Content uploaded by Didem Doğanyılmaz Duman
Author content
All content in this area was uploaded by Didem Doğanyılmaz Duman on Apr 08, 2020
Content may be subject to copyright.
DOI: 10.18092/ulikidince.649520
Makalenin Geliş Tarihi (Recieved Date): 21-11-2019
Yayına Kabul Tarihi (Acceptance Date): 28-03-2020
POPÜLİST SÖYLEMİN SEÇMEN DAVRANIŞLARINA ETKİSİ: JAIR
BOLSONARO’NUN SEÇİM KAMPANYASININ İNCELENMESİ
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN
1
Öz
Siyasi eğilimler, her ne kadar devletlerin, ülkelerin ve ilgili toplumsal yapılanmaların dinamikleri çerçevesinde
gelişse de küresel anlamda bir etkileşimin olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Son yıllarda bu küresel eğilimin
sağ popülizme doğru kaydığı, siyasi sahnelerde yer alan temsilcilerin söylemlerinde, seçimlerde, seçim
kampanyalarında ve seçmen davranışlarında gözlemlenmektedir. İncelemeler son dönemlerde kıta Avrupası
çerçevesinde yoğunlaşmış olsa da gerek kuzeyde 2016 yılında Donald Trump’ın seçildiği Amerika Birleşik
Devletleri başkanlık seçimi gerekse de Latin Amerika’daki değişimler göz önünde bulundurulduğunda Amerika
kıtasının da yükselen sağ popülizmden ciddi bir şekilde etkilendiği bir gerçektir. Bu çalışmada, batı dünyası
siyasi ikliminin etkilendiği sağ popülizmin teorik çerçevesi ve Ekim 2018’de gerçekleştirilen ve dünya
siyasetinde yeni bir popülist lider olarak yerini alan Jair Bolsonaro’nun kazandığı Brezilya Başkanlık Seçimi
çerçevesinde, popülist söylemlerin seçmen davranışları üzerindeki etkisi incelenmektedir.
Anahtar kelimeler: Sağ popülizm, popülist söylem, Brezilya, seçmen davranışları
JEL Sınıflandırması: D72, Y80
EFFECTS OF POPULIST DISCOURSE ON VOTER BEHAVIOR: AN ANALYSIS OF
JAIR BOLSONARO’S ELECTION CAMPAIGN
Abstract
Political trends are inevitably under the effect of global interaction even though it is composed in accordance
with countries’ and societies genuine dynamics. In recent years, the said trend has been shifting towards right-
wing populism, which has been observed in the discourses of the representatives of the political parties,
elections, election campaigns and voter behavior. Although researches have recently been focusing on the
context of continental Europe; both the United States Presidential Election in the north, in which Donald
Trump was elected in 2016, and the changes in Latin America, the American continent has also been
significantly affected by rising right populism. This study examines the theoretical framework of right-wing
populism influenced by the political structure of the western world and the impact of populist discourses on
voter behavior within the framework of the Brazilian Presidential Election of October 2018, in which Jair
Bolsonaro has become the President and taken his place as a new populist leader in world politics.
Keywords: Right-wing populism, populist discourse, Brazil, voter behavior
JEL Classification: D72, Y80
1
Dr. Öğr. Üyesi, İzmir Demokrasi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü,
didem.duman@idu.edu.tr, ORCID: 0000-0001-7785-4416
194 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
1. Giriş
Siyaset, kavramsal olarak farklı fikirlerin çatışması ve uzlaşı süreci içerisinde bir sonuca
bağlanması ve ortak iyiliğe ulaşılması şeklinde açıklanabilir. Farklı fikirlerin ortaya çıkışı, içinde
bulunulan konum, coğrafya, bireysel ve/veya toplumsal ilişkiler, sosyo-ekonomik koşullar vb.
çerçevesinde değişiklik gösterebilmektedir. Ancak toplumsal etkileşim, gelişen teknolojik imkanlar
ve içinde bulunulan iletişim çağı olanakları çerçevesinde daha eşzamanlı bir şekilde kendini
göstermektedir. Bu etkileşim, genel olarak küresel eğilimin ortaya çıkmasında kendini göstermekte
ve dönemsel siyasal konjonktürü belirlemede etkin bir rol oynamaktadır.
Popülizm, içinde bulunduğumuz dönemde hem sağ hem de sol siyaset ile eklemlenmiş ve
küresel anlamda dikkate değer bir şekilde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler çalışmalarının odak
noktalarından birisi haline gelmiştir. Popülizm her iki siyasal eğilimle birlikte kendisini göstermiş
olsa da son dönem örnekleri içerisinde çoğunluğu sağ popülizm oluşturmaktadır. Popülist
söylemler genel itibariyle “biz” ve “onlar” ikilemine dayandırılmaktadır (Mudde, 2004) ve bu
söylem biz öznesini halk veya kitleler olarak tanımlarken karşılarına aldıkları onlar öznesini elitler
olarak betimlerler. Diğer taraftan sağ popülizm, onlar öznesini tanımlarken kapsamı genişleterek
kimliksel farklılıkları da işaret etmektedir. Bu durum günümüz sağ popülist söylemin
yapıtaşlarından birisini oluşturmaktadır.
İçe dönük bir kimlik algısı oluşturma eğiliminde olan sağ popülist söylem (Wodak, 2015:8),
sosyo-politik bağlamda göçmen karşıtlığıyla, ekonomik bağlamda da yabancı sermaye karşıtlığıyla
beslenmektedir. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanların yer değiştirme olanaklarının
artması ile birlikte hem işgücü hem de sermaye dolaşımının yaygınlaşması, küreselleşmenin bir
etkisi olarak yabancı sermayenin her yerde varlığını göstermesi popülist siyasetin genel odak
noktaları haline gelmiştir. Kozmopolitanizmin bir ideoloji haline gelip gelmediğinin tartışıldığı
(Heywood, 2018:92-94), bölgesel iş birliklerinin uluslararası sistem içerisinde varlığını sergileyen
güçlü aktörler yetiştirdiği bir dönem içerisinde farklılıkları hedef alarak siyasi söylem oluşturmanın,
zamanın dinamiklerine uymadığı söylenebilir; ancak, bu durum popülist söylemin, güncel dönem
siyasetinde ciddi bir seçmen kitlesine ulaştığı gerçeğini değiştirmiyor. Söylem, siyasi bağlamda
ulaştığı seçmen kitlesini etkileme konusunda yukarıda belirtilen belirli konulara odaklanmaktadır.
Kitleyi etkileme ve güncel dönem itibariyle yeni bir taban oluşturma gücüne ve/veya yeteneğine
sahip olan popülist söylem, odaklandığı konular açısından araştırmacılar için oldukça önemli bir
çalışma alanı sunmaktadır. Bu konuda farklı sınıflandırmalar bulunmaktadır.
Popülist siyaset kapsamında söylemin önemine dikkat çekmek gerekmektedir. Kimi
araştırmacılarca toplumsal unsurların sistematik bir yorumu olarak değerlendirilen söylem
(Fairclough ve Wodak, 1997:259), ilgili toplum dinamiklerinde hassasiyet gösterilebilecek ortak
odaklar bulma eğilimi göstermektedir. Diğer bir deyişle, söylemin hem toplumun kendi
özelliklerinden beslenmesi hem de aynı özellikleri kendi tabanında beslemesi gerekmektedir.
Yapılan sınıflandırmalarda da dikkat çeken husus bu olmaktadır. Popülist söylem kimi zaman kimlik
siyaseti unsurları ile eklemlenmektedir (Doğanyılmaz Duman, 2020). Kimlik kavramının siyasi
alanda kendini göstermesi makro düzeyli bileşenler çerçevesinde gözlemlenmekte ve bu noktada
da odaklanılan din, etnik köken, cinsiyet ve kültür temelli kimlikler olmaktadır. Bu sınıflandırmaya
göre, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde gözlemlenen, din ve etnik köken temelli kimlik unsurlarının
popülist siyasetin kapsamını belirlemesi iken; Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) daha çok etnik
köken ve kültür üzerinden kimlik unsurları toplum nezdinde karşılık bulmaktadır. Bu çalışmanın
ilerleyen kısımlarında detaylı bir şekilde değinileceği üzere Brezilya’da ise cinsiyet temelli kimlik
siyaseti unsurları baskın bir şekilde kendini göstermektedir. Bu sınıflandırma kimlik siyasetini
merkeze aldığından, toplumsal anlamda kümülatif bir yapı olarak karşımıza çıkan kültür baskın bir
bileşen haline gelmekte ve sosyolojik ve/veya ekonomik göstergeler direkt etken olarak değil,
ancak sosyolojik sınıf olgusu kapsamında değerlendirilmektedir. Popülist söyleme ait daha farklı bir
sınıflandırmada ise kültür, ilgili özelliklerden yalnızca bir tanesi olarak işaret edilmektedir. Kyle ve
Gultchin (2018), yaptıkları analiz kapsamında kültürel popülizme (cultural populism) ek olarak,
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN 195
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi
sosyo-ekonomik popülizmi (socio-economic populism) ve sistem-karşıtı popülizmi (anti-
establishment populism) işaret etmektedir. Kültürel popülizme göre farklı olan, bir önceki
sınıflandırmaya benzer şekilde, kültürel açıdan farklı olduğu iddia edilen farklı kimlik sahipleridir ve
buna bağlı olarak kültürel popülizmin etkin olduğu ülkeler de benzerlik göstermektedir. Sosyo-
ekonomik popülizme göre ilgili ülkedeki “biz”, emek temelli bir hak ediş iddiası taşıyan çalışan
kesim veya işçi sınıfıdır. Seçkinler sınıfı da ekonomik gücü elinde tutan kapital sahipleri olması
sebebiyle yozlaşmış olduğu iddia edilen “onlar”ı oluşturmaktadır. Tayland’da Thaksin
Shinawatra’nın başbakanlığı dönemi (2001-2006) ve Yunanistan’da yükselişe geçen Syriza bu
gruptaki örnekler olarak listelenmektedir. Sistem-karşıtı popülizm ise, liberal pazar ekonomisine ve
hükümet eliyle geliştirilen kemer sıkma politikalarına karşı olma konusunda ortak bir özellik
sergilemektedir. Söylem, ekonomik düzenin siyasiler eliyle (“onlar”), gerçek halka (“biz”) bir fayda
sağlamadığı odağıyla oluşturulmaktadır. 2009’da İtalyan siyasetine giriş yapan Beş Yıldız Hareketi
isimli politik parti, bu konuda en belirgin ve güncel örnek olarak listelenmiştir.
Bu kapsamda popülist siyasetin en net odak noktalarından birisi olarak, bölgesel ve uluslar üstü
bir oluşum olan AB dikkatleri üzerine toplamakta. AB, üye devletlerinin bir kısmının (PIIGS –
Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya) 21. yüzyılın ilk on yılının sonlarında etkilenmeye
başladığı ekonomik krizden bu yana birlik bütünlüğüne karşı ciddi eleştirilerle karşılaşmaktadır.
Ekonomik temellerle kendisini gösteren ve daha sonra politik ve sosyolojik alanlara da sıçrayan
eleştiriler, euroscepticism yani Avrupa şüpheciliği tartışmalarına büyük bir kaynak sağlamıştır. Bu
çalışma çerçevesinde ilgili tartışmalara değinilmeyecek olup, yalnızca son döneme damgasını vuran
ve mülteci krizi adı altında literatürde kendisine yer bulan duruma değinilecektir. Mülteci krizi,
Akdeniz Havzası’nın güneyinde ve güneydoğusunda bulunan ve hemen hepsi Akdeniz için Birlik
oluşumunun bir üyesi olan devletlerde yaşanan ayaklanmalar ve kimi devletlerde gözlemlenen iç-
savaş durumları sonrasında zorunlu olarak yer değiştiren insanların yasal başvurularla veya yasadışı
yollarla AB sınırlarına ulaşması adına yaşanılan kitlesel hareketliliğin yarattığı sorunları açıklamak
için kullanılmıştır. Mülteci krizinin bu çalışmaya konu olan kısmı, siyasi söylemlerde kendisine yer
bulması ve bu söylemin de sağ popülist siyaset ile eklemlenmiş olmasıdır. AB üyesi devletlerde son
dönem siyasi duruma bakıldığında, sağ popülizmin temsiliyetinin gözle görülür biçimde arttığı
gözlemlenmektedir. Yükselen eğilim ve ilgili partilerin artan seçmen kitlesi, söylem sahiplerini
meclise taşımakta ve ülke içi siyasette daha fazla söz sahibi olma hakkı tanımaktadır. Bu çalışmanın
kaleme alındığı dönemde sağ popülist partiler, AB üyesi devletlerde iki başbakan çıkarmış
(Macaristan’da Genç Demokratlar – Fidesz ve Polonya’da Hukuk ve Adalet Partisi- Prawo i
Sprawiedliwość) altı devlette koalisyon ortağı olmuş (Avusturya’da Avusturya Özgürlük Partisi –
Freiheitliche Partei Österreichs, FPÖ; Yunanistan’da Bağımsız Yunanlar – ANEL; Bulgaristan’da
Birleşik Vatanseverler İttifakı, PF; Finlandiya’da Mavi Reform Partisi – Uusi Vaihtoehto; Letonya’da
Ulusal İttifak – Nacionālā apvienība; Slovakya’da Slovak Milli Partisi - Pravá Slovenská Národná
Strana, SNS) ve on devlette de mecliste temsil edilmektedir (İsveç’te İsveçli Demokratlar Partisi –
Sverigedemokraterna, SD; Danimarka’da Danimarka Halk Partisi – Dansk Folkeparti, DF;
Almanya’da Almanya İçin Alternatif – Alternative für Deutschland, AfD; Fransa’da Ulusal Cephe –
Front National, FN; İtalya’da İtalya İleri – Forza Italia; Hollanda’da Özgürlük Partisi – Partij voor de
Vrijheid, PVV; Belçika’da Flaman Çıkarları – Vlaams Belang, VB; Çekya’da Özgürlük ve Doğrudan
Demokrasi Partisi – Svoboda a přímá demokracie, SPD; Litvanya’da Ulusal İttifak – Partija Tvarka ir
Teisingumas, TT ve Hırvatistan’da Canlı Duvar – Živi zid) (Ünveren, 2018).
Yukarıda listelenen siyasi partilerin liderleri ve temsilcileri, söylemlerinde aşağıda detaylı bir
şekilde teorik incelemesi yapılacak olan sağ popülist söylemin en net örneklerini
oluşturmaktadırlar. Kimlik konusunda içe dönüklük, yaratılan biz ve onlar ikilemine dikkat çekiş, biz
algısının yaratılmasında genel olarak dezavantajlı grupların hedef kitle olarak tercih edilmesi gibi
unsurlar söylemlerde kendini göstermektedir (Spruyt vd., 2016:345).
Sağ popülist söylem, yukarıda belirtildiği gibi yalnızca ülke içi siyaseti değil, AB siyasetini de ciddi
bir şekilde etkilemektedir. İlgili ülkelerin Avrupa Parlamentosu’nda bulunan temsilcilerinin etkisi
kendisini göstermektedir; ancak bununla sınırlı değildir. 23 Haziran 2016 tarihinde Birleşik Krallık’ta
196 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
(BK) AB üyeliği referandumu yapılmış ve referandum sonuçlarına göre “Ayrıl” kararı %51’lik
çoğunluk elde etmiştir. Referandum tarihinden bu yana, ayrılma koşullarıyla ilgili olarak
Westminster Parlamentosu’nda bir sonuca ulaşılamamış ve buna bağlı olarak da AB ile süreç
tamamlanamamıştır. Siyasi literatüre Brexit olarak giren bu referandumun gerek kampanya süreci,
gerek sonucu ve AB’nin sosyo-politik yapısına etkisi başlı başına birer çalışma konularıdır (Goodwin
ve Ford, 2017; Smismas, 2018). Bu çalışma için önemli olan kısmı ise, referanduma ait kampanya
sürecinde popülist söylemin etkin olarak kullanılması ve seçmen kitlesi nezdinde karşılık bulmuş
olmasıdır. “Ayrıl” kararı için yürütülen kampanya süresince odaklanılan konular, göçmen karşıtlığı
ile şekillendirilmeye çalışılan içe dönük milli kimlik güzellemesi, biz ve onlar ikileminin yaratılması
ve onlar algısının merkezine AB’nin konulması, kitlesel bir mağduriyet yaratılmaya çalışılması ve
yine sorumlunun AB politikaları olarak işaret edilmesi olmuştur (Cox, 2017; Freeden, 2016; Iakhnis
vd., 2018). AB’nin oluşturmaya çalıştığı bölgesel bütünleşme ve ortak Avrupa kimliği yaratma
politikaları hakkında var olan Avrupa şüpheciliğine ciddi bir katkı sunan Brexit, hali hazırda BK’da
sosyo-politik bir kutuplaşmanın ve buna bağlı bir krizin sonucu olmakla beraber, AB içinde başka
bir krizin sebebi olabilecek bir potansiyele sahiptir (Doganyilmaz Duman, 2018).
Sağ popülist söylem yalnızca kıta Avrupası’nda değil, Amerika’da da kendini göstermektedir.
Yine Brexit ile aynı yıl içerisinde, 8 Kasım 2016 tarihinde ABD’de yapılan başkanlık seçimlerinde, sağ
popülist söylem ile kampanyasını yürüten Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump, seçimleri
kazanmış ve ABD’nin 45. Başkanı olmuştur. Seçim kampanyası sürecinde, D. Trump da yine
göçmenler üzerinden biz ve onlar ikilemi yaratmak adına söylemlere başvurmuş ve bu söylemler
diğer tüm popülist unsurlarla bir araya gelerek seçmen kitlelerini etkilemeyi başarmıştır. Bu
çalışmanın kaleme alındığı dönemde ABD’nin güney sınır komşusu Meksika Birleşik Devletleri ile
aralarındaki sınıra örülecek duvar hakkında tartışmalar devam etmektedir (Viala-Gaudefroy, 2018).
Bu çalışma, küresel anlamda popülist siyasetin sağ ideoloji ile birleşerek seçmen davranışlarının
farklı modellerinde ne şekilde etkili olabileceğini analiz ederek ne kadar etkin hale geldiğini
açıklamakla birlikte, Ekim 2018’de Brezilya’da yapılan başkanlık seçimlerini kazanan Jair
Bolsonaro’nun seçim kampanyası sürecinde kullandığı sağ popülist argümanların farklı bölgelerin
farklı sosyo-politik yapılarından ne şekilde etkilenebileceğini incelemeyi hedeflemektedir. Bu
incelemenin tamamlanabilmesi için, ilk olarak teorik bir analiz sunulmuş ve vaka analizi kısmını
oluşturan Brezilya Başkanlık Seçimleri için de gazete haberleri ve resmi açıklamalar kapsam dahiline
alınmıştır. Bu yönteme başvurulmasındaki temel amaç, çalışmanın teorik çerçevesi kapsamında da
detaylı bir şekilde açıklanacak olan, seçmen davranışlarında yakın dönem etkileri, anlık tepkiler
aracılığıyla gözlemleyebilmektir.
2. Popülist Siyaset Nedir, Hedef Kitlesini Nasıl Belirler?
Popülist söylem genel itibariyle kitlelere hitap eden, kitle psikolojisini etkilemeye yönelik
şovenist bir karakteristiğe sahiptir (Wodak, 2015:8). Popülist söylemin sağ veya sol siyasetle
birbirlerine entegre olması durumunda ortaya çıkan popülist siyasetin halk kitlelerine hitap etmesi
için kullandığı farklı argümanlar bulunmaktadır. Bu argümanları, bu çalışmanın da konusunu
oluşturan sağ popülizm için milliyetçilik, muhafazakârlık, ırkçılığa ulaşmasa dahi etnik kimliğe dayalı
kimlik siyaseti, milli kimlik güzellemesi, zenofobi, kapalı ekonomik yapı, devlet kontrollerinin
artırılması şeklinde listelemek mümkün. Tüm bu argümanların ortak noktası, merkez-çevre
ayrımında “çevre”de bulunan kitleleri etkilemek ve onlar için “merkez”de bulunan elitler karşısında
bir “halk” algısı yaratmaya yöneliktir. Bu çerçevede oluşturulan biz ve onlar ikiliği popülist siyasetin
temel yaklaşımını oluşturmaktadır.
E. Shils (1970) literatüre kattığı merkez ve çevre ikilemi çerçevesinde, merkezin toplumun
karakteristiğini belirlediğini belirtmiştir. Popülist siyasetin hedefinde bulunan elitlerin, bahsedilen
merkezi oluşturan sosyo-politik ve sosyo-ekonomik açıdan güçlü olanlar olması durumunun
yanında, ilgili toplum dinamiklerini belirlemekten çok, toplumsal yapı içerisinde hegemonik bir
baskı unsuru oluşturduğu, her zaman için yozlaşma eğiliminde olduğu (Mudde, 2004:543) ve
çevreyi oluşturan halk kitlelerinin sahip olduklarını tehlikeye attığı algısı söylemlerin temelini
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN 197
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi
oluşturmaktadır (Stavrakakis ve Katsambekis, 2014). Toplumu direkt olarak ikiye bölen popülist
siyaset, “onlar” olan elitlerle, “biz” şeklinde addedilen halkı iki homojen grup olarak algılamaktadır
ki (De Cleen vd., 2018:655), aslında herhangi bir toplumsal yapının, ne kadar benzerlik taşırsa
taşısın, homojen olarak değerlendirilmesi yapısal boyutta sorunlu bir yaklaşımdır.
Popülist siyasetçiler, halk kitlelerini temsil etmekte elitlerin meşruiyetini yitirmesi argümanıyla
birlikte, meşru halk temsilcilerinin kendileri olacağını iddia etmekte ve bu sayede destek
toplamaktadır (De Cleen vd., 2018:658). “Halk”, yani popülist söylemin “biz” etrafında kenetlemeyi
hedeflediği ve/veya başardığı kitle, genel itibariyle sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı gruplardan
oluşmaktadır. Bu durum, söylemlerde elitleri işaret ederek sorumlu tutmak açısından oldukça
başarılı bir zemin hazırlamaktadır. Bu noktada altı çizilmesi gereken bir gerçeklik bulunmaktadır;
dezavantajlı olma durumu, yoksulluk değil, göreli yoksunluk çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Herhangi bir sosyal hizmetten, servisten mahrum kalmamış olsa dahi, bunlara ulaşmak konusunda
fırsat eşitliğine sahip olmadığı gerçekliği veya algısı söz konusu olan halk kitleleri göreli yoksunluk
çerçevesinde değerlendirilir. Brubaker’in (2017) belirttiği üzere popülist siyasetin “dikey boyutu”nu
oluştururlar.
Ekonomik güvenliğe ek olarak, kişisel güvenlik unsurları da değişen güvenlik olgusu ve popülist
siyaset kapsamında tartışmaya dahil edilmelidir. Zaman içerisinde devlet temelli bir yapıdan birey
temelli bir yapıya evrilen güvenlik olgusu yukarıda belirtilenlere ek olarak gıda, sağlık, çevre,
topluluk ve siyasi güvenlik unsurlarını da barındırmakta ve toplumların farklı ihtiyaçlarını gözetmek
adına uluslararası iş birliklerine daha da büyük önem atfetmektedir (Duman, 2019:813). Kavram
her ne kadar dış siyasette iş birliğini işaret etse de popülist siyasetin içe dönük küreselleşme karşıtı
özelliği doğrultusunda insan ve sermaye hareketliliğine de “halk”a zarar vereceği gerekçesiyle karşı
çıkmaktadır (Hamedat, 2019). Bu kapsamda siyasi bir araç haline gelen güvenlik unsuru, duygusal
ve saldırgan argümanlarla birlikte (Campani, 2011) popülist söylemin bir bileşeni haline gelmiştir.
3. Seçmen Davranışları Çerçevesinde Popülist Siyaset
Popülist siyaset, yarattığı “biz” algısı ve toplumu ikiye bölen yapısı ile gruplaşma yaratmakta ve
seçmenlerini kitlesel olarak etkileme eğilimdedir. Bu çerçevede, kitlesel olarak hareket eden
seçmenler değerlendirildiğinde, seçmen davranışlarını grup kimliği, sosyo-ekonomik statü, etnik
köken, din, bölge gibi etmenlerle birlikte inceleyen Columbia Ekolü’ne ait sosyolojik model akla
gelmektedir. Bu modele göre, parti kimliği modelinin birey tercihleri odaklı yaklaşımına (Campbell
vd., 1960) zıt bir şekilde aidiyet duyulan grup tercihleri ön plandadır (Lazarsfeld vd., 1944).
Seçmen davranışlarında sosyolojik model incelendiğinde, karar verme aşamasında bireylerin
kişisel tercihlerinden ziyade, aidiyet hissedilen grubun ortak kararlarının takip edilmesi yönünde bir
eğilim mevcuttur. Grup eğilimini belirleyen faktörler göz önünde bulundurulduğunda, güncel
politik konular, değişebilen çıkarlar veya eğilimler değil de uzun dönemli sınıf yapılanmalarının bir
mirası şeklinde ortak bir eğilimin olduğu gerçeği ile karşılaşılmaktadır (Artunez, 2010:146-153). Bu
durum, hem karar alma mekanizmasını grup kimliğinin çok ötesinde sınıfsal bir yapının çıktısı haline
getirmekte hem de seçmenin güncel siyasi konjonktürden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Bu
haliyle, son dönemin gözle görülür bir eğilimi olduğu konusunda ortak bir karara varılmış olan
popülizmin etkisinin sosyolojik model çerçevesinde değerlendirilmesinin de çok uygun
olmayacağını belirtmek gerekir.
Diğer bir model olan rasyonel tercih, seçmenlerin teker teker tüm girdileri ve çıktıları
değerlendirdiğini, kendi bireysel kazançları/çıkarları çerçevesinde karar vereceklerini önermektedir
(Downs, 1957). Bu modele göre, seçmen kitlelerinin tamamından bilinçli, parti politikalarından,
ideolojilerinden ve programlarından haberdar ve sürece tamamen hakim olmaları beklenti
dahilindedir. Modelin en çok eleştiri alan bu özelliğinin yanı sıra, bireysel karar alma
mekanizmasının devreye girmesi, süreci toplumsallıktan uzaklaştırmaktadır; bu sebeplerden dolayı
rasyonel tercih modelini de popülist siyasetin yaratacağı etki çerçevesinde değerlendirmek doğru
olmayacaktır. Tüm bu üç modelin dışında bir de hakim ideoloji modeli bulunmaktadır; ancak
198 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
popülist siyasetin çok az sayıda ülkede iktidarı ele geçirmesi ve yine az sayıda muhalefet/ana
muhalefet konumuna ulaşan yeni bir dalga yaratıyor olması, bu modeli de kapsam dışı
bırakmaktadır.
Seçmen davranışlarının incelenmesinde kullanılan dört klasik modelin de kapsam dışında
kalması sonrasında, kimi zaman dış siyasetin oluşturulması ve karar alma süreçlerinin analizi için de
kullanılan nedensellik hunisi incelemeye alınmalıdır. Nedensellik hunisine göre, girdiler ve çıktılar
dışında üçüncü bir etmen daha bulunmaktadır ki bu da ara değişkeni oluşturan süreçtir (Campbell
vd., 1960). Huninin geniş olan ağzından sürece dahil olan girdiler, bu aşamada aşağıya doğru
daralan yapıda çıktıları oluştururken farklı bir şekilde işlenmektedir. Genel itibariyle girdilerin net
çıktılar oluşturacağını belirten klasik modellere göre, nedensellik hunisi girdilerin sosyo-politik ve
sosyo-ekonomik yapıların kendi dinamikleri çerçevesinde oluşturacağı çeşitliliği de göz önünde
bulundurabilecek bir modelleme sunmaktadır.
Nedensellik hunisi, bir alt sentez şeklinde hem parti kimliği modelini hem de sosyolojik modeli
inceleyerek ve süreci de değerlendirme kapsamına alarak bir analiz yapmaktadır. Aslında genel
itibariyle samimi/sadık seçmeni (sincere voter) etkileyebilecek bu iki ana girdiyi uzun dönem etkiler
(distal factors) olarak analize dahil etmiş ve buna ek olarak, kararsız seçmeni etkileme gücüne sahip
olan seçim kampanyaları, güncel konjonktür, adayın imajı ve medyanın etkisi (ki içinde bulunulan
iletişim çağı kapsamında göz ardı edilmemesi gereken bir değişken olarak seçmen davranışlarını
etkileme konusunda dikkat çekmektedir) gibi yakın dönem etkileri (proximal factors) de nedensellik
hunisinin girdileri kapsamına almıştır (Antunes, 2010:155). Model, girdilerin işlendiği sürece
özellikle dikkat çekmektedir. Buna göre, popülist siyasetin en önemli unsurlarından birisi
söylemlerdir, zira De Cleen vd.’lerinin (2018: 653-654), belirttiği üzere popülist söylemin unsurlarını
oluşturan konular, aslında popülist olmayan (non-populist) unsurlardır. Önemli olan kısım, bu
unsurların seçmene ne şekilde aktarıldığı, yani sürecin ne şekilde bu girdileri işlediğidir. Diğer
taraftan, biz ve onlar ikiliğinin yaratılmasında medya da oldukça önemli bir aktördür ve sosyal
medyanın varlığında bireylerin dönüştüğü üre-tüketicilik (prosumer), yani içeriği hem üreten hem
de tüketen olma durumu, bir bilişimsel propaganda yöntemi haline gelerek (Apak, 2019) grup
etkisinin ve sosyal çevrenin seçmen kararlarındaki etkisinde ciddi bir artış yaratmaktadır. A.
Heywood’un (2018: 450-451) iletişim olanaklarının ve yeni dönem seçim kampanyalarının
karakteristiklerini de göz önünde bulundurarak açıkladığı bir liderlik yaklaşımı olan “siyasal bir
beceri” olarak liderliğin de popülist siyasetin artan gücüne etki ettiği bir gerçektir. Bu kapsamda
süreç yalnızca adayın başarısı olmaktan çıkarak, topyekun bir hareketlilik şeklinde etkisini
göstermekte bu da kitleleri etkilemekte daha sonuç odaklı olmaktadır.
4. 2018 Brezilya Başkanlık Seçimleri ve Jair Bolsonaro’nun Seçim Kampanyası
Brezilya’nın demokratik yapısı, 1964 yılında yaşanan askeri darbe ile başlayan askeri rejimin
1985’den itibaren liberalleşmesi, muhalefet ile birlikte devam eden bir süreçle özgür seçimlerin
gerçekleştirilmesi ve bir kurucu meclis ile yeni bir anayasanın hazırlanması aşamalarının sonucunda
1980li yılların sonlarında konsolidasyon aşamasına ulaşmıştır.
Brezilya’da başkan ve başkan yardımcısının seçildiği başkanlık seçimleri iki turlu sistem şeklinde
gerçekleşmektedir. 2018 Başkanlık Seçimleri 7 Ekim’de yapılmış ve 8 adayın katıldığı seçimlerde
herhangi bir adayın %50’nin üzerinde oy alamaması üzerine seçimler ikinci tura kalmış ve 28
Ekim’de yapılan ikinci tura ilgili seçim sistemine ait düzenlemeler gereği ilk turda en fazla oy alan
ilk iki aday katılmıştır. İkinci tura kalanlar İşçi Partisi’nin (PT – Partido dos Trabalhadores) adayı
Fernando Haddad ve Sosyal Özgürlük Partisi’nin (PSL – Partido Social Liberal) adayı Jair Bolsonaro
olmuştur. Bu çalışmanın konusu gereği, adayların her ikisinin değil, seçim kampanyasını resmi
olarak 3 Mart 2016’da başlatan J. Bolsonaro’nun seçim vaatleri ve söylemleri incelenecektir.
J. Bolsonaro, siyasi geçmişi olan ve aynı zamanda bu geçmişin evvelinde silahlı kuvvetlerde 17
yıl hizmet vermiş bir adaydır. Silahlı kuvvetlerdeki hizmetinden sonra başlayan siyasi kariyeri
çerçevesinde Brezilya Parlamentosu’nda 27 yıllık milletvekilliği hizmeti bulunmaktadır.
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN 199
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi
Söylemlerinde sıklıkla askeri rejime referans veren Bolsonaro’nun ilgili dönemin yönetim düzenine
yapmış olduğu övgüler, seçmen kitlesinin belirli bir bölümü tarafından eleştirilmiş ve demokratik
bir yapılanma ile örtüşmediği yönünde açıklamalar yapılmıştır (Elliot ve Phillips, 2018).
Bolsonaro’nun seçim kampanyasının başlangıcı olan 2016, yukarıda da bahsedildiği üzere,
popülizmin batı siyasetinde daha net bir biçimde gözlemlenmeye başladığı yıldır. Başlangıcından
bu yana popülist söylemi kendi seçim kampanyası için temel unsur olarak kullanan Bolsonaro,
dünya siyasetinde var olan farklı popülist liderlerle eş tutulmuş ve uluslararası basına da yansıyacak
şekilde eleştirilere maruz kalmıştır. “Brezilya’nın Trump”ı, “Tropiklerin Trump”ı benzetmeleri,
sıklıkla Bolsonaro’yu işaret etmek için farklı basın kuruluşları tarafından kullanılmıştır (BBC News,
2018; Liptak, 2019; Haltiwanger, 2019; France 24, 2018).
2018 seçimlerine giden sürecin incelenmesi seçim kampanyası sırasında yapılan açıklamaların
anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. 2014 yılında, devlet iştiraki Petrobras’da ortaya
çıkan usulsüzlüğün büyümesi sonucunda siyasi isimlerin de işin içinde olduğu büyük bir yolsuzluk
dosyası ortaya çıkmıştır. Bu süreçte, ilk kez 2002 yılında ve sonrasında 2006 yılında tekrar
başkanlığa seçilen PT’nin kurucu üyelerinden olan Luiz Inácio Lula da Silva’nın ve kendi başkanlık
döneminden sonra 2010 ve 2014 yıllarındaki seçimlere kendi halefi olarak destek verdiği Dilma
Vana Russeff’in isimleri de karışmıştır. 2018 seçimlerinden önceki son dört seçim boyunca seçilen
başkanların partisi olma sıfatını taşıyan PT’nin yolsuzluğa karışan isimlerle olan bağı, kendi kredisini
de olumsuz yönde etkilemiş ve bu durum J. Bolsonaro’nun lehine bir durum yaratmıştır. Yolsuzluk
davasının sonuçlanmasıyla L.I. Lula da Silva hapis cezasına çarptırılmış, D.V. Russeff ise 2016 yılında
Brezilya Parlamentosu’nun oylamasıyla görevden alınmıştır. 2018 seçimlerine kadar geçen süreçte
yerine başkan yardımcısı Michel Temer vekalet etmiştir. Ortaya çıkan yolsuzluk dosyaları
Brezilyalıların tepkilerine sebep olmuş ve 2013’de başlayan sokak protestoları ciddi bir kamuoyu
baskısı yaratmıştır (Santos ve Guarnieri, 2016).
J. Bolsonaro’nun ikinci turdaki rakibi F. Haddad’ın PT’nin adayı olması ve L.I. Lula da Silva’nın
desteğini açıklaması, yolsuzluk sürecinin 2018 seçimlerine de yansımasına sebep olmuştur.
Yolsuzluk dosyası ve ismi konu olan siyasetçiler, J. Bolsonaro’nun seçim kampanyası süresince
kullandığı popülist söylemlerdeki yapısal biz/onlar ikiliğinin temelini oluşturmuştur. Yukarıda
bahsedildiği üzere, popülist söylem genel itibariyle biz ve onlar karşıtlığından beslenen bir yapıya
sahiptir ve burada oluşturulan onlar dış-grubu elitlere odaklanmaktadır. Siyasi yapıda karar verme
mekanizmasını oluşturan elitler, belirli kaynakların “halk”a ulaşması konusunda adaletsiz
davrandıkları algısıyla hedef gösterilirler. J. Bolsonaro’nun söylemlerinde işaret ettiği “onlar”,
yapısal anlamda bir zıtlık oluştururcasına isçi partisi temsilcileri olmuş ve yolsuzluk dosyası bu
anlamda J. Bolsonaro’nun söylemlerini güçlendirmiştir. Diğer taraftan en yakın rakibinin de aynı
partinin adayı olması ve eski başkanlardan aldığı açık destek F. Haddad’ın imajını olumsuz yönde
etkilemiştir.
J. Bolsonaro’nun söylemlerinde odak noktasını oluşturan başka bir unsur artan suç oranları
olmuştur. Dünya Bankası verilerine göre, 2010’dan itibaren kasıtlı cinayet oranları ciddi oranda
artmış ve oran 2016 yılında her 100bin kişi için 29,5 olarak kaydedilmiştir (Dünya Bankası, 2016).
Bu oran Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi tarafından 2017 yılı için 30.5 şeklinde
kaydedilmiştir (BM, 2018). Cinayet oranlarının yükselmesi, yolsuzluk suçlamalarının ötesinde var
olan yönetime karşı olan güvenin daha da sarsılmasına sebep olmuştur. “Halk”ın güvenliğinin
sağlanması adına radikal önlemler alacağını sıklıkla dile getiren J. Bolsonaro, güvenlik konusuna
özellikle vurgu yaparak, çok farklı kitlelerin dikkatini çekmeyi başarabilmiştir. Güvenlik için alınacak
tedbirler kapsamında, bireysel silahlanmanın sıklıkla dile getirilmesi, şiddetin tamamıyla sivil
halktan kaynaklanmadığı halde kolluk kuvvetlerinden kaynaklı şiddetten kampanya süresince
bahsedilmemiş olması, ayrıca tüm sıkı kontroller çerçevesinde yukarıda da sözü edildiği üzere,
askeri rejim döneminin bu konuda ne kadar başarılı olduğuna sıklıkla referans vermesi de Bolsonaro
karşıtlarının rahatsızlıklarını dile getirdikleri konular arasında yer almıştır. Kolluk kuvvetleri kaynaklı
şiddet konusunda, alınan tedbirler çerçevesinde Şubat 2018’de Rio de Jenario’da görevlendirilen
200 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
ve geniş yetkiye sahip olan ordunun şiddetin gerçekten azaltılmasında etkin olup olmadığı
tartışılırken, J. Bolsonaro’nun bu duruma referans vermemesi ve tüm bunlara rağmen askeri
rejimden övgü ile bahsetmesi eleştirilerin odak noktası olmuştur (Fonseca ve Alper, 2018). Bu
noktada, güvenlik unsurunun kişisel ve toplumsal boyutları kapsamında popülist söylemin
kapsamına alınmış olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır.
Popülist söylemin biz ve onlar ikiliğine odaklanmasının yanında, sağ siyaset ile eklemlenmesi
sonucu ortaya çıkan farklı karakteristikleri bulunmaktadır. Sağ popülist siyaset yapısı gereği, sosyo-
kültürel, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik alanlarda içe kapalı bir profil sergilemekte ve kimlik ve
kültür bağlamında muhafazakar bir eğilim göstermektedir. J. Bolsonaro’nun açıklamalarında da
benzer eğilimler söz konusu olmuş ve toplumu kutuplaştırabilecek söylemler dikkat çekmiştir. Tüm
bunlar çerçevesinde, örneğin 2011’de eşcinsel bir oğlunun olması durumunda onu sevmeyeceğini,
eşcinsel olacağına ölmesini yeğlediğini açıklaması (Ser, 2018); 2002’de iki erkeği sokakta öpüşürken
görse onları dövebileceğini belirtmesi; 2014’de kadın bir kongre üyesi ile tartışmasında tecavüz
edilemeyecek kadar çirkin olduğunu söylemesi; 2011’de bir mülakatta oğlunun siyahi bir kadınla
evlenme ihtimalinin sorulması üzerine, “Böyle bir riski değerlendirmem, oğullarım yeterince
eğitimlidirler.” şeklinde cevap vermesi; 2017’de siyahi nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir bölgeyi
ziyaret ettikten sonra oradaki insanlar için üremek için bile iyi olmadıklarını ve bir şey
yapmadıklarını açıklaması; 2017’de bir söyleşide kaç çocuğunun olduğunun sorulması üzerine “Beş
çocuğum var. 4’ü erkek, biri de bir zayıflık anında kız oldu.” diyerek yanıt vermesi; farklı bir
mülakatta ebeveynlerin efemine hareketlerde bulunan oğullarına müdahale etmeleri
gerekliliğinden bahsederek homoseksüelliğin genetik olmadığını, düzeltilebilecek bir davranış
olduğunu belirtmesi (El Tribuno, 2018) ve 2015’de kadınların hamilelik durumlarının ve doğum
izinlerinin göz önünde bulundurularak erkeklerden daha az maaş almaları gerektiğini söylemiş
olması (Lima, 2015) toplum nezdinde cinsiyet temelli kutuplaştırıcı etki yaratmıştır. Diğer taraftan,
seçim kampanyası kapsamında, eşcinsel makyaj ustası Lili Ferraz ile basının karşısına çıkması hem
muhalif seçmen kitleleri tarafından hem de iç ve dış basında eleştirilen başka bir durum olmuştur
(La Sexta, 2018). Tüm bu ayrıştırıcı söylemleri sebebiyle, J. Bolsonaro hakkında nefret söylemi
kapsamında suç duyurusunda bulunulmuştur (Foggin, 2018).
J. Bolsonaro’nun kendi açıklamalarının seçmen kitlelerine ulaştırılmasında yeni medya
araçlarının kullanımının da ciddi bir etken olduğunu belirtmek gerekmektedir. Bu aşamada özellikle
Whatsapp mesajlaşma uygulamasında oluşturulan gruplar, yalnızca görünürlüğü artırma
konusunda değil, aynı zamanda gündem yaratacak haberlerin de yayılmasında etkili olmuştur. Bilgi
kirliliğinin de yaratıldığı bu ortamda, dağıtılan haberler içerisinde gerçek dışı bilgiler veren, J.
Bolsonaro’nun rakiplerine karşı suçlamalarda bulunulan haberler de servis edilmiştir. (Nalon, 2018)
Whatsapp uygulamasının dışında Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya
uygulamalarının da önemli bir katkısı olmuştur. Kendisinden “sosyal medya adayı” şeklinde
bahsedilmesi durumu da ortaya çıkmıştır, bu da seçim kampanyası dahilinde J. Bolsonaro’nun
sosyal medya kullanımının yoğunluğu konusunda fikir vermektedir. (BBC, 2018)
J. Bolsonaro’nun seçim kampanyasına başlamasından kısa bir süre sonra, kendisine muhalif
olan kesim tarafından geçmiş konuşmalarının ve/veya açıklamalarının incelenmesi sonucu ortaya
çıkan ve ilgili dönemde de sansasyon yaratan ayrıştırıcı söylemlerin örnekleri artırılabilir.
Kutuplaştırıcı, askeri düzeni savunan söylemlerinin yanında, kongre üyesi olarak yaptığı
açıklamalarda seçimlerin herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını söylemesi, azınlıkların
çoğunluklar karşısında susması gerektiğini belirten bir açıklama yapması ve içerisinde bulunduğu
demokratik yapılanmaya karşın kurumsal olarak askeri yapılanmanın belirli değişiklikleri
sağlayabileceğine inandığını açıklaması, J. Bolsonaro’nun demokrasiye olan yaklaşımının da
sorgulanmasına sebep olmuştur (New York Times, 2019). Kendisinin demokrasi karşıtı söylemleri
ve basın özgürlüğü hakkındaki eleştirileri, uluslararası basın gruplarının da eleştirilerine sebep
olmuştur (RSF, 2018). Tüm bu açıklamalar, dış basında kendisinden demokrasi karşıtı, homofobik,
kadın düşmanı ve ırkçı bir başkan adayı olarak söz edilmesine sebep olmuştur (El Tribuno, 2018).
Benzer eleştiriler Bolsonaro karşıtı kesim tarafından da dile getirilmiş, tepki mitingleri
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN 201
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi
düzenlenmiştir. #EleNão (O Değil) sloganı, farklı şehirlerde başta muhalif kadınlar olmak üzere farklı
gruplardan oluşan büyük katılımlı protesto yürüyüşlerinin mottosu (Rossi vd., 2018) ve sosyal
medyada tepkilerin dile getirilmesi adına etkinliği yüksek bir sanal cemaat oluşturan etiket haline
gelmiş ve büyük bir harekete dönüşmüştür. Protesto gösterilerinin varlığına karşın eşzamanlı olarak
J. Bolsonaro için çok sayıda destek yürüyüşü de organize edilmiş (France 24, 2018) ve seçimlerin
ikinci turunda yaklaşık 58 milyon seçmenin desteğini alarak %55’lik oy oranı ile Brezilya’nın 38.
Devlet Başkanı olarak seçilmiştir.
5. Jair Bolsonaro’nun Popülist Söylemlerinin Seçmen Üzerindeki Etkisi
J. Bolsonaro’nun seçim kampanyası incelendiğinde, genel itibariyle kutuplaştırıcı bir üslup
kullandığını belirtmek gerekmektedir. Siyasetin yapısı gereği ortaya çıkan ortak iyilik nosyonundan
uzak olan kutuplaştırıcı söylem, sağ popülist siyasetin temelini oluşturan elitlere karşı halk algısının
ötesinde kimlik siyaseti unsurlarını da kullanarak cinsiyetçi ve dini referanslarla belirli kesimlerin
dikkatini çekmeyi başarmıştır. Etkilemeyi başardığı seçmen kitlesinin gerek sosyo-politik gerek
sosyo-ekonomik koşullarının değerlendirilmesinin yanı sıra, içinde bulunulan koşulların da
değerlendirme kapsamına alınması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Brezilya demokrasisinin konsolidasyon sürecine ulaşmasına temel oluşturan yeni anayasa ve
özgür seçimler döneminde kurulan ve büyük bir harekete dönüşen PT, genel itibariyle Brezilya
halkının sol siyasete eğilimli olabileceğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Hakim ideolojiye
böylesine ters düsen seçim sonuçları, seçmenlerin değişiklik istediğinin bir göstergesidir. Yakın
dönemde yaşanılan yolsuzluk ve ilgili siyasetçilerin geçirdikleri yargılanma süreçleriyle birlikte
kimilerinin aldıkları cezalar, seçmen kitlesi nezdinde PT’ye karşı ciddi bir güvensizlik ortamı
yaratmıştır. Sol siyasetin temsilcisi ve demokratikleşme sürecinin ana karakteri olan bir siyasal
partinin isminin karıştığı bu olaylar zinciri ve bununla birlikte ortaya çıkan toplumsal travmalar ve
artan suç oranları, seçmenin talep ettiği değişikliğin temel sebeplerini oluşturmaktadır. Bu noktada,
J. Bolsonaro’nun oylarının samimi/sadık seçmenler tarafından değil de genel konjonktürü
değerlendirmeye katarak oy verme davranışında bulunan seçmenler tarafından verildiğini
belirtmek yanlış olmayacaktır. Yukarıda da tartışıldığı üzere, herhangi bir sosyolojik sınıf
yapılanması söz konusu değildir. Sınıfsal bir bütünlük olmadığı gibi, rasyonel tercih modelini
değerlendirmeye katabileceğimiz şekilde seçmen davranışlarına etki eden bir bireysellik de
gözlemlenmemektedir. Teorik olarak da incelemesi yapıldığı üzere, popülist söylemin etkili
olabileceği seçmen davranışı modelini, nedensellik hunisi kapsamında değerlendirmek diğer klasik
oy verme davranışları modelleri göz önünde bulundurulduğunda daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Yakın dönem etkilerin oldukça önemli bir etken olarak rol aldığı 2018 seçimlerinde J.
Bolsonaro’nun söylemlerinde odaklandığı konular, esasen toplumsal sorunların kendisi ekseninde
oluşturulmuştur. Ancak De Cleen vd.’nin popülist siyasetin argümanlarının popülist argümanlar
olmadığı iddiasından da yola çıkarak belirtilmelidir ki, Brezilya’da seçmenlerin oy verme
davranışlarının incelenmesi sürecinde yalnızca güncel konjonktürü belirleyen siyasi girdiler ve
çıktılar değil, süreç de büyük önem arz etmektedir. Zira, argümanların kendisinden çok ara süreç
boyunca nasıl işlendiği, kampanya kapsamında bu argümanların seçmenlere nasıl aktarıldığı,
medyanın nasıl rol aldığı, ki bu noktada konvansiyonel medya araçlarından çok yeni medya
unsurlarının kapsam dahilinde değerlendirilmesi gerekmektedir, kampanya ekibinin J.
Bolsonaro’nun görünürlüğünü ne şekilde etkilediği gibi konular da oldukça büyük önem arz
etmektedir.
Tüm siyasi girdiler ve ara süreç değerlendirildiğinde, çıktıların J. Bolsonaro’yu işaret etmesini
sağlayan seçmenler kimlerdir: yolsuzluk davalarının yarattığı güvensizlik dalgasından sonra F.
Haddad’a karşı güven problemi yasayan PT seçmenleri; değişiklik isteyen ve bu değişikliğin ancak
sert söylemleriyle tanınan J. Bolsonaro tarafından gerçekleştirilebileceğine inananlar (BBC, 2018);
seçim mottosunda bulunan (Brasil acima de tudo, Deus acima de todos – Her şeyden önce Brezilya,
her şeyin üzerinde Tanrı) ve söylemlerinde sıklıkla verdiği dini referanslar sayesinde Evanjelistler
(Boadle, 2018) ve tüm popülist, ayrıştırıcı söylemlerine karşın, artan şiddeti durdurabileceğine ve
202 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
güvenliği yeniden sağlayabileceğine inananlar. J. Bolsonaro’nun şiddetin ortadan kaldırılması için
radikal önlemler alacağını belirtmesi, birçok seçmenin dikkatini çeken bir unsur olmuştur. F.
Haddad’ın bu konuda söylemsel boyutta dahi yetersiz kaldığını belirten birçok seçmen, olası tüm
olumsuzluklara karşın oyunu J. Bolsonaro’ya vereceğini açıklamıştır (De Souza, 2018). Bu noktada,
bireyin/bireylerin kendilerini güvende hissetme ihtiyaçlarının Abraham Maslow’un (1943) ortaya
attığı ihtiyaçlar hiyerarşisinde de belirtildiği üzere ikinci temel ihtiyaç olarak konumlandırılması,
seçim kampanyasında şiddet unsurlarına odaklanılmasının oldukça stratejik bir hamle olduğuna
işaret etmektedir. Başarıya da ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır.
6. Sonuç
Toplumların her biri farklı sosyo-politik yapılanmalara, farklı politik kültürlere ve farklı
dinamiklere sahiptir. Buna karşın, dünya siyasetinde dönem dönem etkileşim kendini göstermiş ve
küresel eğilimler ortaya çıkmıştır. İçinde bulunulan dönem için de benzer bir durum geçerlidir.
Farklı gerekçelerle de olsa, teorik olarak benzer karşıtlıkları içinde barındıran popülist söylem
gittikçe daha da geniş bir coğrafyada taraftar toplamaktadır.
Kıta Avrupa’sında gerek iç gerek dış siyasette, genellikle sağ politika ile birlikte kendini gösteren
ve merkezine “biz” ve “onlar” ikilemini koyan popülist siyaset, güncel konjonktürün sunduğu
koşulları lehine kullanabilmiş ve bu şekilde de kendi tabanını yaratmıştır. Bu noktada, mülteci krizi
olarak adlandırılan sürecin popülist söylem içerisinde en kapsamlı ve dikkat çeken argüman olması
durumu oldukça normaldir. Gerek gerçek gerek sembolik anlamda tehdit olarak algılanan mülteci
varlığı, öteki kimliğinin yaratılmasındaki algının oluşmasında büyük rol oynamıştır.
Ancak belirtildiği üzere, her toplumu kendi dinamikleri çerçevesinde incelemek gerekmektedir.
Yapısal olarak biz/onlar ikilemini merkezine alan popülist söylem, Amerika kıtasında yine bir öteki
yaratma süreci içerisinde farklı ülkelerde farklı şekillerde kendini göstermiştir. ABD’de öteki yine
bir göçmen/mülteci kimliği üzerinden oluşturulurken, bu çalışmanın ana vakasını oluşturulan
Brezilya’da öteki, kendi toplumları arasından işaret edilmiştir.
Brezilya’da, yukarıda açıklandığı üzere, son dönemde sosyo-politik alanda yaşanılan
değişiklikler, öteki yaratılması konusunda popülist söylemin özüne dönerek elit kesimin öne
çıkarılmasına sebep olmuştur. Yolsuzluk davaları ve ilgili politikacılar “onlar”ı oluştururken, kitlelere
hitap eden J. Bolsonaro yolsuzluklar karşısında ezilen halk söylemiyle kendisini de bu kitleye
eklemlendirmiş ve “biz” algısını yaratmıştır. Söylemler incelendiğinde, askeri dikta dönemine ithaf
edilen özlem, insan haklarını zedeleyici cinsiyetçi söylemler, LGBTI hakları konusundaki agresif
yaklaşım gibi unsurlar kimi muhafazakar kesimlerin dikkatini çekmiş ve samimi/sadık seçmenlerin
kararlarının konsolidasyonunu sağlamış olabilir, ancak J. Bolsonaro’nun etkilemeyi başardığı
kitleler ilgili seçmenlerle sınırlı kalmamıştır.
Ayrıca son dönemde artan suç oranlarıyla birlikte kendini gösteren güvenlik sorunu da seçmen
kararlarında önemli bir etken olmuştur. A. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik
ihtiyaçlardan hemen sonra gelen güvenlik ihtiyacı, temel ihtiyaçlar çerçevesi içinde
değerlendirildiğinde, seçmen kitlelerinin karar alma sürecinde etkili olmuştur. J. Bolsonaro’nun
söylemlerinde sıklıkla referans verdiği güvenlik tehditlerinin ortadan kaldırılması her ne kadar etkili
olmuşsa da sorunun çözümü için önerilen yöntemler liberal demokrasi ve onun temelini oluşturan
unsurlardan insan haklarının korunması ilkeleri açısından ciddi tartışmalar başlatmışlar. Ancak şu
durumun altı çizilmelidir ki, Avrupalı liderlerin popülist söylemleri kapsamında ortaya attıkları gerek
gerçekçi gerek sembolik algılanan tehdit unsurları, Brezilya için bir gerçekliktir. Kararsız
seçmenlerin etkilenmesi sürecinde en çok karşılık bulan söylem J. Bolsonaro’nun yaptığı güvenlik
referanslarıdır. Diğer taraftan, güvenlik tehdidinin rasyonel karar almayı olumsuz yönde etkilediği
gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda, sol siyasetten sağ siyasete salınımın samimi
seçmenlerin kararlarının yanı sıra kararsız seçmenlerin ve içinde bulunulan konjonktür
çerçevesinde oy vermeye eğilim gösteren seçmen kitlelerinin verdiği oyların etkisiyle ortaya çıktığı
söylenebilir.
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN 203
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi
Popülist söylemin etkin rol oynadığı sağ-popülist siyasetin seçmen davranışlarını
etkilemesindeki en temel unsurun ara-süreç olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır. Yukarıda tüm
seçmen davranışı modellerinin genel özellikleri incelenmiş ve popülist siyasetin seçmen
davranışlarını etkilemekteki başarısı nedensellik hunisi ile açıklanmıştır. Popülist siyasetin var olan
politik konulara yaklaşımında popülist olmayan unsurları kullanması ve bunun söylemler aracılığıyla
farklı bir sürece tabi tutularak farklı bir toplumsal gerçeklik yaratması sebebiyle aslında önemli
olanın siyasal girdiler ve çıktıların yanı sıra bu girdilerin ne şekilde işlendiği gerçeği, ulaşılan sonucun
en temel sebebini oluşturmaktadır.
İçinde bulunulan dönemde, uluslararası iş birliklerinin, liberal demokrasilerin geri plana atılarak
içe dönük ve milli kimlik güzellemeleri barındıran biz/onlar ayrıştırmasıyla siyasetin ortak iyilik
nosyonuyla ters düsen popülist söylemin taraftarlarını artırdığı bir gerçeklik. Bu çalışma ile, artan
eğilim olarak popülist söylemin sağ siyaset ile birleşerek seçmenleri ne şekilde etkileyebileceği
üzerinde durulmuştur. Popülist siyasetin yarattığı sosyo-politik kutuplaşmanın gerek iç siyasette
gerek bölgesel siyasette gerekse de küresel boyutta uluslararası sistemde ne gibi sonuçlar
doğurabileceği sorusu farklı çalışmalar için araştırma konusu olmaya adaydır.
Kaynakça
Antunes, R. (2010). Theoretical models of voting behaviour. Exedra, 4, 145-170.
Apak, D. (2019). Dezenformasyon ve Algı Yönetimi Bağlamında Bilişimsel Propaganda Kavramı. D.
Doğanyılmaz Duman ve Ö. Bilgili içinde, Siyaset ve İktisat - Aktörler, Kurumlar, Tartışmalar.
(s.3-26). Bursa: Dora Basım-Yayın Dağıtım.
BBC. (2018, Ekim 8). Brasil: ¿por qué voto a Bolsonaro? "Prefiero un Presidente Homofóbico o
Racista a uno Que Sea Ladrón". Mart 2019 tarihinde BBC:
https://www.bbc.com/mundo/noticias-america-latina-45781389 adresinden alındı
BBC. (2018, Ekim 4). Brazil's Bolsonaro, the 'Social Media Candidate'. Ocak 2019 tarihinde BBC
Monitoring: https://monitoring.bbc.co.uk/product/c2009tkb adresinden alındı
BBC News. (2018, Ekim 28). Brezilya'da Devlet Başkanlığı Seçiminin 2. Turu Yapılıyor.Nisan 2019
tarihinde BBC: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46009600 adresinden alındı
Birleşmiş Milletler. (2018). Global Study on Homicide. United Nations Office on Drugs and Crime:
https://dataunodc.un.org/GSH_app adresinden alındı
Boadle, A. (2018, Eylül 2018). Brazil's Evangelicals Say Far-Right Presidential Candidate is Answer
to Their Prayers. Mart 2019 tarihinde Reuters: https://www.reuters.com/article/us-
brazil-election-evangelicals/brazils-evangelicals-say-far-right-presidential-candidate-is-
answer-to-their-prayers-idUSKCN1M70D9 adresinden alındı
Brubaker, R. (2017). Why Populism? Theory and Society, 46, 357-385.
Campani, G. The Gendered Dimension of Security and Migration. G. Lazaridis içinde: Security,
Insecurity and Migration in Europe (s.161-178). New York: Routledge.
Campbell, A., Converse, P. E., Miller, W. ve Sokes, D. (1960). The American Voter. Chicago:
University of Chicago Press.
Cox, M. (2017). The Rise of Populism and the Crisis of Globalisation: Brexit, Trump and Beyond.
Irish Studies in International Affairs, 28, 9-17.
Dünya Bankası. (2016). Intentional Homicides. The World Bank:
https://data.worldbank.org/indicator/VC.IHR.PSRC.P5?end=2016&locations=BR&start=2
000&view=chart adresinden alındı
De Cleen, B., Glynos, J. ve Mondon, A. (2018). Critical research on Populism: Nine Rules of
Engagement. Organization, 25(5), 649-661.
204 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
De Souza, C. (2018, Kasım 9). Las Mujeres Que Apoyan al Machista Bolsonaro. Ocak 2019 tarihinde
Las Voces del Mundo: http://es.rfi.fr/americas/20181109-las-mujeres-que-apoyan-al-
machista-bolsonaro adresinden alındı
Doganyilmaz Duman, D. (2018). Positioning Brexit within Identity Based Debates: A Cause for or a
Result of a Crisis. B. Tunçsiper ve F. Sayın içinde, Critical Debates in Social Sciences (s. 655-
666). Londra: Frontpage Publications.
Doğanyılmaz Duman, D. (2020). Kimlik, Söylem ve Gruplar Arası İletişim: Popülist Siyasetin Kimlik
Siyaseti İle Eklemlenmesi. E. Ünür ve D. Palalar Alkan içinde, Disiplinlerarası Boyutlarıyla
İletişim (s. 261-276). Bursa: Ekin Yayınevi.
Duman, G. (2019). Considering Multiculturalism as a Tool for Human Security. B. Tunçsiper, F.
Sayın, B. Hergüner ve F.İ. Aydın içinde, Selected Discussions on Social Science Research
(s.811-822). Londra: Frontpage Publications.
Downs, A. (1957). An Economic Theory of Democracy. New York: Harper Collins Publishers.
El Tribuno. (2018, Ekim 9). Bolsonaro: “Prefería Que mi Hijo Estuviese Muerto a Que Fuese
Homosexual". Nisan 2019 tarihinde El Tribuno:
https://www.eltribuno.com/jujuy/nota/2018-10-9-9-35-0--preferia-que-mi-hijo-
estuviese-muerto-a-que-fuese-homosexual-asi-piensa-el-candidato-a-presidencia-de-
brasil adresinden alındı
Elliot, L. ve Phillips, T. (2018, Ekim 22). Bolsonaro's Pledge to Return Brazil to Past Alarms Survivors
of Dictatorship. Nisan 2019 tarihinde The Guardian:
https://www.theguardian.com/world/2018/oct/22/after-what-i-lived-through-survivors-
of-brazils-dictatorship-fear-bolsonaro adresinden alındı
Fairclough, N., ve Wodak, R. (1997). Critical Discourse Analysis. T. van Dijk içinde, Discourse Studies:
A Multidisciplinary Introduction (s. 258-284). Londra: Sage.
Foggin, S. (2018, Nisan 16). Far Right Presidential Candidate Jair Bolsonaro Charged with “Hate
Speech”. Ocak 2019 tarihinde Brazil Reports: https://brazilreports.com/far-right-
presidential-candidate-jair-bolsonaro-charged-with-hate-speech/712/ adresinden alındı
Fonseca, P. ve Alper, A. (2018, Şubat 16). Brazil Army Ordered to Take over Security in Violent Rio
de Janeiro. Nisan 2019 tarihinde Reuters UK: https://uk.reuters.com/article/uk-brazil-
security/brazil-army-ordered-to-take-over-security-in-violent-rio-de-janeiro-
idUKKCN1G0124 adresinden alındı
France 24. (2018, Ekim 24). Brazil's 'Donald Trump' Bolsonaro Winning Female, Gay Vote. Mart
2019 tarihinde France 24: https://www.france24.com/en/20181024-gays-blacks-voting-
brazil-elections-bolsonaro-despite-racism-homophobia adresinden alındı
France 24. (2018, Ekim 25). Ex-military Officers Support Bolsonaro's Rise in Brazil. Nisan 2019
tarihinde France 24: https://www.france24.com/en/20181025-ex-military-officers-
support-bolsonaros-rise-brazil-presidential-campaign adresinden alındı
Freeden, M. (2016). After the Brexit Referendum: Revisiting Populism as an Ideology. Journal of
Political Ideologies, 22(1), 1-11.
Goodwin, M. ve Ford, R. (2017). Britain after Brexit: A Nation Divided. Journal of Democracy, 28(1),
17-30.
Haltiwanger, J. (2019, Mart 19). The 'Brazilian Donald Trump,' Jair Bolsonaro, is Visiting the White
House. He was Elected President Despite Saying He Couldn't Love a Gay Son and That a
Colleague was too 'Ugly' to be Raped. Mart 2019 tarihinde Business Insider:
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN 205
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi
https://www.businessinsider.com/jair-bolsonaro-brazil-election-results-trump-2018-10
adresinden alındı
Hamedat, E. (2019). How Nationalist Populism Hijacts the Concept of Human Security. Ocak 2020
tarihinde Young Initiative on Foreign Affairs and International Affairs:
https://ifair.eu/2019/12/11/how-nationalist-populism-hijacks-the-concept-of-human-
security/ adresinden alında
Heywood, A. (2018). Siyaset (19. Baskı). Ankara: BB101 Yayınları.
Iakhnis, E., Rahtburn, B., Reifler, J. ve Scotto, T. J. (2018). Populist Referendum: Was ‘Brexit’ an
Expression of Nativist and Anti-Elitist Sentiment? Research & Politics, 5(2), 1-7.
Kyle, J. ve Gultchin L. (2018, Kasım 7). Populists in Power Around the World. Ocak 2020 tarihinde
Tony Blair Institiute for Global Society: https://institute.global/policy/populists-power-
around-world adresinden alındı
La Sexta. (2018, Ekim 15). El Giro de Bolsonaro en Brasil: Prefería un Hijo Muerto a uno Gay y Ahora
Hace Campaña con un Maquillador Homosexual. Haziran 2019 tarihinde La Sexta:
https://www.lasexta.com/noticias/internacional/el-giro-de-bolsonaro-homofobo-en-
brasil-preferia-un-hijo-muerto-a-uno-gay-y-ahora-hace-campana-con-un-maquillador-
homosexual_201810155bc48e020cf2ac4bbb226130.html adresinden alındı
Lazarsfeld, P. F., Berelson, B. ve Gaudet, H. (1944). The People’s Choice: How the Voter Makes up
His Mind in a Presidential Campaign. New York: Columbia University Press.
Lima, V. (2015, Şubat 23). Jair Bolsonaro Diz Que Mulher Deve Ganhar Salário Menor Porque
Engravida. Nisan 2019 tarihinde Revista Crescer:
https://revistacrescer.globo.com/Familia/Maes-e-Trabalho/noticia/2015/02/jair-
bolsonaro-diz-que-mulher-deve-ganhar-salario-menor-porque-engravida.html
adresinden alındı
Liptak, K. (2019, Mart 19). 'Trump of the Tropics' Fawns over US President, Decries 'Fake News'.
Mart 2019 tarihinde CNN Politics: https://www.cnn.com/2019/03/19/politics/donald-
trump-jair-bolsonaro-brazil-white-house/index.html adresinden alındı
Maslow, A. H. (1943). A Theory of Human Motivation. Psychological Review, 50(4), 370-396.
Mudde, C. (2004). The Populist Zeitgeist. Government and Opposition, 39(4), 542-563.
Nalon, T. (2018, Kasım 1). Did WhatsApp Help Bolsonaro Win the Brazilian Presidency? Mayıs 2019
tarihinde The Washington Post:
https://www.washingtonpost.com/news/theworldpost/wp/2018/11/01/whatsapp-
2/?utm_term=.e3eca3e704e2 adresinden alındı
New York Times. (2019, Mart 19). New York Times. Mart 2019 tarihinde YouTube:
https://www.youtube.com/watch?v=vkYUw1qm1eo adresinden alındı
Rossi, A., Carneiro, J. D., & Gragnani, J. (2018, Eylül 30). #EleNão: A Manifestação Histórica Liderada
por Mulheres no Brasil Vista por Quatro ângulos. Haziran 2019 tarihinde BBC News:
https://www.bbc.com/portuguese/brasil-45700013 adresinden alındı
RSF. (2018, Ekim 18). Présidentielle au Brésil : “Jair Bolsonaro Est Une Sérieuse Menace pour la
Liberté de la Presse et la Démocratie”. Ocak 2019 tarihinde Reporters sans Frontieres:
https://rsf.org/fr/actualites/presidentielle-au-bresil-jair-bolsonaro-est-une-serieuse-
menace-pour-la-liberte-de-la-presse-et-la adresinden alındı
Santos, F. ve Guarnieri, F. (2016). From Protest to Parliamentary Coup: An Overview of Brazil’s
Recent History. Journal of Latin American Cultural Studies, 25(4), 485-494.
206 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
Ser. (2018, Kasım 22). Bolsonaro Prefería un Hijo Muerto a un Hijo Homosexual. Mayıs 2019
tarihinde Cadena Ser:
https://cadenaser.com/emisora/2018/11/22/radio_alicante/1542882919_504695.html
adresinden alındı
Shils, E. (1970). Selected Essays by Edward Shils. Chicago: University of Chicago.
Smismas, S. (2018). EU Citizens' Rights Post Brexit: Wht Direct Effect Beyond the EU is Not Enough.
European Constitutional Law Review, 14(3), 443-474.
Spruyt, B., Keppens, G. ve Van Droogenbroeck, F. (2016). Who Supports Populism and What
Attracts People to It? Political Research Quarterly, 69(2), 335-346.
Stavrakakis, Y. ve Katsambekis, G. (2014). Left-Wing Populism in the European Periphery: The Case
of SYRIZA. Journal of Political Ideologies, 19(2), 119-42.
Tribuno, E. (2018, Ekim 9). Bolsonaro: “Prefería Que Mi Hijo Estuviese Muerto a Que Fuese
Homosexual". Nisan 2019 tarihinde El Tribuno:
https://www.eltribuno.com/jujuy/nota/2018-10-9-9-35-0--preferia-que-mi-hijo-
estuviese-muerto-a-que-fuese-homosexual-asi-piensa-el-candidato-a-presidencia-de-
brasil adresinden alındı
Ünveren, B. (2018, Nisan 8). Avrupa'da Sağ Popülizmin Haritası. Ocak 2019 tarihinde Deutsche
Welle: https://www.dw.com/tr/avrupa-sağ-popülizminin-haritası/a-43319950-0
adresinden alındı
Viala-Gaudefroy, J. (2018). President Trump and the Virtue of Power. LISA E-Journal, 16(2).
Wodak, R. (2015). The Politics of Fear: What Right-Wing Populist Discourses Mean. Londra: Sage
Publications.
Didem DOĞANYILMAZ DUMAN 207
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi
EFFECTS OF POPULIST DISCOURSE ON VOTER BEHAVIOR:
AN ANALYSIS OF JAIR BOLSONARO’S ELECTION CAMPAIGN
E x te n de d A b st r ac t
Aim: The aim of this research study is to provide a theoretical approach to populist discourse’s
effects on voter behavior by analyzing the case of Brazil and its recent presidential campaign in
which Jair Bolsonaro won. The research focuses on four main questions regarding analysis: what
right-wing populist politics is; how populist discourse attracts the attention of voters; in which
model populist discourses can be analyzed in terms of voting models and what topics Jair Bolsonaro
focused on his election campaign.
Method(s): In this research, a theoretical approach has been applied in order to answer the
aforementioned questions. By discussing the characteristics of the populist discourses,
mainstream voter behavior models have been analyzed in order to comprehend which model suits
better for the populist discourse in terms of affecting voters decision-making processes. In order
to apply the said theoretical approach, literature review regarding primary and secondary sources
has been carried out and to monitor the electoral campaign of Jair Bolsonaro, newspaper articles
have been analyzed.
Findings: In accordance with the research questions, each voter behavior model has been referred
with respect to populist discourse’s tools to attract the attention of voters. Among sociological,
phycological (party identification), rational choice and dominant ideology models, populist
discourse could be matched with none. Funnel of causality, as a synthesis of sociological and
phycological models, focuses on the process alongside the inputs and the outputs of the decision-
making process; hence, it gets closer to explain the voter behaviors’ choices.
The populist discourse polarizes the society between us and them, and with this dichotomy it
points out an out-group consists of others. The other, generally, refers to elites and the aim is to
provide a perception for masses with reference of ‘people’. Within this process, disadvantageous
groups become the target since pointed out elite always tends to get corrupted and obstructs
people from benefitting certain services.
Even though the main case of this research study is Brazilian Presidential Elections, Western politics
have been analyzed briefly in order to give different examples regarding the rise of right-wing
populist politics. İn Europe, the out-group is consisted of refugees with references to perceived
threat theory including symbolic and real threats alongside inwards identity approach. However,
in Brazil corruption has become a real issue in recent politics and various representatives of the
opponent party have been accused. This reality alongside real security threat provided J. Bolsonaro
with advantageous in terms of his electoral campaign discourses.
Conclusion: As it is discussed with details in the paper, polarizing characteristics of the populist
discourse structurally opposes the main notion of politics, the common good; however, it becomes
the current global trend in political arena and attracts significant attention. By using non-populist
arguments within populist discourses, the process becomes an important part of decision-making
process of voters in addition to inputs and outputs. The funnel of causality becomes the most
appropriate model to understand the way populist discourse affects the voters.
The case of Brazil is a specific example in terms of analyzing populist politics since it demonstrates
a different example in comparison with European populist leaders. The others have already been
officially corrupted and security threat is already concrete; hence, J. Bolsonaro pointed out them
as responsible of the current situation with no necessity of perceptions. However, this process
does not legitimize his discourses yearning military dictatorship and anti-democratic statements.
This research paper has provided answers how populist discourse attracts the attention of voters
with its polarizing characteristics with specific focus on 2018 Presidential Election of J. Bolsonaro.
208 UİİİD-IJEAS, 2020 (27):193-208 ISSN 1307-9832
International Journal of Economic and Administrative Studies
In addition to answering its research questions, it also paves the way for further researches by
further questions such as the effects of right-wing populist politics in international system since it
becomes a new global trend with its polarizing inward approach.