ChapterPDF Available

TÜRKİYE'NİN ENERJİ LOJİSTİĞİ YÖNETİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR

Authors:

Abstract

GİRİŞ Etrafımızdaki her şey bir akış halinde olan enerji ile çevrilidir. Her geçen gün enerjiye olan talep artmasına rağmen yenilenemeyen kaynak rezervleri hızla azalmaktadır. Bu kaçınılmaz sonu yavaşlatmak alternatif arayışları gerek-tirmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilir enerji anlayışı, dünya çapında temel bir endişe haline gelmiştir (Aziz vd.,2019:1). Enerji, önceleri insan ve hayvan kası yardımıyla elde edilirken, sonraları yerini odun, turba ve kömür gibi katı yakıtların yanması ile oluşan kaynaklara bırakmıştır. Bu kaynakların kullanım yerlerine getirilmesi o dönemde büyük bir çaba gerektirirken, sonradan fark edilen sıvı petrol ile menziline daha konsantre ve daha esnek bir şekilde öncelikli olarak ulaştırılabilen bir enerji kaynağına sahip olunmuştur. XIX. yüzyılın başına kadar Amerika dahil birçok ülkenin yerleşim merkezinde aydınlatma yöntemi, ilk Yunanlılar ve Romalılar tarafın-dan bilinenden çok farklı değildi. Artan nüfus ve şehir merkezlerinin gelişimine paralel olarak özellikle uzun zamandır aydınlanma için kullanılan ve balinalar-dan elde edilen parafin yağının elde edilmesinin de zorlaşmasıyla yeni petrol kaynaklarının aranması gerekli olmuştu. XIX. yüzyılın ortalarına gelindiğinde petrolün türevi olan gazyağı, Kuzey Amerika ve Avrupa'da aydınlatma alanın-da yaygın olarak kullanılıyordu. Sanayi Devrimi ile beraber petrolden aydın-latma için yararlanmaya devam edilirken; farklı çeşit ve özellikte yağların da ucuz ve uygun koşullarda elde edilmesinde petrolün hammadde olarak kulla-nılmaya başlanması, bu enerji kaynağının var olan kıymetini daha da artırmıştı (Curley,2011:12-13). Bilhassa 1950'li yıllarda petrolün millileştirilme politika-ları ile 1970'li yıllarda meydana gelen petrol krizi; enerji kaynaklarının verimli, güvenli ve etkin yönetilmesi gerekliliğini ortaya koyarken, diğer taraftan fosil yakıtlara alternatif kaynakların üretilmesi politikalarına ağırlık verilmesi gerekli-liği de önem kazanmıştır.
TÜRKİYE’NİN ENERJİ LOJİSTİĞİ
YÖNETİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR
Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Attila Karataş1
GİRİŞ
Etrafımızdaki her şey bir akış halinde olan enerji ile çevrilidir. Her geçen
gün enerjiye olan talep artmasına rağmen yenilenemeyen kaynak rezervleri
hızla azalmaktadır. Bu kaçınılmaz sonu yavaşlatmak alternatif arayışları gerek-
tirmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilir enerji anlayışı, dünya çapında temel bir
endişe haline gelmiştir (Aziz vd.,2019:1).
Enerji, önceleri insan ve hayvan kası yardımıyla elde edilirken, sonraları
yerini odun, turba ve kömür gibi katı yakıtların yanması ile oluşan kaynaklara
bırakmıştır. Bu kaynakların kullanım yerlerine getirilmesi o dönemde büyük bir
çaba gerektirirken, sonradan fark edilen sıvı petrol ile menziline daha konsantre
ve daha esnek bir şekilde öncelikli olarak ulaştırılabilen bir enerji kaynağına
sahip olunmuştur. XIX. yüzyılın başına kadar Amerika dahil birçok ülkenin
yerleşim merkezinde aydınlatma yöntemi, ilk Yunanlılar ve Romalılar tarafın-
dan bilinenden çok farklı değildi. Artan nüfus ve şehir merkezlerinin gelişimine
paralel olarak özellikle uzun zamandır aydınlanma için kullanılan ve balinalar-
dan elde edilen parafin yağının elde edilmesinin de zorlaşmasıyla yeni petrol
kaynaklarının aranması gerekli olmuştu. XIX. yüzyılın ortalarına gelindiğinde
petrolün türevi olan gazyağı, Kuzey Amerika ve Avrupa'da aydınlatma alanın-
da yaygın olarak kullanılıyordu. Sanayi Devrimi ile beraber petrolden aydın-
latma için yararlanmaya devam edilirken; farklı çeşit ve özellikte yağların da
ucuz ve uygun koşullarda elde edilmesinde petrolün hammadde olarak kulla-
nılmaya başlanması, bu enerji kaynağının var olan kıymetini daha da artırmıştı
(Curley,2011:12-13). Bilhassa 1950’li yıllarda petrolün millileştirilme politika-
ları ile 1970’li yıllarda meydana gelen petrol krizi; enerji kaynaklarının verimli,
güvenli ve etkin yönetilmesi gerekliliğini ortaya koyarken, diğer taraftan fosil
yakıtlara alternatif kaynakların üretilmesi politikalarına ağırlık verilmesi gerekli-
liği de önem kazanmıştır. Zaman içinde enerji güvenliği alanında risk ve tehdit-
1 Muş Alparslan Üniversitesi, İ.İ.B.F, İşletme Bölümü, i.karatas@alparslan.edu.tr
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
180
lerin artması ile, uluslararası güvenlik alanında ve akademik çalışmalarda enerji
güvenliği bir disiplin çalışması olarak yer almıştır (Şahin, 2020:520).
ENERJİ VE ENERJİ LOJİSTİĞİ
Enerji, tüketicinin satın aldığı kendine has bir ürün, yaşamın devamı için
gerekli bir ihtiyaç, tekrardan dağıtımı yapılabilen ve stratejik özelliği olan bir
değerdir. Enerjinin bu özellikleri onu; ekonomik açıdan ürün, siyasal alanda
stratejik ürün, uluslararası siyasette ise bir silah ya da savunma aracı olarak
kullanılabilen bir değer haline dönüştürmektedir (Dursun, 2011:7).
Enerji, değişik şekillerde elde edilmektedir. Elde edildikten sonra değişi-
me uğramaksızın kullanılan kaynaklara birincil enerji kaynakları denir. Bu kay-
naklar yenilenebilir, yenilenemez ve enerji kaynakları atıkları olmak üzere üçe
ayrılır. Fosil yakıtlar olarak bilinen ve yenilenemez olan enerji kaynakları kö-
mür, doğalgaz, petrol ve nükleer enerji kaynaklarıdır. Yenilenebilir kaynaklar
ise rüzgâr, güneş, biyokütle, jeotermal, hidrolik enerji ve okyanus enerjisidir.
Birincil enerji kaynaklarının işlenmesi sonucu ikincil enerji kaynakları meydana
gelmektedir. Bu kaynaklar ise elektrik enerjisi ya da yakıt şeklinde enerjiye
dönüştürülen kaynaklardır (Yıldırım ve Nuri, 2018:108). Mevcut ve potansiyel
enerjinin güvenli ve kesintisiz bir şekilde menziline ulaştırılması büyük bir önem
arz etmektedir. Hükümetler, stratejik öneme sahip bir mevzu olan "enerji" ko-
nusunu, politikalarını şekillendirirken artık daha çok dikkate almaktadırlar.
Enerji konusunda politikaların belirleyiciliği, Avrupa Birliği ülkelerinde daha
erken fark edilmiştir.
Avrupa devletleri, enerji politikalarını XIX. yüzyılın sonlarında belirleme-
ye başlamış olmakla beraber özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan
Avrupa Birliği sürecinde politik istikrardan sonra birliğin oluşmasında ki en
önemli dayanak, ekonomide enerji kaynaklarına ve metalurjik ürünlere duyu-
lan ihtiyaç olmuştur (Dudin vd., 2020: 409). Enerji güvenliğinin birbirini ta-
mamlayan üç unsuru vardır. Enerjide dışa bağımlı ülkeler için enerji güvenliği;
uzun vadeli, istikrarlı ve düşük fiyat ile enerjiyi elde etmektir. Enerji arzına sa-
hip ülkeler için enerji güvenliği, enerjiyi yüksek fiyattan satarak istikrarlı bir
finansal gelire sahip olmaktır. Transit ülkeler için enerji güvenliği ise toprakla-
rından enerji transferi yapmanın karşılığında yüksek oranda kâr sağlamaktır.
Enerji güvenliği ile ilgili başlıca konular ise; zincir enerji kaynakları, geçiş yolla-
rının çeşitlendirilmesi, enerji altyapısının güvenliği, enerjinin politik açıdan bir
tehdit unsuru olarak kabul edilmesinin önlenmesi ile enerji pazarlarında öngö-
rülebilirlik ve istikrarın sağlanmasıdır (Dooyum vd., 2020).
Lojistik; hammaddelerin, devam etmekte olan envanterin, bitmiş ürünle-
rin ve ilgili bilgilerin menşe noktasından tüketim noktasına kadar planlamasını,
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
181
taşınmasını, depolanmasını, uygulama ve yönetme süreci olarak tanımlanabilir
(Rushton ve Walker, 2007:4). Lojistik, küresel ekonomi ve toplumsal gelişmele-
re önemli katkılar sunan anahtar bir sektör konumundadır. Hem bireyler hem
de işletmeler, mallarının teslimatının daha hızlı, daha esnek olmasını ve tüketi-
ciler söz konusu olduğunda daha düşük maliyetle gerçekleşmesini bekler. Bu
da lojistik faaliyetleri zorlaştıran bir durumdur (Hou vd.,2019:2). Lojistik faali-
yetlerde bir başka zorlukta lojistik altyapının inşası ve genişletilmesinin çok
maliyetli olması ve büyük ölçekli yatırımlar gerektirmesidir. Bu nedenle derin-
lemesine bir analizin yapılması ve bu konunun daha geniş bir şekilde anlaşıl-
ması çok önemlidir. Transit lojistik söz konusu olduğunda sadece ekonomik
değişkenler değil, aynı zamanda çevre sorunları, transit ülkelerde politik olarak
oluşabilecek iç riskler, dışarıdan empoze edilen siyasi riskler gibi çok çeşitli risk
ve faktörlerin de dikkate alınması ve karmaşık bir mekanizmayı koordine haline
getirme zorluğu da ortaya çıkmaktadır (Beifert vd., 2020:4).
Enerji de tüketilen bir ürün olduğu için üretim ya da hammadde olarak
çıkarıldığı noktadan tüketileceği yere kadar ulaştırılmasında lojistik faaliyetler-
den faydalanılır. Petrol, doğalgaz, kömür gibi birincil enerji kaynakları iki şekil-
de taşınmaktadır. Bunlar doğal ya da yapay rotalardır. Doğal rotalar nehirler
ve su yollarıdır. Yapay rotalar ise kanallar, yollar, demiryolları, boru hatları ve
ızgaralar gibi insan yapımı sistemlerdir (Azaria,2015:32).
TÜRKİYE’NİN FOSİL ENERJİ ÜRETİMİ VE TÜKETİMİ
Karadeniz açıklarında derin deniz sondajı yapan Fatih sondaj gemisi,
Sakarya Gaz Sahası alanında (Tuna1 Bölgesi civarı) 320 bcm (Milyar m3) do-
ğal gaz rezervini keşfetmeyi başarmıştır. Ayrıca 17 Ekim 2020’ de ise aynı böl-
gede 85 bcm daha doğal gaz rezervi bulunmuştur. Bu son keşifle bulunan do-
ğal gaz toplam rezervi 405 bcm olarak açıklanmıştır (TSKB, 2020:19). Türki-
ye’nin son yıllarda özellikle Akdeniz ve Karad
eniz’de devam eden sondaj çalışmaları ile doğalgaz rezervlerini artırma-
ya devam edeceği tahmin edilmektedir. Bütün bu gelişmelere rağmen doğalgaz
tüketiminde Türkiye neredeyse tamamen dışa bağımlı bir ülke durumundadır.
2019 yılı itibarı ile tüketilen doğalgazın ancak %1’i üretilebilmektedir. Fosil
yakıtlardan olan petrol ürün ve rafineri bazında ise 2019 yılı itibarı ile
34.712.676,927 ton üretim gerçekleştirilmiştir. Üretilen bu petrolün %129 faz-
lası aynı yıl ithal edilmiştir (EPDK). Bu veriler Türkiye’nin fosil yakıtlar (doğal-
gaz ve petrol) bakımından çok yüksek bir oranda dışa bağımlı olduğunu gös-
termektedir. Güçlenen ekonomisi ile dünyanın enerji tüketicileri arasındaki
önemi gittikçe artmakta olan Türkiye’nin 2018 yılında, 143,6 milyon ton petrol
eşdeğeri (tpe) birincil enerji sunumunda, 36,2 milyon tpe’lik oranı çevrim ve
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
182
enerji sektörü alanlarında değerlendirilirken, nihai enerji tüketimi alanında
109,4 milyon tpe’lik oran gerçekleşmiştir. Toplamda birincil enerji arzı içinde
petrol %29,2 oran ile ilk sırayı alırken, ikinci %28,7 oran ile doğal gaz ve üçün-
sırada ise %28,5 oran ile kömür olmuştur (TPAO,2019:30). Türkiye’nin
yıllık enerji tüketimi 231,10 milyar kw saat olup bunun kişi başına tüketim mik-
tarı ise ortalama 2,770 kw saat kadardır (www.worlddata.info).
Aşağıda Tablo 1’de Türkiye’nin 2009 ile 2019 yılları arasında doğalgaz
satın aldığı ülkeler sıralanmıştır. Doğalgaz alımında Rusya devletine olan ba-
ğımlılık, 2009 yılından sonraki izleyen yıllarda artmakla beraber 2019 yılında
ciddi bir azalış olduğu buna mukabil, Azerbaycan, Nijerya ve Cezayir devletle-
rinden alınan doğal gaz miktarlarında ise artış olduğu gözlemlenmiştir.
Tablo1: 2009-2019 Yılları Arasında Türkiye’nin Yaptığı Doğal Gaz İthalat
Miktarları (Milyon Sm3* )
Ülke Rusya İran Azerbaycan Cezayir Nijerya Diğer** Toplam
Yıllar Miktar Miktar Miktar Miktar Miktar Miktar Miktar
2009 19.473 5.252 4.960 4.487 903 781 35.856
2010 17.576 7.765 4.521 3.906 1.189 3.079 38.036
2011 25.406 8.190 3.806 4.156 1.248 1.069 43.874
2012 26.491 8.215 3.354 4.076 1.322 2.464 45.922
2013 26.212 8.730 4.245 3.917 1.274 892 45.269
2014 26.975 8.932 6.074 4.179 1.414 1.689 49.262
2015 26.783 7.826 6.169 3.916 1.240 2.493 48.427
2016 24.540 7.705 6.480 4.284 1.220 2.124 46.352
2017 28.690 9.251 6.544 4.617 1.344 4.804 55.250
2018 23.642 7.863 7.527 4.521 1.668 5.061 50.282
2019 15.196 7.736 9.585 5.678 1.756 5.260 45.211
Kaynak: Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) ** Spot LNG ithalatı yapılan ülkeler *Sm3: Düzel-
tilmiş tüketim demektir. Yani, 15 °C sıcaklık içinde 1,01325 bar mutlak basınç ortamında 1 m³ 'lük
hacim alanını dolduran, su buharı içermeyip, üst ısıl değeri 9155 kcal olan, doğal gaz miktarıdır.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
183
Türkiye’nin toplam doğalgaz ithalatının yaklaşık üçte biri Rusya’dan sağ-
lanmaktadır. Şekil 1’de bu durum ifade edilmiştir.
Şekil 1: 2019 Yılı Kaynak Ülkeler Bazında Türkiye’nin Doğal Gaz İthalatı (%)
Kaynak: Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK)
Türkiye’nin doğalgazda olduğu gibi petrolde de en çok Rusya’dan ithalat
yaptığı tablo 2’de görülmektedir.
Tablo 2: Türkiye’nin 2019 Yılı Ülkelere göre Petrol İthalat Miktarları (ton)
Ülke Toplam % Oran
Rusya Federasyonu 15.900.769,233 35,47
Irak 9.526.674,477 21,25
Kazakistan 3.179.192,994 7,09
Hindistan 3.061.517,314 6,83
İran 2.109.915,500 4,7
Suudi Arabistan 1.985.993,598 4,43
Nijerya 1.827.285,249 4,08
İsrail 1.559.260,800 3,48
Libya 1.104.605,039 2,46
Bulgaristan 929.715,875 2,07
Toplam 41.184.930,079 91,86
Diğer Ülkeler 3.637.826,175 8,14
Genel Toplam 44.822.756,254 100
Kaynak: Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK)
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
184
Türkiye fosil yakıtlardan olan linyit açısından ise, son yıllarda yapılan ça-
lışmalar ile büyük rezerv artışına sahip olmuş ve toplamda 19,32 milyar tona
ulaşmıştır. Türkiye’de ki kömür rezervi dünya toplam kömür rezervinin yaklaşık
%2,1’ ini içermektedir. Bu miktar linyit açısından Türkiye’nin dünya değerleri-
ne göre önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Fakat bu linyitin %79’
u 2500 kcal/kg ısıl değerin altında olduğundan rezervin büyük bir bölümü ter-
mik santrallerinde kullanılmaktadır. Linyite dayalı olan termik santrallerinin
kurulu gücü 8.515 MW olarak gerçekleşmiş olup bu güç, toplam kurulu gücün
%23,6’sını oluşturmaktadır (MTA). Fosil enerji yakıtları içinde yer alan kömür,
özellikle elektrik enerjisi üretimi açısından dünya genelinde hala önemini koru-
yorsa; bunu elde edilmesinin kolay, güvenli ve nispeten daha az masraflı olma-
sına borçludur. Bu avantajlarına rağmen kömürün elektrik enerjisi üretiminde
yüksek oranda karbondioksit emisyonu ve zararlı partikülleri çevreye yayarak
zarar vermesi büyük bir dezavantajdır (Day vd., 2019:3).
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI AÇISINDAN TÜRKİYE’NİN KONUMU
Enerji kaynaklarına erişim, küreselleşmeyle beraber refah seviyesinin
artması, kentleşme, sanayileşme, gibi gelişmeler fosil yakıtların kullanımını ge-
nişleterek ülkeler arası gerilime sebep olmuştur. Enerji sarfiyatının, nüfus artı-
şından daha hızlı bir şekilde gelişmesi ve 1970’li yıllarda ortaya çıkan petrol
krizi başta ABD, Çin, Almanya ve Danimarka olmak üzere birçok ülkeyi yeni-
lenebilir enerji kaynaklarını üretmeye yöneltmiştir. Yenilenebilir enerjinin küre-
sel ısınmayı yavaşlatan ve iklim değişikliğini de önleyen bir özelliğe sahip olma-
sı, bu enerji kaynağına olan talebi gittikçe artırmaktadır. Türkiye’nin hidrolik ve
linyit enerji kaynakları dışındaki tüm enerji rezervlerini ithalat yolu ile sağlama-
ya çalışması, ülkenin enerji politikalarını yönlendirmesinde önemli hareket
noktası olmuştur. Türkiye, enerji konusunda genel anlamda iç piyasada enerji
arz güvenliğini sağlamaya çalışırken, dışa bağımlılığı azaltmak için de kamu
politikası yürütmeye çalışmaktadır (Kaypak ve Bimay, 2019:33). Bu amaç
doğrultusunda özellikle son on yıl içinde yenilenebilir enerji kaynaklarına yöne-
lik çalışmalar hız kazanmıştır.
Türkiye güneş, rüzgâr, jeotermal, hidro, dalga ve biyokütle gibi bilinen
yenilenebilir enerji kaynaklarının neredeyse tamamını üretebilmektedir. Türki-
ye'de tüm enerji üretim kapasitesinin yaklaşık yüzde 45’i yenilenebilir kaynak-
lardan elde edilmektedir. 2030 yılına kadar Türkiye’nin enerji talebinin bugüne
göre yüzde 100’ün üzerinde artacağı öngörüldüğünden (Erdin, Ozkaya,
2019:3) bu enerji açığının dışa bağımlılığı daha fazla tetiklememesi için yenile-
nebilir enerji kaynaklarına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Tablo 3’e
bakıldığında hidrolik dahil olmak üzere 2019 yılında yenilenebilir enerji kay-
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
185
naklarının %45,23 oranında gerçekleştiği görülmektedir. Toplam termik güç ise
%54,77 oranında gerçekleşmiştir.
Tablo:3 Lisanslı Kurulu Güç Değerleri (2019)
Kaynak Türü 2019 Değeri MW Pay (%)
Doğalgaz 25.935,41 30,53
Barajlı 20.642,51 24,30
Linyit 10.101,03 11,89
İthal Kömür 8.966,85 10,55
Akarsu 7.851,85 9,24
Rüzgâr 7.520,33 8,85
Jeotermal 1.514,69 1,78
Taş kömür 810,77 0,95
Biyokütle 725,92 0,85
Asfaltit Kömür 405,00 0,48
Fuel Oil 305,93 0,36
Güneş 169,70 0,20
Nafta 4,74 0,01
LNG 1,95 0,00
Motorin 1,04 0,00
Genel Toplam 84.957,72 100,00
Kaynak: Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK)
AVRUPA’NIN ENERJİDE REZERV VE İHTİYAÇ DURUMU
Uluslararası Enerji Ajansı'na (IEA) göre, Avrupa'daki doğalgaz tüketimi-
nin 2017 ile 2023 yılları arasında 11,4 milyar metreküp azalması öngörülüyor.
Bununla birlikte, IEA, Avrupa doğal gazı ithalatında iki nedenden dolayı bir
büyüme öngörmektedir. Bunlardan birincisi, Avrupa doğalgazının giderek
azalmasıdır. Yerli üretimde düşüş anlamına gelen bu azalma ile beraber nükle-
er santraller ile kömürle çalışan santrallerin de aşamalı olarak on yıl içinde do-
ğalgaz ile çalışan santraller haline dönüştürülmesi planlanmaktadır. Öte yan-
dan, Orta Doğu'daki doğal gaz tüketiminin; bundan sonraki süreçte deniz su-
yunu tuzdan arındırma, elektrik üretimi ve endüstriyel süreçlerde daha fazla
kullanılacağı öngörülmekte olduğundan iç talebin 2017 ile 2023 yılları arasında
80,4 milyar metreküp artması bekleniyor. Bütün bunlar göz önüne alındığında,
Doğu Akdeniz’deki enerji kaynağı üreticilerinin, bölgesel ve Avrupa doğalgazı-
nın arz ve talebi arasındaki boşluğu doldurmada önemli bir role sahip olabile-
ceği öngörülmektedir (Salameh, R., ve Chedid, R. 2020:1). Avrupa için enerji
ihtiyacı her zaman için önemli bir sorun olmuştur. Özellikle mevcut kaynakları
ile iç talebin çok az bir kısmını karşılayabilen İtalya gibi ülkeler için süreç daha
da zor geçmiştir. Rusya ve Ukrayna arasında 2006 yılında patlak veren gaz krizi
sonucu Rusya’dan Avrupa’ya giden gazın ciddi oranda azalması ile büyük bir
kırılganlık yaşayan Avrupa ülkeleri, mevcut enerji kaynaklarını ve yollarını hızla
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
186
çeşitlendirme ihtiyacı konusunda daha çok bilinçlenmişlerdir. Bu durum Türki-
ye'nin, Avrupa enerji güvenliğinin artırılmasına yönelik önemli katkı sağlayabi-
lecek stratejik rolünü daha çok artırmıştır (Arcuri, 2013:23). Aşağıda Tablo 4’te
Avrupa’nın fosil yakıtlar açısından mevcut durumu ifade edilmiştir.
Tablo 4: Avrupa’nın Fosil Enerji Kaynakları (2019)
Petrol Rezervleri Bin Milyon Ton
Toplam Oran (%)
Danimarka 0.1 -
İtalya 0.1 -
Norveç 1.1 0.5
Romanya 0.1 -
Birleşik Krallık 0.4 0.2
Diğer Avrupa Ülkeleri 0.2 0.1
Avrupa Ülkeleri Toplam 1.9 0.8
Dünya Toplam
244.6 100
Doğal gaz Rezervleri Trilyon Metre 3 Toplam Oran %
Almanya - -
Hollanda 0.2 0.1
Norveç 1.5 0.8
Polonya 0.1 -
Romanya 0.1 0.1
Ukrayna 1.1 0.5
Birleşik Krallık 0.2 0.1
Diğer Avrupa Ülkeleri 0.1 0.1
Avrupa Ülkeleri Toplam 3.4 1.7
Dünya Toplam
198.8 100
Kömür Rezervleri Milyon Ton Toplam Oran %
Avrupa Ülkeleri Toplam 135.109 12.63
Dünya Toplam
1.069.636 100
Kaynak: BP (2020)
Avrupa ülkelerinin fosil yakıt rezervlerinden olan petrolün, dünya rezerv
miktarına oranı yıl bazında 2019 yılı için %0,8 lik bir oran içermesi ve yine
benzer bir şekilde doğalgaz toplam rezervinin de %1,7 oranında olması Avru-
pa’nın enerji kaynakları yönünden dünyanın diğer bölgelerine göre ne kadar
yetersiz bir durumda olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Avrupa
ülkelerinin petrol tüketimi tablo 5’e bakıldığında 2019 yılı için günlük bin varil
bazında dünya toplam tüketiminin %15.15’i oranında gerçekleştiği görülürken,
2017 ve 2018 yılları için sırası ile %15,62 ve %15,31 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
187
Tablo 5: Bazı Avrupa Ülkelerinin Petrol Tüketim Miktarları
(Günlük 1000 varil)
Ülkeler 2017 2018 2019
Birleşik Krallık 1610 1584 1545
Almanya 2374 2260 2281
İtalya 1249 1277 1218
Fransa 1539 1538 1530
İspanya 1270 1297 1298
Hollanda 818 844 825
Belçika 685 702 683
Toplam 9545 9502 9380
Diğer Avrupa Ülkeleri 5446 5434 5516
Toplam Avrupa Ülkeleri 14991 14936 14896
Dünya Toplam 96013 97348 98272
Kaynak: BP (2020)
Avrupa ülkelerinin fosil yakıt rezervlerinden olan doğalgazın dünya re-
zerv miktarına oranı yıl bazında 2019 yılı için %1,7 iken; doğalgaz tüketim
oranı Tablo 6’ya bakıldığında 2019 yılı için milyar metreküp bazında %14,10
olarak gerçekleştiği görülmüştür. Tabloya göre önceki yıllarda da benzer tüke-
tim oranlarının gerçekleştiği görülmüştür.
Tablo 6: Bazı Avrupa Ülkelerinin Doğalgaz Tüketim Miktarları
(Milyar Metre Küp)
Ülkeler 2017 2018 2019
Birleşik Krallık 78.6 79.03 78.8
Almanya 87.7 85.9 88.7
İtalya 71.6 69.2 70.8
Fransa 44.8 42.7 43.4
İspanya 31.7 31.5 36.1
Hollanda 36.2 35.4 36.8
Belçika 16.4 16.9 17.4
Toplam 367 360.63 372
Diğer Avrupa Ülkeleri 191.9 187.37 182.1
Toplam Avrupa Ülkeleri 558.9 548.0 554.1
Dünya Toplam 3658.6 3851.7 3929.2
Kaynak: BP (2020)
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
188
Tablo 7: Avrupa Ülkelerinin Kömür Tüketim Miktarları (Exajoules)
Kömür Tüketimi Exajoules Toplam Yüzdelik
Oran %
Avrupa Ülkeleri Toplam 11.35 7.18
157.86 100
Kaynak: BP (2020)
Avrupa ülkelerinin fosil yakıt rezervlerinden olan kömürün dünya rezerv
miktarına oranı yıl bazında 2019 yılı için %12,63 iken (Tablo 4); aynı ülkelerin
kömür tüketim oranı, tablo 7’ye bakıldığında 2019 yıiçin exajoules bazında
dünya toplam tüketim oranına göre %7,18 olarak gerçekleşmiştir.
Aşağıda Tablo 8’de nükleer enerji alanında Avrupa ülkelerinin tüketim
tablosu verilmiştir. Dünya ülkeleri ile kıyaslandığında nükleer enerji tüketiminin
yaklaşık 1/3’nün Avrupa ülkelerinde gerçekleştiği görülmektedir.
Tablo 8: Bazı Avrupa Ülkelerinin Nükleer Enerji Tüketim Miktarları
(Exajoules)*
Ülkeler 2017 2018 2019
Birleşik Krallık 0.63 0.58 0.50
Almanya 0.69 0.68 0.67
İsveç 0.59 0.61 0.60
Fransa 3.59 3.70 3.56
İspanya 0.52 0.50 0.52
Ukrayna 0.77 0.76 0.74
Belçika 0.38 0.26 0.39
Toplam 7.17 7.09 6.98
Diğer Avrupa Ülkeleri 1.26 1.28 1.3
Toplam Avrupa Ülkeleri 8.43 8.37 8.28
Dünya Toplam 23.75 24.16 24.92
Kaynak: BP (2020)
Avrupa’da yenilenebilir enerji kaynaklarının (özellikle rüzgâr ve güneş
enerjisi) üretiminde önde gelen ülkeler, başta Almanya olmak üzere sırasıyla
Birleşik Krallık, İspanya, İtalya ve Fransa’dır. Avrupa ülkelerinin yenilenebilir
enerji kaynakları açısından üretim miktarları ile tüketim miktarları arasında da
bir paralellik olduğu görülmektedir. Tablo 9 ve Tablo 10 bu durumu ifade et-
mektedir.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
189
Tablo 9: Bazı Avrupa Ülkelerinin Yenilenebilir Enerji Tüketim Miktarları
(Exajoules)
Ülkeler 2017 2018 2019
Birleşik Krallık 0.88 0.99 1.08
Almanya 1.88 1.97 2.12
İtalya 0.67 0.64 0.64
Fransa 0.49 0.54 0.61
İspanya 0.68 0.70 0.75
Hollanda 0.17 0.19 0.23
Belçika 0.16 0.17 0.19
Toplam 4.93 5.2 5.62
Diğer Avrupa Ülkeleri 2.19 2.3 2.56
Toplam Avrupa Ülkeleri 7.12 7.50 8.18
Dünya Toplam 23.04 25.83 28.98
Kaynak: BP (2020)
* Joule: Uluslararası birim sistemine göre enerji, iş ya da ısı miktarından türetilen bir ölçü birimidir.
Bir metre üzerinden bir newtonluk kuvvet uygulanmak suretiyle harcanan enerji veya bir saniye içinde
bir ohmuk bir direnç üzerinden geçen bir amperlik akıma eşittir. Exajoule (EJ), bir kentilyon (1018)
joule’a eşittir.
Tablo 10: Bazı Avrupa Ülkelerinin Yenilenebilir Enerji Üretimleri (Tera watt-
Saat)
Ülkeler Rüzgâr Güneş Diğer Yenilenebilir Kaynaklar 2019
Birleşik Krallık 64.1 12.7 36,6 113.4
Almanya 126.0 47.5 50.6 224.1
İtalya 20.1 24.3 23.2 67.6
Fransa 34.5 11.7 8.7 54.9
İspanya 56.2 15.0 6,3 77.5
Hollanda 11.5 5.2 5.6 22.3
Belçika 9.5 3.9 5.1 18.6
Türkiye 21.7 10.9 12.7 45.3
Toplam 343.6 131.2 148.8 623.7
Diğer Avrupa Ülkeleri 118 23.5 71.5 212.9
Toplam Avrupa Ülkeleri 461.6 154.7 220.3 836.6
Dünya Toplam 1429.6 724.1 651.8 2805.5
Kaynak: BP (2020)
TÜRKİYE’NİN JEOSTRATEJİK VE JEOPOLİTİK KONUMU
Türkiye; belli oranda yerli kömür rezervine sahip olan, lakin ithal petrol
ve doğal gaz enerji kaynaklarına da yüksek miktarda ihtiyaç duyan, çoğunlukla
fosil yakıt tüketerek enerji ihtiyacını gidermeye çalışan ekonomik bir yapıya
sahip olmakla beraber, talep ettiği enerji açısından küresel alanda büyük bir
güç değildir. Bu sebeple Türkiye, stratejik etkiye sahip bir enerji üreticisi olma-
dığı gibi stratejik bir tüketici de değildir. Fakat, stratejik bölgelerde yer alan
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
190
petrol ve doğal gaza sahip ülkelere komşu olan transit ülke konumundadır.
Türkiye’nin enerji kaynakları açısından sahip olduğu geçiş koridoru üstünlüğü-
nün daha etkin bir şekilde uygulanmasının önündeki en büyük engel, bölgede
yer alan petrol ve gaz üreticisi ülkelerin büyük çoğunluğunun ve dış siyasi
sorunlarının olmasıdır (Global İlişkiler Forumu, 2013:19). Türkiye’nin bölgeye
mahsus siyasi sorunların üstesinden gelmesi ve ülkelerin öngördükleri planlarını
coğrafi yapıya atfederek oluşturdukları süreci ifade eden jeostrateji biliminin
kendine has avantajlarını fark edebilen bir ülke olması, birçok alanda olduğu
gibi enerji lojistiği alanında da etkin bir güç merkezi haline gelmesini mümkün
kılacaktır.
Enerji alanında transit bir ülke olmaktan ziyade, enerjinin merkezi olma
yolunda ilerleyen Türkiye, kendi ulusal menfaatlerine göre hareket ederek,
zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının bir araya getirilerek uluslararası pazar-
lara ihraç edildiği bir enerji merkezi haline gelmesi ile, sahip olduğu jeostratejik
konumunun avantajlarını kullanmış ve enerji piyasasında önemli bir konuma
yükselmiş olacaktır (Karagöl vd. 2016:16).
Türkiye, petrol ve doğalgaz üreten Ortadoğu ve Hazar bölgesi arasında
bulunmakla beraber, bu kaynakların büyük tüketicileri olan Batı Avrupa devlet-
leri ile de doğal bir köprü konumundadır (Arcuri,2013:23). Dünya ticareti %40
oranında Türkiye’nin batısında gerçekleşirken, %25 oranında ise Asya’da ger-
çekleşmektedir. Buna mukabil dünya nüfusunun %11’i Türkiye’nin batısında
yaşarken; %61’i Asya’da yaşamaktadır. Türkiye, sadece bu verilere bakıldığın-
da bile lojistik alanda nasıl bir potansiyele sahip olduğu görülecektir (Bakırcı
vd., 2017: 177). Son birkaç on yıl içinde uluslararası enerji kapsamında enerji
arz güvenliği, enerji talep güvenliği ve enerji geçiş güvenliği kavramları dikkat
çekmeye başlamıştır. Enerji ihracatı yapan Türkmenistan, Azerbaycan, Rusya,
İran, Irak gibi ülkeler ve Doğu Akdeniz bölgesinde enerji kaynaklarına sahip
taraflar adına arz güvenliği ne kadar önemli ise, enerjiyi ithal eden ülkeler için
de talep güvenliği aynı derecede önemli hale gelmiştir. Enerji kaynaklarının
doğal geçiş güzergâhı üzerinde bulunan Türkiye gibi ülkeler için de geçiş gü-
venliği önemli bir mevzu olmuştur (Karagöl vd. 2016:17).
Coğrafi konumu itibarı ile Akdeniz üç bölgeye ayrılmaktadır: Cebelitarık
ile Malta Adası arası Batı Akdeniz, Malta Adası ile 27. boylam arasında kalan
bölge Orta Akdeniz, bu boylamın doğusunda kalan bölge de Doğu Akdeniz
olarak adlandırılmıştır. Doğu Akdeniz’in, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının
kesişimin de yer alması, Süveyş Kanalı üzerinden Hint Okyanusu’na, Cebelita-
rık üzerinden Atlantik Okyanusu’na, Türkiye üzerinden Orta Doğu’ya ve Kara-
deniz’e açılması, bölgenin ne derece stratejik ve merkezi konumda olduğunun
göstergesidir. Doğu Akdeniz; Cebelitarık, Süveyş ve Karadeniz üzerinden işle-
yen deniz trafiğinin kontrol noktasında olması açısından da önem teşkil etmek-
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
191
tedir. Çağlar boyunca askeri, ekonomik ve siyasi çatışmalara sebep olan Doğu
Akdeniz Bölgesi’nin stratejik önemi son yıllarda keşfedilen petrol ve doğalgaz
rezervleri ile daha da artmıştır (Algür, 2020:56).
Türkiye’nin jeostratejik konumu, Akdeniz’de deniz sınır komşusu olan
Libya devleti ile 27 Kasım 2019’da deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına
ilişkin mutabakat muhtırası ile daha da güçlenmiştir. Bu anlaşma ile Türkiye
tarihinde ilk defa kıyıdaş bir devlet ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınır-
landırma anlaşmasına imza atmıştır. Türkiye ve Libya, Akdeniz sularında kom-
şu olurken, Türkiye’nin Akdeniz’in batısında yer alan deniz yetki alanı sınırı bu
anlaşma ile uluslararası hukuka uygun bir şekilde çizilmiştir. İki ülke arasında
imzalanan deniz yetki alanı, aynı zamanda Yunanistan- Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi ve Mısır arasında bir kalkan şeridi oluşturmuştur. Bu kalkan, ile Yu-
nanistan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından dile getirilen ve Avrupa
Birliği’nin de desteklediği Sevilla Haritası da (Türkiye’nin deniz alanında 41 bin
kilometrekare içinde hapsedilmesi) gündemden düşmüştür. Harita 1’de Türki-
ye ve Libya arasındaki deniz yetki alanı ifade edilmiştir (Yaycı, 2020:36-37).
Türkiye ve Mısır arasında yapılan bu anlaşma ile Doğu Akdeniz’de keş-
fedilen ve bundan sonrası için keşfedilecek olan enerji kaynağı rezervlerinin,
Türkiye olmadan Avrupa’ya transferi hem teknik hem de hukuki açıdan zor
görülmektedir.
Harita 1: Türkiye ve Libya Münhasır Ekonomik Bölge Sınırları
Kaynak: Acer, (2020)
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
192
Türkiye’nin jeostratejik konumunu güçlendiren projelerden biri de Viking
Projesi’dir. Bu proje; Litvanya, Belarus ve Ukrayna arasında 2002 yılında im-
zalanmış olup, demiryolu ile denizyolu taşımacılığını kapsayan karma bir taşı-
macılık anlaşmasıdır. Proje ile Litvanya’nın Baltık Denizi’ndeki Klaipda lima-
nı, demiryolu hattı ile Ukrayna’nın Karadeniz’deki lyitchovsk ve Odessa liman-
larına bağlanması amaçlanmıştır. Projedeki demiryolu hattına Viking Treni adı
verilmiştir. İlk konteynır taşımacılığı da 2003 yılında gerçekleşmiştir (Korkmaz,
2014:147). Viking Projesi’nin temel amacı; kargoların hızlı teslimi, güvenlikli ve
çevre dostu taşıma ile ülke sınırlarından geçerken gümrük işlemlerinde cazip
tarifelerin uygulanmasıdır (Kusch vd. (2011:23).
Son yıllarda Viking Projesi’ne Türkiye dışında; Bulgaristan, Yunanistan,
Moldova, Romanya, Ermenistan, Gürcistan ve İsveç gibi ülkelerde dahil olmuş-
tur. Tarihi süreçte Türkiye, Batı ile Doğu arasında ticari bağlantılar ile sürekli
bir köprü olurken; Viking Projesi ile de bir taraftan Kuzey Avrupa ile Karadeniz
üzerinden Samsun Limanı vasıtası ile Orta Doğu’ya, diğer taraftan TRACECA
Koridoru ile bağlantı kurularak Kafkasya ve Orta Asya’ya bağlantı oluşturacak
stratejik bir ülke konumuna ulaşmıştır (Korkmaz, 2014:149-150). Samsun li-
manının, lojistik sektörün gelişiminde en önemli unsur olarak kabul edilen
kombine taşımacılığın alt yapısı için gerekli olan deniz, kara, hava ve demir
yolları şebekesine sahip olması, bölge için önemli bir avantaj olarak değerlendi-
rilmektedir. Samsun ilinin sahip olduğu bu özellikler, Karadeniz Bölgesinin Batı
Anadolu ve İç Anadolu bölgelerine bağlanmasına da imkân vermektedir. Aynı
zamanda Samsun, Anadolu’dan gelen ve Anadolu’ya giden yüklerin merkez
buluşma noktası olma potansiyeline de sahiptir (Özkan,2020:166).
Harita 2. Viking Treni Geçiş Hattı
Kaynak: Yazar tarafından geliştirilmiştir.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
193
Jeopolitik, XIX. yüzyılın sonlarında öne çıkmış olup, siyaset ve mekânla
ilgili fikirlerin dış politika ve uluslararası ilişkiler içinde kullanılabileceğine atıfta
bulunulan bir terimdir. Jeopolitik aynı zamanda devletler arasındaki siyasi iliş-
kileri, dış stratejileri ve güç dengelerini de ifade etmektedir. Jeopolitik, bir ülke-
nin coğrafi konumunun etkisini tahmin edilebilir bir uluslararası stratejiye ma-
kul bir şekilde bağlayabilecek tutarlı bir teorik çerçeve olmasa da diplomasi için
pratik bir rehber konumundadır (Biresselioglu, 2011:6). Türkiye bu anlamda
büyük bir potansiyele sahip bulunmaktadır.
Harita 3’te Türkiye’de şimdiye kadar inşa edilmiş olan doğalgaz ve pet-
rol boru hatları görülmektedir. Özellikle Azerbaycan Gazının Türkiye üzerinden
Avrupa’ya taşınmasında kullanılacak TANAP Projesi ile Rusya Gazını, Türkiye
vasıtası ile Avrupa’ya taşımada kullanılacak olan Türk Akımı Projesi, Türki-
ye’nin var olan stratejik önemini daha çok artırmıştır (TPAO,2019,30).
Harita 3: Türkiye’de Halihazırda bulunan Doğalgaz ve Petrol Hatları
Kaynak: BOTAŞ 2020
Türkiye’nin bu mevcut hatlarına ek olarak Doğu Akdeniz’de ki kaynakla-
rın tüketim merkezlerine ulaştırılması aşamasında bölgede muhtemel yeni hat-
lar da inşa edilebilecektir. Ayrıca Türkiye’nin kendi sınırları içinde bulduğu ve
bulacağı fosil kaynaklar da yeni hatların inşasını gerektirebilecektir.
Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik önemini artıran faktörlerden biri de
10 Kasım 2020 tarihinde Azerbaycan ve Ermenistan arasında 44 gün süren
işgal altındaki toprakları kurtarma harekâtından sonra imzalanmış olan Dağlık
Karabağ ateşkes anlaşmasıdır. Bu anlaşma ile Nahçıvan ve Azerbaycan arasın-
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
194
da bir geçiş koridorunun oluşturulması öngörülmüştür. Bu koridorun gerçek-
leşmesi ile aynı zamanda Azerbaycan ile Türkiye’nin doğrudan birbirine bağla-
nacak olması büyük bir önem arz etmiştir. Harita 4’te bu durum ifade edilmiş-
tir.
Bu geçiş koridorunun gerçekleşmesi ile Türkiye’nin soydaş Türk Cumhu-
riyetleri ile var olan dil ve din birlikteliğine mekân (coğrafya) bağı ile de bağla-
nacak olması Müslüman Türk dünyasının XXI. yüzyılda daha etkin bir rol ala-
cağının habercisi olarak değerlendirilmelidir. Her ne kadar Azerbaycan’ın işgal
altındaki topraklarının hala bir kısmı Rus güçlerinin denetiminde Ermenistan’da
kalmış olsa da mevcut başarıyı bir başlangıç olarak kabul etmek gerekir. An-
laşma ile Hazar denizinin batısında kurulacak olan bu koridor ile bölgedeki
enerji kaynakları üzerinde Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik etkisinin daha
da artacağı düşünülebilir. Bölgede Türkiye’nin gözlemci olarak asker bulun-
durması ile Azerbaycan başta olmak üzere soydaş toplulukların haklarının ko-
runması ve diğer Türk devletleri ile olan ilişkiler üzerinde de yeni bir dönem
başlayacaktır. Aynı zamanda Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetlerinin pet-
rol ve doğalgaz kaynaklarının sonraki zaman dilimlerinde Avrupa ve dünyanın
diğer bölgelerine ulaştırılmasında Azerbaycan ve Nahçıvan geçiş koridorunun
kullanılması durumunda Türkiye’nin Rusya’ya olan bağımlılığı daha da azala-
caktır. Çünkü mevcut Azerbaycan Gazı Rus topraklarından geçerek Türkiye’ye
ulaşmaktadır. Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin enerji merkezi olma potansiye-
lini artıracaktır.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
1
95
Harita 4: 10 Kasım 2020 Azerbaycan- Ermenistan Barış Anlaşması Sonrası
Bölge Haritası
Kaynak: Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr
TÜRKİYE’NİN SINIR KOMŞULARI
Türkiye’nin güneyinde yer alan Suriye topraklarında yaklaşık on yıldır
devam eden savaşa Rusya başta olmak üzere bazı bölge ve Avrupa ülkeleri
ile ABD, askeri ve lojistik olarak müdahil olmuşlar ve olmaya da devam etmek-
tedirler. Devam eden Suriye Savaşında sınır güvenliği, mülteci sorunu ve böl-
gedeki illegal terör örgütlerinin saldırılarından en fazla etkilenen ülke Türkiye
olmuştur. Türkiye’nin güney sırının devamında yine Kürdistan Bölgesel Yöne-
timi bulunmaktadır. Tam bağımsız bir devlet olmak için Merkezi Irak yönetimi
ile sorunlar yaşayan bu bölgede ayrıca kendi içinde de farklı grupların mücade-
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
196
lesi devam etmektedir. Türkiye’nin doğu sınırında yer alan İran ise nükleer
program geliştirme ile ilgili başta ABD olmak üzere ilgili uluslararası kuruluşla-
rın yaptırım ya da baskısı altındadır. Türkiye’nin kuzey doğusunda yer alan
Rusya’nın; Kafkasya, Hazar ve Türk Cumhuriyetleri üzerinde uzun bir süreden
beri devam eden siyasi ve ekonomik baskısı bulunmaktadır.
Ayrıca Rusya’nın uzun bir zamandır devam eden sıcak denizlere inme
politikasını gerçekleştirmesine XVIII. yüzyıldan XXI. yüzyıla kadar önceleri İngil-
tere daha sonra ise ABD uyguladıkları politikalarla engel olmaya çalışmışlardır.
Fakat sahip olduğu fosil yakıtlardan elde ettiği geliri iyi değerlendiren Rus-
ya’nın Putin yönetimi, Ortadoğu ve Akdeniz bölgesinde en etkin aktör olmasa
da bölgede varlığını birçok açıdan kabul ettiren ABD başta olmak üzere diğer
ilgili ülkeler üzerinde askeri ve ekonomik açıdan caydırıcı güce erişmiş bulun-
maktadır. Bu anlamda Suriye, Rusya’nın sıcak denizlere kalıcı olarak yerleşme-
sinde bir atlama taşı olmuştur (Öztürk,2013:59). Türkiye’nin batısında yer alan
Yunanistan ile Türkiye arasında Ege adaları ve karasuları konularında uzun
süredir devam eden anlaşmazlıklar yaşanırken; son yıllarda Akdeniz’deki do-
ğalgaz arama ve kıta sahanlığı bölgeleri konusunda ortaya çıkan sorunlar da
ikili ilişkileri olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu bu coğrafyanın sorunlu hali, bugüne mah-
sus bir durum değildir. Geçmişten gelen bu sorunların bundan sonrası için de
kolay bir şekilde çözülemeyeceği muhtemel görülmektedir. Bu açıdan bakıldı-
ğında Türkiye’nin jeostratejik ve jeopolitik açıdan potansiyel gücünü etkin bir
şekilde kullanabilmesi askeri, ekonomik ve siyasi açıdan güçlü bir ülke olması
ve bunu sürdürülebilir kılmasına bağlıdır.
SONUÇ
Türkiye’nin sahip olduğu enerji kaynakları bakımından dışa bağımlı ol-
duğu bilinen bir gerçektir. Fosil yakıtlar açısından dışa bağımlı olmakla beraber
yenilenebilir enerji kaynakları açısından da kendine yetebilecek bir potansiyele
henüz sahip olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Fakat doğu-batı ve kuzey-güney
eksenlerinde Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi konum kendisine, enerjiyi talep
eden ülkelerle enerji arzına sahip olan ülkeler arasında bir bağlantı merkezi
olma özelliğini vermiştir. Enerji ile ilgili paydaş ülkeler ise Türkiye’nin sahip
olduğu bu özelliği kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirme çabası içinde-
dirler. Ayrıca yakın sayılabilecek bir geçmişte üç kıtada hüküm süren Osmanlı-
nın mirasını devralmış olan Türkiye’ye XXI. yüzyılın hâkim güçleri, eski gücünü
tekrar kazanabileceği öngörüsü ile her zaman ihtiyatla yaklaşmışlardır.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
197
Türkiye’nin güney ve kuzeyinde yer alan ve zengin fosil yakıtlara sahip
olan sınır komşularının (Suriye, Kuzey Irak Kürt Yönetim ve İran) iç ya da dış
ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar bölgeyi ve Türkiye’yi olumsuz yönde etkile-
mektedir. Bu şartlar altında Türkiye, her zaman güçlü bir devlet ve güvenli bir
ülke ortamına sahip olmalıdır. Lojistik merkez (özellikle enerji lojistiği) olmak
isteyen bir devletin güvenli bir liman olması hayati bir önem taşımaktadır. Tür-
kiye, dünya siyasetinde etkin olan ülkeler ile ya da uluslararası anlaşmalardan
kaynaklanan yükümlülüklerle birtakım faaliyetlerde bulunurken, bu faaliyetlerin
komşuları ile olan ikili ilişkilerini rahatsız edecek uygulamalara yol açmamasına
ve bölgede istikrarsız bir ortamın oluşmamasına azami derecede dikkat etmeli-
dir. Bu anlamda komşu ülkelerde meydana gelecek bir güvenlik sorununun o
bölgeyi etkileyeceği gerçeği geçtiğimiz on yıl içinde ortaya çıkan ve hala devam
eden Suriye savaşı ile test edilmiştir.
Sovyetler Birliği döneminden beri Türkiye’nin Kafkasya ve Orta As-
ya’daki Türk Devletleri ile tarihi, kültürel, sosyal ve ekonomik ilişkileri nerede
ise kopma noktasına geldiği bir süreci yaşadıktan sonra bağımsızlıklarını kaza-
nan bu Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler yeniden canlanmıştır. Azerbaycan ve
Ermenistan arasında sağlanan anlaşma ile Nahçıvan ve Azerbaycan arasında
açılacak olan koridorun bu ilişkileri daha da geliştireceği düşünülmektedir.
Türkiye’nin Azerbaycan ve diğer Türk devletlerine kara yolu ile kurduğu bu
bağlantının güçlendirilmesi tarihi ipek yolunun canlandırılmasına da katkı sağ-
layacaktır. Bu canlılık sadece doğal kaynakların lojistiği değil aynı zamanda
kültür, turizm ve ekonominin de gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Güvenlik, sadece ülke sınırlarının dış müdahalelere karşı korunması için
savunma sanayisinin güçlendirilmesi ve iç asayişin sağlanması değildir. Sa-
vunma ve asayiş ile ilgili çabalar ciddi anlamda ortaya koyulurken aynı za-
manda ülkelerin zenginliğini ifade etmede bir ölçü olan GSYİH (Gayri Safi Yurt
İçi Hasıla) değerlerinin de artırılması için benzer çabaların verilmesi gerekir.
Ülke halkının güvenliği, sadece can güvenliğinin sağlanması ile değil, ekonomik
anlamda da yaşadığı anı ve geleceğini garanti altına alabileceği bir gelire sahip
olmasını içerir. Bu anlamda kişi başına düşen milli gelir miktarlarının da dünya
standartlarının üzerinde gerçekleşmesi büyük önem ifade etmektedir.
Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri 2019 yılı için 9.043 dolar bazın-
da gerçekleşirken, aynı yıl bazı Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen milli gelir,
Danimarka 59.822, Hollanda 52.448, Almanya 46.259, Fransa 40.494, İtalya
33.190 ve İspanya 29.614 dolar olarak gerçekleşmiştir (World Bank,2020). Bu
verilere göre kişi başı milli gelirin yukarıdaki ülkelere göre çok gerisinde kalan
Türkiye’nin, güvenli bir liman olmasının önünde ciddi engellerin olduğu söyle-
nebilir. Zira iç barışın bozulduğu ve kargaşanın hüküm sürdüğü ülkeler çoğun-
lukla milli gelirin fert bazında düşük olduğu ülkeler olarak karşımıza çıkmakta-
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
198
dır. Türkiye’nin güvenli ülke olma noktasında adalet ve eğitim sistemleri ı-
sından da gelişmiş ülke standartları ile kıyaslanabilecek bir seviye yakalaması
şarttır. İşsizlik oranının azaltılması ve istihdamın artırılması çabaları da bu an-
lamda geliştirilmelidir.
Türkiye, ithal ettiği fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmak için yenile-
nebilir enerji kaynaklarını artırmanın yollarını araştırma ve geliştirmeye devam
etmelidir. Bunu sağlamak için ileri teknoloji yöntemlerini geliştirerek sahip ol-
duğu zenginlikleri (yıl boyunca güneşli gün sayısı, potansiyel rüzgâr enerjisi
alanları vb.) enerjiye dönüştürmenin yollarını keşfetmelidir.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
199
KAYNAKÇA
Acer, Y. (2020). Perspektif: Türkiye-Libya Deniz Sınırı Antlaşması’nın Birleşmiş Milletler
Tarafından Tescilinin Önemi, https://www.setav.org/perspektif-turkiye-libya-deniz-
siniri-antlasmasinin-birlesmis-milletler-tarafindan-tescilinin-onemi/ Erişim Tarihi:
10.11.2020
Anadolu Ajansı (2020). Azerbaycan’ın Zaferinin Ardından Bölgedeki Yeni Gerçeklikler
https://www.aa.com.tr/tr, Erişim Tarihi: 02.12.2020
Arcuri, A. (2013). The Rise of a New Superpower: Turkey's Key Role in the World
Economy and Energy Market. Springer.
Algür, B. (2020). Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki Son Uluslararası Gelişmeler Işığında
Değişen Türkiye, ABD ve NATO Politikaları. Anadolu Strateji Dergisi, 2(2), 55-70.
Azaria, D. (2015). Treaties on transit of energy via pipelines and countermeasures.
OUP Oxford.
Aziz, M. B. A., Kassım, K. A., Bakar, W.A.W.A., & Marto, A. (2019), (Eds.)., Fossil Free
Fuels: Trends in Renewable Energy. CRC Press.
Bakırcı, F., Takım, A., Tüzmen, A. (2017). Türkiye’de Dış Ticaret ve Lojistikte Yeni Fır-
satlar ve Hedefler The International New Issues in Social Sciences, 5(5), 175-
204.
Beifert, A., Prause, G., & Shcherbanin, Y. (2020). integration perspectives of Eurasian
Land-Based Transport Corridors: Empirical Evidence from the oBor and rail
Baltica initiatives. TalTech Journal of European Studies, 10(3), 3-25.
Biresselioglu, M. (2011). European energy security: Turkey's future role and impact.
Springer.
BOTAŞ (2020), Doğalgaz ve Petrol Boru Hatları Haritası, https://www.botas. gov. tr/
Sayfa/afis-brosur-ve-haritalar/98, Erişim Tarihi: 04.11.2020
BP (2020). Statistical Review of World Energy https://www.bp.com/content/
dam/bp/business-sites/en/global/corporate/pdfs/energy-economics/statistical-
review/bp-stats-review-2020-full-report.pdf, Erişim Tarihi: 13.11.2020
Curley, R. (Ed.). (2011). Fossil fuels. Energy: Past, Present and Future, Britannica
Educational Publishing.
Dey, R. S., Purkait, T., Kamboj, N., & Das, M. (2019). Carbonaceous Materials and
Future Energy: Clean and Renewable Energy Sources. CRC Press.
Dudin, M. N., Zasko, V. N., Dontsova, O. I., & Osokina, I. V. (2020). The energy politics
of the european union and the possibility to implement it in post-soviet
states. International Journal of Energy Economics and Policy, 10(2), 409.
İşletme, Ekonomi ve Siyaset Bağlamında YÖNETİM
200
Dursun, S. (2011). Avrupa Birliği'nin enerji politikası ve Türkiye, Ankara Üniversitesi
Yayınları, no:303
Dooyum, U. D., Mikhaylov, A., & Varyash, I. (2020). Energy security concept in Russia
and South Korea. International Journal of Energy Economics and Policy, 10(4),
102-107
EPDK,: www.epdk.gov.tr/, Erişim Tarihi: 10.11.2020
Erdin, C., and Ozkaya, G. (2019). Turkey’s 2023 Energy Strategies and investment
opportunities for renewable Energy sources: site selection based on
ELECTRE. Sustainability, 11(7), 2136.
Global İlişkiler Forumu (2013). 21. Yüzyılda Türkiye’nin Enerji Stratejisi: Belirsizlikler,
Yapısal Kırılmalar ve Bazı Öneriler. İstanbul: Çalışma Grubu Raporu.
http://www.gif.org.tr/images/reportfiles/1055/16.pdf, Erişim Tarihi: 14.11.2020
Hou, L., Ma, S., Wang, C and Yan, J.,(2019). Electric Vehicle Charging Scheduling in
Green Logistic: Challenges, Approaches and Opportunities Awasthi, A.
(Ed.). Sustainable city logistics planning: methods and applications (Vol. 2). No-
va.
Karagöl, E. T., Ateş, S. A., Kızılkaya, M., Kaya, S. (2016). Türkiye’nin Enerjide Merkez
Ülke Olma Arayışı. SETA.
Kaypak, Ş.,ve Bimay, M. (2019). Küreselleşme Sürecinde Kamu Politikalarında Yaşa-
nan Değişimler. Assam Uluslararası Hakemli Dergi, 6(15), 24-40.
Korkmaz, M., Tanyaş, M. (2014). Viking Karma Taşımacılık Projesi ve Samsun İli Üze-
rindeki Etkileri Gümüshane University Electronic Journal of the Institute of Social
Science/Gümüshane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergi-
si, 5(11).
Kusch, T., Prause, G., & Hunke, K. (2011). The East-West Transport Corridor and the
shuttle train'VIKING' (No. 13/2011). Wismarer Diskussionspapiere.
MTA, Kömür Arama Araştırmaları, https://www.mta.gov.tr/v3.0/ ,Erişim Tarihi:
15,11.2020
Özkan,Hakan, (2020), Lojistik Merkezler İçin İnsan Kaynağı Tedariki, İksad Yayınları,
Ankara
Öztürk, M. (2013). Çarlık'tan Federasyon'a Rusya'nın Sıcak Deniz Algısındaki Öncelikli
Konuların Genel Bir Değerlendirmesi. Middle Eastern Analysis/Ortadogu Ana-
liz, 5(60).
Rushton, A. And Walker S. (2007). International logistics and supply chain outsourcing:
from local to global. Kogan Page Publishers.
Türkiye’nin Enerji Lojistiği Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
201
Salameh, R., & Chedid, R. (2020). Economic and geopolitical implications of natural gas
export from the East Mediterranean: The case of Lebanon. Elsevier Energy
Policy, Volume 140, 111369. https://www.sciencedirect.com/science/article/
abs/pii/S0301421520301257
Şahin,S. (2020). Enerji Güvenliği Politikalarında Enerji Boru Hatlarının önemi ve Bölge-
sel Etkileri (TANAP ve TR71 Bölgesi Örneği) Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araş-
tırmaları Dergisi, 7(5), 517-543.
TPAO (2019). Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu,
https://tpao.gov.tr/file/2005/2019-tpao-sektor-raporu-3185ed3b4af5442c.pdf Eri-
şim Tarihi: 05.11.2020
TSKB (2020), Enerji Görünümü 2020, https://www.tskb.com.tr/i/assets/document/pdf/
enerji-sektor-gorunumu-2020.pdf, Erişim Tarihi: 10.02.2020
World Bank (2020), Erişim Tarihi: 10.08.2020
Yaycı, C. (2020). Türkiye-Libya arasında imzalanan münhasır ekonomik bölge anlaş-
masının sonuç ve etkileri. Kriter Dergisi, 4(42), 34-37.
Yıldırım, O.,Nuri, F. İ. (2018). Yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir kalkınma ilişki-
si. Uluslararası Bankacılık Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 1(1), 105-
143.
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
Article
Full-text available
Land-based Trans-Eurasian transport corridors, their current development and perspectives have been high on the political agenda in the last two decades not only in Europe and China but also in the transit countries such as russia, Belarus and Kazakhstan. A number of conceptual initiatives are already being implemented. The Belt and road or the one Belt, one road (oBor) initiative on the Chinese side and the rail Baltica project from the European perspective have gained special attention. Big-scale infrastructural projects are also being implemented by transit countries, e.g., the construction of a motorway from China to Europe-from Kazakhstan via russia to Belarus-to facilitate 4 the land-based shortcut for cargo transport within the Eurasian transport corridor. This article investigates the general framework conditions of infrastructural investments into projects related to Eurasian logistics and discusses strategic areas of intersection between the European activities and the new Silk Way. in the framework of the oBor initiative, this article also addresses the interaction of the Chinese-Kazakh-russian-Belarusian-polish railway transport, with a special focus on Belarusian-polish cross-border issues. The authors have participated in several projects focusing on transport corridors and discuss the research question of how different Eurasian land-based transport corridors can be integrated and which strategic role can the rail Baltica project play in the context of the new Silk route. The research is based on surveys, expert interviews, secondary data research and case studies.
Article
Full-text available
One of the key problems hindering the strengthening of cooperation between South Korea and the Russian Federation not only in the energy sector, but also in other areas, is a negative impact in a kind of historical memory of previous experience of cooperation, or rather failure in implementation of projects or lack of implementation in general. Many projects in potentially promising areas remain on paper. Projects have never been implemented include modernization and commissioning by a joint Russian-North Korean enterprise with the participation of Russian Railways of the railway section from the Khasan station (Russia) to the port Rajin in order to transit from South Korea and gain access states of the Korean Peninsula to the Trans-Siberian Railway.Keywords: Energy Sources, South Korea Energy Policy, Resource Saving, Economic Development, Energy Cooperation.JEL Classifications: C30, D12, Q41, Q48DOI: https://doi.org/10.32479/ijeep.9116
Article
Full-text available
The purpose of the work is to study the evolution of the energy politics of the European Union (the EU), and the possibility to apply such experience in the post-Soviet states. The goals stated in the European energy strategy probably cannot be fully achieved by 2020. The problem is the insufficient infrastructure development and the incomplete safety of energy innovations for the environment. However, the problem can be solved in the short-term run due to the social and environmental responsibility of corporations and by promoting “clean technology entrepreneurship”. It is impossible to use the EU energy politics provisions in the post-Soviet states. This will require large investments, and the population is not ready to move to the principles of energy conservation and energy efficiency. Post-Soviet countries need to reform the state energy and socio-economic policies rather than the energy sector.Keywords: energy politics, European Union, Russian Federation, CIS, renewable energy, energy intensity, energy efficiency, energy conservation.JEL Classifications: Q40, Q43, Q48.DOI: https://doi.org/10.32479/ijeep.9077
Article
Full-text available
In Turkey, current energy generations are not sufficient for the existing energy needs and besides, energy demand is expected to increase by 4–6 percent annually until 2023. Therefore, the government aims to increase the ratio of renewable energy resources (RES) in total installed capacity to 30 percent by 2023. By this date, total energy investments are expected to be approximately $110 billion. Turkey is the fastest growing energy market among the OECD countries. Therefore, Turkey is an attractive market for energy companies and investors. At this stage, site selection and deciding appropriate RES are the most important feasibility parameters for investment. In this study, “Site Selection in Turkey” issue for RES (solar, wind, hydroelectric, geothermal, biomass) is evaluated by the ELECTRE which is one of the Multi Criteria Decision Making (MCDM) methods. In addition, the reasons for choosing this method are explained according to the literature. The study emphasizes the importance of energy generation from renewable and sustainable sources and is concerned with improving the position of the country. The Turkish government offers many purchasing guarantees and high incentives, especially in the renewable energy sector. As a result of the analysis, the most suitable energy sources are presented according to the geography and energy potential of the regions. The study aims to inform energy firms and everyone related with RES about Turkey’s RES opportunities.
Article
The exploration of natural gas (NG) in the East Mediterranean has been occurring in an environment characterized by continuous geopolitical instability. Countries are seeking ways to weigh development costs with geopolitical risks, which may hamper gas export to final destinations in the region, Europe and beyond. This paper aims to explore economic viability of NG export pipelines from Lebanon to different markets by developing a techno-economic model, and to assess the geopolitical implications associated with the proposed pipelines. As the economic dimension is not the only factor in any export strategy in the region, this paper will also present an overview of the major geopolitical players and their direct or indirect impact on the development of export options for Lebanon. For instance, the long lasting conflicts between the Palestinians and the Israelis, the Turkish-Cypriot knot, the provoking foreign politics of Turkey, the Iranian expanding influence in the region and the influence of the super powers in regional politics are all discussed with a view to understand the geopolitical impact on the gas export decisions. The paper concludes with policy recommendations to inform decision makers about the possible export options from economic and geopolitical perspectives.
Thesis
This thesis elucidates the relationship between treaties on transit of energy via pipelines on the one hand and countermeasures as a means of implementation of international responsibility and as circumstances precluding wrongfulness on the other. It begins with an examination of the content and scope of treaty obligations and considers their nature as either bilateral or indivisible international obligations. After illustrating the polychromy of institutional structures created in these treaties for dispute settlement and compliance supervision, this study demonstrates that countermeasures remain the central means of enforcement in this area of international law. It argues that numerous treaty obligations concerning transit of energy via pipelines are oriented towards genuine multilateralisation. This trend has not extinguished countermeasures as a means of unilateral enforcement, but increasingly limits their form. Countermeasures in the form of suspending performance with treaty obligations concerning trade and transit via pipelines are either excluded or do not meet the conditions of lawfulness under general international law.
Book
European Energy Security identifies the EU's main energy security challenges and looks at Turkey's possible role in this policy area. By investigating the role of Turkey as a westward transit hub for hydrocarbons from the Greater Caspian region, Middle East and North Africa. This book explores European and Turkish energy profiles. In doing so, this study looks at the connection between geopolitics and energy security; the relationship between oil and natural gas resources and geography; and the importance of the concept of energy security and the role of energy in foreign policy and international relations. Accordingly, the aim of the book is to determine what the challenges are to the future of Europe's energy security.