Available via license: CC BY-NC-SA 2.0
Content may be subject to copyright.
ISSN
2547-989X
Sinop Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (2), 377- 408
Geliş Tarihi, s.
26.03.2
020
12.09.2022
Kabul Tarihi,
s.
21.11.2022
Yayın, s. 2022
Ocak
Yayın Tarihi,
s.
31.05.2022
10.30561/sinopusd.1174225
Araştırma Makalesi
https, s.//dergipark.org.tr/sinopusd
İKİ SADAKAT ARASINDA; ABDULLAH QUILLIAM VE MUHAMMED
M. PICKTHALL
Kemal KAHRAMAN*
Öz
19 yy. da İngiltere Ortadoğu politikalarında en önemli aktörler arasındadır. Yüzyılın
ortalarına doğru ülkede Rus yayılmacılığına karşı Osmanlı yanlısı kuvvetli bir rüzgar
esmiştir. Buna bağlı olarak İngiliz aydınları arasında Osmanlı devletine dost cemiyetler
oluşmuş, yayınlar yapılmıştır. İslam coğrafyasıyla temaslar sonucu Müslümanlığı seçen bir
grup ortaya çıkmıştır. Abdullah Quilliam bu anlamda ilk akla gelen isimdir. Liverpool’lu bir
avukat olan Quilliam İngiltere’de ilk İslam merkezini kurmuştur. Osmanlı ile yakından
ilgilenmiş, Sultan II. Abdülhamid tarafından bizzat kabul edilerek İngiltere’nin ilk ve tek
“Şeyhülislam”ı olmuştur. Yazıları ve faaliyetleriyle yüzlerce İngiliz’in Müslüman olmasını
sağlamıştır. Kendisinden 19 yaş küçük olan Muhammed M. Pickthall da dönemin ünlü bir
İngiliz Müslüman aydınıdır. Genç yaşta Ortadoğu’ya giderek Arapça öğrenmiş, Osmanlı
coğrafyası üzerine hikayeler ve romanlar yazmıştır. Osmanlı devletinin parçalanmaması için
elinden geleni yapmıştır. Bir yandan Hint Hilafet hareketine katılmış, bir yandan Jön Türkler
ve İttihatçılara umut bağlamıştır. Son Osmanlı Sadrazamı Sait Halim Paşa ile bizzat
görüşmüş, düşüncelerinden etkilenmiştir. Çeşitli ortamlarda Quilliam’la karşılaşmıştır.
Hayatlarında, faaliyetlerinde, İslam dünyasına ve Osmanlı’ya bakışlarında önemli paralelli-
kler ve farklar söz konudur. Bu çalışmanın amacı, iki İngiliz aydın arasındaki benzerlik ve
farkları ana hatlarıyla ortaya koymaktır.
Anahtar Kelimeler: Quilliam, Pickthall, Liverpool, Woking, Abdülhamit, Sait Halim Paşa.
* Dr., TBMM, kekahraman58@gmail.com, https://orcid.org/0000-0002-5427-9997
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
378
Between Two Loyalties; Abdullah Quilliam and Muhammed M. Pickthall
Abstract
At the19th century Britain was among the main actors in the Middle East politics. Through
the mids of the century there was a strong wing in the country supporting the integrity of the
Ottoman lands against Russian expantion. Consequently, pro-Ottoman societies were estab-
lished among the British intellectuals and many related publications appeared. As a result of
the contacts with the Islamic geography, a group that embraced Islam emerged among the
British intellectuals. Abdullah Quilliam is the first name that comes to mind in this context.
A lawyer from Liverpool, he established the first Islamic Center in England. He was closely
interested in the Ottoman state, accepted by the Ottoman sultan personaly who has nominated
him as the first and only Sheikh al-Islam of Britain. Through writings and activities, he made
hundreds of British converted to Islam. Muhammad M. Pickthall, 19 years younger than him
was also a famous British Muslim intellectual of the time. He visited Middle East at a very
young age, learned Arabic, wrote stories and novels over the Ottoman lands and society. He
did his best to prevent the disintegration of the Ottoman state. He participated at the Caliphate
Movement in India on the one hand and placed his hopes on the Young Turks and Unionists
on the other. He met the last Ottoman Grand Visier Sait Halim Pasha personally and was
influenced by his thoughts. He also met with Quillliam in various occasions. There are im-
portant parallels and differances in their lives, activities, and their views over the Islamic
World and the Ottoman state. The focus of this study is to outline those parallels and differ-
ences.
Keywords: Quilliam, Pickthall, Liverpool, Woking, Abdülhamit, Sait Halim Paşa.
Giriş
19. Yüzyılda İngiliz dış politikasının Doğu ve Ortadoğu ile temasları sonu-
cunda birçok Oryantalist bilim adamı, yazar ve diplomat bu alanda çalışmalar yap-
mış, eserler vermiş, cemiyetler kurulmuştur. Şarkiyatçılığın ayrı bir disiplin haline
gelmesi Doğu ülkeleriyle olan bu siyasi ilişkilerle yakından bağlantılıdır (Said, 2003;
Şirin, 2013; Kartın, 2013).
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
379
19. yy. ortalarında Avrupa’da “Doğu Sorunu” denilince akla Osmanlı geli-
yordu. Çünkü bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika Osmanlı egemenliği altındaydı.
Rusya yeni bir güç olarak Avrupa sahnesine çıkıyordu. İngiltere, Rusya’nın Ka-
radeniz üzerinden boğazları ve Akdeniz’i tehdit etmesini istemiyordu. Hindistan
yolunun güvenliği açısından Osmanlı’nın mevcut varlığını korumasından yanaydı.
Disraeli ve onu izleyen Muhafazakar Parti (Tory) iktidarları bu politikayı savun-
muştur. Kırım Harbi’nde İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkeleri Osmanlı ile
Rusya’ya karşı ittifak kurmuştur. Sultan Abdülmecid Devri, Tanzimat ve Islahat fer-
manları bu yakınlaşmanın sebep ve sonuçları arasındadır.
Aynı dönemde İngiltere’de Osmanlıya sempati duyan bir kamuoyu oluşmuş-
tur. Osmanlı yanlısı cemiyetler kurulmuş, faaliyetler, yayınlar yapılmıştır. İskoçya
asıllı bir diplomat ve yazar olan David Urqhuart bu bağlamda öncü bir isimdir.
1831’de Sir Stratford Canning ile elçilik görevlisi olarak İstanbul’a gelmesinden iti-
baren Osmanlı topraklarında yaptığı gezilerde Türk ve İslam kültürünü yakından in-
celemiş, çok etkilenmiştir (Urquhart, 1838). Öyle ki Türklerin temizlik alışkanlığına
hayran kalarak İngiltere’de “Türk Hamamı Hareketi” başlatmıştır. Tanzimat ve Isla-
hat fermanlarının Batılıların baskılarıyla ilan edildiğini, bunların Hıristiyan azınlık-
lara haksız ayrıcalıklar tanıdığını savunmuştur. Osmanlı Devleti’nin haklarını savun-
mak için Dış İşleri Komitesi adıyla kurduğu dernek adada yayılarak 21 şubeye ulaş-
mıştır. Derneğin yayınladığı Diplomatic Review adlı dergide Osmanlıyı savunan
önemli makaleler yayınlanmıştır. Sultan Aziz’e yazdığı mektupta dış borçlanmaya
son verilmesini tavsiye etmiş, eserlerinde Osmanlı’da ezilen sınıfların Hıristiyanlar
değil Müslümanlar olduğunu, Osmanlı’nın kurtuluşunun modernleşmede değil İs-
lam’a bağlı kalmasında olduğunu ifade etmiştir (Çelik, 2012, s. 180 - 181).
İngiltere’de devrinin en önemli Türk dostu olarak tanınan Urqhuart çalışma-
ları ve düşünceleriyle yol açıcı özelliklere sahiptir. Muhafazakar iktidarların açtığı
meşruiyet yolunda Osmanlı’yı savunan, Türklere hatta İslam’a sempati duyan bir
kesim, bir anlayış ortaya çıkmıştır. Bu zeminde birçok İngiliz İslam’a yakınlık duy-
muş hatta Müslüman olmayı tercih etmiştir. İngiltere’de İslam apayrı bir çalışma
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
380
alanıdır fakat bu konuda ilk akla gelen isim şüphesiz Abdullah Quilliam’dır. Onunla
kendisinden 19 yıl sonra doğarak genç yaşında Ortadoğu ve İslam’la tanışan Pick-
thall’ın hayatları arasında ilginç paralellikler ve benzerliklerin yanında kimi nok-
talarda ayrışmalar söz konusudur. Çalışmamızda ana hatlarıyla ve karşılaştırmalı
olarak ortaya koymaya çalışılan bu özellikler ülkemizin yakın tarihiyle ilgili önemli
ipuçlarını içinde barındırmaktadır.
Arkaplan
William Henry Quilliam 1856’da Liverpool şehrinde doğmuştur. Manx
kökenlidir ki bu İngiltere ile İrlanda arasındaki Man Adası’nda yaşayanlara verilen
addır. Dedesi İngiliz deniz kuvvetlerinde Trafalgar savaşında başarılı olmuş bir
subaydır. Zayıf, naif, orta boylu, terbiyeli, fakat hazırcevap ve konuşkan bir çocuk-
tur.
Marmaduke W. Pickthall 1875’te Londra’da doğmuştur. Zayıf ve hastalıklı
bir bünyeye sahiptir. Babası bir Anglikan rahibi, Annesi İrlanda orijinli, Trafalgar
Savaşı’nda bulunan Amiral D. O’Brien’in kızıdır. Her ikisinde de kendi kültür ve
insanlarıyla karşı karşıya gelmeyi göze alan maceracı ve Doğu aşığı ruhun denizci
atalarından geldiği söylenebilir (Geaves, 2017, s.72).
Doğu dünyasıyla şu veya bu şekilde ilgili olan birçok İngiliz gibi Quilliam,
dil yeteneği ile öne çıkmaktadır. Her şeyden önce iyi bir hatiptir. Fransızca,
İspanyolca, Almanca, Arapça ve Türkçe’yi akıcı bir şekilde konuşabilmektedir
(Çiftçi, 2020, s.11). 18 yaşında Liverpool ve Londra’da gazetelerde yazıları
çıkmıştır. Metodist bir Hıristiyan olarak yetişmiştir. Bu mezhebin önemli bir özel-
liği, alkol kullanmamalarıdır. Quilliam bu nedenle Müslümanlığından önce de alkol
kullanmamış, alkole karşı olanların kurduğu bir cemiyete (Temperance) (Shiman,
1972, s.179-195) üye olmuş, alkolün zararları üzerine konuşmalar yapmış, gazete ve
dergilerde yazmıştır.
Pickthall Anglikan ve aristokrasiyle temas halinde bir aile ortamında
yetişmiştir. Harrow School’da Winston Churchill’in arkadaşıdır. O da üstün bir dil
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
381
yeteneğine sahiptir. Hayatı boyunca Batı dillerinin yanında Arapça, Türkçe ve Ur-
ducayı çok iyi kullanabilmiştir. Ailesi dil yeteneğine bakarak onun Dışişleri’nde
çalışmasını istemiştir. İngiltere’nin Ortadoğu’daki siyasi ve askeri faaliyetleri
önemli iş imkanları sunmaktadır. İlk olarak Ortadoğu’da İngiliz konsolosluğunda
bir iş sağlanmıştır. Ortadoğu dillerini ve yaşam tarzlarını öğrenirse Dışişleri’ne daha
kolay girebilecektir.
Quilliam eğitimine Man Adası’nda başladıktan sonra Liverpool Institute’de
hukuk eğitimi almış, ünlü bir avukat olmuştur. Cinayet davalarında mazlum insanları
savunmasıyla meşhur olmuş, ölüm cezasına karşı çıkmış (Quilliam, 1903, s. 528),
Amerika’daki zenci haklarını savunmuş, işçi sınıfının avukatı olarak sendikaları
desteklemiştir. Yüksek Mahkeme’de avukatlık yaptığı sırada hastalığı nedeniyle
doktorların hava değişimi tavsiyesiyle Cebelitarık’ı geçerek Cezayir ve Fas’a git-
tiğinde 27 yaşındadır. Fas’ta kendisine rehberlik eden Tancalı Hacı Abdullah ve
Musa adında Müslüman bir Yahudi, İslam’ı tanımasını sağlamıştır. Müslümanların
kendi vatandaşlarının kötülük ve çirkinliklerinden uzak saf ve temiz bir hayat
sürdüğünü görmüştür (Köse, 1996, s.10; Çiftçi, 2009, s.24). Irk, din, sosyal sınıf
ayrımcılığının olmadığı, kanaatkar, adil hayatlarından etkilenmiştir (Quilliam, 1892,
s.13). İslami kaynakları inceleyerek onlara bu karakteri kazandıran dini yakından
tanımaya çalışmıştır. 1884 yılında Müslüman olmuş, daha sonra izlenimlerini
yayınlayarak bunu ilan etmiş, adını Abdullah olarak değiştirmiştir.
Pickthall’ın Ortadoğu macerası daha erken yaşta başlamıştır. 1894’te yani
19 yaşında Mısır üzerinden Filistin’e gitmiştir. İlk fark ettiği şey Avrupalıların ve
İngilizlerin yerli halka karşı kibirleri ve “snob” tavırlarıdır. Müslüman halk tevazu
içinde ama hayat dolu, samimi, doğal ve temiz bir yaşam sürmektedir. Daha önce
bu kadar mutlu insanlar görmemiştir. Batılıların varlık içindeki endişelerinden uzak,
ölüm korkusundan bağımsız bir hayat sürmektedirler. Yoksul olabilir ama zenginlik
hırsı içinde değildirler. Batıdaki gibi sınıf ayırımı yoktur. Eşitsizlik olsa da kardeşlik
duygusu hakimdir (Pickthall, 1918, s.14; 2017). Pickthall kendisine rehberlik eden
Raşit’ten hem Arapça’yı hem Müslümanların hayat tarzını öğrenmiştir. Kendisini bu
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
382
insanlara yakın hissetmiş ve Müslüman olmak istemiştir. Fakat Şam Emevi Camii
imamı ilginç bir şekilde ona “biraz düşünmesini, ülkesine döndükten sonra karar
vermesini” tavsiye etmiştir (Kahraman, 1994, s.31). Bu tavsiye onun
Müslümanlığını resmen ilan etmesini 1917’ye kadar geciktirecektir. Pickthall’ın da
erken yaşta yazarlığa adım attığı, ilk Ortadoğu izlenimlerini kitap haline getirdiği
görülmektedir (Pickthall, 1918).
Quilliam Fas’tan Liverpool’a dönünce ailesinden başlayarak tebliğ faaliye-
tine başlamış, önce evini cami haline getirmiştir. Daha sonra 8 Brougham Terrace
olarak meşhur olan 3 katlı binayı satın alarak İslam Merkezi haline getirmiştir. Li-
verpool Camii ve Enstitüsü olarak tanınan merkez cami olmasının yanında çeşitli
eğitim ve kültür faaliyetlerine mekan olmuştur. Quilliam İngiliz Müslüman Cemi-
yeti’nin (The British Muslim Association) da kurucuları arasındadır. Bunlar Batı
dünyasında bu anlamdaki ilk kuruluşlardır (Akıncı, 2016, s. 1-13; Geaves, 2010).
Zamanla ihtida edenlerin sayısı 600’e ulaşmıştır. Kimsesiz çocukları himaye eden
ve onlara aile bulan bir yetimhane (Medina Home) ile Müslüman olan ve olmayan
öğrencilere kurs verilen bir okul (The Muslim College) kurmuştur.
O zaman büyük bir Müslüman tebaya sahip olan İngiltere’de İslam merkezi
veya cami bulunmaması ilginç bir durum olup günün siyasi ve kültürel atmosferi
hakkında fikir vermektedir. Londra Noting Hill Gate’de Lindsay Hall’daki
Müslüman Aydınlar Cemiyeti’nde bir mescid vardır. Daha sonra Woking’de Dr. W.
Leitner öncülüğünde cami mimarisinde bir ilk olarak Şah Cihan Camii inşa edilmiştir
(1898) (Ansari, 2002, s. 1-24). Arsayı Hayderabad Nizamı bağışlamış, Begüm Şah
Cihan destek vermiştir. Hindistan’da Ahmediye (Kadıyanilik) mezhebinin ku-
rulduğu yıl hizmete girmiştir. Dr. Leitner, Oriental Institute’ün kurucusu, Macar
asıllı bir dilbilimcidir. Hem Quilliam, hem de Pickthall Woking Müslüman Cemi-
yeti’nde faaliyet göstermiştir.
Quilliam, Liverpool’daki merkezde kendine özgü dini kitaplar hazırladığı
gibi Kur’an tercümesine de başlamıştır. İngiltere için haftalık The Crescent, global
konular için aylık The Islamic World dergilerini yayınlamış (Daudi, 2014, s.454),
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
383
görüşlerini bu yayınlarda dile getirmiştir. Müslümanlar için İngilizce ilahi kitabı
kaleme almış, İslam inancının esaslarını ortaya koyan The Faith of Islam’ı yazarak
13 dile çevrilmesini sağlamıştır (Quilliam, 1889; Çiftçi, 2009, s.48). Yazdığı şiirler
de yakın zamanlarda bir kitapta toplanmıştır (Quilliam, 2021).
Pickthall’ın yazarlık serüveni düşünce ve misyon adamı olmaktan çok, bir
edebiyat adamı ve bir aydın olma düzeyinde kendini göstermiştir. İlk Mısır izlenim-
lerinden Batı’da tanınmasını sağlayan en ünlü romanının ortaya çıktığını görüyoruz;
Balıkçı Said (Pickthall, 1919, s. 2002). Kur’an meali de günümüze kadar büyük ilgi
görmüştür. Pickthall’ın da kurucu özellikleri vardır. Kronolojik olarak daha sonraki
döneme rastladığından aşağıda bahsedilecektir.
Osmanlı Devleti İle Temasları
Quilliam ve Pickthall’ın yaşadığı dönemde İngiltere’nin Ortadoğu poli-
tikaları radikal bir değişim yaşamıştır. Kırım Savaşı’nda Osmanlı ile ittifaka götüren,
93 Harbinde Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü garanti eden yaklaşım gerilerde kal-
mıştır. Gittikçe gerilen ilişkiler ve savaş şartları, gerek Quilliam’ı gerekse Pickthall’ı
“iki sadakat arasında” zor bir tercihle karşı karşıya bırakmıştır. İki Müslüman
İngiliz’in hayatları boyunca bu ikilemi yaşadıkları anlaşılmaktadır. Esasen bu duy-
guların İngiliz sömürgelerindeki birçok Müslüman tarafından paylaşıldığı söylene-
bilir. Bir belgede Batı Afrika’da İngiliz sömürgesi Sierra Leone Müslümanları,
emirlerinin vefatı dolayısıyla Quilliam’a yazdıkları mektupta hem İngiltere Kralına
hem Halifeye bağlılıklarını sunuyorlar. Quilliam Londra Sefiri Musurus Paşa
vasıtasıyla onların duygularını bir mektupla Sultan’a iletiyor (BOA.HR.SFR.3.528-
50/1903).
Quilliam Osmanlı millet sistemini, evrensel İslam anlayışının ve toleransın
devlet eliyle uygulandığı yegane örnek olarak görmüştür (Geaves, 2017, s.80). Ona
göre Rus yayılmasına karşı İngiltere’nin Osmanlı ile işbirliğine ihtiyacı vardır.
Abdülhamit gibi aydınlık bir reformcu desteklenmelidir. Liverpool’da kurulan İslam
merkezi, Sultan II. Abdülhamid’in dikkatini çekmekte gecikmemiştir. Öyle ki Sultan
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
384
merkezin faaliyetlerini izlemek ve ilişkileri kuvvetlendirmek için Liverpool’a
Başşehbender olarak bir Müslüman’ın atanmasını isteyecek, bunun için Mülkiyeli
İsmail Lütfi Bey’i (Simavi) tercih edecektir (Bayındır, 2019).
O sırada Fransa ve İngiltere’de sahnelenmek istenen bir tiyatro oyunu
önemli bir yakınlaşma vesilesi olmuştur. Play Mahomed adlı oyun Hz. Peygamber
hakkında saygısız ifadeler içermektedir. Sultan Abdülhamit oyunun her iki ülkede
oynanmasını engellemek için diplomatik girişimde bulunur. Quilliam ve arkadaşları
da İngiltere başbakanına bir mektup yazarak oyunun kraliçenin tebası olan
Müslümanları rencide edeceğini ve isyana yol açacağını belirtir. Mektup The
Times’de yayınlanır. Sonuçta hükümet oyunun gösterimini yasaklar. Quilliam ve
arkadaşları İngiltere Müslümanları adına bir mektupla Sultan’a minnettarlıklarını
ifade ederler (Y. PRK.EŞA.12-28/1308; Bayram, 2017, s.171).
Sultan Abdülhamit, 1891 yılında Quilliam’ı İstanbul’a davet ederek küçük
oğlu Robert ile birlikte Yıldız Sarayı’nda kabul etmiş, ona Britanya ve Adaları
Şeyhülislamı unvanı vermiştir (Şeker, 2012, s.22-24; Bayram, 2017; Tanıyıcı ve
Kahraman, 2017, s.7-31; Çiftçi, 2020). Bu resmi bir makam değil destek anlamında
sembolik bir unvandır. Bazı belgelerde Quilliam, Liverpool İslam Cemaati Reisi
olarak tanımlansa da (HR.SFR.3.549-12/1905), İngiltere Adaları Şeyhülislamı
sıfatının resmen kabul gördüğü anlaşılıyor (HR.SFR.3. 552-23/1905). Bu süreçte
oğlu Ahmet Quilliam, Osmanlı’nın Liverpool Fahri Şehbenderi olarak
görevlendirilmiş, daha sonra görevi Fahri Başşehbenderliğe yükseltilmiştir. Aynı ev-
rakta Quilliam’ın Sultan tarafından İrlanda’da Douglas (Toglas) şehri Fahri Şehben-
deri olarak görevlendirildiği belirtilmektedir (İ.HUS.120-50/1322). Bunlar maaşlı,
kadrolu memuriyetler değildir (Düstur, 1298, s.192).
Liverpool İslam Merkezi İslam dünyasında iyi tanınmıştır. Dönemin İslam
ülkeleri başkanları, sultan ve emirler İngiltere’ye gelince Liverpool’u da ziyaret etme
gereği duymuştur. Afgan Emiri Liverpool’u ziyaret etmiş yüklü bir miktar bağışta
bulunmuştur. Merkez binası onunla satın alınmıştır. Dönemin İran Şahı Quilliam’a
ülkesinin Fahri Konsolosu unvanını vermiş, merkezde İslam dünyasından gelen
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
385
delegelerle toplantılar yapılmıştır. Fas kralı kendisini kabul etmiş, Karaviyyun Ün-
iversitesi ona İslam Alimi unvanı vermiştir (Daudi, 2014, s.455). 1895’te cemiyetin
yönetim kadrosunda Osmanlı, Mısır, Afganistan, Hindistan, Burma, Nijerya, Fas,
Avusturya, Macaristan, Yunanistan gibi ülkelerden gelen delegeler mevcuttur.
Quilliam Afrika’da II. Abdülhamid adına tebliğ çalışmaları yapmış, İngiliz
sömürgelerinde Sultan Abdülhamit’in ideali doğrultusunda İslam birliği politikası
izlemiştir (Sırma, 1990; Teke, 2014). 1894’de İngiliz sömürgesi olan Guyana’da
konferanslar vermiş, Lagos’ta cami inşa eden M. Shitta’ya Sultan adına Mecidi
Nişanı vermiştir. 1895’te Capetown ve Johannesburg’da cemiyetin şubelerini
açmıştır. İngiltere Mısır Yüksek Komiserliği vasıtasıyla Sudan’daki Mehdi ha-
reketine karşı askeri harekat başlatınca Quilliam bir fetva yayınlayarak İngiliz or-
dusundaki Mısırlı Müslüman askerlerin Sudan’daki din kardeşlerine karşı savaşma-
larının “haram” olduğunu ilan etmiş, silah bırakmaları çağrısında bulunmuştur (24
Mart 1896) (Bayram, 2017, s. 42-182; Çiftçi, 2009, s.38). 1905’te Başbakan Balfour
ve Dışişleri’nin Osmanlıya karşı düzenlediği tatbikata Müslüman asker gönderilme-
sine karşı çıkarak alyhte bir fetva yayınlamıştır (Geaves, 2017, s.77).
Pickthall da Osmanlı yanlısı veya “Turkophile” bir çizgidedir. Ona göre
eğitim seviyesi, yapılan sosyal reformlar, kadının statüsünün yükselmesi gibi özel-
likleriyle Osmanlı Medeniyeti İslam Dünyası’nın umududur. Quilliam’ın siyasi
görüşlerinde Osmanlı faktörü Disraeli’nin büyük yapıcı Doğu politikalarının köşe
taşıdır (Gilham, 2017, s.54). Pickthall’ın da İngiliz vatandaşı olarak meşruiyet
zemini Disraeli politikalarına kadar gider (Kahraman, 1994, s.17). Fakat o umudunu
Abdülhamid’e değil, onu devirmeye çalışan Genç Türklere, reformist olarak
tanımladığı İttihatçılara bağlamıştır (Pickthall, 1990, s.161).
Sultan Abdülhamid’in son zamanlarında İngiltere ve Rusya birbirine yak-
laşmıştır. Bu nedenle Osmanlı idaresinin yumuşak karnı olan Balkanlarda ve Ermeni
nüfus bölgelerinde birlikte çalışmaya başlamışlar, ayrılıkçı akımları
desteklemişlerdir. Quilliam Ermeni olaylarında İngiliz medyası ve kamuoyunun tu-
tumunu eleştirmiş, soykırım iddiasını büyük yalan olarak nitelemiştir (Quilliam,
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
386
1896, s. 35-347). Olayların gerçeğine bakmadan sırf Hıristiyan oldukları için Erme-
niler desteklenmektedir. Burada “eğer Türkler Hindistan’daki Müslümanların
işlerine karışsa, onları kışkırtsa nasıl karşılardınız” diye sorar (Gilham, 2017, s.67-
68). Liverpool yakınlarındaki Hawarden’e gelen Gladstone doğum günü ko-
nuşmasında Osmanlı topraklarında Ermenilerin zulüm gördüğüne dair açıklama yap-
mıştır. Quilliam buna karşı çıkarak Osmanlı’yı savunmuştur (Quilliam, 1895, s.286).
Balkanlarda karışıklık başladığında Sultan’ın davetiyle tarafsız gözlemci olarak Bal-
kanlara gitmiş, oğluyla yaptığı geziyle ilgili notları yayınlamıştır (Y.PRK.ASK.227-
96/1323; Quilliam, 1905, s.634; 636).
Batı kamuoyunun Hıristiyanların saldırılarını göz ardı ettiğini, kadın ve
çocukları öldürdüklerinde İngiltere’de kahraman ve yurtsever muamelesi gördükle-
rini, Müslümanlar kendini savunduğunda hain ve isyancı sayıldıklarını söylemiştir.
Bu kadar çok Müslüman nüfusa sahip bir ülkede İslam’ın bu kadar az bilinmesini
eleştirmiştir. Eğitim sisteminde İslam hakkında oluşturulan keskin ve mantıksız
önyargılar dini inanışlarının temel bir parçasıymış gibi görünmektedir (Quilliam
1889, s.3). Kiliseye Müslüman ülkelerde yapılan Misyonerlik faaliyetleri dolayısıyla
kınayan mektuplar göndermiş, konferanslarında İngiltere’yi emperyalist politikaları
nedeniyle eleştirmiştir.
1903’teki Balkan geriliminde Liverpool’da Lord Mayor ve Bishop
öncülüğünde düzenlenen halk toplantısında, Balkanlarda ve Makedonya’da Os-
manlı’nın halka zulmettiğini savunan, hükümeti önlem almaya çağıran bir bildiri
hazırlanmıştır. Toplantıda yer alan Quilliam orada açıkça Osmanlı’yı savunarak id-
diaları yalanlamıştır. Türkleri ve halifeyi savunan bir konuşma yapmış, toplantı not-
ları uzun bir rapor halinde The Crescent’te yayınlanmıştır (Quilliam, 1903, s.563-
565). Daha sonar Sultan’a Balkan Müslümanlarını silahlandırmayı bile önermiştir.
Oysa iktidara gelen İttihatçılar bunun tersini yapmış, Balkanlardaki seçkin birlikleri
başka bölgelere kaydırmıştır. 1905’e geldiğimizde Quilliam’ın kızı Bessima Kha-
dija’ya 3. Derece Şefkat Nişanı verdiğine bakılırsa Sultan Abdülhamit, ‘İngiltere
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
387
Şeyhülislamı’nın faaliyetlerini yakından izlemiş ve önem vermiştir (HR.SFR.3. 557-
47/1905).
Balkan ve Ermeni gerilimlerinde Pickthall’ın da ülkesinin tutumunu
eleştirerek Osmanlı’yı savunduğu görülmektedir. Ona göre Batı ve İngiltere basını
taraflı bir tutum izleyerek nüfus sayılarını ve olayları abartmaktadır. 1876’da Rus
saldırısına zemin hazırlamak için Bulgar katliamı iddiaları ortaya atılmıştır. Oysa
Palmerston’un dediği gibi Türkiye halklarının güvenliği ancak Türk hükümeti
tarafından sağlanabilir. Osmanlı onlara karşı Hıristiyan oldukları için değil isyan
ettikleri için önlem almaktadır. Ermeni katliamı iddiaları bir Ermeni dostunun rapo-
runa dayanmaktadır. Rus politikalarının amacı Balkanları Osmanlı’dan koparmaktır.
Tabi bunun için Müslüman nüfusun kurban edilmesi gerekmektedir (Pickthall, 1912,
s. 1-5). Pickthall bu görüşleri ve yazılarıyla İngiliz gizli servisi tarafından izlenmiş,
“zararlı bir yazar” ama yine de “sadık bir vatandaş” olarak tanımlanmıştır
(Kahraman, 1994, s. 151-153).
Quilliam çok sayıda İngiliz’in Müslüman olmasının yanında bütün bu faali-
yetleri sonucu ülkesinde kamuoyu ve medyanın açık hedefi haline gelmiş, vatan
hainliğiyle suçlanmıştır. Merkeze ve üyelere yönelik saldırılar söz konusu olmuştur.
Başşaehbender Lütfi Bey, Liverpool’da açılan camiye Hıristiyanların tecavüzde
bulunduklarına dair raporunda detayları aktarmaktadır (Y.PRK.EŞA.14-16/1309;
Bayındır, s.75-80). Quilliam’ın fanatikler tarafından yakılmak istendiğiyle ilgili
haberler bile çıkmıştır. Sonunda dayanamadığı, 1908 yılında The Crescent’i kapa-
tarak esrarlı bir şekilde Liverpool’dan ayrılarak İstanbul’a geldiği (Page, 2018, s.
24), bir süre o zaman Osmanlı elit ve bürokratlarının sayfiye bölgesi olan Bos-
tancı’da kaldığı bilinmektedir. Onun ayrılmasıyla Liverpool’daki cemaat dağılmış,
bir kısmı Londra yakınlarındaki Woking İslam Cemiyeti’ne katılmıştır (Ansari,
2002, s.7). Cami ve Enstitü binası oğlu tarafından belediyeye satılmıştır.
Fakat İstanbul da onun için huzurlu bir yer değildir. Çünkü hamisi olan Sul-
tan zor günler yaşamaktadır. 1908’den itibaren Quilliam’ın hayatına bir esrar perdesi
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
388
inmiştir. En büyük destekçisi Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, İttihatçıların
Almanya ile ittifak kurması ve I. Dünya Savaşı sürecinde kamuoyu veya İngiliz
istihbaratına karşı izini kaybettirmeye çalıştığı düşünülebilir. Sultan Abdülhamid’e
yakınlığıyla tanınan Quilliam İstanbul’da rahat edememiş, kendini gizleyerek iki yıl
kadar İstanbul’da dinlendikten sonra 1910’da İngiltere’ye dönmüştür.
İttihatçılara karşı da olsa Balkan savaşlarında Quilliam İngiliz halkının ve
hükümetinin Osmanlıya karşı saldırgan tutumuyla dehşete düşmüştür. Pickthall da
İngiliz kamuoyundaki propagandalara ve fanatik yaklaşıma karşı büyük tepki
göstermiştir. İkisinin ortak yaklaşımı, İngiltere Osmanlıyı bırakırsa Almanya’nın
kucağına itileceği, bu durumda sonunda kazananın Rusya olacağı şeklindedir (Gil-
ham, 2014, s. 151-152).
Dünya Savaşına Doğru, s. Yol Ayrımı
Quilliam bundan sonra Londra’da kalarak adeta bir casus gibi, Liverpool
İslam Cemiyeti üyelerinden vefat eden Prof. Henry Marchel Leon’un adını kulla-
narak yaşamını sürdürmüştür. Buradaki Henry, Harun olacaktır; Harun Mustafa
Leon. Bıraktığı vasiyetnamede dönemin şartlarına uyum sağlamak amacıyla adını
Leon olarak değiştirdiğini ifade etmiştir (Çiftçi, 2009, s.43). O zaman İngiltere’de
savaş atmosferi vardır, sıkı bir istihbarat ve sansürün yanında alevlenmeye yatkın bir
kamuoyu söz konusudur.
Harun M. Leon artık İngiliz Müslümanlarının lideri veya Şeyhülislam
değildir. Bu aşamada Pickthall ile hayatlarında bir kesişme dönemi söz konusudur.
Aynı ortamlarda bulunurlar, faaliyet gösterirler. Her ikisi “modernist ve liberal”
olarak bilinen Woking Müslüman toplumunun bir üyesidir (Ansari, 2002, s.9).
Quilliam bir süre Türkiye lobisi faaliyetlerine katılmıştır. Pickthall’ın başkanlığında
The Anglo - Ottoman Society (İngiliz – Osmanlı Cemiyeti) kurulduğunda (1913)
Quilliam başkan yardımcısıdır. Islamic Review adlı dergiyi yayınlayan cemiyetin
amacı Osmanlı Devleti’ni İngiliz toplumuna tanıtmak, İngiltere ile savaşa girmesini
ve parçalanmasını önlemektir (Geaves, 2017, s.84; Gilham, 2014, s.52). Bunun için
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
389
önemli toplantılar, mitingler ve konferanslar düzenlemiştir. Fakat İngiliz hükümeti
nezdinde etkili olamamış, amacına ulaşamamıştır.
Quilliam Osmanlı ve hilafet yanlısı tutumunu sürdürmekle beraber savaş or-
tamında bir yol ayrımına gelmiştir. İttihatçıları Almanya ile ittifak kurmakla
suçlayarak “birkaç akılsızın soylu bir milleti felakete sürüklediğini” ifade etmiştir.
1914’te Anglo - Ottoman Society sekreterine yazdığı mektupta özetle şunları söyle-
miştir;
“Cemiyette hiç kimse Türkiye ve Türkleri benim kadar sevemez. Osmanlı İmpara-
torluğu için elimden geleni yaparım. Fakat bu şartlarda Türkiye’nin kaderini elinde tutanların
korkunç bir hata içinde olduğuna inanmış durumdayım” (Gilham, 2014, s.82).
Pickthall’ın umudu daha uzun süreli olmuştur. Burada aralarındaki önemli
fark kendini göstermektedir. Quilliam’ın yakın olduğu Abdülhamid iktidardan
düşmüş, Pickthall’ın yakın olduğu İttihatçılar iktidara gelmiştir. Pickthall Genç
Türkleri İslam dünyasının umudu olarak görmektedir. Balkan Savaşlarından sonra
Pickthall İstanbul’a geldiğinde görüştüğü dostları İttihatçılardır. Elit tabaka ve üst
düzey bürokratların sayfiye yeri olan Erenköy’de kalmıştır. Gazete okuyacak ve
siyasi konuları tartışabilecek kadar Türkçe öğrenmiştir. Mithat Paşa’nın oğlu Ali
Haydar Bey ve The Times muhabiriyle dost olmuş, Pera’daki Levantenlerden uzak
durmuş, fes giyerek dolaşmıştır (Kahraman, 1994, s.62).
İttihatçı iktidarın başındaki Sadrazam Sait Halim Paşa ile görüşmesi önem-
lidir (1913). Avrupa’da eğitim gören, Doğu ve Batı dillerini bilen, Abdülhamid
“istibdadına” karşı çıkan, İslam’a bağlı fakat modern dünya sistemini iyi bilen Prens
Sait Halim Paşa, görüşleriyle genç Pickthall’ı çok etkilemiştir (Kahraman, 2021,
s.270). Pickthall bundan sonra onun eserlerini İngilizceye çevirerek Hindistan’da
editörlüğünü yaptığı Islamic Culture’da yayınlayacak, İslam dünyasında tanınmasını
sağlayacaktır (Kahraman, 1994, s.129).
İttihatçılar İngiltere ile anlaşmak için çok gayret sarf etmiş fakat İngil-
tere’deki iktidar buna müsaade etmemiştir. Dönemin İstanbul’daki İngiliz Başkon-
solosu Mr. Eyres, 9 Aralık 1913 tarihli Daily Telegraph’ta yayınlanan yazısında
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
390
“Türkiye’nin çökmüş bir ulus olduğunu, Doğu halkları için Türk yenilenmesinde
umutlanacak bir şey bulunmadığını” ifade etmiştir (Sarı, 2019, s.1036). Bu sözler
resmi görüşü yansıtmaktadır. Pickthall İngiltere’nin tutumunun Osmanlı Devleti’ni
Almanya ile ittifaka zorladığı konusunda uyarılarda bulunduktan sonra ittifakın
gerçekleşmesi ve Osmanlı’nın savaşa girmesiyle birlikte Türkler adına faaliyette
bulunması iyice zorlaşmıştır. Sait Halim Paşa ile görüşmesinin artık mümkün olma-
dığını ifade etmiş, yine de bazı İttihatçıların bu sonucu hak etmediğini belirtmiştir
(Pickthall, 1921).
Pickthall Hint Hilafet Hareketi üyeleriyle birlikte, Osmanlının parçalanma-
ması ve ayrı bir barış yapılması yönünde faaliyetlerde bulunmuştur. Bu faaliyetler
İngiliz istihbaratı tarafından yakından izlenmiş, yayınların Arap dünyasına ve Hin-
distan’a ulaşmaması için sıkı bir sansür uygulanmıştır (Kahraman, 1994). İtti-
hatçılara güvendiği gibi yeni Türk devletinin İslam dünyasının umudu olabileceğine
inanmıştır. Modernist ve reformcu yaklaşımı desteğini sürdürmesini sağlamıştır.
Pickthall modern dünyayla barışık kendine özgü bir din anlayışına sahiptir. Dinler
arasında çatışmacı bir yaklaşıma karşı çıkmış, davranışlara ağırlık vererek evrensel
bir iyilik anlayışı geliştirmeye çalışmıştır. Geleneksel kalıpların, medrese otorites-
inin dışına çıkmaya davet ederken ayetlere alışılmışın dışında yorumlar getirmiştir.
Bu nedenle yeni Türk devletinin devrimci yaklaşımı onu sanıldığı kadar rahatsız et-
memiştir. Başlangıçta en azından Hilafetin devam edebileceğini öngörmüştür.
Bu sırada Quilliam üzerindeki esrar perdesi varlığını sürdürmektedir.
Abdülhamid’den sonra Osmanlı’yı desteklemeyi bıraktığı, hatta I. Dünya Savaşı’nda
Britanya için casusluk yaptığı söylenmektedir. İttihatçılar Abdülhamit yanlısı olan
Quilliam ile irtibatı kesmiştir. Quilliam’ın savaş ortamında “taraf değiştirdiği”
söylenmektedir. 1914’te Harun Mustafa Leon adıyla sözcüsü olduğu The British
Muslim Organization adlı cemiyetin genel kurulunda Türkiye’ye karşı savaşmak için
“gönüllüler grubu” oluşturmayı teklif eden kararnameyi imzalamıştır. Kararnamede
oğulları Bilal ve Robert Ahmet’in de imzaları vardır (Çiftçi, 2009, s.44).
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
391
Bu dönemde İngiltere’de ortaya çıkan İslami gruplar hakkındaki kuşkuları
destekler mahiyetteki kararname savaş ortamında İngiliz tebası olan Müslümanların
düştüğü ikilemi çok iyi yansıtmaktadır. Olan biteni dışarıdan bakarak değer-
lendirmek kolay değildir. Vatan ve milletine ihanet pozisyonuna düşme tehlikesi on-
ları meşru zeminlerini kaybetmeme adına birşeyler yapmaya zorlamış olmalıdır. Bu
bağlamda İslam dünyasını İngiltere’ye karşı kışkırtan Almanya’ya olan öfke dile
getirilmektedir. Aynı dönemde gözlemlenen diğer faaliyetler göstermektedir ki
esasen bu Osmanlı’ya karşı bir tavır değildir. Türkiye’nin Almanya ile ittifak kurarak
geçmişte Trablusgarb, Bosna gibi eyaletleri kaybettiği uyarısından sonra İslam
dünyasının Almanya’yı şeytan olarak gördüğü belirtilmekte, sonunda Britanya
Müslümanlarının Kral V. George’a sadakatleri ifade edilmektedir. Cezayir’de
Müslümanların Fransa için savaşması gibi, Britanyalı Müslümanların kanlarını
İngiltere için feda etme aşkıyla yandığı, kutsal inancımıza göre hangi ülkenin
koruması altında isek o ülkeye olan bağlılığımızı korumamız gerektiği vurgulanmak-
tadır. Burada “yaşadığın ülke idaresine sadakat”in, Ahmediye inancının temel pren-
siplerinden olduğunu not düşmekte yarar vardır (trueislam.co.uk; Ansari, 2008).
Eğer kararname gerçekse, Sudan’la ilgili fetvadan bu yana Bay Leon’da büyük
değişiklikler olduğu anlaşılmaktadır.
İngiliz istihbaratı tarafından hazırlandığı izlenimi veren bu metnin hangi
şartlarda hazırlandığı bilinmemektedir. Fakat Hindistan’da da Halife’nin çağrısına
karşı İngiliz yanlısı Müslüman kamuoyu oluşturmak için benzer çalışmalar
yapılmıştır. Farklı dini gruplar, anlayışlar desteklenmiştir. Şii İsmaili mezhebi imamı
Ağa Han, I. Dünya Savaşı sürecinde Osmanlıya karşı kampanya başlatmış, Halifenin
yayınladığı cihat fetvasını etkisiz hale getirmek, Müslümanların İngiliz Ordusunda
Osmanlıya karşı savaşmasını sağlamak için beyannameler yayınlamıştır (Polat,
2013, s. 55-74). Bu çalışmalar sonunda Çanakkale’de, Ortadoğu’da, Hindistan’dan,
Afrika’dan gelen Müslüman askerlerin “Hilafeti kurtarmaya geldik” inancıyla Os-
manlının yıkılışına katkı sağladıklarını biliyoruz.
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
392
Quilliam savaştan sonra kullandığı yeni adıyla birlikte adeta görüşleri ve
faaliyet alanı da değişmiştir. Dil yeteneği dolayısıyla kendini bu alanda araştırmalara
vermiş, Fransa merkezli Uluslararası Filoloji Cemiyeti’nin Londra şubesini kur-
muştur. H. M. Leon adıyla Isle of Man Examiner dergisinde İnsan Dilinin Etimolojisi
adıyla yayınladığı bir dizi makale onu dünya çapında bir üne kavuşturmuş, Wa-
shington The Potomac University ona Master derecesi vermiştir (Çiftçi, 2009, s.46).
1932’de Londra’da öldüğünde adı H. Leon’dur. Woking yakınlarında Brookwood
mezarlığına Abdullah Yusuf Ali’nin yanına gömülmüş, daha sonra vefat eden Mu-
hammed Marmaduke Pickthall da onun yanına defnedilmiştir.
Hayatı boyunca yaptığı 4 evlilikten; 3 erkek, 6 kız olmak üzere 9 çocuğu
olan Quilliam antikacılık da yapmıştır. Liverpool sokaklarında Abdülhamit tarafın-
dan hediye edilen beyaz Arap atıyla, kırmızı fesi, şark giysileri ile egzotik bir
görüntüye sahip olan Quilliam onun vesilesiyle ihtida eden çocukları tarafından
bugün hala anılıyor. Anma toplantılarında Osmanlı fesi dağıtılıyor. İngiliz medyası
onunla “Müslüman karikatürü” diye alay ediyor (Koloğlu, 1990, s.13).
Aralarındaki Farklar ve Şaibeler
Quilliam ve Pickthall’ın yaşam öyküsü ve faaliyetlerinde yaş farkları
dolayısıyla zamansal olmasa da eylemsel bir paralellik söz konusudur. Tarihi dönüm
noktalarında benzer tavırlar almışlar, benzer tepkilere sürüklenmişlerdir. Aralarında
önemli farklar da söz konusudur.
Quilliam faaliyetleri nedeniyle öncelikle ülkesinde büyük tepkiyle
karşılanmış, merkeze ve üyelere saldırılar söz konusu olmuştur. Tepkilere cevap
olarak gazetesinde kendini savunmuştur; “Şeyhülislamlığın manevi bir makam
olduğunu, Osmanlı’yı resmen temsil etmediğini, sadece İslam inancını temsil
ettiğini, Britanya adalarındaki Müslümanların Şeyhi olduğunu, Osmanlı hükümetin-
den bir kuruş bile almadığını” ifade etmiştir (Quilliam, 1903, s.565/309).
Toplum içinde kabul görmek için Manx grupları, o dönem yaygın olan spi-
ritualistler ve Farmason cemiyetleriyle irtibat kurmuştur. Çocukluğundan beri üyesi
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
393
olduğu Temperance Hall’de yaptığı bir konuşmada İslam’ın alkolü yasakladığını
açıklayınca üyelikten çıkarılmıştır. Kraliçe Victoria’ya saltanatının 60. yılı (1897
Diamond Jubilee) tebrik telgrafı göndererek İngiltere Müslümanları adına sadakat
mesajı vermiştir. Onun bu meşru zemin arayışı çeşitli suçlamalara yol açmış, casus
hatta Mason olduğu ileri sürülmüştür (The Crescent, 1895; Germain, 2007, s.128).
Bu iddiaların başka bir temeli de vardır. Liverpool İslam Merkezinde İslam
geleneğine uygun görülmeyen bazı uygulamalar söz konusu olmuştur; org kullanıl-
ması, sandalye konulması, kadınların tesettüre uymaması gibi. Öyle ki yerel medya
merkezden “İslam kilisesi” olarak bahsetmiştir (Liverpool Daily Post, 1892, s.
Dec.27). Bazı araştırmacılar bunu daha çok yeterli bilgiye sahip olunmamasına
bağlamakta ve anlayışla karşılamaktadır (Bayram, 42, s.190; Çiftçi, 2009, s.28).
İngiliz hayat tarzıyla uyumlu bir formül aramış, onlara alıştıkları bir dini ortam sun-
mak istemiştir (Köse, 1996, s.13). Dönemin Liverpool Başşehbenderi olan İsmail
Lütfi Bey (Simavi) de padişahın talebiyle merkeze sık sık gidenler arasındadır.
Yazdığı bir raporda merkezde sandalyelerde oturarak Kur’an surelerini çalgı (org)
eşliğinde şarkı edasıyla hep birlikte söylediklerini belirttikten sonra ilginç bir sonuca
varıyor; “Quilliam Hıristiyan usulleriyle İslam usullerini bir sentez haline
getirmiştir” (Y.PRK.EŞA.13-88/1308).
Londra’da yayınlanan Morning Advertiser adlı gazetenin muhabiri olan Os-
manlı uyruklu ve Süryani asıllı Louis Sabuncu bu merkezi ziyaret ederek Quilliam’la
görüşmüştür. Kaleme aldığı izlenimlerinde burada İngilizlerin İslam itikadı üzerine
bir şey bilmediğini, zahiren Müslüman görünerek İslam dünyasını halifeye itaatten
uzaklaştırmak istediklerini iddia etmiştir. Bu izlenimleri rapor halinde bir belgede
bulmak mümkündür (Sabuncu, 1891; Y.PRK.TKM.23-3/1309);
Suret-i Zahirede İslam dinini seçen İngilizler, sayıları iki yüze ulaştığında haccet-
mek bahanesiyle Arabistan’a gidip orada Müslüman mühtedi gibi ikamet ederek mektepler
açarak hilafete dair efkarını Araplar arasında neşretmek arzusundadırlar. İngilizler
Müslümanları yetmiş iki fırkaya ayırarak Halife-i Müslimin’in itaatinden uzaklaştırmak
istemektedirler.
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
394
İnançlı bir mümin gibi rapor yazan Louis Sabuncu araştırmaya değer bir ko-
nudur (Hızlı, 2014); Osmanlı başkentinde Mabeyn-i Hümayun Mütercimi, Ramazan
Bayramı münasebetiyle padişahı sekiz lisanda tebrik eden bir doktor (1907)
(Y.PRK.TKM.49-85/1324) ve Meclis-i Maarif Azası olduğu bilinmektedir
(MF.MKT.690.24/1320).
Bir başka Osmanlı aydını, yazar Yusuf Semih Asmay Liverpool ziyaretini
anlattığı seyahatnamesinde İslam Merkezi’ndeki uygulamalara “Quilliam bid’atleri”
adı altında sert eleştiriler yönelterek “Liverpool Müslümanlığı”, “Quilliamiyye Tari-
katı” gibi alaycı yakıştırmalarda bulunur. Asmay’a göre Quilliam Müslümanları
İngiliz teb’ası olarak asimile etmek için çalışmalar yapmaktadır (Asmay, 2021, s.63-
76). Aynı şekilde düşünen Osmanlı şehbenderi de vardır. Korfu Başşehbenderi
Kamil imzalı bir raporda Quilliam’ın bir “şarlatan” olduğu, Afrika’ya oradaki
Müslümanları, “kendi nüfuzu tahtında yeni bir hilafet tesis etmek isteyen” İngil-
tere’ye meylettirmek için gittiği ifade ediliyor (Y.PRK.EŞA 45-51/1321).
1903’yılında Liverpool İslam Merkezi’ni ziyaret eden Medineli Abdülkadir Efendi
de burada gördüğü “bid’at ve şaibeli uygulamalar” nedeniyle şaşkınlığını ifade
etmiştir. Londra’daki Encümen-i İslam tarafından “sahtekar” ilan edilmiştir (Çiftçi,
2009, s.28-29). Sultan II. Abdülhamit elbette bütün bu bilgilere sahiptir. Yine de
faydalı bir bağlantı olarak gördüğü Quilliam’dan vazgeçmediği anlaşılmaktadır.
Pickthall Müslüman çevrelerden böyle büyük bir tepki almamıştır. Her za-
man temkinli ve dikkatlidir. İslam ve Türk dostu olarak tanınmasına rağmen yeni
inancını açıklamak için en uygun zamanı beklemiştir. 29 Kasım 1917 günü Notting
Hill Gate’deki Müslüman Aydınlar Cemiyeti’nde verdiği İslam ve Modernizm adlı
konferans sonunda Müslüman olduğunu ilan etmiştir (Gilham, 2014, s.56). Faali-
yetle-riyle daha çok resmi çevrelerden tepkiler almıştır. İstihbarat tarafından yakın-
dan izlenmiş, hükümet nezdinde “en problemli mühtedi” olarak görülmüştür (Sed-
don, 2017, s.99). Yakından tanıştığı Sir Mark Sykes bir mektubunda “düşman bir
devlete karşı dostça yaklaşımı” nedeniyle onu uyarmış, “kendi hükümeti hakkında
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
395
düşman bir tonla konuşmasını doğru bulmadığını” ifade etmiştir (Fremantle, 1938,
s.276).
Yazılarının, mektuplarının yayınlandığı The Saturday Review ve Dread-
nougt gibi gazetelere sansür uygulanmış, ülke dışına çıkması engellenmiştir (FO.
1178, s. Dec.11, 1917; FO. 55499, s. March 27/1918). İçinde bulunduğu çelişkili
durumu ifade etmek için uygun bir tanım aranmış ve bulunmuştur; Loyal Enemy,
yani sadık düşman. Resmi politikalardan uzaklaşmak onu Churchill ile zıt kutuplara
çekmiştir. O dönem Hindistan’da etkin olan Ahmediye grubuna sempati duymakla
beraber Kadiyaniliğe karşı çıkmıştır. Ahmediye mensubu olduğu bilinen, Kadıyani
olduğundan şüphelenilen Hoca Kemalettin (Gilham, 2014, s.54; Bayram, 2017,
s.204) 1919’da Hindistan’a dönünce Woking’deki camide Cuma namazlarını Pick-
thall kıldırmaya başlamıştır. Hint Hilafet Hareketi tarafından kurulan Muslim Enfor-
mation Boureou’yu yönetmiş, haftalık Muslim Outlook dergisini yayınlamıştır
(Clark, 1980, s.50). Bu dergide Anadolu’daki Milli Mücadele hakkında kamuoyu
bil-gilendirilmiştir.
Pickthall maddi olarak pek iyi durumda değildir. Devlette iş bulamamış,
faaliyetlerinin takip edilmesinden bunalmıştır. 1920 yılında Hint Hilafet Hareketi’ni
temsilen Muhammed Ali İngiliz hükümetini uyarmak için Londra’ya gelmiş fakat
hükümet çevrelerinden pek ilgi görmemiştir. Bununla beraber Pickthall’la görüşmüş
ve ona Bombay Cronicle adlı derginin editörlüğünü teklif etmiştir. Pickthall kabul
edecek, Eylül 1920’de Londra’dan ayrılacak, bundan sonra 15 yıl Hindistan’da
kalacaktır.
Pickthall’ın bir çelişkisi Said Halim Paşa ve İttihatçıların dilini kullanarak
Sultan Abdülhamit’i “istibdad”ın karşılığı olarak “diktatör” olarak görmesidir (Pick-
thall, 1990, s.149). Oysa İslam Dünyası’nda ve Hindistan’da Hilafet Hareketi varsa
bu biraz da Sultan Hamid’in çalışmalarının ürünüdür ve Hindistan halkı hilafet
makamına sadakat içindedir. Quilliam Hindistan’da İngiliz yönetiminden yanadır.
Pickthall’ın Hilafet hareketine daha yakın durduğunu görüyoruz. Fakat o da İngiliz
yönetimine karşı çıkmaktan yana değildir. Hilafet hareketini “cihat” fikrinden uzak,
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
396
reformcu, uyumlu, Gandi örneğinde olduğu gibi pasif direnişten yana bir çizgiye
çekmeye çalıştığı söylenmiştir (Sabri Efendi, 2013, s.62). Pakistan’ın ayrılmasına,
Jinnah liderliğindeki seküler Müslüman birliğine karşı çıkmıştır. O sırada Hin-
distan’da ortaya çıkan ve İngiliz yönetimi tarafından desteklenen Ahmedilik,
Kadıyanilik, İsmaililik gibi marjinal akımlar karşısında kendini Hind İslam toplu-
munun bir üyesi, Ehli Sünnet ve Hanefi olarak tanımlamıştır (Kahraman, 2021,
s.279). Quilliam da Sünni hilafete bağlı olmakla beraber böyle net bir aidiyet
tanımlaması söz konusu değildir.
Pickthall Hint Hilafet Hareketi ile birlikte Türkiye’den umudunu kesmemiş,
bilindiği gibi Milli Mücadele’ye büyük bir yardım sağlanmıştır. Saltanattan arınmış
bir Hilafeti de desteklemiştir. Kendisine yeni Türk devletinin hizmetine girmesi de
teklif edilmiş, o, hilafete bağlı olduğunu belirterek kabul etmemiştir. Fakat Ata-
türk’ün ülkesine yaptığı hizmeti takdir etmiştir (Fremantle, 1938, s.436). 1927’ye
gelindiğinde Türkiye’den umutludur. Türk Devrimi, İslam Dünyası’nın her yerinde
görülen büyük dirilişin küçük bir başlangıcıdır (Kahraman, 1994, s.229). Pickthall
modernizm ve gelişme yanlısı olmakla beraber, sadık bir İngiliz vatandaşı olarak bir
özelliği, monarşi ve aristokrasi sempatizanı olmasıdır. Modern Türkiye’yi
desteklemesi, bağımsızlık mücadelesini kazanması, modern değerleri benimsemesi
ve İslam dünyasına model olmasıyla ilgilidir. Osmanlı hanedanına son vererek cum-
huriyet rejimine geçmesiyle ilgili değildir. Bu nedenle hilafeti desteklemiş, Hin-
distan’da bir Müslüman hanedan olan Hayderabad Nizamı himayesinde 10 yıl
boyunca Islamic Culture’ın editörlüğünü yapmıştır.
İngiliz hakimiyetinde bulunan ve Arap modernizminin merkezi olan Mısır
ve Kahire, Quilliam ve Pickthall’ın ortak paydalarından birisidir. Arap moderniz-
minin öncüsü Abduh ve öğrencisi Reşit Rıza’ya göre İslam akıl, bilim, uygarlık ve
barış dinidir (Salafiyya, 2016, s.53). Aynı yaklaşıma sahip olan Quilliam modernist
Arap aydınlarıyla temas kurmuş, 1928’de Kahire Müslüman Gençler Cemiyeti’nde
İngiltere’de “İslam’ın 50 Yılı” adıyla bir konferans vermiştir. Çok değil bir yıl sonra
Pickthall da Kahire’dedir. Hayderabad Nizamı İngilizce Kur’an Meali hazırlaması
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
397
için Pickthall’a izin vermiş ve desteklemiştir. Pickthall önce Nöldeke ve
Schwally’nin Geschichte des Qorans (Kur’an Tarihi) adlı eserini incelemek için Al-
manya’ya gitmiştir. Daha sonra tamamladığı meali inceletmek için 1929’un son
aylarında Mısır’a, Kahire’ye gitmiştir. Gerekçesi, Hilafetin kaldırılmasından sonra
Kahire’deki El Ezher’in en önemli İslami otorite haline gelmesidir. Bazı çevreler
karşı çıksa da Abduh’un talebesi Reşit Rıza, El Ezher Şeyhi Meragi, Taha Hüseyin
gibi Arap modernizminin temsilcileri ona ve eserine sahip çıkmıştır. Quilliam
başlangıçta bir Kur’an meali çalışması yapmakla birlikte tamamlayabilmiş değildir.
Quilliam ve Pickthall’ın vefatlarından önce bıraktıkları belgeler, geldikleri
nokta hakkında bize fikir vermektedir. Quilliam bıraktığı vasiyetnamede gerçek
kimliğini şöyle açıklamıştır:
Ben Henry M. Leon olarak bilinen William Henry Quilliam;
Madde 1, s. İslam dinini kabul ettiğim 1882 yılından beri Bir, Ezeli, Ebedi olan Al-
lah’a ve O’nun yüce peygamberi Muhammed’e (sav) inanan gerçek bir mümin olarak
yaşadığımı, gerçek bir mümin olarak öleceğimi ve bir Müslüman olarak defnedilmeyi
arzu ettiğimi deklare ediyorum. (Çiftçi, 2009, s.43)
Bu vasiyet Quilliam’ın kendini ne ölçüde gizlemeye çalıştığını ortaya ko-
yarken çevresindekilere güvenmediği için “bir karışıklık olmamasını garanti altına
almaya” çalıştığı anlaşılmaktadır. Pickthall’ın hayatında ise böyle bir kapalılık
görmüyoruz. Sadık vatandaş olarak zorlu bir yol ayrımına geldikleri I. Dünya savaşı
sürecinde Quilliam Liverpool’dan uzaklaşarak yeni adıyla Londra’da yaşamış, Pick-
thall ise kimlik değiştirmeden ülkesini terk ederek kendisine daha yakın bulduğu
Hindistan’da yaşamayı tercih etmiştir. Son günlerinde ülkesine dönerek 1936’da
hayata gözlerini yumduğunda herkesin bildiği tanınmış İngiliz Müslüman yazar ve
düşünürdür. Masasının üzerinde Kur’an’dan bir ayet bulunmuştur:
Kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak kendini Allah’a teslim ederse, Rab-
binin katında onun mükafatı vardır. Öylelerine korku yoktur. Onlar üzülme-
yeceklerdir de. (Kur’an, 2/112)
Sonuçlar
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
398
Abdullah Quilliam ve Muhammed M. Pickthall 19. yy ikinci yarısı ile 20.yy
ilk yarısında yaşamış iki İngiliz Müslüman aydın, düşünür, yazar ve liderdir. İkisi de
dindar bir aileden gelmektedir. Quilliam Metodist olarak yetiştirilmiş, hayatında hiç
alkol almamıştır. Pickthall’ın babası bir Anglikan papazıdır.
Bir avukat olan Quilliam Pickthall’dan 19 yıl önce doğmuştur. 27 yaşında
Fas’ta İslam’ı tanımış ve kabul etmiştir. İkisi de Batı kültüründeki aç gözlülük, dün-
yevilik ve kirlenmişliğe karşılık ilk karşılaşmalarında Müslümanların tabii, saf,
temiz hayat tarzından etkilenmiştir. Pickthall İslam’ı 19 yaşında Filistin’de tanımış,
fakat Müslümanlığını ilan etmek için 37 yaşına kadar beklemiştir. Her ikisi Osmanlı
ile temas kurmuş, hilafetin İslam dünyası için önemine inanmıştır. İkisi de
ülkelerinde şüpheli muamelesi görse de İslam Dünyasından himaye görmüştür.
Quilliam Sultan Abdülhamid’le, Pickthall ise Hayderabat Nizamı ile yakın bir işbirl-
iği içinde olmuştur.
Fakat bu onların ülkelerine olan sadakatini değiştirmemiştir. Siyasi anlamda
her ikisinin meşruiyet zemini, Disraeli hükümetlerinde sembolleşen ve Osmanlının
toprak bütünlüğünden yana olan İngiliz muhafazakar politikalarıdır (Stratton, 2004).
Düşünce olarak meşruiyet zeminleri ise modern çağın anahtar sözcükleri olan reform
ve gelişme olmuştur. Her ikisi için Osmanlı devleti, İslam dünyasının reformda öncü
ülkesidir. Quilliam’a göre Abdülhamit, İslam birliğini sağlayan halife olmasının
yanında büyük bir reformcudur. Bu nedenle Abdülhamit’le yakın temas kurmuş, da-
vet üzerine Sultanla bizzat görüşmüş onun İslam birliği politikalarını desteklemiştir
(Mısırlıoğlu, 2013).
Pickthall için asıl reformcular Abdülhamid’i deviren Genç Türkler ve İttihat
ve Terakki Partisi’dir. Quilliam’dan 10 küsur yıl sonra İttihatçıların iktidarında İs-
tanbul’a gelmiş, Sadrazam Sait Halim Paşa ile bizzat görüşmüş, ondan çok
etkilenmiştir. İstanbul’da Quilliam elit tabaka ve bürokratların sayfiye bölgesi olan
Bostancı’da, Pickthall aynı bölgedeki Erenköy’de kalmıştır. Her ikisi Birinci Dünya
Savaşı öncesi Londra’da Osmanlı devleti için lobi faaliyetlerinde bulunan İngiliz -
Osmanlı Cemiyeti’nin kurucuları arasındadır.
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
399
Quilliam İngiltere’de İslam deyince ilk akla gelen isimdir. Ülke tarihinde ilk
defa Liverpool’da bir İslam merkezi kurmuştur. Sembolik bir görev olarak üstlendiği
Şeyhülislamlık faaliyetleri ve yayınlarıyla daha çok dini bir lider, bir misyoner
görünümündedir. Yol gösterici, rehber kitaplar yazmış, Kur’an’ı İngilizceye
çevirmeye başlamış fakat tamamlayamamıştır. Sünni Halife yanlılığına rağmen, kur-
duğu Liverpool İslam merkezinde Sünni İslam geleneğini benimsemek yerine İngiliz
kültürüne hatta dini geleneklerine uygun bir İslam anlayışı ortaya koymaya
çalışmıştır. Bu nedenle İngiliz toplumundan ciddi tepkiler aldığı gibi merkezi gören
Müslümanlar tarafından da sert eleştiriler almış, kendini kabul ettirebilmek için Spir-
itualistlerle, Farmasonlarla temas kurmuştur (Germain, 2007, s.128; Çiftçi, 2009,
s.34). Sultan Abdülhamit yenilikçi uygulamalarını, bağlantılarını çok iyi bildiği
halde onunla çalışmayı tercih etmiştir.
Pickthall lider veya misyoner olarak değil bir aydın ve bir yazar olarak faali-
yet göstermiştir. Entelektüel seviyesi Quilliam’dan daha yüksektir (Gilham, 2014,
s.57). Ortadoğu ile ilgili romanları, gezi notları, düşünce eserleri vardır. Müslüman
bir İngiliz tarafından yazılan ilk Kur’an meali ona aittir. Dini uygulamalar ko-
nusunda kendini yakın hissettiği Osmanlı ve Hindistan Müslümanlarının yolunu
tercih etmiştir ki o Sünni-Hanefi İslam geleneğidir. Yine de reformcu bir İngiliz ay-
dın olarak kendine göre bir İslam anlayışı vardır. Dinler arası diyalog, geleneksel
kalıpların dışına çıkmak, ayetleri farklı yorumlamak, davranışlara ağırlık vermek
gibi özellikleri vardır. Mealinde temel İslami kavramları da tercüme etmekle
eleştirilmiştir. Modernist yaklaşımları ve uzlaşı arayışları nedeniyle aynı oranda ol-
masa da Pickthall da kuşkulara hedef olmuş hatta Mason olduğu iddia edilmiştir
(Seddon, 2017, s.93).
Pozitivizmle birlikte modernizm, reform, insan hakları, kadın hakları gibi
konular ikisinin de temel argümanlarıdır. Pickthall işi İslam peygamberinin en büyük
feminist olduğu iddiasına kadar götürür (Pickthall, 1920, s.13). İslam gelişmeye
mani değildir. İslam’da cebir, zorlama yoktur, asıl cihat insanın nefsiyle olan
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
400
mücadeledir. Pickthall reformcu yaklaşımıyla yeni Türk devletini İslam dünyası için
bir umut olarak görmüştür.
Bütün modernist yaklaşımlarına rağmen Quilliam veya Pickthall’ın sistem
olarak monarşiyle bir sorunu yoktur. Bu kuzey Avrupa yaklaşımıdır. İngiliz siste-
minin içinde kalmak şartıyla Quilliam avukatlık kariyerinin başından itibaren daha
çok ezilen insanlardan, işçi sınıfından yana tavır almış (Birth, 2022), buna karşılık
Pickthall daha çok elitist ve aristokrasi yanlısı bir yaklaşım sergilemiştir. Osmanlı’yı
İslam dünyasının aristokratları olarak tanımlamıştır (Pickthall, 1990, s.133).
Quilliam ve Pickthall’ın bir ortak paydası, Arap modernizminin merkezi ve
İngiliz hakimiyetinde olan Mısır ve Kahire’dir. Quilliam Seyit Ahmet Han ve Mu-
hammed Abduh’un modernist yaklaşımlarına sempati duymuş, İslam’ın ılımlı bir din
olduğunu savunmuştur (Çiftçi, 2020). Mısırlı reformcu aydınların davetine uyarak
Kahire’ye gitmiş, konferans vermiştir. Ondan sadece bir yıl sonra Kur’an
tercümesini görüşmek için Kahire’ye giden Pickthall, görüşleri için aynı çevrelerin
desteğini almıştır (Kahraman, 1994, s.195-209).
Quilliam bir lider, bir sosyal faaliyet uzmanı olarak öne çıkmaktadır. Ondan
günümüze bir cemiyet kalmıştır; Liverpool’da 1996’da kurulan Abdullah Quilliam
Cemiyeti, 8 Brougham Terrace’de bugün metruk durumda olan tarihi camiyi restore
ederek yeniden açmak ve eğitim merkezi kurmak için faaliyet göstermektedir. Pick-
thall ise yazar ve edebiyatçı kimliğiyle öne çıkmaktadır. Ondan günümüze başta
Kur’an Meali olmak üzere romanları ve düşünce eserleri kalmıştır.
KAYNAKLAR
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)
Hariciye Nezareti Londra Sefareti (HR.SFR.3).
İrade - Hususi (İ.HUS.)
Maarif Vekaleti Mektubi Kalemi (MF.MKT)
Yıldız Perakende Askeri Maruzat (Y.PRK.ASK.).
Yıldız Perakende Elçilik, Şefbenderlik ve Ateşemiliterlik (Y.PRK.EŞA.).
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
401
Yıldız Perakende Tahrirat-ı Ecnebiye ve Mabeyn Mütercimliği (Y.PRK.TKM).
Yayınlar
Akıncı, B. (2016). “William Henry Quilliam ve Liverpool İslam Cemiyeti”, Vakanüvis, s.
Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi/International Journal of Historical Researches,1–
13.
Ansari, K. H. (2002). The Woking Mosque, A Case Study of Muslim Engagement with Bri-
tish Society since 1889, Immıgrant & Minorities, 3, 1-24.
Ansari, K. H. (2008). Making Transnational Connections; Muslim Networks in Early Twen-
teenth Century Britain, Islam in Inter-war Europe (Ed. Nathalie Clayer – Eric Germain). New
York, s. Columbia Un.
Asmay, Y. S. (2021) Islam in Victorian Liverpool – An Ottoman Account of Britain’s First
Mosque Community (Yahya Birt vd. Ed.). London, s. Claritas Books.
Bayındır, C. (2019). İsmail Lütfi Bey (Simavi) ve Liverpool Başşehbenderliği, Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul, s. MSGSÜ.
Bayram, A. (2017). 20. Yüzyılın Başında Londra’da Bir İslam Misyoneri, s. Hoca Kemaled-
din ve Woking Muslim Misyonu, Akademik Us, 2, 204-226.
Bayram, A. (2017). Osmanlı’nın Britanya’daki İlk ve Tek Şeyhülislamı Abdullah Quilliam ve
Liverpool İslam Enstitüsü, Ondokuz Mayıs Ün. İlahiyat Fak. Dergisi, 42, 163-194.
Birt, Y. (2022). Shaikh Abdullah Quilliam, Tory and Trade Unionist, youtube.com
Clark, P. (1980). Marmaduke Pickthall; British Muslim, London, s. Quartet Books.
Çelik, H. (2012) David Urquhart (1805 – 1877), DİA 42, 180-181.
Çiftçi, M. R. (2020). Abdullah Quilliam, DİA Ek 1, 11-13.
Çiftçi, M. R. (2009) Mühtedi Abdullah Henry Quilliam’ın “Din-i İslam” Adlı Eserinin ve
Makalelerinin Kelami Açıdan Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, s. Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.
Daoudi, M. S. (2014) The Islamic World, Victorian Periodicals Review, Maryland (US), s.
The John Hopkins Un. Press. 454-469.
Düstur (1298). Saltanat-ı Seniyye Şehbenderliklerine Dair Nizamname-i Dahili. 1 Haziran
T. 1, C. 2, 192.
Fremantle, A. (1938). Loyal Enemy, London, s. Hutchinson & Co.
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
402
Geaves, R. (2017). “Abdullah Quilliam (Henri De Leon) and Marmaduke Pickthall; Agree-
ments and Disagreements between Two Prominent Muslims in the London and Woking
Communities”, Marmaduke Pickthall – Islam and the Modern World (Ed. Geoffrey P. N.).
Leiden, s. Brill.
Geaves, R. (2010). Islam in Victorian Age, s. Life And Times of Abdullah Quilliam. Markfield
(UK), s. Kube.
Germain, E. (2007). “Southern Hemisphere Diasporic Communities in the Building of an
International Muslim Public Opinion at the Turn of the Twentieth Century”, Comparative
Studies of South Asia, Africa and the Middle East. Durham, s. Duke Un. Press.
Gilham, J. (2014). Loyal Enemies; British Coversts to Islam (1850-1950), London, s. Hurst.
Gilham, J. (2017). Marmaduke Pickthall and British Muslim Convert Community, Marma-
duke Pickthall – Islam and the Modern World (G. P. Nash Ed.). Leiden, s. Brill.
Hızlı, K. (2014). Louis Sabuncu ve Sultan II. Abdülhamid’e Sunduğu Layihalar, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul, s. MSGSÜ.
Hızlı, K. (2022). Yıldız Sarayı’nda Muhalif Bir Gazeteci – Mabeyn Mütercimi Louis Sabuncu
(1891 – 1908), Ankara, s. TTK.
Kahraman, K. (1994). Muhammed M. Pickthall, İstanbul, s. İz.
Kahraman, K. (2021). Sait Halim Paşa’dan Etkilenen bir İngiliz Yazar ve Düşünür; Marma-
duke W. Pickthall, Vakanüvis, 1, 260-288.
Kartın, C. (2013). Batılı Seyyahların Gözüyle Doğu, Türk Yurdu, 310.
Koloğlu, O. (1990). Dünya Siyaseti ve İslam Birliği, Tarih ve Toplum, 83, 12-17.
Köse, Ali. (1996). Conversion to Islam, s. A Study of Native British Converts. London, s.
Routledge.
Mısırlıoğlu, K. (2013). Sultan 2.Abdülhamit, İstanbul, s. Sebil.
Liverpool Daily Post Dec.27 (1892). “The Islam Church”.
Page, J. (2018). William “Abdullah” Quilliam, s. Modernity and Faith as Lived by a Victo-
rian Muslim, MA Thesis, s. Concordia University.
Pickthall, M.W. (1912). The Black Crusade, New Age 1, 1-5. London.
Pickthall, M.W. (1918). Oriental Encounters, Palestine and Syria (1894-5-6), London, s. W.
Collins.
Pickthall, M.W. (1919). Said the Fisherman, London, s. Methuen.
Pickthall, M.W. (1920). Islam and Progress, Lahore, s. The Islamic Book Society.
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
403
Pickthall, M.W. (1921). The Muslim Standart, London, December 22.
Pickthall, M.W. (1990). Harpte Türklerle Birlikte (K. Yiğiter, Çev.) Ankara, s. Kültür Bak.
Pickthall, M.W. (2002). Balıkçı Said (T. Şahin, Çev.), İstanbul, s. Söylem.
Pickthall, M.W. (2017). Doğuyla Karşılaşmalar (Y. Yazar, Çev.). İstanbul, s. Büyüyen Ay.
Polat, Ü. G. (2013). Şii Nizari Mezhebi İmamı Ağa Han’ın I. Dünya Savaşı Yılları Faaliyet-
leri. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş-ı Veli Araştırmaları Dergisi, 68, 55-74.
Quilliam, W.H. (1889). The Faith of Islam. Liverpool, s. T. Dobb&Co.
Quilliam, W.H. (1903). The Crescent, 565, 309.
Quilliam, W.H. (1895). Thoughts on the Armenian Agitations, The Islamic World, 21, 286.
Quilliam, W.H. (1895). The Crescent, 104,11.
Quilliam, W.H. (1896). Gladstones Birthday Speech at Hawarden, The Islamic World, 35,
347.
Quilliam, W.H. (1903). The Macedonian Question – The Shaikh-ul- Islam Refutes the Bis-
hop of Liverpool’s Allegations, The Crescent 563 - 564 – 565.
Quilliam, W.H. (1903). The Crescent, 528, s.124.
Quilliam, W.H. (1905) The Crescent 634, March 8.
Quilliam, W.H. (2021) The Collected Poems of Abdullah Quilliam (Ed. R. Geaves – Y. Birt).
Oldham, s. Beacon Books.
Sabri Efendi, M. (2013). Hilafetin İlgasının Arka Planı, İstanbul, s. İnsan.
Sabuncu, L. (1891). Morning Advertiser, October 10. London.
Said, E.W. (2003). Şarkiyatçılık, İstanbul, s. Metis.
Salafiyya, U.R. (2016). Ahmediyya and European Converts to Islam in the Interwar Period,
Muslims in the Interwar Europe – A Transcultural Historical Perspective, Leiden, s. Brill.
Sarı, M. (2019). I. Dünya Harbi Öncesi İngiltere’de kurulan Türkofil bir Dernek; The Anglo
- Ottoman Society. Belleten, 298, 1033 -1080.
Seddon, M.S. (2017). “Pickthall’s Anti – Ottoman Dissent, s. The Pilitics of Religious Con-
verssion”, Marmaduke Pickthall – Islam and the Modern World. Leiden, s. Brill.
Shiman, L. L. (1972) The Church of England Temperance Society in the Nineteenth Century,
Historical Magazine of Protestant Episcopal Church, 2, 179 – 195.
Sırma, İ.S. (1990). II. Abdülhamid’in İslam Birliği Siyaseti, İstanbul, s. Beyan.
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
404
Stratton, L. M. (2004). Tory Muslim, s. Conversion of Marmaduke Pickthall, Koinonia XVI,
78-100.
Şeker, M. (2012). “Sultan II. Abdülhamid’in İngiltere’ye Atadığı Şeyhülislâm Abdullah Qu-
illiam”, Derin Tarih, 2, 22-24.
Şirin, İ. (2013). Seyahatnamelerin Sosyal Bilimlerde Kullanım Değeri, s. Seyahatneme Me-
todolojisi Geliştirmenin Zorunluluğu, Türk Yurdu, 310.
Tanıyıcı, Ş. - Kahraman, S. (2017). II. Abdülhamid’in Dış Politikasında İslamcılık ve İngiliz
Şeyhülislam Quilliam. Medeniyet ve Toplum, 2, 7-31.
Teke, Y. (2014). William Henry Abdullah Quilliam’ın Pan – İslamist (İslam Birliği) Faali-
yetleri (1891-1908), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, s. Marmara Ün. Türkiyat Ar. Ens.
Urquhart, D. (1838). Spirit of the East, London, s. Henry Colburn.
Diğer Kaynaklar
The National Archives, Foreign Office TNA, FO.
abdullahquilliam.wordpress.com
Extended Abstract
Abdullah Quilliam and Marmaduke Pickthall are two Muslim British intellectuals,
writers and activist who lived at the second half of the 19th and first half of the 20th century.
Both had a rather religious family background. Quilliam was brought up as a Methodist and
never used alchohol. Pickthall’s father was an Anglican priest.
Quilliam, a lawyer in Liverpool, was born 19 years before Pickthall. He encountered
and accepted Islam in a travel to Morocco at the age of 27. Pickthall, a Londoner, encountered
Islam at the age of 19 in the Middle East, but waited until 1917 to declare that he ambraced
it. Both of them were greatly impressed by the natural, clean, pure and modest lifestyle of
Muslims at their first encounter, in contrast to the “greedy, worldly, arrogant and filthy” li-
festyle of the Western people. They both had close feelings and established contact with the
Ottoman State and strongly believed in the importance of the caliphate for the Islamic World.
While both of them were treated as suspects, or even traitors in some case in their countries,
they received a strong support and patronage from the important leaders of the Islamic World.
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
405
Quilliam from the Ottoman Sultan, Pickthall from the Nizam of Hyderabad. But their cont-
roversial connections with other cultures did not make change in their loyalty to their country.
Their legitimacy ground for politics is the British conservative policies symbolized in the
Disraeli (Tory) governments which favored and based on the integrity of the Ottoman lands.
Their ground of legitimacy as thought and mind on the other hand are the key words of the
modern age; reform and development. For them, Ottoman Empire was the leading country in
the Islamic World in both senses.
According to Quilliam, Sultan Abdülhamit was a great reformer as well as being
caliph who ensured the unity of Islamic World. For this reason, he established a close contact
with the Sultan, met with him personally upon invitation, and supported his Islamic Unity
policies. For Pickthall, on the other hand, the real reformers were the Young Turks and mem-
bers of the Commitee of Union and Progress, which overthrew Abdülhamit. He came to Is-
tanbul about 10 years after Quilliam, then under the rule of the Unionists, met the Grand
Visier Sait Halim Pasha in Person, and was very much impressed by him. While in Istanbul
Quilliam stayed in Bostancı, which was the summer resort of the elit and bureaucrats, and
Pickthall stayed in Erenkoy in the same region. They both are among the founders of the
Anglo – Ottoman Society which lobbied in London for the Ottoman State before and during
the First World War.
The Great War dragged them to a very difficult and fregile position as British sub-
jects. Ottoman State was also dragged into a hostile position against Britain and its allies.
Having been mentally and emotionally so much involved with the Ottoman affairs, just in
line with the traditional Torry politics, they got into trouble when the war started. They did
not want Ottoman State to become ally with Germany. They both warned the British and
Ottoman governments for this stride. But British government had long decided his side and
it was on Russian side, the arch-enemy of Ottoman State. Ottoman Goverment had no other
choice but to gain the support of Germany, one of the great Powers of the time in Europe, in
the face of inevitable war. During the war Quilliam and Pickthall’s ideas were based on the
hostility towards Germany.
Concerning the Ottoman Empire they focused on to protect by all means disintegra-
tion of the state and to ensure continuation of the caliphate. While doing that they resorted to
methods of their own to maintain their legal position as British citizens and to stay at legiti-
mate ground. They could not give up their family and cultural roots and back ground to which
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
406
they both owed their woldviews and identities as intellectuals. They were brought up in a
strongly religious environment. Becuse of that even after identifying themselves as muslims,
they tried hard to keep their cultural and national identity, and they took care not to deviate
from their modern European approach.
It was not easy for them to please both sides. They faced strong critics from the
British government, their citizens and from muslims in their country and abroad. Especially
Quilliam became a very conroversial name among the physical attacks by British neighbours
and harsh criticism of Muslims. According to various sources by writers, journalists and of-
ficial reports from the Islamic World, Quilliam seems to have sought a religious practice that
reconciled Islam with British culture and even with Christianity, at the famous Islamic Center
in Liverpool. He might have tried to find a way to explain Islam to local British people by
overcoming the centrues old religious prejudices.
Quilliam is the first name that comes to mind when we talk about Islam in Britain.
In the History of the country he established for the first time an Islamic Center in Liverpool.
As a Shakh al-Islam, he looks more like a religious leader and a missionary with his ideas,
activities and publications. He wrote guiding and instructive books, started to translate the
Qur’an into English but could not complate it. Despite his support of Sunni caliph, he tried
to put forward an undertanding of Islam in line with British culture and even religious tradi-
tions, instead of adopting the clasical Sunni Islamic tradition. For this reason, he received
serious reactions from the British society as well as harsh criticism from Muslims who visited
the center. He resorted to various ways to gain acceptance in the society, like contacting
spiritualists or even Freemasons. Although Sultan Abdülhamit knew his “innovative” and
controversial practices at the Center, and his mysterious connections very well, he preferred
to work with him.
Pickthall on the other hand, not activated as a leader or a missionary, but as an in-
tellectual and as a writer. He was a man of letters. His intellectual level is higher. He has
many books of novels, stories, travel notes and ideas about the Middle East. He is the first
Muslim Englishman who has written English translation of the Qur’an. He prefered the path
of the Ottoman and Indian Muslims, whom he felt close to in terms of religious practices,
which is the Sunni – Hanefi Islamic tradition. Still, as a reformist British intellectual, he had
his own understanding of Islam. Due to his modernist approaches and search of reconciliation
Kemal KAHRAMAN, İki Sadakat Arasında; Abdullah Quilliam ve Muhammed
M. Pickthall
407
with reformist ideas, Pickthall also became a target of suspicions at some Muslim circles and
even claimed to be a Freemason.
Along with the positivist ideas, modernity, reform, human rights, women’s rights
are the main arguments of both Quilliam and Pickthall. Pickthall takes it up to claim that the
prophet of Islam was the greatest feminist. Islam does not prevent development. This sen-
tence has been the defensive cliche of modernist approaches in the Islamic World until today.
There is no coercion or compulsion in Islam, the real jihad is the struggle with one’s inner-
side. With his reformist approach Pickthall saw the new Turkish Republic as a hope for the
Islamic World.
Despite all their modernist approaches, Quilliam or Pickthall had no problem with
monarchy as a system. This is probably a North-west European stance where monarchies
survived until today. Quilliam has taken a stance on the side of the oppressed people and the
working class since the beginning of his career as a lawyer, as long as they remain in the
British system. Pickthall on the other hand, prefered rather an elitist and aristocratic appro-
ach. He defined the Ottomans as the aristocrats of the Islamic World. This approach coincides
with the ideas of Said Halim Pasha who was a member of the Egyptian Khedive family and
greatly influenced him. After the war while Abdullah Quilliam was lived in his country with
differant identity and was interested with complately different subjects, Muhammed Pickthall
was busy translating and explaining his ideas.
One common denominator for Quilliam and Pickthall is British-dominated Egypt
and Cairo, the center of Arab modernism. Quilliam sympathized with modernist ideas of
Seyyit Ahmet Han and Muhammed Abduh, and argued that Islam is a moderate religion.
Fellowing the invitation of the Egyptian reformist intellectuals, he went to Cairo and gave
conferences and speeches in various circles in 1928. Only one year later when Pickthall went
to Cairo for the purpose of discussing his translation of the Qur’an with the ulema, he recei-
ved the support of the same intellectual circles for his views.
Quilliam stands out as a leader having a special mission, and as a social worker.
Apart from some books for guidance, legacy of a society and institution has survived to the
present day. Founded in 1996 in Liverpool, Abdullah Quilliam Society operates to restore
and reopen the derelict historical mosque at 8 Borougham Terrace. Pickthall, on the other
hand, stands out with his identity as a writer and a man of letters. His novels, stories and
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2, 2022, s. 377- 408.
408
works of thought, especially his tranlation of Qur’an, have been widely read to the present
day.