Article
To read the full-text of this research, you can request a copy directly from the author.

No full-text available

Request Full-text Paper PDF

To read the full-text of this research,
you can request a copy directly from the author.

Article
Hz. Nûh ve Nûh Tûfanı, tarihsel süreç içerisinde birçok kültür içinde yaşatılarak günümüze kadar gelen, insanlığın her dönem dinî, kültürel bir motif olarak kullandığı önemli argüman olarak karşımıza çıkmaktadır. Alevî Bektaşî kültürü üzerine yaptığımız çalışmalardan aldığımız veriler ve çalışmalar dikkate alındığında günümüze kadar Hz. Nûh ve Nûh Tûfanı metaforu kullanılmış olmasına rağmen detaylı bir şekilde bu konunun dikkatlerden kaçması bizleri bu başlığı atmaya mecbur bırakmıştır. Bu sebeple Hz. Nûh ve Nûh Tûfan’ına genel anlamda farklı anlamlar yüklenildiği gibi özel anlamda da Alevî-Bektaşî kültüründe de farklı betimlemelerin kaynağı olarak kullanılmıştır. Örneğin Alevî ve Bektaşî nitelemeli gruplarda tevellâ ve teberrâ inanç ilkelerini merkeze alan Ehl-i Beyt kavramı, klasik kaynaklarda da Hz. Nûh ve Nûh Tûfanı metaforuna benzetilerek kullanılmaktadır. Muharrem orucunun ardından Kerbelâ şehitlerinin ruhu için âşûrâ dağıtmak Alevîlik kültürünün gereklerinden birisidir. Âşûrânın tarihçesi Nûh tûfanına kadar götürülerek âşûrânın önemi Alevîler tarafından ortaya konulmaktadır. Alevî Bektaşî kültüründe Nevruz 21 Mart’ta kutlanır. Çünkü Alevî Bektaşî kültüründe Hz. Nûh, tûfandan sonra karaya ilk defa bugün ayak basmıştır. Bununla birlikte özellikle kuş mitolojisi etrafında şekillenen inanış boyutuyla Alevî ve Bektaşîlikte güvercine farklı anlamlar yüklenmiş ve kurtuluşun mitik bir simgesi olarak kullanılmıştır. Biz de yukarıda anlatılanları dikkate alarak bu çalışmamızda Alevî-Bektaşî olarak tanımlanan gruplarda Hz. Nûh ve Nûh Tûfanı çerçevesinde şekillenen ve günümüze kadar ulaşan anlatıları ve kullanılan sembolleri bu çalışmamızda işlemeyi uygun bulduk. Özet bir ifadeyle tûfan kültürünün Alevîlerin inanç dünyalarında ve sosyal hayattaki yansımaları Alevîlerin kendileri ve Alevî-Bektaşî klasik kaynakları merkeze alınarak bu kültürün teorik ve pratik yansıması ortaya konulmuştur.
Book
Full-text available
Bu çalışmada Adıyaman yöresinde yaşayan Alevilerin dini ve sosyal hayatının merkezinde yer alan dini otorite mekanizmasının işleyişi ve bu otoritenin süreç içerisinde uğradığı değişim/süreklilik ilişkisi incelenmiştir. Alevilerin inanç ve yaşayış bakımından dini önderlik pozisyonunda bulunan dedelik kurumu, bu kurumu temsilen bir dini otorite tipi olarak dedenin topluluk üzerindeki etkileri, denetleme ve uzlaştırma fonksiyonları temel bir problem olarak ele alınmıştır. Bunun yanı sıra, genel sosyal değişme bağlamında, topluluk üyeleri arasında özellikle de kentlerde yaşayan gençlerin dedelere karşı tutumları ve onları bir otorite olarak görüp görmedikleri tartışılmıştır. Alevilik, yer yer İslam öncesi geleneksel Türk inanç ve pratikleriyle, İslamlaşma sonrası kazanılan İslami inanç, değer ve pratiklerin adeta bir sentezini sunmaktadır. Burada daha çok sözlü kültüre özgü dini anlatılar, efsaneler ve pratikler öne çıkmaktadır. Dedelik kurumu da bu inanç sisteminin merkezinde yer almaktadır. Dedelik kurumu, ocak kültü ve musahiplik gibi asli kuruluşlarla hem dedelerin rolünü ve etkinliğini meşrulaştıran hem de topluluk üzerinde otorite ve denetleme gücü kazandıran bir mekanizma olarak çalışmaktadır. Toplumsal değişme sürecinde araştırma alanındaki dedelerin rolünde ve etkinliğinde bir farklılaşmanın olduğu görülmüştür. Kırsal alanlarda bu etkiler daha çok sosyal alanlarda uzlaştırıcı bir rol oynarken, kentlerde ve eğitim düzeyi yüksek kesimlerde dedelerin dini bir otorite olarak görülmesi geleneksel Alevi kimliği için sembolik bir değer taşımaktadır. Bunun yanında, araştırma alanına yansıyan şekliyle, özellikle genç kuşaklarda geleneksel alevi kültürüne ve ritüellerine bir eğilim görülmekle birlikte, dedelerin küresel çağda ‘kendilerini yenileyememiş’ olmalarına atfedilen bir otorite kaybından da söz edilebilir. Araştırmada nitel yöntem esas alınmış, veri toplama tekniklerinden katılımlı gözlem, derinlemesine görüşme ve literatür incelemesi kullanılmıştır. In this study, the functioning of the religious authority mechanism, which is at the center of the religious and social life of the Alevis living in the Adıyaman region, and the change/continuity relationship that this authority undergoes in the process are examined. Dedelik institution, which is in the position of religious leadership in terms of belief and life of Alevis, the effects of dede on the community as a type of religious authority representing this institution, and its control and reconciliation functions are considered as a fundamental problem. In addition, in the context of general social change, the attitudes of community members, especially young people living in cities, towards grandfathers and whether they see them as an authority were discussed. Alevism presents a synthesis of traditional Turkish beliefs and practices, sometimes pre-Islamic, and Islamic beliefs, values and practices gained after Islamization. Here, religious narratives, legends and practices specific to oral culture come to the fore. Dedelik institution is also at the center of this belief system. The Dedelik institution works with essential institutions such as the Ocak cult and the companionship, as a mechanism that legitimizes the role and effectiveness of the dedes and gains authority and control over the community. It has been observed that there is a differentiation in the role and effectiveness of dedes in the research area in the process of social change. While these effects play a conciliatory role in social areas in rural areas, the fact that dedes are seen as a religious authority in cities and in areas with higher education has a symbolic value for the traditional Alevi identity. In addition, as reflected in the research area, there is a tendency towards traditional Alevi culture and rituals, especially in the younger generations, but it can also be mentioned that there is a loss of authority attributed to the fact that the dedes could not 'renew themselves' in the global age. In the research, qualitative method was taken as basis, and participatory observation, in-depth interview and literature review were used among the data collection techniques.
Article
Full-text available
Bütün toplumlar; bünyelerinde bazı etnik, dini, kültürel farklılıklar olan gruplar barındırmaktadır. Bu grupların birbirleriyle birlikte yaşama iradesini gösterip sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirmesi gerekir. Sosyal bütünleşmeyi sağlayan pek çok unsur gibi din de önemli bir etkendir. Türklerin İslamiyet’i kabulünden itibaren, İslam’ı anlama ve yorumlamada iki ana akım oluşmuştur: Alevilik ve Sünnilik. Alevi ve Sünniler, bu topraklarda uzun yıllardır birlikte, barış ve huzur içinde yaşamaktadır. Bu makalede, Afyon ili, Emirdağ ilçesi, Karacalar köyü örneğinden hareketle, Alevi-Sünni bütünleşmesinin, birlikte yaşama kültürünün nasıl mümkün olduğu irdelenmekte; sevgi, kardeşlik ve hoşgörü temelinde karşılıklı saygı içerisinde yaşamanın olabilirliği ele alınmaktadır. Toplumların geleceği, o toplumun aynı idealler etrafında bütünleşerek birlik ve beraberliğini sağlamasıyla mümkün görülmektedir. Bu bağlamda, tüm ülke için örneklik teşkil edebilecek bir sosyal bütünleşme örneği, Karacalar köyünde bulunmaktadır. Sosyal bilimlerde nitel araştırma yaparken birer teknik olarak kullanılan ”kaynak tarama”, “doküman inceleme”, “derinlemesine mülakat” ve “katılımlı-katılımsız gözlem” gibi teknikler bu araştırma bağlamında Karacalar köyünde kullanılmıştır. Karacalar köyünün kendine özgü bazı özellikleri bulunmaktadır. Ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi, Karacalar köyünde de Alevi ve Sünni yurttaşlar birlikte yaşamaktadır. Fakat Karacalar köyünün diğerlerinden farkı, orada yaşayan Alevi yurttaşların Kadiri tarikatına bağlı olmalarıdır. Bir diğer dikkat çekici özellik ise, Karacalar köyünde cami ile Alevilerin ibadetlerini yaptığı mekânın aynı olmasıdır. Karacalar köyündeki Aleviler, camide yapılan bütün ibadetlerin yanı sıra, tarikatın zikirlerini de camide yapmaktadır. Bu durum, normal şartlarda pek gözlenen bir durum değildir. Din, kapsamı gereği, önce bireysel olarak kişilerin inanç dünyasını oluşturur; aynı zamanda bunun zorunlu bir sonucu olarak toplumsal hayatı etkilemektedir. Kendi bağlıları arasında birlik ve beraberlik sağlamakta, onları birbirine yaklaştırmakta, dini alan dışında kalan konularda bile onları belirli müşterek tavırlara götürmektedir. Din, bazen toplumda sosyal bütünleşmeyi sağlarken bazen de farklılaşmalara neden olmaktadır. İslam dini, kendi mensuplarını kardeş kabul etmiş; müntesiplerini sevgi ve kardeşlik etrafında birleşmeye çağırmıştır. Özünde bir farklılık olmamasına rağmen, dünyanın çeşitli coğrafyalarında İslam’ı anlama, yorumlama ve uygulama biçimlerinde belirli farklılıklar görülmektedir. Türkiye toplumunun ana çatışma alanlarından biri olarak kabul edilen Alevi-Sünni karşıtlığının, beklenenin tersine Emirdağ ilçesi, Karacalar köyünde birliktelik içinde hayatiyet bulduğu görülmektedir. Karacalar köyünde yaşayan Alevi ve Sünni yapıların her ikisinde de, İslam’ın temel inanç esasları konusunda önemli farklılıklar gözlemlenmemiştir. Buna rağmen, inanç ve ibadet biçimlerinde, değerler ve normlarda bazı küçük farklılıklar oluşmuştur. Karacalar köyünde tezahür eden farklılaşmalar; Sünniler Hanefi mezhebinde, Alevilerde de Alevi Yolu ve Erkânı denilen bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Karacalar köyünde yapılan görüşmelerde Aleviliğin mezhep veya tarikat olmadığı, Hazreti Peygamber ve Ehlibeyt yolunda gerçek İslam olduğu belirtilmektedir. Köyde yaşayan her iki kesim de, İslam’ı farklı yorumladıklarının farkındadır. Sünni yurttaşlar; Alevileri ibadetler konusunda ihmalkâr davranmakla, gerçek İslam’ı bilmemekle itham ederken, Alevi yurttaşlar da Sünnilerin katı kurallara uyduklarını, İslam’ın hoşgörü ve sevgi iklimini ihmal ettiklerini düşünmektedir. Bununla birlikte her grup; ötekini hoşgörü, sevgi ve kardeşlikle kabul edip varlıklarını uyum içinde devam ettirmektedir. Aynı dine mensup olan ve bu dinin temel kaynaklarını kabul eden inananların aralarındaki farklılaşmaları, ayrışma ve çatışmaya dönüştürmek ne dinin tevhid inanışıyla bağdaşır ne de toplumsal yapımız için bir fayda verir. Aleviliği ve Sünniliği değerlendirirken mezhepler üstü bir anlayışla bakarak sosyal bütünleşmeye katkı sağlamak mümkündür. Sosyal bütünleşme; farklılaşmış grup ve toplulukların kimliklerini tanımakla, varlıklarını sürdürebilmeleri için birbirlerine hoşgörülü yaklaşmakla sağlanabilir. Sosyal bütünleşme şartları; asimilasyon düşüncesiyle değil, farklılıklara saygı duymakla oluşabilir. Bu iki büyük topluluğun birlikte yaşamasının koşulları oluşturulmalı, bu alanda yapılacak araştırma ve çalışmalarla desteklenmelidir. Birbirleri hakkında doğru bilgilerle hüküm verip farklılıkların sosyal ve kültürel bir zenginlik olduğu benimsenmeli, hukuk ve saygı çerçevesinde bir yaşam inşa edilmelidir.
Article
Full-text available
Osmanlının son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk yıllarında değişik eğitim kurumlarında kelam ilmi dersleri veren Arapkirli Hüseyin Avni, Mâtürîdî gelenekten gelmesine rağmen Eş’ari geleneğin önemli bir kolu olan felsefî-kelamın da son dönem önemli temsilcilerindendir. Bu çalışmada Hüseyin Avni’nin bilgi anlayışı, kendi eserleri temel alınarak ortaya konulmaya çalışılmıştır.Hüseyin Avni, yapılan birçok bilgi tanımını eleştirmiştir. Mâtürîdî’ye ait olan tanımın güzel bir tanım olduğunu vurgulamıştır. Kendisi ise bilgi ile ilgili bir tanım denemesi yapmamıştır. Daha ziyade felsefe kelam tartışmalarının ve birbirlerine karşı reddiyelerin gündeme getirildiği tehâfüt geleneğine benzer bir bilgi tasnifi yapmaktadır.Bilginin kaynakları konusunda kelam geleneğine tam bir bağlılıkla bilginin kaynaklarının üç olduğunu belirtir. Bunların duyular, haber ve akıl olduğunu söyler. Bu kaynakların her birinin ayrı alanla ilgili bilgiler getirdiğini ve bu bilgilerin güvenilebilir kesin bilgiler olduğunu söyler. Duyuları tek tek ele alan Hüseyin Avni, kelamcıların kabul ettiği beş dış duyunun yanında İslam Filozoflarının kabul ettiği beş iç duyuya da yer vererek felsefî kelamın izlerini yansıtmaktadır. Haber konusuna özellikle de doğru haber konusuna değinerek resulün haberi ile daha ziyade hadisleri kastettiğini görmekteyiz. İlhamın sübjektif oluşu dolayısıyla kelamda delil olamayacağını belirtirken akıl hususunda hem kelamcıların hem de filozofların kabullerine yer vermektedir.
Article
ZET Sufilere göre duyular ve akıl bilgi kaynağı olmakla birlikte, mutlak bilginin edinilmesinde yetersiz kalmaktadır. "Akıl acizdir, aciz olan da yine aciz olana delildir" şeklinde formüle edilen bu yaklaşıma göre ilahî bilgi kalp yoluyla elde edilebilir. Bunun için de kulun, kalbine şeytan ve nefs tarafından telkin edilen dürtülere karşı dikkatli olması, dünyevî kirlerden arınması gereklidir. Bunun sonucunda Allah, sufiye marifet bilgisini lutfeder. Bu bilginin nihayeti de, Allah'ın gerçekten bilinmeyeceğini idrak etmektir. Muhasibî'nin bilgi kaynaklarına bakışını incelemeye çalıştığımız bu yazıda görülmektedir ki O, bilgi kaynaklarını duyular, akıl, haber ve kalp olarak belirlemiştir. Anlaşılmaktadır ki O'nun bilgi konusundaki tespit ve değerlendirmeleri, tasavvufta genel olarak bilgi anlayışının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. I. GİRİŞ Muhtelif tariflerinden birinde "İslam'ın Ruh Hayatı" şeklinde formüle edilen tasavvuf, başlangıçta İslam'ın temel dinamiklerinden beslenen sade bir zühd yaşantısı şeklinde ortaya çıkmıştır. Yaklaşık iki asra tekabül eden bu dönemin ardından sistemleşme sürecine giren zühd hayatı, ardından felsefî bir boyut kazanmaya başlamış, buna paralel olarak sufilerin geliştirdikleri terminoloji ve doktrin de kompleksleşmiştir. Anılan süreçte, kompleks bir anlam içeriği kazanan tasavvuf terimlerinden biri de, genelde mücahede ve riyazet yoluyla doğrudan kalbe ilkâ edilen ve olanı olduğu gibi kavrama şeklinde algılanan marifet terimi olmuştur. İslâmî disiplinlerin, kabullerini Kur'an ve Sünnet'e dayandırmaları geleneğine tasavvufî düşünce de uymuş ve bu çerçevede marifet anlayışının da ayet ve hadislerle delillendirilmesi yoluna gidilmiştir. 1 Şüphesiz bu delillendirme normal olmakla birlikte, tasavvufta kâlden çok hâle itibar edilmesi, hâlin de sufiden sufiye farklılık arzetmesinden ötürü, sufi terminolojideki pekçok terimin olduğu gibi * O.M.Ü. İlahiyat Fakültesi 1 Örnek olarak bkz. En'âm, 6/125; Enfâl, 8/29; Kehf, 18/68; Ankebût, 29/69.
Dini Tecrübenin İfade Şekilleri
  • Akyüz
  • İhsan Niyazi-Çapcıoğlu
Akyüz, Niyazi-Çapcıoğlu, İhsan. "Dini Tecrübenin İfade Şekilleri". ed. Niyazi Akyüz, İhsan Çapcıoğlu. Din Sosyolojisi. Ankara: Grafiker Yayınevi, 2012.
Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b. Alî. Şuʿabü'l-îmân. thk
  • Beyhakī
Beyhakī, Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b. Alî. Şuʿabü'l-îmân. thk. Abdül'alî Abdülhamîd. 1 Cilt. Hind: Mektebetü'r-rüşd, 2003.
İslam Ahlakının Temel İlke ve Değerleri
  • Ahmet Cihan
  • Kamil
Cihan, Ahmet Kamil. "İslam Ahlakının Temel İlke ve Değerleri." ed. Müfit Selim Saruhan. İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi. Ankara: Grafiker Yayınları, 2013.
Hak Halili ve Yol Erkânı. Ankara: Cantekin Matbaası
  • İsmail Eryıldırım
Eryıldırım, İsmail. Hak Halili ve Yol Erkânı. Ankara: Cantekin Matbaası, 2001.
  • Ebu Fârâbî
  • Nasr
Fârâbî, Ebu Nasr. "Aklın Anlamları". çev. Mahmut Kaya. İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri. İstanbul: Klasik Yayınları, 2003.
Mutluluğun Kazanılması (Tahsîlu's-Sa'âde). çev
  • Ebu Fârâbî
  • Nasr
Fârâbî, Ebu Nasr. Mutluluğun Kazanılması (Tahsîlu's-Sa'âde). çev. Ahmet Arslan. Ankara: Divan Kitap, 2013.
el-Munkız mine'd-Dalâl. tahk
  • Muhammed Gazali
Gazali, Muhammed. el-Munkız mine'd-Dalâl. tahk. Mahmut Bîcû. Dimaşk: Daru't-Takva, 2010.
Bir Düzeltme ve Ehl-i Beyt Sevdalısı Hak Halilî (1823-1907)". Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi
  • İrfan Görkaş
Görkaş, İrfan. "Bir Düzeltme ve Ehl-i Beyt Sevdalısı Hak Halilî (1823-1907)". Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi. 26 (2002), 279-283.
el-Kevakibü'd-Dürriyye ale'l-Hadâikı'l-verdiyye
  • Abdülmecîd Hânî
Hânî, Abdülmecîd. el-Kevakibü'd-Dürriyye ale'l-Hadâikı'l-verdiyye. Dimaşk: Daru'l-Beyrût, 1997.
Muhammed b. Said Bûsîrî
  • Mahmut Kaya
Kaya, Mahmut. "Muhammed b. Said Bûsîrî". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1992), 6/468-470.
İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları
  • Mahmut Kaya
Kaya, Mahmut. Felsefi Risaleler (Kindî). İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015.
Mütevazı Mütevekkil Bir Anadolu Köylüsünün Cumhuriyetle Yaştaş Nukûd-Çeşme Vakfı ve Vakfiyesi
  • Osman Köksal
Köksal, Osman. "Mütevazı Mütevekkil Bir Anadolu Köylüsünün Cumhuriyetle Yaştaş Nukûd-Çeşme Vakfı ve Vakfiyesi". History Studies International Journal of History. A Tribute To Prof. Dr. Ali Birinci June, 9/2 (2017), 157-169.
Tasavvufa Göre İlâhî Hakikatlerin İdrâkinde Aklın Konumu
  • Bekir Köle
Köle, Bekir. "Tasavvufa Göre İlâhî Hakikatlerin İdrâkinde Aklın Konumu". Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3 (2013), 81-96.
  • Hacı Özden
  • Ömer
Özden, Hacı Ömer. İslam Felsefesi Tarihi. İstanbul: Bilge-Kültür-Sanat Yayınları, 2018.
Hak Aşığı ve Halk Ozanı Âşık Yoksul Derviş. 1-2 Cilt. Ankara: Afyonkarahisar Valiliği Yayınları
  • Mehmet Sarı
Sarı, Mehmet. Hak Aşığı ve Halk Ozanı Âşık Yoksul Derviş. 1-2 Cilt. Ankara: Afyonkarahisar Valiliği Yayınları, 2010.
Bacı Sultan'da (Zehra Şahbaz) Öze Dönüş". Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
  • Kamil Sarıtaş
Sarıtaş, Kamil. "Bacı Sultan'da (Zehra Şahbaz) Öze Dönüş". Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 5/9 (2018), 109-134.
Hak Halîlî ve Zehra Bacı Dervişleri. Ankara: Ankara Üniversitesi
  • Emine Sayın
  • Gülay
Sayın, Emine Gülay. Hak Halîlî ve Zehra Bacı Dervişleri. Ankara: Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Lisans Tezi, 1983.
İslam Düşüncesinde Bilgi-İman İlişkisi". Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi
  • Vecihi Sönmez
Sönmez, Vecihi. "İslam Düşüncesinde Bilgi-İman İlişkisi". Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi. V/1 (2005), 229-247.
  • Ali Şahbaz
  • Nurettin
Şahbaz, Ali Nurettin. Temel Dini Bilgiler. Afyonkarahisar: Hazer Ofset Matbaası, 2020.
Halil Hamdi Dağıstânî Hazretleri. Ankara: Nasihat Yayınları
  • Halil Şimşek
  • İbrahim
Şimşek, Halil İbrahim. Halil Hamdi Dağıstânî Hazretleri. Ankara: Nasihat Yayınları, 2015.
  • Nurettin Topçu
Topçu, Nurettin. Türkiye'nin Maarif Davası. haz. Ezel Erverdi-İsmail Kara. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2015.
  • Süleyman Uludağ
Uludağ, Süleyman. Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2002.
Matürîdî'de Bilgi Kaynakları ve Taklidin Değeri
  • Mustafa Ünverdi
Ünverdi, Mustafa. "Matürîdî'de Bilgi Kaynakları ve Taklidin Değeri". ed. M. Raşit Akpınar ve diğ. Matürîdî Düşünce ve Matüridilik Literatürü. İstanbul: Endülüs Yayınları, 2018.
Yunus Emre'de Bilgi Kaynakları ve Sosyal Konular". 1.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu (20-24 Nisan 1994 Manisa). haz. Turizm Geliştirme Vakfı
  • Ali Yakıcı
Yakıcı, Ali. "Yunus Emre'de Bilgi Kaynakları ve Sosyal Konular". 1.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu (20-24 Nisan 1994 Manisa). haz. Turizm Geliştirme Vakfı. Ankara: Turizm Geliştirme Vakfı Yayınları, 1995.
Hak Halili/Zehra Bacı Dergahı'nın Öğretisi ve Dergahla Türbenin İç-Dış Özellikleri
  • Ayşe Yılmaz
Yılmaz, Ayşe. "Hak Halili/Zehra Bacı Dergahı'nın Öğretisi ve Dergahla Türbenin İç-Dış Özellikleri". Milli Folklor, 24/96 (2012), 247-259.