Content uploaded by Nesrin Şevik
Author content
All content in this area was uploaded by Nesrin Şevik on Apr 05, 2023
Content may be subject to copyright.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
Journal of Translation Studies
Sayı/Number 33 (2022 Güz / Fall), 191-215
Gönderme tarihi / Received: 15.11.2022
Kabul tarihi / Accepted: 27.12.2022
DOI: 10.37599/ceviri.1205474
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin
Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
İnceleme
Comparative Analysis on Turkish Translations of Franz Kafka’s Briefe An Milena
Araştırma/Research
Nesrin ŞEVİK*, Ayla AKIN**
*Dr. Öğr. Üyesi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, Mütercim ve
Tercümanlık Bölümü, nsevik@kmu.edu.tr, ORCID ID: orcid.org/0000-0002-8202-7527
**Dr. Öğr. Üyesi, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Mütercim ve Tercümanlık Bölümü,
ayla.akin@ege.edu.tr, ORCID ID: orcid.org/0000-0002-9376-3386
ÖZET
Çeviri eleştirisi, bir eserin diğer bir dile yapılan çevirisinin incelenip değerlendirilmesi ve buradan
hareketle çevirmenin çeviri kararlarına dair çıkarımlarda bulunup, yapılan çeviri tercihlerinin
tartışmaya açılmasıdır. Başta edebi çeviriler olmak üzere, günümüzde diğer alan çevirilerine
yönelik yapılan çeviri eleştirisi, çevirmenin izlemiş olduğu makro çeviri stratejisinin belirlenmesini
de mümkün kılmaktadır. Çeviri eleştirisi farklı metin türlerinde yapılmakla beraber en çok
rastlanılan çeviri eleştirisi çalışmaları, edebi metinlerin çevirileri üzerinedir. Bunun nedeni dünya
edebiyatına damga vuran yazarların eserlerine çeviribilim çerçevesinden bakmak ve çeviri
metinleri bu bağlamda değerlendirerek bir bakıma geleceğin çevirmenlerine bir fikir sahibi
olmalarında öncülük etmektir. Bu nedenle bu çalışmada 20. Yüzyılın en büyük edebiyatçılarından
biri olan Yahudi asıllı Almanca konuşan Prag’lı yazar Franz Kafka’nın Briefe an Milena adlı eserinin
farklı zaman diliminde, farklı çevirmenlerce yapılan çevirisinin karşılaştırmalı olarak ele alınıp
incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada Heidrun Gerzymisch-Arbogast’ın
Übersetzungswissenschaftliches Propädeutikum adlı kitabında ele aldığı erek odaklı çeviri eleştirisi
modeli temel alınmıştır. İncelenen çeviri eserler ve kaynak metin öncelikle ayrı ayrı, daha sonra
kaynak metinle birlikte eş zamanlı olarak okunmuş ve iki çevirmenin farklı tercihleri, çeviri birimleri
bağlamında tespit edilmiştir. Çevirmenlerin gerek makro boyutta gerekse mikro boyutta hangi
çeviri stratejilerini izlediğini açık bir şekilde ortaya koyabilmek için ele alınan örneklerin
değerlendirilmesi, sözcük ve cümle temelinde gerçekleşmiştir. Değerlendirilmeye tabi tutulan
örnekler, çeviribilimde kabul görülen stratejiler bağlamında çözümlenmiştir.
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
192
Anahtar Sözcükler: F. Kafka, Milena’ya Mektuplar, çeviri eleştirisi, H. Gerzymisch-Arbogast
ABSTRACT
Translation criticism is the evaluation of the translation of a text and thus opening a door to the
discussion of the translating methods chosen by the translator by making deductions on his/her
translation decisions. The literary translations being in the first place, the translation criticism,
made on the other field translations, make the determination of the macro translating strategy
which the translator follows possible as well. In addition to the fact that the translation criticism
is made on various text types, the most common translation criticism studies are on literary text
translations. The reason of it, is to examine the Works of the authors who have made a mark on
the world literature within the frame of translation studies and lead the future translators to gain
opinions about translation criticism by evaluating the translation texts within this regard.
Therefore, in this study, it is aimed to examine and discuss the different translations, made in
different times by different translators, of the Work entitled Briefe an Milena / Letters to Milena
written by Franz Kafka, who is one of the significant authors of 20th century, speaks German and
is from Prague. In the study, the target-oriented translation criticism that Heidrun Gerzmisch-
Arbogast has studied in her book entitled Übersetzungswissenschaftliches Propädeutikum. The
translation texts analyzed in the study and the source text have been read first separately, then
simultaneously with the source text itself and the different choices of both translators have been
determined with regards to the translation units. The evaluation of the discussed examples to
clearly reveal which translation strategies the translators have followed, both in the macro and
micro dimensions, has been carried out on the basis of words and sentences. The evaluated
examples have been examined within the context of the approved strategies in translation
studies.
Keywords: F. Kafka, Letters to Milena, translation criticism, H. Gerzymisch-Arbogast
1. Giriş
Sözlü, yazılı ya da görsel bir metnin bir dilden diğer bir dile aktarımı olarak dar anlamda
tanımlanabilecek çeviri, doğası gereği tek bir kaynak metni bünyesinde barındıran fakat
bu kaynak metnin bir veya birden fazla çevirisinin erek dilde sunulduğu bir eylemdir.
Özellikle edebi çeviriler özelinde bu durum ele alındığında kimi zaman bir kaynak metnin
onlarca defa farklı çevirmenler tarafından çevrildiğine çoğu zaman tanık olmaktayız.
Yapılan bu çoklu çevirilerin her biri erek okura kaynak eserin farklı bir yönünü
sunmaktadır. Her çeviri, dünya edebiyatına damga vurmuş eserlerin yazarı, kişiliği, dili,
üslubu, dönemin özellikleri gibi birçok konuda yeni bakış açıları kazanılmasına katkı
sağlar. Erek okur her yeni çeviriyle, erek metnin sahibi çevirmenin kaynak metni yeniden
kurguladığı biçimiyle tanışır. Temelde aynı eserin birden fazla çevirisi, her bir çevirmenin
kaynak eseri alımlayışını da yansıtır, çünkü her çevirmen kendi ilgi alanına göre kaynak
eserin bir özelliğini öne çıkarır (Schleiermacher, 1963, s. 53).
Edebi eserler bir dilde, bir kültürde ve bunların her ikisine bağlı olarak bir
toplumda ortaya çıkarlar ve bu nedenle de ilgili dilin, kültürün ve toplumun bir yansıması
olarak görülürler. Diğer yönden erek metin, yapmış olduğu çeviri tercihleri üzerinden
çevirmenin uzmanlığını, yaratıcılığını ve birey dilini yansıtır. Fakat erek metin sadece
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
193
çevirmenin birey dilini yansıtmakla kalmaz, erek metnin oluştuğu çevre dünyayı da
yansıtır, bir başka ifadeyle erek metin adeta erek dilin, erek kültürün ve dolayısıyla erek
toplumun ilgili dönem ve rejiminin bir aynası olma özelliğini de taşıyabilmektedir.
Çevrilecek olan kaynak metnin seçimi, çevirmen seçimi vb. genellikle işverenin çeviri
politikalarıyla doğru orantılıdır. İşverenin politikaları, aynı zamanda çevirmenin çeviri
tercihlerini de etkileyen önemli bir unsurdur. Denilebilir ki çevirmen, işini yaptığı süreç
boyunca bu politikaya uygun biçimde hareket etmeye gayret eder ve çeviri tercihlerini
bu amaca göre gerekçelendirir (Tosun, 2017, s. 170). Özlem Berk, Türk çeviri tarihinde
Batıya verilen önemin “özellikle 19. yüzyıl ortalarından başlayarak 1950’lere kadar […]
çevirilerin genel olarak yerelleştirilmesi sonucunu” (Berk, 2001, s. 1) doğurduğunu dile
getirirken, özellikle 1980’li yıllardan itibaren yabancılaştırıcı yöntemin ağırlık kazandığını
da ayrıca ifade eder. Çalışmaya konu olan iki erek metinden biri Berk’in bahsetmiş
olduğu yerlileştirme yönteminin benimsendiği dönemde erek dünyaya kazandırılmıştır,
bir diğeri ise Berk’in açıklamaları dikkate alındığında yabancılaştırma yönteminin ağır
bastığı 80li yıllar sonrasında erek okura sunulmuştur.
Tüm bu gerçekliklerden yola çıkarak bu çalışmanın amacı belirli bir zaman
diliminde oluşturulmuş ve belirli bir kültüre ait olan kaynak metnin erek dünyaya
aktarılırken çevirmen tercihlerini ortaya koymaktır. Bu amaçla Franz Kafka’nın Briefe an
Milena adlı eserinin farklı sosyokültürel dönemlerde Türkçeye yapılan iki çevirisi
incelenmiştir. Çeviri eserlerinden biri 1961 yılında Adalet Cimcoz tarafından yapılan ve
1962 yılında Türk Dil Kurumu (TDK) Çeviri Ödülü’ne layık görülen, Ataç Kitapevi
tarafından yayınlanan çeviri; bir diğeri ise Esen Tezel tarafından çevrilen ve Can Yayınları
tarafından ilk basımı 2009’de yapılan çeviridir. Bu bağlamda çevirmenlerin doğrudan
kaynak dil Almancadan erek dil Türkçeye aktardıkları çeviri metinlerde, çevirmenlerin
erek dil kullanımları, çeviri metinlerdeki anlamsal düzey, sözcük seçimi, cümle
kurulumları, çeviri yöntemleri ve çeviri kararlarının çeviriye olan etkisi incelenmeye ve
ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Çalışmanın ilk basamağında kaynak metin yazarı ve çevirmenler hakkında bilgi
verilecektir. Daha sonra incelemeye konu olan Kafka’nın Briefe an Milena adlı eseri
hakkında bir özet sunulacak ve son olarak kaynak metin temelinde incelenen her iki
çeviri eserde saptanan belli başlı çeviri birimleri karşılıklı olarak ele alınacak ve çevirmen
kararları değerlendirilmeye çalışılacaktır.
2. Yazar ve Çevirmenler
2.1 Franz Kafka
1883 yılında Prag’da dünyaya gelen Franz Kafka, Prag Üniversitesinde Hukuk eğitimi
almıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra işten kalan boş zamanında kısa hikayeler ve
öyküler yazan Kafka, Prag edebiyat çevresiyle arkadaşı Max Board sayesinde tanışmıştır.
Eserlerinde çağımız insanının korkularını, yalnızlığını, dışlanmışlığını, güçsüzlüğünü,
kendi kendine yabancılaşmasını ve çevresiyle iletişimsizliğini, bürokrasiyi konu edinen
Kafka, 1924 yılında hayata gözlerini yummuştur. Öykülerinde sadeliği tercih eden Kafka
genelde karakter olarak da az sayıda karaktere yer verir ve öykü türüne has bir özelik
olan bir ya da iki olay üzerine yoğunlaşmayı tercih eder. Her ne kadar kötü bir çocukluk
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
194
geçirmesinden dolayı karamsar bir yapısı olsa da romanlarında her zaman bir ümit ışığı
görülebilmektedir (Konmuş, 2007, s. 39).
2.2 Adalet Cimcoz
1910 yılında Çanakkale’de dünyaya gelen Adalet Cimcoz lise eğitimini Almanya’da
tamamlamıştır. Yurda döndükten sonra bir firmada çevirmen olarak çalışan Cimcoz daha
sonra seslendirme sanatçısı olarak çalışma hayatına devam etmiştir. Seslendirme
sanatçılığının yanı sıra çeşitli dergi ve gazetelerde köşe yazarlığı yapan Cimcoz bu
dergilerde Almancadan Türkçeye şiir ve hikâye çevirilerine de yer vermiştir. Franz Kafka,
Bertolt Brecht, B. Traven, Günter Grass’dan çeviriler yapmıştır (Söğüt, 2018). F. Kafka’nın
‘Briefe an Milena’ adlı eserini 1961 yılında ‘Milena’ya Mektuplar’ adı ile çevirir ve Ataç
Kitapevi tarafından yayınlanan bu çeviri, 1962 yılındaki Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü’ne
layık görülür (Gülendam, 2006, s. 245). Adalet Cimcoz ilk çeviri ödülü alan kadın
çevirmenimizdir
1
.
2.3 Esen Tezel
1978 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Esen Tezel, İstanbul Alman Lisesinden mezun
olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümüne başlamış ve aynı bölümden
mezun olmuştur. Franz Kafka, Stefan Zweig, Thomas Mann gibi yazarların eserlerini
dilimize kazandıran Tezel, iş yaşamına Hürriyet grubunda çalışarak başlamıştır. Bir
dönem kültür sanat dergisi Picus’da editör olarak da çalışan Tezel, Can Yayınları’nda
Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu olarak da görev almıştır. Tezel halen serbest editör ve
çevirmen olarak çalışma hayatına devam etmektedir.
3. Çalışmanın Kuramsal Çerçevesi
Çeviribilimde var olan çeşitli kuramsal bakış açılarından dolayı, çeviri eleştirisi üzerine
geliştirilen modellerde bir dizi farklılıklara rastlamak mümkündür. Bu farklılıkların
nedeni, önerilen eleştiri modellerinin her birinin çeviriyi farklı bakış açısıyla
değerlendirmesinden ötürüdür. Çeviri eleştirisi bağlamında sunulan modellerin sayısı
çok fazla olmamakla beraber bu çalışmada belli başlı eleştiri modellerine yer verilecektir
ve çalışmanın uygulama bölümünde Heidrun Gerzymisch-Arbogast’ın erek metnin
okunmasıyla başlayan çeviri eleştirisi modeline göre tespit edilen çeviri birimleri,
çeviribilimde genel kabul görmüş mikro çeviri stratejiler bağlamında değerlendirilmiştir.
Bu değerlendirme vasıtasıyla çevirmenlerimizin çoğunlukla başvurdukları mikro
stratejiler üzerinden makro stratejileri de çözümlenmeye çalışılmıştır.
Arbogast’ın çeviri eleştirisi modelinin adımları takip edilerek erek metin okuması
ile başlayan ve okuma esnasında dikkati çeken metin birimlerinin belirlenmesi ile devam
eden ve son aşamada kaynak metin okumasına yer vererek erek metinde belirlenen
metin birimlerinin kaynak metin ile karşılaştırılması ve analiz edilmesi doğrusunda
ilerleyen bu çalışma, her ne kadar işlevsel çeviri eleştirisi modelleri zemininde
gerçekleşse de örneklerin değerlendirilmesinde zaman zaman dizgeli çeviri eleştirisi
1
Azra Erhat, A. Kadir ile yaptığı Homeros’un İlyada esrinin çevirisi ile 1961 yılında Türk Dil Kurumu (TDK) çeviri
ödülünü almıştır. Adalet Cimcoz ise bu ödülü tek başına alan ilk kadın çevirmenimizdir.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
195
modellerine de başvurulmuştur. Bu nedenle öncelikle önde gelen dizgeli ve işlevsel çeviri
eleştirisi yaklaşımlarına kısaca değinmek yerinde olacaktır.
3.1 Çeviri Eleştirisine Metin Tipolojisi Bağlamında Yaklaşım
Çeviri eleştirisine dair ilk model 1970'lerin başında Katharina Reiß tarafından, metinlerin
metin türlerine göre sınıflandırılmasına dayanarak geliştirilmiştir. Reiss, nesnel çeviri
eleştirisinin yapılabilmesi için ön koşulun çeviri sürecinin gereksinimlerini karşılayan ve
uygulamada ortaya çıkan tüm metin türlerini kapsayan metin tipolojisi olduğu
görüşündedir (Reiss, 1986, s. 24). K. Bühler’in Organon Modelindeki dilin üç temel
işlevinden yola çıkarak geliştirdiği metin tipolojisi ile Reiss, çevirmenin çeviri eylemine
başlamadan önce çevirisinde izleyeceği yöntem için, metin tipini ve türünü belirlemesi
gerektiğini belirtir. Çeviri eleştirisinde öncelikle metinlerin baskın iletişimsel işlevinin
belirlenmesi görüşünde olan Reiss’a göre (1986, s. 30) çeviriye başlamadan metin tipinin
belirlenmesi çeviri eleştirisinin ilk kategorisini temsil etmektedir (Kaindl, 2006, s. 373;
Tosun, 2013, s. 181-182).
Çeviri eleştirisinin ilk kategorisi olan metin tipinin belirlenmesi ile çeviri
eleştirmeni konu odaklı bilgilendirici metinler söz konusu olduğunda metindeki
bilgilendirici unsurların aktarılmasını ve bu bağlamda metnin içerik düzeyinde
değişmezlik ilkesini göz önünde bulundurulmasını, yazar odaklı olan anlatımsal metinler
söz konusu olduğunda kaynak metin yazarının metindeki dili kullanma sanatının,
üslubunun, estetik anlayışının, kısacası estetik etkinin korunmasını ve davranış odaklı
olan yönlendirici metinler söz konusu olduğunda dil dışı etkinin korunmasını bekler
(Reiss, 1986).
Çeviri eleştirisinin ikinci kategorisini ise dil içi etmenler oluşturur. Dil içi etmenler;
kaynak metnin anlamsal, sözcüksel, dilbilgisel ve biçemsel özellikleri ve bunların erek
metindeki eşdeğerlerini kapsamaktadır. Eleştirmen bu etmenleri değerlendirirken
anlamsal öğeler bakımından eşdeğerliğin, sözcüksel bakımdan uygunluğun, dilbilgisi
bakımından doğruluğun sağlanıp sağlanmadığı ve biçem bakımında biçemin çeviride ne
kadar gözetildiğini dikkate almalıdır (Reiss, 1986, s. 68, 69; Kaindl, 2006, s. 373,374).
Çeviri eleştirisinin üçüncü kategorisi ise dil dışı belirleyenlerdir. Reiss dilsel yapı
üzerinde etkili olan durum, konu bilgisi, metnin yazıldığı zaman, yer, alıcı, konuşmacı ve
duygusal içerimleri dil dışı etmenler olarak ele alır (Kaindl, 2006, s. 374). Eleştirmen bir
kaynak metnin dili içi etmenlerinin çeviride seçilen eşdeğerliğini değerlendirebilmek için
hem kaynak metnin hem erek metnin dilsel yapısı üzerinde belirleyici olan dil dışı
belirleyenleri dikkate almalıdır (Reiss, 1986, s. 69).
3.2 Çeviri Eleştirisine Dizgesel Yaklaşım
Van den Broeck Second Thoughts on Translation Criticism. A Model of its Analytic
Function (1985) adlı çalışmasında, çeviri eleştirisinin değer yargılarının, doğasında var
olan öznelliğe rağmen sistematik bir betimlemeye dayandığı takdirde nesnel bir
açıklama olabileceğinden bahseder (Van den Broeck, 1985, s. 56). Bu görüşünden
hareketle üç aşamalı dizgesel çeviri eleştirisi modeli sunan Van den Broeck, ilk aşamada
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
196
kaynak metnin çözümlemesini, ikinci aşamada kaynak metin ve çevirinin
değerlendirilmesini ve son aşamada eleştirel bir değerlendirmenin yapılmasını önerir.
Erek metnin kaynak metinle karşılaştırılmasının üç aşamada gerçekleştiğini
belirten Van den Broeck, ilk aşamada kaynak metnin, metin öğeleri açısından metinsel
bir analizinin yapılması gerektiğini belirtir. Bu analiz dilbilimsel ve dil dışı unsurların
işlevsellik kazandığı metinsel düzeyi kapsamakta ve fonik, sözcüksel ve sözdizimsel
bileşenler, retorik figürler, anlatısal ve şiirsel yapı, metin gelenekleri, tematik öğeleri
içermektedir. Karşılaştırmalı dilbilim ve biçembilim yöntem ve bilgilerine başvurulan
ikinci aşamada erek metnin öğeleri, kaynak metinde karşılık gelen öğeler ile karşılaştırılır
ve burada kaynak dilin ve kültürün yapısından dolayı ortaya çıkan zorunlu kaymalar ile
çevirmenin kararına bağlı olan isteğe bağlı kaymalara özellikle dikkat etmek
gerekmektedir. Çünkü isteğe bağlı kaymalar çevirmenin normları tarafından
belirlenmektedir ve bu kaymaların amacı erek sistemin normlarına uygun, kabul
edilebilir bir erek metin oluşturmak içindir. Son aşamada metin öğelerinin
karşılaştırılmasına dayanarak, erek metin ve kaynak metin eşdeğerliği ile yeterli çeviri
arasındaki fark açıklanır. Bu açıklama erek metin ve kaynak metin arasındaki eşdeğerlik
derecesi ve türü hakkında bilgi verir (Van den Broeck, 1985, s. 57, 58; Kaindl, 2006, s.
377; Aksoy, 2001, s. 4-5; Karantay, 1993, s. 21; Tosun, 2013, s. 201-202).
Metin yapılarının ve sistemlerinin karşılaştırılmasındaki amaç, kaynak ve erek
metinler arasındaki olgusal eşdeğerlik derecesini tespit etmektir. Olgusal eşdeğerlikten
kasıt her iki metinde gözlemlenebilir fenomenlerdir (Van den Broeck, 1985, s. 57).
Her ne kadar Reiss Möglichkeiten und Grenzen der Übersetzungswisschaft
eserinde çok özel durumlarda erek metne dayalı, yani erek metinden başlayan bir çeviri
değerlendirmesinden bahsetse de gerek Reiss gerek Van den Broeck gerek çalışmada yer
verilmeyen J. House ve W. Koller gibi çeviribilimcilerin çeviri eleştirisine dair önerdikleri
modellerinin başlangıç noktası kaynak metindir.
3.3 Çeviri Eleştirisinde İşlevsel Yaklaşımlar
Skopos Kuramı ve Çeviri Eylemi Kuramını kendine dayanak olarak alan Margret Amman
1990 yılında çeviri eleştirisine dair erek metin odaklı bir perspektif geliştirir. Amman
geliştirdiği işlevsel çeviri eleştirisi modeli için, aşağıda yer alan beş çözümleme aşaması
önerir (Amman, 1990, s. 212; Kaindl, 2006, s. 375-376; Tosun, 2013, s. 199-200).
1. Erek metnin işlevinin saptanması
2. Metin içi çeviri tutarlılığının saptanması
3. Kaynak metnin işlevinin saptanması
4. Kaynak metnin metin içi tutarlılığının saptanması
5. Erek metin ve kaynak metin arasındaki metinlerarası tutarlığın
saptanması.
Saptanan olguların ancak belli bir bakış açısıyla betimlenebilmesinin mümkün
olduğunu belirten Amman, bu modeli ile çeviri eleştirisi için kuramsal bir konum
belirlemeye çalışır. Amman geliştirdiği model ile kültür ve sanat sayfalarında kaleme
alınan çeviri eleştirisi yazılarındaki kişisel tercihleri gerçek eleştiriden ayırmakta ve amaç
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
197
ve metodoloji aracılığıyla doğrulanabilir bir bilimsel çeviri eleştirisi sunmaktadır. Böylece
Amman’a göre neden bir çeviri eleştirisi yapılmaktadır sorusu da açıklığa kavuşacaktır
(Amman, 1990, s. 213). Bu sorunun açıklığa kavuşması için öncelikle erek ve kaynak
metnin hangi işlevi üstlendiği açıkça belirtilmelidir. Çünkü Amman’a göre (1990, s. 237)
erek metnin işlevi ile erek metin, kaynak metnin işlevi ile kaynak metin arasındaki ilişki
her çeviri incelemesi için önemlidir.
Amman tarafından Skopos Kuramı ve Çeviri Eylemi Kuramı temelinde geliştirilen
ve beş aşamalı bir yöntem üzerine kurulan çeviri eleştirisi modeline göre çözümleme
yönteminin ilk aşamasını çeviri metnin işlevinin saptanması oluşturur. Bu ilk aşamadan
da anlaşılacağı üzere Amman’ın eleştiri modeli erek metin odaklı bir eleştiri modelidir.
Bir diğer işlevsel çeviri eleştirisi modeli sunan isim ise Heidrun Gerzymisch-
Arbogast’tır. Çeviri eleştirisine erek metinden başlanması gerektiği görüşünde olan
Arbogast erek metnin eleştirmeni nasıl etkilediği ile de ilgilenir (Arbogast, 1994, s. 148).
Çeviri eleştirisinde öncelikle erek metnin özgün bir metin gibi okunması yönünde görüş
beyan eden Arbogast, okuma esnasında ister metin birimi çok iyi ifade edilsin ister eğreti
bir şekilde aktarılsın, dikkati çeken metin kısımlarının not edilmesi gerektiğini söyler.
Fakat eleştirmen metin kısımlarını belirlerken uyguladığı seçim ilkesini, metnin geri
kalınında da aynı şekilde uygulamalıdır. Çünkü seçim ilkeleri sonucu seçilen metin
kısımlarından oluşturulan liste üzerinden varılan sonuçlar, çevirinin kalitesinin
değerlendirilmesinde rol oynayacaktır. Erek metinden yola çıkarak oluşturulan liste
aracılığı ile kendine bir bakış açısı edinen eleştirmen, bu bilgiler ışığında kaynak metni
okumaya başlar ve tespit ettiği anormalliklerin kaynak metinle uyuşup uyuşmadığını
kontrol eder. Daha sonra eleştirmen tespit edilen anormallikleri sadece kaynak metinde
kontrol eder. Fakat bu kontrol çevirinin iyi ya da kötü olduğunu derecelendirmek için
yapılan bir kontrol değildir. Arbogast’a göre eleştirinin üçüncü aşamasında, o ana kadar
fark edilmemiş olan kaynak metnin dikkat çekmeyen yönlerinin göze çarpmayacak
şekilde çevrilmeleri konu edilmelidir. Eleştirinin son aşamasına kadar fark edilmemiş
olmalarının nedeni, bunların ancak metnin bütünü üzerinden değerlendirilebilir sanatsal
ve dilsel yaratılar olmalarından ötürüdür (Arbogast, 1994, s. 148-149, Tosun, 2013, s.
195-196).
Kısacası Arbogast çeviri eleştirisi için temel faktörleri şöyle sıralamaktadır
(Arbogast, 1994, s. 150, 153);
a) Eleştirinin ilgili olduğu metin kısımları açıkça belirtilmelidir,
b) Bir çeviriyi değerlendirmek için şeffaf ve birbirine uygun net ölçütler
sağlanmalıdır,
c) Ölçütler sistematik ve tekdüze bir şekilde metnin tüm bölümlerine
uygulanmalıdır,
d) Çevirinin kalitesini değerlendirmek için kullanılan derecelendirme ölçeği
açıklanmalıdır.
Çeviri incelemeleri konusunda yol gösterici bir model sunan Arbogast’a göre çeviri
eleştirisinde yukarıda değinilen yöntem izlenmelidir ve eleştiri için uygulama erek
metinden başlamalıdır. Erek metnin özgün bir metinmiş gibi okunması esnasında tespit
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
198
edilen birimler ışığında kaynak metnin okunmasını salık veren Arbogast’a göre kaynak
metnin okunduğu ikinci aşamada, erek metinde tespit edilen birimlerin çevirisinin
kaynak metindeki birimlerle uyuşup uyuşmadığı ya da bu birimlerdeki farklılaşmaların
çevirmen kaynaklı mı olduğu kontrol edilmelidir. Bir sonraki aşamada ise kaynak metin
ve çeviriye dair bir değerlendirmede bulunulmalıdır (Arbogast, 1994, ss. 148-149).
Çeviri eleştirisinin başlangıç noktasının erek metin olması gerektiği yönünde
görüş beyan eden Hans J. Vermeer’e göre eleştirmen metni bağımsız bir metin olarak
dikkate almalı, ardından kaynak metni analiz etmelidir. Ancak o zaman eleştirmen
çevirinin skoposunun (amacının) karşılaştırmalı bir analizini yapabilecektir (Vermeer,
2006, s. 364). Translat kavramını çeviri ürün’ü için kullanan Vermeer’in çeviri eleştirisi
için Translatkritik (2006, s. 364) kavramını kullanması, erek odaklılık söz konusu
olduğunda tesadüf değildir. İşlevsel çeviri kuramları ile beraber öne çıkan erek odaklılık
bağlamında çeviri eleştirisinin de erek metinden başlaması gerektiği görüşü kabul
edilebilir bir görüştür. İşlevsel çeviri kuramlarının temsilcilerinden biri olan Arbogast’da
tıpkı Vermeer gibi çeviri eleştirisinin çıkış noktasının özgün bir metin gibi okunan erek
metinden başlaması gerektiği görüşündedir. Erek metnin özgün bir metin gibi okunacak
olması, içerik veya biçem açısından dikkat çeken metin birimlerinin erek metin üzerinden
saptanması gerektiğini ortaya koymaktadır (Sommerfeld, 2016, s. 34). Erek metnin
okunması ile saptanan metin birimleri, bir anlamda kaynak ve erek metnin sistematik bir
şekilde karşılaştırılmasının temelini oluşturur. Hofreiter’ın (2002, s. 326) da haklı olarak
belirttiği gibi çeviri eleştirisi sadece iki metnin karşılaştırılmasından ibaret olmamalıdır,
şayet çeviri eleştirisinde çeviri süreci görmezden gelinirse, gerçek anlamda bir çeviri
eleştirisinden bahsedilemez, olsa olsa çevirinin anlaşılabilir olup olmadığından
bahsedilebilir. Ancak çeviri sürecini dikkate alan bir çeviri eleştirisi; çeviri ürününü analiz,
seçim, karar alma vd. eylemleriyle ortaya koyan çevirmen öznesine de yer verir ve
öznenin eyleminin bir sonucu olan çeviri ürününü, ancak çevirmen öznesinin varlığını
kabulüyle kaynak metinle karşılaştırıp analiz edebilir.
Reiss’ın da belirttiği gibi çeviri incelemelerinde metin tipinin ve türünün
saptanması, incelemenin nasıl yapılacağını ve hangi ölçütlerin dikkate alınacağını
belirler. Anlatımsal metin tipinde baskın olan bileşenin sanatsal yaratıda benzerlik
olmasından ötürü, kaynak metin yazarının özellikle yazın karakterinin ve üslubunun ayırt
edici bir özellik olarak öne çıktığını söylemek mümkündür ve dolayısıyla estetik yaratım
bu metin tipinin çevirisinde en önemli faktördür (Reiss, 1986, 2000). Anlatımsal metin
tiplerinin çevirisinde çevirmenler anlatımın ön planda olması sebebiyle genellikle
ekleme, çıkarma, açımlama, yorumlama (Yücel, 2007, s. 42) gibi çeviri stratejilerini
kaçınılmaz olarak uygulamaktadırlar. Söz konusu stratejiler çevirilerde meydana
gelebilecek birtakım sapmaların önüne geçebilmek için uygulanmaktadır.
Çeviri metinlerin önce birbirinden bağımsız bir şekilde okunması, akabinde iki
çeviri eserin karşılaştırmalı bir şekilde incelenmesi ve belirlenen çeviri sapmalarının
karşılıklı olarak önce kaynak metinden bağımsız olarak değerlendirilmesi ve son aşamada
kaynak metnin okunması ve saptanan farklılıkların kaynak metinle karşılaştırılarak ele
alınıp değerlendirilmesi ve elde edilen bulguların, kaynak metindeki göstergelerden mi,
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
199
yoksa çevirmenin metni yorumlamakta zorlanmış olmasından mı kaynaklandığının
belirlenmeye çalışılması, çeviri incelemelerinde izlenebilecek yollardan biridir.
Aynı kaynak metne ait farklı çevirilerin karşılaştırmalı incelemesinde amaç doğru
ya da yanlış çeviri birimlerini saptamak değil, bilakis olsa olsa çevirmenin seçimine dair
olası fikirler yürütmektir. Çünkü çeviri eleştirmeni ne yazarın anladığı kaynak metne ne
de çevirmenin anladığı erek metne nüfuz edemez (Siever, 2010, s. 2000). Bu bakımdan
Van den Broeck’in (1985, s. 59) de belirttiği gibi çeviri eleştirisinde bulunan eleştirmen
çevirinin yeterli, doğru veya başarılı olup olmadığı ile ilgili bir kanaate bulunmamalıdır.
Çeviri incelemelerinde, çeviri metinde saptanan kayma ya da sapmalar, kısacası
çevirideki farklılaşmalar, kaynak metinle karşılaştırma sonucunda değerlendirilir.
Değerlendirilen bu birimler metnin akışına etki edebileceği gibi, okurların alımlamasını
sekteye uğratabilir. Nihayetinde çeviride esas olan erek okurun alımlamasıdır (Tosun,
2013, s. 210). Kaynak metnin potansiyel okuru olan çevirmenin metni alımlaması, onun
ilgili metni çevirecek özelliklere sahip olduğunun da bir göstergesidir (Tosun, 2013, s.
228).
Kaynak metin, çevirmenin anladığı bir metindir, erek metin ise bu anladığını
yorumladığı metindir. Dolayısıyla çeviride var olan eksiklikler aslında kaynak metnin
eksikliklerinden ziyade, çevirmenin kaynak metni anlaması ve yorumlamasından
kaynaklanan eksikliklerdir. Bu bakımdan Tosun’un da belirttiği üzere çeviride var olan
eksiklik ya da hatalar, kaynak metnin eksiği ya da hatası olmaktan ziyade, çevirmenden
kaynaklanan eksiklik veya hata olabilir (Tosun, 2013, s. 215).
Kaynak dil ve kültüre ait olan eserin erek dil ve kültürde alımlanmasındaki önemli
belirleyen, çevirmenin çeviri süreci boyunca yaptığı çeviri tercihleridir. Çevirmenin
kaynak metni alımlaması, erek metni oluştururken yaptığı tercihleri, uyguladığı çeviri
yöntemi, kültürel sermayesi, habitusu, yaratıcılığı vb. etkenler doğrultusunda
gerçekleşmektedir ve dolayısıyla tüm bunlar bir eserin erek topluma kazandırılmasında
da önemli role sahiptir. Çevirmenin alan bilgisi, anadil edinci, yabancı dil edinci ve genel
kültürü, erek metnin şekillenmesini belirleyen diğer faktörler olarak sıralanabilir (Kautz,
2002). Her edebi eser oluştuğu toplumun dilini ve kültürünü yansıtır ve dolayısıyla edebi
bir eserin diğer bir dilde yeniden yazılma süreci, özen isteyen ve titizlik gerektiren bir
süreçtir. Sanatsal işlevin ön planda olduğu edebi eserlerin çevirisinde bu işlevin erek
dilde verilmesi, edebi çevirinin birincil kriterlerinden biridir. Anlam bütünlüğü
bozulmadan erek dilde verilen bir edebi eser, okuyucuda özgün metnin alıcısında
uyandırdığı duygunun aynısını uyandırmasa da estetik bir haz oluşturmalıdır. Ancak
edebi yönü gelişmiş ve kelimelerle oynayabilme (sanatsal dil oyunları) yeteneğine sahip
bir çevirmen bu yeteneği sayesinde akıcı ve sanatsal bir metin üretebilir. Kaynak metnin
analizini iyi yapan bir çevirmen, edebiyatın birincil amaçlarından biri olan estetik duygu
uyandırma görevini, erek okur üzerinde de gerçekleştirme imkanına daha da yakınlaşır.
Toury (1995, s. 56) kaynak metnin belirli bir dilde, o dilin kültür çerçevesinde
üretilen ve belli bir yer işgal eden bir metin olduğunu ve bundan ayrı olarak erek metnin
kaynak metnin erek dildeki temsilcisi olduğunu belirtir. Böylece Alman dil ve kültür
dizgesinde üretilen, Alman toplumda bir yer işgal eden ve bir boşluğu dolduran kaynak
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
200
metin, yani ‘Briefe an Milena’ adlı eser, Türk dil ve kültür dizgesinde, belirli amaçlar
doğrultusunda Alman dilini ve kültürünü temsil edebilmek için çeviriye ihtiyaç duymuş
ve bu ihtiyacın giderilmesi için görev verici tarafından yine belirli bir amaç doğrultusunda
çevirmen tercihinde bulunulmuştur. Nasıl ki çevirmen tercihleri belirli bir amaç
doğrultusunda gerçekleşiyor ve aynı zamanda çeviri yaklaşımını belirleyip yansıtıyorsa,
çeviriler de bütüncül çeviri politikasını ve böylece çevirmen tercihlerini yansıtmaktadır.
Tek bir kaynak metnin farklı dönemler ve farklı çevirmenler tarafından yapılan
çevirilerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi de çevirmenlerin çeviri tutumlarını,
estetik kaygılarını, yaratıcılıklarını, edebi yönlerini ve dili kullanma becerilerini
yansıtmaktadır.
Eleştiri ile ilgili yapılan çalışmalara ve eleştiri modelleri ile ilgili yazılan eserlere
bakıldığında eleştirinin bir hata avcılığı ve doğru veya yanlış çeviriyi saptamak olmadığı
özellikle vurgulanmaktadır. Van den Broeck hata avcılığının olsa olsa ancak çeviri
didaktiği için yararlı olabileceği, çeviri eleştirisi için bir temel sunmayacağı görüşündedir
(Van den Broeck, 1985, s. 59). Bunları söylemek bir bakıma çeviri eleştirisinin bir erek
metin değerlendirmesi olduğunu söylemek demektir. Bir kaynak metne ait bir veya
birden fazla çevirilerin olması, bu çevirilerin tek tek veya karşılıklı olarak ele alınıp
değerlendirilmesini mümkün kılar. Aynı kaynak metne ait birden fazla erek metin; birden
fazla çevirmen kimliği ve birden fazla çevirmen kararı demektir. Bu bakımdan aynı
kaynak metne ait farklı erek metinler incelendiğinde çevirmen kararlarının her bir
çeviride farklı olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalırız. Önemli olan değerlendirilmeye
alınan metin birimleri ile bir hata avcılığında bulunmaktan ziyade, erek metnin işlev
gereksinimini karşılayıp karşılamadığı sorusuna cevap verebilmektir.
Çalışmaya konu olan ‘Briefe an Milena’ adlı eser Türkçeye iki farklı dönemde, iki
farklı çevirmen tarafından aktarılmıştır. İki çeviri arasındaki zaman farkı yarım yüzyılı
bulmaktadır. Bu zaman zarfında Türk dilinde olduğu gibi çeviri yaklaşım ve
uygulamalarında da değişimler gerçekleşmiştir. Her iki çevirmenin ‘çeviri’ kavramına
yaklaşımları, yaptıkları çeviri tercihleri, yaşadıkları döneme göre tercih ettikleri sözcük
seçimleri ve dil kullanımları, erek metinler üzerinde yapılan bir incelemeyle ortaya
koyulmuştur. Çeviri salt sözcüklere, cümlelere ya da cümle parçalarına indirgenecek bir
işlem değildir. Ancak bütüncül bir bakış kazanabilmek için, aynı zamanda ‘sistem’in tek
tek parçalarını da göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Dolayısıyla çevirinin
bütünsel ve kapsayıcı bir eylem olduğu unutulmadan metin parçalarının incelenmesiyle,
farklı dönemlerde gerçekleştirilmiş olan çeviriler hakkında bütüncül bir değerlendirme
yapılabilir. Böylece iki çevirmenimizin uyguladıkları mikro stratejiler üzerinden
benimsedikleri makro strateji, bir diğer ifadeyle çeviri yöntemi ve yaklaşımı
saptanabileceği gibi, aynı zamanda erek dilin zaman içerisinde geçirdiği değişimi de
görmek mümkün olacaktır.
4. Briefe an Milena ve Türkçe Çevirileri Hakkında Genel Bilgi
‘Briefe an Milena’ adlı eserde mektupların yazıldığı kişi olan Milena Jesenka ile Kafka
1919 yılının sonbaharında bir toplulukta tanışırlar. Milena’nın Kafka’nın öykülerini
Çekçeye çevirmek istemesi ile başlayan ilişkileri, ikilinin mektuplaşması ile tam üç yıl
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
201
boyunca devam eder. Bu süreç içerisinde mektuplardan da anlaşılacağı üzere iki ya da
üç kez buluşabilirler. Kitap Kafka’nın Milena’ya yazdığı 135 mektuptan oluşmaktadır
2
.
Önceleri arkadaşça başlayan mektuplaşmada, daha sonra Kafka’nın kendisinden on iki
yaş küçük ve evli olan Milena’ya duyduğu aşka tanık olunmaktadır.
Cimcoz’un belirttiğine göre Kafka’nın Milena’ya yazdığı mektupları Milena, 1939
yılında yakın bir arkadaşı olan Willy Haas’a vermiştir. Haas’ın belirttiğine göre tarihsiz
mektupların bir düzene koyulması oldukça zor olmuştur (Cimcoz, 1961, s. 4).
Kafka’nın ‘Briefe an Milena’ adlı eseri ilk olarak 1961 yılında Adalet Cimcoz
tarafından dilimize kazandırılmıştır. Günümüze kadar birçok farklı yayınevi (Can
Yayınları, Koridor Yayıncılık, Yason Yayıncılık,) ve çevirmen (Esen Tezel, İlknur İgan,
Mehmet Ortaç,) tarafından dilimize kazandırılan eserin ilk çevirisi ile Can Yayınlarından
çıkan çevirisi üzerine yapılan bu çalışmada, karşılaştırmalı inceleme sonucunda elde
dilen çeviri birimleri yine karşılıklı olarak incelenecek ve değerlendirilecektir.
Kafka’nın ‘Briefe an Milena’ adlı eseri toplam 135 mektuptan oluşmaktadır.
Cimcoz eserde yer alan 135 mektubun ilk 86’sı içinden 70 mektubu çevirmiş fakat bir
mektubu iki ayrı mektup olarak çevirdiğinden dolayı çeviri esere bu durum toplam 71
mektup olarak yansımıştır. Esen Tezel ise 135 mektubun 134’ünü çevirmiştir. Fakat
Cimcoz 86. mektuba kadar çevirdiği için bu çalışmada ilk 86 mektup içinden seçilen
mektuplara ait metin birimleri incelenecektir.
Tablo 1
İncelenen eserlerin analizi
KM
Ç1-A.C.
Ç2-E.T.
Kitaptaki toplam
sayfa sayısı
309
111
3113
Kitaptaki toplam
mektup sayısı
1354
70
1345
Çalışmada Franz Kafka’nın ‘Briefe an Milena’ adlı eserin orijinal metni olarak
Türkiye’de Karbon Kitaplar tarafından 2018 yılında Almanca olarak yayımlanan kitap
kullanılmıştır. Kitapta künye sayfasının dışında ayrıca Franz Kafka’nın hayatına dair
oldukça kısa bir tanıtım yazısına yer verilmiştir. Kitapta F. Kafka’nın Milena Jesenka’ya
yazdığı toplam 135 mektup bulunmakta ve toplam 309 sayfadan oluşmaktadır.
Adalet Cimcoz’un çeviri eseri Ataç Kitapevi tarafından 1961 yılında basılmıştır ve
111 sayfadan oluşmaktadır. Cimcoz çeviri esere “kitap üstüne” adlı iki sayfalık bir yazı ile
2
Kaynak metin olarak kullanılan kitaba istinaden bu sayı verilmiştir.
3
Sayfa sayısı sadece çevirmen tarafından çevrilen mektupları kapsayan sayfa olarak belirtilmiştir. Çeviri eser
toplamda 393 sayfadan oluşmaktadır.
4
135 mektubun ilk 86 mektubundan 70 tanesi Cimcoz tarafından çevrilmiştir.
5
Kafka’nın 135 mektubunun 134’ü Tezel tarafından çevrilmiştir. 110. Mektup Tezel tarafından çevrilmemiştir.
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
202
başlamış ve bu yazıda gerek Kafka gerek Milena gerekse de eserin nasıl oluştuğuna dair
bilgilere yer vermiştir.
Esen Tezel’in çeviri eseri Can Yayınları tarafından ilk baskısı 2009, çalışmada
yararlanılan 26. baskısı ise 2017 yılında basılmıştır ve çeviri eser, 311 sayfası mektup
çevirileri ile Sonnotlar, Ekler, İlgili Baskıya Dair yazı ve Teşekkür yazısı olmak üzere
toplam 395 sayfadan oluşmaktadır. Tezel “Milena Jesenka” hakkında bilgi verdiği üç
sayfalık bir yazıdan sonra mektupların çevirisine geçmiştir.
5. Bulgular ve Yorumlar
Reiss’ın metin tipi kategorilerinden biri olan anlatımsal metin tipi yazar odaklıdır ve
yazarın ön planda olması, yazarın sanatsal kimliğinin de ön planda tutulmasını
beraberinde getirir. Reiss’a göre (2000, s. 83) yazarın ön planda olması, yazarın eserini
estetik bakış açısıyla sanatsal olarak kurgulamış olmasından ötürüdür. Reiss çeviri
eleştirisi modelinde, metin tipinin yine aynı metin tipi ile çevrilmesi gerektiğini savunur.
Çalışma için seçilen Kafka’nın “Briefe an Milena” eseri metin tipi bakımından Reiss’ın
sınıflandırdığı anlatımsal metin tipi kategorisinde yer almaktadır ve her iki çevirmen
tarafından yine anlatımsal metin tipi kategorisinde yer alan birer çeviri eser
sunulmuştur. Fakat her iki çeviri eser bütünsel olarak değerlendirildiğinde kimi yerlerde
bilgide yanlışlığa sebebiyet verebilecek, kimi yerlerde okurun algılamasını zora
sokabilecek, kimi yerlerde metnin akıcılığını etkileyebilecek metin birimlerinin çeviri
eserlerde yer aldığı görülmektedir. Bulgular kısmında ele alınan örnekler sadece tespit
edilen farklılıklardan birkaç tanesidir.
Değerlendirmeye tabi tutulacak olan örnekler Arbogast’ın da belirtiği gibi erek
metnin okunması esnasında, dikkati çeken metin kısımlarının not edilmesiyle seçilmiş ve
seçim ilkesi, metnin geri kalınında da aynı şekilde uygulamıştır. Elde edilen örneklerin
çalışmada gruplandırılarak sunulması, uygulanan seçim ilkesini göstermek adınadır.
5.1 Cümle Dizimi Temelinde Çeviri Sorunları
1. Örnek, 23. Mektup:
Kafka: “Gewiss, wenn die Krankheit in diesem Stadium ist, kannst Du Deinen
Mann auch zeitweilig nicht verlassen, aber es ist doch wie Du schreibst keine
endlose Krankheit, Du schreibst von einigen Monaten nur, ein Monat und mehr
ist schon vorüber nach einem weiteren wirst Du vorläufig entbehrlich sein.”
(Kafka, 2018, s. 54)
Cimcoz: “Ama kocanı hastaysa bırakamazsın onu; birkaç ay sürecek bir hastalık
diye yazmıştın, bir aydan çoğu geçti bile, artık bırakmakta bir sakınca yok
sanırım.” (Kafka, 1961, s. 87)
6
Tezel: “Şüphesiz hastalık bu aşamadayken kocanı geçici olarak bile
bırakamazsın, ama senin de yazmış olduğun gibi, sonu gelmez bir hastalık değil
6
Metnin anlaşılırlığını sağlayabilmek adına çeviri eserlerden yapılan alıntılarda kaynak metin yazarının değil,
çevirmenlerin adı belirtilmiştir.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
203
bu, sadece birkaç ay demiştin, bir aydan fazlası geçti bile, bir ay daha geçerse,
bir süreliğine uzaklaşabilirsin.” (Kafka, 2017, s. 68)
Öncelikle erek metnin okunduğu ilk aşamada tespit edilen çeviri metin birimlerinin bir
sonraki aşamada kaynak metinde karşılık gelen ilgili metin birimleri ile
karşılaştırılmasında Van den Broeck’in önerdiği modelin ikinci aşaması bu örneğin
değerlendirilmesinde uygunluk arz etmektedir.
Cümlenin geneline bakıldığında Cimcoz’un […] wenn die Krankheit in diesem
Stadium ist, […] yan cümlesini gerek anlamsal gerekse dilbilgisel yönden kaynak
metindeki özgün haliyle aktarmayıp, bu yan cümleyi hastaysa sözcüğüyle aktararak bir
eksiltme stratejisi uyguladığı görülmektedir. Bu eksiltmenin erek metinde anlamsal
yönden bir sakınca oluşturmadığı söylenebilir. İlgili paragrafın diğer cümlelerinde de bu
türden bir eksiltme söz konusudur. Ancak cümlenin devamında yer alan kannst Du
Deinen Mann auch zeitweilig nicht verlassen cümlesini de bırakamazsın sözcüğüyle
karşılamış ve burada anlamsal yönden bir eksiklik ve dolayısıyla da yanlış anlamalara yol
açacak bir durum oluşturmuştur. Kaynak cümlede Milena’nın eşine istinaden eşini bir
süreliğine de olsa bırakamama durumu söz konusuyken, Cimcoz’un çevirisinde erek okur
Milena’nın eşini dönmemek üzere terk etme düşüncesinde olduğu anlamını
çıkartacaktır. Erek okur Milana’nın içinde bulunduğu şartlar hakkında eksik bilgiye sahip
olacaktır. Milena tek bir seçenekten bahsetmemektedir, önünde üç yol bulunduğunu
paylaşır Kafka’yla ve bu üç yoldan ikisi eşini terk etmekle ilgilidir. Bu bakımdan Cimcoz’un
metin birimi çevirisinde Van den Broeck’in de belirttiği gibi isteğe bağlı bir kayma söz
konusudur ve bu kayma metin biriminin anlamsal açıdan farklılaşmasına neden
olmuştur.
Tezel’in çevirisine bakıldığındaysa kendisinin kaynak metin cümlesine sözcüğü
sözcüğüne bağlı kalarak çevirdiği görülmektedir. Tezel’in yazarın biçeminden
uzaklaşmamak adına kaynak metnin dilsel yapısına bağlı kaldığı gözlemlenmektedir.
2. Örnek, 24. Mektup:
Kafka: “… meine Welt stürzt sich ein, meine Welt baut sich auf, sieht zu, wie Du
(dieses Du bin ich) dabei bestehst.” (Kafka, 2018, s. 55)
Cimcoz: “Dünyam yıkılıyor, yeniden kuruluyor, bak bakalım, başının çaresine!
(Buradaki “baş” kendi başım).” (Kafka, 1961, s. 53)
Tezel: “… dünyam yıkılıyor, yeniden kuruluyor, bak bakalım nasıl başa çıkacaksın
(burada “sen” derken kendimi kastediyorum).” (Kafka, 2017, s. 69)
Örnek olarak seçilen cümlenin başı dünyam yıkılıyor, dünyam yeniden kuruluyor
şeklinde iyelik ekini içeren bir anlatıma sahipken, Kafka tüm bunlar olup biterken senin
(buradaki sen ile kastedilen aslında 1. Tekil şahıs, yani kendisidir) nasıl ayakta
kalabildiğini izliyor diye devam ederek kendisinden ikinci tekil şahıs olarak
bahsetmektedir ve cümledeki sen (senin) sözcüğüyle de kendisini kastettiğini parantez
içinde ayrıca not düşerek göstermektedir. Her iki çevirmen de Kafka’nın parantez
içindeki bu açıklamasını dikkate alarak ifadeyi erek metne taşımıştır. Ancak erek okurda
oldukça yadırgatıcı bir etkiye sahip olacak biçimde aktarmışlardır. Cimcoz cümledeki
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
204
Türkçe anlatım zorluğunu kelime oyununa başvurarak aşmaya çalışmıştır. Çeviri eseri
boyunca kaynak metne cümle ve sözcük düzlemde bağlı kaldığı gözlemlenen Tezel bu
örnekte de büyük oranda kaynak metne bağlı kalmıştır. Fakat Kafka’nın kendi benliğine
ve yaşantısına karşı hissettiği yabancılaşmayı aktarabilmek için kullandığı ‘sen’ şahıs
zamirini çevirisindeki cümlede kullanmamış ve kaynak eserdeki duygu durumunu erek
okura yeterince yansıtamamıştır. Sonuç olarak parantez içinde belirtilen açıklama da
anlamsız kalmıştır. Oysa buradaki zorluk bir açımlama ya da ekleme stratejisine
başvurarak aşılabilecek bir zorluktur.
5.2 Anlatım Biçimine Bağlı Özne Değişikliğinin Söz Konusu Olduğu Çeviriler
3. Örnek, 13. Mektup:
Kafka: “Oder richtiger: Du bist gar nicht müde, sondern unruhig, sondern
fürchtest Dich nur einen Schritt zu tun auf dieser von Fuß-Fallen strotzenden
Erde, …” (Kafka, 2018, s.33)
Cimcoz: “Yorgunluk diye adlandırmak doğru değil belki, ama rahat değilim,
korkuyorum. Düşenlerle böbürlenen bir dünyada yaşıyoruz … ” (Kafka, 2017 s.
50)
Tezel: “Daha doğrusu şöyle: Yorgun filan da değilsin, huzursuzsun, bu ayak-
kapanlarla dolu dünyada adım atmaya korkuyorsun, …” (Kafka, 2017, s. 49)
Bu örnekte erek okur Cimcoz’un kendine özgü çeviri stratejisi ve anlatım
üslubuyla karşı karşıya kalmaktadır. Cimcoz bu mektupta genel itibariyle Kafka’nın
üslubunu erek metne yansıtmama eğilimi göstermiştir. Kafka zaman zaman kendisine
yabancılaşarak kendisinden bir yabancıdan bahseder gibi bahsetmekte ve dış gözlemde
bulunmaktadır. Mektubun öznesi Almancada du yani 2. tekil şahıstır. Ancak Cimcoz
Kafka’nın anlatım biçimini bu örnekte de görüldüğü üzere birinci tekil şahsa
dönüştürmüştür. Tezel ise kaynak metin üslubunu mümkün olduğunca korumaya
çalıştığı çevirisinde, bahse konu olan kısmı kaynak metin odaklı çevirerek ikinci tekil şahıs
anlatımı kullanmıştır.
Ayrıca mektupta yer alan […] sondern fürchtest Dich nur einen Schritt zu tun auf
dieser von Fuß-Fallen strotzenden Erde, […] cümlesini Cimcoz uyarlama boyutunda
dönüştürmüş ve Düşenlerle böbürlenen bir dünyada yaşıyoruz olarak çevirmiştir. Aynı
zamanda eksiltme stratejisini de uygulayarak Almanca Fuß-Fallen sözcüğünü ve anlamını
erek metne taşımamıştır. Tezel ise bu cümleyi […] bu ayak-kapanlarla dolu dünyada
adım atmaya korkuyorsun, […] şeklinde çevirmiştir. Yapılan çeviri tercihleri iki
çevirmenin genel eğilimlerini de göstermektedir. Cimcoz’un eğilimi uyarlama yapma
yönünde bir çeviri stratejisiyken, Tezel’in çevirisi kaynak odaklılık eğiliminde ve hatta
kimi noktalarda yabancılaştırmaya vardıracak boyutta sözcüğü sözcüğüne çeviri
stratejisidir.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
205
5.3 Sözcük Düzeyinde Ortaya Çıkan Çeviri Sorunları
4. Örnek, 5. Mektup:
Kafka: “Nur wie Sie dann zwischen den Kaffeehaustischen weggingen, Ihre
Gestalt, Ihr Kleid, das sehe ich noch.” (Kafka, 2018, s. 6)
Cimcoz: “… pastanede, masaların arasında geçip gidişinizi çok iyi anımsıyorum.
Biçiminizi, giyişinizi görür gibiyim.” (Kafka, 1961, s. 5)
Tezel: “Sadece kafe masalarının arasında geçip gidişiniz, görünüşünüz,
elbiseniz, bunlar gözümün önünde…” (Kafka, 2017, s. 21)
Çevirmenler sözcük seçimleriyle erek okurun imgelemesini de
belirleyebilmektedir. Örnekte yer alan Kaffeehaustische sözcüğünün erek dile
aktarımında da böyle bir yönlendirme söz konusudur. Kaffehaus sözcüğü bağlama ve
zamana göre Türkçede farklı sözcüklerle karşılanabilmektedir. İki farklı dönemde ilgili
metnin çevirisini yapan çevirmenlerde de bu durum gözlemlenmektedir. Erek metnin
oluşturulduğu zaman dilimi dikkate alındığında o yıllarda Avrupa’daki cafe kültürünün
Türkiye’de erek kültür dizgesinde henüz oluşmadığından Cimcoz bu ifadeyi pastane
sözcüğü ile taşımıştır. Ayrıca kaynak metinde geçen Kleid sözcüğünü isim olarak almayıp,
giyinmiş olmak eylemi ile ifade ederek bir anlamda belki giyim tarzını belki de fiziki yapısı
ve giymiş olduğu kıyafetler arasındaki uyumu vurgulamak istediğinden, daha genel bir
sözcük kullanımı tercih etmiştir. Cümle temelinde çeviri birimi incelendiğinde Cimcoz’un
cümle dizilimi açısından da yeniden düzenleme (Berk & Meriç, 2005, s. 33) stratejisi
izlemiş olduğu görülmektedir. Günümüzde ise gençlerin bir araya geldiği mekanlar
pastaneden ziyade cafelerdir. Bu yönüyle Tezel’in çevirisi Türk toplumunun değişim ve
dönüşümünü yansıtmaktadır. Çevirisinde kafe sözcüğünü kullanarak ödünçleme çeviri
stratejisini uygulayan Tezel Kaffeehaustisch sözcüğünü Türkçeye kafe masası isim
tamlaması olarak çevirmiş ve bu da çevirmenin kaynak odaklı bir çeviri stratejisini
benimsediğini göstermektedir. Aynı yaklaşım cümle içerisinde geçen Kleid sözcüğünün
Türkçeye aktarımında da görülebilmektedir. Sözcüğün ilk anlamı olan elbise sözcüğü ile
tercüme edilmesi, çevirmenin kaynak odaklı bir düşünce ile çevirisini ilerlettiğini
göstermektedir.
5. Örnek, 4. Mektup:
Kafka: “…, auch den Dank für das Heft, das mich rührt und beschämt, traurig
macht und freut.” (Kafka, 2018, s. 9)
Cimcoz: “…, defter için teşekkürü de yarına bırakıyorum, dokundu bana,
utandırdı beni, ama sevindirdi de.” (Kafka, 1961, ss. 8-9)
Tezel: “…, beni duygulandıran ve utandıran, üzen ve sevindiren dergi için
edeceğim teşekkür de.” (Kafka, 2017, s. 23)
Bir diğer dikkat çeken çeviri ise Das Heft sözcüğünü Cimcoz’un çevirisinde bağlamı
dikkate almayarak sözcüğün birinci karşılığını alarak defter şeklinde, Tezel’in ise bağlamı
göz önünde bulundurarak dergi şeklinde çevirmesidir. Özellikle 3. Mektupta Milena’nın
yaptığı çeviriler ile ilgili verilen bilgiler ve daha sonraki mektuplar düşünüldüğünde
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
206
burada Das Heft ile bir dergi, fasikül ya da nüshanın kastedildiği anlaşılmaktadır. Fakat
burada Heft ile Milena’nın yaptığı çevirilerin manuskripti kastediliyor da olabilir. Kaynak
metin bir bütün olarak ele alındığında bu cümlede Heft ile kastedilen bir dergi de olabilir,
Milena’nın yaptığı çevirilerin bir ön çalışması olan bir defter de olabilir. Dolayısıyla Heft
sözcüğü için her iki çevirmenin tercih ettiği karşılık kabul edilebilirdir (Toury, 1995). Fakat
birbirinden tamamen farklı iki sözcük kullanılmış olması Türkçe ve Almanca dilleri
arasındaki imgelem ve anlamsal farklılıkları gözler önüne sermektedir.
6. Örnek, 9. Mektup:
Kafka: “[…] ich hätte es über alle Hindernisse hinweg auf dem Liegestuhl nicht
ausgehalten und wäre einen Tag später in Ihrem Zimmer gestanden.” (Kafka,
2018, s. 19)
Cimcoz: “[…] ne yapar yapar, bütün engelleri hiçe sayar, yattığım yerden fırlar,
odanızda alırdım soluğu.” (Kafka, 1961, s. 49)
Tezel: “[…] bütün engellere rağmen şezlongumda daha fazla oturamaz, ertesi
gün soluğu odanızda alırdım.” (Kafka, 2017, s. 35)
Cimcoz Türkçe karşılığı şezlong olan Liegestuhl sözcüğünü çevirisine almayıp bunu
yattığım yerden betimlemesiyle erek okura sunmuştur. Cimcoz’un izlediği stratejiyi
adlandırmak oldukça güçtür. İlk bakışta kısaltma stratejisi olarak değerlendirilebilecek
gibi görünse de kısaltma stratejisinde kaynak metindeki ifadenin göreli olarak daha kısa
bir hale getirme işlemi […] (Berk & Meriç, 2005, s. 33) söz konusudur. Ancak burada tam
tersi bir durum söz konusu olup tek bir sözcükle (şezlong) karşılanabilecekken yattığım
yerde denilerek bir uzatma meydana gelmiştir. İkinci akla gelen durum ise çevirinin
yapıldığı tarih göz önünde bulundurularak şezlong sözcüğünün henüz toplumda yaygın
olarak bilinmiyor olma ihtimalidir ve Cimcoz çevirisinde bir yabancılaştırma etkisi
yaratmamak adına Fransızcadan ödünçleme yoluyla alınan şezlong sözcüğünü kullanmak
istememiş olmasıdır. Çünkü aynı sözcük Kafka’nın 11. ve 14. mektuplarında da
bulunmaktadır ve Cimcoz 11. Mektuptaki Liegestuhl sözcüğünü açılır kapanır sandalya,
14. mektuptaki Liegestuhl sözcüğünü ise uzun iskemle olarak Türkçeye aktarmıştır.
Cimcoz’un çeviri tercihinin okurun zihninde belirsiz ya da eksik bir durum yaratma
ihtimali vardır. Almanca metindeki Liegestuhl sözcüğü ile özel bir durum, bağlam
oluşmaktadır. Kafka’nın bahçe ya da balkonda istirahat ettiği bağlamından uzaklaşma
durumu söz konusu olabilmekte ve Kafka’nın yatağında ya da koltuğunda yatıyor olduğu
imgesinin oluşma ihtimali doğmaktadır. Cimcoz bu eksikliği bahçede ya da balkonda
sözcüklerini ekleyerek giderebilirdi. Ancak dikkatli okur gerek ilgili mektuptan gerekse
önceki mektuplardan buradaki eksikliği doldurmakta güçlük yaşamayacaktır. Cümlenin
tamamı dikkate alındığında Cimcoz’un cümleyi sık sık başvurduğu yeniden düzenleme
stratejisine göre aktardığını söylemek doğru olacaktır.
Tezel’in çevirisinde bugünün dilsel imkânı doğrultusunda Liegestuhl sözcüğü
şezlong’ sözcüğü ile sunulmakta ve çevirmen kaynak odaklılık yaklaşımına bağlı
kalmaktadır. Cümlede göze çarpan değişiklik sözcüğe iyelik ekinin getirilmiş olmasıdır.
Cümlede yer alan zaman zarfına çevirisinde yer veren çevirmen, tıpkı Cimcoz gibi soluğu
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
207
bir yerde almak deyimini kullanarak bir yere hemen gitmek anlamını çevirisinde
vermiştir.
7. Örnek, 26. Mektup:
Kafka: “In diesen Wachträumen besteht Wien nur aus einem kleinen stillen
Platz, die eine Seite bildet Dein Haus, gegenüber ist das Hotel in dem ich
wohnen werde, links davon steht der Westbahnhof, in dem ich ankomme, links
der Franz Josefs Bahnhof, von dem ich wegfahre, ja und im Erdgeschoss meines
Hauses ist freundlicher Weise noch eine vegetarische Speisestube, in der ich
esse, …..” (Kafka, 2018, s. 60)
Cimcoz: “[…] Kendi yarattığım bir Viyana vardır kafamda; […] Yarattığım bu
Viyana küçük sessiz bir alandır yalnız. Alanın bir yanında senin evin, evinin
karşısında kalacağım otel; solda Batı Demiryollarının istasyonu, o istasyona
ineceğim Viyana’ya geldiğimde; Franz Josef istasyonu onun solunda, ayrılırken
de bu istasyondan bineceğim tren Kaldığım otelin bodrumunda yalnız sebze
pişiren bir de lokanta vardır: Ağzıma et koymadığıma göre, yemeklerimi orada
yiyebilirim, …” (Kafka, 1961, s. 43)
Tezel: “Bu hayallerde Viyana yalnız küçük, sessiz bir meydandan oluşur, bir
tarafta senin evin vardır, karşısında ise benim kalacağım otel, onun solunda
şehre geldiğim Batı İstasyonu, solda şehirden ayrılacağım Franz Josef İstasyonu,
evet ve ne hoştur ki evimin altında sebze yemekleri yapan bir lokanta, orada
yemek yiyorum, …” (Kafka, 2017, ss. 73-74).
Cümledeki Wachträumen sözcüğünü Cimcoz çevirisine taşımayıp, cümleyi
yeniden düzenleme ihtiyacı hissederek Kendi yarattığım bir Viyana vardır kafamda
şeklinde dolaylı bir anlatıma başvurmuş ve kafamda yarattığım sözcük grubuyla
aktarmıştır. Tezel ise çevirisinde bu sözcüğü hayal ile karşılamıştır. Oysa Wachträumen
sözcüğünün Türkçe karşılığı olan gündüz düşlerinin tercih edilmesiyle çeviride anlamsal
bir kaymanın önüne geçilme imkânı bulunmaktadır. Hayal ile gündüz düşleri çok farklılık
içermemekle birlikte, iki durum eşit değildir. Üstelik hayal sözcüğünün tercih edilmesi
mektupta yaratılmak istenen etkiden de uzaklaştırmaktadır erek metni. Bu durum
sadece Tezel çevirisi için değil, Cimcoz çevirisi için de geçerlidir. Cimcoz da kafamda
yarattığım ifadesi ile hayal durumunu işaret etmekte ve düş sözcüğünün çağrıştırdığı
istenilen, arzu edilen durumu vurgulamakta yetersiz kalmaktadır.
Kafka düşlerindeki Viyana’da konakladığı yerin otel olduğunu bildirir, ancak
mektubun devamında burasını meines Hauses, yani evim olarak niteler. Cimcoz Kafka’nın
anlatımındaki bu adlandırma değişikliğini çevirisine yansıtmaz ve Kafka’nın evim olarak
açıkladığı oteli yine otel olarak çevirir. Tezel ise kaynak metinde yazılı olanı aktarır ve
evim olarak çevirir.
Bir diğer gözlemlenen nokta ise mektupta geçen Erdgeschoss sözcüğünün,
çevirmenlerin farklı tercihlerde bulunarak çevirdikleridir. Cimcoz Erdgeschoss sözcüğünü
bodrum sözcüğü ile karşılayarak kaynak metinde kastedileni tam olarak
karşılayamamıştır ve hatta anlamsal açıdan bir kayba bile neden olduğunu söylemek
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
208
mümkündür. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğünün
7
(t.y.) açıklamasına göre
bodrum sözcüğü Bir yapının yol düzeyinden aşağıda kalan bölümü anlamına sahiptir.
Duden
8
’in (t.y.) açıklamasına göre Erdgeschoss sözcüğü genellikle hemzeminde bulunan
kat, bir başka ifadeyle zemin kat anlamında kullanılmaktadır. Gerek Türkçe gerek
Almanca sözlüklerinde bulunan açıklamalara bakıldığında, gerekse Kafka’nın mekân
betimlemesi dikkate alındığında bodrum tercihinin uygun düşmediği anlaşılmaktadır.
Çeviri boyunca kaynak odaklı bir yaklaşım sergilediği görülmüş olan Tezel’in ise ilgili
sözcüğü çeviri cümlesine almadığı ve bunu evimin altında olarak tarif ettiği
görülmektedir. Tezel’in bu sözcüğü almamasına bir neden olarak Cimcoz’un düştüğü
hataya düşmemek olarak açıklanabilecekken, bir başka neden olarak da bu ifade
biçimiyle erek kültürde daha sık karşılaşılması olabilmektedir. Ancak daha önce de
belirtildiği gibi Tezel çevirisinde sık sık yabancılaştırıcı bir etki yaratacak çeviri
stratejilerine başvurduğundan, öne sürülen ikinci nedenin geçerliliği oldukça düşük bir
ihtimaldir.
8. Örnek, 30. Mektup:
Kafka: „Ich sah heute einen Plan von Wien.“ (Kafka, 2018, s. 72)
Cimcoz: „Bugün Viyana’nın planını gördüm.” (Kafka, 1961, s. 55)
Tezel: „Bugün bir Viyana haritasına baktım.” (Kafka, 2017, s. 85)
Çeviri esnasında çevirmenlerin karşılaşabileceği tuzaklardan (Falsche Freunde)
biri biçimsel eşdeş sözcüklerdir (bkz. Berk & Meriç, 2005, s. 39). Cimcoz da çevirisinde
biçimsel olarak eşdeş olan sözcüklerden birinin tuzağına düşmüştür ve Almanca Plan von
Wien ifadesini Viyana’nın planı diye çevirmiştir. Oysa Almanca ifadenin Türkçe karşılığı
Tezel’in de aktardığı şekliyle Viyana haritasıdır. Aynı zamanda Cimcoz’un ‘von’ edatını
karşılamak için Türkçede aidiyet bildiren ek kullanması da bir anlatım bozukluğuna yol
açmıştır.
9. Örnek, 33. Mektup:
Kafka: “Dienstag ist glaube ich Feiertag, vielleicht ist das Postamt, wohin ich Dir
dann aus Wien telegraphieren oder Rohrpost schreiben will geschlossen.”
(Kafka, 2018, s. 77)
Cimcoz: “Yanılmıyorsam Salı günü bayram, mektup ya da telgraf eline
geçmeyebilir.” (Kafka, 1961, s. 57)
Tezel: “Yanılmıyorsam Salı günü bayram, Viyana’ya gelince sana telgraf
çekeceğim ya da pnömatik posta göndereceğim postane belki kapalıdır.” (Kafka,
2017, s. 89)
Türkçe karşılığı pnömatik posta olan Rohrpost sistemi Türk kültürünün yabancı
olduğu bir iletişim ağıdır. Cimcoz eserin çevirisinde benimsediği erek kültür odaklı bir
çeviri yaklaşımına uygun şekilde tutarlı davranmış ve Türk kültür dizgesine yabancı olan
7
https://sozluk.gov.tr, Erişim tarihi 30.07.2022
8
https://www.duden.de/rechtschreibung/Erdgeschoss, Erişim Tarihi 30.07.2022
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
209
bu kültür olgusuna çevirisinde yer vermemiş Rohrpost sözcüğünü genelleştirerek ya da
yansızlaştırma stratejisi olarak da adlandırılabilecek bir çeviri stratejisini izleyerek
mektup olarak aktarmıştır. Cimcoz aynı cümlede eksiltme stratejisi uygulayarak wohin
ich Dir dann aus Wien ilgi cümlesini erek metnine almamıştır. Ancak bu eksiltmenin
eserde herhangi bir anlamsal eksikliğe yol açtığı söylenemez.
Tıpkı Cimcoz gibi Tezel de kendi benimsediği kaynak kültür odalı çeviri tutumuna
uygun bir çeviri gerçekleştirerek ilgili posta sistemi hakkında bilgi sahibi olmayan erek
okura yabancılaştırıcı bir çeviri sunmuştur.
10. Örnek, 38. Mektup:
Kafka: “…. Der erste so traurig, trauriges Bahnhofgesicht, traurig nicht so sehr
wegen seines Inhalts, als weil er veraltet ist, alles das schon vorüber ist, der
gemeinsame Wald, die gemeinsame Vorstadt, die gemeinsame Fahrt. … ”
(Kafka, 2018, s. 83)
Cimcoz: “… Cuma günkü üzüntülü, istasyondaki yüzün gibi … bu üzüntü
yazdıklarından ötürü değil, o günlerin geçmiş olmasından geliyor, belli. O yollar,
bindiğimiz taşıtlar, içine daldığımız orman yok artık.” (Kafka, 1961, s. 60)
Tezel: “… İlki çok hüzünlü, istasyondaki yüzün gibi, bu hüzün içindekilerden çok,
eskimiş olmasından kaynaklanıyor, hepsi geçmişte kaldı, beraber ormana
gidişimiz, kenar mahallelerde beraber dolaşmamız, beraber yürüyüşümüz.”
(Kafka, 2017, s. 94)
Bu örnekte Kafka’nın demek istediğini bağlam üzerinden değerlendirerek
Türkçede yeniden ifade eden Cimcoz, bu açıdan kaynak metnin cümle yapısından
uzaklaşmış fakat cümlenin kaynak dizgede oluşturduğu anlamı erek dizgeye
taşıyabilmiştir. Örneğin Vorstadt sözcüğünü yollar kelimesi ile karşılamış ve imgelem
olarak bir eksilme söz konusu olsa da metnin akıcılığını korumuştur. Aynı sözcüğü Tezel
kenar mahalle sözcüğü ile karşılamıştır. Sözcük günümüzde genelde yoksul kişilerin
ikamet ettiği gecekondu bölgesi için kullanılmaktadır, fakat Kafka’nın burada Vorstadt ile
vurgulamak istediği Milena ile gözlerden uzak yaptığı gezintilerdir, dolayısıyla şehir
merkezine uzak yerlerde yaptıkları gezintiler. Tezel’in genel çeviri tutumu bu örnekte de
gözlemlenebilmektedir. Kaynak metne sözcüğü sözcüğüne bağlı kalarak yaptığı çeviride
ilk göze çarpan ise veraltet sıfatını sözcüğün ilk anlamı olan eskimiş sözcüğü ile vermiş
olduğudur. Fakat Kafka’nın burada kastettiği bağlamdan da anlaşılacağı üzere geçmiş
yani geçmişte kalmış olmasıdır. Tezel’in ilgili cümlede kaynak metne bağlı kalmaktan
dolayı bağlama ve akışa uygun sözcük tercihinde bulunamadığı görülmektedir. Aynı sıfat
Cimcoz tarafından kaynak metindeki bağlamdan oluşan anlama istinaden Türkçeye
aktarılmıştır.
5.4 Anlamsal Düzeyde Ortaya Çıkan Çeviri Sorunları
11. Örnek, 10. Mektup:
Kafka: “… denn im Norden wärmen sie und im Süden geben sie Schatten”
(Kafka, 2018, s. 22)
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
210
Cimcoz: “... çünkü Doğuyu ısıtır. Kuzey’i gölgelendirirlermiş!” (Kafka, 1961, s.
33)
Tezel: “…çünkü kuzeyde ısıtır, güneydeyse gölge yaparlar” (Kafka, 2017, s. 38)
Kafka, yerkürenin kuzeyinin soğuk güneyinin ise sıcak olmasından, aynı zamanda
bir evin kuzey cephesinin daha serin güney cephesininse daha sıcak olduğundan yola
çıkarak, kuzeyde ısıtır, güneyde ise gölge sağlar benzetmesiyle şişmanların ve/ya
şişmanlığın yararlarından bahseder. Tezel’in çevirisinde kaynak odaklılık yaklaşımı
benimsenmiş olduğundan gerek anlamsal yönden gerekse dilbilgisel açıdan bir eksiklik
oluşmamıştır. Fakat Cimcoz’un cümlesinde anlamsal yönden kayma söz konusudur
çünkü çeviride doğunun sahip olduğu iklimi sağlayanın, şişmanlık olduğu anlamı ortaya
çıkmaktadır. Bir nevi iklimi belirleyen şişmanlıktır. Ayrıca Norden sözcüğünü çevirisinde
doğu olarak alan Cimcoz Süden sözcüğünü ise kuzey olarak çevirmiştir. Cimcoz sözcükleri
anlamları bakımdan tamamen farklı yön ifadeleriyle Türkçeye aktararak bilgide yanlışlığa
sebebiyet vermiştir.
12. Örnek, 37. Mektup:
Kafka: “Morgen schicke ich Dir den Vater-Brief in die Wohnung, ..” (Kafka, 2018,
s. 81)
Cimcoz: “Yarın sana babama yazdığım mektubu göndereceğim, …” (Kafka,
1961, s. 60)
Tezel: “Baba mektubunu yarın senin evine göndereceğim,…” (Kafka, 2017, s. 93)
Daha önceki mektuplardan Kafka’nın babasına bir mektup yazdığı ama bunu
babasına henüz göndermediği, bu mektubu Milena’ya göndereceği ve böylece
Milena’nın onu biraz daha yakından tanıyabileceği bilinmektedir. Bu nedenle Cimcoz
babama yazdığım mektup ifadesiyle Kafka’nın neyi kastettiğini, ne demek istediğini daha
iyi ifade edebilmişken, Tezel kaynak metne bağlı kalma tutumundan dolayı Türkçede
anlamsal bakımdan net bir ifadeye sahip olmayan bir cümle dizilimini tercih etmiştir.
Kafka’nın 1919 yılında kaleme aldığı Brief an den Vater (Babaya Mektup) adlı
eseri, babası Hermann Kafka ile arasında 1919 yılında yaşamış olduğu bir çatışmaya
dayanmaktadır (Sunar, 2009, ss. 32-33). Çevirilerden yola çıktığımızda Cimcoz’un der
Vater-Brief ‘i babama yazdığım mektup ifadesi ile tam olarak verebildiğini, Tezel’in ise
çeviriyi yaparken önceki mektuplarda Kafka’nın babasına mektup yazdığı bilgisini gözden
kaçırdığı ve yine Tezel’in çevirisini 2009 yılında yaptığı göz önüne alındığında Kafka’nın
Briefe an Vater eserini göz ardı ettiğini söylemek mümkündür. Bu noktada çevirmenin
çevirdiği alan (Kautz, 2002, s. 20) ve eğer çevirdiği eser özellikle bir edebi eser ise, yazarın
diğer eserleri hakkında detaylı bilgiye sahip olmasa da haberdar olmasının yapacağı
çeviri için ne derece önemli olduğu somut bir örnek üzerinden görülmektedir. Tezel
benimsemiş olduğu makro strateji bağlamında bu çevirisini ‘babaya mektup” biçiminde
gerçekleştirebilirdi. Böylece ‘baba-mektup’ ifadesinin oluşturabileceği ‘önemli, ağır
mektup’ anlamının önüne de geçilebilirdi.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
211
13. Örnek, 38. Mektup:
Kafka: “Um 6:30 und kommt um 11 Uhr Vormittag an.” (Kafka, 2018, s. 85)
Cimcoz: “sabah 5:30’da bir tren varmış, on birde Viyana’da oluyormuş.” (Kafka,
1961, s. 62)
Tezel: “Altı buçukta kalkıyor, on birde varıyor.” (Kafka, 2017, s. 97)
Çeviri cümleleri öncelikle zaman kipi bakımından incelenmek istendiğinde kaynak
metin birimi şimdiki zamanda yazılmış olmasına rağmen Cimcoz’un çeviriyi rivayet
birleşik zamanda, Tezel’in ise şimdiki zamanda yapmış olduğu görülmektedir. Ayrıca
günlük konuşma dilinde her ne kadar toplu taşıma için kalkmak sözcüğü kullanılsa da
yazı dilinde toplu taşımlar için kullanılan sözcük hareket etmektir. Tezel kalkmak ve
varmak sözcükleri ile erek alıcının yadırgamayacağı bir çeviri tutumu izlemiştir. Cimcoz
ise Tezel’e nazaran daha serbest bir çeviri stratejisi izlemiştir. Her iki çeviri Toury’nin
(1995) çeviriye dair betimsel yaklaşımı göz önüne alındığında kabul edilebilir çeviri olarak
değerlendirilebilir.
Bu örnekte göze çarpan bir diğer nokta ise saatlerin çevirisidir. Almancanın resmi
ve gayri resmi saatlerinin çeviri konusunda nasıl kafa karışıklığına sebebiyet verebileceği
görülmektedir. Almancada buçuk ifadeleri günlük yaşamda gerçekte olan saatten bir
saat ileriyi belirtir, bir başka deyişle saat altı buçuksa (06:30) bu saat dilimi sözlü
konuşmalarda yedi buçuk (halb sieben) olarak ifade edilir. Dijital saat olarak
adlandırdığımız 06:30, yani altı otuz (sechs Uhr dreißig) ifadesi resmi saat söylemidir.
Kafka mektubunda saati yazılı olarak altı buçuk şeklinde değil, resmi biçiminde (6:30)
ifade etmektedir. Bu durumda öncelikle Cimcoz’un çeviri tercihinin hatalı, Tezel’in
tercihinin ise doğru olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Çünkü Kafka 6:30 olarak resmi
şekilde bir saat ifadesi kullanmış olmasına rağmen Cimcoz saati konuşma dilinde ifade
edildiği şekliyle çevirmiştir ve çevirmen kararının kaynak metin birimi ile erek metin
birimi arasında bir tutarsızlığa neden olduğu görülmektedir. Ancak bir sonraki mektupta
Kafka yine saatlere değinmekte ve bu durumda da tam tersi bir sonuç ortaya
çıkmaktadır.
14. Örnek, 39. Mektup:
Kafka: “Bis 09:30 war ich mit dem Mädchen beisammen, um 9 hatte Max
angesagt, sind wir bis 01:30 herumgegangen.” (Kafka, 2018, s. 87)
Cimcoz: “Akşam sekiz buçuğa kadar kızla dolaştım- Max dokuzda gelirim
demişti- gece yarıma kadar da Max’la gezdik.” (Kafka, 1961, s. 63)
Tezel: “sekiz buçuğa kadar kızla beraberdim, dokuzda Max geleceğini haber
verdi, yarıma kadar da onunla gezdik.” (Kafka, 2017, s. 98)
Amman’a (1990, s.212) göre gerek kaynak metin gerek erek metin, metin içi
tutarlılık bakımından incelenmeli ve değerlendirilmelidir. Bu örnekte görüldüğü gibi
Cimcoz saatlerin çevirisi konusunda tutarlılık göstermiş ve Kafka’nın saat ifadelerini bir
önceki mektupta olduğu gibi günlük, bir diğer ifadeyle gayri resmi saat söylemine uygun
olarak çevirmiş ve bir anlamda sözel kalıbı yazılı ifadeye taşımıştır. Tezel’in çevirisindeyse
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
212
tutarsızlık söz konusudur. Çünkü Tezel bir önceki örnekte 6:30 olan ifadeyi altı buçuk
olarak çevirmiş, fakat bu mektupta 9:30 ifadesini sekiz buçuk olarak çevirmiştir. Ayrıca
Kafka’nın bu mektubunda kendisinin dijital saat yazımını günlük saat ifadeleri için de
kullandığı görülmektedir. Kafka arkadaşı Max’tan on iki buçukta ayrılmış ve saat gece
birde Milena’ya mektubunu yazmıştır. ‘Milena’ya Mektuplar’ adlı eser her ne kadar
edebi bir eser olarak alımlansa da aynı zamanda Kafka’nın hayatına dair gerçekleri de
yansıtmaktır. Bu anlamda bilgilendirici metin türü özelliklerini de taşımaktadır. Eseri
Kafka’nın hayatı hakkında bilgi edinmek amacıyla inceleyecek bir araştırmacı için bu
eserin estetik yönü ikinci plana düşerek, bilgilendirici yönü öne çıkacaktır. Yapılan çeviri
bu bakış açısına göre değerlendirildiğinde Kafka’nın yaşamına dair verilen bilginin eksik
aktarılmasından ziyade, hatalı bilgiye yol açacak bir aktarımın gerçekleştiği söylenebilir.
Ayrıca Tezel’in çevirisinde sanki Max geleceğini ancak saat dokuzda haber vermiş
gibi bir anlam çıkmaktayken, Cimcoz’un çevirisinde Max’ın saat dokuzda geleceğini daha
önceden bildirmiş anlamı çıkmaktadır. Kaynak metinde kullanılan zaman Plusquam
Perfekt, yani daha önce yaşanan bir durum söz konusudur. Kullanılan zaman kipinden
yola çıkıldığına Cimcoz’un çevirisinin kabul edilebilir olduğunu söylemek mümkündür.
6. Sonuç
Çevirmen, edebi metinlerin çevirisinde sanatsal bir eylem gerçekleştirmekte ve
dolayısıyla bir sanat eseri ortaya koymaktadır. Çünkü bir edebi eser ne sıradan bir dil
kullanımına ne sözcük seçimine ne de cümle dizimine sahiptir. Ve çevirmene düşen
görev, ilgili edebi eseri sanatsal dil kullanımıyla erek dilde ortaya koyarak yeniden
yaratım süreci gerçekleştirmektir. Modern Alman Edebiyatının en büyük
temsilcilerinden olan Franz Kafka gibi bir yazarın eserini dilimize kazandırırken, Kafka’nın
özgün eserde kullandığı dili, eserin estetik boyutunu, eserde çizdiği dünyayı Türkçede
verebilmek, onun biçemini korumak, çevirmenin en büyük sorumluluklarından biridir.
Bu çalışmada 20. yy’ın önde gelen yazarlarından biri olan F. Kafka’nın Briefe an
Milena adlı eserinin Türkçe çevirilerine karşılaştırmalı olarak yer verilmiştir. Öncelikle her
iki çeviri eserin ve daha sonrasında özgün eserin baştan sona okunarak ve bir sonraki
adımda çeviri eserlerdeki çeviri sorunlarının özgün eserle karşılaştırılarak tespit
edilmesinin amaçlandığı bu çalışmada elde edilen örnekler kültürel, sosyolojik,
dönemsel gibi farklı boyutlardan incelenmeye ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Seçilen
örneklerin değerlendirilmesi sonucunda Adalet Cimcoz’un çeviri eserin kaleme alındığı
dönem içerisinde bütünsel olarak değerlendirildiğinde Eser Tezel’e nazaran erek odaklı
bir çeviri yaptığı, kimi cümleleri böldüğü, erek okuyucunun yabancı olarak algılamayacağı
bir dile dönüştürdüğü söylenebilir. Buna karşın Eser Tezel’in kaynak metne gerek söz
dizimi gerek anlamsal bakımdan bağlı kaldığı ve bu nedenle Türk dilinin dilsel ve anlamsal
sınırlarını ve olanaklarını zorladığı ifade edilebilir. Tezel’in çevirisiyle erek okur
karşısındaki metnin kendi kültürü içerisinde doğmadığı ve farklı bir kültürün ürünü
olduğunu fark edebilmektedir. Cimcoz’un çevirisinde erek okur alışık olduğu biçem ve
söylem türleriyle daha fazla karşı karşıya kalmaktadır.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
213
Burada yer verilmeyen fakat çeviri eserler bir bütün olarak değerlendirilip,
mektupların geneli göz önüne alındığında Cimcoz’un çevirilerinde dönemin dil
politikasının izlerinin bulunduğu ve sözcük tercihlerini daha çok Türkçe dilinden yaptığı
(ör: yin), Tezel’in ise zaman içerisinde toplumun dil kullanımına yerleşmiş olan sözcükleri
tercih ettiği görülmektedir (Ör: Arapça: vücut). Sözcük seçimi bağlamında Cimcoz’un
çevirisi erek dilde geçerli bir seçim olmasına rağmen bugün okunduğunda okuyucuların
kimi sözcüklerin anlamı için sözlüğe ihtiyaç duyacakları söylenebilir. Buna karşın Arapça
sözcük seçiminde bulunan Tezel’in çevirisi ise bu bağlamda daha anlaşılırdır. Çünkü
günümüz Türkçesinde bazı kelimelerin her ne kadar Türkçe karşılığı olsa da
kullanılmadıklarından dolayı yadırgatıcı bir etki bıraktığı, Arapça gibi yabancı dil kökenli
sözcüklerin ise toplum tarafından kabul gördüğü için daha anlaşılır olduğunu söylemek
mümkündür.
Ayrıca Cimcoz çeviri eserinde erek dil ve kültüre, dolayısıyla okura daha yakın bir
noktada durarak bir çeviri yapmış olmasına rağmen bugünün Türkiye’sinde
okunduğunda çevirmenin çeviri eserde görünür olduğu söylenebilir. Öte yandan Tezel’in
kaynak metin yazarına daha yakın bir noktada durarak ve bu bakımdan kaynak metne
bağlı kalarak bir çeviri stratejisi izlemesi ise L. Venuti’nin (2008) bakış açısıyla
değerlendirildiğinde çevirmeni çeviri eserinde görünür kılmaktadır.
Çevirmenlerin dil ile ilgili seçimlerindeki farklılıklar ile üslup bakımından sahip
oldukları farklılıklar üzerinden hareketle erek metni nasıl şekillendirdiklerini ortaya
koymayı amaçlayan bu çalışmada araştırmaya konu olan çeviri eserlerden ele alınan
örneklerin incelenmesi ve değerlendirilmesinde doğru ya da hatalı çeviri tutumunun
aranmasından ziyade, neden ve nasıl yapıldığı üzerinde durulmaya çalışılmış ve elde
edilen bulgular ve çalışmaya alınamayan diğer örnekler de göz önüne alındığında, her iki
çeviri eserde de çevirmenlerin kimi zaman kaynak metne bağlı kalma çabasında ötürü
kimi zaman özgün eseri anlayamamasından ötürü çeviri sorunlarının ortaya çıktığı
gözlemlenmiştir.
_______________________________________________________________________
Yazar Katkıları
Birinci Yazar: Nesrin Şevik %50 (Literatür Taraması, Veri Analizi/Yorumlama)
İkinci Yazar: Ayla Akın %50 (Çalışma Konsepti/Tasarım, Veri Toplama, Düzenleme)
Çıkar Çatışması: Yazarlar çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar bu çalışma için finansal destek almadığını beyan etmiştir.
_______________________________________________________________________
Kaynakça
Aksoy, B. (2001). Çeviride çevirmen seçimleri ışığında çeviri eleştirisi, Hacettepe Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Dergisi, 18(2), 1-16.
Amman, M. (1990). Anmerkung zu einer theorie der übersetzungskritik und ihre praktischen
anwendung, TEXTconTEXT,3/4, 209-250
Berk, Ö. (2001). Ulusların ve ulusal kimliklerinin oluşturulmasında çeviri yöntemlerinin rol ve işlevi.
Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4, 0-0.
Franz Kafka’nın Briefe An Milena Adlı Eserinin Türkçeye Çevirileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir
_______________________________________________________________________İnceleme
214
Berk, Ö., & Meriç, A. (2005). Kaynak ve erek metinler arasındaki çizgide çeviri stratejileri.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi, 15, 27-44.
Duden. (t.y.). Erdgeschoss. Duden. Erişim: 30 Temmuz 2022,
https://www.duden.de/rechtschreibung/Erdgeschoss
Gerzymisch-Arbogast, H. (1994). Übersetzungswissenschaftliches Propädeutikum. Franke Verlag.
Gülendam, R. (2006). Modern Türk edebiyatında Çanakkaleli şair ve yazarlar. Çanakkale
Araştırmaları Türk Yıllığı Dergisi, 4(4), 225-257.
Hofreiter, C. (2002). Übersetzungskritik und emprische Verstaendlichkeit, Lew. N. Zybatow (Ed.),
Translation zwischen Theorie und Praxis içinde (ss. 325-351), Peter Lang.
Kafka, F. (1961). Milena’ya mektuplar (Çev. Adalet Cimcoz). Ataç Kitapevi Yayınları.
Kafka, F. (2017). Milena’ya mektuplar (Çev. Esen Tezel). Can Yayınları.
Kafka, F. (2018). Briefe an Milena. Karbon Kitaplar.
Kaindl, K. (2006). Übersetzungskritik. M. Snell-Hornby, H. G. Hönig, P. Kußmaul, & P. A. Schmitt
(Ed.), Handbuch Translation içinde (ss. 373-378). Tübingen: Stauffenburg Verlag.
Karantay, S (1993). Çeviri eleştirisinin bilimsel konumu üzerine eleştirel görüşler ve bir model
önerisi, Dilbilim Araştırmaları, 4, 19-25.
Kautz, U. (2002). Handbuch didaktik des übersetzens und dolmetschens (2. Baskı). Iudicium Verlag.
Konmuş, S. (2007). Türkçe’de Franz Kafka ve dönüşüm. Çeviribilimsel karşılaştırmalı bir inceleme
(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Reiss, K. (1986). Möglichkeiten und Grenzen der Übersetzungskritik, Kategorien und Kriterien für
eine sachgerechte Beurteilung von Übersetzungen (3. Baskı). Max Huber Verlag.
Reiss, K. (2000). Grundfragen der Übersetzungswissenschaft. Wiener Vorlesungen. WUV
Universitaetverlag.
Schleiermacher, F. (1963). Über die verschiedenen methoden des übersetzens (1813). H. J. Störig
(Ed.) Das Problem des Übersetzens içinde (ss. 38-70). Wissenschaftliche
Buchgesellschaft.
Siever, H. (2010). Übersetzen und interpretation, Peter Lang.
Sommerfeld, B. (2016). Übersetzungskritik; modelle, perspektiven, didaktik. Uniwersytet im.
Adama Mickiewıcza w Poznanıu.
Söğüt, M. (2018). Adalet Cimcoz bir yaşamöyküsü denemesi. YKY Yayınları.
Sunar, Ş. (2009). Babalar ve oğulları, oğullar ve sevgilileri. Franz Kafka ve Babaya Mektup. Alman
Dili ve Edebiyatı Dergisi- Studien zur deutschen Sprache und Literatur XXI: 2009. 31-39.
Tosun, M. (2017). İşlevsel çeviribilim, Değişim Yayınları.
Tosun, M. (2013). Çeviri eleştirisi kuramının temelleri. Sakarya Yayıncılık.
Toury, G. (1995). Descriptive translation studies and beyond. John Benjamin.
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü. (t.y). Bodrum. Türk Dil Kurumu sözlükleri. Erişim: 30
Temmuz 2022, https://sozluk.gov.tr
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi
215
Van den Broeck, R. (1985). Second thoughts on translation criticism, A model of its analytic
function. Theo Hermans (Ed.), The Manipulation of Literature, Studies in literart
taranslation içinde (ss. 54-62). Rotledge Revivals.
Venuti, L. (2008). The translator’s invisibility: A history of translation (2. Baskı). Routledge.
Vermeer, J.H. (2006). Versuch einer intertheorie der translation. Frank Time.
Yücel, F. (2007). Çeviri eleştirisi neyi eleştirir. Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyal
Bilimler Dergisi, 8(12), 39-58.