Article

Türk İnanışları ile Millî Geleneklerinde Renkler ve Sarı-Kırmızı-Yeşil

Authors:
To read the full-text of this research, you can request a copy directly from the author.

No full-text available

Request Full-text Paper PDF

To read the full-text of this research,
you can request a copy directly from the author.

... Bu iki rengin eski geleneklerde birbiri yerine kullanıldığı bilinmektedir. Yaşıl kök yani gök tabiri Türklerde gökyüzü anlamına gelmektedir (Genç, 1997(Genç, :1090. ...
... Orhun kitabelerinde, yeşil karşılığı olarak "yaşıl" terimi kullanılmış olsa da, "Gök-Irmak" gibi isimlendirmelerde gök terimi, yeşilin karşılığı olarak da kullanılmıştır (Küçük, 2010, s. 193). Türk kadınlarının ve erkeklerinin giyiminde genellikle sarı, kırmızı ve yeşil gibi renklerin sıkça kullanıldığı ve bu renklerin Özbekistan'dan Azerbaycan'a kadar geniş bir coğrafyada yaygın bir şekilde tercih edildiği gözlemlenmektedir (Genç, 1997(Genç, :1109. ...
... Diğer taraftan (KK1) yeşil entere giyilmesinin önemini "Mutlaka kırmızı şalvarın üstüne yeşil entere giyilir" şeklinde ifade etmiştir. Göktürk yazısıyla kaleme alınmış olan Turfan el yazmasında, "yaşıl kaya yayladım -kızıl kaya kışladım" ifadeleriyle yeşil-kızıl renk uyumu da gözlemlenmektedir (Genç, 1997(Genç, :1091 Teknik açıdan incelediğimizde; enterenin boyu kalça hizasında olup giyilirken şalvarın içerisine konulmaktadır. Ön bedende göğüs üstünden robalıdır. ...
Chapter
Full-text available
Tarih boyunca Türkler, coğrafi şartlardan dolayı konar geçer topluluk olarak hayatlarını sürdürmüşlerdir. Eskişehir'e bağlı bir kaza olan Bilecik, 1885 yılından itibaren Ertuğrul sancağına dâhil edilmiştir. Bilecik bölgesinde yaşayan Yörükler, Kayı boyuna mensup Karakeçili aşiretine bağlıdırlar. Bu araştırmada; Bilecik ili Pazaryeri ilçesine bağlı Günyurdu Köyüne Orta Asya’dan göç ile gelip yerleşen kadın ve erkek yörük giysilerinin, yöresel özelliklerinin belirlenmesi ve ulaşılabilen örneklerin tür, biçim, form, terzilik, kullanım şekli ve estetik özellikleri açsından incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma evrenini Bilecik ili Pazaryeri İlçesine bağlı Günyurdu Köyü kadın ve erkeklerinin özel günlerde kullanmış olduğu giysiler ve kaynak kişilerin vermiş oldukları bilgi ve belgeler oluşturmaktadır. Kaynak kişiler aracılığıyla ulaşılan giysi örnekleri fotoğraflanarak gerekli ölçümleri teknik çizimleri yapılmış ve kaynak kişilerin albümlerinde yer alan fotoğraflar yardımıyla giysilerin genel özellikleri belgelendirilmiştir. Çalışma Türk giysi kültürü açısından literatüre katkıda bulunarak kaynak oluşturması ve bu konuda yapılan ilk çalışma olması açısından önem arz etmektedir.
... However in China the color red is associated with good luck and prosperity, so it can have the opposite effect (Schifferstein, Howell, & Pont, 2017, p.174). Also in Turkish society, the color red evokes more positive thoughts and feelings, at the same time it symbolizes our spiritual and national cultural values (Reşat, 2009(Reşat, , p. 1087). In addition, red foods such as tomatoes, watermelon, strawberries can create a perception of healthy food because they affect our health positively (Yılmaz & Erden, 2017, p. 272). ...
... It can be said that the red color may be one of the external cues such as the color of the plate that will prevent food consumption, since it functions as a "stop" signal (Genschow, Reutner, & Wänke, 2012, p. 699). In addition to all these, it should not be forgotten that red attracts attention, stimulates our senses and stimulates appetite, and has culturally different symbolic values (Ustaoğlu, 2007;Reşat, 2009). In the Genschow et al (2012) study, participants drank less of a soft drink served from a red-label glass than a blue-label glass. ...
... Dışsal ipuçları kırmızı renk içeren besinlerin tüketim olasılığı azalabilir.Ancak Çin'de kırmızı rengin iyi şans ve refah ile ilişkili olması tam tersi bir etki yaratabilir(Schifferstein, Howell, & Pont, 2017, s.174). Türk toplumda da kırmızı renk daha çok olumlu düşünce ve duyguları çağrıştırır, aynı zamanda manevi ve milli kültürel değerlerimizi simgelemektedir(Reşat, 2009(Reşat, , s. 1087. Ayrıca domates, karpuz, çilek gibi kırmızı renkteki besinler sağlığımızı olumlu yönde etkilediği için kırmızı sağlıklı besin algısı oluşturabilir(Yılmaz & Erden, 2017, s. 272).Yüksek kontrastı nedeniyle kırmızı renk birçok renge göre doğada kolayca algılanabilir. ...
Article
Besin sunumunda yapılan küçük değişiklikler besin seçimlerini etkileyebilmektedir. Bu araştırmanın amacı tabak renginin besin algısına etkisini belirlemektir. Araştırmaya 18 yaş üstü 40 gönüllü kız öğrenci katılmıştır. Araştırmada siyah, beyaz, kırmızı renkte, her renkten iki tane, 17 cm çapında, desensiz, toplam altı tane düz tabak kullanılmıştır. Tabakların üç tanesine düzenli, diğer üç tabağa ise dağınık bir şekilde boyutları birbirine yakın bir ızgara köfte (30g) ve üç dilim kızarmış patates (30g) koyulmuştur. Her katılımcıdan bir tane tabak seçmesi ve seçtiği tabaktaki besinleri çekicilik, deneme istekliliği, beğeni ve baharat algısı açısından değerlendirmesi istenmiştir. Değerlendirme için görsel analog skalası (1 en kötü-9 en iyi besin algısı) kullanılmıştır. Katılımcıların çoğunun (%70) düzenli tabağı tercih ettiği saptanmıştır. Kırmızı tabaktaki besinlerin çekicilik, isteklilik ve beğeni algısı siyah tabağa göre önemli düzeyde daha yüksektir (p<0,001). Kırmızı, beyaz ve siyah tabaklar arasında besinlerin baharat algısı açısından önemli düzeyde fark yoktur (p>0,05). Araştırmanın sonucunda; besinlerin kırmızı tabakta sunumunun besini deneme isteğini, çekiciliğini, beğenisini arttırdığı bulunmuştur.
... Bu bilgilerden açıkça anlaşıldığına göre Türkler tarihlerinin en eski zamanlarından başlayarak, uzun zaman beş ana renk olarak kara, ak, kızıl, yeşil ve sarı renkleri esas görmüş ve bu renklerden her birini dünyanın dört yönü ile merkezini ifade etmekte kullanmışlardır. Buna göre, tekrar hatırlatmak gerekirse merkez=sarı, doğu=yeşil (veya gök; gök renk günümüz Türkiye Türkçesinde de olduğu gibi bazen yeşil, bazen de mavi anlamını ifade eder şekilde kullanılmaktadır); batı=ak, güney=kızıl (kırmızı, al) ve kuzey=kara renklerle ifade edilmiştir (Genç, 1997(Genç, : 1077. ...
... Bu bakımdan yer adlarında geçen yukarıdaki dört rengin aynı zamanda birer yöne işaret ettiğini hatırdan uzak tutmamak gerekir. Ayrıca, Türk kültüründe renkler, iyilik, güzellik, temizlik, arılık, kötülük, doğruluk, haklılık, yücelik, ululuk, güçlülük gibi başka anlam derinliklerine de sahiptir (Genç, 1997(Genç, : 1079(Genç, , 1080. ...
... Bu inanışa göre Yaşıl Kaan, bitkilerin yetişip büyümesini sağlamaktadır (Genç, 1999;1089). Göktürk yazısıyla yazılmış olan Turfan el yazmalarında "yaşıl kaya yayladım" (Ögel, 1984) sözünde ve Kaşgarlı Mahmud'un "kızlar yaranu (cilvelenmeyi ve sevilmeyi) bilseler yaşıl giyerler" (Genç, 1997: 1091) sözünde de yeşil rengi geçer. ...
Article
Antalya’nın tarihi dokusu ile öne çıkan ilçelerinden Alanya’nın yerleşim halinde olan birçok köy, mahalle, mevki, cadde, sokak gibi sürekli yerleşim yerleri ile yayla, vadi, dağ, koy, sahil gibi geçici yerleşim yerleri ve çeşme, mezarlık, köprü, kule gibi mimari olarak yapılan yerleşim yerleri mevcuttur. Bu yerleşim yerlerinin hepsinin kendine toponomi açısından bakılırsa kendine has adları mevcuttur. I. Alaaddin Keykubad’ın fethettiği ve adını verdiği Alanya’nın yer adları noktasında Türkçe adlandırmalar önemli yer tutmaktadır. Alanya’da yer adlarının çoğunun boy, sülale veya aile adı olduğunu söyleyebiliriz. Bunların yanında bitki adları, hayvan adları, dinsel adlar, coğrafi adlar, renk adları vb. birçok adlandırma yer almaktadır. Tüm bu adları toplayınca toplamda Alanya’da 600 civarı ad karşımıza çıkmaktadır. Renkler, Türkçe yer adlarında önemli bir katmanı oluştururlar. Tarihî metinlerden itibaren renklerden yer adı verme geleneğinin izlerini sürmek mümkündür. Türkçenin ilk yazılı belgeleri sayılan Orhun Yazıtlarında ak (ak termel “Ak Termel ırmağı” T I/25), kara (kara göl “Kara göl” KT K/2), kök (kök tengri “Mavi gökyüzü” K D/1, BK D/2; kök öñ “Kök Ön ırmağı” T I/15) yaşıl (yaşıl ögüz “Sarı ırmak” KT D/1, BK D 15) gibi renk sıfatları ile yer adları yapılmıştır. Renk adları, yerleşim bölgesinin arazi durumu, bitki örtüsü ve iklim özelliklerindeki renk unsurlarının ön plana çıkarılarak kullanılmasıyla oluşturulmuştur. Türk lehçelerindeki renk adlarıyla ilgili yapılan araştırmalarda kara, ak, kızıl, yaşıl, ve sarıg’ın her yeri ve her şeyi adlandırmakta yaygınlığını, ikinci sırada yer alan ala, kök, boz ve kır renklerinin ise yalnızca belli nesneleri adlandırmakta kullanıldığı tespit edilmiştir. Alanya’da da yer adlarında kara, ak, yeşil, kızıl, gökçe, sarı adları öne çıkmaktadır. Bu çalışmamızda bu adların üzerinde durarak renk adlarının yer adlandırmasındaki önemine dikkat çekmeye çalışacağız. İlgili adları analiz ederek oluşum şekillerini dilbilimsel olarak ortaya koyacağız
... One of them is the color green. Green symbolizes the east as a direction and one of the sons of God Ulgen is Green Kaan, and it is thanks to him that nature remains alive (Genç 1997(Genç , p.1089(Genç -1090. In addition to these, green color is accepted as a symbol of spiritual content and of the religion of Islam (Akkın, et. ...
... al. 2004, p.276;Yıldırım 2006, p.133). It is recorded that the seyyids who wanted to show that they were descendants of Prophet Muhammad also wore green turbans and robes (Genç 1997(Genç , p.1093. ...
Article
Full-text available
Tales are formed orally by their nature and continue their existence for generations by maintaining their anonymous structure. Inspired by the power of the parole, story telling creates a visual memory through words, and it is thought to contribute to the formation of the individual's first aesthetic understanding. Aesthetic symbols designed for the child subject also serve the educational function and convey the first ethical information. It can be predicted that the individual, who has started to collect data on aesthetics in infancy, will acquire this as a skill in the continuation of his life. Aestheticized symbols used in fairy-tales are usually simple objects, colors, or concepts that children are familiar with and relatively easy to understand. In this study, ethical-aesthetic teachings related to child education in fairy-tales have been examined within the context of the phenomenon of beauty on the basis of Arthur Schopenhauer's views in Metaphysics of Beauty: Secrets of Art and Beauty. While the universe of the study are tales, the sample is composed of the tales in Pertev Naili Boratav's collection titled Az Gittik Uz Gittik (We went less, We went Far). According to the findings of the study, Arthur Schopenhauer’s philosophy of beauty and the conceptions of beauty in Boratav’s fariy-tales are in line with each other. Both of them associate beauty with metaphysics. Additionally in Boratav’s fairy-tales the values that signify family ties such as mother, father, sibling, and the importance of being good and virtuous are at the forefront of ethical teachings and ethical values were determined to be transferred with aestheticized items. From this point of view it is aimed to emphasize that the new approaches and methods related to education can benefit from aesthetic-ethical expression opportunities of fairy-tales.
... Dolayısıyla renkleri, toplumların kendilerini ifade etmede kullandıkları "kültür sembolleri" olarak tanımlamak mümkündür. Tüm toplumlarda olduğu gibi Türk toplumunda da en eski zamanlardan başlayarak tarihî seyir içinde renklerin çeşitli sembol anlamlar ile millî ve manevi değerler kazandırdığı görülmüştür (Genç, 1997(Genç, , s. 1075. Örneğin, Türk kültürünün esas renklerinden olan "ak" renk, bilgeliği, yüceliği, erdemi ve başarıyı; "kara", hüznü, yası, ölümü ve korkusuzluğu; "kırmızı" ise güzelliği, şaşkınlığı, heyecanı, sağlığı ve saltanatı temsil eder. ...
... Türk mitolojisinde kutsal sayılan Tanrı, kişi ve unsurlar "ak" renkle ilişkilendirilmiştir. Bu sebeple "Türkler için renkler arasında "ak", "baş renk" olarak kabul görmüştür. Türkler "ak" renge olumlu anlamlar ve çağrışımlar yüklemiştir; hem inanışlarında hem de geleneklerinde "ak" renkle bütünleşerek onu yaşamlarının bir parçası hâline getirmişlerdir" (Genç, 1997(Genç, , s. 1079. ...
Article
Full-text available
İnsan yaşamının her alanında renklerin kullanımına rastlamak mümkündür. Soyut düşünce ve kavramlarla ilişkilendirilen renkler sanatta, edebiyatta, dilde, dinde ve hayatın diğer alanlarında sembolleştirilerek yeni anlam ve özellikler kazanmıştır. Sembol anlam taşıma kapasiteleri ve hatırda kalıcı etkiye sahip olmaları renkleri izahı ve idraki zor olan olay, duygu ve düşüncelerin ifadesi yapmıştır. Böylelikle, insan yaşamına dair sevinç, mutluluk, heyecan, gençlik, güzellik, yas, öfke, savaş ve zafer gibi kavramlar renklerle anlatılır olmuştur. Dünyayı ve insan hayatını güzelleştiren ve süsleyen renklerin etkinliğinin görüldüğü alanlardan birisi de siyaset meydanıdır. Öyle ki siyasi bir olay, fikir ve ideolojinin ifade edilmesinde renklerin rolü azımsanmayacak kadar çoktur. Nitekim, temiz, dürüst ve ahlaklı siyasetin sembolü “ak” iken, kötü, kirli ve utanç dolu bir siyasetin ifadesi “kara” renktir. Siyasi görüş ve ideolojiler de renklerde hayat bulur: Komünizm “kırmızı/kızıl”la, faşizm ise “siyah”la bağdaştırılır. Türk siyasetinde ikili ilişkilerin durumu ve gidişatı trafik ışıklarına benzetilerek renklerle dile getirilir: “Kırmızı ışık, yeşil ışık ve sarı ışık (yakmak).” Bunun dışında, siyasilerin söylemlerinin inandırıcılığını artırmak ve hedef kitlelerini etkilemek için “renkli” ifadelere başvurdukları görülür: “Kızılca kıyamet, karalamak, alnının akıyla, kızıl komünist, mavi vatan” vb. Bu çalışmada Türk siyaset dilinde sembollerin ifadesi olan renklerin anlam ve özellikleri konu edilmektedir. Çalışmanın amacı ise, Türk siyaset dilinde zikredilen “renkli” ifadeleri belirlemek ve bu ifadelerde geçen renklerin siyaset arenasında kazandığı sembol (metaforlu ve metonimli) anlamların ortaya konulmasıdır. Bu hedef doğrultusunda, söz konusu ifadelerin belirlenmesi için gazetelere başvurulmuştur. Tahlili yapılmak üzere seçilen “renkli” ifadeler ve renk adları tarihsel, kültürel ve anlam bilimsel açılardan incelenmiştir. İnceleme neticesinde, Türk siyaset dilinde 11 farklı renk adıyla 40 adet kalıplaşmış ifadenin kullanıldığı tespit edilmiştir. Türk siyaset dilinde söz konusu renklerin doğruluk, erdem, başarı, tehlike, uyarı, devrim, aşırılık, şiddet, bayrak, İslam, asker, güç, teslimiyet, doğa ve barış gibi sembol anlamlar taşıdığı saptanmıştır. Gerçekleştirilen analizden elde edilen bilgi ve bulgular çalışmanın sonunda derlenmiş ve değerlendirilmiştir.
... Diğer taraftan Türk mitolojisinde kara, umumiyetle toprak rengi olarak yağız yer anlayışı ile birlikte kullanılmıştır. Siyah, aynı zamanda matem rengidir (Genç, 1997(Genç, , s. 1102. ...
Article
Tanrı, yarı tanrı veya üstün varlıklarla ilgili hikâyeler olarak tanımlanan mitoloji, sanatın en önemli kaynaklarındandır ve sanatın çeşitli türlerine zengin malzemeler sunar. Mitolojik tema ve kahramanlar şiirsel anlatımın derinliğini arttırır ve okuyucuya farklı anlam katmanları sunar. Özgün üslûbu ve yoğun imgesel kullanımlarıyla 1980 sonrası Türk şiirine önemli yenilikler getiren Lâle Müldür’ün şiirlerinde mitolojik hikâyeler, kahramanlar, kavramlar ve semboller geniş yer tutar. Müldür, çeşitli mitolojilerden edindiği kelime ve kavramları şiirlerinde çoğunlukla postmodern bir söylem içerisinde kullanır. Müldür’ün şiirlerinde Yunan, Hint, Mısır ve Türk mitolojisine ait kahramanlar, karakterler, hikâyeler, kavram ya da semboller ilahi dinlerle harmanlanarak sunulur. Şiirleri çok anlamlılığa ve çok sesliliğe imkân tanıyan Müldür, mitolojik unsurları metinlerarasılık yoluyla şiirine katarak derin anlam katmanları oluşturacak zengin bir malzeme haline getirir. Mitolojik unsurlara yaptığı göndermelerle şiirinin anlam dünyasını alabildiğine genişletir ve derinleştirir. Bu çalışmada Müldür’ün Sarartı/Safran, Güneş Tutulması 1999, Ultra-Zone’da Ultrason, Uzak Fırtına, Kuzey Defterleri, Kadınesk adlı şiir kitaplarında yer alan şiirleri mitolojik unsurlar yönüyle incelenmiş ve şiirlerinin mitolojik kaynakları tespit edilmiştir.
... It comes to mind that the use of red flags by the Turks will be a tradition connected with this red fire cult. In the historical process, we see that red/red colors the symbols of political life, as we see in many elements of social life (Genç, 1997(Genç, : 1082. The arrow example of red color in pre-Islamic and post-Islamic dominance signs is seen in Khwarezmshahs. ...
... Türklerin en eski dönemlerinden bu yana Al Bayrak kullanmalarının bu Al Ateş kültü (inancı) ile bağlı bir gelenek olacağı hatıra gelirken, A. İnan, bu hususta bize şu bilgileri vermektedir: "Kazak -Kırgızlar bayrak kelimesi yerine Yalav kelimesini kullanırlar ki, aslı alav = alevdir. (Genç, 1997(Genç, : 1082 ...
Article
Sanat; genel anlamı ile hayal gücü ve yaratıcılığın farklı yollar ile ortaya konulmasıdır. Geçmişten günümüze kadar insanlar duygu, düşünce ve yaşantılarında yer alan pek çok olayı, sanatın içindeki birçok yöntem ile ifade etmeye çalışmışlardır. Kullanılan bu yöntemlerden birisi de ağaç baskı yöntemidir. Ağaç, dokusu, rengi, şekillendirmeye uygun yapısı ile sanatçıların her zaman ilgisini çeken bir malzeme olmuştur. Ağaç baskı sanatı özel bir yöntem ile resim yapma, boyama tekniği olurken bu yöntem ve teknikle yapılan uygulamalara da ağaç baskı denilmektedir. Kâğıdın bulunmasının hemen sonrasında 9. yy ’da Çin’de ilk örnekleri görülen ağaç baskı sanatının, orta çağ döneminden sonra yaygınlaştığı da bilinmektedir. Türkiye’de ise ilk tahta oyma-basma resimler “İbrahim Müteferrika 1730’da “Tarihi Hindi” isimli kitabında yer almıştır. Günümüzde ise ağaç baskı üzerine yaptığı çalışmalarla adından sıkça bahsettiren hatta duayenle şen isimlerin başında sanatçı Hasan KIRAN gelmektedir. Bu araştırmada Hasan KIRAN’IN ağaç baskı resim tekniğini kullanarak yapmış olduğu çalışmalarında Şamanizm ile simge ve ritüellerin analizleri yapılmaya çalışılmıştır. Araştırmada aynı zamanda ağaç baskı tekniği yanında bu tekniğin tarihine değinilirken Şaman ve sembolleri de incelenmiştir. Makalede nitel araştırma modellerinden literatür tarama, eser inceleme ve sanatçısından alınan izinler çerçevesinde yapılan görüşmelerde söz konusudur.
... Şaman törenlerinde gök yolunu gösterdiğine inanılan ritüelde, ipin üzerine gök (yeşil), kırmızı, sarı ve beyaz kumaşlar bağlandığı bilinmektedir. Ayrıca doğunun sembolü olması itibariyle, kendilerinin doğusunda kalan Çin'deki ırmağa da 'yeşil ırmak' (yeşil oz) dedikleri bilinmektedir (Genç, 1997(Genç, , s. 1091. ...
Article
Full-text available
Renk günlük hayatın bir parçası ve vazgeçilmez unsuru olup hayatımızın her aşamasında karşımıza çıkmaktadır. Yaşamın bir parçası olan renk özel günlerde, sevinçte, mutlulukta hüzünde, hastalıkta, sağlıkta karşımıza çıkarak hayatımıza yön vermiştir. Renkler anlatım ve aktarım güçleriyle birer iletişim aracı olmuştur. Bu iletişim araçlarından biriside Türk kültür ve sanatında sıklıkla karşımıza çıkan turkuaz rengidir. Turkuaz renk Sözlük anlamı olarak “yeşile çalan açık mavi” şeklinde açıklanmaktadır. Fransızca anlamı ise “Türk taşı, mavi renkli süs taşı” Türk mavisi anlamına gelen turkuaz kelimesi kullanılmadan önce Farsça “piruze” kelimesinden alınan “firuze” kelimesi kullanılmaktadır. Türk kültür ve sanatı ile özdeşleşen turkuaz rengi, Orta Asya’dan günümüze kadar birçok Türk topluluklarında, Selçuklularda ve Osmanlı döneminde sıklıkla kullanılarak literatüre Türk rengi olarak geçmiştir. Genellikle mimari yapılarda, camilerde, çinilerde, seramiklerde ve günlük kullanım eşyalarında kullanılan turkuaz rengi, Osmanlı döneminde firuze rengi olarak kullanılmıştır. Türk kültür ve sanatının izlerini, benzerliklerini farklı kıtalarda araştırmak amacı ile; farklı tarihlerde alan ve literatür araştırması yapılmıştır. Kızılderili kültürünün yer aldığı Amerikan Ulusal Yerli Müzesinde (“National Museum of the American Indian”) incelenen birçok objede; desen, motif, sembol, simgeler, kıyafetler, aksesuarlar ve takılarda turkuaz renginin kullanıldığı tespit edilmiştir. Sınır komşusu olmayan başka bir kıtada, literatürde Türk rengi olarak bilinen bu rengin Türk kültür ve sanatıyla bağlantısı olup olmadığının tespiti için bu araştırma yapılmıştır. Konuyla ilintili olarak 2015 yılında Amerika kıtasında yer alan Kuzey Amerika’da Arizona, New Mexico, Colorado, Utah, Chinle, Gallup, Hubel, Santa Fe, Shiprock, Ganado, Albuquerque, bölgelerine gidilerek Kızılderili kültür ve sanatının incelendiği saha araştırması yapılmıştır. Türk sanatında ve Kızılderili kültüründe turkuaz renk farklı yerlerde, farklı şekillerde kullanılmış olsa da yükledikleri manada bir paralellik olduğu kanısına varılmıştır. İki toplum da turkuaz rengini kültürlerinin bir parçası yapmıştır. Turkuaz rengine mitolojik anlamlar yüklenerek kutsallaştırmışlardır. Amerika yerlileri için de turkuaz birçok anlam yüklenen önemli renklerden biridir. Turkuazın renginin, Kızılderililer arasında her zaman prestiji ve gücü temsil ettiğine inanılmaktadır. Navajo kabilesi olarak bilinen Amerika Birleşik Devletinin önemli yerli kabilelerinden biri olan bu toplulukta, turkuaz rengi ve taşları çok yaygındır. Yapılan kaynak araştırmalarında da Kuzey Amerika’daki en büyük Kızılderili yerleşim alanı olan ve rezervasyon alanı olarak adlandırılan bölgede bulunan Amerikan Kızılderililerini, turkuaz rengini sıklıkla kullandıkları anlaşılmıştır. Araştırma esnasında; Kızılderili kilimlerinde, kıyafetlerinde, mokasen denilen boncuk ayakkabılarda, çantalarda, takılarda ve birçok objenin süslemesinde turkuaz taşının kullanıldığı, turkuaz rengi boncukların da özellikle ayakkabı vb. günlük kullanım eşyalarının süslemelerinde tercih edildiği görülmektedir. Hem Türk hem de Kızılderili kültür ve sanatında turkuazın renk olarak da kutsallaştırıldığı anlaşılmaktadır. Kızılderili topluluklarını turkuaz taşını ve rengini sıkça kullanmasının sebebi ise turkuaz taşının dünyadaki çıkarıldığı maden yataklarından bir tanesinin de bu bölgede olmasıdır. Araştırma başlangıcında Türk rengi olarak literatürde yerini alan bu rengin ABD kıtasına nasıl gittiği ve niçin kullanıldığı araştırılmak istense de çıkan sonuç orada turkuaz taşı maden yataklarının çok olması ile açıklanabilir. Sadece kültürler arasında renksel bir benzerlik gibi görülen bu benzerliğin iki kültürde de bu renge mistik anlam yüklenmesi şeklinde açıklanabilir.
... Daha önce ifade edildiği üzere eski Türklerde halk tabakasına mensup olanlara da (karabudun-avam) kara denildiği gibi kara kul, karavaş veya karabaş deyimleri de "köle" anlamında kullanılmıştır. (Genç, 1997(Genç, : 1102 Verilen örneklerde kara kelimesinin genel olarak kötü ve sert anlamlarda kullanılması, çetin, soğuk ve sert geçen kış günlerinde de aynı anlam ile karşımıza çıkmaktadır. Kırım'da ise kış aylarının etkili olduğu dönem Aralık ve Ocak "büyük kış" ya da "ilk kış" olarak adlandırılmaktadır. ...
Article
Full-text available
Article History Alındı/Received: Düzeltme alındı/ Received in revised form: Kabul edildi/Accepted: Belirli bir yörede, iklim ve coğrafî şartlar doğrultusunda ortaya çıkan ve resmî olmayan, halk tarafından kabul gören takvimlere halk takvimi denilmektedir. Halk takvimlerinin halk kültürüne bağlı olarak ortaya çıkması bakımından geleneksel bir yapısı vardır. Bu doğrultuda halk takvimleri, farklı bölgeler ve farklı halklar üzerinde yapılan birçok araştırmaya konu olmaktadır. Bu makalede Aksaray/Hamidiye yerleşiminde yaşayan Kırım göçmenlerinin halk takvimi incelenerek Kırım’da var olan halk takvimi ile karşılaştırılma yapılmıştır. Çıkan sonuçlarda Kırım’dan göç edip Anadolu’ya yerleşseler bile halk takvimlerini devam ettirdikleri görülmektedir. Araştırma bölgesinde halk takvimi incelenirken Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan Hıdırellez kutlamalarının ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Hıdırellez, Hızır ve İlyâs isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden oluşmuş, kökü İslâm öncesi eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır ya da Hızır ve İlyâs kavramları etrafında dinî bir içeriğe bürünmüş halk bayramının adıdır. Havaların iyice ısındığı, Hızır ile İlyas’ın karşılaşmasına inanılan 6 Mayıs gününde kutlanan bu bayramda, doğanın canlanması ile insanların kışın zorlu şartlarından kurtulması bahsi geçen günde şenlik yapılmasının başlıca sebebidir. Bu bayramda bolluk, bereket gibi iyi hal beklentisi doğrultusunda uygulanan ritüellerde eski Türk inançlarından izler de görülmektedir. Bu bağlamda araştırma bölgesinde Hıdırellez kutlamalarında yapılan etkinlikler incelenmiş ve Kırım’daki kutlamalarla karşılaştırılarak Türk inançlarındaki yerleri tespit edilmiştir.
... Osmanlı'da da bu sebeple Peygamberin soyundan gelenlerin yanı sıra din büyüklerinin de yeşil renkli sarık kullandıkları görülür. Hatta öldüklerinde kabirleri yeşil renge boyanarak bu kişilere verilen değer gösterilir (aktaran Genç, 2009). ...
Article
Osmanlı İmparatorluğu tarihte benzeri çok az görülen ihtişamlı bir devlet yapılanmasıdır. Bu yapılanmanın siyasî ve askerî anlamda en görkemli dönemi hiç şüphesiz XVI. asırdır. Siyasî anlamda “altın çağ” olarak nitelendirilen bu dönemde; edebî hayatta da İslâm medeniyeti dairesine girilmesiyle doğal bir şekilde dâhil olunan kültürel yapının getirileri XVI. asırda sindirilmiş, acemilikler geride bırakılmıştır. Bir önceki asırda Arap ve Fars edebiyatının usta şairlerine gıptayla bakan Osmanlı şairi bu asırda eserlerine, doğulu örnekleriyle mukayese edecek kadar güvenmektedir. Adlarını tarihin sayfalarına altın harflerle yazdıran Hayâlî, Bâkî, Zâtî, Fuzûlî gibi usta şairlerin yanı sıra yazdığı “Heşt Behişt” isimli tezkiresiyle şöhret bulan Sehî Bey de XVI. asrın önemli simalarındandır. XV. asrın büyük şairlerinden Necâtî Bey’in yanında yetişen Sehî Bey’in divanında ustasının etkisini görmek mümkündür. Gündelik hayattan manzaralar, dönemin eğlence kültürü, atasözleri-deyimler, yerel halk söyleyişleri açısından zengin bir malzemeye sahip olan divan, dönemin kültür tarihi açısından da önemli bir kaynaktır. Bu çalışmada Sehî Bey Divanı sosyal hayatta önemli bir yere sahip olan âdetler ve inançlar bakımından incelenip değerlendirilmektedir.
... Bu konuşmanın ise bir gerçek öyküsü vardır: (Uzunçarşılı, 2003, s. 585-595), Rusya elçisinin "Bütün Rusyalar'ın 18 Çarı" Büyük Petro'nun 17 Türkçede "kara" kavramının hem bir renk adı hem de geniş açılan anlam alanı için bk. Genç (1997Genç ( , s. 1075Genç ( -1110, Bayraktar (2004, s. 56-76 (Karadeniz, 2020, s. 383-391). 19 I. Petro'nun "harp oyunları"nı da düzenleyen, hakikî deniz ve kara harp topografyasına ve coğrafyasına geçmeden önceki mutasavver ve muhtemel ordu harekâtının tatbikini yaptıran ve bu "denizci" hükümdarın tutkusunun utkuya çevrilmesinde rol oynamış, askerî ve siyasi görüşleri çeşitli, "arayış" içinde Avrupalı sürgün kişilikler vardır. ...
Article
Bu makalede Osmanlı-Türk Evrakı’nda ortak bir Türk tarihî mecazı Moskof üzerinde durulmuştur. Moskof adının bir kavram olarak yalnızca Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusyası değil, Osmanlı ile başlamamış ve bitmemiş uzun Türk-Rus ilişkilerinin coğrafi beşerî ve siyasi tarih akışı da anlam yükünü ve mecazlaşma sürecini belirlemiştir. Moskof yapıtaşı bir kavramdır. Osmanlı Devleti tarihi üzerinden düşünüldüğünde dar anlamlı olarak, hem yapısal hem de konjonktürel anlam müdahalelerine uğramıştır. Türk yazı dilinde işlenerek Osmanlı devlet ve toplum hayatı, egemen devletler, toplumlar ve uluslar arası ilişkiler çerçevesinde de gitgide karmaşıklaşmış hayat akışı da kayda alınmış, Osmanlı resmî belgelerinin kuyud-ı kadime veya evrak-ı kadime denilen ve 19. Yüzyıl (1800-) öncesine tarihlenen devlet evrakında da Rus, Rusyalı, Rusyalu yanında Moskof, Moskoflu ve varyant biçimleri, ya tek başına, ya ayrı ayrı, ya da yan yana, türlenerek resmî ve hususî belge metinde sebepli ve anlamlı varlığı hemen çarpar. Bu sözcüğün güçlü ve zorlu politik, toplumsal ve kültürel kavramlaşma ve mecazlaşma macerası için, Osmanlı ve Osmanlı olmayan Modern Türk (: Genel Türk) ve Türkiye tarihi (11. yy-) açısından İstanbul’un fethi de başlangıç sayılmalıdır. Bu tarih itibarıyla Osmanlı egemen sahasında da Moskof renkten renge girmiş, biçimden biçime bürünmüştür. Kavramın anlam çeşitlenmesi ve çoğalması Osmanlı tarihinde hem bir başlangıç hem de bir son olarak 1774 dönümü (Küçük Kaynarca veya Kaynarca), 1783, 1792 kırılmasına da bağlanmalıdır. Çalışmada çeşitli metin örnekleriyle bu Osmanlı-Türk özgün politik mecazının çağlar boyu kazanacağı, Osmanlı ve sonrası modern ideolojik müdahaleleri üzerinde durulmuştur.
... Bu kısımda kazanın ölü yıkamak için kullanılan suyun kaynatılması sebebiyle ölümle ilişkilendirildiği açıktır. Özellikle kazanın renginin kara olarak vurgulanması, bu rengin ölümü çağrıştırdığı veya ölümle kara rengi arasındaki ilişki olduğu inancı olarak açıklanabilir (Genç, 1997(Genç, : 1102Ögel, 2000: 434). ...
Article
Full-text available
Oğuzların Bayat boyuna mensup olan ve Şam’dan Anadolu’ya yerleştikleri için Şambayadı Türkmenleri adıyla anılan Türkmenlerin günümüzde Adana, Adıyaman, Karaman, Yozgat, Sivas ve Nevşehir’e yerleştikleri bilinmektedir. Adana’da hem kendi adlarıyla kurdukları yerleşim biriminde hem de Adana’nın muhtelif bölgelerinde yaşayan bu Türkmenlerden 2000-2004 yılları arasında yaptığımız gözlem ve derlemeler arasında geçiş dönemlerine ait inanç, âdet ve ritüeller de bulunmaktadır. Söz konusu derlemelerdeki veriler temel alınarak yapılan bu makalede ilk olarak mensubu da olduğumuz bu Türkmenler ve onların günümüzdeki durumu hakkında kısa bilgi verilmiştir. Ardından söz konusu Türkmenler arasında ölüm olgusunun nasıl algılandığı; ölümü düşündüren ön belirtiler ve kaçınmalar ile ölüm öncesi, sırası ve sonrasına ait inançlar ve bu inançlara bağlı gelişen pratik ve uygulamaların neler olduğu ele alınmıştır. Ayrıca tespit edilen bazı uygulama ve kaçınmaların geçmiş dönemlerde nasıl yapıldığı ve bunların günümüzdeki uygulama ve kaçınmalarıyla kıyaslandığında nasıl ve ne ölçüde değiştiği incelenmiştir. Son olarak aynı Türkmenler arasında ölümle ilgili bazı söz kalıpları ile ölüm sırası ve sonrasında söylenen ağıtların bir kısmı incelemeye dâhil edilmiş ve bu ürünlerin bağlamı hakkında bilgi verilmiştir. Neticede Şambayadı Türkmenlerinin ölüm etrafında geliştirdikleri inançlarının ve bunlara bağlı ortaya çıkan bazı pratiklerin İslam öncesi Türk inanç sistemine ait uygulamaların kalıntılarının olduğu, bazılarının ise İslamiyet’in kabulüyle birlikte kültüre dâhil edildiği tespit edilmiştir.
... Yaşadıkları bölgenin kuzey, güney, batı, doğu taraflarını belirtmek için ak, kara, sarı, kızıl renk adlarını kullanmışlardır. Merkez sarı, doğu yeşil, batı ak, güney kızıl ve kuzey kara renkleriyle ifade edilmiştir (Genç, 1997(Genç, : 1077. Yer adlarında çok çeşitli renk adı kullanılmakla beraber genellikle ak, kara, yeşil gibi doğada sıkça yer alanlar tercih edilmiştir. ...
Article
Full-text available
Toponymy; it is a cultural memory that contains knowledge in the history, geography, culture, social structure and many other areas of a region. Toponymy, like other proper nouns, are usually given for specific reasons, and many toponomies have various stories. Although physical reasons such as hydrology, botany, zoology, earth sciences and social reasons such as anthroponomy, historical events, social issues are the determinants of toponymy, the assignment of some toponymy is random or uncertain. Turkey; with its geographical location and physical conditions, it has been in the position of the cradle of civilizations for centuries and includes more than one ethnic structure. Mardin's Nusaybin district is also this colorful miniatures and carriers in Turkey. Nusaybin is one of the oldest settlements in the region with its historical texture, geopolitical location, home to different civilizations, and a multicultural and multilingual structure. This richness and differences are also manifested in the toponymy of Nusaybin. The toponymy have changed according to the language and culture of the civilizations that have ruled over the centuries, sometimes evolving with certain phonetic changes, and sometimes they have survived without any change. In this study, the names of 84 neighborhoods/villages of Nusaybin district of Mardin province were analyzed semantically. In the research, the neighborhood names were titled as physical and social resources; the reasons for giving Nusaybin toponomies are classified from a semantic perspective. It has been determined that toponomies are based on the structure and location of the place, water resources, natural and physical conditions such as mines and stones, plants, animals, and social conditions such as names of people, nations, tribes, senses, religion and belief, and economic activities. The permanence of toponomies, their ability to be preserved for a long time, and their being related to the cultural texture of their location gives clues about the history, ethnic origin, geography, language, belief and economy of the region. In this respect, the necessity of toponomies to be cultural heritage will be reinforced with Nusaybin. Keywords: Nusaybin, toponymy, semantic.
... Ritüeldeki manzum metinde geçen "Evin içinde döndü kırmızı gelinimiz" ve "Beyaz elleri ile kırmızı fistanıyla yaptı gelin ekmeği" gibi ifadelerde yer alan "kırmızı" sembolü Şamanizm'deki Al Ruhu ve güneşin simgesi olan "Al" renkle bağlantılı olarak açıklanabilir. Halk inanışlarında Albastının, kırmızıdan korktuğuna dair görüşlerin bulunması Al Ruhunun, hâmî (koruyucu) ruh kabul edilmesinden ileri gelmektedir (Genç, 1997(Genç, : 1083 Anadolu'daki bazı halk inanışlarında erkek evine getirilen gelinden, yeni ocağını tanıması ve ata ruhlarıyla tanışarak barışması beklenmektedir. Çünkü bu inanışa göre gelinin giriş yapacağı eşik, ata ruhlarının ve hâmî (koruyucu) ruhun yaşadığı düşünülen yerdir. ...
Article
İnsanların doğal yaşamdaki ilgi ve iletişimini sağlayan göstergeler, ilişkileri belli bir düzlemde sıralamayı, sınırlandırmayı ve konumlandırmayı sağlar. Bu sebeple birden fazla unsur bağlı bulunduğu taşıyıcılar ve aktarıcılar aracılığı ile dikkat düzeyini en üst seviyeye getirmektedir. Reklamlar bağlantıyı kurma, sesletim içerisindeki kodlarla iletinin anlam kazanmasına yol açmaktadır. Bu sayede reklamı yapılan hizmetin veya pazarlamada yer alan ürünün hedef kitledeki etki alanına yönlendirilmesi, belirli bir düşünceye dikkat çekilmesi ve bilgi verilmesi istenen görüşün benimsenmesi kolaylaşmaktadır. Reklam metinlerinde çokça sembol yer alıp her sembolün zihindeki çağrışım yoluyla ne ifade ettiği kodlarla sunulur. Bu kodlamalar mitler ile anlam zeminine oturtulurken analizdeki görsel materyaller de izleyicinin zihnine hizmet eder. 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin yıkım ve etki alanlarının çokça görüldüğü reklamlar oldukça dikkat çekicidir. Bu çalışmada da mevcut bağlamda bir gıda ürünü markası olan Lays reklamının 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden önce ve sonraki metni göstergebilimsel açıdan düz ve yan anlam boyutlarıyla incelenmiştir. Reklam metinlerinde yer alan göstergeler, gönderge sistemi, mitsel çözümleme ve görüntü / ses bağlantılı tüm kodlar irdelenerek böylece, elde edilen bulguların kültüre, yaşantıya etkileri bu etkilerin anlam dünyaları tespit edilmiş, reklam metninin anlatım dili, metnin içine gizlenmiş kodları ikili karşıtlık yöntemi ile karşılaştırılarak göstergebilime farklı bir bakış açısı sunulmuştur.
Article
Geçiş dönemleri, milletin kültürünü anlayabilmek açısından büyük önem taşımaktadır. Geçiş döneminin önemli aşamalarından biri de evlenmedir. Evlenme, bazı ritüeller ve kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Toplumların kültürlerinin tanıtılmasında, örf, adet, gelenek ve göreneklerin en çok uygulanmaya imkân bulduğu yer evlenme kurumudur. Kayseri ili Sarıoğlan ilçesine bağlı olan Karaözü Mahallesi, aynı zamanda Anadolu Aleviliğinin önemli bir kesimini oluşturmaktadır. Alevi Türkmen kimliği bulunan Karaözü’nün tarihi ve sosyal yapısı, geçiş dönemleri (doğum, evlenme, ölüm) arasından evlenme ve yörede düzenlenen güreş gelenekleri araştırılmaya değer bulunmuştur. Karaözü’nde, 1930’lu yıllara kadar yapılmış düğünlerde gelin indirme sonrası güreş müsabakasının varlığı, kaynak kişilerden ve kısıtlı olarak bulunan yazılı kaynaklardan tespit edilmiştir. Çalışmada, Karaözü Mahallesi’nin kültürel yapısı incelenerek, bölgenin evlenme törenlerinde yapılan uygulamaların Alevi kültürü çerçevesinde ortaya konulması amaçlanmıştır. Alevi kültürü çerçevesinde farklılıkların olmasıyla birlikte Türk gelenek ve görenekleriyle millet olarak ortak bağlılıklarımızı göstermek amacıyla bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Bölgedeki Alevilik çalışmalarına kaynaklık etmesi bakımından önem arz etmektedir. Nitel araştırma teknikleri yanı sıra katılımcı gözlem ve yarı yapılandırılmış görüşme/mülakat teknikleri kullanılarak doğru verilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Araştırmanın amacı doğrultusunda hedeflenen verileri elde etmek için görüşme türlerinin birçoğuna başvurulmuş ve etik kurallar çerçevesinde veriler yazıya aktarılmıştır. Yörede düğün sırasında güreş yarışmasının günümüzde uygulanmadığı, yörenin unutulan adetleri arasında girdiği ve hâlihazırda yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Article
Biga Yarımadası’nda bulunan Kaz Dağı; biyolojik çeşitliliği, temiz havası, manzarası ve mitolojik bir karaktere sahip olması ile eşsiz bir dağdır ve 1993 yılında bir bölümü milli park ilan edilmiştir. Çok sayıda endemik bitkiyi barındırmakta ve birçok yabani hayvana ev sahipliği yapmaktadır. Sahip olduğu zengin su kaynakları sayesinde yörenin su ihtiyacını karşılamakta ve verimli tarım alanları oluşturmaktadır. Kaz Dağı mitolojik geçmişin kültürel birikimi yanında günümüz toplumlarının edinimleriyle sentezlenmiş kültürel zenginliğe sahiptir. Gerek coğrafya gerekse insan faktörü bu olumlulukta büyük öneme sahiptir. Yörede yaşamakta olan farklı etnik kültürlere sahip gruplar oldukça dikkat çekicidir. Çoğunluğu Yörükler oluştururken bunun yanında Fatih Sultan Mehmet zamanında Toroslardan getirilerek buraya yerleştirilen Tahtacı Türkmenleri vardır. Bu Türkmenler, kendilerini Alevi olarak tanımlamakta ve hem inançlarını hem de eski Türk toplumlarında görülen adetleri halen yaşatmaktadırlar. Bu çalışmada Kaz Dağı ve çevresinin coğrafi olarak fiziki ve beşerî özellikleri, özellikle yörede yaşayan toplulukların kültürel değerleri ele alınmıştır.
Article
İnsanoğlu varoluşsal olarak, çaresiz ve güçsüz kaldığı zor zamanlarında kendini aşan bir varlığa inanma eğilimi içinde olmuştur. Anadolu coğrafyasında yaşayan medeniyetlerde manevi değerleri, inanışları, dinsel uygulamaları ve ritüelleriyle kendi yaşam tarzlarını etkilemişlerdir. Kimi kaynaklarda Kam’lık inancı kimi kaynaklarda da Gök tanrı olarak adlandırılan Şamanizm yüzlerce yıl boyunca nesilden nesille aktarılarak bilinçaltımızda varlığını bugünde devam ettirmektedir. Sanatçı Barış Erdoğan’ın zaman içinde edindiği bilgiler, bilinçaltında var olan yaşanmışlıklar yanında Anadolu kültür öğeleri ve Şamanizm sembolleri de resimlerinin ana konusu haline gelmiştir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden literatür tarama yöntemi kullanılarak Türk resim sanatının çağdaş sanatçılarından biri olan Barış Erdoğan’ın dokuz eserindeki Şamanist unsur ve sembollerin belirlenmesi ve incelenmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak da Barış Erdoğan’ın eserlerinde yaşadığı Anadolu kültürü ve geleneklerinden yola çıkarak bu gerçeklerle aile yanında insani değerleri ön plana çıkartırken kendi sanat görüşü içerisinde başarılı bir şekilde yansıtmaya çalışmıştır.
Article
Kaftanlar, yalnızca bir giysi olmaktan öte, hükümdarın ideolojisini, yönetim tarzını ve imparatorluğun değerlerini görsel bir dille ifade eden bir anlatı olarak işlev görür. Bu bağlamda, kaftanlar, hükümdarın yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ideolojik ve kültürel bir figür olarak da gücünü pekiştiren araçlar olarak değerlendirilebilir. Fatih Sultan Mehmet'in kaftanları üzerinden yapılan analiz, Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyo-politik yapısını ve kültürel değerlerini daha derinlemesine kavramamıza olanak tanımıştır. Makale, Osmanlı dönemi giyim ürünlerinin anlamlandırılması ve toplumsal otoritenin inşası üzerine yeni bir metodolojik çerçeve geliştirmektedir. Estetik unsurların hükümdarın gücü ve otoritesi ile ilişkilendirilmesini ve bu ilişkinin toplum üzerindeki etkilerini analiz ederek, sanat tarihi ve kültürel çalışmalar literatürüne yeni bir bakış açısı kazandırmaktadır. Kaftanların üzerindeki motifler ve semboller detaylı bir şekilde analiz edilerek, bu unsurların Osmanlı kültüründe taşıdığı anlamlar ortaya konulmaktadır. Ayrıca, kaftanların üretim süreçleri ve kullanılan malzemeler üzerinden dönemin sanat ve zanaat anlayışıyla ilişkisi değerlendirilmektedir. Makale, göstergebilimsel analiz yöntemiyle tarihsel bir nesnenin çok katmanlı anlamlarını ortaya koyarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin kültürel ve politik yapısını daha kapsamlı bir şekilde aydınlatmayı hedeflemektedir. Bu çalışma, tarihsel objelerin analizinde göstergebilimsel yaklaşımların nasıl kullanılabileceğine dair metodolojik bir katkı sunmaktadır.
Article
The seas have shaped and moulded the surrounding geography ecologically, economically, demographically and politically for ages. However, freshwater resources, which are essential for people’s lives, also attracted human communities to themselves, and settlements were formed around the freshwater resources and streams. Like all seas, the Pontos Eukseinos (the Black Sea) shaped its surrounding geography and gave its name to the region on the south coast. The region called the Pontos in ancient times attracted attention with its suitable climatic conditions, geographical features, underground and above ground rich resources and the autochthonous peoples living on it. It is understood that the rivers were significant for the shaping of this region. These rivers not only marked the boundaries of the region, but also were regarded as the psychological border between societies and civilizations throughout history. The Halys was one of these rivers. Not only did the Pontos region mark the southern and western borders but also was considered to be the border between the eastern and western cultures throughout the ages. Another important river in the region was the Iris River being the lifeblood of the region with its waters forming the fertile plains. The Thermodon River, which gained its fame with the legendary peoples living around it, contributed to the popularisation of the region, and formed fertile lands suitable for agriculture due to its wetlands, it also significantly added value to the development of the region. This study has tried to deal with the importance of the Halys, Iris and Thermodon rivers in the Pontos Region and their images in the minds of the people throughout the ages by taking into account the axis of the ancient, medieval sources and modern research.
Article
Full-text available
Colors are one of the most important elements that guide us and affect our perceptions in every aspect of our lives. However, these effects vary from person to person and there are some parameters that cause this. The more accurately these parameters are taken into account, the more successful the effect desired to be created with colors on users will be. When it comes to space design, one of the crucial role affects to perception of color belongs to regional variables. While regional variables differ, the affect of a color on the user is changing a lot. In this study, the criteria under the heading of regional variables of the color selection criteria classification model created as a result of examining the studies on color selection criteria in the literature were examined. After this review, a group of interior architecture students and architects were given informational training on the effects of regional variables criteria on color selection and were asked to evaluate the priorities of the criteria among themselves. As a result of their evaluations, the priority rankings of regional variables are presented in this study to guide designers.
Article
Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde toplum belleğindeki kayıtlardan hareketle gündelik iletişim rutinleri gerçekleşir. Bu iletişim rutinlerinde kullanılan kalıplar toplumdan topluma değişiklik gösterdiği gibi kişiler ve koşullar doğrultusunda farklı görünümlerle de ortaya çıkar. Uygur Türklerinde uğurlamalar çeşitli söz ve davranış kalıplarıyla yapılandırılmıştır. Uğurlamanın pek çok türü bulunmaktadır. Uğurlama, yalnızca bir canlının uğurlanmasıyla sınırlı değildir. Kimi zaman ölen kişi, kimi zaman başka bedene giren ruh, kimi zaman da kutsal bir ay uğurlanır. Çalışmamızda Uygur Türklerinin uğurlamalarda kullandıkları bu söz ve davranış kalıplarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Uygur Türklerinde uğurlama uğurlama ile ilgili sözcükler, uğurlama sözleri ve durumlara özgü uğurlamalar olmak üzere üç ana başlık altında ele alınmıştır. Durumlara özgü uğurlamalar misafir uğurlama, yolcu uğurlama, evlenen kızı uğurlama, ölüm ile ilgili uğurlamalar (ölmek üzere olan kişiyi uğurlama, ölen kişiyi uğurlama), başka bedene giren ruhu uğurlama ve diğer uğurlamalar olmak üzere alt başlıklara ayrılarak incelenmiştir. Asker uğurlama, hacı uğurlama, Ramazan ayını uğurlama, ava giden kişiyi uğurlama gibi türler diğer uğurlamalar başlığı altında verilmiştir.
Article
Renk, en eski çağlardan günümüze, renkli görme yeteneğiyle yaratılan her insan için vazgeçilmez bir fenomen olmuştur. Zira her varlığın kendine özgü bir rengi vardır ve bu onun en ayırt edici özellikleri arasındadır. Renk; bireyden basit kalabalıklara, monarşilerden modern devletlere kadar her türden organizasyonun kültürel yapılarında, sergilenen farklılıklara rağmen yerini almıştır. Bütün bu açıklamalar ışığında dile getirilen yapıların başlı başına bir renk kültürü oluşturduğu da muhakkaktır. Özellikle ulus devletler için renklerin farklı anlamlar taşıdıkları; tuğ, sancak ve bayrak gibi üstün değerlerle taçlandırıldıkları yaşanılan ve geçmişten günümüze gözlemlenen bir durumdur. Ancak bazı renkler vardır ki o renkler bütünüyle bir ulusla özdeşleşmiş ve tüm dünyada o ulusun adıyla anılır, bilinir olmuştur. Bu çalışmanın konu ve amacı da Türk adıyla anılan Türk kırmızısı ve turkuaz rengi coğrafyacı yaklaşımıyla ele almaktır. Zira dünyanın herhangi bir yerinde; mimaride, sanatta, giyim kuşamda bu renklerin varlığı, oraya Türk elinin değdiği anlamına gelmektedir. Çalışmanın yöntemini konuyu ilgilendiren her türden yazılı ya da görsel belgenin incelenmesine odaklı olan doküman analizi oluşturmaktadır. Bulguların yorumlanma safhasında ise hermeneutikten yararlanılmıştır.
Book
Full-text available
Karşılaştırmalı Türk ve İskandinav Mitolojisi kitabı, Türk destanlarından İskandinav sagalarına uzanan kıyaslamalarla mitolojik söylemlerin zaman ve mekânı aşan evrensel temalarını yansıtmakla birlikte her iki mitolojinin kendine has kültürel özelliklerini de değişik açılardan ortaya koymaktadır. Türk ve İskandinav halklarının dünya görüşünü şekillendiren söz konusu mitolojiler, okuyucuları geçmiş, bugün ve insan olmanın temel soruları hakkında düşündürerek mitlerin toplumsal normlar, inançlar ve tarih üzerinde nasıl etkiler bıraktığını da ele almaktadır. Kitapta her iki mitolojinin kahramanlarının, tanrılarının ve olağanüstü varlıklarının öyküleriyle mitolojik düşünce sistemi, kültleri ve motifleri karşılaştırılarak analiz ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Akademisyenler, mitoloji meraklıları ve kültürel tarihseverler için bu kitap, iki dünya arasında yolculuk yapacakları, benzerlik ve farklılıkları keşfedebilecekleri bir kaynak olma özelliği taşımaktadır.
Article
Full-text available
Toplumun geleneksel kodlarını barındıran ritüeller, tekrara dayalı olarak üretilen davranışlardır. Toplumsal bilginin yeni kuşaklara aktarılmasında önemli roller üstlenirler ve toplumu bir arada tutan değerlerin, inanışların, ortak tutum ve davranışların sürekliliğini ve toplumsal kimliğin devamlılığını sağlamış olurlar. Ritüellerin dolayısıyla da kültürün devamlılığının sağlanması açısından mekânın da oldukça etkin bir rolü vardır. Bu bağlamda hamamlar, Anadolu’nun zengin tarihinde derin köklere sahip, önemli geleneklerin ve bu geleneklere bağlı ritüellerin yaşatıldığı ve aktarıldığı kültürel mekânlardan biridir. Halk sağaltımından geçiş dönemi ritüellerine kadar pek çok uygulamanın gerçekleştirildiği hamamlar aynı zamanda dinlenme, eğlenme ve sosyalleşme amaçlarıyla sık sık ziyaret edilir. Hamam kültürünün yaşatıldığı yerlerden biri olan Gaziantep, günümüzde evlilik dönemi ritüellerinin de büyük ölçüde uygulama alanı bulduğu bir kenttir. Bu uygulamalardan biri de gelin hamamı törenleridir. Bu çalışmada gelin hamamı törenlerinde dikkat çekici büyüsel nitelikteki uygulamalardan biri olan “şamşırak dökme” ritüeli ele alınmıştır. Gelin için özel olarak hazırlanan “şamşırak”, damada güzel kokması amacıyla günün sonunda gelinin başından aşağı dökülen bir sıvıdır. Şamşırağı gelinin başından dökecek olan kadının mutlu ve örnek bir evliliğinin olması gerekir. Bu seçim bize “benzer benzeri çeker ilkesi” üzerine uygulanan büyü örneklerini hatırlatır. Şamşırağın hazırlanması için uygulamadan bir gün önce suya “mumyan (mumiyo)” adı verilen bir taş atılarak kırmızı renkli olması sağlanır. Bu noktada su ve taş kültünün yanı sıra kanın ve ateşin simgesi olan kırmızı rengin ritüele eşlik etmesi kadim dönemlerden kalan inanışlarımızı işaret eder. Çalışmada Gaziantep hamam kültüründe önemli bir yeri olan gelin hamamı törenlerinde karşılaşılan “şamşırak dökme” ritüelinin kültürel kökenleri tespit edilmeye çalışılmıştır. İlgili ritüelde başta su, ateş ve taş kültleri olmak üzere eski Türk inanç sistemlerinin derin izlerine rastlanmıştır.
Article
Full-text available
ZET Türk milleti köklü ve zengin bir edebiyata sahiptir. Destanlar bu köklü ve zengin edebiyatın en önemli halkalarından birini oluşturur. Gelenek ve göreneklerden örf ve âdetlere giyim kuşamdan yeme içmeye kadar çeşitli kültür malzemesini içeren destanlar, milletlere ait inanç sistemlerinin izlerini de taşırlar. Şamanizm olarak adlandırılan inanç sistemi, Türklerin en eski inançlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu inanç sistemine göre evren; gökyüzü, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere üç kattan ibarettir. Her katın tanrısı ve ruhları bulunmaktadır. Tanrıların, ruhların ve evren katlarının kendine has özellikleri vardır. Bu çalışmada, Altay, Özbek, Gagavuz, Karaçay-Malkar ve Kazaklara ait destanlardan verilecek örneklerle Şamanizm'de mevcut olan üçlü evren anlayışı ele alınacak ve bu anlayışın destanlara ne şekilde yansıdığı ortaya konulacaktır. ABSTRACT Turkish nation has a wealthy and deep-rooted literature. Eposes form the most important part of it. They contains the various cultural materials such as customs-traditions and usage-habits and also from apparel to food and beverage which bear the traces of the nation's belief system. The belief system, called Shamanism, known as the oldest belief system of the Turkish nation. According to that system; the universe consists of three layers called sky, world and underground. Each layer has own God and spirits. Gods, spirits and universe layers have specific features. In this study, we will deal with the triple universe consideration that presents in Shamanism by the examples of Altay, Uzbek, Gagauzion, Karaçay-Malkar and Kazakh eposes, also put forward the reflection of this understanding to these eposes.
Article
Renklerin kullanımı milletlerin ve kültürlerin hayata bakış açılarını sergiler. Çeşitli alanlarda kullanılan renk isimleri kullanıldıkları alanların değişik yönlerini gösterir. Bu çalışmada kara renk üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Hangi alanlar ve kavramlarda daha çok kullanıldığı daha önemlisi hangi anlama gelecek şekilde kullanıldığı üzerinde durulmuştur. Milletlerin ve kültürlerin tarihinde kara rengin onları ne yönde ve hangi alanda simgelediklerinin yanında sözlü gelenekleri üzerinde renklerin önemi bu renklerin içerisinde de kara rengin ne denli önemli olduğu üzerinde durulmuştur. Kara rengin kendisine zıt olan renk “ak” ile ve diğer renklerle olan münasebetine değinilmiştir. Kara renginin toplumsal, kültürel yaşam için kullanıldığı, insanın talihsizliğini ve bahtsızlığını anlatmada bir simge olduğu işlenmiştir. Olumlu olarak kullanılmasının yanında daha çok olumsuz durumları anlatmada bir araç olduğu görülür. Kara, bir renk olarak genel manada olumsuzluk ifade eder. Kutsallığın yanında insanın kutsallık ifade ettiği kavramlar için de kara rengine atıf yapılmıştır. Mitolojik kavramlarda kara renginin etki ve izlerine rastlanır. Toplumların hafızalarında yer etmiş olayların ve olguların kara renk ile ifade edildiği de görülür. Kadınların yaşamlarında onlar için toplumsal bir düzen oluşturmada kara renk ile ifade edilen kavramların kullanıldığı görülmüştür. Bu çalışmada Cumhuriyet dönemi şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Haşim gibi şairlerin şiirleri içinde kara rengin hangi anlam bağlamları içinde kullanıldığı incelenmiştir.
Article
Bu çalışmada, Kazan Tatarlarının kadınla ilgili metaforlu atasözlerinin anlam çözümlemeleri yapılarak Kazan Tatarlarında kadının toplumsal statüsünü örnek metinler üzerinden ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmanın materyalini, Nekıy İsenbet’in Tatar Ḫalıḳ Mekallerě (Tatar Halkının Atasözleri) adlı üç ciltten oluşan serinin ikinci cildinden seçilen 237 metaforlu atasözü oluşturmuştur. İncelenen atasözlerinde “Tabiat Unsurları”, “Hayvanlar”, “Beden Unsurları”, “Nesneler”, “Renkler” ve “Diğer Metaforlar” olmak üzere altı ana grup metafor tespit edilmiştir. Bu atasözlerinde Kazan Tatarlarında kadının toplumdaki yeri, kadın cinsi latifinin genel özellikleri, cinsiyete bağlı sosyal rolleri, aile ve evlilikle ilgili ise eş seçmeye ve kadın-erkek ilişkilerine dair önemli veriler elde edilmiştir. Atasözlerinde anlatıma canlılık ve güç kazandıran metaforların anlam dünyası, Türk kültürünün ve mitolojisinin düşünce evreniyle paralellik göstermektedir. Atasözlerinde en geniş metafor grubunun tabiat unsurları ve hayvanlar olduğu tespit edilmiştir. Bunlar arasında ise çiçekler ve meyveler ile at, köpek ve kuşlar ön plana çıkmaktadır. Metaforlar üzerinden atasözlerinde çizilen kadın kimliğinde; konuşkan, nazlı, hileye yatkın ve değişken tabiatı öne çıkarılmış, bu nedenle kadınlara çok fazla güvenmemek ve her kadının tabiatına göre davranmak önerilmiştir. Atasözlerinde aile; soyun devamlılığını sağlaması yanında, insan yaşamını düzenlediği için önerilen önemli bir toplumsal yapıdır. Kadının en temel sosyal rolü ise annelik ve ev hanımlığıdır.
Article
Full-text available
In this study, traditional folk medicine practices and ocaks in Babuç Tomb located in Hamzalı village of Sulakyurt district of Kırıkkale province are discussed. In the field researches, these beliefs and practices, which are far from modern medicine and live in their original form, were recorded by observation and interview. Its relationship with belief practices that continue in different forms in other regions has been investigated. In the villages where the population is decreasing, these practices are facing extinction because they cannot be transferred to the younger generations. These traditional healing processes are also seen in many other places. The method of healing process transferred from a family by blood ties has been the subject of many researches and revealed the institution of the ocak. Many topics can be mentioned, such as be member of ocak, folk medicine, healing, wishing, tying a cloth, and sacrificing, whose application and steps are followed in the natural environment. Respect for the tomb and the hand believed to be in it; The importance of sacrifice, which is a form of gratitude to the creator, in folk medicine is explained. The practices and beliefs continued in the study were recorded. Apart from the people residing in the village, interviews were also held with people who came to visit the tomb. This traditional treatment method continues to be kept alive and it is tried to be passed on to future generations. Keywords: Kırıkkale, Tomb, Babuç, Folk Medicine, Ocak, Research.
Article
II. Abdülhamid dönemi Osmanlı devleti açısından bir değişim süreci başlatmıştır. Her alanda yapılan düzenleme askeri yapılanmayı da beraberinde getirmiştir. Muhafız taburlarında görülen Arap, Arnavut, Boşnak muhafız taburlarının yanı sıra Osmanlı hanedanlığının atası Ertuğrul Gazi ile söğüt diyarına gelmiş ailelerinin soylarından bir muhafız taburu kurulmuştur. Bu muhafız taburunun adı da Ertuğrul Süvari Alayı olarak belirlenmiştir. Osmanlı arşivlerinde Söğüt Maiyyet Bölüğü olarak da adlandırılan muhafızların ele alındığı bu çalışmada askeri tarihin karanlık kalmış bir takım bölümlerine ışık tutmak, saklı bilgilerin gün yüzüne çıkarılmasını sağlamak amaçlanmıştır. Gelişen askeri teknolojilere rağmen Muhafız Taburları sembolik bile olsa hala varlığını devam ettirmektedir. Bu durumun sembolik bir hal alması devletin güçlü bir geleneksel yapıya sahip olduğunun aynı zamanda bir kanıtıdır. Bu geleneğin temellerine göz atarak, yakın bir dönemde teşkil edilmiş bulunan atlı birliklerin II. Abdülhamid dönemindeki önemi gözler önüne serilmektedir. Tümdengelim yönteminin kullanıldığı makalede genelde Ertuğrul Süvari Alayı’nın özelde Söğüt Maiyyet Bölüğü’nün kuruluşu, askerlerde aranılan nitelikler, mevcutları, kullandıkları teçhizatlar ve görevleri aktarılacaktır.
Article
ÖZ Türk kültürünün köklü tarihinden gelen zengin birikimi, öz değerleri ve etkileşim içerisinde olduğu diğer toplumlarla etkileşerek şekillendirdiği geleneksel varlığı, kültürün temel unsurlarından biri olan türkülerine ustalıkla yansımıştır. Türkülerde; inanç, toplum hayatı ve değer yargıları, doğa, aşk betimlemelerine işlenmiş kültüre ait kodlar arasında Türk kültürünün önemli göstergelerinden biri olan renkler de sık sık yer almıştır. Renkler, türkü sözlerinde duyguları, inancı, yaşanan durumu, geçmişi ya da geleceğe dair umutları anlatmada tek başına dahi yeterli olacak kuvvette dile getirilmiştir. Bu araştırmada Türk kültüründe renklerin tarihsel anlamları ve etkileri çeşitli kaynaklardan inanç, gelenek ve nesnel bağlamda derlenerek ortaya konulmuş; türkü sözlerinde dile getirilen renklerin coğrafi bölgelerde ve ülke genelindeki sıklıklarına göre tespiti yapılarak örneklendirilmiştir. Yörelere göre verilen örnekler özelliklerine uygun olarak inanç, gelenek ya da nesnel bağlamda yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda bazı renklerin belirli bölgelerde yoğun olarak kullanıldığı, bazı renklerin ise belirli bölgelerde hiç dile getirilmediği, Türk kültüründe önem taşıyan belirli renklerin ise tüm türküler içerisinde öne çıktığı ve benzer anlamlara sahip olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
Article
Toplumun geleneklerini, inançlarını, duygu ve düşüncelerini, yaşayışlarını gelecek kuşaklara aktaran en önemli unsur dildir. Toplumun sosyal ve kültürel yapısını ortaya koyan da dil malzemeleridir. Bu dil malzemelerinden biri de renk adlarıdır. Renk, insanın yaşamını güzelleştiren, onu daha cazip ve anlamlı hale getiren ögelerden biridir. Türk kültüründe renklerin önemi çok büyüktür. Sadece dış dünyanın ifade edilmesinde değil, kişilerin ruhsal durumlarının ifade edilmesinde de renklerden yararlanılmıştır. Bu konuda, Pınar Gümüşkaya Tarihî Türk Lehçelerinde Renk Adları (2015) adlı yüksek lisans tezinde tarihî Türk lehçelerindeki renk ad ve kavramlarını tarihî dönemler çerçevesinde toplu sözlük niteliğinde ortaya koymaya çalışmıştır. Bu tez çalışmasında Çağatay Türkçesi eserleri içinde Nevâyî’nin divanlarından Nevadirü’ş-Şebâb incelenmemiştir. Bu çalışmanın farkı ise, Nevadirü’ş-Şebâb’taki renk adlarının kavram alanlarını tespit edip örneklendirmektir. Çalışmayı sınırlandırabilmek için sadece temel renk adı olan sözcükler ele alınmıştır. Nevadirü’ş-şebâb’ta Ak / Beyaz; Kara / Siyeh; Gül Renk (Gül-Gûn, Gül-Reng); Kızıl; Sarı; Gök; Yaşıl; Yâkût; Lâle-Gûn olmak üzere dokuz renk tespit edilmiştir.
Article
Full-text available
СТРУКТУРА І ЗМІСТ МОВНОЇ ТА НАЦІОНАЛЬНОЇ КАРТИН СВІТУ: ФІЛОСОФСЬКО-ЛІНГВІСТИЧНА КОНЦЕПЦІЯ Л. А. ЛИСИЧЕНКО
Article
Full-text available
Tasavvuf literatüründe sûfîlerin hikmetli sözlerine ve faziletli davranışlarına yer veren, ermiş veya velî olarak kabul edilen tarikat büyüklerinin kerametlerinin anlatılması amacıyla yazılan menâkıbnâmeler ve velâyetnâmeler yazıldıkları dönemin ideolojisini, inanç ve geleneklerini; toplumun siyasi, sosyal ve dinî-tasavvufî yapısını; çağın tarihî olay ve şahsiyetlerini ihtiva etmesi sebebiyle kültür ve edebiyat dünyasının önemli kaynakları arasında yer almaktadır. Alevî-Bektaşî geleneğine ait velâyetnâmeler ve menâkıbnâmelerde de erenlerin kerametlerine yer verilmesi bu eserlerin sembolik motifler bakımından oldukça zengin olmasına sebep olmuştur. Bu çalışmada, Anadolu tasavvuf literatürünün önemli metinleri arasında yer alan ve Alevî-Bektaşî geleneğinin önemli eserlerinden olan velâyetnâmeler ve menâkıbnâmelerde bulunan motifler renk sembolizmi bağlamında incelenmiştir. Başta Hacı Bektaş Velî Velâyetnâmesi olmak üzere bu kültürü yansıtan Koyun Baba, Demir Baba, Seyyid Ali Sultan gibi velâyetnâmeler ve Abdal Musa, Hacım Sultan gibi menâkıbnâmelerde dağınık halde bulunan ve farklı anlamlarda kullanılan renk motifleri konunun detaylı olarak incelenmesi ve karşılaştırma yapılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu renkler, hem Alevî-Bektaşî kültürünü anlamada hem de bu kültürün oluşumunda Türk-İslam birlikteliğinin tahlili noktasında önemli bir alan oluşturmaktadır. Yapılan araştırmada Türkçe, Osmanlıca, Arapça ve İngilizce eserlerden yararlanılarak konuyla ilgili materyaller bulunmuş ve sembolik unsurlar arasında bağlantı kurularak elde edilen bilgiler konu başlıklarına uygun gelecek şekilde sıralanmıştır. Velâyetnâmeler ve Menâkıbnâmelerle ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Fakat bu eserlerdeki renk sembolleri ve bu sembollerin anlamsal arka planı ile ilgili doğrudan bir çalışma yapılmamıştır. Bu sebeple çalışmada velâyetnâmeler ve menâkıbnâmelerde geçen her bir motif incelenerek bu motiflerin renk sembolizmi hakkında eski Türk inancı ve İslam ekseninde karşılaştırmalı bilgiler verilerek değerlendirilmeler yapılmaya çalışılmıştır.
Book
Full-text available
Dinlerin ortak bir özelliği, ister farklı ya da karşıt kültürel ortamlarda olsun, ister bir alt kültür olarak konumlansın, bir uyum mekanizması olarak çalışmasıdır. İslam'ın farklı bir yorumu olarak Alevilik de dini otorite figürleri olarak dedelerin şahsında toplumumuzda benzer bir işlevi yerine getirmektedir. Bu çalışmada belli bir bölgeden hareketle Alevilikte dini otoritenin yapısı, etkinliği ve boyutları değişim ve dönüşüm ekseninde ele alınıp tartışılmıştır. *** "Dr. Yılmaz Arı bu eserinde bir tez için gereken hassasiyeti sonuna kadar göstermiş olup, modern dünyada geleneksel dini otoritenin değişimini Adıyaman Alevileri üzerinden göstermeye çalıştı. Kanaatimce bu eseri değerli kılan en önemli özelliklerden biri, Dr. Arı'nın canlı ve değerli bir saha tecrübesiyle bütünleşmesidir." Prof. Dr. Celaleddin Çelik *** “Dr. Yılmaz Arı'nın "Değişim Sürecinde Alevilikte Dini Otorite" başlıklı bu çalışmasında, Alevilikte dedelerin daha çok kırsal kesimlerde birtakım ritüeller yoluyla bir otorite temsilcileri olarak nasıl işlev gördükleri ve bu yolla soysal ilişkilerin düzenlenmesine katkıları özenle vurgulanmıştır. Bunun yanında, kentleşme süreciyle birlikte dedelik kurumu ve dedelerin rollerindeki farklılaşmalar din sosyolojisi bakış açısından değerlendirilip tartışılmıştır.” Prof. Dr. Abdulvahap Taştan
Article
Full-text available
Bağımsızlığın verdiği imkânlar sayesinde atalarımızın bize bıraktıkları edebîkültürel miras örneklerini derleme ve onları istiklal ideolojisi temelinde halis bir Ģekilde araĢtırma iĢleri daha da geniĢlemektedir. Bu mirasın bir kısmı; büyük sanatçı ve bilginleri, tarihî Ģahsiyetleri ele almıĢ ve onların kiĢiliği, sanatı va yaĢadıkları dönem hakkında çok önemli bilgiler sunmaktadır. Doğu dünyasının bilge Ģairi, pehlivanı, cevanmertliğin Harezm‘deki temsilcisi olan Pehlivan Mahmud (1247- 1326) hakkında Ġran, Hindistan ve diğer ülkelerde meydana gelen sözlü rivayet ve hikâyeler bir kuĢaktan diğerine geçerek daha sonra edebiyatta yeniden ele alındı, iĢlendi. Bu sanatsal sürecin özellikleri Fil Mahmud destanı için de söylenebilir.
Article
Erken modern Osmanlı tarih yazımında boya ile alakalı çalışmalar dokuma sanayii, el sanatları ve tekstil tarihi alanlarında yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmalarda genellikle dokumacılıkta kullanılan bazı boyalar ve onların üretim aşamalarına odaklanılırken, şehirli ve/ya sarayda çalışan nakkâşların çeşitli projelerde kullandıkları boyalara ve boya hazırlamakta kullanılan yardımcı malzemelere değinilmez. Aynı şekilde nakkâşların ve hamilerin tercih ettikleri renk paleti de ele alınmaz. Bu makalede 18. Yüzyılda bina eminliği, baş muhasebe kalemi ve Divân-ı Hümâyûn katipleri tarafından hazırlanan defterler ve belgelere odaklanarak sarayın nezaret ettiği veya yürüttüğü mimari projelerde şehirli nakkâşların kullandığı boyaların isimleri, çeşitleri ve boya hazırlamak için kullanılan malzemeler ele alınacaktır. Ayrıca belgelerde sıklıkla görülen boyalar ve ifade ettikleri renklerden yola çıkarak bazı renklerin Osmanlı maddi kültüründeki olası anlamları üzerine düşünceler ve sorular aktarılacaktır. Son olarak boya fiyatları ve bazı boyaların yüzyıl boyunca fiyat değişimi ele alınarak boyaların hiyerarşisi ve düşündürdükleri tartışılacaktır.
Book
Full-text available
Bu çalışmada Adıyaman yöresinde yaşayan Alevilerin dini ve sosyal hayatının merkezinde yer alan dini otorite mekanizmasının işleyişi ve bu otoritenin süreç içerisinde uğradığı değişim/süreklilik ilişkisi incelenmiştir. Alevilerin inanç ve yaşayış bakımından dini önderlik pozisyonunda bulunan dedelik kurumu, bu kurumu temsilen bir dini otorite tipi olarak dedenin topluluk üzerindeki etkileri, denetleme ve uzlaştırma fonksiyonları temel bir problem olarak ele alınmıştır. Bunun yanı sıra, genel sosyal değişme bağlamında, topluluk üyeleri arasında özellikle de kentlerde yaşayan gençlerin dedelere karşı tutumları ve onları bir otorite olarak görüp görmedikleri tartışılmıştır. Alevilik, yer yer İslam öncesi geleneksel Türk inanç ve pratikleriyle, İslamlaşma sonrası kazanılan İslami inanç, değer ve pratiklerin adeta bir sentezini sunmaktadır. Burada daha çok sözlü kültüre özgü dini anlatılar, efsaneler ve pratikler öne çıkmaktadır. Dedelik kurumu da bu inanç sisteminin merkezinde yer almaktadır. Dedelik kurumu, ocak kültü ve musahiplik gibi asli kuruluşlarla hem dedelerin rolünü ve etkinliğini meşrulaştıran hem de topluluk üzerinde otorite ve denetleme gücü kazandıran bir mekanizma olarak çalışmaktadır. Toplumsal değişme sürecinde araştırma alanındaki dedelerin rolünde ve etkinliğinde bir farklılaşmanın olduğu görülmüştür. Kırsal alanlarda bu etkiler daha çok sosyal alanlarda uzlaştırıcı bir rol oynarken, kentlerde ve eğitim düzeyi yüksek kesimlerde dedelerin dini bir otorite olarak görülmesi geleneksel Alevi kimliği için sembolik bir değer taşımaktadır. Bunun yanında, araştırma alanına yansıyan şekliyle, özellikle genç kuşaklarda geleneksel alevi kültürüne ve ritüellerine bir eğilim görülmekle birlikte, dedelerin küresel çağda ‘kendilerini yenileyememiş’ olmalarına atfedilen bir otorite kaybından da söz edilebilir. Araştırmada nitel yöntem esas alınmış, veri toplama tekniklerinden katılımlı gözlem, derinlemesine görüşme ve literatür incelemesi kullanılmıştır. In this study, the functioning of the religious authority mechanism, which is at the center of the religious and social life of the Alevis living in the Adıyaman region, and the change/continuity relationship that this authority undergoes in the process are examined. Dedelik institution, which is in the position of religious leadership in terms of belief and life of Alevis, the effects of dede on the community as a type of religious authority representing this institution, and its control and reconciliation functions are considered as a fundamental problem. In addition, in the context of general social change, the attitudes of community members, especially young people living in cities, towards grandfathers and whether they see them as an authority were discussed. Alevism presents a synthesis of traditional Turkish beliefs and practices, sometimes pre-Islamic, and Islamic beliefs, values and practices gained after Islamization. Here, religious narratives, legends and practices specific to oral culture come to the fore. Dedelik institution is also at the center of this belief system. The Dedelik institution works with essential institutions such as the Ocak cult and the companionship, as a mechanism that legitimizes the role and effectiveness of the dedes and gains authority and control over the community. It has been observed that there is a differentiation in the role and effectiveness of dedes in the research area in the process of social change. While these effects play a conciliatory role in social areas in rural areas, the fact that dedes are seen as a religious authority in cities and in areas with higher education has a symbolic value for the traditional Alevi identity. In addition, as reflected in the research area, there is a tendency towards traditional Alevi culture and rituals, especially in the younger generations, but it can also be mentioned that there is a loss of authority attributed to the fact that the dedes could not 'renew themselves' in the global age. In the research, qualitative method was taken as basis, and participatory observation, in-depth interview and literature review were used among the data collection techniques.
Article
Full-text available
Epics, in which various events such as war, famine, internal political conflicts, and natural disasters, have deep traces in the minds of nations and are conveyed through generations with mythological elements that are not too far from the Dede Korkut Stories. Mythic period traces found in the stories have formed a layered structure equipped with concentrated information. Although chronologically, the first layer is actually the last layer added, it is the most understandable and appealing layer to the general reader. The latter layers are much deeper because its context diverges a little further from the reader. In order to reach the deep structure, as aimed in this study, the method of discourse analysis, which focuses on the archeology of the text, is based on the dominance of the ideology on the text, and the perspectives of linguistic anthropology has been used; since the words and structures they form in the texts come into existence not by chance but by “selection”, These two fields of study are always in an interaction and exchange with each other. According to research, climate plays a very important role in the formation of civilization and interacts with their social, economic, and political elements. Thus, climate changes and their consequences (famine, migration, etc.), wars, important warriors, opini�on leaders, and victories throughouth the world can be conveyed through literary texts. When the layered structure in the Tepegoz story is examined, the connection between climate-human interaction is clearly seen. In this context, the story where Basat killed Tepegöz, has been analyzed with the support of data from various dis�ciplines such as environmental history, medicine, climatology, zoology, geology, geography, and toponym, in accordance with the interdisciplinary dimension of discourse analysis; as a result, the Tepegoz-harsh winter link was revealed. As per the concept of Tepegöz; it has been observed that there is reference to the long and harsh winters that prevent access to a healthy metabolism, accommodation, and ea�ting, which are basic human needs. It is possible to assume that “fantastic” beings like Cyclops, which can be found in myths, epics, fairy tales and legends, express a non-human threat that brings human life to an end in various ways.
Article
Full-text available
Z: Zengin bir dil olan Türkçe renk kavramı bakımından da canlı ve çeşitlidir. Ana renklerle bu renklerin alt tonlarının ayrıntılı bir biçimde tasvir edildiği görülür. Yaşamımızda önemli bir yere sahip olan renkler eski zamanlardan beri insanlar tarafından çok yönlü bir şekilde kullanılmıştır. En başta bir nesnenin ayırt edici özelliği olarak ön plana çıkan renkler her kültürde yüklenen manevi birtakım anlamlar sonucunda birer sembol hâline getirilmiştir. Her bilim dalı renkleri kendi çalışma sahasına uygun olarak değişik bakış açılarıyla incelemiştir. Bunun tabii sonucu olarak da renklerle ilgili yeni birçok görüşler, önermeler ortaya konmuş ve renklerin farklı işlevleri ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmada Türkçenin lehçelerinden biri olan ve sınıflandırmada Oğuz (Güneybatı) grubu içinde bulunan Türkmencede renk adları çeşitli kaynaklardan derlenerek ortaya konmuştur. Renk ifade eden sözcükler haricinde renk adları kullanılarak oluşturulmuş adlar da çalışmaya dâhil edilmiştir. Çalışmada renk adlarının özellikle dilbilimsel yönüne ağırlık verilerek Türkmencede renk adı türetmede kullanılan belli başlı eklerin neler olduğu renk adlarının fiile dönüştürülmesi gibi daha çok sözcüklerin yapısı üzerinde durulmuştur. Renk adı oluşturmada önemi ve katkısı yadsınamayacak diğer bir yöntem olan doğadan somutlaştırma yoluyla elde edilen sözcükler ise çalışmamızda ayrıca belirtilmiştir. Bunların yanı sıra Eski Türkçe dönemi eserleri, Dîvânü Lûgati-t Türk ve Kutadgu Bilig'den tespit ettiğimiz renk adlarıyla Türkmence renk adları karşılaştırılarak benzerlikler ve yaşanan değişimler gösterilmiştir. Renk adları sözcük türetmeye uygun kelimeler olduğundan yoğun bir şekilde tercih edilir ve renk bildiren sözcükler başka bir sözcükle birleştirilerek yeni bir kavramı karşılar hâle getirilir. Türkmence kaynaklarda rastlanan renklerden türetilmiş adlar alanlarına göre başlıklar oluşturularak gösterilmiştir. Çalışmada renk adının geçtiği Türkmen halk edebiyatı ürünlerinden atasözleri ve deyimlere de yer verilmiştir. ABSTRACT: Turkish, being a rich language, is vivid and various in terms of the concept of colors. It can be seen with the main colors that the sub-tones of these colors are depicted in detail. The colors that have an important place in our lives have been used by people from old times in a versatile way. Mainly as a distinctive feature of an object, colors have been symbolized as a result of spiritual meanings that are attributed in every culture. Each discipline has studied the colors in different ways according to their own field of study. As a result of this, many new opinions and suggestions about colors have been made and different functions of colors have been revealed. In this study, the names of colors in Turkmen, which is one of the dialects of Turkish and which is in Oghuz (Southwestern) group in classification, are compiled from various sources.
Article
Özel adlar, dil biliminin çalışma alanlarından ad biliminin (onomastics) inceleme alanına girer. Özel adlar konusunda kişi adlarından sonra en çok ilgi çeken çalışma alanını yer ad bilimi (toponymy) oluşturur. Türkiye'de yer ad bilimi çalışmaları, boy adlarıyla kurulu yer adlarının incelenmesi (~etnotoponim) ile başlamıştır. Bununla beraber, yer adlarının yalnızca boy adları ile değil, aynı zamanda halk bilimi, tarih, arkeoloji, coğrafya, sosyoloji, antropoloji, jeoloji vb. alanlarla da ilgisi bulunmaktadır. Bu çalışmada Konya'ya bağlı Seydişehir ilçesindeki köy adları üzerinde durulmuştur. Seydişehir köy adlarının üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda, oldukça eski bir yerleşim yeri olan bölgede eski uygarlıklara bağlı adlandırmalar dikkati çekmiştir. Bölgenin, Türk kültüründe önemli bir yeri bulunan renklere bağlı adlandırmalar açısından da oldukça zengin veriler sunduğu gözlenmiştir. Çalışmada ilk önce Seydişehir'in tarihi ve köy adları hakkında kısa bilgiler verilmiş, daha sonra ilçedeki köy adları köken, yapı ve anlam bakımından sınıflandırılmıştır. • Anahtar Kelimeler Konya, Seydişehir, yer ad bilimi, köken bilgisi, anlam bilimi. • Abstract Study of proper names is categorized under Onomastics, a sub-branch of Linguistics. Toponymy studies are the second most popular research area in the field of onomastics, after person names. Toponymic studies have started with ethno-toponymic studies, that explores the places named after kin names, in Turkey. In addition to close association with kin names, toponymic names are also associated with folklore, history, geography, archeology, sociology, anthropology, jeology etc. This study focuses on the vilage names of Seydişehir/Konya. The study highlights the village names termed in connection with names of the old and ancient civilizations that had subsisted in the old settlement of Seydişehir. It is observed that the area investigated is also very rich for naming based on colors, constituing an important aspect of Turkish cultural studies. The study first takes the reader through a brief the history of Seydişehir and its village names, later it investigates village names' etymology, grammatical structure and semantic categorizations. •
Article
Cinema benefits from design tools in many respects in the creation of both the representation and the reality. Making an interior design with textile design tools is closely related to the expression in cinema. The compatibility of each design object with the location and the content of a movie is important in terms of the fact that they will be presented to the audience. Especially in historical movies, textile objects are expected to reflect the reality. Textile and cinema, which contain different dynamics, are different from the other disciplines in semantic and technical terms. These two disciplines, which have a visual aesthetic in them, continuously improve in the historical process and contribute to the transformation of one another. This study in which the combination of textile and cinema in the creation of an interior design is discussed in design and time together, deals with the place of textile objects in the creation of the interior atmosphere and the movie image. Within the scope of this research, the relationship between textile and cinema has been analyzed through the images, places and characters presented to the audience in the movie Harem Suare (1999).
Article
Full-text available
During the reign of Sultan Abdul Hamid II (1876-1909), medals were used more frequently and for different purposes than ever before. Using symbolism powerfully through different powers, the Sultan gave medals to those who admired him, as well as to those whom he wanted to gain the appreciation of, or to opponents whom he wanted to attract. The Medal of Merit, which he created in 1891, has a wide range of uses like the other medals given in his period. This medal, which performs important duties in both domestic and foreign politics, II. It was inherited from Abdülhamid to the Republic. In this case II. Abdulhamid's medal policy; It has been tried to be explained through the example of the Medal of Merit, which he created during his reign, by making use of archive documents.
ResearchGate has not been able to resolve any references for this publication.