Content uploaded by Egemen İpek
Author content
All content in this area was uploaded by Egemen İpek on Jan 08, 2022
Content may be subject to copyright.
279
EŞDEĞERLİK ÖLÇEĞİ SEÇİMİNE GÖRE YOKSULLUK GÖSTERGELERİNİN
ANALİZİ: TÜRKİYE UYGULAMASI*
ANALYSIS OF POVERTY INDICATORS ACCORDING TO THE EQUIVALENCE
SCALE SELECTION: THE CASE OF TURKEY
ÖZ
Bu çalışmada, yoksulluk ölçümünün geleneksel çerçevesini oluşturan parasal yaklaşım kapsamında
kullanılan eşdeğerlik ölçeklerinin, gelir ve yoksulluk değerlerine etkileri incelenmiş ve eşdeğerlik ölçeği
seçimine olan duyarlılık, Türkiye ve bölgesel bir perspektifte keşfedilmeye çalışılmıştır. Çalışmada yer
alan eşdeğerlik ölçekleri ve yoksulluk ölçüm yöntemlerinin belirlenmesinde uluslararası kuruluşların
yöntemleri ve uluslararası literatür dikkate alınmış ve belirlenen yoksulluk göstergeleri her bir eşdeğerlik
ölçeğine göre, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2017 veri seti temel alınarak hesaplanmıştır.
Çalışmada yoksulluk değerlerinin eşdeğerlik ölçeği seçimine göre değişkenlik gösterdiği tespit edilmiş
ve eşdeğerlik bazında yoksulluk hesaplamaları için Oxford eşdeğerlik ölçeklerinin yüksek değerler
çıkardığı, başta Fuchs eşdeğerlik ölçeği olmak üzere çalışmada kullanılan diğer eşdeğerlik ölçeklerinin
ise düşük değerler ürettiği ve bahsi geçen bu durumun, Türkiye geneli ve düzey 1 bölgeleri için genel
formu oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, Eşdeğerlik Ölçekleri, Yoksulluk Göstergeleri, Yoksulluk Ölçümü
ABSTRACT
In this study, the eect of the equivalence scales used for the measurement of poverty within the
framework of the monetary approach constituting the traditional approach, on income and poverty
rates is analyzed. In addition, sensitivity to the choice of equivalence scale is investigated with both
general and a regional perspective. In determining the equivalence scales and poverty measurement
methods within the scope of the study methods of international organizations and international
literature are taken into consideration. In this context, the poverty indicators according to each
equivalence scale, are calculated based on the cross-section data of Income and Living Conditions
Survey 2017. As a result of the calculations, it is found that poverty values vary according to the
equivalence scale selection.
*Bu çalışma Faruk AYKIN’ın Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans
programında Doç. Dr. Egemen İPEK danışmanlığında hazırlanan aynı başlıklı yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
http://dergipark.org.tr/esad ISSN:1306 - 2174
Faruk AYKIN
(faruk_aykin@hotmail.com)
ORCID: 0000-0003-4430-8560
Gönderim Tarihi: 12.04.2020 Kabul Tarihi: 23.06.2021
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2 2021
Egemen İPEK
Tarsus Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Finans ve Bankacılık Bölümü
(egemenipek@tarsus.edu.tr)
ORCID:0000-0002-1365-0526
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
280
Moreover, in the equivalence-based poverty calculations, it is observed that the Oxford equivalence
scales produced high values, while other equivalence scales like Fuchs equivalence scale produced
low values. Finally, it is concluded that this situation constitutes a general form in terms of general and
regional perspective.
Keywords: Poverty, Equivalence Scales, Poverty Indicators, Poverty Measurement
1. Giriş
Geçmişten günümüze tarihin her döneminde önemli bir sorun olarak yerini korumakta olan
yoksulluk olgusu, istisnasız olarak tüm toplumları ilgilendirmektedir. Tartışma alanı oldukça
eski olan bu olguda herhangi bir kimsenin yoksul olarak nitelendirilmesi, en genel haliyle o
kimsenin mal, hizmet ve haklara erişememesi veya erişiminin kısıtlı olması anlamına gelmektedir
(Rowntree, 1901; Drewnowski, 1977; Sen, 1985; Rahnema, 1992; Oppenheim, 1993; Lipton,
1997; Işık ve Pınarcıoğlu, 2001). Bu genel tanımlama, yoksulluk kavramının kapsamlı içeriğini
yansıtan en genel formdur. Ancak, yoksulluğun tanımlanmasındaki karmaşıklık ve sınırlarının
belirlenmesindeki güçlük, bu kavramın görüş birliğine varılmış tek bir tanıma sahip olmasını
engellemektedir. Var olan tanım çeşitliliğini nedeniyle yoksulluğun ölçümünün de zor olacağı
aşikardır. Dolayısıyla, yoksulluk ölçümünde belirlenen tanım ve temel alınan yaklaşım son derece
önemlidir. Bu bağlamda, yoksulluğun tanımlanması ve ölçülmesi, aralarında ikame edilebilirlikten
ziyade, birbirlerinin tamamlayıcısı oldukları bir etkileşimin söz konusu olduğu parasal yaklaşım,
kapasite yaklaşımı, sosyal dışlanma yaklaşımı ve katılımcı yaklaşım olmak üzere dört temel
yaklaşım ile gerçekleştirilmektedir (Laderchi vd., 2003: 243; Mabughi ve Selim, 2006: 181).
Ancak, literatürdeki yaygın görüşe göre yoksulluk, büyük ölçüde parasal olarak algılanmakta ve
bu durum, yoksulluk analizlerinin çoğu için başlangıç noktası olarak değerlendirilmektedir. Bu
bakımdan parasal yaklaşım, yoksulluk ölçümünde geçerli yöntemlerin başında yer almakta ve
diğer yaklaşımların önüne geçerek geleneksel yaklaşımı oluşturmaktadır.
Yoksulluğu ölçmek için referans noktasının ne olduğu sorusu ise, yoksulluğun ölçümünde
temel alınan refah göstergesinin literatürde kendine yer edinmiş birçok farklı çeşidini karşımıza
çıkarmaktadır. Bunlar arasında yer alan hanehalkı geliri ve hanehalkı tüketimi, en sık kullanılan
göstergelerdir. Ancak, bu göstergelerden hangisinin daha uygun olduğu konusunda bir fikir
birliği ve ülkeler arasında uygulama birliği bulunmamaktadır. Buna karşın, gelire bağlı yoksulluk
hesaplamalarının metodolojik bakımdan ülkeden ülkeye çok fazla değişmemesi, uluslararası
kıyaslamalarda kullanılabilirliği ve toplum tarafından kolay anlaşılması gibi gerekçelerle, birçok
ülkede refah ölçütü olarak “gelir” göstergesi tercih edilmekledir (TÜİK, 2008: 37; Karadağ, 2015:
2-11).
Kullanılan yoksulluk tanımına ve bu tanımda yer alan yoksulluk sınırına göre kimlerin yoksul
olarak niteleneceğine dair kararın verilmesinin ve yoksulluğun ölçümünde referans alınacak
refah göstergesinin belirlenmesinin ardından, kullanılan toplama yöntemine bağlı olarak,
yoksulluğun hesaplanması, çeşitli yoksulluk endeksleri ile gerçekleştirilebilir hale gelmektedir.
Bu bağlamda, yoksulluk ve eşitsizlik analizleri, farklı boyut ve kompozisyondaki hanelerden elde
edilen gelirleri karşılaştırma usulüne göre yapılmaktadır. Bu noktada, yoksulluk hesaplamaları
yapılırken, toplam hane gelirinin hane halkı sayısına bölünmesiyle ulaşılan kişi başına düşen
gelirin baz alınması, hanehalkını oluşturan bireylerin yaş unsuru başta olmak üzere, demografik
özelliklerine göre belirlenen ölçeklendirme maliyetinin dikkate alınmamasına ve yetişkinlerin
maliyetinden kuvvetle muhtemel farklı olabilecek çocukların maliyetinin hesaba katılmamasına
neden olacaktır. Dolayısıyla, böyle bir hesaplama sonucunda, hanehalkı tüketiminde ölçek
281
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
ekonomilerinin (haneye yeni üyelerin eklenmesiyle düşen marjinal maliyetin) varlığı yok
sayılacaktır. Bu nedenle, hanede kişi başına düşen gelirin daha doğru hesaplanabilmesi için
ekonomistler ve uluslararası kuruluşlar subjektif, objektif ve normatif yaklaşıma dayalı olmak
üzere çeşitli ekonometrik özellikler ve ekonomik modellemeler yoluyla, kendine has denkliklere
sahip olan birçok eşdeğerlik ölçeği modeli tasarlamışlardır.
Birey refahını anlamanın doğal bir referans noktası olan hane ile gelir eşitsizliği ve yoksulluk
ölçümü için bir başlangıç noktası olan birey arasındaki etkileşimde, doğru bir gelir eşitsizliği ve
yoksulluk analizi hesabının temel aracı, eşdeğerlik ölçeğidir. Karşılaştırılabilir refah ölçümlerinde,
heterojen hanelerin nominal gelirlerini dönüştüren bir endeks olarak tanımlanan eşdeğerlik
ölçeği, hanehalkı tipine göre belirli bir hane büyüklüğüne ve kompozisyonuna sahip olmanın
farklı maliyeti olarak yorumlanmakta (FAO, 2005a: 2-3) ve her bir hane üyesine atfedilen gelirin,
hanenin toplam harcanabilir gelirinin denkleştirme faktörüne bölünmesi sonucunda “bireysel
eşdeğer gelir” olarak yeniden hesaplanmasına olanak sağlamaktadır. Böyle bir hesaplamanın
gerçekleştirilmesi, yoksulluk ve eşitsizlik analizlerinin daha doğru olarak yapılabilmesine imkân
vermekte ve yapılan hesaplamalarda eşdeğerlik ölçeği kavramının ne denli önemli olduğunu
göstermektedir.
Hane ihtiyaçlarının hanehalkı büyüklüğüne ve kompozisyonuna bağlı olduğu gerçeğinin
benimsendiği gelir eşitsizliği ve yoksulluk konusunda literatürde yer alan birçok çalışmada,
gözlemlenen hane gelirleri (veya tüketimleri) eşdeğerlik ölçeklerine göre düzenlenmektedir
(Pollak ve Wales, 1979; Buhmann vd., 1988; Blaylock, 1991; Merz vd., 1994; Tsakloglou ve
Panopoulou, 1998; Duclos ve Mercader-Prats, 1999; White ve Masset, 2003; Hunter vd., 2004;
Şengül ve Cafrı, 2010; Bishop vd., 2014; Regier vd., 2015; Betti vd., 2016; Erus, 2020). Böylelikle
haneleri oluşturan fertlerin demografik özelliklerine bağlı olarak, her ilave bireyin tüketimi
diğerlerinkinden farklı olduğu varsayımıyla, yoksulluk değerleri eşdeğer fert üzerinden
hesaplanıp, yetişkin eşdeğer hanehalkı büyüklüklerinin birbiriyle kıyaslanması yapılabilmektedir.
Ayrıca, haneyi oluşturan bireylerin hane kaynaklarından aldığı paylar bir tahsis kuralına oturtularak
daha etkin sonuçlara ulaşılabilmektedir. Bu bakımdan eşdeğerlik ölçeği kavramı, hane genişliği
ile hanedeki her bireyin demografik özelliklerinin dikkate alınarak, yoksulluk değerlerinin
hesaplanması kıstasını sağlamasıyla, gelir eşitsizliği ve yoksulluk konusundaki duyarlılığın
ölçüldüğü çalışmalarda doğru sonuçların elde edilmesi için oldukça önem arz etmektedir. Öyle
ki, 1980’li yılların başından itibaren literatürde adından söz ettiren eşdeğerlik ölçeği kavramı, gelir
eşitsizliği ve yoksulluk ölçümlerinin, eşdeğerlik ölçeği seçimine olan duyarlılığını test eden ilk
araştırmalar arasında yer alan Buhmann vd. (1988)’nın çalışmasından itibaren kendine geniş yer
bulmuştur. Ancak, Türkiye’yi konu edinen çalışmalara baktığımızda, eşdeğerlik ölçeği seçimine
olan bu eğilimin 2000’li yılların sonundan itibaren kendini gösterdiği, dolayısıyla da Türkiye için
yapılan çalışmalarda, literatürün çok gelişmediği görülmektedir. Özellikle son dönemde ampirik
çalışmalarda TÜİK tarafından sağlanan mikro veri setlerinde önceden tanımlanmış olarak OECD
eşdeğerlik ölçeğinin yer alması farklı eşdeğerlik ölçeği nedeniyle ortaya çıkabilecek farklılıkların
göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Bu bağlamda, araştırmacıların analizlerinde genellikle
göz ardı ettiği farklı eşdeğerlik ölçeklerinin varlığına dikkat çekmek ve bu eşdeğerlik ölçekleri
nedeniyle ortaya çıkabilecek farklılıkların (bu çalışma özelinde yoksulluk üzerinden) ortaya
konulması önem kazanmaktadır.
Bu çalışma dört bölüm üzerinden tasarlanmış olup takip eden bölümde konu ile ilgili
literatür taramasına yer verilmiştir. Üçüncü bölümde sırasıyla yöntem olarak çalışmada kullanılan
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
282
eşdeğerlik ölçekleri açıklanmış ve veri seti ile bulgulara değinilmiştir. Son olarak çalışma sonuç ve
öneriler bölümü ile sonuçlandırılmıştır.
2. Literatür Taraması
Hane ihtiyaçlarının hanehalkı büyüklüğüne ve kompozisyonuna bağlı olduğu gerçeğinin
benimsendiği gelir eşitsizliği ve yoksulluk konusundaki birçok çalışmada, gözlemlenen
hane gelirleri eşdeğerlik ölçeklerine göre düzenlenmektedir. Bu sayede haneleri oluşturan
fertlerin yaş ve cinsiyet gibi demografik özelliklerine bağlı olarak, her ilave bireyin tüketimi
diğerlerinkinden farklı olduğu varsayımıyla, yoksulluk değerleri eşdeğer fert üzerinden
hesaplanıp, yetişkin eşdeğer hanehalkı büyüklüklerinin birbiriyle kıyaslanması yapılabilmekte
ve ayrıca verileri fert seviyesi yerine hane düzeyinde toplayan hanehalkı bütçe anketlerinde,
haneyi oluşturan bireylerin hane kaynaklarından aldığı paylar bir tahsis kuralına oturtularak
daha etkin sonuçlara ulaşılabilmektedir. Bu bakımdan eşdeğerlik ölçeği kavramı, Şengül ve Cafrı
(2010: 60) çalışmasında da belirtildiği gibi, hane genişliği ile hanedeki her bireyin demografik
özelliklerinin dikkate alınarak, yoksulluk değerlerinin hesaplanması kıstasını sağlamasıyla, gelir
eşitsizliği ve yoksulluk konusundaki duyarlılığın ölçüldüğü çalışmalarda doğru sonuçların elde
edilmesi için oldukça önem arz etmektedir. Ancak literatürde yer alan duyarlılık çalışmalarında
eşdeğerlik ölçeği kavramının önemli olduğu konusunda hemfikir olunsa da belirli bir ölçeğin
seçilmesinin gerekçesi oldukça belirsizdir. Bu bağlamda, bu belirsizlik karmaşası, gelir eşitsizliği
ve yoksulluk tahminlerinde eşdeğerlik ölçeği seçimine olan duyarlılığın test edilmesini önemli
hale getirmektedir.
Gelir eşitsizliği ve yoksulluk ölçümlerinin, eşdeğerlik ölçeği seçimine olan duyarlılığını test
eden ilk araştırmalar arasında yer alan Buhmann vd. (1988)’nın çalışmasından itibaren kendine
geniş yer edinen duyarlılık analizleri, birçok yazar tarafından ele alınmış ve eşdeğerlik ölçeği
seçiminin yoksulluk hesaplamalarına etkisi sınanmıştır. Çoğunluğunu ölçek seçim karmaşasının
oluşturduğu birçok çalışmada, örneğin Buhmann vd. (1988), Blaylock (1991), Tsakloglou ve
Panopoulou (1998), Duclos ve Mercader-Prats (1999), Short vd. (1999), Hunter vd. (2004),
Székely vd. (2004), Regier vd. (2015), Betti vd. (2016) ve Erus (2020), gelir eşitsizliği ve yoksulluk
ölçümlerinin, eşdeğerlik ölçeği seçimine duyarlı olduğu sonucuna varılmıştır. Öte yandan,
Burkhauser vd. (1996), Streak vd. (2009) ve Albayrak (2013) gibi az sayıda çalışmada ise, yoksulluk
hesaplamalarının ölçek duyarlı olmadığını ya da nispeten duyarsız olduğu tespit edilmiştir.
Eşdeğerlik ölçeği seçimine göre eşitsizlik ve yoksulluk tahminlerinin ele alındığı duyarlılık
analizi çalışmalarında literatür, yoksulluk konusunda birçok farklı formatı barındırmaktadır. Bu
formatlardan biri Engel ve Rothbarth yöntemleriyle elde edilen ampirik ölçeklerin kullanımından
oluşan ampirik ölçek formatıdır. Bu formatta yazarlar, kendi ölçek seçimlerinin doğruluğunu
savunmakta ve ulaştıkları bulgularla da bu durumu desteklemeye çalışmaktadırlar. Engel ve
Rothbarth yöntemleriyle elde edilen ampirik eşdeğerlik ölçeklerinin tutarlılığı ve doğruluğunun
savunulduğu Lancaster ve Ray (1998) ve Takeda (2010) gibi çalışmalar bu formatta yer almaktadır.
Ampirik ölçek formatının bir alt başlığı olarak nitelenebilecek başka bir format ise, çocuk
maliyetlerinin ölçümünde Engel ve Rothbarth yöntemlerinin karşılaştırıldığı ampirik ölçeklerle
çocuk maliyeti ölçüm formatıdır. Bu çalışma formatında yazarlar, Engel ve Rothbarth yöntemlerinin
çocuk maliyetlerine etkisini araştırarak hangisinin daha etkin sonuç verdiğini belirlemeye
çalışmaktadırlar. Çocuk maliyetlerinin ölçümünde Engel ve Rothbarth yöntemlerinin kıyaslandığı
Deaton ve Muellbauer (1986), Tsakloglou (1991), Suruga (1995), White ve Masset (2002) ve Selim
283
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
ve Kaya (2017) gibi çalışmalar bu formatı oluşturmaktadır.
Ampirik ölçek formatının aksine literatürde yer alan diğer bir format ise, Engel ve Rothbarth
yöntemleriyle elde edilen ampirik ölçekler ile uzman bir grup tarafından oluşturulan OECD gibi
uzman tabanlı ölçeklerin eleştirildiği ampirik-uzman ölçek karşıtı formattır. Bu çalışma formatında
yazarlar, etkin-tutarlı sonuçlar sağlamadığı gerekçesiyle ampirik ve uzman tabanlı ölçeklerin
kullanımının doğru olmadığını, alışılagelmiş yöntemleri körü körüne takip etmenin tam olarak
ideal bir çözüm sunmayacağını savunmuşlardır. Genel olarak ampirik ve uzman tabanlı ölçek
kullanımının doğru olmadığının söylendiği Oyama (2006), Ulman (2011), Dudel vd. (2015) ve
Garbuszus vd. (2018) gibi çalışmalar bu formatta yer almaktadır.
Literatürde yer alan bir diğer format, ampirik-uzman ölçek karşıtı formatın bir adım sonrası
olarak nitelenebilecek olan alternatif ölçek önerisi formatıdır. Bu çalışma formatında yazarlar,
temel sosyo-ekonomik göstergelerin iyileştirilmesinde kullanılan uzman tabanlı ölçekleri
eleştirmiş ve ilgili ölçeklerin yoksulluğu tam olarak yansıtmadığını belirterek yeni-alternatif
eşdeğerlik ölçeklerinin kullanımını tavsiye etmişlerdir. Standart olarak kullanılan geleneksel
ölçeklerin eleştirildiği ve yeni-alternatif eşdeğerlik ölçekleri kullanımının tavsiye edildiği Poduzov
ve Kukushkin (2000) ve Betti vd. (2017) gibi çalışmalar bu formatta yer almaktadır.
Literatürde yer alan başka bir format da gelir eşitsizliği ve yoksulluğun ölçümünde eşdeğerlik
ölçeği kavramının ele alındığı çalışmalarda, yazarların birbirlerini eleştirerek konuyu genişlettiği
atıf formatıdır. Bu çalışma formatında yazarlar, kendinden önceki çalışmaları eleştirerek kendi
ulaştığı sonucun doğruluğunu savunmuş ve daha önceki yazarlar da yeni çalışmalarla kendi
sonuçlarının doğruluğunu yinelemiştir. Atıf formatına dâhil edilebilecek Coulter vd. (1992),
Banks ve Johnson (1994) ve Jenkins ve Cowell (1994) bloğu, eşdeğerlik ölçeklerinin yoksulluk
göstergelerine ilişkin düşük veya yüksek tahminler ürettiği sonucundan hareketle birbirine atıfta
bulunarak ilerleyen çalışmalardandır. Bu formatta ilerleyen diğer bir blok ise, Lewbel (1989)’in refah
analizinin geçersiz olduğunu savunan Blackorby ve Donaldson (1993)’ın oluşturduğu çalışmaları
içermektedir. Bu format grubuna giren başka bir blokda da Buhmann vd. (1988), Coulter vd.
(1992), Jenkins ve Cowell (1994) ve Burkhauser vd. (1996) makalelerinde yer alan gelir-bağımsız
ölçeklerin ölçek oranlarına bağlı olarak hanehalkı büyüklüğünün ortaya çıktığını ve hanehalkı
büyüklüğündeki artışın ölçek oranı üzerindeki etkisinin, hanehalkının yoksul mu yoksa zengin
mi olduğuna bağlı olmadığını belirten Aaberge ve Melby (1998)’nin oluşturduğu çalışmalar yer
almaktadır. Buhmann vd. (1988) çalışmasının hanehalkı bileşiminin eşitsizlik üzerindeki etkisini
dikkate almadığını belirterek, ülkelerarası eşitsizlik karşılaştırmaları hakkındaki önceki literatürü
genişlettiğini ifade eden Lancaster vd. (1999)’nin çalışmaları da literatürde yer alan diğer bir blok
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Literatürde yer alan başka bir format da gelir eşitsizliği ve yoksulluğun ölçümünde eşdeğerlik
ölçeği kavramının ele alındığı çalışmalarda, yazarların birbirlerini eleştirerek konuyu genişlettiği
atıf formatıdır. Bu çalışma formatında yazarlar, kendinden önceki çalışmaları eleştirerek kendi
ulaştığı sonucun doğruluğunu savunmuş ve daha önceki yazarlar da yeni çalışmalarla kendi
sonuçlarının doğruluğunu yinelemiştir.
Atıf formatına dâhil edilebilecek ilk blok, eşdeğerlik ölçeklerinin yoksulluk göstergelerine
ilişkin düşük veya yüksek tahminler ürettiği sonucundan hareketle birbirine atıfta bulunarak
ilerleyen Coulter vd. (1992), Banks ve Johnson (1994) ve Jenkins ve Cowell (1994) bloğudur. Bu
formatta ilerleyen ikinci bir blok ise, Lewbel (1989)’in refah analizinin geçersiz olduğunu savunan
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
284
Blackorby ve Donaldson (1993)’ın oluşturduğu bloktur. Bu format grubuna giren üçüncü bir blok
ise, gelir-bağımsız ölçeklerin ölçek oranlarına bağlı olarak hanehalkı büyüklüğünün hesaplandığı
ileri sürülen Buhmann vd. (1988), Coulter vd. (1992), Jenkins ve Cowell (1994) ve Burkhauser vd.
(1996) çalışmalarından hareketle, hanehalkı büyüklüğündeki artışın ölçek üzerindeki etkisinin
hanenin yoksul ya da varsıl olup olmamasına bağlı olmadığını ifade eden Aaberge ve Melby
(1998)’nin oluşturduğu bloktur. Buhmann vd. (1988) çalışmasının hanehalkı bileşiminin eşitsizlik
üzerindeki etkisini dikkate almadığını belirterek, ülkelerarası eşitsizlik karşılaştırmaları hakkındaki
önceki literatürü genişlettiğini ifade eden Lancaster vd. (1999)’nin çalışmaları da literatürde yer
alan dördüncü bir blok olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan, yoksulluğun tanımında yer alan “belirgin olarak refahtan yoksun olma, mahrum
kalma durumu” ifadesi, beraberinde refah ile neyin kastedildiği ve yoksulluğun ölçüleceği
referans noktanın ne olduğu gibi birtakım soruları ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, gelir
eşitsizliği ve yoksulluk konusunda eşdeğerlik ölçeği seçiminde yaşanan belirsizliğin yanı sıra
literatür, yoksulluk ölçümünde temel alınması gereken gösterge seçimi bakımından da çeşitliliğe
sahiptir. Bu konuda literatürde birçok farklı gösterge kullanılmakla beraber en çok tercih edilen
göstergeler hanehalkı tüketimi ve hanehalkı geliridir.1 Ancak, eşdeğerlik ölçeği seçiminde var olan
belirsizlik gibi, bu göstergelerden hangisinin daha uygun olduğu konusunda da bir fikir birliği
yoktur. Literatürde yer alan eşitsizlik ve yoksulluk düzeylerinin, kullanılan eşdeğerlik ölçeğine
duyarlılığının araştırıldığı çalışmalarda, referans hanehalkı için sadece hanehalkı tüketimi ya da
sadece hanehalkı geliri baz alınarak incelemeler yapılmış veya her iki hanehalkı göstergesinin
de kullanılmasıyla karşılaştırmalı analizler gerçekleştirilmiştir. Öyle ki Burkhauser vd. (1996) ve
Beyene (2010) çalışmalarında olduğu gibi tüketim tabanlı ölçeklerin benimsendiği ya da refah
karşılaştırmalarında Aaberge ve Melby (1998), Koulovatianos vd. (2005) ve Garbuszus vd. (2018)
çalışmalarında olduğu gibi geliri baz alan ölçeklerin kullanıldığı veya Slesnick (1993) ve Merz vd.
(1994) çalışmalarında olduğu gibi her iki göstergeye de dayalı ölçeklerin ele alınarak karşılaştırmalı
analizlerin yapıldığı birçok çalışma literatürde yer almaktadır. Yapılan bu çalışmalarda yazarlar,
kendi seçimlerinin doğruluğunu savunmakta ve ulaştığı sonuçlarla da bu durumu desteklemeye
çalışmaktadırlar.
Literatürde yer alan duyarlılık analizlerinde eşdeğerlik ölçeği kavramının önemli olduğu
konusunda hemfikir olunsa da belirli bir ölçeğin seçilmesinin gerekçesi oldukça belirsizdir. Kimi
çalışmalarda halihazırda kullanılan ampirik ve uzman tabanlı eşdeğerlik ölçekleri savunulurken,
kimi çalışmalarda geleneksel yöntemlere karşı çıkılarak standartlaşan eşdeğerlik ölçekleri yerine
yeni-alternatif ölçeklerinin kullanımı tavsiye edilmektedir. Öte yandan, yoksulluk ölçümü için
temel alınması gereken gösterge seçiminin hanehalkı tüketimi mi yoksa hanehalkı geliri mi
olacağı konusunda yapılan incelemelerde de ortak bir fikir birliği sağlanamamış ve her çalışmada
yapılan analizlerin kendi içinde doğruluğu savunulmuştur. Her iki durumda da karşımıza çıkan bu
belirsizlik olgusu birçok yazarı, çalışmalarında farklı seçimlere yönlendirmiştir. Ancak, yoksulluğun
değerlendirilmesinde ve karşılaştırılmasında ortak bir paydada buluşulması gerekmektedir.
Buna göre, eşdeğerlik ölçeğinin ve yoksulluk ölçümünde temel alınması gereken göstergenin
1 Kullanımı popüler olan bu iki göstergeye ek olarak kişi başına günlük tüketilen kalori miktarı, toplam harcamaların
bir kısmı olarak gıda tüketim oranı, girdilerden ziyade çıktıların baz alınması ile oluşan (yani girdi olarak kabul edilen
“gıda” yerine, çıktı olarak kabul edilen “gelişimin engellenmesi, normalden zayıf veya aşırı zayıf kalınması” şeklinde
sonuçlanan) yetersiz beslenme durumu gibi göstergeler ve antropolojik yönteme, gözleme dayalı değerlendirme-
ler, diğer refah göstergeleri olarak sıralanabilmektedir (Haughton ve Khandker, 2009: 32-34).
285
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
seçimindeki belirsizlik karmaşasından ziyade, yoksulluğun değerlendirilmesinde ilgililik ilkesi2
esasına göre yaşam şart ve standartlarının benzer olduğu ülkeler/bölgeler için literatürde genel
kabul görmüş ölçeklerin kullanımı ve geleneksel olarak kullanılan göstergelerin temel alınması
hem ülkelerin hem de ülke içi grupların yoksulluk karşılaştırmalarında ortak bir payda sağlayacaktır.
Bu bakımdan, kendine has özellikleri benzer olan ülkeler/bölgeler için herhangi bir eşdeğerlik
ölçeği yöntemini seçmek yerine, Schiepers (1992: 121) çalışmasında vurgulandığı gibi “kendine
özgü özellikleri olan nesnel ve öznel eşdeğerlik ölçeği yöntemlerinin birlikte kullanımı” yoksulluk gibi
karmaşık bir kavramın ölçümünde daha yararlı olacaktır. Beyene (2010: 1) çalışmasında belirtildiği
gibi “eşdeğerlik ölçeği seçiminde yoksulluk göstergelerinin doğruluğunun kontrol edilmesi için birden
fazla eşdeğerlik ölçeğinin dikkate alınması” verilerin daha sağlıklı yorumlanması ve doğru politika
uygulamalarının benimsenmesi adına önemli bir girişim olacaktır.
Eşdeğerlik ölçeği seçimine göre eşitsizlik ve yoksulluk konusunun ele alındığı çalışmalar,
1980’li yılların başından itibaren literatürde kendine yer edinmiş ve günümüze dek yığılarak
ilerlemiştir. Türkiye’yi konu edinen çalışmalara baktığımızda ise, eşdeğerlik ölçeği seçimine olan
bu eğilim 2000’li yılların sonundan itibaren kendini göstermektedir. Bu bağlamda, Türkiye için
yapılan çalışmalarda, literatürün çok gelişmediği görülmektedir. Bu çalışmanın literatürdeki bu
boşluğa katkıda bulunabileceği söylenebilir. Bu açıdan, literatürde geçerli yöntemlerden olan
parasal yaklaşım çerçevesinde Kanada, Bernier, OECD, Abduak ve Betti gibi birçok farklı eşdeğerlik
ölçeği modeli ile kafa sayısı endeksi, yoksulluk açığı endeksi ve Sen endeksi gibi birkaç yoksulluk
göstergesi değeri hesaplanmış ve bu hesaplamaların karşılaştırmaları yapılarak Türkiye geneli ve
düzey 1 bölgeleri için en etkin yöntem belirlenmeye çalışılmıştır.
3. Yöntem, Veri ve Bulgular
3. 1. Yöntem
Yetişkin eşdeğerlik ölçeği AES (adult equivalence scale), kişiler arası ve haneler arası refahın
karşılaştırılmasında, sosyal refahın, ekonomik eşitsizliğin ve yoksulluğun ölçümünde ve ayrıca
sosyal yardım ödemelerinin hesaplanmasında kullanılmaktadır (Lewbel ve Pendakur, 2008: 26).
Eşdeğerlik ölçeklerinin elde edilmesi konusu ise, hem kavramsal hem de pratik olmak üzere
birçok zorluk barındırmaktadır ve ölçeklerin hesaplanmasında çeşitli yöntemler denenmektedir
(Nicholson, 1976: 1). Bu bağlamda, politika amaçları doğrultusunda hâlihazırda kullanımda
olan ya da akademik literatürde tartışılan eşdeğerlik ölçekleri, hanehalkının ihtiyacının
hesaplanmasında, hane büyüklüğündeki ek birey artışlarına ne kadar ağırlık verileceği
konusunda büyük ölçüde değişkenlik göstermektedir (Buhmann vd., 1988: 116). Öyle ki, bir
tarafta öznel refah ölçümüne (subjektif yaklaşıma) dayalı eşdeğerlik ölçekleri varken, diğer
tarafta tüketici talep denklemlerinden (objektif yaklaşımla) tahmin edilen eşdeğerlik ölçekleri
ve uzmanlar tarafından normatif yaklaşıma dayalı olarak geliştirilen ölçekler bulunmaktadır (De
Vos ve Zaidi, 1997: 319). Bu doğrultuda, refah karşılaştırmalarında, literatürde sıklıkla kullanılan
2 Bir yoksulluk sınırının ilgililiği veya özgüllüğü, incelenen bölgenin/ülkenin kendine has özelliklerini yansıtan yok-
sulluk sınırını ifade etmektedir. Bu bağlamda, doğru bir yoksulluk sınırının tespiti, ilgililik ilkesinin etkin olarak kul-
lanımına bağlıdır. İlgililik ilkesine göre, yoksulluk sınırı incelenen bölgede/ülkede hâkim olan yaşam biçimi, kültür,
sosyal durum ve normlar gibi çeşitli hususların dikkate alınması gerekliliğini yansıtmaktadır. Bu açıdan, doğru bir
yoksulluk sınırının belirlenmesinin ardından, yoksulluk çalışmalarının konu edinildiği bölgede/ülkede, ilgili böl-
genin/ülkenin özelliklerine özgü eşdeğerlik ölçeklerinin kullanılması ile birlikte (eğer yok ise de oluşturulmasıyla)
daha etkin sonuçlara ulaşılacak ve daha doğru politika uygulamaları benimsenecektir (Asra ve Santos-Francisco,
2003: 174).
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
286
ve özellikle hanehalkı büyüklüğü ile haneyi oluşturan bireylerin yaşlarının dikkate alınmasıyla
oluşturulan eşdeğerlik ölçekleri, isim kısaltmalı olarak Karekök, Kanada, Bernier, Fuchs, OxfordA,
OECD, OxfordB, NRC, TÜİK ve Betti eşdeğerlik ölçeği şeklinde sıralanabilir. Öte yandan, ölçek
yapısının gözetilmediği Hanehalkı ölçeği ve ölçek ekonomisinin dikkate alınmadığı Ösiz
ölçeği, ağırlıklandırma (yetişkin eşdeğerliği) yapısının kullanılmadığı bir durumda oluşabilecek
yoksulluk değerlerini göstermektedir. Daha detaylı olarak hanehalkı ölçeği, gelir ve gelire bağlı
olan yoksulluk yöntemlerine ait değerlerin, herhangi bir ölçek kullanılmadan hanehalkı geliri
(D) üzerinden hesaplandığı ölçek türüdür (Öztornacı ve Demirdöğen, 2015: 10). Herhangi bir
ağırlıklandırma (düzenleme) yapısının kullanılmadığı ve dolayısıyla da ölçek ekonomisinin yok
sayıldığı, “ölçeksiz” olarak nitelendirilebilecek olan Ösiz ölçekte, yapılan hesaplamalar basitçe,
hane gelirinin (Y) haneyi oluşturan üye sayısına (S) bölünmesiyle, bireylerin gelirden eşit pay
alması şeklinde yapılmaktadır (Öztornacı ve Demirdöğen, 2015: 9).
Rainwater (1974)’in, 1970 yılında yapılan Boston Sosyal Standartlar Anketi üzerine yaptığı
analiz, hane büyüklüğünün küp kökünün bir eşdeğerlik ölçeği olarak, ankete katılan bireylerin,
artan hane büyüklüğü ile aynı yaşam standardını korumak için gelirdeki gerekli olan artışın ne
olacağına dair algılarını yansıttığını göstermektedir. Daha sonra, Rainwater (1974) çalışmasında,
ilgili dönemde literatürde yer alan diğer eşdeğerlik ölçeklerine güç ilişkisi3 uygulanmış ve hane
büyüklüğünün 0,5 kuvvet değerini aldığı (yani hanehalkı sayısının karekökünün alındığı), tahmin
edilmiştir. Tahmin edilen bu değerin de Seneca ve Taussig (1971) tarafından hesaplanan zımni
vergi eşdeğerlik ölçeğine uyduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda, hanehalkı üyelerinin yaşlarının
veya ihtiyaç duyduğu diğer farklılıkların hesaba katılmadığı bu ölçekte, sadece hanehalkı sayısı
dikkate alınmaktadır. Karekök eşdeğerlik ölçeği olarak adlandırılan bu ölçeğin, karşılaştırmalı
refah analizlerinde, araştırmacılar arasında kullanımı popülerdir. Ayrıca, bu ölçek OECD, Avrupa
İstatistik Ofisi (EUROSTAT) ve Lüksemburg Gelir Çalışması (LIS) araştırmacıları tarafından
yürütülen çalışmalarda da yaygın olarak kullanılmaktadır (Chanfreau ve Burchardt, 2008: 3).
Bu duruma örnek olarak, ülkeler arası gelir eşitsizliği ve yoksulluğun incelendiği OECD (2008)
ve OECD (2011) çalışmalarında, hanehalkı gelirinin, hanehalkı büyüklüğünün kareköküne
bölünerek hesaplanması gösterilebilir (OECD, 2012: 1). Anlaşılacağı üzere, Karekök eşdeğerlik
ölçeği, hanehalkı sayısının (S) karekökü alınarak hesaplanmaktadır. Buna göre, LIS ölçeği olarak
da adlandırılan Karekök eşdeğerlik ölçeğinin matematiksel ifadesi, Denklem 1’deki gibidir.
()AESS S
Karekkö
=
(1)
Düşük gelir kesintileri yaklaşımı LICO (Low income cut-os), düşük gelir kesintilerinin
tahmininde, Statistics Canada tarafından yaygın olarak kabul görmüş en köklü yaklaşımdır. Buna
göre, LICO, bir hanenin gelirinin, ortalama bir haneye göre, daha büyük payının yiyecek, barınma
ve giyim gereklilikleri üzerine ayrıldığı gelir eşiğidir. Uluslararası karşılaştırmaların yapılması
amacıyla kullanılan LIM (Low income measure), düşük gelir ölçüsü ise, kullanımı en yaygın
olan düşük gelir ölçütüdür. LIM’in kullanımı, LICO konusunun incelendiği Wolfson vd. (1989)
çalışmasında önerilmiştir. Buna göre, LIM basit bir ifadeyle “düzeltilmiş” hane gereksinimlerinin
dikkate alındığı, hane büyüklüğü için ayarlamaların yapıldığı ve hanenin ihtiyaçlarının üye sayısı
arttıkça arttığı bir ağırlıklandırma yapısına sahiptir. Bu bağlamda, bu çalışmada Kanada eşdeğerlik
3 Güç ilişkisi olarak tabir edilen yapı eşit refah geliri (ortalama), hane büyüklüğü ve yaşam düzeyi arasındaki ilişkiyi
temsil etmektedir. Bu bağlamda, güç ilişkisinin matematiksel ifadesi, genel formuyla, “Y=Orijin • Hane Büyüklüğü •
Yaşam Düzeyi” denkleminde belirtildiği gibidir. Burada Y, eşit refah gelirini (ortalama) ve Orijin ise, ölçü birimlerine
bağlı olan ilişkinin kaynağını (kesişme noktasını) belirten bir sabittir (Rainwater, 1974: 100).
287
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
ölçeği olarak isimlendirilen LIM ölçeğinin matematiksel ifadesi, Denklem 2’deki gibidir.
() ,, ,AESS SS
SS
1040
40
3
Kanada a
a
N
c
c
N
12 3
11
ac
3
3
=+
++
a
==
//
(2)
Yetişkin ve çocuk ayrımında yaş sınırının 16 olarak kabul edildiği bu ölçekte, hane reisi olarak
adlandırılabilecek olan hanedeki ilk yetişkin (Sa1) 1, ikinci yetişkin (Sa2) 0,4, 16 yaş ve üzeri hanenin
diğer yetişkin üyeleri (Sa3) 0,4 ve 16 yaş altı çocuklar (Sc) ise, 0,3 katsayısıyla ağırlıklandırılmaktadır.
Öte yandan, Kanada’da kullanımda olan tek bir eşdeğerlik ölçeği yoktur. Bununla birlikte, burada
belirtilen ölçeğin kullanımı, oldukça geniş kabul görmüştür (Statistics Canada, 2008: 7-12).
Bernier ve Lanctôt (1996) tarafından geliştirilen diğer bir ölçeğin varlığı, teorik olarak kabul
edilmekte, ancak bu ölçek, kullanım olarak fazla tercih edilmemektedir. Bu ölçekte haneyi
oluşturan bireyler, Kanada ölçeğinde gözetilen yaş skalasında olduğu gibi, 16 yaş ve üzeri için
yetişkin olarak nitelendirilmekte ve 16 yaş altı için ise, çocuk olarak değerlendirilmektedir. Bu
bağlamda, Bernier eşdeğerlik ölçeği olarak isimlendirilen bu ölçeğin matematiksel ifadesi,
Denklem 3’de yer almaktadır.
() ,,,AESS SS
SS
1040503
Bernierac
a
N
c
c
N
121
1
2
21
ac
3
=+ ++
a
==
//
(3)
Burada hane reisi olarak adlandırılabilecek olan hanedeki ilk yetişkin (Sa1) 1, diğer yetişkinler
(Sa2) 0,4, 16 yaş altı ilk çocuk (Sc1) 0,5 ve 16 yaş altı diğer çocuklar (Sc2) ise, 0,3 katsayısıyla
ağırlıklandırılmaktadır (Fréchet vd., 2010; 2-7).
Fuchs eşdeğerlik ölçeği, tıpkı Bernier ölçeğinde olduğu gibi, kullanım olarak fazla tercih
edilmemektedir (Fréchet vd., 2010; 7). Bu ölçeklerin kullanım azlığına neden olarak, gıda
kaleminin hanehalkı harcamalarının büyük kısmını oluşturması gösterilmektedir. Bu ölçekte
haneyi oluşturan bireylere verilen ağırlıklandırma yapısına bakıldığında, 18 yaş ve üzeri yetişkin
olarak tanımlanmakta ve 18 yaş altı ise, çocuk olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda, Fuchs
eşdeğerlik ölçeğinin matematiksel ifadesi, Denklem 4’deki gibidir.
() ,,,AESS SS
SS
1080403
Fuchsac
a
N
c
c
N
121
12
21
ac
3
22
=+ ++
a
==
//
(4)
Burada hane reisi olarak adlandırılabilecek olan hanedeki ilk yetişkin (Sa1) 1, diğer yetişkinler
(Sa2) 0,8, 18 yaş altı ilk çocuk (Sc1) 0,4 ve 18 yaş altı diğer çocuklar (Sc2) ise, 0,3 katsayısıyla
ağırlıklandırılmaktadır (Jean, 2001: 297-298).
Eski ya da orijinal OECD eşdeğerlik ölçeği olarak da adlandırılan OxfordA ölçeği, OECD (1982:
36-37) tarafından geliştirilmiş ve kendi eşdeğerlik ölçeğini oluşturamayan ülkelerin kullanımı için
önerilmiştir. Bu ölçekte, yetişkin ve çocuk ayrımında yaş sınırı, 14 olarak kabul edilmektedir. Buna
göre, OxfordA eşdeğerlik ölçeğinin matematiksel ifadesi, Denklem 5’deki gibidir.
()
,,
AESS SSS10
70
5
Oxford
Aa
a
N
c
c
N
12
121
ac
3
2
=+ +
a
==
//
(5)
Burada hane reisi olarak adlandırılabilecek olan hanedeki ilk yetişkin (S_a1) 1, diğer yetişkinler
(Sa2) 0,7 ve 14 yaş altı her çocuk (Sc) ise, 0,5 katsayısıyla ağırlıklandırılmaktadır (Hourriez ve Legris,
1995: 143; OECD, 2012: 1).
Öte yandan, OxfordA eşdeğerlik ölçeğinin kullanımı zamanla azalmıştır. Buna neden olarak,
zaman içerisinde hanehalkı bütçe harcamalarında gıda kaleminin oranının düşmesi ve bunun
sonucunda da bu ölçeğin daha fazla ölçek ekonomisine yol açması gösterilmektedir (Chanfreau
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
288
ve Burchardt, 2008: 2). OxfordA ölçeğinin kullanım oranının azalmasında, bu ölçeğin gelişmiş
ülkeler için yüksek sonuçlar üretmesi ve küçük hanelere kıyasla, büyük hanelerin ihtiyaçlarını
fazla hesaplaması, diğer bir neden olarak da ileri sürülmektedir (De Vos ve Zaidi, 1997: 321).
Değiştirilmiş (veya düzeltilmiş) OECD ölçeği olarak da adlandırılan OECD eşdeğerlik ölçeği,
orijinal OECD ölçeğinin (OxfordA), karşılaştırmalı refah analizlerinde hanedeki ilk yetişkin
haricinde, haneye ek bireylerin ağırlığını fazla tahmin ettiği gerekçesiyle Hagenaars vd. (1994)
tarafından EUROSTAT araştırma projesi için geliştirilmiştir. EUROSTAT’ın 1990’ların sonunda
benimsediği bu ölçekte, yetişkin ve çocuk ayrımında yaş sınırı, OxfordA ölçeğinde olduğu gibi, 14
olarak kabul edilmektedir. Buna göre, OECD eşdeğerlik ölçeğinin matematiksel ifadesi, Denklem
6’daki gibidir.
()
,,
AESS SSS10
50
5
OECD a
a
N
c
c
N
12
11
ac
2
2
=+ +
a
==
//
(6)
Burada hane reisi olarak adlandırılabilecek olan hanedeki ilk yetişkin (Sa1) 1, diğer yetişkinler
(Sa2) 0,5 ve 14 yaş altı her çocuk (Sc) ise, 0,3 katsayısıyla ağırlıklandırılmaktadır (Chanfreau ve
Burchardt, 2008: 1; OECD, 2012: 1).
Öte yandan, araştırmacılar, OECD eşdeğerlik ölçeğinin kullanımına birtakım eleştiriler
getirmiştir. Öyle ki, Poduzov ve Kukushkin (2000) çalışmasında, Devlet İstatistik Komitesi’nin,
Rusya’nın temel sosyo-ekonomik göstergelerini iyileştirmek için OECD ölçeğini kullanması
eleştirilmiştir. Şengül ve Cafrı (2010) çalışmasında, Türkiye’de resmi kuruluşlar ve bilimsel
araştırılmalarda yaygın bir biçimde kullanılan OECD ölçeğinin, ölçek ekonomisini dikkate almadığı
ve bu nedenle de hesaplanan yoksulluk değerlerinin yukarı doğru sapmalı olduğu ifade edilmiştir.
Dudel vd. (2015) aynı şekilde OECD eşdeğerlik ölçeğinin yaygın olarak kullanımını eleştirmiştir.
Garbuszus vd. (2018) çalışmasında, yoksulluk araştırmalarında neredeyse standartlaşan
düzeltilmiş OECD ölçeği kullanımının tekrar gözden geçirilmesi gerektiği söylenerek, alışılagelmiş
yöntemleri körü körüne takip etmenin tam olarak ideal bir çözüm sunmayacağı belirtilmiştir. Tüm
bu yazarların eleştirilerine ek olarak, OECD ölçeğine getirilen diğer bir eleştiri ise, ölçekteki katsayı
değerlerinin tüketimde ölçek ekonomisinin varlığı dikkate alınarak ayarlandığı varsayımına göre,
OECD ölçeğinin ölçek ekonomisi ile hane üyelerinin göreli ihtiyaçlarını ayrıştıramamasıdır (FAO,
2005b: 5).
Literatürde yer alan diğer bir eşdeğerlik ölçeği ise, denklem yapısı olarak Fuchs ölçeğine
benzeyen OxfordB ölçeğidir. Bu ölçekte haneyi oluşturan bireylere verilen ağırlıklandırma
yapısına bakıldığında, 17 yaş ve üzeri yetişkin olarak nitelendirilmekte ve 17 yaş altı ise, çocuk
olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda, OxfordB eşdeğerlik ölçeğinin matematiksel ifadesi,
Denklem 7’de yer almaktadır.
() ,,,AESS SS
SS
1080605
OxfordBac
a
N
c
c
N
121
1
2
1
2
ac
2
2
2
=+ ++
a
==
//
(7)
Burada hane reisi olarak adlandırılabilecek olan hanedeki ilk yetişkin (Sa1) 1, diğer yetişkinler
(Sa2) 0,8, 5-16 yaş arasındaki çocuklar (Sc1) 0,6 ve 5 yaş altı çocuklar (Sc2) ise, 0,5 katsayısıyla
ağırlıklandırılmaktadır (Fréchet vd., 2010; 2).
ABD Ulusal Araştırma Konseyi (NRC) (1995) çalışmasında, farklı hane tipleri için yoksulluk
sınırlarının, hanedeki yetişkinler ile 18 yaşın altındaki çocukların tüketimindeki farklılıkları ayırt
eden, ancak yaşa göre başka ayrımlar yapmayan ve daha büyük haneler için ölçek ekonomilerini
dikkate alan bir eşdeğerlik ölçeği aracılığıyla hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. NRC eşdeğerlik
289
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
ölçeğinin matematiksel ifadesi, Denklem 8’deki gibidir.
()AESS Sk S
NRC a
a
N
c
c
Nf
11
ac
=+
==
_i
//
(8)
Burada, eşdeğerlik ölçeği, hanedeki yetişkin sayısı (Sa) ile bir yetişkine oranla hanedeki tüm
çocuklar tarafından tüketilen payın (kSc) toplamının, ölçek ekonomilerini yansıtan bir f kuvvetiyle
işlem görmesi sonucu hesaplanmaktadır. Bu denklemde, yetişkin eşdeğerlerinin sayısı (Sa+kSc)
hesaplanmakta ve sonuç, daha büyük haneler için ölçek ekonomilerini yansıtan f kuvvetiyle
tahmin edilmektedir. Çalışmada, hem k hem de f değeri için 0,70’e yakın değerlerin kullanılması
önerilmektedir. Denklemde, tüketim malı için yapılan harcamanın (k), 0,70 olarak alınması,
her çocuğun bir yetişkinin %70’i olacağı anlamına gelmektedir. Öte yandan, çalışmada, ölçek
ekonomilerini yansıtan kuvvetin (f) ise, 0,65 ila 0,75 aralığında ayarlanması tavsiye edilmiştir. Bu
bağlamda, bu çalışmada NRC eşdeğerlik ölçeğinin hesaplanmasında, k ve f değerleri 0,70 olarak
kullanılmıştır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından sadece 2002-2009 yılları arasında yayınlanan
yoksulluk çalışmalarında kullanılan, TÜİK eşdeğerlik ölçeği daha sonraki yıllarda kurum tarafından
kullanılmamıştır (Karadağ, 2015: 66). TÜİK eşdeğerlik ölçeğinin denklem yapısı, NRC ölçeğinde
kullanılan denklem yapısına benzemektedir. Ancak hem ağırlıklandırma yapısı hem de yaş
sınırı bakımından NRC ölçeğinden farklılaşmaktadır. Bu bağlamda, bu ölçekte, yetişkin ve çocuk
ayrımında yaş sınırı, 15 olarak kabul edilmektedir. Buna göre, TÜİK eşdeğerlik ölçeği Denklem
9’daki gibidir.
() ,
AESS
SS
09 ,
TK a
a
N
c
c
N
11
06
ÜÝ
ac
=+
==
_i
//
(9)
Burada, hanede yer alan 15 yaş altı çocuklar (Sc) tarafından, tüketim malı için yapılan
harcamanın (k) değeri 0,9 olarak alınmakta (dolayısıyla da NRC ölçekte her çocuk bir yetişkinin
%70’i iken, bu oran TÜİK ölçekte %90 olmakta) ve ölçek ekonomilerini yansıtan kuvvete ise, 0,6
değeri verilmektedir (TÜİK, 2008: 42).
Betti vd. (2017) çalışmasında, Türkiye için hâlihazırda bir eşdeğerlik ölçeğinin olmadığı
belirtilerek, çalışmanın amacı doğrultusunda, Türkiye için “alternatif” olarak nitelendirilen yeni
bir eşdeğerlik ölçeği geliştirmişlerdir. Yoksulluk oranlarının karşılaştırılmasında, Dünya Bankası
tarafından önerilen ölçeklerin önemli farklar yarattığı ve özellikle geniş hanehalkları için ilgili
ölçeklerin yoksulluğu tam olarak yansıtmadığı ifade edilen çalışmada, Türkiye için verilerin daha
sağlıklı hesaplanması adına, geliştirilen eşdeğerlik ölçeğinin kullanılması önerilmiştir. Bu ölçekte,
yetişkin ve çocuk ayrımında yaş sınırı, OECD ölçeğinde olduğu gibi, 14 olarak kabul edilmektedir.
Buna göre, Betti eşdeğerlik ölçeğinin matematiksel ifadesi, Denklem 10’daki gibidir.
()
,,
AESS SSS1065 035
Betti aa
a
N
c
c
N
12
21 1
ac
2
=+ +
==
//
(10)
Burada hane reisi olarak adlandırılabilecek olan hanedeki ilk yetişkin (Sa1) 1, diğer yetişkinler
(Sa2) 0,65 ve 14 yaş altı her çocuk (Sc) ise, 0,35 katsayısıyla ağırlıklandırılmaktadır.
3.2.Veri
Bu çalışma kapsamında uluslararası kuruluşların yöntemleri ve uluslararası literatür dikkate
alınarak Türkiye ve İstatistiki Bölge Birimleri Sınıaması dikkate alınarak düzey 1 bölgeleri (12
alt bölge) için eşdeğerlik ölçeklerine göre yoksulluk hesaplamaları yapılmıştır. Çalışmada, TÜİK
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
290
tarafından uygulanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması (GYKA) 2017 yılı Mikro Kesit Veri
Setinden yararlanılmıştır. Söz konusu araştırmada toplam 22.869 hane ve örnek hanelerde
yaşayan 78.015 fert yer almaktadır.
Gelire bağlı yoksulluk hesaplamalarının metodolojik bakımdan ülkeden ülkeye çok fazla
değişmemesi, karşılaştırılmasının nispeten kolay olması ve EUROSTAT ve OECD gibi kuruluşların
uluslararası kıyaslamalarda daha çok gelire göre göreli yoksulluk hesaplaması yapmaları (TÜİK,
2008: 37) gerekçeleriyle, bu çalışma kapsamında, yoksulluk ölçümü için gösterge olarak “gelir”
tercih edilmiştir.
Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirleri, hanehalkı kullanılabilir gelirlerinin eşdeğerlik
ölçeklerine göre hesaplanmış eşdeğer hanehalkı büyüklüklerine oranlanmasıyla ortaya
çıkmaktadır.4 Bu bakımdan, bu çalışma kapsamında, yoksulluk sınırı olarak eşdeğer hanehalkı
kullanılabilir medyan gelirin %50’si dikkate alınmış ve eşdeğer geliri bu sınırın altında kalanlar
göreli yoksul olarak kabul edilmiştir.
Çalışma kapsamında yapılan hesaplamalar Türkiye ve bölgesel bir perspektifte yapılmış
ve bölgesel hesaplamalar, TÜİK’in İstatistiki Bölge Birimleri Sınıamasına (İBBS) göre 1. Düzey
ayrımına tabi tutularak gerçekleştirilmiştir.
3.3.Bulgular
Çalışmada Türkiye geneli ve İBBS bölgesel düzeyde olmak üzere eşdeğerlik ölçeklerine bağlı
olarak yoksulluk göstergeleri hesaplanmıştır. Yapılan analiz sonucunda elde edilen bulgulardan
hareketle, Türkiye genelinde ve bölgeler özelinde, eşdeğerlik bazında yoksulluk hesaplamaları
için Oxford eşdeğerlik ölçeklerinin yüksek değerler çıkardığı, başta Fuchs eşdeğerlik ölçeği olmak
üzere diğer eşdeğerlik ölçeklerinin ise düşük değerler ürettiği ve bahsi geçen bu durumun,
Türkiye geneli ve düzey 1 bölgeleri için genel formu oluşturduğu tespit edilmiştir. İBBS 1. Düzeye
bağlı olarak elde edilen 12 bölgeye ait sonuçların ayrıntısına çalışmanın içeriğini uzatmamak
adına bulgular kısmında yer verilmemiştir.5
Türkiye geneli gelir ve yoksulluk değerlerinin yer aldığı Tablo 1 incelendiğinde, doğrudan
hanehalkı gelirine bağlı yapılan hesaplamalarda, Hanehalkı ölçeği ile en yüksek yoksulluk sınırına
ulaşılmakta ve en düşük yoksulluk değerleri elde edilmektedir. Buna karşın, hanehalkı içerisinde
eşit bir şekilde gelir dağılımı yapıldığında, Ösiz ölçeği en düşük yoksulluk sınırını vermekte ve
en yüksek yoksulluk değerlerini üretmektedir. Hanedeki bireylere farklı ağırlıklar veren herhangi
bir eşdeğerlik ölçeği kullanılarak yoksulluk değerleri hesaplandığında ise, yoksulluk sınırını en
yüksek aynı zamanda yoksulluk değerlerini ise en düşük gösteren eşdeğerlik ölçeği Karekök
eşdeğerlik ölçeği olmaktadır. Bu ölçeği, yoksulluk değerleri hesabında ona en yakın değerleri
veren Fuchs eşdeğerlik ölçeği takip etmektedir. Bunun aksine, eşdeğerlik ölçeklerinden OxfordB
ise, yoksulluk sınırını en düşük çıkarmakta ve yoksulluk göstergelerinin çoğunu (yoksul sayısı
hariç) en yüksek bulan eşdeğerlik ölçeği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ölçeğe, gelir ve yoksulluk
değerleri hesabında en yakın değerleri veren OxfordA eşdeğerlik ölçeği benzemektedir. Gelir
eşitsizliğine bağlı hesaplanan Gini katsayısına bakıldığında ise, Hanehalkı ölçeği ile Karekök
4 Fuchs, OxfordB ve NRC eşdeğerlik ölçeklerinin denklem yapısına göre veri setinde reisi çocuk kategorisinde yer
alan hanelerdeki (bülten no/yaş: 20.176/17 ve 22.740/16) hane reisleri, ilgili ölçekler için eşdeğer hanehalkı büyük-
lükleri hesaplanırken yetişkin olarak kabul edilmiştir.
5 İBBS 1. Düzey için elde edilen sonuçlar istenildiği taktirde yazarlardan temin edilir.
291
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
eşdeğerlik ölçeğinde katsayı değerleri en düşük seviyede iken, OxfordB eşdeğerlik ölçeği ile
Ösiz ölçeğinde katsayı değerleri en yüksek düzeyi göstermektedir. Öte yandan, Türkiye için
hâlihazırda kullanılan OECD eşdeğerlik ölçeği ile Bernier eşdeğerlik ölçeğinin gelir ve yoksulluk
değerleri birbirine oldukça yakındır. Bu duruma benzer bir durum Kanada ve NRC eşdeğerlik
ölçekleri arasında da görülmektedir. Türkiye’ye özgü ölçeklerden Betti eşdeğerlik ölçeği ise,
TÜİK eşdeğerlik ölçeğinden daha yüksek yoksulluk değerleri üreterek, Oxford ölçeklerine daha
yakın değerler vermektedir. Ölçek ekonomisinin gözetilmediği Hanehalkı ve Ösiz ölçeğine bağlı
hesaplamalar dışarıda bırakıldığında, yoksulluk oranlarında yaklaşık ‰2-21’lik bir değişim söz
konusu olmaktadır. Bu değişim her ne kadar küçük gibi gözükse de bu değerler eşdeğerlik
ölçeklerine göre yoksul sayısının 170.883 ila 1.677.699 kişi arasında değişimine denk gelmektedir.
Sonuç olarak, eşdeğerlik bazında Türkiye geneli yoksulluk hesaplamaları için Oxford eşdeğerlik
ölçeklerinin yüksek değerler çıkardığı ve başta Karekök ve Fuchs eşdeğerlik ölçekleri olmak üzere
diğer eşdeğerlik ölçeklerinin ise düşük değerler ürettiği söylenebilir.
Tablo 1. Farklı Eşdeğerlik Ölçeklerine Göre Yoksulluk Değerleri (Türkiye)
Watts SST Gini Sen Yoksulluk
Açığı
Kafa
Sayısı Yoksul Yoksulluk
Sınırı (TL)
Hanehalkı 4.267 0.061 0.381 0.045 0.031 0.125 9882777 18835
Ösiz 7.180 0.098 0.442 0.071 0.052 0.169 13349052 4763
Karekök 4.321 0.062 0.392 0.046 0.032 0.126 9914503 9316
Kanada 4.783 0.068 0.402 0.050 0.035 0.132 10446184 8715
Bernier 4.928 0.070 0.405 0.051 0.036 0.136 10702499 8287
Fuchs 4.465 0.064 0.406 0.047 0.033 0.128 10085386 6514
OxfordA 5.702 0.080 0.418 0.058 0.042 0.147 11592202 6409
OECD 4.859 0.069 0.405 0.051 0.036 0.135 10622249 7944
OxfordB 5.713 0.080 0.421 0.058 0.042 0.147 11563905 5951
NRC 4.538 0.065 0.400 0.048 0.034 0.130 10239888 7563
TÜİK 5.010 0.071 0.406 0.052 0.037 0.138 10853496 7233
Betti 5.126 0.072 0.411 0.053 0.038 0.140 11003743 6962
Kaynak: TÜİK GYKA 2017 Mikro Veri Seti (Kesit) kullanılarak yazarlar tarafından oluşturulmuştur.
Not 1: Gelirlerin referans dönemi bir önceki takvim yılıdır.
Not 2: Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin %50’si dikkate alınarak yoksulluk sınırı hesaplanmıştır.
Not 3: Yoksulluğun ölçümü, ilgili toplama yöntemine bağlı olarak, dağılıma duyarlı ilk yoksulluk ölçüm yöntemi
olan Watts endeksi; yoksullukta zaman içinde meydana gelen değişimin kaynağının anlaşılmasında yardımcı olan
Sen-Shorrocks-Thon (SST) endeksi; Sen endeksinin eşitliğinde yer alan ve temeli Lorenz eğrisine dayanan, gelir
dağılımlarındaki eşitsizliği bireysel temelde ölçmek ve eşitsizliğin derecesini zamana ve mekâna göre karşılaştırmak
için hesaplanan Gini katsayısı; yoksulların sayısını, yoksulluğun derinliğini ve yoksulluğun grup içindeki dağılımını
birleştiren bir ölçüm yöntemi olarak tanımlanan Sen endeksi; yoksul bireylerin ortalama olarak yoksulluk sınırının
ne kadar gerisinde olduklarının belirlenmesinde, yoksul gelirlerinin yoksulluk sınırını karşılaması için gerekli olan
toplam para miktarı olarak tanımlanan yoksulluk açığı endeksi ile anlaşılır ve basit olması nedeniyle en çok kabul
görmüş yoksulluk ölçüm yöntemi olan ve yoksul sayısının toplam nüfusa oranı olarak tanımlanan kafa sayısı endeksi
gibi çeşitli yoksulluk endeksleri ile gerçekleştirilmektedir.
4.Sonuç
Bu çalışmada gelir eşitsizliği ve yoksulluk tahminlerinde eşdeğerlik ölçeği seçimine olan
duyarlılık genel ve bölgesel bir perspektifte keşfedilmeye çalışılmıştır. TÜİK Gelir ve Yaşam
Koşulları Araştırması (GYKA) 2017 yılı Mikro Kesit Veri Setinden temin edilen veriler dâhilinde
farklı eşdeğerlik ölçeklerinin parasal yaklaşım çerçevesinde ölçülen gelir ve yoksulluk değerleri
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
292
Türkiye ve bölgesel düzeyde karşılaştırılmıştır.
Bu çalışma kapsamında yapılan analizde, gelir ve yoksulluk değerlerinin eşdeğerlik
ölçeği seçimine ne kadar duyarlı olduğu hesaplanırken, Türkiye özelinde eşdeğerlik ölçeği
çeşitliliğinin yokluğu, gelişmiş ülkeler tarafından oluşturulan ölçeklerin ağırlıklı olarak kullanımını
gerektirmiştir. Bu durum, gelişmiş ülkelerce ilgililik ilkesi esasına göre oluşturulmuş eşdeğerlik
ölçeklerinin, Türkiye’nin yaşam şart ve standartlarını ne kadar doğru yansıttığı yönünde
soruları beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, yoksulluk istatistiklerinde çok önemli bir yere
sahip olan ilgililik ilkesi kapsamında, incelenecek ülkeye/bölgeye has eşdeğerlik ölçeklerinin
kullanımı, doğru sonuçlara ulaşılmasında son derece önemlidir. Bu doğrultuda, Betti vd. (2017)
çalışmasında, hane üyeleri yaş unsurunun kullanıldığı demografik gruplara ayrılarak, Türkiye’ye
özgü eşdeğerlik ölçekleri oluşturmuştur. Ancak, yaş unsuru haricinde farklı parametrelere göre
Türkiye’ye özgü eşdeğerlik ölçeği çeşitliliğinin yokluğu, hâlihazırda önemli bir eksik olarak
devamlılığını korumaktadır. Bu bağlamda, Türkiye özelinde gelir ve yoksulluk göstergelerinin
inceleneceği ileriki çalışmalar için, araştırmaların bilimsel niteliğini ve güvenilirliğini yükseltmek
adına ilk olarak, hanehalkı tüketiminde etkili olabilecek cinsiyet faktörünün demografik değişken
olarak eşdeğerlik hesaplamalarına dâhil edilmesi önerilmektedir.
İkinci olarak, demografik özellikler haricinde tüketimde etkili olabilecek bir diğer önemli
unsur ülkeler arasındaki yapısal farklılıklardır. Eşdeğerlik ölçeklerinin gelişmiş ülkeler tarafından
oluşturulması ve ilgililik ilkesi esasına göre o ülkelerde hâkim olan yaşam biçimi, kültür, sosyal
durum ve normlar gibi çeşitli hususlara uygun olarak düzenlenmesi, yoksulluk çalışmalarında
ülkeler arasındaki yapısal farklılıkların dikkate alınması gerektiğini göstermekte ve çalışmanın
yapılacağı ülke için uygun ölçek seçiminde (eğer yok ise de oluşturulmasında) yapısal farklılıkların
göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda ülke karşılaştırmaları yapılırken
en azından aynı eşdeğerlik ölçekleri kullanılsa bile ülke gelişmişlik seviyesine göre eşdeğerlik
ölçeklerinin uyumlandırılması önerilmektedir
Etik Beyanı
Bu makalede hiçbir insan çalışması sunulmamıştır.
Yazar Katkıları
Yazarlar bu çalışmaya katkıları olduğunu beyan etmişler ve yayın için onaylamışlardır.
Çıkar çatışması
Yazarlar, araştırmanın potansiyel bir çıkar çatışması olarak yorumlanabilecek ticari veya
finansal ilişkilerin yokluğunda yürütüldüğünü beyan etmektedirler.
Kaynaklar
AABERGE, R. ve MELBY, I. (1998), The Sensitivity of Income Inequality to Choice of Equivalence Scales, Review
of Income and Wealth, 44(4), 565-569.
ALBAYRAK, Ö. (2013), Türkiye’de Reel Gelirlerin Gelişimi: 2003-2010, T Bulutay, S. Soydemir ve D. Özkök
Çubukçu içinde, Prof. Dr. İsmail Türk’e Armağan (s. 625-649), Ankara: Mülkiyeliler Birliği Yayını.
ASRA, A. ve SANTOS-FRANCISCO, V. (2003), Poverty Line: Eight Countries’ Experiences and the Issue of
Specificity and Consistency, C. M. Edmonds içinde, Reducing Poverty in Asia: Emerging Issues in Growth,
293
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
Targeting, and Measurement (s. 173-196), Massachusetts: Edward Elgar Publishing.
BANKS, J. ve JOHNSON, P. (1994), Equivalence Scale Relativities Revisited, The Economic Journal, 104(425),
883-890.
BERNIER, J. ve LANCTÔT, P. (1996), Échelles d’Équivalence, Québec: Ministère de la Sécurité du Revenu.
BETTI, G., KARADAG, M. A., SARICA, O. ve UCAR, B. (2016), How to Reduce the Impact of Equivalence Scales on
Poverty Measurement: Evidence from Turkey, Social Indicators Research, 132(3), 1023-1035.
BETTI, G., KARADAG, M. A., SARICA, O. ve UCAR, B. (2017), Regional Differences in Equivalence Scales in
Turkey, Economy of Region, 13(1), 63-69.
BEYENE, B. M. (2010), How Sensitive Are Poverty Measures to the Choice of Equivalence Scale and Unit of
Analysis? Evidence from Urban Ethiopia, In Proceedings of the Seventh International Conference on the
Ethiopian Economy, 1, 115-149.
BISHOP, J., GRODNER, A., LIU, H. ve AHAMDANECH-ZARCO, I. (2014), Subjective Poverty Equivalence Scales
for Euro Zone Countries, The Journal of Economic Inequality, 12(2), 265-278.
BLACKORBY, C. ve DONALDSON, D. (1993), Household Equivalence Scales and Welfare Comparisons: A
Comment, Journal of Public Economics, 50(1), 143-146.
BLAYLOCK, J. R. (1991), The Impact of Equivalence Scales on the Analysis of Income and Food Spending
Distributions, Western Journal of Agricultural Economics, 16(1), 11-20.
BUHMANN, B., RAINWATER, L., SCHMAUS, G. ve SMEEDING, T. M., (1988). Equivalence Scales, Well‐Being,
Inequality, and Poverty: Sensitivity Estimates Across Ten Countries Using the Luxembourg Income Study
(LIS) Database, Review of Income and Wealth, 34(2), 115-142.
BURKHAUSER, R. V., SMEEDING, T. M. ve MERZ, J. (1996), Relative Inequality and Poverty in Germany and the
United States Using Alternative Equivalence Scales, Review of Income and Wealth, 42(4), 381-400.
CHANFREAU, J. ve BURCHARDT, T. (2008), Equivalence Scales: Rationales, Uses and Assumptions, 23 Mart
2020 tarihinde The Scottish Government: https://www2.gov.scot/resource/doc/933/0079961.pdf
adresinden alındı.
COULTER, F. A. E., COWELL, F. A. ve JENKINS, S. P. (1992), Equivalence Scale Relativities and the Extent of
Inequality and Poverty, The Economic Journal, 102(414), 1067-1082.
DE VOS, K. ve ZAIDI, M. A. (1997), Equivalence Scale Sensitivity of Poverty Statistics for the Member States of
the European Community, Review of Income and Wealth, 43(3), 319-333.
DEATON, A. S. ve MUELLBAUER, J. (1986), On Measuring Child Costs: With Applications to Poor Countries,
Journal of Political Economy, 94(4), 720-744.
DREWNOWSKI, J. (1977), Poverty: Its Meaning and Measurement, Development and Change, 8(2), 183-208.
DUCLOS, J. Y. ve MERCADER‐PRATS, M. (1999), Household Needs and Poverty: With Application to Spain and
the UK, Review of Income and Wealth, 45(1), 77-98.
DUDEL, C., GARBUSZUS, J. M., OTT, N. ve WERDING, M. (2015), Income Dependent Equivalence Scales,
Inequality, and Poverty, Center for Economic Studies Information and Forschung (CESifo) Working Paper
Series, 5568, 1-27.
ERUS, B. (2020), Equivalence Scales and the Change in Poverty Levels Across Time: Turkish Case, Middle East
Development Journal, 12(1), 24-34.
FAO (2005a), Equivalence Scales General Aspects, 25 Mart 2020 tarihinde http://www.fao.org/docs/up/
easypol/325/equiv_scales_general_032en.pdf adresinden alındı.
FAO (2005b), Equivalence Scales Subjective Methods, 10 Mart 2020 tarihinde http://www.fao.org/docs/up/
easypol/326/equv_scales_subjectmtd_033EN.pdf adresinden alındı.
FRÉCHET, G., LANCTÔT, P., MORIN, A. ve SAVARD, F. (2010), 23 Mart 2020 tarihinde Ministère du Travail, de
l’Emploi et de la Solidarité sociale: https://www.mess.gouv.qc.ca/publications/pdf/CEPE_Echelles_
equiv_en.pdf adresinden alındı.
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
294
GARBUSZUS, J. M., OTT, N., PEHLE, S. ve WERDING, M. (2018), Development of Family Income Since the 1990s:
A Fresh Look at German Microdata Using Income-Dependent Equivalence Scales, The German Socio-
Economic Panel (SOEP), Berlin.
HAGENAARS, A., DE VOS, K. ve ZAIDI, M. A. (1994), Poverty Statistics in the Late 1980s: Research Based on
Micro-Data, Luxembourg: Office for Official Publications of the European Communities.
HAUGHTON, J. ve KHANDKER, S. R. (2009), Handbook on Poverty + Inequality, Washington, DC: World Bank
Publications.
HOURRIEZ, J. M. ve LEGRIS, B. (1995), Le Niveau de vie Relatif des Personnes Âgées, Economie et Statistique,
283- 4(3/4), 137-158.
HUNTER, B. H., KENNEDY, S. ve BIDDLE, N. (2004), Indigenous and Other Australian Poverty: Revisiting the
Importance of Equivalence Scales, The Economic Record, 80(251), 411-422.
IŞIK, O. ve PINARCIOGLU, M. M. (2001), Nöbetleşe Yoksulluk: Gecekondulaşma ve Kent Yoksulları: Sultanbeyli
Örneği, İstanbul: İletişim.
JEAN, S. (2001), Le Revenu, Y. Fortin içinde, Portrait Social du Québec: Données et Analyses (s. 292-316),
Québec: Institut de la statistique du Québec.
JENKINS, S. P. ve COWELL, F. A. (1994), Parametric Equivalence Scales and Scale Relativities, The Economic
Journal, 104(425), 891-900.
KARADAĞ, M. A. (2015), Tek Boyutlu ve Çok Boyutlu Yoksulluk Ölçümleri: Türkiye Uygulaması, Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara.
KOULOVATIANOS, C., SCHRÖDER, C. ve SCHMIDT, U. (2005), Properties of Equivalence Scales in Different
Countries, Journal of Economics, 86(1), 19-27.
LADERCHI, C. R., SAITH, R. ve STEWART, F. (2003), Does It Matter That We Do Not Agree on the Definition of
Poverty? A Comparison of Four Approaches, Oxford Development Studies, 31(3), 243-274.
LANCASTER, G. ve RAY, R. (1998), Comparison of Alternative Models of Household Equivalence Scales: the
Australian Evidence on Unit Record Data, The Economic Record, 74(224), 1-14.
LANCASTER, G., RAY, R. ve VALENZUELA, M. R. (1999), A Cross‐Country Study of Equivalence Scales and
Expenditure Inequality on Unit Record Household Budget Data, Review of Income and Wealth, 45(4),
455-482.
LEWBEL, A. (1989), Household Equivalence Scales and Welfare Comparisons, Journal of Public Economics,
39(3), 377-391.
LEWBEL, A. ve PENDAKUR, K. (2008), Equivalence Scales, S. N. Durlauf ve L. E. Blume içinde, The New Palgrave
Dictionary of Economics (s. 26-30), New York: Palgrave Macmillan.
LIPTON, M. (1997), Poverty - Are There Holes in the Consensus?, World Development, 25(7), 1003-1007.
MABUGHI, N. ve SELIM, T. (2006), Poverty As Social Deprivation: A Survey, Review of Social Economy, 64(2),
181-204.
MERZ, J., GARNER, T., SMEEDING, T. M., FAIK, J. ve JOHNSON, D. (1994), Two Scales, One Methodology
- Expenditure Based Equivalence Scales for the United States and Germany, Research Institute on
Professions (Forschungsinstitut Freie Berufe) Discussion Paper, 8, 1-51.
NICHOLSON, J. L. (1976), Appraisal of Different Methods of Estimating Equivalence Scales and Their Results,
Review of Income and Wealth, 22(1), 1-11.
NRC (1995), Measuring Poverty: A New Approach, Washington, DC: National Academies Press.
OECD (1982), The OECD List of Social Indicators, Washington, DC: Organisation for Economic Co-operation
and Development.
OECD (2008). Growing Unequal? Income Distribution and Poverty in OECD Countries, Paris: Organisation for
Economic Co-operation and Development.
295
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 17, Yıl 17, Sayı 2, 2021, ss. 279-296
The International Journal of Economic and Social Research, Vol. 17, Year 17, No. 2, 2021, pp. 279-296
OECD (2011), Inequality, 25 Mart 2020 tarihinde Organisation for Economic Co-operation and Development:
http://www.oecd.org/social/inequality.htm adresinden alındı.
OECD (2012), What are Equıvalence Scales?, 21 Mart 2020 tarihinde Organisation for Economic Co-operation
and Development: http://www.oecd.org/els/soc/OECD-Note-EquivalenceScales.pdf adresinden alındı.
OPPENHEIM, C. (1993), Poverty: The Facts, London: CPAG.
OYAMA, M. (2006), Measuring Cost of Children Using Equivalence Scale on Japanese Panel Data, Applied
Economics Letters, 13(7), 409-415.
ÖZTORNACI, B. ve DEMİRDÖĞEN, A. (2015), Farklı Eşdeğerlik Ölçeklerine Göre Temel Yoksulluk Göstergelerinin
Değişimi: Türkiye Örneği, Tarım Ekonomisi Dergisi, 21(1), 7-15.
PHIPPS, S. A. (1993), Measuring Poverty Among Canadian Households: Sensitivity to Choice of Measure and
Scale, Journal of Human Resources, 28(1), 162-184.
PODUZOV, A. A. ve KUKUSHKIN, D. K. (2000), Equivalence Scales as an Indicator for Measuring Living
Standards, Problems of Forecasting, 4, 108-123.
POLLAK, R. A. ve WALES, T. J. (1979), Welfare Comparisons and Equivalence Scales, The American Economic
Review, 69(2), 216-221.
RAHNEMA, M. (1992), Poverty, W. Sachs içinde, The Development Dictionary: A Guide to Knowledge as
Power (s. 174-194), New York: Zed Books Ltd.
RAINWATER, Lee. (1974), What Money Buys: Inequality and the Social Meanings of Income, New York: Basic
Books.
REGIER, G., ZEREYESUS, Y., DALTON, T. ve AMANOR-BOADU, V. (2015), Do Adult Equivalence Scales Matter in
Poverty Estimates? A Ghana Case Study, International Conference of Agricultural Economists, August
9-14, Milan.
ROWNTREE, S. B. (1901), Poverty, a Study of Town Life, London: Macmillan.
SCHIEPERS, J. (1992), On the Choice of Equivalence Scales, Statistical Journal of the United Nations Economic
Commission for Europe, 9(2), 111-124.
SELIM, R. ve KAYA, G. (2017), The Changes of Cost of Children for Turkey by Using Income-Dependent
Equivalence Scales, Social Indicators Research, 139(2), 803-824.
SEN, A. (1985), A Sociological approach to the Measurement of Poverty: A Reply to Professor Peter Townsend,
Oxford Economic Papers, 37(4), 669-676.
SENECA, J. J. ve TAUSSIG, M. K. (1971), Family Equivalence Scales and Personal Income Tax Exemptions for
Children, The Review of Economics and Statistics, 53, 253-262.
SHORT, K., GARNER, T., JOHNSON, D. ve DOYLE, P. (1999). Experimental Poverty Measures: 1990 to 1997,
Washington, DC: U.S. Government Printing Office.
SLESNICK, D. T. (1993), Gaining Ground: Poverty in the Postwar United States, Journal of Political Economy,
101(1), 1-38.
Statistics Canada (2008), Low Income Cut-offs for 2007 and Low Income Measures for 2006, 23 Mart 2020
tarihinde Statistics Canada: https://www150.statcan.gc.ca/n1/en/pub/75f0002m/75f0002m2008004-
eng.pdf?st=LjUmvOHE adresinden alındı.
STREAK, J. C., YU, D. ve VAN DER BERG, S. (2009), Measuring Child Poverty in South Africa: Sensitivity to the
Choice of Equivalence Scale and An Updated Profile, Social Indicators Research, 94(2), 183-201.
SURUGA, T. (1995), Measurement of Equivalence Scales for Children (in Japanese), Journal of the Japan
Statistical Society, 25(3), 223-231.
SZÉKELY, M., LUSTIG, N., CUMPA, M. ve MEJÍA, J. A. (2004), Do We Know How Much Poverty There Is?, Oxford
Development Studies, 32(4), 523-558.
ŞENGÜL, S. ve CAFRI, R. (2010). Yoksulluk Ölçümünde Engel ve Rothbarth Eşdeğerlik Ölçekleri, Çukurova
Faruk AYKIN - Egemen İPEK
296
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 19(2), 47-61.
TAKEDA, Y. (2010), Equivalence Scales for Measuring Poverty in Transitional Russia: Engel’s Food Share
Method and the Subjective Economic Well-Being Method, Applied Economics Letters, 17(4), 351-355.
TSAKLOGLOU, P. (1991), Estimation and Comparison of Two Simple Models of Equivalence Scales for the Cost
of Children, The Economic Journal, 101(405), 343-357.
TSAKLOGLOU, P. ve PANOPOULOU, G., (1998), Who Are the Poor in Greece? Analysing Poverty Under
Alternative Concepts of Resources and Equivalence Scales, Journal of European Social Policy, 8(3), 213-
236.
TÜİK (2008), Tüketim Harcamaları, Yoksulluk ve Gelir Dağılımı: Sorularla Resmi İstatistikler Dizisi-6, Ankara:
Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası.
TÜİK (2017), Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Mikro Veri Seti (Kesit) CD’si, Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu.
ULMAN, P. (2011), Equivalence Scale in Terms of Polish Households’ Source of Income, Folia Oeconomica
Stetinensia, 10(2), 114-127.
WHITE, H. ve MASSET, E. (2002), Child Poverty in Vietnam: Using Adult Equivalence Scales to Estimate Income-
Poverty for Different Age Groups, Young Lives Working Paper, 6, 1-36.
WHITE, H. ve MASSET, E. (2003), The Importance of Household Size and Composition in Constructing Poverty
Profiles: An Illustration from Vietnam, Development and Change, 34(1), 105-126.
WOLFSON, M. C., EVANS, J. M. ve OECD, (1989), Statistics Canada’s Low Income Cut-Offs Methodological
Concerns and Possibilities: A Discussion Paper, Ottawa: Statistics Canada Analytical Studies Branch.