ArticlePDF Available

DİJİTAL ÇAĞDA AÇIKLIK ETİĞİ VE ETİK TERCİHİN İMKÂNSIZLIĞI: THE CIRCLE FİLMİ

Authors:

Abstract

The Circle (Çember) filminde tümüyle açık ve şeffaf bir toplum tasarımı izleyiciye sunulmaktadır. Film,gelişen teknolojinin “her şeyi görünür kılma, her şeyi paylaşma” çabasının ne kadar ileri götürülebileceğini test etmeye çalışmaktadır. Bu çalışmada, dijital kültürdeki teknolojik kuşatmanın ahlaki karar, özgür irade, seçme özgürlüğü ve belirlenmişlik gibi köklü felsefi meseleleri içeren etik tercihin imkânı, The Circle filmi üzerinden yeniden tartışmaya açılmaktadır. Araştırmada literatür taramasına dayalı analitik bir film okuması yapılmıştır.Her şeyin görülebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olduğu dijital bir toplumda, insanlar etik tercihte bulunabilirler mi? Gözetlendiğini bilen bir kişi, verdiği kararlarda, gerçekleştirdiği eylemlerde ahlaken özgür müdür? Mutlak şeffaflık ve keskin gözetim altında aldıkları kararlardan kişiler sorumlu tutulabilir mi? Ahlaki ve etik tartışmalara odaklanan bu araştırma, dijitalleşmenin hız kazandığı ve teknolojik tekilliğin etki alanını genişlettiği bir kültürde, The Circle filminde önerildiği gibi, bir dijital etik teorisi olarak açıklık etiği inşa etmenin henüz üstesinden gelinmemiş birçok açmazı olduğunu göstermektedir. Gözetim etkisi, özgür iradeyi kısıtlayan ve bu yüzden etik tercihte bulunma olanağını yok eden bir unsur olarak görülebilir. Mahrem konular ile kötücül durumlar arasında kurulan güncel bağıntı aldatmacalıdır. Kişiye özel olan her şeyin kötü olması gerekmez. Açıklamak istemediğimiz her şeyin kötü olabileceği iddiası, eko-politik bir zorlamadır. Açıklık etiğinin denetim, gözetim ve kontrol gibi kavramlardan kendini arındırması ve özgür iradeye yer açması oldukça zor görünmektedir.
ISophos: Uluslararası Bilişim, Teknoloji ve Felsefe Dergisi
ISophos: Internaonal Journal of Informaon, Technology and Philosophy
ISOPHOS • Yıl/Year: 2 • Sayı/Num: 3 • Güz/Autumn 2019
ISSN: 2651-463X
1
The Circle (Çember) lminde tümüyle açık ve şeaf bir toplum tasarımı izleyiciye
sunulmaktadır. Film,gelişenteknolojinin “her şeyi görünür kılma, her şeyi paylaşma”
çabasının ne kadar ileri götürülebileceğini test etmeye çalışmaktadır. Bu çalışmada,-
dijital kültürdeki teknolojik kuşatmanın ahlaki karar, özgür irade, seçme özgürlüğü ve
belirlenmişlik gibi köklü felse meseleleri içeren etik tercihin imkânı, The Circle lmi
üzerinden yeniden tarşmaya açılmaktadır. Araşrmada literatür taramasına dayalı
analik bir lm okuması yapılmışr.Her şeyin görülebilir, bilinebilir ve öngörülebilir ol-
duğu dijitalbir toplumda, insanlar ek tercihte bulunabilirler mi? Gözetlendiğini bilen
bir kişi, verdiği kararlarda, gerçekleşrdiği eylemlerde ahlaken özgür müdür? Mutlak
şeaık ve keskin gözem alnda aldıkları kararlardan kişiler sorumlu tutulabilir mi?
Ahlaki ve ek tarşmalara odaklanan bu araşrma, dijitalleşmenin hız kazandığı ve
teknolojik tekilliğin etki alanını genişleği bir kültürde, The Circle lminde önerildiği
gibi, bir dijital ek teorisi olarak açıklık eği inşa etmenin henüz üstesinden gelinme-
miş birçok açmazı olduğunu göstermektedir. Gözem etkisi, özgür iradeyi kısıtlayan
ve bu yüzden ek tercihte bulunma olanağını yok eden bir unsur olarak görülebilir.
Mahrem konular ile kötücül durumlar arasında kurulan güncel bağın aldatmacalıdır.
Kişiye özel olan her şeyin kötü olması gerekmez. Açıklamak istemediğimiz her şeyin
kötü olabileceği iddiası, eko-polik bir zorlamadır. Açıklık eğinin denem, gözem
ve kontrol gibi kavramlardan kendini arındırması ve özgür iradeye yer açması oldukça
zor görünmektedir.
Anahtar Sözcükler:The Circle (Çember) Filmi, Açıklık Eği, Ek, Şeaık Eği,
Mahremiyet, Gözem Toplumu, Dijital Eğin İmkânı.
OPENNESS ETHICS IN THE DIGITAL AGE AND THE IMPOSSIBILITY OF ETHICAL
PREFERENCE: THE CIRCLE FILM
ABSTRACT
In The Circle, a completely open and transparent community design is presented
to the audience. The lm tries to test how far the advance technology can be taken to
“make everything visible, share everything”. In this study, the discussion of the possi-
Elif AKÇAY
Marmara Üniversitesi
akcayelif@hotmail.com
DİJİTAL ÇAĞDA AÇIKLIK ETİĞİ VE ETİK TERCİHİN İMKÂNSIZLIĞI:
THE CIRCLE FİLMİ
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
2
bility of the ethical siege of the digital siege of technological culture, which includes
fundamental philosophical issues such as moral decision, free will, freedom of choice
and determinaon, is re-discussed through The Circle. In the study, an analycal lm
analysis based on literature review was made. In a digital society where everything is
visible, knowable and predictable, can people make ethical choices? Is a person who
knows that he / she is being watched morally free in his / her decisions and acons?
Can people be held accountable for their decisions under absolute transparency and
keen supervision? Thisresearch, which focuses on ethical and ethical debates, shows
us that in a culture where digitalizaon accelerates and technological singularity ex-
tends the domain of technological singularity, as proposed in the Circle movie, build-
ing openness ethics as a digital ethical theory has many dilemmas that have not yet
been overcome. Oversight eect, restricng free will can be seen as an element that
destroys the possibility of ethical choice. The current relaonship between inmate
issues and malicious situaons is decepve. Everything that is personal doesn’t have
to be bad. The claim that anything we do not want to explain can be bad is an eco-po-
lical coercion. It seems quite dicult for openness ethics to free itself from con-
cepts such as supervision, surveillance and control, and to make room for free will.
Key words: The Circle Film, Ethics, Openness Ethics, Transparency Ethics, Privacy,
Surveillance Society, Possibility of Digital Ethics.
1. Giriş
“Bilmek iyidir ama her şeyi bilmek daha iyidir.
(The Circle)
Bulunduğumuz dijital çağda bize sunulan çoğu bilim kurgu lmi ark ya gerçekleş-
mişr ya da çok yakın bir geleceği temsil etmektedir. Filmler daha da teknolojikleşir-
ken teknoloji de lmlere her zaman konu olmaya devam etmektedir. İnternet saye-
sinde teknolojiyle iç içe olan toplumları tasvir eden bu lmlerle izleyicilere ya ütopik
ya da distopik bir gelecek de sunulur. Sinema, günümüz dünyasında çok etkilidir.
“Filmler pek çok kişiyi güçlü bir şekilde etkiler. İmgelerin, müziğin, diyaloğun, sesin ve
efektlerin lmlerdeki birleşik etkisi derinlerdeki duyguları ortaya çıkarır. İnsanın kendi
ve diğerlerinin hayanı daha derin bir şekilde yeniden düşünmesine yardımcı olur
(Derin ve Çenkaya, 2018: 317).Film endüstrisi modern toplumun en etkili sektör-
lerindendir. Günümüz toplumlarında bilinçli bir farkındalık yaratan lmler insanları
uyarırlar. Filmler, hitap ekleri kitle ve ele aldıkları konular bakımından toplumu yan-
sırken, kirleri de dönüştürmektedirler. Yansıtmanın yanı sıra belirli bir kültür yara-
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
3
mında da rol alan lmler, devrimlere bile neden olan bir güce sahipr. Sinemanın bu
gücü tarih boyunca sosyal, ekonomik ve polik olarak ortaya çıkmışr.
Toplumu etkilemesinin yanında eğlence ve kaçış yolu olan ve eğitim, sanat,
spor ve siyasetin önemi hakkında farkındalık yaratabilen filmler Fairman’a(2016)
göre uyuşturucu, alkol ve diğer suç faaliyetlerinin tehlikeleri konusunda bizi
uyarabilmektedir. “Toplum lmlere yansır ve sırayla lmler temsillerde değişiklik
yaparak, izleyicilerin ahlakına meydan okuyarak ve izleyicilerin görüşlerini değişre-
rek toplumu etkiler” (Fairman, 2016).Tüm bu lm türleri daha fazla bilgi edinmemizi
sağlarken sorumluluk ve empa duygumuzu uyandırmaya da yardımcı olmaktadır.
Filmler nesiller üzerinde büyük etkilere sahipr.
Filmlerin bu etkileri sayesinde yakın gelecekteki teknolojilerin toplumu nasıl şekil-
lendireceği kişiler üzerinde düşünmeye yol açar. The Circle lmi de hakkımızdaki her
türlü bilginin erişime açık, saklanılabilir ve gerekğinde dev şirketler ya da devletler
tarandan kullanılabilir olan bir gelecek tasviri ortaya koyar. Filmde dijital ek ola-
rak açıklık eği temellendirilmektedir. Açıklık eği insanın, hayan her alanında tam
şeaık ilkesine göre hareket etmesini imler. Aslında bu açıklık, dijital yaşamın bir zo-
runluluğuna da gönderme yapar. Açıklık eğinde kötü olan şey, mahremiyer çünkü
her türlü kötülüğün kaynağında gizlenme, saklanma, kapalılık bulunur.Bu çalışmada
açıklık eğine kavramsal bir tanım gerilmeye çalışılmış, açıklık eğinin argümanları
lm aracılığı ile ortaya konmuştur.
Bu makale, teknoloji ve insan davranışlarını, çemberin içindekilerin yaratmaya
çalıştığı dünyada bize çarpıcı gerçekliğiyle sunan The Circle lmini, şeaf toplum
ütopyalarından biri olarak değerlendirmektedir. Filmde dijital çağın ek teorisi olarak
önerilen açıklık eğinin imkânı, dijital mahremiyet ve gözem toplumlarının ek tar-
şmaları bağlamında aktarılmaktadır.
2. The Circle Filminin Öze
Emma Watson (Mae) ve Tom Hanks’in (Eamon Bailey) başrollerini oynadığı, yö-
netmenliğini ve senaristliğini James Ponsoldt’un üstlendiği “The Cirle (Çember)”
lmi; drama, gerilim ve bilim kurgu türlerinde yer alan 2017 yılı Amerikan yapımı
bir lmdir. Film konusu ve olay örgüsü şöyledir: Mae, sıradan bir şirkee çağrı mer-
kezi personeliyken yakın arkadaşı Annie’nin yardımıyla Circle adlı şirkee çalışmaya
başlar. Dünyanın en güçlü teknoloji ve sosyal medya şirke olan Circle, çalışanlarına
sunduğu imkânlarla öne çıkar. Mae’in hayanın rsa olarak gördüğü bu şirket, aynı
zamanda dünyanın en büyük sosyal ağına da sahipr. Çalışanlar için tüm hayatlarını
kampüste geçirmenin zorunlu olmadığı ama aslında bunun beklendiği Circle, içinde-
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
4
kilere istedikleri her türlü etkinliği yapabilecekleri bir çalışma ortamı sunar. İnternet
üzerinde yapılan her işlemi, kendi sistemi üzerinden denetleyebilecek kadar büyüyen
şirket, dev bir veri ağını simgeler. Mae, eline geçen bu rsa ne şekilde olursa ol-
sun değerlendirmek istemekte ve ekran başındaki işinde yavaş yavaş yükselmektedir.
Mae, Circle’a hızla ayak uydururken şirken kurucusu Eamon Baileytarandan mah-
remiyet, ek ve nihayende kişisel özgürlüğünün sınırlarını zorlayan ve tam açıklık
gerekren bir deneye kalmaya teşvik edilir.DeğişimiGör” olarak adlandırdıkları ka-
merayı sürekli olarak takacak olan Mae’nin aldığı her karar, arkadaşlarının, ailesinin
ve insanlığın hayanı ve geleceğini etkilemeye başlamaktadır. Filmde sosyal medya
ve dijital dünyanın hayatlarımızı nasıl etkilediği, şirketler ve devletlerin elindeki gücü
fark etmeleri ve kendilerini soyutlayarak herkes ve her veriyi elde edip kullanma şe-
killeri Mae ve Circle şirke aracılığıyla çarpıcı bir şekilde izlenmektedir. Bu devdijital
çember, gikçe genişleyerek ülkeleri de içine alır. Mae’nin sistemin içinde kalmakya
dadışına çıkmak arasında yaşadığı vicdani gelgitler lmi yönlendirirken bizleri de ya-
şadığımız tekno-çağda bilgi güvenliği, veri depolama, sosyal medya verileri, sosyal
CRM gibi güncel konularda düşünmeye sevk etmektedir.
3. The Circle’da Açıklık: Dijital Toplumlarda Şeaık ve Mahremiyet
“Kişilikli olmak, kimsenin görmediği zaman da
doğru olanı yapmakr.”
(Julius C.Was)
Teknoloji ve internen yaygınlaşmasıyla hayatlarımıza giren sosyal paylaşım sitele-
rinin temelini şeaık kültürü oluşturmaktadır. Öztürk’e göre, “sosyal medyada yer al-
manın nedeni, fark edilmek ve etkileşim yaratmakr. Sosyal medyanın kuralı, sesini en
etkin kanal ve içerikle duyurmak yani fark edilmeyi sağlamakr” (Öztürk, 2015: 290).
Bu mecralarda kişi istediği bilgileri, istediği şekilde paylaşıp edinebilirken açıklık duygu-
sunu da normalleşrmektedir. “İletişim ve enformasyonun dijital rüzgârı her şeyin içine
işler ve her şeyi şeaf hale gerir” (Han, 2017: 65).Yeni ileşim ortamlarında, teknolo-
jinin zaman ve mekânı göreceli hale getirmesi gibi şeaık da kişiler arası mesafeleri
ortadan kaldırmaktadır. Baudrillard’a göre şeaık, bakışın, gördüğü herşeyle rastgele
ilişkiye girmesi, yani fahişelikr(1986: 71). Tüm verilerin görünür olmasını gerektiren bu
dijital sistemlerde şeaık,bilgileri dönüştürebilmek için her şeyi içine girmeye zorlar.
Flusser’a göre duvar, ça, pencere ve kapıdan oluşan “sağlam ev” günümüzde teknolo-
jik gözem alnda zaten maddi ve gayri maddi kablolarla delik deşik edilmiş, çatlakla-
rından ileşim rüzgârının esği bir “harabe eve” dönüşmüştür(1997: 162).
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
5
Yüksel’e göre toplumsal yaşamı ilgilendiren ve sosyolojik bir olgu olan “özel yaşam
ya da mahremiyet, genel olarak, kişilerin yalnız başına kalabildikleri, istedikleri gibi
düşünüp davranabildikleri, başkalarıyla hangi yer, zaman ve koşuldane ölçüde ilişki ve
ileşim kuracaklarına dair bizzat kendilerinin karar verebildikleri bir alan ve bu alan
üzerinde sahip olunan hakkı ifade eder”(2003: 182).
Mahremiyen sınırlarının esnediği ve ortadan kaldırılmak istendiği şirkette
Mae, ilk başlarda herkese göre sır küpü olarak görünmektedir. Kendilerini “Com-
munity” olarak adlandırdıkları topluluklarında, Mae’in işe başladığı günden beri
neden hala aktif bir sosyal medyası ve güncel bilgileri olmadığı merak konusudur.
İş dışı etkinliklere katılmayan, hafta sonu evine dönen Mae’ye, “İleşim pek de iş
dışı sayılmaz, değil mi?”denilerek daha çok şey paylaşması sağlanmaya çalışılır. İş
arkadaşlarının, kampüsün en uzağındakilerin bile onu bu bilgiler sayesinde tanıyacağı
söylenirken haasonu Mae’in başına gelenlerden hiç haberleri olmadıklarını gördük-
lerinde ise şu cümleler duyulur:
“Psikolog değilim ama bu davranışların bazen
kendine değer vermemekle alakalı olduğunu biliyo-
rum. Kalım budur işte” (00: 31:23 – 00: 31:30)!
Mahrem alana yer olmayan bir çemberin içinde kalım oranını arrmaya başla-
yan Mae’in, bu duruma adapte olması uzun sürmez. Çalışanlarının her an ne yapğını
bilmek isteyen bir şirket üzerinden, paylaşmanın yalnızlık duygusunu engelleyeceği
ve daha çok bilginin daha çok güç anlamına geldiği vurgulanmaktadır. Kişiye özel ve
mahrem alan, “Circle’cılar, paylaşmayı sever misiniz? Paylaşmak, değer vermekr!”
sloganıyla ihlal edilmektedir. Oysa mahremiyet, kendi hayandaki yaşanmışlıkları ne
ölçüde başkalarıyla paylaşacağına karar verme hakkıdır. Circle gibi güçlü şirketlerki
onlarda çoğu zaman devletlerin karşısındaki yeni iktidarlardır, görünmeden her şeyi
görme arzusuyla bilgi ileşim teknolojilerini kullanarak paylaşımı özendirmektedirler.
Niedzviecki’ye (2017) göregünümüzde duyulan en büyük endişe, daha fazlasını bilme
isteğidir. Öyle ki daha fazlasını bilmeyi istemek beraberinde daha fazla görünme iste-
ğine dönüşmektedir.
Veriyi elde etmenin günümüz toplumlarındaki kolaylığı, denemi de beraberin-
de germektedir. Bir güven toplumu gibi lanse edilmeye çalışılan şeffaflık toplumu
aslında kontrol toplumudur. “Şeffaflık, güven yaratır” yerine “Şeffaflık, güveni or-
tadan kaldırır” demek gerekir (Han, 2017: 70).Şeffaflığın güven yarattığı dogması,
kişilerin ve kurumların eline mahrem bir denem sopası sıkışrmaktan başka bir şey
değildir.
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
6
“Paylaşmak her zaman daha eğlenceli olabilir ancak
bazen çeşitli taraarın iyi oynamaları için ikna edilmeleri
gerekmektedir. Şeaık, işler yanlış giğinde oyuncuları
ilk ifşa eden olması ve böylece düzellmesinin sağlan-
ması için teşvik etmektedir” (Singer ve Friedman, 2018:
313).
Tüm insanların tam şeaığı sağlandığında herkes her şeyi bildiğinde, kişilerin
elinde çi taraı kozlar olduğunda güvenlik sorununun ortadan kalkacağı düşünül-
mektedir.İnternet’e yüklenen en küçük bir kişisel veri, o andan ibaren genele ait ol-
maktadır.Tarih boyunca ikdarlar aracılığı ile gözem kavramı da sürekli değişime uğ-
ramışr.Yeni ileşim ortamlarıyla birlikte gözemyaşamın her anındadır.Bentham’ın
Panopkon’unuFoucaultşöyle açıklar:
“Çevrede halka şeklinde bir bina; ortada bir kule,
kulede açılmış olan geniş pencereler, halkanın iç cep-
hesine bakmaktadır. Çevre bina hücrelere ayrılmış-
r, hücrelerin her biri bina boyunca derinlemesine
uzanır. Bu hücrelerin iki penceresi vardır: Biri içeriye
doğru açıkr, kulenin pencerelerine denk düşer; di-
ğeri dışarıya bakarak, ışığın bir baştan bir başa hüc-
reyi kat etmesini sağlar. Bu durumda merkezi kule-
ye bir gözlemci yerleşrmek ve her bir hücreye bir
deli, bir hasta, bir mahkûm, bir işçi ya da bir öğrenci
kapatmak yeterlidir. Önden ışıklandırma sayesinde,
karanlıkta kalan kuleden çevre hücrelerdeki esirlerin
küçük siluetleri görülebilir. Kısacası zindan kuralı ter-
sine çevrilir; hücrenin apaydınlık hali ve bir gözcünün
bakışı, karanlıktan daha iyi yakalar ki karanlık eninde
sonunda koruyucudur”(Foucault,2015: 86).
Foucault bu mende gözem ve denemin aşağı yukarı, önü arkayı, sağı solu gö-
ren ama kendisi, içerisi görünmeyen yüksekteki bir kuleyle sağlandığını söylemek-
tedir. Foucault’nun aslında hapishanedeki denem, kontrol ve yönemi pekişrmek
için kullandığı her şeyi gözetleyen kule kavramı, günümüz toplumlarında dijital gö-
zem cihazlarıyla sağlanmaktadır. Aslında Foucault’nun gözetleme olgusunun evril-
diğini bugün, dijital teknolojilerle bütün toplumun gözetlenmesinde görmekteyiz.
Foucault’nun açıklık gerdiği gözem kavramı, günümüz iletişim teknolojileriyle yine
dönüşümeuğramaktadır.Han, Bentham’ın panopkonunu günümüzde biçim değiş-
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
7
rerek varlığını daha da güçlendirdiğini şu cümlelerle dile getirmektedir:
Şu an panoptikonun sonunu değil, tümüyle
yeni, perspektifsiz bir panoptikonun başlangıcını
yaşıyoruz. 21. yüzyılın dijital panoptikonu artık
tek bir merkezden despotik bakışın her şeye kadir
gücü tarafından gözetlenmiyor olması ölçüsünde
perspektifsizdir. Bentham’ın panoptikonunun temel
öğesi durumdaki merkez-çevre ayrımı tümüyle yok
olmuştur”(Han, 2017: 67).
Han’a göre ark uygulanmakta olan dijital panopkondur ve bubelli perspekf-
lerle sınırlanmış gözetleme mekanizmasından daha etkilidir.Çünkü dijital panopkon
eğimden siyasi tercihlere, alışverişten hobi ve boş zaman etkinliklerine kadar her-
kesi her perspeken gözetlemektedir. Panopkonda ikdara ait baskı yerini, her-
kesin her şeyini, her zaman, her yerde gözeme sunmasına, bireysel rıza ve gönül-
lülüğebırakmışr. “Şeffaflık insanı camlaştırır. Şiddeti de buradadır. Sınırsız özgürlük
ve iletişim topyekûn kontrol ve gözetime dönüşüyor. Sosyal medya da giderek
toplumsallığı disiplin altına alan ve sömüren dijital panoptikonlara benziyor daha
çok” (Han, 2017: 12). Dünyanın dört bir yanında insanlar kendi arzularıyla yaşamlarını
gikçe daha çokifşa etmektedirler.
“Günümüzde yerkürenin bütünü bir panopkon du-
rumuna doğru gelişme gösteriyor. Panopkonun dışı diye
bir şey mevcut değil. İçerisini dışarıdan ayıran bir duvar
yok. Kendilerini özgürlük alanları olarak sunan Google
ve sosyal ağlar panopk biçimlere bürünüyorlar. Bugün
gözetleme, özgürlüğe saldırı şeklinde gerçekleşmiyor. İn-
sanlar kendilerini panopk bakışa gönüllü olarak teslim
ediyor” (Zeh ve Trojanow, 2009).
Bu gözetlemenin öznesi aslında gözetleme teknolojilerini yapanlar, belli noktalara
konumlandıranlar ya da bunların yayılmasına izin veren büyük devletler, küresel güç-
ler yahut da büyük teknolojik şirketlerdir. Filmde bahsedilen dijital gözetleyici ise Circ-
le şirkedir. Şirket, her yere kameralar yerleşrerek bu olguyu izleyiciye sunmaktadır.
Circle çalışanları için yapılan “Hayal Cuması(Dream Friday)” adlı toplanda Bailey,
yatlarının kot pantolondan daha ucuz olacak şekilde raarda birkaç haaya yerini
alacağını söylediği minik kameraları çalışanlara atmaya başlar. Arkasındaki dev ekran-
da, işlek bir caddenin küçük bir kısmını gösteren görüntüye dönüp burada hiç kamera
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
8
görüp görmediklerini sorar ve cevap 144 kamera olduğudur. Neredeyse görünmez
olan bu işi ise sadece bir günde yapmışlardır. Her rengi olduğunu, kamuflajın
kolaylığını vurgular ve şöyle ifade eder:
Ark tüm dünya izliyor!Diktatörler ve teröristler ar-
k saklanamaz. Onları göreceğiz! Onları duyacağız. Her
şeyi görüp duyacağız. Olursa bileceğiz. Buna Değişimi-
Gör’ diyoruz”(00: 17: 00 – 00: 17: 27).
Hiçbir izine gerek duymadan ve maliyenin çok düşük olduğu bu veri toplama işi-
ni, sadece kötü olanı engelleyeceklerini öne sürerek iyi gösterme çabaları, şeaığın
arkasındaki asıl güçte gizlenir. Ne var ki şeaık ve güç arasında yapısal bir çelişki ve
bu çelişkinin yol açğı tarihsel bir çaşma vardır; sonuçta birbiriyle iyi geçinemedik-
leri bir gerçekr. Han’a göre güç, perde arkasını, gizliliğin arkasına durmayı sever;
Arkanum’a başvurmak1 onun uyguladığı tekniklerden biridir. Şeffaflık ise gücün bu
gizli alanını ortadan kaldırmaya, onu görünür kılmaya, diğer her şey gibi onu da ifşa
etmeye girişir.Sürekli gözetlemede bu girişim daha aşırı biçimlerde işler. “Gözetleme
toplumunun manğı budur. Dahası topyekûn kontrol, eylem özgürlüğünü yok eder ve
sonuçta herkesin hizaya gerilmesiyle sonuçlanır” (Han, 2017: 69).
4. Açıklık Demokrasisi: Karanlığın Açıklık Tarandan Yok Edilişine Doğru
Gözem olgusundaki değişim, lmde deCircle Şirke ile devlet arasında ortaya çı-
kan bir çaşma olarak sunulur. Circle şirke, sınırsız şeffaflık talep eder ve aslında bu
talebi kendisi teknolojiyle ürer, genişler ve nihayende devlet gücü ile çaşmaya
girecek bir karşılaşma alanına kadar ileri götürür. Güç-şeaık çaşmasında tarihsel
koşullar bu kez şeaıktan yanadır:
“Devlen bize, bizim ona olduğundan daha fazla ih-
yacı var” (00: 12: 13 – 00: 12: 15)!
Şeffaflık talepleri karşısında devletin elini zayıflatan başlıca unsur, teknoloji şir-
ketlerinin ellerinde tuukları ve güç dengesini devlen aleyhine değişrecek miktar-
daki veridir. Film, herkesin Circle sosyal ağına üye olmasının yasalarla zorunlu hale
gerilmesi gereken bir distopya sunmaktadır. Mae, oy kullanma gibi bazı vatandaşlık
uygulamalarının Circle şirke üzerinden yapılması krini ortaya atar.
Buna gerekçe olarak demokrasinin güçlendirilebileceği savunulur. Hâlbuki
“sürekli olarak gözetlenen bireyler, demokrasi için gerekli olan bağımsız düşünme
niteliğinden yoksun kalacakları için, böyle toplumlarda demokrasinin gelişmesi de
mümkün değildir” (Johnson, 2001). İnsanlar istemese de sosyal medya kullanmak
1 Arcanum (çoğul Arcana): Smyacıların keşfetmeye çalıştığı büyük doğa sırrı, muczes, genel olarak gzl blg.
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
9
zorunda kalacak ve onlardan yaşadıkları ve düşündükleri her şeyi ifşa etmeleri bek-
lenecekr. Üstelik bütün bunlar tek bir şirken sistemi üzerinden yapılacak, o şirket
tüm dünyayı yönetebilecek güce sahip olacakr.Şeffaflıktan yana olmayan, Circle’ın
da kendisini şeaf biçimde sunması gerekğini ileri süren bir devlet görevlisinin söy-
lemlerinden sonra Tom Stenton, düzenlediği toplanda şöyle konuşur:
Açıklık, burada Circle’da tavsiye eğimiz bir şeydir.
Onu yaşarız. Her gün açıklığa karşı olan bağlılığımızı gös-
teririz. Hükümemiz pek göstermiyor ama. Açıklık bek-
lerken gizlilikle karşılaşıyoruz. Bize sorumluluk gerek,
açıklık gerek! Bizi temsil eden insanların bizim paramızı
alarak ne yapklarını bilmemiz gerek, bize daha iyi hiz-
met etmeleri için”(00: 37: 05- 00: 38: 01).
Devlet gücünün kontrol alnda tutulması ve sözleşmeden doğan hizmet yüküm-
lülüklerini yerine gerebilmesi için denetlenmesi gerekir.İktidarın hizaya germek,
kontrol alnda tutmak için sistemak bir şekilde sürekli ve zorla gözetlediği döne-
min son demleri yaşanmaktadır. Toplumu yönetmek için ishbarat ve diğer kurumlar
vasıtasıyla vatandaşlarını açıktan veya gizlice takip eden devlet, bu kez dijital çağda
vatandaşlar tarandan, aslında gerçekte teknoloji şirketleri tarandan köşeye sıkış-
rılmaktadır. Hantal devlet yapısı, veri baronları karşısında köşeye sıkışmaktadır.
Şeffaflaşma süreci çift yönlü işlemekte hem devlet gücü hem de vatandaşlar kont-
rol alnda tutulmaktadır. Dijital vatandaşlar bugün “Büyük Birader2”in zorla yapmak
isteyeceği çoğu şeyi, sosyal medya ve teknoloji aracılığıyla kendi rızalarıyla yapmakta-
dır. Niedzviecki’nin de dediği gibivatandaşlar Büyük Birader’den korkmaktansa onun
gözlerinin üzerlerinde olmasını istemektedir (Niedzviecki, 2010: 216).Bunun da öte-
sinde birey, sadece izlemeyi değil aynı zamanda, izlenmeyi de arzulamaktadır. İşler,
Orwel’ın 1984’ünden farklı gelişmektedir. Huxley’nin Cesur Yeni Dünya eserinde ifa-
de eği gibi, kölelik sadece baskıyla gelmez; özgürlük de insanları köleleştirmek için
kullanılabilir (Huxley, 2019: 17). İnsanları zorla gözetlemeye gerek olmayabilir; tutku-
larının esiri olan insanlar zaten kendi özel hayatlarını yok edeceklerdir ve bir tehdit
oluşturabilecek hiçbir farklı düşünce edinmemeleri sağlanabilecekr.
Teknolojikleşmek demokrasiyi dijital demokrasiye, vatandaşlığı ise dijital vatan-
daşlığa dönüştürmektedir. Dijital kültürün dijital demokrasisinde liderlerin yapğı her
şeyin dijital vatandaşlar tarandan bilinmesi arzulanır. Circle’da Stenton’ın düzenle-
diği konuşmaya kongre üyesi Olivia Santos da davetlidir ve demokrasinin nasıl olması
2 Özgün adıylaBig Brother,George Orwelltarafından kaleme alınanBin Dokuz Yüz Seksen Dörtadlı romanda yer alan kurgusal
karakterlerden biridir.
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
10
gerekğini herkese göstermenin yeni yolunu şöyle ilan eder:
- “Bugünden başlayarak tüm toplanlarım, telefon
görüşmelerim ve e-postalarım seçmenlerimin ve tüm
dünyanın erişimine açık olacak! Gerçek zamanlı olarak.
Hepsi ‘GerçekSen’ sayfamda.
- Elveda karanlık oda görüşmeleri, elveda karanlık lo-
biciler. Merhaba demokrasi”(00: 38: 45 – 00: 39: 15)!
Circle’ın yönecileri,karşılıklı şeaık ilkesinin tüm çalışanları tarandan paylaşıl-
dığını dile gerseler de Mae, bunu görmekte zorlanır. Gerçek karşılıklı şeaık henüz
gerçekleşrilmiş değildir. Her şeylerini paylaşmaya, onları teşvik eden insanlar olan
Bailey ve Stenton’ın aynı şeyi kendileri için yapmadıkları görülmektedir. Filmin yönet-
meni, lozof Chomsky’nin Ba’yı, dünyanın geri kalanıyla ilişkisinde kendisi için iste-
diğini başkası için istememekle suçladığındanhaberdar olduğu aşikardır.Bu, şu şekilde
anlaşılır: Mae, devlet yönecileri ve polik liderler için talep edilen tam şeffaflığın,
talep eden şirketler tarandan da uygulanması gerekğini söyler; böylece ek erde-
me ulaşır.
5. Şeffaflığın Karanlık Yüzü: Büyük Verinin Denemi
Sıradan insanlardan ziyade büyük kitleleri yönlendirme imkânı olan insanların bu
teknolojilere dâhil olması ve şeaığı kabulünden sonra Mae’in aklına bir soru ge-
lir: “Tüm veriler nereye gidiyor? Bir yerde saklanıyor mu? Bulua mı?” Buradaki asıl
soru, büyük verinin nerede saklı tutulduğu değil, kimde ya da hangi ikdarın elinde
olduğudur. GerçekSen’in mucidi Ty Lae ise soruya şöyle cevap verir:
“Santos sadece başlangıç. Amaç, her şeyin kaydedi-
lip izlenip yayınlanıp saklanıp incelenip her açıdan Circle
için hazır olması. Mae’in işe başladığında diğer herkes
gibi yaprdığı sağlık girişi üzerinden örnekle her adım,
her nefes, hepsi saklanıyor. İstedikleri gibi kullanabilirler.
Bizi inceliyorlar. Circle’daki herkesin verileri inceleniyor,
paraya çevriliyor” (00: 43: 31- 00: 43: 58).
Yavaş yavaş şeaığın, iyilik ve güzelliğin öne çıkarılarak nasıl kullanıldığı ve ar-
kasındaki asıl güç belirmeye başlamaktadır. Sosyal ağların kullanımıyla birlikte mah-
remiyet kamusallaşrılmakta ve karşılığında anlam, ün, şöhret ve haa maddi ka-
zanç sağlamaya çalışılmaktadır (Niedzviecki, 2010). İnsanları tek p haline germek
için oluşturulan bu sanal ağ ortamında işin ardında kâr payı yatmaktadır. İktidarların
güvenliği bahane ederek her zaman daha fazla gözetimi meşrulaştırması gibi
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
11
teknolojiyi kullanarak her şeyi görünür kılmaya çalışanların da arzuladıkları sadece
bilmek, saklamak ve yeri geldiğinde amaçları uğruna kullanmakr. “Herkesin irade-
sine bir anda sahip olabileceğinizi düşünün! Gerçek demokrasiye sahip olursunuz.
Bilgiyi elinde tutanın Tanrıcılık oynama gösterisi gibi izlenen, kaydedilen ve saklanan
bilgilerin her şeyi yönlendirebilecek olması gözemi daha da dayatmalarını sağlar. Sü-
rekli gözeme dayalı tekno-toplumlarda görünmeye gönüllü olma durumu farkında
olmadan veri akışını hızlandırır.
6. Açıklık Eğinin İlkeleri
The Circle lminin tasvir eği gibi dijital bir toplumda insanlar, şeaf veya aşırı
şeaf bir toplumda ek bir yaşam sürebilir mi? Bu soru, lmde açıkça onaylanmak-
tadır. The Circle’ın açıklık eği, bir ek teori olarak gerekli argümanlara sahipmiş gibi
sunulur. Örneğin sır saklamamak, bencilliğe karşı cömertlik, kendi de dahil olmak üze-
re herkes için açıklık gibi ek ilkeler bulgulanabilir.
6.1 Sır Saklamamak
The Circle’da mahremiyet talebi sır saklamak olarak görülür ve “sır saklamak ya-
lancılıkr” denir.Filmin kahramanı Maesıklıkla kanoya bindiği yere bir gece vak gi-
der ve gizlice kilitli yeri aşarak suya açılır. Havanın bozmasıyla birlikte işler ters gider
ve Mae kanodan düşer. İşte o anda tepesinde bir helikopter belirir, Mae’yi kurtarır.
Mae, ne kadar şanslı olduğunu düşünür fakat kurtuluşunun şansla hiç alakası yoktur.
Hayanı DeğişimiGör kamerasının kurtardığını öğrenir. Bu olaydan sonra kameralar
Eamon ve Tom’un dikkani daha fazla çekmeye başlar. Ark diğer tüm izleyenler, ka-
meraların ne kadar gerekli olduğu konusunda hem kirdir. Bailey ile Mae arasında
geçen diyalog, insan üzerine bir yük olarak sırlardan arınmanın, sır saklamamanın
insanı nasıl rahatlağıilan edilir:
- “Sadece yalanlarımız başımızı derde sokar. Sakladığı-
mız şeyler...Ark sırrını bildiğime göre kendini daha iyi mi
daha kötü mü hissediyorsun?
- Daha iyi... Rahatladım aslında” (00: 52: 43- 00: 53:
03).
Sır saklamak dijital toplumun açıklık eğinde ark bir erdem olarak yer alamaz.
Gerçek şu ki dijitalleşme, erdemler listesini değişriyor. Mae, Hayal Cuması’ndaBai-
ley’in konuğu olur veişlediği suçu anlatır. “Sence, izlenirken daha mı iyi yoksa daha
kötü davranışlar sergiliyorsun?” sorusuna “Daha iyi” cevabını verir ve ekler:
“Sırlar yalandır, sırlar suçları mümkün kılan şeylerdir.
Sorumluluğumuz olmadığında daha kötü davranıyoruz.”
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
12
İnsanlar kamerayla gözetlendikleri yerlerde, kameralarının bakışı altında nasıl
davranırlar? Bu soru, “Gözlemci bakğı şeyi değişrir” diyen kuantum hipoteziyle
daha iyi anlaşılabilir. Bir olasılık genliğinde tasvir edilen bir parçacık, ona bakmadığı-
nız müddetçe bir dalga gibi davranır; bir parçacığın yapamayacağı şekilde bir odaya,
yan yana iki farklı kapıdan aynı anda giriş yapabilir. Açıkçası böyle bir davranış sağdu-
yumuza ters gelen, kabullenmekte zorlandığımız bir durumdur. Fakat ona bakğınız
anda bir parçacık gibi davranır; öyle iki kapıdan aynı anda geçişler falan yoktur yani
davranışları normaldir, sağduyuya uygundur (Işıklı, 2012: 46).
Mae’ye inanılırsa eğer, insanlar biri onu gözetlediğinde daha iyi davranırlar: Daha
iyi! Bu, biraz da size tuhaf gelen davranışlar sergilemeyecekleri anlamına gelir. Peki,
7/24 kameralarının kesinsiz gözemi insanlarda nasıl bir etkiye yol açar? Doğrusal
akıl yürütme, gözemin insanı iyi davranışa yönlendirdiği, doğruysa daha çok göze-
min insanı daha iyi davranışa yönlendireceği sonucuna ulaşır. Sokrates ve Aristoteles’e
göre, bir kere iyi davrandığımızda en azından bir kere daha iyi davranabilme olasılığı-
mız artar.Başka bir ifadeyle teknolojik destek alnda sürekli gözetlenirsek eğer, en so-
nunda doğamızdaki kötülüğün tümüyle iyilikle yer değişreceğini umabiliriz. Ne talih
ki insanlar kesinsiz gözleme açık hale getirilebilirler. Tekno-iyimserlik böyle bir şeydir.
Aslında gözetim altında insanlar, olmadıkları biri gibi ya da öylelermiş gibi davra-
nırlar. Teknoloji insanlarda iyiliğin galip gelmesini değil, ikiyüzlülüğü besler. Burada
özgür olduğunu düşünen insan aslında daha başında hiç kendi değildir, olamayacakr.
Çünkü kuantumun gözlemci etkisine göre de tedirgin etmeyen gözlem imkânsızdır.“-
Sadece makineler şeaır” diyen Han’a göre insan ruhu, ötekinin bakışından uzak,
kendi başına kalabileceği alanlara ihyaç duyar. Çünkü insanın geçirgenlikten yoksun
olma gibi bir özelliği vardır. İnsan bedeninin sürekli bir ışık altında tutulması bir tür
ruhsal tükenişe yol açar(2017: 17).
Göz ve ikdar arasındaki bağınyı ilk fark eden kişi,MÖ 4. yüzyılda yaşamış olan
Aristoteles idi. Ona göre göz ile komuta arasında, görmek ile yönetmek arasında doğ-
rudan bir ilişki vardır:“Göz bakışlarını yönelği her nesneyi tutsak alan, güçlü ışınlar
yayan bir komutandır”(Dolgun, 2008). Nietzsche ise bakışları rlalmış nesneler kap-
samına dâhil etmekte, gözün ve bakmanın kişi üzerindeki etkisini vurgulamaktadır:
“Benim yanımdan sessizlik ile geçişinden ve yüzünün kı-
zarmasından anladım ki sen Zerdüşt’sün. Başkası olsa bakışı
ve sözüyle bana sadakasını ve merhameni rlardı. Fakat
ben bu kadar dilenci değilim”(Nietzsche, 2010: 176).
Birine bakış, bir ihsan ve merhamet olarak sunulur. “[Birinin] yüzüne bakmak”
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
13
deyimi bunu ifade eder. Fakat Nietzsche burada Sartre’dan önce, bakışın ötekini nes-
neleşrici vasnı tasvir etmektedir.Merhamet etmek, bakan gözün bir tavrı olarak
kendisine bakılanın, merhamete muhtaç birine de dönüştürüldüğünü söyler. Işıklı,
bu konuyu şöyle açıklar:
“Gözlemci, içinde bulunduğu ortamı, yöneldiği nes-
neyi değiştirir. Örneğin ilkel bir kabilenin gündelik yaşam
kültürlerini incelemek için kabileyle bir müddet birlikte
yaşayan bir antropolog düşünelim.Antropolog, kendisi-
nin kabile içinde olmasının kabile üyelerinin davranışları
üzerine bir etkide bulunduğunu bilir fakat bunların gö-
zardı edilebilecek kadar küçük etkiler olduğuna inanır.
Bu yüzden gözlem kayıtlarını, o ilkel kabileyi tasvir etmek
için rahatlıkla kullanır. Aslında tuuğu kayıtlar, o ilkel ka-
bileye ait kayıtlar değildir; ‘içinde bir antropolog olan il-
kel kabile’ye ait kayıtlardır”(Işıklı, 2012: 76).
6.2 Bencilliğe Karşı Dijital Cömertlik
Film, açıklığı bir cömertlik türü olarak sunarak gizliliğe dair eski inançların yapısını
sökmeye devam eder: Eamon doğuştan beyin felci olan oğlu Gunnerdan bahseder
ve bir şey yapma arzusunu, sadece başkalarının yapğı şeyleri izleyerek tatmin ede-
bileceğini söyler. Bu tecrübelerin gördüklerini dünyayla paylaşan cömert insanlar
tarafından oluşturulduğunu dile gerir ve ekler: “Onları senin gördüklerinden mah-
rum bırakmak doğru geliyor mu Mae?” diye sorar. Mae’nin yanı şöyledir:
“Çok yanlış geliyor; bencilceydi!Bilgi, temel insan
hakkıdır. Var olan tüm insani tecrübelere erişim, temel
insan hakkıdır. Bundan böyle sürekli olarak özel hazır-
lanmış bir ‘DeğişimiGör kamerası takacağım. Tamamen
şeaaşıyorum” (00:57: 32 – 00: 58: 45).
Dijital zamanlarda, “Bencil gizliliğe karşı, cömert açıklıkönerisi” dikkate alınacak
bir teklif olarak görülebilir. Gizlilik, çoğu zaman Işıklı’nın (2019) da belirği gibi giz-
lenmesi gereken kötü şeylerin olduğu şüphesini doğurur. Kişisel durumların mahrem
olması gerekğini iddia etmek, an-sosyal olmayı göze almak demekr. Dikizlenmek,
şlenmek, böylece yönlendirmenin normalleşrilmesiyle gözetlenmenin normal ol-
duğuna ikna başlar. Işıklı, bu ikna sürecinin sosyal psikolojik arka planını şöyle özetler:
“‘Ben gözetlenmek istemiyorum’ dediğinizde, ‘Bir
şey mi saklıyorsun!’ diyorlar. ‘Başkalarının bilmesini iste-
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
14
mediğiniz bir şey varsa büyük ihmalle o yapmamanız
gereken bir şeydir’ diyorlar. Buna karşı vatandaşı, ‘Benim
saklayacak bir şeyim yok!’ demeye zorluyor. Dev dijital
şirketler ise ‘Dijital dünyaya girişin başka yolu yok. Si-
ber uzayda var olmak isyorsan veri gizliliğinden taviz
vereceksin!’ diyorl”(Işıklı, 2019: 59).
The Circle’ın uyandırdığı düşünce şudur: Modern yasalarda “evrensel insan hakla-
rından biri” olarak tanımlanangizlilik aslında “bencil haklardan biri” olarak nitelendi-
rilmeye daha uygundur. Gizlilik ve mahremiyen bencillik yüklemiyle tanımlanması,
bencilliğin yeniden biçimlendirilmesine ve mahremiyen yapı sökümüne yol açar.
Buna ark mahremiyet sonrası (post-privacy)denmelidir. Sosyal ağların gerdiği şef-
faıktan geri dönüşün olmadığını ve insanların kendini bu yeni duruma uydurması ge-
rekğini işaret edenaçıklık eğine göre kişisel alan tümüyle elden çıkarılmalıdır.“Her-
kesin özel hayana karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır”
diyenİnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 12. maddesinin revize edilmesinin zamanı
gelmiş olmalıdır. Zira özel hayat yok edildiğinde 12. madde de işlevini yirecekr.
6.3 Herkes İçin Açıklık: Ben Dahil
Şeffaflığın üçüncü haasında 2 milyondan fazla izleyiciye ulaşan Mae, ilk zaman-
larda yalnız olmadığını ve haa bunun eğlenceli olduğunu düşünür. Ailesinin yatak
odasındaki özel yaşam alanına kendi ve tüm takipçileri izinsiz dâhil olduğunda garip
hissetmeye başlar. Ailesi, bunu yapmaya devam edemeyeceklerini ve kameraları sök-
tüklerini söyler. “Mahremiyemiz olmalı” derler. Buradaki ansosyalliği, dijital yer-
lilerin hâkim olduğu bir çağda sosyal medya kullanmamayı tercih eden insanlar için
sadece kuşak çaşmasıyla açıklamak yanlış bir çıkarım olabilir. X ve Y kuşakları için bu
adaptasyon süreci zor da olsa asıl mesele Z kuşağından insanların da mahrem alan ya-
ratma arzularının olabileceğidir. Fakat zenginlik ve kontrolün artması için şahsi verile-
rin kullanıldığı, özel hayan öylesine yok sayıldığı teknolojik toplumlarda hesaplarını
kapatan ya da bir şekilde çemberin dışına çıkmak isteyen kişiler eski kafalı, asosyal,
uyumsuzve haa güvenilmez olarak görünmektedir.
Mae’in ailesi Y kuşağı olduğu için mahremiyet aramaz, tam şeaığın insanın kal-
dıramayacağı bir yönüne tanık oldukları için özel alanlarını korumak isterler. Çünkü
lmde Z kuşağı ferdi ve haa GerçekSen’in mucidi olmasına rağmen insanlardan uzak
yaşamak istemesiyle Ty, çember içindeki mahremiyen son temsilcisidir ve yalnızdır.
Mae ise diş rçalarken bile her gün birileriyle konuşur. “İyi geceler herkese, yanımda
olduğunuz için teşekkürler” der ama aslında gerçekte kimse yoktur. Video akışı olma-
dan tuvale kullanması için sadece 3 dakikası vardır.
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
15
Özel hayat tasavvurunu tamamen yok etmeye çalışan Mae’in hayatına
milyonlarca insan her an şahitlik eder. O, herkesin böyle olması gerektiğini ve aksini
yapan insanların suçlu olduğunu ifade eder. Ona göre en kişisel bilgiyi bile saklamak
suçtur. Mae’nin kendi tercihlerini herkes için bir ölçüt (maksim) olarak teklif etmesi,
açıklık eğinin epistemolojik kriteri karşıladığını gösterir. “Öyle bir davranmalısın ki
davranışın herkes için bir maksim olsun” (Kant, 2009)diyen Kant’tan yeniden alınan
dijital onay böyle işler. Bu onaylama hem Kant’ı hem de açıklık eğini sağlam bir ek
zemine oturtur.
6.4 Kaybolmanın Sona Ermesi
Mae’in yeni kirleri vardır ve HayalCuması’nda,RuhArama(SoulSearch)” uygula-
masını tanır. Fikir basir: Herkesinönünde, adaleen kaçan tehlikeli olduğu kanıt-
lanmış birini seçerek aramayabaşlarlar. Erkek ya da kadın olsun RuhArama’nın onu 20
dakikadan az bir sürede bulacağını söyler. Suçlu, canlı yayın eşliğinde 10 dakika içinde
yakalanır. Şöyle söylenir:
“Herkesin bulunabildiği yerde bir dostumuzu asla kay-
betmeyiz” (01:20:05- 01: 20: 09).
Öyleyse herkes bir tane daha ister. Fakat bu kez kullanıcıların yoğun isteği,bir ka-
nun kaçağının bulunması değil, sıradan bir vatandaşın aranmasıdır. Aranan çemberin
dışında kalan, kendi mahremine insanları dâhil etmek istemeyen Mae’in bir zamanlar
iyi arkadaşı olan Mercer’dır. Diğer suçlu gibi o da bulunmak istemeyen biridir ama
tek suçu arkadaşlıktan kaçmakr. Bu sefer 10 dakika için geri sayım başlar. Mercer
arabasıyla kaçmak isterken ellerindeki her türlü teknolojik aletle canlı yayın yapan
insanlar peşine drone, araba, motor ile takılır ve bırakmazlar. Önüne geçen bir drone-
dan kaçmaya çalışırken panikle direksiyonu kıran Mercer köprüden uçar. İstemediği
halde Circle ağına dâhil edilmeye çalışılması, alenen taciz edilmesiyle sonunda bir
kişinin ölümüne sebep olunur. Herkes bir şekilde orada bulunmaya devam eder. Ama
ortada bir sorun olduğu kesindir:Sistemden kaçamayan insanlar ve ölümlerine sebep
olunan masum insanlar.
6.5 Tüm Sorunlar İçin Daha Fazla Teknoloji: Radikal Açıklık
Mae elimizde onca teknoloji varken neden böyle bir şeyin yaşandığını ve eğer tek-
nolojinin faydası olabilecekse bunun ne olduğunu düşünmeye başlar. Cadı avınday-
mışçasına insanların içlerindeki ifşa arzusunu durduramadıkları bu çarpıcı sahnelerde
lm, teknolojinin gerdiği kötü sonuçları, örneğinmasum birinin ölümünü izlerken
dahi, “Bu olumsuzluğu yine teknoloji aracılığıyla ortadan kaldırabiliriz” düşüncesini
tekrarlamaya izin verir. Tam da burada teknolojinin gerdiği kötü sonuçlarınyineyal-
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
16
nızca teknolojiyle çözülebileceğine inanan tekno-iyimserlik iş başındadır. Tekno-iyim-
serlerin asla sırlanamayan zarar arşından hiç bahsetmedikleri görülür. Bir tekno-i-
yimser olan Mae’ye göre Mercer’ı Circle değil, yetersiz ve kötü sistem öldürmüştür.
Fakat sistem, nihayende insanların inşa ekleri bir şeydir ve daha iyisi inşa edilebilir
yani iyileşrilebilir; Mae’nin ifadesiyle sistem “düzellebilir”.
Teknolojinin olumsuz sonuçları tekno-severlere göre teknolojiyi kötü yapmaz,
onu daha güvenli hale germek için kullanılabilir kılar. Biri uçak kazasında ölünce
uçakları bırakmazsınız, onların güvenliğini arrırsınız, değil mi?Arkadaşını yetersiz
teknoloji sayesinde kaybeğine kendini inandıran Mae, HayalCuması’nda Eamon’ın
konuşmasını böler ve “Bağlanyı koparmak ve ailesini, arkadaşlarını aramak zorunda
kalmak istemediğini” söyler. “Ya birbirimizle irbamız hiç kopmasaydı? Ya aramak
yerine her zaman bilseydik. Teklif eğim şey Radikal Açıklık ve kesilmeyen bağlan-
! Buradan başlanması gerek” diyerekCircle’ın yönecilerini işaret eder. Yönecilerin
her harekeni, her kelimesini öğrenmenin ne kadar harika olacağını düşünmelerini is-
ter. Şirket polikaları, iç işleyişleri,mesajlaşmalar, krik kararların alındığı toplanlar,
özel telefon görüşmeleri ve aklınıza gelebilecek her bir etkinliğin açık olmasını, hem
de herkese açık olmasını talep eder. Yapımcı, seyirciye teklif eği açıklığın, seyirci
tarandan lmden de talep edileceğinin farkındadır. Eğer açıklık,bir ek teori ola-
rak uygulanmak üzere önerilecekse onun herkes için geçerli olduğuna seyircinin ikna
edilmesi gerekir. Mae, eğin bu temel koşulunu yerine germek için şöyle söyler:
“Dijital dünyanın ikiyüzlülüğünü bilirsiniz! Her şeyin
Bulut’ta olmasını isteriz ama liderlerimiz onu uygulamı-
yor. Eamon ve Tom’u öncülük ekleri bu deneyde bana
kalmaya davet ediyorum. Şeaf olmaya! Ark sır yok!
Mahremiyet geçici bir şeydi ve ark sona erdi! Ark göl-
gelerde yaşamayacağız. Saklanmaktan usandım”(01: 37:
10 – 01: 39: 53).
Sadece maruz kalanların değil bu teknolojiyi yarap kullananlarında tam açık-
lık çemberine dahil edilmesiyle gelmesi beklenen geleceğin geldiği vurgulanır. Hiç-
bir gölge kalmayıncaya kadarözel ya da genel her alanın aydınlalması gerekğini
savunan lm,nihayendemahremiyesonlandırır. Vatandaşların üzerine tutulan ve
mahremiye mülkiyetlerinden geri alan dijital gözem toplumunda, Brin’in şu sorusu
tartışmayı ileri bir noktaya taşır:
Buna karşın vatandaşlar da istedikleri her yer ve her-
kesin üzerine tutabilecekleri bir el fenerine sahip olsalar-
dı, gözlem alnda tüm sırları ifşa edilmiş olarak yaşama-
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
17
ya dayanabilirler mi?(Brin, 1998: 14).
Işıklandırmanın sömürmek olduğunda ısrar eden Han’a göre kendini ışıklandıran
herkes, kendini sömürüye teslim eder (Han, 2017: 71). Öyleyse tarşmanın bu nok-
tasında daha fazla teknolojinin çözüm olacağına dair inanç kuşkulu karşılanmaktadır.
Bazılarına göre lm, bu iddiasına izleyiciyi iknada başarılı olamamışr. Zira lm,
şirket yönecilerinin sakladıkları sırları Mae’nin deşifre etmesiyle biter (Bostan, 2018:
229). İfşanın isteyerek ya da istemeyerek ifşa edilmesi, aslında mahremiyen tümüyle
yok edilmesi beklensine uygundur. Vatandaşlar da kendilerine ait verilerin ne kadarı-
nın kaydedildiğini, kimler tarandan kullanıldığını bilmemektedir. Haa vatandaşın rı-
zası çoğu zaman karmaşık, ayrınlı ve küçük puntolu kullanım şartlarısözleşmelerinde
bir tür teknolojik zaman darlığı hilesiyle kerhen alınmaktadır. Aslında bu bir rıza değil,
söz konusu teknoloji kullanımı için asgari bir koşuldur.
7. Mahremiyen Yapısöküm Yoluyla Dönüştürülmesi
Teknoloji birçok kavramı değişrip dönüştürmekte ve yeniden tanımlanabile-
ceği bir boşluk yaratmaktadır. Castells’in (2008)enformasyon toplumunda, bilgi ile-
şim teknolojileri küresel çapta birbirine bağlı bir oluşturmakta ve kişilerin özel
yaşamlarının sürekli gözetlenmesini mümkün kılmakta haa kolaylaşrmaktadır.
Teknoloji, sınırlar sorununu tekrar gündeme germişr. Özdeşlik ve ayrım yoluyla
tanımlanan geleneksel sınır kavramı, dijitalleşme ve teknolojik tekilliğin ereğinde
buharlaşmaktadır. Özel hayatın nerede başlayıp nerede bittiği de bir sınır sorunudur.
Mahremiyet,Arapça “mahrem” sözcüğünden türelmişr. Türkçedeki en yakın
ve doğru çağrışımıolan “haram” sözcüğüdür. “Haram” ise “yasakladı, men e, mah-
rum bırak” gibi anlamalara gelen “-r-m” ilinden türelmişr. “Mahrem” kişiye
özel olanı, “harem” kişiye özel alanı, “haram” ise kişiye özel olanın başkasına yasak
olmasını ifade eder. Bir şey “benim mahremim” olduğunda tüm çıplaklığıyla ve var
oluşuyla bana özel olur. Bir şey “bana haram” olduğunda ise tüm varoluşuyla bana
yasak olur. Her iki anlamı bünyesinde taşıyan “mahremiyet” ise bir mülkiyet, sahiplik
ve kişiye özel olma hali ile başkasından kendini saklama, koruma ve uzak tutma ha-
lini tanımlar. Bu yüzden mahremiyen olduğunda yerde iki koşul açıkça ortadadır: i)
Kişiye özel olan bir şey, ii) Kişilerin her yönüyle uzak durması gereken bir şey.Öyleyse
mahremiyetin olduğu yerde iki özne birlikte mevcut olur:
i) Sahip olan kişi
ii) Sahipliğe saygı duyması gereken kişi.
Mahremiyet kavramı İngilizcede privacy (kişiye özel) sözcüğüyle karşılanmaktadır.
Özel hayatın gizliliği ve her türlü özel mülkiyeti de içine alacak şekilde genişlelmişr.
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
18
Bazı uzmanların tespit eği gibi mahremiyet, günümüzde düşünce, davranış ve tu-
tumun belirlenmesinde referans değerlerden biri olarak kabul edilmektedir (Gündüz,
2015). Teknoloji ve bilim eksenli hızlı toplumsal değişim, toplumsal olguların ya biçim
değişrmesine ya da ark mevcudiyeni sürdürememesine yol açar. Bir dönemde
yapılması ayıp, mahsurlu, yadırgacı ya da güzel, şık ve münasip görülen pek çok dav-
ranış örüntüsü, bir başka dönemde tam tersi niteliklerle tanımlanabilir. Mahremiyet,
dijital tekno-kültürlerde yok olmamış fakat biçim değişrmiş toplumsal olgulardan
biridir:
“[Ö]zellikle toplumsal değişme olgusunun hızlı sey-
reği günümüz toplumlarında, kitle ileşim araçları ve
özellikle internen yaygınlık kazanması ile mahremiyet
algısı üzerinde hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecini be-
raberinde germektedir”(Gündüz, 2015: 307).
Mahremiyeasavvuru, merak ve gözetlemenin teknik araçlarla kolaylaştırıldığı
ve kullanıcıların merakını tatmin için gözetlemeye tahrik edildiği siber toplumlarda
daha hızlı anlam dönüşümüne maruz kalmıştır. Siber toplumların dijital kültüründe
her türlü teknolojik gelişme, ifşanın lehine fakat mahremiyen aleyhine işler. Tek-
nolojik islatarandan mahremiyet alanları işgal edilmekte, muhafazalı özel yaşam
alanları gikçe daralmaktadır (Küçükvardar, 2016: 197). Evlere gizlice girme, böcek
denilen dinleme cihazları yerleştirme, kapalı kasalardaki eşyalarıçalma, konuşmalara
kulak misari olma şeklindeki geleneksel gizlilik ihlallerinin yanında, birçoğu inter-
net tabanlı yeni dijital ihlaller de yaygınlaşmaya başlamışr. Hala evlerin kapı, ça ve
penceresinden hırsızlar girmekte fakat akıllı evlerle hırsızlığa karşı önlem alınmak-
tadır. Evlerin bedenleri güvenlik kameraları ve tanıma sistemleriyle donalmaktadır.
Alan tarama sistemleriyle hırsızın dijitalleşrilen ayak izlerinden, taban tanıma sis-
temleriyle oturduğu yerde poposunun bırakğı basınç dağılım grağinden tanımak
mümkündür (Işıklı, 2018). Bunlar arrılmış güvenlik durumlarıdır. Fakat bu güvenliği
arrmanınbedeli, verilerinizin bulua dolaşmasıdır. Teknolojik yan etkiler kuramının
işaret eği gibi, bir sorunu çözmek için daha fazla teknoloji kullanmak sorunu asla
çözmez; hiçbir zaman sırlanamayacak bir açık daima korunur (Aksu ve Işıklı, 2019).
Geleneksel dönemde gizlilik ihlalleriya saldırganın maharenden ya da yeterli ön-
lemi almakta gevşek davranan mağdurun ihmalinden kaynaklanırdı. Günümüzde ise
kişisel verilerin güvenliğini tehdit eden yeni bir mahremiyet açığı davranışı gelişmiş
durumdadır.Kullanıcılar internee ayak izlerini gizlemeyi az çok öğreniyorlar fakat
paylaşım, beğeni, takip, yorum, checkin-konum paylaşma gibi sosyal medya prakle-
rini gönüllüce gerçekleşrdiklerinde gizliliklerini bilinçli ve özgür iradeleriyle ifşa et-
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
19
klerini umursamıyorlar. Dijital görünürlüğün cazibesi, dijital benliğin inşası ve sosyal
medyada benlik sunumu gibi olgular,kullanıcıların mahremiyete yükledikleri anlamı
güncellediklerini göstermektedir. Sanal ortamda paylaşma arzusu, neyin kişiye özel
olduğunu ve kişiye özel olanlardan hangilerinin yeni kamusal alan denilen internee
paylaşılmayacağını ivedi bir tarşmaya açmışr.
Z kuşağı, kendine ait olanın kendi ağında kaldığı müddetçe gizli kaldığını düşünü-
yor olabilir. Çünkü ağı genişletmek, daraltmak ve yeniden düzenlemek, gerçek sosyal
ağlarda bir değişikliğe gitmekten daha kolaydır. İnternen ve sosyal medyanın hız-
paylaşıma olanak sağlaması ve çoğu işin elektronik olarak yapılması çoğu vakn
orada geçirilmesine sebep olmaktadır. Gözem aracılığıyla mahremin ihlali sadece
görünür olan kameralarda değil araba içlerindeki GPS, internet ve sosyal medyada
paylaşılan her veride saklıdır.
Kullanıcının iradesi dışındaki dijital toplumun yapısı, dijital sensörlerle donal-
mıştır. Sensörler, dijital kültürün var olması ve varlığını geliştirerek sürdürmesi için
zorunludur. İnsan bedeni insan kemik iskelet yapısı neyse dijital kültürler için dört
bir yana döşenmiş sensörler de odur. Arabalardan sokaklara, gökyüzünden derin de-
nizlere kadar her bir karış alanın algılayıcılarla donalması süreci devam etmektedir.
Kişilere kendilerine özel uzam alanı bırakmayan bir dijital isla söz konusudur. Gizlilik
ancak bundan böyle protokoller üzerinde bir uzlaşmayla teminat alna alınabilir. Diji-
tal çağda hala geleneksel gizliliği arzulayanlar olsa bile onlarda ark tümü gözetlenen
bir uzam içinde kendilerine özel alan yaratmaya çalışacaklarını bilmelilerdir.
8. Mahremiyen Dönüştürülmesinde Özel-Kamusal Alan Ayrımının Bulanık-
laşması
Dijital ortamda kişinin kendisine ait tüm bilgilerin denemini kaybetmesiyle mah-
rem alanının tümüyle ihlal edilme riski de vardır. Dijital dünyanın gözleri, arama mo-
torları tarandan her harekemizin izlendiği ve kayıt alnda tutulduğu bu ortamlarda
kişisel veri koruma polikalarının önemi de ortaya çıkmaktadır. Sosyal medya, kullanı-
cılarına gerçekte olduğundan daha fazla düşünce ve ifade özgürlüğü, çılgınca görün-
me rsa verir. Fakat bu özgürlüğün gerçek mi yoksa yanılsama mı olduğu konusunda
bir uzlaşmazlık vardır:
“Teknoloji ve sosyal medya, bireylerin özgür inanç ve
paylaşımlarına imkân tanıyormuş gibi görünse de aslında
bu tür özgürlükleri kısıtlayıcı olmaktadır. Gözem olgusu
sosyal ağlar ile birleşğinde bireylerin farkında olmadan
özgürlüklerini yirmelerine sebep olmaktadır” (Aksu ve
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
20
Işıklı, 2019: 78).
Kişinin gözetlendiği bir toplumda, özel olanın kamusal hale geldiği durumlarda-
özgürlüğünün hiçbir şekilde kısıtlanmadığını söylemek güçtür. “Kamusal alan, aile ve
arkadaşlık ortamının dışında kalan ve onlardan çok farklı bir ‘toplumsal yaşam bölge-
si’dir” (Senne, 2002: 52) fakatkullanıcılar sosyal ağlarda oluşturdukları yeni kamusal
alana özel hayatlarını kolayca ve sürekli taşımaktadır. Kişisel veri paylaşımı ve ifşa üze-
rine kurulu sosyal ağlar, özel alan ile kamusal alan sınırlarını daha fazla bulanıklaşr-
maktadır. Sanal ortamın ulaşılabilir özel alanları ile gündelik mahrem alan karışmaya
başlamışr. Mahrem olanın her zaman kamusal olmaması gibi sakladığımız şeylerin
yasanın yasakladığı şeyler olması da gerekmemektedir. Gayri meşru şeyler zaten ifşa
edilmektedir fakat bu mahrem değildir. Mahrem alan kişisel olandır. Kelimenin tam
karşılığı ile kişiye özel olandır:
“Mahrem olan ile olmayan, kamusal ile özel alan
arasındaki ayrımların giderek muğlaklaşğı böylesi bir
toplumda insan için, kendi varlığının ve mahreminin sı-
nırlarını çizmesi o ölçüde güçleşir. İnsan, ark gerçek bir
amacı ile sonucu olan eylemlerinin ya da düşüncelerinin
üreği bir varlıktan çok, gösteri haline gelen hayanın
yayıncısı haline dönüşür” (Aydın, 2013: 122).
Kendini teşhir eden bireyin bunu yaşam şekline dönüştürmesi mahremiyet olgusu
için bir tehdir. Gözlenebilir olan her şeyin açıklanabilir olma beklensi, açıklanama-
yacak hiçbir şeyi de yapmamalıymışız gibi hissermektedir.Gizli saklının kötücül ola-
bileceği düşünülmektedir. Mahremiyet, kişiye özel durumlar ile herkese açık konular
arasında kesin ayrımları ifade eden bir kavram olmalıdır. Kamusal alanlarda kameralar
gibi elektronik izleme ve kayıt araçları ile yapılan gözem sıradanlaşmaktadır fakat ar-
k özel alanlarda kişinin kendini paylaşma hazzı ile gelen gönüllü gözem mevcuur.
Gönüllü gözem üzerinden inşa edilen bu yeni omnipkon evreninde ark herkes,
herkesi görüp izlemeye gönüllü olmaktadır. Teknoloji ise bu gözemi küresel çapta
uygulayarak mahremiyen karşısına tam şeaık ile en büyük tehdidi çıkarmaktadır.
Sonuç olarak denilebilir ki; mahremiyet sadece kişileri ilgilendiren psikolojik bir
ihyaç değildir. Aynı zamanda toplumsal yaşamı yakından ilgilendiren sosyolojik bir
olgudur. Bilgi ve ileşim teknolojilerinde meydana gelen hızlı ve kapsamlı gelişmeler
sayesinde, mahremiyet hakkına yönelik tehditlerin ve müdahalelerin giderek arğı ve
kolaylaşğı gözlenmektedir. Gerek bireysel yaşam gerekse toplumsal yaşam bakımın-
dan böylesine önemli bir olgunun yalnızca hukuki düzenlemelerle korunabileceği ileri
sürülemez. Etik boyutu için de en az hukuki boyut kadar önemli olduğu söylenebilir.
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
21
Her şeyi bakışa açık kılan, gizlemeyen bir toplum arzusunda saklanacak hiçbir şeyin
olmaması gerçek değildir, gerçekçi de değildir.
9. Ek Tercihin İmkânsızlığı OlarakAçıklık Eği
İnsan eylemlerini konu alan ek, eylemlerimizin doğası ve değeri üzerine konuşur.
İyi vekötüyü özgürlük ve sorumluluk açısından kuramsallaşrır. Bugünkü dijital ek
tarşması, “ek” sözcüğününYunanca kökenine yani “ethos”a bağlı kalınarak sürdü-
rülebilir. Ethos, Eski Yunanca’da iki farklı anlama sahipr:
i) Geniş anlamda alışkanlık, töre, görenekdemekr. Kişi-
lerin eylemlerini yaşadığı kene (sitede) geçerli olan töre-
ye uygun olacak şekilde düzenlemesine gönderme yapar.
Töre aynı zamanda ahlak yasasını da içerir. Normlara uy-
gun davranan kişi “ek davranmış” da olur.
ii) Dar anlamda karakter demekr. Kişinin bir eylemi ger-
çekleşrmeden önce eylem kurallarını ve değer ölçülerini
sorgulamayarak iyi olanı gerçekleşrmek ve iyi olanı ka-
rakterinin bir parçası haline germesidir (Kizza, 2003: 66).
Ahlak, toplum içinde yaşayan bireylerin uymak zorunda olduğu davranışlar olarak
tanımlanırkenek ise ahlaki davranışı belirlemek için rehberlik sağlar.“Ek, istenilecek
bir yaşamın araşrılması ve anlaşılması, daha geniş bir bakış açısıyla bütün etkinlik
ve amaçların yerli yerine konulması, neyin yapılacağı ya da yapılmayacağının, neyin
isteneceğinin ya da istenemeyeceğinin, neye sahip olunacağı ya da olamayacağının
bilinmesi”dir (Tıngöy, 2009: 217).Eğin dayandığı temel koşul iyi niyer.Ek kısaca
doğru ile yanlış arasındaki fark ile insan davranışlarını yorumlar.
Dijital toplumlarda, siber uzayda seçme özgürlüğü (özgür irade)tarşmalı hale
gelmişr. Her şeyin görülebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olduğu dijital bir toplum-
da, kişilerin özgürce tercihte bulundukları ve bu yönde irade gösterdiklerini söyle-
mek olanaksızdır. Kişi sürekli gözem alndayken gözetleyen bir özneye dönüşse bile
onun, davranışının sorumluluğunu zorunlu olarak üstelenen ek bir özne olarak kala-
maz. Gözetlendiğini biliyor oluşu, onun başkalarını gözetlediğinin de bilindiği anlamı-
na gelir. Kişi, dijital toplumda başkasını gözetleyen bir göze dönüşür:
“Teknoloji, görselleşrilmiş gerçeklik aracılığıyla bireyi
gerçek olduğuna inandığı bir evrene yerleşrir. Çünkü birey,
bu evreni görmektedir. Ama bu evren, bütünüyle kurgusal
bir imajlar dünyasıdır. Görüntü temelli gerçekler ürelmek-
te ve tükelmekte olduğu için kurgusaldır”(Bayrı, 2011).
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
22
Kişilerin birden fazla seçeneği olduğunda özgürce karar vermiş olur ve verdiği ka-
rar, özgür tercih koşulunu karşıladığı için ahlaki karar niteliğine kavuşur. Dijital top-
lumda kişi sanki özgürmüş gibi, gözetlenmiyormuş ve gözetlemiyormuş gibi davrana-
bilir ve eylemlerinin sonuçlarını üstlenebilir. “Sosyal medya kullanıcıları, sanal alem
üzerinde ne yapklarını ne gördüklerini ve ne duyduklarını özgürce seçebiliyor hissine
kapılmaktadırlar. Ancak bu durum ne yazık ki sadece bir yanılsamadan ibarer çün-
kü sosyal medya, ikdar ve otoriter rejimlerin elinde bir gözleteme ve baskı aracıdır
(Demir, 2017). Kişilerin gözem baskısı alnda tercihte bulunduğu dijital toplumlarda
özgür irade en azından tarşmalı hale gelir. Davranışlarının sonuçlarıyla seçim aşama-
sında karşılaşan kişi, gözlemci etkisi alnda ne yapacağına karar verdiğinde harekete
geçen şey özgür irade değil, sadece özgürlüğün bir yanılsamasıdır.
Gerçek bir ek tercihin sonunda kişi, iyi olanı tercih edecek bir karakter inşa
etme sürecini pekişrdiği için kendini daha iyi biri olarak hisseder ve iyilik, benliğin
bir parçası haline gelir. Böylece ek ile erdem arasında eskiden kurulmuş olan bağ
korunmuş olur. Dijital toplumlarda ise kişinin tercihini etkileyen dijital gözem ve
denem, kişinin verdiği kararı ve gerçekleşrdiği eylemden beklenen erdemin ger-
çekleşmesini engeller. İyiyi isteyerek ahlaklı ve erdemli olunabileceğine dair büyük
bir külliyat, dijital gözetim ve denetim toplumunda etik tercihi, kişinin iyiyi mi istediği
yoksa yaprımdan mı korktuğunu anlamanın zorluğunda tarihsel anlamını yirir.
Şeffaflık, aleniyet, ifşa etme gibi amacı kendi dışına taşan bir eylemin,
Kantçı anlamda çıkarsızlığı ve sonuçlarının hesaba kalmayışı sırf iyi olduğu için
gerçekleştirilme imkânını ortadan kaldırır. Sonuçları öngörülen bir eylemde kişi, ken-
disinden başkası tarandan sorgulanmayacak olan bir ek ikilemle karşı karşıya kala-
maz. Dolayısıyla burada kişi vicdanı karşısında evrensel bir ek ilkeden değil, evrensel
gözetleyiciden bahsedilebilir.
10. Sonuç ve Tarşma
Mahremiyen olmadığı bir çağa, çok hızlı giriş yapk. Ark dijital çağlardayız; in-
ternet ile birbirine bağlı nesnelerin, teknolojik tekilliğin genişleği siber ağların için-
de yaşıyor ve yaşalıyoruz. Bu çemberden biraz olsun çıkış için elimizdeki tek anahtar
kişinin kendine özel mahrem alanıdır. Bir yandan internet üzerinde daha fazla popü-
lerlik ve beğeni için kendi özel hayamızı kendi isteğimizle paylaşırken diğer yandan
istemesek bile dinlenip izlenmekteyiz. Mahremiyet bizi insan yapan şeylerdendir ve
“Tamamen şeaf olan yalnızca ölü olandır” (Han, 2017: 18).
Gözemin hiçbir çeşidinde mahremiyete yer olmadığı görülmektedir. Hepimiz,
hayamızın her anını, düşündüğümüz her şeyi ve haa en özel kalması gereken şeyle-
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
23
ri bile sosyal medyada paylaşmaya teşvik ediliyoruz. Mahremiyemizden kendi isteği-
mizle vazgeçiyoruz. “Mahremiyet ve özerklik birbirinin içinde kavramlardır. Mahremi-
ye zedelenen bireylerin onuru ve özerkliği de zedelenmekte, dolayısıyla sorumluluk,
demokrasi gibi önemli öğeler zarar görmektedir. Mahremiyet kendi başına önemli ve
değerlidir” (Dedeoğlu, 2006: 3). Filmde önerilen türden bir açıklık eği, dijital yaşam-
da mahremiyet ve iyiyi isteme gibi köklü insanlık arzularını ne kadar tatmin edecek-
r? “İnsan kendisi için bile şeaf değilken” (Han, 2017: 18), şeaık meşruiyen bir
ölçütü olarak kullanılmamalıdır.
Dijital ek, tarşmamız gereken gerçek bir ek sorundur.Çünkü içinde yaşadığımız
eski dünyamızdan farklı; kabloların, bilgisayarların ve ekranların bolca yer aldığı
yeni bir dünya söz konusudur. Bu sanal dünyada özgür olup olmadığımız gibi nasıl
davranmamız gerektiği üzerine de düşünmeliyiz. Oradaki yaşamın amacına ulaşmak
açıklık etiğinden geçiyormuş gibi gösterilse de mahremiyet yoksunluğundaki birey
için amacına ulaşmıştır, denilebilecek midir?Mahremiyet tarşmalarının yanında, her
şeyin gözetlenip kontrol edildiği bir toplumda özgür iradenin anlamı ve erdeme nasıl
ulaşılacağı da asıl meselelerdendir. Açıklık sisteminin önerisi fazlaca baskıcı olabil-
mektedir. Gözetleme ve denem, istenildiğinde kontrol edilebilir ve hesaba çekilebilir
gerçek bireylerin elinde olduğundan farklı sonuçlar doğurabilmektedir. İstenildiğinde
açık olmak ile zorunlu olarak açık kalmak arasında fark vardır. İnsanlar bir ek sistemi
özgür iradeleriyle onaylamayı isterler. “Aşağısı yukarısı tarandan değil, yukarısı da
aşağısı tarandan gözetlenecekr. Herkes herkesi görünürlüğe, kontrole itecekr, üs-
telik de özel hayatlar buna dâhil olacak şekilde. Bu topyekûn gözleme ‘şeaf toplum’u
insanlık dışı bir kontrol toplumu haline gerir. Herkes herkesi kontrol eder” (Han,
2017: 69). Özgürce benimsemedikleri bir sistemde özgür tercihlerde bulunabilecek-
leri ve eylemlerinin sonuçlarını üstelenebilecekleri düşüncesi fazlaca ütopik haa dis-
topikr. Açıklık, dijital gözem ve denemle ilgisini hiçbir zaman koparamayacakr.
Her şeyini açık etmelisin, diyen bir dijital ahlak yasası önerilebilir mi? Her şeyini
açık etmelisin diyen ilke, herkesin her şeyi açıkça ifşa etmesini de içerir mi? Hiçbir ik-
dar kendini açık etmeye yanaşmazken tam şeaığı savunan açıklık eği ise ancak bir
hayal olarak kalacakr. Teşhir gözetlemeyi, gözetleme büyük veriyi ve en son bu veriyi
bir arada elinde tutabilecek onu işleyip kullanacaklar için gücü beraberinde germek-
tedir. Teşhircilik interne besledikçe özel ve mahrem alan hızla yok olmaya devam
edecekr. Sadece bir kişinin değil herkes yapğında ifşanın şeaık aracılığı ile meş-
ru olacağını savunan lm, mahremiye kötücüllükle ilişkilendirmektedir. Film bütün
çirkinlikler karanlıkta olur mantığı ile görünmeyendekini suç ve suçlu ilan etmektedir.
İfşa olmasından korkulan her şey gayri meşru değildir. Meşru olan şeyleri de mahrem
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
24
tutmak insanların en büyük hakkıdır. Tam açıklık toplumsal düzen bozulmaları ve
kaosa neden olabilmektedir.
Yaşamın amacını ve bu amaca uygun olarak nasıl kararlar verip eyleme geçeceği-
mizi belirten ek için tam açıklığı savunan ve bireye tercih hakkı bırakmayan açıklık
eği nasıl bir tür olacakr, tarşılır. Ek tercihi mümkün kılan, onun ahlak yasasına
uygunluğudur. Gözem toplumunda, hesaplamalı davranışlarda ne türden bir ahlak
yasası olabilir? Karar verebilen insan ile kararları hesaplanmış insanların eylemleri
arasında fark olacakr. Eylemler kişiyi, ahlaki eylemin amacı nedir, sorusuna götürür.
Düşünce tarihinde eylemlerin nihai amacına dair; hayaan zevk almak, mümkün ol-
duğunca fazla haz yaşamak, acıdan kaçma, görev ve sorumlulukları yerine germek,
mutlu olmak gibi çeşitli görüşler gelişrilmişr. Dijital ek, eylemlerin nihai amaçları
için neyi öngörmektedir? Güvenli ve zekice bir yaşam mı? Hata yapmamak mı? Bu tür
soruları tarşmak gerekmektedir. Dijital ek türü olarak açıklık eği, ikdarı ellerinde
güç olarak kullanmaktan başka hiçbir amaca hizmet etmemektedir ve amaçsız kaldığı
için de ek olarak düşünülememektedir.
The Circle, dev şirketlerin teknolojik hükümranlığının insanları yalnızlığa mahkûm
eği diğer yandan ise sadece teknolojinin yalnızlıklara çare olabileceğini izlediğimiz
bir lm. Circle şirkenin “şeaf dünya” anlayışı izleyenlerin aklına “Böyle bir dünyada
yaşamak ister miyim?” sorusunu germektedir. Özel hayan yok sayıldığı, neredeyse
her eylemin topluma açık olduğu bir dünyada yaşamak ister miydiniz? Adım adım
içine doğru sürüklendiğimiz bir düzeni tasvir eden lm sanal yaşamlarımızı bir çem-
ber çizip mercek alna aldığında tam şeaığın neler gerebileceğini göstermektedir.
Her şeyin dijitalleşği toplumlarda ek de dijital ek olarak değerlendirilmelidir.
Açıklık eği, dijital ek arayışında önemli bir başlangıç noktası sunar.Herkes ve her
şeyin görünür olmasını savunan açıklık eği diğer tüm ekler gibi literatürdeki yerini
almak üzeredir. Tam şeaık arzusu için kullanılacak bu kavram, mahremiyen olma-
dığı bir dijital ek alanı sunmaktadır. Açıklık eğinde her şeyin görünürlüğü zorunlu
kılınmaktadır. Açıklık eği de erdem eği, mutluluk eği, haz eği, ödev eği gibi bir
ekr ve üzerinde konuşulup sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir. Şeaık kavra-
mı arkasına sığınıp özel hayan gizliliğini ihlal etmenin ne kadar ek olduğu tarşıl-
malıdır.
Mevcut ek terminolojisi dijital ortamlarda insanın durumunu tasvir etmek için
yeterli görünmemektedir. Hem geleneksel hem de dijital durumları tasvir için değer
devrimine ihyaç vardır. Teknolojinin gerdiği bir mesele olan dijital yaşamlarda ek
tercih sorunu, teknolojinin olduğu bir ortamda nasıl davranmamız gerekğine ce-
vap arar. Dijital ortamlar için gelişrilecek ek teorinin nasıl olması gerekğine dair
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
25
epistemolojik kriterler netleşrilmelidir. The Circle lmi, şeaık ve tam açıklığın bir
simülasyonunu sunar. Açıklığın bir ek teori olarak sunulabileceğini; sır saklamamak,
bencilliğe karşı cömertlik, herkes için açıklık, kaybolmanın sona ermesi gibi argüman-
lara dayanarak teklif eder. Bunlar tam bir ek teori için yeterli olmamakla birlikte,
ek teori olarak açıklık eği de dijital ek ihyacını karşılayacak durumda değildir.
Birey, tam şeaığı savunan açıklık eği ile dijital ortamda da evrensel ek ilkelerine
ulaşamayacak gibi görünmektedir.
Kaynakça
Aksu, Z. U. ve Işıklı, Ş. (2019). Teknolojik zehirlenme, semptomları ve teknolojik düzen. Isop-
hos: Uluslararası Bilişim, Teknoloji ve Felsefe Dergisi. Yıl 2019, Sayı 2, ss. 57-87.
Aydın, B. (2013). Sosyal medya mecralarında mahremiyet anlayışının dönüşümü. İstanbul Arel
Üniversitesi, İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Dergisi(5), 122-137.
Bayrı, D. (2011). Gözün egemenliği tarihin sonu mu? (Cilt Özne: Baudrillard sayısı). Adana:
Karahan Kitabevi.
Bostan, D. (2018). Medya dönüşürken bilgi ve ikdar: The Post ve The Circle. Türkiye İleşim
Araşrmaları Dergisi. Yıl 2018.
Brin, D. (1998). The Transparent Society ( Şeaf toplum ). Basic Books.
Castells, M. (2008). Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür (2 b., Cilt 1). (E. Kılıç, Çev.)
İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Chomsky, N. (2002). Yeni Dünya Düzeninde Yalanlar ve Gerçekler (1 b.). (S. Göbelez, Çev.),
İstanbul: Sarmal Yayınları.
Dedeoğlu, G. (2006). Bilişim toplumunda ek sorunlar. II. Uygulamalı Ek Kongresi Bildiri
Kitabı. Ankara.
Demir, A. (2017). Siber kültür ve hiper gerçeklikte değişen yaşam. AJIT-e: Online Academic
Journal of Informaon Technology, 8(29), ss.87-96.
Derin, S. ve Çenkaya Yıldız, E. (2018). Adler yaklaşımı açısından “İçimdeki Çocuk” lminin
analizi. Eğim ve Bilim, Yıl 2018, Sayı 193, Cilt 43 ss.317.
Dolgun, U. (2008). Şeffaf Hapisane yahut Gözetim Toplumu.İstanbul: Ötüken Yayınları.
Fairman, L. (2016, Mayıs 19). hps://www.rifemagazine.co.uk/2016/05/inuence-and-appre-
ciaon-of-lm-in-todays-society/ adresinden alınmışr.
Flusser, V. (1997). Medienkultur (Medya kültürü). Frankfurt.
Foucault, M. (2015). İktidarın Gözü. (I. Ergüden, Çev.) İstanbul: Ayrın Yayınları.
ISOPHOS • Yıl: 2 Sayı: 3 Güz 2019
26
Gündüz, O. (2015). Toplumsal değişme ve mahremiyet algısı. Din, Gelenek ve Ahlak Bağla-
mında Mahremiyet Algıları Sempozyum Bildiri Kitabı (s. 307-319). içinde Ordu İlahiyat
Vak.
Han, B. C. (2017). Şeaık Toplumu. (H. Barışcan, Çev.) İstanbul: Mes.
Huxley, A. (2019). Cesur Yeni Dünya(30 b.). (Ü. Tosun, Çev.) İthaki.
Işıklı, Ş. (2012). Kuantum Felsefesi Postmodern Bilimin Doğuşu. Ankara: Birleşik .
Işıklı, Ş. (2019). Büyük veri ve çin: tehdit mi rsat mı?Sabah Ülkesi Dergisi. Yıl 2019, Sayı 59.
Johnson, D. G. (2001). Computer Ethics. New Jersey: Prence-Hall.
Kant, I. (2009). Ahlak Metaziğinin Temellendirilmesi. (İ. Kuçuradi, Çev.) Ankara: Türkiye Fel-
sefe Kurumu.
Kizza, J. (2003). Ethical and Social Issues in the Informaon Age. Springer.
Niedzviecki, H. (2010). Dikizleme Günlüğü. (G. Gündüç, Çev.)
Nietzsche, F. (2010). Böyle Buyurdu Zerdüşt. (K. Ata, Çev.) İstanbul: İlgi Kültür Sanat .
Orwell, G. (tarih yok). 1984. (66 b.). (C. Üster, Çev.) Can Yayınları.
Öztürk, Ş. (2015). Sosyal medyada etik sorunlar. Selçuk İleşim, Yıl 2015, Sayı 1, Cilt 9, ss.290.
Senne, R. (2002). Kamusal İnsanın Çöküşü. (2 b.). (S. D. Yılmaz, Çev.) İstanbul: Ayrın.
Schacht, U. (2012). Über Schnee and Geschichte (Kar ve Tarih Üzerine). Berlin.
Singer, P. W. ve Friedman, A. (2018). Siber Güvenlik ve Siber Savaş (2 b.). (A. Atav, Çev.) Anka-
ra: Buzdağı.
Tıngöy, Ö. (2009). Bilişim Çağında Ek. İstanbul: Avcıol Basın Yayın.
Yüksel, Y. D. (2003). Mahremiyet hakkı ve sosyo-tarihsel gelişimi. Ankara Üniversitesi SBF
Dergisi.2003, Sayı 1, Cilt 58, ss.182.
Zeh, J. ve Trojanow, I. (2009). Angri auf die Freiheit: Sicherheitswahn, Uberwachungsstaat un
der Abbau Bürgerlicher Rechte. Almanya: Hanser.
ISOPHOS • Year: 2 • Num: 3 • Autumn 2019
27
Article
Full-text available
Yasanın kendilerini muhayyer bıraktığı durumlarda gazeteciler, bir olay haberleştirirken kişisel çıkarlar ile toplumun çıkarı, evrensel ahlaki prensipler ile kişisel ahlaki kanaatler arasında bir seçim yapmak zorunda kalabilirler. Her iki seçeneğin de almaşık biçimde dezavantajlar yarattığı bu tür durumlara etik ikilemler denir. Aslında gazetecilik etik sorunları, her zaman vicdanen mutmain bir karar verebilmek için derin ve dikkatli uslamlamalar gerektiren ikilemler şeklinde karşımıza çıkmaz. Bazen de duyarsızlık, özensizlik, eski yazma alışkanlıkları hatta bencillik, korkaklık, kayırmacılık gibi sosyo-psikolojik etkiler altında etik uslamlamaya gerek duymaksızın ahlaken kötü tercihler yapılabilir. Ahlaken kötü tercihler, kişinin kendi vicdanı ya da kamu vicdanı tarafından suçlanacağı anlamına gelir. Cinsiyetçi dil ve nefret söylemi, haberden kişisel çıkar sağlama, bir ürünün reklamını yapma, özel yaşamı ihlal etme, güçlüyü savunma gibi durumlar da etik tartışmalara yol açar. Gazetecilik etiği, en nihayetinde bir meslek etiğidir ve habercilik yaparken muhabirin özgür iradesini ne yönde kullanacağına dair yönergelerle doludur. Evrensel etik ilkelere karşı yerel etik prensipler, mutlakçılığa karşı rölativist tutumlar, her seferinde basın çalışanını en doğru eylemin ne olduğuna dair kişisel ve vicdani bir sorgulama yükü altına sokar. Bu sorgulama öylesine evrenseldir ki onun izini en başında tanıklık, anlatıcılık, ulaklık, postacılık gibi olgularda, en nihayetinde ise basın-yayın faaliyetlerinde takip etmek mümkündür. Yine bu sorgulama öylesine karmaşıktır ki belli koşullar altında deontolojik davranan bir gazeteci, başka koşullar altında utilitarist davranabilir. Bu değişken tercihlerin altında yatan zihinsel mekanizmaların sorgulanması gerekir. Gazetecilik meslek etiği sorgulamalarını daha görünür kılan, bir anlamda eşsiz bir simülasyon sunan sinema filmleri çekilmiştir. The Post Filmi, Washington Post gazetesinin, bir ordu analisti tarafından basına sızdırılan, Vietnam Savaşı hakkındaki gizli gerçekleri açıklayan Pentagon Belgelerini ele alır. Filmde Washington Post Gazetesinin Sahibi Bayan Meyer Kay Graham ve Editör Ben Bradlee arasında geçen diyaloglara, hükümetin gerçekleri gizleme çabasına ve bunlarla ilgili çıkarımlara odaklanılmaktadır. Gerçek olayların anlatıldığı, basın özgürlüğü kavramının sıkça kullanıldığı bu filmde, basın etiğiyle ilgili bazı sorulara cevap aranmaktadır. Gazetecilerin Basın Meslek İlkeleri’ne bağlı kalmaları mümkün müdür? Gazeteciler mesleklerini icra ederken onların tercihlerini hangi ilkeler yönlendiriyor? Gazetecilerin genel tutumu deontolojik mi yoksa teleolojik midir? Özgür basın, yoğun politik ve ekonomik baskı altında varlığını nasıl sürdürebilir? Bu metinde, bu tür sorulara cevap bulabilmek için The Post filmi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (2019) Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’nden türetilen Medya Etiği Analiz Kriterleri ile analiz edilmiştir. Yapılan analiz, filmin büyük oranda basın etiğine uygun içerikler sunduğunu göstermiştir. Bu sonuç, araştırmacılar tarafından gazetecilerin etik tercihlerinin bağlama duyarlılığı ve bir önceki tercihten bağımsızlığı olarak yorumlanmıştır.
Article
Full-text available
TEKNOLOJİK ZEHİRLENME, SEMPTOMLARI VE TEKNOLOJİK DÜZEN ------------------------------------------------------------------------------------------- Modern insan, 20. yüzyılın ortalarına kadar teknolojinin hastalıklara bir çare ve pan- zehir olarak faydasına yoğunlaştığından bir zehir olarak zararını büyük oranda gözden kaçırdı. İlginç biçimde 21. yüzyıl teknolojisinin sağladığı kolaylıklar ve insanlık adına elde ettiği başarılara, bu metinde “yan etki” diye adlandırılan çeşitli sorunlar eşlik eder. Tek- nolojinin yıkıcı etkilerine dair ilk eleştiriler, varoluşçu filozof Martin Heidegger tarafın- dan yapıldı. Heidegger’in eleştirilerinde teknoloji genelde varlığı, özelde ise insanları otantik özlerinden uzaklaştırmak, nesneleştirmek ve araçsallaştırmaktan, 20. yüzyılda yaşanan küresel sorunlardan sorumlu tutuldu. Teknolojiye yönelik analiz ve eleştirile- rin dozu Heidegger’den sonra makineleşme, teknolojikleşme, sanallaşma, simülasyon, küreselleşme, distopya vb. kategoriler üzerinden her geçen gün arttı. Günümüzde bu analiz ve eleştiri girişimi çok boyutlu olarak sürmektedir. Etkili eleştirel analizlerden biri de John Naisbitt tarafından “zehirlenme” kategorisinde sunuldu. Naisbitt teknolo- jinin, yoğun olduğu bölgelerde bir tür toksiklenmeye (zehirlenmeye) yol açıldığını ileri sürdü; “teknolojik olarak zehirlenmiş bölgeler”in altı temel semptomunu tespit etti: Dinden beslenmeye kadar her şeyde hız tutkusu, teknolojiye tapınma, gerçek ile sahte arasındaki ayrımın bulanıklaşması, şiddeti normal karşılamak, teknolojiyi oyuncak gibi sevmek, hayatı hem mesafeli hem de çılgınca yaşamak. Bu makalede teknolojik zehirlenme tezi ve semptomları literatür taramasına dayalı analitik bir yöntemle analiz edildi. Sonuç olarak teknoloji, eski dertlere deva olan popüler bir ilaçtır fakat her acil ve etkili ilaç gibi yan etkilerinden arındırılması mümkün değildir. Teknolojik zehirlenme, dijital ve tekno-kültürün yayılmasına eşlik eden en bariz yan etkidir. Bu yüzden “insandan kullanıcıya, aletten cihaza doğru” yönelen bu bilişim devrimi sürecinde, “saf bir fayda olarak teknoloji” veya “zararlı bir ek olarak teknoloji” yaklaşımlarının her ikisi de indirgemeci yaklaşımlardır ve teknolojik zehirlenme olgusunu açıklamakta yetersizdir. Bunun yerine, “insanla karşılıklı etkileşime giren ontolojik entiteler olarak teknoloji tasarımı”nın açıklama gücüne dayanan, teknolojiyi yan etkileriyle birlikte ele alan bütüncül bir yaklaşımın avantajları üzerinde durulmalıdır. ------------------------------------------------------------------------------------------- Technologically Intoxication and Its Symptoms, and Technological Order ------------------------------------------------------------------------------------------- Until the mid-twentieth century, modern human greatly overlooked to technolo- gy’s damage as a poison because of focusing on its benefits as a remedy and an anti- dote to diseases. Interestingly, the 21st century technology and the achievements of humanity are accompanied by various problems called “side effects” in that text. The first criticisms of the destructive effects of technology were made by the existential philosopher Martin Heidegger. In Heidegger criticism, technology was held responsi- ble for alienating human from authentic essence, for objectification and instrumen- talization, and for the global problems experienced in 20th century. After Heidegger, analysis of technology and the dose of criticism have increased every day to mech- anization, technologicalization, virtualization, simulation, globalization, dystopia and over the categories. Today, this analysis and criticism continues in a multi-dimension- al manner. One of the effective critical analyses was presented in “poison” categories by John Naisbitt. Naisbitt suggested that it caused some kind of toxicity in areas of high technology. He identified six basic symptoms of technologically poisoned areas: Speed passion in everything from religion to feeding, worship of technology, blurring the distinction between real and fake, normalizing violence, loving technology like toys, living life both distant and frantic... In this article, the technologically intoxica- tion thesis was analysed with an analytical method based on literature review. As a result, technology is a popular pharmakon that is devastated to old problems, but it is not possible to remove any side effects such as emergency and effective drugs. Technologically intoxication is the most obvious side effect associated with the dif- fusion of digital and techno-culture. Therefore, in this informatics revolution, which is directed to “from human to user, from tool to device”, both of approaches “tech- nology as a pure benefit” or “technology as a detrimental addition” are reductive approaches and are insufficient to explain the phenomenon of technologically in- toxication. Instead, the advantages of a holistic approach that is based on the power of explanation of “technology design as ontological entities interacting with human beings” and that deals with technology with side effects should be emphasized. ------------------------------------------------------------------------------------------- Keywords: Technologically Intoxication, Side effects of Technology, Philosophy of Technolo- gy, Human-Technology Interaction.
Article
Full-text available
Her gün sabah uyandığınızda telefonunuzu açar, elektronik posta ve sosyal medya hesaplarınızı kontrol edersiniz. Notlarınızı ve iş takviminize göz atarsınız. Belki fitnes programı taşıyan akıllı bir saatin rehberliğinde, 20 dakikalık sabah sporunun ardından duş alıp işe gitmek üzere yola çıkarsınız. Sabahın bereketli anlarında dakikaları, elinizdeki telefonun ekranında geçirirsiniz. Telefonla birlikteliğiniz yolda ve işte de devam eder. Yolculuk boyunca görüşmeler yapar, haber okur, müzik dinler ya da fotoğraf çekersiniz. Telefon sizin, keyif sizin, hiç kimse de keyfinizin kahyası değildir. Telefonunuzu uzaktan kumandaya dönüştürebilir, bilgisayara, arabanıza isterseniz de uydulara ve diğer birçok cihaza bağlanabilirsiniz. Sihirli, mucizevi bir cihazdır o. Peki, telefonu bu kadar mucizevi kılan nedir? Elbette mobil uygulamalar. Neredeyse her iş için bir uygulama geliştirilmiştir. Birçoğumuz bu teknolojik konforun hazzını sürerken ekranın arkasında neler döndüğünü düşünme zahmetine girmeyiz. Arkadaki gerçek tedirgin edicidir: Telefonlar ve mobil uygulamalar, bizim hakkımızda sürekli, kesintisizce ve tere yağından kıl çekme kolaylığında veri üretirler, üretilen verileri de kendi merkezî bilgisayarlarına transfer ederler.
Article
Full-text available
Medya ve demokrasi arasındaki ilişki bugün olduğu gibi geçmişte de sıklıkla basın organlarının demokrasinin birer aracı olabileceğine dair duyulan inanç ve inançsızlık çerçevesinde tartışılmıştır. Öte yandan basın organlarının kime hizmet ettiği sorununun, günden güne gelişen ve gündelik hayata yerleşen yeni medya teknolojileri bağlamında yeniden şekillendiği görülmektedir. “Dün”ün medyasını oluşturan görsel ve yazılı basına “bugün”ün yeni medyasını oluşturan Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal ağlar da katılmıştır. Bu bağlamda geçmişte, görsel ve yazılı basının yönetenlere mi yoksa yönetilenlere mi hizmet ettiği çerçevesinde gerçekleşen “demokrasi” tartışması bugün bireylerin de birer “üretici” olarak etkileşim içerisinde olduğu sosyal medyanın topyekun kime ve neye hizmet ettiği bağlamına taşınmıştır.
Book
Full-text available
Article
Her donem degisen teknoloji, bir oncekine gore daha farkli, daha ileri duzeyde imkanlar sunmaktadir. Son 10 yilda medya sektorunde yasanan degisim, Mc Luhan'in “kuresel koy” tanimini adeta ispatlar niteliktedir. Sosyal medya olarak adlandirilan yeni medya, bu hizli degisimin en onemli parcasidir. Bircok imkani ayni anda sunmasi, zaman, cografi ve fiziki mekanlari ortadan kaldirmasi nedeniyle her kesimde ilgi odagi olan yeni medya, kullanicisini hem uretici hem tuketici olarak konumlamaktadir. Bu konumlanma ise etik sorunlari beraberinde getirmistir. Calismada, yeni medya kavrami, yeni medyanin gelisimi ve ozellikleri ele alinmis, bu alanda yasanan etik sorunlar ile bu sorunlara iliskin yapilmasi gerekenler tavsiye niteliginde sunulmustur.
Sosyal medya mecralarında mahremiyet anlayışının dönüşümü
  • B Aydın
Aydın, B. (2013). Sosyal medya mecralarında mahremiyet anlayışının dönüşümü. İstanbul Arel Üniversitesi, İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Dergisi(5), 122-137.
Gözün egemenliği tarihin sonu mu? (Cilt Özne: Baudrillard sayısı)
  • D Bayrı
Bayrı, D. (2011). Gözün egemenliği tarihin sonu mu? (Cilt Özne: Baudrillard sayısı). Adana: Karahan Kitabevi.
Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür (2 b
  • M Castells
Castells, M. (2008). Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür (2 b., Cilt 1). (E. Kılıç, Çev.) İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.