın kadınları tababete teşvikle
çözüleceği belirtilmiştir(24) (Resim 2).
Resim 2. Kadınlar ve Tababet. Servet-i Fünun
4. Tartışma ve Sonuç
Türklerde kadınların eğitim ve çalışma
hayatına dâhil olmaları zorlu aşamalar ve
mücadelelerle doludur. Osmanlı Devleti
içerisinde sağlıkta kadının varlığına usta-çırak
usulü içinde rastlanmakla birlikte 1827’de II.
Mahmut ve Dr. Mustafa Behçet Efendi'nin
çabalarıyla ılan Tıphane ve Cerrahhane
Amire adlı tıp okulunda ve 1839'da Mekteb-i
Tıbbiye ile birlikte yenilenene kadar diplomalı
sağlık çalışanları içerisinde kadınlar varlık
gösterememiştir. 1840’lı yıllardan itibaren
Mekteb-i Tıbbiye'de ebe sınıfları açılmasına
rağmen kadın hekimler hakkında herhangi bir
eylem olmamış, konu gündeme dahi
gelmemiştir(10).
Kadınların doktor olmasına karşı bir direnişin
olduğu aşikârdır. Bu durum, kadınların ebe,
hemşire ya da hastabakıcı olmalarının
kolaylığı düşünüldüğünde oldukça zorlu bir
süreci içinde barındırmaktadır. Bu direnişte,
savunulduğu gibi ahlaki-dini ve toplumsal
olarak kadının yerine olan algı etkiliydi,
yoksa erkek erkin emir verici bir rolde olan
hekimlik mesleğinde kadınları görmek
istemediğinden mi kaynaklanmakta olduğunu
söylemek oldukça zordur.Ancak ebe ve
hemşirelere bu direncin olmaması bizleri
erkek erkin kadını kendiyle yan yana benzer
konumda konumlayamamasından bu tutumu
sergilediklerini düşündürmüştür. Bununla
birlikte, sağlığın her alanında kadının haklı
var olma mücadelesi sadece toplumun
muhafazakâr kesimine karşı gerçekleşmemiş,
bazen Darülfünun ‘un hocalarına ve ülkenin
aydınlarına karşı da verilmiştir. Bu gibi
bahanelerin önüne geçebilmek maksadıyla
kadınların tıbbi taleplerinde pek çok gerekçe
düşünülmüş; “Kadınların çocuk
yetiştirecekleri için kültürlü olmaları,
karılarını erkek doktorlara göstermek
istemeyenlere bakmaları” gibi gerekçeler öne
Osmangazi Tıp Dergisi 2023
79
sürülerek kadınların en doğal hakları olan
hekimliği yapmaları sağlanmaya çalışılmıştır.
Tabibelik serüveni 1922-1923’de kadınların
ilk defa fakülteye girmelerine
dayanmaktadır(25). Bu gecikme, toplumun
kadının toplumsal yaşama katılımını kabul
edememiş olması, otorite sahibi erkeklerin
otoriter bir meslek olan hekimliği kadınların
yapamayacağına inancından
kaynaklanmaktaydı. Kadınların beyin
ağırlıklarının tartışıldığı, bunun zekâ
göstergesi olduğu bir (12) dönemde kadını
kendine “eş” noktada konumlayabilmek
erkekler için zor bir durumdu.
Ebelikhemşirelik ve hasta bakıcılık gibi
konumlarda kadın varlığının daha kolay kabul
görmesi tam da bu yüzdendi. Bu meslekler
bakım ve hizmet sağlayıcıydı. Oysa hekimlik
otoriter bir meslek olma özelliği
göstermekteydi. Ebe-hastabakıcı olabilme
adına atılan bu adımlar, tabibelikte gecikse de
tabibelik isteyenlerin önünü açan, seslerini
yükselten, emsal göstermelerini sağlayan bir
ortamı da sağlamıştır. Ayrıca harp sırasında
yoğun yararlılıklar gösteren ebe-hemşire ve
hastabakıcılar, kadının da artık içtimai hayatta
erkeklerle yan yana olabileceklerini
göstermiş, hem hizmet verdikleri sırada hem
de sonrasında içtimai ve ahlaki kayıp
yaşanmaması kadının daha görünür olmasını
ve bir adım daha ileri gidilerek hekim dahi
olabilmelerini sağlamıştır. Ayrıca Osmanlı
Devleti’nin üstüste verdiği savaşlar büyük bir
insan kaybı yaşanmasına sebep olmuş, devlet
yeni bir oluşuma gitmek zorunda kalmış,
kaybettiği kaybı gidermede kadınların da
fayda sağlayabileceğini savaşlardaki kadın
etkisinden tecrübe etmiştir.
Toplumda yavaş yavaş hâkim olmaya
başlayan “İyi yetişmiş çocuk eğitimli kadın
sayesinde olur” düşüncesi, kadınların
gerekçesiz okumaları önünde engel olduğunu
düşündürse de dönemin ahlaki yapısını
aşmada bu fikirler araç görevi üstlenmiş, ilk
zamanlardaki kadın hekim karşıtlığını
engellemede etkili olmuştur(10).
Kadının tüm dünyadaki yeri-ülkemizin
kadınlarının hak talepleri, erkek doktoru
hanesine almayan aile erkekleri ve yahut
erkeğe kendini muayene ettiremeyen
muhafazakâr kadın profili dünyanın harplerle
geldiği yerde yeni kadının konumlanma
şeklini değiştirmiştir. Osmanlı’nın son
dönemlerinde fikirsel hazırlığı, tartışmaları
meydana gelmiş olan tıp fakültesinde erkekle
birlikte okuyabilecek kadın fikri, Kurtuluş
Savaşı’nın son bulduğu 1922-1923 eğitim-
öğretim yılında sonuca ulaşmış Türk kızları;
önce Darülfünun Tıp Fakültesi’nde, zamanla
ise klinik direktörlüğü, rektör-bakan gibi
görevlerle sağlık ordusunda yerlerini
almışlardır(26).
Cumhuriyetimizin 100.yılını kutladığımız bu
anlamlı yılın kadınlarımızın Tıp Fakültesine
girişlerinin 100. yılına denk gelmesi Türk
kadınının bu hak arayışlarını daha anlamlı
kılmaktadır. Ayrıca bu çabalar Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk'ün de en büyük
toplumsal çabaları içerisinde olan Türk
kadınına eğitimde, sahasında ve haklarda
fırsat eşitliği sağlayan görüşleri ve
gayretlerinin de ilk nüvesini oluşturmaktadır.
KAYNAKLAR
1. Sarı, N. Osmanlı Sağlık Hayatında-Kadının
Yeri, Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, 2-3.
1996/97.
2. Demirsoy, N, et.al. A Female Surgeon in
The 17th Century: Küpeli Saliha Hatun and
an Evaluation of Consent Forms Related to
Her Surgeries, Konuralp Tıp Der
2019;11(3): 468-474.
3. Emiroğlu, A. Öztürk, H. Türk Kadın Sağlık
Çalışanlarının Çalışma Hayatına Dâhil
Olmalarının Tarihsel Süreç İçerisinde
İncelenmesi, Tarihin Peşinde, 2022. (28):
33-42.
4. Tanin Gazetesi. Numru 6, 24 Temmuz 1324
(1908), s. 3; Tanin. Numru 30, 17 Ağustos
1324,s. 2.
5. Öztürk, C. Rüşdiye, TDV İslâm
Ansiklopedisi 2008; (35):300-303.
6. Tanin Gazetesi. Hâlide Sâlih. Nûr-i
Osmâniye: kadınlar için, 27 Teşrn-i Evvel
1324-31 Teşrn- i Evvel 1324(1908), No.
103. s. 2.
7. Tanin Gazetesi. Numru 2191, 25 Ocak 1915,
Sayfa 4; Tanin. Numru 2191, 22 Ocak 1915,
Sayfa 4; Tanin. Sayı: 3078, 5 Temmuz
1333, Sayfa 4; Tanin. Sayı: 3182, 22
Tesrin-i Evvel 1333.
8. Tanin Gazetesi. Numru 2191, 25 Ocak
Kadınların Darülfünun Tıp Fakültesine Kabullerinin 100.yılı Anısına
80
1915, Sayfa 4; Tanin, Sayı: 3078, 5
Temmuz 1333, S.4; Tanin, Sayı: 3182, 22
Teşrin-i Evvel 1333, Sayfa:1-4.
9. Tanin Gazetesi “İnas Darülfünunu
Mezuneleri”, Sayı: 3147, 15 Eylül 1333.
Sayfa 3; Tanin, “İlk Darülfünun
Mezuneleri”, Sayı: 3078, 5 Temmuz 1333,
s.4
10. Öztürk, H. Emiroğlu, A. Osmanlı
Devleti'nin Son Dönemleri ile
Cumhuriyet'in İlk Dönemlerinde İlk Kadın
Hekimlerin Türk Sağlık Sistemine
İştiraklarının Döneme Yansımalarının
Değerlendirilmesi: Geleneksel Araştırma,
Turkiye Klinikleri J Med Ethics.
2023;31(1):34-43.
11. Ulucan, M. Kırıkkale Üniversitesi Tıp
Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Adli Tıp
Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Morg
İhtisas Dairesi’nde 2014-2018 Yılları
Arasında Otopsileri Yapılan Kadın
Ölümlerinin Adli Tıbbi Ve
Sosyodemografik Özelliklerinin
İncelenmesi, Dr. Murat Ulucan Uzmanlık
Tezi Kırıkkale 2020.
12. Ahmet Mithat Efendi. Diplomalı Kız, (Haz.
Fatih Andı.) TDK Yayınları, Ankara 2003.
13. Ahmet Mithat. Tabibeler, Tercüman-ı
Hakikat, 18 Teşrinievvel 1890.
14. İkdâm Gazetesi. Numru: 2704, 31 Kanun-i
Evvel 1901, s.3; İkdam. Numru: 2834, 10
Mayıs 1902, S.3.
15. İkdâm Gazetesi. Numru: 4798, 9 Teşrin-i
Evvel 1907, s.2; İkdâm. N. 4859, 9 Kanun-i
Evvel 1907, s. 1.
16. Ferid Vecdi. “Müslüman Kadını”, Sırât-ı
Müstakm, Sayı.4-10, s.57; Mehmet
Fahreddin. “İza lem testeh fesna’ mâ şi’te”,
Sırat-ı Müstakim, S.158 (21 Ramazan
1329), s.30.
17. Hatice Binnaz. Mülhakat (Gazetesi, Nazilli)
2, No: 32-119 (3 Mart 1910): 1-2.
18. Başbakanlık Osmanlı Arşivi. BEO, 1554 /
116516.
19. Kadın ve Tababet. Kadınlar Dünyası Dergisi,
1. Sene. Sayı.134, 21 Mart 1914.
20. Sabiha Zekeriya. İfham Gazetesi, Numara
44, 15.09.1919, s:2.
21. Başbakanlı Osmanlı Arşivi. Sıhhiye: İD/6;
Yer Bilgisi: 4535-340083.Belge Tarihi: H-
19-12- 1336. Kurum: BEO.
22. Galip Ata. Muhtelif Tedrisat Meselesi-
Hanımların Tıp Tahsili. Büyük Mecmua.
Teşrinievvel 1919.
23. İkdam Gazetesi. No. 8795, 7 Muharrem
1340/1921, s.1.
24. Servet-i Fünun Dergisi. Kadınlar ve Tababet,
Cilt 53, Sayı 1359, S.156.
25. Etker, Ş, Dinç, G. The First Female
Surgeons Of The Republic. Yıldırım N,
editör. Sağlık Alanında Türk Kadını,
İstanbul: Novartis Yayınları, 1998.
26. Emiroğlu, A. Öztürk, H. İlk
Kadın Sağlık Bakanı Türkan Akyol ve
Türkiye Sağlık Politikalarına Etkisi,
Turkiye Klinikleri J Med Ethics.
2023;31:118-26.
Ethics
Copyright Transfer Form: Copyright Transfer
Form was signed by all authors.
Conflict of Interest: No conflict of interest was
declared by the authors.
Financial Disclosure: The authors declared that this
study received no financial support.
©Copyright 2023 by Osmangazi Tıp Dergisi - Available online at tip.ogu.edu.tr ©Telif Hakkı 2023 ESOGÜ Tıp Fakültesi - Makale metnine dergipark.org.tr/otd web sayfasından
ulaşılabilir.
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
Article
Full-text available
Kadının çalışma hayatında yer edinmesi, siyasete dâhil edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gelişmesi ve ilerlemesi adına temel hedefleri arasında yer almaktadır. Ancak her ne kadar kadın iş hayatında yer edinmiş olsa da yöneticilik pozisyonlarına yükselme ya da meclise girme noktasında büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Araştırmada Türkan Akyol’un Türkiye’nin ilk kadın bakanı olması ve bu bakanlığı sürecinde yaptığı çalışmalar ve karşılaştığı sorunlar araştırılmıştır. Bir kadının bakanlık bünyesinde yaptığı çalışmalar, Türk toplumunun kadına verdiği değer adına örnek teşkil etmektedir. Çalışmanın amacı, gelişme ve ilerlemenin temel hedeflerinden sayılan kadının iş hayatında edindiği yer kadar yönetici pozisyonlarında da yer edinmesine katkı sağlamaktır. Bu çerçevede Türkan Akyol’un hayatına da kısaca değinilerek yaptığı çalışmalardan bahsedilmiştir. İlk kadın Sağlık Bakanı olması her ne kadar bir darbe girişimi sonucu gerçekleşmiş olsa da Türkan Akyol, dâhil olduğu hükûmetin demokrasi dışı tavırlarını asla onaylamamış ve yeri geldiğinde de istifa etmiştir. Araştırmada, nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Konuyla ilgili birinci el kaynaklar incelenmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşiv belgeleri (Tutanaklar Dergisi, Milletvekilleri Albümü, Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergi kayıtları ve Meclis Zabıt Cerideleri), Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi, dönemin resmî ve özel gazete ve dergileri taranmış, konuyla ilgili makaleler incelenmiş ve telif eserlere bakılmıştır. Tasnifi yapılarak çalışmaya dâhil edilen tüm kaynaklar metin içerisinde belirtilmiştir.
Article
Full-text available
Kadınlar günümüzde dahi bazen çalışma hayatının içinde olmak gibi en doğal haklarını bile çalışma koşulları ve anne olma durumları yüzünden tam kullanamamaktadırlar. Bu durumun toplumların ancak ve ancak tüm bireylerin katılımı ile kalkınabileceği gerçeği düşünüldüğünde genelde dünya sağlık bildirgeleri, özelde ülkelerin yasalarınca desteklenmesinin önemi büyüktür. Çalışmada kadın sağlık çalışanlarına verilen hakların geçmişten günümüze toplumsal hayatın üzerine yüklediği sorumluluklar bağlamında bu beklentiyi karşılayıp karşılamadığı, kadın sağlık personelinin aile ve iş hayatı ikileminde karşılaştıkları sorunlar, mesleki ilerlemeleri ya da aile hayatının devamlılığı üzerindeki etkisi, kanunlar ve yönetmelikler bağlamında tarihsel süreç içinde karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Kadın; Kadın hakları, Sağlık çalışanları.
Article
Objective: As in many places in the world, surgical practices in the Ottoman Empire as well were performed not by physicians but surgeons. Even it seems that medicine and surgery have been dominated by males from their appearance, the literature shows that the appearances of female physicians and surgeons date back to old times. In this Study, Based on the knowledge achieved on Saliha Hatun, lived in the 17th century and known with the name Kupeli, and on documents available in Uskudar Shari'a Court Records, consent notes of surgical interventions were evaluated in this study. Methods: The consent documents of Saliha Hatun from Uskudar Shari'a Court Records were examined.The transcriptions of selected consent documents of Saliha Hatun were translated into Turkish and assorted. The documents were separately evaluated. Results: Saliha Hatun was hazık in surgery and had a superior position among her peers. The consent forms we examined for the purpose of this study show that there was a female surgeon practicing in the 17th century, and she was performing surgeries and signing consent forms with her patients. The majority of patients visited her for the treatment of hernia. Conclusions: The documents of consent notes, supplied from Court Records, provides evidence of the presence of a female surgeon named Saliha Hatun in the 17th century. The consent forms examined for the purpose of this study show that Saliha Hatun was adept at hernia operations This evidence also shows that Ottoman females had effective roles and positions in these eras.
The First Female Surgeons Of The Republic
  • Ş Etker
  • G Dinç
Etker, Ş, Dinç, G. The First Female Surgeons Of The Republic. Yıldırım N, editör. Sağlık Alanında Türk Kadını, İstanbul: Novartis Yayınları, 1998.
Osmanlı Sağlık Hayatında-Kadının Yeri
  • N Sarı
Sarı, N. Osmanlı Sağlık Hayatında-Kadının Yeri, Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, 2-3. 1996/97.
  • C Öztürk
  • Rüşdiye
Öztürk, C. Rüşdiye, TDV İslâm Ansiklopedisi 2008; (35):300-303.
Nûr-i Osmâniye: kadınlar için, 27 Teşrîn-i Evvel
  • Tanin Hâlide Gazetesi
  • Sâlih
Tanin Gazetesi. Hâlide Sâlih. Nûr-i Osmâniye: kadınlar için, 27 Teşrîn-i Evvel 1324-31 Teşrîn-i Evvel 1324(1908), No. 103. s. 2.
Numru 2191, 25 Ocak 1915, Sayfa 4; Tanin
  • Tanin Gazetesi
Tanin Gazetesi. Numru 2191, 25 Ocak 1915, Sayfa 4; Tanin, Sayı: 3078, 5