Content uploaded by Mehmet Alperen Avci
Author content
All content in this area was uploaded by Mehmet Alperen Avci on May 06, 2022
Content may be subject to copyright.
Black Sea Journal of Health Science
doi: 10.19127/bshealthscience.1074890
BSJ Health Sci / Mehmet Alperen AVCI
292
This work is licensed under Creative Commons Attribution 4.0 International License
Open Access Journal
e-ISSN: 2619 – 90410
NADİR POSTAURİKÜLER PİLONİDAL SİNÜS OLGUSU
Mehmet Alperen AVCI1*
1Sorgun Devlet Hastanesi, 66700 Sorgun, Yozgat, Türkiye
Özet: Latince kökenli bir dilden gelen kıl "pilus" ve yuva "nidus" kelimelerinden türetilen pilonidal sinüs sakrokoksigeal bölgenin en sık
görülen kronik edinsel bir hastalığıdır. Sakrokoksigeal bölge dışında aksillar bölge, umbilikal bölge, göğüs, boyun, skrotum, vulva ve çene
gibi kıl yoğunluğunun yüksek olduğu bölgeler dışında atipik olarak yüz, burun, kafa derisi ve kulak gibi yerlerde de bulunabilmektedir.
Bizim vakamızda doğuştan beri sağ kulak arkasında şişlik olan 42 yaşında erkek hasta sunuldu. Fizik muayenesinde sağ kulak arkasında
yaklaşık 3 cm lik düzgün sınırlı, mobil, ağrısız ve yumuşak kıvamlı kitle lokal anestezi altında total olarak eksize edildi. Histopatolojik
incelemede pilonidal sinüs olarak raporlandı. Olgu yerleşim yeri açısından literatür ışığında tartışıldı.
Anahtar kelimeler: Pilonidal sinüs, Postauriküler pilonidal sinüs, Postauriküler
Rare Case of Postauricular Pilonidal Sinus
Abstract: Pilonidal sinus, which is derived from the words hair "pilus" and socket "nidus" from Latin language, is the most common
chronic acquired disease of the sacrococcygeal region. Apart from the sacrococcygeal region, it can also be found atypically in areas such
as the face, nose, scalp and ears, except in areas with high hair density such as the axillary region, umbilical region, chest, neck, scrotum,
vulva and chin. In our case, a 42-year-old male patient with congenital swelling behind the right ear is presented. In the physical
examination, a smooth-circumscribed, mobile, painless and soft mass of approximately 3 cm behind the right ear was totally excised
under local anesthesia. It was reported as pilonidal sinus in the histopathological examination. The case was discussed in the light of the
literature in terms of location.
Keywords: Pilonidal sinus, Postauricular pilonidal sinus, Postauricular
*Sorumlu yazar (Corresponding author): Sorgun Devlet Hastanesi, 66700 Sorgun, Yozgat, Türkiye
E mail: dr.maavci@gmail.com (M. A. AVCI)
Mehmet Alperen AVCI
https://orcid.org/0000-0003-3911-2686
Gönderi: 16 Şubat 2022
Kabul: 24 Şubat 2022
Yayınlanma: 01 Mayıs 2022
Received: February 16, 2022
Accepted: February 24, 2022
Published: May 01, 2022
Cite as: Avcı MA. 2022. Rare case of postauricular pilonidal sinus. BSJ Health Sci, 5(2): 292-294.
1. Giriş
Pilonidal sinüs latince kökenli bir terim olup,
HerbertMayo tarafından 1833 yılında içerisinde saç içeren
kistler olarak tanımlandı. Pilonidal kist tanımı R.M.Hodges
tarafından ilk kez 1880 yılında kullanıldı (Kueper ve ark.,
2015). Pilonidal sinüsün kıl parçaları ile cildin inflamatuar
reaksiyonu sonucu oluştuğu düşünülmektedir.
Çoğunlukla sakrokoksigeal bölgede görülen pilonidal
sinüs umbilikal bölge, aksiller bölge, göğüs, boyun,
skrotum, vulva ve çene gibi kıl yoğunluğunun yüksek
olduğu bölgeler dışında atipik olarak yüz, burun, kulak
gibi yerlerde de olabilir (Ciftci F ve ark., 2015). Bu
yazımızda nadir görülen bir postauriküler pilonidal sinüs
vakası sunulmak ve tartışılmak istenmiştir.
2. Olgu Sunumu
42 yaşında erkek hasta doğuştan beri var olan sağ kulak
arkasında şişlik şikayetiyle başvurdu. Hastanın sağ kulak
arkasındaki şişlik yavaş bir seyirle büyümüş; herhangi bir
akıntı, kızarıklık, ağrı şikâyeti olmamış. Özgeçmişinde
herhangi bir hastalığı olmayan hastanın travma öyküsü
bulunmamakta. Ayrıntılı muayenede sağ postauriküler
bölgede yaklaşık 3 cm lik düzgün sınırlı, mobil, ağrısız ve
yumuşak kıvamlı kitle mevcuttu.
Hastanın yapılan laboratuvar tetkiklerinde tam kan
sayımı, crp ve sedimentasyonu normal bulunmuş.
Görüntülemede yüzeyel usg sinde 2515 mm boyutunda
yoğun içerikli kistik lezyon olarak raporlandı. MRG ile
görüntülemede sağ posterior auriküler bölgede 2015
mm boyutta cilt altı yağ doku lokalizasyonunda T1A da
yağ dokusu ile hiperintens yapıda lipom olarak
değerlendirildi (Şekil 1).
Şekil 1. Kraniyel MRG de postauriküler lezyon.
Olgu Sunumu (Case Report)
Cilt 5 - Sayı 2: 292-294 / Mayıs 2022
(Volume 5 - Issue 2: 292-294 / May 2022)
Black Sea Journal of Health Science
BSJ Health Sci / Mehmet Alperen AVCI
293
Lokal anestezi altında kitle kapsülü ile birlikte total olarak
eksize edildi. Eksizyon sonrası postoperatif olarak kist
açıldığında kistik lezyon içerisinden bulaşık sıvısı şeklinde
sıvı materyal ve saç folikülleri çıkmıştır (Şekil 2).
Şekil 2. Postoperatif içerisinde kıl folikülleri olan lezyon.
3. Tartışma
Pilonidal sinüs öncelerde konjenital olarak
değerlendirilmesine rağmen şu an edinsel bir hastalık
olarak değerlendirilmektedir. Bazı meslek gruplarında sık
görülmekte olup çoğunlukla şoför, asker ve öğrenci olmak
üzere erkeklerde sık olmaktadır (O’Sullivan ve ark., 2000).
Predispozan faktör olarak hormonal aktivite, kıl
yoğunluğu suçlanmaktadır. İnsidansı 26/100,000 olarak
belirlenen PS’in; %97,8 sacrokoksigeal bölgede, %2,2’si
ekstrasakrokoksigeal bölgede olmaktadır. İlk
ekstrasakrokoksigeal pilonidal sinüs 1942 yılında
bildirilmiştir (Ciftci ve ark., 2015). 1972 yılında da saçlı
deride Moyer tarafından bildirildi (Moyer ve ark., 1972).
Buna ek olarak PS aksilla, inguinal bölge, umbilikus,
boyunda ve parmak aralarında da görülmektedir.
Çoğunlukla hayatın 3. ve 4. Dekatında görülen PS, 15-25
yaşları arasında pik yapmaktadır (Moyer ve ark., 1972;
Kueper ve ark., 2015). Akdeniz bölgesinde sık görülmekte
olup, asyalı ve afrikalılarda nadiren rastlanır (Ciftci ve
ark., 2015). PS konjenital lezyonlar, deri lezyonları ve
hormonal ve hijyen problemleri sebebiyle görülebilir
(Nalbant ve ark., 2011). Hastalık bazen tek bir sinüs olarak
uzun yıllar semptomsuz görülebilirken bazen de apse
formasyonuyla karşımıza çıkabilir. Apse formasyonunu
atlatan PS olguları sonrasında kronik akıntı ve fistül
traktına dönüşebilir (O’Sullivan ve ark., 2000; Ciftci ve
ark., 2015; Kueper ve ark., 2015).
Kafa derisindeki pilonidal sinüsler çoğunlukla kafanın
arka kısmında ağrısız ve sessiz bir şekilde büyürler. Bazen
de enfekte ağrılı apse şeklinde ortaya çıkabilirler (Nalbant
ve ark., 2011; Pehlivanli ve ark., 2012). Bizim olgumuzdaki
PS de ağrısız kitle olarak sağ kulak arkasında sessiz bir
şekilde büyümüştür.
Ultrason, Bilgisayarlı tomografi ve Magnetik rezonans
görüntüleme tanıda kullanılabilecek görüntüleme
yöntemleri olup, enfeksiyon durumunda kan sayımı, crp,
abse kültürü, antibiyogram ve gerekliliğe göre biyopsi gibi
tetkikler de yapılabilir (Moyer ve ark., 1972; O’Sullivan ve
ark., 2000; Ciftci ve ark., 2015; Kueper ve ark., 2015).
Bizim olgumuzda yapılan laboratuvar tetkikleri normal
olarak tespit edilmiştir. Enfeksiyon görülmemesi üzerine
kültür, antibiyogram ve biyopsi gerekli görülmemiştir.
Tedavi sonrasında hastaların komplikasyon ve nüks
açısından takibi gerekmekte olup, cerrahi sonrası geride
bırakılan PS nedeniyle nüks görülmektedir. Tüm bunlara
rağmen nüks tamamen önlenemeyip nüks oranları %2 ila
%40 arasında değişmektedir. Bunun dışında seroma,
hematom, enfeksiyon sık görülen komplikasyonlardandır
(Onder ve ark., 2012; Pehlivanli ve ark., 2012; Gul ve ark.,
2015; Fahrni ve ark., 2016).
Enfektif abseli PS lerde abse kültürüne göre antbiyoterapi
verilmesi gerekmektedir (Onder ve ark., 2012; Gul ve ark.,
2015; Fahrni ve ark., 2016). PS de nadir görülsede yaklaşık
%0,1 hastada malign dejenerasyon olması durumuna göre
geniş rezeksiyon sonrası, lenf nodu diseksiyonu ve flep
çevrilmesi gerekebilir. Cerrahi sonrasında kemoterapi ve
radyoterapi tedaviye eklenebilir (Sharma ve ark., 2009).
Bizim vakamızda ek cerrahi girişim ve tedavi
eklenmemiştir.
Sonuç olarak kafa derisi kitlelerinde akla PS de gelmelidir.
Ekstrasakrokoksigeal PS nadir görülmesine rağmen ayrıcı
tanıda kafa derisindeki PS ler gelmelidir. Uygun cerrahi
tedavi sonrası nüks ve komplikasyon açısından takip
edilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Katkı Oranı Beyanı
Tüm işlemler eserin tek yazarı tarafından yapılmış olup,
yazar makaleyi inceledi ve onayladı.
Çatışma Beyanı
Yazar bu çalışmada hiçbir çıkar ilişkisi olmadığını beyan
etmektedirler.
Etik Onay/Hasta Onamı
Çalışma için hastadan aydınlatılmış onam formu
alınmıştır.
Kaynaklar
Ciftci F, Abdurrahman I. 2015. A different disease:
extrasacrococcygeal pilonidal sinuses etiopathogenesis. Inter J
Clin Exper Med, 8(7): 11567-11571.
Fahrni GT, Vuille-Dit-Bille RN, Leu S. 2016. Five-year follow-up
and recurrence rates following surgery for acute and chronic
pilonidal disease: a survey of 421 cases. Wounds, 28 (1): 20-26.
Gul VO, Destek S, Ozer S. 2015. Minimally invasive surgical
approach to complicated recurrent pilonidal sinus. Case Rep
Surg, 2015: 759316.
Kueper J, Evers T, Wietelmann K, Doll D, Roffeis J, Schwabe P.
2015. Sinus pilonidalis in patients of German military hospitals:
a review. GMS Interd Plastic Reconst Surg, 4: 1.
Moyer DG. 1972. Pilonidal cyst of the scalp. Arch Dermatol,
105(4): 578-579.
Nalbant OA, Nalbant E. 2011. Pilonidal sinus of the scalp: a case
report and reviewof the literaturei Balkan Med J, 28(4): 445-
447.
Onder A, Girgin S, Kapan M. 2012. Pilonidal sinus disease: risk
Black Sea Journal of Health Science
BSJ Health Sci / Mehmet Alperen AVCI
294
factors for postoperative complications and recurrence. Int
Surg, 97(3): 224-229.
O’Sullivan MJ, Kirwan WO. 2000. Post-traumatic pilonidal sinus of
the face. Br J Dermatol, 143: 1353.
Pehlivanli F, Karaca G, Pekcici MR, Yildirim K, Karaca B. 2012
Pilonidal sinus disease of the scalp. American Surg, 78(4):
E242-E243.
Sharma D, Pratap A, Ghosh A, Shukla VK. 2009. Malignant
transformation of a pilonidal sinüs. Surgery, 145(2): 243-244.