Available via license: CC BY-NC 4.0
Content may be subject to copyright.
YUNANİSTAN’A GEÇİŞ SÜRECİNDE
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU
İBRAHİM SERBESTOĞLU*
GİRİŞ
Bugünkü Yunanistan’ın ikinci büyük düzlüğünü meydana getiren Tesalya hav-
zası, Köstem[Pinyos] Nehri ve kollarınca sulanmaktadır. Bu bölge verimli ovaları
nedeniyle buğday ambarı olarak da adlandırılmıştır1. Tesalya’dan buğdayla birlikte
pamuk, ipek kozası, yapağı, deri, zeytin, zeytinyağı gibi ürünlerin yanında2 18. ve 19.
yüzyılın ortalarında ipekli, yünlü ve pamuklu dokumalar ihraç ediliyordu3. 1872
yılının Kasım sonuna gelindiğinde 162.240 sterlin ithalata karşı 312.410 sterlinlik
ihracat rakamına ulaşılmıştı4.
Tesalya, 14. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı hâkimiyetine girmişti. Os-
manlı yönetimi Anadolu’dan getirdiği Türkmenleri burada iskân etti5. Eski Bizans
kalıntılarının bulunduğu Larissa’nın tepelerinin alt taraflarında Türkler, Yenişehir’i
kurdular. 15. ve 16. yüzyıllarda kırsal kesimde yaşayanların alış-veriş ihtiyaçlarını
karşılamak üzere yeni pazar yerleri oluşturuldu. Bu yerler zamanla Yenice,
Cumapazarı, Embelek, Ermiye gibi kasaba ve şehirlere dönüştü. Ermiye, aslında
Osmanlı öncesinde de vardı. Ancak 14. yüzyılın ortalarında yok olmuştu. Burayı en
başta Akkeçili yörükleri ve Aydın tarafından gelen Osmanlı Müslümanları şenlen-
*
Yrd. Doç. Dr., Amasya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Amasya /TÜRKİYE,
ibrahimserbest53@hotmail.com
1
Bülent Akyay, Tesalya Meselesi (1881), (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi), İzmir 2001, s. 20-32.
2
Şemsettin Sami, “Tesalya”, Kamûsu’l-Alâm, c.3, İstanbul 1308, s. 1652.
3
Parliamentary Papers, Account and Papers, Commercial Reports Received at the Foreign Office from Her Majesty’s
Consuls Between July 1st 1862 and June 30th 1863, s. 503-509; Sokrates D. Petmezas, “Patterns of Protoin-
dustrialization in the Ottoman Empire The Case of Eastern Thessaly, Ca.1750-1860”, The Journal of
European Economic History, 19/3, Winter 1990, s. 581-601; Donald Quataert, “Ottoman Women, House-
holds, and Textile Manufacturing, 1800-1914”, The Modern Middle East, Ed: Albert Hourani, Philip S.
Khoury, Mary C. Wilson, California 1993, s. 255.
4
Parliamentary Papers, Account and Papers, Reports Relative to British Consular Establishment: 1858-1871,
London 1872, s. 96-97.
5
Şemsettin Sami, a.g.e., s. 1652.
1076 İBRAHİM SERBESTOĞLU
dirdiler. 1806’da yaklaşık 300 haneden oluşan Ermiye’de 50 hanelik Rum nüfus
bulunmaktaydı. Bu hane sayıları yüzyılın ortalarında 190 hane Müslüman, 200 hane
gayrimüslim şeklinde değişmişti6.
Tesalya; Tırhala, Yenişehir, Golos, Kardiçe, Çatalca, Ermiye, Narda ve
Alasonya şehirlerinden oluşuyordu. Osmanlı yönetimi altında ilk olarak Tırhala
livasına dâhil edilen Tesalya, devletin son döneminde ise Yanya eyaletine bağlanmış-
tı. Tırhala, Ulahların çoğunlukta olduğu bir şehirdi. Yenişehir’in nüfusunun çoğun-
luğunu ise Müslümanlar teşkil etmekteydi. Buna bağlı olarak cami ve tekkelerin
çokluğu dikkat çekiyordu. Golos’ta ise 1840’larda 150 kadar Türk ailesi yaşıyordu.
Kardiçe’de 1839 öncesinde sadece Müslümanlar ikamet ederken, bu tarihten sonra
muhtemelen Tanzimat’ın eşitlik prensibinden hareketle gayrimüslimlerin de yerleş-
mesine izin verildi7. Ancak Tesalya şehir ve köylerinin nüfus yapısının değişmesinde
17. ve 18. yüzyıllarda başlayan arazilerin çiftliklere dönüşme sürecinin büyük etkisi
oldu. Tesalya’nın doğu ovalarındaki Türk nüfusla meskûn köylerde çiftlikler kuruldu.
Bu çiftliklerde Hristiyanlar istihdam edildi8.
Tesalya Müslümanlarının çoğu Balkanlar’ın fethi sonrasında Anadolu’dan Ru-
meli’ye nakledilen Türkmenlerden oluşmakla birlikte, etnik olarak dört gruba ayrılı-
yordu. Türklerin oluşturduğu grup Konya’dan gelmişti. Bunlar şehir merkezinde
veya sadece Müslümanların ikamet ettiği köylerde oturuyorlardı. Köylüler, tarım ve
hayvancılıkla uğraşıyor ve yanlarında köle çalıştırıyorlardı. Bir diğer grup olan Arna-
vutlar düzeni sağlıyorlardı. Üçüncü grup Tatarlardı ve 19. yüzyılın ikinci yarısında
bölgeye gelmişlerdi. Son olarak da Çerkezler yine Tatarlarla aynı dönemde bölgeye
gelmiş ve toplu olarak Yenişehir, Valestin, Ermiye, Balabalı ve Loksades’e yerleşti-
rilmişlerdi. Yunan hükümeti, Çerkezlerin toplu halde iskânına asayişi bozacakları
gerekçesiyle karşı çıkmıştı. Oysa Yunanistan’ın tavrında asıl sebebin bölgedeki nüfus
dengesinin Müslümanlar lehine değişecek olmasıydı9.
Müslümanların haricinde bölgede Ulah ve Rumların oluşturduğu Hristiyanlarla
Yahudiler de yaşıyordu. Bölgenin nüfusu hakkında değişik kaynaklar farklı sayılar
verdiği için kesin bir değerlendirme yapmak zordur. Fakat Şemseddin Sami, nüfusun
çoğunluğunun Rum ve Ulahların oluşturduğu Hristiyanlardan teşekkül ettiğini söy-
lemektedir10. Yine diğer kaynaklar da Müslümanların genel nüfusun içinde daha az
olduğunu ifade etmektedirler.
6
Machiel Kiel, “Tesalya”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 40, İstanbul 2011, s. 522-523.
7
Akyay, a.g.e., s. 36-44.
8
Kiel, a.g.m, s. 524-525.
9
Aleksandre Popoviç, Balkanlar’da İslâm, Türkçesi: Komisyon, İstanbul 1995, s. 304.
10
Şemsettin Sami, a.g.e., s. 1652.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1077
Kaza Hristiyan Müslüman Yahudi Toplam
Ermiye 7.240 1.731 - 8.971
Golos 71.985 2.675 650 75.310
Velestin-
Tırnova
26.580 16.445 3.000 43.025
Tırhala-
Dereli-
Alasonya-
Yenişehir
118.875
8.435
400
127.310
Kardiçe-
Çatalca-
Dömeke
60.021
10.106
40
70.127
Toplam 284.701 39.392 4.090 324.093
Tablo 1: 1878 Sayımına Göre Tesalya Nüfusu11
Bir başka istatistiğe göre aynı dönemde Tırhala sancağının nüfusuna baktığı-
mızda Müslümanların genel nüfus içerisinde 1/6 oranında olduğu görülmektedir.
Tablo 2: Tırhala Sancağı Nüfusu12
11
Popoviç, a.g.e., s. 304.
12
Akyay, a.g.e., s. 49.
Tırhala
Sancağı
Köy Müslim Gayr-ı Müslim
Tırhala 128 1.866 42.668
Yenişehir 124 12.934 36.392
Golos 112 852 36.688
Çatalca 90 4.500 8.690
Kardiçe 111 788 11.031
Toplam 565 20.940 135.469
1078 İBRAHİM SERBESTOĞLU
Kemal Karpat, 1877-78 sayımına göre Alasonya, Ermiye, Tırhala, Çatalca,
Golos ve Kardiçe kazalarından oluşan Tırhala sancağında 2.500 hanede 25.000
kişinin yaşadığını belirtmektedir13. Sivignon’a göre ise 1881 yılı itibarıyla seyrek
nüfuslu olarak tanımlanabilecek Tesalya’da kilometrekareye ortalama 20 kişi düşü-
yordu. Toplam nüfus ise 220.000 idi. Rumlar Batı Tesalya’da Türkler ise Doğu
Tesalya’da yaşıyordu. Genel nüfusun % 10’u Türklerden oluşuyordu. Yenişehir’in
% 24,7’si, Tırnova’nın ise % 30’u Türk’tü14.
I. Yeni Dönemin Başlangıcı: Tesalya’nın Yunanistan’a Bırakılması
ve İstanbul Antlaşması (1881)
İngiltere, Rusya ve Avusturya arasında Osmanlı toprakları üzerinde yoğun bir
rekabet yaşanıyordu. Rusların, Ayastefanos Antlaşması’yla elde ettiği kazançlar diğer
iki ülkeyi de tedirgin ediyordu. Ancak Rusya antlaşma dolayısıyla üzerine gelecek
baskılara direnemeyeceğinin farkındaydı. Bu nedenle bazı kazanımlarından vazgeç-
meyi kabul etti. Böylece Berlin Kongresi’nin toplanmasının önü açılmış oldu15.
Rusların, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na başlaması Yunanistan’ın da Os-
manlı’dan toprak elde etme arzusunu artırmıştı. Savaş devam ederken Yunan ordu-
su Yanya’yı ele geçirmeye çalıştı. Avrupa devletleri Yunanistan’ın girişimine tepki
gösterdiler. Fakat Osmanlı-Rus savaşının sona ermesi ve barış görüşmelerinin baş-
laması Yunan politikasını değiştirmedi. Yunan hükümeti, Osmanlı Devleti’nden
halen toprak talep ediyordu. Bu ortamda İngiltere, Sadrazam Sadık Paşa’nın Türk-
Yunan sınırında düzenlemeler yapılacağını vaat ettiğini söyledi16.
1878 yılının yazında Berlin’de yapılan kongreye Rusya’nın itirazına rağmen ka-
tılan Yunan delegesi, Osmanlı sınırları dâhilindeki Tesalya, Epir ve Girit’in kendile-
rine verilmesini talep etmişti. İngiltere’nin itirazı üzerine diğer devletler tarafından
Girit hariçte kalmak şartıyla kongre sonrasında sınırı belirlemek için Türk ve Yunan
taraflarının müzakere yapmasına karar verildi17.
13
Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Çev: Bahar Tırnakcı,
İstanbul 2003, s. 158.
14
Michel Sivignon,”Frontier Between Two Cultural Areas: The Case of Thessaly”, Annals of the New
York Academy of Sciences, Volume 268, February 1976, s. 43-49.
15
Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), Ankara 1999, s. 489-532.
16
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c.VIII, Ankara 1995, s. 112.
17
Karal, a.g.e., s. 112-113; Berlin Kongresi’nde Türk-Yunan sınırı hakkındaki müzakereler için bkz:
Berlin Kongresi Protokolleri Tercümesi, İstanbul 1298, s. 164-173.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1079
1879’da Preveze’de başlayan müzakereler, İstanbul ve Berlin’de devam etti.
Nihayet 1881’de İstanbul’da Alman sefarethanesinde yapılan görüşmelerle sonuca
bağlandı. Bu süreçte Osmanlı hükümeti, Tesalya ve Epir’in tamamını topraklarına
katmak isteyen Yunanistan’ın tekliflerini reddetti. Çünkü bu toprakların Yunanis-
tan’a bırakılması bölgede yaşayan Müslümanların adeta ateşe atılması demekti.
İstanbul’da Osmanlı yönetimi Tesalya ve Epir’i bırakmak istemediğinden Girit’in
Yunanistan’a terki gündeme geldi. Çünkü Girit’te yaşananlardan dolayı bazı devlet
ricalinde, buranın Osmanlı hâkimiyetinin uzun süre kalamayacağı kanaati oluşmuş-
tu. Ancak Almanya Sefiri’nin Girit’in yetersiz kalacağı ve Rumeli’den toprak talebi-
nin devam edebileceği yönündeki uyarısı üzerine Türk tarafı Girit fikrinden vazgeç-
ti18. İki tarafın anlaşamaması üzerine Büyük devletler, Osmanlı tarafına verdikleri
notayla sınırı tespit ettiler19. Buna göre Tesalya’nın büyük bir kısmı ile Yenişehir
Yunanistan’a bırakılacaktı20.
Tesalya’nın Yunanistan’a bırakılması üzerine bölgede yaşayan Müslümanlar
harekete geçtiler. İstanbul’a bir heyet göndererek sadarete dilekçe sundular. Türk
idaresinden memnuniyetlerini dile getirip, topraklarının Yunan hâkimiyetine geçme-
siyle duydukları endişeyi bildirdiler. Tesalya’nın Yunanistan’a terki kararının gözden
geçirilmesini, eğer bu mümkün değilse göç edecek halkın gayrimenkullerinin, söz-
leşme ile güvence altına alınmasını talep ettiler21.
Tesalya Müslümanlarının girişimlerine rağmen 24 Mayıs 1881’de İstanbul’da
antlaşma imzalandı. Antlaşmanın 3. maddesinde Yunanistan’a bırakılacak yerlerde
ikamet edenlerin haklarının korunacağı taahhüt ediliyordu. Buna göre Yunan idare-
sinde kalacak halkın can, mal, namus, din ve adetlerine dokunulmayacaktı. Ayrıca
bu kişiler Yunan vatandaşlarının sahip olduğu medeni ve siyasi haklardan istifade
edeceklerdi22.
İstanbul Antlaşması’nın 4. maddesi gayrimenkul tasarruf hakkının korunmasını
hükme bağlıyordu. Yunan idaresine geçen yerlerde ferman, hüccet, tapu ve diğer
senetler veya Osmanlı kanunlarına göre kişilerin tasarrufunda bulunan çiftlik, mera,
18
Ali Fuat Örenç, “Berlin Kongresi Sonrası Osmanlı-Yunanistan Hudut Müzakerelerinde Ege
Adaları’nın Askerî Durumu (1880-1881)”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, 5/2006, S.10, s. 170-
175.
19
Ali Fuat Türkgeldi, Mesâil-i Mühimme-i Siyasiye, II. cilt, Yay.Haz. Bekir Sıtkı Baykal, Ankara 1987,
s. 168-191.
20
Armaoğlu, a.g.e., s. 546.
21
Akyay, a.g.e., s. 134-135.
22
Muahedat Mecmuası, c. 5, 1298, s. 144.
1080 İBRAHİM SERBESTOĞLU
çayır, kışlak ve ormanlarla her türlü arazi ve emlâkın temlik hakları Yunanistan
tarafından kabul edilecekti. Cami, medrese, okul, miras ve hayratın idaresine ait
vakıf emlâklarının hüccetleri de onaylanacaktı23.
Yine İstanbul Antlaşması’nın 4. maddesi gayrimenkul tasarruf haklarını güven-
ce altına aldığı halde antlaşmanın 6. maddesi bu güvenceyi pekiştiriyordu. 6. mad-
deye göre kanunlarda belirtilmiş durumlarda ve kamu yararı olmadıkça ve de hak
edilen tazminat ödenmedikçe kimsenin emlâkı elinden alınamayacaktı. Hak sahiple-
rinden hiçbiri emlâkını satmaya veya bir kısmını dahi terk etmeye zorlanmayacaktı.
Ayrıca Yunanistan’ın her tarafında geçerli bir kanun olmadıkça emlak sahibi ile alıcı
ilişkilerinde değişiklik yapılamayacaktı. Yunanistan dışında ikamet edenlerin de Yu-
nan idaresine bırakılan topraklardaki emlâkını kiraya vermek veya başkaları tarafın-
dan idare etmek hakları saklı kalacaktı24.
Türk-Yunan Antlaşması bir taraftan Yunanistan’da yaşamaya devam edecekle-
rin haklarını teminat altına alırken diğer taraftan da Osmanlı topraklarına göç etme-
leri için gerekli prosedürü belirlemişti. Antlaşmanın 13. maddesine göre arazileri
Yunan idaresine geçen ahali, Osmanlı tabiiyetinde kalmaya devam etmek isterse
Yunan makamlarına beyanname vererek antlaşmanın mübadelesinden itibaren üç
yıl içinde Osmanlı topraklarına göç edecekti25. Üç yıllık mühlette Müslümanlar aske-
re alınmayacak, siyasi suçlular da her iki devletçe ilan edilecek olan genel af kapsa-
mına alınacaktı26.
1881 tarihli Türk-Yunan Antlaşması’nın imzalanmasının üzerinden daha bir ay
geçmişti ki Yahudilerin, Müslümanları Tesalya’dan göçe teşvik ettikleri görüldü.
Yapılan araştırma sonucunda Yahudilerin, Müslümanların göç etmesi halinde geride
bırakacakları mallarına düşük fiyatla sahip olmak planıyla bu işe giriştikleri anlaşıldı.
Yunan hükümeti, harekete geçerek suiistimalleri önlemeye çalıştı. Yenişehir’deki
Yahudi cemaati de sinagoglara dağıttığı yazıyla bu tür olaylara karışanları uyardı.
Suçluların cezalandırılması için de yetkililere yardımcı olabileceklerini bildirdi27.
Yunan hükümetini bekleyen asıl sorun Rumların Müslümanlara yönelik tutu-
muydu. Rumların, Yenişehir yakınlarında bir Türk ailesini diri diri yaktıkları haberi
23
a.g.e., s. 144.
24
a.g.e., s.145.
25
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Cevdet Hariciye, 170/8475, 12 Aralık 1881.
26
Muahedat Mecmuası, c. 5, s. 147-148.
27
Bilal N. Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri, c. III, Ankara 1989, s. 395-397.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1081
üzerine Osmanlı hariciyesi hemen harekete geçti. Müslümanların can ve mal güven-
liklerinin sağlanmasını istedi. Londra Sefiri Musurus Paşa’ya talimat verilerek yaşa-
nan olaylardan münferit hadise olarak söz edilemeyeceğini örnekleriyle birlikte İngil-
tere hükümetine iletmesi istendi. İngiltere de Yunan hükümetini 1881 tarihli antlaş-
maya uymaya çağıracaktı28. Ancak Müslümanlardan bazıları arkası kesilmeyen Rum
saldırıları karşısında çareyi göç etmekte buluyordu. Üstelik Müslümanların göçü
sürecinde, onlara ait çiftliklerde yaşayan Rumlar, oturdukları emlâkların kendilerine
ait olduğunu iddia ederek satışları engelliyorlardı29. Yunan hükümeti ise olayların
büyütülmemesi gerektiğinde ısrarcıydı. Hatta topraklarında ikamet eden Müslüman-
lara, 1881 tarihli antlaşmada belirtilen hakların uygulanmasına yönelik iç hukuka
dair düzenlemeler yaparak tepkileri yumuşatmak istiyordu. 1882’de İslam Cemaatleri-
nin Manevi Liderleri Hakkında yasayı çıkarttı. Yasayla müftülerin, İslam cemaatinin
liderleri olduğu kabul ediliyordu. Ancak devlet memuru olarak kabul edilen müftü-
ler, Eğitim ve Din İşleri ile Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine Yunan kralının karar-
namesiyle atanıp azledilebilecekti30.
Yunan hükümetinin, azınlık olarak tanımladığı Müslümanların önceliği müftü-
lük sorunu değildi. Müslümanlar, kendilerine tanınan üç yıllık göç mühletinin sona
ermek üzere olması ve hala gayrimenkullerini satamamanın endişesini yaşıyorlardı.
Mal ve mülklerini Yunanistan’da bırakıp göç etmeleri halinde ailelerinin geçimlerini
nasıl sağlayacakları cevap aradıkları soruydu. Türk yetkililerden Yunan makamlarıy-
la görüşmeler yapıp üç yıllık mühletin uzatılmasını istediler31. Bu konuda Yunan
Meclisi’ndeki Türk kökenli milletvekili Şerif Bey kendilerine önderlik yapıyordu.
Şerif Bey, konunun Atina’daki Osmanlı Sefiri Tevfik Bey ile çözülemeyeceğini ön-
gördüğünden bizzat İstanbul’a heyet göndermek istiyordu32. Çünkü Atina sefareti,
muhacirlerin göç esnasındaki masraflarının en aza indirilmesiyle uğraşıyordu. Os-
manlı Hariciye Nezareti’ne gönderilen yazıda pasaportlardan vize harcı alınmaması
teklif ediliyordu. Yani büyük sorunun yanında teferruatla ilgileniyordu33.
Tesalya Müslümanlarının süre sorunu İstanbul’a iletildiğinde Osmanlı idareci-
lerinin, Yunan mevkidaşlarından çözüme yönelik iyimser beklentileri olmadığı gö-
28
Şimşir, a.g.e., s. 456-457.
29
Şimşir, a.g.e., s. 557.
30
Turgay Cin, “Batı Trakya’da Mevcut Müftülükler Sorununa İlişkin Yunanistan Danıştay
Kararlarının Tahlili”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 9/1, 2007, s. 74-75.
31
BOA, Hariciye Siyasi (HR. SYS), 1655/4, 5 Şubat 1884.
32
Şimşir, a.g.e., s. 571.
33
BOA, Hariciye Tercüme Odası (HR.TO), 9/91, 28 Mart 1883.
1082 İBRAHİM SERBESTOĞLU
rüldü. Hariciye Nezareti Hukuk Müşavirleri Gabriel ve Gerichen Efendiler, yapıla-
cak girişimlerin sonuçsuz kalacağına dair tahminlerini mütalaalarında bildirdiler.
Ancak 1881 tarihli antlaşmanın Osmanlı topraklarına göç edeceklere geride bıraka-
cakları gayrimenkulleri tasarruf hakkı tanıdığını dile getirdiler34. Meclis-i Vükela ise
yaptığı toplantı sonrasında Yunan hükümeti ile gerekli görüşmelerin yapılması tali-
matını verdi35.
Bir taraftan konunun Yunan yetkililerle görüşülmesi kararı alınırken diğer taraf-
tan da Büyük devletler nezdinde girişimler başlatılmıştı. Avusturya, İngiltere, Fransa,
Almanya, Rusya ve İtalya’dan alınacak destekle Yunanlıların olumsuz cevap verme-
leri önlenecekti. Bu ülkelerdeki Osmanlı sefirleri konuyu ilgililerle görüşmeye başla-
dılar. Viyana Sefiri Sadullah Paşa, Avusturya’nın, Türk tarafının talebine itirazı
olmadığını bildirdi. Ardından Londra Sefiri Musurus Paşa da İngilizlerin teklifi dik-
kate alma taraftarı olduğunu iletti. Berlin Sefiri Said Paşa ve Petersburg Sefiri Şakir
Paşalardan da olumlu cevaplar geldi. Paris Sefiri Esad Paşa, Fransa’nın yaklaşımın-
dan umutlu olduğunu söylüyordu. Bir tek İtalya, görüşünü diğer devletlerin tavrı
sonrasında belirleyecekti36.
Sefaretlerden gelen haberler Osmanlı idaresini memnun etmişti. Fakat Yunan
Başbakanı’nın, Tesalya Müslümanlarının Osmanlı tabiiyetini tercih etseler bile Yu-
nan vatandaşlarının sahip olduğu haklardan yararlanabileceklerini söylemesi Fransa
ve İngiltere’nin çözümün adresi olarak Yunan hükümetini göstermesine yol açtı.
Bunun üzerine Osmanlı hariciyesi, Yunan hükümetinin sözlü taahhütlerini yazılı
olarak ilan etmesini talep etti. Yunan hükümeti, başbakanlarının açıklamalarını
genelge ve gazetelerle duyurarak, Türk tarafının isteklerini karşılamaya çalıştı37.
Tesalya Müslümanlarına göç etmeleri için verilen üç yıllık süre uzatıldığı halde
mülklerine yapılan saldırıların arttığı görüldü. Bâbıâli, sorunun çözümü için önceliği
bu defa Büyük devletlere verdi. Göç mühleti konusunda Yunanistan’ın yanında yer
alan Fransa ve İngiltere’nin bu konuda acilen girişimde bulunmaları istendi. Fransa
Dışişleri Bakanı Jules Ferry, Atina’daki Fransız büyükelçisinden alacağı bilgi sonra-
sında gerekli müdahaleyi yapacaklarını Türk sefirine bildirdi. İngiliz Dışişleri Bakanı
Granville ise Yunan hükümetinin tutumundan memnun ve umutlu olduklarını söy-
leyerek, daha kesin kanıt olmadan olaya müdahale etmeyecekleri cevabını verdi38.
34
Şimşir, a.g.e., s. 575-576.
35
BOA, HR. SYS, 1655/4, 5 Şubat 1884.
36
Şimşir, a.g.e., s. 583-592.
37
Şimşir, a.g.e., s. 579, 593-594.
38
Şimşir, a.g.e., s. 596-608.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1083
Oysa yabancı gazetecilerin merkezlerine geçtiği habere göre Temmuz’un 18’inde 18
hane, Ağustos’un 9’unda, 36 haneden toplam 85 Müslüman vapurla Tesalya’dan
ayrılmıştı. Kalanlar arasında göçe hazırlananlar vardı. 1883 yılı sonunda Golos’ta
100 kadar Müslüman ailenin kalacağı tahmin ediliyordu. Yunan hükümeti Müslü-
manların göç ettikleri yerlere Rumları yerleştirmekteydi39.
Tesalya Müslümanlarına karşı yapılan saldırıların artması üzerine Büyük dev-
letler, tepki göstermeye başladılar. İngiliz hükümetine gönderilen raporda Müslü-
manların Tesalya’yı terk ettiği belirtiliyordu40. Atina’daki elçiliklerine talimat gönde-
rerek, Müslümanların gayrimenkullerine dair antlaşma maddelerinin uygulanması
hususunda Yunan hükümetinin dikkatinin çekilmesini istediler. Yunan hükümeti
tepkiler üzerine Müslümanların tabiiyet seçme hakları olduğunu, isteyenlerin ser-
bestçe göç edebileceklerini ve Müslüman vakıflarının idaresi için de özel bir yargıla-
manın yapılacağını ilan etti. Buna karşın Türk tarafı ise vakıfların idaresi için özel
yargılama usullerini kabul etmeyeceklerini bildirdi41.
Yunan hükümeti, Türk tarafının itirazlarına adeta kulak tıkamış hatta Tesalya
Müslümanlarına ait çiftliklerin diğer köylülere satılması için meclise kanun tasarısı
vermişti. Oysa 1881 tarihli antlaşmanın 6. maddesine göre kamu yararı ve tazminat
ödenmesi koşuluyla gayrimenkullere el konulabilecekti. Emlâk sahipleri emlaklarının
tamamını veya bir kısmını satmaya zorlanmayacaktı. Ayrıca Tesalya’ya özel kanun
çıkartılmayıp Yunanistan’ın genelinde geçerli olan kanunlar Tesalya’da uygulana-
caktı. Bâbıâli, 1881 antlaşmasına aykırı uygulamalara karşı olduğunu, Büyük devlet-
lere bu konuda sorumluluk düştüğünü bildirdi. Atina sefaretine girişimlerde bulun-
ması talimatı verildi42.
1890’ların başında Yunan hükümetinin çıkarttığı yeni sorun Tesalyalıların tabi-
iyetiydi. Yunanistan, nerede olduklarına bakılmaksızın Tesalyalıların tümünü Yunan
vatandaşı kabul etmeye başladı. Yunanistan’ın tutumu karşısında Osmanlı Devleti,
1881 tarihli antlaşmayı hatırlatıyordu. Bu antlaşmanın 13. maddesine göre
Tesalya’da ikamet eden veya Tesalya doğumlu olup geçici bir süre Osmanlı toprak-
larında bulunanlarla, kendilerine tanınan üç yıllık mühlet zarfında Osmanlı tabiiye-
tine geçmeyenler Yunanlı kabul ediliyordu. Yani Tesalyalı olup da Osmanlı toprak-
larında daimi ikametgâhı bulunanlar Osmanlı tebaası kabul edilecekti43.
39
BOA. HR. TO, 333/89, 9 Eylül 1883.
40
BOA. Yıldız Perakende Elçilik ve Şehbenderlik Maruzatı (Y.PRK. EŞA). 13/49, 12 Mayıs 1891.
41
Şimşir, a.g.e., s. 609-611.
42
BOA. Meclis-i Vükela Mazbataları (MV), 89/28, 12 Eylül 1896.
43
İbrahim Serbestoğlu, Osmanlı Kimdir? Osmanlı Devleti’nde Tabiiyet Sorunu, İstanbul 2014, s. 327-331.
1084 İBRAHİM SERBESTOĞLU
II. Girit Sorunundan Tesalya Savaşına (1897)
a. Savaş ve Tesalya Rumları
1890’larda Tesalya Müslümanlarının sorunları henüz çözülmemişti ki Yunanis-
tan, Girit adasının kendilerine bağlanması için çalışmalarına hız verdi. Filiki Eterya
örgütünün bir kolu olan Epitropi cemiyeti Girit’te faaliyette bulunuyordu. Yunan
taraftarı Rumlar, Osmanlı hükümetinin Girit’in idaresine yönelik uygulamaya koy-
duğu reformları yeterli görmüyorlardı. Doğu Rumeli’nin Bulgaristan tarafından
ilhak edilmiş olması da Yunanlılarca Epir’in kalan kısımlarının kendilerine verilmesi
gerektiği yönünde yorumlanıyordu. Büyük devletler, Yunanistan’ın bu isteğine karşı
çıkmışsa da Girit, Yunanlılar için hedef olmaya devam ediyordu. Adada Müslüman-
lar ve gayrimüslimler arasında yaşanan çatışmalar Yunan iç siyasetinde de politik
malzeme olarak kullanılıyordu. Yani Girit’in kaderi Yunanistan’da iktidarı belirleye-
cek araçlardan birisi haline gelmişti. 1896’da Yunanistan, Girit’e bir savaş gemisi
gönderdi. Bâbıâli ise sert tepki vermek yerine yine Büyük devletlerin devreye girme-
sini istedi. Onlar da Yunanistan’a bir nota vermekle yetindiler. Ancak Şubat 1897’de
Yunan Albay Vasos, Girit adasını Yunanistan’a kattıklarını ilan etti. Büyük devletler
bu defa Girit’i ablukaya alıp tepkilerini gösterdiler. Yunanistan ise dikkatlerin Girit
üzerinde toplandığı sırada Tesalya tarafından Osmanlı Devleti’ne saldırdı44.
16 Nisan 1897’de Yunan kuvvetlerinin Osmanlı topraklarına saldırısı üzerine
Osmanlı ordusu ertesi gün karşı harekâta başladı. Bâbıâli, Yunan diplomatları ve
vatandaşlarının hemen Osmanlı sınırlarını terk etmesini istedi. Bunun için 15 gün
süre tanındı. Büyük devletlerin araya girmesiyle bu süre uzatıldı. Savaşın kısa sürede
bitmesiyle de Osmanlı topraklarında yaşayan Yunanlılar yerlerinde kaldılar45. Hatta
savaş esnasında Mersin’den yüzlerce Rum, Yunan ordusuna katılmak için gittikleri
halde sonradan geri dönmelerine izin verildi. Osmanlı hükümeti bu kişilerden sadece
Yunan vatandaşı olmadıklarına dair senet almakla yetindi46.
Tesalya’da ise Rumlarla Müslümanlar arasındaki anlaşmazlık savaş dolayısıyla
hat safhaya ulaşmıştı. Yunan saldırılarına karşı harekât başlatan Osmanlı ordusu
daha önce Yunanistan’a terk edilmiş olan Tesalya’yı kontrolü altına aldı. Türk aske-
44
Ayşe Nükhet Adıyeke, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896-1908), Ankara 2000, s. 139-
190; Ayşe Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke, Fethinden Kaybına Girit, İstanbul 2006, s.217-223; Stanford J.
Shaw-Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Reform, Devrim ve Cumhuriyet: Modern
Türkiye’nin Doğuşu, 1808-1975, c. 2, Türkçesi: Mehmet Harmancı, İstanbul 1983, s. 256-258.
45
Metin Hülagü, Osmanlı-Yunan Savaşı Abdülhamid’in Zaferi, İstanbul 2008, s. 81-101; 1897 Türk-Yunan
Savaşı (Tesalya Savaşı), Yayına Hazırlayan: Bayram Kodaman, Ankara 1993, s. 6.
46
Salahi R. Sonyel, İngiliz Gizli Belgelerinde Türk-Yunan İlişkileri 1821-1923, İstanbul 2011, s. 83.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1085
rinin ele geçirdiği yerleşim yerlerindeki Rum ahali, gitmemeleri yönünde telkinlere
rağmen malını mülkünü bırakarak Yunanistan’ın başka yerlerine gitti. Kısa süren
savaş esnasında Rum göçmenlerin Tesalya’daki evlerine geri dönmeleri İngiltere,
Rusya, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya ve ilgili devletlerin oluşturduğu karma
komisyon tarafından şartlara bağlandı. Osmanlı hükümeti komisyonun almış olduğu
karar doğrultusunda aileleriyle birlikte gelen emlak sahiplerine dokunulmayacağını
fakat ailesiz ve emlak sahibi olmadan gelenlerin ise kesin antlaşma sağlanıncaya
kadar askerî kontrol altındaki yerlere sokulmayacağını bildirdi47. İzin verilmemesine
gerekçe olarak da casusluk ve eşkıyalık yapma şüphesi gösteriliyordu48. Osmanlı
hükümetinin tutumu karşısında Rusya elçiliği, kim olursa olsun tüm Rumlara geçiş
izni verilmesini istediği halde kısıtlama devam etti49.
Osmanlı hükümetinin kısıtlamalarına karşı Rusya üzerinden sorunu çözemeyen
Rumlar, Tesalya’ya dönen göçmenlerin ve tüccarın güvenliğinden endişe duydukla-
rını dile getirmeye baladılar. Büyük devletler bu defa da Yunan memurlarının veya
Golos’taki konsolosların gözlemci sıfatıyla faaliyette bulunmalarına müsaade edilme-
sini istiyorlardı. Daha önce herhangi bir sorun çıkmadığına vurgu yapan Bâbıâli, bu
isteği de reddetti50.
Rumların dönüşünü engellemekle suçlanan Osmanlı hükümeti, engellemeyi bi-
linçli yapıyordu. Çünkü Tesalya’ya dönmek isteyen Rumların, yurtlarından uzak
yaşamaları biran önce kesin barış antlaşmasını imzalamak için Yunan hükümeti
üzerinde baskı oluşmasına neden olacaktı51. Ayrıca Türk tarafı emlak sahibi ve iyi
halleri görülenlerin ziraat mevsiminden önce tarlalarını ekip biçmelerine müsaade
edeceğini ilan ederek, sorunun çözümünden yana olduğunu göstermeye çalıştı. An-
cak bu defa da üçüncü ülke vatandaşlarının sahip olduğu çiftliklerde yaşayan yarıcı-
lık ve ondalıkçılık yapan Rumlar gündeme geldi. Tesalya’da Müslüman ve yabancı-
ların sahip oldukları büyük çiftliklerde yüzlerce Rum aile yaşıyordu. Örneğin Rusya
vatandaşı Mavrokordato’nun Uzunkaralar mevkiindeki çiftliğinde yaşayan 15 hane
Rum’a mülk sahibi olmadıkları gerekçesiyle izin verilmiyordu52.
Osmanlı hükümetinin, ziraat mevsiminde memleketlerine dönecek olanlar ara-
sında serseri, ihtiyaç sahibi ve askerden gelenlere müsaade etmeyeceğini ilan etmesi
47
BOA, MV, 94/105, 30 Haziran 1897.
48
BOA, Bâb-ı Âli Evrak Odası (BEO), 975/73075, 8 Temmuz 1897; BOA. Y.PRK. ASK.130/42,
5 Ağustos 1897.
49
BOA. MV, 93/6, 11 Ağustos 1897.
50
BOA, BEO, 1002/75148, 6 Eylül 1897.
51
BOA. BEO, 1012/75872, 25 Eylül 1897.
52
BOA. BEO, 1017/76270, 26 Eylül 1897; BOA. BEO, 1022/76577, 11 Ekim1897.
1086 İBRAHİM SERBESTOĞLU
üzerine Rum göçmenler için oluşturulan karma komisyonun İngiliz temsilcisi
Bigham53 devreye girdi54. Gerek Rus elçiliği gerekse Bigham, on beş yıldır Yunan
egemenliğinde bulunan Tesalya’da zorunlu askerliğin bulunduğunu, bu nedenle de
aile reislerine askerlik dolayısıyla izin verilmemesinin ailelerin parçalanmasına yol
açacağını iddia ediyorlardı55. Bigham’a göre, asker olanlar ifadesinden kasıt taburla-
rından firar edenler mi, yoksa zorunlu askerlik hizmetini yapmış olanlar mıdır açık-
lanmalıydı56. Kendisine göre bu ifade askerlik hizmetini yapmış olanlar için kullanı-
lamazdı57.
Bir taraftan tartışmalar sürerken diğer taraftan da karma komisyon, Rum göç-
menlerin dönüşünde izlenecek yöntemi tespit ediyordu. Komisyon kararına göre
göçmenler Muzaki, Derûn-i Furka, Miçralmiros(Mitzella-Almyro) ve Golos kapıları-
nı kullanacaktı. Miçralmiros kapısı açık olduğu günlerde Golos kapısı kapatılacaktı.
Göçmenlerin geçişleri delegelerin gözetiminde gerçekleşecek, kapılar güneşin doğu-
şundan batışına kadar açık kalacak; ancak Derûn-i Furka kapısı saat 1’den sonra
geçişlere kapatılacaktı. Yunan hükümeti göçmenlerin iaşelerini karşılayacaktı. Göç-
menler döndüklerinde yanlarında sekiz günlük erzakları bulunduracaklardı. Golos,
Kurubça ve Topuzlar’da üç adet erzak deposu yapılacak ve zahirenin dağıtımına
Yunan memurları karar verecekti. Osmanlı askerleri ise güvenliği sağlayacak; göç-
menler, erbab-ı namustan ve silahsız olacaktı. Savaşın ardından Yunan ordusundan
ayrılıp göçmen sıfatıyla geri dönmek isteyen Rumlara izin verilmeyecekti. Osmanlı
ordusunun kontrolündeki mahallere de göçmen kabul edilmeyecekti. Göçmenler geri
dönerken yanlarında getirecekleri koyun başına Osmanlı makamlarına 50 para öde-
yecekler veya 40 koyunda bir koyun aynî vergi vereceklerdi58.
Rum göçmenlerin yurtlarına dönmeye başlamasıyla birlikte Yunanistan ve di-
ğer ülkelerin gönderdiği yardımlar Osmanlı idarecilerince muhtaçlara ulaştırılıyor-
53
İngiltere adına karma komisyona İngiltere’nin İstanbul Elçiliği Askeri Ataşesi Mülazım Mösyö
Bigham; Fransa adına ise Darvil katılıyordu. Bkz: BOA, BEO, 1026/76902, 18 Ekim 1897; BOA. BEO,
1030/77196, 27 Ekim 1897; BOA, BEO, 1031/77306, 30 Ekim 1897; BOA. BEO, 1031/77321, 31
Ekim 1897.
54
BOA, Yıldız Perakende Başkitabet Dairesi Maruzatı (Y.PRK. BŞK), 54/66, 20 Ekim 1897; BOA,
Yıldız Perakende Askerî Maruzatı (Y.PRK. ASK), 133/88, 29 Ekim 1897.
55
BOA, BEO, 1034/77516, 1 Kasım 1897.
56
BOA, Yıldız Sadaret Resmi Maruzat (Y.A.RES), 89/57, 1 Kasım 1897.
57
BOA. İrade Eyalat-ı Mümtaze Yunanistan (İ.MTZ-01), 21/1010, 2 Kasım 1897; BOA, BEO,
1032/77387, 2 Kasım 1897.
58
BOA. Y.A.RES, 89/62, 3 Kasım 1897; BAO. Y.PRK.BŞK, 54/85, 4 Kasım 1897; BOA, BEO,
1034/77547, 6 Kasım 1897; Parliamentary Papers, Account and Papers, Correspondence Respecting the Negotiations for
the Conclusion of Peace Between Turkey and Greece, May 1898, s. 310-311.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1087
du. Osmanlı hükümeti, ihtiyaç sahiplerine dağıtılması şartıyla Rum göçmenlere
gönderilen pek çok üründen gümrük vergisi almadı.
Yardım Gönderen Ülke Gönderilen Yardımlar
Yunanistan Un59, 3 Sandık Tıbbi Malzeme60
İngiltere Zahire61, 300 Fanila, 100 Yorgan, 10 Bakır
Kazan, 4 Battaniye, Elbise62
Rusya 250 Çuval Un ve Elbise63
Tablo 3: Tesalya Savaşı’nda Topraklarını Terk Eden Rumlara Yapılan Yardımlar
Osmanlı idaresi Rum göçmenlere dışarıdan gelen yardımların haricinde göç-
menlerin kendilerine ait olan öküz, inek ve eşekten de vergi almadı. Yalnızca Yunan
hükümetinin girişimlerine rağmen karma komisyonun belirlemiş olduğu küçükbaş
hayvanlardan vergi talep etti64.
Rumların mülklerini terk etmesi ve dönmeleri süreci Tesalya Müslümanları ta-
rafından da yakından takip ediliyordu. Müslüman ahali Osmanlı hükümetinin kısıt-
lamalarının aksine kesin barış antlaşması imzalanmadan Rumların birer-ikişer aile
olarak dönmelerine izin verilmesini istiyordu. Bu konudaki görüşlerini Tesalya’daki
Osmanlı yetkililerine ilettiler. Ancak Osmanlı Kumandanı Edhem Paşa, askerî gü-
venlik gerekçesiyle bu talebe olumlu bakmadı65. Aradan geçen birkaç aylık sürede
Müslümanlar Rumların dönüşüne dair düşüncelerini ilgililere aktarmaya, onları ikna
etme çabasına devam ettiler. Müslümanlara göre Osmanlı askerinin bölgeden çekil-
mesinin ardından Rum saldırılarının önü alınamayabilirdi. Böyle bir çatışma orta-
mında Yunan idaresi de muhtemelen önlem almayacaktır66.
59
BOA. İ.MTZ-01, 22/1041, 5 Temmuz 1897; BOA. BEO, 1055/79064, 19 Aralık 1897; BOA.
BEO, 1060/79463, 3 Ocak 1898.
60
BOA. BEO, 1131/84824, 29 Mayıs 1898.
61
BOA. BEO, 1048/78587, 4 Aralık 1897; BOA. BEO, 1057/79249, 24 Aralık 1897; BOA. BEO,
1059/79477, 28 Aralık 1897.
62
BOA. İrade Rüsumat, 8/17, 8 Mayıs 1898.
63
BOA. BEO, 1049/78631, 7 Aralık 1897.
64
BOA. BEO, 1038/77838, 14 Kasım 1897; BOA. BEO, 1055/79077, 19 Aralık 1897; BOA.
BEO, 1056/79182, 23 Aralık 1897.
65
BOA. MV. 94/28, 17 Temmuz 1897.
66
BOA. Y.PRK. ASK, 135/26, 16 Şubat 1898.
1088 İBRAHİM SERBESTOĞLU
b. Tesalya’nın Yunanistan’a İadesi ve Müslümanlar
Tesalya Savaşı’ndan yalnız Rumlar değil bölgede yaşayan Müslümanlar da
olumsuz etkilenmiştir. Osmanlı hükümetine sunulan 1897 yılına ait bir rapora göre
Tesalya’da ikamet eden Müslümanlar, 1897 savaşından önce 7-8 yüz haneydi. Bun-
lardan iki yüz hane Yenişehir’de, kalanlar ise Büyük Kesirli, Küçük Kesirli, Osmanlı,
Dereli ve Hısarlık gibi köylerde yaşıyorlardı. Şehirde yaşayanlar iş güçleriyle meşgul
olurken, köylüler ziraatla geçimlerini sağlıyorlardı. Önceleri Yunan hükümetinden
ufak tefek kötü muameleler gördükleri halde sonradan refah ve huzur içinde yaşa-
maya başlamışlardı. Müslümanların yaşadığı şehir ve köyler mamurdu. Vakıfları çok
ve zengin olup Yunan hükümeti, idarelerine müdahale etmemekle birlikte, vakıfların
idaresinde görülen ihtilaflardan yararlanma fırsatını da kaçırmıyordu. Vakıflardaki
yönetim zafiyeti sayesinde Yunan hükümeti bazı şeylere el koymuştu. Yine dini ko-
nularda Müslümanlar arasındaki çatışmalarda da Yunan hükümeti devreye girmişti.
Emval-i metrukenin paylaşımındaki anlaşmazlıklardan Yunanlılar istifade etmişti67.
Tesalya Müslümanları dine önem verip, dinî kurallara riayet ediyordu. Ancak
Yunanistan’da mebus ve belediye seçimlerine katılmaları sonrasında aralarındaki
birlik parçalanmıştı. Aralarındaki birliğin parçalanması sonrasında Müslümanlar
sahip oldukları mevkileri yavaş yavaş kaybetmeye başlamışlardı. Mektepleri kapatıl-
mıştı. Mebuslar da önceleri Müslümanların oyuna ihtiyaç duydukları halde birliğin
parçalanmasıyla oylarının önemi de azalmıştı. Bu da Müslümanlara karşı adaletsizli-
ği beraberinde getirmişti68.
1897 savaşından sonra Tesalya’nın Yunanlılara bırakılması Müslümanların ya-
şamalarını neredeyse imkânsızlaştırmıştı. Yunanlılar, savaş esnasında uğradıkları
zarar ve ziyanın acısını Tesalya’da kalan Müslümanlardan çıkartmaya başlamıştı.
Halkın Müslümanlara karşı nefreti ve saldırıları karşısında seçimleri düşünen hükü-
met de olaylara ses çıkartmıyordu. Üstelik kin ve nefretle dolu memurları Müslü-
manların sakin olduğu Yenişehir’de görevlendiriyorlardı. Daha önceden de çoğu bu
mahalde görev yapan memurlar olayları engellemiyordu. Yeni tamir edilmiş pek çok
cami tahrip edildi. Mektepler ve hamamlar kullanılamaz hale getirildi. Müslümanla-
ra ait çiftlikler talan edildi. Mahsuller yağmalandı. Şehir ve köyleri dolaşan provoka-
törler Müslümanlardan intikam zamanıdır diyerek halkı tahrik ettiler. Müslümanlar aley-
hinde davalar açılarak, sahte belge ve şahitlerle malları ve mülkleri haczedildi69.
Köylerde ise durum daha vahimdi. Müslümanlar çiftçilikle geçindikleri köyleri
Tesalya’nın tahliyesi sonrası terk etmek zorunda kaldılar. Mallarını eşyalarını ve
67
BOA. Yıldız Perakende Arzuhal ve Jurnaller (Y. PRK. AZJ), 38/65, 1897.
68
BOA. Yıldız Perakende Arzuhal ve Jurnaller (Y. PRK. AZJ), 38/65, 1897.
69
BOA. Yıldız Perakende Arzuhal ve Jurnaller (Y. PRK. AZJ), 38/65, 1897.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1089
evlerini köylüleri olan Rumlara emanet ettiler. Ancak evlerin çoğu yıkıldı. Bir kısmı
yakıldı. Kalanı ise oturulamaz hale getirildi. Hiçbir Müslüman‘a malları geri veril-
medi. Malların üçte birinden çoğu da haczedilerek köylü Rumlara intikal ettirildi.
Haciz işlemi Yunan kanununda iki türlü gerçekleşiyordu. Birisi yalnızca malı hacze-
dip satışını önlemekti. İkincisi ise hem satışını hem de kullanımını engellemeye yöne-
likti. Mahkeme kararıyla yapılan haciz işlemini davacının iki şahitle talep etmesi
yeterli görülüyordu. Üçüncü bir işlem ise kişinin gayrimenkullerini bir başkasının ele
geçirmesidir. Bu durumda gerçek mal sahibi mahkemede durumunu ispat etmek
zorundadır. Davalar en az beş sene sürüyordu. Yunanistan’ın kurulmasından itiba-
ren Müslümanlara yönelik 1.500 civarında haciz işlemi gerçekleştiği halde 1897
Türk-Yunan savaşından sonra bu sayıdan fazlasıyla karşılaşılmıştır70.
Yunanlıların Tesalya’da yaşayan başta Müslümanlar olmak üzere gayr-i Rum-
lara baskısı sonucunda Türk askerinin bölgeden çekilmesinden itibaren kitlesel göçler
başladı. Müslüman, Yahudi ve Hristiyan Ulahlardan oluşan 300’den fazla hane halkı
Yenişehir, Tırhala, Golos ve Çatalca’dan göç yoluna koyuldu. Osmanlı hükümeti ise
öncelikle Tesalya’daki askerlerinin sevkiyatıyla uğraştığından muhacirleri küçük
gruplar halinde taşımaya karar verdi71. Selanik ve İzmir’e gitmek için harekete geçen
400 kişilik diğer bir kafile için de posta vapurlarının düşük bir ücret karşılığı kullanı-
labileceği ilan edildi72. Yaklaşık bir haftalık yolculuğun sonunda muhacirler Selanik
ve İzmir’e ulaştılar73. Selanik’e gelenlerin sayısı her geçen gün artıyordu. İçlerinde
Yahudi ve Kıptiler de vardı. Hemen hepsi fakirdi. İzmir’e gittiği halde iş bulamayıp
Selanik’e dönenler de yerel yönetimden yardım istiyorlardı. Mirliva Seyfullah Paşa,
başta ekmek olmak üzere temel ihtiyaçların karşılanması için belediyeye başvurduysa
da olumsuz cevap aldı74. Bazı Müslümanlar çiftliklerde yarıcılık yapan akrabalarının
yanına misafir olarak yerleştirildiler75. Bazılarıysa hamallık ve amelelikle geçindikle-
rinden, ticarî olarak gelişmiş bir şehir olmasından dolayı Selanik’te kolayca iş buldu-
lar76. Hatta başka yere gönderilmek istemediklerini yetkililere bildirdiler77. Osmanlı
idaresi de bu talebe olumlu cevap verdi78.
70
BOA. Yıldız Perakende Arzuhal ve Jurnaller (Y. PRK. AZJ), 38/65, 1897.
71
BOA. BEO, 1125/84375, 20 Mayıs 1898.
72
BOA. Y. PRK.ASK, 139/55, 30 Mayıs 1898.
73
BOA. İrade Hususi (İ.HUS), 65/32, 4 Haziran 1898; BOA. BEO. 1136/85161, 6 Haziran 1898.
74
BOA. BEO, 1140/85432, 12 Haziran 1898.
75
BOA. BEO, 1133/84973, 1 Haziran 1898.
76
Selanik’in Tanzimat Dönemi’nden itibaren büyümeye başlamıştı. Modern bir limana ve demiryo-
luna sahip olmuştu. Fabrikalar, oteller ve bankalar ekonominin geliştiğinin göstergesiydi. Canlı ticari
hayat yaşam tarzı ve entelektüel boyutta da etkili oldu. Bkz: Meropi Anastassiadou, Tanzimat Çağında Bir
Osmanlı Şehri Selanik (1830-1912), çev: Işık Ergüden, İstanbul 2010.
77
BOA. BEO, 1137/85274, 9 Haziran 1898.
78
BOA. BEO, 1138/85277, 9 Haziran 1898.
1090 İBRAHİM SERBESTOĞLU
Bir kısmının göç etmesine rağmen Müslümanlar, Yahudiler ve Ulahlar hala
Yunanlıların hedefindeydiler. Savaş esnasında Rumların yaşadığı sıkıntıların sorum-
lusu ve Osmanlı idaresinin destekçileri olarak görülüyorlardı79. Camiler tahrip edili-
yor, başta Müslümanlar olmak üzere Yunan taraftarı olmayanların malı-mülkü
yağmalanıyordu80. Rum saldırıları karşısında Bâbıâli, Müslümanları korumaya
çalışıyordu. Büyük devletler ve Yunan hükümeti nezdinde girişimlerde bulunuluyor-
du. Yunan Başbakanı Zaimis, camilere saldırı olmadığını iddia etmekle beraber
münferit saldırı olaylarına karışanların tutuklandıklarını söyleyerek, zarar gören
Müslümanların mahkemelere başvurmalarını tavsiye ediyordu81. Osmanlı hüküme-
tine ulaşan bilgilere göre Yunanlıların Müslümanlara saldırısı devam ediyordu. 6
Haziran 1898’de 40 kadar Rum, Müslümanların evlerini tahrip etmişti. Atina sefare-
ti, bölgeye Osmanlı Şehbenderlerinin gönderilmesi halinde Yunan memurlarının
görevlerini ihmal etmekten çekinebileceğini dile getiriyordu. Müslüman ahalinin de
böyle bir ortamda Osmanlı hükümetinin manevi desteğini hissedebileceği düşünülü-
yordu. Osmanlı Hariciye Nezareti ise Müslümanlara yapılan saldırıların devam
etmesi halinde Osmanlı topraklarında yaşayan Yunanlılara da aynı muameleyi ya-
pacağını söylüyordu82.
Yunan hükümeti, en son bir köyde Müslüman hanelerine saldırı olduğunu, ev-
lerin yakıldığını ve zarar tespitine çalışıldığını bildirdi. Atina sefareti başkâtibinin
bölgede incelemeler yapmasında bir sakınca olmadığı, hatta kendisine refakat edecek
Yunan güvenlik güçlerinin de görevlendirilebileceği dile getirildi83. İstanbul’daki
Yunan elçisi de bizzat Sadaret’e giderek, olaylar karşısında hükümetinin duyduğu
üzüntüyü dile getirdi. Olayların bir grubun eseri olduğunu, suçluların cezalandırılıp
zararların karşılanacağını söyledi. Ayrıca insanların öldürüldüğü haberlerinin abartılı
olduğunu öne sürdü84.
Tesalya Müslümanlarına karşı yapılan saldırı haberlerinin ardı arkası kesilmi-
yordu. Tesalya’da Müslümanların tutuklandığı, emlâklarının haczedildiği haberleri
yayılıyordu. Müslümanlar Yunan mahalli memurlarını görevlerini yapmamakla
suçluyorlardı. Yunan memurlarının çoğu savaş öncesinde bölgede görev yaptığı
halde göç etmek zorunda kalmış ve buna sebep olarak da Müslümanları gösteriyor-
lardı. Savaş döneminde uğradıkları zararı Müslümanlardan çıkartmaya çalışıyorlar-
79
BOA. Yıldız Mütenevvia (Y.MTV), 177/198, 12 Haziran 1898.
80
BOA. BEO, 1142/85598, 14 Haziran 1898.
81
BOA. BEO, 1144/85741, 19 Haziran 1898.
82
BOA. BEO, 1147/85957, 26 Haziran 1898.
83
BOA. BEO, 1147/85957, 26 Haziran 1898.
84
BOA. BEO, 1149/86129, 29 Haziran 1898.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1091
dı85. Hatta Yenişehir’de görüldüğü üzere saldırılar karşısında Yunan güvenlik güçle-
rinden yardım talep eden Müslümanlara cevap dahi verilmiyordu86.
Kalmakla göç etmek arasında sıkışan Tesalya Müslümanları yavaş yavaş göç
etmeyi tercih ediyorlardı. Çoluk-çocuk, yokluk içinde Osmanlı topraklarına gelen
kafilelere hangi mevzuata göre muamele edileceği, ne tür yardımlar yapılacağı bazı
yerlerde tartışma konusuydu87. Oysa muhacirlerin çoğu malını-mülkünü bırakmak
zorunda kalmıştı. Yunan hükümeti, Tesalya’dan ayrılanların tasarruf haklarının
devam etmesi için ya bizzat gelmelerini ya da vekil göndermelerini tebliğ etmişti.
Müslümanların vekilleri mahalli idarelerce hapsedilerek engelleniyordu. Osmanlı
hükümetinin girişimleri ne antlaşmada yer alan af maddesinin uygulanmasını sağla-
dı88 ne de Müslümanların vekillerine saldırıları sonlandırabildi89.
Bir tarafta Sarışaban kazasında olduğu gibi Osmanlı ahalisinin kucak açtığı
Tesalya’yı terk eden Müslümanlar90, diğer tarafta da yaşam savaşı veren ve ne paha-
sına olursa olsun Tesalya’dan ayrılmayı düşünmeyenler vardı91. Göç etmeyip
Tesalya’da kalanlar saldırılardan korunmanın yanında sahip oldukları çiftliklerin
sahte senetlerle ellerinden alınmasına karşı da mücadele veriyorlardı92. Bu mücadele
aynı zamanda da Müslümanlar arasında birlik ve bilincin oluşmasına katkı sağladı.
Antlaşmalarda var olan ama uygulanmayan haklar sorgulanmaya başlandı. 1902
yılına gelindiğinde, Yunan idaresine girdikten sonra yaşadıklarından şikâyetçi olan
Müslümanlar endişelerini dile getiriyor ve çözüm istiyorlardı. Atıf Hamiddin ve
Mehmed Fazıl imzasıyla Müslümanların taleplerini içeren layihada, Osmanlı hâki-
miyetinden çıkmak istemediklerini öncelikle dile getiren Müslümanların taleplerini
şöyle sıralıyorlardı93:
85
BOA. BEO, 1179/88351, 21 Temmuz 1898.
86
BOA. BEO, 1172/87894, 8 Ağustos 1898.
87
BOA. İ.MTZ-01, 7 Temmuz 1898; BOA. BEO, 1156/86669, 11 Temmuz 1898; BOA. BEO,
1195/89580, 11 Eylül 1898.
88
Türk-Yunan antlaşması, savaş esnasında suç isnat edilen Müslüman ve Rumların serbest
bırakılması için karşılıklı genel af ilan edilmesini şart koşuyordu. Ancak süreç Türk tarafının beklentilerine
uygun işlemedi. Tepki ve şikâyetlerle birlikte Osmanlı hükümeti, Teselya Müslümanlarına af yoksa
Osmanlı topraklarında serbest bırakılan Yunanlıların tekrar tutuklanacağını söylüyordu. Bkz: BOA. BEO,
1016/76169, 22 Eylül 1897; BOA. MV, 96/10, Eylül 1898; BOA. Dahiliye Nezareti Mektubi Kalemi
(DH.MKT), 21114/112, 9 Ekim 1898; BOA. DH.MKT, 2134/116, 16 Kasım 1898.
89
BOA. DH.MKT, 2116/17, 12 Ekim 1898.
90
BOA. BEO, 1437/107744, 23 Ocak 1900.
91
BOA. Y.PRK.EŞA, 34/18, 1 Kasım 1899.
92
BOA. BEO, 1474/110503, 25 Kasım 1899; BOA. BEO, 1481/111018, 4 Mayıs 1900; BOA.
BEO, 1492/111885, 27 Mayıs 1900.
93
BOA. Hariciye Nezareti Hukuk Müşavirliği İstişare Odası (HR.HMŞ.İŞO), 155/17, 2 Haziran
1902.
1092 İBRAHİM SERBESTOĞLU
Öncelikle Müslümanların can, mal, din, namus ve adetlerine riayet edileceği,
söz konusu halkın sair Yunan tebaası gibi siyasi ve medeni haklardan yararlanacağı
ilan edilmişti. Oysa zaman bu teminatların kâğıt üzerinde kaldığını göstermiştir.
Buna rağmen Yunanistan’a kalacak mahallerde yaşayan Müslümanlar Yunanis-
tan’ın bazı adalarında uygulandığı üzere iki mebus seçme hakkı talep ediyorlardı.
İkinci olarak Yunanistan’a terk edilecek mahallerde ferman, tapu ve sair senet-
lerle Osmanlı kanunlarına göre kişilerin veyahut köyün ortak tasarrufunda bulunan
çiftlik, mera, çayır, kışlak, orman ile her türlü arazi ve emlâkın belgeleri Yunan hü-
kümetince tasdik edilecekti. Yunanistan’da bu tür tartışmalı gayrimenkuller mahke-
me süresince tapu sahipleri yerine kullanıcılarına bırakılıyordu. Mahkemeler de
yıllarca sürüyordu. Senet sahipleri bu süreçte tahammülü aşan şiddete maruz kaldık-
larından bu maddeden Müslümanlar şimdiye kadar istifade edememiştir. Bu nedenle
bundan sonra tartışmalı mülkler için Osmanlı kanunlarına bakılarak senetlerini ibraz
edenlere mülklerinin verilmesi, ardından mahkeme sürecinin başlatılması usul olarak
kabul ettirilmelidir.
Üçüncü olarak antlaşmanın altıncı maddesine göre, kanunlar çerçevesinde
açıkça kamu yararı bulunmadıkça ve tazminat ödenmedikçe kimsenin emlâkına el
konulmayacaktı. Emlak sahiplerinden hiçbiri emlâkının tamamını veya bir kısmını
çiftçi veya başka bir kişiye satmaya zorlanmayacaktı. Yunanistan topraklarının her
tarafında geçerli kanun olmadıkça mülk sahibi ve çiftçinin ilişkisine müdahale edil-
meyecekti. Yunanistan dışında ikamet edip terk edilen arazide emlâkı bulunan kişiler
emlâklarını kiraya vermek veya başkaları aracılığıyla idare etmek hakkına sahip
olacaktı. Bu maddeye rağmen Yunan hükümeti sadece Tesalya’da geçerli olmak
üzere genel menfaat gerekçesiyle 27 Ocak 1896’da Meclise bir kanun teklifi sunmuş-
tu. Teklifte çiftliklerinde bulunan müştemilat ile bütün haneler takdir olunacak bedel
ile çiftçilere terk edilecekti. Görünüşte genel menfaatler dile getiriliyorsa da hakikatte
büyük çoğunluğu Müslümanların tasarrufunda olan Tesalya çiftliklerinin yok paha-
sına ellerinden alınması hedefleniyordu. Çünkü bu çiftliklerde çiftçilik yapanlar
Hristiyanlardı. Bu nedenle Müslümanlara karşı yapılacak haksızlıklar genel menfaat-
ler adıyla kanunlaştırılmaya çalışılıyordu. Yapılacak antlaşmalarda genel menfaat-
lerden ne kastedildiğinin açıkça yazması talep ediliyordu.
Dördüncü olarak antlaşmanın sekizinci maddesi şerî mahkemelerin sadece dini
konularda görevine devam edeceği hükme bağlanmıştı. Ancak dini konuların ne
olduğuna Yunan mahkemeleri karar veriyordu. Bazen de birbiriyle çelişen kararlar
alınıyordu. Dini konular miras, nikâh ve vakıf gibi alanları içeriyordu. Bu konularda
müftü veya yönetimindeki İslam cemaati tarafından verilecek kararlar Yunan me-
murlarınca mahkeme kararı gibi uygulanmalıdır. Ayrıca hiçbir bahane veya sebep
gösterilerek cami, mektep, medrese ve İslam tekkelerine dokunulmamalıdır. Evladiye
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1093
vakıflarının yönetiminin Osmanlı dönemindeki gibi devam etmesi, müftü, İslam
cemaati ve Yunan hükümetince müdahale edilmemesi isteniyordu.
Beşinci istek tabiiyete dairdi. Türk-Yunan antlaşmasının üçüncü maddesine gö-
re Tesalya’da ikamet edip de Osmanlı tabiiyetinde kalmak isteyenler üç sene içinde
Yunan hükümetine beyanname vererek ikametgâhlarını Osmanlı topraklarına taşı-
yacak ve bir ev tutacaklardı. Antlaşmadaki bu madde sonradan Tesalya’da bulunan
Müslümanların padişahtan talepleri, Büyük devletlerin elçilerinin aracılığı ve Yunan
hükümetine yapılan müracaatlar üzerine farklı uygulandı. Yeni uygulamaya göre
Müslümanlar süre sınırlaması olmaksızın diledikleri zaman ilgili daireye bir beyan-
name vererek Osmanlı tabiiyetini muhafaza edeceklerdi. Bu zamana kadar uzun
yıllar devam eden uygulamanın bundan sonra da devam edeceğinin yeni antlaşmaya
eklenmesi talep ediliyordu. Yine Osmanlı tabiiyetini tercih edenlerin askerlikle so-
rumlu olmayacaklarının da antlaşmayla garanti edilmesi isteniyordu.
Son olarak da Osmanlı ordusunun Yenişehir’e girmesinin ardından hapishane-
lerden serbest bırakılan mahkûmlar, Müslümanlara baskı ve tecavüzlerde bulunu-
yorlardı. Müslümanlar da kendilerini savunmak için harekete geçmişti. Müslümanla-
rın kendisini savunması Yunanlıların tepkisini çekmiş, Osmanlı ordusuyla birlikte
hareket ettikleri izlenimini uyandırmıştı. Osmanlı askerlerinin çekilmesinin ardından
Rumlar, Müslümanlara karşı intikam duygularıyla saldırabilirdi. Bunu önlemek için
genel af ilanına ek olarak, ortamın düzeltilmesi için karma bir komisyon oluşturul-
ması isteniyordu.
Zaman, Müslümanların taleplerinde haklı olduklarını ancak bu taleplerin ger-
çekleşmediğini gösterdi. Tacizler, saldırılar ve göçe zorlamalarla hak ihlalleri devam
etti. Yunanistan, tıpkı diğer Balkan devletleri gibi homojen bir devlet oluşturma
çabasındaydı. Tesalya’dan gidecek Müslümanlar, Doğu Rumeli, Bulgaristan ve
Romanya’dan gelecek Rumlar için toprak bırakacaktı. Çünkü Tesalya’nın yeni sa-
kinleri ziraatçıydılar94. Özellikle 1906’da katliama dönüşen Bulgar-Rum gerginliği
sonrasında 15.000 Rum, Bulgaristan’dan kaçarak Tesalya’ya yerleştirildi95.
Rumları Tesalya’nın verimli ovalarına yerleştiren Yunan hükümeti, Müslüman-
ların elinde bulunan çiftliklerin köylülere satılması için Yunan meclisine kanun teklifi
sundu. Atina sefareti, teklifin geri çekilmesi ve hala geçerli olan antlaşmalara uyul-
masını talep etti. Fakat olumsuz cevap aldı. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti, Bü-
yük devletlerin devreye girmesini aksi takdirde Osmanlı topraklarında yaşayan Yu-
94
BOA. Yıldız Sadaret Hususi Maruzat, 513/19, 17 Temmuz 1907.
95
Kiel, a.g.m., s. 525.
1094 İBRAHİM SERBESTOĞLU
nanlılara aynı muameleyi yapacağını ilan etti96. Sonraki yıllarda da Tesalya Müslü-
manlarının mallarının tamamına el konulacağı söylentileri yayıldı. Korku ortamı
oluşturup Müslümanların mallarını yok pahasına satmaları ve göç etmelerinin sağ-
lanması söylentileri çıkartanların asıl amacıydı97. Üstelik Osmanlı tabiiyetine geçtiği
halde hala Tesalya’da emlak ve arazi sahibi olanlar vardı. Yunanistan’da bazı siya-
setçi ve avukatların antlaşma ile teminat altına alınmış olan arazileri ele geçirmek
için halkı kışkırttığı iddia ediliyordu98.
Yunanistan’da çiftlik sahipleriyle yarıcılar arasındaki hukuka dair 11 Ocak
1914’te bir kanun yürürlüğe girdi. Tesalya ve Balkan Savaşları sonrasında elde edi-
len yeni arazilerde uygulanacak olan kanun, çiftlik sahiplerini zor durumda bırakı-
yordu. Çiftlik sahiplerinin tasarruf hakları elden alınıyordu. 1881 ve 1913 tarihli
antlaşma maddelerine göre aykırılığı vurgulanan kanuna karşı, Yunan hükümeti
gerekli tedbirleri alıp Müslümanların haklarını korumazsa Osmanlı hükümeti de
aynı şekilde karşılık verecekti99.
Yunanistan, Osmanlı hükümetinin itirazlarına ve tepkisine yine kulak asmadı.
Hatta Osmanlı topraklarındaki Rumlar, Birinci Dünya Savaşı esnasında kendilerine
haksızlık yapıldığını ve gayrimenkullerine el konulduğunu iddia ettiler. Bu söylemleri
gerekçe gösteren Yunan hükümeti de Tesalya’daki Müslümanların emlak ve arazile-
rini haczetti100.
SONUÇ
Tesalya Müslümanları, Yunan idaresine bırakılan topraklarda kalmak ve göç
etmek arasında zorlu bir tercihle karşı karşıya bırakıldıkları ilk andan itibaren rahat
bir hayat yaşamayacaklarının farkındaydılar. Aziz vatan bildikleri Tesalya’nın Yuna-
nistan’a terk edilmesine bu nedenle hep karşı çıktılar. Yunan idaresine geçişi kara gün
olarak isimlendirdiler. Yine de topraklarını bırakmamaya çalıştılar. Ancak özellikle
1897’deki savaşta Türklerin, Yunanistan karşısındaki başarısıyla Tesalya’nın tekrar
Osmanlı kontrolüne geçmesi, Yunanlıların Müslümanlara karşı nefretini arttırdı.
Barış görüşmelerinde Yunanistan adına Osmanlı ile masaya oturan Büyük devletler
Tesalya’nın tekrar Yunanistan’a bırakılmasına karar verdiler. Bu gelişme Tesalya
Müslümanları üzerindeki baskıların daha artmasına yol açtı. 1881’de 30-40 bin
96
BOA. HR.HMŞ.İŞO, 107/46, 5 Aralık 1908.
97
BOA. BEO, 3884/291254, 20 Nisan 1911.
98
BOA. HR.HMŞ.İŞO, 40/4, 2 Eylül 1911.
99
BAO. MV, 195/100, 30 Aralık 1914.
100
BOA. BEO, 4548/341048, 24 Aralık 1918.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1095
civarında tahmin edilen Tesalya’daki Müslüman nüfus, 1911 yılına gelindiğinde
2.900’lere düşmüştü. Mübadele öncesinde ise birkaç Müslüman ailenin kaldığı, mü-
badele ile de Anadolu’dan gelen Rumların yerleştirildiği Tesalya, böylece Müslüman
Türklerden temizlenmiş oldu. Geriye yalnızca Arnavutça konuşan küçük bir Müs-
lüman grup kaldı.
KAYNAKLAR
A. Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Bâb-ı Âli Evrak Odası
Cevdet Hariciye
Dahiliye Nezareti Mektubî Kalemi
Hariciye Nezareti Hukuk Müşavirliği İstişare Odası
Hariciye Siyasi
Hariciye Tercüme Odası
İrade Eyalat-ı Mümtaze Yunanistan
İrade Hususi
İrade Rüsumat
Meclis-i Vükela Mazbataları
Yıldız Mütenevvia
Yıldız Perakende Arzuhal ve Jurnaller
Yıldız Perakende Askerî Maruzatı
Yıldız Perakende Başkitabet Dairesi Maruzatı
Yıldız Perakende Elçilik ve Şehbenderlik Maruzatı
Yıldız Sadaret Hususi Maruzat
Yıldız Sadaret Resmi Maruzat
B. Yayınlanmış Belgeler
Berlin Kongresi Protokolleri Tercümesi, İstanbul 1298.
Muahedat Mecmuası, c.5, 1298.
Parliamentary Papers, Account and Papers, Commercial Reports Received at the Foreign Office from Her
Majesty’s Consuls Between July 1st 1862 and June 30th 1863.
Parliamentary Papers, Account and Papers, Reports Relative to British Consular Establishment: 1858-1871,
London 1872.
1096 İBRAHİM SERBESTOĞLU
Parliamentary Papers, Account and Papers, Correspondence Respecting the Negotiations for the Conclusion of
Peace Between Turkey and Greece, May 1898.
Şimşir, Bilal N., Rumeli’den Türk Göçleri, c. III, Ankara 1989.
C. Kitap ve Makaleler
Adıyeke, Ayşe Nükhet, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896-1908), Ankara 2000.
Adıyeke, Ayşe Nükhet -Nuri Adıyeke, Fethinden Kaybına Girit, İstanbul 2006.
Akyay, Bülent, Tesalya Meselesi (1881), (Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlan-
mamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 2001.
Anastassiadou, Meropi, Tanzimat Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik (1830-1912), çev: Işık
Ergüden, İstanbul 2010.
Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), Ankara 1999.
Cin, Turgay, “Batı Trakya’da Mevcut Müftülükler Sorununa İlişkin Yunanistan Danıştay
Kararlarının Tahlili”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 9/1, 2007, s.65-
130.
Hülagü, Metin, Osmanlı-Yunan Savaşı Abdülhamid’in Zaferi, İstanbul 2008.
Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, c.VIII, Ankara 1995.
Karpat, Kemal H., Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Çev: Bahar
Tırnakcı, İstanbul 2003.
Kiel, Machiel, “Tesalya”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c.40, İstanbul 2011, s.522-526.
1897 Türk-Yunan Savaşı (Tesalya Savaşı), Yayına Hazırlayan: Bayram Kodaman, Ankara 1993.
Örenç, Ali Fuat “Berlin Kongresi Sonrası Osmanlı-Yunanistan Hudut Müzakerelerinde Ege
Adaları’nın Askerî Durumu (1880-1881)”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi,
5/2006, S.10, s.167-196.
Petmezas, Sokrates D., “Patterns of Protoindustrialization in the Ottoman Empire The Case
of Eastern Thessaly, Ca.1750-1860”, The Journal of European Economic History, 19/3,
Winter 1990, s.575-603.
Popoviç, Aleksandre, Balkanlar’da İslâm, Türkçesi: Komisyon, İstanbul 1995.
Quataert, Donald, “Ottoman Women, Households, and Textile Manufacturing, 1800-1914”,
The Modern Middle East, Ed: Albert Hourani, Philip S. Khoury, Mary C. Wilson,
California 1993, s. 255-269.
Serbestoğlu, İbrahim, Osmanlı Kimdir? Osmanlı Devleti’nde Tabiiyet Sorunu, İstanbul 2014.
TESALYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 1097
Shaw, Stanford J. -Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Reform, Devrim ve
Cumhuriyet: Modern Türkiye’nin Doğuşu, 1808-1975, c.2,Türkçesi: Mehmet Harmancı, İs-
tanbul 1983.
Sivignon, Michel, “Frontier Between Two Cultural Areas: The Case of Thessaly”, Annals of the
New York Academy of Sciences, Volume 268, February 1976, s.43-58.
Sonyel, Salahi R., İngiliz Gizli Belgelerinde Türk-Yunan İlişkileri 1821-1923, İstanbul 2011.
Şemsettin Sami, “Tesalya”, Kamûsu’l-Alâm, c.3, İstanbul 1308. s.1652-1653.
Türkgeldi, Ali Fuat, Mesâil-i Mühimme-i Siyasiye, c.II, Yay.Haz. Bekir Sıtkı Baykal, Ankara
1987.
İbrahim Serbestoğlu