Available via license: CC BY-NC 4.0
Content may be subject to copyright.
AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi
Cilt : 9 Sayı : 26 Sayfa: 196 - 209 Mart 2020 Türkiye
Araştırma Makalesi
Makalenin Dergiye Ulaşma Tarihi:08.12.2020 Yayın Kabul Tarihi: 15.02.2021
İRAN İSLAM DEVRİMİ’NE GİDEN SÜREÇTE REX SİNEMASI FACİASI VE
ETKİLERİ
Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
ÖZ
XX. yüzyıla girerken başta Dünya Savaşları olmak üzere Dünya Tarihi’nde büyük
siyasal manevralara neden olan olaylar yaşanmıştır. Yaşanan olaylar dünyanın; siyasi, askeri,
ekonomik, kültür, sanat ve sınırlarının tümden değişmesine neden olan olaylardır. 1970’lere
gelindiğinde ise yaşanan olaylar silsilesinin Ortadoğu’daki en önemli halkası ise 1979 yılındaki
İran İslam Devrimi olmuştur. İran İslam Devrimi, 2500 yıllık İran monarşisinin son monarkı olan
Şah Muhammed Rıza Pehlevi’ye karşı Humeyni ve taraftarları tarafından verilen mücadele
sonunda gerçekleşmiştir. Öte yandan Dünya Tarihi’nin birçok evresinde çeşitli devrimler
yaşanmıştır. Yaşanan devrimler ise genellikle demokrasi, insan hakları ve kültürel unsurlar
içeren devrimlerdir. Fakat bunların haricinde tarihte ilk kez bir halk devrimi sonucunda İslami bir
cumhuriyet kurulmuştur. İslami cumhuriyetin kurulması yolunda İran’da yaşanan olaylar ve
olayların bir halk harekâtına dönüşmesini sağlayan dönüm noktaları olmuştur. Dönüm
noktalarından birisi ise İran ve Ortadoğu Tarihi için önemli bir yere sahip olan 19 Ağustos 1978
tarihinde 377 kişinin yanarak can verdiği Rex Sineması Faciasıdır. Dünya Tarihi’ndeki en büyük
terör saldırılarından biri olarak da kabul edilen bu facia, İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesini
hızlandıran olaylardan birisidir. Çalışmada Pehlevi Hanedanlığı’ndan Rex Sineması Faciasına
kadar İran İslam Devrimine giden süreç ele alınarak nitel araştırma yöntemlerinden doküman ve
belge analizi yöntemi kullanılmıştır. Böylece arşiv belgeleri, gazeteler, hatıratlar ve dönemi
anlatan diğer kaynaklar incelenerek objektif bir çalışma ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İran, Devrim, Şah, Humeyni, Rex.
İRAN İSLAM DEVRİMİ'NE GİDEN SÜREÇTE REX SİNEMASI FACİASI VE ETKİLERİ
ABSTRACT
XX. as we entered the century, there were events that caused great political maneuvers
in world history, especially the World Wars. These events are events that cause the world to
completely change its political, military, economic, culture, art and borders. By the 1970s, the
most important link in the Middle East of this series of events was the Iranian Islamic Revolution
of 1979. The Islamic Revolution of Iran came at the end of the struggle fought by Khomeini and
his supporters against Shah Mohammad Reza Pahlavi, the last monarch of the 2,500-year-old
Iranian monarchy. On the other hand, there have been various revolutions in many stages of
World History. These revolutions, on the other hand, are usually revolutions involving
democracy, human rights and cultural elements. But in addition, for the first time in history, an
Islamic Republic was established as a result of a people's revolution. The events in Iran on the
way to the establishment of this Islamic Republic and the turning points that led to these events
turning into a popular operation have been. One of these turning points is the Rex Cinema
disaster, which burned to death 377 people on 19 August 1978, which has an important place in
the history of Iran and the Middle East. This disaster, which is also considered one of the largest
terrorist attacks in world history, is one of the events that accelerated the realization of the
Islamic Revolution in Iran. In the study, the process leading to the Islamic Revolution of Iran
from the Pahlavi dynasty to the disaster of the Rex Cinema was examined and the method of
document and document analysis was used from qualitative research methods. Thus, archival
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, nkilagiz@erzincan.edu.tr, Orcıd ID:
0000-0003-1639-6516
197 Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
documents, newspapers, memorabilia and other sources describing the period were examined
and an objective study was tried to be put forward.
Keywords: Iran, Revolution, Shah, Khomeini, Rex.
Giriş
Jeopolitik olarak önemli geçiş yolları üzerinde bulunan İran pek çok medeniyete
ev sahipliği yaparak birçok imparatorluklar veya hanedanlıklar tarafından yaklaşık
olarak 2500 yıllık bir monarşi ile yönetilmiştir(Naskalı 2000: 295). Çeşitli imparatorluklar
ve hanedanlıklarlar tarafından uzunca süre devam edilen monarşi yönetiminin son
monark hanedanlığı ise Rıza Pehlevi tarafından kurulan Pehlevi Hanedanlığı’dır
(Sümer 2001: 52). Hemedan Piyade Taburu Kumandanı “Mîr-penç” (Tuğgeneral) Rıza
Pehlevi, emri altındaki 2500 kişilik Kazak Birliği ile 1921 yılında Tahran’a gelerek
stratejik noktaları tutmuş ve bunun sonucunda bir darbe gerçekleştirerek İran’daki
yönetimi eline almıştır (Çevik 2015: 20). Yönetimi ele geçirdikten sonra 12 Aralık 1925
tarihinde kendini “Şehinşah” ilan ederek Pehlevi Hanedanlığını kurmuştur (Kurtuluş
2008: 67). Rıza Pehlevi, Şah olduktan sonra hem ülke içinde hem de ülke dışında
iktidarını pekiştirmek maksadıyla birtakım çalışmalarda bulunmuştur. Bu çalışmalardan
birisi de 22 Nisan 1926 tarihinde Türkiye ile dört maddeden oluşan bir dostluk
antlaşması imzalamasıdır (BCA 03.10.261.762.14: 1). Fakat Şah’ın bu çalışmaları kısa
bir süre sonra diktatöryal bir rejime evrilince pek çok çevreden tepki almış ve muhalefet
oluşmuştur (Mokhtarpour 2012: 2). Oldukça sert ve bir o kadar da İran milliyetçisi olan
Rıza Pehlevi, 1935 yılında yayınlamış olduğu bir genelge ile tüm resmi yazışmalarda
ülkesi için kullanılan “Fars-Persia” kavramı yerine İran adının kullanılmasını
kanunlaştırmıştır. Bunu yapmasının sebebi ise İran kavramının “Aryan” anlamı içeren
bir kavram olmasıdır. Bir teoriye göre İranlılar ve Almanlar aynı Aryan soyundan gelen
milletlerdir. Bu teoriyi bilen Rıza Şah, İngiliz ve Sovyetler Birliği’ne karşı Almanya ile
yakınlaşmak için bunu kullanmıştır (Gündoğdu 2010: 98-99). Fakat Şah’ın bu denli
Hitler Almanyası’na yakınlaşmasını bahane bilen İngiltere ve SSCB, 1941 yılında İran’ı
işgal ederek Rıza Pehlevi’yi tahttan indirmişler ve yerine oğlu Muhammed Rıza
Pehlevi’yi Şah ilan etmişlerdir (Çitlioğlu 2015: 29). Tahttan indirilen Rıza Şah kısa bir
süre sonra önce Hint Okyanusu'ndaki Moritus Adası’na, daha sonra ise Güney
Afrika'daki Johannesburg Şehrine sürgüne gönderilmiş ve 26 Temmuz 1944’te ise
burada hayatını kaybetmiştir. Muhammed Rıza Pehlevi, babasının ölümünden sonra
yaklaşık 6 yıl sonra na’şını İran’a getirtmiş ve nisan 1950 yılında devlet erkânı ile
cenaze töreni düzenleyerek bugünkü türbesine defnetmiştir (Kurtuluş 2008: 67).
Cenaze törenine pek çok ülkeden yöneticiler ve heyetler katılırmıştır. Türkiye ise
cenaze törenine Orgeneral Kazım Orbay (BCA 030.18.01.02.123.66.4:
3),Cumhurbaşkanı Başyaveri Yarbay Cevdet Tolgay (BCA 030.18.01.02.123.66.4: 4),
Kurmay Binbaşı Selahattin Ergin, III. Ordu’dan Üsteğmen Ziya Yapıcı, Başgedikli Zafer
Savaşan, Başçavuş Hasan Günderi (BCA 030.18.01.02.123.66.4: 7) ve 50 erden
oluşan askeri bir heyet göndermiştir(BCA 030.18.01.02.123.66.4: 9). İktidara gelen Şah
Muhammed Rıza Pehlevi, babasının bıraktığı kötü imajı değiştirmek için bir takım
reformlar gerçekleştirip muhalefetin üzerindeki baskıyı hafifletmiştir. Ayrıca bir af yasası
çıkararak bütün suçluları affetmiş ve siyasi partilerin kurulmasına da izin vermiştir.
Bunların dışında başka sosyal hizmetler gerçekleştiren Rıza Pehlevi, komünizme karşı
din adamlarına da yakın durmaya çalışmıştır. Fakat yeni başa gelen Şah, bir yandan
Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ 198
demokratikleşme hareketleri yaparken diğer yandan da gizliden gizliye iktidarını
güçlendirmeye çalışmıştır (Abrahamian 2008: 132). Bunlar yaşanırken işgal nedeni ile
İngiltere ve SSCB’ye tanınan kapitülasyonlar da muhalefet tarafından yüksek sesle dile
getirilmeye başlanmıştır. Ulusal Cephe Lideri Dr. Muhammed Musaddık, SSCB’ye
tanınan petrol ayrıcalıkları nedeni ile İran Parlamentosu’na Mayıs 1946 tarihinde bir
yasa teklifi sunmuştur. Böylece sunulan yasa teklifi meclis tarafından kabul edilerek
SSCB’ye tanınan petrol ayrıcalığı kaldırılmıştır (Sander 2012: 610). Öte yandan Rıza
Pehlevi, 1949 yılında İngiltere ile gizli bir petrol antlaşması imzalamıştır. Kamuoyuna
sızan bu gizli antlaşma her kesimden tepki toplamış ve ülkede bunun aleyhinde
gösteriler düzenlenmiştir. Böylece yapılan gösterileri fırsat bilen Musaddık, SSCB’ye
karşı hazırladığı bir yasa teklifinin benzerini de İran Petrollerini işleten ve İngilizlere ait
olan Anglo-Iranian Oil Company Ltd.'nin millileştirilmesi için 1951 yılında meclise
sunmuştur (Mokhtarpour 2012: 53). Mecliste kabul ettirdiği bu yasa teklifi ile Musaddık
halktan büyük destek görmüş ve Şah tarafından başbakanlığa getirilmek zorundan
kalınmıştır (Hallidy vd. 1992: 112). Musaddık Hükümet başkanlığına geldikten kısa bir
süre sonra ilk iş olarak İngiltere’ye ait olan Anglo-Iranian Oil Company Ltd.'yi
millileştirmek olmuştur. Fakat bu durum hem İngiltere tarafından hem de İngiltere’nin
desteğini alan Şah tarafından pek memnuniyetle karşılanmamıştır. İngiltere tepki olarak
İran’a ambargo uygulamış ancak bir çözüm sağlayamayınca Şah’ın onayını alarak bir
askeri darbe gerçekleştirmiştir. İngiltere İstihbarat Servisi MI6 ve Amerika Birleşik
Devletleri Gizli Servisi CIA tarafından 1953 yılında tarihe “Ajax Operasyonu” olarak
geçen bir darbe ile Musaddık baştan indirilmiştir. Musaddık’ın baştan indirilmesinden
sonra İran’da otoriteyi tekrardan eline alan Şah, bu sefer daha katı bir yönetim
sergilemiş ve muhalefetin bir daha örgütlü bir hale gelememesi için bazı siyasi partileri
kapatmıştır (Gökalp 2016: 22-23).
Ak Devrim ve Karşı Tepkiler (Ocak 1963)
Ajax Operasyonu’ndan sonra İran’daki bütün otoriteyi tekrar ele alan Şah, her
şeyi kontrolü altına alabilmek ve Şahlık Yönetimini koruyabilmek adına CIA ve
MOSSAD benzeri bir yapıyı oluşturmak için ABD ve İsrail’den yardım istemiştir.
Amerikalı ve İsrailli uzmanların yardımı ile iç güvenliği sağlamak ve istihbarat toplamak
maksadı ile 20 Mart 1957 tarihinde “Milli İstihbarat ve Devlet Güvenlik Örgütü” ya da
kısa adı ile SAVAK kurulmuştur (Cleveland 2008: 326). Amerikalı General Norman H.
Schwarzkof’un da eğitim verdiği SAVAK ajanları, Amerikalı uzmanlar tarafından
eğitilerek birçok konuda uzmanlaştırılmışlardır (Gerger 2008: 55). Böylece muhalefetin
korkulu rüyası haline gelen SAVAK, yaptığı işkenceler ve faili meçhul cinayetler ile
muhalefeti sindirmeye başlamıştır (Federal Research Division 2012: 6). Muhalif kanada
uygulanan baskı ve şiddet dayanılmaz duruma gelmiş ve bu yüzden pek çok yerde
gösteriler yapılmıştır. Şah ve SAVAK’ın bu baskısı dış politikaya da yansımıştır.
Amerika’da Demokratlar başkanlık seçimini kazanmış ve John F. Kennedy, ABD’nin
başkanı olmuştur. Böylece başkanlığa gelen Kennedy, Şah ile olan ilişkileri
katılaştırmış ve Şah’ın uyguladığı baskıyı yumuşatmasını ayrıca yeni reformlar
yapmasını istemiştir (Taflıoğlu 2013: 638-639). Ancak ABD’nin bu dayatmalarına ilk
etapta karşı gelen Şah, daha sonra baskılara dayanamayıp yeni bir reform paketi
hazırlamıştır. Ocak 1963 tarihinde Ak Devrim adında bir reform paketi hazırlatıp
referanduma götürmüştür. Yapılan sembolik referandum sonrasında bu yeni reform
199 Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
paketi kabul edilmiştir (Demirkılınç 2017: 25). Ak Devrim içerisindeki reformları
sıralamak gerekirse:
“1- Toprak reformunun yapılması,
2- Orman ve otlakların iyileştirilmesi çalışması,
3- Toprak reformunun finansa edilebilmesi için devletin sahip olduğu
fabrikaların satılması,
4- Endüstride kar paylaşımının yapılması,
5- Kadınları da içine alan bir seçim reformunun yapılması,
6- Okur-yazarlık teşkilatının kurulması,
7- Sağlık teşkilatının kurulması,
8- Yeniden yapılanma ve kalkınma teşkilatının kurulması,
9- Adalet yerel mahkemelerin kurulması,
10- Suyollarının millileştirilmesi,
11- Ulusal bir yapılanmaya gidilmesi,
12- Eğitime ve idareye yönelik kararlar alınması” (Edi 2019: 737).
İran’ı ve toplumunu modernleştirmek amacıyla yürürlüğe giren reform paketi,
geleneksel İran’ın siyasal, toplumsal yaşamında önemli bir yer taşıyan ulemanın,
toprak sahiplerinin, küçük ve orta sınıf esnafın tepkisini çekmiştir (Mokhtarpour 2012:
53). Şiilerde önemli bir yere sahip olan ulema sınıfı; toprak reformuna, medrese sistemi
ve Ak Devrim’e şiddetle karşı çıkmışlardır. Bunun sebebi ise ulema sınıfı, bu reform
paketini “anayasaya aykırı” ve “İslami olmamakla” suçlamasıdır. Ulusal Cephe ise
Şah’ın bu reformları yapmasını memnuniyetle karşıladıklarını fakat anayasaya aykırı
olduğu için desteklemeyeceklerini bildirmişlerdir. Şah muhalefetin itiraz ve tepkilerine
rağmen bu reform paketini uygulamaya koymuştur. Şah’ın bu hareketi muhalefeti
oldukça kızdırmış ve protesto gösterileri başlamıştır. Bu olayda Şah’a en şiddetli
muhalefeti yapan kişilerden birisi ise din adamı olan Ayetullah Humeyni olmuştur
(Cleveland 2008: 457).
Ayetullah Humeyni’nin Siyaset Sahnesine Çıkışı ve Sürgünü
Humeyni, Şah ve ABD karşıtı vaazlar vererek göstericileri etrafında toplamış ve
büyük bir kamuoyu baskısı oluşturmuştur. Humeyni ayrıca Ak Devrime karşı “Bu
devrimde beyaz olan tek şey Beyaz Saray etkisidir” diyerek karşı çıkmıştır (Al Jazeera
Türk: E.T. 27/11/2020). Böylece Humeyni bu muhalifliği yüzünden gözaltına alınmış
fakat kamuoyu baskısı yüzünden tekrar serbest bırakılmak zorunda kalınmıştır. Serbest
kalan Humeyni, Şah’a karşı olan muhalifliğini daha da artırmış ve bu yüzden Şah
tarafından çeşitli tehditlere maruz kalmış ancak geri adım atmamıştır. Yapılan tehditler
karşısında Şah’a “Küçük Adam” diyerek küçümseyici nitelendirmelerde bulunmuştur
(Algar 1998: 360). 30 Nisan 1963 tarihli konuşmasında İran Hükümeti’ni ABD ve İsrail
adına İslam’ı yok etmeye çalışmakla suçlayan Humeyni, konuşmasında; “Bu ülkede
Kuran’ın olmasını İsrail istemiyor. İsrail bu ülkede mollaların varlığını istemiyor. Fevziye
medresesine uğursuz ajanları vasıtasıyla saldıran İsrail idi” demiştir (Biçen 2017: 75-
76). İki ay süren karşılıklı suçlamalardan sonra sokak gösterileri tekrardan meydana
Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ 200
gelmiş ve Humeyni, Şah’a karşı hakaret boyutuna varacak suçlamaları nedeni ile 5
Haziran 1963 tarihinde tutuklanarak Kasr Hapishanesi’ne konulmuştur (Yılmaz 2020:
65). On dokuz günlük gözaltı süresinden sonra önce İşretabad Askeri Üssüne, oradan
da Tahran’ın Davudiye Bölgesi’nde bir eve götürülerek burada 8 ay ev hapsinde
tutulmuştur. Sekiz ay sonra serbest kalan Humeyni bu sefer de 1964 yılında Amerikan
vatandaşlarının İran mahkemelerinde yargılanmasını önleyen bir yasa tasarısının kabul
edilmesini eleştirmiş ve bunu kabul eden kişileri de vatan haini ilan etmiştir.
Humeyni’nin bu eleştirileri karşısında Şah ondan kurtulmak için idam cezası vermiş
fakat büyük çaplı gösteriler çıkmasından endişe ettiği için idam cezasını sürgün
cezasına çevirmiştir (Algar 1998: 360). 4 Kasım 1964 tarihinde İran Ordusu’na mensup
komando birliği bir şafak baskını ile Humeyni'nin Kum Şehri’ndeki evini kuşatarak onu
tutuklamışlardır. Tutuklanan Humeyni, Türkiye’ye sürgün edilmek üzere Tahran’daki
Mehrabad Havalimanı’na götürülmüştür (History of Iran Ayatollah Khomeini: E.T.
14/11/2019). Böylece 4 Kasım 1964 tarihinde SAVAK görevlisi Albay Hafzali ve 3
koruma ile gizlice Ankara’ya getirilmiştir. Ankara’daki askeri havaalanında askeri
istihbarat görevlisi Albay Ali Çetiner ve Milli İstihbarat Teşkilatı personelleri tarafından
karşılanmıştır. Ankara’daki Bulvar Palas Oteli’ne götürülen Humeyni, kimliği gizlenerek
otelin arka kapısından 514 numaralı odaya çıkartılmıştır. Burada kaldığı 8 gün boyunca
SAVAK ve Türk Askeri İstihbaratı tarafından her hareketi gözlenmiştir (Devletoğlu E.T.
27/11/2020). Humeyni daha sonra ise güvenlik nedeni ile Bursa ya götürülmüştür. Çok
sayıda SAVAK görevlisi ile 12 Kasım 1964 tarihinde Bursa’ya gelen Humeyni burada
Farsça bilen Askeri İstihbarat Subayı Albay Ali Çetiner’in evinde kalmıştır (Kemankaş
E.T. 27/11/2020). Şah’a karşı muhalif kişiliği ile ortaya çıkan ve şiilerce önemli bir din
adamı olarak kabul edilen Humeyni, Türkiye’ye sürgün edildikten sonra bile kendisini
ziyarete gelen taraftarları aracılığı ile İran’daki faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiştir
(Yegin 2013: 97). Humeyni’nin Bursa’daki camilerde verdiği hutbeler ve kendisini
ziyarete gelen büyük kitleler Türk Hükümeti’ni rahatsız etmiştir. Bu durum üzerine
Türkiye Hükümeti, Humeyni’nin ülkeyi terk etmesini istemiştir. Bu istek üzerine Şah,
Humeyni’yi Irak’a sürgüne gönderilmiştir (Humeyni Biyografisi E.T. 27/11/2020).
Türkiye’de yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra 5 Eylül 1965 tarihinde şiiler için kutsal kabul
edilen Irak’ın Necef Şehri’ne sürgün edilmiştir. Irak’taki sürgün yerinde de pek boş
durmayan Humeyni, fetva ve kasetleri ile İran’daki destekçilerini yönlendirmiş ve Şah’a
karşı faaliyetler tertipletmiştir (Algar 1998: 360). Humeyni’yi İran’dan uzaklaştırıp
sürgüne göndererek ondan kurtulacağını düşünen Şah, bu düşüncesinde pek başarılı
olamamıştır. Şah, 1971’teki Pers İmparatorluğu’nun 2500. yıl dönümünü kutlamak
adına yaptığı masraflar ve 1973’teki Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra OAPEC tarafından
uygulanan petrol ambargosuna uymayarak İsrail’e petrol satmaya devam etmesinden
dolayı Humeyni’nin hakaretlerine ve eleştirine maruz kalmıştır (Biçen 2017: 79-80).
Humeyni’nin sert eleştirilerinin yanı sıra Şah’ın uyguladığı bazı yanlış politikalar halk
arasında Şah’a karşı bir tepki ve öfkeye neden olmuştur. Ayrıca devlet tarafından elde
edilen petrol gelirlerinin halka yansımaması nedeni ile ekonomik sıkıntılar içerisinde
kalan halkı daha da bunalmıştır. Bu sıkıntıların üzerine bir de yönetimin halktan kopuk
bir yaşantı sürmesi hem halkı hem de muhalifleri Humeyni’nin etrafında birleştirmiştir
(Yergin 2016: 632). Bu durum karşısında muhalefeti sindirmek ve Humeyni’yi devre
dışı bırakmak isteyen Şah bir takım tedbirler alıp bazı faaliyetler yürütmüştür. Böylece
İran’da Şah’a karşı büyük bir muhalefet cephesi oluştuğu sırada Humeyni’nin oğlu olan
201 Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
Seyyid Mustafa Humeyni’nin Necef’te faili meçhul bir suikasta uğraması İran’da
gösterilerin tekrardan başlamasına neden olmuştur. Ekim 1977 tarihinde Seyyid
Mustafa Humeyni’nin cenazesi İran’a getirilmiştir. Seyyid Mustafa’nın cenaze törenine
katılan binlerce kişi cenaze törenini siyasi bir mitinge çevirmişlerdir. Her geçen gün Şah
yönetimine karşı giderek büyüyen protestolar Ocak 1978 tarihinde Humeyni’nin
çağrıları ile doruk noktasına ulaşmıştır. Sokaklarda yapılan gösteriler ve meydana
gelen olaylar yüzünden İran Hükümeti, başkent Tahran’da sıkıyönetim ilan etmek
zorunda kalmıştır. Fakat hükümet tarafından alınan bu tedbirler olayların
yatıştırılmasında başarılı olamamıştır (Tabriz 2004: 173-174). Giderek büyüyen olaylar
nedeni ile Şah, 7 Ocak 1978 tarihinde Humeyni’ye karşı bir eleştiri yazısı kaleme alıp
Tebriz Gazetesi’nde yayımlatmıştır (Balkan-Tiryaki. 2014: 107). Bu yazı sonrasında
Kum Şehri’ndeki medrese öğrencileri Şah’ı ve eleştiri yazısını protesto etmişlerdir.
Güvenlik güçleri, protestoculara karşı oldukça sert müdahalelerde bulunmuşlar ve
müdahaleler sonunda onlarca medrese öğrencisi hayatını kaybetmiştir. Olayların
başlaması ile birlikte Humeyni çeşitli fetva ve çağrılarla halkı Şah’a karşı direnmeye
çağırmıştır. Bu çağrıya uyan halk sokaklara inerek güvenlik güçleri ile çatışmaya
başlamış ve yüzlerce kişi hayatını kaybetmiştir (Tabriz 2004: 215). Kum Şehri’nde
yüzlerce kişinin öldüğü olaylardan sonra Şubat 1978 tarihinde protestolarda ölen
kişilerin kırkıncı günü anısına birçok şehirde anma ve matem gösterileri yapılmıştır.
Fakat bu anma ve matem gösterileri Tebriz Şehri’nde yerini bir ayaklanmaya
bırakmıştı, silahlı çatışmaların yaşandığı şehirde, güvenlik güçlerinin ağır silahlarla
müdahale etmeleri sonrasında yüzlerce gösterici hayatını kaybetmiştir (Tabriz 2004:
174-175).
Rex Sineması Faciasına Giden Süreç
Muhalefetin Şah’a karşı giderek Humeyni’nin etrafında birleşmesi İran’da yeni
bir sürecin başlamasına neden olmuştur. Örgütlü bir muhalefet ile olaylar büyük
kitlelerce de desteklenmiş ve daha da büyümüştür. Böylece İran’ın birçok şehrine
yayılan olaylardan sonra 1952 yılından beri büyük bir yasak ve baskı altında bulunan
komünistler (Tudeh) de aleni bir şekilde gösteriler düzenlemeye başlamışlardır. 12
Mayıs 1978 tarihinde 200 kişilik komünist grup ellerinde orak-çekiçli bayrak ve flamalar
ile Şah karşıtı sloganlar atarak yürüyüş düzenlemişlerdir. “İran işçileri ile dünya işçileri
bir birlik içinde olmalıdır” diye sloganlar atarak yürüyüşlerini sürdüren komünist gruba
güvenlik güçleri tarafından herhangi bir müdahale yapılmamış ve göstericiler olaysız bir
şekilde dağılmışlardır. Ancak daha sonra SAVAK tarafından başlatılan bir soruşturma
ile gösterileri tertiplediği iddiası ile dokuz komünist lider gözaltına alınmıştır
(Cumhuriyet 14 Mayıs 1978: 3). Komünist liderlerin olayları tertipledikleri iddiası ile
gözaltına alınması muhalefet tarafından tepki ile karşılanmış ve bu tepki yerini protesto
gösterilerine bırakmıştır. Muhalefet ayrıca başkent Tahran’da Şah Yönetimine karşı
halkı greve çağırmıştır. Yapılan çağrılardan sonra gruplar halinde Fevziye Meydanı’nda
dolaşmaya başlayan göstericiler, grev kararına uymayıp kepenklerini indirmeyen iş
yerlerini taşlayıp, yoldaki araçları tahrip etmişlerdir. Halkı, Şah Yönetimine karşı alınan
greve uyma ve gösterilere katılmaya davet eden muhalifler, sık sık beyanatlar vererek
halka uyarılarda bulunmuşlardır. Yapılan uyarılarda iş yeri sahiplerinin iş yerlerini
açmamalarını ve ayrıca araç sahiplerinin de trafiğe çıkmamaları yönünde uyarılarda
bulunmuşlardır. Uyarılara uymayan araç ve iş yerlerinin yakılacağını da belirtmişlerdir.
Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ 202
Bu durum üzerine hükümet sıkı tedbirler almış, polis ve askerler Tahran’ın stratejik
noktalarında mevzilenmiştir. Karada bu tedbirler alınırken havada da helikopterler ve
uçaklar devriye uçuşları yaparak şehirdeki hareketlilik gözlenmeye çalışılmıştır.
Hükümet Tahran’da aldığı güvenlik önlemlerinin benzerini Tebriz, Meşhed ve Kum
şehirlerinde de almıştır (Cumhuriyet 10 Mayıs 1978: 3). Ancak alınan bunca güvenlik
tedbirlerine rağmen olaylar engellenememiş ve muhalifler 13 Mayıs 1978 tarihinde
genel greve giderek Tahran’da büyük bir protesto mitingi düzenlemişlerdir. Kısa bir
süre sonra “Kahrolsun Şah” sloganları atarak yürüyüşe geçen göstericileri zırhlı araçlar
ve tankların yanı sıra yaklaşık 2000 kişilik askeri birlik kuşatmaya almıştır. Yapılan tüm
uyarılara rağmen dağılmayan göstericilere müdahale edilmiş ve bu müdahale
sonucunda çıkan çatışmalar nedeni ile 50’den fazla gösterici yaralanırken 100’den
fazlası da gözaltına alınmıştır (Cumhuriyet 23 Mayıs 1978: 3). Tahran’da durum böyle
iken Şah, Niyavaran Sarayı’nda İranlı gazetecilerle bir basın toplantısı düzenleyerek,
yaşanan olaylar hakkında bir demeç vermiş ve konuşmasında “olayları önlemek için
çok sert yasalar çıkarılacağını” söylemiştir. Ayrıca kendisine muhalif olan göstericilerin
sayısının sadece 35 bin olduğunu iddia ederek “Tek parti rejiminin en iyisi olduğunu”
belirtmiştir. Birçok kente yayılan gösteriler nedeni ile güvenlik güçleri, üzerlerine ağır
makineli tüfekler monte edilmiş araçlarla büyük şehirlerde devriyeler atıp resmi
kuruluşlarda mevzilenerek olası bir genel ayaklanmaya karşı tedbirlerini almışlardır.
Alınan bütün tedbirlere rağmen Tahran Üniversitesi yaklaşık 1000 kişiden oluşan bir
öğrenci grubu tarafından ele geçirilmiş ve “Kahrolsun Şah”, “Mücadele İçin Birlik” gibi
sloganlar atarak güvenlik güçleri ile çatışmaya girmişlerdir. Süngülü askerlerin de
katıldığı çatışmalarda yüzlerce öğrenci yaralanmıştır (Hürriyet 17 Mayıs 1978: 3).
İran’da protesto gösterileri 1978 yılında belli aralıklarla devam ederken, Irak’ın Necef
Şehri’nde sürgün olarak yaşayan Humeyni ise İran’daki olayları değerlendirmek ve
protestoculara destek olma adına 18 Haziran 1978 tarihinde Lübnan merkezli Es-Sefir
Gazetesi’ne bir röportaj vermiştir. Röportajda:
“Şah Rejimine karşı yakında silahlı bir mücadeleyi başlatacaklarını ve bu
mücadelenin de Şah devrilene kadar süreceğini ayrıca halka çağrıda bulunarak
Şah’a karşı verilen bu mücadeleye katılmalarını” bildirmiştir. Humeyni devamında
“Şah’ın uçurumun kenarında olduğunu ve efendileri tarafından terkedilmek üzere
bulunduğunu söyleyip, İran’daki rejiminin de sallanmaya başladığını iddia ederek
Şah’ın yanında yer almak isteyenlere de uyarıda bulunmuş ve bu gibileri parlak bir
geleceğin beklemediğini” ifade etmiştir (Hürriyet 20 Haziran 1978: 1).
Humeyni’nin Es-Sefir Gazetesi’ne verdiği röportaja karşılık Şah’da U.S. News
and World Report Dergisi’ne bir demeç vermiştir. Şah, demecinde;
“Yapılan protesto gösterileri yüzünden kendisini tehdit altında
hissetmediğini bildirmiş ve duruma hâkim olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca ülkedeki
karışıklıkların nedeninin ise kişisel intikam duyguları, Müslüman yöneticilerin
liberalleştirme programına tepkileri, ekonomik yavaşlama, komünist eylemler ve
komünistler ile gericiler arasındaki garip işbirliği gibi bir etmenler kombinezonuna
bağlayarak beni kimse deviremez, iktidar bende ve muhalefet gücünü hiçbir şekilde
hükümetinkiyle karşılaştıramaz” demiştir. Demecinde son olarak insan hakları
konusuna da değinen Şah, “İran’da insan haklarına birçok ülkeden daha fazla
saygı gösterildiğini, İran’daki siyasi tutuklu sayısının 3300’den 2000’e düştüğünü,
203 Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
evlerde ve sokaklarda güvenliğin hâkim olduğunu” ileri sürmüştür (Cumhuriyet 22
Haziran 1978: 3).
İran’da Şah Yönetimi’nin tek partisi olan Restakiz Partisi’nin içinde bile son
aylarda ülke içerisinde yükselen halk muhalefetine paralel olarak ortaya çıkan
bunalımın derinleşmekte olduğu hissedilmiştir. Bu yüzden Restakiz Partisi’nin dört
milletvekili istifa ederek yeni bir parti kurmuşlardır. İstifa eden milletvekillerinden sonra
Restakiz Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Rıza Ameli’nin de “Parti içi
reform önerilerinin dikkate alınmadığı” gerekçesi ile istifa etmesi parti içindeki bunalımı
daha da derinleştirmiştir (Cumhuriyet 17 Temmuz 1978: 3). İstifaların etkileri İran’da
şaşkınlığa neden olurken diğer yandan sağcı milletvekili olan Muhsin Pezeşhpur,
mecliste yaptığı bir konuşmada lideri olduğu “Pan İranist Partisi”ni yeniden kuracağını
ilan etmiştir (Hürriyet 6 Temmuz 1978: 15). Belli aralıklarla devam eden gösteriler
Ağustos 1978’den sonra süreklilik kazanmaya başlamış ve 8 Ağustos 1978 tarihine
denk gelen Ramazan Ayı’nın ilk gününün etkisi büyük olmuştur. 17 Ağustos 1978
tarihinde İsfahan’daki dini lider Ayetullah Hüseyin Kademi’nin evinin etrafında toplanan
göstericiler, Kademi’nin evinin önünde Şah aleyhine sloganlar atıp muhalif
konuşmalarda bulunan göstericilere güvenlik güçleri müdahale etmiş ve arbede
çıkmıştır. Böylece çıkan arbededen sonra güvenlik güçleri protestocuların üzerine ateş
açmış ve olaylar kontrolden çıkmıştır (Erkan 2017: 100). Güvenlik güçleri kontrolden
çıkan olaylara müdahalede yetersiz kalınca devreye ordu girmiş ve asker İsfahan
merkezine inmiştir. Gösterilerin olduğu bütün sokakları çevreleyen askeri birlikler
protestocuları dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullanmış fakat bunda başarılı
olamamıştır. Bu müdahale sonucunda İsfahan’ın ara sokaklarına dağılıp dükkân ve
bankalara saldırmaya başlayan protestocular pek çok yeri ateşe vermiş ve askerlere
saldırmışlardır. Askerlere yapılan saldırılar üzerine askeri birlikler de protestoculara
ateş açmış ve iki taraf arasında bir çatışma çıkmıştır. Çıkan çatışmalarda onlarca kişi
hayatını kaybetmiş ve asker olayları kanlı bir şekilde bastırmayı başarmıştır. Olayların
bastırılması ile İsfahan’da sıkıyönetim ilan edilmiş ve saat 20:00’dan gün doğumuna
dek sokağa çıkma yasağı uygulanmıştır. Olayın ciddiyetini algılayan Şah, olaylar
nedeniyle tüm yurtdışı gezilerini iptal etmiştir (Milliyet 18 Ağustos 1978: 3). İsfahan’daki
olaylardan sonra Şah, Tahran’da bir basın toplantısı düzenlemiş, ülkedeki gösteriler ve
ayaklanma girişimlerinin arkasında komünistlerin olduğunu ve bunların da ülke
yönetimini ele geçirmeye çalıştıklarını iddia ederek “Komünistler İran’ı İranistan’a
çevirmek istiyorlar” demiştir. İsyancıların komünistlerden emir aldıklarını söyleyen Şah;
“İran’ın jeopolitik durumunda meydana gelecek bir değişiklik dünya haritasını da
değiştirecektir” demiştir. Konuşmalarına “Ben ve İran ordusu bunlara arzuladıkları
hedefe ulaşma imkânı vermeyeceğiz” diyerek göstericilerin maksadının İran’ı bir uydu
devleti haline getirmek olduğunu da sözlerine eklemiştir (Ağrı Mes’uliyet 22 Ağustos
1978: 1).
Rex Sineması Faciası (19 Ağustos 1978)
İsfahan’da mollaların öncülüğünde başlatılan “Şah’a Karşı Kutsal Savaş”
giderek bütün İran’a yayılmaya başlamıştır. Olayların kitlesel olarak bütün İran’a
yayılması üzerine SAVAK personelleri ve İran Ordusu’na bağlı askeri birlikler ile
göstericiler arasında neredeyse her gün çatışmalar çıkmış ve sabotajların yanı sıra
toplu öldürme olayları da artmıştır. Bu durumlar üzerine İran Enformasyon Bakanlığı
Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ 204
tarafından yapılan açıklamada gösterilerin “Radikal Müslüman Red Hareketi Örgütü”
tarafından organize edildiği ileri sürülmüştür (Hürriyet 15 Ağustos 1978: 1). 1978 yılının
Ağustos ayı itibarıyla süreklilik kazanan olaylar nedeni ile İran’ın birçok şehrinde
sıkıyönetim ilan edilmiş ve devamında sokağa çıkma yasakları uygulanmaya
başlamıştır. Askerin sokağa inmesi ve genel yasaklar nedeniyle İran’da gergin bir
atmosfer oluşmuştur (Erkan 2017: 100). Musaddık’a karşı yapılan darbe ve sonrasında
Şah’ın yeniden iktidara gelişinin 25. yıl dönümü kutlamalarını tertipleyen hükümet,
olaylar nedeni ile yapılacak kutlamaların pek gösterişli olmayacağını belirtmiştir
(Hürriyet 18 Ağustos 1978: 13). 19 Ağustos günü Şah Yönetimi ve destekçileri için bir
zafer olarak algılansa da muhalefet için kara bir gün olarak kabul edilmektedir. Böylece
Şah Yönetimi’nin bu gösterilerini protesto etmek isteyen muhalefet, 19 Ağustos 1978
tarihinde genellikle işçilerin yoğunlukta yaşadığı Abadan Şehri’nde büyük bir protesto
gösterisi hazırlığına girmiştir (Erkan 2017: 100). Muhalefet tarafından yapılan
örgütlenme ve hazırlıklar sonunda 19 Ağustos Cumartesi günü büyük kalabalıklar
halinde Abadan Şehir Meydanı’na gelmeye başlayan protestocular önce Şah aleyhine
daha sonra ise Musaddık lehine sloganlar atmışlardır. Sloganlar eşliğinde yürüyüşe
geçen protestoculara güvenlik güçleri müdahale ederek dağıtmaya çalışmışlar, yapılan
müdahale sırasında karşılıklı çatışmalar çıkmış ve bu çatışmalarda pek çok protestocu
yaralanmıştır. Fakat gösterilerin sona erip protestocuların meydandan dağılmasından
sonra akşam saat 20:21’de Abadan Şehri’nde bulunan Rex Sineması kundaklanmıştır
(Abrahamian 2008: 208). O sıra Gavaznha Filmi gösterimdeyken Rex Sineması’na
benzin dökülerek yakılmış ve sinemada bulunan kadın, erkek ve çocuklardan oluşan
377 kişi yanarak ölmüşlerdir. Yetkililer, yangının 4 saatte söndürülebildiğini ve ilk
haberlerde, kundakçıların sinema binasını dört köşeden sistemli olarak ateşe
verdiklerini ve kimsenin kaçmaması için de çıkış kapılarını kilitledikleri belirtilmiştir.
Fakat yetkililer daha sonra kapıların kilitlenmemiş olduğunu bildirmişlerdir. Olayın
duyulması ile birlikte İran Radyosu müzik yayınını keserek “Ulusal Yas” ilan etmiştir.
Radyo “1000 yıllık bir düşman bile kundakçıların bu masum 377 kişiye yaptığını
yapmazdı” demiştir. Sinemadan canlı olarak ama ağır yanık yaralarıyla ancak 10 kişi
kurtulabilmiştir. Olayın görgü tanıkları, sinemanın yakılmasındaki süratten ve hiç
kimsenin fark edemediği biçimde binanın her tarafına benzin dökülmüş olmasından söz
ederek yangının profesyonel kundakçılar tarafından çıkarıldığını ileri sürmüşlerdir
(Akşam 21 Ağustos 1978: 1). Görgü tanıkları yangının birden başladığını ve yüzlerce
kişinin çığlıklar atarak dışarı çıkmak istediklerini ancak hararetin fazlalığından
kapılardaki çeliğin erimiş olabileceğini ve bu nedenle kapıların açılamadığını
söylemişlerdir (Akşam 21 Ağustos 1978: 7). İran’da bir şok etkisi yaratan bu facianın
sonunda İran Hükümeti bir soruşturma başlatmış ve bu soruşturmanın neticesinde
olayın sorumlusu olarak “Aşırı Dinci Tedhişçiler” görülmüştür. Ancak muhalefet, olayın
Şah Yönetimi’nin gizli polis ve istihbarat örgütü olan SAVAK tarafından
gerçekleştirildiğini iddia etmiştir (Cumhuriyet 23 Ağustos 1978: 3). Karşılıklı suçlamalar
sürerken sürgünde bulunan Humeyni de verdiği demeçler ve İran’daki taraftarlarına
gönderdiği kasetler aracılığı ile olayın müsebbibinin Şah olduğunu iddia etmiştir.
Humeyni’nin bu iddiaları neticesinde İran halkının büyük çoğunluğu Rex Sineması’nda
meydana gelen yangının sorumlusu olarak Şah Yönetimi’ni görmüş ve bu yüzden
Şah’a karşı büyük bir öfke meydana gelmiştir. Böylece Şah Yönetimi’ni olayın
sorumlusu olarak gören halk, Rex Sineması’nın Abadan Emniyet Müdürü’nün emri ile
205 Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
kundaklandığı söylentisi ile onu suçlamışlardır. Yapılan bu suçlamaların sebebi ise
emniyet müdürünün Abadan Şehri’ne atanmadan önce görev yaptığı Kum Şehri’nde
Ocak 1978’de meydana gelen ve İran geneline yayılan olaylarda halka ateş açma
emrini vermesinden kaynaklanmıştır (Dabashi 2007: 173). Haberin yayılması ile
meydanlarda toplanan halk, ölenler için Abadan Şehir Merkezi’nin dışında bulunan
mezarlıkta yaklaşık 10.000 kişilik kalabalık grup ile toplu bir cenaze töreni
düzenlemişlerdir. Cenaze töreninin sonunda şehir merkezine doğru yürüyüşe geçen
kalabalık grup, “Şah’ı yakın, Pehleviler’e Son” gibi sloganlar atarak protesto gösterileri
düzenlemişlerdir. Protesto gösterileri nedeniyle çatışmalar çıkmış ve bu yüzden
hükümet tekrardan sokağa çıkma yasağı ilan ederek olayları bastırmaya çalışmıştır
(Abrahamian 2008: 208). Yaşanan bu faciadan sonra Şah’ın eşi Farah Pehlevi, Abadan
Şehri’ne giderek hayatını kaybeden kişilerin ailelerini ziyaret etmek istediğini bildirmiş
ancak bu isteği Başbakan Cemşid Amuzegar tarafından kabul edilmemiştir. Çünkü halk
olayın Şah Yönetimi tarafından yapıldığına inanmış ve bu böylece Pehlevi
Hanedanlığı’na karşı büyük bir öfke oluşmuştur. Farah Pehlevi, anılarında bu durumu:
“Olayı duyduktan sonra Başbakan Amuzegar'ı arayarak kendisine
Abadan'a gidip, kurbanların aileleri ile beraber olmak istediğimi bildirdim. O beni bu
düşüncemden vazgeçirdi. Kendisini dinlerken birdenbire onun da bize duyduğu
güveni yitirdiğini fark ettim, Şah'ın ve benim ülkenin gücünü ve dirlik düzenini temsil
ettiğimize olan inancını kaybetmişti. Başbakanın bana artık farklı bir gözle baktığını
hissettim: yirmi yıl boyunca bütün İranlılarla samimiyetle konuşan insan değildim
artık. Bu seyahati yapmaktan beni vazgeçirmekte muhtemelen haklıydı çünkü
olaydan birkaç saat sonra Humeyni tutulacak yanı olmayan bir şey söyledi, aklın
sınırlarını aşarak, hükümeti bu canavarlığa neden olmakla suçladı. Olayların
başından bu yana, İslamcılar yaklaşık elli sinemayı ateşe vermişlerdi. Eğer Rex
Sineması kundaklama sonucu yanmışsa, bu yangının da aynı yobazların eseri
olduğunu düşünmek için yeterli neden vardı. Yapılan soruşturma bu görüşü
doğruladı. Bu yangının faili sabotaj eylemlerinde uzmanlaşmış bir grubun komando
üyesi olan on dokuz yaşındaki "Cemşid" adındaki bir gençti ve kaçarak Irak’a
sığınmıştı” şeklinde anlatmıştır (Pehlevi 2004: 278).
İki tarafın da birbirlerini karşılıklı olarak suçladığı bu olay, halkın üzerinde büyük
bir etki yaratmıştır. Halk tarafından olayın azmettiricisi olarak görülen Şah, Rex
Sineması Faciası’ndan sonra büyük bir itibar kaybetmiş ve böylece Şah Yönetimi’ne
karşı yapılan gösteriler büyük bir ivme kazanarak bütün İran’a yayılmıştır. Şah ise halk
nezdinde kaybettiği itibarını tekrar kazanmak ve muhalefeti sakinleştirmek için 27
Ağustos 1978 tarihinde Başbakan Cemşid Amuzegar’ı görevden alarak yerine daha
ılımlı ve dini hassasiyeti yüksek olan Cafer Şerif İmami’yi başbakanlığa getirmiştir.
Fakat İmami’nin başbakanlığa getirilmesi de olayların durulmasına yardımcı olamamış
ve böylece İran İslam Devrimi’ne giden süreç daha da hızlanmıştır (Dabashi 2007:
174).
Sonuç
Monarşi ile özdeşleşmiş olan İran’ın son monark hanedanlığı olan Pehlevi
Hanedanlığı’nın iktidar sürecinde yaşanan olaylar İran Tarihi’nde çeşitli siyasi, sosyal
ve dini meselelerde değişimler meydana getirmiştir. Değişimlerin başlama noktası
olarak kabul görülen olay ise Muhammed Musaddık’ın başbakanlığa gelmesidir. Çünkü
Musaddık’ın başbakanlığı sürecinde İran’da etkili olan emperyal güçlere karşı bir
Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ 206
uyanış ve bu güçlere karşı bir mücadele devri başlamıştır. Böylece İran halkında bir
milli bilinç uyandıran bu mücadele devri başta İngiltere olmak üzere ABD ve diğer bazı
devletlerde bir rahatsızlık oluşturmuştur. Bu mücadele ve milli şuur devri kısa bir süre
sonra yaşanan dış destekli bir darbe girişimi ile sekteye uğramış ve Musaddık
başbakanlıktan indirilerek tekrardan Şah Yönetimi’nin demir perdesi İran’da hâkim
olmaya başlamıştır. İran’daki bir diğer değişim olayı ise Şah Muhammed Rıza
Pehlevi’nin yürürlüğe koyduğu ve bütün muhalif kanadın karşı çıktığı Ak Devrim’dir.
Genel anlamı ile bir toprak ve toplum reformu olan bu yenilik paketi İran toplum ve dini
yapısında ses getirici değişimler oluşturma sürecini getirmiştir. Öte yandan bu reform
paketi ile birlikte İran’da yeni bir dini ve siyasi muhalif, ilerleyen zamanda ise toplum
nezdinde bir lider doğurmuştur. Bu lider ise Ayetullah Humeyni’dir. Humeyni’nin siyaset
arenasına çıkması İran monarşisi için sonun başlangıcı olmuştur. Çünkü sivri dili ve
Şah’ın her yaptığını eleştiren bir tutum takınması nedeni ile hem halk hem de muhalifler
zaman içerisinde etrafında toplanmaya başlamıştır. Böylece ekonomik olarak zor
durumlar yaşayan İran halkı, Şah Yönetimi’nin şatafatlı yaşantısını her fırsatta
eleştirmiştir. Ancak Şah’ın muhalifleri ve toplumu baskı altında tutmak için kurmuş
olduğu SAVAK’ın korkusu bu eleştirilerin kitlesel eylemlere dönüşmesini engellemiştir.
Baskı, zorluk ve ekonomik sıkıntılar yaşayan İran halkı, Şah’a karşı ateşli
konuşmalarda bulunan Humeyni’yi bir sığınak olarak görmüş ve onun yönlendirmeleri
ile eleştirilerini kısa zaman içerisinde eylemlere dönüştürmüşlerdir. Humeyni’nin
sürgüne gönderilmesi bu eylemleri sonlandıramamış bilakis dışarıdan daha rahat bir
şekilde kaset, fetva, bildiri ve taraftarları vasıtası ile toplumu yönlendirmeye çalışmıştır.
Bu eylemler zaman içerisinde kitlesel olaylara dönmüş ve İran’da önü alınamaz bir
dönem başlamıştır. Önü alınamaz bu dönemde sokak eylemleri, suikastlar ve
çatışmalar yaşanmış ve hükümet bunlara karşılık olarak orduyu devreye sokarak
sıkıyönetim ilan etmiştir. Ancak alınan tedbirler hiçbir fayda sağlayamamış aksine
olaylar daha da alevlenmiştir. Bu alevlenmeyi körükleyen bir diğer etken ise Liman
Şehri olan Abadan’da bulunan Rex Sineması’nın kimliği belirlenemeyen kişi veya
kişilerce kundaklanmasıdır. Toplumda bir infiale neden olan bu olayla birlikte artık
monarşinin halk nezdinde itibarı kalmamış ve Humeyni’ye doğru kitlesel bir yönelme
süreci başlamıştır. Rex Sineması Faciası, İran Devrim Tarihi’nde Kum Olaylarından
sonra toplumsal olarak yaşanan ikinci faciadır. Bu facialar zinciri komünist,
cumhuriyetçi ve İslamcı bütün camiaları birleştirmiş ve devrime giden süreci
hızlandırmıştır. Daha örgütlü hareket etmeye başlayan muhalefet bu örgütlenme ile
birlikte grev, eylem ve uluslararası kamuoyu oluşturmuştur. Ancak Rex Sineması
Faciası’ndan sonra yaşanan olaylarda yüzlerce insan hayatını kaybetmiş ve böylece
İran’da yönetimi elinde tutamayacağını anlayan Şah, 16 Ocak 1979 tarihinde ülkeyi terk
etmiştir. Şah’ın ülkeyi terk etmesinin akabininde Paris’te sürgünde bulunan Humeyni üç
gün sonra yani 19 Ocak 1979 tarihinde milyonlarca kişinin karşılaması ila İran’a
dönmüştür. Humeyni’nin İran’a dönmesinden kısa bir süre sonra 2500 yıllık İran
monarşisi yıkılmış ve 1 Nisan 1979 tarihinde İran İslam Devrimi kurulmuştur. İran’da
İslami bir cumhuriyetin kurulması sosyal ve siyasal hayatta pek çok değişiklik meydana
getirmiş ve böylece yeni bir İran modeli oluşmuştur. Din ve mezhep eksenli oluşturulan
bu yeni İran modeli ve gerçekleşen İslami Devrim bölgedeki birçok örgüt ve gurup için
bir rol model olmuş ve bu da İran’ın siyasi yelpazesini genişleterek bölgede daha da
güçlü bir konuma gelmesini sağlamıştır.
207 Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
KAYNAKLAR
ABRAHAMİAN, Ervand, (2008), Modern İran Tarihi, (Çeviren Dilek Şendil), İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Ağrı Mes’uliyet Gazetesi, (22 Ağustos 1978), “Şah: Komünistler İran’da Yönetimi Ele
Almak İstiyorlar”, s.1.
Akşam Gazetesi, (21 Ağustos 1978), “İran’da Sabotaj, Sinema Yakıldı 377 Kişi
Yanarak Öldü”, s.1.
ALGAR, Hamid, (1998), “Humeyni”, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XVIII,
Ankara: Türk Diyanet Vakfı Yayınları, ss.358-364.
BALKAN, Serkan – TİRYAKİ, Fatih, (2014), ” İran Mitolojisinin İslam Devrimindeki Rolü
& Humeyni ve Şah’ın Söylemlerinin Analizi”, Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi,
C.I, S.2: ss.85-113.
BİÇEN, Gürkan, (2017), “Ayetullah Humeyni’nin 1980 Öncesi Söyleminde İran İslam
İnkılabının Meşruiyet Temeli Olarak Siyonist Rejim Problemi”, İran Çalışmaları
Dergisi, C.I, S.1: ss.52-83.
CLEVELAND, William L., (2008), Modern Ortadoğu Tarihi, (Çeviren Mehmet
Harmancı), İstanbul: Agora Kitaplığı.
Cumhuriyet Gazetesi, (10 Mayıs 1978), “Tahran’da Şah’ı Protesto Grevi Başladı,
Greve Uymayan Dükkânlar Taşlandı”, s.3.
Cumhuriyet Gazetesi, (14 Mayıs 1978), “İran’da Komünistlerin 26 Yıldır İlk Kez
Açıkça Yaptığı Gösterilerden Sonra 9 Komünist Lider Tutuklandı”, s.3.
Cumhuriyet Gazetesi, (17 Temmuz 1978), “İran’da Tek Parti Rastakiz’in Sekreter
Yardımcısı İstifa Etti”, s.3.
Cumhuriyet Gazetesi, (22 Haziran 1978), “İran Şah’ı: Gösterilere Rağmen Ülkede
Duruma Hâkimim”, s.3.
Cumhuriyet Gazetesi, (23 Ağustos 1978), “Abadan Yangını Üzerine Ulusal Yas İlan
Edildi”, s.3.
Cumhuriyet Gazetesi, (23 Mayıs 1978), “İran’da Şah’a Karşı 40 Günde bir Gösteri
Yapılıyor”, s.3.
ÇEVİK, Elif, (2015), Pehlevi Dönemi Kadın Modernleşmesi (1921-1979),
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
ÇİTLİOĞLU, Ercan, (2015), İran’ı Anlamak, Ankara: Başkent Üniversitesi Yayınları.
DABASHİ, Hamid, (2007), İran: Ketlenmiş Halk, Çev. Emine Aydın, İstanbul: Metis
Yayınları.
Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ 208
DEMİRKILINÇ, Selçuk, (2017), “Psikopolitik Boyutuyla İran Devrimi”, e-Şarkiyat İlmi
Araştırmalar Dergisi, C.IX, S.1: ss.22-43.
DEVLETOĞLU, Jan, (E.T. 27/11/2020),“Humeyni Florya Plajı'nda Yuhalandı”,
http://arsiv.sabah.com.tr/2000/09/25/g03.html.
EDİ, Ahmet, (Eylül 2019), “İran'da İslam Devrimi Öncesi Siyasi Olaylara Bakış: Ak
Devrim ve Lale Meydanı Katliamı”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Dergisi, S.66: ss.731-744.
ERKAN, Süleyman, (2017), “CIA Günlük Raporlarına Göre İran’da Şah’ın Devrilmesi”,
International Periodical for the Languages, Volume: 12/12, Ankara, ss.95-114.
Federal Research Division, (2012), Iran’s Ministry of Intelligence and Security: A
Profile, Library of Congress, Washington DC.
GERGER, Haluk, (2008), ABD Ortadoğu Türkiye, İstanbul: Yordam Kitap.
GÖKALP, Emin, (2016), Devrim Sonrası İran İslam Cumhuriyet’inde Siyaset,
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya: Selçuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
GÜNDOĞDU, Ünal, (2010), İran ve Ortadoğu, Ankara: Adres Yayınları.
HALLİDY, F. vd., (1992), İran Devrimi Din, Anti-emperyalizm ve Sol, İstanbul: Belge
Yayınları.
Hürriyet Gazetesi, (17 Mayıs 1978) “Halk Evlerine Kapandı, Tahran’da Askerler
Dolaşıyor”, s.3.
Hürriyet Gazetesi, (18 Ağustos 1978), “Şah’a Karşı Kutsal Savaş Başladı”, s.1.
Hürriyet Gazetesi, (20 Haziran 1978), “İran Muhalefet Lideri ‘Şah Uçurumun
Kenarında’ diyor”, s.1.
Hürriyet Gazetesi, (6 Temmuz 1978), “İran’da Yeni Siyasi Partiler Kuruluyor”, s.15.
KEMANKAŞ, İsmail Kemal, (E.T. 27/11/2020), “3 lider, 3 kader ve 3 Bursa”,
http://bursadazamandergisi.com/makaleler/3-lider-3-kader-ve-3-bursa-turkiye-
osmanli-imparatorlugunun-ardindan-kullerinden-yeniden-dogan-4407.html.
KURTULUŞ, Rıza, (2008), “Rızâ Şah Pehlevî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.XXXV, s.67.
Milliyet Gazetesi, (18 Ağustos 1978), “Askerlerle Göstericilerin Çatıştığı İsfahan’da
Sıkıyönetim İlan Edildi”, s.3.
MOKHTARPOUR, Alireza, (2012), İran Devlet Modeli, (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
NASKALI, Esko, (2000), “İran II. Tarih”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi,
C.XXXVI, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, ss.394-395.
PEHLEVİ, Farah, (2004) Anılar, (Çeviren Rukiye Öke), İstanbul: Dünya Kitapları
Yayınevi.
209 Dr. Öğr. Üye. Nuran KILAVUZ
SANDER, Oral, (2012), Siyasi Tarih (İlk Çağ’dan 1994'e),C.I&II, Ankara: İmge
Kitapevi.
SÜMER, Faruk, (2001), “Kaçarlar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi,
C.XXIV, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, ss.51-53.
TABRİZ, Asghar Alam, (2004), Aydınların, Dini Liderler ve Esnafın İran’ın Yakın
Dönem Toplumsal Hareketlerindeki ve Devrimlerindeki Rollerinin İncelenmesi,
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
TAFLIOĞLU, M. Serkan, (2013), “II. Pehlevi Dönemi İran Dış Siyaseti Üzerine Bir
Deneme”, International Periodical For The Languages, Literature and History of
Turkish or Turkic, Volume:8/7, ss.631-644.
Türkiye Cumhuriyeti Başkanlık Cumhuriyet Arşivi, 03.10.261.762.14.
Türkiye Cumhuriyeti Başkanlık Cumhuriyet Arşivi, 030.18.01.02.123.66.4.
Yılmaz. U. (2020), İran İslam Devrimi’ne Giden Süreç ve Devrimin Türk Basınına
Yansımaları, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ağrı: Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
YEGİN, Abdullah, (2013), İran Siyasetini Anlama Kılavuzu, Ankara: SETA Yayınları.
YERGİN, Daniel, (2016), Petrol Para ve Güç Çatışmasının Epik Öyküsü, (Çeviren
Kamuran Tuncay), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
“History of Iran Ayatollah Khomeini”, (E.T.27/11/2020),
http://web.archive.org/web/20151205182448/http://www.iranchamber.com:80/hist
ory/rkhomeini/ayatollah_khomeini.php.
“Humeyni Biyografisi”, (E.T. 27/11/2020), https://www.biyografi.info/kisi/humeyni.
“İran: Bir Devrimin Anatomisi”, (E.T. 27/11/2020), Al Jazeera Türk Belgesel Erişim
adresi: https://www.youtube.com/watch?v=Y1SRxk2eU4g.