ArticlePDF Available

Türkiye'nin Akademik Hafızasına Düşülen Bir Kayıt: Marmara İletişim Dergisi'nden Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi'ne Dönüşüm

Authors:

Abstract

Türkiye’nin Akademik Hafızasına Düşülen Bir Kayıt: Marmara İletişim Dergisi’nden Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi’ne Dönüşüm İnsanın kişisel ve toplumların genel tarihinde önemli dönüm noktaları olduğu gibi, kurumların tarihinde de dönemlendirmeyi hak edecek düzeyde ayırt edici değişimler vardır. Önemli olan, bu tür yapısal değişimlerle beraber sürekliliği inşa etmek, korumak ve sürdürebilmektir. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin kurumsal tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri, Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan İletişim Fakültesi’ne dönüşümün gerçekleştiği 1992 yılıdır. Bu dönüşüm, Türkiye’deki iletişim fakülteleri açısından da yapısaldır ve kurumsallaşma açısından bir başlangıç olarak hafızalardaki yerini almıştır. Bu kurumsal dönüşümün değerli bir sonucu ise fakültenin akademik dergisinin yayın hayatına başlamasıdır. Aralık 1992 yılında yayımlanan ilk sayısından bu yana Marmara İletişim Dergisi/Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, otuz yıla yaklaşan tarihiyle Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin olduğu kadar aynı zamanda Türkiye’nin sosyal ve beşerî bilimler alanındaki birikimi, özellikle de medya ve iletişim çalışmaları açısından, güçlü ve zayıf taraflarıyla birlikte, akademik ve entelektüel hafızamızın kayda değer bir unsurudur. Bu hafızanın bir parçası olması açısından önemli oluğunu düşündüğümüz hususlardan bir diğeri derginin tarihine ilişkin notları kayda almak ve okurla paylaşmaktır. Bu çerçevede yirmi birinci yüzyılın ikinci on yılını geride bırakırken bazı notlar ve bilgiler derlenip aşağıda sunulmuştur.
VII
Türkiye’nin Akademik Hafızasına Düşülen Bir Kayıt:
Marmara İletişim Dergisi’nden Türkiye İletişim Araştırmaları
Dergisi’ne Dönüşüm
Hediyetullah Aydeniz*
1
Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekalar
topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğrusu mesajı.
Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar.…
Cemil Meriç (Bu Ülke, s.103).
Dergi: “mizâc-ı vakte vâkıf olmak”
Türkiye’nin modernleşme tarihi aynı zamanda gazete ve dergilerin de tarihidir. Bu araçlara
yüklediğimiz anlamı ise, 1828 tarihinde yayımlanmaya başlanan ilk Türkçe gazete Vakayi-i
Mısriyye’nin ilk sayısının Mukaddimesi’nde (Başyazı) görmek mümkündür: “Zamanın ruhunu
kavramak (mizâc-ı vakte vâkıf olmak) ve olan biteni hakkı ile bilmek” (keyfiyet-i hâle ârif
olmak). Zamanın ruhunu-mizacını-karakterini kavramak ve olup biteni hakkıyla bilmek üzerinde
medyaya yüklediğimiz anlamın bilgi ve sistematik bilgi boyutu daha çok dergilerle mümkün
olabilmiştir. Modernleşme sürecimizin önemli bilgi üretim zemini ve bilgiyi dolaşıma sokan
araçlardan birisi olan dergiler, hem kültür ve düşünce dünyamızda hem de akademik hayatımızda
hâlâ kurumsallaşma sorunuyla mücadele ederek varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. 1861 yılında
kurulan Cem‘iyyet-i İlmiyye-i Osmâniyye’nin yayın organı olarak Temmuz 1862’de yayın hayatına
başlayan Mecmûa-i Fünûn’u dikkate alırsak yaklaşık 160 yıllık, 1917 yılında İstanbul Darülfünunu
bünyesinde yayımlanan ve hâlâ devam eden Türkiyedeki en uzun ömürlü sosyal bilimler dergisi
İstanbul Sosyoloji Dergisi’ni esas alırsak Türkiye’nin yüz yılı aşkın bir akademik dergicilik birikimine
sahip olduğundan söz edilebilir. 1950 yılından bu yana Gazetecilik Enstitüsü’nün kurulmasıyla
akademi bünyesine dahil olan medya ve iletişim alanındaki dergiciliğin tarihi ise 1960 yılında birkaç
* Baş Editör, Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi; Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi,
haydeniz@marmare.edu.tr.
Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi • Yıl/Year: 2019 • Sayı/Issue: 34 ss/pp.VII-XIII • ISSN: 2630-6220
EDITÖRDEN
VIII
Hediyetullah AYDENİZ
sayı çıkan İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nün yayımladığı Yıllık dikkate alındığında 60
yıllık bir geçmişe sahip.
Marmara İletişim
Medya ve iletişim eğitimi alanında Türkiye’nin ilk akademik kurumlarından birisi olan Marmara
Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin tarihi, Müderris Yahya Fehmi Tuna tarafından orta dereceli bir
eğitim kurumu olarak İstanbul Gazetecilik Okulu’nun 1948 tarihinde açılmasıyla başlar. 1966-1967
eğitim-öğretim yılında özel teşebbüs olarak kurulan İstanbul Özel Gazetecilik Okulu, 1971 yılında
devletleştirilerek İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne İstanbul Gazetecilik Yüksekokulu
adıyla bağlanır ve 1973 yılında da öğretim süresi 4 yıla çıkarılır. Türkiyede yükseköğretimin
YÖK sonrasında yeniden yapılandırılması çerçevesinde 20 Temmuz 1982 tarihinde Basın-Yayın
Yüksekokulu adıyla Marmara Üniversitesi’ne bağlanır ve fakülteleşme sürecinde 1992 yılında da
kurulan ilk iletişim fakülteleri arasında yer alır. Marmara İletişim, 1983 yılından itibaren başlayan
lisansüstü programlarıyla Türkiye’nin medya ve iletişim çalışmalarının bilgi üretim merkezlerinden
biridir. Bugün itibariyle 10 yüksek lisans ve 9 doktora programıyla Türkiye’deki medya ve iletişim
çalışmaları alanındaki bilgi üretimine katkı sunmaya devam eden Marmara İletişim, 37 yıllık
lisansüstü çalışmalar birikimine sahiptir.
İnsanın kişisel ve toplumların genel tarihinde önemli dönüm noktaları olduğu gibi, kurumların
tarihinde de dönemlendirmeyi hak edecek düzeyde ayırt edici değişimler vardır. Önemli olan, bu
tür yapısal değişimlerle beraber sürekliliği inşa etmek, korumak ve sürdürebilmektir. Marmara
Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin kurumsal tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri, Basın
Yayın Yüksek Okulu’ndan İletişim Fakültesi’ne dönüşümün gerçekleştiği 1992 yılıdır. Bu dönüşüm,
Türkiye’deki iletişim fakülteleri açısından da yapısaldır ve kurumsallaşma açısından bir başlangıç
olarak hafızalardaki yerini almıştır. Bu kurumsal dönüşümün değerli bir sonucu ise fakültenin
akademik dergisinin yayın hayatına başlamasıdır. Aralık 1992 yılında yayımlanan ilk sayısından
bu yana Marmara İletişim Dergisi/rkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, otuz yıla yaklaşan tarihiyle
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin olduğu kadar aynı zamanda Türkiye’nin sosyal ve beşerî
bilimler alanındaki birikimi, özellikle de medya ve iletişim çalışmaları açısından, güçlü ve zayıf
taraflarıyla birlikte, akademik ve entelektüel hafızamızın kayda değer bir unsurudur. Bu hafızanın bir
parçası olması açısından önemli oluğunu düşündüğümüz hususlardan bir diğeri derginin tarihine
ilişkin notları kayda almak ve okurla paylaşmaktır. Bu çerçevede yirmi birinci yüzyılın ikinci on
yılını geride bırakırken bazı notlar ve bilgiler derlenip aşağıda sunulmuştur.
Marmara İletişim Dergisi (1992-2018)
Türkiye’nin medya ve iletişim çalışmaları alanındaki bilgi üretiminde önemli bir yere sahip Marmara
İletişim, alanın disipliner düzeyde kurumsallaşmasının önemli adımlarından biri olan akademik dergi
yayıncılığına, Aralık 1992 yılında Marmara İletişim Dergisi’ni çıkartarak katkı vermeye başlamıştır.
Nicel değilse de nitel boyutta kurumsallaşma ve özgün bilgi üretimi sorunu ve meydan okumasıyla
karşı karşıya olan Türkiye’deki medya ve iletişim çalışmaları alanındaki akademik dergiler, Cemil
IX
Türkiye’nin Akademik Hafızasına Düşülen Bir Kayıt: Marmara İletişim Dergisi’nden Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi’ne Dönüşüm
Meriç’in ifadesiyle bir zekalar topluluğunun yankısı ve bir neslin vasiyetnamesi, bir neslin mesajı
olarak önemli rol ve işlev üstlenebilecek imkana sahiptirler. Bu çerçevede, 34 sayılık birikimiyle
Marmara İletişim Dergisi, Türkiyedeki iletişim akademyasının 30 yıllık serüveninde her bir sayının
bir sonraki kuşağa bıraktığı kolektif bir mesaj ve vasiyetname olarak değerlendirilebilir. Marmara
Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yetişip gelen her bir kuşağın ve her bir editöryal kadronun kendi
döneminin şartlarınca Türkiye’deki ve dünyadaki iletişim akademyasının imkân ve potansiyelinden
azami düzeyde istifade ederek Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin kolektif bir çalışması
ve akademik çıktısını ortaya koyduklarını söylemek abartı olmayacaktır. Bu birikimi eleştirel bir
yaklaşımla değerlendirip gelecekte daha iyisini ortaya koymak üzere ayrıca akademik çalışmanın
konusu yapmanın da gerekli olduğunu ve bunun zamanın da geldiğini görmek gerekir. Bu görev de
yeni kuşaklarındır ve genç akademisyen adaylarının bir vasiyet olarak bu görevi üstleneceğini ümit
ettiğimizi not etmiş olalım.
Marmara İletişim Dergisi, 28 yıllık yayım hayatında 8 yıl okurla buluşamazken, 1990’lı yıllarda
10 sayı (1992’de 1, 1993’te 3, 1994’te 4, 1995 ve 1999’da 1’er sayı), 2000’li yıllarda 5 sayı (2001, 2007 ve
2008’de 1’er sayı, 2009’da 2 sayı), 2010 yılı sonrasında ise 19 sayı (2011-2013 yıllarında 1’er sayı, 2018
ve 2019 yıllarında 3’er sayı ve diğer yıllarda da 2’şer sayı) olmak üzere toplam 34 sayı ile Türkiye’de
medya ve iletişim çalışmalarındaki bilgi birikimine katkı sunmuştur. Dergide yayımlanan araştırma
makalesi, değerlendirme makalesi, araştırma notu, söyleşi, çeviri, değerlendirme yazıları dahil tüm
yazı türlerinde 34 sayıda yayımlanan metin sayısı 529 adettir. 1992-2000 yılları arasında yayımlanan
10 sayıda 236 (% 45) yazı yayımlanırken, 2000-2010 yılları arasındaki 5 sayıda 101 (% 19) ve 2010-
2019 yılları arasında çıkan 19 sayıda ise 192 (%36) yazı yayımlanmıştır. Dergi sayısı başına düşen
ortalama metin sayısı, 15,5’tir.
Marmara İletişim Dergisi’nin 1992 yılındaki ilk sayıdan sonraki yayın hayatında göze çarpan
önemli bir farklılık, 1994 yılında yayımlanan 8. sayısında dergi yayın kurallarına ilk kez İngilizce
olarak yer verilmiş olmasıdır. Türkiyede medya ve iletişim çalışmalarının kurucu isimlerinden ve
fakültemizin eski dekanlarından Ünsal Oskay imzalı ilk editör yazısının da 1999 yılında yayımlanan
10. sayıda çıktığını görmekteyiz. Oskay, “okulun bilgisayar sisteminde yapılan geliştirmeler ve
ülkedeki çeşitli sorunların okuldaki akademisyenleri de etkilemesi” nedeniyle derginin aksadığı
belirtmektedir. İlk sayısından itibaren “Üç ayda bir yayımlanır” ibaresiyle duyurulan derginin yayım
periyodu bilgisine 2007’de yayımlanan 12. sayısında ilk kez yer verilmemiştir. Dergi mizanpajında
köklü bir değişim görülmektedir. Aynı zamanda Editörden yazısı uygulamasına da başlanan derginin
2008 yılında yayımlanan 13. sayısında görülen en önemli yenilik, hakem kurulu listesine dergide
ilk kez yer verilmiş olmasıdır. Yoğun talepten dolayı bazı yazıların 2009 yılına bırakıldığı bilgisinin
de paylaşıldığı bu sayıda, derginin yılda iki sayı ile yayımlanmasının planlandığı görülmektedir.
Temmuz 2009’da yayımlanan 15.sayının Editörden yazısında not edilesi bir yenilik şu şekilde dile
getirilmiştir: “Dergimize gösterilen yoğun ilgi çalışmalarımızda bizi motive ederken, ABD University
of Northern Colorado’dan Prof. Wayne Melanson ve Prof. George Junne’un katılımıyla hakem
kurulumuzun zenginleşmesi de bizim için ayrı bir gurur kaynağı oldu.” Marmara İletişim Dergisi’nin
tarihinde önemli bir gelişmeye işaret eden bu bilgi notu gösteriyor ki uluslararası isimlerin de dahil
edildiği bir hakemlik mekanizması ile dergi kurullarının güçlendirilerek devam ettirilmesi halinde
X
Hediyetullah AYDENİZ
hem derginin kurumsallaşma sürecinin hem de uluslararasılaşmasının daha erken bir süreçte
tamamlanabileceğini tahmin etmek güç olmasa gerek. 2011 yılında yenilenen tasarımıyla beraber
dergi periyoduna ilişkin ilk kez, Ocak ve Haziran ayları olmak üzere yılda iki kez yayınlandığına dair
bir ibareye de yer verilmiştir. Bu gelişme, 1992’de yayım hayatına üç aylık periyotla başlayan Marmara
İletişim Dergisi’nin 2011 yılından itibaren altı aylık yayım periyoduna geçtiğini göstermektedir.
Marmara İletişim Dergisi’nin kurumsal tarihinde gerek yeniden yapılanma süreci açısından
gerekse kurumsallaşma açısından önemli aşamaların katedildiği dönemlerden birinin ise 2015-
2017 yıllarına denk geldiği söylenebilir. Zira 2015-2017 arası dönemde Marmara İletişim Dergisi,
“Medya ve Mülteciler”, “Medya ve Şiddet”, “Türkiyede Habercilik” gibi Türkiye’nin güncel ve temel
sorunlarını tema olarak gündemine alarak akademik ve entelektüel alana katkı sunmuş, derginin
eksik sayıları tamamlanarak yayım periyodu korunmuş, ulusal ve uluslararası indeksler ve veri-
tabanlarınca taranması sağlanmış, başlangıcından itibaren yayımlanan tüm sayıları içeren bir
dergi arşivi oluşturularak elektronik mecralarda erişime açılmış ve düzenlenen panellerle basım
sonrası dergi içeriğinin akademik gündeme taşınmasına gayret gösterilmiştir. Derginin 2017
yılında ULAKBİM-TR Dizini ile Web of Science-Emerging Sources Citation (ESCI) indekslerine
kabul alınmış ve EBSCO, Ulrichsweb ve Directory of Open Access Journal (DOAJ) veritabanlarınca
taranmaya başlanması kurumsallaşma açısından önemli gelişmeler olarak bu çalışmaların bir
sonucudur.
Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi (2018 – ®
Kurumsallaşma açısından önemli başarıların elde edildiği bir noktada, Marmara Üniversitesi
yönetiminin 2018 yılı başlarında akademik dergilerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili aldığı bir
karar gereği Marmara İletişim Dergisi, 2018 Haziran ayında yayımlanan 29. sayısından itibaren ismini
değiştirmek zorunda kalmıştır. 2018 Haziran ayından itibaren Marmara İletişim Dergisi, Türkiye
İletişim Araştırmaları Dergisi (Turkish Review of Communication Studies-TURCOM) adıyla yayın
hayatına devam etmektedir. 1992-2018 yılları arasında yayımlanan 28 sayı Marmara İletişim Dergisi
adıyla, son 6 sayı da Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi adıyla yayımlanmıştır. İsim değişikliğine
denk gelen önemli bir değişiklik de John Keane’in 2016’da yayın kuruluna dahil olması, ulusal indeks
olarak TR Dizin ve uluslararası atıf indeksi olarak da ESCI’den alınan kabul sonrasında 2019 yılından
itibaren dergi künyesinde yer alan ulusal hakemli dergi tanımlaması uluslararası hakemli dergi
olarak değiştirilmesidir. Bu değişiklikle Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, uluslararası hakemli
dergi kategorisinde yayın hayatını sürdürmektedir.
Marmara İletişim Dergisi döneminde olduğu gibi Türkiye’nin güncel ve temel sorunlarını tema
olarak gündemine alıp akademik ve entelektüel alana katkı sunma amacına uygun olarak Türkiye
İletişim Araştırmaları Dergisi, bundan sonra da akademik ve entelektüel alanın önemli konuları
arasında yer alacak olan Medya ve Demokrasi ile Türkiye’de Medya, Darbe ve 15 Temmuz başlıklı iki
özel sayı (2018, 2019) ile okurun karşına çıkmıştır. Osmanlı’dan itibaren Türkiye’nin modernleşme
deneyimi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi de dikkate alarak Türkiye’de medyanın
toplumsal konumu, siyasal sistem içerisindeki yeri, yasama, yürütme ve yargı erkleriyle ilişkileri
XI
Türkiye’nin Akademik Hafızasına Düşülen Bir Kayıt: Marmara İletişim Dergisi’nden Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi’ne Dönüşüm
başta olmak üzere hem tarihsel hem mevcut durum hem de normatif boyutlarıyla “medya ve
demokrasi” meselesi çok boyutlu olarak ele alınmıştır. Hakemli dergicilik açısından önemli olarak
değerlendirdiğimiz ve ilk defa bu sayıda uygulanan bir yenilik de Forum başlığı altında çağrılı olarak
sayı teması ile ilgili düşünsel/fikrî yönü merkezde olan tartışmaların yapıldığı metinlere yer verilmiş
olmasıdır. 2019 yılında okurla buluşan Türkiye’de Medya, Darbe ve 15 Temmuz temalı ikinci özel
sayısı ise Türkiye modernleşmesinin önemli aktörlerinden birisi olarak zor kullanıp siyasal sisteme
yaptığı müdahalelerle Türkiyede bir darbe geleneğinin (1876-Sultan Abdülaziz ve 1909-Sultan
II.Abdülhamit’in tahtan indirilmeleri, 1913 – Bâb-ı Âli baskını, 27 Mayıs Darbesi, 12 Mart Muhtırası,
12 Eylül Darbesi, 28 Şubat Post-Modern Darbesi ve 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü) oluşmasına yol
açan ordu ve medyanın modernleşme sürecindeki konumu, rolü, birbirleriyle ilişkileri ve darbe
meselesi, başlangıç teşkil edebilecek düzeyde akademik ve entelektüel hayatın gündemine taşıyan bir
içerikle ele alınmıştır.
Çift dilli olarak sürdürdüğü yayın hayatına 33. sayıdan itibaren getirdiği genişletilmiş İngilizce
özet koşuluyla devam eden Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, 2018 Haziran ayında başvuruda
bulunduğu ve neticelenme aşamasında olan Scopus indeks başvurusunun olumlu sonuçlanması
halinde uluslararasılaşmada yeni bir aşama kaydetmiş olacaktır. 2019 yılında gerçekleşen ve
kurumsallaşma açısından önemli olan bir başka gelişme, dergi yayıncılığı açısından bir tür iç tüzük
olarak değerlendirilebilecek ve uluslararası kriterler çerçevesinde hazırlanan Yayın Etiği ve Kötüye
Kullanım Beyanı’nın yayın kurulu tarafından kabul edilip yayımlanmasıdır.
Uluslararası bir dergi olmanın gereklerini yerine getirmenin yanında Türkiye İletişim
Araştırmaları Dergisi, kendine özgü olarak güçlendirilmiş bir editöryal değerlendirmeyi hayata
geçirmiştir. Dergimizde yayımlanmak üzere gönderilen bir makalenin editöryal değerlendirmesi, kör
hakemlik uygulamasında olduğu gibi Editöryal Değerlendirme Formu üzerinden kurala bağlanmış
haliyle yazar ve alan editörünün birbirlerini bilmeden gerçekleşmektedir. Çıkar çatışması ve olası
ön yargılardan uzak kalmayı mümkün kılan bu mekanizma sayesinde alan editörü, bilimsel kriterler
çerçevesinde Editöryal Değerlendirme Formu’nu doldurarak değerlendirme raporunu baş editöre yazılı
olarak sunmaktadır. Yayın Etiği ve Kötüye Kullanım Beyanında da kayıt altına alınan bu uygulama
çerçevesinde, bir makalenin editöryal değerlendirmesi yapılarak düzeltme istenip istenmeyeceği ve
hakemlik sürecine dahil edilip edilmeyeceğinin kararı verilmektedir. Gelinen aşamada danışma ve
yayın kurulunun yanında dergi künyesi ve yürütücü kadrosu, yönetici editörlük, alan editörlüğü,
dil editörlüğü ve baş editörlük şeklinde yeniden yapılandırılmıştır. Marmara İletişim Dergisi adıyla
1992 yılında ilk sayısı yayımlanan ve 2018 yılından bu yana da Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi
adıyla yayınına devam eden dergimiz, 2020 yılına girerken nitelikçe güçlendirilmiş kurullarla altı
aylık periyodunu koruyan, ulusal ve uluslararası indekslerce taranmış, yayın etiği ve kötüye kullanım
beyanındaki ilkeleri uygulayarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Nitelikle güçlendirilmiş bir kurumsallaşma ile özgün bilgi üretimi sorununu aşmada mesafe
almış bir iletişim akademyasının buluşma zemini olmaya talip Türkiye İletişim Araştırmaları
Dergisi’nin, 2019 yılının sonu itibariyle hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kurumsallaşmasını
tamamladığını söyleyebiliriz. Periyodunda aksama olmaksızın kurumsallaşmasının güçlendirilmesi
ile akademik ve entelektüel hayata katkı sunmaya devam edecek Türkiye İletişim Araştırmaları
XII
Hediyetullah AYDENİZ
Dergisi açısından bundan sonraki hedef, Scopus ve SSCI’den kabul almasıdır. Bu çerçevede yayın
hayatının ikinci çeyrek yüzyılında dergimiz, Türkiye ve dünyadaki iletişim akademyasının imkan ve
potansiyelinden azami düzeyde istifade ederek Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin kolektif
bir çalışması olarak yeni kuşağın nitelikli katkısı ile yayın hayatına devam edecektir. Sürekliliği
koruyan, değişime açık ve uluslararası düzeyde Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin
Türkiye’nin akademik ve entelektüel hayatına katkısının önemli bir mecrası olmaya devam etmesi
ortak sorumluğun da bir gereğidir. Dergimizi daha ileri noktalara taşıma hedefiyle, zaman zaman
özel sayılarla küresel ve bölgesel gelişmeleri ihmal etmeden, güncel gündem ile kalıcı/yapısal
olanın dengesini gözeterek dergimizde ele alınacak konuların odağında Türkiye’nin yer almasına
özen gösterilecektir. Kuruluşundan bu yana emeği geçen ve katkı sunan herkesi teşekkür ve hayırla
anarken vefat edenlere Allah’tan rahmet hayatta olanlara sağlık, iyilik ve uzun ömürler dilemek de
bir borcun ifasıdır.
34. Sayı Makaleleri
rkiye İletişim Araştırmaları Dergisi olarak 34. sayıda, yayımlanmak üzere gönderilen 58 makale
arasında yayım süreci tamamlanan 3’ü İngilizce olmak üzere 11 araştırma ve 1 değerlendirme
makalesi ile 1 değerlendirme yazısı (film analizi) olmak üzere toplam 13 çalışmayla okurlarımızın
karşısına çıkıyoruz.
34. sayının ilk çalışması olan Kemal Çelik ve Serpil Kırel’e ait Kapitalist Sistemin Muhafızları
Olarak Hollywood Süper Kahramanları: Süpermen Örneği” adlı makalede Hollywood filmlerinde
ortak olan temel anlatısal bir yapı olup olmadığı ve varsa bu yapının popüler kültürdeki işlevinin ne
olabileceği sorusuna “Süpermen Örneği” üzerinden yapısal bir çözümlemeyle cevap aranmaktadır.
Sayının ikinci makalesinde Sacide Şahin ve Vahit İlhan Primary “School Children’s Practices
of Watching Cartoons and Their Perceptions about Cartoon Characters” adlı çalışmalarında ilkokul
dönemindeki öğrencilerin çizgi film ve televizyon izleme alışkanlıkları ile çizgi film karakterlerine
ilişkin algılarının tespit edilmesi yönelik nicel bir araştırma yapıp analiz etmişlerdir.
Hatice Sevgi Zengin’in “Kış Uykusu’nu Kant ve Nietzsche Etiği Çerçevesinde Düşünmek” başlıklı
makalesinde Kant’ın ödev ahlakı ile Nietzsche’nin efendi/köle ahlakı anlayışı, felsefenin mutluluk,
kötülük sorunsalı bağlamında tartışılarak, Nuri Bilge Ceylan’ın 2014 Cannes Film Festivali’nde Altın
Palmiye ödülüne layık görülen Kış Uykusu filmi söylem çözümlemesi yöntemiyle incelenmiştir.
Sayının dördüncü makalesi Nihal Kocabay Şener tarafından hazırlanan “Reklamda Egemen
İdeolojiyi Çözümlemek: Cinsiyet Rolleri ve Fanatizm Okuması” adlı çalışmadır. Çalışmada reklam
metniyle taşınan ideolojinin, anlamlandırma sürecinde ortaya çıkmakla birlikte aynı zamanda
anlamlandırma sürecini de etkilediği ileri sürülerek, sıkı dokunmuş bir medya metninin nasıl
özgürleştirilebileceği sorusu göstergebilimsel çözümleme ile ele alınmıştır.
Uğur Bakan ve Ufuk Bakan imzalı “Gender and Racial Stereotypes of Video Game Characters
in (MMO)RPGs” adlı çalışmada, video oyunu karakterlerinin cinsiyet ve etnik stereotipileri ile ırk,
cinsiyet, vücut tipleri, cinsel tasvir, kıyafetleri gibi değişkenler arasındaki ilişki analiz edilmektedir.
XIII
Türkiye’nin Akademik Hafızasına Düşülen Bir Kayıt: Marmara İletişim Dergisi’nden Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi’ne Dönüşüm
Ebru Ağaoğlu Ercan’nın “Sanal Gerçeklik, Hakikat Kavramının Dönüşümü ve Popüler Kültürdeki
Yansımaları” adlı makalesinde popüler sinema ürünleri üzerinden insan ve toplumun, sanal evrene
göçü irdelenmeye çalışılmış ve popüler sinema ürünlerinde hakikatin peşinde koşma refleksinin,
giderek hakikatten kaçma eğilimine nasıl dönüştüğü tartışılmaktadır.
Sayının yedinci makalesi olan Reklamlarda Kadının Ableist Temsilinden Dijital Feminist
Perspektifin Aktivizmine: Erktolia.org Örneği” başlıklı çalışmada Burcu Kaya Erdem ve Elif Karakoç,
kadına yönelik bakışın reklamlarda temsil bulmuş halinin erkek egemen bir özelliğe sahip olduğu
düşüncesinden yola çıkmaktadır. Yazarlar, “erktolia.org” sitesinin, ableism bağlamında cinsiyetçiliği
nasıl sorunsallaştırdığını; genel yapısı ve başarılı olduğu ilk eylem kampanyası üzerinden betimsel
bir analizle değerlendirmektedir.
Özlem Uluç Küçükcan, “Şiddetin ve Suçun Kamusallaşması: Reality Showlar ve Toplumsal
Etkileribaşlıklı makalesiyle şiddet eğilimine ilişkin ipuçları içeren ve suç teşkil eden davranışlar ile
özellikle kurgu olmayan reality showları seyretmek arasındaki ilişkiyi analiz etmektedir.
Nuran Erol Işık tarafından kaleme alınan “Evaluating Narrativization Practices in Turkish TV
serials as a Venue of Popular Historiography” adlı çalışmada Türk izleyicisi üzerinde sembolik bir
güce sahip olduğu kabul edilen üç farklı televizyon dizisinde temsil edildiği şekliyle, öykülendirme
ve ahlakilik arasında bir köprü kurulmaya çalışılmaktadır.
Emel Arık ve Hakkı Akgün’ün “rk Sinemasında Gazeteci Kimliğinin Temsili” adlı makalesinde
Türkiye’de yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeler neticesinde medyanın doğası, gazetecilik
pratikleri ve gazeteci kimliğinin geçirdiği değişimler sinemada temsil ediliş biçimi üzerinden söylem
çözümlemesi yöntemiyle incelenmektedir.
Ömer Faruk Özgür ve Cengiz Anık tarafından hazırlanan “2017 Anayasa Değişikliği
Referandumunda AK Parti ve CHP’nin Propaganda Materyallerinin Söylem Çözümlemesi ile
İncelenmesi” başlıklı makalede, Stephen Toulmin’in argümantasyon modelinden hareketle Türkiye’de
2017 Anayasa Değişikliği Referandumu’nda evet ve hayır taraflarının önde gelen temsilcileri Ak Parti
ve CHP’nin ikna amaçlı dokümanları söylem çözümlemesi yöntemi ile incelenmektedir.
Değerlendirme makalesi olarak yer verilen Sebnem Özdemir’in “Bir Kamu Politikası Aracı
Olarak Davranışsal İçgörü adlı çalışması davranışsal içgörü uygulamalarının klasik politika
araçları ile karşılaştırıldığında ne oranda faydalı olduğu, hangi kurumlar ve devletler tarafından,
hangi alanlarda, ne şekilde kullanıldığı, davranışsal içgörünün bir kamu politikası aracı olarak
kullanılabilirliği ve konu çevresinde tartışılan etik yaklaşımlar irdelenmektedir.
Sayının son çalışması olan “Başkalarının Aşkı: Hangi Kadın Filminde Mimetik Arzuadlı film
analizinde Dilara Bostan, Rene Girard’ın mimetik arzu kavramı etrafında geliştirdiği arzu teorisi ve
arzunun “mimesise dayanarak açıklamasını değerlendirerek tartışmaktadır.
Makalelerini gönderen araştırmacılara, yönetici-dil-alan editörleri ile hakemler başta olmak
üzere bu sayıda emeği geçen herkese şükranla iyi okumalar diliyorum!
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
ResearchGate has not been able to resolve any references for this publication.