ArticlePDF Available

Türkiye Selçukluları Döneminde ve Sonrasında Vefai Tarikatı (Vefaiyye) (Türkiye Popüler Tasavvuf Tarihine Farklı Bir Yaklaşım)

Authors:

Abstract

Sosyal tarihçilik açısından bakıldığında, Türkiye tarihinin Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki tasavvuf düşüncesi ve hareketlerinin bugüne kadar yeterince biliniyor sanılan, veya daha önce dikkati çekmemiş pek çok konu ve meselesinin aslında pek de iyi bilinmediği veya hiç bilinmediği görülür. Bu çerçevede tarikatların sırf bir tasavvufi teşekkül olmayıp dönemlerinin yalnız dini değil, siyasal, sosyal ve kültürel hayatında önemli roller icra ettikleri, hatta bazılarının bizzat baş rolü oynadıkları dikkati çekmekte gecikmez. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de bazı tarikatların, bir takım sebeplerle diğerlerine nazaran bu yönleriyle öne çıktıkları bir gerçektir. İşte Vefai tarikatı bunların en eskisidir ve her iki dönemde de önemli bir rol oynamıştır(2).
TÜRK
~
YE SELÇUKLULARI DÖNEM
~
NDE VE SONRASINDA
VEFM TAR
~
KATI (VEFMYYE)
(TÜRK
~
YE POPÜLER TASAVVUF TAR
~
H
~
NE FARKL
~~
B
~
R YAKLA
~
IM)
1
AHMET YA
~
AR OCAK
Giri
~~
Sosyal tarihçilik aç
~
s
~
ndan bak
~
ld
~~~
nda, Türkiye tarihinin Selçuklu ve
Osmanl
~~
dönemlerindeki tasavvuf dü
~
üncesi ve hareketlerinin bugüne ka-
dar yeterince biliniyor san
~
lan, veya daha önce dikkati çekmemi
~~
pek çok
konu ve meselesinin asl
~
nda pek de iyi bilinmedi
~
i veya hiç bilinmedi
~
i
görülür. Bu çerçevede tarikatlar
~
n s
~
rf bir tasavvufi te
~
ekkül olmay
~
p
dönemlerinin yaln
~
z dini de
~
il, siyasal, sosyal ve kültürel hayat
~
nda önemli
roller icrâ ettikleri, hatta baz
~
lar
~
n
~
n bizzat ba
~~
rolü oynad
~
klar
~~
dikkati
çekmekte gecikmez. Selçuklu ve Osmanl
~~
dönemlerinde de baz
~~
tarikat-
lar
~
n, bir tak
~
m sebeplerle di
~
erlerine nazaran bu yönleriyle öne ç
~
kt
~
klar
~~
bir gerçektir.
~~
te Vefâi tarikat' bunlar
~
n en eskisidir ve her iki dönemde
de önemli bir rol oynam
~~
ur
2
.
1
Bu
yaz
~
, Mesogeios ,
25-26 (2005), pp. 209-248'de
~
ngilizce olarak yay
~
nlanan makalenin
Türkçe versiyonudur.
K
~
saltmalar:
BOA= Ba
~
bakanl
~
k Osmanl
~~
Ar
~
i
~
l,
E1
1
2
= Encyclop•die de l'Islam,
1. ve 2. bs.
~
A=
islâm Ansiklopedisi
TDV
~
A=
Türkiye Diyanet Vakf
~~
islân
~~
Ansiklopedisi.
VD-
-- Vak
~
flar Dergisi,
Zeitschrift der Dentschen Morgenlandischen Gesellschaft
2
Selçuklu dönemindeki rolü vaktiyle ilk defa taraf
~
m
~
zdan yap
~
lan bir çal
~~
mada bahis ko-
nusu edilmi
~~
ve Osmanl
~~
dönemi ile ba
~
lanus
~
na dikkat çekilmi
~
ti (bk.
Babailer isyan
~
,
Dergâh
Yay.,
~
stanbul 1980, ss.95-100; ayr
~
ca bk.
La revolte de Baba Resul on la Formation de
l'Hrodoxie M
~~
sulmane en Anatolie au XIlle SM•cle,
Publ. de la Socit€ Turque d'Histoire,
Ankara 1989, pp. 53-56. Mesele bu kitab
~
n geli
~
tirilmi
~~
2. ve 3. Türkçe baslular
~
nda daha geni
~~
olarak ele al
~
nm
~~
t
~
r: bk.
Babarler isyan
~
: Alevili
~
in Tarihsel Altyap
~
s
~~
Yahut Anadolu'da
~
slâm-
Türk Heterodoksisinin Te
~
ekkülü,
Dergah Yay
~
nlar
~
,
~
stanbul 1996, 2. bs ss. 101-105.; 3. bs., ss.
110-115. Ayr
~
ca bk. A. Ya
~
ar Ocak, "Ebul-Vefâ",
TDV
~
A
8.
120
AHMET YA
~
AR OCAK
Vefai tarikatm
~
n mahiyeti, Anadolu topraklar
~
na giri
~
i ve buradaki
mevcudiyetinin tarihsel geli
~
im seyri ve nihayet sözünü etti
~
imiz rolü,
yak
~
n zamana kadar ne tasavvuf tarihi ile u
~
ra
~
anlarm, ne de Selçuklu ve
Osmanl
~~
tarihçilerinin dikkatini çekti. M. Fuat Köprülü'nün de bu mese-
leye e
~
ilmedi
~
i görülür. Sadece Abdülbaki Gölp
~
narl
~~
önce eski bir ki-
tab
~
nda XIV. yüzy
~
l mutasavv
~
f
~
airi A
~~
k Pa
~
a'n
~
n Vefai oldu
~
unu be-
liruni
~
3
, daha sonra Yunus Emre hakk
~
ndaki bir kitab
~
nda da Baba
~
lyas ve
Rum Abdallar
~
'n
~
n Vefai olduklar
~
na k
~
sa bir de
~
inmede bulunduktan
sonra, Türkçe menak
~
bnameden Ebu'l-Vefa
-
n
~
n hayat hikayesini
özetlemi
~
tir'. 1980'lere kadar ilgili literatürde bu hususta herhangi bir
yay
~
na rastlanmamas
~~
da ilginçtir. Oysa Osmanl
~~
devletinin kurulu
~~
dönemini anlatan Osmanl
~~
kroniklerinde Geyikli Baba gibi Rum Abdal-
larl'
~
ldan bahsedilirken, bunlardan baz
~
lar
~
n
~
n bu tarikat
~
n müntesibi ol-
duklar
~
na dair kendi a
~~
zlar
~
ndan nakiller yer almaktaych
5
. Hatta
A
~~
kpa
~
azade kitab
~
n
~
n giri
~
inde kendini tan
~
t
~
rken tasam
~
fI silsilesini
~
kça bu tarikata, yani Vefaiyye'ye ba
~
l
~
yordu". Son y
~
llarda Halil
~
nalc
~
k
da Vefai tarikat
~~
meselesine A
~~
kpa
~
azade tarihiyle ilgili bir makalesinde
temas etmi
~~
ve özellikle A
~~
kpa
~
azade, Edebal
~
, Seyyid Velâyet ve Vefai tari-
kat
~~
ba
~
lant
~
s
~~
üzerinde durmu
~
tur
7
.
Kanaatimizce Vefai tarikat
~
n
~
n bu dikkatten kaç
~~~
n
~
n sebebi, ad
~~
geçen tarikaun yeterince tan
~
nmamas
~
, Anadolu'daki varl
~~~
n
~
n fark
~
na
var
~
lamam
~~
, var
~
lsa bile önemsenmemi
~~
olmas
~
, dolay
~
s
~
yla Selçuklu ve
Osmanl
~~
dönemlerinde oynad
~~~~
rolün kavranamamas
~
yd
~
.
~~
te bu maka-
lenin amac
~
, bu pek bilinmeyen tarikat
~~
bir problematik olarak gündeme
getirmek ve böylece tart
~~~
lmas
~
na bir ba
~
lang
~
ç sunmaktan ibarettir. An-
cak daha evvel, bu mesele ile ilgili temel kaynak olmas
~~
hasebiyle, bu tari-
3
A. Gölp
~
narl
~
,
Yunus ile i
~~
k Pasa ve Yunus'un B4mmili
~
i,
Kenan Bas
~
mevi, Istanbul 1941, s.
I
Bk. A. Gölp
~
narl
~
,
Yunus Emre ve Tasavvuf,
Remzi Kitabevi,
~
stanbul 1961, ss. 47-49.
Gölp
~
narl
~~
bu kadarla yetimni
~~
ve Vefa
-
~~
tarikat
~~~~~~~
öneminden bahsetmemi
~
tir. Öyle görünüyor
ki, o as
~
l orijinal Arapça men'alubnâmeyi görme imUn
~
na da ula
~
amam
~~
ur.
r
' Bu metinler a
~
a
~~
da verilecektir.
Bk.
A
~~
kpa
~
azacle Tarihi s. 1;
lu•
~
. Friedrich Giese,
Die Altosmanischen Anonymen Tararil
~
-
i
Osman,
Breslau 1922, s. 3.
7
Bk. "How to read Ashik Pasha-z'ade's history?",
Studies in Ottoman Histo
~
y in Honour of
Professor V. L. Menage,
ed. Coli
~~~
Heywood-Colin Imber, The Isis Press, Istanbul 1994, ss. 139-
156. Ayn
~~
makale
~
urada da yay
~
mlannu
~
t
~
r:
Essays in Ottoman Histo
~
y,
Eren Yay.,
~
stanbul 1998,
ss. 31-54. H. Inalc
~
k bu makalesinde
~
eyh Veff n
~
n kurucusu oldu
~
u Vefaiyye ile Tâct
~
'l-Arifin
Seyyid Ebu'l-Vefa'n
~
n kurucusu oldu
~
u Veffliyye'yi kar
~~
urm
~~
ur.
VEFA
~~
TAR
~
KATI (VEFA
~
VYE)
121
kat
~
n kurucusu olan Seyyid Ebu'l-Veffn
~
n hayat
~
n
~~
konu alan
menfflubnâmesinden k
~
saca bahsetmek gerekiyor.
Tezkiretu'l-Muttakin ve Tabs
~
ratu'l-Muktedin
yahut
Menâk
~
bu
Seyyid Ebil-Vefâ
A
~
a
~~
da kendisinden bahsedilecek olup, bazan XV. yüzy
~
lda ya
~
am
~~~
Ebu'l-Vefâ el-Hâre
~
mi ile kar
~~
t
~
r
~
lan
8
, Vefii tarikaun
~
n kurucusu Tcu'l-
ArifTn
Ebu'l-Vefâ el-Ba
~
dadl (öl. 501/1107) hakk
~
nda ana bilgi
kayna
~~
,
Tezkiretu'l-Muttakh
~~
ve Tabstrattil-Muktedin
(veya
Men âklbu
Seyyid Ebi'l-Vefâ)
ad
~
n
~~
ta
~~
yan Arapça bir menâk
~
bnâmedir.
Yazar
~
,
~
ihâbu'd-DIn Ebu'l-Hüdâ Ahmed b. Abdi'l-Mün'im e
~
-
~
ebrisi el-
Vâs
~
tl ad
~
nda, XIV. yüzy
~
lda ya
~
am
~~~
bir Vefâi
~
eyhidir. El-Vâs
~
tl eserini
773(1371)te yazmaya ba
~
lam
~~
, 777 Ramazan'
~
n
~
n ba
~~
nda (1376 Ocak
ba
~
lar
~
) tamamlam
~~
nr. Carl Brockelmann'
~
n eserinde kaydedilen bu
menâk
~
bnâmeden", ilk önce Franz Babinger ve Hans Joachim Kissling
bahset
~
ni
~
lerdirl". Daha sonra Alya Krupp bizzat Arapça orijinal versiyonu
üzerinde çal
~~
m
~~
t
~
r''.
Halen iki cilt halinde mevcut Arapça yazma nüsha'
2
, toplam 183 va-
raktan müte
~
ekkil olup her sayfada 29 sat
~
r bulunmaktad
~
r ve 878/1473-
74'te muhtemelen -art
~
k mevcut olmayan- orijinal nüshas
~
ndan istinsah
edilmi
~
tir. Yazar eserini, içlerinde kroniklerin de bulundu
~
u di
~
er baz
~~
kaynaklar aras
~
nda özellikle
Kitabtt Devha(Ravza)ti U1f's-Saf 11 MenaIlbi's-Seyyid Ebn-VeM,
Deillii7-Kavi Ifstifâ' mht Menâlabi's-Seyyid Ebi7-VeM,
Chtsii'l-Müddin el-Vâsdin li-Menâlabi's-Seyyid Tâcfl-Arifln,
8
Ebu'l-Vefa el-Harezmrye dair msl.bk. Lanni Çelebi,
Terceme-i Nefehâtirl-Clns,
~
stanbul
1270, s. 490; R
~
zakuli Han Hidayet.
Mecma'u'l-Fusaha,
Tahran 1295
~
h., II, 5-6.
9
Geschichte des Ara bischen Litteratur,
Suppl. Band 2, 1949, s.999.
18
F. Babinger, "Asyq-pasas Gharit
~
-name",
Aufsatze und abhandlungen z
~~
r Geschichte
Sudosteuropes und der Lemnte,
ed. Dr. Rudolf Trofenik, München 1966, II, 8; H.J. Kissling,
"Schejh Seyyid 'Vilayet (1451-1522) und sein angebliches Menagibname".
ZDMG,
113 (1964), ss.
62-68.
I I
Çok önemli bir tak
~
m bilgiler ihtiva eden bu menalubname, Babinger ve Kissling'in
kar damla ra
~
men 1970'lere kadar dikkati pek çekmemi
~
ti. Alya Krupp bu menalubname
üzerinde çal
~~
arak Seyyid Ebu'l-Veffi'mn biyografisine dair bir inceleme yaynnlam
~~
ur:
Studien
zum Men'
agybname des Abi, 1-Waa
München 1976.
12
Bk. Bibl. Nationale, de Slane, Ara, 2036, 2 cilt
122
AHMET YA
~
AR OCAK
'Tetvicil's-Sâdâd'
~
-
~
urefâ bi-Menâkibi's-Seyyid
Ebn-Vefâ,
Fahri, Zeynn-Abidin bi-Sirâti's-Seyyid Tâcn-Arifin,
M
~
lhitfr-Râ
~
ikh, fr Menâkibri Tâci7-firifh,
gibi, daha önce yaz
~
lm
~~~
Ebu'l-Vefâ menâk
~
bnâmelerinden yararlana-
rak kaleme alm
~~
t
~
r. Bunlar
~
n biri hariç, neredeyse hemen tamam
~
na
yak
~
n
~~
bugün kayboldu
~
u için, el-Vâs
~
ti'nin eseri önem kazanmaktad
~
r. Bu
itibarla eser, yaln
~
z Ebu'l-Vefâ'n
~
n biyografisi aç
~
s
~
ndan de
~
il, ayn
~~
za-
manda Vefâi tarikat
~
n
~
n kurulu
~~
ve geli
~
mesini anlamak aç
~
s
~
ndan da çok
önemli görünmekte, hatt
~~
kanaatimizce oldukça güvenilir, gerçekçi bir ta-
rihsel çizgiye oturmaktad
~
r". Hatta onu bu aç
~
dan Osmanl
~~
döneminde
Küçük Abdal'
~
n -her ne kadar yazar
~~
onun gibi do
~
rudan
~
eyhinin yan
~
nda
bulunmam
~~~
olsa da- kaleme ald
~~~~
(XV. yüzy
~
l)
Velâyetnâme-i °unan Baba
ile k
~
yaslayabiliriz". Menkabe motifleri hariç, eserdeki
~
ah
~
s kadrosunu
te
~
kil eden ki
~
iler, mekânlar, olaylar, hemen bütünüyle gerçektir. Bu iti-
barla üzerinde analitik bir çal
~~
ma yapma
~
a de
~
er niteliktedir, fakat bu-
nun yeri bu makale de
~
ildir.
Tâcu'l-Arifin Seyyid Ebu'l-Vefâ el-Ba
~
dadi
Menâk
~
bnâmesine göre, Tâcu'l-"krifin Seyyid Ebu'l-Vefâ`n
~
n as
~
l ad
~~
Muhammed b. Muhammed'dir. Menâk
~
bnâmesi kesin bir
~
ekilde, do
~
um
tarihini 12 Recep 417/29 A
~
ustos 1026, ölüm tarihini ise 20 Rebiulevvel
501/8 Kas
~
m 1107 olarak veriyor'''. Buradaki rivayete göre babas
~~
Seyyid
Muhammed'in atalar
~
,
~
mam Zeyne'l-Âbidln sülâlesine mensupturl". Sey-
yid Muhammed Irak'ta Zabala'da ikamet etmekte iken, bir ara seyyidlerin
takibata u
~
ramas
~~
üzerine buradan kaç
~
p Küsan'da Benü Nercis isimli bir
Kürt kabilesine s
~~
mm
~~~
ve burada bir Kürt k
~
z
~
yla da evlenmi
~
tir.
~~
te
Ebu'l-Vefâ bu evlilikten do
~
mu
~
turn. Ama bu hikâye önemli bir problemi
de beraberinde getirmektedir: E
~
er Ebu'l-Vefâ gerçekten
~
mam Zeyne'l-
13
Eser hakk
~
nda daha geni
~~
bilgi için bk. Krupp,
a.g.e.,
ss.6-18, 19-25.
14 Bu velâyetnâmenin tarihsel aç
~
dan analiz ve de
~
erlendirilmesi için bk. Halil
~
nalc
~
k,
"Dervish and Sultan: An analysis of the
Ot
~
nan Baba Vilâyetnâmesi", The Middle East and the
Balkans under the Ottoman Empire: Essays on Economy and Society,
Indiana Univ. Blooming-
ton 1993, ss. 19-36.
15
Bk. el-Vâs
~
ti, I, 5a, 6.
15
Ag.e., II,
85b.
17
VEFA
~~
TAR
~
KATI (VEFA
~
YYE)
123
Abidin sülâlesine mensup ise, baba taraf
~
ndan Arap, ancak annesi ta-
raf
~
ndan Kürt oldu
~
u kabul edilmelidir. Bu itibarla Ebu'l-Vefâ yar
~~
Arap
yar
~~
Kürt say
~
lmal
~
d
~
r". Biz daha önce ba
~
ka bir çal
~~
mam
~
zda,
~
eyhin tari-
kat
~
n
~
n Türkmenler aras
~
nda yayg
~
n ve önemli halifelerinden baz
~
lar
~
n
~
n
Türk olmas
~
na ve ortaça
~~
Arap kroniklerinin zaman zaman
Ekrâd
kelime-
sini, etnik kökenlerini ay
~
rmadan -muhtemelen ço
~
unlu
~
u Kürtler te
~
kil
etti
~
i için olabilir- Anadolu, Suriye ve Irak'taki bütün konar-göçerler için
kulland
~
klar
~
na bakarak, onun bir ihtimalle Türk kökenli de olabilece
~
ini
yazm
~~
uk'".
Kaynaklar
~
n belirtti
~
ine göre, ilk tahsilini Ba
~
dad'da tamamlayarak
Buhara'ya gitmi
~~
ve orada dini ilimleri ö
~
rendikten sonra tekrar Ba
~
dad'a
dönerek
~
eyh Ebt
~~
Muhammed Abdillah b. Talha e
~
-
~
unbuki'nin hizme-
tine girmek suretiyle tasavvufa intisab etmi
~
tir. Zaten el-Vâs
~
ti"nin an-
latt
~~~
na göre, "Ebu'l-Vefâ" lâkab
~
m da, kendisine bu
~
eyh vermi
~
tir
20
. Bir
ba
~
ka sC
~
ti kayna
~~
, Muhammed b. es-Serrac el-Kure
~
i (öl. 1347)'nin
Tiiffâh
~
l'I-Ervâh'
~
,
onun bu lakapla Irak'ta an
~
lan ilk ki
~
i oldu
~
unu
yaz
~
yor'''.
18
Ebu'l-Veffmn
~
u veya bu
~
ekilde Kürt soyundan olmas
~
, 1990'11 y
~
llardan itibaren
Türkiye'de Kürtçülük alumlar
~
n
~~
savunan bir kesim taraf
~
ndan sürekli bir
~
ekilde spekülasyon
konusu yap
~
lma
~
a ba
~
lanm
~~~
ve halen de sürmektedir. Bu konuda msl. bk. Cem
~
id Bender,
Kürt Tarihi ve Uygarl
~~~
,
Kaynak Yay.,
~
stanbul 1991, ss. 94-97; ayn
~~
yazar,
Kürt Uygarl
~~~
nda
Alevilik,
Kaynak Yay.,
~
stanbul 1991, ss. 78-79.
19
Bk. Ocak,
Babailer isyan
~
,
1. bs.(1980), s. 98.
2()
Bk. el-Vâs
~
ti, I, 4b,8b; II, 86a-88b,
~
eyh
~
unbuld hakk
~
nda bk.
a.g.e..
I, 6b.
21
Muhammed b. es-Serrac el-Kure
~
i,
Tüffâhul-ErvAh ve Miftâhul-Erbâh,
Berlin Staatsbib-
liothek, katalog W. Ahlwardt, nr. 8794. v. 24b. XIV. yüzy
~
l
~
n ilk yar
~
s
~
na ait olup dönemin Anado-
lu'sunda ya
~
am
~~~
Sar
~~
Salt
~
k ve Barak Baba gibi baz
~~
me
~
hur sufilerinin biyografi ve menkabele-
rini de ihtiva eden, ancak bugüne kadar bilinmeyen ve dolay
~
s
~
yla kullan
~
lmayan, bu çok mühim
sufi kayna
~~
n
~
n bulunu
~
uyla ilgili ilginç ve tuhaf bir hikayesi vard
~
r. Bu eseri birbirlerinden ha-
bersiz olarak ilk ke
~
feden ve kullanan iki ki
~
iden biri, sanat tarihçisi Machiel Kiel, di
~
eri ise genç
Suüdi meslekta
~~
nuz Ebu'l-Faz1 Muhammed b. Abdillah el-Könevi'dir. Kiel "Sar
~~
Saltuk: Pioner
des Islam auf dem Balkan im 13. Jahrhundert"
(Aleffler/Akviten: Kimlik ve Tarih/Identik
und Geschichte,
ed.
~
smail Engin-Erhard Franz, Deutches Orient Institut, Hamburg
2000,band 1, ss. 253-286.) isimli makalesinde bu eserin Berlin nüshasnu kullanm
~~
ur. Ebu'l-Faz1
Muhammed ise ayn
~~
eserin Pfinceton nüshas
~
n
~~
Kalenderiler'e dair yay
~
mlad
~~~~
es-St1 fiyyetu
Kalenderiyye: Târihuhâ ve Fetvâ
~
bn Teymiyyete Filtâ
(Beyrut 1423-2002, ss. 208-
214) adl
~~
kitab
~
nda hem uzun uzun tan
~
tm
~~~
hem de geni
~~
ölçüde kullanm
~~
t
~
r. Ebu'l-Faz1 Kon-
ya'da bulundu
~
u s
~
rada bu kitaptan Mikail Bayram'a söz etmi
~~
ve eserin kütüphane referans-
lar
~
n' vermi
~
tir. Mikail Bayram ise, eseri "Türkiye Selçuldularma Dair Yeni Bir Kaynak"
(Name-i
Asina,
y
~
l 4, say
~~
2 (Yaz 2002), ss.53-66)isimli bir makalede kendi ke
~
fi imi
~~
gibi tamunisur. Biz bu-
rada Say
~
n Ebu'l-Fazl'
~
n lutfetti
~
i Berlin nüshas
~
n
~
n fotokopisini kulland
~
k.
124
AHMET YA
~
AR OCAK
Kaynaklar
~
m
~
za bak
~
l
~
rsa, Ebu'l-Vefâ, devrinde Irak'ta çok büyük bir
ün kazanm
~~~
ve zaman
~
n
~
n en ileri gelen
~
eyhlerinden say
~
lmaya
ba
~
lann
~
t
~
22
. Zaten yukar
~
da el-Ws
~
trnin kaynaklar
~~
aras
~
nda say
~
lan Ebu'l-
Vefâ menâk
~
bnâmelerinin say
~
ca çoklu
~
u da bunu gösteriyor. El-Vâs
~
ti',
~
eyhin f
~
kha dair bir risalesiyle, tasavvufa ait
H
~
llâsatt
~
't-Tevhid
ad
~
nda bir
eserinden bahsetmektedir
23
.
Ebu'l-Vefâ'n
~
n a
~
a
~~~
yukar
~~
bütün sosyal tabakalara mensup birçok
müridi olmu
~
tu. Es-Serrac onun o devirde
~
slâm'
~
n önde gelenlerinden
(mil] a'lâmil-
~
slâm)
olup say
~
s
~
z müridinin bulundu
~
unu, Irak
~
eyhlerinin
söyledi
~
ine göre onun aleminin alt
~
ndaki müridler içinde on yedi sultan
~
n
da yer ald
~~~
n
~~
(Enne tahte alemihi mh
~~
~
ntirictihi seb'ate a
~
ere Sultânen)
kaydediyor'''. Nitekim el-Vâs
~
ti de, Abbasi halifesi
bi-Emri'llah'
~
n
(1031-1075),
~
eyhin gittikçe büyüyen
~
öhretinden korkup belki de hilâfet
makam
~
na kar
~~~
bir harekete giri
~
mesinden endi
~
e etti
~
ini yaz
~
yor'''. Ona
göre, halife bu korkunun sevkiyle, sap
~
k inançlar yayd
~~~~
iddiasiyla kendi-
sini saraya ça
~~
rt
~
p devrin ulemâsm
~
n huzurunda imtihana tabi tutmu
~
tu.
Fakat Seyyid, bütün sorulara uygun cevaplar vererek haz
~
rlanan tuza
~
a
~
memi
~
ti. Böylece aleyhine ç
~
kart
~
lan dedikodularm as
~
lsal
~~~
n
~~
da or-
taya koymu
~~
oluyordu
2
". Bu kay
~
tlar
~~
mübala
~
al
~~
kabul etsek bile, Ebu'l-
Vefâ'n
~
n zaman
~
nda Irak'ta çok ünlü, yüksek prestij sahibi bir
~
eyh
oldu
~
una
~
üphe yoktur.
El-Vâs
~
ti kitab
~
nda her ne kadar Ebu'l-Veffy
~~
belirtilen türden ithamlar
kar
~~
s
~
nda müdafaa etmek amac
~
n
~~
gi
~
düyorsa da, eserdeki di
~
er pasajlar,
gerçekte onun Ehl-i Sünnet çizgisine çok s
~
k
~~
uyan bir
~
eyh olmad
~~~
, yahut
ta kendisi bu çizgiye sad
~
k kalsa bile, çok kalabal
~
k olan müritlerinin hiç
olmazsa önemli bir k
~
sm
~
n
~
n bu çizginin d
~~~
nda oldu
~
u int
~
ba
~
n
~~
kuvvet-
lendirecek niteliktedir. Bu konumuyla o, t
~
pk
~~
Kanuni Sultan Süleyman
~~
te bu kaynakta da Ebu'l-Vefâ hakk
~
nda uzunca bir pasaj bulunmaktad
~
r. Eser el-
Vas
~
trnin eserinden yakla
~~
k bir otuz y
~
l kadar önce yaz
~
lm
~~~
olmas
~~
bak
~
m
~
ndan da önemlidir.
22
Bk. Abduel-Vahhab
et-Tabakâtul-Külcui
Kahire 1360, I, 107; Muhammed el-
Gazzi,
el-Kerâkib
~
t's-Mire 17 iryk
~
il-Mietil-A
~
ire,
n
~
r. C. S. Cebbur, Beyrut, 1945, I, 127; Haririz'ade
Kemale'd-Din,
Tibyân
~~~
Vesâili7-Hakay
~
k,
Süleymaniye (Fatih) Ktp., nr. 432, III, 221a-225b.;
~
brahim Rifat
Pa
~
a, Mir'kul-Hara
~
neyn,
Kahire 1334, III, 134-136.
23
El-Vas
~
ti, II, 85b. Ebu'l-Veffn
~
n hayat
~~
hakk
~
nda daha geni
~~
bilgi için Krupp'un makale-
sine
Bk. es-Serrac,
Tufl
-
âhul-Erva'h,
V.
24a.
25
El-Va
-
s
~
ti, 1, 45b.
Ag.e.,
ayn
~~
yerde.
VEFA
~~
TAR
~
KATI (VEFA
~
YYE)
125
zamamndaki ünlü Halved
~
eyhi
~
brahim Gül
~
eni (öl. 1534)'ye benzemek-
tedir. O da müridlerinin Ehl-i Sünnet d
~~~~
davran
~~~
ve hareketleri do-
lay
~
s
~
yla Istanbul'a ça
~
r
~
lm
~~
, sarayda Osmanl
~~
sultan
~
n
~
n huzurunda
ulemâ taraf
~
ndan s
~
k
~~
bir sorgulamaya tabi tutulmu
~
, fakat bunu ba
~
ar
~
yla
atlatm
~~
t1
27
.
Menâk
~
bnâmedeki ilgi çekici bir anekdot, Ebu'l-Vefâ'n
~
n müridleri
hakk
~
nda ç
~
kan söylentilerin yayg
~
n oldu
~
unu do
~
ruluyor. Buna göre, bir
gün halife hizmetkârlardan biriyle
~
eyhe bir mektup ve bir
~
arap kadehi
gönderir. Mektubu alan
~
eyh, onu açmadan önce kadehin gönderili
~
inin
sebebini sorar. Hizmetkâr mektubu aç
~
p okumas
~
m, cevab
~
n orada yaz
~
l
~~
bulundu
~
unu söyler.
~
eyh mektubu açar ve
~
u sat
~
rlarla kar
~~
la
~~
r:
"Huzu-
runda kad
~
n ve erkeklerin bir araya toplayarak âyin yapt
~~~
n zamanlarda,
sana bu kadehle onlara
~
arap sunmak yak
~~~
r...".
Bu pasaj bize, Seyyid
Ebu'l-Vefâ'n
~
n kad
~
n ve erkeklerin bir arada bulundu
~
u âyinler yapt
~~~
n
~~
ima etmekte olup, Ahmed-i Yesevrnin Mâverâünnehr'de icra etti
~
i benzer
âyinler sebebiyle u
~
rad
~~~~
ele
~
tirileri hat
~
rlat
~
yor
2
".
Bugün
~
ran'daki Ehl-i Haklar, Ebu'l-Vefâ'ya büyük takdis ve tâzim hisle-
riyle ba
~
l
~
d
~
rlar. Ebu'l-Vefâ bu mezhepte, büyük bir takdis konusu olup,
Heftevâne
yahut
Heft Ten
denilen
Yedi Vücud'tan
üçüncüsü olarak kabul
edilmektedir. Ehl-i Haklar'daki inan
~~
a göre bu
Yedi Vücud'u
olu
~
turan
kutsal
~
ah
~
slardan her biri, belli sürelerle belli bir tak
~
m
~
ah
~
slar
~
n bede-
ninde yeniden dünyaya gelirlerm.
Vefai tarikat
~~
(Vefâiyye, Vefa
-
ilik)
Ebu'l-Vefâ'mn ad
~
yla an
~
lan Vefâi tarikaun
~
n (Veraiyye'nin) nas
~
l bir ta-
rikat oldu
~
una, meselâ ritüellerine, usül ve erkân
~
na dair fazla bilgimiz
yoktur. Ebu'l-Vefâ taraf
~
ndan kurulan bu tarikat, genellikle onun
~
eyhinin
ad
~
yla birlikte,
Vefâiyye-
~
unbukiyye
olarak da bilinmektedirm. Bunun se-
bebi,
~
unbukiyye'nin kurucusu olan Muhammed e
~
-
~
unbukrnin ve-
27
Msl. bk. NevIzâde Atâyi,
Zeyl-i
~
akay
~
k-
~
stanbul 1268, ss.67-68 vd.; Kas
~
m Kufrah,
"Gül
~
eni",
IA. ;
Tahsin Yaz
~
c
~
, "Gulshanr,
E/
2
.
28
Ag.e.,
I, 46b-47a.
29
Bk. Köprillü,
Türk Edebiyaunda
~
lk Mutasaw
~
flar,
Diyanet
~~
leri Ba
~
kanl
~~~~
Yay., Ankara
1976, 3. bs., ss. 23.
3()
Bk. Heshmetullah Tabibi, "Influences of the Seven Amshasepand on the religious beli-
efs of the Ahl-e Haqq Kords",
Barrasiha-ye Tarikhi,
VI/3, s. 98.
31
Msl. bk. Spencer Trimingham,
The Sufi Orders in Islam,
Oxford 1971, s. 28.
126
AHMET YA
~
AR OCAK
fat
~
ndan sonra yerine Ebu'l-Vefâ'n
~
n geçmi
~~
olmas
~~
olsa gerektir. Böylece
Vefâiyye'nin ba
~
lang
~
çta
~
unbukiyye'nin bir kolu oldu
~
unu, fakat giderek
ba
~~
ms
~
zla
~
u
~~
n
~~
~
ünmek mümkündür. El-Vâs
~
trnin eserinden,
~
unbukiyye'nin Seyyid Abdul-Kadir
(el-Kilâni) ve Seyyid Ahmed er-
Rifârnin tarikatlar
~~
gelene
~
i içinde
~
ekillendi
~
i izlenimi uyan
~
yor. Fakat
bu, bir anakronizm problemi ortaya ç
~
kar
~
yor.
~
öyle ki: Abdul-Kadir el-
alrnin, gerek Ahmed er-Rifârnin, gerekse Ebu'l-Vefâ'n
~
n vefat, hattâ
do
~
um tarihleri çok iyi biliniyor. Abdu'l-Kadir el-CM 561/1165
32
, Ahmed
er-Rifal 57
8
/
1
182'de vefat etti
~
ine göre, bu ikisinin de 1107'de vefat eden
Ebu'l-Vefâ'dan sonra ya
~
ad
~
klar
~~
çok aç
~
kt
~
r. Kald
~~
ki Ebu'l-Vefâ'n
~
n
~
eyhi
Muhammed e
~
-
~
unbukrnin ad
~~
geçenlerden sonra veya en az
~
ndan on-
lar
~
n döneminde ya
~
am
~~~
olmas
~~
mümkün olamaz. Böyle olunca
Vefâiyye'nin Kadiri ve Rifâî gelene
~
i içinde mütâlâa edilmesi söz konusu
edilmemelidir. Dolay
~
s
~
yla eserini 1371 y
~
l
~
nda tamamlam
~~~
olan el-
Vâs
~
tinin, Vefâili
~
i bilerek o zamanlar Ortado
~
u'da çok güçlü ve yayg
~
n
olan bu iki tarikat gelene
~
i içinde gösterdi
~
ini dü
~
ünebiliriz. Veya ikinci
bir ihtimal, el-Vâs
~
trnin Ebu'l-Vefâ'n
~
n vefat tarihini yanl
~~~
kaydetmi
~~
olabi-
lece
~
idir ki, bu bize birincisinden daha zay
~
f bir ihtimal gibi geliyor.
Çünkü onun, kitab
~
na konu edindi
~
i, üstelik müntesibi oldu
~
u tarikaun
kurucusunun vefat tarihini tahkik etmeden kaydetmi
~~
olmas
~~
biraz zor
görünüyor.
Yukar
~
da nakletti
~
imiz menkabe göz önüne al
~
n
~
rsa, bu eserden,
Ebu'l-Vefâ'n
~
n kad
~
nl
~~
erkekli âyinler yap
~
u
~~~
sonucunu ç
~
karabiliriz. Ancak
gerçekten Ebu'l-Vefâ bu tür âyinler yap
~
yor idiyse, o takdirde Vefâili
~
in Ye-
sevili
~
e benzeyen bir tarikat oldu
~
unu tahmin etmek de mümkündür.
Ama Ebu'l-Vefa'n
~
n 50
1
/
1
107, Ahmed-i Yesevi'nin ise 1167 tarihinde vefat
etti
~
i göz önüne al
~
n
~
rsa, Vefâili
~
in Yesevilik'ten önce ortaya ç
~
km
~~~
bir ta-
rikat oldu
~
u kesindir". Ahmed-
~~
Yesevrnin ölüm tarihi do
~
ru ise, onun
Ebu'l-Vera"n
~
n de
~
il
,
Abdu'l-Kadir
ça
~
da
~
' oldu
~
u görülüyor.
32
Bu konuda bk. D,S. Margoliouth, "Abd al-Kâdir al-Djilâni",
E/
1
;
W. Braune, " "Abd al-
Kâdir al-Djilâni",
E/
2
;
Süleyman Uluda
~
, "Abdülkâdir-i Geylâni,",
TDV
~
A.
33
D,S. Margofiouth, "Ahmad
E/
1
;
Mustafa Tahrah, "Ahmed er-Rifâ'i",
TDV
~
A
34
Deyin DeWeese'in Ahmed-i Yesevi ve Yesevflik üzerine yay
~
mlanmak üzere olan bir
çal
~~
ma yapt
~~~
n
~
, bu çal
~~
man
~
n, en ba
~
ta Ahmed-i Yeseviwnin 1167'de de
~
il, 1220% y
~
llarda
henüz hayatta oldu
~
u gibi, F. Köprülü'nf
~
n fikirlerini kökten de
~
i
~
tirecek baz
~~
verilere ula
~
t
~~~
n
~
,
dostumuz Ahmet T. Karamustafa'dan ö
~
renmi
~~
bulunuyoruz. E
~
er gerçekten böyle ise, bu
takdirde Anadolu popüler siifili
~
ine bak
~~~
~
m
~
z
~~
bütünüyle gözden geçirmek icap edecektir.
VEFA
.
' TARIKATI (VEFAIYYE)
127
Di
~
er yandan Tahsin Yaz
~
c
~
, Vefâili
~
i
~
âzeliyye'nin M
~
s
~
r ve Suriye'deki
kolu olarak zikrediyor
31
. Onun listesinde ad
~
n
~~
vermedi
~
i bu kolun kuru-
cusu, 760/1358'de vefat etmi
~
tir'''. Bu takdirde ise bu
Vefâiyye,
Ebu'l-
Vefâ'n
~
n tarikat
~~
olamaz. O,
Ebu'l-Vefâiyye
ad
~
nda bir tarikat daha mevcut
olup bunun da Rifâiyye'nin Sa'diyye
~
ubesinin bir kolu oldu
~
unu yaz
~
yor,
fakat yine kurucusunun ad
~
n
~~
zikretmiyor". Yaz
~
c
~
'n
~
n listesindeki bu
Ebu'l-
Vefâiyye
de anla
~~
ld
~~~~
kadar
~
yla Ebu'l-Vefâ'n
~
n tarikat' de
~
ildir
38
. Bu ad
~~
ta
~~
yan diger bir tarikat da Zeynu'd-Din Hâfi (öl. 1435)'nin kurdugu Zey-
niyye tarikatinin bir kolu olup, Seyh Vefa diye me
~
hur Osmanli sufisi Mus-
lihu'd-D'in Mustafa (öl. 1495)'ya mensup Vefâiyye tarikat
~
d
~
r, ki,
A
~~
kpa
~
azâde'nin damad
~~
Seyyid Velâyet (öl. 1522), ayn
~~
zamanda i
~
te bu
Vefâiyye'ye de mensuptu. Seyyid Velâyet boylece hem Seyh Vefâ'nin
Vefâiyye'sini, hem A
~~
kpa
~
a'n
~
n temsil ettigi Ebu'l-Vefâ'nin Vefâiyye'sini
~
ahs
~
nda birle
~
tirmi
~~
oluyordu. Bu durumda
Vefâiyye
ad
~
yla dört ayr
~~
tari-
kat bahis konusu oluyor de
~
nektir. Öyle görünüyor ki, muahhar tasavvuf
kaynaklar
~~
ayn
~~
ismi ta
~~
yan bu tarikatlar
~~
birbirine kar
~~
t
~
rm
~~
lar ve her bi-
rini de
~
i
~
ik bir tak
~
m tarikatlara ba
~
lamakla bir karma
~
a yaratm
~~
lard
~
r.
Bu karma
~
adan, el-Vâs
~
t'i de nasibini alm
~~~
görünüyor.
Bu itibarla köken ba
~
lant
~
lar
~~
ne olursa olsun, Ebu'l-Vefâ'n
~
n kurdu
~
u
bu tarikat
~
n tarihinin bir hayli problemli oldu
~
u, dolay
~
s
~
yla detayl
~~
bir
monografik incelemeyi gerektirdi
~
i aç
~
kt
~
r.
Anadolu ve Vefâi Tarikat
~~
Baba
~
lyas, Ebtfl-Vefâ ve Vefâilik
Vefâie tarikat
~
n
~
n te
~
ekkül dönemine ait önemli bilgiler ihtiva et
~
nesine
mukabil, Arapça menâk
~
bnâme, onun Anadolu'ya giri
~
ine ve buradaki
geli
~
mesine, faaliyet ve tesirlerine dair hiç bir bilgi vermemektedir. Bu iti-
barla her ne kadar Baba
.
' isyan
~
n
~
n bu tarikat bünyesinde haz
~
rland
~~~
,
35
Ebu'l-Hasan Ali b. Abdillah e
~
-
~
azili'nin vefat tarihi 656/1258'dir, ki görüldü
~
ü üzere
Ebu'l-Vefa'dan sonra ya
~
am
~~
t
~
r. Ona dair bk. A. Cour, "al-Shâdhili",
El
i
;
P, Loury, "al-Shadhili",
E/
2
;
ayn
~~
yazar, "Shadhiliyya",
E/
2
.
3(
' Bk. "Tarikat",
~
A.
37
Bk. "Tarikat",
~
A.
Bu madde E/
1.
de L. Massignon'un kaleme ald
~~~~
"Tarika" maddesinin
T. Yaz
~
c
~~
taraf
~
ndan geni
~
letilmi
~~
ve tadilata u
~
raulm
~~~
biçimi olup burada mevcut liste de Yaz
~
c
~~
taraf
~
ndan düzenlenmi
~
tir.
38
Vefaiyye-i Zeyniyye'ye dair bk. Re
~
at öngören,
Tarihte Bir Ayd
~
n Tarikati: Zeyniler,
insan
Yay
~
nlar
~
. Istanbul 2003, ss. 130-148.
128
AHMET YA
~
AR OCAK
Baba
~
lyas'
~
n onun belirtilen yüzy
~
lda Anadolu'daki en önde gelen temsil-
cisi oldu
~
u biliniyorsa da, Vefal tarikat
~
n
~
n Anadolu topraklar
~
na giri
~
i ve
yay
~
lmas
~~
henüz karanl
~
k bir meseledir. Bunun sebebi belki, bu esere kay-
nak olan önceki menak
~
bnâmelerin yaz
~
ld
~~~~
dönemlerde herhalde Ana-
dolu'nun henüz Türkler taraf
~
ndan al
~
nmam
~~~
veya al
~
nm
~~~
olsa bile, tari-
kat
~
n henüz buraya nüfuz edememi
~~
olmas
~~
olsa gerektir. Elimizdeki ese-
rin yazar
~
n
~
n ise yine muhtemelen Anadolu'da bulunmam
~~~
ve buras
~
n
~~
pek tan
~
mam
~~~
olmas
~~
sebebiyle, bu konudan bahsetmedi
~
ini
~
ünebiliriz. Türkçe çevirisi de, Seyyid Velayet'le ilgili eklentinin d
~~~
nda,
tarikatm Anadolu'daki tarihine dair herhangi bir bilgi ihtiva etmez.
Menâ k
~
bu'l-K
~
ldsiyye'deki
bir parça, Baba
~
lyas'
~
n kad
~
n erkek kar
~~~
k
zikir meclisleri tertip etti
~
ine imada bulunur". Bu, yukar
~
da belirtildi
~
i
gibi, büyük bir ihtimalle Vefallik'te tatbik olunan bir ayin
~
ekli oldu
~
u
gibi, Yesevili
~
e de yabanc
~~
de
~
ildir. Üstelik, Hârezm'de Yesevili
~
in yayg
~
n
oldu
~
u, Baba
~
lyas'
~
n ve a
~
a
~~
da bahsi geçecek olan
~
eyhi Dede Gark
~
n'
~
n
Hârezmli Türkler'den olduklar
~~
ihtimalinin yüksekli
~
i dü
~
ünülürse, gerek
onun gerekse Baba
~
lyas'
~
n Anadolu'ya gelmeden önce Yesevilikle de
ba
~
lant
~
lar
~~
bulunup bulunmad
~~~
, bir mesele olarak gündeme geliyor. Bu
~
nühim konu henüz ayd
~
nlanm
~~~
de
~
ildir.
~
u var ki, Anadolu'daki
Türkmenler aras
~
nda her iki tarikata mensup çevrelerin birbiriyle yak
~
n
temas içinde bulundu
~
u ihtimali de oldukça yüksek görünüyor. Ancak
bugün için, bu son hususu aç
~
kl
~~
a kavu
~
turabilecek herhangi bir tarihsel
veri elimizde yoktur.
Baba
~
lyas'
~
n Ebu'l-Vefa ile ba
~
lant
~
s
~
m, Baba
~
lyas'la ayn
~~
soydan gelen
tarihçi A
~~
kpa
~
azade, çok iyi bilinen
~
u aç
~
k ifadesiyle k
~~
rmaktad
~
r:
"Ben ki fakir dervi
~~
Ahmed A
~
iltiyem ibn
~
eyh Yahya ibn
~
eyh Süleyman ve
ibn Bali Sultanu'l-Mi A
~~
k Pa
~
ayem ve ibn Mür
~
idii'l-âfâk Muhlis Pa
~
a'yem ve
ibn
Kutbu'd-clevrân Baba
~
lyas halifedi's-Seyyid Ebul-Vefâ
nevve-
rallahu kabrehum..."
Üstelik o, görüldü
~
ü gibi bu ba
~
lant
~
y
~~
bizzat Ebu'l-Veffn
~
n ad
~
n
~~
zik-
rederek kuruyor. A
~~
kpa
~
azade'ye bak
~
l
~
rsa, Baba
~
lyas, XI. yüzy
~
l
~
n ünlü
mutassavv
~
flar
~
ndan ve Vefai tarikat
~
n
~
n kurucusu Ebu'l-Veffn
~
n halifeler-
den biridir. Bu intisap zinciri, daha do
~
rusu -her ne kadar Baba
~
lyas ile
Bk. Elvan Çelebi,
Menâk
~
bt
~
l-Kl
~
cisiyye fr Menâmbil-Ünsiyye,
n
~
r.
~
smail E. Erünsal- A.
Ya
~
ar Ocak, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1995, 2. bs. sa. 22-23.
I()
Bk.A
~~
kpa
~
azâde, s. 1. Ayr
~
ca bk. Trimingham, s.70.
VEFA
~~
TAR1KATI (VEFMYYE)
129
Ebu'l-Vefâ aras
~
ndaki
~
ahsiyetler say
~
lmasa da- silsile, yaln
~
zca
A
~~
kpa
~
azâde
taraf
~
ndan zikredilmektedir. Zaman itibariyle Baba
~
lyas'a Â
~~
kpa
~
azâde'
den daha yak
~
n olan Elvan Çelebi, dedesinin ad
~
na kaleme ald
~~~~
menâ-
k
~
bnâmesinde -en az
~
ndan mevcut sayfalarda- böyle bir ba
~
lant
~
dan söz
etmemektedir. Bu, bahis konusu ba
~
lant
~
n
~
n mevsukiyetini
~
üpheyle
kar
~~
lamam
~
z
~~
gerektirecek bir durum mudur? Kanaatimizce hay
~
r. Çünkü
A
~~
kpa
~
azâde bilfiil ya
~
ad
~~~~
dönemde bu tarikat
~
n önemli bir temsilcisi
olarak bu ba
~
lant
~
y
~~
en iyi bilebilecek durumdad
~
r ve durup dururken
böyle bir silsile uydurma
~
a ihtiyac
~~
yoktur. Ayr
~
ca
~
eyh Edeball'n
~
n da bu
silsilenin mensubu oldu
~
u, a
~
a
~~
da bahis konusu yapaca
~~
m
~
z, Türkçe
Menâk
~
b-1 Tâct
~
'l-iirifh
~~
~
eyh Eb
~
l7-Veffn
~
n
ba
~
tarafinda aç
~
kça
~
öyle
belirtiliyordu:
"Osman Han Gazi tâbe serâhu hazretlerinin kav
~
ni içinde Hazret-i T
~
cu'l-
ArifTn
Ebu'l-Vefâ kuddise sirn
~
h hulefâs
~
ndan bir aziz var idi.
~
eyhu'
~
-
~
üyül
~~
menba'u yeng
~
bii'l-fütüh câmi'u'l- kemâlât hâvi'l-kerâmât mazharu'l-
envâri'l-ilâhiyye men
~
e'u't-tecelliyâti's-samedâniyye Hazret-i
~
eyh Edebal
~~
dirleridi, kerâmat-
~~
zâhire ve se'âdât-
~~
bâhire olub...."
1
.
Ebu'l-Vefâ silsilesi, a
~
a
~~
da görülece
~
i üzere, ayr
~
ca ilk Osmanl
~~
kro-
niklerinde Geyikli Baba'n
~
n a
~
z
~
ndan nakledilen ifadelerle de teyit edilmi
~~
bulunmaktad
~
r. Böyle olunca, Elvan Çelebi menâk
~
bm
~
n, yani
Men âk
~
bu'l-
K
~
ldsiyye'nin,
halihaz
~
rdaki sayfalarmda Tâcu'l-Arifin Seyyid Ebu'l-Veffn
~
n
ad
~
n
~
n geçmedi
~
ini ileri sürerek onun Veffi tarikat
~
na mensubiyyetinin
söylenemiyece
~
i, tamamen mesnetsiz bir iddia olur. Üstelik bu eserin
bugün mevcut olmayan ba
~~
tarafil
~
daki sayfalarda Ebu'l-Veffn
~
n zikredilip
edilmedi
~
ini bilmiyoruz.
O halde Baba
~
lyas'
~
n Vefâi tarikauna mensubiyetini tart
~~
mak gerek-
sizdir. Bunlar bu tarikaun XIII. yüzy
~
lda Selçuklu devri Anadolu'sunda en
az
~
ndan belli bir zamandan beri mevcut oldu
~
unu gösterir. Her ne kadar
dönemin,
~
bn Bibi, Aksarâyi ve Efiâki gibi muhtelif mahiyetteki yaz
~
l
~~
kay-
naklar
~~
XIII. yüzy
~
lda Anadolu'da
Vefâilik
diye bir tarikatm varl
~~~
ndan söz
etmezlerse de, buraya kadar anlat
~
lanlar, bu tarikatm Anadolu'da mevcu-
diyetini ispat edebilecek durumdad
~
r.
41
Bk. Menâk
~
19-1 nc
~~
7,42
-
ifin
~
eyh Eb
~~
7-Vefk' Tercemesi,
Süleymaniye (Esad Efendi) Ktp.,
nr. 2427, v. 3a.
130
AHMET YA
~
AR OCAK
Baba
~
lyas o devirde bu tarikatm kollar göçer Türkler ve Kürtler
aras
~
ndaki en güçlü ve önde gelen
~
eyhi olarak Amasya havalisinde
ya
~
amaktayd
~
. O ad
~
n
~~
alan isyan
~~
(Babailer isyan
~
) bu hüviyetiyle haz
~
rlay
~
p
devreye soktu. Bu sebepledir ki biz, hep yaz
~
l
~
p söylendi
~
i gibi onun kendi
ad
~
n
~
, daha do
~
rusu ünvan
~
n
~~
ta
~~
yan bir
Babai
tarikat
~~
kurmad
~~~
m, bu
isimde muhayyel bir tarikaun sonraki Osmanl
~~
yazarlar
~~
taraf
~
ndan ona
nisbet edildi
~
ini, k
~
saca böyle bir tarikat
~
n o zaman mevcut olmad
~~~
n
~
,
Baba
~
lyas'
~
n bir Vefai
~
eyhi oldu
~
unu vaktiyle
~
srarla vurgulam
~~
t
~
k
12
.
Dede Gark
~
n
Öte yandan Â
~~
kpa
~
azade'nin eserindeki Ebu'l-Vefâ'ya kar
~~
l
~
k,
Menâk
~
b
~
l'I-K
~
ldsiyye'de
Baba
~
lyas'
~
n
~
eyhi olarak Dede Gark
~
n'
~
n ad
~~
geçiyor. Elvan Çelebi eserinde Dede Gark
~
n'a geni
~~
yer ay
~
rm
~~
, onu Baba
~
lyas sülâlesinin "cedd-i a'lâ" s
~
, yani büyük dedesi olarak nitelemi
~
tir. Ona
göre Dede Gark
~
n "teybe ve ir
~
ad"a mezun k
~
l
~
nd
~~~
ndan beri insanlar
~~
davet etmi
~
,
~
öhreti giderek artm
~~
, müridleri ço
~
alm
~~
, her biri keramet
sahibi dört yüz halifesi olmu
~
tur.
~
r
~
ad
~~
kime ula
~
tlysa onu Allah'
~
n rahme-
tine gark etmi
~
, bu yüzden kendisine "Gark
~
n" denilmi
~
tir".
~~
te tarihsel
kimlik ve ki
~
ili
~
i hakk
~
nda bunlar
~
n d
~~~
nda hemen hemen müspet hiç bir
~
ey bil
~
nedi
~
imiz bu ilginç
~
ahsiyet, her hal ü kârda Baba
~
lyas'la Ebu'l-
Vefa aras
~
ndaki ba
~
lant
~~
noktas
~
nda bulunmas
~~
ve onun
~
eyhi olarak
Veffili
~
in XIII. yüzy
~
lda Türkiye topraklar
~
ndaki, ad
~~
bizce mal
~
m
~~
en eski
ve çok önemli temsilcisi olmas
~~
itibariyle kilit -ve aym zamanda problem-
~
ahsiyet gibi görünüyor.
Bugün Türkiye'de ad
~
n
~~
ta
~~
yan sayg
~
n bir Alevi dede (seyyit) oca
~~~
bulunan Dede Gark
~
n, gerçekte kimdir? Daha önce onun hakk
~
ndaki
bütün bilinenler,
Menâk
~
b-1 Hac
~~
Bekta
~
-1 Veli (Vilâyetnâme) 'cleki
bir pa-
sajdan ibaretti". Ancak
~
unu unutmayal
~
m ki, Elvan Çelebi'nin ad
~~
geçen
~
eyhe dair verdi
~
i bilgiler hem
Vilâyetnâme'den
daha eski, hem de onu
tamamlay
~
c
~~
mahiyette oldu
~
undan hayli k
~
ymet ifade eder. Böylece onun
sayesinde, yak
~
n zamana kadar hüviyeti tamamen meçhul kal
~
n
~~~
bulunan
12
Ocak,
La Revolte de Baba Resul
s. 80; ayn
~~
yazar,
Babailer isyan
~
,
ss. 151453.
13
Elvan Çelebi, ss. 9-18. Dede Garkm hakk
~
nda ayr
~
ca bu eserin inceleme lus
~
n
~
na bk. ss.
XL-XLIII.
IL
Bk.
Manâkib-i Hiinkâr Hac
~~
Bekta
~
-
~~
Veli (Vilâyetnâme),
l
~
sr. A. Gölp
~
narl
~
, -
~
nk
~
lâp Ki-
tabevi,
~
stanbul 1958,
~
s. 22..
VEFA
~~
TAR
~
KATI (VEFA
~
YYE)
131
bu Türkmen babas
~
n
~
n Baba
~
lyas'la ba
~
lant
~
s
~~
gün
~~~~~
na ç
~
km
~~
, do-
lay
~
s
~
yla Vefâi tarikat
~~
mensubu oldu
~
u, bu sayede anla
~~
labilmi
~
tir.
Dede Gark
~
n,
Menâk
~
bu'l-K
~
ldslyye
taraf
~
ndan aç
~
kça Baba
~
lyas la
ba
~
lant
~~
içinde gösteriliyor. Kaynaklar
~
n hiç biri Baba
~
lyas'
~
n Dede Gark
~
n
adl
~~
bir
~
eyh ile olan münasebetlerinden bahsetrnezken, Elvan Çelebi
Baba
~
lyas'
~
n onun ba
~~
halifesi oldu
~
unu gösteren ifadeler kullan
~
yor
45
.
Ona göre, Dede Gark
~
n kendi halifeleri aras
~
ndan Hac
~~
Mihman, Ba
~
d
~
n
Hac
~
,
~
eyh Osman ve Ayna Döla (Ayna Dövle, Ayn
~~
'd-Devle) adlar
~
ndaki
dört
~
ahsi seçerek genç halifesi Baba
~
lyas'
~
n emrine vermi
~~
ve onlar
~~
Rum
diyar
~
n
~~
(Anadolu'yu) ir
~
ad etmekle vazifelendirmi
~
tir. Baba
~
lyas da maiy-
yetindeki bu dört halifeyle Rum diyar
~
na gelerek kendilerini muhtelif yer-
lere yollam
~~
, onlar da oralarda yerle
~
erek ir
~
ada ba
~
lam
~~
lard
~
ri. Elvan
Çelebi'nin özetledi
~
imiz bu ifadeleri, Dede Gark
~
n'la Baba
~
lyas'
~
n ayn
~~
Türkmen çevresinin ve ayn
~~
tarikaun mensubu oldu
~
unu göstermesi
bak
~
m
~
ndan ehemmiyet ta
~~
yor.
Dolay
~
s
~
yla, Baba
~
lyasla ayn
~~
sülâleye mensup bu iki "
~
eyh" torunun,
yani Elvan Çelebi ile A
~~
kpa
~
azâde'nin verdikleri -ve bizce aile mensubu
olduklar
~~
için do
~
rulu
~
undan
~
üphe edilmemesi gereken- bilgileri
birle
~
tirdi
~
imizde, hem Dede Gark
~
n'
~
n ve halifesi Baba
~
lyas'
~
n, hem de
onunla beraber Anadolu'ya gelen adlar
~~
geçen dört
~
ahs
~
n, Vefâi tari-
kat
~
l
~
m XIII. Yüzy
~
l Türkiye'sinin topraklar
~
ndaki ileri gelen temsilcileri
olduklar
~~
sonucu kesinlik kazan
~
yor.
Menâkilml-K
~
ldslyye'nin
kay
~
tlar
~~
tal
~
lil edildi
~
i za
~
nan, Dede Gark
~
n'
~
n
pek çok benzeri gibi miiridleriyle -muhtemelen Mo
~
ol istilâs
~~
önünden-
kaçarak Anadolu'ya geldi
~
i sonucu ç
~
kar
~
labilir. Zamanla büyük bir
~
öhret
kazanarak müridlerinin say
~
s
~
n
~~
ço
~
altm
~~
t
~
r. Esere göre devrin -I.
Alâeddin Keykubâd (1220-1237) olmas
~~
kuvvetle muhtemel- Selçuklu sul-
tan
~
, kendisiyle dostluk kurmu
~~
ve bunun bir göstergesi olarak ona on
yedi pare köy vakfetmi
~
tir'
7
. Dede Gark
~
n'
~
n yerle
~
ti
~
i yerin,
Vilâyetnâme
yard
~
m
~
yla Elbistan oldu
~
unu tahmin edebilmek mümkündür. O burada
y
~
llar boyu Vefâili
~
i yay
~
n
~
§ ve
~
nüridlerinin say
~
s
~~
gittikçe kalabal
~
kla
~
m
~~~
olmal
~
d
~
r. Yukar
~
da da belirtildi
~
i gibi, Elvan Çelebi'ye göre Baba
~
lyas ile
Rum'a gidenler de dahil olmak üzere, kendisi kalabal
~
k bir halifeler kad-
A.g.e.,
ss. 17-18.
'
16
A.g.e.,
ss. 18-19 vd..
47
A.g.e.,ss.
7-9.
132
AHMET YA
~
AR OCAK
rosuna sahiptir. Bu ifade mübala
~
al
~~
bulunsa bile, yine de bu zat
~
n hat
~
n
say
~
l
~
r ve etkili bir
~
ahsiyet oldu
~
unu göstermesi bak
~
m
~
ndan dikkate
al
~
nmal
~
d
~
r.
E
~
er bu bilgiler de
~
erlendirilirse, Baba
~
lyas'
~
n Dede Garkm ile daha
önceden bir arada oldu
~
u, ayn
~~
sosyal çevreye mensup bulunduklar
~~
so-
nucuna var
~
l
~
r. Herhalde Elbistan dolaylar
~
na yerle
~
mi
~~
bulunan
Tiirkler'den meydana gelen bu topluluk, daha evvel Mo
~
ol istilas
~~
s
~
ras
~
nda Harezm'den Kuzey Irak'a gelmi
~~
ve Vefai tarikatma da burada in-
tisap etmi
~~
olsa gerektir. Osmanl
~~
ar
~
iv kartlarma göre Dede Gark
~
n'
~
n,
Elbistan havalisindeki Göksun'da bir zâviyesinin bulunmas
~
48
, onun XIII.
yüzy
~
l
~
n ilk yar
~
s
~
nda Elbistan m
~
ntakas
~
nda ya
~
am
~~~
oldu
~
u varsay
~
m
~
n
~~
güçlendiren bir ipucudur, ki bu
Vilâyetnâme'nin
verdi
~
i bilginin
do
~
rulu
~
unu da ortaya ç
~
kar
~
yor. Bu eserde Hac
~~
Bekta
~
-
~~
Veli'nin, Rum
diyar
~~
(Anadolu)'nda Zülkadir
~
li'ne (Bozok m
~
ntakas
~
) gelmeden evvel El-
bistan'da bulundu
~
u kaptl
~
d
~
r"'. Ayn
~~
eser bize bütün bu verilen
i birbiriyle
ba
~
lant
~
l
~~
k
~
lacak de
~
erli bir ipucu sunuyor, ki o da Hac
~~
Bekta
~
-
~~
Velryi
Dede Gark
~
n ile irtibatland
~
rmas
~
d
~
r.
Vilâyetnâme'ye
göre Hac
~~
Bekta
~
'
~
n
.
~
brahim Hac
~~
ad
~
nda bir
~
nüridi vard
~
r ve Hac
~~
Bekta
~~
ona geyik derisin-
den yap
~
lma bir ba
~
l
~
k vermi
~
tir. 0111111 ölümünden sonra bu ba
~
l
~
k,
evlatlar
~~
ile Dede Gark
~~~~
miiridleri aras
~
nda bir anla
~
mazl
~~
a yol açm
~~
t
~
r;
zira onlar da ayn
~~
tip ba
~
l
~
k kullanmaktayd
~
lar. Mücadelenin sonunda
Dede Gark
~
n miiridleri geyik derisinden yap
~
lma ba
~
l
~~~~
sadece kendileri-
nin giyebilece
~
ini kabul ettirmi
~
lerdir. Çünkü bu ba
~
l
~
k onlar
~
n tarikatm
~
n
alâmetidir
5
".
Vilâyetnâme
bu tarikatm ad
~
m vermez.
~~
te burada "Acaba Dede
Gark
~
n'
~
n kendi ad
~
n
~~
ta
~~
yan bir tarkat
~~
var m
~
yd
~
?" sorusu akla geliyor.
Bu sorunun cevab
~
n
~~
biz, I. Mehmet (Çelebi) zaman
~
ndan kalma bir
icâzetnâmede bulabiliyoruz. Bu icazetnâme bize böyle bir tarikat
~
n
~
nev-
'
18
XVI. yüzy
~
lda Göks
~~
dda onun ad
~
n
~~
ta
~~
yan bir zâviyenin varl
~~~~
biliniyor. Fakat muhte-
melen ayn
~~
yerde olmas
~~
gereken mezar
~~
tan
~
nm
~
yor (bk. Faruk Sümer.
O
~
uzlar
(Türkmenler) Tarihleri-Boy Te
~
kilat
~
-Destanlar
~
,
Ana Yay.,
~
stanbul 1980, 3.bs., s. 313.) Di
~
er
yandan, bugün Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde Dede Garlun'a izafe olunan ve hâlâ ziyaret
edilen bir tak
~
m mezarlara rastlamak mümkündür. Bunlar aras
~
nda Konya'ya ba
~
l
~~
Çumra
yak
~
n
~
ndaki Dede K
~
r
~~
(bk. Hikmet Tanyu,
Ankara ve Çevresindeki Adak ve Adak Yerleri,
AÜ.
~
lâhiyat Fakültesi Yay., Ankara 1967, s. 267) ve Mardin'e ba
~
l
~~
Dede Köyü (bk. Nejat Göyiinç,
XVI.
Yüzy
~
lda Mardin Sanca
~~
,
Istanbul 1969. ss. 25-26) amlabilir.
Bk.
Vilâyetnâme,
s. 29.
r4)
A.g.e.,
ayn
~~
yerde.
VEFA
~~
TAR
~
KATI (VEFAIYYE)
133
cudiyetini aç
~
kça gösteriyor. Halen Ba
~
bakanl
~
k Osmanl
~~
Ar
~
ivi'nde bu-
lunmakta olan bu belge, 821/1418 tarihli orijinalinin, XV. yüzy
~
lda yayg
~
n
olarak kullan
~
ld
~~~
n
~~
iyi bildi
~
imiz
reyhâ
~
lf
hattile yaz
~
lm
~~~
83
7
/
1
433-34 ta-
rihli suretinden ibarettir. Yer yer gramer yanl
~~
lar
~~
da ihtivâ eden bu
Arapça icâzetnâme, bilindi
~
i kadar
~
yla bugüne kadar bilinmeyen ve ben-
zeri az bir
Garkh
~
l icâzetnâmesidir
51
.
Bu sebeple de tarihsel önemi kana-
atimizce üç aç
~
dan büyüktür.
~
öyle ki: Bir kere XV. yüzy
~
l ba
~
lar
~
ndan
kalm
~~~
olmas
~~
itibariyle ar
~
iv belgeleri içinde en e,
~
,kilerinden olmas
~~
bir
yana:
1)Bugüne kadar hiç bilinmeyen bir
Garkh
~
f
tarikaun
~
n mevcudiyetini
gösteren
~
imdilik ilk belgelerdendir. Böylece
Hac
~~
Bekta
~
-
~~
Veli
Velâyetnâmesi'ndeki,
Dede Gark
~
n'a ba
~
l
~~
bir tarikat
~
n mevcut oldu
~
unu
bildiren ifadeleri hem do
~
rulamakta, hem de onlara aç
~
kl
~
k getirmektedir.
2)Bu tarikate mensup bütün
~
eyhlerin Ebu'l-Vefâ silsilesine ba
~
l
~~
ol-
duklar
~
n
~~
~
kça ifade etmek suretiyle Vefâi tarikatm
~
n önemini ve konar-
göçer çevrelerdeki yayg
~
nl
~
k derecesini ortaya koymaktad
~
r. Bu yönüyle de
Elvan Çelebi'yi dolayl
~~
olarak tasdik etmi
~~
bulunmaktad
~
r.
3)Böylece A
~~
kpa
~
azâde`nin Baba
~
lyas'
~
n Ebu'l-Vefâ silsilesine ba
~
l
~~
oldu
~
u hakk
~
ndaki beyan
~
mn do
~
rulu
~
unu da göstermektedir.
Ne yaz
~
k ki ba
~
tarafi kopuk oldu
~
u için kime verildi
~
ini bilemedi
~
imiz
bu icâzetnâme, Türkiye'de mevcut olmu
~~
tarikatlar aras
~
nda, çok bilin-
mese de, bir
Garkini
tarikat
~
n
~
n XV. yüzy
~
lda bile mevcut bulundu
~
unu
hiç bir
~
ilpheye yer b
~
rkamayacak
~
ekilde gün
~~~~~
na ç
~
kar
~
yor. Metinde
kendisine halifelik icazeti verilen
~
eyhin "
~
erefli
Garkinf h
~
rkas
~
n
~~
giydi
~
i"
(ve yelbesu el-H
~
rkate'
~
-
~
erifete el-
~
arkiniyyete)
belirtiliyor. Özellikle bu
el-
H
~
rkatu'l-
~
arldniyye
terimi böyle bir tarikatm varl
~~~
n
~~
gösterir. Zira
h
~
rka
terimi, bilindi
~
i gibi, bir tarikattaki
sültik
(initiation)silsilesini temsil eden
bir terimdir
52
. Zaten metinde geçen Emir Abdullah es-Saidi b. Emir el-
51
Bk.
Ba
~
bakanl
~
k Osmanl
~~
Ar
~
ivi,
Ali Emir!, Çelebi Sultan Mehmed Hân-
~~
Evvel, no: 1. Bu-
rada, kendi buldu
~
u ve ilk defa taraf
~
m
~
zdan bu yaz
~
da tan
~
t
~
lan bu belgeyi kullanmam
~
za izin
verdi
~
i için Say
~
n Rüya K
~
hç'a te
~
ekkür borçluyuz. Bu tarihi belgenin ilgili lus
~
mlarm
~
n uplubas
~
m
~~
ve çevirisi için bk. ekler k
~
sm
~
, nr. 1. Bu icazetnâmenin, daha sonraki tarihlere ait olmak üzere
(905/1499, 952/1545, 963/1555, 971/1563, 997/1588, 1226/1811)
~
imdilik alt
~~
adet benzerinin
daha mevcut oldu
~
u görülüyor. Bunlar
~
n orijinalleri Gazi Üniversitesi, Hac
~~
Bekta
~~
Veli
Ara
~
t
~
rma Merkezi ar
~
ivinde bulunmaktad
~
r
H
~
rka
esas olarak, cübbe alt
~
na giyilen bir tür elbise anlam
~
na gelmektedir. Peygamberin
yünden yap
~
lm
~~~
bir tür yamal
~~
elbise giymesi
(h
~
rka,
kelime olarak zaten 'önü y
~
rt
~
k elbise, an-
134
AHMET YA
~
AR OCAK
Garkini, Numan el-Garkini b. es-Seyyid e
~
-
~
erif Abdullah ve (es-)Seyyid (e
~
-)
~
erif Pinhan el-Garkini b. es-Seyyid e
~
-
~
erif Abdullah ad
~
ndaki üç ki
~
inin
ta
~~
d
~
klar
~~
el-Garkini
nisbeleri de bunu ispat ediyor
53
. Ayr
~
ca Garkini tari-
kat
~
n
~
n Ebu'l-Vefa silsilesine ba
~
l
~~
oldu
~
unu da gösteriyor.
Bu aç
~
dan haiz oldu
~
u k
~
ymet bir yana, içinde zikredilen,
~
ihâbu'd-
Din Ahmed, H
~
z
~
r Çelebi,
~
ah Hüseyin, Muhammed, Cemâlu'd-Din Yusuf
b. Kernalu'd-Din
~
smail gibi bütün bu tarikat mensubu seyyid ve
~
erifierin
Ebuel-Vefâ sülâlesinden
(ve hiim min beyd'
~
-
~
erifi Ebil-Vefa)
oldu
~
unu
~
kça belirtmesi aç
~
s
~
ndan da bizim, Dede Gark
~
n'
~
n büyük bir ihtimalle
Ebu'l-Vefâ halifesi oldu
~
u
~
eklindeki vaktiyle ileri sürdü
~
ümüz hipotezi",
tahkik safhas
~
na ç
~
karm
~~~
bulunuyor. Bu vesileyle Ebu'l-Vefâ ile bu
icazetnâmenin sahibi aras
~
ndaki pek çok bilinmeyen ve hepsi de
seyyid
ve
~
erif
unvan
~
n
~~
ta
~~
makta olup, hiç bir kaynakta rastlanmayan XV. yüzy
~
lda
ya
~
am
~~~
isimleri de zikrediyor.
Di
~
er yandan
Vilâyetnkne'de
ne Ebu'l-Vefâ'dan, ne de Baba
~
lyas'tan
bahiste bult
~
nulmad
~~~~
da gözden kaç
~
n
~
yor. Maamafih bunu anlamak
mümkündür. Çünkü Hac
~~
Bekta
~~
kültünü öne ç
~
karan bir gelene
~
in
ürünü olan
Vila'yetnâme'de
birinci rolün ona verilmesi ve di
~
erlerinin
onun etraf
~
nda ve ona ba
~
l
~
ym
~~~
gibi gösterilmesi, hattâ bazan isimlerinin
hiç an
~
lmamas
~~
çok tabiidir. Ancak belki tart
~~~
lmas
~~
gereken mesele,
Vela'yetnâme'nin
neden Hac
~~
Bekta
~
.
' sadece Ahmed-i Yesevi gelene
~
i
içinde takdim etmi
~~
oldu
~
udur. izah' gereken bu konunun, XIII. yüzy
~
l
Anadolu'sundaki popüler tasawufun kökenleri aç
~
s
~
ndan çok önemli bir
problem olu
~
turdu
~
unu dü
~
ünüyoruz. Anadolu popüler tasawufu veya su-
fili
~
inin ana kökeni, F. Köprülü'nün tezine uygun olarak, bugüne kadar
daha çok Yesevilik, yahut daha geni
~~
bir yakla
~~
mla, Orta Asya sufili
~
i ola-
lam
~
n
~~
ta
~~
r), zamanla zühd döneminde zâhidler aras
~
nda uyulmas
~~
gereken bir sünnet olarak
benimsenmi
~~
ve tasavvuf terminolojisine bu yolla girmi
~
tir. Daha sonralar
~
, tasavvufun geli
~
ip
yay
~
lmas
~~
ve tarikatlar
~
n ortaya ç
~
kmas
~
yla birlikte, müridin tarikata intisabm
~
n (initiation) bir
alâmeti olarak, belirli bir a
~
amaya geldikten sonra
~
eyh taraf
~
ndan giydirilen elbisenin ad
~
na
da
h
~
rka
denmi
~
tir. Hucvirrnin
Ke
~
fu'l-Mahcutiunda
bu konuya ayr
~
lm
~~~
özel bir bölüm vard
~
r (bk.
Ebu'l-Hasan Ali b. Osman el-Hucvirl,
Ke
~
fu'l-Mahc
~
lb,
n
~
r. V. Jukovsky, leningrad 1926). Bu ko-
nuda ayr
~
ca bk. Kas
~
m Kufrah, "H
~
rka",
~
A.).
Fakat zamanla
h
~
rka,
bir tarikat içinde, ilk kurucu
pire kadar giden ir
~
ad silsilesinin ad
~~
olmu
~
tur. Bu hususta
~~~
sl. bk. Michel Chodkiewicz,
Un
0a.an
sans Rivage: Ibn Arabi, le L
~
{Te et la Loi,
Paris 1992, ss. 33-35). Söz konusu icâzetnâmede
de
el-H
~
rkatu'l-GarkIniyye
terimi, hiç
~
ilpheye yer vermiyecek kadar aç
~
k bir
~
ekilde
Garkini
tarikaumn varl
~~~
na i
~
aret etmektedir.
53
Bk. ekler k
~
sm
~
, nr. 1.
Bk.
Menâk
~
bul-Kt
~
dsiyye,
s. XLI.
VEFA'
.
TARIKAT' (VEFA
~
YYE)
135
rak kabul görmü
~
tür. Gerçek böyle midir, yoksa Vefailik de dahil,
~
rak
kökenli tasavvuf ak
~
mlar
~
n
~
n pay
~
n
~~
-sadece yüksek tasavvuf için de
~
il,
popüler tasavvuf için de- hesaba katmak gerekir mi? Köprülü'nün etkisiyle
yaln
~
zca Ahmed-i Yesevi gelene
~
i içinde mütalaa edilen XIII. yüzy
~
l Ana-
dolu konar-göçer kesiminde de Vefaiyye'nin mevcudiyeti art
~
k bilindi
~
ine
göre, bu kesimlerdeki tasavvuf ak
~
mlar
~
n
~~
ve tabii ki bu ak
~
mlar
~
n temsilci-
leri olan Türkmen babalar
~
n
~~
ve Kürt
~
eyhlerini sadece Ahmed-i Yesevi ge-
lene
~
ine ba
~
laman
~
n gerçe
~
e tam olarak uymad
~~~~
da ortaya ç
~
k
~
yor. Öyle
anla
~~
l
~
yor ki, bu Orta Asya kökeni ile ilgili de
~
erlendirmeyi ciddi bir
biçimde yeniden yapmak gerekecektir.
Tekrar Dede Gark
~
n konusuna dönecek olursak, onunla ilgili bir
ikinci problemi daha burada bahis konusu etmek zorunday
~
z. O da Os-
manl
~~
tahrir defterlerindeki
Karg
~
n, Kark
~
n, Karg
~
niu, Kark
~
nlu, Kark
~
n
Türkmân
~~
ve as
~
l
Dede Kark
~
n, Dede Kargmlu ve Dede Karkn
~
lu
adlar
~
n
~~
ta
~~
yan cemaat ve oymaklar
~
n", ve Türkiye'nin bugün hemen her
bölgesinde bu isimlerle an
~
lan köylerin", Dede Gark
~
nla ilgisi meselesi-
dir. Onun ad
~
n
~~
ta
~~
yan bu cemaat, oymak ve köylerin Dede Gark
~
nela s
~
k
~~
bir ba
~
lant
~
s
~~
oldu
~
u, muhakak gibi görünüyor. Gerçi bugün bu ba
~
lant
~
y
~~
kesin olarak ispat edecek müspet veriler elimizde yoktur. Ancak, aklen
bunun böyle oldu
~
unu kabul etmek yanl
~~~
olmamal
~
d
~
r. Bizim var-
say
~
m
~
m
~
z, Dede Gark
~
n'
~
n, XVI. yüzy
~
ldaki bu cemaat ve oymaklann XIII.
yüzy
~
ldaki esas
~~
olan a
~
iretin hem dini, hem siyasi liderlik vas
~
flann
~~
55.
Bu Türkmen cemaat, oymak ve a
~
iretlerinin isimleri ve yerle
~
tikleri yerler için bk.Cevdet
Türkay,
Ba
~
bakanl
~
k Ar
~
ill Belgelerine Göre Osmanl
~~
~
mparatorlo
~
o'nda Oymak, A
~
iret ve Ce-
maatlar,
i
~
aret Yay..
~
stanbul 2001, 2. bs., 38, 268, 421. Buradaki sancak, kaza ve nahiye isimleri,
bütün bu cemaat, oymak ve a
~
iretlerin, gerçekten Rakka, Malatya ve Elbistan havalisinden, Bal-
kanlar'da
~
psala, K
~
rkkilise, Gümülcine ve yöresine kadar çok geni
~~
bir alana yarld
~
klann
~~
gösteriyor.
Meselâ, Mardin'e ba
~
l
~~
Birecik yalunlanndaki Gark
~
n ile Haabekta
~~
-Mucur aras
~
ndaki
Dede Gark
~
n köyleri gibi. Bunlar
~
n ilki, XVI. yüzy
~
lda oldukça büyük ve zengin bir köy idi ve 36.500
akçelik bir y
~
lhk gelire sahipti (bk. Göytinç, a.g.e., ayn
~~
yerde). Alman seyyah
~~
C. Niebuhr 1706
y
~
hnda Ay
~
ntab yöresinde dola
~
an Dede Gark
~
n adl
~~
bir Türkmen boyuna rastlad
~~~
n
~~
kaydetmek-
tedir (bk. ayn
~~
yerde). Ayr
~
ca özellikle bk.Türkiye Cumhuriyeti Dahiliye Vekaleti,
Son Te
~
kilk-
~~
Mülkiyede Köylerimizin Adlar
~
,
Hilal Matbaas
~
,
~
stanbul 1928. Bu kitapta muhtemelen gözden
kaarm
~~~
olabileceklerimiz hariç, Antalya merkez, Çubuk ve Kalecik kazalar
~
nda; Eski
~
ehir Sivri-
hisar; Bahkesir merkez, Cebel-i Bereket, Bahçe, Sivas Y
~
ld
~
zeli ve K
~
r
~
ehir merkez kazalar
~
nda top-
lam 10 adet
Kark
~
n;
Ankara merkez, Erzurum Tercan,Eski
~
ehir merkez, Çorum Hüseyinabad
(Ataca), Mu
~
la Köyce
~
iz kazalar
~
nda toplam 5 adet
Karg
~
n
ve Kocaeli Kand
~
ra kazas
~
nda 1 adet
Garg
~
n
isimli köy tesbit ettik. Bunlar
~
n, ar
~
iv belgelerinde geçen cemaat ve oymaklann kurduklar
~~
köyler oldu
~
unda hiç
~
üphe olmamahd
~
r.
136
AHMET YA
~
AR OCAK
üstünde ta
~~
d
~~~
d
~
r, ki bunun t
~
pk
~~
Hac
~~
Bekta
~
, Sar
~~
Salt
~
k ve Barak Baba
gibi ba
~
ka örnekleri de vard
~
r. Bu sebepledir ki, bu cemaat ve oymaklar
onlar
~
n adlar
~
yla an
~
lmaktad
~
r.
Dede Gark
~
n' in ad
~
n
~~
ta
~~
yan bu cemaat ve oymaklar
~
n bu kadar çok ve
Türkiye'nin neredeyse her taraf
~
na da
~~
lm
~~~
olmas
~
, hiç
~
üphe yok ki, za-
man içinde gerek Anadolu Selçuklular
~
, gerekse Osmanl
~~
döneminde uy-
gulanan iskân politikas
~~
ile, yani oymak ve a
~
iretlerin parçalanarak muhte-
lif sebepler ve gerekçelerle
~
uraya buraya iskân edilmi
~~
olmas
~
yla
~
klanabilir".'yahut, ba
~
lang
~
çta, muhtemelen Dede Gark
~
n hayatta iken
Elbistan yöresinde ya
~
amakta olan as
~
l a
~
ireti, zamanla ço
~
alarak mecbu-
ren kendili
~
inden bölünüp ba
~
ka yerlere birkaç kol halinde gidip
yerle
~
mi
~~
bulunmal
~
d
~
r. Dede Gark
~
n'
~
n ad
~
n
~~
ta
~~
yan köyler de, muhakkak
ki bu kollar
~
n oralarda yerle
~
erek kurduklar
~~
köylerden ba
~
ka bir
~
ey ol-
mamal
~
d
~
r.
Ancak Dede Gark
~
n'
~
n
~
ahsiyeti konusu yine bir problem olarak or-
tada durmaktad
~
r. Bu
~
ahsiyet gerçekte kimdir? Vefâiyye ile ba
~
lant
~
s
~~
nas
~
l
olmu
~
tur? Baba
~
lyas'
~
n onunla ba
~
lant
~
s
~~
hangi ortamda ve çerçevede
gerçekle
~
mi
~
tir? Bütün bu sorular
~
n cevab
~
n
~~
henüz kesin bir
~
ekilde ve-
remiyoruz.
~~
te A
~~
kpa
~
azâde'nin, Elvan Çelebi'nin,
Vilâyetnâme'nin
ve hele
özellikle Garkini icâzetnâmesinin sundu
~
u verilen
i bir arada
de
~
erlendirdi
~
imizde
~
u sonuca varabiliriz gibi görünüyor: Dede Gark
~
n,
onun halifesi Baba
~
lyas-
~~
Horasâni, ve onun halifesi Hac
~~
Bekta
~
-
~~
Veli ayn
~~
tasavvuf ortam
~
na, ba
~
ka bir ifadeyle Vefâi tarikauna mensup idiler". Bu
çerçevede yukar
~
da taru
~
ma
~
a çal
~~
t
~~~
m
~
z, "Garkini" silsilesinin, Dede
Gark
~
n'
~
n temsil etti
~
i bir Garkini tarikaun
~
n mevcudiyetini gösterdi
~
i de
57
Bu konuda bk.
Cengiz Orhonlu, Osmanl
~~
~
mparatorlu
~
u'nda A
~
iretlerin iskân
~
,
Eren
Yaya.,
~
stanbul 1987, 2. bs., özellikle ss. 12-54; Yusuf Halaço
~
lu,
XVIII. Yüzy
~
lda Osmanl
~~
~
mparatorlu
~
u'nun
~
skân Siyaseti ve A
~
iretlerin Yerle
~
tirilmesi,
TTK Yay., Ankara 1988, özellikle
ss. 43-124.
58
I. Wlikoff "Les Babas Turcomans contemporains de MeNiânâ" ad
~
ndaki makalesinde,
Baba Resfirün Dede Gark
~
n ile olan münasebetlerine imada bulunur ve Dede Garlun'
~
n kurmu
~~
olabilece
~
i bir tarikat
~
n varl
~~~
n
~
n dü
~
ünülebilece
~
ini belirtir (bk.
Merlânân'n
~
n 700. Olüm
Y
~
ldönümü Dolay
~
s
~
yla Uluslaras
~~
Merlânâ Semineri Bildirileri (15-17 Arahk 1973),
yay. M. Önder,
Ankara 1973, s. 273). Yukar
~
daki veriler, otuz y
~
l önce yap
~
lm
~~~
böyle bir varsarm
~~
bugün teyid edi-
yor.
VEFA
.
~
TAR
~
KATI (VEFik
~
YYE)
137
~
kça görülmekle beraber, biz bu tarikat
~
n Vefâili
~
in bir kolu
oldu
~
undan
~
üphe etmiyoruz.
XIII. Yüzy
~
l Sonras
~
nda VefH Tarikat]
Peki XIII. yüzy
~
ldan sonra Vefâi tarikat' ne oldu? Bu sorunun k
~
smi
cevab
~
n
~~
ancak yine Baba
~
lyas sülâlesinin tarihini sürerek bir ölçüde ve-
rebiliyoruz. Ama "Vefâilik yaln
~
z bu aile çerçevesinde mi kald
~
?" gibi bir
soru da pe
~
imizi b
~
rakmayacakt
~
r. Bu soru rezervde kalmak kayd
~
yla
~
imdilik
~
unu söyleyebiliriz ki, Vefaili
~
in XIV. yüzrldaki as
~
l merkezinin,
daha önce ba
~
ka bir yerde de göstermeye çal
~~
t
~~~
m
~
z gibi", Çorum-Me-
cidözü'ndeki Elvançelebi Tekkesi oldu
~
unu ve hattâ, /k
~~
kpa
~
azâde'nin de
burada uzun müddet kald
~~~
n
~~
iyi biliyoruz. Ayr
~
ca daha XIV. yüzy
~
lda yine
Baba
~
lyas ailesinden 2k
~~
k Pa
~
a'n
~
n çevresine mensup bir tak
~
m Vefâi hali-
felerinin Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde faaliyet gösterdiklerini tah-
min etmek zor de
~
ildir. Bunlar
~
n bir k
~
sm
~
n
~~
Elvan Çelebi'nin
menâk
~
bnâmesi'nden tesbit edebiliyoruz'.
XVI. yüzy
~
la ait Osmanl
~~
tahrir defterleri, özellikle Do
~
u Anadolu'nun
baz
~~
yerlerinde
"Kutbu'l-ArifIn Seyyid
~
eyh Ebul-Vefâ kuddise s
~
rruhu'l-
aziz"in
zâviyelerine ait kay
~
tlar ihtiva etmektedir. Bu kay
~
tlar, o bölgelerle
ilgili tahrir ve vak
~
f defterlerinde, söz konusu zâviyelere ait berat ve buy-
ruldularda yer almaktad
~
r.
~
imdilik bunlardan örnek olarak iki tanesini
zikretn
~
ek istiyoruz.
Birinci zâviye, Selçuklu Sultan' III. Glyâsu'd-Din Keyhusrev (1264-1283)
zaman
~
nda 1274 y
~
l
~
nda Zara (Sivas)'cla Tekkeköy'de
~
eyh Merzuban la-
kab
~
yla me
~
hur
~
eyh Mahmud b.
~
eyh Ali el-Hüseyni el-Ba
~
dadi el-Veffi el-
Haneffnin kurdu
~
u Vefâi zâviyesiclir"'. Ad
~~
geçenin türbesi de burada bu-
lunmaktad
~
r. Bir rivayete göre
~
eyh Merzuban, Ebu'l-Vefâ'
~
nn yedinci hali-
fesi olup Horasan'dan göç etmi
~
, di
~
er rivayete göre ise, bizzat Ebu'l-
Vefâ'n
~
n i
~
aretiyle Anadolu'ya gelmi
~~
ve
~
imdi -hiç
~
üphesiz onun zâviyesi
ve tiirbesinden dolay
~
- Tekkeköy ad
~
yla an
~
lan yerde yerle
~
erek bir zâviye
59
Bk.
Menâk
~
bul-Kudsiyye, ss. XXVI-XXVII.
m
Bk.
A.g.e.,
ss. LXIV-LXIX.
61
Bu zâviye, ad
~~
geçen
~
eyhin sülalesine mensup ailenin elinde bulunan vakfiyelere da-
yanmak suretiyle Hasan Yüksel taraf
~
ndan çok iyi bir
~
ekilde incelenmi
~
tir: "Selçuklular
döneminden kalma bir Vefâi zâviyesi (
~
eyh Merzuban Zâviyesi)", VD, XXV (1995), ss. 235-250.
Makalenin sonunda
~
eyh Merzt
~
ban'
~
n Vefâi oldu
~
unu zikreden vakfiyelerin upk
~
bas
~
m ve çeviri
metinleri yay
~
mla
~
nn
~~
ur.
138
AHMET YA
~
AR OCAK
açm
~~
t
~
r. Sultan I. Alâu'd-Din Keykubad kendisine bir tak
~
m vak
~
flar
ba
~~~
lam
~~
t
~
r"
2
.
~
eyh Merzuban'a ait yay
~
mlanm
~~~
bu belgeler, XIII. yüzy
~
l
Türkiye'sinde Baba
~
lyas'
~
n d
~~~
nda bir ba
~
ka simay
~~
gündeme getiriyor.
Fakat bu tür belgelerde sözkonusu tekkenin olabildi
~
ince eskili
~
-
ini vurgu-
lay
~
p öne ç
~
karmak maksad
~
yla, büyük bir saygml
~~~~
oldu
~
u için genellikle
Sultan I. Alâu'd-Din Keykuad'dan söz edildi
~
i oldukça s
~
k görülen bir du-
rumdur. Bu itibarla biraz
~
üphe ile bak
~
labilece
~
i gibi, do
~
ru da olabilir.
~
kinci zâviye, Malatya'ya tâbi Mu
~
ar nahiyesinde bulunmakta olup
1560 tarihli Malatya tahrir defterinde zikredilmektedir. Bu defterde her ne
kadar Ebu'l-Vefa'n
~
n ad
~~
söylenmeden do
~
rudan do
~
ruya
~
eyh Ahmed Ta-
vil an
~
lmaktaysa da', biz ayn
~~
zâviye ile ilgili 5 Cumada's-sani 1102/6 Mart
1691 tarihli bir buyrulduya'
11
, ve evas
~
t-
~~
Rebh
~
'l-evvel 1117/Haziran sonlar
~~
1705 tarihli bir zaviyedarl
~
k beratma sahibiz. Bunlarda zâviyenin Ebu'l-
Vefa'n
~
n tarikatma ait oldu
~
u aç
~
kça belli olmaktad
~
r.
Görüldü
~
ü gibi, belirtilen tarihlerde bir tarikat olarak Osmanl
~~
~~
nparatorlu
~
u'nda art
~
k Vefâili
~
in mevcudiyetinden söz edemesek de,
ba
~
ka bir tarikat bünyesine geçmi
~~
olarak bu zâviyenin Ebu'l-Vefa ad
~
na
ya
~
amaya devam etti
~
ini bu belgeler göstermektedir. Tahrir, evkaf ve
zevaya defterleri üzerinde yap
~
lacak sistemli bir ara
~
t
~
rma sonucu, Os-
manl
~~
dönemine ait ba
~
ka Ebu'l-Vefa zâviyelerini tesbit etmek hiç
~
üphesiz
zor olmayacak, böylece Vefalli
~
in vaktiyle yay
~
lma alan
~
n
~
n da bir hari-
tas
~
n
~~
elde etmek imkan dahiline girecektir. Böyle bir çal
~~
may
~~
ileriye
yönelik olarak dü
~
ünmek yararl
~~
olacakt
~
r.
Erken Osmanl
~~
döneminde Rum Abdallan ve Vefa
-
ilik
Vefal tarikat
~~
meselesinin bir uzant
~
s
~~
da, erken Osmanl
~~
dönemindeki
Rum Abdallarfna
kadar gitmektedir. Bu tarikat klasik literatürde
Abdalan-
A.g.m.,
s. 237. Bu makalede ilgili kaynaklar zikredilmi
~
tir. Ayr
~
ca makalenin sonuna
Arapça vakfiyelerin t
~
pk
~
bas
~
mlar
~~
ve Türkçe çevirileri de eklenmi
~
tir.
~
eyh Merzuban ve
zâviyesiyle ilgili geni
~~
bilgi ve vakfiye metinleri için buraya bak
~
lmal
~
d
~
r.
(13
Bk.
Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560),
n
~
r. R. Ymanç-M. Elibüyük, Ankara
1983, ss. 102-103.
Bk.
BOA,
~
bnu'l,Emin Evkaf, nr. 2725:
"Kaza-i mezbur (Malatya)a tâbi Mu
~
ar nahiye-
sinde istlde olan Kutbu'l-Arifin Seyyid
~
eyh Ebui-Vefâ k
~~
ddise Sirruhul-azizin zâ
~
lye tekiy-
yesi....": "Malatya muzâfâundan Mu
~
ar nâhiyesinde vâki âsiide olan Seyyid
~
eyh Ebul-Vefâ
Buyruldum
~
n metni için bk. ekler k
~
sm
~
, nr. 2.
(1-
› Bk.
BOA,
Cevdet Evkaf, nr. 6210. Beraun metni için bk. ekler k
~
sm
~
, nr.3. Her iki belge-
nin fotokopisi için Say
~
n
~
smail Erünsara te
~
ekkür borçluyuz.
VEFA
~~
TAR
~
KATI (VEFA
~
YYE)
139
~~
Rum
yahut
Rum Abdallar
~~
denilen dervi
~
ler zümresi içinde de mevcuttu.
Bununla ilgili kay
~
tlar
~
n bir k
~
sm
~~
Geyikli Baba'dan bahseden erken dönem
Osmanl
~~
kroniklerinde bulunmaktad
~
r. Söz konusu kay
~
tlar
~~
daha önce
çe
~
itli vesilelerle ba
~
ka yerlerde de bahis konusu etmi
~~
olmakla beraber,
burada bir kere daha meseleyi açmak bak
~
m
~
ndan zikretmek durumun-
day
~
z. Bu kay
~
tlar, Geyikli Baba'n
~
n Orhan Gazi ile tan
~~
mas
~~
hikâyesinde
geçmektedir'"'. Orhan Gazi bu zat
~
n menkabelerini i
~
itmi
~~
ve merak
~
n
~~
gi-
dermek için kendisiyle tan
~~
mak maksad
~
yla huzuruna ça
~~
rmak üzere
yan
~
na adam yollam
~~
ur. Gelenler Geyikli Baba'ya kim oldu
~
unu soruduk-
lar
~
nda verdi
~
i k
~
sa ve kesin cevap küçük ifade farkl
~
l
~
klar
~
yla bu kaynak-
larda yer alm
~~
t
~
r, ki s
~
ras
~
yla
~
unlard
~
r:
"Dervi
~~
eyitdi Baba
~
lyas müridiyim ve Seyyid Ebu'l-Vefü tarikindeyim
didi"
67
.
"Baba
~
lyas mürldiyim dir Seyyid Ebu'l-Vefü tarlkinden didi"
68
.
"
~
eyh Ebu'l-Vefü el-Ba
~
cladi tarikinden Baba
~
lyas nam mür
~
id-i
büzürkvânn hulefüsmdan idü
~
i
"
~
eyh Ebu'l-Vefü el-Ba
~
dadl tarlkinden Baba
~
lyas'dan nazar bulup..."".
"Baba
~
lyas müridlerindenüz ve Seyyid Ebu'l-Vefü
tarikindenüz"
7
'.
Görüldü
~
ü gibi birkaç kelimelik de
~
i
~
ikli
~
e ra
~
men bu kay
~
tlar
~
n vur-
gulad
~~~~
~
ey, Geyikli Baba'n
~
n Baba
~
lyas müridi oldu
~
unu söylemesine
ra
~
men, tarikaun
~
n Seyyid Ebu'l-Vefâ'n
~
n tarikat' oldu
~
unu vurgulamas
~
d
~
r.
O Babai tarikaundart
~
m demiyor.
60
: Bu kay
~
tlar daha önce
~
uralarda da al
~
nt
~
lanm
~~
t
~
: Ocak.
Babailer isyan
~
,
sa. 207-208;
ayn
~~
yazar,
Osmanl
~~
~
mparatorlu
~
u'nda Marjinal
Kalendedler,
TTK Yay., Ankara 1999, 2.
bs., ss. 84-85. Geyikli Baba hakk
~
nda geni
~~
bilgi ve literatür için buralara bk.
°7
Mehmed Ne
~
ri,
Kitab-
~~
Cihanniimâ,
n
~
r. Franz Taeschner, Leipzig 1951-1955, I, 47. Bu
kitab
~
n F. Re
~
it Unat-M. Altay Köymen ne
~
rinde Ebu'l-Veffl yerine Seyyid Elvan ad
~~
geçmektedir
(bk. Mehmed Ne
~
ri,
Kitab-
~~
Cihan-niima: Ne
~
d Tarihi,
Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1987, 2.
bs., I, 168-169). Fakat ne
~
re esas al
~
nan nüsha müstensihinin Ebu'l-Veffy
~~
Elvan okumu
~~
olmas
~~
ihtimali çok güçlüdür. Zira Arap harfleriyle yaz
~
ld
~~~
nda iki kelime aras
~
ndaki benzerlik aç
~
kt
~
r.
Ya müstensihin kulland
~~~~
nüshada da bu kelime sehven Elvan olarak geçmekte, veya kötü bir
hatla yaz
~
lan bu ismi sözkonusu benzerlik yüzünden Elvan okunmu
~~
ve yaz
~
lm
~~~
olmal
~
d
~
r.
68
ii
~~
kpa
~
azâde Tarihi (Teva
.
rih-i
Osman),
n
~
r. Ali Be
~
,
~
kdam Matbaas
~
,
~
stanbul 1332,
s. 46.
69
Ali,
Kiinhül-Ahbar,
~
stanbul 1277, V, 62.
Hoca Sâde'd-Din Efendi,
Tâc
~~
't-Tevadh,
~
stanbul 1280, Il, 406.
71
Lâmii Çelebi,
Terceme-i Nefehâtirl-üns,
~
stanbul 1270, s. 690.
140
AHMET YA
~
AR OCAK
Elvan Çelebi'ye göre Baba
~
lyas'
~
n halifelefinden
~
eyh Edebal
~
' n
~
n da
bu tarikat
~
n önede gelen bir mensubu oldu
~
unu, Türkçe Ebu'l-Veff
menâk
~
bnâmesinden yukar
~
ya al
~
nulad
~~~
m
~
z meme dayanarak daha önce
belirtmi
~
tik.
Görüldü
~
ü gibi Osmanl
~~
kronikleri Rum Abdallar
~~
içinde sadece Ge-
yikli Baba'dan bahsederken yukar
~
daki ifadelere yer vermi
~
lerdir. Bundan
yaln
~
zca Geyikli Baba'n
~
n Veral tarikaundan oldu
~
u sonucunu ç
~
karmam
~
z
m
~~
gerekir? Biz bu kanaatte de
~
iliz. Çünkü kaynaklar
~
m
~
z ona soruldu
~
u
için verdi
~
i cevab
~~
kaydediyorlar. Di
~
erlerine de sorulsayd
~~
belki onlar
~
n
içinden de buna benzer cevap verecekler ç
~
kacakt
~~
veya onlar
~
n kim olduk-
lar
~~
o zaman bilinmekteydi. Üstelik Geyikli Baba'n
~
n ar
~
iv kay
~
tlar
~
na
geçecek ölçüde, ad
~
n
~~
ta
~~
yan kalabal
~
k bir dervi
~~
grubunun ba
~~~
oldu
~
unu biliyoruz. Bu dervi
~
ler,
Geyiklii Cemaati
veya
Geyiklii Baba
De
~
vi
~
leri, Geyikl
~
l Baba Sultan Cemaati
ad
~~
alt
~
nda menâk
~
bnâme ve ar
~
iv
belgelerinde zikredilmektedir. Meselâ
Velâyetnâme-i Hacim Sultan,
bu
cemaatin yaln
~
z Bursa havalisinde de
~
il, Germiyan bölgesinde de bu-
lundu
~
unu kaydediyor". XVI. yüzy
~
l ar
~
iv belgeleri, Konya havalisindeki
baz
~~
a
~
iretler aras
~
nda
Geyiklü Baba Deryi
~
lerinin
bulundu
~
unu
73
; Erzu-
rum, Sivas, Malatya, Adana, Biga, Bursa ve
~
negöl gibi birbirinden uzak
m
~
ntakalarda
da Geyiklii Baba Sultan Cemaatine
rastland
~~~
n
~~
gösteriyor
74
.
Özellikle son iki m
~
ntakan
~
n, Geyikli Baba'n
~
n bizzat ya
~
ad
~~~~
ve tekkesinin
merkezlik etti
~
i yöreler oldu
~
unu gözden uzak tutmamal
~
pz. Bu
~
ehir ve
kasabalar ona ba
~
l
~
, dolay
~
s
~
yla Veai tarikat
~~
mensubu dervi
~
lerin
yay
~
ld
~
klar
~~
alanlar
~
n co
~
rafi da
~~
l
~
m
~
n
~~
göstermesi itibariyle çok
mühimdir.
O halde sadece Geyikli Baba'y
~~
dikkate alsak bile, onun tek cümlelik
k
~
sa ve aç
~
k cevab
~
, Osmanl
~~
döneminde Vefâi tarikat
~
n
~
n ihmal edilemeye-
cek bir öneme haiz oldu
~
unu dü
~
ündürüyor. Kald
~~
ki,
~
eyh Edebal
~~
gibi,
erken Osmanl
~~
döneminin çok önem verilen bir simas
~
mn Osmanl
~~
ikti-
dar
~~
nezdindeki nüfuzu ve mürit çevresi dü
~
ünülürse, bu tarikat
~
n o
dönemde sayg
~
n ve yayg
~
n bir tarikat oldu
~
u sonucuna varabiliriz. Do-
Bk.
Velâyetnâme-i Hacim Sultan (Das Vilâyjet-nâme des Hadschim Sultan).
usr. Rudolf
Tschudi, Berlin 1914, s. 69;
"Pes Sultan Hacim dahi yevmen fe-yevmen gidilb bir gün Germiyan iline geldi.
Geyiklii
Cemâati
dirler idi bir cemaat anda geldi...".
73
Ö. Liitfi Bark
~
m,
'Koloniz,atör Türk Dervi
~
leti", VD.
II (1942)- s. 290.
74
C.
Türkay,
Osman], imparatorlu
~
u'nda Oymaklar, A
~
tretler ve Cemaatlerss.
373-74.
VEFA
~~
TARIKAT! (VEFMYYE)
141
lars
~
yla Rum Abdallar
~
'n
~
n önemli bir k
~
sm
~
n
~
n Vefal tarikat
~
na mensup
olanlardan te
~
ekkül etti
~
ini söyleyebiliriz.
Mikpa
~
azâde, Seyyid Velâyet ve Türkçe
"Menâk
~
b-1 Tâcul-
Arifin Ebutl-Vefâ"
Bilindi
~
i üzere II. Bayezid devrinde A
~~
kpa
~
azâde'nin damad
~~
olup,
hem Zeyniyye Vefâiyyesi'nden, hem de kayinpederi vâsitas
~
yla Ebu'l-Vefâ
Vefâiyye'sinden Seyyid Velâyet b. Seyid Ahmed el-Vefal (öl. 1522) ta-
raf
~
ndan Türkçe'ye tercüme ettirilmi
~
tir. Bu tercüme çok muhtasar ol-
makla beraber, Osmanl
~~
yüksek tabakas
~
na mensup bir Veffi
~
eyhi ve
A
~~
kpa
~
azâde'nin damad
~~
s
~
fat
~
yla Seyyid Velâyet hakk
~
nda mühim bilgiler
eklendi
~
i için de
~
erlidir. Burada Seyyid Velâyet'in do
~
umu, yeti
~
mesi,
hacca gidi
~
i, A
~~
kpa
~
azâde ile ili
~
kisi ve ona damat olu
~
u, çocuklar
~~
vs.
hakk
~
nda bilgiler bul
~
mmaktad
~
r
75
. Seyyid Velâyet'in müridi olan, ad
~
n
~~
vermeyen çevirmenin anlatt
~~~
na göre, 880/1475 y
~
l
~
nda hacca giden Sey-
yid Velâyet, M
~
s
~
r'a u
~
ram
~~~
ve iki ciltlik Arapça menâk
~
bnâme burada
Ebu'l-Vefâ neslinden ayn
~~
lakab
~~
ta
~~
yan Seyyid Ebu'l-Vefâ b. Ebubekir adl
~~
~
eyh taraf
~
ndan kendisine verilmi
~
tir. Seyyid Velâyet'in as
~
l
~
eyhi
kay
~
npederi A
~~
kpa
~
azâde olmakla beraber, bu hac seferi esnas
~
nda bu
zattan da Vefai icâzetnâmesi al
~
m
~
ur
7
". Böylece Seyyid Velâyet, esasen ba-
bas
~~
vas
~
tas
~
yla Ebu'l-Vefâ silsilesinden olman
~
n ötesinde hem kay
~
npederi,
hem de bu zat vas
~
tas
~
yla fiilen de Vefâi tarikauna girmi
~~
olmaktad
~
r.
Dönü
~
te Seyyid Velâyet menâk
~
bnâmeyi mi
~
ridine vererek çevirmesini is-
temi
~
tir". K
~
saca bu çevirinin, A
~~
kpa
~
azâde'nin damad
~~
taraf
~
ndan
yapur
~
lmas
~
, bu sülâlenin Ebu'l-Vefâ ile ba
~
lanus
~
n
~
n XV. yüzy
~
l
~
n orta-
lar
~
nda bir kere daha tasdik ve tescili anlam
~
na gelmekte ve bu gelene
~
in
halen kuvvetle ya
~
amakta oldu
~
unu göstermektedir. Bu çevirinin bile-
bildi
~
imiz yirmiye yak
~
n yaz
~
na nüshas
~
n
~
n bulunmas
~
, önemini ve XV.
yüzy
~
lda Vefâiyye'nin Osmanl
~~
yüksek tabakas
~~
aras
~
nda mevcudiyetini bel-
geleyen bir ba
~
ka göstergedir, ki bu mesele münhas
~
ran tetkike muhtaçur.
~
imdi burada ba
~
ka bir problemle kar
~~
la
~
mam
~
z mukadder oluyor.
O da tarikat
~
n k
~
rsal ve
~
ehirli kesimlerde tasavvufi maliyetinin
75
Bk.
Mena'h
~
b-1 Tâcl
~
7-Arilh
~~
~
eyh Etn
~
l-Vefa' Tercemesi,
Süleymaniye (Esad Efendi) Ktp.,
i
~
r. 2427, vv. 66-9a.
7(3
A.g.e., v.
8a..
77
Ag.e., v.7a.
142
AHMET YA
~
AR OCAK
farkhla
~
mas
~~
meselesidir. XV. as
~
rda, hele k
~~
kpa
~
azâde ve Seyyid Velâyet
gibi, iki mühim Sünni temsilcisinin ve tabii ki onlar
~
n müntesiplerinin
ya
~
amakta bulundu
~
u Vefâi tarikatm
~
n iki kesimde farkl
~~
birer nitelik ka-
zand
~~~
n
~~
kabul etmek gerekiyor. Vefaiyye tarikat
~
, Türkmenler ve
Kürtler'den olu
~
an göçebe k
~
rsal kesim içinde büyük bir ihtimalle bu ke-
simin sosyo-kültürel yap
~
s
~
na uyarak zaten daha Ebul-Vefâ zaman
~
ndan
beri yar
~~
heterodoks bir mahiyet kazanm
~~~
olmal
~
d
~
r. Nitekim bu
yüzdendir ki, yukar
~
da özetlenen menkabede anlat
~
ld
~~~~
üzere, halife ve
ulemâ Ebu'l-Veffya pek iyi gözle bakm
~
yordu. Tarikat
~
n Anadolu'da
Kürtler ve Türkmenler aras
~
nda yay
~
l
~~~
sürecinde, ortama uyarak tam an-
lam
~
yla heterodoks bir niteli
~
e bürünmü
~~
oldu
~
unu ve özellikle o
dönemin Ortado
~
u'sunda art
~
k çok bask
~
n bir karakter arzeden Kalende-
riyye cereyan
~
n
~
n da tesiri alt
~
nda kald
~~~
n
~~
tahmin edebiliriz. Nitekim biz-
zat Hac
~~
Bekta
~
-
~~
Veli ve Geyikli Baba, Abdal Musa vb. örnekler bunu
gösteriyor. Dolay
~
s
~
yla XIII. yüzy
~
l Türkiye'sinin k
~
rsal kesimlerinde Vefâi
tarikat' art
~
k bu hüviyetiyle ya
~
amaktayd
~
. Bu yüzy
~
lda Dede Ga
~
-
k
~
n ve Baba
~
lyas'
~
n, XIV. yüzy
~
lda da Geyikli Baba ve benzerlerinin durumu bunu
~
kça gösteriyor.
Muhtemelen yine XIV. yüzy
~
ldan itibaren Baba
~
lyas sülalesi içinde,
bu sülale mensuplar
~
n
~
n art
~
k k
~
rsal kesimden
~
ehirlere yerle
~
mesi sonucu
ve özellikle zaman
~
n siyasal iktidarlanyla temaslar
~
n
~
n da h
~
zland
~
rmas
~
yla,
bu hüviyetinin giderek Sünnili
~
e evrildi
~
ini varsaymak mümkündür. Vefâi
tarikat
~~
bu suretle kentsel yerle
~
im çevrelerinde giderek "Sünnile
~
mi
~
" ve
bu süreç yine muhtemelen k
~~
kpa
~
azâde döneminde tamamlanm
~~~
olmal
~
d
~
r. Bu evrimle
~
me sürecinde, Baba
~
lyas
~
niiritleri gibi, vaktiyle
"devlete kar
~~~
gelmi
~
" bir suf
~~
çevrenin, Anadolu'da art
~
k Osmanl
~~
hakimiyetinin bir daha silinmemek üzere yerle
~
ti
~
i XV. yüzy
~
lda, bu
~
aibeli
geçmi
~
inin hauras
~
n
~~
silmeye yönelik gayretinin de etkili oldu
~
unu hesaba
katmak herhalde-yanl
~~~
olmaz. Ayr
~
ca, Seyyid Velâyet ve ismini
~
u gün için
bilemedi
~
imiz daha ba
~
ka bir tak
~
m etkili
~
ahsiyetler gibi, Sünnili
~
i
tart
~~
mas
~
z Zeyni tarikat' mensubu ki
~
ilerin, ayn
~~
za
~
nanda Vefâili
~
e intisap
etini§ olmalar
~
n
~
n da herhalde bu evrimle
~
me veya dönü
~
ümde hissesi
bulundu
~
unu dü
~
ünmek mümkündür. Fakat bütün bu söylediklerimiz
~
imdiki halde bir faraziye olmaktan öteye geçememektedir. Ama, a
~
a
~~
da
görülece
~
i üzere, Vefâi tarikaun
~
n k
~
rsal kesimi, XVI. yüzy
~
l Anadolu'sunda
heterodoks vasfin
~~
sürdürmekte idi.
VEFA
~~
TARIKATI (VEFAIYYE)
143
K
~
z
~
lba
~
lik (Alevilik) ve Vefal Tarikat
~~
~~
te tan
~~
da bu ba
~
lamda burada Vefâi tarikat
~~
ile ilgili olarak as
~
l ba-
his konusu etmek ve tart
~~
mak istedi
~
imiz ve
~
ahsen çok önemli
gördü
~
ümüz bir ba
~
ka mesele var ki, o da bu tarikat
~
n XV. yüzy
~
l son-
lanyla XVI. yüzy
~
l Anadol
~~
'sundaki Safevi porpagandas
~~
sonucu olu
~
an
Alevilik,
yahut orijinal tarihsel ad
~
yla
K
~
z
~
lba
~
hkia
olan ilgisidir. Bir defa,
yukar
~
da Ebu'l-Vefâ gelene
~
i içerisinde oldu
~
unu ar
~
iv belgelerine dayal
~~
olarak göstermeye çal
~~
t
~~~
m
~
z Dede Gark
~
n'
~
n ad
~
n
~~
ta
~~
yan bir Alevi dede
(seyyid) oca
~~
n
~
n oldu
~
unu çok iyi biliyoruz". Ancak bu oca
~~
n Ebul-Vefâ
ile ba
~
lant
~
s
~~
bugüne kadar bilinmemekteydi. Dolay
~
s
~
yla Ebul-Vefâ ge-
lene
~
inin Alevilikle ba
~
lant
~
s
~~
olabilece
~
i hiç dikkati çekmemi
~
, Vefâi ta-
rikat
~
yla ilgili di
~
er meseleler gibi gündeme gelmemi
~
tir. Bugün Do
~
u
Anadolu'da halen mevcut baz
~~
di
~
er Alevi dede (seyyid) ocaklar
~
n
~~
da
Ebu'l-Veffya ba
~
layan, ayn
~~
zamanda silsilelerini ve soy zincirlerini de ih-
tiva eden bir tak
~
m icâzetnâme-siyâdetnâmelerin ortaya ç
~
kmas
~
, bu
mühim konuyu gündeme getirmektedir".
Sözünü etti
~
imiz icâzetnâme-siyâdetnâmeler, çok iyi bilindi
~
i üzere,
daha Anadolu Selçuklular
~
, özellikle I. Alâu'd-Din Keykubad (1220-1237)
zaman
~
ndan beri tarikat
~
eyhlerine verilmekteydi. Ancak bu
~
eyh
sülâlelerinden bir k
~
sm
~
n
~
n dede oca
~~~
olarak tan
~
n
~
p devreye sokulmas
~
,
~
ah
~
smail zaman
~
nda gerçekle
~
tirilmi
~
tir.
~
ah
~
smail Osmanl
~~
Anadolu ve
Rumeli'sindeki heterodoks kesime mensup k
~
rsal çevrelerde propagan-
das
~
n
~~
ba
~
latt
~~~~
zaman,
halife
tayin etti
~
i ki
~
ilere bu icâzetnâme-
siyâdetnâmelerden veriyordu. Bu halifeler de bugünkü dede sülalelerinin
ilk kuruculanyd
~
lar.
Bu halifeler onun ad
~
na hareket etme yetkisine sahip olup, t
~
pk
~~
~
smâili dâileri gibi faaliyet icra eden kimselerdi. Kanaatimizce
~
ah
~
smail,
Do
~
u Anadolu'daki propaganda üsleri olarak halife yahut dede ocaklarm
~~
devreye sokarken, öyle görünüyor ki, bu dede ve halifeleri rastgele ki
~
iler
aras
~
ndan de
~
il, bilhassa k
~
rsal kesimde kökü uzun bir geçmi
~
e dayanan
belli bir dini sayg
~
nl
~~
a ve özellikle karizmaya sahip
~
eyh ailelerinden
78
Bu konuda msl. bk. Gölp
~
narl
~
.
Yunus Emre ve Tasavvuf
s. 88; Nejat Birdo
~
an,
Anadolu
ve Balkanlarda Alevi Yerle
~
mesi: Ocaklar-Dedeler-Soyagaçlan,
Alev Yay.,
~
stanbul 1992, s. 181.
7)
Alevi dedeleri aras
~
nda bugün
~
ecere
diye an
~
lan bu tür belgeleri ileride hem tasavvuf ta-
rihi ve terminolojisi, hem de diplomatika aç
~
s
~
ndan inceleyen bir makale kaleme almay
~~
~
ünüyoruz.
144
AHMET YA
~
AR OCAK
seçiyordu. Ebu'l-Vefâ gibi, XIII. yüzy
~
ldan beri Anadolu'nun k
~
rsal kesi-
minde büyük bir sayg
~
nl
~~~~
olan birine ba
~
l
~~
zâviyeleri de bu dü
~
ünceyle
isabetle seçmi
~~
olsa gerektir. Bizce gerçek bu olmal
~
d
~
r ve bu,
~
ah
Ismail'in son derece dikkatli ve sistematik bir propaganda yöntemi uygu-
lad
~~~
n
~~
ispat eder.
~~
te Ebu'l-Vefâ silsilesine ba
~
lanan Alevi dede ocaklar
~~
bu çerçevede
dikkatimizi çekiyor. Onun bu tercihinde muhtemelen Vefâi tarikat
~
n
~
n
Selçuklu devrinde Babai isyan
~
nda oynad
~~~~
rolün önemli ölçüde etkisi
oldu
~
unu tahmin edebiliriz. O muhtemelen Vefal tarikat
~
n
~
n bölgedeki
nüfuzunu biliyor olmal
~
d
~
r. Bilmese bile Anadolu'da yapt
~
rd
~~~~
istihbarat
sonucu, propagandas
~
na hedef seçti
~
i Kürt ve Türkmen a
~
iretlerinin
önemli bir k
~
sm
~~
aras
~
nda bu ta
~
ikata olan ba
~
l
~
l
~~~~
tesbit etmi
~~
ve halife
olarak görevlendirece
~
i ki
~
ileri münhas
~
ran bu tarikat mensubu Türkmen
ve Kürt
~
eyhlerinden seçmi
~
ti. Nitekim ar
~
iv belgeleri bu bölgede belli
say
~
da Vefâf zâviyesinin bulundu
~
unun ipuçlar
~
n
~~
veriyor, ki bunlardan
yukar
~
da iki örnek gösterilmi
~
ti. Herhalde bu zâviyeler bu propagandada
önemli bir rol oynam
~~~
olmal
~
d
~
rlar.
Bugün elimizde, Dede Gark
~
n oca
~~
n
~
n d
~~~
nda, Ebul-Vefâ silsilesine
ba
~
lanan Alevi dede ocaklar
~
na ait ba
~
ka icâzetnâmeler de bulunmak-
tad
~
r. Bunlardan baz
~
lar
~~
daha önce yay
~
mlanm
~~~
olups", bir k
~
sm
~~
da
henüz yay
~
mlanmam
~~
t
~
rsi. Yaln
~
z burada
~
u çok mühim huuuu hemen
hat
~
rlatal
~
m ki, Ebu'l-Vefâ silsilesine ba
~
l
~~
bu Alevi dede ocaklar
~
, rastgele
küçük ocaklar olmay
~
p,
~
mam Zeyne'l-Abidin'e dayanan en üst statüdeki
mür
~
id ocaklar
~
d
~
r. Zaten menâk
~
bnâmesinden çok iyi bildi
~
imiz gibi,
'° Bk. Birdo
~
an,
a.g.e.,
ss. 209-267. Kendisi de Alevi ve iyi bir ara
~
t
~
rmac
~~
olan N. Birdo
~
an'
~
n
~
u sözü, Alevi ocaldarm
~
n te
~
ekkülünde Ebu'l-Vefâ gelene
~
inin önemini çok iyi vurgulamaktad
~
r
(a.g.e.,
s. 117): "Ebu'l-Vera' killtü olmasayd
~
, Anadolu'daki kimi Alevi erenlerinin, Türk olsun,
Kürt olsun, kültleri olmayacakt
~
. Giderek Hac
~~
Bekta
~~
kültüniin bile olaca
~~~
ku
~
kulu kalacaku".
8
' Yaln
~
zca sözkonusu Alevi ocaklarm
~~
temsil eden dedelerin ki
~
isel millkiyederinde olup,
dolay
~
s
~
yla kutsal addedilen bu belgelerin, 199011 y
~
llara kadar ortalarda gözülunemesi, bunlar
~
n
mahiyeti hakk
~
nda bir fikir edinil
~
nesini mümkün k
~
lmamaktayd
~
. Fakat Alevili
~
e dair
ara
~
t
~
rmalar
~
n bu y
~
llardan itibaren geli
~
mesiyle bu belgelerin gün
~~~~~
na ç
~
kar
~
lmas
~
, bilimsel
~
dan önemli bir tak
~
m ipuçlar
~
n
~
n da dikkati çekmesini sa
~
lad
~
. Söz konusu belgeleri,
güvensizlik, k
~
skançl
~
k vb. çe
~
itli sebeplerle Alevi olmayan Türk ara
~
unc
~
lar
~
n görmesi bugün de
neredeyse imkâns
~
zd
~
r. Bu tür belgelerden baz
~
lar
~
n
~
n fotokopilerinin dolayl
~~
olarak elimize
geçmesi sonucu, bu ocaklardan mühim bir k
~
sm
~
n
~
n Eb
~
l'I-Verâ'ya ba
~
l
~~
olduklar
~
n
~~
gördük. Bu
makalede örnek verdiklerimizin d
~~~
nda, Ebu'l-Veffya ç
~
kmakta olup, ula
~
amad
~~~
m
~
z, yahut
ula
~
u
~~
m
~
z halde, belirtti
~
imiz sebepler yüzünden fotokopisini elde edemedi
~
imiz, daha pek çok
icâzetnâme bulundu
~
unu belirtelim.
VEFA
~~
TARIKAT' (VEFA
~
YYE)
145
Ebu'l-Vefâ'n
~
n soru da bir seyyid olarak
~
mam Zeyne'l-Abidin"den geli-
yordu.
Nejat Birdo
~
an'
~
n yarmlad
~~~~
icâzetnâme metinleri,
Mineyik, Kara Pir
Bad
ve
A
~
uçan
(A
~
u içen) ocaklar
~
na aittir
82
. Ebu'l-Vefâ'n
~
n ad
~
n
~
n geçti
~
i
bu icâzetnâmelerden 22 Zülka`cle 855/27 Ocak 1451 tarihli olan
~
, Seyyid
~
brahim ad
~
nda birine aittir ve metinde onun hizmetini icra ederken, da-
ima "Ebu'l-Vefâ'mn ruhundan istimdad edilmesi" belirtiliyor
83
.
~
kinci icâzetnâme, 993/1585 tarihli orijinalinin Muharrem
1196/Kas
~
m 1781 tarihli kopyesidir ve bu da Seyyid
~
brahim isimli birine
aittir. Burada bu zat
~
n Ebu'l-Vefâ'ya kadar uzanan nesep silsilesi de zikre-
dilmektedir". Ayn
~~
oca
~
a ait bir di
~
er icâzetnâme, Rebiulevvel 984/May
~
s-
Haziran 1576 tarihli olup, yine ayn
~~
ocaktan Seyyid Ganim b. Seyyid Ka-
lender isimli
~
ahsa aittir. Bu icâzetnâme ile, ad
~~
geçen
~
ahs
~
n Ebu'l-Vefâ
neslinden oldu
~
u
~
ahitler huzurunda tescil edilmi
~
tir.
Kara Pir Bad Oca
~~~
ile ilgili icâzetnâmenin, Kerbelâ makam
~
nca 645/
1247-1248 veya 654/1256 tarihinde verilen orijinalinden ç
~
kar
~
lan Safer
ba
~
lar
~~
916/May
~
s ortalar
~~
1510 tarihli,
~
ahitlerce tasdikli suretidir. Mu-
hammed b. Hüseyin Kâki'ye ait bu icâzetnâmede, ad
~~
geçenin silsilesi
"Efendiler Efendisi, mutluluk kayna
~~
, gerçekleri]] sulta
~~~~
Seyyid Ebu'l-
Vefâ"ya
dayand
~
r
~
llyor.
~~
in ilginç yan
~
, burada Ebu'l-Vefâ'n
~
n
~
eyhi Mu-
hammed e
~
-
~
unbuki"nin de ad
~~
zikrediliyor
8
". Ayn
~~
oca
~
a ait bir ba
~
ka
icâzetnâme, Seyyid H
~
d
~
r b. Seyyid Yusuf b. Seyyid Pir Bad ad
~
na
düzenlenmi
~~
olup 1021/1612 tarihlidir. Bu da Ebu'l-Vefâ'ya da-
yand
~
r
~
llyor
87
. Görüldü
~
ü üzere oca
~~
n kurucusu Pir Bad'
~
n ad
~~
burada
geçiyor.
A
~
uçan Oca
~~
n
~
n icâzetnâmesine gelince, bu, Seyyid Temiz (?) ad
~
na
Küfe'de düzenlenmi
~~
olup Ziilhicce 990/Aral
~
k 1582 tarihlidir. Ad
~
geçenin
82
Bu ocaklar hakk
~
nda bilgi için yine N. Birdo
~
an
.
~
n kitab
~
na bak
~
lmal
~
d
~
r. Mineyik
Oca
~~
na ait icketnâmeler, bu oca
~
m günümüzdeki dedesi Muharrem Naci Orhan taraf
~
ndan
yap
~
lan müracaat üzerine mahkemece bilirki
~
ilere incelettirilerek 1988 y
~
l
~
nda resmen de tasdik
edilmi
~
tir.
8:4
Bk. Birdogan, sa. 211-212.
8 I
A.g.e.,
sa. 215-217.
as. 218-221.
t44
A.g.e.,
ss. 226-230.
87
A.g.e.,
as. 232-234.
146
AHMET YA
~
AR OCAK
silsilesi de
"
~
mam Zeynel-Abidin neslinden, iki gözü]) nuru Tâcu'l-jirifin
Seyyid Ebu'l-Veffya
dayan
~
yor".
Ebu'l-Vefâ'ya ba
~
l
~~
bir di
~
er Alevi oca
~~~
da Sultan Sinemil Oca
~~
'd
~
r.
Bu oca
~
a ait elimizdeki icazetnâme, 28 Muharrem 1265/24 Aral
~
k 1848 ta-
rihli olup Sultan Sinemil evlad
~
ndan Seyyid
~
brahim b. Seyyid Hasan ad
~
na
Kerbelâ kasabas
~
nda düzenlenmi
~
tir
89
. Burada ad
~~
geçen dedenin silsilesi-
nin
"Sultân
~~
'l-Ârifin Ebu'l-Vefâ
vas
~
l oldu
~
u belirtildikten
sonra, kendisine
Vefâiyye H
~
rkas
~~
(el-H
~
rkatu'l-Vefâiyye)
giydirilerek, yani
Vefâiyye silsilesine dahil edilerek icâzet, seccade, alem verilip ir
~
ada yetkili
k
~
l
~
nd
~~~
, dolay
~
s
~
yla kendisine itaat edilmesi gerekti
~
i vurgulanmaktad
~
r.
Biti
~~
k
~
sm
~
n
~
n yan taraf
~
ndaki bir ibarede,
"
~
ecere-i atik fevt oldu
~
u ecil-
den bu s
~
lret-i cedid tesvid olmad
~
"
cümlesi, bu icazetnâmenin, as
~
l
nüshamn sureti oldu
~
u anla
~~
l
~
yor.
Burada bahis konusu edece
~
imiz son icazetname ise, çok kötü bir ne-
sih ve Türkçe'ye çevrilmesi adeta imkans
~
z, kötü bir Arapça'yla yaz
~
lm
~~~
olup maalesef hangi oca
~
a ait bulundu
~
u ve sonu kopuk oldu
~
u için de
tarihi tesbit edilememi
~
tir". Ancak, e
~
er sahte ve bir kopye nüsha de
~
ilse,
~
ahitler aras
~
nda Karaca Ahmed-i Rümiyi yani me
~
hur Karaca Ahmed Sul-
tan'
~~
da gösterdi
~
ine göre, en az
~
ndan onun zamamna, yani yakla
~~
k XIII.
veya XIV. yüzy
~
la gitmekte oldu
~
u söylenebilir.
~
a
~~
rt
~
c
~~
bir ba
~
ka nokta,
oca
~
a mensup
~
eyhleri uzun uzun zikredip baz
~
lar
~
n
~
n sözlerini nakleden
bu icazetnâme, bir Alevi icâzetnâmesinde bulunmayacak, Hz. Ali'den
önceki üç halifenin ad
~
n
~~
ve
~
eyh Abdu'l-Kadir el-Cill ve
~
eyh Ahmed er-
Rifaryi de anmaktad
~
r. Ancak bu arada silsileyi de "
~
eyh el-Vefa Kürdrye
dayand
~
rmaktad
~
r.
88
4.g.e.,ss.26:3-265. Buraya kadar N. Birclo
~
ane
~
n kitab
~
ndaki Türkçe çevirilerden yarar-
land
~~~
= bu siyâdetnâmelerin as
~
l metinlerine ula
~
mak ne yaz
~
k ki mümkün olma
~
n
~~
ur.
Görebildi
~
imiz kadar
~
yla bu metinlerde baz
~~
atlamalar ve gereksiz sadele
~
tirmeler yap
~
lm
~~
ur. Ne
yaz
~
k ki Birdo
~
an bu kitab
~
nda bu Arapça icâzetnâmelerin sa
~
l
~
ks
~
z çevirilerini yay
~
mlam
~~
ur. Bu
çeviriler, gerek orijinal
~
neti
~~
lerdeki Arapça yanl
~~
lar
~
ndan, gerekse bu metinleri Türkçe'ye
çeviren ki
~
i veya ki
~
ilerin metinleri iyi anlayamamas
~
ndan do
~
an baz
~~
yanl
~~
lar ihtiva etmekle be-
raber, sözkonusu ocaklarm Eb
~
ll-Veffl ile ba
~
lanus
~
n
~~
çok iyi göstermektedirler. Bu itibarla, oriji-
nal metinleri ve sa
~
lam çevirileri verilmeyen bu tarihsel de
~
eri yüksek belgelerin bilimsel
yay
~
nlar
~
n
~
n yap
~
lmamas
~~
maalesef büyük bir talihsizliktir. Böylece ara
~
ur
~
c
~
lar
~
n bu metinleri
sa
~
l
~
kl
~~
bir
~
ekilde kullanmalan ister istemez engellenmi
~~
olmaktad
~
r.
89
Bk. ekler lusrm, nr. 4.
~
lk defa bu makalede kullan
~
lan tarihi de
~
eri yüksek bu iki belge-
nin fotokopisini temin eden H
~
d
~
r Abdal Oca
~~
ndan dostumuz Mehmet Yaman Dede'nin o
~
lu
Say
~
n Ali Yaman'a te
~
ekkür ederiz.
9()
Bk. ekler k
~
sm
~
, nr.5.
VEFA
~~
TAR
~
KATI (VEFA
~
YYE)
147
~
htilalci Mehcrilik, Alevilik ve
~
smail:ilik
Son olarak Vefâilik-Alevilik ba
~
lam
~
nda bir ba
~
ka probleme temas et-
mek istiyoruz, ki bu da Vefâilik-Nizari
~
smailili
~
i ba
~
lant
~
s
~~
problemidir.
Bu konudaki
~
ahsi incelemelerimiz ve gözlemlerimiz bizi, Alevili
~
in
bugüne kadar san
~
ld
~~~~
gibi Oniki
~
mam mezhebinin de
~
il, böyle bir
görüntü vermesine ra
~
men, esas itibariyle daha çok Nizari
~
smailili
~
ine
yak
~
n durdu
~
u sonucuna götürmü
~
tür. Bu da XVI. yüzy
~
lda Safevi propa-
gandas
~
yla oldu
~
u kadar, büyük bir ihtimalle daha evvel, ba
~
ka kanallarla
olabilece
~
i gibi, Kürt ve Türkmen oymaklar
~~
aras
~
nda çok yay
~
lm
~~~
oldu
~
unu gördü
~
ümüz Vefâilik kanal
~
yla da daha XII. ve
XIII. yüzy
~
llarda
olu
~
mu
~~
olabilir"°.
Vefâili
~
in merkez yay
~
lma alan
~
n
~
n
~
rak ve Suriye topraklar
~~
oldu
~
unu,
bu topraklarda eskiden beri mevcut, müslüman olmu
~~
Kürt ve XI.
yüzy
~
ldan beri ya
~
amakta olan Türkmen konar-göçerlerinin mevcudiyetini
de art
~
k biliyoruz. Bu dönemlerde buralarda Nizari
~
smailili
~
inin çok faal
oldu
~
u da tarihen müspet oldu
~
una göre", bu çak
~~
ma, özellikle XIII.
yüzy
~
ldan itibaren Kürt ve Türkmen konar göçerleri aras
~
nda yayg
~
n olan
Vefâili
~
in
~
smâililikle çok muhtemel temas
~~
olmas
~~
gerekti
~
ini
~
ündürüyor. Çok iyi bilindi
~
i gibi, 1256 y
~
l
~
nda Alamut Mo
~
ollar ta-
raf
~
ndan tahrip ve
~
rak istila edildi
~
inde, Nizari
~
smaililer'i s
~~~
nak olarak
kendilerine stili çevreleri seçtiler". Özellikle de k
~
rsal kesimler onlar için
çok elveri
~
li oldu. Biz
~
ahsen Vefâili
~
in onlar için bu s
~~~
nak yerlerinden
biri oldu
~
unu, dolay
~
s
~
yla böyle bir temas
~
n hiç te uzak bir ihtimal ol-
mad
~~~
n
~
, aksine kuvvetle muhtemel bulundu
~
unu san
~
yoruz. E
~
er mesele
~
ündü
~
ümüz gibi ise, bu XVI. yüzy
~
lda Safevi propagandas
~
n
~
n neden
~
mamiyye
~
iili
~
i görüntüsünde bu do
~
rultuda bir muhteva ile bilhassa
Vefâi çevrelerine yöneldi
~
ini aç
~
klar.
Unut
~
namal
~
d
~
r ki, Vefâilik XIII. yüzy
~
lda Baba
~
lyas ve Baba
~
shak'la
beraber ihtilalci bir Mehdilik ideolojisiyle (revolutionary messianism) or-
9
' Bu mesele üzerinde bir müddetten beri çal
~~
makta oldu
~
umuzu burada vurgulamak is-
tiyoruz.
~
lk ula
~
t
~~~
= veriler bizi böyle bir izlenime sevkenni
~
tir. Özellikle Say
~
l
~~
Farhad Daftary ile
yaz
~
l
~~
olarak sürdürdü
~
ümüz fikir teatisi sonunda kendisi, Nizari
~
smailifi
~
i ba
~
la
~
n
~~~
da böyle bir
varsay
~
l
~
nn ara
~
ur
~
lma
~
a de
~
er oldu
~
u kanaatinde bulundu
~
unu belirt
~
ni
~
tir,
92
Türkmenler aras
~
ndaki ismaili propaganclalar
~~
için
~
nsl. bk. Farhad Dafta
~
y,
The
their histoly and doctrines,
Cambridge University Press, Cambridge 2001, ss. 356, 374
vcl.
Bk. Daftary, ss 446-47, 452-55.
148
AHMET YA
~
AR OCAK
taya at
~
lm
~~~
ve Türkiye tarihinin en büyük, en kapsaml
~~
ve sonraki tesirleri
itibariyle en önemli iki büyük isyan
~
ndan ilkini (ikincisi
~
eyh Bedreddin
~
syan
~
d
~
r) sahneye koymu
~
tur. Bu problemin Osmanl
~~
dönemindeki
uzanus
~
, XVI. yüzy
~
lda, II. Bayezit, Yavuz Selim ve Kanuni Sultan Süleyman
dönemlerinde Anadolu'daki K
~
z
~
lba
~~
Türkmen çevrelerinde Osmanl
~~
merkezi yönetimine kar
~~~
giri
~
ilen bir yar
~
m düzine kadar ayaklanmad
~
r"
1
.
Haz
~
rlan
~~~
ndan tatbik sahas
~
na konulmas
~
na kadar, bu isyanlar
~
n da ayn
~~
~
ekilde ihtilalci bir Mehdilik ideolojisi etraf
~
nda olgunla
~
u
~~
n
~~
iyi biliyo-
ruz. Bu tür bir ihtilalci mehdi ideolojisi,
~
mamiyye
~
iili
~
i'nden çok Nizari
~
smailili
~
i ile ba
~
da
~
maktad
~
r"
5
. Dolay
~
s
~
yla sözkonusu isyanlar
~
n
haz
~
rlanmas
~
nda bu eski Vefâi çevrelerinin bir rolünün bulunup bulun-
mad
~~~
n
~~
ara
~
t
~
rmak çok ilginç sonuçlar do
~
urabilir.
Sonuç
Öyle san
~
yoruz ki, yukar
~
dan beri yazd
~
klar
~
m
~
z ve Ebu'l-Vefâ silsilesine
dayanan Alevi dede ocaklar
~
n
~~
gösteren, ele ald
~~~
m
~
z belli say
~
daki
icâzetnâme,
~
u be
~~
mühim sonucu ortaya koymaktad
~
r:
Bugüne kadar hakk
~
nda pek bir
~
ey bilinmeyen Dede Gark
~
n'in,
kendi ad
~
n
~~
ta
~~
yan bir tarikat
~~
bulundu
~
u, bunun Vefâi tarikat' ile
ba
~
lant
~
l
~~
oldu
~
u ortaya ç
~
kmaktad
~
r.
Veral gelene
~
inin Türkiye topraklar
~
na ta
~~
nmas
~
nda belki en büyük
rolü oynayanlar, ba
~
ka bir ifadeyle,
Veffi
tarikat
~
n
~
n Türkiye tarihindeki en
mühim temsilcileri ise, hiç
~
üphe yok ki, Dede Gark
~
n ve halifesi Baba
~
lyas-
~~
Horasâni' ve onlar
~
n halifeleridir.
Ebu'l-Vefâ gelene
~
i, Alevili
~
i maddeten ve mânen, inanç ve kültür
olarak ya
~
aup toplumsal olarak da organize eden dedelik kurumunun, do-
lay
~
s
~
yla XVI. yüzy
~
lda
K
~
z
~
lba
~
hk
ad
~~
alt
~
nda tarih sahnesine ç
~
kan Alevi
toplumunun te
~
ekkülünde çok büyük ve önemli bir tarihsel rol oy-
nam
~~
ur. Bu tür belgelerin say
~
ca çok daha fazla oldu
~
una hiç
~
üphe yok-
tur. Bu, Alevili
~
in temelinin Ahmed-i Yesevi de
~
il, sanki neredeyse
bütünüyle Ebu'l-Vefâ gelene
~
i üzerine kurumla
~
t
~~~
n
~~
~
ündürüyor.
94
Bu konuda genel bir de
~
erlendirme, analiz ve ilgili literatür için bk. Ocak, "XVI. Yüzy
~
l
Osmanl
~~
Anadolu'sunda Mesiyanik Hareketlerin Bir Tahlil Denemesi",V.
Milletleraras
~~
Türkiye
Sosyal ve Iktisat Tarihi Kongresi (Tebli
~
ler),
~
stanbul 21-25 A
~
ustos 1989,
TTK yay., Ankara 1990,
ss. 817-825.
95
~
smaililik'teki bu ideoloji için bk. Daftary, ss. 128-129.
VEF;ki TAR
~
KATI (VEFMYYE)
149
4- Belki en çarp
~
c
~~
sonuç ise
~
udur: Özellikle merhum Fuat
Köprülü'nün tesiriyle, bugüne kadar hemen bütün ara
~
ur
~
c
~
lar, Türkiye
co
~
rafyas
~
ndaki popüler tasavvufun kökeninin, Ahmed-i Yesevi gelene
~
ine
ba
~
l
~~
Orta Asya tasavvufu oldu
~
unu kabul etmi
~
lerdi. Bugün Türkiye
Alevileri de belki bu etkiyle kendi kökenlerinde Ahmed-i Yesevryi
görüyorlar. Oysa bir tek
Hac
~~
Bekta
~~
Vilâyetnâmesi
hariç, ne Alevi dede
icazetnamelerinde, ne klasik nefeslerde, ne de di
~
er klasik Alevi metinle-
rinde Ahmed-i Yesevrnin ad
~~
geçmemektedir. Bu çok çarp
~
c
~~
bir durum-
dur. Buna mukabil, bu makalede incelemeye çal
~~
t
~~~
m
~
z tarihsel belgeler
~~~~~
nda aç
~
kça görülüyor ki, gerek Anadolu Selçuklu, gerekse Osmanl
~~
Türkiyesi popüler tasavvufunun sadece Orta Asya kökenli Ahmed-i Yesevi
gelene
~
ine dayand
~~~
n
~~
söylemek, tarihsel olguyu yans
~
trnamaktad
~
r. Ama
Türkiye popüler tasavv
~
lfunun her iki dönemde de büyük çapta
~
rak
tasavvufu kökenli Ebu'l-Vefa gelene
~
ine ba
~
l
~~
oldu
~
u aç
~
kça görülüyor.
Bununla beraber bu,
~
ikredilen dönemde Türkiye'de popüler tasavvu-
fun Orta Asya kökeni ile hiç ili
~
kisinin bulunmad
~~~~
anlam
~
na
al
~
nmamal
~
d
~
r. Gerek Mo
~
ol istilas
~
ndan önce, gerekse bu istila ile bera-
ber Orta Asya'dan ve
~
ran'dan yola ç
~
kan göç dalgalanyla pek çok sufinin
Türkiye toprakalar
~
na göç etti
~
i de bir vak
~
ad
~
r. Mesela Kalenderiyye cere-
yan
~
n
~~
ve buna ba
~
l
~~
muhtelif tarikatlar
~
n XIII. yüzy
~
lda buradaki mevcudi-
yetini Orta Asya ve Iran'
~~
hesaba katmadan aç
~
klayamay
~
z. Fakat burada bi-
zim vurgulamak istedi
~
imiz nokta, en az
~
ndan popüler tasavvufun ku-
rumla
~
mas
~
nda Vefâili
~
in ihmal edilemeyecek, önemli bir rolünün bu-
lundu
~
udur.
K
~
saca özetlemek gerekirse, yak
~
n zamana kadar varl
~~~~
bile pek sezilip
önemsenmeyen
Garkini
ve
Vefâ1
tarikatlar
~
n
~
n, Türkiye dini -sosyal tari-
hinde ne kadar önemli bir yere sahip oldu
~
u herhalde bir ölçüde
anla
~~
lm
~~~
olmaktad
~
r. Bu do
~
rultuda ileride sürdürülecek ara
~
t
~
rmalar
~
n,
önümüze daha çarp
~
c
~~
ve sürpriz problemler ve konular ç
~
karaca
~~
na
~
üphe yok gibi görünüyor.
150
AHMET YA
~
AR OCAK
EKLER
EK: 1
ÇELEB
~~
(I.) MEHMED DEVR
~
NE A
~
T
GARK
~~
N
~~
~~
CAZETNÂMES
~~
(821/1418 tarihli orijinalinin 837/1433-34 tarihli kopyas
~
)
(Türkçe çeviri)
bu nesebin
~
erefli ve sahih (oldu
~
unu tasdik ettik). Takvâ, (Allah'a) ve
Peygamberinin sünnetine itaat konusunda geçmi
~~
seyyidlerimizin ve
~
eyhlerimizin -Allah onlara geni
~~
rahmetiyle rahmet eylesin- vasiyetleri
üzere vasiyet ettik. O, edeb ve ahlak
~
n
~
n güzelli
~
i ile dervi
~
ler için
çal
~~
acakt
~
r. (Tarikat cihazlar
~
ndan olan) zenbili yüklenmi
~
, alemi ve kan-
dili kald
~
rm
~~
, mikraz
~~
çekmi
~
, seccadeye oturmu
~~
ve
~
EREFL
~~
GARK
~
N
~~
HIRKASINI
.
giymi
~
tir. Eski
~
eyhlere nisbet olundu
~
u üzere, onun eli eli-
miz, (ba
~
kalar
~
n
~~
tarikata) kabulü kabulümiiz, reddi reddimizdir. (Burada
silik bir kaç kelime var. Yaln
~
z "Tank" kelimesi okunabiliyor). Bu, "Kimse-
nin kimse için bir
~
eye kadir olam
~
yaca
~~~
ve emrin yaln
~
zca Allah'a ait
oldu
~
u o günde' (âyeti gere
~
ince) Allah'
~
n elleri aras
~
nda benim vasiyye-
tim ve hüccetimdir.
Emir
~
erefu'd-Din ve Emir Hayat ve Emir Belvâri ve Emir Yusuf VE
MERHUM EM
~
R ABDULLAH ES-SA'
~
D
~~
O
~
LU EM
~
R GARK
~
N
~~
ve Seyyid
Emir Hayre'd-Din, Seyyid Emir
~
lyas, Emir Muhammed, Seyyid Emir Ali,
Seyyid Emir
~
ah Muhammed
~~
te bu Seyyid
~
erif
~
ihâbe'd-Din Ahmed, Seyyid
~
erif H
~
z
~
r el-ma'rüf
bi-Çelebi ve Seyyid
~
erif
~
ah Hüseyin b. Seyyid
~
erif Muhammed ve Seyyid
~
erif Cemâle'd-Din Yusuf b. Seyyid
~
erif Kemâle'd-Din
~
smâil...
Bunlar
hepsi
~
erif Ebu'l-Vefâ'nni ailesindendir.
(Bu arada yine birçok isim vard
~
r.
Bunlar aras
~
nda bir NU'MÂN ELGARKIN
~~
B. MERHUM MEZKfIR SEYY
~
D
~
ER
~
F ABD
~
LLAH ve dört sat
~
r a
~
a
~~
da SEYY
~
D
~
ER
~
F P
~
NHAN EL-
GARK
~
N
~~
B. MERHÜM MEZKÜR SEYY
~
D
~
ER
~
F ABD
~
LLAH adlar
~~
geçiyor).
* Çeviri metinlerde büyük harfle yaz
~
lan kelimeler orijinal metinlerinde de celi (iri) reyhani
hat ile yaz
~
lm
~~
t
~
r.
** Kur'an-
~~
Kerim,
el-infitar
süresi, ayet 19.
VEFA
~~
TAR
~
XATI (VEFA1YYE)
151
EK: 2
MALATYA'DA SEYY
~
D EBU'L-VEFA ZÂV
~
YES
~
NE A
~
T BUYRULDU
(BOA,
~
bm
~
l-Emin Evkaf, nr. 2725)
(5 Cumadal-ûla 1102 / 4
~
ubat 1691)
'Malatya kad
~
sma hüküm ki
2
Kaza-i mezlAra tâbi Mu
~
ar nâhiyesinde asüde olan Kutbu'l-A
.
rifin Sey-
yid
~
eyh Ebu'l-Vefa
3
kuddise s
~
rruhül-azizin zâviye tekiyyesinde zâviyedar
olup âyende ve revendeye it'âm-i ta'am liçün kazâ-i mezbûre tevabiinden
~
eyh Hasanl
~~~
ve Üçbölük ve Erdek ve Ta
~
l
~
' nam mezrealar
~
n
5
mahsûlât
~~
vakf olup ve ahalisi dahi avar
~
z-
~~
divâniyye ve tekalif-i örfiyyeden dahi
mu'afiyyet "üzere selâtin-i mâziyeden mu'afnâme ve yedlerinde(?) evâmir-i
~
erife ve vakfiyye-i ma'mûlün bihâ
7
ve sûret-i defter-i cedid-i hakani var iken
hilaf-
~~
defter ve evâmir-i
~
erife avar
~
z ve sâir teklif 'talebiyle rencide ve
remide iderler men'i bab
~
nda emr-i
~
erif recas
~
na i'lâm olunma
~~
n hazine-
"âmiremde mahfûz olan mevkûfat defterlerine nazar olundukda kazâ-i
mezbi
~
run gayr ez-
1
"fürünihadegan icmâl üzere ikiyüz doksan üç avar
~
z
hânesi oldu
~
u mestûr olup "ve defterhâne-i a
~
niremde mahfûz olan def-
terlere mürâcaat olund
~
kda nâhiye-i mezbûrede vaki' "
~
eyh Hasanlu maa
Mezraa-i Çivril nam karyede
~
eyh Ahmed-i Tavil
nâm kimesne medfün
olup "
~
eyh (?) hakanide kitâbet olundukda vilayet defterlerinde kurâ-i
~
nezbilrede vakf olunup "ve reayadan kimesne muâf kayd ol
~
n
~
r
~
ayup
sonra vilayet defterinde mezb
~
lr karye ile 15
pâre mezraay
~~
mezar-
~~
mezbüreye vakf eyleyüp ve yigirmisekiz nefer kimesne içün "m
~
lafd
~
r deyu
~
erh virüp amma mufassal defterinde mezârii kayd eyle
~
neyüp ancak
~
eyh
'
7
Hasanl
~
mun iki ba
~
dan vakf yazup ve on üç nefer kimesneyi muaf eyleyüp
"ellerine süret-i defter virüp âyende ve revendeye hidmet eylemek üzere
mukayyed '"bulunma
~~
n imdi kanün ve defter mûcebince amel oluna
deyu ferman sad
~
r olma
~~
n
20
bin altm
~~~
yedi senesi Rebiu'l-evvelinin oni-
kinci günü tarihiyle müverrah
2
'emr-i
~
erif virildü
~
i der-kenâr old
~
kda
hilafina emr-i ahar sad
~
r olmu
~~
22
de
~
il ise tecdid olma deyu ferman-
~~
~
erif
sad
~
r olma
~~
n
~
urûtlyla emr-i
~
erif
23
yaz
~
lma
~
a tezkire virildi fi 5 Cumadal-
Illa sene 1102
152
AHMET YA
~
AR OCAK
EK: 3
MALATYA'DA SEYY
~
D EBU'L-VEFA ZAV
~
YES
~
NE A
~
T
ZAV
~
YEDARLIK BERATI
(BOA,
Cevdet Evkaf, nr. 6210)
(Rebit
~
'l-evvel ortalar
~~
1117 / Temmuz ortalar
~~
1705)
'Malatya muzafat
~
ndan Musar nâhiyesinde vaki''asüde olan Kutbu'l-
Arifin Seyyid
~
eyh Ebui-Vefa zaviyesinin
2
zaviyedarl
~~~~
evlad-
~~
vak
~
fa me
~
rüta
olup evladiyyet ve me
~
rütiyyet üzere mutasarr
~
flar olan i
~
bu darende-i
'ferman-
~~
hürnayfin Seyyid Ali ve diger Ali ve Yusuf ve Hüseyin ve gayri bil-
fil berat-
~~
serifle mutasarr
~
flar olup lakin taht-
~~
ali-baht-
~~
Osmani kat
~
na
gelüp
.
'
(
?
)
hiimayün-
~~
sa'adet-makrünt
~
m vaki' olma
~~
n der-i saadetimde
müceddeden berat-
~~
~
erifim virilmek bab
~
nda yedlefinde olan berat-
~~
atik
mücebince
5
üzerlerinde ise bir ayl
~
k resm-i berât post-nisin yediyle teslim-i
hazine olunrnak üzere sadaka klüp bu berat-
~~
hiimayün
~~
virdüm "ve bu-
yurdum ki yan
~
p mezbürlar zikr (Aman zaviyenin ken
-
la-kan evlâcliyyet ve
me
~
rütiyyet ützere zaviyeclar olup
7
hidmet-i lazimelerin
~
ner'i ve miieddi
k
~
lcl
~
ktan sonra iislüb-
~~
sab
~
k üzere mutasarr
~
flar olup vak
~
f
~
n rüln ve
devam-
~~
ömr-i devletimiciin
8
duâya mildavemet göstere söyle bilüp alâmet-i
~
erife itirnd k
~
lalar. Tahriren fi evas
~
t-
~~
~
ehr-i Rebiu'l-evvel sene seb'a
a
~
ere ve mie ve elf
Be-makam-
~~
Kostantini)ye
TARiKATI (VEFA
~
NYE)
153
EK:4
SULTAN S
~
NEM
~
L OCA
~
I
~
ECERE-
~
CAZETNÂME'S
~~
(28 Muharrem 1265 / 25 Aral
~
k 1848)
Nasrun min Allahi ve fethun katil)
v'Allahu veliyyu't-tevfik
es-Seyyid
~
brahim b. es-Seyyid Hasan b. e
~
-
~
eyh Naz
~
r b. e
~
-
~
eyh
Zenün b. Hayran Abdal K
~
dvetu
ili Hazreti Sultâni'l-
Ebu'l-Vefâ (sic) Tâci'l-Arifin kaddes'Allahu rühahül-aziz.
kendisine icâzet, seccâde, alem, kandil, zenbil ve destur verilmi
~
tir.
Onun yolu, Hz. Muhammed'den rivayet olunan
"Fakirlik benim iftihar ve-
silemdir. Ben onunla di
~
er nebiler ve resuller üzerine iftihar ederim"
ha-
disi gere
~
ince fakr yoludur. O ahit alm
~~~
ve VEFA
~
YYE HIRKASINI
G
~
YM
~~
T
~
R. O
~
unlar vas
~
tas
~
yla Allah yoluna ba
~
lanm
~~
ur: Salih, âbid,
zâhid fiz
~
l, kimi', ilim, dervi
~
lerin babas
~
, seyyidlerin efendisi, cömertlik
ve saadet madeni
~
eyh Seyyid Muhammed kaddes'Allahu surat
-
dil-aziz.
Bütün fakr erk•ân
~~
ona Seyyid Hüseyin'den, ona Seyyid Muhammed'den,
ona Seyyid Cemâle'd-Din Yusuf tan, ona
~
erefe'd-Din Hüseyin'den, ona Sey-
yid
Abbas'tan, ona Seyyid Nure'd-Din Asuman'dan, ona Sey-
yid Salih'ten, ona Hams'den (?), ona da SEYY
~
D EBU'L-VEFA TÂCU'L-
AR
~
F
~
N kaddes'Allahu rühahtl'haziz'den bütün fakr erkan
~~
vas
~
l olmu
~
tur.
Bu mübarek icazetnâmenin yaz
~
l
~
nas
~~
Hicret'in bin ikiyüz altm
~~
be
~~
senesi
Muharrem'inin yirmisekizinci Sal
~
* günü bitmi
~
tir.
Buna
Kerbelâ tekiyyesi naltibi
Ahmed Baba
~
ahidlik etti
Buna
~
mam Hüseyin Postni
~
ini
Seyyid Muhammed Taki b.
Seyyid Ahmed Dede
~
ahidlik etti
* Belgede 1265 y
~
l
~~~
Muharrem
.
inin 28'inde "Sülesâ" yani Sal
~~
günü olarak geçmekteyse de,
bugün esas
~
nda 25 Aral
~
k Pazartesi
.
ne
rastlamaktad
~
r.
154
AHMET YA
~
AR OCAK
Buna
Buna
Buna
Kerbelâ tekkiyyesinde Kerbelâ tekkiyyesinde Kerbelâ tekkiyyesinde
Çera
~
cl Ali Baba
kahve Ali Baba
meydana Dervi
~~
Ali Baba
~
ahidlik etti
~
ahidlik etti
~
ahidlik etti
Bu
~
ecerenin sahibi Seyyid
~
eyh
~
brahim b.
~
eyh Hasan Sultan Sinemil
evladlar
~
ndan oldu
~
u sabit olunup i
~
bu mahalle kayd ve sahh ve
~
erh vi-
rildi talib-i
~
nürichn amel itmek içün ziyade ve noksan olunmad
~
. V'allahü
alemu bi's-savâb
Ek: 5
OCA
~
I VE TAR
~
II
~~
TESB
~
T ED
~
LEMEYEN
~
ECERE-
~
CAZETNÂME
(Bu
~
ecere-icâzetnâme, büyük bir ihtimalle sahte olabilir. E
~
er bir
önceki gibi eski tarihli orijinal nüshas
~
n
~
n geç tarihli bir kopyas
~~
olsayd
~
,
müstensih hatalar
~
na ra
~
men onun gibi standard düzeni ve üslubu olmas
~~
gerekirdi. Oysa bunda böyle bir durum sözkonusu de
~
ildir. Acemice ve
imlâ yanl
~~
lanyla dolu bir hat, kötü ve âdetâ anla
~~
lmaz karmakar
~~~
k bir
arapça ile kaleme al
~
nm
~~~
olup sondan da eksiktir. Metinde Seyyid Abdul-
Kadir el-Kilâni ve Seyyid Ahmed er-Rifâ'i ile birlikte Ebu'l-Vefâ'n
~
n ad
~~
geçmektedir. Hattâ Ebu'l-Veffn
~
n ad
~~
bile kötü bir imlâ ile
~
eyh el-Vef
Kirdi
(Kürdi)
~
eklinde yaz
~
lm
~~
t
~
r. Tercüme edilemeyecek kadar kötü bir
metin olmakla beraber, Ebu'-Vefâ'ya kadar ç
~
kan silsileyi te
~
kil eden isi
~
n-
leri aç
~
k seçik olarak görmek mümkündür. Bu belge e
~
er sahte ise, bu
bile Ebu'l-Vefâ'n
~
n ad
~
n
~
n, sahte bir belge düzenlenmeyi gerektirecek ka-
dar prestij sahibi oldu
~
unu gösterir.)
1I
~
n
~
c
~~
Y
~
l.
~~
• ()co4
Ahmet Ya
~
ar Ocak
1
a
~~
~
fr
----,-...- ------
L
~~
/(1
>>
~~
43
~
-4
\'>
--;-
>
~
,
._
\
, ••• t
t
.::::,;
,
,
--
~
.
.- ,- "
N
....%,.'
1)
•••••
////
~
))
~~
'
Belge 2
;s'
,9
t
Ahmet Ya
~
ar Ocak
Belge 3
_
çyJC
u&J
c
~~~
-
,
410
,
~
,
---
.
C
~
5L—
Ahmet Ya .w
~
-
Belge 4
7
I
44
4
4
07
Ahmet Ya
~
ar Ocak
~~
./
9
JJ
I
9
"
Belge 5
/(:•?'
.1
"
.
..f ft ..**
4
~
*"
• •
>
~
~
~
9
~
~~
~
.."
v--
Ahmet Ya
~
ar Ocak
^-•
V
t
( /1
..
4
\1.
Belge 6
/
41,
,
,
-
Ç
:
~
j
•••
4
Ahmet Ya
~
ar Ocak
Belge 7
•••*".'
»
-
r
2\: £
-
J1
-
,
~
zi • -;s
' ‘%*
;
Ahmet Ya
~
ar Ocak
~
L
Belge
Ahmet Ya
~
ar Ocak
c.
~
"
,
JM
~
.,
Ç--
,
Belge 9
*e**
.
--
;'.
•,
,
~~
i ,f- • .•
1
,
.;',
'
"S`
"Z
,
f
.:!:.,), .:-`--:;,'
.
-'''''',.•.'
(
9
.,'k l'
Ahmet Ya
~
ar Ocak
Belge I()
////1/1
,
I
r
~
l
I
/
-
_f
i
I
\ ;
!
''
'''..)
.-;;‘
,,
• N
;
- -N, ,,
''
..),'
\
2'.
.:
.
j
1
~
-,
--
•9
j
.-
n
'
''
,...:
,__
,
,
4
Ahmet Ya
~
ar Ocak
Belge I I
,
,
,
-St y
•-;
,
-
y
e
~
r4b
-
,
er
~~~
NIM.0
Ahmet Ya
~
ar Ocak
..5.)
Belge 12
Alunc
~~
Yo..w
~
• (hak
-
a
*4
4425Z,
:9
44
''''--;'›P›)1''''"--•‘'' -,
.
•-,....
~
4 ",‘•
.
. ,,,,,,/
~~
j.
..' ,
/
5 ''.
,
,
i
s\:., '
Belge 13
-
e
Ahmet Ya
~
ar Ocak
waffeIe
s
,"
es
~~~
."
-
-wç.
-
.5LL/
_
e
••••""
(/
-
• -
3
,
'*
3
-
• )
.1
t
Ahmet Ya
~
ar Ocak
.<
71i(7 1
.
1
,
,
~~
9
3'
'
1'
~
'7
~~~~
/
~
l
Belge 15
Ahmet Ya
~
ar Ocak
)
.<
J
.
~~
1
'
~~
5
jJ
~~
I
n
I
i
~~
5
9
'
-
) •
~~
__
.-7,
- .
v??
I
I
k>
3
-
,;•).."
1
>52
A
~~~
Belge 16
L
Ahmet Ya
~
ar Ocak
N
eo
uso.'
,
?...--'--
.-.......
if"
4
~
i
~~
,
AC.
,›
..£~,
(0-1
:"
"
.)
Belge 17
i //
~
/
/
/
1
/
/
. r .
,...,
y.,
,
,--
-)
.,
. 3-
401
Ahmet Ya
~
ar Ocak
Ahmet Ya
~
ar Ocak
Belge 19
4
.
-
"
.4
:Ne
Ahmet Ya
~
ar Ocak
-k;.
‘"
c?'>
-
l
~
s;
\*--
.
--•)
Belge 20
Al
~~~~
et Ya
~
ar Ocak
(
-:•
1
\v,
7
\
;
Belge 21
Ahmet Ya
~
ar Ocak
's `..
,,
:
t
-
.,
;
:rs_m_s
- ,`
-
i • -,
'— ,
--
5
<-'-
r
s-
5
' -
..t..
,
''
c
-
..5-
1
.--
-
--"
,_?.> s•
_1„,._),...
,
-
. -
-
. _` ' ' t
~
, ' ' iZ
-
r
-
d
~
'•
,4 , ..— „
,- i ,
-
Belge 22
4
Ahmet Ya
~
ar Ocak
Belge 23
~~
.
Ahmet Ya
~
ar Ocak
-
t
\
.
-;»
~~
t
~
l.
k
Belge 24
'J- 2
- •!
~~
,
,f
• ,
L:J
(
-• lx;_..
1
~~
Ahmet Ya
~
ar Ocak
S 4
t t ‘t
,
4
b--
1 9.,•••••"
~~
A • •
Ahmet Ya
~
ar Ocak
.4
ro.
";:t
,
I j
z
,.1
.j
'
z
~
d
~~
!c
4%
j
j
j4
L4(:5
%<
1
,--
j
"
Belge 26
Ahmet Ya
~
ar Ocak
c
- •
J.,‘\58
D
.
-
Belge 27
5
Ahmet Ya
~
ar Ocak
)
51 I
4
},
y
01
.cv.4
~~
>
Belge 28
Ahmet Ya
~
ar Ocak
'
Belge 29
Ahmet Ya
~
ar Ocak
(
~
tUl
rA
(A
:
S
,&
1:4
,
3
`•
3
4
tg.;g,/
j;n:47.i‘
?)
<1
LU
Ahmet Ya
~
ar Ocak
z
-••
'';•"z;",:-;,g1,1;
i
~
5s)
:
ki CfAl;')
16;;J
~
j
:
vcs••;4•;;,,
4^
.
,
;J(
• , •
r;,)>
z
<e"
Belge 31
Ç.
.-Y
1
"
:
""
a6,
Belge 32
Ahmet Ya
~
ar Ocak
J;
.
;..r.
J
S'
_14
'?),J.k.O.l),;),,,j:4)J<>),L
~
l
~
G
~
)jP 5")
,
./c5'
j.4g
~
.
))
2
6e)(C)5
i/j
1
44
9,
..
,5:
v)i
-
z)
~
rt•ic
~
,)/7;
Belge
... ÜNAL,Ahmet (2006), "Hitit İmparatorluğu'nun Yıkılışından Bizans Döneminin Sonuna Kadar Adana Ve Çukurova Tarihi", Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Türkiye Coğrafyası, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Doç. ...
Conference Paper
Full-text available
Taşeli Region In Ancient sources
Article
During the Timurid period, the Sunni-Zayniyye cult was prominent in the Islamic world. Under Fatih Sultan Mehmed (1451-1481), Sheikh Abu’l Wafâ was the leading figure of this cult. After the death of Ibrahim Bey II (1423-1464) of Karaman, Abu’l Wafâ moved to Istanbul at Fatih Sultan Mehmed’s invitation. Fatih built a complex in his honor, recognizing him as the highest religious authority, which led to the widespread influence of the Zayniyye-Wafâiyye cult. Neither Ashik Pashazâda nor his son-in-law Sayyid Walayâd were mentioned in records from Fatih Sultan Mehmed’s period. After Fatih’s death in 1481 and Abu’l Wafâ’s in 1491, the Abdullah Agha Mosque, linked to Sayyid Walayâd’s Sunni-Zayniyye cult, was completed in 1492 during Bayezid II’s reign. The alternative project to introduce Sayyid Walayâd’s Iraqi Heterodox Abu’l Wafâ cult ended with him becoming the sheikh of the Sunni-Zayniyye cult. The Menâkıbname of Iraqi Sheikh Abu’l Wafâ (1020-1107), rediscovered in 1976, gained popularity in the 1980s after A. Y. Ocak’s articles. Sayyid Walayâd’s claim to the Sunni-Zayniyya sheikh title in 1494 is disputed, as contemporary sources lack evidence, and documents linking him to Ashikpashazâda and Abu’l Wafâ are from Sayyid Walayâd himself. Claims about the Menâkıbname’s impact on Anatolian Sufism overlook its historical development.
Article
Full-text available
Bektaşilik, kendine özgü felsefesiyle başta Sünni Ulema olmak üzere diğer İslami gruplar tarafından şüpheyle bakılan ve İslami geleneğe ters düşen faaliyetlerde bulunmakla suçlanan bir tarikat olmuştur. Osmanlı yöneticileri ise Bektaşilerin imparatorluktaki karmaşık rolüyle karşı karşıya kalmış, ilk dönemlerde devlet otoritesini güçlendirme aracı olarak kullanırken Sünni anlayışın bürokraside güçlenmesiyle ilerleyen dönemlerde Bektaşiliği dar bir alanla (askeri) sınırlandırmıştır. Bektaşiliğin yasaklanmasıyla devlet otoritesine bağlı olan kurumsal yapıyı dağıtmış her alanda takibatlara uğramıştır. II. Abdülhamid döneminin İslamcılık politikasıyla birlikte baskı ve tedbirler daha da artmıştır. Dönemin atmosferinde ise Bektaşilere karşı olumsuz bakış, farklı tartışmalara da evrilmiştir. Bu tartışmalardan biri Bektaşilerin, Hristiyanlaşma ve halkı Hristiyanlaştırma faaliyetlerinde bulunmakla itham edilmeleri olmuştur. Bununla birlikte Balkanlar’da Hristiyan izleri arayan Batılı araştırmacılar da Bektaşilere bu perspektifle yaklaşmış, onları gizli Hristiyan olduklarını düşünerek iddialarını çeşitli temellere oturtmaya gayret göstermişlerdir. Çalışmamızda Osmanlı Devleti’nde giderek sarsılan Bektaşi imajından haklarındaki Hristiyanlaşma iddialarına kadar uzanan tarihsel alt yapı verilerek, bu yönlü tartışmalar incelenecektir.
Article
Full-text available
Bu çalışma Osmanlı Devleti"nin dini düşünce yapısının tarihsel açıdan şekillenme ve kurumsallaşma evrelerinin Sünnîlik ekseninde nasıl şekillendiğini arka planıyla birlikte incelemektedir. Bahse konu olan birçok araştırmacının çalışması, kuruluş döneminde devralınan ve sonrasında şekillenen Sünnî devlet aklının belli bir ahenge sahip olup olmadığı hususunda çeşitli argümanları konu edinmektedir. Araştırmamızda bu mevzuları da dikkate alarak ehl-i sünnet kavramı özelinde Osmanlı Sünnîliği"nin nasıl şekillendiği ve bunun devlet yönetme pratiğine nasıl etki ettiği tartışılmaktadır. Bilhassa Safevî deneyimiyle şekillenen ve akabinde genişleyen, Osmanlı "öteki" söylemi, İslam"ın hamilik rolüne girişme ve evrensel İmparatorluk iddiası, dini düşünce yapısı etrafında şekillenmiştir. Çalışmamızda olgusal bakış açısı üzerinden söz konusu sürecin izleri takip edilerek devralınan ve gelinen noktada kemikleşen Osmanlı Sünnî devlet aklının dinamiklerini etkileyen tarihsel aşamalar irdelenmektedir.
Conference Paper
Full-text available
Karamanlı Türkmenleri Moğol baskısıyla Aral gölünün doğusundaki ana yurtlarını terk ederek önce Azerbaycan’ın Şirvan eyaletinde bir süre kalıp bazı mensuplarını burada bıraktıktan sonra günümüzde Taşeli olarak adlandırılan coğrafi bölgeye bilhassa Ermenek ve Mut yörelerine göç etmişlerdir. Karamanlı Türkmenleri, XIII. asrın ilk çeyreği I. Alaeddin Keykubad zamanında Taşeli’nde konar-göçer bir topluluk şeklinde örgütlenmişlerdir. Taşeli’ye yerleşen Karamanoğulları beyliğinin başında görülen ilk siyasi şahsiyet, Nure Sofî olarak zikredilen Nureddin b. Sadeddin Bey’dir. Karamanlı Türkmenlerin kökeni hakkında kaynaklarda farklı rivayetlerin aktarılması tarihçilerin muhtelif yorumlarda bulunmasına sebep olsa da araştırmacıların çoğunluğu Yazıcızade Ali’nin Tevarih-i Al-i Selçuk adlı eserindeki kayıtlara atıfta bulunarak Nure Sofî’nin 24 Oğuz boyundan Avşar boyuna mensup olduğunu zikreder. Nure Sofî babası Sadeddin Bey ile Anadolu’ya göç ederek önce Sivas bölgesine yerleşmiş, daha sonra kendisine tabi Karamanlı Türkmenler ile I. Alaeddin Keykubad tarafından yurt olarak verilen Ereğli, Ermenek, Mut ve Silifke bölgesinde hâkimiyet kurmuştur. Nureddin Bey’in “Sofî veya Sûfî’’ lakabını almasında Baba İlyas Horasani’ye intisabı ile siyasi hayattan uzaklaşarak yönetimi oğluna bırakıp Babailere bağlı bir derviş gibi münzevi hayatı tercih etmesinin rolü büyüktür. Onun bu harekete katılması zaten üzerinde bulunan siyasi kimliğine dini bir kuvvet eklemiş ve göçebe Türkmenler arasında siyasi ve manevi nüfuzunu güçlendirmiştir. Ancak Babai isyanına katılan Nure Sofî, Selçuklu kuvvetlerinin isyancıları şiddetle bozguna uğratmasından dolayı buradan Baba İlyas’ın oğlu Muhlis Paşa ile beraber kaçarak Ermenek yöresine, ailesinin ve oymak halkının yanına gelmiş, burada ölünceye değin münzevi bir hayat yaşamıştır. Karaman, Zeynü’l Hac ve Bunsuz adında üç veya dört oğula sahip olan Nure Sofî’nin ölüm zamanı bilinmemekle birlikte günümüzde kalıntıları hala görülebilen mezarı Mut ilçesine bağlı Değirmenlik yaylasındadır. Bu bildiride Nure Sofî ve ailesinin kökeni, siyasi ve menkıbevi kişiliği, Ermenek ve Mut yöresine gelişleri, Baba İlyas Horasani’ye bağlanması ve isyan sonrasındaki hayatı, ölümü ve öldüğü yer ile ilgili değerlendirmelerde bulunulacaktır. Karamanli Turks that left their motherlands in the east of the Aral Sea due to the Mongol pressure firstly lived in Sirvan for a short period of time, a province of Azerbaijan region and later migrated to Ermenek and Mut territory in particular, a part of a greater region called Taseli. Karamanids were organized in a semi-nomadic way of life in Taseli during the reign of Aladdin Keykubad I in the first quarter of the 13th century. First political figure of Karamanids settled to Taşeli was Nureddin b. Sadeddin Beg who was called Nure Sofi. Although, there are different data in sources that caused various comments by historians over the origin of Karamanli Turkmens, majority of researchers citing to the work of Yazicizade Ali, Tevarih-i Al-i Selçuk, claims that Karamanids were related to Afshar tribe, one of twenty four Oghuz tribes. Nure Sofi who was migrated to Anatolia with his father Sadeddin Beg was settled firstly in Sivas. After that, he moved to the regions of Eregli, Ermenek, Mut and Silifke donated to himself by Aladdin Keykubad I with Karamanli Turkmens that was under his authority. Nureddin Bey's preference for his nickname as “Sofî or Sufi’ was mostly associated with the role of his ascetic life as a dervish loyal to the Babais after he was attached to the father İlyas Horasani and left the administration to his son. His attachment to this movement was further strengthened his political identity through a religious side and boosted his political and spiritual influence among nomad Turkmens. However, Nure Sofî, who participated in the Babai rebellion, escaped with Muhlis Paşa, the son of Baba İlyas, because of the Seljuk forces' violent repression of the rebels and came to the Ermenek region along with his family and the people of the tribe, and lived a reclusive life until his death. Nure Sofi’s death time who had three or four sons called Karaman, Zeynül Hac and Bunsuz is not known but his tomb that is visible today is Degirmenlik plateau of district of Mut. This study aims at evaluating the origin of Nure Sofî and his family, his political and moral personality, his arrival to the region of Ermenek and Mut, his attachment to Baba Ilyas Horasani and his life after his rebellion, his death and the place where he died.
Article
Full-text available
13. yüzyılın başları hem Hristiyan hem de Müslüman zahitliğinde önemli bir dönüşümü ifade eder. Avrupa’da Fransisken ve Dominikenlerin, İslam dünyasında da Kalenderîlerin temsil ettiği bu yeni zahitlik hareketleri neredeyse eş zamanlı olarak, tespit edilmiş bir irtibatlandırma söz konusu olmaksızın, kendi geleneklerinden farklılaşarak ama pek çok nokta itibariyle de büyük benzerlik göstererek ortaya çıkmışlardı. Her şeyden önce her iki gelenek zahitliğin kitlesel bir boyut kazanmasında ve yaygınlaşmasında büyük rol oynamışlardı. Fransisken ve Dominikenler Hristiyan zahitliğini kendi öğretileri üzerinden kapalı, donuk ve kırsal kimliğiyle öne çıkan manastır kapsamından yeni gelişmekte olan kentlere taşımışlardı, buna karşılık Kalenderîler de henüz teşkilatlanma aşamasının başlangıcında olan İslam zahitliğini kendilerine has biçimiyle hem yeni ülkelere taşımada hem de kırsal kesime ulaştırmada önemli rol oynamışlardı. Fakat esas değişim onların temsil ettiği zahitlik prensiplerinde kendini gösteriyordu. En tipik, aynı zamanda en belirgin ortak yönlerini de oluşturan bu prensipler mutlak fakirlik ve dilenme üzerine kuruluydu. Buna seyahat ve vaaz pratiklerini de dahil etmek mümkündür. Koyu bir dünya yadsıyıcı eğilimle hareket eden bu zahitler, ağırlığı ve önceliği farklı olmakla birlikte, insana hizmet ideallerini de öncelikleri hâline getireceklerdi. Fransisken ve Dominikenlerde çok belirgin olarak Hz. İsa’nın ve havarilerinin yaşamını taklit etme düşüncesiyle insanlara İncil’i anlatmak, onları tanrı yoluna davet etmek ve insanların yararına işler yapmak onların en yaygın faaliyetleri hâline gelmişti. İslam dünyasının yeni zahitleri belki başlangıçta böyle bir eğilime sahip değillerdi ama zamanla onların öğretileri arasında da insana hizmet ideali önemli yer tutacak, bu kapsamda pek çok kamu yararına işlerin aktif figürleri hâline geleceklerdi.
Article
The copies of erkannāma belonging to the Rifā‘ī order, which have survived till the present day, are works dated by the end of the 18th and the 19th century. These works, which provide the opportunity to determine how the Rifā‘ī order was practised in Istanbul and Anatolia, have served as a kind of handbook for the groups affiliated to the order. The fact that most of these copies, which include issues like order ceremonies, spiritual journey practices, khidma (acts of service) levels, were named as Futuwwatnāma is the first sign that Rifā‘iyya is one of the orders dependent on the futuwwa rules. Fütüvvetnāme-i Yāsin er-Rifāī written by Shaykh Yâsin al-Shāmī (end of the 18th century) and Minhācü'l-Müridīn written by Mehmed Tāhir Tophanevī (1812) are the oldest known Rifā‘ī futuwwatnāmas and they have become the source for the ones written later. In the article, the contents of the second chapter of Minhāc have been evaluated and it has been determined that the source of this work is the futuwwatnāma produced by Seyyid Hüseyin ibn Seyyid Gaybī (15th century). The interpretation of Ibn Gaybī's work as a futuwwatnāma with Shī‘ite elements and Abdulbāki Gölpınarlı's claim that Rifā‘iyya, over time, has taken an Alawīte form due to the influence of futuwwa followers have made it necessary to discuss the reasons that brought the Rifā‘īs and futuwwa followers closer. In the second part of the article some factors that may serve as the reason for Rifā‘īs and Shī‘ite-Bāṭinī-Alawīte groups to find common ground are evaluated based on texts, historical events and facts. As a result of this evaluation, it is concluded that the above-mentioned factors have existed since the establishment of Rifā‘iyya and that this is the way the order has spread to Anatolia. Keywords: Rifā‘îyya, Futuwwa, Futuwwattnāma, Erkān, Alawī, Şi‘ī.
Article
Full-text available
Anadolu’da İslâm konusu herhâlde en çok İslâmî farklılaşma boyutuyla dikkat çeker. Fuad Köprülü’den beri araştırmacıların üzerinde epey mesai harcadığı konu bilhassa söz konusu farklılaşmanın temsilcileri, ayırt edici özellikleri ve kökenleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Farklılığı karakterize etmek için uygun görülen kavramlar üzerindeki tartışmalar da hâlen canlılığını muhafaza etmektedir. Ahmet Yaşar Ocak konunun hemen her boyutuyla ilgilenen ve eserler veren bir araştırmacı olarak bahse konu tartışmaların hemen hepsine muhatap konumundadır. Ocak konuyu hem tasavvufî hem de ilim ehli temsilcileri üzerinden ele alırken İslâmî farklılığın bir tipolojisini de oluşturur. Meslekten temsilciler olarak ele aldığı Kalenderileri marjinal sufilik şeklinde kavramsallaştırırken, Melâmîler, Hamzavîler, Gülşenîler ve ulemadan bazı bireysel çıkışları da Osmanlı döneminin kendi terminolojisiyle, zındıklık ve mülhidlik kapsamında değerlendirir. Bu nitelemelerin temel dayanağı olarak da Kalenderîlerde şeriat ve örf dışı tutum ve davranışları hatta toplum karşıtlığını, yine Melamilerde şeriata mesafeli duruşu, fakat hemen hepsinde ise farklı boyutlarda da olsa aşırı panteizmi çağrıştıran inanç ve düşüncelerini öne çıkarır. Söz konusu ayırt edici özelliklerin nereden kaynaklandığı meselesini de hem İslâm öncesi inanışların tesiri üzerinden hem de İslâmî dönemdeki uzantıları ile birlikte ve zaman içerisindeki yeni şekillenmeler çerçevesinde ele alır.
Article
Full-text available
This paper aims to examine the distribution of lodges and zawiyas in Anatolia, which are subjects of Vefaiyye tariqa, founded in XIth Century. Thus, lodges and zawiyas of historical figures associated with Vefaism will be presented in coherence. To ensure this to happen, works about and mentioning this tariqa have been used. Vefaiyye Tariqa, founded in XIth century is claimed to be intensively effective on the religious life in Anatolia. Due to the connexion of Baba İlyas, the leader of Babai rebellion with this tariqa, the members of Babai movement in XIIIth Century; and followers of this movement in XIVth Century, Rum Abdals were subjects of Vefaiyye tariqa; and at the uttermost point, this tariqa has played a crucial role on the constitution of Bektashism and Alevism. Amongst historical figures which are determined by researchers as subject or connected with Vefaiyye tariqa, Dede Garkın, Baba İlyas, Muhlis Paşa, Baba İshak, Hacı Bektâş-ı Velî, Sarı Saltık, Emirci Sultan, Barak Baba, Tapduk Emre, Âşık Paşa, Elvan Çelebi, Âşıkpaşazâde, Seyyid Velâyet, Sheikh Edebalı, Sheikh Marzubân, Sheikh Behlül Baba, Sheikh Çoban (Şeyh Hüseyin er-Raî), Geyikli Baba, Abdal Musa, Baba Merendî (Buzağu Baba), Sheikh Süleyman-ı Türkmanî, Abdal Mehmed, Doglu Baba, Postînpuş Baba ve Seyit Hasan Ezrakî take place. Yet, the subjectance of some of these historical figures are debatable. Nevertheless, when the lodges and zawiyas of these figures are examined, lodges and zaviyes subjected to Vefaiyye tariqa in Eastern Anatolia, South-Eastern Anatolia, Inner Anatolia, Mediterrenean, Marmara, Middle Black Sea and Trakya; except for Western and Eastern Black Sea, can be observed. Besides, in Aegean Region, it is possible that there are lodges and zaviyas subjected to this tariqa have been existed.
Article
XIII. yüzyıl Anadolusu’nun içinde bulunduğu siyasî, toplumsal ve dinî yapı- sının kaotik bir özellik gösterdiği muhakkaktır. Bu kaotik ortamın müsebbibi olan Moğolların önünden Anadolu’ya gelen kalabalık Türkmen topluluğunun ve özellikle bunların başındaki Osmanlıların atalarının, sonradan Müslüman olmuş putperest/ şamanist oldukları yönündeki iddiaların esintilerini, “heterodoksî” tezinde bulmak mümkündür. Bu iddia, burada Osmanlı Devleti’nin tuttuğu resmî kayıtlar, “akâid” okumaları ve târikat geleneği içinde yer alan bilgilerle sınanmıştır. Vakıf sistemi çer- çevesinde büyüyen Osmanlı Devleti’nin tuttuğu resmî kayıtların, yazılı belgeler ve güvenilir kişilerin rivâyetlerine dayandıkları bilinir. Bu çalışma, XIII. yüzyıl Anado- lusu’ndaki siyasal, toplumsal ve dinî hayatına yön veren Ahi Evren Mahmud, Mu- hiyiddin İbn Arabî, Mahmud Hayrânî, Hacı Bektaş Velî, Cemalüddin Musa, Baba İlyas, Şeyh Ede-Balı ve Yunus Emre gibi önemli şahsiyetlerin; Abdülkadir-i Geylânî, Ahmed er-Rıfâî, Ebu’l-Vefa Bağdadî, Ahmed Yesevî, Kutbüddin Haydar, Evhadüddin Kirmanî, Şühabüddin Sühreverdî gibi XII. yüzyıl ile XIII. yüzyılın hemen başla- rındaki tasavvuf dünyasının ileri gelen şahsiyetleri ile sıhriyetlerini ele almaktadır. Çalışmanın çıkış noktasını, Orhan Gazi ile Geyikli Baba arasında geçtiği belirtilen menkîbenin Aşıkpaşazâde ve Neşrî’ye ait bazı versiyonlardaki “Seyyid Elvan” ibaresi teşkil eder. Bu bağlamda Osmanlıların atalarının yukarıda isimleri geçen tasavvuf liderleriyle olan irtibatları ve Bayezid-i Bistamî ile Veysel Karanî’ye olan bağlılıkları gösterilmeye çalışılmıştır. Onların Peygamberin hırkasına vâris olan Veysel Karanî ve onun takipçisi durumundaki Bistamî ile ilgileri, peygamberi görmeden davasına gönülden sahip çıkmalarını örnek almalarından dolayıdır. Horasan Okulu, üveysî bir aşkı temsil ederken, bu okula bağlı mutasavvıfları kendilerine lider edinen Türkler, Matûridî akaidine ve Hanefî mezebine göre yetiştirilmişlerdi
ResearchGate has not been able to resolve any references for this publication.