ArticlePDF Available

Türk Kadın Sağlık Çalışanlarının Çalışma Hayatına Dâhil Olmalarının Tarihsel Süreç İçerisinde İncelenmesi

Authors:

Abstract

Kadınlar günümüzde dahi bazen çalışma hayatının içinde olmak gibi en doğal haklarını bile çalışma koşulları ve anne olma durumları yüzünden tam kullanamamaktadırlar. Bu durumun toplumların ancak ve ancak tüm bireylerin katılımı ile kalkınabileceği gerçeği düşünüldüğünde genelde dünya sağlık bildirgeleri, özelde ülkelerin yasalarınca desteklenmesinin önemi büyüktür. Çalışmada kadın sağlık çalışanlarına verilen hakların geçmişten günümüze toplumsal hayatın üzerine yüklediği sorumluluklar bağlamında bu beklentiyi karşılayıp karşılamadığı, kadın sağlık personelinin aile ve iş hayatı ikileminde karşılaştıkları sorunlar, mesleki ilerlemeleri ya da aile hayatının devamlılığı üzerindeki etkisi, kanunlar ve yönetmelikler bağlamında tarihsel süreç içinde karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Kadın; Kadın hakları, Sağlık çalışanları.
TARİHİN PEŞİNDE
-ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ-
Yıl: 2022, Sayı: 28
Sayfa: 33-47
THE PURSUIT OF HISTORY
-INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH-
Year: 2022, Issue: 28
Page: 33-47
Araştırma Makalesi / Research Article
Türk Kadın Sağlık Çalışanlarının Çalışma Hayatına Dâhil Olmalarının
Tarihsel Süreç İçerisinde İncelenmesi
Investigation of Turkish Female Healthcare Professionals Including
in Working Life in the Historical process
Atiye Emiroğlu*, Hülya Öztürk**
* Dr. Öğr. Üyesi, Karamanoğlu
Mehmetbey Üniversitesi,
Ermenek MYO, Sağlık Kurumları
İşletmeciliği Yönetim ve Organizasyon
Bölümü, Karaman/Ermenek, Türkiye.
ORCID No: 0000-0002-0588-0065
**Doç. Dr., Eskişehir Osman Gazi
Üniversitesi, Tıp Tarihi ve Etik,
Eskişehir, Türkiye.
ORCID No: 0000-0001-8999-4213
Sorumlu yazar/Corresponding author:
Atiye Emiroğlu
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi,
Ermenek MYO, Sağlık Kurumları
İşletmeciliği Yönetim ve Organizasyon
Bölümü, Ermenek, Karaman, Türkiye.
E-posta/E-mail:
atiyemiroglu@gmail.com
Başvuru/Submitted: 24.04.2022
Revizyon Talebi/Revision Requested:
09.05.2022
Son Revizyon/Last Revision Received:
13.08.2022
Kabul/Accepted: 20.10.2022
Yayımlanma/publication: 25.10.2022
Atıf/Citation:
Emiroğlu, Atiye, Öztürk, Hülya, “Türk
Kadın Sağlık Çalışanlarının Çalışma
Hayatına Dahil Olmalarının Tarihsel
Süreç İçerisinde İncelenmesi”, Tarihin
Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araş-
tırmalar Dergisi, S. 28, (2022), 34-47.
ÖZ
Kadınlar günümüzde dahi bazen çalışma hayatının içinde olmak
gibi en doğal haklarını bile çalışma koşulları ve anne olma durumla
yüzünden tam kullanamamaktadırlar. Bu durumun toplumların ancak
ve ancak tüm bireylerin katılımı ile kalkınabileceği gerçeği düşünüldü-
ğünde genelde dünya sağlık bildirgeleri, özelde ülkelerin yasalarınca
desteklenmesinin önemi büyüktür. Çalışmada kadın sağlık çalışanlarına
verilen hakların geçmişten günümüze toplumsal hayatın üzerine yükle-
diği sorumluluklar bağlamında bu beklentiyi karşılayıp karşılamadığı,
kadın sağlık personelinin aile ve hayatı ikileminde karşılaştıkları so-
runlar, mesleki ilerlemeleri ya da aile hayatının devamlılığı üzerindeki
etkisi, kanunlar ve yönetmelikler bağlamında tarihsel süreç içinde karşı-
laştırmalı olarak değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Kadın, kadın hakları, sağlık çalışanları.
ABSTRACT
Even today, women sometimes cannot fully use their most natural rights,
such as being in working life, due to working conditions and being a mother.
Considering the fact that this situation can only develop with the existence of
all individuals, it is of great importance that it is supported by the world health
declarations in general and the laws of the countries in particular. In the study,
whether the rights given to female health workers meet this expectations in the
context of the responsibilities imposed on social life from past to present, the
problems faced by female health personnel in family and work life dillemmas,
their professional progress or the continuity of family life will be evaluated com-
paratively in the context of laws and regulati-ons in the historical process.
Keywords: Woman; woman rights; healthcare provider.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 34
Giriş
Kadınların sosyal hayata dâhil olmaları ve çalışarak gelir elde etmeleri, İslamiyet öncesine
kadar uzansa da modern anlamda çalışma hayatına dâhil oluşları, erkeklere oranla geç dö-
nemlere rastlamakta ve Avrupa’da Sanayi Devrimi’yle birlikte hayatına girdikleri görül-
mektedir.1
Türkiye’de kadınlar, erkeklere kıyasla ev, bahçe, tarla işlerinde yer almışlar ve zaman za-
man da ticaretle uğraşmışlardır. Kadınların sağlık alanındaki etkinliklerini ise Osmanlı Dev-
leti ve hatta alternatif tıp dâhil edilirse insanlık tarihinin kuruluşuna kadar uzatmak müm-
kündür. Osmanlı’da 17. yüzyılda Küpeli Saliha Hatun isimli bir kadın cerrah olduğu ve erkek
hastalara dahi baktığı bilinmektedir. Bu çalışma kadının sağlık alanındaki konumunu göster-
mesi açısından önemlidir.2
Osmanlı Devleti döneminde başlayan kadınların hayatına dâhil edilmeleri ve eğitim
alabilmeleri ataerkil toplum olma özelliği taşıyan Osmanlı Devleti için zor, sancılı ve uzun bir
yolu kapsamaktadır. Sürecin sancıları, Cumhuriyet döneminde de hissedilmiş getirilen Me-
deni Kanun’da da ataerkil aile yapısının varlığı net bir şekilde hissedilmiştir. Hatta Medeni
Kanunu’nun 153. ve 154. maddeleri erkek bireyin egemenliğini güvence altına alan maddeler
olarak görülmektedir.3
153. ve 154. maddelerin 22 Kasım 2001’de kabul edilen 4721 sayılı yasayla yürürlükten
yakın bir zamanda kaldırılması, kadınların kanunlar karşısındaki durumunun günümüze çok
yakın bir dönemde iyileştiğini gösteren önemli bir delildir.4
Amaç
Kadının toplum içerisinde haklarında tarihsel süreç içerisinde pek çok değişiklik olduğu
gibi kadının çalışma hayatına girişi ve var olma çabası da hala özellikli bir durumdur. Ülke-
mizde çalışma hayatındaki kadının yerini anlayabilmek, çıkarılan kanun-tüzük ve yönetme-
likleri incelemekten geçmektedir.
Çalışmada kadın sağlık çalışanlarına verilen hakların Osmanlı Devletinden günümüze
Türk aile yapısının beklentisini karşılayıp karşılamadığı kanunlar ve yönetmelikler bağla-
mında tarihsel süreç içinde karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir.
Yöntem
Kanun, tüzük ve yönetmeliklerin esas alındığı konu kadın çalışanların hakları doğrultu-
sunda irdelenmiş, kaynaklardan elde edilen bilgiler ilişkilendirilerek ilişkisel tarama yöntemi
benimsenmiştir.
Araştırmada TBMM Tutanakları, Zabıt Ceridelerinden, Resmî Gazete külliyatına, TBMM
arşivinden, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü arşivinden yararlanılmış ve kulla-
nılan resimler için ilgi yerlerden izin alınmıştır. Gazeteler için Milli Kütüphane ve gazetelerin
e-arşiv erişiminden yararlanılmıştır.
1 Birgül Bilgin, “Çalışma Yaşamında Kadın ve Yasal Düzenlemeler”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Nu: 99, (2012), s. 312-315.
2 Nilüfer Demirsoy, Ömür Sayligil, Mehmet Topal, Hilmi Özden, “A Female Surgeon in The 17/th Century: Kupeli Saliha Hatun and an
Evaluation of Consent Forms Related to Her Surgeries”, Konuralp Tıp Dergisi, C 11/ S. 3, (2019), s. 468-474.
3 Resmî Gazete, 04.04.192, S. 339.
4 Resmî Gazete, 8.12.2001, S. 24607, s. 1-4.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 35
BULGULAR
I. Türk Toplumu Aile Yapısı ve Kadından Beklenenler
Aşağıda arşiv belgelerinden yola çıkarak kadının toplum nezdinde edindiği yer açıklan-
maya çalışılmıştır. Bu bağlamda kadının sağlık hizmetlerinde yer alması ve edindiği haklar
çerçevesinde Türk aile ve toplumunun beklentisini karşılama noktasında karşılaştıkları zor-
luklar alt başlıklar altında değerlendirilecektir.
Popüler yaklaşımda aile; anne, baba ve en az bir çocuğu içermektedir.5 Kadının üstlendiği
geleneksel cinsiyet rolü ve bu rollerin öğrenildiği sosyalleşme süreci, onun aile ve iş hayatın-
daki yerini belirler.6 rk aile yapısı ve kadının yeri, tarihsel süreç içinde karşılaşılan olay ve
durumlarla değişim göstermiş olsa da genel olarak ataerkil bir yapı göstermiştir. İslamiyet
öncesi Türklerde kadın ve onun aile içindeki yeri, ona verilen haklar ve gösterilen saygı bağ-
lamında daha net anlaşılmaktadır. Tek eşliliği savunan, hakanın yanında söz hakkına sahip
olan, hakan olmadığı zamanlarda devletin işleriyle ilgili karar alabilen ve at üstünde savaş-
larda cenk eden Türk kadını, şüphesiz İslamiyet öncesi dönemlerde önemli bir yere sahipti.
İslamiyet’in kabulüyle birlikte yeni bir din ve kültürün etkisinde kalan Türk toplum yapısında
kadının yeri de değişmeye başlamış ve kadın biraz daha eve hapsolmuş, evde çocuk bakan ve
aileyi evirip çeviren varlık haline gelmiştir.7 Kadının her türlü yaşam hakkını elinde bulundu-
ran Devlet ve toplumsal normların çizdiği sınırlar çerçevesinde kadın yaşam sürdürmüştür.8
Bununla birlikte Osmanlı dönemine ait arşiv belgeleri incelendiğinde kadını koruyan kanun-
lar olduğu gözlemlenmektedir. Buna rağmen kadınların kefaletlerinin sayılmadığı9 kanuni ya-
pıya sahip olan Osmanlı’da evlenme-boşanma gibi insan hayatında büyük öneme sahip konu-
lar erkek kararına bırakılmış, eş veya baba hatta erkek kardeş bu konuda kadın adına karar
mercii olmuştur.10
Osmanlının özellikle 19. yüzyıl yenileşme hareketleriyle, yüzyıllar boyu kadının üzerinde
hüküm süren ataerkil toplum yapısı, kadını koruyan bazı kanunlarla esnetilmeye çalışılmış
olsa da kadının haklarını kullanma noktasındaki eşitsizlik günümüze kadar sürmektedir.11
II.Mahmut döneminde askeri amaçlı yapılan nüfus sayımında kadın nüfusu sayılmamış-
tır. Kadınların nüfus sayımına dâhil edilmesi 1881-1893 yılları arasında yapılan nüfus sayı-
mıyla olmuştur.12 Kadınların kefaletleri ise 1909 yılında yapılan bir düzenlemeyle sağlanmış
ve dar kapsamda emlak sahibi kadınların kefaletlerinin kabul olunması yönünde bir karar
alınmıştır. Kadınların kıyafetine ve nasıl giyinmesine karar veren toplum ve idareciler, kadın-
ların süslenmesi ve farklı dinlere mensup kadınlar gibi giyinmeleri eleştirilmiş, Müslüman
kadınların tek tip giyinmelerine yönelik kanunlar çıkarmıştır. Kadınların giydikleri kıyafetten
gideceği yer ve yapacağı işe kadar ne yapması gerektiği kanunlarla çizilmiştir. Arşiv belgeleri
incelendiğinde Darülacezede görev alan kadın çalışanlar görülmektedir. Meşrutiyet döne-
miyle birlikte kanunlar önünde kadının çalışma hayatında olmasına daha ılımlı yaklaşıldığı
görülmektedir. Osmanlı döneminde kadınların aşçı, terzi olabildikleri, kumaş fabrikalarında
5 Saliha Hallaç, Fatma Öz, “Aile Kavramına Kuramsal Bir Bakış Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar”, C 6/S. 2, (2014), s. 142-153.
6 Anahit Coşkun, Resmiye Özdilek, “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Sağlığa Yansıması ve Kadın Sağlığı Hemşiresinin Rolü”, Hemşirelikte
Eğitim Araştırma Dergisi, C 9/S.3, (2012), s. 30-39.
7 Coşkun, Özdilek., agm., s. 30-39.
8 T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Y.PRK.UM., 16-63, H-13-08-1307
9 BOA, TFR.I.MN., 15- 1477, H-03-06-1321.
10 T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı’da Kadın, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, Nu:
137, İstanbul 2015, s. 13.
11 Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı’da Kadın, age, s. 23-31.
12 Adnan Çimen, “Sayım, Kayıt Düzeni ve Teşkilatlanma Açısından Osmanlıda Nüfus Hizmetleri”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi”, C 4/S.3, (2012), s. 183-216.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 36
çalışabildikleri, kadın hapishanelerinde kadın kolcu, gardiyan ve esnaf olabildikleri kadınla-
rın evde icra ettikleri işleri çalışma hayatında da yapabildikleri görülmektedir. Osmanlı Devlet
ve toplum yapısında kadınların Kuran Kurslarına gitmesi ve oralarda Kuran öğrenmeleri eği-
tim hayatlarını oluşturmuştur. Ancak Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı’ndan itibaren bu duru-
mun değişmeye başladığı görülmüştür. Nitekim kadınların okumasını ve iş hayatına atılması
için kurdukları kadın cemiyetleriyle çabalayan ve kız okulları açılması için mal varlığını ba-
ğışlayan Osmanlı kadınları da dönem için göz doldurucu gelişmelerdir. Ayrıca savaşlarda
cephe gerisinde çalışan kadınlar, kurdukları cemiyetler ile savaşta yaralananlara da yardım
etmişlerdir. Kadınlara toplum içinde ve kanunlar önünde sınırlılıklar ve bazı yükümlülükler
getirilmiş olsa da kadının ırzı ve namusu söz konusu olduğunda da kanun yapıcı erkeği en
ağır şekilde cezalandırmaktan da uzak durmamıştır.13
Cumhuriyetle birlikte oluşturulan kanunlarla kadına tanınan haklar kadın ve erkeği top-
lum içinde eşit yapmayı amaçlayan uygulamalar olsa da yeterli olamamıştır. Nitekim nüfus
mübadelesi yapılırken kocası Türk olan yabancı kadınların ülkeye kabul edilmesi hususun-
daki engellerin kaldırılmasıyla ilgili çıkarılan kanuna karşılık yabancı erkeklerle evli olan Türk
kadınları için böyle bir kanun mümkün kılınmamıştır.14
Cumhuriyetle birlikte Medeni Kanunu’nun kabulü, kılık kıyafette yapılan değişiklikler
gibi çalışmalar, kadının hukuk önündeki haklarını ve toplum içerisinde kadın erkek eşitliği
yaratmaya dönük çalışmalar olmuştur. Eğitim hayatında kadın erkek eşitliğini sağlayan ka-
nuni düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen hukuken kadına okuma ve iş hayatında çalışa-
bilme olanağı sunulsa da kadına sunulan haklar “evin reisi erkektir” kavramının gölgesinde
kalmıştır. İş yerinde ve ev hayatında cinsiyetçi ayrımlara maruz kalan kadın hem iş hem de ev
işlerinin sorumluluğu altında ezilmiştir.15
II. Kadınların Sağlık Alanına Resmi Olarak Dâhil Olmaları
Tıphane ve Cerrahhane-i Amire 1827 yılında kurulmuş, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şa-
hane ismiyle 1839 yılında yeni binasında hizmet vermeye başlamıştır. Viyana’dan getirilen Dr.
Charles Ambroisse Bernard, 1842-1843 yılları arasında Mekteb-i Tıbbiye’de ebelik sınıflarını
oluşturmuş, iki yıllık eğitime sahip olan bu sınıflarda ebe adayları eğitim öğretime başlamış-
tır.16
Kadınların sağlık alanında çalışma hakkı edinebilmeleri zor ve sancılı olmuştur. Müslü-
man bir toplumda kadın hastalara bakanların erkek olması kadın hastalar için önemli bir so-
rundu. Erkek, hasta olan eşinin erkek doktor tarafından muayene edilmesine yanaşmamakta
ve hatta bu nedenle birçok kadın hayatını kaybetmekteydi.17 Osmanlı için II. Meşrutiyet dö-
nemi özgürlükçü hareketlerin daha da yoğunlaştığı her alanda olduğu gibi toplumda kadın
ile ilgili algıların değiştiği dönemlerdendir. Bu dönemde, kızların da tam donanımlı eğitim
alması gerektiği düşünülmeye başlanmıştır.18 Askeri Tıp Okulu yanında “Sivil Tıbbiye”, “Ec-
zacı, Dişçi, Kabile ve Hastabakıcı Kadınlar Mektepleri” Dr. Besim Ömer Paşa’nın çabalarıyla
açılmıştır. Besim Ömer Paşa, hastabakıcılık ve hemşirelik hizmetleri ve eğitimlerinin Türk ka-
13 Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı’da Kadın, age, s. 67-81-83-87-115-125-183-219.
14 BOA, Kararlar Daire Başkanlığı (1928-), 34-15-8, 04.03.1933.
15 Fatma Yaşar Ekici, “Türk Aile Yapısının Değişim ve Dönüşümü ve Bu Değişim ve Dönüşüme Etki Eden Unsurların Değerlendirilmesi”,
The Journal of Academic Social Science Studies”, Nu: 30, (2014), s. 219-224.
16 Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı’da Kadın, age, s. 137.
17 BOA, İ.Ş.E., 16-38, H-05-03-1321.
18 BOA, İ.M.F., 16-46, H-15-10-1328
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 37
dınlarına verilmesini istemiş, özellikle süren savaşlarda bu durumun büyük fayda getirece-
ğine inanmıştır. 20. yy’in başlarında Trablusgarp, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşına iştirak
eden Osmanlı ordusunda sağlıkçılara ve sağlıkta ara kadroya ihtiyaç artmış, özellikle hasta-
bakıcıların önemi fark edilmişti. Bu ihtiyaç doğrultusunda Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay)
bünyesinde hastabakıcılık-hemşirelik kursları verilmiş, diploma alanlar gerekli mevzilerde ça-
lışmaya başlamışlardır.19
I. Meşrutiyet döneminden sonra daha çok gayrimüslim okullarda ya da yurtdışında eği-
tim alıp doktor, hemşire, ebe, öğretmen, hâkim, avukat gibi çeşitli mesleklerde sayıca çok az
da olsa kadın çalışanların bulunduğu rülmüştür. Toplumun bu kadınları kabul etmesi ya
da icra ettikleri meslekte onlara güven duymaları oldukça zor olmuştur. Kadınların eczacı,
doktor ve dişçi olmalarının önünün açılmasını uygun gören düzenlemelere 1900’lü yıllardan
itibaren yer verilmeye başlamıştır. Düzenlemeler, Osmanlının son dönemlerine denk gelmiş-
tir. Kanunların düzenlenmesinde yaşanan her gecikme kadın sağlık çalışanlarına tanınan hak-
ların gecikmesine neden olmuş ve toplum nezdinde çalışan kadına yönelik algının değişme-
sini zorlaştırmıştır. Belgelerden anlaşıldığı üzere I. Dünya Savaşı ve ardından bağımsızlık
mücadelesi esnasında cepheye koşan ve savaşın arka planında yaralılara üstün hizmetleriyle
şifa olan kadın sağlık çalışanlarının varlığı ve üstün hizmetleri onların tıp alanında eğitim
almalarının da önünü açmış ve o dönemde dahi sayıca erkek sağlık çalışanlarından fazla
olmuşlardır. Kadınların her ne kadar çalışma hayatında yerleri kabul edilse de Adli Tıp
Kurumunda çalışan kadın sayısının fazla olmasından kaynaklı buraya yaşlı erkek yöneticinin
atanmasının istendiği belge bize kadının tam bir kabul görmediğini de göstermektedir. Kadın
sağlık çalışanlarına yöneticilik verilmemesi o dönemin itina gösterilen konusu olduğu gibi bu
durum günümüzde de devam etmektedir. Kız öğrenciler 1915 senesinde, İstanbul Darülfü-
nun’a kabul edilmeye başlanmıştır. Ancak durum Tıp Fakültesi’ne yansımamıştı. Bu dönem-
lerde Tıp okumak isteyenler, yurt dışına gönderilmekte ve masrafları devlet bütçesinden kar-
şılanmaktaydı. Bu isimler ve gittikleri okullar şöyleydi: İzmirli Suat ile Süeda, Cenevre Tıp
Okulu’na; Safiye Ali, Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne; Bedriye Veysi, Münih’e ve
Fatma (Reşit) Arif Atasagun, Boston Tufts Üniversitesi’ne; Hayrunnisa Ataullah, Londra Üni-
versitesi Tıp Fakültesi’ne tıp eğitimi almak için gönderilmiştir. Kadınların tıp eğitimi almala-
rının henüz ülke içinde önü açılmamış olsa da kadın sağlık çalışanlarına başarılı hizmetlerin-
den dolayı nişan verildiği ve taltif edildiği yine dönemin kayıtlarında mevcuttur.20
1917 yılında kadınların hekim olmasının önü açılmak istense de Tıp Fakültesine başvuran
kız öğrenciler, fakülteye kabul edilmemiştir. Üçü Türk, sekiz kız öğrenciden oluşan bir grup,
Amerikan Kız Koleji İstanbul müdürü Dr. Mary Mills Patrick ile birlikte çalışmalar yaparak
kolejin içinde tıp eğitimi veren birimlerin açılmasını sağlamıştır. Bu sayede Department of
Medicine Constantinople Women’s College 1920 senesi eğitime başlamıştır.21
Dr. Besim Ömer (Akalın) Paşa’nın 1921 senesi İstanbul Tıp Fakültesi’ne kız öğrenci alın-
ması çabaları sonucu “Müfide Küley, Sabiha Sayın, İffet Çağlar” adlarında üç kız öğrenci Tıb-
19 Hatice Nil Sarı, “Osmanlı sağlık hayatında kadının yeri”, Yeni Türk Tıp Tarihi Araştırmaları, Nu: 97, (1996), s. 2-3:11-64; Elif Atıcı, Sezer
Erer, “Türk Kadınlarının Tıp Eğitimine Başlama Süreci ve İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi’nden Mezun Olan İlk Kadın Hekimler”,
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi”, C 35/S.2, (2009), s. 107-111.
20 Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı’da Kadın, age, s. 153- 313-343-367-410.
21 Nuran Yıldırım, “Hekim Kimliği ile Abdülhak Adnan Adıvar ve Tıp Tarihi ve Deontoloji Müderrisliği”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları”, C 7/
S.2, (2006), s. 55-86.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 38
biye’ye 1922-1923 döneminde kabul edilmiş, hemen ardından bu dönemde Tıbbiye’de kız öğ-
renci sayısı sekize yükselmiştir. Tıp Fakültesi’de eğitim alan kız öğrencilerin altısı 1928 yılında
mezun olmuştur.22
III. Cumhuriyet Dönemi ile Birlikte Yaşanan Değişimler:
Kadınların Yeni Cumhuriyet ile birlikte yaşam tarzlarının değişimi ve pek çok alanda sa-
hip oldukları hakların genişlemesi ile birlikte artık eğitim haklarını edinmekte kolaylık yaşa-
dıkları görülmektedir. Yurt dışında eğitim alarak ülkemize gelen Safiye Ali Krekeler, 1923 se-
nesinde ilk kadın Türk hekimi unvanıyla icazetname alarak Türkiye sınırlarında çalışma hak-
kına sahip olmuştur. 1924 yılında Süt Damlası merkezinde de hizmet vermeye başlayan Safiye
Ali, Türk kadınlarının Türkiye’de sağlık alanında çalışmasının ilk örneklerindendir. Çalışma
hakkının ardından yurt dışında ülkemizi 1924 yılında önce Londra Viyana ve Budapeşte’de
düzenlenen “Beynelmilel Kadın Doktorlar Kongresi”’ne, 1928 yılında Bolonya’da düzenlenen
“Beynelmilel Tıb ilminde kadınlar” isimli kongreye Türkiye’den de delege gönderilmiş, Tür-
kiye’yi Safiye Ali temsil etmiştir.23 Kadınların çalışma hayatında etkinliğini arttıran bu düzen-
lemeler oldukça önemlidir.
İş hayatında kadın mevzusu kabul görmeye başlasa da konuyla ilgili tartışmalar devam
etmiş, birçok çalışan kadını iş başındayken bıyık altından tebessümlere maruz kalmıştır.24
İş hayatına giren hanımlar pratikte çalışma hakkını edinseler de ilerleyen yıllarda bazı
sıkıntılar ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu sıkıntılardan biri Kız Öğretmen Okuluna atanan
Doktor Mahicihan Erus’un bölgenin Valisi tarafından istenmemesi ve konuyla ilgili hükü-
metle yazışmasıdır. Dönemin gazete ve mecmuaları incelendiğinde kadının belli süre çocuk
doğurma-çocuk bakma- beden terbiyesi ve spor yapma gibi konulara kanalize edilmeye çalı-
şıldıkları, kendilerine güzellik sayfalarında sayısız sütunun ayrıldığı, moda ve ahlakın oda-
ğında var edilmeye çalışıldığı görülmektedir.25
Ülkemizde Cumhuriyet ile birlikte kadın sağlık çalışanları zamanla Tıp Fakültesi kürsüle-
rinde yer almaya başlamış, 1943 yılında Müfide Küley Dahiliye Kliniği’nde doçentliğini alarak
çalışmaya başlamıştır.26
Tıp, Eczacılık, Diş Hekimliği ve Ebelik Fakültelerinin sayılarının artmasıyla kadın mezun-
ların sayıları da artmış, kadınların edindikleri eğitim alma haklarını hem çalışma hayatında
hem de üniversite kürsülerinde yoğun bir miktarda yer almaları izlemiştir.
Cumhuriyet ile birlikte kadın sağlık çalışanlarının diğer kadın çalışanlarla aynı haklara
sahip olduğu görülmektedir. 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 5'nci maddesinde belirtildiği üzere
işveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleş-
mesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, din
dil, cinsiyet nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Kanun ayrıca; “Aynı veya
eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti
nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını
haklı kılmaz. Haftalık çalışma süresi kırk beş saattir. Her bir saat fazla çalışma için verilecek
ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle
22 İstanbul Kadın Müzesi, Darülmuallimat.
23 “Beynel Milel Tıp İlminde Kadınlar”, Servet-i Fünun,. 4 Aralık 1924, S. 1477-9, Nu: 186-1660, s. 55.; “Süt Damlası Teşkilatında”, Servet-
i Fünun, 7 Haziran 1928, S. 1660-186.
24 “Her Erkeğe Nazaran Kadın Nedir?”, Vakit Gazetesi, 29 Mart 1930, s. 4; “Erkek Bugün Bile Onunla Müsavi Olduğunu Kabul Etmemiş,
Bunu Aklına Getirmemiştir”, Vakit, 15 Ocak 1931, s. 5; “İş Hayatında Kadın”, Vakit, 8 Mayıs 1929, s. 4.
25 T.C. Cumhur Başkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), Muamelat Genel Müdürlüğü, 143-24-16, 31.10.1939.
26 Atıcı ve Erer, agm, s. 107-111.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 39
ödenir. Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapan işçi isterse, bu çalışmalar karşılığı
zamlı ücret yerine, fazla çalıştığı her saat karşılığında bir saat otuz dakikayı, fazla sürelerle
çalıştığı her saat karşılığında bir saat on beş dakikayı serbest zaman olarak kullanabilir. İşçi
hak ettiği serbest zamanı altı ay zarfında, çalışma süreleri içinde ve ücretinde bir kesinti olma-
dan kullanır. Fazla saatlerle çalışmak için işçinin onayının alınması gerekir. Fazla çalışma sü-
resinin toplamı bir yılda iki yüz yetmiş saatten fazla olamaz.
Kadın çalışanların doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on
altı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak
sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun
onayı ile kadın çalışan doğumdan önceki üç haftaya kadar çalışarak kalan süreyi doğum sonrasına ekle-
tebilir. Hamilelik döneminde hekim raporu varsa hafif işlerde çalıştırtılabilir. Kadın işçilere bir yaşından
küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni hakkı mevcuttur. Bunu işten
1.5 saat erken çıkma suretiyle de yapabilir.”27 Gibi konuları açığa kavuşturmaktadır.
Olağan dönemlerde kadın sağlık çalışanlarının tabi oldukları bu haklar olağanüstü dö-
nemlerde uygulama da ekstrem durumlar oluştuğundan bazı eksikliklere neden olmaktadır.
Bu eksiklikler günümüzde teknolojinin gelişmesi ve hastaların azami dikkat istediği, hasta
haklarının artması gibi sebeplerden de kaynaklı yeni düzenlemeleri gerekli kılmaktadır.
IV. Son Dönem Kanun, Yönetmelik ve Tüzüklerde Kadın Sağlık Çalışanları
Sağlık personelinin görev ve sorumluluklarının ağırlığı ve zorluğu, insan hayatının önemi
bağlamında daha iyi anlaşılmaktadır. Özellikle doktor, hemşire, ebe ve hasta bakıcılara yük-
lenen sorumluluk, hasta ve yakınlarının beklentileri ve bu beklentilere cevap verebilmek insan
sağlığı ve yaşamının devamı bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Aşağıda araştırma
konusunu oluşturan kadın sağlık çalışanlarının çalışma hayatındaki hakları bağlamında veri-
len hakların, sınırlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Resmî Gazete ’de 8.3.2010 tarihli ve 27515 Sayısıyla yayımlanan Hemşirelik Yönetmeliği-
nin 7. maddesinde lisansüstü eğitim alan ve Sağlık Bakanlığınca onaylanarak uzman hemşire
görevinde bulunan hemşirelerin görev ve sorumlulukları arasında; klinik bilgi, sağlık araştır-
maları, danışmanlık hizmetleri gibi yeri görev ve sorumlulukları da bulunmaktadır. Aynı
yönetmeliğe göre hemşirelik hizmetinin; birey, grup ve toplumun sağlığını geliştirmek, yaşam
kalitesini artırmak noktasında bakım vermek, hekimin hazırladığı tıbbi tanı ve tedavi planını
hazırlamak, güvenli ve sağlıklı bir çevre oluşturmak gibi birçok görev ve sorumluluğu bulun-
maktadır. Başhemşirenin ise hemşirelik hizmetlerinin denetimini sağlamanın yanı sıra Olağa-
stü durumlarda da görev ve sorumlulukları bulunmaktadır.28 Hemşirelik görevinin sadece
hastaya bakma ve iyileştirmeyle ilgili olmadığı ve iş yerinde hemşirelerin birçok sorumluluğa
sahip olduğu yönetmelikler kapsamında görülmektedir. Aynı durum sağlık sektöründeki di-
ğer meslek grupları için de söz konusudur.
Kadın sağlık çalışanlarına verilen haklar, diğer meslek gruplarında yer alan hemcinsle-
riyle aynı haklardır. Herhangi bir meslek ayrımı yapmadan verilen haklar itlik ve adaleti
sağlamaya yönelikmiş gibi görünse de kendi içinde eşitsizlikler taşımaktadır. Nitekim kadın
sağlık çalışanlarının gebelikleri esnasında uzun ve yorucu nöbet saatleri bulunmaktadır. Bu
durum hem anne hem de fetüs açısından risk doğurmaktadır.29 “Sağlıkta Dönüşüm Programı”
27 Resmi Gazete, 10 Haziran 2003, S. 25134, Düstur-Tertip: 5, C 42.
28 T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, Hemşirelik Yönetmeliği”, Resmî Gazete, 08.03.2010, S. 27515, s. 1-4.
29 Sevgi Canbaz, A. Tevfik Sünter, Cansever Süren, Yıldız Pekşen, “Kadın Sağlık Çalışanlarının Doğurganlık Özellikleri, Gebelik ve Doğum
Sonu Dönemlerdeki Çalışma Koşulları”, Kocatepe Tıp Dergisi, C 6/S. 2, (2005), s. 39-44.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 40
ile birlikte uzayan çalışma saatleri, kadın sağlık çalışanlarının sırtındaki yükün daha da art-
masına ev ve yeri sorumlulukları arasında bocalamalarına ve her iki alanda da istenilen
düzeyde performans gösterememelerine neden olmuştur.30
Doğum izninden süt iznine kadar verilen haklar, anneyi ve bebeği korumaya yöneliktir.
Bununla birlikte süt izni bebeğin gelişimiyle alakalıdır ve hamileliğin son haftalarında kadının
işten ayrılma hakkı öncelikle düşük yapılmasını önlemeye dayanmaktadır. Kanunun 4. mad-
desinin 4. bendinde “…annelik izni anne ve çocuğunun sağlığının korunması gereğince doğumu son-
rasında altı haftalık zorunlu izni de kapsayacaktır.”31 şeklinde anne ve çocuğun sağlığı ön planda
tutulmaktadır. Ancak doğum yapan annelerin dört ya da altı ay sonra iş hayatına dönmesi, iş
ve ev arasında koşturması, süt izniyle çalıştığı iş yerinden belirli bir saatten sonra ayrılıp din-
lenmeden çocuğuna süt vermeye ve ardından ev işlerine koşturması bu izinlerin annelere ek
bir rahatlama sağlamadığını göstermektedir. Sağlık sektöründe çalışmanın zorluğu düşünül-
düğünde kadın sağlık çalışanlarının “Anneliğin Korunması Kanunu” kapsamında edindikleri
hakların yetersizliği açıktır. Nitekim hamilelik sürecini ve sonrasını kapsayan on altı hafta ola-
rak uygulanan izin süresi, “Uluslararası Çalışma Örgütü Annelik Korunması Sözleşmesi” çer-
çevesinde düzenlenmiştir. Ön görülen izin süresi en az 14 hafta olarak belirlenmiş ve meclis
görüşmelerinde bu durumun hayata geçirilmesi için gerekli adımlar yine kadın milletvekille-
rince atılmıştır.32
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unda, yerlerinde çocuk emzirme alanlarının
kurulması şartı konulmuştur. Aynı kanunda, çalışana verilirken sağlık ve güvenlik açısın-
dan işe uygunluğunun da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.33 Bu bağlamda toplumsal
yapının kadından beklediği sorumluluklar da düşünülerek hamile ya da doğum yapmış bir
kadının sağlık gibi ağır çalışma şartları olan bir iş yerinde çalışırken haklarının dikkate alın-
ması gerektiği söylenebilir. Ayrıca kadın sağlık çalışanlarının iş yerinde de kendilerini ortaya
koyabilmelerinin önüne engeller konulmamalı gerek iş yeri yönetmelikleriyle gerek devletin
desteğiyle kadınların tüm görevlerde istihdamı eşit bir şekilde sağlanmalıdır. Ayrıca toplu-
mun bu konuda bilinçlendirilmesi ve erkeklerin de desteğiyle kadının ev işlerindeki sorumlu-
luklarının azaltılmasıyla kadının iş yeri performansının artırılması ve kariyer yapması nokta-
sında olumlu sonuçlar doğurabileceği varsayılabilir. Nitekim bu alanda yapılan çalışmalar
buna işaret etmektedir.34
V. Verilen Haklar Doğrultusunda Kadın Sağlık Çalışanlarının Pandemi Gibi Olağa-
nüstü Dönemlerde Yaşadıkları Sorunlar
Pandemi niteliği taşıyan salgınların varlığı yüz yıllardır insanlığı uğraştırmaktadır. Yakın
zamanlarda SARS, MERS, Ebola gibi salgın hastalıklarla beraber yayılma gücü ve etki alanının
büyüklüğü bakımından 2019’un sonlarından günümüze kadar devam eden COVİD-19 pan-
demisi birçok farklı meslek grubu çalışanları gibi sağlık çalışanlarını da süreçten önemli dere-
cede etkilemiştir.35 Hastalıkla birebir mücadele kapsamında pandemi sürecinin en çok sağlık
çalışanlarını etkilediği kolaylıkla söylenebilir. Araştırma konusunu oluşturan kadın sağlık ça-
30 Oya Çelebi Çakıroğlu, Arzu Kader Harmancı Seren, “Sağlıkta Dönüşüm Programının Sağlık Sistemi ve Sağlık Çalışanları Üzerindeki
Etkileri”, Sağlık ve Hemşirelik Yönetim Dergisi”, C 1/ S. 3, (2006), s. 37-43.
31 Resmî Gazete, 9.04.2007, S. 26488, s. 1-3.
32 TBMM Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem, 1. Yasama Yılı, 73. Birleşim, 30.04.2003.
33 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012, Nu: 6331. S. 28339.
34 Hüseyin Demir, Nazan Kartal, “Sağlık Çalışanlarının Cam Tavan Algısı”, Genel Tıp Dergisi, C 28/S.2, (2018), s. 48-56.
35 Seval Çalışkan Pala, Selma Metintaş, “COVİD-19 Pandemisinde Sağlık Çalışanları”, ESTÜDAM Halk Sağlığı Dergisi, C 5, (2020), s.
156-168.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 41
lışanlarının bu süreçte en fazla etkilenen kadın çalışan kesimi olduğu da açıktır. Çünkü has-
talıkla mücadelede en yüksek risk altında olan grup sağlık çalışanlarıdır. Ayrıca aile hayatı
ortamına bu riski taşıma olasılığı onların zaman zaman evlerine dahi gitmelerini engellemiştir.
OHAL çerçevesinde çıkan kanun ve yönetmeliklerle sağlık personelinin çalışma saatleri uza-
tılmış, izinlerine kısıtlamalar getirilmiş ve hatta yıllık izinleri iptal edilmiştir. Türk aile yapısı-
nın şeklinden doğan kadının ev hayatındaki yeri, kadın sağlık çalışanlarını ev ve iş hayatına
yetişme bağlamında önemli derecede yormuştur.36 Yapılan araştırmalarda, COVİD-19 süre-
cinde kadın sağlık çalışanlarının “Kaygı ve Depresyon alt ölçeklerinde” puan ortalamalarının
erkeklerden yüksek olduğu görülmüştür.37
Pandemi süreciyle birlikte okul, kreş, anaokulu gibi kurumların kapatılması sağlık çalı-
şanlarının %56’sı gibi yüksek bir oranını oluşturan kadın sağlık çalışanlarının üzerindeki yükü
ağırlaştırmış, böylelikle yoğun ve uzun mesai saatlerine ev işlerindeki yoğunluk da eklenmiş-
tir. Bu süreçte izin kullanamayan sağlık personeli manevi bunalımlar içine sürüklenmiş olma-
ları pandemi sürecinde sağlık çalışanlarına sunulan maddi ve manevi desteğin yetersizliğini
de ortaya koymaktadır.38 Pandemi dönemi, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği gün yüzüne
çıkarmış, bu süreçte kadın sağlık çalışanları ve özellikle anne çalışanlar yaygın anksiyete bo-
zukluğu, şefkat yorgunluğu, ahlaki incinme ve tükenmişlik sendromu gibi sorunlarla da başa
çıkmaya çalışmıştır.39 Kadın sağlık çalışanlarının pandemiyle yoğun bir şekilde mücadele et-
tikleri için diğer mesleklerde çalışan kadın çalışanların aksine 10 yaş ve altı çocuğu olan kadın
çalışanların idari izinli sayılması ve esnek çalışma saatlerinin bulunması uygulamalarından
yararlanamamışlardır. Süt izni bulunan kadınlar dahi idari izinli sayılmamış sadece süt izni
hakkı kapsamında izinli sayılmışlardır.40
Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda, kadın sağlık çalışanlarının ekonomik destek, psiko-
sosyal destek, çalışma saatlerinin azaltılması, iş yerinde organizasyonun daha iyi yapılması ve
iş yerinde sorunları bildirecek bir sistemin kurulması yönünde isteklerinin bulunduğu görül-
müştür. Ayrıca meslek örgütlerinin daha etkin çalışmasını öneren, kadın sağlık çalışanları için
menstrüasyon dönemlerinde izin konusunda kolaylıklar tanınması istenmiştir. Bununla bir-
likte farklı mesleklerden kadın sağlık çalışanları arasında dayanışma ağının oluşturulması ve
özelleşmiş ihtiyaçlarının karşılanması, toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşımla koruyucu ve
önleyici sağlık politikalarının uygulanması ve yaygınlaştırılması noktasında çalışmalar yapıl-
ması beklenmektedir.41
Sonuç
Osmanlı Toplum yapısı içerisinde kadının çok aktif olmadığı, bazen temel insan hakların-
dan bile yoksun oldukları, evlenme, boşanma, çalıştıkları işlerin toplum düzenini bozma ya
da bozmama gibi değerlendirilmesi ile kefaletlerinin kabul edilmesine dair pek çok zorlukla
36 Burçak Nakışçı Kavas, Abdülkadir Develi, “Çalışma Yaşamındaki Sorunlar Bağlamında COVİD-19 Pandemisinin Kadın Sağlık Çalışan-
ları Üzerindeki Etkisi”, Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi, C 4/S.2, (2020), s. 84-112.
37 Selim Arpacıoğlu, Zeynep Baltalı, Başak Ünübol, “COVİD-19 Pandemisinde Sağlık Çalışanlarında Tükenmişlik, Covid Korkusu, Depres-
yon, Mesleki Doyum Düzeyleri ve İlişkili Faktörler”, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, C 46/ S. 1, (2021), s. 88-100.
38 “Kadın Sağlık Çalışanları, Hastane ve Evde Durmaksızın Çalışıyorlar”, Uluslararası Çalışma Örgütü, https://www.ilo.org/ankara/areas-
of-work/COVİD-19/WCMS_741376/lang--tr/index.htm, (Erişim tarihi: 04.01.2022).
39 Suzan Saner, “COVİD-19 Pandemisinde Kadın Sağlık Çalışanlarının Mücadelesi”, İstanbul Tabip Odası, https://www.istabip.org.tr/6532-
COVİD-19-pandemisinde-kadin-saglik-calisanlarinin-mucadelesi-suzan-saner.html, (Erişim tarihi: 08.01.2022).
40 “Sağlık Çalışanlarının İzin, İstifa ve Emeklilik Hakkına Engel”, Cumhuriyet, 16 Nisan 2021, s. 1-5.
41 UNFPA Türkiye, https://turkey.unfpa.org/tr/news/COVİD-19-s%C3%BCrecinde-kad%C4%B1n-sa%C4%9Fl%C4%B1k-
%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fanlar%C4%B1n%C4%B1n-ihtiya%C3%A7lar%C4%B1-ara%C5%9Ft%C4%B1rmam%C4%B1z-
yay%C4%B1mland%C4%B1, (Erişim tarihi: 02.02.2022).
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 42
karşılaştıkları, II. Meşrutiyet’in yarattığı özgür ve ılımlı havanın bu durumların biraz yumu-
şadığı ancak yine de tam bir düzelme sağlamadığını söylemek mümkündür. İlk kurulan mo-
dern anlamdaki tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane içerisinde kadın öğrenci ve
çalışanların olmadığı görülmektedir. 1842 senesinden sonra Mekteb-i Tıbbiye’de ebelik sınıf-
ları oluşturulmuş ve kadınlar okula alınmaya başlanmıştır. 1915’te İstanbul Darülfünun’u kız
öğrenci kabul etmeye başlasa da tıbbiye için durum değişmemiştir.
Günümüzde, Dünyada sağlık çalışanlarının önemli bir kısmını kadınlar oluşturmaktadır.
Bu nedenle Neoliberal değişimler, çoğunluğu kadın olan sağlık çalışanlarını önemli ölçüde
etkilemekte, esnek çalışma saatleri, emeğin değersizleşmesi ve iş arkadaşlarının rekabete da-
yanan güvensiz bir ortamda çalıştırılmaları hem evde hem de yerinde çalışmak zorunda
kalan kadınları ruhsal olarak olumsuz bir şekilde etkilemektedir.42 "Sağlıkta Dönüşüm Prog-
ramı" kapsamında, sağlık hizmetleri yeniden yapılandırılmış, yeni sistemle birlikte sağlık hiz-
metlerinde katkı, katılım payı, fark ücreti getirilmiştir.43 Kamu ve üniversite hastaneleri per-
formans sistemi ile çevrilmeye başlanmış, iş hacmi artan çalışanların bedensel ve ruhsal yön-
den zorlandıkları anlaşılmıştır.44 Deniz Nalbantoğlu, yapmış olduğu çalışmasında kadın çalı-
şanların Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla mevcut olan ev işleri ve bundan kaynaklı yorgunluğun
üzerine yerinde performansa dayalı çalışma şekliyle bu yorgunluğun daha da arttığını ve
bu nedenle kadın çalışanlarının yöneticilik pozisyonlarından ziyade evdeki işlerini de aksat-
mayacak uzmanlık dallarını tercih ettiklerini vurgulamıştır. Bu bağlamda evdeki sorumluluk-
larını yerine getirememenin yaratacağı sorunlardan kaçan kadın; birinci basamak hekimleri,
Aile Hekimi olmayı tercih etmek zorunda kalmıştır. Program sonucu SGK anlaşmalı özel has-
tanelerden halkın yararlanmaya başlaması özel hastane sayısını artırırken ve sağlık çalışanla-
rına yeni alanlarının açılmasını sağlarken bir yandan da esnek çalışma saatleri, sözleşmeli
çalışma şartları ve düşük ücretlerle çalışmak sağlık çalışanlarında stres ve yorgunluğa neden
olmuştur.45 Kadın sağlık çalışanlarının eve gittiklerinde dinlenmeden ev işi sorumluluklarını
yerine getirmeye çalışmaları onların üzerinde yorgunluk ve strese neden olmuştur. Hüseyin
Demir ve Nazan Kartal, yapmış oldukları araştırmada, davranışsal ve örgütsel önyargılardan
kaynaklanan görünmez engeller olarak kadının çalışma hayatını şekillendiren ve üst düzey
pozisyonlarda yer almalarını engelleyen “cam tavan kavramı”na bağlamaktadırlar. Ailevi so-
rumlulukların da içinde yer aldığı cam tavan sendromu kadın sağlık çalışanlarının performans
ve meslekte ilerleme aşamalarında sorunlar yaratmaktadır. Bu sorunların ortadan kaldırılabil-
mesi için kadın-erkek ayrımına dayalı anlayışla mücadele etmek ve kadın-erkeğin aile yaşa-
mındaki rollerinde köklü değişiklikler getirecek düzenlemeler oluşturmak gerekmektedir.46
Kadınlar çalışma hayatının içinde olmak gibi en doğal haklarını bazen çalışma koşulları
ve anne olma durumları yüzünden tam kullanamamaktadırlar. Canbaz vd.’nin yapmış ol-
duğu çalışmada, sağlık sektöründe çalışan kadın sayısının artmasına rağmen annelik hakları-
nın iyileştirilmesi ve geliştirilmesi noktasında istenilen düzeyde olunmadığı sonucuna ulaşıl-
mıştır.47 Bu durum kadın çalışanların iş yaşamına olan motivasyonlarının eksikliğine sebebiyet
vermektedir. Bu bağlamda Muhammet Çankaya’nın çalışmasında, kadın sağlık çalışanlarının
42 Betül Urhan, Nilay Etiler, “Sağlık Sektöründe Kadın Emeğinin Toplumsal Cinsiyet Açısından Analizi”, Çalışma ve Toplum Ekonomi ve
Hukuk Dergisi, C 2/ S. 29, (2011), s. 191-216.
43 TBMM Genel Kurul Tutanağı, 23. Dönem, 2. Yasama Yılı, 2. Birleşim, 02 Ekim 2007.
44 TBMM Tutanak Dergisi, 2. Yasama Yılı, 102. Birleşim, 2017.
45 Deniz Nalbantoğlu, “Sağlıkta Dönüşüm Politikalarının Kadın Sağlık Çalışanlarının Çalışma Biçimlerine Etkisi Birinci Basamak ve Kadın
Hekimler, Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Sempozyumu Kitabı”, Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, Ankara 2011, s. 100-120.
46 Demir, Kartal, agm., s. 48-56.
47 Canbaz, vd., agm., s. 39-44.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 43
kültürel değerler bağlamında kadınların işlerinde yükselmede kadın erkek ayrımcılığıyla kar-
şılaşabildikleri, bir erkek çalışandan daha üstün olduğu zamanlarda bile kariyerinde ilerleme
aşamasında şansının rakibinden daha az olduğu gerçeğine ulaşılmıştır.48
Günümüzde tüm dünyada dakikada bir kadının gebelik veya doğum komplikasyonları
yüzünden hayatlarını yitirmeleri, engelli kalmaları veya bebek ölümlerinin yaşanması hami-
lelik, doğum ve doğumdan sonraki sürecin zorluğunu gözler önüne sermektedir. Kadının sağ-
lıklı bir hamilelik geçirmesi ve doğum esnasında ve sonrasında gerekli bakımların yapılabil-
mesi anne ve çocuğun sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri bakımından büyük bir
öneme haizdir. Kanun ve yönetmeliklerle anne ve bebeğinin sağlığını korumaya yönelik
önemli adımlar atılmış ve atılmaya devam etmektedir. Anneliğin korunması, annenin ve be-
beğinin sağlığının korunmasına yönelik adımlar arasında yer almaktadır. Doğum öncesi ve
sonrası alınabilen izinler ve bebeğin sağlığında önemli bir yere sahip olan “anne sütü” ve an-
nenin bebeğine bu sütü verebilmesi amacıyla “süt izni” anne ve bebeğin sağlığını koruma
amaçlı çalışmalardır. Ancak bu çalışmalar yeterli düzeyde değildir. Bunun en önemli sebepleri
arasında ataerkil toplumların cinsiyet ayrımına dayanan yaklaşımın kadın hayatına olumsuz
etkisinde yatmaktadır. Kanun ve yönetmelikler her ne kadar kadına haklar tanınsa da hem iş
yerlerindeki hem de aile içindeki cinsiyet ayrımı hem de kanunların bazen iş yerlerindeki mo-
bing kaynaklı durumlarda uygulamaya geçirilememesi yüzünden kadının sırtındaki yükü ha-
fifletememekte ve kadının var olma mücadelesinde yeterli desteği sunamamaktadır.
Mustafa ve Burcu Nal’ın araştırmalarında Evli kadınların bekâr ya da dul kadınlara göre
ve hatta erkeklere oranla içsel iş doyumlarının (başarı, tanınma, takdir edilme gibi) daha dü-
şük olduğu görülmüştür.49 Evli kadınlarda iş doyum oranın düşük olmasının iş ve ev hayatın-
dan gelen beklentilerden kaynaklandığı, durumun kadın üzerinde ruhsal ve bedensel yorgun-
luk yarattığı söylenebilir. Kadının iş hayatına rağmen ev hayatında da aktif çalışmasının bek-
lenilmesi Osmanlı geleneği ve ataerkil toplum yapısının izlerini taşımaktadır. Sağlık çalışan-
larının büyük çoğunluğunu oluşturan kadın sağlık çalışanlarının yorucu ve uzun saatleriyle
bu süreçten en fazla etkilenen çalışan kadın kesim içinde yer aldıkları şüphe götürmez bir
gerçektir.
Her kesime tanınan aynı haklar eşitliği sağlamaz. Kadın sağlık çalışanlarına yönelik kanun
ve yönetmelikler oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Sağlık çalışanlarının çocuklarını göndere-
bilecekleri kreşler çalıştıkları kurum bünyesinde kurumun içinde ya da kuruma en yakın
yerde kurulmalıdır. Özellikle büyük şehirlerde kurulmadaha uygun olan bu tarz yerlerin
sağlık personelinin zamandan tasarruf etmesine yardımcı olabilir ve daha güvenilir bir yerde
çocuklarının olduğunu bilmek personelin ruh sağlığına da iyi gelecektir. Sağlık çalışanlarına
yönelik dinlenme ve sosyal etkinlik yapma alanları oluşturulmalıdır. Uzun mesai saatleri es-
nasında hastane bünyesinde kurulan bu tesislerde bazı spor aktivitelerin yapılması iş perfor-
mansını artıracağı gibi sağlık çalışanlarının ruh sağlığına da iyi gelecektir. Araştırma konu-
sunu oluşturan kadın sağlık çalışanlarının bu tarz yerlerden faydalanmaları aile ve iş hayatı
içindeki koşuşturmada rahat bir nefes alabilmelerini sağlayacaktır. “Sağlam kafa sağlam vü-
cutta bulunur.” düsturundan hareketle kadınların ruh ve beden sağlıklarının ve çalışma ko-
şullarının iyileşmesi hem aile hem de yaşamlarını olumlu yönde etkileyecektir. İş yerinde
48 Muhammet Çankaya, “Kadın Sağlık Çalışanlarında Kültürel Değerler ile Kariyer Bağlılığı Arasındaki İlişkide Kariyer Memnuniyetinin
Aracılık Rolü”, Turkish Studies- Social, C 15/S.4, (2020), s. 1779-1804.
49 Mustafa Nal, Burcu Nal, “Sağlık Çalışanlarının İş Doyumu Düzeylerinin İncelenmesi: Bir Kamu Hastanesi Örneği”, Ordu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Araştırması Dergisi, C 8/ S.1, (2018), s. 131-140.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 44
ve aile hayatında her türlü kötü muamele veya cinsel ayrımcılığa maruz kalan kadınların so-
runlarını anlatabilecekleri uzmanların hastanenin sunduğu olanaklar dahilinde faaliyete geçi-
rilmelidir. Ayrıca kadın sağlık çalışanlarının hastanenin döner sermayesinde n eşit şekilde ya-
rarlanmaları sağlanmalıdır.
Doğurganlık özelliğini de üzerinde taşıyan kadın, hamilelik esnasında uzun çalışma saat-
leri ve mesailerle görevini yerine getirmeye çalışmaktadır. Sağlık kuruluşlarındaki çalışma sa-
atleri ve çoğu sağlık personelinin ayakta çalışmak zorunda olduklagöz önüne alındığında
hamile veya emzirme döneminde olan kadın sağlık çalışanlarının üstlendikleri yükü anlamak
daha kolay olacaktır. Doğum ve süt izninin uzatılması hem anne hem de bebek açısından
olumlu sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca toplumda cinsiyetçi ayrımcılığı sonlandırmak ya da en
aza indirmek amacıyla çalışmalar yapılmalıdır. Doğum izni sadece anneye verilmemeli gerekli
kanuni düzenlemelerle babalara da bu süreçte izinler verilerek erkeğin evdeki görev ve so-
rumlulukları öğretilmelidir. Her ne kadar 13/2/2011 tarihli 6111 sayılı Kanun ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, aylıksız doğum izin hakkı yirmi dört
aya çıkarılmış, bu haktan eşi doğum yapan memurların da yararlanması sağlanmış olsa da
erkeğe tanınan süre kısıtlıdır. İzin sürelerinin eşit olarak paylaştırılması, bu süreçte kadının
süt izninin ayrı olarak düzenlenmesi kadının hayatından uzaklaştırmayacağı gibi erkeğin
evdeki görev ve sorumluluklarını da artıracaktır. Doğum yapmış kadının doğum izni biti-
minde altı ay süreyle üç saat, diğer altı ay günde bir buçuk saat süt izni hakkı bulunmaktadır.
Babalık izni yeni düzenlemelerle on güne çıkarılmıştır.50
Ayrıca Devlet, çeşitli kamu spotlarıyla toplumsal yapıda erkeklere aile içi görevler yükle-
yecek sorumluluklar alabilecek eğitici yayınlar yapmalı hatta bunu eğitim ve öğretim kurum-
larında, konferans ve sempozyumlarla ya da halkın çoğunluğunun bulunduğu siyasi arenada
halk bilinçlendirilmelidir.
COVİD-19 pandemi süreci sağlık çalışanlarının toplum hayatındaki önemini kanıtlamış-
tır. İnsan ırkının her an yeni bir pandemiyle karşılaşabilme olasılığının yüksekliği tarihsel sü-
reç içerisinde karşılaşılan salgın hastalıklarla ispatlanmıştır. Bu gerekçelerden hareketle, kadın
sağlık çalışanlarının iş hayatlarındaki haklarının iyileştirilmesi ve ev işlerinde erkeklere de gö-
rev ve sorumlukların öğretilmesi gelecekte karşılaşılabilecek pandemi sürecine hazırlık nite-
liği taşıyacaktır.
Hakem Değerlendirmesi / Peer-review
Dış bağımsız / Externally peer-reviewed.
Yazar Katkı Oranı / Author Contribu-
tion Rate
Yazarlar çalışmaya eşit oranda katkı sağla-
mıştır. / The authors contributed equally to
this study.
Finansal Destek ve Teşekkür / Grant
Support and Acknowledgement
Yazarlar bu çalışma için finansal destek al-
madığını beyan etmiştir. / The authors dec-
lared that this study has received no finan-
cial support.
Çıkar Çatışması / Conflict of Interest
Yazarlar çıkar çatışması bildirmemiştir. /
The authors have no conflict of interest to
declare.
50 TBMM Genel Kurul Tutanağı, 26. Dönem, 2. Yasama Yılı, 89. Birleşim, 09 Mayıs 2017.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 45
KAYNAKLAR
A. Arşiv Kaynakları
BAO, İ.Ş.E., 16-38, H-05-03-1321
BOA, İ.M.F., 16-46, H-15-10-1328
BOA, Kararlar Daire Başkanlığı (1928-), 34-15-8, 04.03.1933.
BOA, Y.PRK.UM., 16-63, H-13-08-1307.
İstanbul Kadın Müzesi, Darülmuallimat.
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı’da Kadın,
Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, Nu: 137, İstanbul 2015.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), Muamelat Ge-
nel Müdürlüğü, 143-24-16, 31.10.1939.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), TFR.I.MN., 15-
1477, H-03-06-1321.
B. Gazete ve Mecmualar
“Sağlık Çalışanlarının İzin, İstifa ve Emeklilik Hakkına Engel”, Cumhuriyet, 16.04 2021
“Her Erkeğe Nazaran Kadın Nedir?”, Vakit Gazetesi, 29 Mart 1930.; “Erkek Bugün Bile Onunla
Müsavi Olduğunu Kabul Etmemiş, Bunu Aklına Getirmemiştir”, Vakit, 15 Ocak 1931.; “İş
Hayatında Kadın”, Vakit, 8 Mayıs 1929.
“Beynel Milel Tıp İlminde Kadınlar”, Servet-i Fünun,. 4 Aralık 1924, S 1477-9, Nu: 186-1660, s.
55.; “Süt Damlası Teşkilatında”, Servet-i Fünun, 7 Haziran 1928, S 1660-186.
C. Resmi Yayınlar
“T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, Hemşirelik Yönetmeliği”, Resmî Gazete,
08.03.2010; S. 27515.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 2012, Kanun Numarası: 6331, s.28339.
Resmî Gazete, 04.04.192, S. 339.
Resmi Gazete, 10 Haziran 2003, S. 25134, Düstur-Tertip: 5, C 42.
Resmî Gazete, 8 Aralık 2001, S. 24607.
Resmî Gazete, 9.04.2007, S. 26488.
TBMM Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem 1. Yasama Yılı, 73. Birleşim 30.04.2003.
TBMM Tutanak Dergisi, 2. Yasama Yılı, 102. Birleşim, 2017.
TBMM Genel Kurul Tutanağı, 23. Dönem, 2. Yasama Yılı, 2. Birleşim, 02 Ekim 2007.
TBMM Genel Kurul Tutanağı, 26. Dönem, 2. Yasama Yılı, 89. Birleşim, 09 Mayıs 2017.
D. Kitaplar, Makaleler ve Tezler
ARPACIOĞLU, BALTALI, Selim, ÜNÜBOL, Zeynep, Başak, “COVİD-19 pandemisinde sağlık
çalışanlarında tükenmişlik, COVİD-19 korkusu, depresyon, mesleki doyum düzeyleri ve
ilişkili faktörler”, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, C 46/ S.1, (2021), ss. 88-100.
ATICI, Elif, ERER, Sezer, “Türk Kadınlarının Tıp Eğitimine Başlama Süreci ve İstanbul Darül-
fünunu Tıp Fakültesi’nden Mezun Olan İlk Kadın Hekimler”, Uludağ Üniversitesi Tıp Fa-
kültesi Dergisi, C 35/ S. 2, (2009), ss. 107-111.
BİLGİN, Birgül, “Çalışma Yaşamında Kadın ve Yasal Düzenlemeler”, Türkiye Barolar Birliği
Dergisi, Nu: 99, (2012), ss. 312-15.
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 46
CANBAZ, Sevgi, SÜNTER, A. Tevfik, SÜREN, Cansever, PEKŞEN, Yıldız, “Kadın Sağlık Ça-
lışanlarının Doğurganlık Özellikleri, Gebelik Ve Doğum Sonu Dönemlerdeki Çalışma Ko-
şulları”, Kocatepe Tıp Dergisi, C 6/ S.2, (2005), ss.39-44.
COŞKUN Anahit, ÖZDİLEK, Resmiye, “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Sağlığa Yansıması ve
Kadın Sağlığı Hemşiresinin Rolü”, Hemşirelikte Eğitim Araştırma Dergisi, C 9/S.3, (2012), ss.
30-39.
ÇAKIROĞLU, ÇELEBİ, Oya, HARMANCI, SEREN, Arzu, Kader, “Sağlıkta Dönüşüm Prog-
ramı’nın Sağlık Sistemi Ve Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkileri”, Sağlık ve Hemşirelik Yö-
netim Dergisi, C 1/S.3, (2016), ss. 37-43.
ÇANKAYA, Muhammet, “Kadın Sağlık Çalışanlarında Kültürel Değerler ile Kariyer Bağlılığı
Arasındaki İlişkide Kariyer Memnuniyetinin Aracılık Rolü”, Turkish Studies- Social, C 15/
S.4, (2020), ss. 1779-1804.
ÇİMEN, Adnan, “Sayım, Kayıt Düzeni ve Teşkilatlanma Açısından Osmanlıda Nüfus Hizmet-
leri”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi”, C 4 /S. 3, (2012), ss. 183-
216.
DEMİR, Hüseyin, KARTAL, Nazan, “Sağlık Çalışanlarının Cam Tavan Algısı”, Genel Tıp Der-
gisi, C 28/S.2, (2018), ss. 48-56.
DEMİRSOY, Nilüfer, SAYLİGİL, Ömür, TOPAL, Mehmet, ÖZDEN, Hilmi, A Female Surgeon
in The 17/th Century: Kupeli Saliha Hatun and an Evaluation of Consent Forms Related
to Her Surgeries”, Konuralp Tıp Dergisi, C 11/ S. 3, (2019), ss. 468-474.
EKİCİ, Fatma, Yaşar, “Türk Aile Yapısının Değişim ve Dönüşümü ve Bu Değişim ve Dönü-
şüme Etki Eden Unsurların Değerlendirilmesi”. The Journal of Academic Social Science Stu-
dies, Nu: 30, (2014), ss. 219-224.
HALLAÇ, Saliha, ÖZ, Fatma, “Aile Kavramına Kuramsal Bir Bakış”, Psikiyatride Güncel Yakla-
şımlar, C 6/ S. 2, (2014), ss. 142-153.
KAVAS, Burçak, Nakışçı, DEVELİ, Abdülkadir, “Çalışma Yaşamındaki Sorunlar Bağlamında
COVİD-19 Pandemisinin Kadın Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkisi”, Uluslararası Anadolu
Sosyal Bilimler Dergisi, C 4/ S. 2, (2020), ss. 84-112.
NAL, Mustafa, NAL, Burcu, “Sağlık Çalışanlarının İş Doyumu Düzeylerinin İncelenmesi: Bir
Kamu Hastanesi Örneği”, Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırması Dergisi, C 8/S.1,
(2018), ss. 131-140.
NALBANTOĞLU, Deniz, “Sağlıkta Dönüşüm Politikalarının Kadın Sağlık Çalışanlarının Çalışma
Biçimlerine Etkisi Birinci Basamak ve Kadın Hekimler, Kadın Hekimlik Ve Kadın Sağlığı Sempoz-
yumu Kitabı”, Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, Ankara 2011.
PALA, ÇALIŞKAN, Seval, METİNTAŞ, Selma, “COVİD-19 Pandemisinde Sağlık Çalışanları”,
ESTÜDAM Halk Sağlığı Dergisi, C 5, (2020), ss. 156-168.
SARI, Hatice, Nil, “Osmanlı Sağlık Hayatında Kadının Yeri”, Yeni Türk Tıp Tarihi Araştırmaları,
Nu: 97, (1996), ss. 2-3:11-64.
URHAN, Betül, ETİLER, Nilay, “Sağlık Sektöründe Kadın Emeğinin Toplumsal Cinsiyet Açı-
sından Analizi”, Çalışma ve Toplum Ekonomi ve Hukuk Dergisi, C 2/ S. 29, (2011), ss. 191-216.
YILDIRIM, Nuran, “Hekim Kimliği ile Abdülhak Adnan Adıvar ve Tıp Tarihi ve Deontoloji
Müderrisliği”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, C 7/ S. 2, (2006), ss. 55-86.
E. İnternet Kaynakları
14/28 ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE 47
“Kadın Sağlık Çalışanları, Hastane ve Evde Durmaksızın Çalışıyorlar.” Uluslararası Çalışma
Örgütü, https://www.ilo.org/ankara/areas-of-work/COVİD-19/WCMS_741376/lang--
tr/index.htm, (Erişim tarihi: 04.01.2022).
SANER, Suzan, “COVİD-19 Pandemisinde Kadın Sağlık Çalışanlarının Mücadelesi”, İstanbul
Tabip Odası, https://www.istabip.org.tr/6532-COVİD-19-pandemisinde-kadin-saglik-cali-
sanlarinin-mucadelesi-suzan-saner.html, (Erişim tarihi: 08.01.2022).
UNFPA Türkiye, https://turkey.unfpa.org/tr/news/COVİD-19-s%C3%BCrecinde-
kad%C4%B1n-sa%C4%9Fl%C4%B1k-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fan-
lar%C4%B1n%C4%B1n-ihtiya%C3%A7lar%C4%B1-
ara%C5%9Ft%C4%B1rmam%C4%B1z-yay%C4%B1mland%C4%B1, (Erişim tarihi:
02.02.2022).
... yüzyılın başında birçok savaş vermek zorunda kalmıştır. Nitelikli hekim ve yardımcı personel eksikliği, savaşın getirdiği yıkım kadar hissedilir olmuş, devlet erkanı konu ile ilgili düzenlemeler yapmak zorunda kalmıştır (3). ...
Article
Full-text available
Kadınlar ülkemizde çalışma hayatına ve sağlık alanında çalışmaya çok büyük mücadeleler sonrasında girebilmişlerdir. Kadınların gerek okuma-yazma ve diploma sahibi olmaları isteği gerekse hekim olabilme istekleri oldukça büyük tepkilerle karşılaşmış, konu dönemin erkek erki ve kamuoyuna yön veren önemli gazete ve mecmua sayfalarında uzun süre tartışılmıştır. Kadınlar, 1843’de Charles Ambroisse Bernard’ın Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi modernleştirme çabalarıyla ebelik eğitimi alabilmeye adım atmışlardır. Bu tarihlerden itibaren diplomalı kadınların sağlıkta görünür olduğunu görsek de kadının sağlık mesleğine hekimlik özelinde girmesi ve eğitim alabilmesi için kamuoyunda ve süreli yayınlarda tepkiler sürmüş, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde sürdürülen bu tartışmalar oldukça artmıştır. Kadınların sağlık mesleğine girişleri sırasındaki tartışmaları hekimlik özelinde ortaya koyabilmeyi amaçlayan çalışmada, kadınların 1843 yılında ebeliğe dâhil olmalarının ardından 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 1922-1923 dönemi Tıp Fakültesine kabullerine kadar geçen dönemde dönemin gazetelerinden Servet-i Fünun, Tanin, İkdam, Kadınlar Dünyası ile Başbakanlık Osmanlı Arşivlerine ait belgeler taranmış, Ekim 2022 ve Nisan 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu taramalar yazar tarafından Osmanlı alfabesinden günümüz Türkçesine çevrilerek metin içerisinde kullanılmıştır. Konu dönemin süreli yayınlarında çok ateşli tartışmalarla sürdürülmüş, tartışmalar nihayetinde sağlıklı nesillerin temelinin atılması için kadını topluma katmak desteklenen bir noktaya gelebilmiştir. Kadınların Tıbbiye’ye girişlerinin 100. yılı tamamlanan günümüz Türkiye’sinde bu mücadeleyi bilmek; kadın hak ve özgürlüklerine olan bilinci arttırarak kadını bulunduğu konumundan bir adım daha ileri taşıyabileceği umutlarını da yeşertmektedir.
Article
Full-text available
Sağlık sektörü, tarihsel olarak kadınların çoğunlukta olduğu bir sektör olmanın yanı sıra giderek daha fazla feminize olan bir sektördür. Sağlık hizmetleri içinde temel sağlık hizmetleri kapsamında olan koruyucu sağlık hizmetlerinde ve tedavi hizmetinin yoğunlukta olduğu hastane hizmetlerinde kadınlar ezici bir çoğunluktadır. Bu sektör, aynı zamanda mesleki cinsiyet ayrımcılığı ve ayrışma açısından da tipik örnekler içermektedir. 2003 yılından itibaren uygulamaya giren Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın özelleştirmeyi hızlandırdığı, özel sağlık sektöründe çalışan sayısının kamu sektörüne göre daha hızlı arttığı görülmektedir. Bu artış özellikle, kadınların yoğunlukta olduğu hemşirelik, ebelik ve sağlık teknisyenliği mesleklerinde ciddi bir boyutta gözlenmektedir. The gender analysis of women’s labour in health sector Health care sector is historically women-densed besides increasingly feminizing. The proportion of women is overwhelming in both primary health care services which contains mainly preventive health services and hospital services which contain mainly curative services. The sector has also got typical samples of segregation and separations at work. The Health Transition Programme that has been implementing since 2003, has accelerated the term of privatization and increased the number of workers more rapidly in private sector comparing with public sector. The increase of number in nursery, midwifery and health technicians in those women-dense works is important size.
Article
Full-text available
Pandemiler, çok sayıda can kaybına ve fiziksel, ruhsal sorunlara sebebiyet vererek ciddi halk sağlığı tehdidi oluştururlar. Sağlık çalışanları, pandemilerde yüksek risk taşıyan meslek gruplarındandır. Dünyanın yeni karşılaştığı enfeksiyon hastalıklarından olan COVID-19 pandemisinin ilk dönemlerinde Dünya Sağlık Örgütü’ne 52 ülkeden 22.073 sağlık çalışanın hastalığa yakalandığı bildirimi yapılmıştır. Bugüne kadar, sağlık çalışanları arasında COVID-19’a yakalananların sayısı hakkında bilgi sağlayan sınırlı sayıda yayın ve ulusal durum raporu bulunmakta olup, tahminler bildirilen sayının çok daha üstünde olduğu yönündedir. COVID-19 ile ilgili ilk çalışma sonuçları, hastaların %10 hatta %20'sinin sağlık çalışanlarından oluştuğunu göstermektedir. Sağlık çalışanlarının çoğunda enfeksiyon hafif seyretmesine rağmen, ölümler de dahil olmak üzere ciddi sonuçlar bildirilmektedir. Derlemede, COVID-19 pandemisinde sağlık çalışanlarının etkene maruziyetleri, risk faktörleri, mesleki sorumlulukları, yaşadıkları sorunlar ve nasıl korunabilecekleri ile ilgili bilgiler ele alınmıştır.
Article
Full-text available
Structured Abstract: Introduction: The culture concept was defined by Hofstede (1991) as a collective mental programming distinguishing a group of people from others. Hofstede stated that culture is not hereditary and is learned in time. Hofstede defined the dimensions of culture in 6 levels. Among these, the Power Distance Dimension argues that weaker members of institutions and organizations accept and expect that power is not distributed evenly. This is a state of inequality. Titles, status, and position are considered important, and respected highly in cultures with high Power Distance scores. In working environment, the distance between the employee and the manager is prominent and protected. In societies with low power distance, on the other hand, the distribution of power among individuals is relatively more equal within the society. There is no social class differentiation and hierarchy (Çelikkol, 2019). Secondly, the Individualism-Collectivism Dimension is related to people in a country not preferring to act on their own to act as a group. The thing is, the interests of individuals are more important than the interests of the group in individualistic societies; however, in collectivist societies, compliance to the group and the interests of the group are above the interests of the individual (Öztürk, 2018). Hofstede et al. (2010) argued that when emotional gender roles are clearly distinguished in a society, in other words, if men are expected to focus on ambitious, harsh and material success, and women are expected to be more modest, sensitive and interested in quality of life, this particular society should be called masculine. In societies that exhibit feminine tendencies, the opposite pole of masculinity, emotional gender roles overlap, and it is expected that both men and women are modest, sensitive and interested in quality of life (Arslan, 2019). This dimension is considered as the third dimension of the culture, and is called as “the Masculinity-Femininity Dimension”. The fourth dimension of culture is called “Avoidance of Uncertainty”. This dimension shows the degree of compliance of the group members in the face of unclear situations or in situations that are not defined explicitly. Dursun (2013) speculated that Sargut stated that individuals will try to increase job security, and written and formal rules in societies where avoidance of uncertainty is high, to make life safer for them. According to Dursun, there is a tendency to act according to the rules of the organization in these societies; and in other societies where there is less avoidance of uncertainty, innovations, changes and differences are not doubted. The 5th dimension of culture is the Long-Short-Term Orientation Dimension. The Long-Term Orientation includes encouraging virtues like perseverance and prudence for future rewards. However, the Short-Term Orientation includes encouraging virtues related to the past and now, especially respect for tradition, the preservation of fame, and the fulfillment of social liabilities (Öztürk, 2018). The 6th and final dimension of culture that was defined by Hofstede is the Eagerness-Constraint Dimension. The tendency to enjoy life and allow relatively free pleasure in basic and natural human desires for entertainment is defined as “enthusiasm”. However, “constraint” is defined as the belief that such an “enthusiasm” should be constrained and regulated by strict social norms (Arslan, 2019). Career Satisfaction, which was identified as the intermediary variable in the study, was defined by Kang et al. (2015) as the achievements of the individual in his/her current career and his/her awareness regarding his/her predictions for progress in future business life. Bayraktar (2019), on the other hand, defined career satisfaction as the positive psychological or work-related results or achievements obtained as a result of the experiences of individuals in working life. Another variable, which was discussed in the study, was career commitment, and was defined by Mowday et al. (1982) as the emotional commitment level to a particular career; and as “the attitude towards a profession or career” by Blau (1989). Based on these definitions, career commitment can be briefly defined as individuals’ attitudes towards their careers (Kaya, 2019). Healthcare is an irrecusable service due to its unique nature (Çankaya, 2017; Tengilimoğlu et al., 2018). All actors in the healthcare sector spend great efforts to provide these services to the individuals who are in need for these services in the easiest way to reach the quality level they desire. Especially today, the efforts against the “Coronavirus-2019 Pandemic”, which is called 2019-nCoV in scientific terms, and which is rapidly increasing in terms of prevalence on a global scale, show us with the full reality what healthcare employees do when performing their duties. Female employees in the healthcare sector also give a unique effort for this purpose. Methods No scientific studies were detected in the literature measuring the cultural perceptions, career satisfactions and career commitments of female employees, who are the “guardian angels” of the healthcare sector. To address this deficiency in the literature, it was considered beneficial to conduct this study with female healthcare employees who worked in public healthcare institutions in Çankırı province and who agreed to participate voluntarily in the questionnaire study. The number of female healthcare employees who participated in the questionnaire was 184. When the findings were interpreted, frequency and percentage analysis, reliability analysis, factor analysis, arithmetic mean and standard deviation values, correlation analysis and hierarchical regression analyses were made use of. Results A total of 12 hypotheses were created in line with the variables discussed in the present study. As a result of the analyses, 6 of these hypotheses were accepted, and the remaining 6 were rejected. To summarize the condition of the hypotheses, it is possible to argue that the power distance, collectivism and masculinity dimensions, which are among the dimensions of the cultural values, the independent variable of the study, have significant relations with the dependent variable, career commitment; and only the power distance dimension, which is among the cultural values dimension, i.e. the independent variable of the study, has a significant relation with career satisfaction intermediary variable. However, it is also seen as another result that the intermediary variable career satisfaction has a significant relation with the dependent variable career commitment. Finally, it is possible to speculate that the career satisfaction variable has a partial intermediary effect in the relation between cultural values and career commitment. However, the present study also had some other purposes involved in addition to its main purpose. The first one was to determine the cultural value, career satisfaction and career commitment levels of female healthcare employees. As a result of the analyses made in this respect, the mean cultural value perception of female healthcare employees (general scale) was found to be 3.12. In other words, it is possible to argue that the cultural value perception levels of female healthcare employees are moderate. The highest participation among the cultural value dimensions scale was in the long-range dimension. This result may be interpreted as women healthcare employees consider long-term orientation virtues, especially perseverance and prudence, are relatively important than other cultural values. On the other hand, among the cultural values scale dimensions, the lowest level of participation was in power distance. This result may be interpreted as that social class differentiation and hierarchy are not seen as important in the cultural values of female healthcare employees. For the other variables in the study, the mean score was determined to be 2.98 for career satisfaction, and 2.90 for career commitment. This result show that the career satisfaction and career commitment perceptions of female healthcare employees involved in the study were at moderate levels. Another purpose of the study was to determine whether there were significant relations between the cultural value, career satisfaction and career commitment perceptions of female healthcare employees. As a result of the correlation analysis made in this respect, it was found that there were some significant relations between the cultural value dimensions selected as the independent variables, and career satisfaction, which was considered to be the intermediary variable, and career commitment, which was considered as the dependent variable. Another purpose of the present study was to determine whether the perceptions of female healthcare employees on the cultural values scale had significant effects on career commitment levels. In the multi-linear regression analysis made in this respect, it was determined that the dimensions of power distance (.187 and p<0.01) and collectivity (.250 and p<0.01) had positive effects on career commitment, while avoidance of uncertainty dimension (-.224 and p<0.05) had a negative effect. However, it was also concluded that the long-range and masculinity dimensions of the cultural values scale had no significant effects on career commitment. The final purpose in the study was to determine whether the perceptions of female healthcare employees in the cultural values scale had significant effects on career satisfaction levels. In the multi-linear regression analysis made in this respect, it was concluded that only the power distance dimension of the cultural values scale dimensions had significant effects on career satisfaction (.174 and p<0.05); and the other dimensions had no significant effects. Keywords: Career Satisfaction, Career Commitment, Cultural Values, Woman, Healthcare Employees.
Article
Full-text available
Amaç: Sağlık çalışanlarında cam tavanın var olduğuna ilişkin algı, çalışanların motivasyon ve performanslarını olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Bu çalışma sağlık çalışanlarının cam tavan algısını araştırmayı amaçlamıştır. Araştırmada ayrıcacam tavan algısının çeşitli demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık gösterip göstermediği de araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın evreni İzmir ilinde bir devlet hastanesinde görev yapan 500, örneklemi ise 150 sağlık çalışanından oluşmaktadır. Araştırmada dağıt-topla anket yöntemi kullanılarak katılımcılara gelişigüzel bir şekilde ulaşılmıştır. Verileri tanımlamada frekans, yüzde, ortalama ve standart sapma ölçüleri, hipotez testlerindeise Mann Whitney U ve Kruskal Wallis H testleri kullanılmıştır. Faktör ve güvenirlik analizlerisonucunda ölçüm aracının geçerlikve güvenirlik düzeyinin yüksek olduğu saptanmıştır.Bulgular: Sağlık çalışanlarının cam tavan algısı orta düzeydedir. Cam tavan algısı cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermekte olup diğer değişkenler ile aralarında herhangi bir ilişki saptanamamıştır. Bu bulgu, kadın ve erkekler arasında cam tavan algısında fark olduğunu göstermektedir ki kadınların algısı erkeklere göre yüksektir. Sonuç: Sağlık kurumları içerisinde çalışanların kariyer hedeflerine ulaşmalarının önünde önemli bir bariyer olan kadın-erkek ayrımına dayalı anlayış ile mücadele edilmesi söz konusu algının azaltılmasında etkili olabilir
Article
Full-text available
Küreselleşme olgusunun etkisi ile birlikte uluslararası örgütlerin öncülüğünde Türkiye’nin de içinde yer aldığı gelişmekte olan birçok ülkede önemli politik değişiklikler yaşanmıştır. Bu kapsamda sağlık alanında meydana gelen makro ölçekli bir değişim olarak “Sağlıkta Dönüşüm Programı” uygulamaya konulmuştur. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” uygulamasından Türkiye’nin sağlık sistemi ve sağlık çalışanları büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu derlemede “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın sağlık sistemini ve sağlık çalışanlarını etkilediği alanlar ele alınarak güncel durum değerlendirilmeye çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Sağlıkta dönüşüm programı, sağlık reformu, sağlık politikaları, sağlık çalışanları, hemşirelik ABSTRACT There have been significant political changes in many developing countries including Turkey as a result of globalisation phenomenon led by international organisations. In this regard, Health Transformation Program has been put into practice as a macro sized change in the field of healthcare. Health Transformation Program has affected significantly both healthcare workers and health system in Turkey. In this compilation, it was aimed to evaluate the current situation by examining the areas that healthcare workers and health system have been affected by Health Transformation Program.Key words: Health transformation program, health reform, health politics, healthcare workers, nursing Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın Sağlık Sistemi ve Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkileri. Available from: https://www.researchgate.net/publication/303355927_Saglikta_Donusum_Programi%27nin_Saglik_Sistemi_ve_Saglik_Calisanlari_Uzerindeki_Etkileri [accessed Nov 30 2020].
Article
Objective: As in many places in the world, surgical practices in the Ottoman Empire as well were performed not by physicians but surgeons. Even it seems that medicine and surgery have been dominated by males from their appearance, the literature shows that the appearances of female physicians and surgeons date back to old times. In this Study, Based on the knowledge achieved on Saliha Hatun, lived in the 17th century and known with the name Kupeli, and on documents available in Uskudar Shari'a Court Records, consent notes of surgical interventions were evaluated in this study. Methods: The consent documents of Saliha Hatun from Uskudar Shari'a Court Records were examined.The transcriptions of selected consent documents of Saliha Hatun were translated into Turkish and assorted. The documents were separately evaluated. Results: Saliha Hatun was hazık in surgery and had a superior position among her peers. The consent forms we examined for the purpose of this study show that there was a female surgeon practicing in the 17th century, and she was performing surgeries and signing consent forms with her patients. The majority of patients visited her for the treatment of hernia. Conclusions: The documents of consent notes, supplied from Court Records, provides evidence of the presence of a female surgeon named Saliha Hatun in the 17th century. The consent forms examined for the purpose of this study show that Saliha Hatun was adept at hernia operations This evidence also shows that Ottoman females had effective roles and positions in these eras.
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı'da Kadın, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı
  • T C Başbakanlık
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı'da Kadın, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, Nu: 137, İstanbul 2015.
Sağlık Çalışanlarının İzin, İstifa ve Emeklilik Hakkına Engel
  • B Gazete Ve Mecmualar
B. Gazete ve Mecmualar "Sağlık Çalışanlarının İzin, İstifa ve Emeklilik Hakkına Engel", Cumhuriyet, 16.04 2021 "Her Erkeğe Nazaran Kadın Nedir?", Vakit Gazetesi, 29 Mart 1930.; "Erkek Bugün Bile Onunla Müsavi Olduğunu Kabul Etmemiş, Bunu Aklına Getirmemiştir", Vakit, 15 Ocak 1931.; "İş Hayatında Kadın", Vakit, 8 Mayıs 1929.
Süt Damlası Teşkilatında
  • Beynel Milel Tıp İlminde
  • Kadınlar
Beynel Milel Tıp İlminde Kadınlar", Servet-i Fünun,. 4 Aralık 1924, S 1477-9, Nu: 186-1660, s. 55.; "Süt Damlası Teşkilatında", Servet-i Fünun, 7 Haziran 1928, S 1660-186.
Dönem 1. Yasama Yılı, 73. Birleşim 30.04
  • Kurul Tbmm Genel
  • Tutanağı
TBMM Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem 1. Yasama Yılı, 73. Birleşim 30.04.2003.