Content uploaded by Özgür Yılmaz
Author content
All content in this area was uploaded by Özgür Yılmaz on Jan 23, 2022
Content may be subject to copyright.
85
Tarih ve Günce
Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi
Journal of Atatürk and the History of Turkish Republic
Sayı: 8 (2021/Kış), ss. 85-128.
Geliş Tarihi: 9 Kasım 2020
Kabul Tarihi: 25 Ocak 2021
Araştırma Makalesi/Research Article
İZMİR’İN SALGIN HASTALIKLAR TARİHİNE BİR KATKI:
AVRUPALI HEKİMLERİN GÖZÜYLE 1865 KOLERA SALGINI
Özgür YILMAZ
Öz
Salgın hastalıklar Doğu-Batı yönünde bir köprü konumunda olan Osmanlı
coğrafyasında her dönem önemli bir tahribat yapmıştır. 19. yüzyılda
vebanın yerini alarak küresel bir tehdit halini alan kolera Osmanlı
topraklarında kolera ilk defa 1822 senesinde görülmüştür. Gerek büyük
salgınlar gerekse de ara salgınlar halinde Osmanlı topraklarından eksik
olmayan kolera bu yüzyılda, deniz ve kara ticaret yollarının kesişme
noktasında bulunan Osmanlı ülkesinde de büyük çaplı zayiata sebep
olmuştur. Bu süreçte koleranın en çok kurban aldığı şehirler ulaşım ağının
merkezinde yer alan liman şehirleri olmuştur. Bu çerçevede İzmir, başkenti
Akdeniz’deki diğer limanlara bağlayan önemi bir liman olarak kolera
salgınlarına maruz kalmıştır. İzmir’de ilk defa 1831’de görülen kolera bu
yüzyıl içinde 1848, 1854 ve 1865, 1871-1872, 1890-1896 yıllarında da yeniden
şehirde etkili olmuştur. Bu çalışma, kaynaklarda hakkında çok fazla bir
bilgi bulunmayan 1865 kolera salgınını, salgın döneminde İzmir’de görev
yapan hekimlerin salgın hakkındaki araştırmaları üzerinden incelemeye ve
salgının şehre olan etkisine ve salgınla mücadelede yapılan çalışmalara
odaklanacaktır.
Anahtar Kelimeler: 19. Yüzyıl, Salgın Hastalıklar, 1865 Kolera Salgını,
İzmir, Yardımlar.
Doç. Dr., Samsun Üniversitesi, (ozgur.yilmaz@samsun.edu.tr). ORCID ID: 0000-0002-1970-2315.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
86
A CONTRIBUTION TO THE HISTORY OF EPIDEMIC
DISEASES IN IZMIR: THE CHOLERA OUTBREAK OF 1865
THROUGH THE EYES OF EUROPEAN PHYSICIANS
Abstract
Epidemics have caused significant damage in the Ottoman geography,
which is a bridge in the direction of East-West. Cholera, which became a
global threat by replacing the plague in the 19th century, was first seen in
1822 in the Ottoman lands. Cholera, which was not missing from the
Ottoman lands in the form of major epidemics and intermediate epidemics,
also caused large-scale losses in the Ottoman country, which was at the
intersection of sea and land trade routes in this century. In this process, the
cities where cholera were sacrificed the most were the port cities at the
centre of the transportation network. In this context, İzmir, an important
port of the Mediterranean, has been exposed to cholera epidemics Cholera,
which was first seen in Izmir in 1831, was effective again in the city in 1848,
1854 and 1865, 1871-1872, 1890-1896 in this century. This study will focus
on examining the 1865 cholera epidemic, for which there is not much
information in the sources, through the researches of the physicians who
worked in Izmir during the epidemic period, and the impact of the
epidemic on the city and the activities carried out in combating the
epidemic.
Keywords: 19th Century, Epidemic Diseases, Cholera Outbreak of 1865,
İzmir, Aids.
Giriş
Tarih boyunca insanoğlunun doğal çevreye müdahalesi ve değişen yaşam
koşulları daha evvel bilinmeyen yeni ve yıkıcı pek çok yeni hastalığın ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bu şekilde insanlık kadar eski olan ve hastalıkların
kaynağını teşkil eden mikroplar özellikle yerleşik yaşama geçiş ve tarım
kültürünün gelişmesi ile farklılaşan ortamlarda daha fazla etkin bir hal
almışlardır. Böylece doğal ortamın değişmesi diğer canlıların da yaşam doğal
ortamlarına müdahale anlamına geldiğinden aynı ortamda yaşayan fareler,
keneler ve sivrisinekler bu kez kitlesel ölümlere neden olan veba ve sıtma gibi
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
87
hastalıkların da kaynağını teşkil etmeye başladı.
1
Daha da kötüsü ise bu şekilde
yerel herhangi bir etken ile ortaya çıkan endemik bir hastalığın kendisine yeni
ortamlar bulabilmesiydi. Bazı bölgelerde hayat tarzlarının sebep olduğu
sağlıksız ortamlar, çevre dengesinin bozulması, kıtlıklar, doğal afetler ve daha
birçok sebep sonucunda hastalıklar salgın karakterinde ortaya çıkmış ve tedavi
usulleri bulununcaya kadar toplu ölüm hadiselerine yol açarak insanlık
tarihinde önemli bir rol oynamışlardır.
2
Bazı bölgelerde hastalıkların ortaya çıkmasında yani yerel (endemik) bir
hastalık türü olarak görülmelerinde dini bayramlar, törenler, ölülerin
yıkanması, kışla, hastane ve ibadethaneler gibi insanların toplu olarak
kullandıkları mekânlar, aile üyelerinin hastalara bakmaları, aynı kaptan yeme
veya su içmeleri, hastalıktan ölen kişinin eşyalarının kullanılması, hasta ve
komşu ziyaretleri, çöpler, lağım ve açıkta olan kirli sular gibi durumlar etkili
olmuştur.
3
Bunun yanında, yerel bir hastalığın salgın haline gelmelerinde ise en
başta bölgelerarası bağlantıların etkili olduğu söylenebilir. Ticaret, seyahat ve
göç farkında olmadan salgınları dünyanın her tarafına yaymış ve ölüm
oranlarının da büyük rakamlara ulaşmasına neden olmuştur.
4
Elbette savaş
dönemleri de salgınların hızla etkilerini gösterdiği dönemler olmuştur. Bilhassa
sömürgecilik döneminde gördüğümüz askeri yayılma faaliyetleri bölgesel
hastalıkların kıtalar arası yayılma yapmasına neden olmuştur.
5
Toplumların doğu-batı yönünde olan hareketlerinin görüldüğü bir
coğrafyada yerleşik olan Osmanlı Devleti de her zaman salgınlara maruz
kalmıştır. Şüphesiz bu salgınların en etkili olanı yüzyıllardan beri insanoğlunun
en büyük düşmanı olan veba salgınları veya genel olarak veba olduğu
zannedilen diğer hastalıklardı. Genel olarak bakıldığında veba 17. yüzyılın
sonlarından itibaren, Batı Avrupa için bir sorun olmaktan çıkmaya başlamıştır.
1718 yılından sonra da Kuzey ve Orta Avrupa’da veba salgınları görülmemeye
başlanmıştır. Ancak hastalık Osmanlı topraklarında; Balkanlar, Anadolu ve
1
Andrew Nikiforuk, Mahşerin Dördüncü Atlısı, Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi, Çev. Selahattin
Erkanlı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000, ss. 28-32.
2
Orhan Kılıç, Eskiçağdan Yakınçağa Genel Hatlarıyla Dünyada ve Osmanlı Devleti’nde Salgın Hastalıklar,
Elazığ, 2004, s. 11.
3
Abdülkadir Gül, “XIX. Yüzyılda Erzincan Kazasında Salgın Hastalıklar (Kolera, Frengi, Çiçek ve
Kızamık)”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 41(2009), s. 241.
4
Nükhet Varlık, Disease and Empire: A History of Plague Epidemics in the Early Modern Ottoman Empire
(1453–1600), Doktora Tezi, The University of Chicago, Chicago, 2008, s. 14; Bu çalışmanın Türkesi
için bkz. Nükhet Varlık, Akdeniz Dünyasında ve Osmanlılarda Veba, 1347-1600, Çev. Hazal Yalın,
Kitap Yayınevi, İstanbul, 2017.
5
William Hardy McNeill, Plaques and Peoples, Anchor Press, New York, 1976, s. 39-45.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
88
Arap Ortadoğusu’nda görülmeye devam etmiştir. Veba, ticaret yollarının
etkisiyle Uzak Doğu’dan Orta Asya’ya, Mezopotamya ve Yakın Doğu’ya,
buralardan da İskenderiye, İzmir, İstanbul’a; Rusya üzerinden de Avrupa ve
Afrika’ya ulaşmıştır. Salgınlar için bir köprü vazifesi gören Osmanlı
topraklarında veba önemli yıkımlar yapmıştır.
6
Osmanlı İmparatorluğu’nda veba salgınlarından en çok etkilenen
Osmanlı ulaşım sistemi içindeki merkezi konumu dolayısıyla İstanbul’du ve bu
itibarla da şehir aynı zamanda vebanın yayılmasındaki aktarma noktalarından
biriydi.
7
Sadece Osmanlı idaresinde İstanbul’da 1836’ya kadar her dönem
görülen veba yüzbinlerce can kaybına neden olmuştu. İstanbul örneğinde
olduğu gibi salgınların etkileri açısından imparatorluğun en şanssız kentleri,
özellikle İzmir gibi limanlar ve Halep gibi kervanların bağlantı noktaları olan
kentlerdi. Anadolu’dan gelen ticaret yollarını Akdeniz’e bağlayan bir liman olan
İzmir de tarih boyunca veba salgınlarından oldukça mustarip olmuştu. Şehre
vebayı genellikle Osmanlı-İran sınır bölgesini aşan kervanlar taşımaktaydı. Bu
çerçevede 18. yüzyıldaki veba salgınlarının bulaşma yollarını ortaya koyan
Panzac, 1765 salgını dışındaki salgınların tümünün Anadolu içlerinden İzmir’e
sirayet ettiğini tespit etmiştir.
8
Bu konumu nedeniyle İzmir, veba salgınlarında
genel ortalamanın üzerinde kayıplarla karşılaşmış, 18. yüzyılın yarıdan
fazlasında veba salgınlarının pençesinde kıvranmıştır. Bu yüzyıl içinde 54 yılını
vebayla mücadele ile geçiren İzmir’de sekizi şiddetli, beşi daha şiddetli salgın
dönemleri yaşamıştır.
9
18. yüzyılda İzmir’de görülen salgınlar içinde en şiddetli olanı 1757 ile
1772 yılları arasında olmuş, veba şehri bir “kefen gibi sarmış” ve nüfusun % 15
veya 20’sini yok etmiştir. 1791, 1792 ve 1793 yıllarında da İzmir’de büyük veba
salgınları yaşandığı, bu yüzden hastanelerin dolduğu ve limandaki gemilerin
boşaltılarak hastaların buralara yatırıldığı kaydedilmiştir.
10
19. yüzyılda da
İzmir’de görülmeye devam eden veba, 1809, 1812-1816, 1826 ve 1837 tarihlerinde
6
Hikmet Özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914-1918, TTK, Ankara, 2005, s. 21.
7
Suraiya Faroqhi, “Krizler ve Değişim 1590-1699”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal
Tarihi 1600-1914, C. II, Çev. Süphan Andıç, ed. H. İnalcık-D. Quataert, Eren Yayınevi, İstanbul, 2004,
s. 571.
8
Daniel Panzac, Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba (1700-1850), Çev. Serap Yılmaz, Tarih Vakfı yurt
Yayınları, İstanbul, 1997, s. 60.
9
Panzac, a.g.e., ss. 14-15.
10
Özdemir, a.g.e., s. 29.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
89
de tekrar etmiş ve şehir sakinlerinden binlerce can almıştır.
11
Bundan dolayı
Osmanlı İmparatorluğu’nda İstanbul’un dışında, 1840’ta karantina teşkilatının
kurulduğu limanlar içinde İzmir de yer almıştır ve karantina şehri deniz yolu ile
gelecek salgın hastalıklardan korumaya hizmet etmiştir.
12
Ne var ki 19. yüzyılda
büyük oranda etkisini yitiren veba 1900’de bile İzmir’de görülmüş; ancak
oldukça hafif bir şekilde hissedilmişti.
13
Elbette bunda 1840’lı yıllardan itibaren
karantina sisteminin tüm ülkeye yayılması, kordon ve dezenfeksiyon
uygulamaları, mezarlıkların şehir dışına çıkarılması gibi halk sağlığını koruyucu
uygulamalar; yurtdışından yabancı uzman getirtilmesi ve yetişmiş sağlık
personelinin artırılması gibi uygulamalar ve sağlıkta kurumsal modernleşme
çabaları sayesinde imparatorluğun sonuna kadar görülmeye devam eden veba
salgınlarının etkisini oldukça sınırlandırmıştır.
14
Osmanlı coğrafyasında 19.
yüzyılın sonlarına kadar yerel ölçekte zaman zaman görülmeye devam eden
vebanın yerini ise “19. yüzyılın vebası” olarak nitelendirilebilecek olan kolera
almıştır. Her ne kadar koleranın Osmanlı ülkesinde neden olduğu ölümler veba
ile mukayese edildiğinde
15
daha az olsa da hızla yayılması ve daha öldürücü
olması nedeniyle kolera bu yüzyıla damgasını vurmuş ve büyük bir korku
yaratmıştır.
Kaynağı Hindistan’da Ganj ile Brahmaputra nehirleri arasındaki arazi
olan kolera 1817’ye kadar yerel bir özellik göstermiş; ancak bu tarihten sonra
hızla Hindistan dışına yayılmış ve Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika’da etkili
olarak bu yüzyıl içinde birkaç büyük pandemi yapmıştır.
16
Hindistan’da etkisini
arttıran hastalığın 1817’den sonra ülke dışına yayan güç ise İngiliz sömürge
siyasetiydi. Hindistan’a yerleşmeye çalışan İngilizler, neden oldukları
demografik hareketlilik ile hastalığın ülke dışına yayılmasına neden olmuş ve
bu nedenle kolera bir taraftan karayolu ile Hindistan’ın kuzeyine, diğer taraftan
11
Sabri Yetkin, “İzmir’de Veba Salgını (Mayıs Ağustos 1900)”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları
Dergisi 1(1993), s. 372.
12
Pelin Böke, “İzmir Karantina Teşkilatının Kuruluşu ve Faaliyetleri (1840-1900)”, Çağdaş Türkiye
Tarihi Araştırmaları Dergisi, 8 (2009 ), s. 140-142.
13
Mesut Ayar, “1900 İzmir ve 1901 İstanbul Salgınları Bağlamında Vebanın XX. Yüzyıl Başlarında
Osmanlı İmparatorluğu’nda Devam Eden Etkisi”, History Studies, 3(2010), ss. 175-188.
14
Mesut Ayar-Yunus kılıç, “Osmanlı’da Vebanın Sona Erişine Dair Bir Değerlendirme”, Türk
Dünyası İncelemeleri Dergisi, 17 (2017 ), s. 168.
15
Burada Panzac’ın İstanbul, Selanik, İzmir Halep, İskenderiye ve Kahire örneğinde vebadan
kaynaklı ölüm oranlarına ilişkin tahminleri en iyi göstergelerden biridir. İzmir örneğinde
bakıldığında ise vebanın 1709’dan 1837’ye kadar olan süreçte tespit edilen on salgının her birinde
ortalama 5 ila 20 bin arasında bir kayba neden olduğu görülebilir. Koleradan kaynaklı ölümler ile
mukayese edildiğinde bu rakamların oldukça düşük olduğu görülür. Bk. Panzac, a.g.e., s. 183.
16
Asa Briggs, “Cholera and Society in the Nineteenth Century”, Past & Present, 19(1961), s. 76.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
90
da deniz yolu ile Seylan ve Güneydoğu Asya’ya; Çin’e ve Japonya’ya kadar
ulaşmıştır.
17
Batıya doğu olan yolculuğunda ise kolera Hindistan’ın kuzeyi,
Afganistan, İran, Orta Asya üzerinden Rusya’ya ulaşan karayolu; Umman
Denizi ve Basra Körfezi’nden geçerek Bağdat’a ulaşan deniz ve karayolu ile
Hindistan’dan Kızıldeniz boyunca Mısır ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya
ulaşan deniz yolu olmak üzere üç ana yol takip etmiştir.
18
Burada da görüldüğü
gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları, koleranın batıya ulaşmak üzere takip
ettiği yolların ikisi üzerinde bulunmaktaydı. Bundan dolayı 19. yüzyıldaki
pandemi dönemlerinde, yani Pollitzer’in belirlediği 1817-1823, 1829-1851, 1852-
1859, 1863-1879, 1881-1896 ve 1899-1923 tarihleri arasında
19
kolera Osmanlı
ülkesine uğramayı da ihmal etmedi. Zira 19. yüzyılda ulaşım imkânlarındaki
gelişmeler, yani buharlı gemilerin ortayı çıkışı ve Süveyş Kanalı’nın hizmete
girmesi gibi kitlesel hareketliliği hızlandıran unsurlar salgın hastalıkların çok
daha hızlı bir şekilde yayılmasına da hizmet etmeye başlamıştı.
20
Bu bağlamda
Akdeniz’de Osmanlı ticaret ve ulaşım ağında önemli bir mevkide yer alan İzmir
kolera salgınlarının her zaman uğrak yeri olmuştur.
Yukarıda da işaret edildiği gibi, kolera Osmanlı topraklarına ilk pandemi
döneminde (1817-1823) 1821-1822’de sirayet etmişti. İran üzerinden Osmanlı
ülkesine giriş yapan kolera salgını sadece Bağdat’ta 25 gün içinde 4,800 kişinin
ölümüne yol açtı. Buradan kervan yollarını takip eden kolera Mardin, Musul,
Diyarbakır, Urfa, Antep ve Halep’e ulaştı.
21
Kolera bir yıl sonra İskenderiye’de
ve Antakya’da de kendisini gösterse de
22
kayıtlarda koleranın bu pandemi
döneminde İzmir’de görüldüğüne dair bir bilgi yoktur. Hastalık İzmir’de ikinci
pandemi döneminde 1831 yılında ilk defa görülmüş ve 1848, 1854 yıllarında da
şehirde tekrar görülmüştür. Bu çalışma İzmir’de görülen dördüncü kolera
17
McNeill, a.g.e., s. 231.
18
Gülden Sarıyıldız, Hicaz Karantina Teşkilatı (1865-1914), TTK, Ankara, 1996, s. 1; Mesut Ayar,
Osmanlı Devleti’nde Kolera: İstanbul Örneği (1892-1895), İstanbul: Kitabevi, 2007, s. 7.
19
Robert Pollitzer, “Cholera Studies”, Bulletin of the World Health Organization, X/3 (1954), ss. 421-
461.
20
Sinan Kuneralp, “Osmanlı Yönetimindeki (1831-1911) Hicaz’da Hac ve Kolera”, (Çev. Münir
Atalar), OTAM, 7 (1996), s. 499.
21
İbrahim Yılmazçelik, “The Natural Catastrophes Between 18th And 19th Centuries in the
Ottoman Empire in Anatolia”, Tarih ve Gelecek Dergisi, 4 (2018), s. 26.
22
Nottidge Charles Macnamara, A History of Asiatic Cholera, Macmillan, London, 1876, s. 77-83;
Orhan Koloğlu, “XIX. Yüzyılda Hac Yoluyla Koleranın Yayılması ve Hanikin Karantina
Doktorunun Anıları”, III. Türk Tıp Tarihi Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, TTK, Ankara, 1999, s.
61-67; Ayar, a.g.e., s. 22-23; Gülden Sarıyıldız, “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Kolera
Salgını”, Tarih Boyunca Anadolu’da Doğal Âfetler ve Deprem Semineri Bildiriler (22–23 Mayıs 2000),
İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2002, ss.309-318.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
91
salgınını, salgın döneminde İzmir’de bulunan hekimlerin vermiş olduğu bilgiler
çerçevesinde salgının ortaya çıkışı, ilerleyişi, salgınla mücadelede İzmir’de
yapılan çalışmalar ve salgının etkileri bağlamında incelemeyi hedeflemektedir.
Bu bağlamda öncelikle çalışmanın kaynaklarına, İzmir’in sıhhi coğrafyasına ve
İzmir’de görülen ilk salgınlar hakkında bilgi vermek gerekmektedir.
Salgın hastalıkların etkilerini belirli bir bölge özelinde inceleyebilmek
döneme ilişkin kaynakların çeşitliliğine bağlıdır. Bu bağlamda, kolera
salgınlarının Osmanlı topraklarındaki ilk dönemlerine ilişkin bilgiler çok
ayrıntılı değildir. Osmanlı ülkesinde koleranın etkisine dair en iyi bilinenler
sınırlı kaynaklar üzerinden başkent İstanbul’da yaşananlar ile ilgilidir. Ancak
ilerleyen dönemlerde kamu sağlığını korumaya yönelik kurumsallaşma,
istihdam edilen hekimler ve faaliyetleri ekseninde İstanbul ve taşrada etkili olan
diğer salgınlar hakkındaki kaynaklar belirgin bir şekilde çeşitlenmiştir. Bu
çerçevede, kolera ile mücadelenin en önemli aktörleri olan ve Osmanlı
Devleti’nde bulunan yabancı hekimlerin incelemeleri oldukça önemlidir.
Hekimlerin henüz nedeni tam olarak çözülmeyen koleranın ortaya çıkışı ve
etkileri üzerindeki incelemeleri üzerinden bazı şehirlerin salgın hastalıklar
tarihine dair önemli ayrıntılar elde edilebilmektedir. Bu bağlamda,
imparatorluğun en önemli liman şehirlerinden biri olan İzmir’in sağlık tarihinin
salgın hastalıklar kısmını ve özellikle de “İzmir’in kolera ile mücadelesi”ni bu
kaynaklar üzerinden incelemek mümkündür. Öyle ki İzmir’de ortaya çıkan
kolera salgınları ve etkileri başkent İstanbul’da da olduğu gibi
23
yabancı
hekimler için ayrı bir araştırma konusu haline gelmiştir. Bu çerçevede İzmir’de
1848 kolera salgınını inceleyen Dr. Burguieres’nin
24
çalışmasının ayrı bir önemi
vardır. Bu inceleme, İstanbul örneğinde görüldüğü üzere ayrıntılı çalışmaların
yapıldığı 1848 salgını hakkında İzmir’de kolerayı inceleyen ilk çalışmadır ve bu
ayrıntıları itibarı ile Dr. Chasseaud’nun çalışması için örnek teşkil etmiştir. Dr.
Burguieres’nin incelemesi ile başlayan bu çalışmaların 1865 salgını için Dr.
23
İstanbul’da 1848 salgınını konu alan incelemeler için bk. Dr. Rigler, “Épidémie du Choléra
Morbus à Constantinople en 1847 et 1848”, Gazette Medicale de Constantinople, Janvier 1850, ss. 22-
31; Février 1850, ss.1-11; Mars 1850, ss. 5-16; Mai 1850, ss.1-14; Juin 1850, ss. 1-7; Juillet 1850, ss. 1-
12; Jules Auguste Edouard Monneret, Lettre sur le Choléra-Morbus en Orient et dans le nord de l’Europe,
Extrait de Gazette médicale de Paris, Paris: E. Thunot, 1848; M. P. Verrollot, Du Choléra-morbus en
1845, 1846 et 1847, avec une carte indiquant sa marche pendant ces trois années, Imprimerie de Journal
de Constantinople, Constantinople 1849; Verollot’nun eseri’nin İstanbul ile ilgili kısmının Türkçesi
için bk. Marie-Pierre Verrollot, İstanbul’da Kolera:1848 Salgını Üzerine Bir İnceleme, Çeviri ve Editör:
Özgür Yılmaz, Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul, 2019.
24
E. Burguières, Etudes sur le choléra morbus observé a Smyrne : Sa marche, ses causes et son traitement :
Rapport adressé a M. le Ministre du Commerce, J.B Bailliere, Paris, 1849.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
92
Chasseaud, Dr. Cricca’nın
25
incelemeleri ve Dr. Japhet’nin
26
raporu ile devam
ettiği görülmektedir. Bunlardan özellikle 1848 salgını için Dr. Burguieres, 1865
salgını için Dr. Cricca ve Dr. Chasseaud’nun çalışmaları kolera salgınları için
birer “monografi” örneği olarak salgınların İzmir’e etkilerine dair oldukça önemli
ayrıntılar ihtiva etmektedir. İzmir’deki değişik hastanelerde görevli olan bu
hekimler salgın döneminde bizzat kolerayla mücadele içinde oldukları ve pek
çok kolera vakasını müşahede ettikleri için raporlarının bir bölümünü kolera
hastalığının gösterdiği semptomlara ayırmışlardır.
Dr. Chasseaud’nun çalışması ise ortaya çıkış nedeni itibarı ile 1865 salgını
inceleyen diğer hekimlerin çalışmalarından belirgin bir şekilde ayrılmaktadır.
Zira kolera salgının İstanbul’da da tüm şiddeti ile devam ettiği Temmuz 1865’te
Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane, 26 Temmuz 1865’teki seansında gerek İstanbul’da
gerekse de taşrada kolera ile ilgili ayrıntılı çalışmalar yapılmasını teşvik etmek
üzere ödüllü bir yarışma programı düzenleme kararı aldı. Değerlendirmeye
alınacak bu çalışmaların nasıl olacağı ile ilgili olarak Castaldi, Mühlig, Sinapian,
Zennaro ve Barozzi gibi hekimlerden oluşan bir komisyon kuruldu. Komisyon
kolera hakkında hazırlanacak olan çalışmaların içeriğine dair 16 maddelik bir
çerçeve belirledi. Bu içerikte öncelikle koleranın etkili olduğu yerin nüfusu,
ölüm oranları, iklimi, hidrografik, topografik ve jeolojik yapısı, burada bulunan
sanayi kurumları, kalabalık yaşamların olduğu hastane ve kışla gibi mekânlar,
daha önce burada etkili olan salgınlar, koleranın burada ortaya çıkma şekli,
hastalığın yayılma şekli, koleradan kaynaklı ölümlere dair güncel veriler,
hastalığın etkili olduğu süre, hastalığa karşı alınan önlemler, hastalığa ilişkin
özel gözlemler, uygulanan tedaviler, hastalığın nüfusa etkisi ve salgının daha
önceki salgınlar ile mukayesesi gibi konularda hekimlerin incelemeler yapması
istendi. 1 Haziran 1866’ya kadar sürecek olan bu ödül programında birinciye
1.000 frank ödül verilmesine karar verildi.
27
Ancak içerikte de görüldüğü gibi
hazırlaması için oldukça ayrıntılı bilgilere ihtiyaç olan bu çalışmayı yapmak, Dr.
Hübsch’ün de ifade ettiği gibi gerekli tüm verilere ulaşmanın zor olduğu
Türkiye’de kolay bir iş değildi. Bundan dolayı, cemiyetin kolerayı yerel ölçekte
incelemeyi hedefleyen bu kampanyası beklenen ilgiyi görmedi. Yarışmaya
sadece bir hekim, İzmir’den, St. Antoine Katolik Hastanesi
28
hekimi Dr.
25
A. Cricca, L'homoeopathie en présence du choléra à Smyrne en 1865, Paris, 1866.
26
Comité d'hygiène et de secours, Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne, 1865.
27
Dr. Barozzi, “Rapport de la commission pour les prix extraordinaires”, GMO, IXme Année, Nr.
6, Septembre 1865, s. 91-92.
28
Bu hastane hakkında bkz. Mevlût Çelebi, “İzmir San Antonio Katolik Hastanesi”, İzmir’in Sağlık
Tarihi Kongresi 1-3 Aralık 2005, Bildiriler, Ed. Eren Akçiçek - Onur Kınlı, Ege Ün. Tıp Fak. ve İzmir
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
93
Chasseaud Mayıs 1866’da Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’ye sunduğu “Invasion et
Mode de Propagation du Choléra Étudiés à Smyrne” adlı bir çalışma ile katıldı.
Chasseaud’nun bu çalışması cemiyet tarafından beğeniyle karşılandı ve ödüle
layık görüldü. Ayrıca çalışmanın tamamının cemiyetin yayın organı olan
Gazette Médicale d’Orient’ta (GMO) yayınlanmasına karar verildi ve gazetenin
1870-1871 yılarındaki sayılarında tefrika olarak neşredildi.
29
Bu çalışmanın ana
kaynaklarından birini oluşturan Dr. Chasseaud’nun bu incelemesi, sadece 1865
kolera salgını için değil içerdiği ayrıntılar itibarı ile İzmir şehir tarihi açısından
pek çok önemli bilgileri ihtiva etmektedir.
19. yüzyılın büyük bir kısmında, yani kolera hastalığının nedeni bilimsel
olarak ortaya konulana kadar kolera hakkında incelemeler hekimler hastalığı
yerel koşullar bağlamında incelemeyi ve hastalığın kaynağını, yayılmasını ve
etkilerini ortaya koymayı gerekli görmüşlerdir. Özellikle ikinci pandemi
dönemi olarak bilinen 1829-1851 yılları arasında Osmanlı ülkesinde 1847-1848
yılları arasında ikinci kez görülen salgını inceleyen hekimlerin çalışmalarında
bunu görmek mümkündür. Mesela, 1848 İstanbul kolera salgınını inceleyen
Fransız hekim Verrollot, salgını tam olarak anlayabilmek için öncelikle
İstanbul’u tanımanın gerektiğini, şehrin topografyası, ikimi, sıhhi yapısı, hâkim
olan hastalıklar, şehir nüfusunun yapısı ve sayısı, ölüm oranlarının cemaatlere
ve cinsiyete göre dağılımı, halkın yeme ve diğer alışkanlıkları ile ilgili bilgilerin
öğrenilmesi gerektiğini ve bu şekilde hastalığın ortaya çıktığı yerel koşulları
doğru bir şekilde ortaya koymak gerektiğini ifade etmekteydi.
30
Verrollot’nun
bu yaklaşımı daha sonraki çalışmalar için iyi bir model oldu. Yukarıda da ifade
edildiği gibi Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane de 1865’te düzenlediği ödül programı
çerçevesinde hekimlerden benzer bir içerik talep etmiş ve incelemelerini bu
geniş bağlamda ele almaları gerektiğini ifade etmişti. Bu kapsamda İzmir’de
1865’te etkili olan kolera salgını hakkında ayrıntılı bir inceleme hazırlayan Dr.
Chasseaud ilk önce “İzmir’in sıhhi topografyasını” ortaya koymak amacıyla
öncelikle İzmir’in hidrografisini ele alarak şehir içinden geçen su kaynaklarını
incelemiştir. Burada Dr. Chasseaud’nun özellikle üzerinde durduğu konu ise
İzmir içinden geçen Meles Çayı ve Boyacı Deresi gibi küçük derelerin özellikle
yazın meydana gelen buharlaşma ile kurudukları ve kuruyan bu dere
yataklarından akan lağımların ve biriken atıkların sıhhi açıdan kötü sonuçlar
Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, İzmir 2009, s. 176-190; Mehmet Karayaman, İzmir'de
Sağlık (1920-1938), Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2005, s. 49-58.
29
Hübsch, “Rapport”, GMO, XIme Année, Nr. 6, Septembre 1867, ss. 88-91.
30
Verrollot, İstanbul’da Kolera, ss. 82, 132, 144.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
94
ortaya çıkardığıydı.
31
İkinci olarak İzmir’in yerleşik olduğu alanın jeolojik
özelliklerini ortaya koyan Chasseaud devamında daha önemli bir konuya,
salgını doğrudan etkileyecek unsurlardan olan İzmir’in topografyasına
geçmektedir. Buna göre İzmir’in nüfusunun bir kısmı Kadifekale’nin
yükseklerine doğru yerleşik iken, geri kalan kısmı ise şehrin alçak bölgelerinde
meskûndu. Şehrin bu yüksek yerleri büyük oranda Türkler tarafından meskûn
iken, Yahudi mahallesi orta kısımda yer almaktaydı. Ermeni, Rum ve Frenk
mahalleleri ise düzlükte, sahil boyunca yerleşikti. Şehrin en alçak yerleşim
yerleri olan Rum ve Avrupalıların yerleşik olduğu Frenk Mahallesi ise bataklık
mekânlardı ve lağımların yetersizliğinden dolayı hijyen açıdan kötü koşullara
sahip mahallerdi. Buna karşın Türklerin meskûn olduğu ve arazinin eğimli ve
yüksek olduğu mahallelerde ise suyun akışı mümkün olduğu gibi evlerin
yerleşimi de uygun bir şekildeydi. Bu mahalleler içinde koşulları en kötü olan
yer ise Yahudilerin mahallesiydi. Bu mahallede birkaç ev dışında nüfusun
büyük bir kısmı han ve büyük ev gibi yerlerde, her bir ailenin bir odada yaşadığı
kalabalık ve kötü bir yaşam söz konusuydu. Mahallenin içinden geçen sular ve
lağım suları azalan eğim nedeniyle hijyen koşullarını kötüleştirmekteydi. Dar
sokaklar evlerin yeterince havalanmasını engelliyor, denize dönük olmayan
evler yeterince rüzgâr alamıyordu. Dahası Yahudi mahallesinin sakinleri kötü
koşullar yetersiz beslenmeden dolayı İzmir’deki diğer cemaatlere göre
hastalıklara karşı en savunmasız kesimi ortaya çıkarmaktaydı. Bu ekenlerin yanı
sıra koleranın Yahudi nüfus arasında etkili olmasının başka nedenleri de vardı.
Erken evlilik de Yahudilerin daha savunmasız hale gelmesine neden
olmaktaydı. Chasseaud’nun ifadesiyle “bir Yahudi kadını yirmi beşine vardığında
yaşlı ve yıpranmış” olarak kabul edilmekteydi.
32
Ermenilerin yaşadığı mahalle ise temizlik, havalandırma, sokakların
yapısı, evlerin yapısı itibarıyla en uygun koşullara sahipti. Bu mahallede de
kalabalık bir şekilde yaşayanlar ve fakir kesimler olsa da Yahudilere göre daha
iyi imkânlara sahip olan bu kesimler yardım almaktaydı ve geniş sokaklarda yer
alan evlerde ikamet etmekteydiler. Ermeni mahallesi de Rum ve Frenk
mahallesinde olduğu gibi lağım sisteminden yoksundu; ancak mahallenin
eğimli yapısı pis suların akmasına müsaade etmekteydi. Bu koşullara
31
Dr. Chasseaud, “Invasion et Mode de Propagation du Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme
Année, Nr. 1, Avril 1870, ss. 4-6.
32
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 2, Mai 1870, s. 21-22.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
95
Ermenilerin güçlü bünyeleri de eklenince Ermeni cemaati içinde salgın
dönemlerinde oldukça az ölüm oranı ortaya çıkmıştı.
33
İzmir’de Rumların yaşadığı bölge ise genişliği itibarıyla birkaç
mahalleden oluşmaktaydı. Bunlardan Büyük Taverna ve Arab Mahalle’yi ihtiva
eden Aya Yorgi sefalet ve fakirliğin hâkim olduğu en kalabalık ve en pis mahalle
idi. Aya Yorgi Mahallesi kalabalık hanlar, dar sokaklar; kasap, bakkal, balıkçı ve
manavların yer aldığı bir yerdi. Bundan dolayı İzmir’in başka hiçbir yerinde
olmayan bir pislik, kargaşa ve kalabalığı ihtiva etmekteydi. Aya Dimitri
Mahallesi ise 1859’daki yangında neredeyse tamamen yok olduğu için yeniden
inşa edilmişti. Bu nedenle geniş cadde ve evleri ile iyi havalanan bir mahalle idi.
Aya Katerina Mahallesi de şehrin bu tarafa doğru genişlemesi nedeniyle yeni
inşa edilmiş sokaklara sahipti; ancak bu ilki mahalle bahçelere ve ekilmemiş
arazilere yakınlığı nedeniyle şehre kötü havanın girebileceği konumdaydı. Aynı
şekilde, Punta’daki St. Jean Mahallesi de hijyen açısından kötü koşullara sahipti.
İzmir Körfezi’nin dibinde yer alan bataklıklar bu tarafta şehre oldukça
yaklaşıyordu. Bu bataklıklar Menderes Çayı tarafından ortaya çıkarılıyordu. Bu
mahalle aynı zamanda fakir işçiler tarafından meskûn idi. Burada yer alan evler
oldukça küçüktü ve deniz seviyesinden sadece bir metre yükseklikteydi.
Frenklerle meskûn olan mahalleler ise İzmir’in en rahat ve seçkin kesimine ev
sahipliği yapmaktaydı. Buraların da hijyen açısından eksiklikleri vardı; ancak
bu mahallelerin denize yakınlığı hastalıkların şiddetini düşürmeye yardım
ediyordu. Dahası buranın sakinleri yazları mahallelerini terk ederek kırlara
çekilmekteydi. Bundan dolayı salgınlar bu tarafta çok yıkım yapmıyordu.
34
Dr.
Cricca’ya göre şehrin denize yakın kesimindeki mahallelerinde dar sokaklar,
yangınlardan sonra tamir edilmeyen evler, mahalle aralarından akan pis sular
ve kalabalık mahallelerin ortasında bulunan kiliselerin yanındaki mezarlıklar
halk sağlığı açısından kötü koşullar ortaya çıkarmaktaydı.
35
Dr. Japhet’nin
ifadesiyle “İzmir’in kendine has bu koşulları” kolerayı daha tehlikeleri bir hale
getirmekteydi.
36
İzmir’in topografyasını cemaatlerin yerleşimi üzerinden gösteren Dr.
Chasseaud ayrıntılı incelemesinde, koleranın etkilerini arttırması muhtemel bir
diğer faktör olan iklim hakkında da tespitler yapmıştır. Bu tespitlerinde
öncelikle İzmir’in iklimini etkileyen rüzgârları ve sıcaklık değerlerini ele almış,
33
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 2, Mai 1870, s. 22.
34
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 2, Mai 1870, s. 23.
35
Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 23.
36
Comité d'hygiène et de secours, Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, ss. 1-2.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
96
Haziran-Aralık 1865 yılına ait ayrıntılı ölçümler ile günlük sıcaklık değerlerini
ve rüzgâr özelliklerini ortaya koymuştur. Bu değerlendirmelerinde 1865 yılının
ilk dört ayında, normalde gözlenen değerlerden yedi kat daha fazla yağmur
yağdığını tespit eden Dr. Chasseaud, bu sıra dışı yağmurun da İzmir’de sağlık
koşullarının kötüleşmesine olan etkisini ortaya koymuştur. Buna göre bu dört
ay boyunca sular altında kalan İzmir’in civar yerleşim yerleri havaların
kuruması ile sıtma kaynağı olan bataklık alanlara dönüşmüştü. Ancak Fransız
hekim gerek rüzgârların yönü ve şiddeti gerekse de yağmurlar ve sıcaklık
değerlerindeki göstergelerin koleranın gelişimine dair doğrudan bir etki
yaptığına dair herhangi bir tespit ortaya koymadı.
37
Dr. Chasseaud salgının İzmir’e olan etkisini tam olarak ortaya koymak ve
cemaatlere göre dağılımını yapmak için İzmir’in nüfusunu da değerlendirmeye
almıştır. Fransız hekim değişik verilerden hareketle şehrin ve yakın köylerin
nüfusunu yaklaşık olarak 136.189 olarak tahmin etmişti. Koleranın şehirde
yaptığı yıkımı göstermek için de ölüm oranlarına da değinen Chasseaud, şehir
sakinleri arasında yıllık ortalama ölüm yaklaşık olarak 1.200; diğer bir ifadeyle
günde 3-4 kişiye tekabül eden bir ölüm ortalaması hesaplamıştı.
38
Ancak salgın
döneminde bu rakamlar belirgin bir şekilde yükselecekti. Burada salgının
İzmir’de ortaya çıkışı ve etkilerine geçmeden önce İzmir’de daha önce etkili olan
kolera salgınlarına göz atmak gerekmektedir.
2. İzmir’in Kolera İle İmtihanı: 1831, 1848 ve 1854 Salgınları
İzmir'de ilk defa 24-25 Eylül 1831’de ortaya çıkan kolera şehirde daha
evvel bilinmeyen bir hastalık olduğu için koleraya karşı, veba için alınan
tedbirler alınmıştı. Hastalık İskenderiye ve İstanbul ile aynı dönemde; ancak
daha sonra İzmir'de ortaya çıkmıştı.
39
Ancak İzmir'de hastalıkların kaynağının
her dönem Mısır olduğu kanısı hâkim olduğu için Mısır’dan gelen gemilere
yönelik karantina uygulamaları yapılırken veba ve kolera vakaları olduğu
dönemlerde İstanbul'dan gelenlere karantina uygulanmıyordu.
40
Ne var ki
kaynakların da gösterdiği gibi kolera, Odesa'dan gelen bir gemi vasıtasıyla
37
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 2, Mai 1870, s. 23; XIVme Année,
Nr. 3, Juin 1870, s. 40-41; XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, ss. 55-56.
38
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 57.
39
Metin Menekşe, “İzmir’de Kolera Salgını ve Etkileri (1893)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 39 (2020),
s. 393.
40
Burguieres, Choléra morbus observé a Smyrne, ss. 14-15.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
97
Haziran 1831'de İstanbul'a ulaşmıştı.
41
Dr. Chasseaud’ya göre hastalık buradan
önce İskenderiye'ye, İskenderiye üzerinden de İzmir'e sirayet etmişti.
42
Bu ilk
salgında ilk önce İzmir’in Yahudi ve Rum mahallelerinde etkili olan kolera daha
sonra tüm şehre yayılmıştı. Şehirde 20 Aralık1831’e kadar etkisini devam ettiren
salgın 80.000 civarında olan İzmir nüfusunun 16.000-17.000’ine sirayet etmiş ve
Dr. Burguieres’in tahminlerine göre 6.000-7.000 arasında bir can kaybına neden
olmuştu.
43
Ancak Dr. Chasseaud, 1831 salgınını İzmir’de görülen 1848 ve 1854
salgını ile mukayese ettiğinde bu ilk salgının daha şiddetli bir salgın olduğunu
ifade etmesine karşın ölüm oranlarına ilişkin bir sayı vermekten çekindiği
görülmektedir. Muhtemelen Dr. Chasseaud, Dr. Burguieres’in verdiği 6.000-
7.000 rakamını yüksek bulmuştur. Öyle ki, kesin rakamları bilinmese de bu ilk
salgında, 1831’de nüfusu 700.000 civarında olan İstanbul’da sadece 5.000’e yakın
kişinin ölümüne neden olan koleranın
44
100.000 civarında bir nüfusa sahip olan
İzmir’de aynı oranda bir ölüme neden olması daha sonraki salgın
dönemlerindeki kayıplar dikkate alındığında sorgulanmalıdır.
Paris Tıp Fakültesi hocalarından olan ve salgını incelemek üzere İzmir’de
bulunan Dr. Burguieres’in ayrıntılı incelemesi sayesinde İzmir’de ortaya çıkan
ikinci kolera salgını, 1848 salgını hakkında daha fazla bilgiler vardır. Dr.
Burguieres’in verdiği bilgilere göre bu salgın döneminde de hastalığın kaynağı
İstanbul’du. Öyle ki Eylül 1847’de Trabzon’dan gelen bir gemi ile İstanbul’a
ulaşan kolera burada asıl etkisini 1848’de göstermişti.
45
1848’in baharında
İstanbul’un dışına da yayılmaya başlayan kolera İstanbul’dan Çeşme’deki
tabura asker sevk eden bir buharlı gemi vasıtasıyla 12 Haziran’da ilk önce
Çeşme’ye ulaştı. Burada 19-28 Haziran tarihleri arasında hastalığın sirayet ettiği
92 askerden 64’ü koleranın kurbanı olmuştu. Koleralı askerler vasıtasıyla
hastalık Çeşme halkına da sirayet etti. Hastalığın neden olduğu korku nedeniyle
Çeşme ahalisinin civar köylere dağıldı. İzmir’e girmelerine izin verilmeyen
birkaç aile ise Pınarbaşı’na sığındı. Bu şekilde Pınarbaşı’na da sirayet eden
kolera 10 gün sonra İzmir’de yayılmaya başladı. Salgın şehirde büyük bir paniğe
neden oldu. Bu panik havası ile şehir sakinlerinden 40.000-50.000 kişi şehirden
ayrılmıştı. Sıhhiye İdaresi’nin verilerine göre koleradan kaynaklı sadece 737
41
Nuran Yıldırım, “Salgın Afetlerinde İstanbul”, Afetlerin Gölgesinde İstanbul, Ed. Said Öztürk,
İstanbul Kültür AŞ, İstanbul, 2010, ss. 109-184.
42
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 57.
43
Burguieres, Choléra morbus observé a Smyrne, s. 28.
44
Verrollot, İstanbul’da Kolera, s. 38.
45
Özgür Yılmaz, “1847-1848 Kolera Salgını ve Osmanlı Coğrafyasındaki Etkileri”, Avrasya
İncelemeleri Dergisi, VI/1 (2017), ss. 23-55.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
98
ölüm vakası gerçekleşmişti. Salgından sonra derlenen veriler ise 22 Temmuz ile
18 Ekim arasında 1.103 kişinin (372, Müslüman, 376 Rum, 76 Katolik, 26 Ermeni
ve 253 Yahudi) koleradan ölmüş olduğunu göstermekteydi. Ancak Dr.
Burguieres’nin tahminlerine göre gerçek rakam 1.950 civarındaydı.
46
Rakamların da gösterdiği gibi bu salgında en çok kaybı yaşayanlar İzmir’in
Yahudi sakinleriydi.
47
Kolera üçüncü pandemi döneminde (1852-1859) de İzmir’de etkili
olmuştur. Kırım Savaşı’na rastlayan bu dönemde hastalığı yine deniz yolu ile
şehre taşıyanlar bu kez Marsilya’dan İstanbul’a gitmek üzere İzmir’de karaya
çıkarılan Fransız askerlerdi. 1854’ün 24 Temmuz-7 Aralık tarihleri arasında
şehirde etkili olan bu salgında önceki salgınlara göre oldukça sınırlı kalmıştı.
Şehre yığılan yabancı askerlere, İzmir halkının salgından dolayı panik havası ile
şehirden ayrılmayıp İzmir’de kalmasına, yani hastalığın etkisini arttıracak
olumlu koşullara rağmen İzmir’de sadece 172 kişi (81 Rum, 49 Yahudi, 28 Türk,
12 Katolik ve 2 Ermeni) koleradan dolayı ölmüştü.
48
Münferit vakalar halinde
kolera 1855’e kadar İzmir’de görülmeye devam etti. Zira İzmir, müttefik
kuvvetlerin yaralı askerleri için tesis edilen hastanelere de ev sahipliği yapmış
ve özellikle İngilizler İzmir Kışlası’nı 1855’te askeri hastane olarak
kullanmışlardı.
49
3. İzmir’de 1865 Kolera Salgınının Başlaması ve İlerleyişi
Kolera dördüncü pandemi döneminde (1863-1879) de yine Bengal
merkezli olmak üzere 1863’te başlamış ve deniz yolu ile Hindistan’dan
Kızıldeniz’e sirayet ederken, diğer taraftan da kuzeyden Hazar Denizi kıyılarına
ulaşmıştı. Hintli hacılar vasıtasıyla Hicaz’a taşınan koleranın sirayet ettiği
yaklaşık 90.000 hacıdan 30.000’i ölmüştü.
50
Hicaz bölgesinde bu şekilde yıkım
yapan kolera buradan ülkelerine dönen hacılar vasıtasıyla Arabistan’ın diğer
bölgeleri, Irak, Suriye, Filistin, Mısır’a ulaştı ve İskenderiye üzerinden İzmir,
İstanbul, Ancona ve Marsilya gibi Akdeniz’in diğer limanlarına sirayet etti.
Kıbrıs, Rodos ve diğer Ege Adaları da salgının etkisi altında kaldı. İtalya’nın
46
Burguieres, Choléra morbus observé a Smyrne, ss. 44-45.
47
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 65.
48
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 65.
49
Mehmet Karayaman, “İzmir İngiliz Askeri Hastanesi (1855)”, Prof. Dr. Necmi Ülker’e Armağan,
Haz. N. N. Kara vd. İzmir 2008, s. 251-262.
50
Barua, “History of Cholera”, s. 2.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
99
güneyi, Sicilya, İspanya ve Portekiz’e kadar ulaşan kolera kuzeyde Almanya’da
da görüldü. 1866 yılı koleranın Avrupa’da büyük bir yıkım yaptığı yıl oldu.
51
1855’te görülen kolera vakalarından bu yana geçen on yıllık sürede
İzmir’de herhangi bir kolera vakası ortaya çıkmamıştı. Ne var ki Hicaz’dan hacı
nakleden ve içinde koleralıların olduğu bir geminin, kaptanının yanlış beyanı
üzerine “temiz pratika” aldıktan sonra Süveyş’e demirlemesi; daha sonra
yolcularının trenle İskenderiye’ye nakledilmesiyle Haziran ayının başlarında
kolera İskenderiye’ye ulaşmıştı.
52
Bu da doğal olarak İskenderiye ile deniz yolu
ile bağlantılı limanlara da koleranın sirayet edeceğini göstermekteydi. Bu
limanlardan biri de İzmir’di. Kolera İzmir’de ortaya çıkmadan önce hastalığın
İskenderiye’de etkili olduğu ve şehirden dışarı doğru kitlesel bir göçün başladığı
haberi İzmir’e ulaşmıştı. Bu da İzmir’de halk arasında endişe uyandırmıştı; zira
şehri koleraya karşı koruyacak tedbirler yeterli değildi.
53
Dahası,
İskenderiye’den gelen her bir buharlı gemi sadece birkaç saatlik bir
karantinadan sonra yolcularını serbestçe şehre çıkarabiliyordu. Üstelik
karantina düzenlemelerine göre, yolculuk süresi de karantina süresine dâhil
ediliyordu. Bu şekilde İzmir’e gelen gemiler sadece birkaç saat karantina
kaldıktan sonra yolcularını indirebiliyordu.
54
Kolera İzmir’de patlak vermeden önce bazı ateş ve ishal vakaları dışında
şehirde halk sağlığı gayet iyiydi. İzmir’de kolera belirtileri ile tespit edilen ilk
vakalar 6 ve 19 Haziran’da iki çocukta ortaya çıkmış ve bu vakalar ölümle
sonuçlanmıştı. Ancak bu vakalar hekimlerin çok fazla dikkatini çekmemişti.
55
Bu süreçte Avusturya’nın Lloyd Firmasına ait Arciduchessa Carlotta buharlısı 20
Haziran’da Mısır’dan hareket ederek 23 Haziran’da çok sayıda yolcusu ile
İzmir’e geldi. Yolcuları ise sadece birkaç saatliğine karantinaya alındı. 24
Haziran sabahı gemiye temiz pratika verildi. Aynı günün gecesi yolculardan
ikisinde kolera ortaya çıktı ve bunlardan biri öldü. Arciduchessa Carlotta’nın
yolcularına uygulanan karantina on gün daha uzatıldı.
56
Bir diğer vaka ise
İmamoğlu Hanı’nın yanındaki bir evde ikamet eden bir Ermeni kadında ortaya
çıktı. 24 Haziran’da koleranın kurbanı olan bu kadın İzmir’de dördüncü kolera
51
Pollitzer, “Cholera Studies”, s. 444.
52
Sarıyıldız, a.g.e., s. 14.
53
S. Zennaro, Étude sur le choléra à l'occasion de l'épidémie de Constantinople en 1865, Constantinople:
Imprimerie de M. Castro, 1870, ss. 3-4.
54
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, IVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 67.
55
Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 21.
56
BOA, A. MKT. MHM, 337/33, 7 S. 1282 (12.07.1865).
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
100
salgını döneminde şehrin ilk kaybı olarak kayıtlara girdi.
57
25 Haziran’da
Arciduchessa Carlotta’da iki yeni kolera vakası daha ortaya çıktı. Daha sonra 26
Haziran’da Mısır’dan İzmir’e çok sayıda yolcu taşıyan bir başka buharlı daha
geldi. 27 Haziran’da Suriye açıklarından gelen Messgeries Imperiales Şirketi’nin
Indus vapusu, İzmir limanına demirledi. Bu gemilerin hiçbirinde kolera vakası
yoktu ve yolcular birkaç saatlik karantinadan sonra temiz pratika verilerek şehre
yayıldı. 29 Haziran-2 Temmuz arasında İzmir’de herhangi bir kolera vakası
ortaya çıkmadı. Ancak Arciduchessa Carlotta’nın karantinaya alınan
yolcularından ikisi daha koleradan dolayı hayatını kaybetti. Bu tarihten sonra
münferit kolera vakaları devam etti. 4 Temmuz’da hastalık Türkler, Yahudiler
ve Ermeniler arasında da görülmeye başlandı. 5 ve 6 Temmuz’da vakalar devam
etti. 16 Haziran-6 Temmuz’a kadar geçen 20 günlük sürede şehirde ve
karantinada 21 kolera vakası ortaya çıkış, bunlardan 18’i ölmüştü. Bunun
üzerine İzmir Sıhhiye İdaresi 6 Temmuz’da İzmir’de koleranın olduğunu
resmen ilan etti.
58
İzmir’de koleranın varlığının resmen ilan edilmesi halk arasında da
paniğe neden oldu. İzmir’in sakinleri yavaş yavaş şehri terk etme hazırlıklarına
başladı. Dr. Chasseaud’ya göre bu göç dalgasının başlamasında bazı doktorların
koleranın bulaşıcı olduğu şeklindeki beyanatları etkili olmuştu. Bundan dolayı
Dr. Lattry gibi hekimler, karantina tedbirlerinin yeterince alınmamasından
dolayı yetkilileri suçlayan yazılar neşretmişlerdi. Dr. Lattry, kolera hastalığının
inkübasyon süresinin 4-8 gün arasında değiştiğini belirterek karantina süresinin
etkisizliğine işaret etmişti. Ancak Dr. Lattry’nin bu iddiasına rağmen şehirdeki
başka hekimler ise “koleranın bulaşıcı bir hastalık olmadığını” iddia ediyorlardı.
İzmir’de hekimler arasında bu tartışmalar yaşanırken koleradan kaynaklı
ölümlere şahit olan halk ise şehirden ayrılmaya karar vermişti. Şehir dışına
doğru olan bu hareket şehirdeki bazı kalabalık mekânların boşalmasına hizmet
ettiği için müspet bir etki yaptı. Bu süreçte 7-10 Temmuz’daki vakalar Fasulye
Meydanı, Aya Dimitri ve Aya Katerine gibi mahallerde ortaya çıktı. Ancak bu
yerler İzmir’in halkının sefalet içinde olduğu mekânlar değildi. Bu süreçte 5
Temmuz’dan sonra hastalığın bulaşıcılığını “filiasyon” yöntemi ile takip etmek
de zorlaşmaya başladı. Tam bu dönemde kolera 11 Temmuz’da Yahudi
mahallesinde patlak verdi. Bu tarihte koleradan kaynaklı 14 ölüm oldu ki
bunların 11’i Yahudi’ydi. 12 Temmuz’da 14; 13 Temmuz’da 10 ölüm olayı oldu.
57
BOA, A. MKT. MHM, 336/98, 14 S. 1282 (9.07.1865).
58
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 68.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
101
Bu tarihlerde ölüm oranının neredeyse tamamı Yahudiler arasında
gerçekleşmişti. Bu da yukarıda da ifade edildiği gibi, Yahudi mahallelerinin
hijyen açısından kötü koşullara sahip olmasından ileri geliyordu. İzmir Sıhhiye
İdaresi’nin verilerine göre 14-20 Temmuz arasında koleradan kaynaklı günlük
ölüm oranları 12, 24, 20, 16, 36 ve 23’tü. Fransız hekim Chasneaud bu rakamların
gerçek verilerden uzak olduğu eleştirisini yaparken; İzmir’de hastaların ve
ölümlerin kaydına ilişkin düzensiz bir hizmetin olduğunu, rakamların sadece
görevli hekimlerin incelemeleri ile yapılan definlere ilişkin verilen tezkerelerden
ortaya çıktığını ifade etmekteydi. Dr. Chasseaud’ya göre ölümlerin sınırlı
sayılarda olduğu salgının ilk dönemlerinde bu sistem işe yararken kolera
kaynaklı ölümlerin arttığı dönemlerde bu sistemin işe yaramıyor ve ölüm
oranları eksik kaydediliyordu. Ayrıca bu rakamlara hastanelerde ölenler de
dâhil değildi.
59
Yahudiler arasında görülen bu yüksek ölüm oranları bu cemaat arasında
büyük bir paniğe neden oldu ve Yahudilerin büyük bir kısmı Pınarbaşı,
Birunabad, Sevdiköy ve Kemalapaşa’ya; hatta daha iç kısımlara doğru göç etti.
Önemli bir kısmı şehri terk etmesine rağmen Yahudilerdeki ölüm oranlarının
yüksekliği 20 Temmuz’dan sonra da devam etti. İmkân bulanlar kendilerini
şehir dışına atabildi; ancak hayvan kiralayarak eşyalarını götüremeyenler ise
eşyalarını sırtlarına alarak yola düştü. Yol boyunca Buca, Hacılar ve Birunabad
düzlüklerinde ağaçların altında kamp yapmak zorunda kaldılar. Ancak bu
kamp yerlerinde hayatını kaybedenlerin cesetleri gömülmeden ortada kaldı.
Zira mezarcılar da ölmüş, hahamlar ise cemaatlerini terk etmişti. Hastalığın
pençesindeki Yahudiler buralarda yiyecek ekmek dahi bulamıyordu. Impartial
Gazetesi’nin aktardığına göre gömülmeden kalanların ortaya koyduğu manzara
içler acısıydı. Buna göre; “bir hafta içinde 98 Yahudi yıkık dökük evlerde hastalıktan
yatmakta ve ölümlerini beklemekte idi. Bu 98 ölü ile ilgilenen kişi ise bir Müslüman,
Raşid Paşa oldu. Bunların defni Cuma akşamından ertesi günün gecesine kadar devam
etti. Bu esnada korkunç manzaralar ortaya çıkmıştı. Bazı cesetler çürümeye yüz
tutmuştu. Cesetler Yahudi mezarlığına yük hayvanları ile nakledildi”. Impartial
Gazetesi’ne göre definler sırasındaki bu hazin manzarayı “mezarların yanlarında
bulunan Yahudilerin duaları değil fenerlerin titrek ışığı aydınlatıyordu”.
60
İzmir Valisi Mehmed Raşid Paşa şehri terk eden ve kötü şartlar altında
barınmak zorunda olanlara yönelik olarak oldukça gerekli olan çadırları
59
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 68.
60
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 69.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
102
İstanbul’dan talep etti ve bu çadırların bir an önce İzmir’e gönderilmelerini
istedi.
61
Bu talep üzerine İstanbul’dan 200 çadır gönderildi. Kadifekale
sırtlarında kurulan bu çadırlara koşulları çok kötü olan şehrin Yahudi sakinleri
yerleştirildi.
62
25 Temmuz’dan itibaren Yahudiler kalabalık kamp yerlerini terk
etmeye başladılar. 25 Temmuz’dan itibaren boşaltılan hanlarda ölüm oranları
düşüş göstermeye başladı. 21 Temmuz-3 Ağustos arasındaki 14 günde İzmir’de
koleradan 474 kişi ölmüştü (217 Yahudi, 138 Rum, 77 Türk, 19 Ermeni, 25 Katolik
ve Protestan). 23 Temmuz’dan itibaren Yahudilerdeki ölüm oranları belirgin bir
şekilde azalmaya başladı. Ancak hastalığın yayılmasına uygun koşullar
oluşturan Rum mahalleler, Büyük Taverna, Aya Yorgi, Arap Han gibi mekânlar
hastalığın merkezleri haline geldi. Burada kalabalık ve sefil bir yaşam vardı.
Hastalık İzmir’de zirveyi 29, 30, 31 Temmuz ve 1 Ağustos’ta yaptı. Bu dört
günde İzmir’de koleradan 300’den fazla insan ölmüştü.
63
Bu ölüm oranları bu
kez Yahudiler arasında değil de Türkler ve Rumlar arasında en yüksek sayılarda
ortaya çıkmıştı. Salgının en çok etkili olduğu yerler sefaletin pençesinde olan,
kalabalık ve kötü koşullarda olan mahallelerdi. Salgın 4 Ağustos’tan itibaren
salınımlar yapmaya başladı. Resmi rakamlar ise ölüm oranlarının yükseldiğini
gösteriyordu. Ancak hastaları evlerinde ziyaret hekimlerden gelen bilgiler ise
hastalığın etkisini kayda değer bir biçimde yitirdiğini göstermekteydi. 4 Ağustos
ile 4 Eylül arasındaki 32 günde ise toplam ölüm sayısı 459 olmuştu (234 Rum, 80
Türk, 51 Yahudi, 23 Ermeni ve 69 Katolik ve Protestan). Bu süreçte 4 Ağustos’ta
görülen günlük olum oranı 38 iken bu sayı 4 Eylül’de 6’ya kadar gerilemişti.
64
Rakamlarda da görüldüğü gibi 4 Ağustos-4 Eylül arasında kolera en çok
Rumlardan kurbanlar almıştı. İkinci sırayı yine Yahudiler çekmekteydi. Ölüm
oranları 28 Ağustos’a kadar düzenli olarak azalma eğilimi gösterdi. Ancak bu
tarihte kolera yeniden yükselişe geçti. Bunun nedeni de Katolik ve Rum
mortakyasında hastalığın patlak vermesiydi.
65
Rum mortakyası şehrin en son
evine 100 metre mesafede idi. Hastalığın etkili olduğu dönemlerde şehirle
teması olmayan bu yer, salgın etkisini kaybetmesinden ve şehrin yeniden eski
hareketliliğine kavuştuktan sonra kolera buraya da sirayet etti. Katolik
mortakyası ise Rum mortakyasına göre daha geç hastalığın bulaştığı bir yer
61
BOA, A. MKT. MHM, 338/49, 28 S. 1282 (23.07.1865).
62
Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 25; BOA, A. MKT. MHM, 338/39, 26 S. 1282 (21.07.1865).
63
Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 25.
64
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 70.
65
Mortakya, iki katlı evler ve barakaların bir arada olduğu ve etrafları bir sur ile çevrili olan Katolik
ve Rum yerli ailelerin yaşadığı yerlere verilen isimdi. Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO,
XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 87.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
103
oldu. Burada ilk kolera vakası 9 Ağustos’ta oldu. 78 baraka ve odanın olduğu
Katolik mortakyasındaki 301 kişiden koleradan kaynaklı sadece 9 ölüm oldu.
Rum mortakyasında ise 600 nüfusluk bir kalabalıkta çok daha az vaka ortaya
çıkmıştı. Şehirde ise 5 Eylül’den 19 Eylül’e kadar münferit kolera vakaları
görülmeye devam etti. Ancak 19 Eylül-13 Ekim arasında hiç yeni vaka tespit
edilmedi. Ancak 15-26 Ekim arasında münferit vakalar görülmeye devam etti.
26 Ekim’den 10 Kasım’a kadar kolera yeniden bir yavaşlama evresine girdi. Bu
tarihten sonra da münferit şekilde şehirde görülmeye devam eden kolera son
kurbanını 5 Aralık’ta aldı. Bu tarihten sonra İzmir’de herhangi bir kolera vakası
ortaya çıkmadı.
66
4. Kolerayla Mücadelede İzmir’deki Faaliyetler
Şehirde ortaya çıkışı ve ilerleyişine dair kaynakların verdiği bilgiler
çerçevesinde yukarıda ortaya konulan kolera salgınına karşı İzmir’de yapılan
faaliyetlere ilişkin kaynaklarda oldukça detaylı bilgiler yer almaktadır. Bu
faaliyetlere ilişkin İzmir Fransız Hastanesi Hekimi Japhet’nin salgınla mücadele
için kurulan komisyonun faaliyetlerini anlattığı raporu oldukça ayrıntılı bilgiler
vermektedir.
67
Bu süreçte, her ne kadar bazı hekimler özellikle karantina süreleri
üzerinden yetkililerin gerekli tedbirleri almadığı yönünde eleştirilerde
bulunsalar da Vali Mehmed Raşid Paşa’nın Yahudi cemaati için yapmış olduğu
çalışmalarda da görüldüğü gibi, İzmir’de idareciler herhangi bir ayrım
olmaksızın koleraya karşı yoğun bir çabanın içinde olmuştu. Ancak İzmir gibi
Akdeniz’in önemli bir limanı olan şehrin bir an önce normal koşullara dönmesi
özellikle ticaret açısından önemli olduğu için İzmir’in kolerayla mücadelesi için
yapılan yardım faaliyetleri uluslararası bir nitelik kazandı.
İzmir’de kolera kaynaklı ilk ölümün 24 Haziran’da olmasına ve hastalığın
6 Temmuz’da İzmir’de olduğunun resmen ilan edilmesine rağmen kolerayla
mücadelede ilk ciddi adımlar 18 Temmuz’da atılmaya başlandı. Bu gecikmenin
İzmir’de koleranın şehirde varlığına dair gerek idareciler gerekse de hekimler
arasındaki uyumsuzluktan ileri geldiği söylenebilir. Hatta L’Impartial
örneğinde İzmir basını bile şehirdeki ilk vakaları üzerini örtmeye ve halkı
söylentilere karşı teskin etmeye çalışmaktaydı.
68
Elbette bu süreçte İzmir’i
salgınlara karşı koruyacak yeterlilikte bir kurum da söz konusu değildi. 1840
66
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 88.
67
Comité d'hygiène et de secours, Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne 1865.
68
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 67.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
104
yılında şehrin batısında Zeytinlik (Karataş) denilen yerde inşa edilen karantina
binası her ne kadar ilk dönemlerde iyi bir hizmet görse de
69
kısa sürede tamire
muhtaç hale gelmiş; bu tamir süreci ancak 1846’da bitirilebilmişti. Fakat iki yıl
sonraki yangın karantina binasını harap etmişti.
70
Daha sonra da tamiratlar
görmeye devam eden İzmir karantinası Türkler ve Ermenilerin yerleşim
alanının genişlemesi ile neredeyse şehirle birleşmiş bir haldeydi. Dahası yirmi
yıl önce ihtiyaçlara cevap veren karantina “İzmir gibi hızla gelişen” bir şehir için
çoktan yetersiz hale gelmişti. Bir müdür tarafından idare edilen karantinada
sürekli olarak bir hekim bulunmuyordu; salgın dönemlerinde karantinada hasta
olduğu zamanlarda görevli hekimler karantinayı ziyaret etmekteydiler. Bu
görevin Dr. Bory tarafından icra edildiğini belirten Dr. Chasseaud, İzmir’de
koleranın yayılması sürecinde “temiz pratikası olan ve güvertesinde hiçbir hastanın
olmadığı bir gemiye serbest pratika veren hekimlerin” sorumlu olmadığını ve bundan
dolayı hiç kimseyi suçlamanın doğru olmadığını ifade ederken doğrudan
karantina kurallarına yönelik bir eleştiri yapmaktaydı.
71
Bundan dolayı salgının
başlarında Vali Raşid Paşa, karantinada görev yapmak üzere İstanbul’dan bir
tahaffuzhane memuru, bir kâtip ve sekiz nefer gardiyan gibi görevlilerin
gönderilmesini talep etmişti.
72
Fransız hekim Dr. Chasseaud’nun da ifade ettiği gibi Mısır’dan gelen
gemilere beş günlük bir karantina uygulandığı, bu süreden seyahat süresinin de
çıkarıldığı ve İzmir’de gemilerin sadece birkaç saat karantina bekletildikleri bir
ortamda 11 günden fazla süren bir kuluçka dönemi olan koleranın şehirde
yayılmasını engelleyecek yetkisi veya gücü olmayan Karantina Hekimi Dr.
Bory’yi ve Vali Raşid Paşa’yı suçlamak yersizdi. Dr. Chasseaud’ya göre bu
karantina kuralları çerçevesinde İzmir’de yerel idarenin elindeki imkânlar ve
almış olduğu tedbirler İzmir’i korumada hiçbir tesir sahibi değildi. Bu
yetersizlik hastalığın ilerleyişi, etkisini arttırması ve hastalara yapılacak
yardımlarda da görülmüştü. Yine de İzmir’de alınan tedbirler kapsamında, Vali
Raşid Paşa, halk sağlığını takip etmek ve alınacak olan tedbirlere yönelik olarak
mümkün olduğunca günlük istatistik sistemi kurmaya çalıştı. Aynı şekilde vali,
meyve ve sebze satışı gibi halk sağlığını ve hijyeni muhafaza açısından İzmir’de
elinden gelen tüm çabaları gösterdi.
73
Salgının etkili olmaya başladığı ilk
69
Panzac, a.g.e., s. 228.
70
Böke, “a.g.m.”, ss. 140-142.
71
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 88-89.
72
BOA, A. MKT. MHM, 336/99, 14 S. 1282 (14.07.1865).
73
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 89.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
105
günlerde kolerayla mücadelede gerekli olacak yeterli hekim ve gardiyan
gönderilmesi için merkeze talepler iletti.
74
Vali Raşid Paşa’nın bu süreçteki en önemli faaliyetlerinden birisi kolerayla
mücadelede şehirdeki her kesimin desteğini sağlamaya yönelik çabasıydı. Vali,
daha etkin tedbirler almak için şehirdeki konsolosluk birimlerine, şehirdeki
değişik milletlere ve cemaatlere ait olan hastanelerin hekimlerine çağrı yaptı.
Valinin çağrısı üzerine 18 Temmuz’da valilikte, valinin başkanlığında
konsoloslar ve hekimlerden müteşekkil bir komisyon oluşturuldu.
75
Bu
komisyonun çalışmalarını, Dr. Japhet’nin hazırladığı rapordan ve Dr.
Chasseaud’nun incelemelerinden takip etmek mümkündür.
Elindeki sınırlı imkânlar dolayısıyla, amaçladığı yardım faaliyetlerini
yapamayacağını anlayan komisyon, Osmanlı Bankası’nın İzmir Şubesi Müdür
Yardımcısı Barker’ı üye olarak kabul etti. Aynı şekilde şehirdeki Rum
metropoliti Nicolas Calligaki, şehirdeki Müslümanlardan Osman Efendi ve
Halim Ağa, Ermeni cemaatinden Spartali ve Seyasli, Yahudi cemaatinden ise
Babai ve Sidi komisyona davet edildiler. Bu şekilde komisyonda bir görev
dağılımı yapıldı. Komisyon 18 Temmuz tarihli toplantısında kuruluş amacını şu
şekilde açıkladı: “Halk sağlığını tehlikeye sokacak unsurları gözetlemek, salgın
hastalığın ilerleyişini durdurmak için en makul hijyen tedbirlerine almak, kolera
hastalarına yardım etmek, millet veya din ayrımı yapmaksızın sefaletin pençesinde
olanlara yardım etmek”. Sıhhiye ve Yardım Komisyonu (Comité d’hygiène et de
secours) adı verilen bu komisyon toplantılarını her bir konsoloslukta haftada iki
defa yapmak üzere karar aldı. Başkanlıklarını İngiliz ve Fransız
konsolosluklarının dönüşümlü olarak yapmasına karar verilen bu komisyon
ihtiyaç halinde daha alt komisyonlar tesis edebilecekti. Bu çerçevede
oluşturulan Hıfzıssıhha Tedbirleri Danışma Komisyonu (Comité consultatif pour
les mesures d’hygiène publique) adlı alt komisyonun idaresi İzmir Valisi Mehmed
Raşid Paşa’nın uhdesine verildi. Vali özellikle hijyen tedbirlerinin alınması ile
74
BOA, A. MKT. MHM, 337/33, 7 S. 1282 (12.07.1865).
75
Bu komisyonun diplomatik temsilcileri: Avusturya Başkonsolosu Baum; Belçika Başkonsolosu
Egremont; Fransa Başkonsolosu Comte Bentivoglio; İngiltere Konsolosu Cumberbatch; Amerikan
Konsolosu Griffith; Yunan Konsolosu Palamides; Hollanda ve İsveç Konsolosu Van Lennep; İtalya
Konsolosu Berio; Prusya Konsolosu Baron Bulow; Rusya Konsolosu Mostras, Hansa Şehirleri’nin
konsolosu ve Osmanlı Bankası’nın müdürü La Fontaine. Komisyondaki hekimler: İzmir Eyaleti
Hekimi Dr. Borg; İzmir Fransız Hastanesi Hekimi Dr. Japhet; İzmir Garnizonu ve Türk Hastanesi
hekimi Mustafa Bey; St. Antoine Katolik Hastanesi hekimi Dr. Chasseaud; Ermeni Hastanesi
hekimi Dr. Kalliga; İngiliz Hastanesi hekimi Mac Craith; Rum hastanesi hekimi Dr. A Masgana; St.
Roch Lazaretto ve Hastanesi ile Hollanda Hastanesi hekimi Dr. Von Eichstorf. Comité d'hygiène et
de secours, Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne 1865, s. 2-3.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
106
ilgilendi. Bunun yanında kampanyalar vasıtasıyla toplanan yardımları dağıtma
yetkisi de valiye verildi. Bu yardım çağrıları, kriz döneminde olsa da İzmir’de
karşılıksız kalmadı. Bu sayede toplanan para, öncelikle halka yönelik yardım
faaliyetlerini organize etmede kullanıldı.
76
Kolerayla mücadelede kişisel hijyen önemli olduğu için Hıfzıssıhha
Komisyonu, Comité d’hygiène et de secours öncelikli olarak “normal zamanlarda
kişisel hijyeni dikkate almayıp salgın dönemlerinde bununla meşgul olmaya çalışan”
77
İzmir sakinlerine yönelik tedbirle almaya çalıştı. Özellikle halk sağlığını
iyileştirmek amacı taşıyan bu faaliyetler kapsamında sıhhi talimatlar hazırlandı.
Birkaç dile çevrilerek şehrin pek çok sokağına asılan bu talimatlar; hanelerin ve
çevrelerindeki sıhhi koşullarının iyileştirilmesi, halkın yeme alışkanlığı (rejim),
bazı aşırılıklara karşın halkı muhafaza etmek, hastalığın sindirim sistemi ile ilgili
olarak ilk belirtileri ortaya çıktığı zaman tedavi edilmesi gerektiğini ikaz etmek,
kolera salgının ortaya çıkması ile ilgili belirtiler ve hastalığın ortaya çıkmasından
hekimlerin gelmesine kadar alınacak ilk tedbirler ile ilgili bilgiler içermekteydi.
78
Aynı şekilde komisyon, yerel otoritelerden halkın tükettiği gıdaların cinsi ve
kalitesi hakkında sıkı bir kontrol yapmasını talep etti, pazarlardan hastalık için
zararlı olduğu bilinen ve bu mevsimde pazara çıkan meyvelerin çıkarılmasını
istedi. Bunun yanında komisyon, valinin uhdesine verilen Hıfzıssıhha
Komisyonu vasıtasıyla salgın süresi boyunca bazı hanları dezenfekte etmeye,
kamuya açık yolların temizlemeye, lağımların kapatılmasına ve çer-çöplerin
toplanmasına çalıştı. Bu çerçevede Vali Mehmed Raşid Paşa çalışmalara nezaret
etmek üzere hükümet mühendisini ve zaptiyeleri görevlendirdi. Ayrıca 30.000
kuruş para tahsis etti. Bu sayede bu alt komisyon gerek toplanan yardımlar
gerekse de hükümetin desteği ile sıhhi koşulları kötü olan mahallelerde ve
çöplerin toplatılması ve açık lağımların kapatılması sağladı.
79
Bu tedbirler
kapsamında sindirimi zor olan pastaların ve kötü kalite balıkların satışı da
yasaklandı; fırıncıların ise ekmekleri daha iyi pişirmeleri istendi. Mezbahanelere
getirilen hayvanların ve satışa çıkan etlerin günlük kontrolleri yapıldı.
Köylerden şehirdeki lokantalara getirilen gıdalar sıkı bir denetime tabi tutuldu.
Bu tedbirler salgının etkili olduğu süre boyunca alınmaya devam etti.
80
76
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, s. 5.
77
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, s. 5.
78
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 90.
79
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, ss. 6-7.
80
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 106.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
107
Ölüm oranlarında da görüldüğü gibi kolera salgının merkezi Yahudi
Mahallesi olduğu için hastalık İzmir’de en çok Yahudileri etkilemişti. Bundan
dolayı komisyon burada görevlendirdiği hekimler ile koleralılara yardım
etmeye çalıştı. Ayrıca büyük bir sefalet içinde olan bu cemaate yönelik yapılacak
en önemli hizmetin, insanların tarif edilemeyecek derecede kötü koşullar altında
yaşadığı hanları boşaltmak olduğuna karar verdi. Vali Mehmed Raşid Paşa’nın
İstanbul’dan talep ettiği çadırlar komisyonun çalışmaları kapsamında Yahudiler
için belirlenen kamp yerleri için kullanıldı. Bunun yanında, valinin insiyatifi ile
barakalar kuruldu ve buralarda düzenli bir sağlık hizmeti sağlandı. Halka
günlük bir tayınat verilmeye başlandı. Bu tedbirler ve iyileşen koşullar
sayesinde kolera etkisini yitirmeye başladı. Aynı şekilde kolera Yahudi
Mahallesi’nde de seyrekleşen kalabalıklar nedeniyle hastalık etkisini azaltmaya
başladı. Ne var ki salgın diğer mahallelere yayılmayı kesmedi. Salgın şehrin,
Türklerle meskûn ve valinin de ikamet ettiği tarafında şiddetli oldu. Aya
Katerina, Aya Yorgi, Aya Dimitri gibi kalabalık ve havasız Rum mahallelerinde
kolera birkaç gün içinde burada feci bir etki yaptı. Bu mahallerin sakinleri
yapabildikleri oranda her tarafa yayıldılar. Bunlara yiyecek, ilaç ve tıbbi yardım
sağlandı. Komisyon sadece şehir içindeki mağdurlar ile değil İzmir’in yakın
köylerindeki muhtaç sakinler ile de ilgilendi. Buca, Sevdiköy ve Bornova
taraflarından yapılan yardım çağrıları da cevapsız bırakılmadı ve buralarda da
kurulan küçük yardım komisyonları ile salgınla mücadeleye çalışıldı. Hastalığın
gerileme evresine girdiği 20 Ağustos’tan sonra ise yine komisyon-yerel idarenin
işbirliği bu kez hastalığın tekrar ortaya çıkmasını engelleyecek tedbirler ile
ilgilenmeye başladı. Bu çerçevede komisyon, yerel idarenin gıda denetimini
sürdürmesini, han ve evler gibi terk edilmiş yerleri dezenfekte edilmesini, kamu
yollarında bakım yapmasını talep etti.
81
Ayrıca Rum ruhani yetkilileri ile
görüşerek Ağustos ayına denk gelen Büyük Perhiz’in oluşturabileceği sıhhi
tehlikeler nedeniyle uyardı. Bunun yanında kadın erkek çoluk çocuk, çok sayıda
insanın bir araya gelmesine neden olacak incir toplama işi için geçici bazı
düzenlemeler yapılmasını tavsiye etti.
82
Salgın dönemlerinde şehirlerin hijyen koşullarını etkileyen en önemli
unsurlardan biri de şehir içindeki mezarlıklardı. Zira İzmir’de mezarlıklar halk
sağlığı için önemli bir sorundu. Türklerin ve Yahudilerin ayrı ve şehir dışında
mezarlıkları varken İzmir’in Rum, Ermeni ve Avrupalı sakinlerinin ayrı
81
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 104.
82
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, ss. 7-8.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
108
mezarlıkları olmayıp, bunların ölülerinin, üst üste, kendi kiliselerinin
avlularına, hatta bazen özellikle salgın dönemlerinde hastane bahçelerine
gömülmeleri yoluna gidilmekteydi.
83
Bu bağlamda kolera ile mücadelede ele
alınması gereken sorunlardan biri de salgın döneminde daha da kötüleşen
mezarlıkların bu durumuydu. Şehrin ortasında, en kalabalık ve en az havadar
mahallelerinde yer alan mezarlıklarda az bir derinlikte defnedilen, toplu olarak
gömülen ve üzeri taşla kapatılan mezarlar sadece salgın zamanlarında değil
sıradan dönemlerde de sağlığa zararlı bir hale geliyordu. Bu mezarlıkların
dezenfekte edilmesi, klorlanması ve temizlenmesi mezarlıkların bağlı olduğu
kilise yetkililerine tavsiye edildi. Ancak bu tür tedbirler yetersiz olduğu için
mezarlıkların şehir dışına nakledilmeleri ile ilgili bir alt komisyon
görevlendirildi. Bu komisyon, validen de destek aldı. Şehir içinde definler
yasaklandı. Rum cemaati şehir dışında geniş bir arazi satın aldı. Katolik, Ermeni
ve Protestanlar da kendi mezarlıklarına sahip oldular. Bu sayede İzmir’deki her
bir cemaat şehir dışında mezarlık alanları edindi.
84
Ancak yine de, halkın
önyargıları ve ruhani yetkililerin yavaşlığı nedeniyle süreç istenildiği gibi
yürütülemedi. Şehrin Yahudi sakinleri, yüksek ölümler nedeniyle
mezarlıklarının yetersiz kaldığını belirterek mezarlık yakınlarındaki arazinin de
kendilerine bırakılmasını talep etmişti.
85
Bunun gibi, salgın sonrası dönemde de
şehir içinde definler yapılmaya devam etti.
86
Sadece Rumlar, salgın sürecinde
ölülerini şehre bir saat mesafede olan St. Elie’ye götürdüler. Zayıf da olsa şehir
içindeki bazı mezarlıklar sönmemiş kireç ile dezenfekte edildi.
87
İzmir’de kolerayla mücadelede validen şehirdeki konsoloslara kadar
uzanan işbirliği kısa sürede beklenen neticeyi vermeye başlamıştı. Bu süreçte
özellikle konsolosların Avrupalılar nezdindeki yardım çağrıları önemli bir
karşılık buldu. Bu çerçevede İzmir’deki tüm konsoloslukların bağışlarının
yanında İtalyan Mason Locası, Kasaba Demiryolu İdaresi çalışanları ve Yahudi
Komitesi de yardım faaliyetlerine nakdi olarak katkı yaptı. Aynı şekilde bir yıl
önce Çerkes göçmenler için toplanan paradan kalan meblağ da bu yardımlara
ilave edilince İzmir’de 186.833 kuruş para toplandı. Osmanlı Bankası’nın İzmir
83
Rauf Beyru, 19. Yüzyıl’da İzmir’de Sağlık Sorunları ve Yaşam, İBB Kültür Yayınları, İzmir 2005, s.
271.
84
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne 1865, s. 9.
85
BOA, MVL, 712/13, 17 Ra 1282 (10. 08. 1865).
86
Erkan Serçe, “İzmir Belediyesi ve Kamu Sağlığı”, İzmir’in Sağlık Tarihi Kongresi 1-3 Aralık 2005,
Bildiriler, Ed. Eren Akçiçek - Onur Kınlı, Ege Ün. Tıp Fak. ve İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi
Yayınları, İzmir 2009, s. 253.
87
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 90.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
109
şubesi, Londra’daki acentenin yardımına da başvurdu ve bu sayede Londra’dan
önemli bir bağış yapıldı. Liverpool halkının da katıldığı bu yardım çağrıları
sayesinde 299.803 kuruş toplandı. İzmir’de toplanan meblağ ile toplamda
yardım faaliyetleri kapsamında komisyonun beklemediği kadar yüksek bir
meblağ, 486.636 kuruş ortaya çıktı.
88
Yardım için toplanan paranın yüksek olması İzmir’de salgından mağdur
olan tüm cemaatlere eşit miktarda yardım faaliyetlerinde bulunulmasına fırsat
verdi. Ancak bu yardımları dağıtmanın İzmir gibi değişik cemaatlere ev
sahipliği yapan bir şehirde bazı zorluklar ortaya çıkaracağı nedeniyle kolera
mağdurları ve ailelerine yapılacak yardımları dağıtma sürecinde cemaat
temsilcilerinin aracılığına başvuruldu. Yardım için toplanan meblağ öncelikle
koleranın pençesinde olanlara ve sefalet içinde olan muhtaçlara harcandı. Bu
meblağ içinden 6.980 kuruş koleralıların tedavileri için Soeurs de la Providence,
Les Soeurs de l’hopital Français ve İzmir şehir eczacısı Bay Fabrizzi tarafından
kullanıldı. Bunun yanında komisyonun görevlendirdiği hekimler haftada 200
kuruş olmak üzere toplamda 13.900 kuruşu ziyaret ettiği, salgının kırıp geçirdiği
ve sefil koşullarda yaşayanlara dağıttı. İkinci kategoride yapılan yardımlar daha
geniş bir kesime ulaştırıldı. Komisyon, görevlendirdiği bir alt komisyon
vasıtasıyla tahsis ettiği 89.328 kuruş ile şehrin önemli merkezlerinde salgının
etkili olduğu elli gün boyunca muhtaçlara 207.984 porsiyon ekmek, etli çorba,
pirinç ve sebze dağıttı. İngiliz ve Fransız konsolosları bile bu faaliyetlerine
iştirak ederek kendi elleriyle halka yardım dağıtmışlardı. Bu alt komisyon
salgının ilk günlerinden itibaren Fasulye Meydanı’nda yerleşerek ihtiyaçlı
durumda olanlara ekmek ve çorba dağıttı. Vali Mehmed Raşid Paşa da
muhtaçlara verilmek üzere her gün buraya 100 okka ekmek gönderdi.
89
İzmir’de yapılan yardımlar sadece şehir içi ile sınırlı değildi. Pek çok
İzmir sakininin koleranın etkisi ile sığındığı yakın köylerde de halkın yardıma
ihtiyacı olmuştu. Bu yığılma ile önceden kalabalık olan dar evler daha fazla
sakini ağırlamak zorunda kalmıştı. Komisyon, kontrolsüz bir şekilde
yığılmaların önüne geçmek için köylere doğru olan göçlerin önüne geçmeye
çalıştı. Ancak salgın bu köylerdeki yerli ahali arasında da yayılmaya başlayınca
köylere sığınanlar ile yerli ahaliyi birbirinde ayıracak bir yol bulundu ve
köylerin girişinde bahçesi olan geniş ve havadar bir mahaller evlerinden
88
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne, 1865, s. 10.
89
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne, 1865, s. 12; GMO, XIVme Année, No.
6,Septembre 1870, s. 104; Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 24.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
110
uzaklaşanlar için tahsis edildi. Buralarda ikamet edenlerin masrafları da
komisyonun topladığı yardımlar ile karşılandı.
90
Komisyon bu yerlere yönelik
olarak ayni değil de nakdi yardımlar yapma yolunu seçti ve bu yardımların
ulaştırılmasında yine cemaat temsilcilerinin yardımına başvuruldu.
Komisyonun görevlileri Buca ahalisine 2.800 kuruş verdi; Bornova ve
Sevdiköy’de oluşturulan komisyona ise 32.880 kuruş yardım yapıldı. Bu
meblağın 25.600 kuruşu Bornova, Hacılar, Narlıköy, Pınarbaşı köylerine; 7.280
kuruşu ise Sevdiköy’deki muhtaçlara ayni ve nakdi yardım olarak dağıtıldı. Bu
yardımların önemli bir kısmı yine İzmir’i terk ederek bu köylere sığınan muhtaç
durumda olanlara yönelik olarak gerçekleşti. Toplamda 280.833 kuruş yardım
dağıtıldı. Bu faaliyetler kapsamında en büyük yardım 89.600 kuruş ile Rumlara
ve Katoliklere yapıldı. Salgının en çok etkilediği İzmir’in Yahudi sakinlerine
64.913; Ermenilere ise 14.400 kuruş yardım yapıldı.
91
İzmir’in Müslüman sakinlerine yönelik yardım faaliyetlerini organize
etmek üzere Vali Mehmed Raşid Paşa’nın çabaları ile Müslümanlardan
müteşekkil bir komisyon kuruldu. Bu komisyon Vali Muavini Necip Bey,
Zaptiye Müdürü Yasin Ağa, Halim Ağa, Mehmed Efendi, Osman Efendi, Hacı
Hasan Efendi’den oluşuyordu. Komisyonda görevli hekimler ise Mustafa Bey,
Dr. Bory, Dr. Hadjes, Dr. Fabrizzi ve iki sivil hekimdi. Bu komisyon ihtiyaç
sahibi olan Müslümanlara ayni ve nakdi yardım ile sağlık hizmeti sağladı. Dr.
Chasseaud’ya göre, Avrupalılardan oluşan komisyonun Türkler arasında
kimlerin ihtiyaçlı olduğuna dair tam bilgisinin olmamasından dolayı bu
komisyonun kurulması Müslümanlara yapılacak yardımlar açısında oldukça
gerekliydi.
92
Bu komisyon vasıtası ile şehrin Müslüman sakinlerinden 3.200
kişiye, kişi başı 20’şer kuruştan 60.400 kuruş yardım yapılmıştı.
93
Salgınla mücadele sürecinden bahseden hekimler bu süreçte İzmir’de
Vali Mehmed Raşid Paşa’nın gösterdiği çabadan takdirle bahsedilmektedir. Dr.
Cricca’ya göre Avrupa’daki önemli şehirlere kıyasla çok daha mütevazi
imkanlara sahip olan vali, takdire şayan bir kriz yönetimi ortaya koyarak
koleranın etkili olduğu iki ay boyunca şehirde hiçbir karışıklığın ortaya
çıkmasına, hatta hırsızlık olaylarının bile vuku bulmasına engel olmuştu.
94
Dr.
Chaseeaud’ya göre ise vali, kolera mağdurlarına yönelik yakın bir ilgi
90
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6, Septembre 1870, s. 106.
91
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne, 1865, s. 13-14.
92
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6, Septembre 1870, s. 90.
93
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne 1865, s. 14.
94
Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 24.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
111
göstermişti. Salgının başlangıcından itibaren emrindeki çalışanları teşvik etmek
ve cesaretlendirmek için Rum hastanesini ve mortakyasını bizzat ziyaret etmişti.
Aynı şekilde beraberindeki hekimler ile Yahudi mahallelerini ziyaret ederek
koleranın kurbanlarına maddi yardımlar yapmış ve Yahudi cemaatini teselli
etmeye çalışmıştı. Bunun yanında Mehmed Raşid Paşa, özellikle evlerini ve iş
yerlerini terk eden şehrin Frenk sakinlerine ait olan yerlere yönelik olarak
şehirde bir takım “sârık ve eşkıya güruhu”nun ortaya çıktığını ve bunlarla
mücadele edebilmek ve şehirde asayişi sağlamak üzere İstanbul’dan zaptiye
askeri talebinde bulunmuştu.
95
Valinin çabaları sayesinde Büyük Kışla’da gece-
gündüz açık bir yardım bürosu kuruldu ve başına İzmir Askeri ve Sivil
Hastanesi Hekimi Mustafa Bey getirildi. Hiçbir ayrım olmaksızın tüm İzmir
halkına açık olan bu büroda muhtaçlara bedava ilaç dağıtıldı. Bunun yanında,
yukarıda da ifade edildiği gibi, şehirdeki kalabalık mahallerin boşaltılması ve
şehir dışında çadırlar kurulması ve barakaların inşa edilmesi toplanan
yardımlar kadar valinin bu süreçte gösterdiği itina sayesinde mümkün
olabilmişti. Bu çerçevede İzmir yakınlarındaki köylerdeki muhtaçlara nakdi
yardım yapıldığı gibi kolera hastalarını şehre nakletmeye hizmet edecek bir
ambulans hizmeti tesis edildi. İzmir Askeri ve Sivil Hastanesi Hekimi Mustafa
Bey ve Garnizon komutanı Mehmed Bey askeri birlikleri koleradan korumak
için vali Mehmed Raşid Paşa ile koordineli hareket ederek askeri birlikleri
koleraya karşı korumayı başardı. Bu bağlamda alınan tedbirler çerçevesinde
kışlaların dışarıyla bağlantısı kesildi. Askerleri bitap düşürecek eğitimleri
azaltıldı, askerlerin yıkanmalarını, salatalık ve yeşil sebze yemelerini yasakladı
ve son olarak da kışlalarda hijyen tedbirlerine riayet edildi.
96
Bu tedbirler
sayesinde aynı dönemde İstanbul’da etkili olan kolera bahriye ve kara
askerlerinin ikamet ettiği kışla ve hastanelerde büyük bir can kaybına neden
olurken İzmir garnizonundaki askerler arasında çok az koleradan ölüm olayı
oldu. Dr. Chasseaud’nun verdiği bilgilere göre 600 kişinin kalabalık bir şekilde
bulunduğu İzmir’deki kışlalarda 70 kolera vakasından sadece 20’si ölümle
sonuçlanmıştı ve bu da Dr. Mustafa Bey’in başarısıydı.
97
95
BOA, A. MKT. MHM, 339/16, 8 Ra 1282 (1. 08. 1865).
96
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6,Septembre 1870, s. 90.
97
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6, Septembre 1870, s. 112.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
112
5. Salgının İzmir’e Etkisi
İzmir’i dördüncü kez ziyaret eden koleranın şehre olan etkilerine dair
yukarıda kullanmış olduğumuz kaynaklar üzerinden yine önemli bilgilere
ulaşmak mümkündür. Ancak salgının etkisini göstermek için öncelikle, Dr.
Chasseaud’nun yaptığı gibi İzmir’deki önceki kolera salgınların yaptığı tahribat
ekseninde kısa bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Şehirde ilk defa
1831’de görülen ve yedi ay kadar etkili olan kolera Dr. Burguieres’nin
tahminlerine göre 6.000-7.000 arasında bir kayba neden olmuştu. Beş ay kadar
etkili olan ikinci salgın döneminde, yani 1848 salgınında ise 2.000’e yakın bir
kayıp söz konusuydu. Kırım Savaşı sırasında görülen kayıplar ise ilk iki salgına
göre oldukça düşüktü. İzmir’de salgının görüldüğü altı aya yakın bir zaman
zarfında sadece 172 can kaybı olmuştu. Bu bakımdan 1865’te görülen salgının
daha önceki salgınlardan belirgin farkları olduğu söylenebilir. Asıl etkisini
Temmuz-Ağustos aylarında gösteren kolera aşağıda detayları görüleceği üzere
yine 2.000 civarında bir kayba neden oldu. Bu itibarla bu salgının 1848 salgınına
benzediği söylenebilir; ancak bu kaybın sadece iki aylık bir sürede ortaya
çıkması itibarıyla bu son salgının daha akut bir salgın olduğunu belirtmek
gerekmektedir.
Daha önceki salgınlarda veya imparatorluğun başkenti İstanbul’da da
görüldüğü gibi hastalığın bu şekilde kısa sürede hızla yayılmasında öncelikle
yetersiz koruyucu sağlık uygulamaları gelmekteydi. İzmir elbette daha önceki
salgınlara kıyasla bu salgın döneminde kolera hakkında yeterince tecrübe
kazanmıştı; ancak kaynakların da ifade ettiği gibi şehri koruyacak tedbirler yine
de yeterli değildi. Özellikle hastalığı İskenderiye’den getiren gemilere karşı
uygulanan karantina süresinde görüldüğü gibi karantina İzmir’i korumada
hiçbir işe yaramadı; tersine hastalığı İzmir’e taşıyan bir araç halini almıştı. Bu
nedenle kolerayı inceleyen hekimler Osmanlı Devleti’nin uygulamış olduğu
karantina uygulamalarının yetersizliğine dair pek çok eleştiri yapmışlardı.
Kolera imparatorluğun diğer önemli merkezlerinde de görüldüğü gibi
kalabalık yaşamların olduğu yerlerde daha fazla bir tahribat yapmaktaydı. Bu
çerçevede her dönem deniz yolu ile gelen bulaşıcı hastalıklara karşı savunmasız
olan İzmir’e 19. yüzyılda musallat olan koleranın şehirde hızla yayılmasını
sağlayan araçlar ise öncelikle İzmir’deki yaşam koşulları, sosyal münasebetler;
salgın korkusu ile evlerini terk edenlerin başka bir yere göç etmeleri; evlerde,
hanlarda kötü koşullar altındaki kalabalık yaşam ve şehirdeki yetersiz hijyen
koşullarıydı. Salgınla mücadelede tesis edilen komisyonların çalışmalarında da
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
113
görüldüğü gibi İzmir’deki en yoğun faaliyetler yetersiz altyapıya sahip olan
mahallelerin hijyen koşullarını iyileştirmek için yapılmıştı. Elbette diyet de
hastalığın etkisini arttıran unsurlardandı. Koleranın etkili olduğu temmuz-
ağustos aylarında halkın değişen gıda tercihleri kolera gibi bir hastalığın etkisini
daha da arttırmasına neden olmaktaydı. Bu durum İzmir’de de 1865 salgını
döneminde de görülmüştü. Bundan dolayı değişik dillere çevrilerek yayınlanan
talimatlar vasıtasıyla hastalığın etkisini arttıran sebze-meyve vb. türü gıdaların
tüketiminin önüne geçilmeye çalışılmıştı. Bunların yanında, sefalet, yetersiz
beslenme, kalabalık yaşam gibi etkenlerin yanında İzmir’deki cemaatlerin farklı
yaşam koşulları da koleranın etkisini arttıran unsurlar arasındaydı.
Hastalığın İzmir’e olan etkisini tam olarak gösterecek olan kriter şüphesiz
neden olduğu ölümlerdi. Ancak öncelikle ifade etmek gerekir ki İzmir’de bu
dönemdeki kayıplara ilişkin kesin bir veri söz konusu değildir. Kolerayı
inceleyen hekimlerin de ifade ettiği gibi bu rakamların sadece görevli hekimlerin
vermiş olduğu tezkerelerden ortaya çıkması, bunun dışında kalan kolera
kurbanlarını içermemesinden dolayı İzmir’deki hekimler bu sayının gerçeğin
epey altında olduğunu belirtmekteydiler. Bu çerçevede ilk olarak İzmir Sıhhiye
İdaresi’nin verileri üzerinden gitmek gerekirse; bu verilere göre salgında
hayatını kaybedenlerin sayısı 1.172’ydi.
98
Bunun cemaatlere dağlımı ise şu
şekildeydi:
98
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, No. 6, Septembre 1870, s. 112.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
114
Bu rakamların düşüklüğü üzerinde duran Fransız hekim Chasneaud’ya
göre Ermenilerden koleradan gerçek ölüm oranı 49’dan 101’e çıkarılmalıydı.
Müslümanlarda ise askeri ve sivil hastanelerde ölenler bu rakama ilave edildiği
zaman sayı 500 civarına kadar çıkmaktaydı. Rumlarda ise değişik kiliselerde
yapılan araştırmalar bu rakamı 460’a kadar çıkmakta; bu rakama Rum
hastanelerinde ölenler de ilave edildiği zaman sayı 607’ye yükselmekteydi.
Yahudilerde ise gerçek rakam 550 civarındaydı. Şehirdeki Katolik ve Protestan
sakinlerden ise ölenler 175’e yakındı. Bu yeni rakamlara göre Chasseaud
İzmir’de koleranın 1.950 civarında bir ölüme neden olduğunu hesaplamaktaydı.
Bu ölümlerin İzmir’deki değişik cemaatlere göre oranlarını da veren Chasseaud,
salgın nedeniyle İzmir’i terk eden yaklaşık 40.000 kişiyi çıkardıktan sonra geride
kalan şehrin 88.000 (28.000 Rum; 42.000 Türk; 5.000 Yahudi; 5.000 Ermeni ve
8.000 Katolik ve Protestan) sakini içinde salgının Türkler arasında ‰ 11,5;
Ermeniler arasında ‰20; Rumlar arasında ‰21,5; Katolik ve Protestanlar
arasında ‰ 22 ve Yahudiler arasında ‰ 110 oranında bir ölüme neden
olduğunu hesaplamıştır. Diğer bir hesaplamaya göre tüm şehir nüfusunda
Rumlar; 429; 37%
Yahudiler; 413;
35%
Türkler; 170; 15%
Katolik ve
Protestanlar; 111;
9%
Ermeniler; 49; 4%
İzmir'de Koleradan Ölümlerin Cemaatlere Dağılımı
Rumlar
Yahudiler
Türkler
Katolik ve Protestanlar
Ermeniler
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
115
kolera ‰ 22 oranında bir can kaybına neden olmuştu. Bu oran İzmir civarındaki
köylerde ‰5’e kadar düşmekteydi.
99
Dr. Chasseaud’nun bu rakamı 1.950’ye kadar çıkarmasına karşın Dr.
Cricca’ya göre İzmir’deki kayıplar 2.200 civarındaydı (800 Yahudi, 700 Rum, 520
Türk, 100 Katolik, 60 Ermeni ve 20 Protestan). Aynı şekilde, şehirde kalan nüfusa
oranladığı zaman ölüm oranını ‰ 22 olarak hesaplayan Dr. Cricca salgının
neden bu denli ekili olduğu konusunda da öncelikle diyet meselesini ele alarak
bölge halkının mütevazi yaşam koşulları çerçevesinde genellikle meyve ve sebze
ağırlıklı beslenme alışkanlığının önemli olduğunu; ancak cemaatler arasında
görülen ölüm oranlarındaki farklılığın geleneklerden ve dini pratiklerin ileri
geldiğini ifade etmekteydi. Buna göre Dr. Cricca, İzmir’de en çok Yahudilerin,
onların arkasından Hıristiyan ve Müslümanlar arasında görülen ölümlerin
“ondan en çok korkanlarda” daha fazla etkili olduğu sonucuna varmaktaydı.
100
İzmir’de hastalık döneminde tutulan kayıtlar bu ölümlerin yaklaşık
olarak dörtte birlik bir kısmının şehirdeki hastanelerde vuku bulduğunu
göstermektedir. Buna göre İzmir’de Rum Hastanesi, Sivil ve Askeri Türk
Hastanesi, St. Antoine Hastanesi, Fransız Hastanesi, St. Roch Hastanesi, Ermeni
ve İngiliz hastanelerinde 721 kolera vakası görülmüş ve bunların 440’ı ölümle
sonuçlanmıştı.
101
Aşağıdaki tablo ve grafik koleranın İzmir’deki seyrini
göstermektedir.
16 Haziran-6 Eylül Arasında İzmir’deki Kolera Kaynaklı Ölümler
99
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 7-8, Octobre et Novembre 1870,
ss. 113-114.
100
Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 26.
101
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 7-8, Octobre et Novembre 1870,
s. 113.
Tarih
Ölümler
Tarih
Ölümler
Tarih
Ölümler
16 Haziran
1
22 Temmuz
54
14 Ağustos
37
19 “
1
23 “
43
15 “
38
25 “
1
24 “
58
16 “
40
28 “
1
25 “
52
17 “
23
3 Temmuz
1
26 “
38
18 “
13
4 “
2
27 “
31
19 “
21
5 “
3
28 “
39
20 “
21
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
116
Bu verilere göre salgın İzmir’de yükselme ve gerileme evresi olarak iki ana
evre ortaya çıkarmıştı. Haziran’dan başlayan münferit ölümler 30 Temmuz’a
kadar artış eğimimi göstermiş, bu dönemden sonra gerileme evresinde bildirilen
ölüm oranları düzenli olarak azalmaya başlamıştı.
Yukarıda da görüldüğü gibi, İzmir’de ilk kolera vakaları ile hastalığın
İzmir’de olduğunun resmi makamlar tarafından açıklanması arasındaki 10
0
50
100
Tari…
25 “
4 “
7 “
10 “
13 “
16 “
19 “
22.T…
25 “
28 “
31 “
3 “
6 “
9 “
12 “
15 “
18 “
22 “
Koleranın İzmir'deki Seyri (16
Haziran-6 Eylül)
Ölüm Oranları
6 “
4
29 “
66
22 “
9
7 “
2
30 “
92
23 “
10
8 “
2
31 “
82
24 “
9
9 “
4
1 Ağustos
69
25 “
7
10 “
7
2 “
64
26 “
6
11 “
14
3 “
63
27 “
10
12 Temmuz
14
4 “
61
28 “
12
13 “
12
5 “
81
29 “
11
14 “
24
6 “
61
30 “
3
15 “
36
7 “
56
31 “
8
16 “
26
8 “
39
1 Eylül
4
17 “
25
9 “
30
2 “
4
18 “
39
10 “
37
3 “
5
19 “
49
11 “
34
4 “
6
20 “
37
12 “
50
5 “
2
21 “
49
13 “
26
6 “
1
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
117
günden fazla süre İzmir’deki endişeden ileri gelmişti. Ancak İzmir halkı kolera
kaynaklı ölümlerin devam etmesinden dolayı endişelenmeye ve hekimlerin
yardımına başvurmaya başladı. Ne var ki bu süreçte koleranın şehirde
olduğunu belirten hekimler de şehirde bazı kesimlerin hedef tahtası haline
gelmişti. Bazı hekimler şehirde ayaktakımı tarafından hakarete uğrarken sebze,
meyve ve balık satıcıları müşterilerini kaybettiklerinden dolayı hekimleri tehdit
etmeye başlamıştı. 28 Haziran’da Aya Katerina mahallesinde bir kolera
vakasının ortaya çıkması ve hastanın hayatını kaybetmesi üzerine yine şehirdeki
hekimlere karşı hoşnutsuzluk belirtileri daha da arttı. Hatta İzmir’de yayınlanan
L’Impartial gazetesi bile 28 Haziran’da koleradan ölen kadının hastalığını başka
bir hastalığa bağlamakta ve karantinada ortaya çıkan vakaların münferit vakalar
olarak şehre yayılmadığına dair bilgiler vermekteydi.
102
Koleranın şehirde olduğu ilan edildikten sonra, İzmir halkı geleneksel bir
refleksi tekrar göstermeye başladı. 18. yüzyıldaki veba salgınlarında da
görüldüğü gibi İzmir’den kitlesel bir göç hareketi başladı. İzmir’de büyük bir
yıkım yapan vebanın etkini ortaya koyan göstergelerden biri de salgının
etkisinden kurtulmak isteyen şehir sakinlerinin şehirden kaçışıydı. Bu kaçış
salgının etkisini göstermeye başladığı mayıs-haziran ayında başlar ve salgın
etkisini yitirene kadar şehirden ayılan İzmirliler şehre dönmezlerdi.
103
1812’ye
kadar vebadan kaynaklanan bu 1831’de başlayan kolera salgınlarında da tekrar
edilmeye başlandı. Bu çerçevede 1848 salgınında 40-50 bin arasında İzmirli
kolera salgınının neden olduğu korkudan dolayı şehri terk etmişti.
104
İzmir’de
Vali Raşid Paşa’nın da ifade ettiği gibi “buralarda zuhur eden bu misüllü
hastalıklardan İzmir ahalisi ziyadesiyle musab oldukları için” 1865’te şehirde yeniden
ortaya çıkan kolera karşısında yine şehri terk etmeye başlamışlardı.
105
Salgın
sırasında yetkililerin ihtiyat çağrısına rağmen İzmir halkı eskisi gibi “en iyi
çözümün koleranın görüldüğü İzmir’i terk etmek” olduğunu düşünerek şehirden
ayrılma hazırlıkları yapmaya başladı. Mesela Aya Dimitri Mahallesi’ndeki
Katırcıoğlu Sokak’ta İskenderiye’den gelen bir sakinin koleradan dolayı ölmesi
üzerine üç dört hane hariç tüm sokak sakinleri evlerini terk etmişti.
106
Bu süreçte
İzmir’in özellikle gayrimüslim ve Frenk sakinleri işlerini güçlerini terk ederek
şehirden ayrılmışlardı. Bunlardan Avrupa’ya, bazıları Adalara gitti; büyük bir
102
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, ss. 67-69.
103
Panzac, a.g.e.,ss. 165-166.
104
Burguieres, Choléra morbus observé a Smyrne, s. 35.
105
BOA, A. MKT. MHM, 339/16, 8 Ra 1282 (1. 08. 1865).
106
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, ss. 67-69.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
118
kısmı da çevredeki köylere sığındı. Birkaç gün içinde İzmir’in nüfusunun dörtte
birinden fazlası şehri terk etti.
107
Dr. Cricca’ya göre şehri terk edenlerin sayısı
nerdeyse tüm İzmir nüfusunun yarısına tekabül etmekteydi. İzmir’deki
cemaatler içinde ise en trajik kitlesel göç şehrin Yahudi sakinleri arasında
görülmüştü. Bu göç hadisesinde en trajik koşullar İzmir’in Yahudi sakinleri
arasında ortaya çıkmıştı. Yahudiler arasında görülen yüksek ölüm oranlarının
neden olduğu panik Yahudilerin büyük bir kısmının Pınarbaşı, Birunabad,
Sevdiköy ve Kemalapaşa’ya; hatta daha iç kısımlara doğru göç etmesine neden
oldu. Ne var ki Yahudilerin dramı kalabalık olarak biriktikleri kamp yerlerinde
de devam etmişti.
108
Salgının İzmir’in iktisadi hayatına olumsuz bir etki yarattığını tahmin
etmek zor değildir. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çok önemli bir
ekonomik büyüme geçiren İzmir, Osmanlı Devleti’nin batıyla olan ticaretinin en
önemli limanı haline gelmişti. Özellikle pamuğun İzmir’den ihraç edilen mallar
arasında önemli bir yer edinmesiyle, İzmir, Osmanlı Devleti’nin en büyük
ihracat limanı haline gelmişti. Bu süreçte 1860’lı yıllarda Amerika İç Savaşı’nın
ortaya çıkardığı koşullar nedeniyle İzmir, bölgede üretilen pamuğun ihracatı ile
küresel piyasaların pamuk talebini karşılamış ve önemli bir gelişme göstermişti.
Ancak savaşın sona ermesi ile Amerika’nın tekrar pamuk üretimine başlaması
İzmir’den olan talebi hissedilir oranda azaltmış, bu da İzmir’in iktisadi
yapısında hissedilir bir etki yapıştı.
109
İzmir’deki bu ticaret hacminin
azalmasıyla beraber önemli bir miktar sermaye yurt dışına kaymış bu da
İzmir’de hissedilir bir mali etki yapmıştı. Ticari yaşama bağlı olan imalat
sektöründeki pek çok çalışan da bu krizin etkisini hissetmişti.
110
Tüm bu
olumsuzluklara bir de kolera eklenince İzmir’deki koşullar daha da kötüleşmiş
ve işsizlik artmıştı. Salgının neden olduğu panik havası ile İzmir’de dükkânlar
kapanmış, çarşılar terk edilmiş, şehir boşalmış, ticaret nerdeyse durmuş ve
şehirde büyük bir yıkım hâkim olmuştu.
111
İşsiz kalan pek çok çalışan salgının
şiddetli olduğu dönemlerde açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı. Şehirdeki
işlerin bu şekilde kötü olduğu bir ortamda bölge ekonomisi için önemli bir iş
kolu olan incir toplama işinin başlaması da kolera etkisiyle daha kötü sonuçlar
doğuracağı endişesiyle yardım komisyonu bazı girişimlerde bulundu. Ticaretin
107
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne 1865, s. 2.
108
Chasseaud, “Choléra Étudiés à Smyrne”, GMO, XIVme Année, Nr. 4-5, Juillet-Aout 1870, s. 69.
109
Fatih Damlıbağ, “Bati Anadolu’da Ihracat Için Pamuk Üretimi (1860-1870).” Conference Journal of
Social Policy / Sosyal Siyaset Konferanslar Dergisi, 60 (2011), ss. 457-462.
110
Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne 1865, s. 2.
111
Cricca, Choléra à Smyrne en 1865, s. 24.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
119
devam ettirilmesi ve çalışma hayatının sürmesi için bazı hijyen talimatları
yayınladı. Bu talimatlar çalışanlar, çalışma saatleri ve iş yerleri ile ilgili tedbirler
içermekteydi.
112
Sonuç
Yüzyıllardan beri devam eden ve genellikle kaynağı ticaret yolları
vasıtasıyla Anadolu içleri olan veba salgınlarının pençesinde pek çok kayıp
veren İzmir 19. yüzyılda bu kez küresel bir tehdit haline gelen ancak bu kez
şehre deniz yolu ile girmeye başlayan kolera salgınlarına maruz kalmaya
başlamıştır. Konumu itibarıyla her zaman canlı bir ticaret yaşamına sahip olan
şehir bu yolla salgın hastalıkların da uğrak yeri olmuştur. Her ne kadar vebanın
neden olduğu ölümlere ilişkin veriler tahmini rakamlara dayansa da özellikle
18. yüzyıldaki veba salgınları ile mukayese edildiğinde koleranın 19. yüzyılda
neden olduğu ölümler oldukça düşük olmuştur. Bu bağlamda Osmanlı
Devleti’nin 19. yüzyılın ilk yarısında salgın hastalıklar ile olan mücadelesinde
otaya koyduğu kurumsallaşma başta hasatlıklardan kaynaklanan ölümleri
azaltmak olmak üzere hastalıkların etkilerini anlamamız açısından daha doğru
bilgiler elde edilmesine de imkân tanımaktadır. Bu şekilde imparatorluğun
diğer şehirleri gibi İzmir’in kayıplarını da daha gerçekçi rakamlar ile tespit
etmek mümkün olmaktadır.
İzmir’de 1865 kolera salgınının etkisini tam olarak anlayabilmemize
yardım edecek veriler salgını inceleyen hekimlerin salgın dönemlerinde
müşahede ettikleri ve derledikleri bilgilerden hareketle salgın sonrasında
yazıkları incelemelerdi. Bu veriler üzerinden salgının ortaya çıkışını, ilerleyişini
ve etkilerini ayrıntılı olarak görmek ve gerek daha önceki gerekse de daha
sonraki salgınlar ile mukayeseli değerlendirmeler yapmak mümkün hale
gelmektedir. Bunlardan hareketle 1865 salgınında en çok kurban verenler
İzmir’in Yahudi sakinleriydi. Onları ise Rumlar, Katolikler, Protestanlar ve
Ermeniler takip etmekteydi. Ölüm sayıları yüksek olsa da İzmir’de nüfusa
oranla en az kayıp verenler ise Türkler olmuştu. Bu manzaranın oluşmasında
elbette İzmir’deki cemaatlerin gelenekleri ve dini pratikleri de etkiliydi. Mesela,
1848 salgınında, salgın döneminde rast gelen Ramazan ölümlerin en çok Türkler
arasında ortaya çıkmasına neden olmuş iken 1865’te ilk sırada İzmir’in Yahudi
112
GMO, XIVme Année, Nr. 7-8, Octobre et Novembre 1870, s. 103-104.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
120
sakinleri yer almıştı.
113
Bunların yanı sıra ölümlerde etkili olan bir diğer etken
İzmir’in değişmeyen, kendisine has koşullarıydı. Şehre gelen yabancıların da
özelikle kaydettiği İzmir’in dar ve pis sokakları ile ifade edilen kötü yaşam
koşulları halk sağlığını belirleyen en önemli etken olduğu için koleranın
yıkıcılığını da belirlemekteydi. 1845 ve 1859 yangınlarından sonra Ermeni ve
Rum mahallelerinde bazı yerler yeniden daha iyi koşullarda inşa edilse de
Yahudi ve Rumlarla meskûn Aya Yorgi mahalleleri şehir hijyeni açısından çok
yetersizdi. Bunun gibi İzmir’in yetersiz altyapısı, sağlıksız ortamları ve
cemaatlerin farklı yaşam koşulları, hanlarda ve evlerde kalabalık yaşam, sefalet
ve yetersiz beslenme gibi unsurlar ile birleşince salgın hastalıklar şehirde çok
hızla yayılabiliyor ve bu ortamlarda önemli oranda can kayıplarına neden
olabiliyordu. Elbette bu etkenlere hekimlerin ifadesiyle “sadece hastalık
döneminde hijyen tedbirlerine sarılan İzmirlilerin” tutumları da ilave edilmeliydi.
1865 yılında etkili olan kolera salgını ile mücadelede yeni bazı
uygulamaların da görüldüğü bir dönem oldu. Bu dönemde ilk defa İstanbul’da
gördüğümüz kolera ile kurumsal mücadele kapsamında İzmir’de de şehirdeki
her kurumun işbirliği ile ortaya çıkan Sıhhiye ve Yardım Komisyonu tesis edildi.
Elbette bu işbirliğinde Vali Mehmed Raşid Paşa’nın payı büyüktü. Bundan
dolayı vali, salgın süresince gösterdiği iyi yönetimden dolayı Mecidiye nişanı ile
taltif edilmişti.
114
Komisyonun faaliyetlerini değerlendirmek üzere 19 Ekim 1865’teki son
toplantısına bizzat katılan vali, burada “koleranın İzmir’de yıkım yapmaya
başlamasından itibaren salgınla mücadelede ilk işinin bilim adamları ve fedakâr kimseler
ile işbirliği yapmak” olduğunu belirtmişti. Valinin de ifade ettiği gibi tesis edilen
bu “kriz yönetim birimleri”nin bir ayağını yerel idare çekerken diğer ayağını da
şehirdeki yabancı konsolosluk temsilcileri ve daha da önemlisi İzmir’deki
değişik hastanelerde görev yapan hekimler oluşturmaktaydı. Komisyon,
cemaatlerin temsilcilerinin de katılımı ile İzmir’in tüm sakinlerini ihtiva eden bir
yapıya kavuşmuştu. Bu itibarla bu toplantıda da ifade edildiği gibi “farklı dinler,
farklı milletler ve farklı fikirlerden” kişilerden oluşmasına karşın “komisyonun
yegâne amacı olan yardım faaliyetleri tüm bu farklılıkların önünde” yer almaktaydı.
Sıhhiye ve Yardım Komisyonu’nun başını çektiği bu işbirliği ve şehirdeki
hekimlerin aktif katılımı ile İzmir’de salgın süresince gerek kolera kurbanlarına
113
GMO, XIVme Année, Nr. 7-8, Octobre et Novembre 1870, s. 116.
114
BOA, A. MKT.MHM, 343/45, 8 Ca 1282 (7. 10. 1865); BOA, İ. DH. 541/37608, 6 Ca. 1282 (27 Eylül
1865).
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
121
gerekse de hastalığın ortaya çıkardığı koşullardan etkilenenlere yönelik
yardımlar yapılmıştır. İngiltere’ye kadar uzanan bu yardım kampanyası
sonucunda 486.000 kuruş gibi oldukça yüksek para toplanmış ve bu paranın
446.000 kuruşu gerek ayni gerekse de nakdi olarak İzmir ve çevresindeki
muhtaçlara dağıtılmıştı.
Gerek Sıhhiye ve Yardım Komisyonu gerekse de ona bağlı olarak kurulan
alt komisyonların çalışmaları ve görevli hekimlerin işbirliği ile İzmir’de salgın
süreci yönetilmeye çalışılmış ve halk sağlığını koruyucu pek çok tedbir
alınmıştı. Bu faaliyetler şehir içinde halk sağlığını tehdit eden yerlerin
temizlenmesi, dezenfeksiyon uygulamaları, halka bedava ilaç ve gıda dağıtımı,
kalabalık mekânların tahliyesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında
diğer bir kalıcı tedbir ise şehir içi mezarlıklara yönelik defin yasağıdır. Kolera
salgını ile mücadelede acil bir şekilde uygulanan bu tedbirler imparatorluğun
diğer önemli şehirlerinde de olduğu gibi İzmir’de de zamanla halk sağlığına
yönelik tedbirlerin de alınmasına ön ayak olmuştur. Bunların yanında
İzmir’deki karantina idaresi ve değişik cemaatlere ait hastanelerin yanında
salgınla topyekûn mücadele kapsamında pek çok kesimin ortak bir komisyon
çerçevesinde bir araya gelmesi ve çalışmalarını hekimlerin tavsiyeleri
doğrultusunda yürütmesi uygulaması daha sonraki salgın dönemleri için iyi bir
tecrübe ortaya çıkarmıştır.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
122
KAYNAKÇA
I.Arşiv Kaynakları
A.Devlet Arşivleri Başkanlığı, Osmanlı Arşivi (BOA)
Sadâret Mektubî Kalemi Mühimme Odası Belgeleri (A. MKT. MHM) 336/98; 337/33;336/98;
338/49; 338/39; 336/99; 337/33; 339/16; 339/16;343/45.
Mevlis-i Vâla (MVL): 712/13.
İrade Dâhiliye (İ. DH.): 541/37608.
II.Süreli Yayınlar
Gazette Medicale de Constantinople
Gazette Médicale d’Orient
III. Kitaplar
AYAR, Mesut, Osmanlı Devleti’nde Kolera: İstanbul Örneği (1892-1895), Kitabevi, İstanbul, 2007.
BEYRU, Rauf 19. Yüzyıl’da İzmir’de Sağlık Sorunları ve Yaşam, İBB Kültür Yayınları, İzmir, 2005.
BURGUIÈRES, E., Etudes sur le choléra morbus observé a Smyrne : Sa marche, ses causes et son
traitement : Rapport adressé a M. le Ministre du Commerce, J.B Bailliere, Paris, 1849.
CRICCA, A. L'homoeopathie en présence du choléra à Smyrne en 1865, Paris, 1866.
Comité d'hygiène et de secours, Rapport General présente dans la séance du 19 Octobre, Smyrne, 1865.
FAROQHI, Suraiya, “Krizler ve Değişim 1590-1699”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve
Sosyal Tarihi 1600-1914, c. II, Çev. Süphan Andıç, ed. H. İnalcık-D. Quataert, Eren
Yayınevi, İstanbul, 2004, ss. 545-759.
KARAYAMAN, Mehmet, İzmir'de Sağlık (1920-1938), Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İzmir 2005.
KILIÇ, Orhan, Eskiçağdan Yakınçağa Genel Hatlarıyla Dünyada ve Osmanlı Devleti’nde Salgın
Hastalıklar, Elazığ, 2004.
MACNAMARA, Nottidge Charles, A History of Asiatic Cholera, Macmillan, London, 1876.
McNeill, William Hardy, Plaques and Peoples, Anchor Press, New York, 1976.
MONNERET, Jules Auguste Edouard, Lettre sur le Choléra-Morbus en Orient et dans le nord de
l’Europe, Extrait de Gazette médicale de Paris, E. Thunot, Paris, 1848.
NIKIFORUK, Andrew, Mahşerin Dördüncü Atlısı, Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi, Çev.
Selahattin Erkanlı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000.
ÖZDEMİR, Hikmet, Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914-1918, TTK, Ankara, 2005.
PANZAC, Daniel, Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba (1700-1850), Çev. Serap Yılmaz, Tarih Vakfı
yurt Yayınları, İstanbul, 1997.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
123
SARIYILDIZ, Gülden, Hicaz Karantina Teşkilatı (1865-1914), Türk Tarih Kurumu, Ankara,
1996.
VARLIK, Nükhet, Akdeniz Dünyasında ve Osmanlılarda Veba, 1347-1600, çev. Hazal Yalın, Kitap
Yayınevi, İstanbul, 2017.
VARLIK, Nükhet, Disease and Empire: A History of Plague Epidemics in the Early Modern Ottoman
Empire (1453–1600), Doktora Tezi, The University of Chicago, Chicago, 2008.
VERROLLOT, M. P., Du Choléra-morbus en 1845, 1846 et 1847, avec une carte indiquant sa marche
pendant ces trois années, Imprimerie de Journal de Constantinople, Constantinople,
1849.
VERROLLOT, Marie-Pierre, İstanbul’da Kolera:1848 Salgını Üzerine Bir İnceleme, Çeviri ve
Editör: Özgür Yılmaz, Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul, 2019.
YILDIRIM, Nuran “Salgın Afetlerinde İstanbul”, Afetlerin Gölgesinde İstanbul, Ed. Said Öztürk,
İstanbul Kültür AŞ, İstanbul, 2010, ss. 109-184.
IV.Makaleler
AYAR, Mesut Ayar-Yunus Kılıç, “Osmanlı’da Vebanın Sona Erişine Dair Bir Değerlendirme”,
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 17 (2017 ), ss. 163-181.
AYAR, Mesut, “1900 İzmir ve 1901 İstanbul Salgınları Bağlamında Vebanın XX. Yüzyıl
Başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Devam Eden Etkisi”, History Studies, 3 (2010),
ss. 175-188.
BÖKE, Pelin, “İzmir Karantina Teşkilatının Kuruluşu ve Faaliyetleri (1840-1900)”, Çağdaş
Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 8 (2009 ), ss. 137-159.
BRIGGS, Asa, “Cholera and Society in the Nineteenth Century”, Past & Present, 19 (1961), ss.
76-96.
ÇELEBİ, Mevlût, “İzmir San Antonio Katolik Hastanesi”, İzmir’in Sağlık Tarihi Kongresi 1-3
Aralık 2005, Bildiriler, Ed. Eren Akçiçek - Onur Kınlı, Ege Ün. Ege Ün. Ege Ün. Tıp Fak.
ve İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, İzmir 2009, s. 176-190.
DAMLIBAĞ, Fatih, “Batı Anadolu’da İhracat İçin Pamuk Üretimi (1860-1870).” Conference
Journal of Social Policy / Sosyal Siyaset Konferanslar Dergisi, 60 (2011), ss. 433-471.
GÜL, Abdülkadir, “XIX. Yüzyılda Erzincan Kazasında Salgın Hastalıklar (Kolera, Frengi,
Çiçek ve Kızamık)”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi,
41(2009), ss. 239-270.
KARAYAMAN, Mehmet, “İzmir İngiliz Askeri Hastanesi (1855)”, Prof. Dr. Necmi Ülker’e
Armağan, Haz. N. N. Kara vd. İzmir 2008, s. 251-262.
KOLOĞLU, Orhan, “XIX. Yüzyılda Hac Yoluyla Koleranın Yayılması ve Hanikin Karantina
Doktorunun Anıları”, III. Türk Tıp Tarihi Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, TTK,
Ankara, 1999, ss. 61-67.
KUNERALP, Sinan, “Osmanlı Yönetimindeki (1831-1911) Hicaz’da Hac ve Kolera”, (Çev.
Münir Atalar), OTAM, 7 (1996), ss. 497-511.
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
124
POLLİTZER, Robert, “Cholera Studies”, Bulletin of the World Health Organization, X/ 3 (1954),
ss. 421-461.
MENEKŞE, Metin, “İzmir’de Kolera Salgını ve Etkileri (1893)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 39
(2020 ), ss.385-433.
SARIYILDIZ, Gülden, “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Kolera Salgını”, Tarih
Boyunca Anadolu’da Doğal Âfetler ve Deprem Semineri Bildiriler (22–23 Mayıs 2000),
İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2002, ss.309-318.
SERÇE, Erkan, “İzmir Belediyesi ve Kamu Sağlığı”, İzmir’in Sağlık Tarihi Kongresi 1-3 Aralık
2005, Bildiriler, Ed. Eren Akçiçek - Onur Kınlı, Ege Ün. Ege Ün. Ege Ün. Tıp Fak. ve
İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, İzmir 2009, s. 253.
YETKİN, Sabri, “İzmir'de Veba Salgını (Mayıs Ağustos 1900)”, Çağdaş Türkiye Tarihi
Araştırmaları Dergisi, 1(1993), ss.371-385.
YILMAZ, Özgür, “1847-1848 Kolera Salgını ve Osmanlı Coğrafyasındaki Etkileri”, Avrasya
İncelemeleri Dergisi, VI/1 (2017), ss. 23-55.
YILMAZÇELIK, İbrahim “The Natural Catastrophes Between 18th And 19th Centuries in the
Ottoman Empire in Anatolia”, Tarih ve Gelecek Dergisi, 4 (2018), ss. 8-37.
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
125
EKLER
Ek1: Sıhhiye ve Yardım Komisyonu’nun Raporu
Özgür Yılmaz Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
126
Ek 2: Dr. Cricca’nın Eseri
İzmir’in Salgın Hastalıklar Tarihine Bir Katkı… Tarih ve Günce, Sayı: 8 (2021/Kış)
127
Ek3: Dr. Chasseaud’nun Çalışmasının Yayınlandığı Gazette Médicale d’Orient