ArticlePDF Available

Klasik Türk Şiirinde Teşbihin Basit Belirtili ve Birleşik Olarak Sınıflandırılması

Authors:

Abstract

Eski Türk edebiyatı dönemi şairleri orijinalliklerini geleneğin sunduğu mecaz dağarcığına bağlı kalarak göstermek durumundaydılar. Dolayısıyla marifetlerini eldeki malzemenin işlenişinde sergilemeleri gerekiyordu. Bu durum klasik şiirin gelişimini izlemede üslup tahlillerinin önemini artırmaktadır. Bu bakış ile tahlil edilmesi gereken dil kullanışlarından biri de teşbihlerdir. Belagat kitapları teşbih örneklerinin yapısını ayrıntılı bir biçimde işlemektedir. Yaklaşım yönlerinden biri de teşbih taraflarının nicelikleridir. Belagat kitaplarındaki bu sınıflandırma ve yaklaşım, üslup tahlilleri için önemli bir yöntem sunmasına rağmen büyük ölçüde teorik kitaplara münhasır kalmıştır. Bu çalışma ilgili yöntemi ayrıntılı bir şekilde ortaya koyup tartışarak edebiyat tahlillerinde daha etkin bir şekilde kullanılmasını hedeflemektedir. Kazvînî’nin kabul gören modeline göre teşbih tarafları basit (müfred), belirtili (mukayyed) ve birleşik (mürekkeb) olarak sınıflandırılmaktadır. Konu olarak Kazvînî’nin modeli zemininde Türk belagat kitaplarındaki sınıflandırma ve şiir örnekleri belirlenmiştir. Makalenin ilk bölümünde örnek beyitler tahlil edilerek basit, belirtili veya birleşik oluşları açıklanmıştır. İkinci bölümde belagat kitaplarının teşbih taraflarının nicelikleri hakkında verdiği bazı hükümler tartışılmış, basit olduğu söylenen bir teşbih tarafının birleşik, birleşik olduğu söylenen bazı tarafların belirtili olması gerektiği savunulmuştur. Sonuç olarak birleşik teşbihlere, belirtiliden, belirtiliye ise basitten daha çok kıymet ve yer verildiği görülmüş; birleşik teşbihlerin parçalarının birçoğunun tek başına bir teşbih meydana getirebildiği tespit edilmiştir. Teşbih kısımlarının karşılaştırılmasının Türk belagat ve edebiyat teorisi kitaplarının içeriği ve birbirleriyle ilgilerine dair verdiği bazı ipuçları da ulaşılan sonuçlardandır.
Anahtar Sözcükler
Mürekkeb teşbih; Müfred teşbih;
Mukayyed teşbih; Kendisine
benzetilen; Benzetilen
Compound simile; Determined simile;
Single simile; Subject and object of
the comparison
Keywords
Abstract
Eski Türk edebiyatı dönemi şairleri orijinalliklerini geleneğin sunduğu mecaz dağarcığına
bağlı kalarak göstermek durumundaydılar. Dolayısıyla marifetlerini eldeki malzemenin
işlenişinde sergilemeleri gerekiyordu. Bu durum klasik şiirin gelişimini izlemede üslup
tahlillerinin önemini ar rmaktar. Bu bakış ile tahlil edilmesi ge re ke n dil
kullanışlarından biri de teşbihlerdir. Belagat kitapları teşbih örneklerinin yapısını ayrıntılı
bir biçimde işlemektedir. Yaklaşım yönlerinden biri de teşbih taraarının nicelikleridir.
Belagat kitaplarındaki bu sınıandırma ve yaklaşım, üslup tahlilleri için önemli bir
yöntem sunmasına rağmen büyük ölçüde teorik kitaplara münhasır kalmıştır. Bu çalışma
ilgili yöntemi ayrıntılı bir şekilde ortaya koyup tartışarak edebiyat tahlillerinde daha etkin
bir şekilde kullanılmasını hedeemektedir. Kazvînî'nin kabul gören modeline göre teşbih
tara a rı b asit ( müfred), be li rtili (mukayy ed ) ve birle şi k (m ürekkeb) ol ar ak
sınıandırılmaktadır. Konu olarak Kazvînî'nin modeli zemininde Türk belagat
kitaplarındaki sınıandırma ve şiir örnekleri belirlenmiştir. Makalenin ilk bölümünde
örnek beyitler tahlil edilerek basit, belirtili veya birleşik oluşları açıklanmıştır. İkinci
bölümde belagat kitaplarının teşbih taraarının nicelikleri hakkında verdiği bazı
hükümler tartışılmış, basit olduğu söylenen bir teşbih tarafının birleşik, birleşik olduğu
söylenen bazı taraarın belirtili olması gerektiği savunulmuştur. Sonuç olarak birleşik
teşbihlere, belirtiliden, belirtiliye ise basitten daha çok kıymet ve yer verildiği görülmüş;
birleşik teşbihlerin parçalarının birçoğunun tek başına bir teşbih meydana getirebildiği
tespit edilmiştir. Teşbih kısımlarının karşılaştırılmasının Türk belagat ve edebiyat teorisi
kitaplarının içeriği ve birbirleriyle ilgilerine dair verdiği bazı ipuçları da ulaşılan
sonuçlardandır.
The poets of the old Turkish literature period had to show their originality by adhering to
the metaphorical repertoire offered by the tradition. Therefore, they had to demonstrate
their ingenuity in the processing of existing material. This situation increases the
importance of stylistic analysis in monitoring the development of classical poetry. A
stylistic device that should be analyzed with this view is the simile. Balāgha works deal
with the structure of simile samples in detail. One of the aspects of their approach is the
quantity of the simile parts (subject and object of the comparison). Although this
classication and approach in balāgha books provides an important method for stylistic
analysis, it has remained largely conned to theoretical works. By presenting and
explaining the relevant approach in depth, this research intends to promote its more
effective usage in literary analyses. According to al- azwīnī's accepted model, the simile
parts are classied as single (mufrad), determined (mu ayyad) and compound
(murakkab). The subject of this article is the relevant classication and poetry examples in
Turkish balāgha books on the basis of al- azwīnī's model. The rst part of the article
analyzes sample couplets and explaines how they are single, determined or compound.
The second part discusses some judgments of balāgha books about the quantities of
similes and argues that a simile part that is said to be single should be compound, and
some parts that are said to be compound should be single. As a result, it has been seen
that compound similes are given more value and place than the determined ones, and the
determined ones more than the single ones. It has also been determined that many of the
parts of the compound similes can form a simile alone. Some insights about the contents of
Turkish balāgha and literary theory works and their interaction with one another are
among the results obtained by comparing their simile portions.
Öz
Makale Bilgisi
Türü: Araştırma makalesi
Gönderildiği tarih: 1 Nisan 2022
Kabul edildiği tarih: 19 Mayıs 2022
Yayınlanma tarihi: 25 Haziran 2022
Article Info
Type: Research article
Date submitted: 1 April 2022
Date accepted: 19 May 2022
Date published: 25 June 2022
DTCF Dergisi 62.1 (2022): 469-494
KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE TEŞBİHİN BASİT BELİRTİLİ VE
BİRLEŞİK OLARAK SINIFLANDIRILMASI
CLASSIFICATION OF SIMILE INTO SINGLE, DETERMINED AND
COMPOUND IN CLASSICAL TURKISH POETRY
10.33171/dtcfjournal.2022.62.1.18
DOI
469
Ahmet Zahid DEMİRCİLER
Arş. Gör. Dr., Kırklareli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi,
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, ahmed.demirciler@gmail.com
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
470
Giriş
Türk şiirinin eskisi ve yenisini ayırt eden başlıca hususlardan biri de iki dönem
arasındaki orijinallik telakkisindeki farktır. Öztürk’ün “otantiklik” olarak
adlandırdığı eski Türk edebiyatındaki orijinallik anlayışına göre şairler geleneğe ait
hazır kelime ve mecaz dağarcığını kullanmak, kendi şahsiyetlerini bu hazır
malzemenin işlenmesinde ortaya koymak durumundaydılar (2016).1 Sınırlı kelime
hazinesini işleyerek yenilikler ortaya çıkarmada kullandıkları yöntemlerden biri
birleşik (mürekkeb) teşbihlerdir (Saraç, 1999). Dolayısıyla şiirlerdeki teşbihlerin
nicelik bakımından incelenmesi şiir tahlilleri, üslup karşılaştırmaları ve şiir
dilindeki gelişmeyi takipte somut bir ölçü olarak kullanılabilir. Ayrıca bir teşbihin
niceliği, onun değerini belirlemede belagatçiler tarafından kullanılan ölçülerden
biridir. Mîrdûhî-zade birleşik teşbihin, belirtili teşbihten, belirtili teşbihin de basit
teşbihten daha belagatli olduğunu ifade etmiştir (Baranoğlu, 1999, s. 164).2 Molla
Lütfi de bir teşbihte birleşik unsurlar arttıkça teşbihin garipliğinin yani değerinin
artacağını söylemektedir (Aksoy, 1991, s. 101).
1 Eski ve yeni Türk edebiyatında orijinallik telakkileri hakkında bkz. Öztürk (2016), The notion of
originality from Ottoman classical literature to Turkish modern poetry, Middle Eastern Literatures,
XIX (2), 135-161.
2 Burada “basit”, “belirtili” ve “birleşik” olarak ifade edilen terimler belagat kaynaklarında müfred,
muayyed ve mürekkeb olarak yer almaktadır. Türk akademisinin tıp ve hukuk hariç diğer bilim
faaliyetlerinde kullanılan terimlerin Türkçeleştirilmesi eğiliminde olduğu bilinmektedir. Bu eğilimin
yansıması olarak belagat terimlerine Türkçe karşılıklar bulunması da güncelliğini koruyan bir
tartışmadır (Tartışmalar hakkında bilgi için bkz. Kaçar, M. ve Özyıldırım, A. E, (2021), Belagat
terimleri yerine kullanılan terimlere dair, H. Aynur, M. Çakır, H. Koncu ve A. E. Özyıldırım (Ed.),
Osmanlı edebî metinlerinde teoriden pratiğe Belagat içinde, İstanbul: Klasik). Bu çalışmada da bu
eğilim ve tartışmalara bigâne kalınamamıştır. “Teşbih” gibi artık Türkçeye mal olmuş temel terimler
korunmakla beraber sınıflandırmada daha aşağıda kalan terimlerde Türkçeleştirme yoluna
gidilmiştir. Türkçe gramer geleneğinde cümle, fiil, isim, kelime terimlerini niteleyen mürekkeb
kelimesi birleşik olarak Türkçeleştirilmiştir (Korkmaz, 1992, s. 211). Mürekkeb teşbih de bu duruma
binaen birleşik teşbih olarak adlandırıldı. Gramer geleneğinde birleşik teriminin karşılığında yaygın
olarak basit terimi kullanıldığı için müfred teşbih de basit teşbih olarak ifade edildi. Mirdûhî-zade’nin
de müfred yerine basit terimini kullanmış olması da bu tercihi desteklemiştir. Muayyed terimi diğer
bir deyişle ‘kayıtlı’ belagate mahsus bir terimdir. Meani ilminde bir cümle öbeğinin yan unsurlarının
her birine kayıt (ayd) denir. Yalnız tamlayan ile fiilimsi öbeklerinin yan unsurları istisna edilir
(Abbâs, 2009a, s. 31-32). Beyan ilminde ise teşbihin tarafları sıfat tamlaması, isim tamlaması, sıfat-
fiil veya isim-fiil öbeklerinin asıl unsuru ise yardımcı unsur veya unsurlar kayıt kabul edilir. Türkçe
gramerlerde kelime gruplarının yardımcı unsurlarına belirten, asıl unsurlarına belirtilen adı
verilebilmektedir (Banguoğlu, 1974, par. 417; Ergin, 2002, par. 648). Buradan hareketle muayyed
‘kayıtlı’, “belirtili” terimiyle karşılanmıştır.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
471
Teşbih nakd, inşa, belagat ve edebiyat teorisi kitaplarının belli başlı konuları
arasındadır.3 Nicelik bakımından taksimi ise belagat çalışmalarının mahsulüdür4.
Belagatten etkilenen bazı edebiyat teorisi kitaplarında da teşbihin nicelik taksimine
değinildiği görülür. Bu sahalara ait eserlerde birleşik teşbihlere ait tanım ve
örneklere yer verilmiştir. Buna mukabil teşbihe bu yaklaşım hemen tamamen teorik
kaynaklara münhasır kalmış şiir tahlil ve değerlendirmelerinde pek
kullanılmamıştır.5 Bu durumun sebeplerinden biri olarak birleşik teşbihleri işleyen
kaynakların terimler etrafındaki kapalılığı giderecek sarihlikte olmaması
gösterilebilir.
Bu makalede Türkçe belagat ve edebiyat kitaplarında verilen örnekler ayrıntılı
bir şekilde tahlil edilecek, teşbihlerin nicelikleri hakkında verilen hükümlerin
nedenleri açıklanacak, varsa itirazlar dillendirilip savunulacaktır. Böylelikle
terimlerin etkin bir biçimde edebiyat araştırma ve incelemelerinde kullanılmasının
önünü açmak hedeflenmektedir.
Teşbihlerin birleşik olmalarına ilk işaret eden Zemahşerî (ö. 538/1144),
konuyu sarahate kavuşturan ise Sekkâkî (ö. 626/1229)’dir (Teftâzânî, 2020, s.
134). Kazvînî (ö. 739/1338), bazı değişikliklerle kendinden sonra kabul görecek bir
model ortaya koymuştur. Bu çalışmada Kazvînî’nin modeli esas alınacaktır (2009,
s. 237-243).
Teşbihin birleşik olmasıyla kastedilen aslında taraflarının veya yönünün
birleşik olmasıdır. Belagat kitaplarında teşbihin yönü ve taraflarının çoklu,6 basit,
birleşik ve belirtili gibi niceliklerinden söz edilmektedir. Bu niceliklerden belirtili
olma teşbih taraflarına mahsustur; diğerleri her iki taraf için de söz konusu edilir.
3 Tâhirülmevlevî’nin “nazmın kusurlarını bildiren ilim” diye tarif ettiği nakd, eski Türk edebiyatının
teorisi mahiyetindedir (1994). Bu sahaya ait eserler kimi araştırmacılarca belagatte bir ekol olarak
da kabul edilmektedir (Matlûb 1967; Hacımüftüoğlu 1988; Yalar 1997). Bu konudaki tartışma için
bkz. Demirciler, A. Z. (2019), Anlam ve Edebiyat Teorilerine Dair Türkçe Geleneksel Literatürü Tasnif
Denemesi, Türkoloji Dergisi, XXIII (1), 1-27. “Edebiyat teorisi kitapları” ile kastedilen ise gerek batı
gerek doğu kaynaklarından etkilenen edebiyat bilgi ve teorilerini ele alan çalışmalardır.
4 Belli başlı nakd kitaplarında böyle bir taksim görülmemektedir (Tarazî, 1996, s. 93-99; Bardahî,
2006, s. 210-212; Sürûrî, 1991, s. 68-72; Şirvânî, 1289, s. 19-23; Öztürk, 2010, s. 215-218; Mihrî,
t.y., s. 40-44).
5 Bunun tespit edebildiğimiz tek istisnası Mohammed Ali Shareef’in “Su Kasidesi'nde Mürekkep
Teşbihin Kullanımı” başlıklı makalesidir (2019).
6Çoklu’ biçiminde aktarılan terimin aslı muteʿaddiddir.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
472
Bir teşbihte taraflar arasındaki ortaklığı ifade eden teşbih yönü tek bir
nitelikse basit olur. Eğer ortaklık birden fazla ve birbirinden bağımsız niteliklerse
teşbih yönü çoklu olur. Eğer ortaklık toplamda bir öbek oluşturan birden fazla
nitelikten meydana geliyorsa teşbih yönü birleşik olur.7 Kazvînî’ye göre temsil, bu
tür teşbihlerdir.8 Teşbih yönü basitse teşbihin taraflarının da basit olması gerekir.
Eğer birleşikse taraflar basit veya birleşik olabilir.
Teşbihin herhangi bir tarafı eğer tek bir nesne veya tek bir anlamdan ibaretse
basit olur. Tek olan taraf bir belirten tarafından tamamlanıyorsa belirtili olur. Eğer
teşbihin tarafı birden fazla nesne veya anlamın meydana getirdiği bir öbekse birleşik
olur. Teşbih taraflarından en az biri -bir öbek meydana getirmeksizin- birden fazla
ise çoklu olur.
Belagat kitaplarındaki örnekler, teşbih taraflarının basit, belirtili veya birleşik
olma durumlarına göre tasnif edilip incelenecektir. Çalışmanın esas odağı teşbih
taraflarının durumları olmakla beraber her bir örnek tahlil edilirken benzetme yönü
de söylenecek; basit, birleşik veya çoklu olma durumu tespit edilecektir. Teşbihin
taraflarının birleşik ve basit şekilleri Türk belagat kitaplarının hepsinde, belirtili
şekli ise bazılarında ele alınmıştır. Üç şekli işleyen Şirvânî, Ahmed Cevdet, Mîrdûhî-
zade ve Shareef; yalnızca iki şekli işleyen ise Molla Lütfi, Diyarbekirli, Manastırlı,
Rusçuklu, İbnü’l-Kâmil, Bilgegil, Saraç ve Duman’dır (Şirvânî, 2013; Ahmed Cevdet,
2000; Baranoğlu, 1999; Shareef, 2015; Aksoy, 1991; Diyarbekirli, 2009; Manstırlı,
1308; Akın, 2016; Tekdemir, 2012; Bilgegil, 1980; Saraç, 2004; Duman, 2019).
Bunlardan başka Şerîfî, Süleyman Fehmi, Muhyiddin, Şehabeddin Süleyman ve
Köprülü, eserleri belagat kitabı olmamakla beraber birleşik teşbihlere
değinmişlerdir (Şerîfî, 2012; Bayram, 2021; Meşhur, 2013; Kaya, 2018). Türk
belagat kitaplarının tamamına yakınının öğretim amaçlı muhtasar çalışmalar
7 Teşbih yönünün çoklu mu birleşik mi olduğu birbirine karıştırılabilmektedir. Örneğin Süleyman
Fehmi “yüz”, “ay”a benzetildiğinde benzetme yönünün ‘yuvarlaklık ve ‘parlaklık’ olmak üzere çoklu
olduğunu belirtir (Bayram, 2021, s. 228). Daha sonra Şehabeddin Süleyman aynı örneği tekrar
ederek buradaki benzetme yönünü birleşik olarak düzeltir (Gündoğan, 2005, s. 323). Hâlbuki bu iki
nitelik ayrı olup beraber bir öbek teşkil etmediklerinden birleşik değil çokludur. Benzer bir karışıklık
için bkz. Beyit (1).
8 Temsil’in [mesel getirme] belagat terimlerinden hangisine denk geldiği tartışma konusu olmuştur. Bu
hususta Abdulkâhir Cürcânî, Sekkâkî ve Kazvînî’nin görüşleri birbirinden farklıdır. Cürcânî’ye göre
temsil, benzetme yönü aklî [soyut] olup benzetilene ilgisi hakiki olmayan teşbihlerdir. Sekkâkî,
Cürcânî’nin tanımına benzetme yönünün birleşik olma şartını da ilave eder. Kazvînî ise Cürcânî’nin
koştuğu şartı dikkate almaz ve aklî olsun olmasın benzetme yönü birleşik olan teşbihleri temsil
kabul eder. Sonraki belagat bilginlerince de Kazvînî’nin yaklaşımı kabul görür (Abbâs, 2009b, s. 67-
79).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
473
olması belirtili teşbihe değinmemelerinin bir sebebi olabilir. Nihayetinde belirtili
teşbih basit teşbihin alt kategorisidir.
Aşağıda Kazvînî’nin modeli esas alınarak, Türk belagat kitaplarındaki örnekler
tartışılacaktır (2009, s. 237-243). Söz konusu örnekleri üç sınıfta toplamak
mümkündür. Birincisi herhangi bir bağlamdan bağımsız konuyu anlatmak için
kurgulanmış örnekler, ikincisi Arapça, Farsça, Türkçe şiir örnekleri ve son olarak
nesir örnekleridir. Bu makale klasik Türk şiirinin üslubunu temel mesele kabul
ettiğinden Arapça, Farsça örnekler ile Türkçe nesir örnekleri çalışma dışı
bırakılacaktır. Konunun anlaşılması için kurgulanmış örneklerden bazıları
verildikten sonra klasik şiirden verilen örnekler iki merhalede tahkik edilecektir.
Birinci merhalede teşbih taraflarının niceliklerine dair belagat kitaplarında verilen
örnekler basit, belirtili ve birleşik olmak üzere üç başlık altında tahlil edilecek ve
açıklanacaktır. Bunlar dışında kalan bazı şiirlerdeki teşbih tarafları hakkında
belagat kitaplarında verilen basit, belirtili ve birleşik hükümlerinin gözden
geçirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bir teoriyi edebî bir metne uygulamada
yaşanabilecek tabii zorlukların belirtiliyi birleşikten ayırmada bazı yanlışlıklara
sebep olduğu görülmüştür. İkinci merhalede de bu tespitler gerekçelendirilerek
açıklanacaktır.
Belagat kitaplarında taraflarının belirtili veya belirtisiz basit ve çoklu olduğuna
hükmedilen bazı teşbih türleri de bu çalışmanın dışında bırakılmıştır.9 Rey’in
birden fazla teşbı
h-i mūcezin bir araya gelmesiyle oluşan mecāz-ı mürekkeb olarak
açıkladığı, Duman’ın birden fazla içe geçmiş teşbih olarak nitelediği bu tür
yapıların ayrıca tartışılması gerekmektedir (Rey, 2018, s. 156-161; Duman, 2019, s.
434).10
1. BASİT, BELİRTİLİ VE BİRLEŞİK TARAFLI TEŞBİH ÖRNEKLERİ
1.1. Teşbih Taraflarının Basit Olması
Tarafları belirtisiz basit olan teşbih, sanatın en zayıf derecesi olduğundan
şiirde tek başına pek az bulunacağına hükmetmek zor değildir. Belagat kitaplarında
da çoklukla şiirle değil herhangi bir bağlamdan bağımsız kurgu örneklerle
açıklanmıştır. Şirvânî, şafakın aleve benzetilmesini; Ahmed Cevdet, yüzün
‘kırmızılık’ta güle, bir adamın cürette aslana, ilmin ‘doğruya ulaştırma’da nura, bir
9 Bu beyitlerin hangileri olduğu yeri geldikçe dipnotlarda belirtilecektir.
10 Bu konuyu tartışan çalışma için bkz. Demirciler, A. Z. (2022), Klasik Türk Şiirinde İki Tabloyu
Birbirine Kıyas Etmenin Bir Yolu (Yayım aşamasında makale).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
474
kuşun ‘göz keskinliği ve sakınma becerisi’nde ‘karga’ya, insanın ‘güzel yüz ve
saygınlık’ta ‘güneş’e benzetilmesini; Bilgegil Su gibi çocuk teşbihini, Saraç Ali
aslan gibidir teşbihini örnek verir (Şirvânî, 2013, s. 119; Ahmed Cevdet, 2000, s.
86; Bilgegil, 1980, s. 137; Saraç, 2004, s. 121). Diğerlerine nispetle az sayıdaki
basit teşbihe verilen şiir örneklerinin11 bazıları da yeniden gözden geçirmeye
muhtaçtır.12 Bu sebeple oldukça sınırlı sayıda kalan basit teşbih örneklerinden biri
Esad Muhlis’e ait beyitte görülebilir. Manastır benzetme yönü birleşik olan
teşbihlere şairin
(1) serde dūd ü dilde āteş, eşk yemm, dū-dı
de çar
şekl-i ʿāşı ūretā vapur şeklin gösterir
beytini örnek vermiştir (1308, s. 265). Tepesinde duman, içinde ateş olması, bolca
su arasında bulunması ve iki yuvarlak uzva sahip olması yönleriyle âşık, vapura
benzetilmiştir.13 Benzetilen âşık, kendisine benzetilen vapur her ikisi de herhangi
bir belirten tarafından belirtilmedikleri ve herhangi bir öbeğin içinde yer almadıkları
için basittirler. Taraflar arasında sayılan ortak niteliklerden herhangi biri çıkarıldığı
zaman teşbih zarar görmeyeceğinden teşbih yönü birleşik değil çokludur.
Mîrdûhî-zade, tarafları basit teşbihe Nedim’in aşağıdaki beytini örnek vermiştir
(Baranoğlu, 1999, s. 163). Şairin
(2) düşdi müjeñ adı
s
i zebān-ı sināna dek
gitdi aşuñ avādis
i gūş-ı kemāna dek
beytinde tarafları basit iki teşbih olduğu görülmektedir. Birisi sevgilinin müjesinin
[kirpik] sināna [mızrak], diğeri kaşının kemāna [yay] benzetildiği teşbihtir. İlkinde
benzetme yönü yaralayıcılık, ikincisinde kavis şeklinde olmadır. Bunlar da birer
niteliktir. Dolayısıyla her iki teşbihin de tarafla ve yönü basittir. Yalnız bunların
11 Yalnızca bir tarafı basit olan teşbihler için bkz. Beyit (4), (5), (6), (9), (10).
12 İbnü’l-Kâmil’in issetlenür kelimesiyle biten örneği için bkz. Beyit (31) (Tekdemir, 2012, s. 51).
Ahmed Cevdet ve Manastırlının son tef’ilesi yeñi ayı olan örneği; Mîrdûhî-zade’nin son tef’ilesi olmış
olan örneği; Mirdûhî-zade, İbnü ’l-Kâmil’in ve Rusçuklu’nun vālā-şān kelimesiyle biten örneği;
Bilgegil’in maḫṣū ile biten örneği, Shareef’in güneş ile ve eyledüñ ile biten örnekleri, Duman’ın
sözüm ile ve atar ile biten örnekleri Giriş kısmında (par. 10) söz edilen tartışma gerektiren
teşbihlerdendir (Ahmed Cevdet, 2000, s. 86; Manastırlı, 1308, s. 276; Baranoğlu, 1999, s. 163;
Baranoğlu, 1999, s. 163; Tekdemir, 2012, s. 52; Akın, 2016, s. 95; Bilgegil, 1980, s. 146; Shareef,
2015, s. 307; Duman, 2019, s. 434, 434).
13 Benzetme yönü birleşik değil çoklu olmalıdır. Yönlerden birinin çıkarılması durumunda benzetme
bozulsaydı benzetme yönü birleşik olurdu. Oysa burada böyle bir durum söz konusu değildir.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
475
kapalı birer teşbih14 olduğunu belirtmek gerekir. Yoksa bir şairin, bilhassa müptezel
teşbihlerin kullanıldığı bir şiir geleneğine mensup bir şairin, sevgilisine “kirpiklerin
mızrak gibi, kaşların yay gibi” diye hitap etmesinin şiirlik bir değerinin olmayacağı
açıktır.
Tarafları basit teşbihe Duman, Râşid’in
(3) saʿy ıl itmege ʿİ gibi tecrı
di şiʿār
olma Eşʿab gibi şöhret-figen-i nām-ı amaʿ
beytini örnek vermiştir (2019, s. 432). Benzetilen ‘sen’, kendisine benzetilen İsa ve
diğer kendisine benzetilen ʿab basittir. Birincisinde taraflar arasında ortak nitelik
‘tecridi adet edinme’, ikincisinde ‘tamahkârlıkla meşhur olmadır. İlki ‘tecrit’ ve ‘adet
edinme’, ikincisi ‘tamahkârlık’ ve ‘meşhur olma’ kavramlarının birleşmesiyle
oluştuğu için teşbih yönleri birleşiktir. Dolayısıyla bu beyitteki teşbih tarafları
bakımından basit, yönü bakımından birleşiktir.
1.2. Teşbih Taraflarının Belirtili Basit Olması
Esasında basit olan teşbih tarafı, anlamı çeşitli şekillerde hususileştirilirse
belirtili olmuş olur. Belirtenlerin hesaba katılma şartı benzetmeyle ilgili olmalarıdır;
aksi takdirde dikkate alınmazlar (Baranoğlu, 1999, s. 163). Bu tür teşbihi ilk kez
ele alan Türk belagatçisi Şirvânî belirtiliye örnek verirken saʿyında bir fāʾideye
destres olamayan kimse aḳḳında Fün ādam buz üstüne yazı yazar demek gibi
ifadesini kullanmıştır (2013, s. 119). Telı
’ten uyarladığı bu örnekte15 tarafları saʿy
[çalışma] ve yazmak olarak tespit etmiş, birincisinin bi--ʾide [faydasız]
ikincisinin buz üstüne olmakla belirtili olduğunu ifade etmiştir.16 Örnek faydasız
çalışma su üstüne yazı yazmak gibidir şeklinde sadeleştirilebilir. Teşbihin bu
haline göre benzetilen bir sıfat tamlaması, kendisine benzetilen bir isim-fiil
14 Teftâzânî, bazı ifadelerin lafzen teşbih olmamakla birlikte zımnen teşbih içerebileceğini belirtmiştir
(2020, s. 115). Bu üsluba zımni teşbih’ yahut ‘kinayeli teşbih’ denmesini de teklif eder. Kinayeli
istiare, kapalı istiare olarak Türkçede yer ettiğinden, kinayeli teşbih de kapalı teşbih şeklinde
Türkçede karşılanabilir. Bu tür teşbihe Babanlı M. İzzet de Teftâzânî’nin örnek verdiği beyti tekrar
ederek yer vermiştir (Demirciler, 2014, s. 178).
15 Telı
’teki örnek ءﺎﻤﻟا ﻰﻠﻋ ﻢﻗاﺮﻟﺎﻛ ﻮھ (huva kaʾl-im ʿalá al-ʾ)” ‘O su üzerine yazı yazan gibidir’
biçimindedir. Kazvînî, teşbih taraflarını al-ʿı
‘çalışan’ ve al-rāqim ‘yazan’ olarak tespit etmiştir
(2012, s. 449-450).
16 Müellifin “Ülker yıldızını” ve “Şemsi eli” diye başlayan nesir örnekleri Arapça şiir tercümeleridir.
“Şemsi eli” diye başlayan örnek Diyarbekirli’nin de örneklerindendir (2009, s. 215). Beyitlerin asve
Türkçe şerhleri için bkz. Mehmed Zihni, (1328), el-avlu ʾl-Ceyyid fı Şeri Ebyāti ʾt-Telı ve-Şerayhi
ve-āşiyeti ʾs-Seyyid, İstanbul: Matbaa-i Âmire, şiir 263, 265; Müderrisoğlu, A. (2006), Bin Bir
Hakikat “Telhîs Ebyâtının Şerhi”, (Ş. Özger, Ed.), İstanbul: Çamlıca Yayınları, s. 249, 256.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
476
öbeğidir.17 Her iki öbeğin asıl unsuru hareket bildiren iki manadır: çalışma ve
yazma. Bunlardan birincisi faydasız olma sıfatıyla, ikincisi su üstüne zarfıyla
hususileştirilmiş yani belirtilmiştir. Belirtenler benzetme yönüne dahil olduğundan
taraflar belirtili basit olmuş olur.
Ahmed Cevdet’in belirtili taraflara verdiği kurgu örnek ġurre-i feresin beyāż-ı
uba benzetilmesidir (2000, s. 86). Benzetme yönü bir münı
riñ, ondan ziyāde olan
bir emr-i mulim içinde uhūrudur. Burada da tarafların merkezinde ‘parlaklık’ ve
‘beyazlık’ vardır. Birincisi ‘at’a ikincisi ‘sabah’a nispet edilerek hususileştirilmiş ve
belirtilmiştir. Belirtenler benzetme yönüne de dahil olduğundan taraflar belirtilidir.
Mîrdûhî-zade, taraflarından en az biri belirtili olan teşbihlere beş şiir örneği
vermiştir (Baranoğlu, 1999, s. 163). İlk ikisinde kendisine benzetilen belirtili,
üçüncüde benzetilen belirtili son iki örnekte ise her iki taraf belirtilidir.18 İlk örnek
Nedim’in
(4) dahā geçen aya dek bir hilāl idi bārı
k
bugün abāla gördüm ki āftāb olmış
beytidir. Birinci mısrada sevgilinin benzetildiği hilal, bārı
k [ince] sıfatıyla
nitelenmiştir. Taraflar arasındaki benzetme yönü zerafet olduğundan bārı
k de
benzetme yönüne dahildir. Dolayısıyla kendisine benzetilen belirtili olm olur.
Benzetme yönü ise basittir. İkinci örnek Bâkî’nin
(5) ruuñ berg-i gül-i sı
rāba beñzer
mısrasıdır. Burada da ruun [yanak] kendisine benzetildiği berg [yaprak], gül-i sı
rāb
[suya kanmış gül] tamlayanı ile belirtilmiştir. Taraflar arasındaki ortak nitelik
‘kırmızılık’ ve ‘canlılık’ olduğu için yaprak’ın belirteni olan gül ve sıfatı sı
rāb da
benzetme yönüne dahildir. Dolayısıyla beyitteki teşbihte kendisine benzetilen
belirtili, benzetme yönü çokludur.
Mîrdûhî-zade’nin benzetilenin belirtili olduğu teşbihe verdiği örnek Nedim’in
(6) ne kāfirliklerin gördüm ben ol zülf-i siyeh-kāruñ
o ebrūnuñ o ālim ġamzenüñ ol çeşm-i mekkāruñ
17 “İsim-fiil öbeği” ile isim-fiille biten veya isim-fiil üzerine kurulan kelime öbekleri kastedilmiştir.
Ayrıntılı bilgi için bkz. Deny, J. (1941), Türk Dili Grameri (Osmanlı Lehçesi), (A. U. Elöve, Çev.),
İstanbul: Maarif Vekaleti, par. 1292; Ergin (2002, par. 682); Banguoğlu, T. (1974, par. 472).
18 Her iki tarafı belirtili olan son örnek için bkz. Beyit (31).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
477
beytidir (Baranoğlu, 1999, s. 163). Burada sevgilinin saçı, kaşı, bakışı ve ’,
kafir olma ile nitelenmektedir. Müellif burada kapalı bir teşbih (bkz. Dipnot 13)
itibar ederek ‘kafir’i kendisine benzetilen kabul etmiş olmalıdır. Benzetilen zülf,
ġamze ve çeşm; siyehkār, zalim ve mekkār sıfatlarıyla nitelenmiştir. Bunlar
benzetilenler ve kendisine benzetilen arasında kurulan ortaklıkla alakalı olduğu için
benzetilenler belirtili olur. Ayrıca burada tek bir kâfire sevgilinin dört uzvu
benzetildiği için benzetilen taraf çokludur; dolayısıyla buradaki sanat teşbîh-i tesviye
olarak adlandırılır19.
Mîrdûhî-zade’nin her iki tarafı belirtili olan teşbih örneği Bâkî’nin20
(7) fürūġ-ı dāġ-ı ʿışuñ sı
nem üzre
şuʿāʿ-ı mihr-i ʿālem-tāba beñzer
beytidir (Baranoğlu, 1999, s. 163). Kendisine benzetilen şua [ışın], ‘alemi aydınlatan
güneş’in tamlananı olmakla, benzetilen fürūġ [ışık, aydınlık] ise, ‘aşk yarası’nın
tamlananı olmakla belirtilmiştir. Bu teşbihteki asıl maksat ‘aşk yarası’ ve ‘güneş’i
kıyas etmek olduğundan tamlayanlar da benzetmeye dahildir. Dolayısıyla teşbihin
her iki tarafı belirtilidir. Benzetme yönü, ‘parlaklık’ olarak tespit edilirse basittir.
Diyarbekirli teşbih taraflarından en az biri birleşik olan dört beyit örneği
vermiştir (2009, s. 214-216).21 Müellifin teşbih taraflarını belirtili ve belirtisiz diye
ayırt etmediği yukarıda ifade edilmişti. Bununla beraber taraflarından biri basit
olan teşbih örneğindeki basit, belirtilidir. Neşâtî’den aldığı
(8) āl-i siyeh miyān-ı dü-ebrū-yi yārde
şehbāz-ı üsndür ki per açmış şikār arar
beytinde sevgilinin iki kaşı ve arasındaki benden oluşan öbek kanat açıp av
arayan bir şahbaza benzetilmiştir. Ki bağlacı burada sıfatı, nitelenen şahbaza
bağlama görevi üstlenmiştir. Kendisine benzetilen şahbaz, kanat açmış olmak ve
av arıyor olmakla nitelenmektedir; dolayısıyla belirtilidir. Benzetilen taraf bir öbek
olduğu için birleşiktir. Benzetme ‘iki yanında yay gibi iki uzantısı olan bir
varlığın şiddetle musallat olacağı başka bir varlığın peşine düşmesi’ olarak tespit
edilebilir; dolayısıyla birleşiktir.
19 Teşbîh-i tesviye tanımı için bkz. (Bilgegil, 1980, s. 138).
20 Aynı örneği Rusçuklu da tekrar etmiştir (Akın, 2016, s. 94).
21 Sonu aterdür olan beyit için bkz. no. (22) ve sonu lebı
b olan şeklinde biten beyit için bkz. no. (23),
sonu āba olan beyit için bkz. no. (13).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
478
Shareef basitin belirtiliye benzetilmesine örnek olarak Bâkî’nin
(9) ruuñ berg-i gül-i sı
rāba beñzer
leb-i laʿn şarāb-ı ba benzer
beytini vermiştir (2015, s. 306). Mîrdûhî-zade’nin
de aynı konuya bu beytin ilk
mısrasını örnek verdiği yukarıda belirtilmiş ve benzetme açıklanmıştı (Baranoğlu,
1999, s. 163). İkinci mısrada lebin kendisine benzetildiği şarāb, ‘halis ve katkısız
olma’ ile belirtilmektedir.22 Benzetme yönü ‘kırmızılık’ ve ‘parlaklık’tır. Şarabın
katkısız olması parlaklığına tesir ettiğinden kendisine benzetilen belirtilidir.
Yukarıda anılanlar dışında Ha İbrahim Efendi de tarafları belirtili teşbihi
Fuzûlî’nin bir beytiyle örneklemiştir (1305, s. 135). Gül ile biten bu beyit yeniden
değerlendirmeyi gerektirmektedir (bkz. Giriş, par. 10).
1.3. Teşbih Taraflarının Birleşik Olması
Molla Lütfi tarafları birleşik teşbihe teşbih-i temsilî dendiğini23 belirttikten
sonra bir işte tereddüt eden kimseye “Senüñ ālüñ bir ayaġın yere oyub gene geri
çekene beñzer” denmesini örnek göstermiştir (Aksoy, 1991, s. 101). Bu örnekte
birleşik olan, kendisine benzetilen taraftır. Şirvânî’nin tarafları birleşik teşbihe
verdiği örnekler arasında hiç şiir yoktur (2013, s. 120). Bazı nesir örnekleri ise
Arapça belagat kitaplarındaki beyitlerin tercümesidir.24 Bu durum müellifin klasik
Türk edebiyatında birleşik teşbih üslubunun tespiti noktasında zorlukla
karşılaştığını düşündürür. Arapça şiirlerden örnek tercüme eden diğer bir isim de
Ahmed Cevdet’tir (2000, s. 87).25 Konuyla ilgili Türk şiirinden örnekler aşağıda, ilgili
başlıklar altında açıklanacaktır.
22 Shareef benzetileni leb-i laʿl olarak tespit edip basit olduğunu ifade etmiştir. Mîrdûhî-zade ise
muhtemelen leb-i laʿlin basit olmadığını düşündüğünden sadedinde olduğu konuyu örneklerken
ikinci mısrayı almamıştır. Burada benzetilenin ‘dudak’ olduğu açıktır. Laʿl taşının da eski Türk
edebiyatında dudağın kendisine benzetildiği bir taş olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla burada iki
teşbih tespit etmek daha uygun olacaktır. Dudak’ hem lal taşına hem saf şarab’a benzetilmiştir.
23 Bu tanımlama Cürcânî, Sekkâkî ve Kazvînî’nin tanımlarının üçünden de farklıdır. Bu tanımlar için
bkz. Dipnot 7.
24 “Meydân-ı muharebede”, “Hübūb-ı riyā”, “Aradaşlar başıñızı” diye başlayan örnekler Arap
şiirinden tercümeler “Mektebe kitāblarını” diye başlayan örneği Kur’ân-ı Kerîm’den uyarlamadır.
25 “Yerden alıp” şeklinde başlayan örneğinin Arapça aslı için bkz. Mehmed Zihni, (1328, şiir 264);
derrisoğlu (2006, s. 250).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
479
1.3.1. Yalnızca Bir Tarafı Birleşik Olan Teşbihler26
Hacı İbrahim Efendi taraflarından biri birleşik olan teşbihe Bâkî’nin
(10) bir Gülistān yazdı bir māh içre fal-ı nevbahār
lāle yir yir sür olubdur sebze a şebnem nuat
beytini örnek vermiştir (1305, s. 138). Şair lale, sebze ve şebnem’den oluşan öbeği
Şeyh Sâdî’nin Gülistān’ına benzetmiştir.27 Benzetilen öbek olduğu için birleşiktir.
Gülistan ile ise kitap kinaye edilmiş olmalıdır. Bu durumda kendisine benzetilen
‘kitap’tır. Benzetme yönü ‘koyu renkli çizgi şekillerinin arasında kırmızılık ve nokta
şekilleri bulunması’dır. Taraflardan en az biri birleşik olduğunda benzetme
yönünün de birleşik olması gerektiği yukarıda ifade edilmişti. Bu örnekte de
benzetilen birleşik olduğu in benzetme yönü de birleşik olmuştur.
1.3.2. İki Tarafı Birleşik Olan Teşbihler
Kazvînî her iki tarafı birleşik olan teşbihlerin iki tür olduğunu belirtir:
Parçaları karşılıklı birbirine benzetilmesi geçerli olan birleşikler ve parçaları
karşılıklı birbirine benzetilmesi geçerli olmayan (ﺢﺼﯾ lā yaiḥḥu, ‘sahih olmaz’)
birleşikler (2009, s. 240-241). Teftâzânî ise ‘geçerli olmak’ yerine ‘güzel olmak’ (ﻦﺴﺣ
asuna) fiilini tercih eder; bir üçüncü kategori daha ekler: bir tarafın her parçasına
zorlama yapmaksızın diğer taraftan bir karşılık bulunamayan birleşik teşbihler
(2020, s. 135). Birleşik teşbihlerin yapısını anlamada da faydalı olabilecek bu
bölümlendirmeye Türk belagatçilerinden yalnızca Ahmed Cevdet ve Hacı İbrahim
yer vermiştir (Ahmed Cevdet, 2000, s. 87-88; Hacı İbrahim, 1305, s. 139). Bölüm
sayısında Kazvînî’ye, tanımlamada Teftâzânî’ye uyarak her iki tarafı birleşik
teşbihleri, parçaları karşılıklı benzetilmesi müstahsen olan ve olmayan şeklinde iki
bölüme ayırırlar. Aşağıda belagat kitaplarında yer alan her iki tarafı birleşik olan
teşbih örnekleri parçalarının söz konusu özelliğine göre ayrıştırılacaktır.
1.3.2.1. Parçaları Birbirine Benzetilebilen Birleşik Teşbihler
Tarafları birleşik bazı teşbih örneklerinde tarafların parçalarının birbirine
karşılıklı teşbihi mümkündür. Bununla beraber asıl letafet ve etkileyicilik öbeğin
öbeğe teşbihinde olduğundan asıl maksat parçaların benzetilmesi olamaz (Ahmed
26 Duman’ın bu tür teşbihlere örnek verdiği Nef’î’nin sözüm ile biten beyti, üzerinde tartışma gereken
teşbihlerdendir. Bkz. Giriş, par. 10.
27 Hacı İbrahim Efendi Gülistān’ı kendisine benzetilen değil benzetilen olarak kabul etmiştir. Halbuki
bahar tasvir eden yekâhenk bir gazelin parçası olarak düşünüldüğünde Gülistān’ın kendisine
benzetilen olması daha münasiptir (bkz. Baki, 2011, gazel 222).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
480
Cevdet, 2000, s. 87). Ahmed Cevdet parçaları birbirine benzetilebilen birleşik
teşbihe iki beyit örneği verir. Bunlardan
(11) zülfin döküb ʿiārına o māhrū gezer
gūyā derūn-ı ebr-i felekde amer gezer
beytinde28 ‘sevgilinin yüzü ve üzerinde saçlarından oluşan öbek, ‘gökteki bulutlar
ve aralarında gözüken ay’dan oluşan öbeğe benzetilmiştir. Benzetme yönü düşük
yoğunluklu koyu renkli bir kütlenin aralığından açık renkli bir cismin
görünmesidir. Benzetilen öbeğin parçaları ‘saç’ ve ‘yüz’, kendisine benzetilen öbeğin
parçaları ‘bulut’ ve ‘ay’dır. Bunların karşılıkbirbirine benzetilmeleri -yani ‘yüz’ün
ay’a, ‘saç’ın ‘bulut’a- mümkün ve makbul birer teşbihtir.
Ahmed Cevdet’in diğer örneği, kendisine ait
(12) gümüş servi temāşā itsün ol meh bar-i eşkümde
gözümde çün ayāl-i add-i sı
m-endāmı almışdur
beytidir. Şair burada aşığın yaşlı gözlerinde sevgilinin parlak tenli vücudunun
hayalini, deniz ortasında gümüş serviye benzetmiştir. Benzetme yönü bir su
tlesi içinde parlak renkli dik duran bir cisimdir.29 Teşbihin karşılıklı parçaları
olan gümüş servinin ‘sevgilinin parlak tenli vücudunun hayali’ne ve ‘göz yaşı’nın
‘deniz’e benzetilmesi mümkün teşbihlerdir.
Diyarbekirli’nin aklî [=soyut] birleşik benzetme yönlü teşbihlere örnek verdiği
(13) zamān-ı nev-cuvānı
ġafleti ı
cāb ider şāba
olur fal-ı bahāruñ ubı bādı
s
ılet-i āba
beytindeki taraflar da birleşiktir (2009, s. 215). Şair, ‘gençliğin insanı gaflete
düşürmesi’ öbeğiyle, ‘bahar sabahlarının insanı uyuklatması’ öbeği arasında
benzerlik kurmaktadır. Benzetme yönü ‘belirli bir sürecin canlılık döneminin, onu
tecrübe eden kişiyi şuursuzlaştırması’dır. Tarafların karşılıklı parçaları olan ‘gençlik
dönemi’ ile ‘bahar mevsimi’, ‘gaflet’ ile ‘ağır uyku aralarında da benzerlik
kurulabilir.
28 Bu örneği Hacı İbrahim Efendi ve Manastırlı da tekrar etmiştir (Hacı İbrahim Efendi, 1305, s. 138;
Manastırlı, 1308, s. 276).
29 Bu beyitleri tarafları birleşik olan teşbihlere örnek olarak Manastırlı da zikretmiştir (1308, s. 276).
Fakat parçalarının karşılıklı benzetilebilip benzetilememesine dair bir tafsilat yoktur.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
481
Hacı İbrahim Efendi’nin Bâkî’den örnek verdiği30
(14) ʿalevlerdür duān içre görinür tı
ġler gūyā
ne dem gerd-i sipāhı
rezmgāhı ılsa ulmānı
beyti, parçaları karşılıklı birbirine benzetilebilen birleşik taraflı teşbihlerdendir
(1305, s. 137). Şair, ‘atlı birliklerin toz ve dumanı içerisindeki parıltılı kılıçlar’ı,
duman içinde görünen alevlere benzetmiştir. Benzetme yönü ‘kesif koyu renkli bir
kütle içinde daha açık renkli parıltıların görünmesi’dir. Tarafların karşılıklı
parçaları olan kılıç’ın aleve, yerden kalkan tozun da dumana benzetilmesi
mümkündür.
Mîrdûhî-zade teşbih taraflarından en az biri birleşik olan dört beyit örneği
vermiştir (Baranoğlu, 1999, s. 164).31 İki tarafı birleşik teşbihe verdiği şiir örneği
parçaları birbirine benzetilebilen birleşik teşbihlerdendir. Nedim
(15) ʿaṭṭār-ı şū gerden-i pür-ālin añdırub
bir abża abb-ı fülfüli kāfūr-ı nāba or
beytinde ‘attar güzelinin gerdanı ve üzerindeki benlerinden oluşan öbeği, ‘halis
kafur ve içine dökülmüş bir avuç karabiber tanesinden oluşan öbeğe benzetmiştir.
Tarafların parçaları olan gerdan, kâfura; bir avuç karabiber tanesi de dağık
benlere benzetilebilir.
Süleyman Fehmî’nin tarafları birleşik teşbihe örnek verdiği Nedim’in32
(16) dil-i pür-nāle-i ʿāşıda ayāl-i rūyuñ
naş-ı gülşen gibidür kāse-i faġfūr üzre
beytinde ‘feryat eden aşığın gönlü ve sevgilinin zünün hayali’nden oluşan öbek,
‘seramik kase ve üzerindeki gül bahçesi işlemesi’nden oluşan öbeğe benzetilmiştir
(Bayram, 2021, s. 227-228). Benzetme yönü ‘niteliği ses çıkarma olan bir cirmin
kırmızı renkli bir işlemeye sahip olması’dır. Teşbihin karşılıklı parçalarından olan
‘aşığın feryat eden gönlü’, ‘ses çıkarmaya elverişli olma’ yönüyle ‘seramik kâse’ye
benzetilebilir. Sevgilinin ‘yüz’ünün, ‘gül bahçesi’ne benzetilmesi de klasik şiirin
müptezel benzetmelerindendir.
30 Bu örneği Shareef de tekrar etmiştir (2019).
31 Sonu nesin olan beyit için (30) numaraya, tārlar mıdur kelimesiyle biten beyit için (32) numaraya
bakınız. Vālā-şān ile biten beyit ayrı bir tartışma gerektirmektedir. Bkz. Giriş, par. 10.
32 Bu örneği Şehabeddin Süleyman da tekrar etmiştir (Gündoğan, 2005, s. 322-323).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
482
Bilgegil’in tarafları birleşik olan teşbihe verdiği tek örnek bu kısma dahildir
(1980, s. 137). Şinasi33
(17) gören saçın arasından yüzün parıltısını
sanır ki kara bulutun içinde gün doğmuş
beytinde ‘aralıklı saç ve ardındaki yüz’den oluşan öbeği, ‘kara bulut ve arkasındaki
güneş’ten oluşan öbeğe benzetmiştir. Benzetme yönü ‘koyu renkli bir cismin
aralıklarından parlak renkli başka bir cismin görünmesi’dir. Tarafların
parçalarından s, rengi yönüyle kara buluta, sevgilinin yüzü de parlaklığı yönüyle
güneşe benzetilebilir.
Duman’ın iki tarafı birleşik teşbihe verdiği örneklerden biri olan Bâkî’nin
(18) ābgı
ne içinde mey gibidür
leb-i laʿlüñ ayāl-i dilde müdām
beytinde ‘sevgilinin dudağı ve aşığın gönlü’nden oluşan öbek ‘şişe ve mey’den
oluşan öbeğe benzetilmiştir (2019, s. 433). Benzetme yönü ‘yansıtma kabiliyeti olan
bir yerde kırmızı renkli bir cirm bulunması’dır. Tarafların parçaları olan ‘dudak’ın
meye, ‘gönül’ün ‘şişe’ye benzetilmesi eski edebiyatta görülen tabirlerdendir.
1.3.2.2. Parçaları Birbirine Benzetilemeyen Birleşik Teşbihler
Ahmed Cevdet’in, bu tarz birleşik teşbihlere verdiği ilk örnek belagat
kitaplarındaki ilgili Arapça beytin tercümesidir (2000, s. 87).34 Diğer üç örneğini
Türk şiirinden seçmiştir. Bunlardan biri olan Fuzûlî’nin35
(19) sebze üzre gezdirir gülbergini bād-ı abā
anki sebze āsmāndur kevkeb-i seyyār gül
beytinde ‘çimen ve uçuşan gül yaprağından oluşan öbek, ‘gökyüzü ve
gezegenler’den oluşan öbeğe benzetilmiştir. Benzetme yönü ‘koyu renkli bir zemin
üzerinde açık renkli serpiştirilmiş küçük cisimlerin hareket etmesi’dir. Burada
birbirinden bağımsız olarak tarafların karşılıklı parçaları olan ‘çimen’in ‘gök yüzü’ne
ve ‘gül yaprağı’nın ‘gezegen’e benzetilmesi münasebetsiz olacağından böyle bir
teşbih güzel olmaz. Diğer örnek Ârifî’nin
33 Bu örneği Shareef de tekrar etmiştir (2015, s. 307).
34 “Müşterı ’nin…” diye başlayan örnek Arapça belagat kitaplarından tercüme edilmiş bir şiirdir. Aslı
için bkz. Mehmed Zihni, (1328, şiir 285-286).
35 Bu örneği Hacı İbrahim Efendi ve Shareef de tekrar etmiştir (Hacı İbrahim Efendi, 1305, s. 139;
Shareef 2019).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
483
(20) iāa itdi ten-i zerdümi sirişk-i keder
miyān-ı cūyda aldum mis
āl-i nı
lūfer
beytidir. Şair, aşktan sararmış bedeni ve göz yaşlarından oluşan öbeği, akarsu ve
nilüfer çiçeğinden oluşan öbeğe benzetmiştir. Benzetme yönü ‘sarı renkli bir
varlığın bir su kütlesi içinde kalması’dır. Ahmed Cevdet bilhassa aşığın sararmış
bedeninin nilüfere benzetilmesini hoş görmemiştir. Bu hükmünün sebebi nilüfer
çiçeğinin şairlerce itibar edilen özelliğinin, su birikintisi içinde yetişmesi olmalıdır.
Nilüferin bu özelliği benzetme yönüne dahildir. Ahmed Cevdet bu özellik dikkate
alınmadan yapılan nilüfer benzetmesini münasebetsiz kabul etmiştir. Ahmed
Cevdet’in diğer örneği
(21) ruunda āl-i Hindū āba varmış kākül örtünmüş
şeh-i mülk-i abeş’dür gül döşenmiş sünbül örtünmüş
beytidir. Burada da sevgilinin yanağı, beni ve saçından oluşan öbek, Habeş
hükümdarı, gül ve sünbülden oluşan öbeğe benzetilmiştir. Benzetme yönü ‘rmızı
bir zemin üzerinde tepesinden püskül şeklinde bir cisim sallanan koyu renkli bir
varlık bulunmasıdır. Ahmed Cevdet’e göre tek başına benin Habeş hükümdarına
benzetilmesi hoş görülemez. Bu hükümde benin bir Habeş’e değil de bir Habeş
hükümdarına benzetilmesinin etkisi olmalıdır. Teşbihin parçası olarak alelade bir
Habeş’in değil de Habeş hükümdarının seçilmesi kendisine benzetilen tarafın diğer
parçalarıyla ilgilidir. Sıradan bir Habeş’in güllerden döşek, sümbüllerden örtü
edinmesi pek münasip olmazdı. Birleşik teşbihin kendisine benzetilen tarafından
Habeş’in hükümdar olmasını anlamlı kılan parça çıkarıldığı zaman diğer parça da
bundan etkilenmektedir.
Diyarbekirli’nin yönü ve tarafları birleşik teşbihe örnek olarak verdiği Sâmî’nin
(22) degül üşkūfeler eşcārdan rı
zān olan āke
leāfetle zemı
n āyı
nedür bu ʿaks-i aterdür
beytinde de tarafların parçaları birbirine benzetilmez (2009, s. 214). Şair, toprak ve
üzerine dökülmüş çiçeklerden oluşan öbeği, gökyüzünün ve yıldızların ayna
üzerindeki yansımalarından oluşan öbeğe benzetmektedir. Benzetme yönü koyu
renkli bir zemin üzerine serpiştirilmiş küçük beyaz cirmler’dir. Burada çiçekler ve
yıldız yansımalarının karşılıklı birbirine benzetilmesi mümkündür. Fakat
taraflardaki öbek çözüldüğünde yeryüzünün gökyüzünü yansıtan bir aynaya
benzetilmesi anlamsızlaşır. Zira toprağın gökyüzünün yansıması olması için
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
484
karanlık bir gece olarak itibara alınması gerekir. Beyitteki teşbihte bu anlamı temin
eden kendisine benzetilenin diğer parçası olan ‘yıldız yansımaları’dır.
Diyarbekirli’nin aklî (= soyut) birleşik benzetme yönüne örnek olarak verdiği
beyitte teşbihin tarafları, parçaları birbirine benzetilemeyen birleşiklerdendir (2009,
s. 215). Esad Muhlis
(23) bir aste nā-ümı
d ise bamaz abı
b olan
-ābilānı terbiye itmez lebı
b olan
beytinde36 iyileşme ümidi kalmamış hasta ile böyle bir hastayı tedavi etmekten
kaçınan hekimden oluşan öbeği, terbiye olma ümidi olmayan kimse ve böylesini
terbiyeden kaçınan akıllı kimseden oluşan öbeğe benzetmiştir. Benzetme yönü
‘yetkin bir kimsenin sonunda fayda hasıl olmayacak bir çaba içine girmemesi’dir.37
Birleşik teşbih dağıtıldığında hastanın ‘kabiliyetsiz’e, ‘tedaviden kaçınan hekim’in
‘öğretmekten kaçınan akıllı kimse’ye benzetilmesi münasebetsiz olacaktır.
Süleyman Fehminin tarafları birleşik teşbihe verdiği örneklerden biri
Fuzûlî’nin
(24) Leylı
er itmiş ol feżāya
almış gül ü lāle üzere sāye
bir sebzeye sebz ārgeh urmış
meh an-ı çemende hāle urmış
beyitleridir (Bayram, 2021, s. 228). Müellif Leyla’yı mehe, ‘çadır’ı haleye
benzetmektense ‘Leyla ile yeşil çadırı’ndan mürekkep tabloyu ‘ay ile halesi’nden
müteşekkil levha ile tekabül ettirmenin teşbihin göz alıcılığını artıracağını söyler.
Halbuki Leyla’yı ‘ay’a benzetmek mümkünse de tek başına ‘çadır’ı ‘hale’ye
benzetmek nasebetsiz olacaktır. Bu sebeple bu da parçaları karşılıklı
benzetilemeyen birleşik taraflı teşbihlerdendir. Benzetme yönü ‘koyu renkli bir
zeminde etrafını saran bir halka içerisinde yer alan aydınlık bir cirm’dir. Müellif,
son beyitteki örnek de böyledir diyerek yukarıda verilen şiirin devamındaki
36 Aynı örneği Manastırlı da tekrar etmiştir (1308, s. 264).
37 Diyarbekirli, teşbih taraflarını benzetme yönü olarak adlandırmıştır. Manastırlı da aynı tespiti
tekrarlamıştır (1308, s. 265). Oysa teşbihin iki tarafı için ayrı ayrı teşbih yönü tespit etmek
mümkün değildir. Teşbih yönü taraflar arasındaki ortak niteliktir ve her iki taraf için de aynı
olmalıdır. Burada teşbih yönü ‘sonunda fayda hasıl olmayacak bir işe girişmek’ olmalıdır.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
485
(25) ġonca gibi o laı
f argāh
gül berki kimi içinde ol māh
beytine işaret eder. Burada da Leyla ‘gül yaprağı’na, ‘çadır’ goncaya benzetilir.
Benzetme yönü ‘bir cirmin başka bir cirmi kuşatıp saklaması’dır. Yine ‘gül yaprağı’
ve Leyla’yı benzeştirmek tabii bir teşbih olursa da ‘çadır’ı, goncaya benzetmek
münasebetsiz olacaktır. Süleyman Fehmî’nin birleşik teşbihe verdiği diğer örnek
Vasfî’nin
(26) itırān itmiş raı
b-i nas o nāzik-meşrebe
seyr iderken uġramış oı
d burc-i ʿarebe
beytidir. Şair ‘rakibin sevgiliye yaklaşmasını’, ‘güneşin uğursuz kabul edilen akrep
burcuna girmesi’ne benzetmiştir. Benzetme yönü ‘güzel bir varlığın bir uğursuzluğa
maruz kalması’dır. Tarafların parçalarından ‘sevgili’nin güneş’e benzetilmesi
müptezel teşbihlerdense de rakîbin akreb burcuna benzetilmesi münasebetsiz
olacaktır.
Köprülü ve Süleyman birçok parçadan meydana geldiği için tarafları birleşik
teşbih olarak niteledikleri Şeyh Gâlib’in
(27) ulmet-i arfde seyyāre-i maʿ Ġālib
gevher üşfesidür zülf-i siyehden görinür
beytinde ‘siyah mürekkeple yazılmış yazı ve maʿnā’dan oluşan öbek,38 sonra ‘siyah
saç ve arasındaki gevher üşkūfesinden oluşan öbeğe benzetilmiştir (Kaya, 2018, s.
183). Benzetme yönü, ‘siyah bir kütlenin arasında parıltılar gözükmesi’dir. Klasik
edebiyatta mananın gevhere benzetildiği bilinirse de ‘yazı’nın ‘siyahlık’ta ‘saç’a
benzetilmesi münasebetsiz görünmektedir.
Shareef’in tarafları birleşik teşbihe örnek verdiği Bâkî’nin
(28) şā-ı gülde jāle düşmiş ġonce-i raʿ mıdur
şāh elinde yā muraṣṣaʿ sāġar-ı ahbā mıdur
beytinde ‘gül dalı, çiy taneleri ve gonca’dan oluşan öbek ‘padişah kolu, mücevher
işleme ve kadeh’ten oluşan öbeğe benzetilmiştir (2019). Tarafların parçalarından
‘gül dalı’nı ‘padişah kolu’yla, ‘çiy taneleri’ni ‘mücevher işleme’yle, gonca ‘kadeh’le
38 Beyitte sözü edilen teşbihten başka zulmet ile harf ve seyyare ile mana arasında da kurulan bir ilgi
vardır. Bu ilgi tartışılmaya ihtiyaç duyulan teşbihlerden olduğundan burada ela alınmayacaktır.
Bkz. Giriş, par. 10.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
486
eşleştirmek mümkündür. Fakat elinde tuttuğu mücevher işlemeli kadeh hesaba
katılmadığında ‘padişahın kolu’nu ‘gül dalı’na benzetmek münasebetsiz olurdu.
Duman’ın iki tarafı birleşik teşbihe örnek verdiği Seyyid Vehbî’nin
(29) taaṣṣundur urūş-ı mevcden āġūş-ı girdāba
ferāġ-ı bāde içün kendini afyūn-perest itmek
beytindeki teşbihin taraflarının parçaları da birbirine benzetilmez (2019, s. 433).
Şair içkiden kurtulmak için afyon tiryakisi olma dalgadan girdaba sığınmaya
benzetmektedir. Benzetme yönü nahoş bir durumdan kurtulmak isterken daha
kötüsüne sığınmak olarak tespit edilebilir. Tarafların parçaları olan badenin
‘dalgaların çırpınışı’na, afyonun girdaba benzetilmesi ise münasebetsiz olacaktır.
2. TEŞBİH TARAFLARI HAKKINDA VERİLEN BAZI HÜKÜMLERİN
TARTIŞILMASI
Teşbihin tarafının tek bir nesne veya tek bir anlam olduğu zaman basit
olduğuna hükmedildiği yukarıda ifade edildi. Fakat tanımdaki bu hüküm, örnekler
-bilhassa beyitler- üzerine uygulanırken bir güçlük ortaya çıkmaktadır. Bu güçlük
teşbihin tarafının basit olmakla beraber bir kelime öbeğinin, belirtilen öğesi
olabilmesidir. Bu durumda tarafın belirtili mi birleşik mi olduğuna hükmetmek
zorlaşmaktadır. Teftâzânî ve Mîrdûhî-zade’ye göre de belirtili basit ve birleşiği ayırt
etme, üzerinde düşünmeye muhtaçtır (Teftâzânî, 2020, s. 136; Baranoğlu, 1999, s.
164). Seyyid Şerif Cürcânî böyle bir durumda nasıl düşünülmesi gerektiğini şöyle
ifade eder: Taraflardan asıl kastedilen “bir şey”se ve taraflara dair diğer söylenen
hususlar bu “bir şey”e tabi ve onu tamamlayıcı nitelikteyse belirtili basit; aksi
taktirde birleşiktir (Çelik, 2009, s. 519-520).
Aşağıda belagat kitaplarındaki teşbih örneklerinden dördünün tarafları
hakkında verilen hükümler tartışılacaktır. Bunlardan üçünde birleşik olduğuna
hükmedilen teşbih tarafının belirtili olduğu; birinde ise basit olduğuna hükmedilen
teşbih tarafının birleşik olduğu savunulmaktadır.
Mîrdûhî-zade taraflarından biri belirtili teşbihe Râgıb Paşa’nın39
(30) kāse-i lebrı
z faġfūr olsa da virmez adā
s
ervet efzāyiş bulınca aġniyā issetlenür
39 Aynı örnek İbnü ’l-Kâmil tarafından da tekrar edilmiştir (Tekdemir, 2012, s. 52). Mîrdûhî-zade’nin
benzetme yönü birleşik teşbihe verdiği örnek de bu beyittir (Baranoğlu, 1999, s. 166).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
487
beytini örnek vermiş, fakat tahlilini yapmamıştır (Baranoğlu, 1999, s. 163). Beytin
mısralarındaki ifadeler kıyaslandığında kāse-i lebrı
zin [dolu kâse] aġniyāya [zengin],
faġfūr [porselen] olsanın s
ervet efzāyiş bulıncaya, adā virmezin issetlenüre karşılık
geldiği görülür. Müellif, benzerliği ‘dolu kâse’ ve ‘zengin’ arasında kurmuş olmalıdır.
Buna göre kâse, lebrı
z sıfatıyla nitelendiğinden belirtili olur. Fakat bu durumda
birbirine karşılık gelen diğer parçaların arasında benzetme yönü tespit etmek
oldukça güçtür. Oysa bunların birbirine karşılık geldiği çok açıktır. Dolayısıyla
parçaları birleştirerek teşbih taraflarını ‘zenginin malının arttıkça cimrileşmesi’ ve
‘dolu bir senin seramik gibi ses yansıtıcı bir malzemeden imal edilmiş olsa bile
ses çıkarmaması’ olarak tespit etmek yerinde olacaktır. Benzetme yönü bir şeyin
meziyeti arttıkça etrafındakileri mahrum bırakması’dır. Hem tarafları hem yönü
birleşik olan teşbihin tüm parçalarının karşılıklı birbirine benzetilmesi de güzel
olmaz.
Mîrdûhî-zade’nin basitin birleşiğe teşbihine örnek verdiği Nedîm’in
(31) ey āl pāsbānı mısın o gerdenüñ
kāfūr içinde abbe-i fülfül misin nesin
beytindeki tecahül-i arif iki kapalı teşbih ifade eder (Baranoğlu, 1999, s. 164) (bkz.
Dipnot 11). Müellif örneği tahlil etmediğinden bunlardan hangisini basitin birleşiğe
teşbihi olarak değerlendirdiğini söylemek güçtür. Teşbihlerden birinde şair
sevgilinin ‘beni ve gerdeni’nden oluşan öbeği, ‘kafur ve karabiber tanesi’nden oluşan
öbeğe benzetmiştir. Taraflar, bir öbek olduğundan birleşiktir. Benzetme yönü ‘beyaz
bir kütle içinde siyah bir tanenin bulunması’dır. Müellifin kastettiği bu teşbihse40
yalnızca ‘ben’i benzetilen olarak tespit etmiş olmalıdır. Halbuki sevgilinin gerdanı
itibara alınmazsa kendisine benzetilendeki kafurun bir anlamı olmayacaktır.
Dolayısıyla bu beyit tarafları ve yönü birleşik bir teşbihtir. Taraflarının parçaları
olan ālin abbe-i fülfüle, gerdenin kâfura teşbihi de mümkün olmakla beraber
sanatın daha güzeli öbeklerin benzetilmesindedir.
Mîrdûhî-zade birleşiğin basite teşbihine Nedîm’in41
(32) oı
d pencesin mi aınmış cebı
nine
ol zülf-i zerdden dökilen tārlar mıdur42
40 Diğer benzerlik ilgisi ‘gerdendeki ben’ ve pāsbān arasındadır. Buradaki teşbihin tarafları hakkında
tartışılması gerekmektedir. Bkz. Giriş, par. 10.
41 Aynı örneği Rusçuklu ve İbnü ’l-Kâmil de tekrar etmiştir (Akın, 2016, s. 95; Tekdemir, 2012, s. 52).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
488
beytini örnek vermiştir (Baranoğlu, 1999, s. 164). Şair, sevgilinin sarı saçlarından
alnına dökülen perçemini güneş ışınlarına benzetmektedir. Benzetme yönü
‘birbirine paralel uzanan sarı renkli şeritler kümesi’dir. Kendisine benzetilen güneş
ışığı tamlama olduğu için belirtilidir. Benzetilendeki perçem de sarı saçlarla öbek
teşkil edebilecek onlardan ayrı bir unsur değildir, saçların uzantısıdır. Diğer bir
deyişle benzetilen tarafta öne çıkan, ‘güneş ışığı’na kıyaslanan esas unsur,
‘perçem’dir. Diğer unsurlar perçemi tanımlayan yan unsur mahiyetinde olduğundan
‘perçem’in belirtenleri olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla ‘sevgilinin sarı
saçlarından alnına dökülen perçemi’ birleşik değil, belirtili basit olmalıdır.
Bilgegil taraflarından biri birleşik diğeri basit teşbihe “Nur topu gibi çocuk”
cümlesini örnek vermiştir (1980, s. 138). Benzetilen taraf olan “çocuk”un basit
olduğu açıktır. Kendisine benzetilen “nur topu” [ışık huzmesi] Kazvînî’nin modeline
göre birleşik değil belirtili olmalıdır. Nur ve top bir araya gelip bir birleşik oluşturan
iki ayrı unsur değildir. Nur, topun türünü belirten bir unsurdan ibarettir.
Saraç’ın tarafları birleşik teşbihe verdiği örnek “Harp meydanındaki Ali
cesareti ve gücü hususunda diğer hayvanlara boyun eğdiren aslan gibidir”
cümlesidir (2004, s. 132). Bu teşbihte Kazvînî’nin modeline göre benzetilen “Ali”,
kendisine benzetilen “aslan”dır. Fakat Ali “harp meydanında olmak”la, aslan da
“diğer hayvanlara boyun eğdiren” olmakla belirtilmiştir. Dolayısıyla taraflar belirtili
basit olmuş olur. Saraç’ın tarafların niteliklerini “kayıt” olarak adlandırması
belirtilileri de birleşiklerin bir alt türü olarak tasnif edip etmediği sorusunu akla
getirmektedir. Fakat kitapta bu konuya açıklık getirilmemiştir.
Duman’ın taraflarından biri birleşik diğeri basit olan teşbihe örnek verdiği
Antakyalı Münîf’in
(33) hem ider aʿna taammül hem olur ser-cünbān
zāhid-i ar mı disem yā büz-i Afeş mi disem
beytinde zımnen teşbih (bkz. Dipnot 11) içeren tecâhül-i ârif sanatı kullanılmıştır
(2019, s. 433). Şair zahidi ‘eşek’e ve ‘Ahfeş’in keçisi’ne benzetmektedir. ‘Ahfeş’in
keçisi’ Kazvînî modeline göre birleşik bir yapı değildir. Zira kendisine benzetilen
Ahf ve keçi’den meydana gelen birleşik bir unsur değildir. Tamlayanın görevi,
kendisine benzetileni belirtmekten ibarettir.
42 oı d pencesi”ni Yaraşır ‘güneşin etrafındaki ışıklar’ olarak açıklamıştır (1996, s. 570). Bu anlam
sözlüklerde de mevcuttur (Şükûn, 1984, C 1, s. 499).
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
489
Sonuç
Çalışmanın amacı Türk belagat kitaplarında tarafları basit, belirtili ve birleşik olan
teşbih örneklerini tahkik etmekti. Böylece sözü edilen terimlerin klasik şiirin
incelenmesinde daha etkin bir şekilde kullanılmasının önünü açmak umuluyordu.
Bu gayeyle otuz üç şiir tahkik edildi. Neticede belagat kitaplarının teşbih taraflarını
niceliklerine göre sınıflandırdıkları kısımlarda şiir örneklerinin çoğunluğunu
birleşik teşbihlerin oluşturduğu görülmüştür. Bunları belirtili teşbihler takip
etmektedir. Her iki tarafı belirtisiz basit teşbihe ise yalnızca üç örnek tespit
edilebilmiştir. Bu sıralama belagatçilerin teşbih rlerinin ymetiyle ilgili
yorumlarıyla da paralellik arz etmektedir.
Her iki tarafı birleşik olan teşbihler de kendi içinde taraflarının parçaları
karşılıklı benzetilebilen ve benzetilemeyenler olmak üzere sınıflandırıldı. Her iki
sınıfın da nispetçe birbirine yakın olduğu görülmektedir. İkinci gruba dahil olanlar
arasında karşılıklı benzetilemeyen parçalar, çoğu zaman tüm parçalar değildir. Bu
durum birleşik teşbihlerin önemli bir vazifesinin müptezel teşbihleri işleyerek
orijinalliğe ulaşmak olduğunu doğrular.
Belagat kitaplarındaki bazı örneklerde tarafların basit, belirtili ve birleşik
olduğuna dair verilen hükümlerinin isabetli olmadığı tespit edildi. En çok
karıştırılan ise belirtili ve birleşik teşbihlerdir. Kazvînî modeline göre belirtili olması
gereken teşbih taraflarının birleşik olarak nitelendiği görülmektedir. “Belirtili
teşbih”in ayrı bir kategori olarak düşünülmediği durumda bile bunların birleşik
değil basit kabul edilmesi beklenirdi. Taraflarda öne çıkan unsur veya unsurların
hangileri, bunlara tabi yan unsurların hangileri olduğu tespit edilerek daha isabetli
hükümlere ulaşıldı. Benzetme yönünün belirlenmesi ve taraflara ilgisi de bu
hükümlerde yardımcı oldu.
Belagat kitaplarının makalenin konusunu ilgilendiren kısımlarının
karşılaştırılması eserlerin mahiyetlerine dair de ba ipuçları vermektedir. Molla
Lütfi’nin eseri unutulmuş ve etkisiz kalmış gözükmektedir. Yüz yıllar sonra
yayınlanan ilk belagat kitabı olan Şirvânî’nin eserindeki örneklerin ağırlığını Arapça
beyitlerin Türkçe düz yazı tercümeleri oluşturmaktadır. Ahmed Cevdet, Mîrdû-
zade ve Diyarbekirli belagat kaidelerinin Türkçe örneklere tatbikinde öncü
isimlerdir. İbnü’l-Kâmil’in eseri, Mîrdûhî-zade’nin muhtasarı mahiyetindedir.
Manastırlı’nın Ahmed Cevdet’ten oldukça yararlandığı görülmektedir.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
490
Belagate mahsus olan teşbihe bu yaklaşımın bazı edebiyat teorisi kitaplarında
da görülmesi, Avrupa etkisiyle meydana gelen bu eserlerin, belagate bigâne
kalmadıklarıgösterir. Bunlar, nakd eserlerindeki teşbih sınıflandırmasını ise göz
ardı etmişlerdir.
Kaynakça
Abbâs, F. H. (2009a). el-Belāġa: Funūnuhā ve-Efnānuhā ʿIlmu ʾl-Maʿānı
. Amman: al-
Nafaes.
Abbâs, F. H. (2009b). el-Belāġa: Funūnuhā ve-Efnānuhā ʿIlmu ʾl-Beyān veʾl-Bedīʿ.
Amman: Dar al-Nafaes.
Ahmed Cevdet. (2000). Belâgat-ı Osmâniyye. (T. Karabey ve M. Atalay, Haz.).
Ankara: Akçağ.
Akın, M. (2016). Rusçuklu M. Hayrî’nin Belâgat’i (İnceleme-Metin-Terimler Dizini).
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Malatya: İnönü Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Aksoy, M. (1991). Molla Lütfî’nin Risâle-i Mevlânâ Lütfî’si. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Bâkî. (2011). Divan (Tenkitli Basım). (S. Küçük, Ed.). Ankara: Türk Dil Kurumu.
Banguoğlu, T. (1974). Türk Dilinin Grameri. İstanbul: Edebiyat Fakültesi.
Baranoğlu, Ş. (1999). Abdurrahman Süreyyâ Mîzânü’l-Belâga. Yayımlanmamış
Doktora Tezi, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Bardahî Ahmed. (2006). Cāmiʿüʾl-Fürs. (H. Şahin, Haz.) Doğu Dilleri ve
Edebiyatlarının Kaynakları (C. I). Boston: Harvard Üniversitesi Yakındoğu
Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü.
Bayram, T. (2021). Süleyman Fehmi’nin “Edebiyat” Adlı Eseri (Değerlendirme-Çeviri
Yazı-Sözlük). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Düzce Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
Bilgegil, M. K. (1980). Edebiyat Bilgi ve Teorileri 1: Belagat. Ankara: Atatürk
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.
Çelik, Y. (2009). es-Seyyid -Şerîf el-Cürcânî’nin “el-Misbâh Şerh el-Miftâh” Adlı
Eserinin Tahkik ve Tahlili (Edisyon Kritik). Yayımlanmamış Doktora Tezi,
İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
491
Demirciler, A. Z. (2014). Mustafa İzzet Def’ü’l-Mesâlib Edebi’ş-Şâ’ir ve’l-Kâtib
(İnceleme-Metin-Dizin). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Diyarbekirli Mehmed Said (2009). Mîzanü’l-Edeb. (S. Aydoğan, Haz.). İstanbul:
Kitabevi.
Duman, M. A. (2019). Retorikten Belagate Mecâzdan Metafora. Ankara: Nobel.
Ergin, M. (2002). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Bayrak.
Hacı İbrâhim Efendi. (1305). Edebiyyāt-ı ʿOs
māniyye. İstanbul.
Hacımüftüoğlu, Nasrullah. (1988). Belâğat Ekolleri ve Anadolu Belâğat Çalışmaları.
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S 8: 115127.
Kaya, M. (2018). Maʿlûmât-ı Edebiyye I-II (Köprülüzâde Mehmed Fuad-Şahâbeddin
leyman). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Aksaray Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Kazvînî Hatîb. (2012). Telhis Tercümesi (Kur’an’daki Edebiyat). (M. Ş.
Ustaosmanoğlu ve H. İ. Şahin, Çev.). İstanbul: Hanifiyye Kitabevi.
Kazvînî Hatîb. (2009). el-Īżā ʿUlūmi ʾl-Belāġa. (M. A. el-Fâzılî, Haz.). Beyrut &
Sayda: al-Maktaba al-Asriyyah.
Korkmaz, Z. (1992). Gramer Terimleri Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu.
Manastırlı Mehmed Rifat (1308). Mecāmiʿü ʾl-Edeb. İstanbul: Kitapçı Kasbar.
Matlûb, Ahmed. (1967). Kazvı
ve-Şurūuʾt-Telı. Bağdat: Maktaba al-Nahda.
Meşhur, S. E. (2013). Muhittin Birgen’in Yeni Edebiyat Adlı Eseri. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Mihrî Muhammed. (t.y.). Fenn-i Bedı
ʿ: El-Es
erü ʾl-Celı
l fı
Med-i ʿAlā İsmāʿı
l.
Öztürk, E. C. (2010). ʿAlı
Cemāleddı
n ʿArūż-ırkı
, ʿİlm-i avāfı
, anāyiʿ-i Şiʿriyye ve
ʿİlm-i Bedı
ʿ ncelme-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım). Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Yozgat: Bozok Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Öztürk, V. (2016). The notion of originality from Ottoman classical literature to
Turkish modern poetry. Middle Eastern Literatures, XIX (2), 135-161. Doi:
10.1080/1475262X.2016.1211405
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
492
[Rey], Ahmed Reşid (2018). Nazariyyât-ı Edebiyye. (A. Can, Haz.). İstanbul: Dün
Bugün Yarın.
Saraç, M. A. Y. (2004). Klâsik Edebiyat Bilgisi: Belagat. İstanbul: Bilimevi.
Saraç, M. A. Y. (1999). Divan Tahlilleri Üzerine. İlmî Araştırmalar, (8), 209-219.
Shareef, M. A. (2019). Su Kasidesi’nde Mürekkep Teşbihin Kullanımı. Türkoloji
Dergisi, XXIII (1), 140-149.
Shareef, M. A. (2015). el-Hatîb el-Kazvînî’nin Telhîsu’l-Miftâh Eseri Işığında Klâsik
Türk Edebiyatı Belagat Terimlerinin Tasnîfi. Yayımlanmamış Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Şafak, Y. (1991). Sürûrî’nin Bahrü’l-Ma’ârifi ve Enîsü’l-Uşşâk ile Mukayesesi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Şahabettin Süleyman. (2017). Sanat-ı Tahrir ve Edebiyat. (H. Gündoğan, Haz.).
İstanbul: Dün Bugün Yarın.
Şerîfî. (2012). Hadîkatü’l-Fünûn. (M. Kaçar, Haz.). Okur Akademi.
Şirvânî Ahmed Hamdi (2013). Belāġat-i Lisān-ı ʿOs
mānī. K. Yılmaz Orak (Haz.),
Belagat Geleneğimiz ve Belâgat-i Lisân-ı Osmânî içinde (s. 77-157). İstanbul:
Kitabevi.
Şirvânî Ahmed Hamdi (1289). ʿİlm-i Bedāʾiʿ. Teshı
ʾl-ʿArūż veʾl-avāfı
ve ʾl-Bedāyiʿ
içinde. İstanbul: Terakki Matbaası.
Şükûn, Z. (1984). Farsça-Türkçe Lugat Gencine-i Güftar Ferheng-i Ziya (C. 1-3).
İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı.
Tâhirülmevlevî. (1994). Edebiyat Lügatı. (K. E. Kürkçüoğlu, Haz.). İstanbul:
Enderun.
Tarazî Ahmed. (1996). Fununu-l-Balog‘a. (H. B., Haz.). Taşkent: Xazina.
Teftâzânî Sa‘düddîn Mes‘ûd. (2020). El-Mutavvel. (Z. Çelik, Çev.) (C. 1-2, C. II).
İstanbul: Litera.
Tekdemir, M. (2012). Mehmet Abdurahman’ın Belagat-ı Osmaniyye Adlı Eseri
(Metin-İnceleme). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
493
Yalar, Mehmet. (1997). el-Hatîb el-Kazvînî ve Belagat İlmindeki Yeri. Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Bursa: Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yaraşır, Ö. (1996). Nedim Divanı’nın Tahlili. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Edirne:
Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Summary
One of the main features that distinguishes the old and the new Turkish poetry is the
difference in the originality perception between the two periods. The poets of the old Turkish
literature period had to show their originality by adhering to the metaphorical repertoire
offered by the tradition. Therefore, they had to demonstrate their ingenuity in the processing
of existing material. This situation increases the importance of stylistic analysis in
monitoring the development of classical poetry. One of the stylistic devices that should be
analyzed with this view is similes.
Poetry manuals (naqd), prose manuals (inshā), and balāgha books all cover simile.
However, its detailed analysis can be found in balāgha books. One of the aspects of their
approach is the quantity of the simile parts (araf -ı teşbīh subject and object of the
comparison i.e., tenor and vehicle). And also, one method in which old Turkish poets
process limited vocabulary to achieve originality is the similes whose parts are compound.
In addition, the quantity of a simile is one of the criteria used by balāgha scholars to
determine its value. It is mentioned in the sources that the compound simile is more
eloquent” (belīġ) than the determined simile, and the determined simile is more eloquent
than the single simile, and as the compound elements in a simile increase, the strangeness
of the simile, that is, its value, will increase. Therefore, examining the similes in poems in
terms of quantity can be used as a concrete measure in following the poetic analysis, style
comparisons and the development of the poetic language. On the other hand, this approach
to simile has not been used much in the analysis and evaluations of poetry, which has
remained almost entirely confined to theoretical sources. One of the reasons for this
situation can be cited as the fact that the sources dealing with compound similes are not
clear enough to remove the ambiguity around the terms. This study will analyse the
examples given in Turkish balāgha books in detail, explain the reasons for the judgments
given about the quantities of similes, and objections, if any, will be voiced and defended.
Thus, it is aimed to pave the way for the effective use of terms in literature research and
analysis.
According to al-azwīnī’s (d. 739/1338) accepted model, the simile parts are classified
as single (fred), determined (muayyed) and compound (rekkeb). The subject of
this article is the relevant classification and poetry examples in Turkish balāgha books on
the basis of al-azwīnī’s model.
The first part of the article analyzes sample couplets and explaines how they are
single, determined or compound. In addition, this part classifies the similes that have two
compound parts as those whose components can be likened and those whose components
cannot be likened. Parts that cannot be likened in the second group also are often not all
parts. This confirms that one of the important functions of compound similes is to reach
originality by processing common single similes.
The second part of the article discusses some judgments of balāgha books about the
quantities of similes and argues that a simile part that is said to be simple should be
compound, and some parts that are said to be compound should be single. The
determination of the prominent element(s) in the simile parts and the subordinate
element(s) of them led to more accurate judgments. The determination of the simile ground
(vech-i şebeh) and its attachment to the simile parts also helped in those judgments.
As a result, some findings emerged. Firstly, the frequency of simile examples in
balāgha books are, in turn, compound similes, determined similes and single similes. This
order is parallel to the ratings that balāgha scholars give to the types of similes.
Ahmet Zahid DEMİRCİLER DTCF Dergisi 62.1(2022): 469-494
494
In addition to these, comparing the parts of the balāgha books related to the subject of
the article also gives some insights about the nature of the studies. The work of Mollā Lu
(d. 900/1495) seems to have been forgotten and ineffective. In the work of Şirvānī (d.
1307/1890), the first balāgha book written after hundreds of years, Turkish prose
translations of Arabic couplets constitute the majority of the simile examples. Ahmed Cevdet
(d. 1312/1895), Mīrdūī-zāde (d. 1322/1904) and Diyārbekirli (d. 1309/1891) are the
leading names in the application of balāgha rules to Turkish examples. The work of Ibn al-
Kāmil looks like the concise of Mīrdūī-zāde’s. It is seen that Manastırlı (d. 1325/1907)
benefited greatly from Ahmed Cevdet.
The fact that this approach to simile, which is peculiar to balāgha, is also seen in
some literary theory books, shows that these works, which were created with European
influence, did not remain indifferent to balāgha. Furthermore, they ignored the classification
of similes in naqd works.
... "Nakd" ile Fars edebiyatı kaynaklı şiir bilgisi literatürü, "belagat" ile Hatîb Kazvînî'nin Telḫīṣu ʾl-Miftāḥ'ındaki modeli takip eden literatür, "edebî bilgiler" ile belagat ve Avrupa literatürünün etkisi altında ortaya çıkan edebiyat ile ilgili teorik eserler kastedilmektedir.2 Teşbihin birleşik (mürekkeb), belirtili (mukayyed) ve basit (müfred) şeklindeki sınıflandırılması hakkında ayrıntılı bilgi ve açıklamalı örnekler için bkz.Demirciler (2022). ...
Article
Full-text available
Klasik Türk şiirinde beyitler çoğu zaman tek başına bir şiir değerinde oldukları için anlamlarının yoğun olmasına özen gösterilirdi. Bu doğrultuda kullandıkları yöntemler belagat ve nakd teorilerinin terimleriyle tespit edilip açıklanagelmiştir. Bununla beraber şairlerin beyitlerin inşasında kullandıkları bir yöntemin hangi terimle ifade edileceği belirlenmemiştir. Bu, şairin muhayyilesinde kıyasladığı tabloları sunarken bu tabloların parçalarını karşılıklı birbirine karıştırarak vermesidir. Bu konudaki hâkim yaklaşım sözü edilen parçaların tek başlarına yorumlanıp değerlendirilmesidir. Bu makalede, sözü edilen yapıların bir bütün olarak anlaşılıp yorumlanması gerektiği savunulmaktadır. Bu amaçla öncelikle bu yapıların bütünlüklü yorumuna dair bazı görüşler ve genellikle Farsça izafet şeklinde kendini gösteren kelime öbeklerinin anlamıyla ilgili eleştiriler ele alınmıştır. Yapıların bütününü yorumlayan görüşler değerlendirilmiş, kelime öbeklerinin ise her zaman tek başlarına bir anlamının olmayabileceği tespit edilmiştir. Teşbih taraflarının bazen bir ifadenin anlamının bütününden çekip çıkarılabileceği görüşüne dayanarak, sözü edilen kelime öbeklerinin aslında birleşik bir teşbihin unsurları olduğu savunulmuştur. Bu birleşik teşbihin taraflarından her biri şairin muhayyilesinde kıyasladığı tablolara denk gelmektedir. Bu tespitlerden sonra Türk belagat kitaplarının teşbih taraflarını işleyen bölümlerinden sözü edilen üsluba uyan örnek beyitler seçilerek bunlardaki teşbihler tartışılmış ve yeniden yorumlanmıştır. Makalede ortaya konan çözümün klasik şiirin beyit yapısını tahlile ve beyitlerdeki kelime öbeklerinin anlamlandırılmasına katkı sunacağı düşünülmektedir.
Article
This article discusses how and why the understanding of originality changed in Ottoman-Turkish literature during the late 19th century. The article argues that the pioneers of modern Ottoman literature attempted to replace the classical concept of authenticity with a new one that emphasized originality as the core of their artistic creativity. Originality in classical Ottoman literature, especially in the gazel [ghazal] genre, was based on diversification (tenevvu), which implies finding a new way of expressing the content of poetry without digressing from a traditional Islamic imaginary. The latter resembled medieval western allegory, having a largely religion-determined narrative and spiritual cosmology. This article asserts that while traditional allegory de-emphasized the poet’s autonomy and personal experience, modern Ottoman literature began to stress the autonomy of the poet as part of the larger struggle to take possession of western subjectivity. The article demonstrates that modern Ottoman poets appropriated some contemporary western literary conventions and tropes, such as the Romantic symbol, in order to express individual imagination and perception, enabling Ottoman literary modernizers to differentiate their work from traditional literary production.
Molla Lütfî’nin Risâle-i Mevlânâ Lütfî’si
  • M Aksoy
Divan (Tenkitli Basım)
  • Baki
Bâkî. (2011). Divan (Tenkitli Basım). (S. Küçük, Ed.). Ankara: Türk Dil Kurumu.
Abdurrahman Süreyyâ Mîzânü’l-Belâga
  • Ş Baranoğlu
Baranoğlu, Ş. (1999). Abdurrahman Süreyyâ Mîzânü'l-Belâga. Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
es-Seyyid eş-Şerîf el-Cürcânî’nin “el-Misbâh fî Şerh el-Miftâh” Adlı Eserinin Tahkik ve Tahlili (Edisyon Kritik)
  • Y Çelik
Mustafa İzzet Def’ü’l-Mesâlib fî Edebi’ş-Şâ’ir ve’l-Kâtib (İnceleme-Metin-Dizin). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi
  • A Z Demirciler
Demirciler, A. Z. (2014). Mustafa İzzet Def'ü'l-Mesâlib fî Edebi'ş-Şâ'ir ve'l-Kâtib (İnceleme-Metin-Dizin). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Şahabettin Süleyman’ın ‘Sanat-ı Tahrir ve Edebiyat’ı ve Tanzimat sonrası edebiyat teorileri
  • H Gündoğan
Maʿlûmât-ı Edebiyye I-II (Köprülüzâde Mehmed Fuad-Şahâbeddin Süleyman)
  • M Kaya
Kaya, M. (2018). Maʿlûmât-ı Edebiyye I-II (Köprülüzâde Mehmed Fuad-Şahâbeddin Süleyman). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ʿAlı̇̄ Cemāleddı̇̄n ʿArūż-ı Türkı̇̄, ʿİlm-i Ḳavāfı̇̄, Ṣanāyiʿ-i Şiʿriyye ve ʿİlm-i Bedı̇̄ʿ (İncelme-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım)
  • E C Öztürk
Belāġat-i Lisān-ı ʿOs̱mānī. K. Yılmaz Orak (Haz
  • Ahmed Şirvânî
  • Hamdi
Şirvânî Ahmed Hamdi (2013). Belāġat-i Lisān-ı ʿOs̱ mānī. K. Yılmaz Orak (Haz.), Belagat Geleneğimiz ve Belâgat-i Lisân-ı Osmânî içinde (s. 77-157). İstanbul: Kitabevi.