Genel anlamda borçlanmanın maliyeti olarak nitelendirilen faiz oranı, para politikasının temel bileşenlerinden biridir.
Kredi, mevduat, tasarruf, tüketim, yatırım, büyüme, istihdam ve enflasyon gibi değişkenler üzerinden hem finansal hem de reel ekonomiyi etkileyen faiz oranı, ekonomik birimlerin kararları üzerinde de belirleyici role sahiptir. Klasik iktisat teorisine göre tasarruf ve yatırımlar
... [Show full abstract] faiz oranına bağlıdır. Faiz oranının artması tasarrufları artırmakta, yatırımları ise
azaltmaktadır. Reel faiz oranındaki artışa bağlı olarak tüketimin azalması ve tasarrufların artması bazı yaklaşımlarca desteklenmektedir. Bunun nedeni ekonomik büyümenin gerekli koşullarından biri olarak gösterilen sermaye birikiminin sağlanabilmesidir. Ancak yüksek faizler borçlanma maliyetini artırarak yatırımların azalmasına neden olmaktadır.
Ekonomik büyümenin önemli ölçüde yatırımlarla açıklanması durumunda yüksek faizlerin büyüme odaklı politikalara zarar verdiği öne sürülebilir. Keynesyen yaklaşımda ise faiz oranı parasal aktarım mekanizmasını harekete geçirmektedir.
Genişletici para politikası uygulamaları sonucunda faiz oranındaki azalış, tüketim ve yatırım harcamalarını dolayısıyla toplam talebi ve hâsıla düzeyini artırmaktadır. Bu süreçte toplam talep ve hâsıla artışı ile birlikte istihdam düzeyinde de artış beklenmektedir. Enflasyonist süreçte nominal ve reel faiz oranı ayrımı ekonomik kararlar bakımından önemlidir.
Fisher etkisine göre nominal faiz oranından enflasyon oranının çıkarılması sonucunda reel faiz oranına ulaşılır. Faiz oranının artırılması seçeneği, özellikle talep yönlü enflasyonist dönemlerde toplam talebin azaltılması yönünde uygulanan politikalar arasında yer almaktadır. Ancak bu süreçte yüksek faizlerin borçlanma ve üretim maliyetini artırarak özel sektör yatırımlarını azaltması ve ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemesi yönünde sonuçlar da ortaya çıkabilmektedir. Bu kapsamda düşük faiz oranının yatırımları teşvik edebileceği ve ekonomik büyümeye pozitif etkileyebileceği öne sürülmektedir. Bu çalışmanın amacı faiz oranı ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Öncelikle teorik yaklaşımlar ve literatür çerçevesinde faiz oranı ile büyüme arasındaki etkileşimi ortaya koyan kanallar açıklanmaktadır. Ayrıca 1980-2020 dönemi yıllık verileri vasıtasıyla Türkiye ekonomisi için faiz oranı ve ekonomik büyüme ilişkisi incelenmektedir. Çalışmada ARDL sınır testi yaklaşımı kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre hem uzun hem de kısa dönemde faiz oranı ekonomik büyümeyi negatif etkilemektedir. Bu çerçevede Türkiye’de büyüme odaklı politikaların başarıya ulaşabilmesi için faiz oranının düşmesi önemli bir etkendir