Content uploaded by Abdulgazi Yıkıcı
Author content
All content in this area was uploaded by Abdulgazi Yıkıcı on Dec 09, 2021
Content may be subject to copyright.
EDİTÖRLER:
PROF. DR. SELAHADDİN BAKAN
PROF. DR. AHMET YATKIN
DOÇ. DR. OSMAN AĞIR
DOÇ. DR. MURAT SEZİK
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / MALATYA
2021
ISBN: 978-605-7853-79-0
20. ULUSLARARASI KAMU YÖNETİMİ FORUMU
TAM METİN BİLDİRİ KİTABI
III
20. ULUSLARARASI KAMU YÖNETİMİ FORUMU: KAYFOR 20
21-23 Ekim 2021
İnönü Üniversitesi, Turgut Özal Kongre Merkezi- Malatya/Türkiye
ISBN: 978-605-7853-79-0
DÜZENLEME KURULU / ORGANISING COMMITTEE
PROF. DR. AHMET KIZILAY (KONGRE ONURSAL BAŞKANI)
PROF. DR. SELAHADDİN BAKAN (DÜZENLEME KURULU BAŞKANI)
PROF. DR. ABDULKADİR BAHARÇİÇEK
PROF. DR. AHMET YATKIN
PROF. DR. YUSUF KARAKILÇIK
PROF. DR. MİHRİBAN ŞENGÜL
PROF. DR. SEMİH MUSTAFA ÖNEN
PROF. DR. GÖKHAN TUNCEL
DOÇ. DR. OSMAN AĞIR
DOÇ. DR. MURAT SEZİK
DOÇ. DR. GÜLİZAR ÇAKIR SÜMER
DOÇ. DR. ÜYESİ IŞIL ARPACI
DOÇ. DR. ÜYESİ HASAN YILMAZ
DR. ÖĞR. ÜYESİ ENDER AKYOL
DR. ÖĞR. ÜYESİ CANAN EMEK İNAN
DR. ÖĞR. ÜYESİ NAZLI NALCI ARIBAŞ
DR. ÖĞR. ÜYESİ FİRDEVS KOÇ BAYKARA
ARŞ. GÖR. UMUT TURGUT YILDIRIM
ARŞ. GÖR. MEHMET EMİN GÜVEN
ARŞ. GÖR. FATİH TEKİN
ARŞ. GÖR. PINAR KAHYA
IV
BİLİM KURULU / SCIENTIFIC COMMITTEE
Prof. Dr. Alexander DAWOUDY, US, The Association for Public Policy and Administration
(AMEPPA)
Prof. Dr. Aliikram ABDULLAYEV (Azebaycan Devlet idarecilik Akademisi)
Prof. Dr. Angel IGLESIAS ES (Madrid)
Prof. Dr. Carmen NAVARRO ES (Madrid)
Prof. Dr. Constantin Marius PROFIROIU, RO, (Bucharest University)
Prof. Dr. Edith BARRETT (Connectitut University, ABD)
Prof. Dr. Emil TURC, FR, (Marseille University)
Prof. Dr. Eric STRAUSS (Michigan State University, ABD)
Prof. Dr. Geert BOUCKAERT KU (Leuven), Public Management Institute
Prof. Dr. Gerard MARCOU FR (Paris)
Prof. Dr. Harald TORSTEINSEN NO, (Harstad University)
Prof. Dr. Helmut WOLLMAN DE,(Berlin)
Prof. Dr. Hilde BJORNA NO, (Tromso University)
Prof. Dr. Irena ZEMAITAITYTE (Mykolas Romeris University, Litvanya)
Prof. Dr. Jale TOSUN (University of Heidelberg Germany)
Prof. Dr. Jurac NEMEC (Masaryk University Brno, Czech Republic)
Prof. Dr. Khalleddin İBRAHİMLİ (Avrasya Üniversitesi)
Prof. Dr. Leta DROMANTIENE (Mykolas Romeris University, Litvanya)
Prof. Dr. Miguel Angelo RODRIGUES PT, ( Minho University)
Prof. Dr. Riccardo MUSSARI (University of Siena)
Prof. Dr. Richard HINDMARSH (Griffith University, Australia)
Prof. Dr. Sabine KAHLMANN (University of Postdam)
Prof. Dr. Stefania PROFETI ITA (Milan)
Prof. Dr. Svetlana TSOHLA (V.I. Vernadsky Kırım Federal Universitesi, Kırım)
Prof. Dr. Valentina KHRAPKINA (National University of Kyiv-Mohyla Academy, Ukrayna)
Prof. Dr. Yegane İSMAİLOVA (Bakü Devlet Üniversitesi, Azerbaycan)
Prof Dr. Zaneta OZOLINA (Letonia Univesity)
Doç. Dr. Andrey VERSHITSKY (V.I. Vernadsky Kırım Federal Universitesi, Kırım)
Doç. Dr. Ainur Nogayeva (L. N. Gumilev Avrasya Milli Üniversitesi - Kazakistan)
Doç. Dr. Irina PAVLENKO (V.I. Vernadsky Kırım Federal Universitesi, Kırım)
Doç. Dr. Leman GARAYEVA (Bakü Slavyan Üniversitesi, Azerbaycan)
Doç. Dr. Liudmyla RADOVETSKA (National Academy of Security Service of Ukraine,
Ukrayna)
Doç. Dr. Manisha MATHUR (Kanoria Post Graduate College, India)
Doç. Dr. Murteza HASANOĞLU (Devlet İdarecilik Akademisi, Azerbaycan)
Doç. Dr. Nafile REHİMOVA (Devlet İdarecilik Akademisi, Azerbaycan)
Doç. Dr. Wouter VANDENABEELE (Utrecht University, Netherlands)
Prof. Dr. Abdulkadir BAHARÇİÇEK (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Abdullah ÇELİK (Harran Üniversitesi)
Prof. Dr. Abdullah YILMAZ (Anadolu Üniversitesi)
Prof. Dr. Abdulmenaf TURAN (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi)
Prof. Dr. Ahmet GÜRBÜZ (Bingöl Üniversitesi)
Prof. Dr. Ahmet YATKIN (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Ahmet Alpay DİKMEN (Ufuk Üniversitesi)
V
Prof. Dr. Akif Argun AKDOĞAN (Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali ACAR (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali AKSOY (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali KAYA (Nuh Naci Yazgan Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali ŞAHİN (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Aydın USTA (Kilis 7 Aralık Üniversitesi)
Prof. Dr. Ayşegül MENGİ (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Ayşe ÖZCAN BUCKLEY (Giresun Üniversitesi)
Prof. Dr. Bayram COŞKUN (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Prof. Dr. Bekir PARLAK (Bursa Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Berkan DEMİRAL (Trakya Üniversitesi)
Prof. Dr. Burhan AYKAÇ (İstanbul Gelişim Üniversitesi)
Prof. Dr. Bünyamin AKDEMİR (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Can Umut ÇİNER (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Doğan Nadi LEBLEBİCİ (Hacettepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Ercan Oktay (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi)
Prof. Dr. Erol ESEN (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Eyyüp Günay İSBİR (İstanbul Aydın Üniversitesi)
Prof. Dr. Fatma Neval GENÇ (Aydın Adnan Menderes Üniversitesi)
Prof. Dr. Ferit İZCİ (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi)
Prof. Dr. Gonca Bayraktar DURGUN (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
Prof. Dr. Gökhan ORHAN (Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi)
Prof. Dr. Gökhan TUNCEL (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Gülise GÖKÇE (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Hakan EVİN (Adıyaman Üniversitesi)
Prof. Dr. Halil İbrahim AYDINLI (Sakarya Üniversitesi)
Prof. Dr. Halis ÇETİN (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)
Prof. Dr. Hamza AL (Sakarya Üniversitesi)
Prof. Dr. Hamza ATEŞ (İstanbul Medeniyet Üniversitesi)
Prof. Dr. Hüseyin GÜL (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Prof. Dr. Hüseyin ÖZGÜR (Pamukkale Üniversitesi)
Prof. Dr. İbrahim Ethem TAŞ (Maraş Sütçü İmam Üniversitesi)
Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
Prof. Dr. M. Kemal ÖKTEM (Hacettepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Mahmut GÜLER (Trakya Üniversitesi)
Prof. Dr. Meral SAĞIR ÖZTOPRAK (Yeditepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Mihriban ŞENGÜL (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Muhittin ACAR (Hacettepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Musa EKEN (Sakarya Üniversitesi)
Prof. Dr. Mustafa ÖNEN (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Nail ÖZTAŞ (İstanbul Gelişim Üniversitesi)
Prof. Dr. Nesrin ALGAN (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Orhan GÖKÇE (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Önder KUTLU (Necmettin Erbakan Üniversitesi)
Prof. Dr. Ramazan ŞENGÜL (Kocaeli Üniversitesi)
Prof. Dr. Recep BOZLAĞAN (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. Ruşen KELEŞ (Kapadokya Üniversitesi)
VI
Prof. Dr. Selahaddin BAKAN (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Selma KARATEPE (Üsküdar Üniversitesi)
Prof. Dr. Seyfettin ASLAN (Dicle Üniversitesi)
Prof. Dr. Şaban SİTEMBÖLÜKBAŞI (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Prof. Dr. Tevfik ERDEM (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
Prof. Dr. Turgay UZUN (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Prof. Dr. Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN (Hacettepe Üniversitesi)
Prof. Dr. Veysel EREN (Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi)
Prof. Dr. Yakup BULUT (Gaziantep Üniversitesi)
Prof. Dr. Yusuf KARAKILÇIK (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Yusuf ŞAHİN (Aksaray Üniversitesi)
Prof. Dr. Zerrin Toprak KARAMAN (Dokuz Eylül Üniversitesi)
Doç. Dr. Ali Fuat GÖKÇE (Gaziantep Üniversitesi)
Doç. Dr. Sevim BUDAK (İstanbul Üniversitesi)
Doç. Dr. Ozan ZENGİN (Ankara Üniversitesi)
Dizgi ve Yayına Hazırlık:
Arş. Gör. Fatih TEKİN
Arş. Gör. Mehmet Emin GÜVEN
Arş. Gör. Umut Turgut YILDIRIM
Kapak ve İç Tasarım: Arş. Gör. Fatih TEKİN
Bildiri e-kitabında yer alan bildirilere ilişkin bütün sorumluluk yazarların kendilerine aittir.
Bildirilerden kaynak gösterilerek yararlanılabilir.
XI
SİBER TERÖRİZM BAĞLAMINDA ANGLO-SAKSON HUKUK SİSTEMİ VE KITA
AVRUPASI HUKUK SİSTEMİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ ........................... 988
BÖLÜM 12: FARKLI AÇILARDAN TERÖR VE GÜVENLİK .................................... 997
KÜLTÜR VE SANATIN TERÖRİZMİN İDEOLOJİK AYGITINA DÖNÜŞÜMÜ: PKK
ÖRNEĞİ ............................................................................................................................. 997
HOMEGROWN TERÖRİZM: BİZİM ÇOCUKLAR TERÖRİZMİ (?) ......................... 1005
TERÖRÜN FİNANSMANINDA KRİPTO PARALARIN ROLÜ VE ETKİSİ ............. 1012
ASİMETRİK SALDIRILAR BAĞLAMINDA ÇEVRE TERÖRİZMİ: PKK’NIN
SABOTAJLARI SONUCU GERÇEKLEŞEN ORMAN YANGINLARI ÜZERİNE BİR
DEĞERLENDİRME ........................................................................................................ 1019
TERÖRİZMİN DEĞİŞEN DOĞASI: EKO-TERÖRİZM VE ÇEVRESEL TERÖRİZM
.......................................................................................................................................... 1029
YENİ GÜVENLİK ANLAYIŞI ÇERÇEVESİNDE KÜRESEL BİR TEHDİT OLARAK
ASİMETRİK TEHDİT: ULUSLARARASI TERÖRİZM ............................................... 1040
ULUSAL VE ULUSLARARASI TERÖRİZM IŞIĞINDA DOĞU AKDENİZ’İN
JEOPOLİTİK ÖNEMİ ...................................................................................................... 1053
KÜRESEL GÜVENLİK BAĞLAMINDA 21. YÜZYILDA TERÖRİZM OLGUSU .... 1062
TEZ VERİ TABANINDA KAYITLI TERÖR KONULU LİSANSÜSTÜ TEZLERİN
MAXQDA PROGRAMIYLA İÇERİK ANALİZİ .......................................................... 1076
SİGARA VERGİLENDİRME POLİTİKALARI VE TERÖRÜN FİNANSMANINA
MUHTEMEL ETKİLERİ ................................................................................................. 1112
BAŞARISIZ DEVLETLER VE TERÖR ......................................................................... 1133
TERÖRÜN PSİKO-POLİTİK ALGISI: “KİMİN TERÖRÜ” VE “KİMİN TERÖRİSTİ”
.......................................................................................................................................... 1144
BAŞARISIZ DEVLET VE TERÖRİZM: SOMALİ ........................................................ 1155
1029
TERÖRİZMİN DEĞİŞEN DOĞASI: EKO-TERÖRİZM VE ÇEVRESEL TERÖRİZM
Abdulgazi YIKICI
1
Özet
İnsan uygarlığının gelişimi sırasında doğal kaynakların sürdürülemez bir şekilde kullanılması, benzeri görülmemiş
iklim değişikliği gibi bir fenomenin ortaya çıkmasına, dolayısıyla da çevre üzerinde büyük bir baskıya yol açmıştır.
Dünyanın ekosistemine verilen zarar sonucu doğal kaynaklarda azalış meydana gelmesi, terörün doğasını
değiştirmiştir. Günümüzde terörizm konusunda yaşanan gelişmeler doğal kaynakların da çatışmalara sebep
olabileceğini ortaya koymuştur. Bu kapsamda çeşitli gruplar eko-terörizm ve çevresel terörizm adı altında
eylemlerde bulunmaya başlamıştır. Literatüre nispeten yeni girmiş olan bu kavramlar ilk bakışta birbirine benzer
anlamlar çağrıştırsa da aralarında önemli bir farklılık vardır. Eko-terörizm, çevrenin insanlar tarafından daha fazla
tahrip edilmesini engellemek amacıyla çevreye zarar veren mülklere ve kuruluşlara karşı radikal çevreci gruplar
tarafından kullanılan şiddeti/terörü; çevresel terörizm ise ideolojik veya politik örgütsel amaçlara ulaşmak için
çevrenin, terör ve savaş eylemleri yoluyla insanlar üzerinde korku yaratmak için kullanılmasını ifade etmektedir.
Bu ayrım, akademik literatürde yerleşmiş olsa da, medya ve kamuoyunda kavramların birbirinin yerine kullanıldığı
görülmektedir. Ayrıca söz konusu ifadeler dinleyici ve okuyucular tarafından da yanlış anlaşılma potansiyeli
taşımaktadır. Buradan hareketle çalışmanın amacı eko-terörizm ve çevresel terörizm kavramlarının etimolojik ve
semantik açılardan incelenerek aralarındaki temel farklılıkların belirginleştirilmesidir. Bu bağlamda, söz konusu
kavramları konu edinen akademik çalışmalarda literatür incelemesi; gazete ve haber arşivlerinde ise içerik analizi
yönteminden yararlanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Terörizm, Eko-terörizm, Çevresel Terörizm.
1
Arş. Gör. Karadeniz Teknik Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü,
abdulgaziyikici@ktu.edu.tr, https://orcid.org/0000-0003-1230-1612
1030
THE CHANGING NATURE OF TERRORISM: ECO-TERRORISM AND
ENVIRONMENTAL TERRORISM
Abstract
The unsustainable use of natural resources during the development of human civilization has led to the emergence
of such a phenomenon as unprecedented climate change, thus putting enormous pressure on the environment. The
decrease in natural resources as a result of the damage to the world's ecosystem has changed the nature of terrorism.
Today, developments in terrorism have revealed that natural resources can also cause conflicts. In this context,
various groups have started to take action under the name of eco-terrorism and environmental terrorism. Although
these concepts, which are relatively new to the literature, evoke similar meanings at first glance, there is an
important difference between them. Eco-terrorism means violence/terrorism used by radical environmental groups
against properties and establishments that harm the environment in order to prevent further destruction of the
environment by humans; environmental terrorism, on the other hand, refers to the creation of fear on people
through acts of terrorism and war of the environment in order to achieve ideological or political organizational
goals. Although this distinction is established in the academic literature, it is seen that the concepts are used
interchangeably in the media and public opinion. In addition, the statements in question have the potential to be
misunderstood by listeners and readers. From this point of view, the aim of the study is to examine the concepts
of eco-terrorism and environmental terrorism from etymological and semantic perspectives and to clarify the main
differences between them. In this context, literature review in academic studies dealing with these concepts;
content analysis method was used in newspapers and news archives.
Keywords: Terrorism, Eco-terrorism, Environmental Terrorism.
1031
1.GİRİŞ
Terörizm, tanınması kolay, tanımlanması zor olan küresel bir fenomendir (Prabha, 2000:
125). Dünya çapında tüm moda sözcükler gibi terörizm de benzer şekilde algılanmakta, ancak
farklı şekillerde yorumlanmaktadır (Bauman, 2005: 1). Hukuki olarak henüz kapsamlı bir
terörizm tanımı benimsenmemiş olsa da, bu konuda büyük bir uluslararası çabanın olduğunun
belirtilmesi gerekmektedir. Terörizmin uluslararası bir tanımının yapılmasının, terörizme karşı
verilen mücadelenin etkinliğini artıracağına yönelik ön kabulden hareketle Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu (BMGK) bu konuda çeşitli çalışmalar yürütmektedir (Scharf, 2004: 359-360).
Nitekim söz konusu çabaların bir sonucu olarak BMGK tarafından bu iş için kurulan komite;
terörizmi, “toplumu korkutmak veya bir hükümeti ya da uluslararası bir kuruluşu bir faaliyeti
gerçekleştirmeye ya da gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak için bir sivilin ya da silahlı
çatışmalarda aktif olarak yer almayan bir kişinin ölümüne veya ciddi şekilde yaralanmasına yol
açmayı hedefleyen eylem” şeklinde tanımlamıştır (United Nations High Commissioner for
Human Rights [UNHCHR], 2008: 6).
Terörizm kavramının akademik literatürde yoğun bir şekilde kullanılması ve çeşitli
bilimsel çalışmaların konusu hâline gelmeye başlaması üzerinde ABD’deki 11 Eylül 2001
saldırılarının büyük bir etkisi olmuştur. Dünya Ticaret Merkezi binalarına düzenlenen bu
saldırılar sadece terörizm algısında önemli bir değişikliğe yol açmamış, aynı zamanda bu
konudaki uluslararası farkındalığa da yeni bir boyut kazandırmıştır (O’Lear, 2003: 127; Şen,
2021: 19). Söz konusu olay dışında, Bali (2002), Madrid (2004) ve Londra (2005)’da meydana
gelen saldırılar da terörizm algısının yoğunlaşmasına ve canlı tutulmasına yol açmıştır
(Wojciechowski, 2009: 58). Küreselleşme ise El-Kaide ve DEAŞ terör örgütlerinin ortaya
çıkardığı bu terör dalgasının etki gücünü artırmış ve ülkeler üzerinde doğrudan / dolaylı bir şok
etkisi yaratmıştır (Şen, 2021: 19). Yaşanan terör saldırıları incelendiğinde bu tür eylemlere
genellikle askerî ve sivil hükümet binalarının, büyük insan topluluklarının bir araya geldiği
organizasyonların, uluslararası şirketlerin ve havalimanlarının maruz kaldığı görülmektedir. Bu
bilgilerden hareketle terörizm, korkutma ve zorlama yoluyla sosyal, politik ve ekonomik
kapsamda belirli amaçları gerçekleştirmek için güç ve şiddet kullanılması şeklinde ifade
edilebilir. Ancak günümüzde meydana gelen olaylar, çevrenin de bu tür faaliyetlere ve amaçlara
konu olabileceğini göstermiştir.
Çevre, canlı yaşamının devamı açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu ise çevreyi
oluşturan ekosistemlerin ve faktörlerin kendinden beklenen işlevleri muntazam bir şekilde
yerine getirmesiyle mümkün olabilmektedir. Ağırlıklı olarak antropojenik kirlilikten (trafik,
ulaşım, endüstri, ısınma vb.) kaynaklanan iklim değişikliği ve küresel ısınma gibi çevre
sorunları, söz konusu sistemlerin yapısında bozulmalara ve kırılganlıklara yol açmaktadır.
Nüfusun, dolayısıyla da antropojenik kirlilik düzeyinin artması, kaynakların hızla tüketilmesine
neden olmaktadır. Söz konusu durum çevreyi ve doğal kaynakları sadece daha kıt ve değerli bir
yapıya büründürmekle kalmamakta, aynı zamanda tartışmaların öznesi ve çatışmaların nesnesi
hâline getirmektedir. Bu bağlamda kimi gruplar çevrenin daha fazla yıpranmasını / bozulmasını
önlemek için çeşitli girişimlerde bulunurken, kimi gruplar da bu durumu belirli politik ve
ideolojik amaçlara ulaşmada bir araç olarak kullanma eğilimindedir.
Nesnesi çevre olan çeşitli şiddet olaylarını ifade etmek için “eko-terörizm ve çevresel
terörizm” kavramları kullanılmaktadır. Söz konusu kavramlar medya ve kamuoyunda birbiri
yerine kullanılıyor olsa da, içerikleri itibariyle aralarında önemli nüanslar bulunmaktadır. Eko-
terörizm, çevrenin insanlar tarafından daha fazla bozulmasını engellemek amacıyla çevreci
gruplar tarafından yollar, binalar, araçlar gibi yapılı çevreyi hedef alan eylemler olarak
tanımlanabilir (Chalecki, 2002: 49). Çevresel terörizm ise politik veya ideolojik hedeflere
ulaşmak için çevrenin bir silah / araç olarak kullanılması durumudur (Berkowicz, 2011: 16).
Buradan hareketle çalışmanın amacı eko-terörizm ve çevresel terörizm kavramları arasındaki
1032
nüansların belirginleştirilmesi ve bu kavramların anlamları dışındaki kullanım yerlerinin tespit
edilmesidir. Bu bağlamda çalışmada ilk olarak eko-terörizm, ardından çevresel terörizm
hakkında aralarındaki farklılıkları da kapsayacak şekilde kavramsal bir açıklama yapılmıştır.
Son olarak ise eko-terörizm ve çevresel terörizm kavramlarının anlamlarına uygun olmayan
yerlerdeki kullanımlarına ilişkin bulgulara yer verilmiştir.
2. EKO-TERÖRİZM
İnsan uygarlığının gelişimi, çevrenin aleyhine olacak bir şekilde gerçekleşmektedir.
Doğal kaynakların sürdürülemez bir şekilde kullanımı ve bunun ortaya çıkarmış olduğu iklim
değişikliği sorunu, çevre üzerinde büyük bir baskı yaratmaktadır. Bu soruna dikkat çekmek ve
çevrenin daha fazla tahrip edilmesini engellemek için “eko-terörizm” olarak adlandırılan ve
radikal uygulamalara başvuran bir sivil aktivizm hareketi başlatılmıştır (Spadaro, 2020: 58).
Radikal çevre aktivistleri, çevresel bozulmasının hızını yavaşlatmak için çevreye zarar
veren işletmeleri ifşa ederek ve şiddete varan yöntemlerle bunların faaliyetlerini engelleyerek
tartışmalı bir çevre koruma hareketi başlatmışlardır. Eko-terörizmin yelpazesi şiddet içermeyen
oturma eylemlerinden kundakçılık ve ölüm tehdidi gibi ciddi suçlara kadar uzanmaktadır
(Roeschke, 2009: 117). Söz konusu aktivistler tarafından çevreye zarar veren mülklere karşı
yapılan yasadışı eylemler, bu faaliyetlere maruz kalan işletmeleri büyük maddi zararlara
uğratmıştır (Smith, 2008: 537). Buna karşılık sanayi yanlısı gruplar, kamuoyunu kendi lehlerine
çevirmek ve aynı zamanda radikal çevrecileri ve onların faaliyetlerini itibarsızlaştırmak için
“eko-terörist” etiketini kullanmaya başlamışlardır (Vanderheiden, 2008: 299; Eagan, 1996: 2).
Başlangıçta radikal grupları itibarsızlaştırmak için kullanılan eko-terörizm etiketi, süreç
içerisinde çok ciddi sosyal, politik ve etik sonuçları olan bir sınıflandırmaya dönüşmüştür.
Eko-terörizm terimi ilk olarak Ron Arnold (1983) tarafından bir makalede “çevreyi
korumak için endüstriyel yapıların kasıtlı olarak yok edilmesi” anlamında kullanılmıştır.
Evrensel düzeyde kabul gören bir tanımı bulunmamakla birlikte eko-terörizm genellikle kişilere
veya mülklere karşı ekolojik sistemleri, çevresel faktörleri veya hayvan haklarını korumak için
işlenen terör, şiddet veya sabotaj eylemlerini ifade etmektedir (Kharlamova, 2011: 32). Terim,
Oxford sözlüğünde “(1) çevre ile ilgili konulara dikkat çekmek için gerçekleştirilen şiddet
eylemleri; (2) politik bir konuya dikkat çekmek için çevreye kasıtlı zarar verme” şeklinde
tanımlanmaktadır. Bu sözlükteki tanımlardan ilki eko-terörizmi ana hatlarıyla nitelemekte iken,
ikincisi bir sonraki konu başlığında değinilecek olan “çevresel terörizm” kavramına daha uygun
düşmektedir. Çünkü eko-terörist olarak adlandırılan kişilerin veya grupların amacı politik bir
çıkar için çevreye zarar vermek değil, aksine çevreye zarar veren faaliyetleri engellemektir
(Berkowicz, 2011: 16).
Earth First (Önce Dünya), eko-terörizmi kamuoyunda tartışmaya açan ilk örgüttür. 1980
yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde kurulan bu örgüt, vahşi yaşam alanlarında yol
yapımı ve baraj inşaatı gibi faaliyetlere karşı yapılan protesto gösterileriyle tanınmaktadır.
Örgütün eylemleri, hükümet ve kolluk kuvvetlerinin baskısı altında sona ermiştir (Chalecki,
2002: 48). Animal Liberation Front (Hayvan Kurtuluş Cephesi), Greenpeace (Yeşil Barış), Sea
Shepherd Conservation Society (Deniz Çobanı Koruma Derneği) gibi örgütler kurulsa da
(Kharlamova, 2011: 33), 1992 yılında İngiltere’nin Brighton şehrinde kurulan Earth Liberation
Front ([ELF], Dünya Kurtuluş Cephesi), eko-terörist örgütün modern mirasçısı olarak kabul
edilmektedir (Leader ve Probst, 2003: 38). ELF, “monkey wrenching” (çomak sokmak) olarak
adlandırdıkları bir uygulama ile faaliyete geçmiştir. Bu uygulama, çevreye zarar veren kamuya
ait veya özel mülkiyette bulunan yerlere yönelik kasıtlı eylemleri içermektedir (Tyagi, 2018:
2).
İlk olarak 1992 yılında Birleşik Krallık’ta gerçekleştiren ELF eylemleri, 1993’te Kıta
Avrupası, Yeni Zelanda ve Avustralya’da, 1996’da ise ABD’de görülerek hızlı bir yayılma
1033
seyri izlemiştir (Molland, 2006). 1990’ların sonları ile 2000’li yılların başları ELF’nin en aktif
olduğu dönem kabul edilmektedir. Elektrik iletim kulübesi, kereste araştırma merkezleri, polis
karakolu, kayak merkezi ile çevreye zarar verdiği düşünülen yapılar bu tür faaliyetlere maruz
kalmıştır (Sumner ve Weidman, 2013: 855). Söz konusu zaman aralığında gerçekleştirilen
eylemlerde meydana gelen zararın yüz milyon doların çok üzerinde olduğu ifade edilmiştir
(Joosse, 2012: 78).
Eko-terörizmin en önemli dayanak noktalarından birisi, tüm canlılara eşit hakların
sunulması gerektiğini ifade eden, insan merkezli yaklaşımdan radikal bir kopuşu simgeleyen ve
Arne Naess tarafından ortaya atılan “derin ekoloji” yaklaşımıdır (Naess ve Jickling, 2000; Kılıç,
2008: 199; Smith ve Gough, 2015: 39). Gandhi, Spinoza, Leopold gibi düşünürlerin ve Budizm
gibi görüşlerin bir sentezi olan bu yaklaşımda insanlar biyolojik topluluğun sıradan üyesi olarak
kabul edilmektedir (Ertürk, 2018a: 182). İlave olarak söz konusu yaklaşım, ekolojik krize yol
açan değerlerin ve yaşam biçiminin sorgulanmasını da içermektedir (Ertürk, 2018b: 378; Keleş
vd., 2015: 189). Buradan hareketle eko-teröristler, doğal kaynakların sömürülmesini durdurmak
veya en azından yavaşlatmak ve sürdürülebilir olmayan ağaç kesimi, nükleer enerji, ağ
balıkçılığı, balina avcılığı ile kalkınma yoluyla vahşi yaşam tabiatının yok edilmesi gibi
sorunlara halkın dikkatini çekmek için mücadele vermektedir (Eagan, 1996: 2; Chalecki, 2002:
48). Bununla birlikte eko-teröristler üç önemli unsuru paylaşmaktadır: Çevreden taviz
verilmemesi, zaman ve paranın lobicilik faaliyetleri yerine doğrudan eyleme harcanması,
gönüllülük esasının ve adem-i merkeziyetçi bir yapının hakim olması (Eagan, 1996: 2).
Eko-terörizm bağlamında değerlendirilen eylemler; şiddet, kundakçılık ve sabotaj gibi
yöntemleri içermesi ve geniş bir kitleye mesaj iletmesi bakımından hukuka aykırılık teşkil
etmektedir. Ancak bu eylemler, sivillerin hedef alınmaması, gerçekleştirilen faaliyetlerin
ölümle sonuçlanmaması ve tek amacın çevrenin daha fazla tahrip edilmesinin önlenmesi olması
nedeniyle kanlı terör eylemleri ile bir kefeye konulmamalıdır (Eagan, 1996: 9; Loadenthal,
2014: 30) ve bir tehdit olarak algılanmamalıdır (Spadaro, 2020: 73). Çünkü bu gruplar; şiddet
eylemlerini bireylere, doğal sistemlere veya doğal kaynaklara zarar vermek yerine, doğayı
tahrip ve ihlal eden yapılı çevreye yöneltmektedir.
3. ÇEVRESEL TERÖRİZM
Terörizm uzmanları, terörizmin doğasını oluşturan profesyonel politik güdümlü
eylemlerden uzaklaşıldığını, bunun yerine dinî, sosyal, politik ve kişisel amaçların motive ettiği
amatör eylemlerin ön plana çıkarıldığını ileri sürmektedir (Laqueur, 1996; Hoffman, 1999;
Chalecki, 2002: 46). Buradan hareketle terörizmin doğasının değiştiği ve yeni bir boyuta
taşındığı söylenebilir.
Doğal kaynaklar, nüfusun artmasına paralel olarak daha hızlı bir şekilde tüketilmektedir.
Söz konusu durum doğal kaynakların sadece değerini ve kırılganlığını değil, aynı zamanda bu
kaynakların terörist faaliyetlerde kullanılacak hedefler olarak çekiciliklerini de artırmaktadır
(Chalecki, 2002: 46). Çünkü günümüzde herhangi bir doğal kaynağın yok edilmesi veya
yapısının insanlara zarar verecek şekilde bozulması eskiye nazaran daha fazla ölüme, maddi
hasara, siyasi kaosa ve diğer olumsuz etkilere yol açma potansiyeline sahiptir (Atoyev, 2003:
182). Bu nitelikteki eylemleri bünyesinde barındıran çevresel terörizm, sosyal, politik ve
ekonomik çıkarlar için çevreye veya bir ekosisteme kasıtlı olarak zarar vermeyi amaçlayan
yasadışı eylem veya eylemler dizisi olarak ifade edilebilir (Berkowicz, 2011: 16). Gleick (2006:
484) çevresel terörizmi, politik veya sosyal bir amaç adına bireylere zarar vermek veya toplumu
çevrenin sağladığı imkânlardan yoksun bırakmak için çevresel kaynaklara karşı yasadışı güç
kullanımı şeklinde tanımlamaktadır. Buna paralel olarak Zirschky (1998: 1206) de çevresel
terörizmi, fiziksel, kimyasal, nükleer veya bakteriyolojik tekniklerin hava, su ve toprak gibi
1034
doğal kaynaklar üzerinde kullanımı ya da kullanım tehdidi yoluyla nüfusa korku verilmesi
olarak açıklamaktadır.
Bir ciddiyet ve aciliyet uyandıran “çevresel terörizm” etiketi, doğası gereği belirsiz ve
karışık konudur (O’Lear, 2003: 127). Dünya nüfusunun artması ve iklim değişikliği sorunu,
çevresel terörizmin potansiyel tehlikesinin daha da yükselmesine ve benzeri görülmemiş bir
seviyede insan güvensizliğine neden olmaktadır (Kohler vd., 2019: 1). Antik çağlardan beri
askerî strateji olarak kullanılan mahsul imhası, çevresel terörizm kapsamında
değerlendirilebilir. Günümüzde ise çevresel terörizm, kasıtlı olarak orman yangını çıkarılması,
hidroelektrik santrallerinin ve petrol tesislerinin tahrip edilmesi ve su kaynaklarının
zehirlenmesi gibi örneklerle kendini göstermektedir (Porta ve Last, 2018). Buradan hareketle
çevresel terörizmin, yeni bir yüze sahip eski bir çatışma türü olduğu (Chalecki, 2002: 46) ve
politik ve ideolojik amaçlara ulaşmak için birinci hedef olarak çevre ve doğal kaynakların
seçilmesi yönünden diğer terörizm türlerinden de ayrıldığı söylenebilir (Schwartz, 1998: 484).
Bu bağlamda su kaynaklarının zehirlenmesi, kimyasal veya biyolojik silahların atmosfere
bırakılması gibi yöntemler kullanılsa da (Berkowicz, 2011: 16), son dönemlerde yaygınlaşan
orman sabotajları ve yangınları, çevresel terörizmin en önemli araçlarından biri hâline gelmiştir
(Güngörmez ve Alkanat, 2019: 10).
Çevresel terörizm, politik ve ideolojik bir menfaat adına bireyler, bir bütün olarak
toplum ya da devlet / hükümet üzerinde baskı kurmak için çevreye veya doğal kaynaklara
yönelik gerçekleştirilen yasadışı eylemleri kapsamaktadır. Bu ise onu, yalnızca çevreyi daha
fazla insan işgalinden kurtarmak amacıyla yapılı çevreyi hedef alan eko-terörizmden
ayırmaktadır. Eko-terörizm ile çevresel terörizm arasındaki diğer bir fark birincisinin yerel,
ikincisinin ise sonuçları itibariyle daha küresel ve bölgesel etkilere yol açmasıdır. Özetle
çevresel terörizmde çevre, politik veya ideolojik hedeflere ulaşmak için bir silah olarak
kullanılmakta; eko-terörizmde ise insan istilasından kurtarılması gereken bir varlık olarak
algılanmaktadır.
4. ARAŞTIRMAYA İLİŞKİN BİLGİLER
4.1. Araştırmanın Amacı
Eko-terörizm ve çevresel terörizm kavramlarını ana hatlarıyla ele almak, aralarındaki
temel ayrım noktalarını ön plana çıkarmak ve bu kavramların anlamlarına uygun olmayan
yerlerdeki kullanımlarını tespit etmektir.
4.2. Araştırmanın Sorunsalı
Nüfusun artması ile insanlığın kaydettiği teknolojik ilerlemeler, çevre ve doğal
kaynaklar üzerinde benzeri görülmemiş bir baskı yaratmıştır. Yaşanan gelişmeler, çevrenin
sadece daha değerli ve kırılgan bir yapıya sahip olmasına yol açmamış, aynı zamanda çevreyi
çatışmaların da konusu hâline getirmiştir. Bu çatışmalarda çevre; bazen korunması gereken bir
varlık, bazen de çeşitli amaçlara ulaşmada bir araç olarak görülmektedir. Söz konusu
kapsamdaki eylemlerin ilki eko-terörizm; ikincisi ise çevresel terörizm kavramları ile ifade
edilmektedir. Bu bağlamda, aralarında önemli nüanslar bulunmasına rağmen eko-terörizm ve
çevresel terörizm kavramlarının, özellikle kamuoyunda birbirlerinin yerine kullanılması
çalışmanın sorunsalını oluşturmaktadır.
4.3. Araştırmanın Yöntemi
“Eko-terörizm” ve “çevresel terörizm”i konu edinen bilimsel çalışmalarda literatür
incelemesi; gazete yazıları, haber arşivleri ve diğer açık kaynaklarda ise içerik analizi
yönteminden yararlanılmıştır.
1035
4.4. Araştırmanın Bulguları
Konusu çevre olan çatışmalar, içeriğine göre eko-terörizm ve çevresel terörizm şeklinde
sınıflandırılmaktadır. Ancak meydana gelen olayların ifade edilmesi sırasında bu kavramlar,
aralarındaki bazı temel farklılıklara rağmen birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Sabah
gazetesinde, söz konusu duruma örnek teşkil edecek bir haber yayımlanmıştır:
“Türkiye’nin 41 bölgesinde neredeyse eş zamanlı çıkan yangınlar; PKK terör
örgütünün bünyesindeki ‘Ateşin Çocukları İnisiyatifi’ adlı hain hücreyi olağan
şüpheli olarak gündeme getirdi. Ancak devlet kanadından bu şüpheyi, polisiye
bulgularla destekleyen bir açıklama henüz yapılmış değil. Son bir haftada
Türkiye’nin akciğerlerini tıpkı Kovid-19 virüsü misali tahrip eden yangınlar,
Türkiye’nin ileri İHA teknolojisinin, bundan sonra yalnızca Türk Silahlı
Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı ve İçişleri Bakanlığı kurumları değil, aynı
zamanda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından etkin biçimde kullanılması
gerektiğini gözler önüne seriyor. İHA’lar, konvansiyonel terörün yanı sıra eko-
teröre karşı mücadelede de yüksek başarı yüzdesi yakalayabilir. Akciğer
kanserinde erken teşhis hayat kurtardığı gibi yangınların İHA’larla başlangıçta
teşhisi de ülkemizin akciğerlerini koruyabilir.” (Sabah, 1 Ağustos 2021).
Haber metninde, Türkiye’de çıkan orman yangınlarına PKK terör örgütünün sebep
olduğuna ilişkin bir şüphenin varlığından bahsedilmesi, yazının çevresel terörizm bağlamında
değerlendirilmesi için yeterli bir ifadedir. Çünkü PKK terör örgütünün politik ve ideolojik
hedeflere ulaşmak için eylemler gerçekleştirmesi, çevresel terörizm ile örtüşmektedir. Ancak
yazıda bu kavram yerine, eko-terörizmin kullanımının tercih edilmesi haber metninde bir
tezatlığa yol açmaktadır. Bizim Basın adlı haber sitesinde, Sabah gazetesindekine benzer bir
habere yer verilmiştir:
“İnsanlığa olan öfkesi ile yaptığı terör yetmezmiş gibi, tabiattan da kısas almaya
yeltendiler. Bu olay Türkiye’de de sık sık yaşanmıştı. Terör örgütü PKK’nın
silahlı eylemi yetersiz kaldığı zamanlarda el attığı yöntemlerdendir. Zaman
zaman ormanlarımızda çıkan yangınlar güçsüz kalan terör örgütünün yeni terör
eylemleridir diyebiliriz. Evet ekolojik terör veya ekoterör. Hatay’da çıkan
yangınlarda ‘ateşin çocukları’ diye bir grup bu eylemi üstlenmeseydi belki de
sevgilerinden gözü kör olan bazı çevrecilerin gür avazını ve protestolarını
duymuş olurduk. Ne yazık ki “çevreye olan sevgileri” örgüte olan sevgilerinin
gölgesinde kaldı. Ekolojik terörün en çok yaşandığı yerlerden biri ise
Azerbaycan’dır. Karabağ Savaşı’ndan önce ve şimdi yaşananlar bunu
söylememize esas vermektedir. Anlaşma sonucu işgal bölgelerinden çıkmaya
zorlanan Ermenilerin son eylemleri, çıktıkları yerleri yakmak ve yıkmaktır.
Bana kalmayan kimseye kalmasın düşüncesiyle son anda ormanları yakan bu
zihniyet, aslında “o toprakların onların olmadığını” ispat etmektedir. Sağlıklı
bir düşünceye sahip bir insan evini yakar mı? Geri gelemeyeceklerinin inancıdır
bu aynı zamanda. İşgal zamanı yerinden yurdundan kovulan hiçbir Türk ne
evini yaktı, ne çevresini. Çünkü vatan toprağıyla, ormanıyla, ağacıyla, eviyle de
vatandır. Vatan sahipleri asla ‘vatanlarına’ kıymazlar. Bu iş sadece yakmakla
da bitmiyor. 2. Karabağ Savaşı öncesi, işgalde olan su barajlarını kullanarak,
toprağa ve cephe bölgelerinin nüfusuna daha fazla zarar vermek için sonbahar
ve kış aylarında suları serbest bırakıyorlardı. Bunun sonucunda topraklar sular
altında kalıyor, yollar yıkılıyor ve tarım ciddi şekilde zarar görüyordu. İlkbahar
ve yaz aylarında suya ihtiyaç duyulduğunda ise barajı kapatıyorlardı. Sonuç
olarak ekilebilir topraklar kuruyor, yeşillikler zarar görüyordu. Toprağın
biyolojik yapısı ise olumsuz yönde değişiyordu. Bu ekoterörün sonucunda ise
1036
bereketli ve verimli topraklar kullanılamaz hâle geliyordu. Bununla da
yetinmeyip patlayıcılar, evsel ve kimyasal atıklar nehirlere akıtılıyordu. Suya
verilen zarar ve sudaki biyojenik maddenin miktarının normalin kat kat üstünde
çıkması, toprağı ve bölge insanlarını da etkiliyordu.” (Bizim Basın, 21 Kasım
2020).
Örgütsel amaçlara ulaşmak için çevrenin ve doğal kaynakların bir silah olarak
kullanılması, çevresel terörizm kavramıyla açıklanmaktadır. Haber metninde görüldüğü üzere
PKK terör örgütünün orman yangını çıkarması, Ermenilerin ise buna ilave olarak barajları
toprağa ve cephe bölgesindeki nüfusa zarar verecek şekilde kullanması ve su kaynaklarını
zehirlemesi, çevrenin doğrudan hedef alındığını göstermektedir. Dolayısıyla da metinde, anlam
olarak çevreye zarar veren faktörlerin ortadan kaldırılması için yapılan yasadışı faaliyetlere
karşılık gelen eko-terörizm yerine, çevresel terörizm kavramı kullanılmalıdır. Eko-terörizmin
anlamına uygun olmayan kullanımına ilişkin diğer bir haber Habertürk gazetesinde kaleme
alınmıştır:
“Hatay’da yürekleri de yakan orman yangını, bir miktar kontrol altına alınsa
da, sürüyor. Çok kurak geçen yazların sonunda geniş orman yangınları alışıldık
ve doğal bir sonuç olsa da Hatay’daki yangının doğallığı konusunda şüpheler
var. Bu yangının terör örgütü PKK tarafından çıkarılmış olabileceği şüphesi
herkesin içini kemiriyor. Mümkün mü? Mümkün! Çünkü terörün böyle bir
geçmiş kaydı var. PKK 1990’ların ortasında beri “Eko-Terörism” ya da “Pyro-
Terörism” denilen yönteme başvuruyor. 1990’ları hatırlayanlar, PKK’nın
Türkiye’ye hem çevresel zarar vermek hem de turizmi baltalamak için özellikle
turistik bölgelerde büyük orman yangınları çıkardığını hatırlayacaklardır.”
(Habertürk, 11 Ekim 2020).
Çevreye zarar vermek ve turizmi baltalamak için orman yangını çıkartılmasının eko-
terörizm ile bağdaştırılması, yanlış bir kullanıma yol açmaktadır. Çünkü eko-terörizmde çevre,
bir silah olarak algılanmaz, aksine çevreye korunması gerekli olan bir varlık rolü
atfedilmektedir. Haber metninde yer aldığı üzere orman yangınlarının PKK terör örgütü ile
ilişkilendirilmesinde dolayı, burada eko-terörizm kavramının değil, çevresel terörizmin tercih
edilmesi gerekmektedir.
Alıntılanan üç haberin de ortak noktası, politik ve ideolojik amaçlara ulaşmak için
doğanın bir silah olarak kullanıldığının belirtilmesidir. Görüldüğü üzere metinlerdeki eylemler,
eko-terör veya eko-terörizm başlığı altında değerlendirilmektedir. Ancak bu yazılardaki
olayların eko-terör veya eko-terörizm bağlamında yorumlanması, eko-terörizmin teorik arka
planında yatan çevrenin insan işgalinden kurtarılması ve daha fazla bozulmasının engellenmesi
düşüncesine bir aykırılık teşkil etmektedir. Söz konusu olaylarda amacın çevrenin korunması
olmaması, aksine belirli hedeflere ulaşmak, nüfusa korku vermek ve devleti yıpratmak için
çevrenin ve doğal kaynakların adeta bir araç / silah olarak kullanılması, çevresel terörizm
kavramına işaret etmektedir. Çünkü çevresel terörizm anlam olarak, tam da bu kapsamda ortaya
çıkan yasadışı eylemlere karşılık gelmektedir. Bununla birlikte, bilimsel çalışmalar ile gazete
yazıları ve haber arşivleri gibi açık kaynaklarda yapılan incelemede “çevresel terörizm”
kavramının anlamına uygun bir şekilde kullanıldığı, diğer bir deyişle söz konusu kavramın
doğru bir şekilde algılandığı tespit edilmiştir.
5. SONUÇ
Dünya nüfusunun artması, yerleşim alanlarının genişlemesi, uygarlığın ilerlemesi ve
bunların ortaya çıkardığı küresel iklim değişikliği sorunu, çevre ve doğal kaynaklar üzerinde
baskıya ve çeşitli olumsuz etkilere yol açmaktadır. Bu etkilere, buzul erimesine bağlı olarak
deniz seviyelerinin yükselmesi, tatlı su kaynaklarının azalması, tarım alanlarının çölleşmesi ile
1037
hava, su ve toprak kirliliğinin artması örnek olarak verilebilir. Söz konusu olumsuzluklar,
çevresel faktörlerin değerini ve kırılganlığını artırmakta ve çevreyi bir bütün olarak çatışmaların
konusu hâline getirmektedir. Bu bağlamda ortaya çıkan çatışmalar, diğer bir deyişle konusu
çevre olan yasadışı eylemler niteliklerine göre eko-terörizm ve çevresel terörizm kavramları ile
nitelendirilmektedir.
Eko-terörizm, çevrenin korunması için radikal çevre grupları tarafından bina, yol, baraj,
kayak merkezi gibi yapılı çevre faktörlerine yöneltilen şiddet eylemlerine karşılık gelirken;
çevresel terörizm, belirli bir devlet ya da nüfus kitlesi üzerinde baskı oluşturmak suretiyle
örgütsel amaçlara ulaşmak için bizzat çevrenin ve doğal kaynakların hedef alınmasıdır. Bu
kavramlar, aralarında önemli nüanslar bulunmasına rağmen birbiri yerine kullanılmaktadır.
Bilimsel araştırmalar ile gazete yazıları ve haber arşivleri gibi kaynaklarda yapılan incelemede
çevresel terörizm kavramının kullanımının yerinde olduğu görülmüştür. Buna paralel olarak
eko-terörizmin akademik literatürde doğru bir şekilde algılandığı, ancak söz konusu kavramın
gazete ve basında çevresel terörizm kapsamına giren eylemleri nitelemek için kullanıldığı tespit
edilmiştir.
Bu noktada kamuoyuna açıklamada bulunan yetkililerin ve haber metni kaleme alan
gazetecilerin eko-terörizm ve çevresel terörizm kavramları arasındaki temel farklılıkları
bilmesi, söz konusu kavramların anlamına uygun bir şekilde kullanılmasına katkı sağlayabilir.
KAYNAKÇA
ARNOLD, R. (1983). Eco-Terrorism. 20 Eylül 202 tarihinden
https://reason.com/1983/02/01/eco-terrorism/ adresinden alındı.
ATOYEV, K. (2003). The Challenges to Safety in the East Mediterrancan: Mathematical
Modelling and Risk Management of Marine Ecosystems. E. Levner, I. Linkov ve J. M.
Proth. Strategic Management of Marine Ecosystems içinde (s. 179-198), Dordrecht:
Springer.
BAUMAN, Z. (2005). Globalization: The Human Consequences. Oxford: Blackwell
Publishers.
BERKOWICZ, S. M. (2011). Eco-Terrorism/Enviro-Terrorism: Background, Prospects,
Countermeasures. H. Alpas, S. M. Berkowicz ve I. Ermakova. Environmental Security
and Ecoterrorism içinde (s. 15-29), Dordrecht: Springer.
BİZİM BASIN (2020). Ekoterör. 25 Eylül 2021 tarihinde
https://www.bizimbasin.com/makale/ekoteror-149 adresinden alındı.
CHALECKI, E. L. (2002). A New Vigilance: Identifying and Reducing the Risks of
Environmental Terrorism. Global Environmental Politics, 2(1), 46-64.
EAGAN, S. P. (1996). From Spikes to Bombs: The Rise of Eco‐Terrorism. Studies in Conflict
& Terrorism, 19(1), 1-18.
ERTÜRK, H. (2018a). Çevre Bilimleri. Bursa: Ekin Basın Yayın Dağıtım.
ERTÜRK, H. (2018b). Çevre Politikası. Bursa: Ekin Basın Yayın Dağıtım.
GLEICK, P. H. (2006). Water and Terrorism. Water Policy, 8(6), 481-503.
GÜNGÖRMEZ, O. ve ALKANAT, A. (2019). Çevre Terörizmi ve PKK’nın Orman
Sabotajları. SETA|ANALİZ, (296), 7-25.
HABERTÜRK (2020). Pyro Terörizm. 25 Eylül tarihinde
https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2831672-pyro-terorizm
adresinden alındı.
1038
HOFFMAN, B. (1999). Terrorism Trends and Prospects. I. O. Lesser, B. Hoffman, J. Arquilla,
D. Ronfeldt, M. Zanini ve B. M. Jenkins. Countering the New Terrorism içinde (s. 7-38),
Santa Monica: RAND.
JOOSSE, P. (2012). Elves, Environmentalism, and “Eco-Terror”: Leaderless Resistance and
Media Coverage of the Earth Liberation Front. Crime Media Culture, 75-93.
KELEŞ, R., HAMAMCI, C. ve ÇOBAN, A. (2015). Çevre Politikası. Ankara: İmge Kitabevi.
KHARLAMOVA, G. (2011). Ecoterrorism: An Ecological-Economic Convergence. H. Alpas,
S. M. Berkowicz ve I. Ermakova. Environmental Security and Ecoterrorism içinde (s. 31-
37), Dordrecht: Springer.
KILIÇ, S. (2008). Çevre Etiği. Ankara: Orion Kitabevi.
KOHLER, C., DENNER DOS SANTOS, C. ve BURSZTYN, M. (2019). Understanding
Environmental Terrorism in Times of Climate Change: Implications for Asylum Seekers
in Germany. Research in Globalization, 1, 1-8,
http://dx.doi.org/10.1016/j.resglo.2019.100006.
LAQUEUR, W. (1996). Postmodern Terrorism. Foreign Affairs, 75(5), 24-36.
LEADER, S. H. ve PROBST, P. (2003). The Earth Liberation Front and Environmental
Terrorism, Terrorism and Political Violence, 15(4), 37-58.
LOADENTHAL, M. (2014). Eco-Terrorism? Countering Dominant Narratives of
Securitisation: a Critical, Quantitative History of the Earth Liberation Front (1996-2009).
Perspectives on Terrorism, 8(3), 16-50.
MOLLAND, N. (2006). A Spark That Ignited a Flame: The Evolution of the Earth Liberation
Front. S. Best ve A. J. Nocella. Igniting a Revolution: Voices in Defense of the Earth
içinde (s. 47-58), Oakland: AK Press.
NÆSS, A. ve JICKLING, B. (2000). Deep Ecology and Education: A Conversation with Arne
Naess. Canadian Journal of Environmental Education, 5(1), 48-62.
O’LEAR, S. (2003). Environmental Terrorism: A Critique. Geopolitics, 8(3), 127-150.
OXFORD LEARNER’S DICTIONARIES (2021). 2 Eylül 2021 tarihinde Oxford Learner’s
Dictionaries:
https://www.oxfordlearnersdictionaries.com/definition/english/ecoterrorism?q=ecoterro
rism adresinden alındı.
PORTA, M. ve LAST, J. M. (2018). A Dictionary of Public Health. Oxford: Oxford University
Press.
PRABHA, K. (2000). Defining Terrorism. Strategic Analysis, 24(1), 125-135.
ROESCHKE, J. E. (2009). Eco-Terrorism and Piracy on the High Seas: Japanese Whaling and
the Rights of Private Groups to Enforce International Conservation Law in Neutral
Waters. Villanova University Charles Widger School of Law Digital Repository, 20(1),
99-137.
SABAH (2021). Ekolojik Terörün Kökenleri. 25 Eylül 2021 tarihinde
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2021/08/01/ekolojik-terorun-
kokenleri adresinden alındı.
SCHARF, M. P. (2004). Defining Terrorism as the Peacetime Equivalent of War Crimes:
Problems and Prospects. Case Western Reserve Journal of International Law, 36(2), 359-
374.
1039
SCHWARTZ, D. M. (1998). Environmental Terrorism: Analyzing the Concept. Journal of
Peace Research, 35(4), 483-496.
SMITH, W. ve GOUGH, A. (2015). Deep Ecology as a Framework for Student Eco-
Philosophical Thinking. Journal of Philosophy in Schools, 2(1), 38-55.
SMİTH, R. K. (2008). “Ecoterrorism”?: A Critical Analysis of the Vilification of Radical
Environmental Activists as Terrorists. Environmental Law, 38(2), 537-576.
SPADARO, P. A. (2020). Climate Change, Environmental Terrorism, Eco-Terrorism and
Emerging Threats. Journal of Strategic Security, 13(4), 57-80.
SUMNER, D. T. ve WEIDMAN, L. M. (2013). Eco-terrorism or Eco-tage: An Argument for
the Proper Frame. Interdisciplinary Studies in Literature and Environment, 20(4), 855-
876.
ŞEN, H. (2021). PKK: Terör ve İdeoloji. İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
TYAGI, T. (2018). Eco-Terrorism: An Excuse for Terrorism. International Journal of Law
Management & Humanities, 2(1), 1-4.
UNHCHR (2008). Human Rights, Terrorism and Counter-terrorism. Fact Sheet No. 32,
Geneva, 10 Eylül 2021 tarihinde
https://www.ohchr.org/documents/publications/factsheet32en.pdf adresinden alındı.
VANDERHEIDEN, S. (2008). Radical Environmentalism in an Age of Antiterrorism.
Environmental Politics, 17(2), 299-318.
WOJCIECHOWSKI, S. (2009). Why is it so Difficult to Define Terrorism?. Polish Political
Science Yearbook, 38, 58-72.
ZIRSCHKY, J. (1998). Environmental Terrorism. Water Pollution Control Federation, 60(7),
1206-1210.