Content uploaded by Inci Zaim Gokbay
Author content
All content in this area was uploaded by Inci Zaim Gokbay on Oct 05, 2021
Content may be subject to copyright.
i
Bilge Kağan ISC - 2019
05-07 November 2019
Barcelona / SPAIN
SCIENTIFIC RESEARCH
ARTICLES BOOK
Bilge Kağan 2nd Interantional Science Congress
Bilge Kağan 2nd Interantional Science Congress
05-07 November 2019
Barcelona / SPAIN
SCIENTIFIC RESEARCH
ARTICLES BOOK
Bilge Kağan ISC - 2019
Commitee
Kocaeli
i
Bilge Kağan 2 nd International Science Congress
Bilge Kağan ISC - 2019
05-06-07 November 2019 Barcelona SPAIN
Date of publication : 13.12.2019
Publishing house - Certificate no: 42178
ISBN : 978-605-81106-3-2
Reviewers
Prof. Dr. Muhsin Halis
Dr. Seyda Mavruk Özbiçer
© 2019 All Rights Reserved
This work is subject to copyright. All rights are reserved, whether the whole or part of the material is
concerned. Nothing from this publication may be translated, reproduced, stored in a computerized
system or published in any form or in any manner, including, but not limited to electronic, mechanical,
reprographic or photographic, without prior written permission from the publisher
www.bilge-kagan.com contact at bilgi@bilge-kagan.com The individual contributions in this
publication and any liabilities arising from them remain the responsibility of the authors. The publisher
is not responsible for possible damages, which could be a result of content derived from this
publication.
The legal responsibility of the opinions in the papers belongs to the authors.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
i
Contents
sayfa no
İÇ-DIŞ GRUP KARŞILAŞTIRMALARININ KOLLEKTİF BENLİK SAYGISINA ETKİSİ
Dr. retim yesi Timuin AKTAN , Dr. retim yesi Atanur AKAR
1
THE ROLE OF A MODERN UNIVERSITY IN THE INTEGRATION OF EDUCATION, SCIENCE
AND BUSINESS
Prof. Dr. Nurmukhanova GULNARA
14
YENI DNEM TRK SINEMASI YNETMENLERINDEN YAVUZ TURGUL’UN FILMLERINDE
ANA KARAKTER BETIMLEMESI: ŞENER ŞEN RNEĞI
Ara. Grev. Yunus Emre KMEN
19
AZERBAYCAN - TRKİYE İŞLETME YNETİCİLERİNİN LİDERLİK DAVRANIŞLARININ
KARŞILAŞTIRILMASI
Prof. Dr. Muhsin HALİS, Ramzi GULIYEV
41
YENI MEDYA DŞNRLERINDEN HENRY JENKINS İLE CHRISTIAN FUCHS’UN
GRŞLERININ, YENI MEDYANIN BIREYSEL KULLANIMI VE EKRAN KLTR AÇISINDAN
İNCELENMESI
Ar. Gr. Yunus Emre KMEN
54
ASSESSMENT OF ENTREPRENEURIAL POTENTIAL OF TURAN UNIVERSITY
Dr. Saltanat Tamenova, Akmaral Ualzhanova, Aigerim Nurgissayeva
68
KAMU SPOTLARININ 2-6 YAŞ GRUBU ÇOCUKLAR İÇİN GRELİK BAKIMINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Cemile ÇULCUOĞLU, Pınar ÇINAR
74
INTEGRATION OF KAZAKHSTAN'S AGRICULTURAL MARKET IN THE EAEU
PhD, Professor Dina RAZAKOVA
81
21. YZYILDA YENİ TEKNOLOJİLERİN ETKİSİNDE GELİŞEN MODA ENDSTRİSİ
r. Gr. Pınar ÇINAR
88
SYNTHESIS METHOD AND CALCINATION TEMPERATURE EFFECTS ON LAALO3
PEROVSKITE TYPE CATALYST
Dr. Rahmiye Zerrin YARBAY ŞAHİN, Asst. Prof. Adife Şeyda YARGIÇ, Prof. Nurgül ZBAY
96
PROBLEMATIC ISSUES OF APPLICATION OF INTERNATIONAL LEGAL NORMS ON
PROTECTION OF ATMOSPHERIC AIR IN THE REPUBLIC OF KAZAKHSTAN
PhD student Zh.B. Umbetbayeva , Prof. S.Zh. Suleimenova,
102
ISBN : 978-605-81106-2-5
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
ii
KASTAMONU İLİNDEKİ BANKA MŞTERİLERİNİN KATILIM (İSLAMİ) BANKACILIĞI
HAKKINDAKİ ALGILARI
Prof. Dr. Muhsin HALİS, Hakkı CENGİZ
109
KLTREL MİRASLARIN KORUNMASI VE SRDRLEBİLİRLİĞİ: TAŞKPR RNEĞİNDE
YEREL HALKIN GRŞLERİNİN BELİRLENMESİ
Dr.r.yesi Serir Uzun
123
A CASE STUDY ON THE BENEFITS OF USING SONGS IN TEACHING VOCABULARY TO
YOUNG LEARNERS OF ENGLISH
retim yesi Filiz Sari Atilla
135
UZAKTAN ALGILAMA TEKNİKLERİ İLE KENTSEL DOKUNUN TESPİTİ: İMKÂN VE
SINIRLILIKLAR
Prof. Dr. Kadir Temurçin , Do. Dr. Gülcan Sarp, Ara. Gr. Yolcu Aldırmaz, YL .rn.
Aye Aldırmaz
143
ŞEHİRLEŞME İLE KENTSEL ISI ADASI OLUŞUMU ARASINDAKİ İLİŞKİNİN
JEOİNFORMASYON TEKNİKLERİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ: İSTANBUL RNEĞİ
Prof. Dr. Kadir Temurçin , Do. Dr. Gülcan Sarp, Ara. Gr. Yolcu Aldırmaz, Ara. Gr.
Mahinur Kılı
152
ON THE SUMMABİLİTY METHODS OF LOGARİTHMİC TYPE OF DOUBLE SEQUENCES
Dr. rt. y. Ula YAMANCI, Prof. Dr. Mehmet GRDAL
161
( )
I,A
-İSTATİSTİKSEL YAKINSAKLIK
Prof. Dr. Mehmet GÜRDAL
167
TRKİYEDE DOĞAL OLARAK YETİŞEN VEZ (SORBUS DOMESTİCA L.) MEYVESİNİN
FARKLI EKSTRAKTLARININ ANTİBAKTERİYAL VE ANTİFUNGAL ETKİLERİNİN İNCELENMESİ
Dr. rt. y. Pına Erecevit Snmez, Prof. Dr. Sevda Kırba
177
SONLU BOYUTLU UZAYLARDA İDEALLERE GRE A-İSTATİSTİKSEL YIĞILMA NOKTALARI
Dr. tr. y. Mualla Birgül HUBAN, Dr. tr. y. Ula YAMANCI, Prof. Dr. Mehmet
GÜRDAL
183
NORMLU UZAYLARDA FONKSİYON DİZİLERİNİN
I
- İSTATİSTİKSEL YAKINSAKLIĞI
Dr. rt. y. Mualla Birgül HUBAN, Dr. rt. y. Ula YAMANCI, Prof. Dr. Mehmet
GÜRDAL
191
BİOCOMEX DIŞ İSKELET ROBOT TASARIMININ SONLU ELEMANLAR YNTEMİ İLE
DAYANIKLILIK ANALİZİ
Do. Dr. zgür Baer , Ara. Gr. Hasbi Kızılhan , Do. Dr. Ergin Kılı
204
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
iii
GERÇEKLİK BAĞLAMINDA IŞIK VE GLGE:
MİCHELANGELO MERİSİ DA CARAVAGGİO
Dr. r. y. Ebru Gamze Iıksaan
215
İŞ AHLÂKI VE İŞ MEMNUNİYETİ VE RGTSEL BAĞLILIK İLİŞKİSİ: NİVERSİTE İDARİ
PERSONELİ ZERİNDE BİR ARAŞTIRMA
Prof. Dr. Muhsin HALİS , Arzu YAMAK
223
ŞİZOFRENİ HASTALARINA YNELİK BİNAURAL SES FREKANSIYLA DESTEKLENMİŞ SANAL
TERAPİ DESTEK UYGULAMA TASARIMI
Asst. Prof. İnci Zaim Gkbay, Reyhan Şahinba
231
CLİNİCAL DECİSİON SUPPORT SYSTEMS IN DİAGNOSİS OF AUTOİMMUNE DİSEASES
Elif Keskin, Dr. retim yesi İnci Zaim GKBAY
239
TKETİCİLERİN ÇEVRİMİÇİ (ONLİNE) ALIŞVERİŞ SİTELERİNDEN SATIN ALMA
KARARLARINA GVEN ALGISININ ETKİSİ
Giesiddin NUROV
251
THE EVOLUTİON OF EXCHANGE , ANALYSİS OF EXPORTS AND IMPORTS , CAPİTAL AND
MONEY MARKET IN DURİNG DİFFERENT TİME PERİODS AND THE IMPACT OF
INTERNATİONAL SANCTİONS ON THE IRANİAN ECONOMY
Prof. Dr. Semra Bank, Hamid Nabilou
264
STUDYİNG THE RELATİONSHİP BETWEEN EMOTİONAL INTELLİGENCE AND
TRANSFORMATİONAL LEADERSHİP İN IRAN
Assoc. Prof. Dr. Hasan Gül, Hamid Nabilou
275
KAMU SEKTRNDE ÇALIŞAN PERSONELLERİN BOŞ ZAMAN TUTUMLARININ
İNCELENMESİ
Abdulmenaf KORKUTATA, Muhsin HALİS
288
COMPETENCE MANAGEMENT IN MADAGASKAR PUBLIC ADMINISTRATION
Felena RAKOTONINDRINA , Prof. Dr. Muhsin HALİS (supervisor)
296
PROSPECTS OF DISTANCE LEARNING FOR MBA
Meruyert ZEİNADULOVA
303
MODERN TOOLS FOR THE COMMERCİALİZATİON OF CAPİTAL-INTENSİVE RESEARCH
Gulzhanat Tayauova, Gaukhar Niyetalina , Zhanserik Ilmaliyev, Olzhas Kenzhaliyev
308
CONGRESS PARTICIPANT LIST
PARTICIPANT
Country
PARTICIPANT
Country
Abdullah OĞRAK
Türkiye
Mehmet Temiz
Türkiye
Abdulmenaf KORKUTATA
Türkiye
Meruyert ZEINADULOVA
Kazakistan
Adife Seyda YARGIC
Türkiye
Mine HALİS,
Türkiye
Ali DOĞRU
Türkiye
Mualla Birgül HUBAN
Türkiye
Arzu YAMAK
Türkiye
Muhsin HALİS,
Türkiye
Atanur AKAR
Türkiye
Nesrin GÜVEN
Türkiye
Aybeniz Akdeniz AR
Türkiye
Ninel ÇAM
Finlandiya
Bakıtbek DJUNUSALİEV
Kazakistan
Nurgul OZBAY
Türkiye
Baktıbek ISAKOV
Kırgızistan
Olzhas KENZHALIYEV,
Kazakistan
Cemile ÇULCUOĞLU
Türkiye
Özgür BAŞER,
Türkiye
Dina RAZAKOVA
Kazakistan
Pınar ÇINAR
Türkiye
Ebru Gamze IŞIKSAÇAN
Türkiye
Pinar Erecevit SÖNMEZ
Türkiye
Elif Keskin
Türkiye
Rabia Güler YILDIRIM
Türkiye
Ergin KILIÇ
Türkiye
R. Zerrin YARBAY SAHIN
Türkiye
Ersun ÇİPLAK
Türkiye
Ramazan ÖZAVCI
Türkiye
Falah Saeed MAHMOOD
Irak
Ramzi GULIYEV,
Azerbaycan
Felena RAKOTONINDRINA
Madagaskar
Reyhan Şahinbaş
Türkiye
Filiz Sari Atilla
Türkiye
Saltanat TAMENOVA
Kazakistan
Gaukhar NIYETALINA,
Kazakistan
Semra BANK
Türkiye
Giesiddin NUROV
Tacikistan
Serir UZUN
Türkiye
Gulnara NURMUKHANOVA
Kazakistan
Sevda KİRBAĞ
Türkiye
Gulzhanat TAYAUOVA,
Kazakistan
Seyda Mavruk ÖZBİÇER
Türkiye
Gülcan SARP
Türkiye
Sibel Sü ERÖZ
Türkiye
Hamid NABILOU
İran
Timuçin AKTAN
Türkiye
Hasan GÜL
Türkiye
Ulaş YAMANCI
Türkiye
Hasbi KIZILHAN
Türkiye
Yolcu ALDIRMAZ
Türkiye
İnci Zaim GÖKBAY
Türkiye
Yunus BUDAK
Türkiye
Kadir TEMURÇIN,
Türkiye
Yunus Emre ÖKMEN
Türkiye
Mahinur KILIÇ
Türkiye
Yusuf Ahmed ADO
Irak
Mehmet GÜRDAL
Türkiye
Zhanserik ILMALIYEV
Kazakistan
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
1
İÇ-DIŞ GRUP KARŞILAŞTIRMALARININ KOLLEKTİF BENLİK
SAYGISINA ETKİSİ
Dr. retim yesi Timuin AKTAN
Nuh Naci Yazgan niversitesi Fen Edebiyat Psikoloji (timucinaktan@gmail.com)
Dr. retim yesi Atanur AKAR
Nuh Naci Yazgan niversitesi Fen Edebiyat Psikoloji (atapsk@hotmail.com)
Özet
Çalışmada i-dış grup karşılaştırmasının kollektif benlik saygısı üzerindeki etkisini incelemek
amalanmıştır. Bu amala, iki farklı üniversiteden (devlet ve vakıf) 239 Psikoloji örencisinden i
gruplarını (Psikologlar) düşük statüde algılanan (Çocuk Gelişimci ya da Psikolojik Danışman) veya
yüksek statüde algılanan (Psikiyatrist) bir dış grupla karşılaştırması istenmiştir. Katılımcılar
karşılaştırmalarını grupların statüsü ve yarışmacılık düzeyi üzerinden yapmış, ardından da kollektif
benlik algısı öleini (Luhtanen ve Crocker, 1992) doldurmuştur. Bulgular, katılımcıların Psikolojik
Danışmanları en yarışmacı grup olarak gördüklerini ve Psikiyatristleri ise en yüksek statülü grup olarak
deerlendirdiklerini göstermiştir. Devlet üniversitesindeki katılımcıların kollektif benlik saygılarının
daha düşük olduu ve Psikiyatristler ile karşılaştırma yapmaları gerektirildiinde kollektif benlik
saygılarının azaldıı gözlenmiştir. Ayrıca, katılımcıların Psikologların daha yüksek statüde olmasını en
fazla Psikolojik Danışmanlar ile karşılaştırma yapmaları gerektirildiinde meşru buldukları
gözlenmiştir. Genel olarak bulgular, katılımcıların deerlendirmelerinin i grup yanlılıını yansıttıını,
devlet üniversitesindeki katılımcıların daha düşük kollektif benlik saygısı olduunu ve yüksek statülü
grupla karşılaştırma yapmanın kollektif benlik saygısını azalttıını göstermiştir.
Anahtar kelimeler: Collektif benlik saygısı, i-dışgrup karşılaştırma, statü, yarışmacılık, legalite.
THE IMPACT OF INGROUP-OUTGROUP COMPARISONS ON
COLLECTIVE SELF-ESTEEM
Abstract
The aim of the present study was to investigate the impact of ingorup-outgroup comparisons on
collective self-esteem. With this respect, 239 Psychology undergraduates of two different universities
(a public and a private university) were asked to compare their ingroup (Psychologists) to either a high
status (Psychiatrists) or a low status (Psychological Constantans or Child Development Specialists)
outgroup. Participants compared their ingroup and an outgroup in terms of their status and
competitiveness and then they competed collective self esteem scale (CSE; Luhtanen ve Crocker, 1992)
and rated how legal is the intergroup status differences. Findings revealed that participants rated
Psychological Constantans as a more competitive group. Status difference was larger in the Psychiatrist
condition, showing that participants rated Psychiatrists as a higher status group. More interestingly,
participants in the public university reported lower CSE than the participants in the public university,
and their CSE reduced in the Psychiatrists condition. Participants rated higher status of the ingroup as
more legal in the Psychological Constantans condition. Overall findings indicated that participants
ratings were shaped by ingroup favoritism and psychology students in the public university had lower
CSE.
Key words: Collective self-esteem, ingroup-outgroup comparisons, status, competitiveness, legality.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
2
1.Giriş
Yeni dönemde araştırmacılar bireysel kimlik yerine paylaşılmış veya kolektif kimlik
bileşenlerinin incelenmesinin daha önemli olduunu ifade etmektedir (Crocker , Luhtanen,
Blaine ve Broadnaz, 1994; Katz, Joiner ve Kwon, 2002; Rahimi ve Rousseau, 2013). Bireyler
sosyal gruplara üye olduklarında belli duygular hisettmekte ve bu duygular dier grup üyeleri
tarafından paylaşılmaktadır (Smith, Seger ve Mackie, 2007). Grup temelli duygu ve
düşüncelerle ilişki olan kollektif benlik saygısı, “Sosyal Kimlik Teorisi” kapsamında ele
alınmakta (Rahimi ve Rousseau, 2013) ve “bireyin, bir toplumsal gruba (veya gruplara) üyelii
konusundaki bilgisi ve bu üyelie atfettii deer ve duygusal önemle elde edilen bir algı ”
olarak deerlendirilmektedir (Tajfel, 1981, s. 255). Fakat araştırmacılar sosyal kimliin
oluşması iin bir grubun ierisinde olmanın yeterli olmadıını kişinin bu gruplara kendini ait
hissetmesinin ve iinde bulunduu gruba önem vermesinin gerekli olduunu ifade etmektedir
(Demirtaş Madran, 2012; Tajfel, 1982).
Kollektif benlik saygısı Crocker ve Luhtanen (1992) tarafından benlik saygısından
farklı baımsız bir yapı olarak ortaya atılmıştır. Araştırmalara göre bireylerin sosyal gruplara
üye olma ihtiyacı aidiyet duygusundan kaynaklanmakta (Tajfel, 1982, Toi ve Batson, 1982,
Demirtaş Madran, 2012) ve belli bir gruba üye olan bireyler sosyal karşılaştırmalar (grupiçi-
grupdışı) yapmaktadır (Tajfel, 1982). Sosyal Kimlik Kuramı (Tajfel, 1982) ve Benlik Deeri
Hipotezi (Abrams ve Hogg, 1988) bireylerin olumlu bir benlik saygısı kazanıp bu süreci devam
ettirebilmesi iin sosyal karşılaştırmalar yaptıını (Demirtaş, 2003) ve gruplar arası davranışın
altında yatan faktörün benlik saygısının artırılması olduunu ifade etmektedir (İlhan Öner,
2015). Bu sosyal karşılaştırmaların farklı nedenleri arasında gü ve kaynakların paylaşımının
olduu (Hogg, Abrams, 1998) ifade edilmektedir. Bu karşılaştırma sürecinde birey kendi
grubunu olumlu deerlendirerek kollektif benlik saygısını yükseltmeye alışmaktadır ve bu
süre grup ii yanlılık ile sonulanmaktadır (Demirtaş, 2003, Tajfel, 1982)
Bireyin benlik saygısının gelişiminde kollektif benliin önemli olduu ve bu balamda
bireyin benlik saygısını olumlu etkileyen kollektif yapının daha uzun süre korunduu ifade
edilmektedir (Loviglia, Youngreen, Robinson, 2005). Kolektif benlik saygısı yüksek bireylerin,
kimliklerini hedef alan davranışları olumsuz olarak yorumlama ihtimalinin daha yüksek olduu
ifade edilmekte (Rahimi ve Fisher, 2002; Robins ve Foster, 1994;) ve sosyal kimlik tehdit
edildiinde, kolektif benlik saygısının devreye girerek tehdit oluşturan grupları bastırma ve
grup iindeki bireyleri olumlu deerlendirme eiliminin arttıı belirtilmektedir (Gudykunst,
2015).
Bu balamda Psikoloji örencilerinin kendi i gruplarını ve dış grupları nasıl
deerlendirdiinin alan yazın iin önemli olduu düşünülmektedir. Son yıllarda Psikoloji alan
mezunlarının alışma alanları, mesleki hak ve sorumlulukları ile ilgili giderek artan bir tartışma
yaşanmaktadır. Lisans programlarının sayısının hızlı artışı (Arık, 2015), lisans programları
arasında verilen derslerde farklılıkların olması (Arık, Molla ve Evliya, 2017) baımsız bir
meslek yasasının olmamasının tartışmaları artırdıı düşünülmektedir. Bu problemleri çözüme
kavuşturmak amacıyla Türk Psikologlar Dernei (TPD, 2011) ve Toplumsal Dayanışma iin
Psikologlar Dernei (TODAP, 2013) iki farklı önerge hazırlamıştır. Bu alışmalara ek olarak
Türkiye Psikiyatri Dernei (2017) ruh salıı yasa taslaı oluşturarak kamuoyuyla paylaşmıştır.
Psikoloji bölüm ve kontenjanlarındaki bu hızlı artış psikoloji bölüm örencileri ve mezunlarının
hem grup içi (devlet-özel) hem grup dışı (pdr, psikiyatri ve ocuk gelişimi) atıf ve
deerlendirmelerini etkiledii düşünülmektedir. Nitekim Arık ve Yıldız (2014) tarafından
yapılan araştırma sonucunda devlet ve vakıf üniversitelerinin psikoloji bölümleri ile ilgili farklı
deerlendirmeler yapıldıı ortaya ıkmıştır. Buna karşın, alan yazında dış grup
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
3
deerlendirmelere rastlanamamıştır. Tüm bu tartışmalar ekseninde sosyal grupların kendi
alanını korumak ve grup aidiyetlerini güçlendirmek için hangi tutumlar ierisinde oldukları
önem teşkil etmektedir. Bu araştırma ile Psikoloji örencilerinin iç-dış grup karşılaştırmasının
kollektif benlik saygısı üzerindeki etkisini incelemek amalanmaktadır.
2.Ön Çalışma
2.1.Katılımcılar
Asıl alışmanın yürütülecei evrenden amaca uygun örnekleme ile seilen 15 katılımcı
(12 kadın, 3 erkek) ile alışma yürütülmüştür. Katılımcıların yaşları 21 - 22 arasında
deişmiştir.
2.2.İşlem ve Ölçme Araçları
Katılımcılara ruh salıı ile ilgili dokuz meslek grubu sunulmuştur. Bu gruplar, Çocuk
Gelişimcisi, Çocuk/Ergen Psikiyatristi, Yetişkin Psikiyatristi, Klinik Psikolog, Aile Hekimi,
Psikiyatri klinik hemşiresi, Psikolojik Danışman (PDRci), Sosyal Hizmet Uzmanı, Uzman
Psikiyatri hemşiresi. Katılımcılardan bu meslek gruplarını dört kategoriden birine
yerleştirmeleri istenmiştir: Psikologlardan (1) daha yüksek statüde, (2) aynı statüde, (3) daha
düşük statüde, (4) Bilmiyorum.
2.3.Bulgular ve Tartışma
Katılımcıların büyük bir ounluu Psikolojik Danışmanları (%87) ve Çocuk
Gelişimcileri (%93) düşük statülüler kategorisine yerleştirdii görülmüştür. Böylece, söz
konusu iki meslek grubu Düşük Statülü Meslek Grubu olarak seilmiştir. Yetişkin (%100) ve
Çocuk/Ergen Psikiyatristlerini (%93) katılımcılar benzer şekilde yüksek statülü meslek
kategorisine yerleştirdii gözlenmiştir. Bu nedenle, bu iki meslek grubunun birleştirilerek
Psikiyatristler ismiyle Yüksek Statülü Meslek Grup olarak asıl alışmada sunulmasına karar
verilmiştir. geri kalan beş grubun benzer sıklıklarla farklı kategorilere yerleştirilmesi üzerine
bu grupların asıl alışmada kullanılmamasına karar verilmiştir.
3.Asıl Çalışma
3.1.Yöntem
3.1.1.Katılımcılar
Çalışmaya 249'u (%47.50) devlet üniversitesi 264'ü (%52.50) vakıf üniversitesi
örencisi toplam 503 psikoloji örencisi katılmıştır. rencilerin kayıtlı oldukları sınıflar
incelendiinde ilk iki sınıfa daılımların her iki üniversitede de benzer olduu, ancak 3. sınıf
örencilerinin ounun vakıf üniversitesi örencisi olduu (%69.66) ve vakıf üniversitesinin 4.
sınıfına kayıtlı örencilerinden veri alınamadıı görülmüştür. rencilerin yaş daılımları her
iki üniversitede de benzer şekilde 18 ile 27 arasında deiştii (Ort.= 20.61, SS=1.54)
görülmüştür. Katılımcıların baba eitimlerinin her iki üniversitede de benzer olduu ve
babaların ounun lise (%28.46) ya da üniversite (%30.06)mezunu olduu görülmüştür. Anne
eitimlerine bakıldıında ise vakıf üniversitesi örencilerinde en sık gözlenen anne eitiminin
lise (%34.87), devlet üniversitesindekilerin ise ilkokul (%46.64) olduu görülmüştür.
3.1.2.Ölçme Araçları
3.1.2.1.Sosyal-Yapısal Değişkenler Ölçeği: Fiske ve arkadaşları (2002) tarafından geliştirilen
ve Kervyn ve arkadaşları (2015) tarafından yeniden düzenlenen ölçek gruplara yönelik statü ve
yarışmacılık/atışma atıflarını ölmeyi amalamaktadır. lein Türkeye adaptasyonu Aktan
ve Bilim (2016) tarafından yapılmıştır. Ölçek içerisindeki iki madde statüyü (Örn. "
Psikologlara göre Çocuk Gelişimciler (Psikiyatristler/PDRciler) ne kadar yüksek bir
statüye/prestije sahiptir?"), iki madde gereki atışmayı (rn. " Çocuk Gelişimciler
(Psikiyatristler/PDRciler), Psikologların ekonomik kaynakların azalmasına ne kadar sebep
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
4
olmaktadır?") ve dier iki soru ise sembolik atışmayı ölmektedir (rn. "Çocuk Gelişimciler,
Psikologların toplumdaki mesleki saygınlıına zarar veren eylemlerde ne kadar
bulunmaktadır?"). Katılımcıların i grupla ilgili deerlendirmeleri alınırken dier ruh salıı
alışanları ile karşılaştırma yapması istenmiştir (rn. " Dier ruh salıı alışanlarına göre
Psikologlar ne kadar yüksek bir statüye/prestije sahiptir?"). Katılımcılar cevaplarını 1 (Hi) ile
6 (Çok) arasında ranjlanan Likert tipi skalada belirtmiştir. Gemiş alışmalarda olduu gibi
gereki ve sembolik atışma maddeleri yarışmacılık alt ölei altında birleştirilmiştir. Bu
şekilde hesaplanan iki maddelik statü alt öeinin güvenilirliinin bütün gruplar için kabul
edilebilir düzeyin altında olduu görülmüştür (αPsk= .58; αPstr= .42; αÇG=..54; αPDR=.44).
Yarışmacılık ölekleri iin ise güvenilirliklerin kabul edilebilir düzeyde olduu görülmüştür
(αPsk= .75; αPstr= .81; αÇG=..89 αPDR=.80).
3.1.2.2.Kollektif Benlik Saygısı Ölçeği: Luhtanen ve Crocker (1992) tarafından geliştirilen
ölek kişinin kendisini bir üye olarak nasıl deerlendirdii ve üyelik ile elde ettii kimlii ne
derece deerli gördüünü ölmeyi amalamaktadır. Bu balamda, ölek üyelik (membership)
benlik deeri, kişisel (private) benlik deeri, genel (public) benlik deeri ve kimlik (identity)
benlik deeri olmak üzere dört alt ölekten oluşmaktadır. Türkeye Baysu (2007) tarafından
adapte edilen ölein faktör yapısının korunmadıı görülmüş ve bu nedenle üyelik alt ölei
analizlerden ıkarılmıştır. Benzer şekilde Çoymak (2009) ve Güler (2013) de ölein dört
faktörlü yapısının korunmadıını rapor etmiştir. Bu alışmada da ölein dört faktörlü yapı
sergilemedii görüldüü iin ölek toplam puanı üzerinden analizler yürütülmüştür. Bu şekilde
hesaplanan Cronbach Alfa katsayısı, tüm ölein kabul edilebilir düzeyde i tutarlılıı
olduunu göstermiştir (α= .83).
3.1.2.3.Özdeşleşme Ölçeği: Roccas (2003) tarafından geliştirilen ve Ceylan ve Özbal (2008)
tarafından Türkeye adapte edilen 10 maddelik ölek, üyelerin grupları ile özdeşleşme
düzeylerini ölmeyi amalamaktadır. Bu alışmada ölek maddeleri 5'li Likert tipi skalada
sunulmuştur (1:Kesinlikle Katılmıyorum; 5: Kesinlikle Katılıyorum). lekten alınan
puanlardaki arttış grupla özdeşleşmenin arttıını göstermektedir. Ceylan ve zbal (2008),
ölein i tutarlılıının .88 olduunu rapor etmiştir. Bu alışmada ise Alfa katsayısı .83 olarak
hesaplanmıştır.
3.1.2.4.Meşruluk Ölçeği: Mummendey, Mielke, Wenzel, ve Kanning, (1996) tarafından
geliştirilen ölek Baysu (2007) tarafından Türkeye uyarlanmıştır. madden oluşan ölek,
üyenin dış grup ile i grubu arasındaki statü farkını ne derece meşru gördüünü ölmeyi
amalamaktadır. Bu alışmada, düşük statülü algılandıı ön alışmada gözlenen Psikolojik
Danışman ve Çocuk Gelişimciler iin maddeler yazılırken Psikologların yüksek statüsünü
katılımcının ne derece meşru gördüü sorulmuştur (rn. "Ruh Salıı Çalışanları Meslek Yasa
Tasarısında Psikologlara Çocuk Gelişimcilerden daha fazla yetki verilmesi adil olurdu."). Buna
karşın, Psikiyatristler iin aynı maddeler yazılırken psikologların düşük statüsünün ne derece
meşru algılandıı sorgulanmıştır (rn. " Ruh Salıı Çalışanları Meslek Yasa Tasarısında
Psikiyatristlere Psikologlardan daha fazla yetki verilmesi adil olurdu."). Katılımcılardan
cevapları 5'li Likert tipi bir skalada toplanmıştır (1:Kesinlikle Katılmıyorum; 5: Kesinlikle
Katılıyorum). Puanlardaki artış, katılımcıların i grubunun yüksek (düşük) statüsünü daha
meşru algıladıını göstermektedir.
Baysu (2007) ölein i tutarlılıının .68 olduunu ve bu durumun ü maddelik bir ölek
iin kabul edilebilir olduunu belirtmiştir. Bu alışmada ölekteki madde sayısı altıya
ıkartılarak güvenilirliinin arttırılması amalanmıştır. Buna karşın, Psikolojik Danışmanlar ve
Çocuk Gelişimciler iin hesaplanan i tutarlılık katsayılarının kabul edilebilir sınırların altında
olduu görülmüştür (αPDR= .63; αÇG=.66). Psikiyatristler iin ise Alfa katsayısının kabul edilir
düzeyde olduu görülmüştür (α=.81).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
5
3.1.2.İşlem
Katılımcılar ölekleri geniş bir anket alışmasının parası olarak sınıf ortamında
doldurmuşlardır. Katılımcılardan kendi i grupları ile birlikte sekisiz olarak belirlenen bir dış
grubu (Psikiyatrist, Çocuk Gelişimci ya da Psikolojik Danışman) deerlendirmeleri istenmiştir.
leklerin sunumu iki ayrı kitapık halinde yapılmıştır. İlk kitapıkta, katılımcılardan statü ve
yarışmacılık aısından i-dış grup deerlendirmeleri yapmaları istenmiştir. Bu kitapıkta
katılımcıların yarısından önce i grup deerlendirmesi yapması istenirken, dier yarısından
önce dış grup deerlendirmesi yapması istenerek sunum sırası dengelenmiştir. İkinci kitapıkta,
katılımcılara geri kalan ölekler sunulmuştur. Böylece, katılımcıların statü
deerlendirmelerinin Meşruluk öleinde belirtilen grup statülerinden etkilenmemesi
amalanmıştır. Çalışmaya katılım karşılıında, katılımcılara ilgili bir dersten bonus puan
verilmiştir.
4. Bulgular
4.1.Manipulasyon Kontrolü
n alışma sonularına benzer şekilde, katılımcıların Psikolojik Danışman ve Çocuk
Gelişimcileri psikologlardan daha düşük, Psikiyatristleri ise daha yüksek statüde
deerlendirmeleri beklenmiştir. Söz konusu manipulasyonun etkililiini incelemek iin
katılımcıların statü deerlendirmeleri 2 (Hedef Grup: İ-Dış Grup) X 3 (Dış Grup: PDR-Çocuk
Gelişimci-Psikiyatrist)X 2 (Üniversite: Devlet-Vakıf) ilk faktörde tekrarlı ölüm karma
ANOVA deseni ile analiz edilmiştir. Analiz bulguları, tüm ana etkilerin anlamlı olduunu
göstermiştir (bütün F'ler > 38.84, p<.001). Bununla birlikte, hedef grup*üniversite ve hedef
grup*dış grup etkileşim etkilerinin anlamlı olduu görülmüştür (sırasıyla, F(1, 497)=
37.53,p<.001; F(2, 497)= 207.83, p<.001). Söz konusu etkileşim etkilerinden ilki
incelendiinde (Şekil 1), vakıf üniversitesindeki katılımcıların psikologları dier dış gruplardan
daha yüksek statüde deerlendirme eiliminde olduu (t(263)= 6.31, p<.001), buna karşın
devlet üniversitesindeki katılımcıların i grup ile ortalama dış grup arasında statü aısından
anlamlı bir farklılaştırma yapmadıı görülmüştür (t(238)= 0.04, p>.05). Söz konusu bulgu,
vakıf üniversitesindeki örencilerin statü aısından i gruplarını kayırma eilimde olduuna
işaret etmiştir. Daha önemlisi, hedef grup*dış grup etkileşim etkisi alışmadaki
manipulasyonun etkili olduunu ve katılımcıların Psikiyatristleri i gruplarından daha yüksek
statüde olarak deerlendirdiini (t(172)= -11.64, p<.001), Çocuk Gelişimciler ile Psikolojik
Danışmanları ise i gruptan daha düşük statüde deerlendirdiklerini göstermiştir (sırasıyla,
t(154)= 10.79, p<.001; t(174)= 12.73, p<.001; Şekil 2).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
6
Şekil 1. Katılımcıların statü deerlendirmeleri üzerinde hedef grup*üniversite etkileşimi
Şekil 2. Katılımcıların statü deerlendirmeleri üzerinde hedef grup*dış grup etkileşimi
Aynı analizler katılımcıların yarışmacılık deerlendirmeleri üzerinden yürütüldüünde,
ana etkilerin anlamlı olduu (bütün F'ler > 16.39, p<.001) ve yine hedef grup*üniversite
etkileşimi ile hedef grup*dış grup etkileşiminin anlamlı olduu görülmüştür (sırasıyla, F(1,
497)= 9.14,p<.01; F(2, 497)= 37.65, p<.001). Etkileşimler incelendiinde, i grubu her iki
üniversiteden katılımcıların benzer düzeyde yarışmacı gördüü (t(501)= 1.52, p>.05), buna
karşın vakıf üniversitesinden olan katılımcıların dış grupları daha yarışmacı deerlendirme
eiliminde olduu görülmüştür (t(501)= 3.53, p<.001). Ayrıca, hedef grup*dış grup etkileşimi,
katılımcıların dış grupların hepsini i gruptan daha yarışmacı gördüüne (bütün t'ler > 10.25,
p<.001) ve Psikolojik Danışmanları, Psikiyatrist ve Çocuk Gelişimcilerden daha yarışmacı
deerlendirdiklerine işaret etmiştir (sırasıyla, t(346)= 7.45, p<.001; t(328)= 7.88, p<.001). Son
olarak, katılımcılar psikiyatristler ile ocuk gelişimcileri benzer düzeyde yarışmacı olarak
algılamıştır (t(326)= 1.13, p>.05).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
7
Şekil 3. Katılımcıların yarışmacılık deerlendirmeleri üzerinde hedef grup*üniversite
etkileşimi
Şekil 4. Katılımcıların yarışmacılık deerlendirmeleri üzerinde hedef grup*dış grup etkileşimi
4.2.Gruplararası Statü Farkının Meşruluğuna Yönelik Değerlendirmeler
İ grup ile dış grubun statü farkının meşruluuna dair atıflar ölülürken düşük statüde
algılanan Çocuk Gelişimci ve Psikolojik Danışmanlara göre psikologların yüksek statüsüne dair
deerlendirmeler sorulmuş, buna karşın Psikiyatristlerle karşılaştırma yapan gruptaki
katılımcılara ise psikologların düşük statüsünü ne derece meşru deerlendirdikleri sorulmuştur.
Bu nedenle, Psikiyatristler ile karşılaştırma yapan grubun puanları ters evrilerek meşruluk
deerlendirmeleri üzerinden 3 (Dış Grup: PDR-Çocuk Gelişimci-Psikiyatrist)X 2 (Üniversite:
Devlet-Vakıf) gruplararası ANOVA analizi yürütülmüştür. Analiz bulguları dış grup ana
etkisinin ve dış grup*üniversite etkileşim etkisinin etkili olduunu göstermiştir (sırasıyla, F(2,
491)= 51.31,p<.001; F(2, 491)= 7.63,p<.001). Dış grup ana etkisi incelendiinde, psikologların
yüksek statüsünün en meşru görüldüü grubun Psikolojik Danışmanlar olduu, bu grubu
sırasıyla Çocuk Gelişimci ve Psikiyatristlerin takip ettii görülmüştür (bütün t'ler > 4.42,
p<.001). Etkileşim etkisi incelendiinde ise Çocuk Gelişimciler ve Psikolojik Danışmanlarla
karşılaştırma yapan katılımcılar arasında üniversite türüne göre farklılık olmadıı, buna karşın
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
8
vakıf üniversitesinde okuyan katılımcıların Psikologların Psikiyatristlerden daha yüksek
statüde olmasını daha meşru deerlendirdikleri görülmüştür (Şekil 5).
Şekil 5. Statü farkının meşruluu deerlendirmesi üstünde dış grup*üniversite etkileşim etkisi
4.3.Karşılaştıma Grubunun Kollektif Benlik Saygısı ve Özdeşleşme ve Meşruluk Algısı
Üzerindeki Etkisi
Katılımcıların Kollektif Benlik Saygısı üzerinde karşılaştırma grubunun etkisini
incelemek amacıyla 3 (Dış Grup: PDR-Çocuk Gelişimci-Psikiyatrist)X 2 (Üniversite: Devlet-
Vakıf) gruplararası ANOVA analizi yürütülmüştür. Analiz sonuları, Dış Grup ve Üniversite
ana etkilerinin anlamlı olduunu (sırasıyla, F(2, 497)= 7.75,p<.01; F(1, 497)= 7.60, p<.01) dış
grup*üniversite etkileşim etkisinin ise sınırda anlamlı olduunu göstermiştir (F(2, 497)=
2.92,p=.05). Ana etkiler incelendiinde, i gruplarını yüksek statülü algılanan Psikiyatristler ile
karşılaştıran katılımcıların Çocuk Gelişimci ve Psikolojik Danışman ile karşılaştıran
katılımcılara göre daha düşük kollektif benlik saygısı rapor ettikleri gözlenmiştir (sırasıyla,
t(324)= 3.73, p<.001; t(345)= 2.33, p<.05). Bununla birlikte, devlet üniversitesindeki
katılımcıların vakıf üniversitesindeki katılımcılara göre daha düşük kollektif benlik saygısı
rapor ettikleri görülmüştür. Etkileşim etkisi incelendiinde, i gruplarını psikiyatristler ile
karşılaştırdıklaran devlet üniversitesinden katılımcıların vakıf üniversitesindeki katılımcılara
göre kollektif benlik saygısının daha fazla azaldıı (t(170)= 3.49, p<.001), buna karşın i
grubunu Çocuk Gelişimci ve Psikolojik Danışmanlarla karşılaştıran katılımcılarında kollektif
benlik saygılarıda üniversite aısından farklılaşma olmadıı görülmüştür (Şekil 6).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
9
Şekil 6. Kollektif Benlik Saygısı üzerinde dış grup*üniversite etkileşim etkisi
Aynı analizler katılımcıların özdeşleşme düzeyleri üzerinden yürütüldüünde, Dış Grup
ve niversite ana etkilerinin anlamlı olduunu (sırasıyla, F(2, 497)= 10.22,p<.001; F(1, 497)=
6.49, p<.05) dış grup*üniversite etkileşim etkisinin ise sınırda anlamlı olduunu göstermiştir
(F(2, 497)= 2.49,p=.08). Ana etkiler incelendiide, en yüksek özdeşleşmeyi i grubunu ocuk
gelişimciler ile karşılaştıran katılımcıların sergiledii ve bu grubunu sırasıyla Psikolojik
Danışmanlar ve Psikiyatristlerle karşılaştırma yapan katılımcıların takip ettii görülmüştür
(bütün t'ler > 2.10, p<.05). Bununla birlikte, vakıf üniversitesindeki katılımcıların devlet
üniversitesindeki katılımcılardan daha fazla özdeşleşme rapor ettikleri görülmüştür. Etkileşim
etkisi incelendiinde, Psikiyatristler ile karşılaştırma yapan devlet üniversitesi örencilerinin
özdeşlemelerinin vakıf üniversitesindekilere göre azaldıı (t(171)= 3.14, p<.01), buna karşın
çocuk gelişimciler ve Psikolojik Danışmanlar ile karşılaştırma yapan katılımcıların özeşleşme
düzeylerinde üniversiteye göre bir farklılaşma olmadıı görülmüştür.
Şekil 7. zdeşleşme üzerinde dış grup*üniversite etkileşim etkisi
4.4.Statü ve Yarışmacılık Atıfları ile Kollektif Benlik Saygısı ve Özdeşleşme Arasındaki
İlişkiler
Farklı statülerdeki dış gruplarla karşılaştırma yapan katılımcıların kollektif benlik
saygılarının ve özdeşleşme düzeylerinin gruplararasındaki algıladıkları statü farkı ile ilişkisini
Çocuk Gelişimci Psikolojik Danışman Psikiyatrist
Vakıf 4.20 4.14 4.12
Devlet 4.17 4.09 3.88
3.70
3.80
3.90
4.00
4.10
4.20
4.30
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
10
incelemek iin korelasyon analizleri yürütülmüştür. Bu amala, katılımcıların i gruba
atfettikleri statü puanından dış gruba atfettikleri statü puanı ıkartılmıştır. Böylece elde edilen
puandaki artış i grubun dış gruptan daha yüksek statüde algılandıını göstermiştir. Aynı
hesaplama yarışmacılık deerlendirmeleri iin de yapılarak, farklı karşılaştırma grupları iin
korelasyonlar hesaplanmıştır (Tablo 1).
Analiz bulguları, hem Çocuk Gelişimciler hem de Psikolojik Danışmanlar ile
karşılaştırma yapan katılımcıların kollektif benlik saygıları ile i-dış grup arasındaki statü
farklılaştırmaları arasında pozitif yönde korelasyonlar olduunu göstermiştir. Söz konusu
bulgu, düşük statüde algılanan grupla karşılaştırma yapan katılımcıların kollektif benlik
saygıları ile i grubu statü aısından kayırma eilimlerinin birlikte artış gösterdiine işaret
etmiştir. Yüksek statülü algılanan Psikiyatristlerde ise söz konusu ilişkinin anlamlı olmadıı
görülmüştür. Yarışmacılık farkı aısından bakıldıında ise sadece Psikolojik Danışmanlar ile
karşılaştırma yapan katılımcıların kollektif benlik saygısı ile yarışmacılık farklılaştırması
arasında negatif yönde korelasyon gözlenmiştir. Söz konusu bulgu, kollektif benlik
saygısındaki artış ile dış grubu daha yarışmacı deerlendirmenin birlikte arttıına işaret
etmiştir. Meşruluk aısından bakıldıında ise, Psikolojik Danışmanlar ve Psikiyatristlerle
karşılaştırma yapan katılımcıların kollektif benlik saygısındaki artışla birlikte, Psikologların dış
gruptan daha yüksek statüde olmasını daha meşru gördüklerine işaret eden pozitif yönde
korelasyonlar gözlenmiştir.
Katılımcıların özdeşleme puanlarının ilgili deişkenler ile ilişkilerine bakıldıında,
Psikolojik Danışmanlarla karşılaştırma yapan katılımcıların özdeşleşme puanları ile statü
farklılaştırmaları arasında pozitif yönde korelasyon gözlenmiştir. Söz konusu bulgu, Psikolojik
Danışmanlarla karşılaştırma yapıldıında özdeşleşmedeki artış ile i grubu statü aısından
kayırmanın birlikte artış gösterdiine işaret etmiştir. Yarışmacılık farkı ise bütün karşılatırma
gruplarında özdeşleşme ile negatif yönde korelasyonlar göstermiştir. Bu bulgu, özdeşleşmedeki
artışla birlikte, dış grubu daha yarışmacı görme eiliminin de arttıına dikkat ekmiştir. Son
olarak, katılımcıların özdeşleşme düzeylerindeki artış ile birlikte i grubun yüksek statüsünün
daha fazla meşru algılandıına işaret eden pozitif korelasyonlar gözlenmiştir.
Tablo 1. Kollektif benlik saygısı ve özdeşleşme ile statü, yarışmacılık farklı ve meşruluk
arasındaki ilişkiler
Statü Farkı
Yarışmacılık
Farkı
Meşruluk
Çocık Gelişimci
Kollektif Benlik Saygısı
.16*
-.09
.15
zdeşleşme
.07
-.19*
.18*
Psikolojik Danışman
Kollektif Benlik Saygısı
.45***
-.18*
.18*
zdeşleşme
.22**
-.26***
.37***
Psikiyatrist
Kollektif Benlik Saygısı
.08
-.09
.18*
zdeşleşme
.05
-.28***
.27***
* p<.05, ** p<.01,*** p<.001
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
11
5. Tartışma ve Sonuç
Araştırma sonunda Psikoloji örencisinin PDR ve Çocuk Gelişimi Uzmanlarını düşük
statülü, Psikiyatristleri ise yüksek statülü olarak deerlendirme eiliminde olduu sonucu
ortaya ıkmıştır. Katılımcıların Psikolojik Danışmanları en yarışmacı grup olarak gördüklerini
ve Psikiyatristleri ise en yüksek statülü grup olarak deerlendirdiklerini göstermiştir. Devlet
üniversitesindeki katılımcıların kollektif benlik saygılarının daha düşük olduu ve
Psikiyatristler ile karşılaştırma yapmaları gerektirildiinde kollektif benlik saygılarının azaldıı
gözlenmiştir. Ayrıca, katılımcıların Psikologların daha yüksek statüde olmasını en fazla
Psikolojik Danışmanlar ile karşılaştırma yapmaları gerektirildiinde meşru buldukları
gözlenmiştir. Genel olarak bulgular, katılımcıların deerlendirmelerinin i grup yanlılıını
yansıttıını, devlet üniversitesindeki katılımcıların daha düşük kollektif benlik saygısı
olduunu ve yüksek statülü grupla karşılaştırma yapmanın kollektif benlik saygısını azalttıını
göstermiştir.
Araştırma bulguları alan yazın ile uyumludur. Gruplar arası statü farklılıklarının atışma
ve yarışmacılıı beraberinde getirdii (ner, 2015; Hogg ve Abrams, 1998) , bireylerin dış
grupları tehdit edici olarak gördüklerinde grup özdeşiminin ve kollektif benlik saygısının arttıı
(Morrison ve Ybarra, 2008), bireylerin kendi gruplarını deerlendirirken i grup yanlılıı
yapma eiliminde olduu (Tajfel, 1982; Doosje ve Ellemers, 1997) birok araştırmacı
tarafından ortaya konulmuştur.
Araştırmacılar dış grupların kişinin üyesi olduu i grupları deerlendirmesi iin bir
temel oluşturduunu ve bu vasıtayla sosyal karşılaştırmalar yaptıını (Demirtaş, 2003) ifade
etmektedir. Araştırma sonucu gruba atfedilen deerin karşılaştırma yapılan dış gruba göre
farklılaştıı sonucu ortaya ıkmıştır. Benzer şekilde kişilerin i grubunu belli konularda uzman
veya yeterli gördüklerinde dış gruba daha fazla yetersizlik atfı (Michener, DeLamater ve
Schwartz, 1990) yaptıı ifade edilmektedir. Araştırma sonucu katılımcılar özellikle düşük
statülü olarak nitelendirdikleri (PDRci, Çocuk Gelişimi) grupla kendi gruplarını
karşılaştırdıklarında bu statü farkını meşru görme eiliminde oldukları sonucu ortaya ıkmıştır.
Araştırma sonucu elde edilen bir dier bulgu katılımcıların iç grup yanlılıı yapma
eiliminde olduklarıdır. Alan yazında i grup yanlılıının kişinin kendi grubu üzerinden benlik
saygısını yükseltme (Lay ve Verkuyten, 1999) ve grubu lehine belli ıkarlar elde etme
eiliminden (Scheepers, Spears, Doosje ve Mastead, 2006) kaynaklandıı belirtilmektedir.
Kaynakça
Abrams, D. ve Hogg, M.A. (1988). Comments on the motivational status of self- esteem in
social identity and intergroup discrimination. European Journal of Social Psychology,
Vol. 18, 317-334.
Aktan, T. ve Bilim G. (2016). Kadınlara yönelik kalıpyargıların ierikleri: Kalıpyargı ierii
modeli: Bir inceleme. Nesne Dergisi, 8 (4), 147-182.
Arık, E. (2015). 2023 hedeflerinin psikoloji bölümlerine etkileri. 14. Ulusal Sosyal Bilimler
Kongresi. 23-25 Kasım 2015, ODT, Ankara, Turkey.
Arık, E. ve Yıldız, T. (2014). Psikoloji blm rencileri, mezunları ve retim elemanlarının
blmlerine ynelik olumlu ve olumsuz algıları. 1. Avrasya Eitim Araştırmaları
Kongresi‘nde sunulmuş bildiri, 25 Nisan 2014, İstanbul, Türkiye.
Arık, E., Molla, E., & Evliya, H. Z. (2016). Psikoloji blmleri ders programlarının bir
karılatırması. 19. Ulusal Psikoloji Kongresi. 5-7 Eylül 2016, İzmir.
Baysu, G. (2007). The Effects of Intergroup Perceptions and Ingroup Identifications on The
Political Participation of The Second-Generation Turkish Migrants in The Netherlands
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
12
Ceylan, A. ve zbal, S., (2008). zdeşleşme yoluyla sadakat oluşturma üzerine üniversite
mezunları arasında yapılan bir alışma. C.. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 9 (1),
81-110.
Crocker, J. ve Luhtanen, R. (1990) Collective self-esteem and ingroup bias, Journal of
Personality and Social Psychology, 58, 60-67.
Crocker, J., Luhtanen, R, Blaine, B. ve Broadnaz, S. (1994). Collective self-esteem and
psychological well-being among White, Black and Asian college students. Personality
and Social Psychology Bulletin, 20, 503-513.
Demirtaş Madran, H.A. (2012), Ayrımcılık: Çok Boyutlu Yaklaımlar, Bilgi Üniversitesi
Yayınları.
Demirtaş, H. A., (2003) “Sosyal Kimlik Kuramı: Temel Kavram ve Varsayımlar”, İletiim
Aratırmaları, 1(1), 123-144.
Doosje, B. ve Ellemers, N. (1997). Stereotyping under threat: The role of group identification.
The social psychology of stereotyping and group life. 257-273.
Fiske, S. T., Cuddy, A. J. C., Glick, P. ve Xu, J. (2002). A model of (often mixed) stereotype
content: Competence and warmth respectively follow from perceived status and
competition. Journal of Personality and Social Psychology, 82, 878-902.
Gudykunst, W.B. (2015). Farklılıklar Arasında Kpr Kurmak. Çev. Kadir Asar. İstanbul:
Kırmızı Yayınları.
Güler, M. (2013). Gruplararası Temas, Kaygı ve Yanliliin Sosyal Mesafeye Etkisi: Türk ve
Krt Kkenli Gruplar zerine Bir Çalima. Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Hogg, M. ve Abrams, D. (1998). Social Identifications. London: Routledge.
http://www.psikiyatri.org.tr/uploadFiles/2811201717434-Ruh-Sagligi-Yasa-Taslagi.pdf
03.11.2019 tarihinde erişim salanmıştır.
https://www.psikolog.org.tr/assets/files/ozluk-haklari/Tanimlar-Komisyonu-Raporu-
2011.pdf 01.11.2019 tarihinde erişim salanmıştır.
Katz, J., Joiner, T. E., & Kwon, P. (2002). Membership in a devalued social group and
emotional well-being:Developing a model of personal self-esteem, collective self-
esteem, and group socialization. Sex Roles, 47(9/10), 419–431.
Kervyn, N., Fiske S. T. ve Yzerbyt V. (2015). Forecasting the primary dimension of social
perception: Symbolic and realistic threats together predict warmth in the Stereotype
Content Model. Social Psychology, 46(1), 36-45.
Lay, C. ve Verkuyten, M. (1999). Ethnic identity and its relation to personal self-esteem: A
comparison of Canadian-born and foreign-born Chinese adolescents. The Journal of
Social Psychology, 139(3), 288-299.
Lovaglia, M., Youngreen, R., Robinson, D., (2005). Identity Maintenance, Affect Control, and
Cognitive Performance. Advances in Group Processes. 22. 65-91. 10.1016/S0882-
6145(05)22003-9.
Luhtanen, R., & Crocker, J. (1992). A Collective Self-Esteem Scale: Self-Evaluation of One’s
Social Identity. Personality and Social Psychology Bulletin, 18(3), 302–318.
Michener, H.A., DeLamater, J.D., ve Schwartz, S. H., (1990) Social Psychology, 2. baskı,
Harcourt Brace Jovanovich, Orlando.
Mummendey, A., Mielke, R., Wenzel, M., & Kanning, U. (1996). Social identity of East
Germans: The process of unification between East and West Germans as a challenge to
cope with “negative social identity.” In G. M. Breakwell & E. Lyons, (Eds.) Changing
European identities: Social psychological analyses of social change (405-428). Oxford:
Butterworth-Heinemann
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
13
ner, İ.. (2013). Sosyal Kı̇ mlı̇ k Bakı Aısıyla Grup Gemellı̇ Duyguların Farklı Boyutlarda
İncelenmesı̇ , Doktora Tezi, Ankara: Hacettepe Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Rahimi, S. ve Rousseau, C., (2013). A Comparative Study of Collective Self-Esteem and
Perception of RacismAmong Cambodian Immigrants and French Quebecois, Sociology
and Anthropology,1(4): 180-188.
Rahimi, S., Fisher, R. J. (2002) Collective self-esteem and construal of racism. Transcultural
Psychiatry, 39(4), 502-516.
Robins, E.M., Foster, D. (1994) Social identity versus personal identity: an investigation into
the interaction of group and personal status with collective self-esteem on ingroup
favouritism. South African Journal of Psychology, 24(3), 115-121.
Scheepers, D., Spears, R., Doosje, B. ve Manstead, A. S. (2006). Diversity in in-group bias:
structural factors, situational features and social functions. Journal of Personality and
Social Psychology, 90(6), 944-960.
Smith, E. R., Seger, C. R. ve Mackie, D. M. (2007). Can emotions be truly group level?
Evidence regarding four conceptual criteria. Journal of Personality and Social
Psychology, 93 (3), 431-446.
Tajfel, H. (1981). Human groups and social categories: studies in social psychology.
Cambridge, UK: Cambridge University Press
Tajfel, H. (1982). Social psychology of intergroup relations. Annual Review of Psychology,
33,1-39.
TODAP (2013). Psikolog Meslek Yasası Önerisi
https://todap.org/images/raporlar_brosurler/MeslekYasasiDosyası.pdf 02.11.2019
tarihinde erişim salanmıştır.
Toi, M. ve Batson, C. D. (1982). More evidence that empathy is a source of altruistic
motivation. Journal of Personality and Social Psychology, 43(2), 281-292.
TPD (2017). Ruh Salıı Yasa Taslaı,
Turner, J. C., (1975). Social Comparison and Social İdentity: Some Prospects for Interg- roup
Behaviour, European Journal of Social Psychology, 5, s. 5-34.
Türk Psikologlar Dernei (2011). Ruh Salıı ve iİlgı̇ lı̇ Alanlarda Çalıan Psı̇ kologlar ve Klı̇ nı̇ k
Psı̇ kologlar ı̇ ı̇ n Meslek Tanımı, Eı̇ tı̇ m Durumu, Grev, Yetkı̇ ve Sorumluluk alanları.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
14
THE ROLE OF A MODERN UNIVERSITY IN THE INTEGRATION OF
EDUCATION, SCIENCE AND BUSINESS
Prof. Dr. Nurmukhanova GULNARA
Vice-Rector For Science,Innovation And Strategic Development Turan University Almaty,
Kazakhstan (gnurmukhanova@mail.ru)
Abstract
According to international experience, the coordinated activities of higher education
institutions, science, including new innovative structures (such as technology parks, foresight
centers, expert and futuristic communities) and business should be main resource for the
formation of effective innovation-driven economy. The focus of integration of education,
science and business is on an innovative-entrepreneurial university that contributes to the
strengthening and optimization of education and market. The attitude towards the main
productive force that is towards an individual of highly intellectual and highly productive
labor is changing. The role of specialists of the new format in innovation-driven economy is
significant and will constantly grow. The main growth vectors should be intensity of
innovations, leading education (with focus on technological progress and innovations),
student-centeredness and strategic partnership
Keywords: innovation-driven economy, systemic innovative modernization, innovative
entrepreneurial university, integration of education market stakeholders, integration
imperatives
1. Problem
Building innovative economy affects the interests of many countries, regions,
companies, universities. Innovative economy is defined as the economy of a society that is
based on knowledge, innovations, perception of new ideas and technologies, and their
readiness for practical realization in various fields of activity, where knowledge and
innovations are crucial. Having knowledge is equal in value to strategic resources in
developed countries (such as reserves of raw materials, territory, gold reserves, and foreign
exchange reserves).
In the modern world, there is a constant struggle not for the product, but for the
possession of intelligence and for access to its sources. As a result of the analysis of a number
of key provisions of the theory of post-industrial economics and labor theory [1], Russian
researchers propose a mechanism for the formation of a new content of the labor of a modern
employee and an increase in the efficiency of its use: “scientific knowledge - exclusive
individual competencies - individual intellectual capital”. This process of acquiring new
knowledge and generating ideas during the formation of a model of innovative development
(production) turns into a permanent one. At the same time, intellectual capital is constantly
being recreated within the framework of knowledge generation sectors, which has the
following qualities:
- adaptation to a new innovative production;
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
15
- reflection of the positive convergence of science, education and production
(business).
International experience has shown that the main resource for achieving this goal
should be the coordinated activity of the university, scientific institutions and new innovative
structures (businesses) (business incubators, technology parks, foresight centers, etc.)
Both foreign and Kazakhstani scientists study the issues of the modern innovative
development of the university. As Johan, G. Wissem [2] notes that “universities are no longer
isolated “ivory towers”; they have become the engines of the development of the economy
and education, and also help humanity to achieve a deeper understanding of nature in all its
aspects ...”
The concept (model) of entrepreneurial university suggested by Henry Itskowitz and
Loyet Leidesdorf is of high interest, as one of the elements of the Triple Helix theory, which
reveals the logic of innovative development. Their approach is because in a society built on
scientific knowledge, the interaction of universities, government and business plays a key role
the innovative development. The notion “The Enterpreneurial University” was introduced into
the scientific world by Burton R. Clark in 1998: unlike classical research universities,
entrepreneurial universities combine not only teaching and research activities, but also
innovative and entrepreneurial activities, generating income from it [3].
Today, the foundations for the development of an entrepreneurial university, its role
and importance in the innovative development of the region have already been identified; the
conceptual directions of strategic development have been clarified. However, the issues
related to the further development of a higher education institution of a new formation — the
innovation-entrepreneurial type — are not widely studied. According to Henry Itskowitz,
“universities increasingly serve as the basis for economic development through the creation
of social, intellectual, as well as human capital ...”, and thus “... they become the main
institutions in society” [4].
Modern universities fulfil three functions: educational, research and innovation
(transfer of knowledge, which is an integral component of the innovation system). Society is
gradually developing a new approach to perceiving the role of the university - promoting
“economic development and the transfer of technological innovation” [5]. For example,
developed countries such as Spain and the United Kingdom are distinguished by the fact that
the main task of universities is to create and disseminate new knowledge directly related to
economic development and innovative growth of their economies. The main approach to
interaction between universities and companies is the Triple Helix, in which the state plays a
decisive role. With this approach, the government develops various incentives (subsidy
programs, tax credits, etc.) to promote cooperation between companies and universities [6].
In Kazakhstan, awareness of the significant role of universities in the innovation
economy is being actively discussed, from the standpoint of involving universities in the
innovation process and strengthening the “knowledge triangle” [7]. The concept of building a
“knowledge triangle” by integrating education, science and innovation, which was introduced
by the European Commission in 2000 as part of the Lisbon Economic Development Program
of the European Union, confirms the fact that innovation in such an economy develops through
innovative entrepreneurship, and new ideas are created and accumulate in universities.
Universities can act as “incubators” of science-based spin-offs, therefore, in order to stimulate
innovation and entrepreneurship, it is necessary to strengthen the relationship between
universities and companies, as the basis not only for an effective transfer of knowledge, but
also for scientists to solve urgent research problems, conduct high-quality scientific research
and get a clear idea about using research results in industries and regions.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
16
Being part of “transfer of knowledge between universities and enterprises”, the faculty
of the university can consult companies, analyze the areas of company’s activity, and conduct
joint market research, experiments and tests. Collaboration with companies can also take place
in the areas of research and development, scientific publications, seminars, trainings and
informal relationships. One of the most important tools for transferring knowledge between
universities and companies is lifelong learning. Cooperation in the field of postgraduate and
business education, as well as advanced training of company personnel, helps to increase the
intellectual capital of the nation.
The analysis shows that Kazakhstan took the 42nd place in the Global Competitiveness
Index 2017 of the World Economic Forum. The share of innovative products in the total GDP
amounted to 0.92%, the share of science expenses to GDP - 0.21%, the share of innovatively
active enterprises - 8.1%. Such indicators as the share of private capital in research
expenditures - 49.2%, the share of renewable energy sources in the total electricity production
for 2015 - 10.3% exceeded expectations. According to the 2018 Global Innovation Index,
Kazakhstan is ranked 74th. However, the achieved results in many respects do not correspond
to the parameters of innovative development of the country economy. In addition, the
transformation of higher education today should be the most important driver of the transition
of the Kazakhstani economy from a raw model of development to an innovative one, which
includes four priority strategic elements:
- an economic and institutional system adequate to an innovative economy;
- a powerful base for building human and intellectual capital;
- dynamic information infrastructure;
- an effective system for creating and disseminating innovations.
The mechanism for the formation of an innovative model for the development of
higher education should be a combination and diversity of existing and undergoing socio-
economic relations, and institutions that transform knowledge into new technologies, create a
favorable competitive economic environment that ensures innovative activity and the
development of a fundamentally new innovative production. In foreign practice, the criteria
for the effectiveness and sustainability of the country economy along with classical indicators
(GDP, GNP, ND) are the quality and speed of generating new knowledge reproduced in the
field of science and education, in the business sector [1].
Besides, separate educational structures for training specialists of a new formation to
create a technological platform for an innovative economy are founded. For example: Hong
Kong University of Science and Technology, Olin Experimental College of Massachusetts,
Consortium of Online X Universities, European Institute of Innovation and Technology,
Global University Campus in South Korea, etc. [1].
We are talking about the sectors of knowledge generation necessary for the formation
of intellectual capital adequate to the logic of developing a new innovative model.
As it was mentioned above, Kazakhstan is on its way to innovative development.
According to the Committee on Statistics, in 2017, 386 organizations performed R&D in the
country. The number of employees engaged in research and development amounted to 22.1
thousand people, of which 17.2 thousand were research specialists directly involved in the
implementation of scientific research and development. More than 42% of researchers are
highly qualified personnel with the degree of Doctor or Candidate of Science, Doctor PhD or
Doctor in profile.
The main constraints of innovation activity are a low level of awareness of
entrepreneurs about innovative projects, lack of finance, low staff competence, lack of
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
17
information about facilities for innovation, lack of marketing research and demand for
innovation [8].
The situation in the market of educational services is characterized by isolation of
domestic universities from the real needs of regional businesses, which is expressed in the
discrepancy between the level of graduates and the demand on the local labor market. As a
systematic measure that could stimulate the interaction of universities and business in the
scientific and technical sphere, we could create tax conditions that would give business
benefits from cooperation with universities [9], an example is the experience of Japan, where
the tax is halved on property in relation to equipment acquired by the enterprise in order to
implement a scientific project located at the university. The practice of providing tax credits
for the interaction of corporations and universities is also common in this country.
A complex problem in the educational activities of the universities is the need for the
speedy development of new areas for the extensive training of specialists in the field of
innovative process management and the commercialization of technologies, coupled with an
insufficient level of real opportunities and incentives for faculty to engage in scientific
research. University faculty need to be trained in the management of innovative projects,
marketing of innovations and innovative products, technology transfer, patenting and other
forms of intellectual property protection, the formation of innovative networks in the scientific
and industrial communities, and digitalization of processes. Unfortunately, no major
breakthrough has been observed up to day [9].
Today, business yearns for the field of innovation and high technology, where the role
of innovative managers is high, who achieve the maximum effect in working with specific
projects and introduce the necessary elements of active business thinking [10]. The training
of such personnel in Kazakhstan is quite active. Many universities declare the introduction of
an entrepreneurial component in their educational programs. Only a few of them fall into the
focus of integration of education, science and business. This is a fundamentally new model of
a higher educational institution - a university of innovative and entrepreneurial type.
2. Findings
Thus, the creation of innovative and entrepreneurial university is based on the action
of the following key factors:
- firstly, the introduction of the latest achievements of science and innovation in the
educational process, the generation of innovative ideas by the faculty of the university, the
development, examination and implementation of innovative projects within the university,
the growth of the innovative potential of the university;
- secondly, a study of the educational needs of students (student-centered learning),
the wishes of parents and external stakeholders: employers; consumers of R&D results and
innovative entrepreneurship, interested representatives of the company;
- thirdly, emerging innovative entrepreneurial models and management mechanisms,
the level of management, the qualifications of administrative staff, etc.
The main principles of developing a strategy for the development of an innovative and
entrepreneurial university should be: continuing education; continuous innovation;
diversification; synergy; bringing educational services closer to consumers; quality control;
formation of a portfolio of scientific and educational products (services) based on strategic
analysis.
The development of an innovative and entrepreneurial university aims at strengthening
and optimizing education and market, and the main vectors of growth should be: innovative
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
18
activity, advanced education (focusing on technological progress and innovation), student-
centeredness; strategic partnership, etc.
Referencess
Grechko M.V. Imperatives for the development of higher education in the context of the
transition to a model of a new industrialization of the Russian economy. Publishing
House Finance and Credit, 2015
Johan G. Wissema, Third Generation University, 2016
Burton R. Clark. Creation of entrepreneurial universities: organizational directions of
transformation. 2011
Pakhomova I.Yu. The Triple Helix Model as a Mechanism for the Innovative Development
of the Region, 2012
E.V. Smirnova, J.A. Temirbekova. Innovative economics: the role of universities in the
process of knowledge transfer. 2014
Segarra-Blasco A., Arauzo-Carod J. M., Sources of innovation and industry-university
interaction: Evidence from Spanish firms. 2008
Yessengeldin B.S., Sitenko D.A. Innovative economics: the role of universities in the process
of knowledge transfer. 2011
Volkov A.E. Russian education - 2020: a model of education for an innovative economy /
A.E. Volkov, I.I. Kuzminov, I.M. Remorenko [et al.]. - S. 32–64 [Electronic resource].
- Access mode: http://www.hse.ru/data/017/785/1228/education-2020-quest.pdf.
(Date of treatment: 04/10/2019).
Kazakhstan science and innovation: a difficult path towards each other
https://forbes.kz/process/science/kazahstanskaya_nauka_i_innovatsii_trudnyiy_put_n
avstrechu_drug_drugu/ (accessed 05.30.2019)
Integration of science and education is a state priority https://www.kazpravda.kz/
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
19
YENI DÖNEM TÜRK SINEMASI YÖNETMENLERINDEN YAVUZ
TURGUL’UN FILMLERINDE ANA KARAKTER BETIMLEMESI: ŞENER
ŞEN RNEĞI
Araş. Görev. Yunus Emre KMEN
İstanbul niversitesi İletiim Fakltesi Radyo, Televizyon ve Sinema (yunusemreokmen@gmail.com)
Özet
Yeni dönem Türk sinemasında, öne ıkan en önemli yönetmenlerden birisi Yavuz
Turgul’dur. zellikle Yeşilam döneminde yetişmiş olması, Ertem Eilmez gibi usta
yönetmenlerle birlikte ilk film alışmalarında görev alması, Turgul’un sinemasına büyük katkı
salamıştır. Filmlerde tecrübesi geliştike, bazı filmlerin senaryosunu tek başına yazmıştır.
1984 yılında “Fahriye Abla” filmiyle yönetmenliini yaptıı ilk filmi ekmiştir. Bu alışmada,
Yavuz Turgul’un filmlerinde dikkat eken bazı temalar ve bazı karakterler olduu gözlenmiştir.
Bu kapsamda Turgul’un yönetmenliini yaptıı filmlerde ana karakter olarak sürekli Şener
Şen’le alıştıı gözlenmiştir. Bir oyuncunun yedi farklı filmde, yedi farklı karakteri
canlandırırken göstermiş olduu özellikler belirli kategoriler ışıında betimlenmeye
alışılmıştır. Neden devamlı aynı karakterle alıştıı, karakterin yapısı deişse bile oyuncunun
neden deişmedii, Şener Şen’in filmlere kendi katkısının ne olduu merak edilen sorular
olmuştur. Bu sorular ışıında, Turgul’un yönetmenlii yaptıı filmler tek tek incelenerek,
filmdeki karakterlerin betimsel yapısı ortaya koyulmaya alışılmıştır. Çalışma nitel araştırma
yönteminin ilkeleri benimsenerek yapılmıştır. Nitel araştırmanın veri toplama tekniklerinden
Döküman İncelemesine başvurularak (Yıldırım ve Şimşek, 2016), Yavuz Turgul’un
yönetmenliini yaptıı ve Şener Şen’in ana karakter olarak oynadıı tüm filmler izlenerek
gözlem de yapılmıştır. Böylece sadece yazılı materyalle sınırlı kalınmamış, görsel işitsel olarak
da çekilen filmler izlenerek karakter hakkında gözlem yapılmıştır. Turgul’un sinemasıyla ilgili
daha önceden yapılmış alışmalar literatür taraması kapsamında araştırılarak veriler
toplanmaya alışılmıştır. Ana karakter Şener Şen örneine odaklandıından rnek Olay
modeliyle yapılmıştır. Yapılan araştırmalar ve toplanan veriler, Betimsel Analiz yaklaşımıyla
özümlenmeye alışılmıştır. Sonu olarak bir yönetmenin filmindeki hikâye ve karakter
yapıları deişse bile, sürekli alıştıı, nasıl oynayacaını bildii bir oyuncuyla devamlı
alışabilecei, aynı oyuncunun farklı karakterleri oynayabildii gösterilmeye alışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yavuz Turgul, Şener Şen, Ana karakter, Filmografi, Yeşilam.
MAIN CHARACTER DESCRIPTIVE OF THE NEW PERIOD TURKISH
CINEMA DIRECTOR YAVUZ TURGUL'S FILMS: SENER SEN SAMPLE
Abstract
Yavuz Turgul is one of the most prominent directors of Turkish cinema. The fact that
he was trained in Yeşilam period and took part in the first film works with the master directors
such as Ertem Eilmez made a great contribution to Turgul's cinema. As he gained more
experience in films, he wrote the script of some films by himself. In 1984, he made his first film
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
20
directing for Fahriye Abla. In this study, it was observed that there are some themes and some
characters that attract attention in Yavuz Turgul's films. In this context, it was observed that
Şener Şen worked as the main character in the films directed by Turgul. A player's ability to
portray seven different characters has been described in the light of certain categories. The
reason why continuous act with the same character, even if the structure of the character
changes, why the actor has not changed has been the question of what Şener Şen had contributed
to the films. In the light of these questions, the films directed by Turgul were examined one by
one and the descriptive structure of the characters in the film was tried to be put forward. The
study was carried out by adopting the principles of qualitative research method. Data collection
techniques of qualitative research have been applied to Document Review (Yıldırım ve Şimşek,
2016) and previous studies related to Turgul's cinema have been investigated in the context of
literature review and data have been collected. All the films directed by Yavuz Turgul and as
the main character of Şener Şen were followed and be observed. Thus, not only the written
material is limited, but also audiovisual films were observed and the characters were observed.
Since the main character was focused on the Şener Şen sample, it was done with the Case Study
model. The researches and the collected data have been tried to be analyzed with the Descriptive
Analysis approach. As a result, even if a director's story and character structures are changed,
it has been tried to show that he can work continuously with the same actor he knows how to
performer and can performer different characters.
Keywords: Yesilcam, Yavuz Turgul, Sener Sen, Main character, Filmography.
Giriş
Yavuz Turgul, yeni dönem Türk sinemasında, Auteur olarak nitelenebilecek en önemli
yönetmenlerdendir. Senaryosunu yazdıı ve yönetmenliini yaptıı pek ok önemli film vardır.
Filmlerinde ele aldıı hikayeler ve karakterler, izleyicinin hemen dikkatini eken ve fark edilen
öelerdir. Filmlerinde geen konuların altında derin bir felsefenin yattıı düşünülmektedir.
zellikle sosyolojik ve psikolojik olarak, filmlerin ayrı bir boyutu vardır. Bu alışma
kapsamında yönetmenliini yaptıı filmler incelendiinde, toplumsal meselelerle ok yakından
ilgilendii görülebilmektedir. Toplumsal meseleleri ele alırken setii ana karakterin sürekli
aynı oyuncu olması, problem alanı olarak belirlenmiştir. Neden sürekli filmlerinde aynı
oyuncuyla alışmaktadır? Karakterlerin betimsel yapısı deişse bile oyuncu neden
deişmemektedir? Şener Şen’in filmlere kendi katkısı nelerdir? Neden Şener Şen’i yan
karakterlerden biri deil de, sürekli ana karakterde oynatmaktadır? Filmlerde Şener Şen’in
temsil ettii karakterin yapısı, toplumsal statüsü hep aynı mıdır? Gibi sorular alışmanın
problem alanını oluşturmaktadır. Bu dorultuda, Turgul’un yönetmenliini yaptıı filmler
incelenerek, Şener Şen’in hangi filmlerde ve nasıl bir karakterle oynadıının, betimsel bir
analizi yapılmaya alışılmaktadır.
Bu alışmanın amacı, Auteur bir yönetmen olarak Turgul’un filmlerinde, neden sürekli
aynı ana karakterle alıştıını anlamaya alışmak ve Şener Şen’in canlandırdıı karakterlerin
yapısal özelliklerini saptamaya alışmaktır. Böylece Auteur bir yönetmenin sürekli aynı
oyuncuyla alışabilecei, karakterlerin toplumsal ve psikolojik konumu deişse bile, aynı
oyuncunun farklı karakterleri oynayabilecei, oyuncu ve yönetmen ikilisi bir arada düşünülerek
gösterilmek istenmiştir. Yavuz Turgul’u Auteur yönetmen olarak görülmesi kendisine özgü
sinematografiye sahip olması ve literatürde bu yönde alışmaların olmasıdır. Zeliha Hepkon’un
“Bir Auteur Yıldız Olarak Yavuz Turgul” alışması bu yöndeki önemli kaynaklardandır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
21
Hepkon’a göre Yavuz Turgul Yeşilam geleneinden gelerek endüstrinin 1980’lerden beri
geirdii dönüşümlere ayak uyduran, sinemanın bütün olanaklarını kullanabilen “auteur yıldız”
olarak Türk sinemasındaki yerini almıştır (2011: 196). Bu alışmayla birlikte, Türk sinemasına
da bir katkı salamak amalanmaktadır. Bir yönetmenin aynı oyuncuyla alışmasının başarılı
ve başarısız yönleri saptanarak, yönetmenlere ve yapımcılara bir fikir vermesi de alışmanın
amalarından birisidir.
Bu alışma, bir filmin iindeki karakterlerin betimlenmesinde, yönetmenle olan
ilişkisini incelemektedir. Bir filmin ortaya ıkış süreci, uzun ve eşitli birimleri iinde
barındırmaktadır. Filmin iinde oyun verene oyuncuların yönetmen tarafından seçimi de en
önemli konuların başında gelmektedir. Hikayeye göre hangi oyuncunun hangi karakteri daha
iyi canlandırabilecei, göz önünde bulundurulan bir karar sürecine işaret etmektedir. Bu
dorultuda, Yavuz Turgul filmlerindeki oyuncu seimlerinden ana karaktere
odaklanılmaktadır. Yönetmenliini yapmış olduu filmlerde, ana karakterde sürekli Şener Şen’i
tercih etmesi, sürekli aynı oyuncuyla alışmanın olumlu ve olumsuz yönlerinin saptanması
alışmanın önemini oluşturmaktadır. Bu alışmayla dier yönetmenlere de fikir salanarak,
başarılı buldukları aynı oyuncuyla istikrarlı bir şekilde alışmanın nasıl betimlendiinin
gösterilmesi alışmanın önemini oluşturmaktadır.
Çalışmada varsayım olarak kabul edilebilecek verilere bakıldıında, Turgul’un ana
karakterde deişiklik yapmadan sürekli Şener Şen’le alışması, oyuncudan memnun olduunun
ve başarılı bulduunun göstergesi varsayılabilir. Bu noktada Şener Şen’in filmin izlenmesinde
ekonomik olarak nasıl bir katkı yaptıı araştırılmayacaktır. Turgul’un filmlerinde betimsel
olarak nasıl bir gemişe sahip olduu ve bu temsilin nasıl yansıdıı ele alınacaktır.
Çalışmada örnek olarak incelenen oyuncu Şener Şen konunun sınırını oluşturmaktadır.
Bu noktada Yavuz Turgul’un sadece yönetmenliini yaptıı filmlere bakılacaktır. Bu filmler
iinden, Şener Şen’in ana karakter olarak rol aldıı filmler incelenecek, dier karakterler
alışmaya dahil edilmeyecektir.
Sosyal bilimlerde böyle bir araştırmanın faydalanacaı araştırma yöntemi Nitel
Araştırma Yöntemidir (Yıldırım ve Şimşek, 2016). Yeni dönem Türk sineması
yönetmenlerinden Yavuz Turgul filmlerinde karakter betimlemesi, nitel araştırma
yöntemlerindeki yaklaşımlar benimsenerek gerekleştirilecektir. Nitel araştırmanın veri
toplama tekniklerinden Döküman İncelemesine başvurularak, Turgul’un sinemasıyla ilgili daha
önceden yapılmış alışmalar literatür taraması kapsamında araştırılarak veriler toplanmaya
alışılmıştır. Yavuz Turgul’un yönetmenliini yaptıı ve Şener Şen’in ana karakter olarak
oynadıı tüm filmler izlenerek gözlem de yapılmıştır. Böylece sadece yazılı materyalle sınırlı
kalınmamış, görsel işitsel olarak da ekilen filmler izlenerek karakter hakkında gözlem
yapılmıştır. Yapılan araştırmalar ve toplanan veriler, Betimsel Analiz yaklaşımıyla
özümlenmeye alışılmıştır.
Çalışma, filmlerdeki ana karakter oyuncusu olan Şener Şen örnei üzerinden
ilerleyeceinden dolayı Nitel Araştırma Planlarından rnek-Olay incelemesi yapılacaktır
(Karasar, 2014: 77-86). Böylece filmlerdeki karakterin özellikleri göz önünde bulundurularak
Betimsel Analiz yapılacaktır. Kişi, tarih ve yaşam döngüsü bazında olay bütününün
karmaşıklıı, işlevlerin ve bulunulan alanların baıntıları burada özellikle vurgulanmalıdır.
Tekil-olay incelemesi, etki eden önemli faktörlerin aranmasında ve ilişkilerin yorumlanmasında
can alıcı bir yardım salayacaı aşikardır. Araştırma boyunca soruların yanıtlanmasındaki
soyutlamalar dikkate alındıında (deişkenlerin seimi, varsayımların oluşturulması), bunların
bütün bir yaşam iinde en azından bir kesiti tekil-olay yoluyla görülebilmektedir (Mayring,
2011:46-51).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
22
Filmlerdeki karakterlerin betimsel yapısı tablolaştırılırken, daha önce benzer şekilde
yapılmış bir alışmadaki karakter betimleme tablosu baz alınarak hazırlanacaktır (cel ve
Çomak, 2015: 103-136). Verilerin toplanması sırasında uygulanacak teknikler ve yine verilerin
toplanması ve verilerin analizi kısmında faydalanılacak olan kuramsal dayanaklar aşaıdaki
Veriler ve Toplanması kısmında verilecektir.
Bu alışmanın evrenini, Yavuz Turgul filmleri oluşturmaktadır. rnek olay incelemesi
olacaından, alışmanın örneklemini Turgul’un yönetmenliini yaptıı filmler ve ana karakter
olarak Şener Şen’in oynadıı filmler oluşturmaktadır. Çalışmada veriler iki şekilde
toplanmaktadır 1.Dorudan kaynaklardan, 2.Dolaylı kaynaklardan (Mayring, 2011). Bu
balamda ilk başta literatür taraması yapılmıştır. Verilerin toplanma aşamasında film
özümlemesi, film kuramları ve teknik sinematografi üzerine yapılmış alışmalardan
faydalanılmıştır. Genel olarak sinema üzerine bu alışmalara bakılırken, yeni dönem Türk
sineması ve Yavuz Turgul sineması üzerine yapılmış alışmalar da taranmıştır. Böylece hem
literatür taraması yapılmış olacak hem de alışma iin veri toplanmış olacaktır. Ayrıca Yavuz
Turgul’un yönettii filmler izlenerek gözlem yapılmış ve ana karakter hakkında özümlemeler
gerekleştirilmiştir.
Literatür taraması, kuramsal dayanaklar ve Turgul’un filmlerinden toplanan veriler bir
tablo üzerinden gösterilmeye alışılarak benzerlikler, farklar gibi eşitli kesişim noktaları
üzerinden ıkarımlarda bulunulmuştur. Bu balamda her bir veri toplama tekniinden elde
edilen bilgiler önce kendi iinde deerlendirilmiş, daha sonra her bir veri toplama tekniinden
eldi edilen veriler birbirleriyle karşılaştırılarak Yavuz Turgul filmlerinde ana karakter olarak
Şener Şen’in betimlemesi, özellikleri, temsili yorumlanmıştır. Böylece bir yönetmenin oyuncu
seimi ve farklı hikayeler de olsa aynı oyuncuyla alışması üzerine veriler ortaya koyulmaya
alışılmıştır.
1.Yavuz Turgul Sineması Üzerine Bazı Kavramlar ve Literatür Taraması
Bu alışmanın sınırları izilip araştırma problemi saptandıktan sonra literatür taraması
gerekleştirilmiştir. Bu kapsamda Yavuz Turgul sineması üzerine daha önce yapılmış olan
kitap, makale, tez ve dergi gibi alışmalar taranmıştır. Tarama sırasında bulunan ve alışma
boyunca faydalanılan alışmalara bakıldıında, Adem Üstün Çatalbaş’ın “Yavuz Turgul
Sinemasının Trk Modernlemesindeki Yeri” isimli alışmasıyla modernizmi ele aldıı
görülmektedir. zellikle Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmen’i ve Muhsin Bey filmini bu
balamda ele aldıı görülse de, Turgul’un dier filmlerinde modernleşme izleri
görülebilmektedir. Ala Sivas’ın “Yavuz Turgul Sinemasını Kefetmek” isimli alışmasında on
iki makalenin derlenip bir kitapta toplandıı görülmektedir. Çalışmanın içindeki makaleler
Yavuz Turgul sinemasını Auteur, yıldız oyuncu, senaryo hazırlıı gibi eşitli boyutlarıyla ele
almıştır. Bu alışma iinde verimli bir kaynak olarak kullanılmıştır. Halim Esen ve Vakur
Kayador’un “Yavuz Turgul Sinemasında Nostalji” isimli alışmasına bakıldıında Turgul
sineması iin önemli bir konuya işaret ettikleri görülmektedir. Turgul’un filmografisindeki
filmlerin ounda iinde bulunulan dönemin dışına ıkılarak nostaljiye bir atıf ve özlem olduu
görülebilmektedir. Karakterlerin betimlenmesi aşamasında bu alışmadan da faydalanılmıştır.
Tamer Baran’ın “Ekıya Bize Bizi Anımsatıyor” alışmasında Türk sinemasında bir dönüm
noktası olarak kabul edilen Eşkıya filmine odaklandıı görülmektedir. Türk seyircinin
sinemayla barışmasına yol atıına inanılan Eşkıya filmi eşitli perspektiflerden ele alınmıştır.
Mehmet Acar ve Mustafa Yabasan’ın “Minimalist Sanat Akımına Dayalı Olarak Yavuz Turgul
Filmleri ve Afi Önerileri” alışmasıyla mevcut filmlerin afişlerine minimalist bakış aısıyla
daha yalın daha sade afiş önerileriyle bir alışma yaptıı görülmektedir. Ouzhan Ersümer’in
“Yavuz Turgul’da Dou Dncesi” isimli alışması, bu alışmanında sıklıkla deinmiş olduu
Dou-Batı Felsefesine yöneliktir. Bir olay karşısında gösterilen reaksiyonlar dou ve batı
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
23
insanında nasıl gerekleşmektedir. Ve bu reaksiyonların filmlere yansıması, filmlerdeki temsili
nasıl vuku bulmaktadır. Sinem Evren Yüksel’in “Yavuz Turgul Sinemasında Toplumsal
Deiim ve Kriz Anlatısı” Turgul’un filmlerinde sıklıkla görülen ana temalardan birisidir.
Zamansal ve mekânsal deişimlere ayak uyduramayan karakterler ya da deişime ayak
uydurmaya alışan karakterlerin başından geen hikayeler filmlerinde sıklıkla görülen konular
olması bakımından faydalanılan bir dier alışma olmuştur. Veysel Battal’ın “Yavuz Turgul
Sinemasında Mizah ve Toplumsal Eletiri” Turgul’un sinemasına farklı bakış aılarından
kaynak salaması noktasında önemli görülen bir dier alışma olmuştur. Turgul’un
sinemasındaki mizah öeleri ve mizah yoluyla yapılan eleştirilerin bu alışmada ele alındıı
görülebilir.
Yapılan alışmalara bakıldıında, Yavuz Turgul sinemasında karakter betimlemesi
üzerine bir alışma bulunamamıştır. Bu noktada bu alışmanın önemi bu eksiklie katkı
salayacak olması olarak görülebilir. te yandan yapılan alışmalara bakıldıında, Türk
modernleşmesi, Yavuz Turgul Sinemasını keşfetmek, Nostalji, Minimalist sanat akımı,
Filmlerdeki Dou-Batı düşüncesi gibi eşitli tema ve kuramlar erevesinde yapıldıı
görülmektedir.
Yavuz Turgul, Dou ve Batı arasında bir yerde dursa da, kendisini doulu bir sinemacı
olarak tanımlamaktadır. Buna karşın, Turgul’un filmleri youn biimde toplum bilimsel bir
okumayla deerlendirilmiş, akademisyenler ve sinema eleştirmenleri sıklıkla yönetmenin
filmlerinde “toplumsal deişim” temasını ele aldıını tartışmıştır. Turgul’un filmlerinin
Türkiye’de yaşanan belirli toplumsal deişim dönemlerinin izlerini başarıyla yansıttıı tespit
edilmiş olsa bile, yönetmenin deişim karşısındaki insanı ele alış biçimi, geniş bir uzlaşma ve
olumsuz bir vurguyla muhafazakâr, nostaljik ve romantik bir yönünün olduu da söylenebilir.
Bir başka deyişle, moderniteye diren göstermek, “gemiş deerlerin taşıyıcısı olmak” veya
“gemişe takılıp kalmak” hükmüyle kimi zaman sulu gösterilebilmiştir.
Yavuz Turgul sinemasının, bilenlerin batıyı, sezenlerin douyu temsil ettii üzerine
odaklandıı söylenebilir. Yavuz Turgul filmleri aşaıdaki bölümlerde betimsel olarak analiz
edildike, hangi karakterlerin ya da mekanların doulu, hangi karakter ya da mekanların batılı
olduu daha net anlaşılabilecektir. Turgul, filmlerinde bu ayrımı ve ikisinin aynı anda
bulunmasını özellikle göstermek istedii söylenebilir.
Doulu-Batılı felsefesiyle birlikte, Turgul filmlerinde modernizmin de ele alındıını
söylemek mümkündür. Bir röportajında “Moderniteye de eleştirel yaklaşımımız var” dedii
düşünüldüünde, karakterlerin modernlii ya da hangi toplumdan geldii filmlerindeki önemli
konulardır (Ersümer, 2011: 3-20).
Yavuz Turgul filmlerindeki bu tartışmayı, Yeşilam dönemindeki filmlerde daha net
olarak görülen “Batılılaşma” yaklaşımıyla birlikte okumakta mümkündür. Yeşilam filmlerinde
öz kültürü bırakıp batıyı yakalamaya alışmanın yansımaları net olarak görülebilmektedir.
Turgul’un filmlerindeyse, dou ya da doulu motiflerin daha ok olumlayıcı bir yönü
bulunmaktadır. Dou-Batı tartışmasındaki meseleler terk etmek yerine, düzeltmeye
odaklanmaktadır.
Eşkıya filmiyle Turgul’un yakalamış olduu başarıya bakıldıında, filmin gişe başarısı
ön plana ıkan konuların başında gelmektedir. Bu irdelenmesi gereken bir olgudur. Kötüye
gittii düşünülen Türk sinemasında, Amerikan majörlerinin Türkiye’ye geldii 1989 yılından
beri elde edilmiş en yüksek seyirci sayısına ulaşmış olduu görülmektedir. Salonların ciddi
krizde olduu, ou filmin beklenin altında bir hasılat yaptıı bir dönemde 900 bini aşkın
seyirciyi toplayabilmesi, Türk sinemasının ve Turgul’un sinemasının geleceine ilişkin
umutları yeşertmiştir (Baran, 1997).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
24
Yavuz Turgul’un filmlerindeki sinematografik öeler de ayrı başlık altında ele
alınması gereken konuların başında gelmektedir. Her yönetmenin kendine özgü üslubu olduu
düşünüldüünde, filmin kime ait olduu bilinmeden izlendiinde hangi yönetmene ait olduu
tahmin edilebiliyorsa, Auteur kavramı ve Auteur kuram akıllara gelmektedir. Bu noktada
Turgul’un 8 filmin yönetmenliini yaptıı, sinematografik öelerin filmlerinde belirli
tekrarlarının olması Auteur bir yönetmen olduu düşüncesini de akıllara getirmektedir.
Filmlerinde Şanlıurfa’nın Halfeti ilesi, Beyolu’nda Galata Kulesini gören evlerin atısı,
doulu ve batılı karakterler gibi belirli karakterlerle özdeşleşebilecek temaları kullanması,
Turgul’un sinematografik öelerine işaret etmektedir. Tıpkı bu öeler gibi ana karakterde
sürekli Şener Şen’le alışması, yine Turgul’un Auteur bir yönetmen olarak üslubuna işaret
etmektedir (Yüksel, 2003).
1970’li yıllar Türk sineması iin yeni bir dönemin başlangıcı olduu söylenebilir. Bu
yıllarda sinemaya Tosun Paşa filminin senaryosuyla dahil olan Yavuz Turgul, mizah öesini
filmlerinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kullanmaya başlamıştır. Yönetmenliini yaptıı
filmlerden ziyade, senaryosunu yazmış olduu filmlerin güldürme üzerine kurulu olduunu
söylemek mümkündür. Turgul, Türk toplumunu sinematografik dille anlamaya ve anlatmaya
alışırken yarattıı karakterlerin genel sorunları; ailesini yitirmiş, kimlik arayışında olan,
ekonomik sıkıntıyı aşmaya alışan ve arafta kalan insanlar olduu görülebilir. Turgul
karakterlerin bu durumlarını filmler aracılııyla aktarmaya alışırken, mizahi bir dille toplumsal
eleştirilerini ortaya koymaktadır (Battal, 2015: 38-52). Topluma kendini anlatmanın en kolay
yolu şüphesiz onları güldürmektir. Yılmaz Güney’in Umut’la (1970) yakaladıı rüzgar, bir
önceki Sinemacılar Kuşaı’nın film dili yaratma abalarına “peki ama bu film diliyle ne
anlatalım?” sorusunu da ekleyen, Gen/Yeni sinemacılar olarak adlandırılan yeni bir kuşaın
douşuna ortaya koymuştur. zön, Gen/Yeni sinemanın özelliklerini söyle sıralamaktadır:
“Çou 1945 sularında domuş, iyi eitim almış yönetmenlerdir. Birou
televizyonda ya da gelişen reklam sektöründe alışmış, deneyim kazanmıştı ve
söz konusu yıllarda ilk ya da ikinci filmlerini ekmekteydi. Yeşilam’ın
dışından kaynaklarla kendi yapım şirketlerini kurarak ya da yabancı ortaklarla
birlikte filmlerini üretmelerine karşın, filmlerini iyi tanımakta, işleyişi, olası
tuzakları bilmekteydiler. Tema olarak ounluk Dou, Güneydou sorununu;
göü, feodaliteyi, töreyi kadın sorunlarını işlemekte, toplumsal, ekonomik ve
siyasal bir bakış aısını öne ıkarmaktaydılar. Konuları ele alırken gözlemci,
saptayıcı bir bakış aıları vardı ve bireyi iinde bulunduu ortamla birlikte ele
alıp incelemek, betimlemek öne ıkmaktaydı. Masa başı alışmayı önemsiyor,
ön hazırlıkları titizlikle yapıyorlardı (zön, 1995).
Bu kuşaın sinemacıları düşünüldüünde ilk sıralarda Zeki kten, Erden Kıral, Şerif
Gören, Yavuz Özkan gibi isimler akla gelse de, zön bu listeye Yavuz Turgul’uda eklemiştir.
Yavuz Turgul’da pek ok niteliiyle bu kuşaın temsilcilerinden biri olabilmiştir (zön, 1995).
Bu yönetmenler iinde film ekmeye devam eden, kendine özgü üslubu kurmuş olan bir
yönetmendir.
Yavuz Turgul, Türk sinemasında senarist ve yönetmen olarak gemişe duyulan özlem,
nostalji gibi duyguları en youn işleyen sinemacılardandır. Kendisinin “Muhsin Bey”, “Aşk
Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni” ve “Eşkıya” filmleri nostaljiyi ana tema olarak aldıı
yapımlar arasında sayılabilir. Bu filmlerde nostalji duygusu toplumsal deişimin arka planıyla
verilmeye alışılmıştır. Yavuz Turgul sineması balamında, alaturka-arabesk, popüler
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
25
Yeşilam sineması, yeni oluşan sinema anlayışı, feodalizm-kapitalist metropol kültürlerin
karşılaştırmalı olarak ele alındıı görülebilmektedir (Esen ve Kayador, 2015: 154-171).
Mizah gibi nostalji teması da Turgul’un filmlerinde dikkat eken temalardan birisi
olmuştur. Bu temaların izleyiciye verilmesinde, başarılı yapımların ortaya ıkmasında, en
önemli paralardan birisi karakterlerdir. Literatür kısmında bu alışmalara yer verilmesinin en
önemli nedeni, karakterler ekseninde bu temaların aktarılmasıdır. Karakterin betimsel özellii,
temayla örtüşüp örtüşmedii, hangi karakterin hangi davranışları sergileyebilecei bu noktada
önemli bulunmaktadır. Şener Şen’in filmlerde yeri geldiinde öretmen olması, yeri geldiinde
eitimsiz ama karakterli birini canlandırması, bu temalar filmin getii mekan-zaman
balamında nitel veriler ortaya koyabilmektedir.
Sinem Evren Yüksel'in, "Yavuz Turgul Sineması" üzerine hazırlamış olduu tezi ve
"Turgul'un Sinemasında Toplumsal Deişim ve Kriz Anlatısı" alışmasına göndermek yapmak
isabetli olacaktır. Yüksel'in ele almış olduu bu alışmalar, yine karakterler üzerinden
gerekleşmektedir. Ve ele aldıı kavramlar, karakterin betimsel yapısını analiz etmede
sınıflandırmalardan bazılarını oluşturabilmektedir. Turgul'un sinemasında bu öeler sıka
tekrarlandıı ya da görüldüü iin, bu öeleri kavramsallaştırmak ve karakter üzerinden ele
almak bu alışmayı anlamak iin önemli bulunmaktadır. Yavuz Turgul filmlerini modernliin
krizi ve Türkiye’nin sosyopolitik dönüşümü balamında ele aldıı görülmektedir. Yavuz
Turgul filmlerini toplumsal cinsiyet, Dou-Batı ikilii ve erkek dostluu biiminde
sıralanabilecek ü ana tema çerçevesinde analiz edilebilmektedir (Yüksel, 2017: 282-294).
2.Yavuz Turgul’un Filmografisi Üzerine
5 Nisan 1946 doumlu olan Turgul, İstanbul niversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik
Enstitüsü'nü bitirmesinin ardından bir süre gazetecilik yapmıştır. 1976'da Ertem Eilmez'in
desteiyle Arzu Film'e senaryo yazmaya başlamıştır. İlk kez Sultan filminin senaryosu ile
dikkat çeken Turgul, Çiçek Abbas ve Züürt Aa filmleri ile başarısını devam ettirmiştir. 1984
yılında, Fahriye Abla ile yönetmenlie başlamış, 1986 yılında Muhsin Bey, 1990 yılında Aşk
Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni ve Gölge Oyunu filmlerini ekmiştir. 1996 yılında izleyici
rekorları kıran Eşkıya filmini ekmiş, bu film ile başarısını en üst düzeye ıkarmıştır. Film o yıl
Türkiye'den Oscar'a aday gösterilmiştir. Senaristliinin ve yönetmenliini üslendii Gönül
Yarası adlı filmi yaparak, aynı yıl Türkiye'den Oscar adayı olarak gösterilmiştir.
Yönetmenliini mer Vargı'nın yaptıı Kabadayı filminin senaryosunu yazarak, izlenme
rekorları kıran bu filmin senaristi olmuştur. 2010 yılında Av Mevsimi filmi vizyona girmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
26
Av Mevsimi filmi 2.116.192 seyirci ile büyük başarı yakalamıştır. Toplamda 21 filme imza
atan Turgul, bunların 8’inde yönetmenlik yaparken, 13 filmin senaryosunu yazmıştır.
Yönetmenlik yaptıı filmlerin biri hari 7’sinde Şener Şen’le alışmıştır.
Şekil 1: Yavuz Turgul’un set alımalarından bir grnt (kaynak:
https://www.brandweekistanbul.com/speakers/yavuz-turgul/ )
Tablo 1. Yavuz Turgul’un Filmografisi
YIL
FİLM
ŞENER ŞEN
YÖNETMEN
-
Efsane Başkentli
-
-
1976
Tosun Paşa
VAR
Kartal Tibet
1878
Sultan
VAR
Kartal Tibet
1979
Erkek Güzeli Sefil Bilo
VAR
Ertem Eilmez
1979
Banker Bilo
VAR
Ertem Eilmez
1981
Davaro
VAR
Kartal Tibet
1981
Hababam Sınıfı Güle Güle
YOK
Ertem Eilmez
1981
Çiçek Abbas
VAR
Sinan Çetin
1982
İffet
YOK
Kartal Tibet
1983
Aile Kadını
YOK
Kartal Tibet
1983
Şekerpare
VAR
Atıf Yılmaz
1984
Fahriye Abla
YOK
Yavuz Turgul
1985
Züürt Aa
VAR
Nesli Çölgeçen
1987
Muhsin Bey
VAR
Yavuz Turgul
1990
Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni
VAR
Yavuz Turgul
1993
Gölge Oyunu
VAR
Yavuz Turgul
1996
Eşkıya
VAR
Yavuz Turgul
2005
Gönül Yarası
VAR
Yavuz Turgul
2007
Kabadayı
VAR
mer Vargı
2010
Av Mevsimi
VAR
Yavuz Turgul
2017
Yol Ayrımı
VAR
Yavuz Turgul
Yukarıdaki tablo analiz edildiinde, soldan saa doru filmin ekildii yıl, filmin adı,
Şener Şen’in oynayıp oynamadıı ve yönetmen sıralanmıştır. Turgul’un filmografisinde
bulunan 21 film genel olarak bir tabloda toplanmaya alışılmıştır. Koyu renkle yazılan filmler,
Turgul’un yönetmenliini yaptıı 8 filmi işaret etmektedir. Bu 8 filmin iinde Fahriye Abla
hari 7 filmde Şener Şen’le birlikte alıştıkları görülmektedir.
Yavuz Turgul’un filmografisine bakıldıında toplamda 21 filme imza attıı
görülmektedir. 1984 yılında “Fahriye Abla” filmiyle yönetmenlik hayatına başlamıştır. Böylece
21 filmin 8’inde yönetmen koltuunda otururken, on ü filmin senaryosunu yazmıştır. Bu
alışmada Turgul’un sadece yönetmenlii yaptıı filmler inceleneceinden, 8 film iinde Şener
Şen’in oynadıı filmlerin karakter betimlemesi yapılmıştır.
Yönetmenliini yaptıı filmler iinde Şener Şen’in oynadıı filmler; Muhsin Bey, Aşk
Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Gölge Oyunu, Eşkıya, Gönül Yarası, Av Mevsimi, Yol
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
27
Ayrımı olmak üzere toplam 7 filmdir. Bu noktada Turgul ve Şen’in filmografilerinde,
aralarındaki yakın ilişki ok net görülebilir. Turgul ve Şen’in yollarının kesiştii ilk projeyse,
1976 Tosun Paşa filmidir. Senaryosunu Turgul’un yazdıı filmde, Şen ana karakterlerden
Telliolu Lütfü karakterini canlandırmaktadır. Bu yakınlıın eşitli sebepleri olabilir.
Sebeplerin biri ve en önemlisi, Turgul ile Şen’in genel olarak sinemaya bakışlarının uyum
salamış olması olarak ifade edilebilir. Yönetmen ve oyuncu performansı olarak birbirlerini
tamamlamaları, gemiş projeleri karşılıklı olarak uyum iinde tamamlamış olmaları,
birbirlerinden ayrılmama sebepleri olarak sıralanabilir.
Ayrıca Turgul’un senaryosunu yazdıı 13 filmde, ana karakter olarak Şener Şen’in
9’unda oynadıı görülebilir. Turgul ile Şener Şen’in yakın alışması, filmlerde yönetmen
olmasa bile devam ettii görülmektedir.
3.Şener Şen’in Filmografisi Üzerine
26 Aralık 1941 tarihinde, marangozluk yapan ünlü oyuncu Ali Şen'in olu olarak
Adana'da dünyaya gelmiştir. Sanat hayatına İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarında sahneye
ıkarak başlamıştır. Babası gibi sinema sanatısı olmak istemeyen Şener Şen, kendisini tiyatro
oyunculuuna adamış, ancak tiyatrodan elde ettii kazan yetmedii iin sinemaya girmek
zorunda kalmıştır.
Sinemaya ilk adım attıı yıllarda figüranlık dahil her işi yapmıştır. Beş yıl boyunca
bazı filmlerde sadece dans etmek veya başrol oyuncusundan dayak yemek gibi küçük rollerde
yer aldıı görülmektedir. Kariyerinde dönüm noktası 1975 yılında Ertem Eilmez'in filmi
Hababam Sınıfı'ndaki “Badi Ekrem” tiplemesi olmuştur. Aynı filmde İnek Şaban tiplemesi ile
ün yapan Kemal Sunal ile müthiş bir ikili oluşturmuştur. O yıllarda büyük gişe hasılatı yapan
Süt Kardeşler, Şabanolu Şaban, Tosun Paşa, Kibar Feyzo, Çöpüler Kralı ve Davaro gibi
filmlerde oynayarak Türk sinemasında yerini salamlaştırmıştır.
Şener Şen, 1984'e kadar yardımcı rollerde oynadıı söylenebilir. O dönemde Anadolu
piyasasına hâkim olan işletmecilerin, Arzu Film ve Ertem Eilmez'e yaptıkları baskı sonucunda
artık başrollerde oynaması gündeme gelmiştir. Ancak o güne kadar özellikle Kemal Sunal ve
İlyas Salman'la birlikte yaptıı filmlerde oynadıı uyanık, ükâıtı, sahtekâr, dolandırıcı
tiplemeleri canlandırmış olan Şen, bu kez halkın istediini yapmamayı semiştir. “Onların
istedii filmi yapmam, başrol oynayacaksam kendi istediim filmi yaparım” diyerek Başar
Sabuncu'nun Namuslu filminde ilk kez başrole ıkmıştır. Ertem Eilmez'in bu film iin ona
“Eer bu film tutmazsa senin hayatın başlarken biter. Bir daha bir fırsat yakalayamazsın. Ama
öbürünü seersen yılda beş, altı film yaparsın, para da kazanırsın” demesine ramen, Namuslu
o yılın en iyi iş yapan filmleri arasına girer ve Şener Şen'in sinema kariyerindeki ikinci perde
aılmıştır (https://www.gzt.com/aktuel-kultur/beyaz-perdenin-usta-sanatcisi-sener-sen-
2357481, son erişim: 22.05.2019).
Ertem Eilmez'in son filmi olan ve Türk sinema seyircisinin sinema önlerinde uzun
kuyruklar oluşturduu taşlamalarla dolu Arabesk filminde Müjde Ar ile başrolleri paylaşmıştır.
1996'da ise Türk sinemasında bir devrim yaratan “Eşkıya” filminde Uur Yücel ile birlikte
oynayarak büyük başarılara imza atmıştır. Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdıı ve yönettii
bu film Türk sinema sektöründe o dönem iin bir rekor kırarak 2,5 milyonu aşkın seyirciyi
sinemalara ekmiştir. 28 Aralık 2016'da Cumhurbaşkanlıı Kültür Sanat Büyük dülü'nü 12.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoan'ın elinden alan Şener Şen, son olarak yine Yavuz
Turgul’un yönetmenliini yaptıı, 2017 yılında vizyona giren Yol Ayrımı filminde ana karakter
olarak oynamıştır.
Tablo 2. Şener Şen’in Filmleri
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
28
YIL
FİLM
ROL
1964
Yaşasın Hayat
-
1964
Hizmeti Dediin Böyle Olur
-
1967
Sözde Kızlar
Serseri
1971
Altın Prens Devler lkesinde
Tintin
1971
Görünce Kurşunlayın
Kamyonet Şoförü
1972
Katerina
1973
Aşk Mahkumu
Doktor
1973
Bitirimler Sosyetede
Garson
1973
Bir Demet Menekşe
1974
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
Devlet Dairesinde Müdür Arayan Adam
1974
Ayrı Dünyalar
Kumarbaz
1975
Bak Yeşil Yeşil
Ahmet
1975
Bizim Aile
Şener
1975
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
Badi Ekrem
1975
Aptal Şampiyon
Fong
1976
Hababam Sınıfı Uyanıyor
Badi Ekrem
1976
Tosun Paşa
Lütfü
1976
Süt Kardeşler
Kumandan Hüsamettin
1977
Hababam Sınıfı Tatilde
Badi Ekrem
1977
Şabanolu Şaban
Kumandan Hüsamettin
1977
Çöpüler Kralı
Zabıta Amiri
1977
Gülen Gözler
Vecihi
1978
Kibar Feyzo
Maho Aa
1978
Sultan
Bakkal Bahtiyar
1978
Hababam Sınıfı Dokuz Douruyor
Badi Ekrem
1978
Neşeli Günler
Ziya
1979
Erkek Güzeli Sefil Bilo
Maho Ağa
1979
Nolacak Şimdi
Şakir
1980
Banker Bilo
Banker Maho
1981
Gırgıriyede Şenlik Var
Haydar
1981
Davaro
Sülo
1982
Adile Teyze
Sadık
1982
Çiçek Abbas
Şakir
1982
Dolap Beygiri
Banker Yakup
1983
Gırgıriyede Cümbüş Var
Duman Haydar
1983
Şekerpare
Ziver
1983
Şalvar Davası
Aa
1984
Gırgıriyede Büyük Seim
Duman Haydar
1984
Namuslu
Ali Rıza
1985
Züğürt Ağa
Ağa
1985
Aşık Oldum
Şakir
1985
Çıplak Vatandaş
İbrahim
1986
Milyarder
Mesut
1986
Deirmen
Kaymakam Hilmi
1987
Muhsin Bey
Muhsin Bey
1987
Selamsız Bandosu
Latif Şahin
1988
Zengin Mutfaı
Lütfü Usta
1988
Arabesk
Şener
1990
Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni
Haşmet Asilkan
1992
Gölge Oyunu
Abidin
1993
Amerikalı
Şeref The Türk
1996
Eşkıya
Baran
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
29
1998
İkinci Bahar
Ali Haydar
2004
Gönül Yarası
Nazım
2007
Kabadayı
Ali Osman
2010
Av Mevsimi
Cinayet Masası Polisi Avcı Ferman
2017
Yol Ayrımı
Mazhar Kozanlı
Yukarıdaki tablo analiz edildiinde, soldan saa doru filmin ekildii yıl, filmin adı
ve Şener Şen’in canlandırmış olduu karakter ismine yer verilmiştir. Yukarıdaki tabloda Şener
Şen’in filmografisinde bulunan 57 film bir tabloda toplanmaya alışılmıştır. Bu filmler iinde
koyu renkle vurgulanan 7 film, Şener Şen’in oynadıı ve Turgul’un yönetmenliini yaptıı
filmleri işaret etmektedir. Kırmızı renkle vurgulanan 9 filmse, Şener Şen’in oynadıı fakat bu
sefer Turgul’un senaryosunu yazdıı filmlere işaret etmektedir. Böylece Turgul’un
yönetmenliini yaptıı 7 film, senaryosunu yazdıı 9 film ile 16 film Turgul’la Şen’in birlikte
ektii filmleri işaret etmektedir.
Şener Şen’in filmografisinde dikkat eken bir dier nokta, neredeyse her yıl bir ve
daha fazla filmde oynamış olmasıdır. Film ekmeye en ok ara verdii dönem, 2010 – 2017
yılları arasında olmuştur. 2017 yılında Yol Ayrımı filmiyle tekrar Yavuz Turgul’la alışmıştır.
Ara verdii bir dier en uzun süre, 1998 – 2004 yılları arasındadır. 2004 yılında Gönül yarası
filmiyle tekrardan sinemaya dönen Şener Şen, yine Yavuz Turgul yönetmenliinde bu projeyi
gerekleştirmiştir.
Şener Şen’in filmografisinde dikkat eken bir dier konu, televizyon dizilerinde görev
almamasıdır. Birka yapım hari televizyon dizilerinde oynamayan Şen, daha ok sinema
filmlerine aırlık vermektedir. Televizyon dizilerinde maddi olarak daha büyük kazan
salayabilecekken oynamaması, kariyerini ve gemişini sinemacı olarak sürdürmek
istediinden kaynaklanabilir.
Burada Şener Şen’in oynayacaı filmleri semesi de önemli bir konudur. Yeşilam
döneminden filmlerde oynamaya devam eden nadir oyunculardan biri olarak, her projede görev
almamaktadır. Oynayacaı filmlerin senaryosunu, tecrübesine dayanarak özenle semektedir.
Bu noktada 1987 yılındaki Muhsin Bey filmiyle birlikte, Turgul’dan başka bir yönetmenle
alışmadıı söylenebilir. Bu tarihten sonra Şener Şen’in oynayacaı filmler, Turgul’un
ekecei filmle paralel gittii söylenebilir. Muhsin Bey’den önce oynadıı filmlere
bakıldıında, Turgul’la aralarında yine yakın ilişki olduu görülebilmektedir. Bu sefer
Turgul’un senaryosunu yazdıı filmlerde, Şener Şen oynamaya başlamıştır.
4.Amaç ve Yöntem
Sosyal bilimlerde böyle bir araştırmanın faydalanacaı araştırma yöntemi Nitel
Araştırma Yöntemidir (Yıldırım ve Şimşek, 2016). Yeni dönem Türk sineması
yönetmenlerinden Yavuz Turgul filmlerinde karakter betimlemesi, nitel araştırma
yöntemlerindeki yaklaşımlar benimsenerek gerekleştirilecektir.
Nitel araştırmanın veri toplama tekniklerinden Döküman İncelemesine başvurularak,
Turgul’un sinemasıyla ilgili daha önceden yapılmış alışmalar literatür taraması kapsamında
araştırılarak veriler toplanmaya alışılmıştır. Yavuz Turgul’un yönetmenliini yaptıı ve Şener
Şen’in ana karakter olarak oynadıı tüm filmler izlenerek gözlem de yapılmıştır. Böylece
sadece yazılı materyalle sınırlı kalınmamış, görsel işitsel olarak da ekilen filmler izlenerek
karakter hakkında gözlem yapılmıştır.
Araştırmanın deseni Durum Analizidir. Bir birey, grup ya da ortam alışılmak istenen
durumlara örnek oluşturabilir. Bu alışmada Yavuz Turgul sinemasında karakter betimlemesi
ortama örnek oluştururken, karakterler iinden Şener Şen’in oynadıı karakterler özneye örnek
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
30
oluşturmaktadır. İeriklerin kendisindeki deişim konuya örnek olarak belirlenmiş ve bu
örneklerin durum analizi yapılmak istenmektedir. Ama belirli durumlara ilişkin sonular
ortaya koymaktır. Nitel durum alışmasının en temel özellii belirlenen durumların
derinlemesine araştırılmasıdır (Yıldırım ve Şimşek, 2016). Sınırları izilen film ve konular
derinlemesine araştırılarak durum analizi yapılmıştır. Yani var olan durumlar bütüncül bir
yaklaşımla araştırılarak ve ilgili durumu nasıl etkiledikleri ya da ilgili durumdan nasıl
etkilendikleri üzerine odaklanılmak istenmiştir.
Yapılan araştırmalar ve toplanan veriler, Betimsel Analiz yaklaşımıyla özümlenmeye
alışılmıştır. Yavuz Turgul ve Şener Şen’in filmografilerinin kesişim noktaları, “Çocuklar
Duymasın” dizisiyle ilgili daha önce gerekleşmiş olan “A Study on the Sitcoms in Turkey:
New Ways & An Example” isimli cel ve Çomak’ın (cel ve Çomak, 2015: 103-136)
alışmasındaki karakter betimleme tablosu kullanılarak yapılmıştır. Oluşturulan tablolarda
eşitli benzerlikler ve farklar özümlenmeye alışılmıştır.
5.Yavuz Turgul’un Yönettiği ve Şener Şen’in Oynadığı Filmlerdeki Karakterlerin
Betimlemesi
ncelikle Yavuz Turgul’un yönettii ve Şener Şen’in oynamış olduu filmler bir tablo
üzerinden gösterilmek istenmektedir.
Tablo 3. Yavuz Turgul’un Yönettii ve Şener Şen’in Oynadıı, Çalışmanın 7 Filmi
1987
Muhsin Bey
Muhsin Bey
1990
Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni
Haşmet Asilkan
1992
Gölge Oyunu
Abidin
1996
Eşkıya
Baran
2004
Gönül Yarası
Nazım
2010
Av Mevsimi
Cinayet Masası Polisi Avcı Ferman
2017
Yol Ayrımı
Mazhar Kozanlı
Yukarıdaki tablo, alışmanın ana bölümlerinden birini oluşturmaktadır. Yavuz Turgul
ve Şener Şen’in filmografilerine bakıldıktan sonra, Turgul’un yönetmenliini yapmış olduu
ve Şener Şen’in oynamış olduu filmler yukarıdaki gibi analiz edilebilmektedir. Çalışmanın
sınırlandırdıı şekilde bu filmler analiz edildiinde, 7 film olduu görülmektedir. Şener Şen’in
canlandırmış olduu karakterler bazı filmlerde benzer özellikler gösterse dahi, genel olarak
birbirlerinden farklı karakterlerdir. Eşkıya filmindeki Baran ile Muhsin Bey filmindeki
karakterlere bakıldıında, Dou – Batı ayrımının yapılabilecei farklı filmlerdir. Ortak nokta
yönetmen ve oyuncunun aynı kalmış olmasıdır. Karakter yapıları deişse bile oyuncunun
deişmemiş olması, bu alışmanın ilgi eken noktalarından birisini oluşturmaktadır. Başarılı
bir oyuncu farklı karakterleri ideal bir şekilde oynayabilmektedir. Fakat dış görünüş olarak her
oyuncunun bazı rollere daha yatkın olabilecei düşünülebilir. Burada Şener Şen’in zıt
karakterler bile olsa, aynı yönetmenle farklı filmlerde oynadıı görülebilir.
Aşaıdaki tablo bir filmde bir karakterin özelliklerini genel olarak sıralayacak şekilde
sınıflandırılmaya alışılmıştır. Buna göre bir yönetmenin filmlerinde neden sürekli aynı
oyuncuyla alıştıı ve aynı oyuncunun hangi karakterleri, hangi özellikleriyle oynadıı ortaya
koyulmaya alışılmaktadır. Aşaıdaki kriterler belirlenirken, daha önce Çocuklar Duymasın
alışmasındaki karakterlerin betimlendii bir alışmadan faydalanılarak hazırlanmıştır (cel ve
Çomak, 2015: 103-136).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
31
Tablo 4. Şener Şen’in Oynadıı Filmlerdeki Karakterlerin Betimsel Yapısı
Muhsin Bey
Aşk
Filmlerinin
Unutulmaz
Yönetmeni
Gölge
Oyunu
Eşkıya
Gönül
Yarası
Av
Mevsimi
Yol
Ayrımı
İyi/Kötü
İyi
İyi
Kötü
İyi
İyi
İyi
İyi
Sıcak/Souk
Sıcak
Sıcak
Sıcak
Souk
Sıcak
Souk
Sıcak
Baskın/Uyumlu
Uyumlu
Baskın
Baskın
Baskın
Uyum.
Baskın
Baskın
Ahlaki/Yozlaşan
Ahlaki
Ahlaki
Yozlaş.
Ahlaki
Ahlaki
Ahlaki
Ahlaki
Komik/Ciddi
Ciddi
Ciddi
Komik
Ciddi
Komik
Ciddi
Ciddi
Doulu/Batılı
Batılı
Batılı
Batılı
Doğu.
Batılı
Batılı
Batılı
Tutucu/Deişken
Tutucu
Deişken
Deiş.
Tutucu
Tutuc.
Tutucu
Deiş.
Güçlü/Güçsüz
Güçsüz
Güçsüz
Güçsüz
Güçlü
Güçs.
Güçlü
Güçlü
Duygusal/Akılcı
Akılcı
Duygusal
Akılcı
Akılcı
Akılcı
Akılcı
Duygu.
Eitimli/Eitimsiz
Eitimli
Eitimsiz
E.siz
E.siz
E.li
Eitimli
Eitim.
Zengin/Fakir
Fakir
Fakir
Fakir
Fakir
Fakir
Zengin
Zengin
Tabloya bakıldıında, filmlerdeki karakter yapısının her filmde deiştii
görülmektedir. Bir filmdeki karakter başka bir filmde tam olarak örtüşmemektedir.
Karakterlerin birbirine en yakın olduu nokta, neredeyse tüm filmlerde Şener Şen’in batılı bir
karakteri canlandırmasıdır. Eşkıya filmi hari tüm filmler batılı bir karakterin özelliklerini
göstermektedir. Şener Şen’in oynadıı karakterlerin bir özellii de, genellikle olumlayıcı ve iyi
bir karakteri oynamasıdır. Gölge Oyunu filmi hari dier filmlerde iyi insan karakterini
oynamaktadır. Gölge Oyunu filminde de kötücül bir karakteri oynamamasına karşın, etik
olmayan bir karakter görülmektedir. Buna ek olarak Şener Şen’in canlandırdıı roller
ounlukla ekonomik olarak fakirdir. Av Mevsimi ve Yol Ayrımı filmi hari, karakterin hep
bir geim sıkıntısı vardır. Tecrübeli oyuncu Şener Şen, birbirinden farklı özelliklere sahip bu
karakterleri canlandırabilmektedir.
5. Bulgular
5.1. Muhsin Bey
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
32
Şekil 2: Muhsin Bey filminin kapak alıması (kaynak: https://www.imdb.com/title/tt0184756/,
son eriim: 22.05.2019)
Tablo 5. Filmdeki Karakterin zelliine Göre Betimsel Yapısı
Muhsin Bey
İyi
Sıcak
Uyumlu
Ahlaki
Ciddi
Batılı
Tutucu
Güçsüz
Akılcı
Eitimli
Fakir
Betimsel özellikleri: İyi, sıcak, uyumlu, ahlaki, ciddi, batılı, tutucu, güsüz, akılcı, eitimli.
Muhsin Bey filmi, doudan gelmiş olan Ali Nazik’in, müzisyen olma abası ve
Muhsin bey karakterini canlandıran Şener Şen’in, onun menajerliini üstlendii bir hikayeyi
anlatmaktadır. Yukarıdaki tabloda görüldüü gibi, genel olarak otoriteye başkaldırmayan,
toplumsal ve bireysel olarak çevresiyle uyumlu geçinen bir Muhsin bey karakteri
görülmektedir. Amacına ulaşmak iin etik deerlerinden sapmayan, ekonomik durumunu
iyileştirmek ve prestijini yükseltmek iin uraşan bir karakter betimlemesi görülmektedir. Ele
alınan Muhsin bey karakteri, isteseydi Ali Nazik’i müzisyen yapmak iin uraşmayabilirdi.
Fakat iyi, olumlu bir karakter betimlemesine sahip olduundan dolayı, Ali Nazik’e sahip ıkma
istei ön plana ıkan bir karakter yapısı görülmektedir.
5.1.2. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni
Şekil 3. Ak Filmlerinin Unutulmaz Ynetmeni Filminin Kapak Çalıması (kaynak:
http://www.sinematurk.com/film/1773-ask-filmlerinin-unutulmaz-yonetmeni/, son eriim:
22.05.2019)
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
33
Tablo 6. Filmdeki Karakterin zelliine Göre Betimsel Yapısı
Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni
İyi
Sıcak
Baskın
Ahlaki
Ciddi
Batılı
Deişken
Güçsüz
Duygusal
Eitimsiz
Fakir
Betimsel özellikleri: İyi, sıcak, baskın, ahlaki, ciddi, batılı, deişken, güsüz,
duygusal, eitimsiz, fakir.
Aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni filminde, Şener Şen’in Haşmet Asilkan
karakterini canlandırdıı görülmektedir. zetle film, aşk filmleri ekmekten sıkılan bir
yönetmenin, tarz deiştirerek dönem filmi ekmeye alıştıı bir hikayeyi anlatmaktadır. Bu
filmin hikayesinin alt dinamiklerinde deişken faktörler olduu düşünülmektedir.
Modernleşmenin bir etkisi olarak film eken yönetmenlerin de birtakım işleyişleri deiştirme
abalarının bir yansıması olarak deerlendirilebilir. Buradaki karakterin betimlemesi yine
olumlayıcı yöndedir. Haşmet Asilkan karakterinin en büyük ve tek amacı filmi bir şekilde
bitirmektedir. Bu amacı gerekleştirmek iin etik deerleri terk etmemektedir. Eitimsiz
olmasına karşın kendini eitimli olarak tanıtması, filmi bitirmek iin negatif film alması
olumsuz özellikler olmasına ramen, filmde etik deerleri bozan başka bir özellik
görülmemektedir. Burada da Muhsin Bey filminde olduu gibi karakterin ekonomik sıkıntısı
vardır. Giriştii zorlu film ekme sürecini başarılı bitirerek, refaha kavuşmak istemektedir.
Turgul’un bazı filmlerinde olay örgüsü ekonomik sıkıntı üstüne kurulmaktadır. Bazı filmleri
daha ok toplumsal ve bireysel süreler üzerine kurulmaktadır. Burada önemli olan Şener
Şen’in farklı filmlerde ve farklı olay örgülerinde, farklı karakter özelliklerini
canlandırabilmesidir.
5.1.3. Gölge Oyunu
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
34
Şekil 4. Glge Oyunu filminin kapak alıması (kaynak:
http://www.tsa.org.tr/tr/kitap/kitapgoster/452/yavuz-turgul-sinemasini-kesfetmek, son eriim:
22.05.2019)
Tablo 7. Filmdeki Karakterin zelliine Göre Betimsel Yapısı
Gölge Oyunu
Kötü
Sıcak
Baskın
Yozlaş.
Komik
Batılı
Deiş.
Güçsüz
Akılcı
E.siz
Fakir
Betimsel özellikleri: Kötü, baskın, yozlaşmış, komik, batılı, deişiken, güsüz, akılcı,
eitimsiz, fakir.
Bu filmde bambaşka bir Şener şen oyunculuu görülmektedir. Dier filmlerde iyi,
olumlayıcı bir profil izmesine ramen, bu filmde kötü, olumsuz bir karakter profili
izmektedir. Pavyonda komedyenlik yapan iki arkadaşın, konuşma engelli bir kızla
tanışmalarından sonra hayatlarına devam etme mücadelesini anlatan film, olay örgüsü
bakımından yine ekonomik sıkıntılar üzerine kurulmuştur. Şener Şen’in oynadıı Abidin
karakteri, arkadaşı Mahmut’un aksine kötü sayılabilecek bir karakterdir. Kadınlarla olan yakın
ilişkisi, hırsızlık planları yapması, yardım isteyene yardım etmemesi onu kötü bir karakter
yapabilmektedir. Para kazanma hırsı onu aynı zamanda yozlaşmış bir karakter de yapmaktadır.
Şener Şen’in, Turgul ile alıştıı filmler iinde, bu film dierlerinden bu yönüyle ayrılmaktadır.
Şener Şen karakterinin burada kötü, olumsuz, eitimsiz bir betimleme ortaya koyduu
söylenebilir.
5.1.4. Eşkıya
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
35
Şekil 5: Ekıya filminin kapak alıması (kaynak: https://www.discogs.com/Erkan-
O%C4%9Fur-E%C5%9Fk%C4%B1ya-Film-M%C3%BCzikleri-Orijinal-
Soundtrack/release/9874398, son eriim: 22.05.2019)
Tablo 8. Filmdeki Karakterin zelliine Göre Betimsel Yapısı
Eşkıya
İyi
Souk
Baskın
Ahlaki
Ciddi
Doğu.
Tutucu
Güçlü
Akılcı
E.siz
Fakir
Betimsel özellikleri: İyi, souk, baskın, ahlaki, ciddi, doulu, tutucu, gülü, akılcı,
eitimsiz, fakir.
Bu film hem Turgul’un hem de Şen’in filmografisinde farklı bir yere sahiptir. Filmin
yaptıı gişe başarısı ve filmin sosyolojik boyutu, adından en ok söz ettiren filmlerinden
olmuştur. Türk sinemasının en kötü dönemlerini yaşadıı anda Eşkıya filmi bir dönüm noktası
olarak görülmektedir. Türk seyircisinin sinemayla barıştıı film olarak deerlendirilmektedir.
Bakıldıı zaman dou-batı ayrımının net olarak yapıldıı, giyim kuşam, mekanlar gibi eşitli
folklorik özelliklerin özellikle tercih edildii bir film yapılmıştır. Karakter betimlemesi
tablosuna bakıldıında, dou ya da dou toplumları belirli olay örgülerini kullanan farklı bir
film olmuştur. Buradaki Şener Şen’in oynadıı karakter, dier karakterlerden gülü olma,
gerektiinde silah kullanma, otoriteye başkaldırma gibi eşitli dominant özelliklerle
ayrılmaktadır. Baran karakterini canlandıran Şen, otoriteye direnen, istediini almak uruna her
şeyi göze alan, toplumdaki sıradan insanlar gibi yaşamayan farklı bir karakteristik özellik
çizmektedir.
5.1.5. Gönül Yarası
Şekil 6: Gnl Yarası filminin kapak alıması (kaynak:
http://www.beyazperde.com/filmler/film-59347/, son eriim: 22.05.2019)
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
36
Tablo 9: Filmdeki Karakterin zelliine Göre Betimsel Yapısı
Gönül Yarası
İyi
Sıcak
Uyum.
Ahlaki
Komik
Batılı
Tutuc.
Güçs.
Akılcı
E.li
Fakir
Betimsel özellikleri: İyi, sıcak, uyumlu, ahlaki, komik, batılı, tutucu, güsüz, akılcı,
eitimli, fakir.
Gönül yarası filmi, Turgul ve Şen’in filmografisinde ok önemli yere sahip olan
filmlerden birisidir. Filmin Türkiye’deki dou-batı meselesine ve kadın-erkek ilişkilerine ışık
tutması en önemli temalardandır. Turgul’un yönetmenliini yapmış olduu filmler iinde hem
toplumsal hem bireysel olarak bu iki temayı merkeze alması, Türk sineması aısından da önemli
olarak deerlendirilebilir. Filmde douda bir köyde öretmenlik yapan Nazım’ın, emekli
olduktan sonra İstanbul’a dönüşünü, ekonomik sıkıntılardan dolayı ek iş taksicilie başlamasını
ve yolcu olarak taşıdıı Dünya ile kızının hikayesini anlatmaktadır. Turgul’un bu filminde yine
bir geim sıkıntısı ve bu sıkıntıyı aşmaya alışan karakter olarak Şener Şen tercihi
görülmektedir. Fakat bu filmde Şener Şen’in canlandırdıı Nazım, ne Eşkıya’daki gibi gözü
karadır, ne de dier filmlerdeki gibi yönetmen, prodüktör ya da aktif girişimlerde bulunan
serbest meslek alışanıdır. Karakter olarak mütevazı, hayatı öretmenlik yaparak gemiş,
olabildiince beladan ve dinamizmden kamış bir karakterdir. Film esnasında başına gelen
olaylar, iyi niyetinden, yardımcı olmaya alışmasından kaynaklanmıştır. Karakterin betimsel
yapısında dikkat eken bir nokta, Şener Şen’in yine batılı bir bakış aısına sahip olmasına
ramen, filmin douda bir köyde geen sahnelerde başlamasıdır. Böylece Turgul ve Şen, dou
metaforlarından bir sahnede olsa vazgemediini göstermiştir. Bu filmde ve Av Mevsimi
filminde karakterin betimsel yapısında dikkat eken bir nokta, iki filmde de Şener Şen’in kamu
görevlilerini canlandırmasıdır. Burada bir öretmen ve eitimli insan betimlemesi varken, Av
Mevsimi filminde polistir ve polis mesleinin betimsel yapısı görülebilmektedir.
5.1.6. Av Mevsimi
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
37
Şekil 7: Av Mevsimi filminin kapak alıması (kaynak: http://www.beyazperde.com/filmler/film-
186663/, son eriim: 22.05.2019)
Tablo 10: Filmdeki Karakterin zelliine Göre Betimsel Yapısı
Av Mevsimi
İyi
Souk
Baskın
Ahlaki
Ciddi
Batılı
Tutucu
Güçlü
Akılcı
Eitimli
Zengin
Betimsel özellikleri: İyi, souk, baskın, ahlaki, ciddi, batılı, tutucu, gülü, akılcı,
eitimli, zengin.
Karakterin özelliine göre ıkartılan tabloda, koyu renkle dikkat eken zengin olma
durumu, ekonomik olarak en üst gelire sahip zenginlik olarak anlaşılmamalıdır. Dier
filmlerdeki karakter geimini salayamayacak kadar sıkıntı yaşayıp ek işler peşinde koşarken,
Av Mevsimi filminde karakter kamu görevlisi polistir ve geimini oradan salayabilmektedir.
Yukarıda ifade edildii gibi burada polis rolünü canlandıran Ferman ismindeki karakter, Şener
Şen’in kamu görevlisini oynadıı nadir filmlerdendir. Emniyet camiası başarılarından dolayı
ona “Avcı” ismini takmıştır. Hemen burada dikkat eken karakterin başarılı olma durumu, dier
filmlerde pek rastlanan bir durum deildir. Karakterin en önemli özellii, yıllarca sektörde
yaşadıı olaylardan edindii tecrübe ve iş bitiriciliidir. Buradaki karakterin betimsel özellikleri
analiz edilirken göz önünde bulundurulması gereken bir dier nokta, meslek olarak polis
olmanın karakteri etkileyebilmesidir. Böylece bir karakterin souk, baskın, ciddi, akılcı, gülü
gibi özellikleri barındırması normal karşılanabilir.
5.1.7. Yol Ayrımı
Şekil 8: Yol Ayrımı filminin kapak alıması (kaynak: http://www.beyazperde.com/filmler/film-
256075/, son eriim: 22.05.2019)
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
38
Tablo 11: Filmdeki Karakterin zelliine Göre Betimsel Yapısı
Yol Ayrımı
İyi
Sıcak
Baskın
Ahlaki
Ciddi
Batılı
Deiş.
Güçlü
Duygu.
Eitim.
Zengin
Betimsel özellikleri: İyi, sıcak, baskın, ahlaki, ciddi, batılı, deişken, gülü, duygusal,
eitimli, zengin.
10 Kasım 2017’de vizyona giren Turgul’un son filmi Yol Ayrımı, dier filmlerden çok
daha farklılık göstermektedir. Bu filmde sosyolojik olarak dou-batı meselesini, ekonomik
sıkıntıyı, karakterin başarısız biri olmasını ya da karakterin kamu görevlisi olması gibi eşitli
özellikler ve temalar görülmemektedir. Dier filmlerden farklı olarak Şener Şen’in
canlandırmış olduu Mazhar karakteri, babasından devraldıı tekstil fabrikasının varlııyla
büyümüş hatta varlıını iyice büyüterek toplumun en zengin ailelerinden biri olmuştur.
Filmdeki hikaye zengin ya da fakir olma üzerine kurulmamıştır. Zengin bir iş adamı olan
Mazhar, filmin ilk yarısında kötücül, agresif, hırslı, gülü, dominant, hata kabul etmeyen bir
karakter izmektedir. Yaşadıı bir kaza sonrasında tüm hırsını bir kenara bırakarak duygusal
bir karakter olma yoluna girmiştir. Dier filmlerde bir karakterin özellikleri başladıı gibi
biterken, bu filmde karakterin deişip dönüşmesi söz konusudur. Böylece karakterin betimsel
yapısı filmdeki ilk hali deil, sonraki karakter özellikleri baz alınarak hazırlanmıştır. Mazhar
karakteri kazadan sonra tamamen deişerek olumlu, iyi niyetli, hırslarından vazgemiş, hi
acımadıı işileriyle aynı ortamı yaşayan bir karaktere bürünmüştür. Gönül Yarası ve Yol
Ayrımı filmlerinde dikkat eken bir nokta da, Şener Şen’in yan karakterde olan kadınla
yakınlaşmasıdır. Dier filmlerde Şener Şen’i kadınlarla bir ilişkisi bulunmazken, bu iki filmde
kadın karakterlerle yakınlaşması söz konusudur. Bu yakınlaşma da iki karakterin de olumlu,
duygusal, eitimli gibi karakter özelliklerine sahip olduu anlarda yaşadıı dikkat ekmiştir.
6. Sonuç
Sonu olarak Yavuz Turgul’un yönetmenliini yaptıı, Şener Şen’in ana karakterde
oynadıı 7 film, karakterlerin özellikleri göz önünde bulundurularak betimsel olarak analiz
edilmeye alışılmıştır. Filmlerin hikayeleri, mekanları ve zamanları gibi temel öeleri deişse
bile, aynı yönetmen ve aynı karakterin film ekmeye devam ettii görülmüştür. Hangi
oyuncunun hangi karakteri daha iyi oynayabilecei üzerinde ok durulmadan, Şener Şen ile
alışılmaya devam edilmiştir.
Şener Şen’in görev verildii her rolü tecrübesine dayanarak oynamaya alıştıı ve
oynadıı rollerde sevildiini söylenebilir. Yol Ayrımı, Av Mevsimi, Gönül Yarası, Eşkıya gibi
filmlerle, Turgul ve Şen’in ekmiş olduu filmler hem izleyiciler tarafından beenilmesi gişe
rakamlarına yansımıştır. Ayrıca eşitli festival ve etkinliklerde ödül alan filmler olmuştur.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
39
Turgul ve Şen’in sürekli birbirleriyle alışmalarının eşitli sebepleri olduu
öngörülmüştür. rnein Yeşilam’dan film ekmeye devam eden ve neredeyse hiç dizilerde
görev almamış bir oyuncu olarak Şener Şen’in proje semesi ve sadece beendii projeleri
kabul ettiini röportajlarda söylemesi belirleyen etkenlerden birisidir.
Set ortamında yönetmenin ne demeye alıştıını, nasıl bir oyun istediini en iyi anlama
noktasında Turgul’un tercihi de Şener Şen’e yönelmiştir. Her filmde kendisini ve sinemasını
bilmeyen yeni oyuncularla alışmaktansa, yıllarca süren tanışıklık ve dostluklarıyla iki
karakterin birleşmesi daha kolay olabilmektedir. Sebep ve filmin sonucu nasıl olursa olsun,
ikilinin birbirinden memnun olduu anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki birbirleriyle alışmayı
tercih etmektedirler.
Yavuz Turgul ile yapılan bir röportajda, Şener Şen’le tanışmalarının Ertem Eilmez
dönemine denk geldiini söylemektedir. Usta yönetmen Eilmez’in tanıştırdıı iki karakterin
dostlukları, zamanla ailesel boyuta taşınmış ve baları gülenerek film projelerinde birlikte
alışmaya başlamışlardır. Şener Şen ise, aldıı film tekliflerini deerlendirdiini, senaryolarını
okuduunu ifade ederek, sadece beendii projelerde oynamayı kabul ettiini ifade etmiştir.
Filmdeki karakterlerin özelliklerine göre tablolaştırılması, bir insanın zihinde yer
ettii, toplumda tanınırken hangi sıfatlarla anıldıına bakılarak oluşturulan betimsel bir
alışmadan faydalanılarak oluşturulmuştur. Bu dorultuda karakterin toplumsal ve bireysel
olarak hangi özellikleri barındırdıı saptanmaya alışılmıştır. Filmdeki karakterin iyi-kötü,
eitimli-eitimsiz, zengin-fakir, baskın-uyumlu…gibi oyuncunun davranışları sınıflandırılarak,
her filmde nasıl bir yapıya sahip olduu betimlenmeye alışılmıştır.
Her filmde karakterlerin deiştii görülmüştür. Hibir filmde karakterlerin tam olarak
örtüşmedii saptanmıştır. Yer yer benzer özellikler barındırmakla birlikte, filmdeki karakterler
genel olarak farklı temalarda, toplumlarda, statülerde evrilmiş karakterlerdir. Bu deişkene
ramen yönetmenin aynı oyuncuyla alışması, gişede filmlerin izlenme oranının yükselmesi,
Turgul ile Şen’in başarılı uyumuna, başarılı oyunculua, yıllardan beri birbirlerini tanıyor
olmalarına balanabilir.
Kaynakça
Baran, Ferhan. (2014), Sinema Endüstrisi, İstanbul.
Battal, Veysel. (2015), Yavuz Turgul Sinemasında Mizah ve Toplumsal Eleştiri, Yayınlanmış
Yüksek Lisans Tezi.
Ersümer, Ouzhan. (2011). Yavuz Turgul’da Dou Düşüncesi. 1.Uluslararası Altın Koza
Sinema Kongresi, 83, 86-96.
Esen, Halim ve Kayador, Vakur. (2009). Yavuz Turgul Sinemasında Nostalji. Seluk İletişim
Dergisi, 6/1, 154-171.
Hepkon, Zeliha. (2011). Yavuz Turgul Sinemasını Keşfetmek iinde (Ed. Ala Sivas), "Bir
Auteur Yıldız Olarak Yavuz Turgul". Sayfa: 179-198.
Karasar, Niyazi. (2014), Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Nobel.
Mayrıng, Philipp. (2011), Nitel Sosyal Araştırmaya Giriş, Ankara, Bilgesu.
Öcel, Nilüfer ve Nebahat Akgün Çomak. (2015). A Study on the Sitcoms in Turkey: New Ways
& An Example. İstanbul İletişim Dergisi, 13, 103-136
Özön, Nijat. (2010). Türk Sinema Tarihi. İstanbul, Doruk Yayıncılık.
Yıldırım Ali ve Hasan Şimşek. (2016), Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, İstanbul,
Sekin Yayıncılık.
Yüksel, Sinem Evren. (2013). Yavuz Turgul Sinemasında Toplumsal Deişim ve Kriz Anlatısı.
Seluk İletişim Dergisi, 8/1, 282-294.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
40
İnternet Kaynakları
https://www.brandweekistanbul.com/speakers/yavuz-turgul/, son erişim: 22.05.2019
https://www.gzt.com/aktuel-kultur/beyaz-perdenin-usta-sanatcisi-sener-sen-2357481, son
erişim: 22.05.2019
https://www.imdb.com/title/tt0184756/, son erişim: 22.05.2019
http://www.sinematurk.com/film/1773-ask-filmlerinin-unutulmaz-yonetmeni/, son erişim:
22.05.2019
http://www.tsa.org.tr/tr/kitap/kitapgoster/452/yavuz-turgul-sinemasini-kesfetmek, son erişim:
22.05.2019
https://www.discogs.com/Erkan-O%C4%9Fur-E%C5%9Fk%C4%B1ya-Film-
M%C3%BCzikleri-Orijinal-Soundtrack/release/9874398, son erişim: 22.05.2019
http://www.beyazperde.com/filmler/film-59347/, son erişim: 22.05.2019
http://www.beyazperde.com/filmler/film-186663/, son erişim: 22.05.2019
http://www.beyazperde.com/filmler/film-256075/, son erişim: 22.05.2019
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
41
AZERBAYCAN - TRKİYE İŞLETME YNETİCİLERİNİN LİDERLİK
DAVRANIŞLARININ KARŞILAŞTIRILMASI
Prof. Dr. Muhsin HALİS
Kocaeli University, E.B.A. Faculty & Bolu AIBU, Communication Faculty (muhsinhalis@gmail.com)
Ramzi GULIYEV
Bakü Slavyan University. (remziquliyev333@gmail.com)
Özet
Bu alışmanın amacı, Azerbaycan ve Türkiye'de yöneticilerin astlarına ve alıştıkları organizasyona
ilişkin davranış biimlerini ve bu davranışlar sonucunda oluşan liderlik ıktılarını karşılaştırmaktır.
Çalışma iki ülkede yapıldıından, her iki ülke iin elde edilen sonular arasındaki farklılıkları ortaya
ıkarmak ama edilmiştir. Literatür incelendiinde, liderlik stilleri ve yaklaşımlarıyla ilgili birok görüş
dikkat ekmektedir. Bu alışmanın literatür kısmında; lider, yönetici, liderlik kavramı, lider ve yönetici
karşılaştırılması, liderlik yaklaşımları ve liderlik stilleri ile ilgili bilgiler verilmektedir. Çalışmanın ikinci
ve üüncü bölümünde ise Azerbaycan ve Türkiye'de yer alan örgüt alışanlarının, yöneticilerinin liderlik
tarzlarını ve davranışlarını nasıl algıladıklarını ölmek amacıyla bir alışma yapılmıştır. Çalışma sonucu
Azerbaycan'da 312, Türkiye'de 334 olmak üzere toplamda 646 veri elde edilmiştir. Elde edilen verilere
SPSS programı yardımıyla analizler uygulanmıştır. Bu analizler sonucunda her iki ülkede de
yöneticilerin sergiledikleri davranışlar ile söz konusu davranışlar sonucunda ortaya ıkan liderlik
ıktıları arasında bazı ilişki ve etkiler tespit edilmiştir. Yapılan bir dier analiz sonucunda ise, her iki
ülke arasında ihtiya farklılıkları bulgulanmıştır. Yapılan analitik alışmaların sonuları ve
deerlendirmeleri sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Lider, Yönetici, Liderlik, Liderlik Yaklaşımları, Liderlik Teorileri, Liderlik
Çıktıları
GİRİŞ
Liderlik kavramı ise yönetim bilimi ierisinde güncelliini tüm zamanlarda korumuş bir
kavram olmuştur. Lider davranışı konusunda ortaya konan ilk yaklaşımlardan günümüze en
doru lider davranış tarzını bulmaya yönelik binlerce alışma yapılmış ve bunun paralelinde
farklı liderlik tanımlamaları ve davranış boyutları geliştirilmiştir. Yöneticilerin liderlik
nitelikleri ve parelelinde astlarına yansıttıkları lider tipleri de yine pek ok deişken ile
incelenmiş ve pek ok sonuca ulaşılmıştır. Gemişten günümüze dek araştırmacılar tarafından
liderlik konusu ile ilgili birok alışma yapılmıştır. Globalleşme, bilgi, iletişim vb. deişim ve
yenilikler insanlara daha ok önem verilmesine sebep olmuştur. İnsanlara verilen önemin gün
getike daha ok artmasından dolayı, bilim adamları önümüzdeki zamanlarda liderlik
kavramının daha ok deer kazanacaını ve bu konuyla ilgili yeni uygulamalı araştırmalar
yapılacaını öne sürmüşlerdir. Astları ile iyi bir iletişim kuran, onları kolayca ikna edebilen,
grup hedeflerine doru yönelten ve yeniliklere her zaman aık olan liderler örgütsel hedeflere
ulaşma konusunda başarılı olabilmektedirler.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
42
Birok alışmada yöneticiler ve liderler birbirlerinin yerine kullanılır; ünkü her ikisinin
rolünde ve sorumluluklarında karar alma ve insanları yönetme yönleri bulunmaktadır. Bununla
birlikte her ikisinin temelinde yatan ilkeleri kapsam ve algıda farklılıklar göstermektedir.
Kotter (1988), yönetimin modern organizasyonlardaki karmaşıklıklarla baş etmenin
araları olduunu belirtmiştir. Yöneticilerin temel görevlerinin personel ve organizasyonu
kapsadıını belirten Kotter, yöneticilerin işi denetleyip sonularını izlediklerini ifade etmiştir.
Yönetim ve liderlii ayrı terimler olarak tanımlayan Yukl (1994), yönetimi, kararlılık ve
verimlilik yönelimi olarak nitelendirmiştir. Yöneticiler iin en belirgin tema, bir eylem planı
gerekleştirmektir (Bolman ve Deal, 1997). Kontrol, uyumluluk ve uygunluk, yönetim
işlevlerini karakterize eder.
Liderlik yöneticinin aksine, katılımcı ve işbirliine dayalı faaliyetlerle karakterize
edilmektedir (Kotter, 1988). Kotter, liderlii deişime yönelik bir ara olarak nitelendirmiştir.
Öyle ki, Kotter'a göre, liderler örgütün yönünü belirlemektedir. Liderler ortak bir vizyon
geliştirir ve iletişim kurar, geniş hedefler belirler ve örgütsel deişiklikler başlatırlar. Liderler,
işbirliinin, ekip alışmasının ve ortak hedeflerin geliştirilmesinin deerini kabul ederler
(Bolman ve Deal, 1997; Sergiovanni, 1992).
Liderlik performansla ilgilidir (Dvir vbdg., 2002; Engelen vdg. 2015; Hmieleski ve
Ensley, 2007; Rowold ve Heinitiz, 2007). İdris ve Ali (2008), de bu iddiayı, en iyi uygulama
yönetiminin liderlik tarzı ve performans arasındaki aracı deişken olarak etkisini inceleyerek
dorulamışlardır. Bununla birlikte, yönetici ve performans ilişkilerini incelerken, performans
üzerinde kurucu olan ve olmayan yöneticilerin ayrılıkta yaptıkları araştırmaları sonusuz
kalmıştır (Daily ve Dalton, 1992; Jayaraman vdg. 2000). Kurucu CEO'lar girişimciler gibi işlev
görebilir ve kurucu olmayan CEO'lar daha belirgin bir yönetim stiline sahip olabilmektedirler
(Daily ve Dalton, 1992). Kurucu özelliklere odaklanan araştırmalar, kurucunun insan
sermayesinde hangi özelliklerin farklılık yarattıını ve başarılı bir girişimi başlatmak ve
sürdürmek iin önceki deneyimlerini eksik bir şekilde anlama ile sonulandıını öne
sürmüşlerdir (Sapienza ve Grimm, 1997; Westhead, 1995). Ayrıca, Jayaraman ve dierleri
(2000), kurucu ve kurucu olmayan CEO'larla ilgili bir alışma yapmış ve bulguları kuruluşun
yaşının ve büyüklüünün kurucu yönetimin etkilerine aracılık ettiini göstermişlerdir.
Organizasyon sahibi kurucuların, daha eski, daha gelişmiş kuruluşlara kıyasla gen işletmelerin
stok performansı üzerinde daha büyük etkiye sahiptir. Bu nedenle, bir girişimcinin bir
işletmedeki süresi iş performansını etkileyebilmektedir.
Bir örgütün sürdürülmesine yardımcı olan girişimcilerin liderlik stillerini anlamak, iş
yaşam döngülerini ve girişimcilik abalarını anlamak önemlidir. Beş yıldan fazla bir süreçte
faaliyette olan bir organizasyonda ticari büyüme yaratmak iin, liderlik stilleri arasında geiş
yapılması gerekebilmektedir (Swiercz ve Lydon, 2002). Performans ve liderlik stilleri
arasındaki ilişkiyi incelemek, bir kurucunun deişmez özelliklerinden yararlanarak
geliştirilebilecek bir dizi liderlik becerisine odaı artabilmektedir. Bu nedenle önderler, liderlik
ve performans arasındaki bu ilişkiyi anlamak iin daha salam bir ereve yaratmaladırlar.
Swiercz ve Lydon (2002), girişimci bir CEO'nun bir organizasyonu başlangıtan sürdürülebilir
bir girişime taşımak iin liderlik yetkinliklerini nasıl deiştirdiine dair araştırmalarda, bu
konuda liderlerin bir boşluu olduunu belirlemiştir. Liderlik tarzı, girişimcilerin kurucudan
yönetici olana geçmek iin gereken liderlik becerilerine sahip olmaması nedeniyle işletmenin
başarısızlık oranlarını artırmaktadır. Ayrıca, dönüşümcü liderlik davranışlarına işletme kurucu
olan CEO'ların, kurucu olmaya CEO'lara göre işletme performansı üzerinde daha büyük etkisi
vardır (Ling vdg. 2008). Ayrıca, Ling ve arkaşaları, daha uzun süre işletmeyle uraşan
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
43
CEO'ların, küük ve orta ölekli işletmelerde (KOBİ) liderlik tarzını kullanarak önderlik
etmede daha etkili olduu sonucuna varmışlardır. ne sürülen bu fikirde, CEO'ların etkinliine
dair sonular elde edilsede, KOBİ'lerde görev yapan girişimci liderin etkinlik düzeyi ele
alınmamıştır. Performans ve liderlik stilleri arasındaki ilişkiyi netleştirmek iin ek araştırmalara
ihtiya vardır.
Liderler, sergiledikleri davranış tarzlarına göre farklılık göstermektedirler. nemli olan
sergilenen davranış veya tarzın işletme ve bireyleri olumlu yönde etkilemesidir. Liderlikle ilgili
yapılan birok alışmada, ele alınan önemli konulardan biri, liderin işe veya ilişkiye odaklı
olduunu bulma yönünde olmuştur. İşe yönelikli liderlerin ilişkiye daha az önem verirken, ilişki
odaklı liderlerin ise bireylere daha ok önem verdii bilinmektedir. Liderlerin sergiledikleri
davranışları, bireylerin liderlikle ve görevle ilgili algılarını önemli ölçüde etkilemektedir.
Bireylerin algı düzeyleri liderlik ıktıları, yani liderin ortaya koyduu davranış sonuunda
oluşan ıktılar olarak nitelendirilmektedir.
Yöneticilerin liderlik tarzklarının/davranışlarının takşipiler tarafından nasıl
algılandıına yönerlik yapılan muhtelif alışmalar vardır. Yapılan alışmalardan bazıları
aşaıda yer almaktadır.
Çalman ve Tagraf (2009), Gaziantep'te bulunan ihracat yapan şirketlerdeki liderlik
tarzlarını ortaya ıkarmaya alışmışlardır. Yapılan alışma sonucunda, işletmelerde elde edilen
başarı düzeyinin liderlerin tarzlarından kaynaklandıı ortaya ıkmıştır. Bunun yanısıra,
yöneticilerin %85'i demokratik, %15'i ise otokratik liderlik tarzını benimsedikleri ve
demokratik liderlerin bulundukları işletmelerin dierlerinden daha başarılı olduu sonucuna
varılmıştır. Dier bir araştırma ise, K.K.T.C'de bulunan devlet bankalarda sergilenen liderlik
tarzlarını ortaya ıkarmak iin yapılmıştır. Yapılan alışma sonucunda, bahsedilen işletmelerde,
demokratik liderlik stilinin daha aır bastıı sonucuna varılmıştır (Şafaklı,2005: 131- 144).
Dier bir alışma ise Kahramanmaraş'ta tekstil alanında faaliyet gösteren işletmelerde
gerekleştirilmiş ve görev alan bayan alışanlara önderlik yapanların liderlik tarzları
belirlemeye alışılmıştır. Yapılan alışmalar sonucunda, bayan alışanların liderlerini otokratik
liderl olarak algıladıkları sonucuna varılmıştır ( Bakan vb, 2013:1). Bir başka alışmada ise,
şirket yöneticilerinin, ocukluktan itibaren bulundukları evresel yaapının sergiledikleri liderlik
tarzına olan katkılarını belirlemeyi amalamışlardır. Çocukluklarında baskın ebeveynlere ve
öretmenlere sahip olan liderlerin otokratik tarzı benimsedikleri ve yaşları arttıka otokratik
liderlik tarzını daha da benimsedikleri sonucuna varılmıştır (zmen, Taş ve İbiciolu, 2009).
Dier bir alışmada ise İzmir'de bulunan ü üniversitenin mühendislik ve iktisadi ve idari
bilimlerinde eitim alan örencilerin liderlik tarzları tespit etmek ama edilmiştir. Yapılan
araştırma sonucunda örencilerin, üniversite tipi, sınıf ve cinsiyetlerinin liderlik tarzlarıyla
ilişkisi gözlemlenirken, maddi durumlarının liderlik stilleri arasında olumlu ilişkisi tespit
edilmemiştir (Demir vdg. 2010:130). Bir dier alışmadaysa, Türkiye'de farklı yerlerde görev
yapan belediye başkanlarının sergiledikleri liderlik tarzları ve bu tarzları etkileyen unsurların
belirlenmesi ama edilmiştir. İncelemeler sonucunda, Türkiye'de görev yapan belediye
başkanlarının sergiledikleri liderlik tarzlarına siyasetle uraştıkları sürenin, yaş unsurunun,
bulundukları şehrin ve üyesi olduu partinin etkisi olduu gözlemlenmiştir. Belediye
başkanlarının ounun demokratik liderlik tarzı benimsemeye alıştıı, bunun yanısıra
serbesiyeti ve otoriter liderlik tarzlarını sergileyenlerin az olmadıı sonucuna varılmıştır
(Yörük vb, 2011:1).
Bir sonraki araştırmada, Türkiye'de bulunan ve ilköretim programlarının görüldüü
okullarda görevli olan yöneticilerin sergiledikleri liderlik tarzlara ve bu tarza etki eden
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
44
unsurların belirlenmesi ama edinmiştir. Çalışma sırasında, Türkiye'nin dokuz ilinden bulunan
ilköretim okullarında görev yapan 788 öretmene ulaşılmış ve 59 maddeden oluşan bir test
yapılmıştır. Araştırma sonucunda, öretmenleri yöneten önderlerin, dönüşümcü ve demokratik
liderlik tarzını benimsedikleri sonucuna varılmıştır. Sonuca ulaşırken öretmenlerin
düşüncelerinde cinsiyetin etkisi olduu tespit edilmiştir. Elde edilen bir dier sonu ise, önderin
sergiledii liderlik tarzının, onun görevini yaptıı süreyle etkili olurken, onları deerlendiren
öretmenlerin ise branş ve mezuniyet durumlarının önderlerini deerlendirmelerinde etkisi
olmadıı sonucudur (Taş vdi., 2007: 85).
Aşaıda Türkiye dışında yapılan liderlikle ilgili birka alışma yer almaktadır.
Nsubuga (2008) tarafından Uganda'da orta okullarda yapılan alışmada, önderlik stilleri
araştırılmış ve gen öretmenlerin otokratik liderlik tarzı benimseyerek agresif, tecrübeli
öretmenlerin ise demokratik tarzı benismeyerek olgun davrandıkları sonucuna varılmıştr.
Dier bir alışma ise, Florida niversitesinden E. Salas ve arkadaşları (2000) tarfından yapılmış
ve bireyler üzerinde demokratik liderliin etkisinin otokratik liderlik tarzında olan etkiden daha
fazla tatmin duygusu ortaya ıkardıı sonucna varılmıştır. S. Moh'd Futa ve A. Lutfi Al-
Khasawneh (2012) tarafından rdün'ün kuzeyinde bulunan 3 devlet üniversitesinden toplamda
570 örencinin katılımıyla, akademik personellerin sergiledikleri liderlik stillerinin örencilerin
davranışları üzerinde etkisi tespit edilmeye alışılmıştır. İncelemeler sonucunda, örencilerin
davranışlarını etkileyen liderlik stilinin, demokratik liderlik stili olduu tespit edilmiştir. Albert
Puni ve arkadaşları (2014) tarafından Gana'da bulunan iki bankada yapılan alışmada, liderlerin
sergiledikleri otokratik, sebest bırakıcı ve demokratik tarzların mali yapılarla etkisi olup
olmadıı tespit edilmeye alışılmıştır. Araştırma sırasında liderlik tarzları baımsız, mali
yapılar ise baımlı deişken olarak belirlenmiş ve bu deişkenlerin birbirini yüksek düzeyde
etkilemedii sonucu elde edilirken, etki düzeyinin demokratik liderlikte dierlerine nazaran
daha ok olduu sonucuna varılmıştır.
Kanada'da Nadeem Bhatti ve arkadaşları (2012) tarafından yapılan bir alışmada, kamu
okulları ve özel sektörde görev yapan öretmenlere 23 soruluk anket yöneltilerek, demokratik
ve otokratik liderliin iş tatmini üzerinde etkisi tespit edilmeye alışılmıştır. Anketler
yapıldıktan sonra, “ANOVA”, “Regresyon”, “Korelasyon” ve “t Testi” analizleri yapılarak
liderlik tarzıyla iş tatmini arasında pozitif etki olduu gözlemlenirken, özel sektörde alışan
öretmenlerin iş tatminin kamu okullarında alışan öretmenlerin iş tatmininden daha az
olduu sonucuna varılmıştır. M. L. Voon ve arkadaşları (2011) tarafından Malezya'da 200
gönüllünün katılımıyla, özel sektörlerde iş tatminiyle liderlik tarzlarının etkisini araştırmaya
alışmışlardır. Çalışmada, etkileşimci ve transformasyonel liderliin direkt iş tatmini üzerinde
etkili olduunu sonucu elde edilirken, bu etki düzeyinin dönüşümcü liderlikte daha etkili olduu
tespit edilmiştir.
Bu erevede bu alışma Azerbaycan ve Türkiye işletme yöneticileri üzerine algılanan
lider davranılarının alışanların iş sonularına olumlu etki yapıp yapmadıına dairdir.
Çalışmanın amacı, liderlerin sergiledikleri davranışlar ile liderlik ıktıları arasında bir sebep
sonu ilişkisi olup olmadıının iki ülke aısından sonularını karşılaştırmaktır. Liderlerin
sergiledikleri davranışları bireyler tarafından deerlendirmek iin “Lider Davranışı Betimleme”
ölei, lider davranışları sonucunda bireylerin algılarını belirlemek iin “Liderlik Çıktıları”
ölei araştırma sırasında kullanılmıştır. Azerbaycan'da 312, Türkiye'de 334 olmakla, toplamda
646 anket sonucu elde edilmiştir. Araştırma iki ülkede yürütüldüünden dolayı, elde edilen
veriler ayrı ayrılıkta güvenirlilik testine tabi tutulmuştur. Yapılan güvenirlilik analizi
neticesinde, her iki ülkede de hem “Lider Davranışı Betimleme” öleinin, hem de “Liderlik
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
45
Çıktıları” öleinin genel olarak kabul gören alt kısım güvenirlilik katsayısından yüksek
olduundan dolayı, öleklerin güvenirli olduu sonucuna varılmıştır.
leklerin güvenirli olduu kanaatine varıldıktan sonra, ölekleri faktörlere ayırmadan
önce faktör analizine uygunluklarını incelemek için, KMO (Kaiser-Meyer-Olkin) ve Bartlett
testi yapılarak elde edilen sonulara bakılmıştır. Faktör analizine uygunluk testi sonucunda
varılan sonuların yeterli düzeyde oldukları tespit edilmiştir. Her iki ölekte elde edilen KMO
katsayısına bakıldıında, aıklayıcı faktör analizi iin gerekli olan örneklem yeterliliinin
mükemmel ve araştırma sırasındaki örnek büyüklülüünün yeterli olduu sonucuna varılmıştır.
Bartlett testi ile ana kütlenin bütünlülüü test edilerek, bu kütlenin faktör analizine uygun olup
olmadıı sonucuna varılmaktadır. Faktör analizinde deişkenler arasında yüksek korelasyon
ilişkisi aranmaktadır ve bu dorultuda ana kütle arasında yer alan deişkenlerin arasında
anlamlı ilişkiyi tespit etmek iin Bartlett testi yapılmaktadır. Her iki ölein Bartlett testi
sonularında dikkat edildiinde, anlamlılık düzeyi ve Ki-Kare deeri yeterli olduundan dolayı,
öleklerin faktör analizine uygun oldukları sonucuna varılmıştır. leklerin faktör analizine
uygunlukları bulgulandıktan sonra, hem “Lider Davranışı Betimleme” hem de “Liderlik
Çıktıları” öleinin faktörlere bölünmesine geilmiştir. Yapılan analiz sonucunda “Lider
Davranışı Betimleme” ölei iki (İşe ve İlişkiye Yönelik), “Liderlik Çıktıları” ölei ise ü
(Etkin Liderlik, Ekstra Çaba, Tatmin) faktöre ayrılmıştır. Yapılan analizler neticesinde her iki
ülkede birok farklı sonular elde edilmiştir ve analiz bulgularına sonuta geniş şekilde yer
verilmiştir.
Araştırmanın Araç ve Yöntemi
Bu araştırmada nicel araştırma yöntemi uygulanmıştır. Araştırma sırasında veri toplama
teknii olarak, anket kullanılmıştır. Araştırma kapsamında bir anket formu kullanılmıştır. Bu
anket formu alışanlara yöneliktir. Azerbaycan'da 10.01.2018 – 15.02.2018 ve 01.08.2018 –
15.09.2018 tarihleri arasında 312, Türkiye'de ise 01.03.2018 – 01.07.2018 tarihleri arasında
334, toplamda 646 anket yapılarak bir alışma başlatılmış ve öleklerin güvenilirliklerinde bir
sorun olup olmadıı incelenmiştir. leklerin güvenilirlikleri bulgulandıktan sonra ise
araştırmaya devam edilmiştir. Araştırmadaki veriler farklı sektör ve farklı meslek gruplarından
ve iki farklı ülkedeki toplam 35 farklı organizasyondan toplam 646 (Azerbaycan 312; Türkiye
334) alışandan toplanmıştır. Çalışanlardan yöneticilerinin bireylere ve örgüte gösterdikleri
davranışları yönünden ve bu davranışlar sonucunda bireylerde oluşan algıları deerlendirmeyi
ieren bir anket doldurmaları istenmiştir. Araştırma yapılan kuruluşlar kamu hizmeti,
perakende, kimya, inşaat, medya ve gıda sektörlerinde faaliyet göstermektedir. Araştırmada
farklı liderlik ölekleri kullanılmıştır:
Araştırma Verilerinin Analizi
Araştırmada görgül olarak bir kuramsal model test edilmiştir. Araştırmaların temel
önermeleri farklı baımsız deişkenler iin test edilmiş daha sonra ise, yine bu araştırmanın
kuramsal erevesi ile ilişkili olarak bu deerlerin görev ve ilişki yönelişli liderlik üzerindeki
etkisi incelenmiştir. Araştırmada önerilerden, kuramsal ereveden ve kuramsal modelden de
anlaşıldıı gibi bu araştırmanın baımsız deişkeni lider davranışları, baımlı deişkeni iş
liderlik ıktıları olarak ortaya ıkmaktadır.
Baron ve Kenny'e (1986) göre bir nedensellik ilişkisinden bahsedebilmemiz iin şu
koşulların yerine gelmesi gerekmektedir. Baımsız deikenin baımlı deikeni tahmin etmesi,
baımsız deikenin baımlı deikeni etkilemesi, baımsız deikenelrin baımlı deikenler
zerinde bir etkide bulunması ve baımsız deiken etkisi ortadan kalktıı zaman baımsız
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
46
deikenin baımlı deiken zerindeki etkisinin ya kaybolması ya da nemli lde azalması
gerekmektedir. Bu varsayımlara balı olarak burada modelin baımlı deişkeni liderlik ıktıları
deişkenidir. Analize gemeden önce ilk olarak oklu balantı (multicollinearity)
probleminden kaınmak ve liderlik ıktıları deişkeninin yorumlanabilirliini salamak iin
(Aiken and West, 1991) modeldeki baımsız deişken olan liderlik davranışları ortalama
merkezlendirilmiştir. Bu baımsız deişkenin ortalama deerleri hesaplanmış ve daha sonra bu
hesaplanan ortalama deerleri deişkenlerden ıkarılmıştır.
Verilerin analizinde baımsız deişkenler iin tartışılan kuramsal temeller esas alınarak
ilk önce korelasyon, daha sonra ise oklu regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırma modelinde
bulunan “Liderlik Davranışları Betimleme” ölei baımsız deişken olarak “Regresyon”
analiz modeline dâhil edilmiştir. Araştırma modelinde bulunan “Liderlik Çıktıları” ölei
baımlı deişken olarak “Regresyon” analiz modeline dâhil edilmiştir. Araştırmadaki analizler
SPSS programı kullanılarak yapılmıştır.
Tanımlayıcı İstatistikler
Aşaıda araştırma sırasında elde edilen bilgilere ait tanımlayıcı istatistik bilgiler yer
almaktadır. Yapılan araştırma sırasında katılımcılardan onlara ait demografik bilgiler
sorulmuştur. Anket aracılııyla katılımcıların cinsiyet, medeni durum, yaş, eitim düzeyi ve
yaptıkları işte olan tecrübeleri hakkında bilgiler elde edilmiştir. Tablo 5'de katılımcıların
cinsiyet, medeni durumları, yaş, eitim düzeyi ve iş tecrübeleri hakkında bilgiler yer almaktadır.
Tablo 5 Veri Bilgileri
Deişken Grupları
Deişkenler
Azerbaycan
Türkiye
N
%
N
%
Cinsiyet
Kadın
157
50,3
126
37,7
Erkek
155
49,7
208
62,3
Toplam
312
100,0
334
100,0
Medeni Durum
Evli
220
70,5
148
44,3
Bekar
92
29,5
186
55,7
Toplam
312
100,0
334
100,0
Yaş
30'dan küçük
98
31,4
168
50,3
31-40
162
52
112
33,6
41-50
24
7,7
40
12
51 ve üzeri
28
8,9
14
4,2
Toplam
312
100
334
100
Eitim Düzeyi
İlk-ortaokul
14
4,5
10
3,0
Lise
54
17,3
84
25,1
Üniversite
228
73,1
212
63,5
Y.lisans & doktora
16
5,1
28
8,4
Toplam
312
100,0
334
100,0
Tecrübe
1-5 yıl
150
48,1
202
60,5
6-15 yıl
128
41
88
26,3
16 ve üzeri
34
2,8
44
13,2
Toplam
312
100
334
100
Tabloda göründüü üzere geersiz veri yoktur. Tüm veriler geçerlidir. Azerbaycan'da 312
katılımcı, Türkiye'de ise 334 katılımcının iştiraki ile toplamda 664 anket veri bilgileri
toplanmıştır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
47
Tablo 5'te belirtildii gibi, Azerbaycan'daki katılımcıların yüzde 50,3'ü kadınlardan ve
yüzde 49,7'si erkeklerden oluşmaktadır. Toplam Azerbaycan'daki kadın katılımcı sayısı 157,
erkek katılımcı sayısı ise 155 olarak gözükmektedir. Türkiye'de ise katılımcıların yüzde 37,7'si
kadınlardan, yüzde 62,3'ü ise erkeklerden oluşmaktadır. Türkiye'deki kadın katılımcı sayısı
126, erkek katılımcı sayısı ise 208 kişidir. Katılımcıların medeni durumları hakkında bilgiler
bakıldıında Azerbaycan'da yapılan ankette katılımcılarının yüzde 70,5'i evli, yüzde 29,5'i ise
bekârdır. Bu katılımcılardan evli olanların sayısı 220, bekâr olanlar ise 92 kişidir. Türkiye'de
yapılan ankette katılımcıların yüzde 44,3'ü evli, yüzde 55,7'si ise bekârdır. Evli olanların toplam
sayısı 148, bekâr olanlar ise 186 olarak gözükmektedir. Azerbaycan'da yapılan anket alışması
sonucunda, soruları cevaplayan 98 kişi 30 yaştan küük ve toplamın 31,4 %'ni kapsamaktadır.
30-35 yaş aralıında ise 100 kişi vardır ve toplam sıklıın 32,1 %'ni kapsamaktadır. 36-40 yaş
aralıında 62 katılımcı bulunmaktadır ve toplamın 19,9 %'ni teşkil etmektedir. 41-45 yaş
aralıında 18 kişi vardır ve toplamın 5,8 %'ni, 46-50 yaş aralıında ise 6 katılımcı
bulunmaktadır ve toplamın 1,9 %' ni kapsamaktadır. 51-55 yaş aralıında da 6 katılımcı vardır
ve 1,9 % olarak gözükmektedir. 56-60 yaş aralıında toplam 16 katılımcı gözükmektedir ve
toplamın yüzde 5,1'ni, 61 ve daha fazla yaşa sahip olan katılımcı sayısı ise 6 kişidir ve toplamın
yüzde 1,9'nu kapsamaktadır.
Türkiye'de yapılan anket alışması sonucunda, soruları cevaplayan 168 katılımcı 30
yaştan küük ve toplamın 50,3 %'ni kapsamaktadır. 30-35 yaş aralıında ise 80 kişi vardır ve
toplam sıklıın 24,0 %'ni kapsamaktadır. 36-40 yaş aralıında 32 katılımcı bulunmaktadır ve
toplamın 9,6 %'ni teşkil etmektedir. 41-45 yaş aralıında 30 kişi vardır ve toplamın 9,0 %'ni,
46-50 yaş aralıında ise 10 katılımcı bulunmaktadır ve toplamın 3,0 %'ni kapsamaktadır. 51-55
yaş aralıında da 6 katılımcı vardır ve 1,8 % olarak gözükmektedir. 56-60 yaş aralıında toplam
4 katılımcı gözükmektedir ve toplamın yüzde 1,2'ni, 61 ve daha fazla yaşa sahip olan katılımcı
sayısı ise 4 kişidir ve toplamın yüzde 1,2'ni kapsamaktadır. Azerbaycan'daki katılımcıların
yüzde 4,5'nin eitim düzeyi ilk-ortaokuldur ve 14 katılımcıdan, yüzde 17,3'ünün eitim düzeyi
lise olarak gözlemlenmiştir ve 54 katılımcıdan, yüzde 73,1'inin eitim düzeyi üniversitedir ve
228 katılımcıdan, yüzde 5,1'nin eitim düzeyi ise yüksek lisans veya doktora olarak
gözükmektedir ve 16 katılımcıdan oluşmaktadır. Türkiye'deki katılımcıların yüzde 3,0'nın
eitim düzeyi ilk-ortaokuldur ve 10 katılımcıdan, yüzde 25,1'nin eitim düzeyi lise olarak
gözlemlenmiştir ve 84 katılımcıdan, yüzde 63,5'inin eitim düzeyi üniversitedir ve 212
katılımcıdan, yüzde 8,4'nün eitim düzeyi ise yüksek lisans veya doktora olarak gözükmektedir
ve 28 katılımcıdan oluşmaktadır.
Katılımcıların iş tecrübeleri hakkında bilgilere dikkat ettiimizde Azerbaycan'da
yaptıkları işte 1-5 yıl arasında tecrübeye sahip olan katılımcı sayısı 150 kişidir ve toplamın
yüzde 48,1'ni kapsamaktadır. 6-15 yıl arasında tecrübeye sahip olan katılımcı sayısı 125 kişidir
ve toplamın yüzde 41,0'nı teşkil etmektedir. Yaptıkları işte 16-25 yıl arasında tecrübeye sahip
olan katılımcı sayısı 28 kişidir ve toplamın 9,0 %'ni kapsadıı gözükmektedir. 26 yıldan fazla
tecrübeye sahip olan katılımcı sayısı ise 6 kişidir ve toplam sıklıın 1,9 %'ni kapsadıı
gözükmektedir. Türkiye'de yaptıkları işte 1-5 yıl arasında tecrübeye sahip olan katılımcı sayısı
202 kişidir ve toplamın yüzde 60,5'ni kapsamaktadır. 6-15 yıl arasında tecrübeye sahip olan
katılımcı sayısı 88 kişidir ve toplamın yüzde 26,3'nü teşkil etmektedir. Yaptıkları işte 16-25 yıl
arasında tecrübeye sahip olan katılımcı sayısı 36 kişidir ve toplamın 10,8 %'ni kapsadıı
gözükmektedir. 26 yıldan fazla tecrübeye sahip olan katılımcı sayısı ise 8 kişidir ve toplam
sıklıın 2,4 %'ni kapsadıı gözükmektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
48
SONUÇ
Daha önce belirtildii gibi araştırmada nicel araştırma yöntemi uygulanmıştır. Çalışmanın
amacına uygun olarak anket formu düzenlenmiştir ve araştırma kısmına geilmiştir.
Düzenlenen anket forma iki ölçekten (lider davranışı betimleme ölei ve liderlik ıktıları
ölei) oluşmaktadır.
Araştırma iki farklı ülkede (Azerbaycan ve Türkiye) yürütülmüştür. Azerbaycan'da 312
katılımcıya, Türkiye'de 334, toplamda ise 646 katılımcıya anket formları daıtılmıştır. Veriler
toplandıktan sonra ilk olarak onların güvenirli ve geerli olup olmadıını tespit etmek iin
güvenirlilik testi yapılmıştır.
Azerbaycan'da yapılan anket sonucunda liderlik davranışları öleinde güvenilirlik
deeri α=.93, liderlik ıktıları öleinin güvenirlilik deeri ise α=.90, Türkiye'de yapılan anket
sonucunda ise liderlik davranışları öleinde güvenilirlik deeri α=.87, liderlik ıktıları
öleinin güvenirlilik deeri ise α=.91 olarak bulgulanmıştır. Yapılan anket sonucuna
uygulanan analizde elde edilen güvenirliklik katsayısının genel olarak kabul gören alt kısım
güvenirlilik katsayısından (α=.70) yüksek olduundan dolayı öleklerin güvenirli olduu
kanaatine varılmıştır.
Verilerin faktör analizine uygun olup olmadıı iin KMO deerleri ve Bartlett testi
sonuları belirlenmiştir. leklerin KMO deerleri ve Bartlett testi sonuları toplanan verilern
faktör analizine uygun olduunu göstermiştir. “Lider Davranışı Betimleme” öleinin KMO
(Kaiser-Meyer-Olkin) katsayısı 0,891 Ki-Kare Deeri: 5464,109; p = 0.000 < 0.05 olarak;
“Liderlik Çıktıları” öleinin ise KMO (Kaiser-Meyer-Olkin) katsayısı 0,914, Ki-Kare Deeri:
2879,707 p = 0.000 < 0.05 olduundan dolayı iki öleinde aıklayıcı faktör analizi iin gerekli
olan örneklem yeterliliinin mükemmel ve araştırmada sırasındaki örnek büyüklüünün yeterli
olduunu olduu kanaatine varılmıştır. Yapılan analiz sonucunda lider davranışı betimleme
ölei iki alt boyuta (işe yönelik ve ilşkiye yönelik) ayrılmıştır. Liderlik ıktıları öleine de
faktör aynı analiz uygulanmıştır ve liderlik ıktıları ölei ü alt boyuta (etkin liderlik, ekstra
aba ve tatmin) ayrılmıştır.
Araştırmanın hipotezlerini test etmek amacıyla liderlik davranışları ve liderlik ıktıları
arasında ilişki düzeyi ve etki düzeyini tespit etmek iin korelasyon ve regresyon analizi
yapılmıştır. Bunun iin tanımlanan Kuramsal Model erevesinde “Lider Davranışı” baımsız
deişken ve “Liderlik Çıktıları” baımlı deişken olarak belirlenmiştir. Kurulan kuramsal
model çerçevesinde kurulan hipotezler test edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda, liderlerin “İşe
Yönelik Davranışlar”ı ve “İlişkiye Yönelik Davranışlar”ı ile izleyicilerin “Etkin Liderlik”
algıları, “Ekstra Çaba”ları ve “Tatmin”i arasında ilişki düzeyleri tespit edilmiştir. İlişki
düzeyleri belirlendikten sonra, iki ülke sonuları birbiriyle karşılaştırılmıştır.
lekler ve alt boyutlar arasındaki nedensellik etki düzeyini tespit etmek amacıyla
“Regresyon” analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda hem toplam hem de her iki ülkede liderlerin
“İşe Yönelik Davranışlar”ının ve “İlişkiye Yönelik Davranışlar”ının, izleyicilerin “Etkin
Liderlik” algılarını, “Ekstra Çaba”larını ve “Tatmin”lerini hangi anlamlılık düzeyinde, ne kadar
β katsayısında ve hangi yönde etkileyip etkilemedii araştırılmıştır. Her iki ülkede elde edilen
sonulara analiz uygulandıktan sonra, iki ülkede lider davranışları ve liderlik ıktıları arasında
tespit edilen etki düzeyleri karşılaştırılmıştır.
İki ülke örneklemleri arasında algılanan liderlik davranışları ve liderlik ıktılarının
farklılık gösterip göstermediini belirlemelk iin yapılan “t Testi” analizi sonucunda
Azerbaycan ve Türkiye farklılıkları tesbit edilmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
49
Çalman ve Tagraf (2009) tarafından Gaziantep'te bulunan ihracat yapan şirketlerdeki
liderlik tarzlarını ortaya ıkarmaya yönelik yapılan alışma sonucunda, işletmelerde
yöneticilerin %85'i demokratik bulgulanırken, demokratik liderliin daha ok ilişkiye yönelik
davranışlara yönelik tavır sergilediklerini varsayıldıında, araştırmamızın bu alışmaya uygun
olduu belitilebilir.
Dier bir alışmada ise K.K.T.C'de bulunan devlet bankalarda sergilenen liderlik
tarzlarını ortaya ıkarmak iin yapılan alışma sonucunda, bahsedilen işletmelerde, demokratik
liderlik stilinin daha aır bastıı sonucuna varılmıştır (Şafaklı,2005: 131-144). Bu alışmada da
demokratik liderlik tarzında olan liderlerin, ilişkiye yönelik liderlik davranışlarına daha ok
önem verdiklerini varsayıldıı zaman, alışmamızın sonucuna uygun olduu söylenebilir.
Kanada'da Nadeem Bhatti ve arkadaşları (2012) tarafından yapılan bir alışmada, kamu
okulları ve özel sektörde görev yapan öretmenlere 23 soruluk anket yöneltilerek, liderlik
tarzlarının iş tatmini üzerinde etkisi tespit edilmeye alışılmıştır. Anketler yapıldıktan sonra,
“ANOVA”, “Regresyon”, “Korelasyon” ve “t Testi” analizleri yapılarak liderlik tarzıyla iş
tatmini arasında pozitif etki olduu gözlemlenirken, özel sektörde alışan öretmenlerin iş
tatminin kamu okullarında alışan öretmenlerin iş tatmininden daha az olduu sonucuna
varılmıştır. Bu alışmaya karşılık olarak bizim alışmamızda da “ANOVA”, “Regresyon”,
“Korelasyon” ve “t Testi” analizleri yapıldıktan sonra liderlerins sergiledikleri davranışlarla
bireylerin performans ve motivasyonları arasında deişiklerin ortaya ıktıı görülmektedir.
Yapılan alışma sonucunda Azerbaycan ve Türkiye'de işletme yöneticilerinin
sergiledikleri davranışlarla ıktılar arasındaki ilişki ve etki düzeylerinde birok farklı bulgular
tespit edilmiştir.
Analizler sonucunda elde edilen bilgilere göre, Azerbaycan'da bulunan yöneticilerin
sergiledikleri işe yönelik davranışlar ile bu davranış sonucunda izleyicilerin etkin liderlik algısı
arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olduu bulgulanmıştır. Azerbaycan'da yöneticilerin
işe yönelik davranışlarıyla izleyicilerin etkin liderlik algısı arasında yüksek düzeyde ve pozitif
ilişki bulgusuna ek olarak, liderlerin işe yönelik davranışlarının bireylerin etkin liderlik
algılarını yüksek düzeyde ve pozitif yönde etkiledii sonucunada varılmıştır. Türkiye'de de
liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışlar ile izleyicilerin etkin liderlik algıları arasında
yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olduu tespit edilirken, bu ilişki düzeyinin Azerbaycan'da daha
yüksek olduu sonucuna varılmıştır. Türkiye'de liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışlar,
bireylerin etkin liderlik algılarını önemli derece etkiledii bulgulanmışken, bu etki düzeyinin
de Türkiye'ye nazaran Azerbaycan'da daha ok olduu tespit edilmiştir.
Azerbaycan'da liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışlarla izleyicilerin ekstra
abaları arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki varken, liderin işe yönelik davranışları,
bireylerin ekstra abalarını önemli derecede etkilemektedir. Türkiye'de de liderlerin
sergiledikleri işe yönelik davranışlarla izleyicilerin ekstra abaları arasında yüksek düzeyde ve
pozitif ilişki varken, liderin işe yönelik davranışları, bireylerin ekstra abalarını önemli
derecede etkiledii tespit edilmiştir. Liderlerin işe yönelik davranışlarıyla bireylerin ekstra
abaları arasındaki ilişki düzeyinin ve liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışların,
takipilerin ekstra abalarını etkileme düzeyinin Azerbaycan'a nazaran Türkiye'de daha yüksek
derecede olduu bulgulanmıştır.
Azerbaycan'da liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışlarla izleyicilerin tatmini
arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olduu alışma sonucunda tespit edilmiştir. Bunun
yanısıra, Azerbaycan'da liderlerin işe yönelik davranışları, takipilerin tatmini önemli ölüde
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
50
ve pozitif yönde etkilemektedir. Türkiye'de de liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışlarla
izleyicilerin tatmini arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olduu alışma sonucunda
bulgulanmıştır. Türkiye'de liderlerin işe yönelik davranışları, bireylerin tatminini önemli
düzeyde ve pozitif yönde etkilemektedir.
Çalışma sonucunda liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışlara dikkat edildiinde;
Türkiye'de liderlerin sergiledikleri işe yönelik davranışlar, Azerbaycan'da liderlerin
sergiledikleri davranışlardan daha başarılıdır. Çünkü işe yönelik liderlikle, liderlik ıktıları
arasında hem ilişki hem de etki düzeyi ve katsayılarına bakıldıında, Türkiye'de bu düzeyin
daha yüksek olduu tespit edilmiştir. Bu bulgular sonucunda, Türkiye'ye nazaran
Azerbaycan'da liderlerin işe yönelik yani, görev odaklı liderlik davranışı sergilemesine daha
ok ihtiya olduu tespit edilmiştir.
Azerbaycan'da liderlerin sergiledikleri ilişkiye yönelik davranışlarla izleyicilerin etkin
liderlik algıları arasında ok yüksek olmasada ilişki olduu tespit edilirken, bu ilişkinin negatif
yönde olduu bulgulanmıştır. Bunun yanısıra, Azerbaycan'da liderlerin ilişkiye yönelik
davranışlarının, bireylerin etkin liderlik algılarını etkilemedii sonucuna varılmıştır. Türkiye'de
ise, liderlerin sergiledikleri ilişkiye yönelik davranışlarla bireylerin etkin liderlik algıları
arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olduu bulgulanırken, liderlerin ilişkiye yönelik
davranışları, takipilerin etkin liderlik algılarını önemli derecede ve pozitif yönde etkiledii
tespit edilmiştir. Karşılaştırılmalı olarak bakıldıında ise, Türkiye'de bulunan yöneticilerin
ilişkiye yönelik davranışlarının, izleyicilerin etkin liderlik algılarını etkiledii ve bu boyutlar
arasında pozitif ilişki olduu bulgulanırken, Azerbaycan'da bulunan yöneticilerin yapılan
alışma sonucunda ilişkiye yönelik davranışlarının, bireylerin etkin liderlik algıları üzerinde bir
etkisi olmadıı tespit edilmiştir.
Azerbaycan'da liderlerin sergiledikleri ilişkiye yönelik davranışlarla izleyicilerin ekstra
çabaları arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olmasının yanısıra, liderlerin sergiledikleri
ilişkiye yönelik davranışlarların, izleyicilerin ekstra abalarını önemli düzeyde ve pozitif yönde
etkiledii bulgulanmıştır. Türkiye'de ise liderlerin sergiledikleri ilişkiye yönelik davranışlarla
izleyicilerin ekstra abaları arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olmasına ramen,
liderlerin sergiledikleri ilişkiye yönelik davranışların, bireylerin ekstra abalarını etkilemedii
tespit edilmiştir. İki ülke sonularında liderlerin ilişkiye yönelik davranışlarına ve bu davranış
sonucunda bireylerin ortaya koydukları ekstra abaya dikkat edildiinde, bu boyutlar arasında
Azerbaycan'daki liderlerin daha başarılı olduu bulgulanmıştır. Çünkü bu boyutlar arasında
ilişki düzeyi Türkiye'ye nazaran Azerbaycan'da daha yüksek olduunun yanısıra, Türkiye'de
ilişkiye yönelik liderlik davranışlarının izleyicilerin ekstra abaları üzerinde etkisi olmazken,
bu etki düzeyinin Azerbaycan'da yüksek ve pozitif yönde olduu sonucuna varılmıştır.
Azerbaycan'da liderlerin gösterdikleri ilişkiye yönelik davranışlarla takipilerin
memnuniyetleri arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki olduuna ek olarak, liderlerin ilişkiye
yönelik davranışlarının bireylerin tatminini pozitif yönde ve önemli ölüde etkiledii sonucuna
varılmıştır. Türkiye'de ise önderlerin sergiledikleri ilişkiye yönelik davranışlarla takipilerin
tatminleri arasında yüksek düzeyde ve pozitif ilişki gözlemlenmesine ramen, liderlerin ilişkiye
yönelik davranışlarının bireylerin tatminini etkilemedii tespit edilmiştir. Liderlerin ilişkiye
yönelik davranışlarının, takipileri memnun etme düzeyinin Türkiye'ye nazaran Azerbaycan'da
daha yüksek olduu bulgulanmıştır. Genel olarak bakıldıında ise, ilişkiye yönelik liderlik
davranışına Türkiye'ye nazaran Azerbaycan'da daha ok ihtiya olduu sonucuna varılmıştır.
İzleyicilerde oluşan etkin liderlik algısının, ortaya koydukları ekstra abanın ve tatmin
olmalarının liderlerin sergiledikleri davranışlarla ilgili olduuna önceki bölümlerde de
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
51
deinilmiştir. Lider başarılı olduka, bireylerde etkin liderlik algısının olması, bunun
sonucunda ekstra aba göstermeleri ve tatmin olarak alışmalarının ve hedefe kolay
ulaşılmasının gerekleşmesi daha kolay olacaktır. Liderin sergiledii davranışlar bireylerce
yeterli düzeyde olmadıı sürece, takipilerin etkin liderlik algıları düşük düzeyde olacak ve
sonucunda ekstra aba göstermeye yönelmeden motivasyonun düşük olduu bir ortamda
alışacaklardır. Bu durum sonucunda başarısızlık kaınılmaz olmaktadır.
Çalışmanın başlıca hedeflerinden birisi literatüre katkıda bulunmasıdır. Bu konuyla ilgili
alışma yapacak olan araştırmacılara her sektörde yöneticilik yapan liderlere yönelmesi
önerilmektedir. Bireylerden liderleri hakkında bilgi alınırken herhangi bir baskı altında
olmadıı ve doru sonular almak iin, elde edilecek bilginin dürüst olarak cevaplanması
gerekmektedir. Araştırma sırasında farklı sektörlerden elde edilen bilgilere genel olarak analiz
uygulandıı iin, bu konuyla ilgili sadece bir sektöre younlaşarak araştırma yapacak olanların
farklı sonular alması düşünülmektedir. Daha ok veri ile farklı veri elde etme yöntemlerni
kullanarak araştırmalacıların yapacakları alışmanın gerekleştirilmesi önerilmektedir.
KAYNAKÇA
Bass, B. 1960, Leadership, psychology, and organizational behavior. New York: Harper and
Brothers.
Bass, B. 1985, Leadership and performance: Beyond expectation. New York: The Free Press.
Bass, B. M. (Ed.) 1990, Bass & Stogdill’s handbook of leadership: Theory, research, and
managerial applications (3rd ed.). New York: The Free Press.
Bass, M. Bernard. 1990, ‘From Transactional to Transformational Leadership: Learning to
Share The Vision’, Organizational Dynamics, Num.18(3), pp.19-36.
Bass, B. M., ve Avolio, B. J. 1990, Transformational leadership development: Manual for the
multifactor leadership questionnaire. Palo Alto, CA: Consulting Psychologists Press.
Bass, B. M., ve Avolio, B. J. 1994, Improving organizational effectiveness through
transformational leadership. Thousand Oaks, CA: Sage Publications.
Bass, B. M., ve Avolio, B. J. 2004, Transformational leadership development: Manual for the
Multifactor Leadership Questionnaire. Palo Alto, CA: Consulting Psychologists Press.
Bennett, T. M. 2009, A study of the management leadership style preferred by it subordinates.
Journal of Organizational Culture, Communications and Conflict, 13(2), 1-25.
Bolman, L.G. & Deal, T.E. 1992, Leading and managing: Effects of context, culture, and
gender. Educational Administration Quarterly, 28, 314-329.
Bolman, L.G., & Deal, T.E. 1997, Reframing organizations. San Francisco, CA:Jossey Bass.
Burns, J.M. 1977, Wellsprings of political leadership. American Political Science Review, 71,
266-275.
Burns, J. M. 1978, Leadership. New York: Harper & Row.
Burns, J. M. 1995, Transactional and transforming leadership. In J. T. Wren (Ed.), The leader’s
companion: Insights on leadership through the ages, 100-101. New York, NY: The
Free Press.
De Hoogh, A. H. B., den Hartog, D. N., Koopman, P. L., Thierry, H., Van den Berg, P. T., Van
der Weide, J. G., & Wilderom, C. P. M. (2005). Leader motives, charismatic
leadership, and subordinates' work attitude in the profit and voluntary sector. The
Leadership Quarterly, 16(1), 17-38.
Deliveli, Ömür. 2010, Yönetimde Yeni Yönelimler Balamında Lider Yöneticilik, Isparta:
Süleyman Demirel Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
52
Demirci, M. Kemal. 1998, Dönüştürücü nderlik Kuramının nderlik Kuramları Yönünden
İncelenmesi, Kütahya: Dumlupınar niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora
Tezi.
Ekvall, G. I. ve Ryhammar, L. 1998, Leadership style, social climate and organizational
outcomes: A study of a Swedish university college. Creativity & Innovation
Management, 7(3), 126.
Fiedler, F. E. 1969, Style or circumstance: The leadership enigma. Management Review, 58(8),
25.
Hollander, E. 1995, Ethical challenges in the leader-follower relationship. Business Ethics
Quarterly, 5, 54-65.
House, R. J. 1971, A path goal theory of leader effectiveness. Administrative Science Quarterly,
16, 321-338.
House, R, J. 1996, Path-goal theory of leadership: Lessons legacy and a reformulated theory.
Leadership Quarterly. 7(3), 323-352.
House, R. J., & Mitchell, R. (1974). Path-goal theory of leadership. Journal of Contemporary
Business, 3(4), 81-97.
Kouzes, J. M., ve Posner, B. 2007, The leadership challenge (4th ed.). San Francisco, CA:
Jossey-Bass.
Locke, E. A. 1983, The nature and causes of job satisfaction. In M. D. Dunnette (Ed.),
Handbook of Industrial and Organizational Psychology. 1297-1349. New York, NY:
Wiley.
Lowe, K. B., Kroeck, K. G., & Sivasubramaniam, N. 1996, Effectiveness correlates of
transformational and transactional leadership: A meta-analytic review of the MLQ
literature. The Leadership Quarterly, 7, 385-425.
Romzek, B. S. 1990, Employee investment and commitment: The ties that bind. Public
Administration Review, 50(3), 374-382.
Sahoo, C. K., Behera, N., & Tripathy, S. K. 2010, Employee empowerment and individual
commitment: An analysis from integrative review of research. Employment Relations
Record, 10(1), 40-56.
Sapienza, H. J., ve Grimm, C. M. 1997, Founder characteristics, start-up process, and
strategy/structure variables as predictors of shortline railroad performance.
Entrepreneurship: Theory & Practice, 22(1), 5-24.
Startle, C. (1956). Executive performance and leadership. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-
Hall.
Yukl, G. 1994, Leadership in organizations (3rd ed.). English Cliffs, NJ: Prentice Hall.
Yukl, G. 2006, Leadership in organizations (6th ed.). New Jersey, NJ: Prentice Hall.
Westhead, P. 1995, Survival and employment growth contrasts between types of owner-
managed high-technology firms. Entrepreneurship: Theory & Practice, 20(1), 5-27.
Avolio, B. J., Bass, B. M., & Jung, D. I. 1999, Re-examining the components of
transformational and transactional leadership using the Multi-factor Leadership
Questionnaire. Journal of Occupational and Organizational Psychology.
Bakan, İsmail. Büyükbeşe, Tuba. Erşahan, Burcu. Kefe, İlker. 2013, ‘Kadın Çalışanların
Yöneticilere İlişkin Algıları: Bir Alan Çalışması’, Çankırı Karatekin niversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.3,S.2,ss.71-84.
Baron, R. M. ve Kenny, D. A. 1986, The moderator–mediator variable distinction in social
psychological research: Conceptual, strategic, and statistical considerations. Journal of
Personality and Social Psychology, 51: 1173–1182.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
53
Daily, C. M., ve Dalton, D. R. 1992, Financial performance of founder-managed versus
professionally managed small corporations. Journal of Small Business Management,
30(2), 25-34.
Demir, Cengiz. Yılmaz, M. Kemal. Çevirgen, Aydın. 2010, Liderlik Yaklaşımları ve Liderlik
Tarzlarına İlişkin Bir Araştırma, Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, Y.2,S.1,ss.129-
152.
Dvir, T., Eden, D., Avolio, B. J., ve Shamir, B. 2002, Impact of transformational leadership on
follower development and performance: A field experiment. Academy of Management
Journal, 45(4), 735-744.
Engelen, A., Gupta, V., Strenger, L., & Brettel, M. 2015, Entrepreneurial orientation, firm
performance, and the moderating role of transformational leadership behaviors.
Journal of Management, 41(4), 1069-1097.
Gill, H., Meyer, J., Lee, K., Shin, K., & Yoon, C. 2011, Affective and continuance commitment
and their relations with deviant workplace behaviors in Korea. Asia Pacific Journal of
Management, 28(3), 595-607.
Güney, Semra. 1997, “Yönetici ve yönetilen aısından disiplin ve moral”, 21.Yy’da Liderlik
Sempozyumu.
Hmieleski, K. M., & Ensley, M. D. 2007, A contextual examination of new venture
performance: Entrepreneur leadership behavior, top management team heterogeneity,
and environmental dynamism. Journal of Organizational Behavior, 28, 865-889.
İbiciolu, Hasan. zmen, H.İbrahim. ve Taş, Sebahattin. 2009, “Liderlik Davranışı ve
Toplumsal Norm İlişkisi: Ampirik Bir Çalışma”, Süleyman Demirel niversitesi İİBF
Dergisi, C.14,S.1,ss.1-23.
Jayaraman, N., Khorana, A., Nelling, E., & Covin, J. 2000, CEO founder status and firm
financial performance. Strategic Management Journal, 21(12), 1215-1224.
Kotter, J.P. 1988, The leadership factor. New York: The Free Press.
Likert, R. 1961, New patterns of management. New York: McGraw-Hill.
Ling, Y., Simsek, Z., Lubatkin, M. H., & Veiga, J. F. 2008, The impact of transformational
CEOs on the performance of small- to medium-sized firms: Does organizational
context matter? Journal of Applied Psychology, 93(4), 923-934.
Qureshi, J. A., Hayat, K., Ali, M., & Sarwat, N. 2011, Impact of job satisfaction and
organizational commitment on employee performance, evidence from Pakistan.
Interdisciplinary Journal of Contemporary Research in Business, 3(4), 642-657.
Rowold, J., & Heinitz, K. 2007, Transformational and charismatic leadership: Assessing the
convergent, divergent, and criterion validity of the MLQ and the CKS. Leadership
Quarterly, 18, 121-133.
Sergiovanni, T. J. 1992, Moral leadership: Getting to the heart of school improvement. San
Francisco: Jossey-Bass.
Swiercz, P. M., & Lydon, S. R. 2002, Entrepreneurial leadership in high-tech firms: A field
study. Leadership and Organization Development Journal, 23(7), 380-389.
Şafaklı, Veli O. 2005, “KKTC’deki Kamu Bankalarında Liderlik stilleri”, Douş niversitesi
Dergisi, S.1,ss.132-143.
Yörük, Durmuş. Dündar, Süleyman. Topu, Birol. 2011, ‘Türkiye’deki Belediye Başkanlarının
Liderlik Tarzı ve Liderlik Tarzını Etkileyen Faktörler’, Ege Akademik Bakış, s.1,
ss.103-109.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
54
YENI MEDYA DŞNRLERINDEN HENRY JENKINS İLE CHRISTIAN
FUCHS’UN GRŞLERININ, YENI MEDYANIN BIREYSEL KULLANIMI
VE EKRAN KLTR AÇISINDAN İNCELENMESI
Arş. Gör. Yunus Emre KMEN
İletiim Fakltesi, Radyo Televizyon ve Sinema Blm, İstanbul niversitesi, İstanbul, Trkiye
yunusokmen@istanbul.edu.tr
Özet
Sözlü kültürden dijital kültüre geen zamanda, sosyoekonomik balamda pek ok şey
deişime uramıştır. İnsanların iletişim biimleri, meşguliyetleri, elenceleri, insanlar arasında
yaygınlaşan yeni iletişim araları ve yeni medya uygulamalarıyla birlikte deişmiştir. Bu
deişim bu alandaki iletişim araştırmacıları tarafından da fark edilmiştir. Bu alışma, Jenkins
ve Fuchs’un, deişen bu iletişim biimlerini ele aldıkları kuramsal yaklaşımlarını, insanların bu
alanı nasıl kullandıkları ve görüntünün bu sürecin neresinde bulunduunu kapsamaktadır.
Jenkins’in ifadesiyle “Kara Kutular” (cep telefonları) artık hayatımızın her alanını sarmış
durumda ve insanlar bu seyirlik aralardaki uygulamaları kullanarak iletişime gemektedir. Bu
bakımdan bu alışma, öncelikle Jenkins ve Fuchs’un görüşlerini karşılaştırmayı, onları birlikte
okumayı amalamıştır. Daha sonra onların görüşleri eşliinde yeni medyanın bireysel
kullanımını ve görüntünün, izlemenin, seyirlik kültürün bu sürecin tam ortasında bulunduunu
analiz etmeyi amalamıştır. Çalışma sonunda yeni medyadaki uygulamalara eleştirel
yaklaşılabilecei görülmüştür. Teknolojik ve yeni olan her şeyin insanların faydasına
olmayacaı, toplumun ve insanların iletişim biimleri deişse bile görüntülerin olduu seyir
kültürünün, sürecin tam merkezinde olduu analiz edilen bazı sonular olmuştur. Çalışma nitel
bir araştırma olarak yapılmıştır. Kuramsal olarak Jenkins ve Fuchs’un alışmalarından elde
edilen verilerle, literatürdeki alışmaların taranmasından elde edilen veriler, betimsel analiz
yöntemiyle ifade edilmeye alışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yeni Medya, Seyir Kültürü, Dijital Kültür, Eleştirel Çalışmalar
HENRY JENKİNS AND CHRİSTİAN FUCHS IN NEW MEDİA THROUGH DİSCUSSİON ON
THE INDİVİDUAL USE OF THE NEW MEDİA AND VİSUAL CULTURE
Abstract
The digital culture from oral culture has changed a lot in the socio-economic context.
People's communication patterns have changed with their busyness, fun, new communication
tools spreading among people, and new media applications. This change has also been
recognized by the communication researchers in this area. This study covers the theoretical
approaches by Jenkins and Fuchs that deal with these changing forms of communication, how
people use it and how it is located. By the expression of Jenkins, "Black Boxes" (mobile phones)
are now wrapped up in all areas of our lives and people are communicating using the practices
of these spectacle vehicles. In this regard, this study primarily aimed to compare the views of
Jenkins and Fuchs and to read them together. They aim to analyze the individual use of the new
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
55
media in the context of their views, and to analyze that the viewing, watching, and viewing
culture were in the middle of this process. At the end of the study it was seen that the
applications in the new media could be critically approached. There have been some results
analyzed that the technological and new everything will not be of benefit to the people that the
culture of the society and the people have changed even if the forms of communication change
and watching culture where images are at the center of the process. The study was conducted
as a qualitative research. Theoretically, the data obtained from the studies of Jenkins and Fuchs
and the results obtained by scanning the studies in the literature have been tried to be expressed
by the method of descriptive analysis.
Keywords: New Media, Visual Culture, Digital Culture, Critical Studys
1. Giriş
Artık insanların dünü, bugünü ve yarını ile ilgili yaşanmışlıklar, bir insandan dierine
hikayeleştirme yolu ile aktarılmamaktadır. Artık kitle iletişim araları “anlatıcı” konumundadır.
“Dinleyen” modern insan ise, bilgilerini yaşam deneyimlerinden kazanma yerine, haberdar
edilme pozisyonuna geirilmiştir. Anlatıcılar ve dinleyiciler birbirlerinden ayrılmışlardır. Kitle
iletişim araları, ok farklılık ieren bir toplumsal yapı iinde sürdürülen bugünkü yaşamda,
bireyin oldukça uzaındadır; örgütlenmiş birer kuruluş olarak alışabilmektedir; ve hem ticari
işletmeler olarak hem de birer toplumsallaştırma aracı olarak işlev görebilmektedir (Oskay,
2000).
McLuhan’dan Ong’a, Innis’den Havelock’a kadar iletişim alanındaki düşünürlerin pek
ou insanların birbirleriyle iletişim kurdukları medya mecrasının, insanların düşünüş
biçimlerini, iinde bulundukları toplumsal yapıyı etkiledikleri noktasında fikir birlii
salamışlardır (Baldini, 2000: 5-8). İletişim tarihi alışmaları kapsamında bakılacak olduunda,
insanlıın iletişim biimlerini etkileyen belirli dönemlerin, buluşların olduu görülmektedir. Bu
dönemler ve buluşlar da toplumdaki iletişim biimini, paylaşımları ve medya aracını, pek ok
bakımdan ok derin etkilemektedir.
İletişim tarihi aısından, insanlar arasındaki iletişimi derinden etkileyen dört devrimin
olduu kabul edilebilir. Bunlar M.. 4. yy’da yazının bulunması, matbaanın bulunması ve
fotoraf, telgraf, radyo, sinema ve televizyonun bulunması olmuştur. Dördüncü buluş ya da
devrim, günümüze en yakın olanı ve belki en köklü deişiklii yapan devrimse dijital
devrimdir. Bu icatlar, daha dorusu devrim niteliinde kabul edilen bu buluşlar ortaya ıktıı
dönemde, toplumun sosyolojik ve iletişim yapısında ok derin deişiklikler yaşanmıştır. Bu
buluşlar aynı zamanda toplumdaki iletişim ve yaşama biimine etki ederek, iletişim biçimini o
medya mecrasının özelliklerine göre şekillendirmiştir.
Toplumdaki iletişimde yaşanan temel kültür dönemleri, beş ayrı şekilde ele alınabilir.
Bunlar; Sözlü kültür, Yazılı Kültür, Basılı kültür, Elektrik ve elektronik kültür son olarak bu
kültürlere ya da dönemlere Dijital kültür eklenmiş, toplumda ve insanlar arasındaki iletişim
biimlerinde farklı medya araları devreye girer olmuştur (Baldini, 2000: 6). Sıralanan bu
dönemlerin her birinin kendine özgü özellikleri de, dönem boyunca iletişim aracı olarak
kullanılmıştır.
2. Görsel ve İzleme Deneyimi
Debord, “Gsteri Toplumu” eserinde, görüntü (ilk görüntüler maaralar izilen figürler
ya da basılı kültür döneminde yapılan şekiller olsa da, kastedilen fotoraf anlamında ve
sinemaya daha sonra televizyona giden görüntüdür) hakkında şu arpıcı ifadelerde
bulunmuştur: “Genel anlamda gösteri, yaşamın somut tersyüz edilişi olarak, canlı olmayanın
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
56
özerk devinimidir. Gösteri kendini hem bizzat toplum olarak hem toplumun bir parası olarak
hem de bir birleştirme aracı olarak, özellikle, bütün bakış ve bilinleri bir araya getiren
sektördür” (Debord, 2016). Gösteriyi ve görüntüyü toplumda bir birleştirme aracı ve ayrı bir
sektör olarak görerek görüntüye ve görüntü toplumuna dikkat eken Debord, daha sonra şöyle
devam etmektedir: “Bu sektör ayrı olduundan, aldatılmış bakışın ve yanlış bilincin yeridir;
gerekleştirdii birleşme genelleştirilmiş ayrılıın resmi dilinden başka bir şey deildir”
(Debord, 2016: 34).
Görüntüyü hem birleştirme aracı olarak görüp, daha sonra toplumdaki genelleştirilmiş
ayrılıın resmi dili olarak gören Debord, görüntü hakkında hem kafaları karıştırmakta hem de
üzerinden biraz daha detaylı ve eleştirel düşünmek gerektiine dikkat ekmektedir.
Görseli, görüntüyü, seyir kültürünü maaralara izilen ya da kil tabletlere işlenen ilk verilere
kadar götürmek, daha sonra eşitli resim, tablo ve süsleme alışmalarına dayandırmak
mümkündür. Ama bu alışmada seyir kültürüyle kastedilen fotoraf ve sinematografın icadıyla
başlayan bir süretir. Fotorafın icadıyla başlayan görüntü aı ya da gösteri toplumu,
gelişimine sinemayı daha sonra televizyonu ekleyerek, insanların alışkanlık haline getirdii bir
dönemin başlangıcı olmuştur. Fotorafın icadı kabına sımayarak, önce yedinci sanat olarak da
ifade edilen sinemayı insanların hayatına sokmuştur. Görüntü aını anlamanın yolu fotorafı
ve onun hikayesini anlamaktan gemektedir. yle ki fotoraf olmasaydı ne sinema ne de
televizyondan bahsedilemeyecekti. Bugün gelinen noktada, dijital kültür ve teknoloji
hayatımızın her alanını sarmıştır. Artık neredeyse her işlem, dijital olarak yapılmaya
başlanmıştır. Günlük hayattaki pek ok pratik, Jenkins’in “Cesur Yeni Medya” kitabında da
ifade ettii gibi, kara kutuların (cep telefonu) iine sıar olmuştur (Jenkins, 2016). Kara
kutulardan her an fotoraf ekilebilmekte, sosyal uygulamalar aracılııyla insanlar kendilerini,
yediklerini, yiyip itiklerini, beenilerini ya da nefretlerini sosyal medyadaki arkadaşlarıyla
istedii zaman ve istedii yerde paylaşabilir oldu (kmen, 2018).
Fotorafın icadı 1800’lü yıllara uzanmaktadır. 1839’da Fransız sanatı ve kimyager olan
Louis Daguerre’in buluşu olan “Daguerretype ve Talbottip” icat edilmiştir (Monaco, 2014:
44). Fotorafla başlayan izleme, gösterme süreci, üst üste ekilen fotorafların hızlı bir şekilde
oynatılmasıyla sinemaya uzanmıştır. Görüntü ve izleme alışkanlıı televizyonla birlikte farklı
bir boyuta evrilmiştir. Sadece teknolojik bir buluş olarak kalmamış, toplumu da kendine
balayan, toplumun kültürel deerleriyle ve alışkanlıklarıyla oynayan bir süreci meydana
getirmiştir.
Louis Lumiere: “Sinema gelecei olmayan bir keşiftir”. Sinemanın ve gösterilen ilk
filmlerin mucidi kabul edilen Lumiere kardeşler, sinemayı ve haliyle “Hareketli görüntülerin”
geleceinin olmadıını düşündüü söylenir (Monaco, 2014: 42-47). Günümüz toplumların
iinden getii dijital kültür döneminde, sinemanın, hareketli görüntülerin ve bu görsel kültürün
devamı olan internet ve sosyal medyanın ne denli insanların hayatına girdii düşünüldüünde,
Lumiere’in fazlasıyla yanıldıı görülebilir.
Görüntü toplumlarına fotoraf, sinema, televizyon buluşlarıyla bu şekilde bir giriş
yapıldıktan sonra gelinen nokta, dijital kültür dönemi ve sosyal medyadır. Günümüzde sosyal
medyada üretilen ierikler, fotoraf, sinema ve televizyonda üretilen ieriklerin devamı
niteliindedir. Sosyal medyada üretilen ieriklerde görüntü, ses ve yazı ü ana ierik oluşturma
aracıdır. İnsanlar mesajlarını, paylaşımlarını, takiplerini bu ü ara aracılııyla yaparak
etkileşime gemektedir.
Dijital kültür döneminde sosyal medya ve sosyal medya hesaplarının kullanımı,
fotoraf, sinema ve televizyon kullanımının önüne gemiş gözükmektedir. Cep telefonu, tablet
ve bilgisayarların salamış olduu kullanım kolaylıı, her an insanların yanında bulunması,
sosyal medyada geirdii süreci artırmıştır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
57
3. Christian Fuchs’un Google Kapitalizmi Bağlamında Bireysel Kullanım ve Görsel
Kültür
Bu alışma sosyal medyanın en önemli düşünürlerinden olan Christian Fuchs ve Henry
Jenkins’in düşüncelerinden hareketle, sosyal medyanın bireysel kullanımı üzerine
yapılmaktadır. Faydalanılacak en önemli kaynaklar olarak, Jenkins’in “Cesur Yeni Medya”,
Christian Fuchs’un “Dijital Emek ve Karl Marx” ile “Chritical Theory of Communication”,
Filiz Aydoan’ın “Yeni Medya Kuramları” kitapları görülmektedir. Sosyal medyanın
beslendii en önemli ara ve kaynak görüntü olduundan, gemişe dönerek sözlü kültür
dönemini hatırlamanın, hızlı bir şekilde akıp giden görüntülerin temelinde fotoraf olduunu
hatırlamanın ve göz önünde bulundurmanın faydalı olacaı düşünülmüştür.
Sözlü kültürden dijital kültüre deişen iletişim pratiklerini, Türkolu’nun ifade
ettiklerinden yola ıkarak şu şekilde tablolaştırabiliriz:
GELENEKSEL İLETİŞİM - DİJİTAL İLETİŞİM
En önemli organ kulaktır
En önemli organ gözdür
Bellekte tutmak önemlidir
Ezbere gerek yoktur, Yaratıcılık önemlidir
Anlatıcı sayısı azdır, sınırlıdır
Anlatıcı oktur, anlatıcı olmak kolaydır
Dinleyen sayısı ok sınırlıdır
Dinleyen sayısı sınırsız, küreseldir
Kahve, köy evi gibi mekanlar vardır
Mekan sınırlaması yok, stüdyo ve sanal
stüdyolar vardır
Teknik bilgi ve donanıma gerek yoktur
Teknik bilgi, donanım ve güncel teknoloji
kullanımını gerektirir
Anında etkileşim olabilir
Hikaye anlatılıp yayınlandıktan sonra da
etkileşim olabilir
Sosyal, ekonomik, ideolojik kaygılar ön
planda deildir
Sosyal, ekonomik, ideolojik kaygılar ön
plandadır. Ve ama olabilir
Şekil 1: Genel Olarak Szl Kltr, Dijital Kltr Karılatırılması (Türkolu, 2012).
Sosyal medya alışmalarıyla birlikte “Medya insanlara ne yapar?” sorusu, “İnsanlar
medyayla ne yapar?” sorusuna yönelmiştir. Bu kapsamda Castells’in “A Toplumu” kitabı,
internet mecrasının özelliklerini, insanların sosyal medyayı kullanmasıyla ne gibi pratiklerin
olduunu anlamak aısından önemli görülmektedir (Castells, 2005). Sosyal medya
alışmalarında üzerinde durulması gereken en önemli kavramlar; “Yöndeşme (Yakınsama),
İnteraktivite (Etkileşim), Kitlesizleştirme, Multimedya, Eş zamansızlık” sayılabilir. Bu
kavramlar sosyal medyanın bireysel kullanımı ve Fuchs ile Jenkins’in düşünceleriyle birlikte
daha anlamlı olacaktır.
Christian Fuchs, sosyal medya alışmalarını “Google Kapitalizmi” başlıı altında,
ekonomik boyutuyla ele alan detaylı bir alışma yapmıştır. Sosyal medya uygulamalarının
ekonomi politiini mercek altına alan Fuchs, başta Google olmak üzere dünya genelinde ok
kullanılan sosyal medyaların, ekonomik kazan salama serüvenlerini ele alan alışması,
olduka ses getirmiştir. Çalışmasının en can alıcı noktası, Alvin Toffler (1980), 1980’lerde
sosyal medya kullanıcılarının “Prosumer” kavramıyla, yani “reten Tüketiciler” olarak
aıklanan kavramı ortaya atmıştır (1980, 267). Fuchs’a göre internet kullanıcıları farkında
olmadan Google gibi firmaların lehine alışmaktadır. stelik bu alışması ücretsiz, isteyerek
ve duygusaldır (Fuchs, 2010).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
58
Alexa.com’dan alınan verilere göre, Google dünya genelinde en ok ziyaret edilen
sitedir (Alexa.com, 31.03.2018). Laryy Page ve Sergey Brin tarafından 1998 yılında kurulan
Google, 2006 yılında dünya genelinde en ok ziyaret edilen ikinci site olan video paylaşım
sitesi Youtube’u (Alexa.com, 31.03.2018), 2008 yılında online reklam hizmeti salayan
DoubleClick’i satın alarak medya birleşme ve bütünleşmesini sürdürerek medya devi haline
gelmiştir (Stross, 2008:2).
Smythe, seyirci bilgilerinin reklam şirketlerine meta gibi satılabildiini söyleyerek,
“Seyircinin gücü üretildiinden, satıldıından, satın alındıından ve tüketildiinden dolayı bir
fiyatı vardır ve bu da onu bir meta haline getirmektedir. Seyirci ücretsiz alışma zamanına
katkıda bulunur ve karşılıında program materyalini ve reklamları alır” (Smythe, 2006: 233-
238).
Google kullanıcıların ileri düzeyde alışkanlıı olan bir sitedir. Kullanıcılar internet
üzerinden aramalarını, fotoraf ve video kaydederek paylaşım yapmalarını, mail atmalarını
hatta harita kullanımlarını Google üzerinden gerekleştirmektedir. Google bir arama
motorundan ok daha fazlasıdır. Elence, iş, sosyal medya kullanımı gibi eşitli ihtiyalara
cevap verecek eşitli alt uygulamaları bulunmaktadır. Google, kullanıcıların vermiş olduu bu
reaksiyonları, yani interneti kullanırken bıraktıı izleri, hareket dökümlerini kaydedip reklam
şirketlerine satmakta, buradan ekonomik kazan salamaktadır. Bu alışverişten haberi olmayan
kullanıcılar, bir meta gibi satılmaktadır. Geleneksel medyadaki seyirci metasıyla internetteki
seyirci metası birbirinden ayrılmaktadır. Çünkü internetteki seyirci metası deminde ifade
edildii gibi ierik üreten gönüllü işilerdir (Fuchs, 2010).
Google kullanıcı hareketlerini reklam şirketlerine sattıktan sonra ne olmaktadır? Google
kullanıcıların hareket dökümünü kaydederek siyasal, sosyolojik, psikolojik vb. eşitli ilgi
alanları hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Böylece o kullanıcıların nelerden hoşlanıp nelerden
hoşlanmadıını, tüketimin alışkanlıklarını hangi yönde yaptıını, seim dönemlerinde hangi
siyasal oluşumdan oy kullanabilecei gibi eşitli alanlarda fikir sahibi olmaktadır. Bu bilgilerin
reklam şirketlerine satılması, o kişinin sürekli ilgi alanlarında ierikler ve reklamlar almasını
salamaktadır. Bu duruma ek olarak, kullanıcıların sosyal medyada gezerken oluşturduu
ieriklerde Google’ın işine yaramaktadır. Bu durum üreten tüketiciler ve gönüllü işiler
kavramını hatırlatmaktadır. Youtuber’ların fenomen olduu bu dönemde sık sık ierik
oluşturup yükledikleri hatırlandıında, ekonomik süre şu şekilde gerekleşmektedir:
“Duygusal üretim ve tüketim mecrası olan Youtube’un, gözle görünür şekilde para
kazandırdığı bir yöntemde mevcuttur. Youtube üzerinden nasıl para kazanılacağını
anlatan pek çok içerikte yine çeşitli kanallarda anlatılmaktadır. Youtube’la biraz
bağı olan ve orada bir kanalı olan kullanıcı “Google Adsense” üzerinden para
kazanılacağını bilmektedir. Gelinen noktada Youtube uygulamasının nasıl
kullanılacağına dair içerikler bile oluşmuştur. Çok yüzeysel olarak burada en
önemli hamleler, bir Youtube kanalına sahip olmak, hemen her gün içerik
oluşturup paylaşabilmek, Google Adsense üzerinden hesap açıp bunu Youtube
sayfasına bağlamak, içeriklerin izlenmesini sağlamak ve 10 bin tıklanmanın
üzerine çıkıp paraların birikmesini beklemek sayılabilir. Videolar 10 bin izlenmenin
üzerine çıktıkça belirlenen kur üzerinden çeşitli hesaplamalar yapılmakta ve
videonun izlenme sayısına göre hesaba para yatırılmaktadır. Youtube bu parayı
sadece tık almak için vermemektedir. Bunun karşılığında videoların üzerine sık sık
reklam çıkmaktadır. İçerik oluşturucudan önce, Youtube reklam verenden parayı
almakta, daha sonra videonun sahibine aldığı tıka göre ödeme yapmaktadır
(Ökmen, 2018)”.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
59
Sosyal medyanın bireysel kullanımı konusunda, eşitli sosyal medya uygulamalarını
hatırlamak faydalı olacaktır. Webtekno’dan alınan verilere göre en ok indirilen uygulamalar:
“Facebook, Facebook Messenger, Pandora Radio, Instagram, Snapchat, Whatsapp,
Youtube…(webtekno.com, En son erişim: 01.04.2018)” olarak sıralanmaktadır. Bakıldıında
en çok indirilen en temel ortak özellii, etkileşim ve görüntü temelli olmasıdır. İnsanların
buradan birbirleriyle etkileşime gemesi ve etkileşimlerini görüntü aracılııyla
gerekleştirmesi, üzerinde durulması gereken bir durumdur.
İnsanların uzun uzadıya metinler yazmaktan ziyade, daha pratik bir iletişim yolu olan
görüntü kullanımını tercih etmektedir. Görüntü ve video kullanımı, iinde bulunduumuz aın
iletişimini derinden etkilemektedir. İnternetin bireysel kullanımı noktasında insanlar duygu ve
düşüncelerini fotoraf ve videolu ierikler üretip paylaşarak gerekleştirmektedir. İnsanlar bir
başkasını neler yapıp ettiinden haberdar olma ihtiyacını, izleyerek örenmektedir. Haberdar
olma ihtiyacının ötesinde, insanların günlük hayatta karşılaştıı bir engeli özmek için bile
Youtube’dan destek aldıı bilinen bir gerektir. Evdeki ya da iş yerlerindeki günlük hayat
problemlerini aşmak iin Youtube’daki ieriklerden sıka faydalanılarak, pratik özümler
bulunmaya alışılmaktadır. Durum böyle olunca Google’ın himayesinde bulunan Youtube ve
en büyük ierik üreticileri olan Youtuber’lar, görüntü toplumlarının en sık başvurduu aralar
olmuştur. Youtuber’ların burada bir iş sözleşmesine dayanarak ekonomik kazan saladıı
varsayılabilir. Youtuber olamayan ama onlar gibi ierik üreten kullanıcılarsa, hem iş sözleşmesi
olmadan hem de ekonomik kazan salamadan sosyal medya hesaplarına dolaylı olarak para
kazandırmaktadır. Youtuber’lar üzerinden örneklendirerek anlatılan bu süre, Fuchs’un
üzerinde ok alıştıı ve “Google Kapitalizmi” dedii sürecin temel mantıını ortaya
koymaktadır.
“Big Data” kavramını hatırlamak ve göndermek yapmak yerinde olacaktır. Fuchs’un
düşüncelerine ve Google’a geri dönüldüünde, Google’ın kullanıcıların verilerini depolamak
iin büyük hafıza bulutlarına ihtiyacı olduu bilinmektedir. Bünyesinde depolamayı salayacak
alt yapı fazlasıyla bulunmaktadır. Dünyadaki milyonlarca kullanıcının verilerini kontrol altında
tutmak ve para karşılıında bir meta gibi reklam şirketlerine (DoubleClick gibi kendi reklam
şirketi de olabilir) satması, Big Data kavramıyla birlikte düşünülmelidir.
Google, kullanıcı verilerinin ve hareket dökümlerinin ekonomik denetimini
salamaktadır. Böylece kullanıcılarını metalaştırmakta, sömürmekte ve kar elde etmek iin
üreten tüketicileri reklam şirketlerine satmaktadır. Google bu noktada üst düzey gözetim ve
sömürü makinesidir.
Sosyal medyanın bireysel kullanımına geri dönüldüünde en genelinde yapılan
eylemler, arama yapmak, mail atmak, belge oluşturmak, blog yazmak, blog okumak, video ve
görüntü yüklemek, video ve görüntü izlemek sayılabilir. Bu eylemlerle üreten tüketiciler
ücretsiz ierikleri üretmekte ve gönüllü işi konumuna düşmektedir. Google’ın da eşitli alt
dalları ve hizmetleri bulunmaktadır. Onlar bir meta deil, ücretsiz işilerdir. Kullanıcıların
ihtiyalarını gidermek iin onlara gereksinim vardır ve ücretsiz olmak durumundadır. Fuchs bu
konuda yerinde bir ifade de bulunmaktadır: “Google, a tabanlı üretici gülerle enformasyon
ekonomisinin kapitalist üretim ilişkileri arasındaki elişkinin prototipidir (Fuchs, 2008)”.
retim ilişkileri aısından Google’ı dijital olan düzende kapitalizmin üretim ve tüketim
sürecinin öncüsü olarak görmektedir. Yukarıda sıralanan internet kullanımındaki bireysel
eylemler, kullanıcılara kazan salamamaktadır. Google’da arama yaptıınızı, Facebook’tan
arkadaşlarınızı takip ettiinizi, Instagram’dan fotoraf paylaştıınızı düşünün. Hangisinden
sonra ekonomik kazan elde edilmektedir? Bu sosyal medya uygulamaları ekonomik kazan
salamadan sadece insanlıa hizmet olsun diye mi bu uygulamaları üretmekte ve
güncelleştirmektedir? Tahmin edildii gibi bu soruların cevabı hayırdır. Çünkü Fuchs’un dikkat
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
60
ektii nokta gibi, artık herkes interneti ve sosyal medya uygulamalarını kullanmakta, fakat
kendisi deil internetteki medya devleri ekonomik kazan salamaktadır. Kullanıcılar sadece
sistemin devamı iin ierikleri üreten, ekonomik, siyasal ve sosyolojik kendi profilini reklam
şirketlerine satılması iin ele veren gönüllü işilerdir.
Geleneksel medya düşünüldüünde, örnein televizyondaki ierikler yine medya
şirketleri tarafından oluşturulmaktadır. İerikler kullanıcılar tarafından IPTV’den izlenmiyorsa,
onların toplum iindeki profillerini anlamakta mümkün deildir. Televizyondaki gösteriyi
izleme süreci, ortalama izleyici yapısı düşünülerek oluşturulmaktadır. İnternetle birlikte sosyal
medyada bu düzen deişmektedir. Kullanıcılar Netflix, Blutv gibi yayıncılar aracılııyla
gösterileri izlemektedir. En ok hangi programları izledii, toplumsal profilleri yaklaşık olarak
anlaşılabilmektedir. İnternetin etkileşim ve aktif katılım süreci (yorumlar, ierik oluşturma ya
da ana ierikleri destekleyen argümanlar), kullanıcının bilgilerini daha net ortaya koymaktadır.
Ayrıca ierik oluşturma sürecine ücretsiz, dorudan bir katkı süreci de bulunmaktadır.
Fuchs ve Karl Marx’ın düşünceleri harmanlanıp “Google Kapitalizmi” kavramı göz
önünde bulundurulduunda dikkat eken bir dier tartışma konusu “Kamusal bir arama
motoru” olacaktır. Yukarıda örneklendirildii gibi, internetteki medya şirketleri, bu
uygulamaları ne karşılıında yapmaktadır? Bu uygulamalar sosyal sorumluluk ya da kamusal
arama motoru olsun diye oluşturulmamaktadır. Uygulamayı kuran şirketlerin ekonomik kazan
salaması söz konusudur. Kullanıcıların buradaki pozisyonu, fotoraf ve video paylaşması,
arama motorunu kullanması, arkadaşlarıyla etkileşime gemesi ve bunların sonucunda ücretsiz
ierikler oluşturması olarak yorumlanabilir. Düşünüldüünde sosyal medyadaki tüm
kullanıcıların bu pozisyonda olduu düşünülebilir. Kullanıcıların ok büyük bir bölümü bu
işten ekonomik kazan salamadıı halde, Google ve dier uygulamaları kullanmakta, onlara
hizmet etmektedir.
4. Henry Jenkins’in Yeni Medya Yöndeşmesinin Kültürel Mantığı ve Görsel Kültür
Henry Jenkins “Medya Yöndeşmesinin Kültürel Mantıı” alışması ve “Cesur Yeni
Medya” kitabıyla, teknolojinin pratikliine, internetteki medyaların tekelleşmesine, Kültürün
bölünmesi, patlaması ve mono kültür olmasına, eşik bekilerinin sosyal medyada olmamasına,
medyadaki yöndeşmenin tüketim biimini belirlemesine, yöndeşmenin tüm elence alanlarını
kontrol etmesine, adaletsiz yöndeşmeye göndermelerde bulunarak sosyal medyayı ele almıştır.
zetle sosyal medya kullanımını, kültür ve kullanıcıyla birlikte düşünerek, kültürde, tüketim
biiminde ne gibi deişikliklerin meydana geldiini anlamaya alışmıştır.
Sosyal medya alışmalarına bakıldıında, bazı düşünürler sosyal medyayı “Dijital
Determinizm” kavramının bakış aısından ele alarak, teknolojinin salamış olduu
kolaylıklardan da faydalanarak olumlayıcı bir bakış aısıyla ele almaktadır. Bazı düşünürlerse,
sosyal medyanın ekonomik, kültürel, tüketim, küresel boyutunu ele alarak eleştirel bir
perspektifle ele almaktadır. Bu noktada Fuchs’un yer yer sosyal medyanın salamış olduu
avantajları belirtmesiyle birlikte, daha ok ekonomi politik aıdan, eleştirel bir bakış aısıyla
ele aldıı söylenebilir. Fuchs, görüntü toplumlarında daha ok sosyal medyanın ekonomik
boyutunu Marx ve kapitalizmle deerlendirirken, Jenkins de benzer bir eleştirel perspektifle
kültürel boyutuna, yöndeşmenin, teknolojinin tüketim biimine nasıl etkileri olduunu
göstermeye alıştıı söylenebilir.
“Var olan iletişim teknolojilerinin yeni ürün ve hizmetleri ortaya ıkaracak biimde
birbirine yakınlaşmasını ifade eden bir kavram olarak kullanılan yöndeşme (yakınlaşma),
günümüz yayıncılık sistemlerinde, teknoloji sistemlerinde, medya aralarında hızlı bir gelişim
ve deişim dönemini başlatmıştır (Çakır ve Gülnar, 2007: 208)”.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
61
Halı hazırda var olan teknolojileri, birbirlerine harmanlanması olarak da aılanabilecek
yöndeşme, birden fazla teknik aracın birleşerek tek bir arata meydana gelmesini ifade
etmektedir. Bu birleşme farklı teknolojileri bir araya getirdii iin, yeni iletişim biimlerini ve
yeni özellikleri kendisiyle birlikte getirmektedir (Europen Commision, 1997: 85’den aktaran
Çakır, 2006: 85).
Bu konuda alışmalar yapmış olan Geray, yöndeşmeyi şöyle tanımlamaktadır: “Çeşitli
teknolojik, ekonomik ve toplumsal gelişmeler sonucu kitle iletişimi, telekomünikasyon olarak
da tanımlanan iki nokta arasındaki iletişim, veri iletişimi gibi eşitli iletişim biimleri giderek
birbirlerine dönüşmekte ve aralarındaki farklılık yok olmaktadır (Geray, 2003: 19).
Jenkins, sosyal medya ortamında ieriklerin üretimi, daıtımı, zaman ve mekan
kavramını ortadan kaldırabilmesi aısından olumlarken, medya şirketlerinin yöndeşmeyle
birlikte tekelleşmesini, insanların kullandıı araların en tepede aynı şirkete balı olmasını ve
tekelleşmiş tek bir şirketin kullanıcıların tamamına hakim olmasını eleştirel ele almıştır.
Tekelleşmeyle birlikte insanların tüketim alışkanlıkları, kültürel deerleri bu şirketler
tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. Robert McChesney, medya sahiplii konusunda
tekellerin ortaya ıkmasıyla, fikir eşitlilii konusunda farklı düşüncelerin olmayacaını
vurgulamaktadır (McChesney, 2000). Benzer şekilde Cass Sunstein, aın bölümlenmesi
sonucunda, paylaşılan deerler ve ortak kültürün kayıp vereceini ifade etmektedir (Sunstein,
2002). Benzer şekilde eşitli yazarlar bir kültür patlamasının olabileceini ya da Amerikan
mono kültürünün oluşabileceini ifade eden kaygılı alışmalar yapmıştır.
“Cesur Yeni Medya” kitabında örneklendirildii gibi, Amerika’daki başkanlık
seçimlerinde, sosyal medyanın kullanım örnekleri bu noktada önemli bir detaydır. İnsanların
oy verme davranışına müdahil olabilmek iin adaylar eşitli ajanslarla anlaşmalar yapmıştır.
Ajanslar semenlerin kime oy vermeye mailli olduunu ya da nasıl bir profil olduunu anlamak
için, onların sosyal medya kullanımlarındaki hareket dökümlerini incelemeye alışmıştır.
Google, Facebook gibi dünyada en ok kullanılan sosyal medya uygulamaları, daha önceden
elde ettii bu verileri ajanslara, reklam şirketlerine satmıştır (Jenkins, 2016). Bu noktada
Jenkins ve Fuchs’un görüşleri benzerlik göstermektedir. Fuchs’un “Google Kapitalizmi”
alışmasında ifade ettikleri, Jenkins’in başkanlık seimleri örneiyle örtüşmektedir. Yukarıda
Fuchs’un düşüncelerinin tartışıldıı yerde, “Prosumer” kavramına dikkat ekilerek “reten
Tüketicilerden” bahsedilmiştir. Jenkins’de bu kesime atıfta bulunarak “Duygusal Ekonomi,
Hayran Kültürü, Katılımcı Kültür, Yakınlaşma Kültürü, Monokültür, Yakınlaşma, Yatay ve
Dikey Bütünleşme” kavramlarını ele alarak sosyal medyadaki alışmalarını ifade etmeye
alışmaktadır. Burada Fuchs’tan Jenkins’e önemli eleştiriler de gelmektedir. Jenkins’in yeni
medyanın ekonomik boyutuyla detaylı ilgilenmemesi bunların başında gelmektedir. Ayrıca
Fuchs’a göre yeni medyadaki kapitalist düzen düşünüldüünde, Jenkins’in görüşleri olumlayıcı
kalmaktadır. Yeni medyanın teknolojik ve yakınlaşmadan kaynaklı olumlu yönlerine aırlık
veren Jenkins, medya şirketlerini tekelleşmeyle eleştirmektedir.
Kavramlarla birlikte konuyu detaylandırmadan bireysel kullanım ve görüntü kavramları
ışıında konuyu örneklendirildiinde, ortalama bir kullanıcı göz önüne getirilebilir.
Bilgisayardan ve cep telefonundan interneti ve sosyal medya uygulamalarını kullanan ortalama
kullanıcılar, interneti para kazanmak iin kullanmamaktadır. Kullanım amacı daha ok Google
hizmetlerinden faydalanmak, yine sahibi Google olan Youtube’da videolar izlemek, Facebook
ve Instagram gibi uygulamalar aracılııyla fotoraf ve video paylaşarak, başkalarının
paylaştıklarından haberdar olmak, mail atmak sayılabilir. Ortalama kullanıcılar bu işlemler iin
hiçbir ücret almamakla birlikte, bu uygulamalardan faydalanmak için para da ödememektedir.
Sosyal medya uygulamaları asıl para kazanma sürelerini reklam şirketlerinden salamaktadır.
Ortalama kullanıcıların sosyal medyayı kullanıp nasıl bir profil olduunu ifşa etmesi,
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
62
elenirken ücretsiz ierikler üretmesi, medya şirketleri iin yeterlidir. Fuchs, bu sürecin
ekonomi politikasına eilirken Jenkins, sosyal medyadaki yöndeşmeye, medya şirketlerinin
tekelleşmesine, toplumların kültürüne olan etkisini ele almaktadır. Kullanıcıları duygusal
ekonomi kavramı balamında, ücretsiz işiler olarak görmektedir. Jenkins, medya şirketlerinin
böylesine önemli ve milyonlarca insanın kullandıı bu kıymetli alana tek başına egemen
olmasının, tek tip kültür ortaya ıkaracaı endişesini anlatmaya alışmaktadır.
Burada Lev Manovich’in, 2017 yılında İstanbul’da yapılan yeni medya alışmasında
yapmış olduu online sunuma gönderme yapmak isabetli olacaktır. Manovich, ülkelere göre
Instagram’da paylaşılan fotorafları incelemiştir. Bazı ülkelerde daha ok yemek fotorafları,
bazı ülkelerde daha ok mimari fotoraflar, bazı ülkelerdeyse insanlar daha ok kendilerinin
olduu fotorafları paylaşmaktadır (Manovich, 2017). Manovich bu istatistikleri eşitli
infografikler kullanarak farklılık ve ortak noktaları aıklamaya alışmıştır. Yani günlük hayatta
var olan kültürün, sosyal medyayla harmanlanması sonucu ortaya ıkan bir kültüre yönelik
alışma olmuştur. Bu kültürün paylaşıldıı uygulamalar, platformlar yöndeşme ve tekelleşme
aısından hangi noktada durmaktadır. İerikler hangi medya şirketleri tarafından kontrol
edilmekte ve hangi durumlarda hangi reklam şirketlerine satılmaktadır? Jenkins, tam bu
noktada yöndeşme kavramını elden kaybetmeden, tekelleşen medya şirketlerini ve kültürlere
olan etkilerini ele almış, tek tip kültür ve tek tip medyanın eşitlilii yok edeceini, eleştirel bir
bakış aısıyla ele almıştır.
Duygusal ekonomi, “pazarlama ve marka araştırmasında, tüketicilerin markalara olan
duygusal balılıklarının, satın alma kararlarındaki temel motivasyon olduunu vurgular (2016:
424)”. Bu daha ok internet aracılııyla yapılan alışverişlerde kullanılan bir kavram olmakla
birlikte, Jenkins ve Fuchs’un görüşleri etrafında, internetin bireysel kullanımı düşünüldüünde
önemli bir konumda durmaktadır. Çünkü kullanıcının profili, nasıl biri olduu reklam
şirketlerine satıldıından, internet sayfalarında gezerken karşısına sürekli ilgisine eken
reklamlar ıkabilmektedir. Jenkins’in alışmasında sıka kullandıı duygusal ekonomi,
kullanıcının ilgisini eken markaların reklamlarına maruz kalmayı ifade etmektedir (Jenkins,
2016).
Hayran kültürü, “hayranlar ve dier amatörler tarafından bir yeraltı ekonomisi yoluyla
dolaşım iin üretilen ve ieriinin büyük kısmını ticari kültürden alan kültürdür (Jenkins,
2016)”. Hayran kültürü söz konusu olduunda transmedyatik ierikler akıllara gelmektedir. Bu
noktada Matrix ve Harry Potter gibi filmlerin oluşturduu hayranlar, bu filmlerin müzikleri,
kostümleri, aksesuarları gibi eşitli ürünler ticari amalı satılabilmektedir. Bu ürünlerin
pazarlanmasında, sosyal medya tanıtım ve daıtım iin önemli bir görevi yerine getirmektedir.
Gerek hayranlar, gerek medya sahipleri ilgili içerikleri özellikle dolaşıma sokabilmektedir.
Katılımcı kültür, “hayranların ve dier tüketicilerin yeni ieriin üretimine ve
daıtımına aktif olarak katılım salandıı kültürü ifade eder” (Jenkins, 2016). Fuchs’un üreten
tüketicilerden kastı, kullanıcıların ieriklere katılarak eşitli görsel paylaşımlarda bulunması,
sonradan meta olarak satılmaktadır. Kullanıcılar katılımcı kültürün bir parası haline
gelmektedir.
Yakınlaşma kültürü Jenkins’e göre, “ieriin medya kanalları arasındaki akışını
vurgulayan, kültürün işledii mantıktaki bir deişimi ifade eder (2016: 430)”. Yakınlaşma
medyalar arası bir kavramdır. Medya uygulamaları arasındaki sahiplie de gönderme yapar.
Google’ın Youtube’a sahip olması ya da Facebook’un Instagram’la birlikte kullanılması gibi
bir yakınlaşmayı ifade etmektedir. Bu uygulamalardaki ierikler, sermaye sahipleri tarafından
deil, kullanıcılar tarafından oluşturulmakta, kullanıcılar tarafından dolaşıma sokulmakta,
medya sahipleri tarafından satılmaktadır. Fuchs’un alıştıı bu kapitalist düzen, Jenkins’in
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
63
ifade ettii, medya sahiplerinin tekelleşmesiyle kültürü etkilemekte ve tek tipleşmiş yapılar
ortaya koyabilmektedir.
Yine Jenkins’in alışmasında sıka faydalandıı bir dier kavram Monokültür’dür.
“Birtakım medya eleştirmenlerinin, medya holdingleri tarafından üretilen elence ve haber
ieriinin eşitlilik göstermediini ifade etmek iin kullanılır (2016: 432)”. Jenkins alışmasını,
yöndeşme ve tekelleşme kavramları balamında gerekleştirerek, toplumdaki gerek kültürde
yaşanabilecek deişimlere ya da sosyal medya üzerinde nasıl bir kültür oluşabileceine yönelik
görüşler bildirmektedir. Görüntü temelli şekillenen sosyal medya kültürü, kendi kullanım
pratiklerine, teknolojiye, kullanıcı profillerine, medya kuruluşlarına göre bir kültür ortaya
koyabilmektedir.
Yöndeşmenin adaletsizliini de ele alan Jenkins, maddi durumu iyi olanların teknoloji
ve yöndeşmeye daha abuk adapte olacaını, dier insanlarınsa aa ayak uydurmak iin
mücadele ierisinde olacaını ifade etmektedir. İnsanların cep telefonlarından iletişim,
televizyon, sosyal medya, internet kullanımı gibi eşitli işlerini yapabildii düşünüldüünde,
akıllı cep telefonu alamayanların ve bu yöndeşme kültürüne adapte olamayanların mücadelesi
yıpratıcı olacaktır. Görüntü toplumunun özellikleri düşünüldüünde hem medya şirketleri hem
kullanıcılar paylaşımlarını görüntü aracılııyla yapmaktadır. Yöndeşmeye ayak uyduramamak,
her şeyin görüntüyle anlatıldıı bu dönemde tüm görüntüleri kaırmak olarak da
yorumlanabilir. İnternetin hız faktörü düşünüldüünde, bazı paylaşımların geleneksel medyaya
taşınması, ilgili ierik bayatladıktan sonra olacaktır.
Pierre Levy, a topluluklarında ortaya ıkan geniş aplı bilgi toplama işleme
aktivitelerini aıklamak iin “kolektif akıl” kavramını kullanmıştır. Ona göre “Kimse her şeyi
bilmemekte, herkes bir şeyler bilmekte, tüm bilgi insanlıkta yatmaktadır (Levy, 1997)”. Aynı
zamanda Levy, gücün dört olası kaynaı arasındaki ortak noktaları şöyle sıralamaktadır:
“Göebe hareketlilik, Alan üzerinde hakimiyet, metaların sahiplii, bilgide uzmanlaşma
(1997)”.
Yöndeşmeyle ilgili Jenkins, hem yukarıdan aşaıya ticari güdümlü bir süre hem de
aşaıdan yukarıya doru tüketici güdümlü bir süre olduunu vurgulamaktadır. Böylece medya
şirketleri, kazan kapılarını nasıl genişletebileceklerini, tekelleşmelerini, erişim sınırlarını ve
kullanıcıların balılıklarını nasıl artıracaklarını örenmektedirler. Jenkins’in bu aıklaması,
Fuchs’ın alışmasını tekrardan akıllara getirmektedir. Kullanıcılar ve medya salayıcısı
şirketler düşünüldüünde hem hizmet hem de ticaret bir arada bulunmaktadır. Hizmet alımı
karşılıında, ücretsiz ierik üretmek, kullanıcıların bilgilerinin reklam şirketlerine satılması
gerekleşmektedir. Böylece hem kullanıcılar medya ieriklerini kullanmakta hem de medya
şirketleri kullanıcıları bir meta gibi satmaktadır. Fuchs’un söyledikleri, Jenkins’in
söyledikleriyle bu noktada harmanlanmaktadır. Sürecin ekonomik boyutunu vurgulayan
Fuchs’un alışmaları, ekonomik sürecin gerekleşmesi iin Jenkins’in vurguladıı medya
şirketlerinin yöndeşmesi ve tekelleşmesi i ie gemektedir. Google, eer bünyesine
Youtube’u, DoubleClick gibi reklam şirketlerini katmasaydı, yabancı firmalarla uraşmak
durumunda kalacaktı. Tasarladıı süre belki de sekteye urayacaktı. Tabi bu tekelleşmenin
sonraki boyutu, yine Jenkins’in ifade ettii monokültür aısından ele alınır. Sosyal medyanın
bireysel kullanımı noktasında, kullanıcılar aynı şirketin alt uygulamalarını kullanmaktan başka
bir şey yapmamaktadır. Sermayesi aynı olan firmaların uygulamaları arasında gezinmekte,
ücretsiz ieriklerini bu firmalar iin üretmektedir. rettii ieriklerin yapısı, hem dönemin bir
gerei olduundan hem de medya şirketlerinin görüntülü olmasına yönlendirdiinden görsellik
üzerine kurulmaktadır. En ok kullanılan uygulamalar hatırlandıında, hepsinin temelinde ve
paylaşımında fotorafın farklı biimleri kullanılmaktadır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
64
Jenkins’in alışmasında, üreticiler ve tüketiciler arasında önemli uzlaşıların olduu
dokuz alan olduu ortaya koyulmuştur. Bu dokuz alanın temelinde yine görüntü toplumu,
görsellik ve seyir kültürü olduu kabul edilebilir. Sosyal medya alışmaları görüntüden
baımsız düşünülemez. Oluşturulan ierikler kulaa ve göze hitap ettiinden, insanlar
gözleriyle takip ettiinde, yazısal ierikler bile görselleştirilmektedir. Bu dokuz alan, İzleyici
ölümünü yeniden gözden geirmek, Medya ieriini düzenlemek, Dijital ekonomiyi yeniden
tasarlamak, Medya sahipliini sınırlandırmak, Medya estetiini düşünmek, Fikri mülkiyet
haklarını yeniden tanımlamak, reticiler ve tüketiciler arasındaki ilişkileri yeniden görüşmek,
Küreselleşmeyi yeniden planlamak, Vatandaşları yeniden birleştirmek olarak sıralanabilir.
5. Amaç ve Yöntem
Sosyal bilimlerde böyle bir araştırmanın faydalanacaı araştırma yöntemi, Nitel
Araştırma Yöntemidir. Yeni medya alışmalarına eleştirel yaklaşmak, yeni medyada oluşan
görsel kültürü eleştirel düşünürlerin alışmalarıyla harmanlayarak analiz etmek, nitel araştırma
yöntemlerinden tarama modeliyle yapılmıştır (Karasar, 2014: 77-86). Çalışma iki önemli
düşünürün yeni medya kuramlarından hareket ettiinden dolayı, yeni medya ve görsel kültür
arasındaki ilişki yer yer örneklendirilerek betimsel analiz yaklaşımıyla ele alınmıştır.
Çalışmadaki deişkenlerse, dijital kültür döneminde teknolojinin geliştii bir toplumda,
insanların teknolojiyi nasıl kullandııdır? Kullanılan aralar zaman ve mekana göre nasıl
deişmiştir? Geleneksel olanla dijital olan arasındaki farklar ya da benzerlikler, hangi koşullar
altında kendini göstermektedir? Görüntünün icat edilmesi ve etkin bir şekilde kullanımıyla
hikaye anlatıcılıı ok farklı şekillerde tüketicilerin karşısına ıkar olmuştur. İşin iine sosyal,
ekonomik, ideolojik kaygılar girince ve görüntü bu amalarla kullanılınca, dijital mecralar
üzerinden reklam kampanyaları, pazarlama süreci, ekonomik kazan en ok tartışılan
konulardan olmuştur. Görüntü ve dijital mecralar da bu amala kullanılmaya başlanmıştır.
Belirlenen yöntem ve örneklerle bu durumun daha iyi anlaşılacaı düşünülmektedir. Bu
balamda nitel bir araştırma yöntemi uygulanacak olup, nitel araştırma planlarından varolan
durumun eleştirel bir betimsel analizi yapılacaktır.
5.1. Veriler ve Toplanması
Bu araştırmada veriler iki şekilde toplanmıştır: 1.Dorudan kaynaklardan, 2.Dolaylı
kaynaklardan (Mayring, 2011). Bu balamda ilk başta literatür taraması yapılmıştır. Yeni
medya ve dijital alanla ilgili yapılmış kuramlar ve ierikler toplanmıştır. Literatür taraması
yapıldıı zaman daha önce bu tarzda yapılmış, başka alışmaları analiz eden alışmalardan da
faydalanılmış ve nasıl bir yöntem izlediklerine bakılmıştır.
5.2. Verilerin Çözümü ve Yorumlanması
Literatür taraması, kuramsal dayanaklar ve örneklemin betimsel analizi yapılarak
verilerin toplanacaını ve araştırmanın yapılacaı yukarıda ki bölümde detaylı bir şekilde
verilmiştir. Bu balamda her bir veri toplama tekniinden elde edilen bilgiler önce kendi iinde
deerlendirilecektir. Daha sonra her bir veri toplama yönteminden eldi edilen veriler
birbirleriyle karşılaştırılarak izleyicilerin dijital mecraları nasıl takip ettii, görsel kültürün
hangi konumda durduu, eleştirel alışmalardaki kuramların izleyicinin kullanım pratikleriyle
nasıl bir benzerlik gösterdii ve dijital anlatıcılık ile geleneksel anlatıcılık arasında deişip
dönüşen özellikler, ayrıca göz önünde bulundurulup yorumlanmaktadır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
65
5.3. Sınırlılıklar
Çalışmada dier kuram ve kavramlara yer yer deinilmekle birlikte, Henry Jenkins ve
Christian Fuchs’un görüşleri ön plana ıkartılmaktadır. Dier düşünürlerin alışma ve
kuramları sınırlı tutulmaktadır. Çalışma yeni medyanın bireysel kullanımı ve yeni medyadaki
görsel kültür aısından deerlendirilmektedir. zellikle yeni medyanın sosyoekonomik yönü
Fuchs’un, sosyokültürel yönü Jenkins’in görüşlerinden dolayı vurgulanarak, eleştirel yaklaşım
ve görsel olanın konumu göz önünde bulundurularak gerekleşmiştir. Yeni medyadaki dier
önemli tartışmalar burada sınırlı tutulmaktadır.
6. Bulgular
Çalışmanın sonunda, dijital alana ait bir medya olarak Yeni medyanın, kendini ispat
ettii ve konvensiyonel medyanın önüne gemeye başladıı görülmüştür. zellikle X, Y, Z
kuşaı olarak da adlandırabileceimiz gen kuşak, gerek haberleşme gerek dier iletişim
yöntemleri için yeni medyaya daha ok başvurmaktadır. Yeni medyanın etkileşime aık yapısı,
kullanıcıların ierik oluşturabilme şansı gibi temel özellikler bunun en önemli nedenlerinden
olduu görülmüştür.
Çalışmadaki örneklere ve kuramlara bakıldıında, teknolojik determinizmden yola
ıkarak sadece olumlayıcı görüşler deil, yeni medyanın olumsuz olabilecek pek ok yönünün
olduu da bulgular arasında söylenebilir. zellikle Fuchs’un ekonomi politik düşünceleri, yeni
medya baımlılık alışmalarına yönelik tekno orular, bu bulgunun önemli özellikleridir.
İletişim dönemleri arasında bu dönem dijital dönem olarak gemektedir. Dönem olarak yeni
medyaya bakıldıında, sözlü dönemden ok farklı bir iletişim sürecinin yaşandıı
görülmektedir. Mekan, zaman ve katılım balamında iletişim süreci deişiklie uramıştır.
Dijital dönemde ekonomi ve teknoloji, belirleyen iki unsur olmuştur. Teknolojiye sahip olmak,
ekonomiye sahip olmakla paralel bir doruda yer almaktadır. Yeni medyadaki medyalar
aısından bakıldıında, toplumsal bir sorumluluk ve insanları elendirmek iin orada yer
almamaktadırlar. Yeni medya üzerinden yatay ve dikey bütünleşmeyi salamak istemektedirler.
Bunun için hem ekonomiye hem de teknolojiye hakim olmak istemektedirler
Gereken Christian Fuchs’un, gererekse Henry Jenkins’in kuramsal görüşlerin, yeni
medyadaki iletişim sürecine uyduu bulgular arasında söylenebilir. Marx’ın kapitalizm iin
yaptıı eleştirel görüşler, emek sömürüsü, gönüllü işi, boş zamanın fark edilmeden iş akdiyle
doldurulması gibi görüşlerin, yeni medyadaki uygulamalarda gerekleştii görülmektedir.
Artık insanlar boş vakit geirdiini ve elendiini düşünürken, aslında yeni medya sahipleri
tarafından gönüllü olarak alıştırılabildii söylenebilir.
Jenkins aısından bakıldıında durum biraz daha olumlayıcı gözükse de, monokültürün
oluşması, tek tipleşme, ekonomik güce sahip olanların yöndeşmenin olanaklarından
faydalanabildii gibi görüşlerin geerli olabildii bulgular arasında söylenebilir. zellikle
Amerika’da başkanlık seim dönemlerinde daha sık kullanılan yeni medya ve olanaklarının,
hem olumlu hem olumsuz yönleri bulunmaktadır.
Son olarak tüm bu tartışmaların merkezinde görsel kültürün, ekran kültürünün,
izlemenin ya da seyirlik kültürün bulunduu söylenebilir. Radyo gibi kulaa ve tek organa hitap
eden medya araları hari neredeyse tüm medya araları göze ve görsele hitap etmektedir. Yeni
medyada görüntünün yeri ve önemi, her zaman olduundan daha kıymetlidir. Çünkü medya ve
kullanıcı arasındaki süre görüntüler üzerinden gerekleşmektedir. İerik üreten kullanıcılar,
görüntülü ierikler üretmektedir. zetle yeni medyanın ekrana dayalı bir medya kültürü olduu
söylenebilir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
66
7. Sonuç
Sonu olarak sosyal medya, masum bir şekilde insanların fotoraf, video paylaştıkları,
arkadaşlarını takip edip beeni aldıkları bir mecradan ok daha fazlasıdır. Tıpkı geleneksel
medya gibi, sosyal medyanın ve oradaki uygulamaların ekonomi politii, ideolojisi ve eşitli
konumlardan kullanıcıların sosyolojik dinamikleri bulunmaktadır. Fotoraf, sinema,
televizyonla ilerleyen görüntü toplumları, sosyal medyadaki Google, Facebook, Instagram,
Youtube gibi en ok kullanılan uygulamalarda daha ileri bir boyuta taşınmıştır. Artık
kullanıcılar bu uygulamaları cep telefonu, tablet ve bilgisayarlarında taşıyarak, istedikleri
zaman ve istedikleri yerden erişim salayarak kullanır olmuştur. Çeşitli medya şirketlerinin bu
uygulamalarını kullanmak göründüü kadar masum deildir. Bu uygulamalar sosyal
sorumluluk projesi ya da faydalı bir kamusal alan yaratmak iin oluşturulmamıştır.
Uygulamanın sermaye sahibi olan medya kuruluşlarının ekonomik, ideolojik gibi yapılanmaları
söz konusudur. “Elenme, elendirme, elence” kavramları aracılııyla eşitli ideolojiler,
fikirler dolaşıma sokulmakta ve medya şirketleri bunlardan kar elde etmektedir.
Kullanıcılar bireysel anlamda günlük uygulamalara girmekte ve görüntülü ierikler
paylaşmaktadır. Bunu yaparken en büyük amacı beenilmek, kendinden haberdar etmek,
arkadaşlarından haberdar olmak sayılabilir. Bu işlemleri yaparken para ödememekte ve para
kazanmamaktadır. Ama ona bu hizmeti salayan Google, Facebook gibi medya şirketlerinin
ekonomik bir kazanımı söz konusudur. Tam bu noktada Christian Fuchs’un “Google
Kapitalizmi” alışması, eleştirel bir gözle medya ieriklerinden elde edilen karı, kullanıcıların
sömürüsünü ve sosyal medyadaki kapitalist düzeni, gönüllü ierik işileriyle anlatmaya
alışmıştır. Yaptıı alışmalar detaylı incelendiinde haklı olduu söylenebilir. Bu
uygulamalardaki üreten tüketiciler, hibir kazancı olmadıı halde, farkında olmadan bu sosyal
medya şirketleri iin alışmaktadır.
Jenkins’de eleştirel bir bakış aısıyla, sosyal medyadaki bireysel kullanımın, bazı sosyal
medya hesaplarının trend olması ve sektöre hâkim olarak tekelleşmesini anlatmaya
alışmaktadır. Medyaların tekelleşmeyle birlikte eşitli teknolojik özellikler bakımından ya da
eşitli formatlardaki uygulamalarda yöndeştiine de dikkatleri eken Jenkins, sosyal
medyadaki yapılanmanın kültürel boyutuna younlaşmıştır. Tekelleşen medya organlarının
yaymış olduu ieriklerin, insanları ve geleneksel kültürü etkileyeceini, insanların ne
hakkında konuşması gerektiini belirleyeceini ifade etmektedir. Çalışmaları incelendiinde
onunda haklı olduu düşünülebilir.
Burada dikkatleri çeken önemli noktalardan biri, hangi uygulama ya da hangi medya
tekelleşmesi olursan olsun, temelinde görüntü olmasıdır. Sosyal medya ve uygulamaları,
kullanıcıların ücretsiz oluşturduu görüntülü ierikler balamında düşünülmelidir. Geleneksel
medyada ierii üretenler medya profesyonelleriyken, sosyal medyada içerik üretenler ortalama
kullanıcılardır. Bunu gönüllü, isteyerek ve ücretsiz yapmaktadır. Sosyal medya ve
uygulamaları, üretmiş olduu servisleri de bu mantıı destekleyecek şekilde organize
etmektedir. Yani ierikler kullanıcılar tarafından salanacaktır. Medya şirketleri bu kullanıcılar
ve ierikler aracılııyla para kazanacaktır.
Kaynakça
Aydoan, Filiz. (2017). Yeni Medya Kuramcılarından Yeni Medya Kuramları. İstanbul: Der
Yayınları.
Baldini, Massimo. (2010). İletiim Tarihi. Çeviren: Gül Batuş, İstanbul: Avcıol Basım Yayın.
Castells, Manuel. (2005). A Toplumunun Ykselii. İstanbul: İstanbul Bilgi niversitesi
Yayınları.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
67
Çakır Birol ve Vedat Gülnar. (2006). Mystery Serials: The Relationship Between TheWatching
Motives and Religiousness. Fourth International Symposium Communication in The
Millenium, June 14-16 2006, (Edited by: Erkan Yüksel), 344-354, Eskişehir: Anadolu
University.
Çakır Birol ve Vedat Gülnar. (2007). Avrupa Birlii’ne Uyum Srecinde Trkiye’de Televizyon
Yayıncılıına Ynelik Dzenlemeler. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Sayı: 18, 207-223.
Debord, Guy. (2016). Gösteri Toplumu. Çeviren: Ayşen Ekmeki ve Okşan Taşkent, İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
Edgar, Andrew, Peter Sedgwick. (2007). Kültürel Kuramda Anahtar Kavramlar. İstanbul:
Aılım Kitap.
Fuchs, Christian. (2015). Dijital Emek ve Karl Marx. İstanbul: Nota Bene Yayınları.
Fuchs, Christian. (2016). Chritical Theory of Communication. Londra: University of
Westminster Press.
Geray, Haluk. (2003). İletiim ve Teknoloji Uluslararası Birikim Dzeninde Yeni Medya
Politikaları. Ankara: topya Yayınları.
Jenkins, Henry. (2016). Cesur Yeni Medya Teknolojiler ve Hayran Kültürü. Çeviren: Nihan
Yeengil, İstanbul: İletişim Yayınları.
Levy, Pierre. (1999). Collective Intelligence: Mankind’s Emerging World in Cyberspace.
Translated: Robert Bononno. USA: Perseus Books.
Monaco, James. (2014). Bir Film Nasıl Okunur?. Çeviren: Ertan Yılmaz, 16.bs. İstanbul: Olak
Yayıncılık.
Mutlu, Erol. (2012). İletiim Szl. Ankara: Sofos Yayıncılık.
Oskay, Ünsal. (2014). Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım. İstanbul: İnkılap Yayınevi.
Türkolu, Süleyman. (2012). Yeni İletiim Ortamları. İstanbul: b.y.
Yaylagül, Levent. (2016). Kitle İletiim Kuramları. İstanbul: b.y.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
68
ASSESSMENT OF ENTREPRENEURIAL POTENTIAL OF TURAN
UNIVERSITY
Dr. Saltanat Tamenova
Turan University, Almaty, Kazakhstan s.tamenova@turan-edu.kz
Akmaral Ualzhanova
PhD student, Turan University, Almaty, Kazakhstan ualzhanova.a@turan-edu.kz
Aigerim Nurgissayeva
PhD student, Turan University, Almaty, Kazakhstan 19200614@ turan-edu.kz
Abstract
This article discusses the creation and development of the entrepreneurial universities. The
assessment of entrepreneurial potential of a university is necessary to identify strengths and
weaknesses, and to determine strategy for further development.
The online self-assessment tool HEInnovate was chosen as a tool for the research of
entrepreneurial potential of Turan University. The result of self-assessment in all seven
dimensions was positive, but there is a room for improvement of the university's entrepreneurial
activity.
Keywords: Entrepreneurial university, entrepreneurial potential, self-assessment
tool,“University 3.0”.
Development of the entrepreneurial university concept
The entrepreneurial universities have appeared in the world practice of higher education
development as a response to external environment challenge and the search for approaches to
the implementation of educational tasks for a new generation of graduates (Clark Burton, R.
(1998), Gibb, A.A., Hannon P. (2006)).
The experience of the Massachusetts Institute of Technology in the USA, described in detail by
H. Etzkowitz, is considered as a benchmarking of the entrepreneurial university within the
framework of the Atlantic model of higher education. This model is characterized by
institutional and financial autonomy of universities, high level of self-government, indirect state
control and presence of close relationship with business.
The development of the entrepreneurial universities within the Continental model was carried
out in the conditions of hierarchy of educational institutions, close relationship with state
structures (sometimes – direct ministerial regulation), as well as historically less close
relationship between the universities and the business community, which are currently
experiencing a stage of active development.
Universities, in response to global challenges, move towards a “University 3.0” model in the
countries with transition economies. (Marozau, R., Guerrero, M., & Urbano, D., 2016).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
69
There are currently 128 higher education institutions in Kazakhstan, 45 of which are state -
owned, 79 are private, and 4 are foreign – owned. The total number of students is 542,458
people, 292,231 of which are girls or 53.9%.
Table 1. Models of higher education systems
Atlantic Model
Continental Model
Institutional and financial autonomy
Hierarchy of educational institutions
High level of self-government
Close relationship with government agencies
Indirect state control
Ministerial regulation
Close relationship with business
Less close relationship with business
Source: (Wahshstain V. Jelezov B. V., Meshkova T. A., Larıonova M. V. (2005)).
The innovative development path of Kazakhstan creates conditions for the development
of technological and social entrepreneurship. The study of the Global Entrepreneurship
Monitoring (GEM, Global Report 2017-2018) states that the perception of business
development opportunities in Kazakhstan is 64.7%. State support for entrepreneurship in
Kazakhstan was estimated by experts at 4.2, which is higher compared to countries with
resource-oriented economies (3.9) and efficiency-oriented economies (4.0).
The development and establishment of the entrepreneurial universities in Kazakhstan is
at an early stage. Turan University is one of the Kazakh universities carrying out the process of
transformation into an entrepreneurial university.
Despite the country differences of the entrepreneurial universities, it is generally accepted that
the development of entrepreneurship is the third mission of the universities (Bart Van Looy
(2009)). The transformation of universities from educational and research universities into
entrepreneurial ones is accompanied by the hybridization of their missions (Kobzeva L. V.,
Ponomarenko V. V. (2011)).
In order to implement the entrepreneurial mission, universities are engaged in the
formation of entrepreneurial environment and students' entrepreneurial competencies. A global
study of students' entrepreneurial spirit is conducted as part of the GUESSS project, which
examines students' willingness to be engaged in entrepreneurial activities (Sieger, P. et al.
(2019)).
The project was initiated in 2003 by the Swiss Research Institute of Small Business and
Entrepreneurship at the University of St. Gallen (University of St. Gallen KMU-HSG).
Kazakhstan took part in this project for the first time in 2016 thanks to the efforts of the
Kazakhstani Universities Association, Kazakhstan Institute of Project Managers and Turan
University. The national coordinator of the project in Kazakhstan was Turan University
(Sudibor O., Tazabekov K.A. (2017)).
In 2018, 208,000 students in 54 countries from more than 3,000 universities participated
in the 8th round of the international longitudinal study of the students' entrepreneurial spirit. 15
Kazakh universities took part in the study; the number of respondents was 3,425 students
(Tamenova S., Sudibor O., Tazabekov K.A. (2019)).
Research methods of entrepreneurial potential of the university
"The entrepreneurial potential of the university is the organizational and technical
capabilities (Etzkowitz H (2010)), relationships and values (Marozau, R., Guerrero, M., &
Urbano, D. (2016)) that allow the university to be "a natural incubator; providing a support
structure for teachers and students to initiate new ventures: intellectual, commercial and
conjoint".
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
70
Proposed characteristics are not always shared by the university managers, and we also do not
fully agree with them. However, in our opinion, the definition may vary depending on the
characteristics of the university itself, as well as on the country location.
There are different evaluations methods, the most popular of them are: expert
evaluation, criteria-based assessment, empirical evaluation. Criteria-based assessment
(indicators) has its advantages because it is based on measurements and is expressed in specific
numerical values that can be compared and, on their basis, it is possible to propose specific
activities to achieve the set goals.
Nowadays, expert self-assessment is widely used as an online tool for the study of the
entrepreneurial potential of the university, according to the methodology developed under the
auspices of the Organization for Economic Cooperation and Development for the European
universities (https://heinnovate.eu/en).
The proposed method is at the junction of expert and indicator assessments. The basic
steps of creation the methodology included: review of the literature, formation of the first
version of the entrepreneurial university model, discussion and adjustments of the model, model
testing and its revision, another cycle of discussions and formation of the final tool. The result
of this great job was an online tool available to any registered user. It is designed to enable
universities to assess themselves according to criteria that are grouped into seven groups:
1. Leadership and management.
2. Organizational capacity: funding, people and incentives.
3. Development of entrepreneurship in teaching and learning.
4. Entrepreneurs’ training and support.
5. Links between a university and business to share knowledge.
6. Internationalization of a university (active development of various international
relations).
7. Measuring the impact of an entrepreneurial university.
Since 2018, another relevant dimension on digital transformation and opportunity has
been added. Nowadays, universities actively introduce digital technologies and self-assessment
will optimize the process of digital transformation of the entrepreneurial university.
Self-assessment results of entrepreneurial potential of Turan University
The self-assessment of the entrepreneurial potential of Turan University was conducted
on seven HE Innovate measurements on a 5-point system from 1 to 5 (where 1 is low and 5 is
high).
Table 2. Self-assessment results of Turan University, 2018
Role
Leadership and
Governance
Organisational
Capacity
Entrepreneurial
Teaching and
Learning
Preparing and
Supporting
Entrepreneurs
Knowledge
Exchange and
Collaboration
The
Internationalised
Institution
Measuring Impact
Administrative leader
2.8
2.6
2.7
2.9
2.8
2.6
2.3
Dean / Head of School / Faculty
4.5
4.5
4.0
4.3
4.7
4.3
4.1
External stakeholder
4.0
4.1
4.2
3.9
4.4
4.1
3.1
Professor / Teacher
4.4
4.3
4.2
4.1
4.4
4.1
4.1
Rector / Vice chancellor
4.0
3.8
3.4
3.6
3.5
3.4
3.6
Student (Undergrad.- PhD)
4.1
4.1
4.1
4.0
4.1
4.1
4.1
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
71
Role
Leadership and
Governance
Organisational
Capacity
Entrepreneurial
Teaching and
Learning
Preparing and
Supporting
Entrepreneurs
Knowledge
Exchange and
Collaboration
The
Internationalised
Institution
Measuring Impact
Dimension average
3.9
3.8
3.8
3.8
3.9
3.8
3.8
The self-assessment results of Turan University were mostly positive. Respondents were from
students, professors, external stakeholders, as well as the rector, deans, heads of departments.
As can be seen from table 2, the seven key dimensions are estimated at an average of 3.8 to 3.9.
This suggests that, in general, the university works in all seven dimensions, but there are
opportunities for further development of the entrepreneurial potential.
There are significant differences in the assessments made by the heads of structural
units, who gave lower scores, and other groups, students gave the highest scores. This result
may be related to the difference in the perception of university’s entrepreneurial activity by
different groups.
The study identified overall positive scores that were in the upper rating scale from 4 to 5 (table
3). These positive respondents’ assessments in seven dimensions allow us to identify the
strengths of the university, which are necessary for considering the available opportunities for
planning strategic directions of the university.
Table 3. Positive assessment in seven dimensions
Dimension
Statements with high agreement
Leadership and
governance
The HEI encourages and supports faculties and units to act entrepreneurially
Organisational capacity
The HEI has the capacity and culture to build new relationships and synergies across the
institution
Entrepreneurial
Teaching and Learning
The HEI provides diverse formal learning opportunities to develop entrepreneurial
mindsets and skills
Preparing and
Supporting
Entrepreneurs
The HEI increases awareness of the value of entrepreneurship and stimulates the
entrepreneurial intentions of students, graduates and staff to start-up a business or venture
The HEI supports its students, graduates and staff to move from idea generation to
business creation
Knowledge Exchange
and Collaboration
The HEI demonstrates active involvement in partnerships and relationships with a wide
range of stakeholders
Knowledge Exchange
and Collaboration
The HEI demonstrates active involvement in partnerships and relationships with a wide
range of stakeholders
The Internationalised
Institution
Internationalisation is an integral part of the HEI’s entrepreneurial agenda.
Measuring Impact
The HEI regularly assesses knowledge exchange and collaboration.
Respondent’s statements with lower ratings are presented in table 4. These results
represent areas of activity of the university where improvements are needed.
Table 4. Negative assessment in seven dimensions
Dimension
Statements with low agreement
Leadership and
governance
There is a model in place for coordinating and integrating entrepreneurial activities across
the HEI
Organisational capacity
Entrepreneurial objectives are supported by a wide range of sustainable funding and
investment sources
The HEI invests in staff development to support its entrepreneurial agenda
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
72
Dimension
Statements with low agreement
Entrepreneurial
Teaching and Learning
The HEI validates entrepreneurial learning outcomes which drives the design and
execution of the entrepreneurial curriculum
The HEI co-designs and delivers the curriculum with external stakeholders
Preparing and
Supporting
Entrepreneurs
The HEI facilitates access to financing for its entrepreneurs
Knowledge Exchange
and Collaboration
The HEI integrates research, education and industry (wider community) activities to
exploit new knowledge
The Internationalised
Institution
International perspectives are reflected in the HEI’s approach to teaching
Measuring Impact
No significant areas of disagreement
Conclusion
According to the results of the study, it can be concluded that Turan University is
successfully transformed into an entrepreneurial university. The self-assessment of
entrepreneurial potential allowed identifying the strengths in university’s entrepreneurial
ecosystem and determining the priorities for the development of entrepreneurial activity.
Turan University's public profile and leaders have been identified as a major force in the
university's entrepreneurial ecosystem.
Increasing the number of the entrepreneurial courses, focusing on the number of successful
business students, internationalization of the university - all these are priority areas of the
university development.
In general, it was concluded, during the workshop with experts from the European
Union, that the university is developing the entrepreneurial activity in the right direction. The
self-assessment of entrepreneurial potential is recommended to be carried out on a regular basis,
as this will allow studying the current state of the university and determining development
priorities.
The results of these studies are of scientific and practical interest for the study of
problems in the field of management of the entrepreneurial universities.
Further involvement of the universities in global entrepreneurship research, such as GEM,
GUESSS and others, is essential for the development of entrepreneurship.
References
Bart Van Looy. The Role of Entrepreneurial Universities within Innovation Systems: An
Overview and Assessment // Review of Business and Economics. 2009/1.
https://feb.kuleuven.be/drc/AFI/misc/europecourse/the-role-of-entrepreneurial
universities-within-in.pdf
Best Case Studies of Good Practice in the Area of UBC within Europe / Science-to-Business
Marketing Research Centre, Germany, 2011. ec.europa.eu/education/higher-
education/doc/studies/munstercase_en.pdf.
Clark Burton, R. (1998). Creating Entrepreneurial Universities: Organizational Pathways of
Transformation. U.K.: Emerald Group Publishing Limited. Howard House.
Etzkowitz H (2010). The Triple helix. Universities-enterprises-state. Innovations in action, ed.
by A.F. Uvarov. Tomsk: Izdatelstvo of Tomsk State Univer-sity of Control Systems and
Radioelectronics
Etzkowitz, H. (2003). Research groups as 'quasi firms': the invention of the entrepreneurial
university. Research Policy, 32, 109-121.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
73
Gibb, A.A., Hannon P. "Towards the Entrepreneurial University. // International Journal of
Entrepreneurship Education 2006. № 4.
Global entrepreneurship monitoring / national report: Kazakhstan 2017/2018.
https://gsb.nu.edu.kz/wp-content/uploads/2019/01/GEM_ENG_num.pdf
GUESSS: Global University Entrepreneurial Spirit Student’s Survey, National Report
GUESSS KAZAKHSTAN–2016. – Almaty: Turan University, 2017. – 48 С.
GUESSS: Global University Entrepreneurial Spirit Student’s Survey, National Report
GUESSS KAZAKHSTAN–2016. – Almaty: Turan University, 2019. – 64с.
https://heinnovate.eu/en/training-materials
Kobzeva L. V., Ponomarenko V. V. On the way to entrepreneurial university: what is at the
center of changes? // Innovations. 2011. No. 4. Pp. 85-92.
Marozau, R., Guerrero, M., & Urbano, D. (2016). Impacts of universities in different stages of
economic development. Journal of the Knowledge Economy, 1-21.
Sieger, P. et al. (2019). Global Student Entrepreneurship 2018: Insight From 54 Countries.
GUESSS Global Report.
Wahshstain V. Jelezov B. V., Meshkova T. A., Larıonova M. V. (2005)Obzor sıstem vysshego
obrazovanııa stran OESR. M.: Izdatelskıı dom GÝ-VShE
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
74
KAMU SPOTLARININ 2-6 YAŞ GRUBU ÇOCUKLAR İÇİN GRELİK
BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Cemile ÇULCUOĞLU
Sakarya Uygulamalı Bilimler niveristesi Ferizli MYO İletme (cculcuoglu@subu.edu.tr)
Pınar ÇINAR
Sakarya Uygulamalı Bilimler niversitesi Ferizli Myo Tasarım (pcinar@subu.edu.tr)
Özet
Farkındalık oluşturmak , maruz bulunulan tehlike ve riskler hakkında halkın bilin
düzeyini arttırmak amacıyla yapılan kamuoyunu bilgilendirme alışmalarının hedefidir. Bu
eşit faaliyetlerle toplumda tehlike ve risklerden korunma davranışının gelişmesi ve yerleşmesi
amalanır. lkemizde 2012 yılında ıkarılan yasa ile birlikte farkındalık oluşturmak iin
kullanılmaya başlanılan yöntemlerin başında kamu spotu gelmektedir. lkemizde kamu
spotlarının RTK tarafından yayınlanmasına izin verilen, halkın tamamının izleyebilecei,
eitim, salık ve evre konularında yayınlardan oluştuu görülmektedir.
Gelecekteki davranış ve tüketim alışkanlıklarının ocuk yaşta temelleri atıldıı kabul
edildiinde hedef kitlesi tanımlanmış, onların beklentilerini ve ihtiyalarını karşılayacak nitelik,
nicelik ve görsellikte hazırlanmış, bir yaş grubuna yönelmiş kamu spotlarının etkisinin ne
olabilecei sorusu aıa ıkmaktadır. Bu sorunsal dorultusunda alışmada kamu spotları 2-6
yaş grubu ocuklar iin görelik bakımından deerlendirilecektir.
Anahtar kelimeler: Kamu spotu, farkındalık oluşturmak, farkındalık.
EVAULATION OF PUBLIC SERVICE ANNOUNCEMENT IN TERMSF OF
RELATIVITY FOR 2-6 AGE GROUP CHILDREN
Abstract
Awareness raising target public information work that aims to raise public awareness
about the dangers andrisks. Thesekinds of activities aim to develop and establish protection
against danger and risks in society.With the law enacted in 2012 in our country,the public
service announcement is one of the methods used to raise awareness. In our country,it is seen
that the public service announcement are allowed to be broadcasted by Rtük ,they can be
watched by all the public and they are composed of publications on education,health and
enviromental issues.
When it is accepted that future behavior and consumption habits are laid the foundation
at a chid’s age, the question arises of the impact of public service announcement directed
towards an age group ,whose target aubience is defined, prepared in quality and visuality to
meet their expectations and needs.In line with this problematic, public service announcement
will be evaluated in terms of relativity for 2-6 age group children.
Key words: Public service announcement, awareness raising, awareness.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
75
GİRİŞ
Radyo ve Televizyon st Kurulu’nun (RTK) 8/8/2012 tarih ve 2012/45 sayılı
toplantısında kabul edilerek yürürlüe giren; 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu kapsamında yer alan ‘’Kamu
Spotları Ynergesi’’nde, Kamu Spotu; “Kamu kurum ve kuruluşları ile dernek ve vakıf gibi
sivil toplum kuruluşlarınca hazırlanan veya hazırlatılan ve st Kurul tarafından
yayınlanmasında kamu yararı olduuna karar verilen bilgilendirici ve eitici nitelikteki film ve
sesler ile alt bantları olarak tanımlanmıştır’’. Hangi kamu spotlarının yayınlanacaı RTK
tarafından seilmekte, yayın kuruluşları belirlenenler arasından istediklerini zorunlu
yayınlamaktadır. Kamu spotları ile bilinlendirme ve farkındalık oluşturmak iin aırlıklı
olarak televizyonlardaki reklam kuşakları kullanılmaktadır.
RTK tarafından yapılan televizyon izleme eilimleri aratırmasına göre Türkiye’de
günlük ortalama televizyon izleme süresi hafta ii 3.30 dk. ,hafta sonu ise 3.45 dakikadır. Prime
time olarak adlandırılan saat 18:00 ve 24:00 arası ise en ok izlenen zaman dilimidir ve
televizyon izlemek aile ile birlikte yapılan bir etkinliktir. RTK tarafından yapılan ocukların
medya kullanımına ynelik yapılan aratırmaya göre çocuklar prime time izleyicisidir ve
ailesiyle birlikte televizyon izlemektedirler.
Okul öncesi dönem ocuu ise televizyonda en ok izgi film ve reklam izleyerek vaktini
geirmektedir. Dolayısıyla ocuun reklamlarda hangi mesajları aldıı ya da ocuk üzerinde
etkileri önemlidir. lkemizde televizyonun özellikle kamu spotlarının yayınlandıı reklam
kuşaklarının hedef kitlesini ocuklar oluşturmaktadır. Her ne kadar American Pediatri Dernei
(APA) ocukların ekran başında geirdikleri zamanın günlük 1-2 saati geçmemesini tavsiye
etse de ocuklar aileleri ile birlikte ekran başında ok daha fazla zaman geirmektedir.
Gelecekteki davranış ve alışkanlıklarının temellerinin ocuk yaşta atıldıı bilgisi ile hareket
edildiinde özellikle reklam kuşaında olumsuz ve ocuklara uygun ierikte hazırlanmamış
yayınlar tehlike oluşturmakta ve gelişimleri olumsuz etkilenmektedir.
1.Televizyon ve Çocuk
Bir toplumun tarz ve tavırlarını örenirken ya da toplumsallaşırken ocuk, evresinden
gözlem yoluyla örendii bilgileri bireysel varlıını sürdürebilmek iin uygulamaya abalar.
Bu örenme süreci önce aile, daha sonra arkadaş grubu, okul ve kitle iletişim aralarıyla
şekillenir. Çocuklar televizyondaki tüm yayınları ilgi ve merakla izlediinden hemen hemen
her konuda çok fazla bilgi ve donanım sahibi olmakta ve bu durum onları biyolojik bir tanımdan
toplumsal bir kurguya dönüştürmektedir. Bu görüşü destekleyen Postman’a göre, ocukluk
bebekliin tersine biyolojik deil, toplumsal bir inşadır ve bu sosyal gereklie sahip ıkarak
çocukların mutluluunu gözetmek, salıklı bir toplum görüşünü savunmak anlamına
gelmektedir (Dalı, Hacıbektaşolu, 2015). Çevresel etmenlerle şekillenen davranışlara ilişkin
ilk izlenim ve bilgiler, giderek ahlaki davranışlara ve ahlak kurallarına temel olmaktadır (Akt.
Ertürk, 2011). Buna karşılık bütün dünyada tematik televizyonlar dışında televizyon yayınları
ev/aile akışına göre düzenlenir. En büyük tüketici kitlesi ocuk olmasına karşın televizyonun
yetişkinler imparatorluunun biimlendirdii bir iletişim aracı olduu da unutulmamalıdır.
Çocuk bir yandan kendini yetişkinler dünyasına yönelik enformasyonun iinde bulurken dier
yandan kendi düzeyindeki enformasyona aılır (Şirin, 2011).
Televizyon, zamanla yaşam standartlarını, yaşam biimlerini, inanışları, toplumsal
ilişkileri, davranış kalıplarını, sosyal sorunları, tüketim alanlarını, kültürel deerleri de
etkileyerek hem bireysel hem de toplumsal anlamda ciddi bir deişime neden olur (Altınkılı,
2014). Çocuk aısından sosyalleşme, bir örenme sürecidir. Çocuk, toplumdaki uygulamaları
ve bireylere düşen rolleri bu sosyalleşme sürecinde edinmekte ve sonraki gelişim dönemlerinde
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
76
edindii bu bilgilere göre kalıplar oluşturmaktadır
(http://iletisimdergisi.gsu.edu.tr/tr/download/article-file/322257).
Yapılan araştırmalar pek ok ocuun televizyon başında geirdikleri zamanın sınıflarda
geirdikleri zamana yaklaştıı saptamıştır (Akt.Kalan, 2010). Televizyon ocukları etkilemek
iin ok büyük bir gütür. Yapılan ou araştırma televizyon izlemenin ocuklar üzerine hem
negatif hem de pozitif etkilerinin olduunu belirtmektedir. Bazı araştırma sonularına göre
televizyon izlemenin okulöncesi eitim aındaki ocukların bilişsel ve davranışsal gelişimleri
üzerine negatif etkileri vardır. Ancak bazı araştırmalar da yüksek kalite ierikli programların
okulöncesi ocukların bilişsel ve davranışsal gelişimlerini arttırabileceini göstermiştir. Bu
yüzden ocukların ne kadar fazla televizyon izlediklerinden ziyade ne izledikleri ve nasıl
izledikleri (aileleriyle, arkadaşlarıyla, tek başlarına, gürültü ortamında, vb.) daha
önemlidir(Çelebi, 2018).
2. 2-6 Yaş Arası Çocuk Ve Televizyon
İlk ocukluk dönemi olan okul öncesi dönem 2-6 yaş arası ocukları kapsamaktadır. Bu
yaş aralıı ocukların gelişim düzeyine bakıldıında ocukların özdeşim kurabilecekleri
kendilerine model alabilecekleri ve örnek model arayışı ierisinde oldukları bir dönemdir. Bu
özdeşim kurma eilimi, ocukların kişilik gelişimleri aısından büyük bir öneme sahiptir
(Akkuş ve di., 2015). Çocuklar önemsedikleri kişilerin duygu, düşünce ve davranış boyutuyla
beenip onları kendisine özgü davranışlar haline getirmekte, önemsedikleri kişi ya da nesneleri
kahramanlaştırabilmektedir. Televizyonda yer alan programlardan ocuklar bu yaş aralıında,
iinde bulundukları toplumun yaşayış biimi, yetişkin/cinsiyet rolleri, etik kurallar gibi
kavramları da örenirler. Gördükleri görüntüleri tamamen somut olarak yorumlarlar. Yani
çocuklarda henüz soyut düşünce gelişmedii iin, televizyondan ocua doru akan görüntüler,
olduu gibi algılanır. Her şeyin kendi etrafında şekillendii düşüncesine sahip olan ocuk,
algıladıı kadarıyla gördüklerini olduu gibi yapmaya alışabilir. Taklit ederek örendiklerini
yansıtır. Geri dönüşebilirlik ve deişmezlik kavramları henüz gelişmedii iin, gördüklerinin
bir film veya hayal olduunu anlaması olduka zordur. Onun iin bu görüntüler gerektir
(Ertürk, 2011).
Televizyon kanallarında kendilerinden yetişkin performansı bekleyen programlar ile
karşılaşan bu adaki ocuklar sözel olan ve olmayan davranışları televizyondan örenebilecek
yetenektedir (Altınkılı, 2014). zellikle korku, kaygı gibi duygular ocukluk döneminin en
önemli duygusal işlevleridir (Ertürk, 2011).
3. Türkiyede Çocuklar İçin Kamu Spotlarının Durumu
Zorunlu yayın olarak adlandırılan kamu spotları tütün ürünlerinin zararlarının
önlenmesine yönelik bilinlendirici yayınları, ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin
önlenmesi, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi, tüketicinin korunması, askerlik
kanunu, orman alanlarının korunması ,radyo ve televizyon kuruluş ve yayın hizmetleri
konularını kapsamaktadır. Aylık Radyo ve televizyon kuruluş ve yayın hizmetleri ile ilgili
toplam 15 dakika, dier konulardaki kamu spotları iin 30 dakikası prime time kuşaında olmak
kaydıyla 90 dakika yayın yapma zorunluluu vardır. Aırlıklı olarak bakanlıklar tarafından
yapılan kamu spotlarında halkın geneline hitap edilmektedir.
Kamu spotları ile ilgili yapılan alışmalar incelendiinde kamu spotlarının analiz edildii,
etkilerinin incelendii, aırlıklı olarak salık bakanlıı ile ilgili kamu spotları üzerinde alışma
yapıldıı görülmüştür. Şeker, Tiryaki (2013) kamu spotlarının gerek deerini bulamadıı
,sigara bırakma kamu spotlarının panik oluşturulmak iin kullanıldıı, siyasi otoriteyi
hissettirdii, Bütün ve di .(2018) kamu spotlarının etkisinin yeterli olmadıı, geliştirilmesi
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
77
gerektii, Genolu, Balıtaş ve Kuşkaya (2017) sigara bırakma kamu spotlarının bıraktırma
konusunda etkisinin olmadıı ,Yaman ve Gökan (2015) sigara bırakma kamu spotlarından
rahatsız olunduu ancak bıraktırma konusunda etkisinin olmadıı, Akova (2017) sigara
bırakma konusunda etkisinin olmadıı, sadece vicdan azabı ve pişmanlık duygularını
oluşturduu ,Becerikli (2012) sigara bırakma kamu spotlarının itici olduu ve hedef kitle olarak
genleri dışarıda bıraktıı ,Aytekin (2016) iş salıı ve güvenlii kamu spotunun konuyu
yüzeysel ele aldıı ve ana konudan daha ok büyümek üzerinde durulduu, Aydoan, (2018)
ihlalsiz trafik kamu spotunda korku ekiciliinin kullanıldıı, Gülada (2019) ocuk işiliin
önlenmesine yönelik hazırlanan kamu spotunun ierik ve ama uygunluu ve doru
göstergelerin kullanıldıı sonucuna varılmıştır.
lkemizde nüfusun yaklaşık dörtte biri 14 yaş altı ocuklardan oluşmaktadır. Nüfusun
ounluunun gen olduu, bu genlerin televizyon izledii ülkemizde yayın kuruluşlarına ve
devlete özellikle sosyalleşme ve sunulan roller aışından önemli sorumluluklar düşmektedir.
lkenin geleceini oluşturan ocuklara daha bugünden toplumsal olgulara yönelik sorumluluk
alma, kültürel deerleri aktarma ve bilinli bir insan olabilme, duyarlılık sahibi olma ile ilgili
davranışlar kodlanmalıdır. Bu kodlama iin kullanılan yöntemlerden biri de kamu spotları
olmalıdır. Çocukların televizyon izledii hatta izlemesi gerekenden daha ok izledii gerei
ile hareket ederek devlet eli ile onların gelişimine olumlu katkılar salanmalıdır.2-6 yaş arası
ocuk gelişimi dikkate alındıında ocuklar iin hazırlanan kamu spotları ierisinde ocukların
kahramanları olabilecek sevimli, elenceli gelişim düzeyine uygun karakterler barındırmalıdır.
Bu karakterleri kullanarak hazırlanan kamu spotları ocuk algı düzeyinde hazırlanmış,
kaynaını sevgiden alan, elendirirken düşündüren, güldüren, görseller ile söylenenlerin
örtüştüü, esprili bir dil ile ocuklara verilmek istenen mesajı aktarmalıdır. üt vermekten
kaınmalı, fiziksel, sözel ya da psikolojik şiddeti ve şiddet yoluyla ceza vermeyi içermemelidir.
Çocuu hayata hazırlamak iin yaşamda var olan atışmalar ocuklara özgü kurgularla
yansıtılmalı ancak tüm sorunların özümü sevgi ve saygıya dayalı olmalıdır(Sever, 2007).
lkemizde yayın zorunluluu olan her bir konu ile ilgili yayınlanan kamu spotlarından
bir tanesi yukarıdaki niteliklere sahiplii aısından genel olarak deerlendirilmiştir.
Tütün kullanımını azaltmak iin yayınlanan ‘’sigarayı bırak hayatı bırakma’’ kamu spotu
ierisinde korku ekicilii kullanılarak hazırlanmıştır. Sigara imenin sonucu hastalık ve
ölümdür mesajı verilmektedir. Sigara itii iin ölen karakterler anne, baba ve arkadaş olarak
tanımlanmıştır. 1 görüntüde ailesiyle gülüp elenip mutlu olan yemek yiyen aile, anne gittikten
sonra çok mutsuzdur.2.görüntüde basketbol oynayan, elenen iki arkadaş, arkadaşı gittikten
sonra ok mutsuzdur. 3.sahnede parkta babasıyla mutlu olan ve babası tarafından sallanan kız
ocuu babası gittikten sonra salıncakta yalnız, mutsuz ve boynu bükük bırakılmıştır.
Ailenin korunması ve Kadına yönelik şiddet kapsamında hazırlanan ‘’evdeki şiddet
hapiste biter’’ kamu spotunda korkan, boyun een, mutsuz bir kadın (anne),sinirli baıran
şiddet uygulayan bir erkek(baba) ve sonucunda hapishaneye dönen bir ev(yuva) ortamı vardır.
Konuşma yoktur, ancak görsellerden sandalyenin kırılması, erevenin kırılması, erkein her
haliyle ok sinirli olduu baırdıı, şiddet uyguladıı jest ve mimikleriyle ve vücut
hareketleriyle verilmiştir. Kadın erkekten geri ekilerek, kafasını kapatarak korktuunu belli
etmektedir. Çereve iinde ikisinin, düün resmi vardır. Duvarlar yıkılmakta, ev zamanla
hapishaneye dönüşmektedir. Psikolojik, sözel ve fiziksel şiddet unsurlarını barındıran bir kamu
spotudur. Korkutarak vazgeçirmek istenilmektedir. Yine kamu spotu içerisindeki baba figürü
ok sinirli, anne ise aresiz ve korkan kişidir
Afet riski altında alanların dönüştürülmesi kapsamında AFAD tarafından hazırlanan
‘’afetlere hazırlıklı ol’’ kamu spotu huzur mahallesinde gemektedir. Selden korunmak iin
şişme yelek giyen Ahmet adında mahalle sakini, ay ocaındaki arkadaşları tarafından alay
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
78
konusu yapılmaktadır. Mahallede sıradan (kahvede oturan insanlar, sokaktan geen insanlar)
güzel, aydınlık bir günde şişme yelek giyen, sele karşı önlem alan erkek ile afetlerin zamanının
belli olmaması esprili bir şekilde ele alınmıştır. nlemini aldıı iin mutlu ve kendisiyle gurur
duyan bir duruş sergilemektedir. Mahallede sel riski olmadıı söylendikten sonra morali
bozulmaktadır. Turuncu yelek can güvenliini salayan bir gösterge olarak kullanılmıştır.
Sonrasında erkek bir dış ses önce yaşadıımız yeri tanımamız ve önlemlerimizi ona göre
almamız gerektii konusunda uyarmaktadır ve tanımamız gereken yer İstanbul’dur. Çünkü
büyük İstanbul depremine hazırlık yapıldıı anlatılmak istenmiştir.
Orman bakanlıı tarafından yapılan atık su adlı kamu spotunda ise atık suyun zararları,
arıtıldıı ve sonrasında temizlenip kullanıldıı ile ilgili bilgilendirme yapılmaktadır. Atık suyun
kirli ve ok olduu spotun girişinde büyük depo ile ifade edilmiştir. Nasıl zarar verdii ve
kirlettii ölü balıklar, büyük bir tarlada tek olan ve kuruyan aa ile büyük, küük, kız, erkek
herkesi hasta edebilecei kızın başına konulan mendil ve erkein başına konulan el ile
betimlenmiştir. Belirli işlemlerden getikten sonra suyun renginin giderek berraklaşmasından
temizlendii anlaşılmaktadır. Ve sonrasında geri kazanılan bu su ile doanın canlandıı, su
tasarrufunun salandıı, daha temiz bir gelecein yaratıldıına ilişkin ileti verilmektedir.
Sonunda eşmenin kapanması, sifonda küük yuvarlak olan dümeye basılması su tasarrufunu
göstermektedir.
Dolandırıcılıa karşı farkındalık oluşturulmak istenen kamu spotunda dolandırıcılıın
nasıl ve hangi yollarla yapılabilecei dolandırıcı olan olayın kahramanı tarafından
anlatılmaktadır. Televizyon haberi gibi lanse edilmektedir. Olay gece tamirhanede
gemektedir. Konu esprili bir karakter tarafından canlandırılmıştır. Olayda polis, ışıklar,
sirenler, kelepe yapılan eylemin yanlış olduunu göstermektedir. Gazeteci ise olayın dikkat
ekici halkı ilgilendiren bir konu olduunu düşündürmektedir. Kahramanın tutuklanıp polis
arabasına konulup götürülmesi yanlış eylemin cezalandırıldıını göstermektedir.
Sonuç ve Öneriler
Sigara ile ilgili kamu spotlarını izleyen ocuk sigara kullanan ebeveynlerinin ne zaman
hasta olup ölecekleri ile ilgili endişe, korku duygusu oluşturabilir. Sigara ime yaşının 11’e
düştüü uyuşturucu madde baımlılıı yaşının 9 yaşına kadar indii ülkemizde bu konu ile ilgili
küük yaşta ocuk algı düzeyinde alışmalar yapmak gerei söz konusudur. İmeye
başlayanları bıraktırma konusunda bilinlendirmeden daha önemli olan hi başlamamalarını
salamaktır. Buna yönelik Food and Drug Administration şirketinin The Real Cost adındaki
sigara karşıtı kampanyası iin sigara kullanımının etkilerini elenceli bir şekilde aktardıı little
lungs adında kamu spotu serisi örnek olarak verilebilir.
Afetler ile ilgili hazırlanan kamu spotu afetlerde ne yapmak gerektii ile ilgili bir
bilgilendirme yapmamaktadır. Afetlerin ne olduunu anlayamayan ve medya yoluyla korkan
ocuk, kendini güvende hissetmek iin ne yapacaını bilememektedir. Güvensizlik duygusunu
almakta, endişelenmektedir.
Toplumların uzun vadeli ıkarlarının gözetilmesi ve sosyal devlet anlayışının gereklilii
olan sosyal fayda unsurlarının, kitleyi oluşturan her bir bireye dein ulaşması hedefi ile kamu
spotları en etkin kitle iletişim argümanları olarak tanımlanan televizyon ve radyo aracılıı ile
yayımlanmaktadır. Sosyal devletin gerekliliini salamak adına kitlelerin, pasif konumdan
ıkarılarak, toplumsal olgulara yönelik sorumluluk alan, bilinli ve aktif bireylere dönüşümü
salanmalıdır (Akova,2017). Televizyonun etkileri ocuklarda yetişkinlerden daha gülüdür.
Çocuklar üzerinde ebeveynlerden sonra en etkili öretici televizyondur. renen, örendiini
hayata geiren taklit eden, okul öncesi ocuklar iin ülkemizde okullar vasıtasıyla birok proje
yürütülmektedir. Ancak gerek bir televizyon izleyicisi olan ocuklar iin reklamların
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
79
içerisinde verilen ocuk algı düzeyinde hazırlanmış kamu spotunun olmadıı ıkmıştır. Sivil
toplum kuruluşları ve kamu kurumları özellikle geri dönüşüm, enerji verimlilii, su
kaynaklarının kullanımı, doayı koruma, temizlik, teknoloji kullanımı gibi konularda gerek
bir bilin ile hareket edebilecek bireyler yetiştirmek ocukları bilinlendirmek iin televizyonu
kullanmamaktadır.
Kamu spotları, ounlukla kişilerde duygusal etki yaratmaktadır. zellikle, korku
ögesinin, salıkla ilgili kamu spotlarında sıklıkla kullanıldıı görülmektedir. Soyut düşünce
olmadıı iin herşeyi kendi ya da ailesinin başına gelecekmiş gibi algılayan ocuk korku ve
kaygı duygusuyla ok erken yaşta tanışabilmektedir. Çocuk algı düzeyine uygun olmayan bu
kamu spotlarına da RTK tarafından akıllı işaretler kullanılmalıdır. Hatta korku, şiddet ieren
kamu spotlarının ocuk kanallarında yayınlanması engellenmeli, dier kanallarda da günün son
saatlerinde yayınlanması salanmalıdır.
Çocukların en youn televizyon izledii prime time kuşaı aynı zamanda kamu spotu
yayın zorunluluunun üte birini oluşturan zaman dilimidir. Bu balamda toplumun geneli ve
hatta belirli mesajları dikta etmek iin, korku ekicilii ile hazırlanmış kamu spotlarının yerine,
yapılması ya da bırakılması istenilen davranış ya da alışkanlıkların neden zararlı olduu
konusunda ikna edici biimde hazırlanmış kamu spotlarının hazırlamak hem ocuklar hem de
toplum geneli iin daha dikkat ekici ve etkili olacaktır.
Gelecekte ocuklarımızın hangi bilinte olmasını istiyorsak bu bilinci vermek için çocuk
gelişim düzeyine uygun kamu spotları hazırlanması, bakanlıkların okulda geirdii vakit kadar
televizyon karşısında vakit geiren ocuklara kampanyalarını anlatmak ve bilinli davranışı
aktarmak iin kamu spotlarını deerlendirmesi tavsiye edilmektedir. Bilinçlendirmenin
başlangıcı kahramanın tanıtımı, mesajın verilmesi aısından ücretsiz olarak yayınlanan kamu
spotları bakanlıklar, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları iin bir fırsat olarak
görülmelidir. zellikle iyi kurgulanmış animasyon karakterler oluşturmak ve bu karakteri
afişlerde, okullarda oluşturulan projelerde kullanarak devamlılıını ve tanınırlıını salamak,
sürekli hale getirmek ve sonrasında ocukta bu sevilen karakterler vasıtasıyla iyi hazırlanmış
görsel hikayeler ile bilinli davranışı yerleştirmek, farkındalık oluşturmak ve bilinlendirmek
aısından önemlidir.
Kaynakça
Akkuş, S., Yılmazer, Y., Şahinöz, A., Sucaklı, İ. (2015). 3-60 Ay Arası ocukların televizyon
izleme alışkanlıklarının incelenmesi. Hacettepe Universitesi Salık Bilimleri Fakltesi
Dergisi,
Akova, S. (2017). “Sigarayı bırak hayatı bırakma’’ sloganlı kamu spotları örneklemlerinin
alımlama analizi yöntemi ile incelenmesi. Stratejik Ve Sosyal Aratırmalar Dergisi,
2,15-36
Altınkılı, Z. (2014). Televizyon izlemenin 1-6 yaş ocuk salıı üzerinde etkilerine yönelik
annelerin tutum ve davranışlarının belirlenmesi. Atatrk niversitesi /Salık Bilimleri
Enstitüsü, Erzurum.
Aydoan, H. (2018). Sosyal reklamlarda korku ekicilii: “İhlalsiz Trafik”. Journal of Yaar
University, 13, 210-231.
Aytekin, H. (2016). Görsel-işitsel medyada salık - güvenlik halleri: Tartışılması gereken bir
alan olarak kamu spotu. Seluk İletiim, 9,249-275. doi: 10.18094/si.37556
Becerikli, Y. S. (2013). Salık iletişimi alışmalarında alımlama analizinin kullanımı: Odak
grup alışması yoluyla kamu kampanyaları ve reklam metinlerine ilişkin apraz bir
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
80
okuma pratii. İstanbul niversitesi İletiim Fakltesi Dergisi, 163-177. Retrieved from
https://dergipark.org.tr/tr/pub/iuifd/issue/22893/245002
Bütün, M., Selçuk,M., Akadal, E., Gülseçen, S. (2018). Kamu spotlarının etkililii üzerine bir
araştırma. Selçuk Üniversitesi İletiim Dergisi, 11,273-291.
Çelebi, E. (2018). Filmlerdeki Sigara Sahnelerine Yönelik Medya Okuryazarlıı Bilgisi ve
Sigara Kullanım Alışkanlıı Arasındaki İlişki. Selçuk Üniversitesi İletiim Dergisi, 11
(1) , 366-381. DOI: 10.18094/josc.338342
Dalı, ., Hacıbektaşolu, E. (2015). Televizyon reklamlarının ocuk-aile ilişkisi ve boş zaman
kavramı ekseninde deerlendirilmesi. Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1 ,
183-212. DOI: 10.32739/uskudarsbd.1.1.15
Ertürk, Y. D. (2011). Çocukluk aı gelişim dönemlerine göre medya kullanımı I. Türkiye
Çocuk Hakları Kongesi, 49-88
Ezmeci, F., Söylemez, E., T., Ç., Akgül, E., Akman, B. (2017). Çocukların yer aldıı
reklamların ocuklara ve yetişkinlere verilen mesajlar, roller ve cinsiyete yönelik
ayrımcılık unsurları aısından incelenmesi.
http://iletisimdergisi.gsu.edu.tr/tr/download/article-file/322257 20.10.2019
Genolu, P., Balıtaş, H. H., Kuşkaya, S. (2017). Sosyal pazarlama aracı olarak kamu
spotlarının birey davranışları üzerindeki etkileri: Parametrik olmayan istatistiksel bir
analiz. Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi, 48, 622-629
Gülada, O. M . (2019). Çocuk İşiliinin nlenmesine Yönelik Hazırlanan Kamu Spotu
Reklamlarının Göstergebilimsel Analizi. SGD-Sosyal Güvenlik Dergisi, 9 (1) , 215-235.
DOI: 10.32331/sgd.582761
İrkin, A. Ç. (2012). Çocukların geliim sreci ve televizyonun etkileri. Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu, Ankara
Kalan, Ö. G. (2010). Medya okuryazarlıı ve okul öncesi ocuk: Ebeveynlerin medya
okuryazarlıı bilinci üzerine bir araştırma. İletiim Fakltesi Dergisi, 59-73
Özbük, M. Y., Öz, Y. (2017). Türkiye’de yayınlanmış olan kamu spotlarının ierik analizi
yöntemi ile incelenmesi. Busıness And Economıc Research Journal, 3, 575-589
RTÜK. (2018). Televizyon izleme eilimleri araştırması.
https://www.rtuk.gov.tr/assets/Icerik/AltSiteler/televizyonizlemeegilimleriarastirmasi2
018.pdf
RTÜK. (2013). Türkiye’de ocukların medya kullanım alışkanlıkları araştırması.
https://www.rtuk.gov.tr/rtuk-kamuoyu-arastirmalari/3890/5231/turkiyede-cocuklarin-
medya-kullanim-aliskanliklari-arastirmasi-2013.html
Sever, S. (2007). İlköretimde ocuk edebiyatı zeliha güneş (ed.).Çocuk kitaplarında bulunması
gereken temel özellikler. Anadolu Üniversitesi, Eskişehir.
Şeker, M., Tiryaki, S. (2013). Sigara ile ilgili kamu spotlarında moral panik etkisi. Türkiyat
Aratırmaları Dergisi, 223-241.
Şirin, M. R. (2011).Şiddet televizyon ve ocuk dostu medya. I. Trkiye Çocuk Hakları
Kongesi,163-184
Yaman, F., Göçkan, İ. (2015). Kamu spotu reklamlarının sigara kullanıcıları üzerindeki etkisi:
Afyonkarahisar ilinde bir uygulama. Karadeniz Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı 11,53-
65
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
81
INTEGRATION OF KAZAKHSTAN'S AGRICULTURAL MARKET IN THE
EAEU
PhD, Professor Dina RAZAKOVA
Turan University, Almaty, Kazakhstan (dina_next@mail.ru)
Abstract
In the following article we have analyzed the rates of corn market development, the
export-import operations with corn produce in scopes of realization of integration project of
EaEU. The results of a performed analysis allowed us to make a conclusion that economic
relations between countries-members of EaEU can become a crucial factor of solving world
and regional problems in spheres of food supplies and regional stabilization in conditions of
world economy instability. The author has studies the main integration hindering factors, which
are under-developed shipping-logistics infrastructure of corn market of countries of EaEU, and
also a preserving tendency of technological underrun by A.I.C enterprises. The author has
outlined possible spheres of relations ok Kazakhstan Republic with the other members of EaEU
concerning the realization of common shipping-logistics infrastructural projects and also
directing the developing of innovational agrotechnologies in grain-growing of Kazakhstan.
Keywords: EaEU, integration project, corn market, food supplies safety, agricultural
production, and economic cooperation.
1. Problem
The corn market is a strategic branch of A.I.C., which provides the food supplies safety
of the country and which forms the export potential of Kazakhstan Republic 1. Nowadays
according to rates of corn produce Kazakhstan is among the leading countries of the world (is
in top-10 of world producers). The Kazakhstan part in world production of wheat in years of
plenty is about 3.3% 2. But at the same time the corn complex of Kazakhstan is developing
very unstably on the basis of substantial changes of yields of corn, relative underrun as a result
of economic directing on monocultures growing in export of agriproduct up to 1991, the
influence of social, economic and institutional changes after gaining the independence 3.
Unique opportunities in solving the food supplies problems, forming of developed corn
market, growing of production stability, decreasing of import dependence are given to
Kazakhstan due to its being a part of integration projects if EaEU and Common Economic
Space (CES). The production rates of agriculture and particularly – of grain-growing are
dominantly influenced by effective functioning of integration unions 4.
The solving of the problems of strengthening of food supplies safety, development and
increasing of efficiency of corn complex of Kazakhstan republic are stipulating the necessity of
extending and search of possible branches of cooperation in scopes of united agricultural
politics of CES countries.
On post-Soviet territory EaEU can be deemed nowadays as the most effective model of
economic integration of 3 countries – Belarus, Russia and Kazakhstan. The agreement about
EaEU forming and creation of common customs zone was signed by Russia, Belarus and
Kazakhstan on the 6th of October, 2012. During this time there were several attempts to
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
82
evaluate the aspects of social, political and economic influence of the countries-members of the
union. The influence on grain-growing market was also evaluated.
The grain-growing is an important factor of development of agricultural sector, all kinds
of livestock farming and a main source of profit for agricultural producers on the territory of
EaEU. The products of the grain processing are about 40% and more in the menu of the local
population.
2. Findings
The potential of developing the grain-growing complex of countries-members of EaEU
is defined by geographic closeness to regions with growing demand for corn, and also by
presence of water and cropland resources 5.
So the level of croplands availability per one citizen in Kazakhstan republic is 1.51 ha per
capita 6, in Russia – 0.89 ha per capita., in Belarus – 0.56 ha per capita. It can be compared
to similar results of other countries: correspondingly the USA – 0.75, China – 0.08 and Japan
– 0.03 ha per capita.
The corn and pulse crops in countries of EaEU and CES are grown on 63, 406 thousands
of hectares (61.2% of all croplands), in Belarus – 2,723 thousands of hectares, Kazakhstan –
16,244 thousands of hectares, Russia – 44,439 thousands of hectares. Concerning the types of
corn growing, the predominant type in EaEU and CES countries is wheat: in Belarus – 26.4%,
in Kazakhstan – 82.9%, in Russia – 55.5%.
Countries of EaEU and CES produce 7.9% of the world’s amount of wheat 7 and 3.7%
of the amount of other corn and pulse crops.
In 2018 the total gross collection of corn (weight after refinement) in countries of EaEU
and CES was 118.2 million of tones, which is 25.2 more than in 2017 8. The part of corn-
growing industry of Kazakhstan is 15.4% of total gross collection of corn in countries of EaEU
and CES (Fig.1.)
Fig. 1. The structure of production of corn cultures
by countries of EaEU and CES in 2018, %.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
83
The specific feature of grain-growing in Kazakhstan is a strong dependence on the
climatic conditions, which is the main reason of grain-growing production instability in
republic.
Republic Kazakhstan belongs to the group of countries with efficient rate of corn
production per capita: in 2018 this rate was about 1,115 kg while the norm is 1,000 kg. This
rate is higher only in France (1,135 kg), and among EaEU members Kazakhstan occupies the
1st place. On the 1st of January 2014 there were 13.7 million of tons of corn and pulse cultures,
which is 0.3% more than in the previous year.
According to totals of 2018, the average harvest of corn cultures in countries of EaEU has
increased up to 3.4%, from 20.4 dt/ha to 21.1 dt/ha in 2018. We should mention, that
Kazakhstan has the lowest rate of yield of corn cultures (with the processed area taken into
account)
As we can see the main yield increase (34.8%) is viewed in Kazakhstan. In Russian
Federation this rate is less – the yield increase of corn cultures was 19.7%. In Belarus the
decrease was observed – to 13.7, to 29.7 dt/ha.
During the last decade Russia, Kazakhstan and other CIS countries has stated themselves
as large exporters of the corn cultures on the world market. During the last years corn is the key
element of food supplies export of Kazakhstan to other countries of the world, which envisages
its contribution to providing global food supplies safety 9.
The export of the corn of CES and EaEU countries is mainly represented by export
shipments of Russia and Kazakhstan. Belarus is almost not exporting corn. According to
preliminary estimation in 2018, the corn export from EaEU and CES countries was about 30.7
millions of tons, including from Russia – 22.9 millions of tones, Kazakhstan – 7.8 millions of
tons 10. The part of EaEU countries in world amount of corn export is about 9.1% .
The dynamics of export corn shipment is unstable due to natural and climatic conditions
and present market situations. But we should also mention the stable increase of cost volume
of interrelated trade of EaEU countries.
In 2018 the amount of related trade of corn cultures between EaEU countries has
increased up to $132 millions, or up to 69.2% if comparing with the rate of 2017. The part of
reciprocal shipments in the general turnover of food supplies of CES countries has increased in
2017 up to 1.3%. The main part of the shipments (91.9%) is made by Kazakhstan. The basis of
the corn shipments from Kazakhstan are making as usual the wheat of strong kinds for bakery,
rice, products of corn processing.
At the same time the main tendency of corn complex development of EaEU countries
within the last years in the desire to diversify ultimately the structure of corn production, to
deepen the processing of agricultural materials and increasing the export shipments with high
added value.
The customs duty, stated on the boards of EaEU, is designed for protection of the customs
territory from the competitive produce with high added value from the third parties (countries).
In 2018 in EaEU and in CES the export prices were higher than in 2017: rye – up to
14.2%, rice – up to 10.8%, serial – up to 18%, sunflower seed – up to 12%. The price for flour
has increased up to 14.3%.
The import prices are substantially higher than export prices: rye – in 16.5 times,
sunflower seeds – in 16.7 times, flour – в 1.6 times, barley – up to 43.5%, wheat – up to 28.8%.
In Kazakhstan the import prices are strongly prevailing over the export prices in the
following kinds of plants-growing: sunflower seeds – in 13 times, flour – in 3.5 times, barley –
in 2 times, wheat – in 1.7 times, rice – up to 38%.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
84
The main partner of Kazakhstan on the corn market of EaEU is Russia. Due to territory
closeness to RF the prices for Kazakhstan wheat are usually lower, that those of worlds market,
where Russia byes this corn (Fig. 4.)
In general while making the conclusions of economic cooperation we should mention that
EaEU is working and bringing profit – it is reflected by results of economics of EU countries.
The EaEU in general and each member of it has a huge potential on a world corn market. The
economic cooperation between EaEU countries can become a defining factor of the regional
stabilization in conditions of world economic situation instability and substantial price changes.
At the same time we should mention that integration connections of EaEU countries are
hindered by a set of factors such as poorly developed infrastructure of storing, processing,
shipping and export of the corn. The problem of corn depots’ deficiency is really crucial,
especially in the years of plenty, when car, marine and river shipping, depots and elevators
cannot cope with the increased amounts of shipments and storing. This also leads to losses of
grown harvest and complicates the inter-state shipment of corn and its processing products in
scopes of the EaEU itself and outside of it.
The factor, which hinders the increase of Kazakhstan position on the global corn market
is the preserving tendency of technological underrun of A.I.C. enterprises as a result of lack of
financial resources for new agrotechnologies implementation.
The perspectives of the Kazakhstan corn complex development is scopes of EaEU
integration project is indissolubly tied to the solving of the existing problems in the following
directions:
1) The development of shipment-logistics infrastructure of countries-members of EaEU.
One of the main factors for extension and increasing of the efficiency of cooperation of
countries, integrating in EaEU is the creation of transport corridor, the extension of the existing
grain depots’ capacities.
The CES countries (Russia, Kazakhstan and Belarus) are using the territory of each other
for conducting of export-import shipments and connection with the other countries. E.g., the
Kazakhstan Republic is exporting corn to more than 70 countries of the world, including the
countries of Central Asia, Afganistan and Iran. It also uses the Russian territory as a
complimentary channel of export via the ports of Russia, Ukraine and countries of the Baltics.
More than half of the Kazakhstan corn, moving through the Russia, is exported via
shallow ports on the Black Sea and Azov Sea, particularly, via The Azov port elevator. One of
the branches of transport infrastructure development on CES is the building and/or buying grain
terminals by Kazakhstan companies in Russian ports.
The routes of the Northern Corridor of TransAsian railway line, which is used for
shipments from China to Europe via transition point Dostyk-Alashankou in Kazakhstan is
working on the very verge of its capacity. There are cases of trains stopping on the boarders of
Russian and Kazakhstan, particularly as a consequence of incoordinate performance of repair
windows.
The shipment of Kazakhstan corn is performed also via the corn terminal in Latvian deep-
water port Ventspils (Ventspils Grain Terminal, VGT), which is a joint Kazakhstan-Latvian
enterprise and its 50% belong to companies, being part of the Kazakhstan corn union 11.
The state politics of Kazakhstan is directed on re-orientation of export lines from Aktau
port, which is oriented on shipping corn in Iran, to Russian ports Eisk and Azov. The second
goal is the reducing of the part of the shipment fee in the price of corn, which can sometimes
be about 50%.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
85
The successful example of realization of common projects in creation of transport
infrastructure of countries – EaEU members is the project if modernization of the part of line
Aksaraiskaja-2 – Kigash (which connects Privolzhskaya railroad – the affiliate of open joint
stock company “RZhD” and railroads of Kazakhstan), after conducting of which the speed of
passenger trains has increased from 80 km/h to 100 km/h, and of shipping trains – from 60 km/h
to 80 km/h.
The other example of possible extension of transit possibilities of the Russian territory is
the project of building a railroad White Sea-Republic of Komi-Ural (“Belkomur”), which was
supported by Kazakhstan and China. The line should connect the Scandinavian countries and
North-Western part of Russian with Asia via the shortest route.
In mid-term perspective the following project can be rather attractive: the creation of
highspeed railway line Minsk-Moscow-Astana-Almata, the initiator of which is the president
of Kazakhstan Republic Nursultan Nazarbaev.
For achieving substantial results of shipping system of the integration it is necessary to
solve the problems of state and development of road networks, the shipping-logistics centers
and increasing the number of depots, equipped with the modern techniques, the elimination of
working railway transport deficiency. The more complicated tasks are the unification of charges
for railway traffic on the whole territory of EaEU, the organization of shipment moving via
multimodal routes with the united shipment papers, the conducting of electronic base of papers
in transportation sector of countries-members of the union 12.
In the view of grain-growing infrastructure development it is necessary to build new and
to extend the existing grain depots’ capacity on the territories of the main corn-producing
regions of the Northern Kazakhstan. With the view of developing the western and the southern
branches of corn export it is necessary to envisage the building of new capacities for corn
shipment.
1) Forming of conditions for accelerated innovative technological breakthrough in
grain-growing branch of A.I.C.
One of the priority directions of creating a competitive and highly-productive grain
complex in Kazakhstan and on the territory of the other countries-members of EaEU is a
development and implementation of innovative agrotechnologies in grain-growing, their further
implementation in production process. Nowadays 37 research projects are realized in scopes of
program-target financing of a joint-stock company “KazAgroInnovatsija”. The receivers are 48
scientific-research organizations, and 32 of them are subsidiary companies of joint stock
company “KazAgroInnovatsija” 13.
The existing system of knowledge distribution gives the opportunity to build cooperation
between science and agricultural business, orienting on their real needs and producing abilities.
As a result the development of new technologies will be based on the ideas, suggestion and
practical experience of agricultural producers [14, 15].
In order to implement the perspective innovation in the system of agricultural science
there was a branch office of commercialization opened in 2014 – the Center of transfer and
commercialization of agrotechnologies. Such centers exist in all leading systems of agricultural
research. The systemic approach to commercialization of technologies has given the
opportunity to realize new innovative projects in the shortest possible terms.
Among the most perspective projects we should mention the studied of diversification of
production in crops-growing, innovative technologies of growing crops and developing of
biological methods of plants protection.
In order to form new scientific-innovative system of regeneration and distribution of
avant-garde knowledge in the sphere of grain-growing it is necessary to increase the budget
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
86
financing of agricultural science and increase their part in GDP to the average level of
developed countries. It is necessary to create conditions for attracting private investors in grain-
growing complex of the rebuplic and development of state partnership in a sphere of innovative
technologies implementation.
Performed researches allowed us to make a conclusion that notwithstanding the
substantial achievements and positive results of integration of Kazakhstan economics, there is
still a set of factors which hinder the development of grain-growing in republic in scopes of
EaEU work. The existing problems can be overcome in case of realization of complex of
actions, directed on the development of shipping-logistics infrastructure, and also forming of
the circumstances for accelerated innovational technological breakthrough in grain-growing in
A.I.C.
References
Aigarinova, G.Т. and G.K. Shulanbekova, 2018. Legal Backing of Food Security as a Major Component
of the National Security of the Republic of Kazakhstan. Procedia – Social and Behavioral
Sciences: 510-513.
Analytical review of production and marketing of corn on the territory of countries-members of EaEU
and United economic space. Official site of Eurasian economic commission. Date Views
08.06.2014
http://www.eurasiancommission.org/ru/act/prom_i_agroprom/dep_agroprom/monitoring/Do
cuments/по%20зерну%20анализ%20ТС%20и%20ЕЭП.pdf.
Article Kazakhcorn. 37 innovative projects in A.I.C. sphere are now realizing in Kazakhstan. Date
Views 08.06.2014 http://www.kazakh-
zerno.kz/index.php?option=com_content&view=article&id=81831:2018-08-20-05-19-
45&catid=14&Itemid=108.
Characteristics of land resources of Kazakhstan republic. Official internet-portal of Bureau of Land
Management of Kazakhstan regional development Ministry. Date Views 08.06.2014
http://kuzr.gov.kz/ru/component/content/article/18-zemfond/78-about-lands.
Christopher, A. Hartwell, 2018. Eurasian Consequences of further economic integration in the
Commonwealth of Independent States. Business Horizons, 4: 411-420.
Eurasian economic integration: figures and facts. Date Views 08.06.2014
http://www.eurasiancommission.org/ru/Documents/broshura26_RUS_v5.pdf.
Giews, 2014. Food Outlook, Biannual Report on Global Food Markets, Date Views 08.06.2014
http://www.fao.org/docrep/019/I3751E/I3751E.pdf.
Golovaneva, А.А., 2016. The problems of forming shipping-logistics infrastructure of EaEU space (on
the territories of Belarus, Kazakhstan and Russia). Scientific researches of RAS. Date Views
08.06.2014 http://www.ecfor.ru/pdf.php?id=books/sa2016/17.
Lioubimtseva, Е. and G.M. Henebry, 2014. Climate and environmental change in arid Central Asia:
Impacts, vulnerability, and adaptations Review Article Journal of Arid Environments, 11(73):
963-977.
Rau, V.V., 2018. Russia in EaEU: agricultural aspect. Problems of forecasting, 1: 102-111.
Razakova, D., 2018. Current Trends and Outlooks of the Development of the Kazakhstan Grain Market.
World Applied Sciences Journal, 25(6): 875-881.
Razakova, D., 2018. Pricing in the Market of Grain and Grain Products. Middle-East Journal of
Scientific Research, 13: 218-223.
Tsvetkov, V.A., K.H. Zoidov and A.A. Medkov, 2018. New evolutional model of forming the shipping
infrastructure of countries of united economic space on a high-tech basis. Socionet.
United States Department of Agriculture (USDA). Market Forces Constrain Future Growth in U.S.
Wheat Sector. Date Views 08.06.2014 http://www.ers.usda.gov/topics/crops/wheat/usda-
wheat-baseline,-2018-22.aspx.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
87
Zlochevkyi, A.L., R.E. Bulavin, A.V. Korbut, E.A. Gan and I.V. Kobuta, 2017. Grain-growing
politics EaEU. Saint-Petersburg: Center of integration studies of Eurasian
development bank: 120.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
88
21. YZYILDA YENİ TEKNOLOJİLERİN ETKİSİNDE GELİŞEN MODA
ENDSTRİSİ
r. Gör. Pınar ÇINAR
Sakarya Uygulamalı Bilimler niversitesi Ferizli Meslek Yksekokulu Tasarım Blm-Moda
Tasarımı Programı (pcinar@subu.edu.tr)
Özet
21. yüzyılda gelişen teknoloji ve deişen yaşam koşullarıyla beraber moda endüstrisi
deişime uramış, yeni malzemeler, yeni teknikler, yeni ara gereler, yeni üretim metotları ile
moda ürün tasarım, üretim ve sunumlarında yenilikler yaşanmaya başlamıştır. 21. Yüzyıl
teknolojileriyle birlikte bilgisayar, ışık, ses, akıllı tekstiller, internet, iletişim, dijital birok
unsur moda tasarımcılarının ve markalarının işlerinde tek başına ya da birlikte yer almıştır. 21.
yüzyıl teknolojileri tasarımcıya ve markalara yeni ve özgün ürün ortaya koymanın yolunu
amıştır.
Bu alışmada, moda tasarımı alanında 21. yüzyıl teknolojileri ile yaşanan gelişim incelenerek
örneklenmek istenmiştir. Bu amala 21. yüzyıl teknolojilerini tasarım, üretim ve sunumlarında
kullanan tasarımcı ve markaların ürünleri örnekler üzerinden incelenmiştir. Çalışma, moda
tasarımı alanında 21. yüzyıl teknolojileri ile yaşanan deişimi örneklendirmesi ve 21. yüzyıl
moda tarihi bilgisine kaynak oluşturması bakımından önem taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Moda, tasarım, 21. yüzyıl teknoloji, yüksek teknoloji moda
FASHION INDUSTRY DEVELOPING UNDER THE INFLUENCE OF NEW
TECHNOLOGIES IN THE 21ST CENTURY
Abstract
With the developing technology and changing living conditions in the 21st century, the
fashion industry has changed and new materials, new techniques, new tools, new production
methods and fashion product design, production and presentations have started to experience
innovations. Along with 21st century technologies, computer, light, sound, nanotechnological
textiles, internet, communication and digital elements have been involved in the works of
fashion designers, either alone or together. 21st century technologies have paved the way for
designers and brands to create new and original products.
In this study, the development of the 21st century technologies in the field of fashion
design was examined and sampled. For this purpose, the products of designers and brands that
use 21st century technologies in their design, production and presentations are examined
through examples. This study is important in terms of exemplifying the changes experienced in
21st century technologies in the field of fashion design and creating a source for 21st century
fashion history knowledge.
Keywords: Fashion, design, 21st century technology, high tech fashion
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
89
1. Giriş
18. yüzyılın sonlarında Avrupa’da görülmeye başlayan bir dizi teknolojik gelişme
dünyadaki üretim sistemlerinin atölyeden fabrikaya, para başı üretimden yıın üretime
gemesini salamıştır. 19. yüzyılın ortalarına gelindiinde elektrik teknolojileri ile bant tipi seri
üretim sistemlerinin gelişmesine katkı salamıştır. Düşük maliyet, kitlesel üretim ve standart
ürüne dayalı üretim modelleri yıllar boyunca güncelliini korumuştur. 1970’li yıllarda
geliştirilen programlanabilir makineler, 1990’lı yıllarda bilgisayar ve elektronik bilgi
teknolojileri ile otomasyonun salanması üretim teknolojilerine yeni boyut katmıştır. 21.
yüzyıla gelindiinde ise bilişim ve iletişim teknolojilerindeki önemli gelişmeler, internetin
yaygın kullanımı, yazılım alanındaki gelişmeler, akıllı sistemlerin gelişmesini salamış, üretim
sürelerini insansız biimde kurgulayabilen yeni üretim sistemlerini olanaklı kılmıştır (Soylu,
2018).
Günümüz dünyasında başta bilgisayar kullanımı olmak üzere otomasyon ve dier
teknolojik gelişmeler ile birlikte dünyanın herhangi bir yeri ile bilgi alışverişi ve bilgi akışı ok
hızlı bir şekilde gerekleşebilmektedir. Teknoloji dünyasında meydana gelen gelişmelere ayak
uydurmak tüm üretim yapan endüstriler iin adeta bir zorunluluk olmaktadır. Gelişen teknoloji
ve deişen yaşam koşullarıyla beraber moda endüstrisi de deişime uramakta, yeni
malzemeler, yeni teknikler, yeni araç gereçler, yeni üretim metotları ile moda ürün tasarım,
üretim ve sunumlarında yenilikler yaşanmaktadır. Bilgisayar, ışık, ses, ısı, ve dijital pek ok
unsur tasarımcıların işerinde tek başına ya da birlikte yer almakta ve teknoloji tasarımcıya yeni
ve özgün ürün ortaya koymanın yolunu amaktadır.
Günümüzde moda endüstrisinin 4. Sanayi Devrimi (Endüstri 4.0) ile bütünleşme gayreti
iinde olduu ve teknoloji kullanımının yaygınlaştıı görülmektedir. Aynı zamanda teknoloji,
giysilerin üretim biçimlerini ve tüketicinin de giysilerden beklentilerini deiştirmiştir. 21.
yüzyılda yüksek modadan (Houte Couture) teknoloji odaklı modanın yarattıı yüksek teknoloji
modaya (High-Tech Fashion) dönüşüm ile en büyük devrimlerden biri yaşanmaktadır (Geyik,
2019).
21. yüzyıl moda endüstrisinde bireysel kontrol ve veri transferi yapabilen giysiler,
giyilebilir elektro-tekstil giysiler ve benzeri birçok uygulamalar tekstil ve giysi üretimi için son
derece önemlidir. Bu amala yapılan alışmada, 21. yüzyıl teknolojilerini tasarım, üretim ve
sunumlarında kullanan tasarımcı ve markaların işleri incelenmiş ve yüzyılın moda eilimlerine
ilişkin bir kaynak oluşturulmaya alışılmıştır.
2. 21. Yüzyıl Yeni Teknolojilerin Moda Endüstrisinde Kullanımı
Moda ve tekstil tasarımı, bir giysinin tasarımından müşteriye ulaştırılmasına kadar
deişik üretim aşamalarını kapsamaktadır. Bu aşamalar model tasarımı, kalıp ve pastal
hazırlama, kesim, dikim, ütüleme, ambalajlama, depolama ve sevkiyat olarak sıralanabilir.
Günümüzde bu aşamaların her birinde kullanılan farklı teknolojiler hem üretim hızını hem de
kalitesini arttırmaktadır (Bulgun ve Beşer, 2000). Model tasarımı aşamasında kullanılan
programlar bilgisayarda silüet üzerine giysi tasarlama, giysiye doku ve renk uygulayabilme,
kumaş yüzey tasarlama, tasarlanan giysinin teknik izimini oluşturabilme, dikiş türlerini
uygulayabilme vb. olanakları salamaktadır. Farklı tasarım disiplinlerin de kullanılan corel
draw, adobe illustrator gibi programlarda alışılabilmekle birlikte, dorudan moda ve tekstil
tasarımına yönelik Audaces Idea, Inventex 3 D tasarım gibi programlar bulunmaktadır.
Moda ve tekstil sektöründe kalıp hazırlıında kullanılan sistemler; bilgisayar ünitesi,
digitizer (kalıp giriş masası) ve ploter’dan oluşmaktadır. Kalıp hazırlama, model uygulama,
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
90
serilendirme ve pastal hazırlama, ayrıca 3 boyutlu model giydirme sistemleri kullanılarak, kalıp
hazırlama sistemleri ile hazırlanan kalıpların, 3 boyutlu olarak giydirilmesi, bitmiş durumdaki
numune görünümünün bilgisayar ortamında elde edilmesi işlemleri yapılmaktadır (Vural,
Çoruh, 2003). CAD (Bilgisayar Destekli Tasarım) sistemleri, hazır giyim işletmelerinde yaygın
olarak kullanılmakta ve üretim verimliliini arttırmaktadır. CAD teknolojisi ürün geliştirme
sürecini hızlandırmakta ve moda ürünlerinin pazara sunulma süresini kısaltmaktadır. (Meng,
Mok ve Jin, 2010).
Dijital tekniklerin sunduu olanakların eşitlilii tasarımcıya bunları ara ve ortam
olarak kullanabilme olanaı yaratmaktadır. İnternetin kullanımı ve yaygınlaşmasıyla birlikte
sosyal medya, moda tasarımcılarının takibi ve moda ürünlerinin satışı iin yeni sosyal ortam
oluşturmaktadır. Dijital teknolojilerle birlikte ortaya ıkan sanal stüdyo anlayışı tasarımcılara
moda koleksiyonlarını sunmak iin yeniliki yaklaşımlar salamaktadır. Her geen gün
geliştirilen bilgisayar programlarıyla, tasarımcılar, ü boyutlu sanal bir ortamda alışma olanaı
yakalamaktadır. İstanbul’da gerekleşen Vodafone Dijital Dönüşüm Zirvesi’nde tasarımcı Arzu
Kaprol’un 2016 Kış Koleksiyonunu “Yaşamın Kaynaı” adlı dijital defile ile sunduu görülür.
Resim 1: Arzu Kaprol, 2016 Kış Koleksiyonu
Günümüzde giysi işlevsel ve estetik unsurları iinde barındırmanın yanında, bilimsel,
teknik ve teknolojik detayları iermektedir. Teknoloji şirketlerinin estetik unsur taşıyan ürünler
ile tüketicilerinin beklenti ve beenilerine hitap etme istei; moda markalarının ise teknoloji
ieren ürünlerle fark yaratma abaları teknoloji şirketleri ve moda endüstrilerinin
yakınlaşmalarına yol amaktadır. Tommy Hilfiger markası ve Pvilion firması ortaklıı ile 2014
tatil sezonu iin hazırlanan ceket, cep telefonu ve tablet gibi elektronik cihazlara gü salamak
iin suya dayanıklı, hafif, esnek amorf silikon teknolojisiyle üretilmiş, ıkarılabilir güneş
panellerine sahiptir (Geyik, 2019).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
91
Resim 2: Tommy Hilfiger, 2014 Tatil Sezonu
21. yüzyıl teknoloji ile uyumlu tasarlanan giysiler günlük hayatın somut ya da sanal
ihtiyalarını karşılayabilecek ürünler olmaktadır. Google ve Levis işbirlii ile hazırlanan
“Commuter x Jacquard” adlı ceket 2017 sonbahar sezonu için hazırlanmıştır. Özellikle
bisiklet sürücülerine hitap eden ceket, kola iliştirilen bir aparat yardımıyla bluetooth
üzerinden telefona bağlanabilmekte ve seyir halindeyken kola yapılan birtakım jestlerle
yol tarifi alma ve müziği kontrol edebilme olanağı sağlamaktadır.
Resim 3: Levis, 2017 Sonbahar
Dijital teknolojilerin tasarım uygulamalarında yaygınlık kazanmasıyla birlikte müzik
ve ses de moda tasarım ürünlerinde yer almaya başlamıştır. Cutecircuit firmasının “Soundshirt”
tasarımı, giysi kumaşına yerleştirilmiş 30 mikro aktüatöre sahiptir; bu aktüatörler, orkestra
alarken sahnede yakalanan, verilere dönüştürülen müzii kablosuz olarak ve gerek zamanlı
olarak alır. Bu sayede saır bir izleyici iin tamamen sürükleyici bir his yaratır. Soundshirt en
gelişmiş akıllı tekstiller ve giyilebilir teknolojiyi kullanarak üretildii iin giysi iinde tel
yoktur. Soundshirt, saır bir kişinin cildinde müzik hissetmesini ve ilk kez canlı bir senfonik
konser yaşamasını salamaktadır.
Resim 4: Cutecircuit, Soundshirt, 2019
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
92
Giyilebilir teknolojilerde iletken mürekkep, şekil hafızalı alaşımlar, termokromik
pigmentler, elektronik iletken tekstiller, ışık yayıcı malzemeler gibi pek ok yöntem ve
malzeme bulunmaktadır. Intel ve Chromat firmalarının işbirlii sonucunda geliştirdikleri ve
“Adrenaline Dress” adını verdikleri sezgisel giysi kişinin vücut sıcaklıını, adrenalin ve stres
düzeyini ölçebilmektedir.
Resim 5: Chromat, 2016 İlkbahar/Yaz
Hüseyin Çalayan Paris Moda Haftası’nda sunduu 2007 ilkbahar/Yaz koleksiyonu,
elektronik devrelerle giysilere hareket kabiliyeti kazandırdıı, giyilebilir teknoloji tasarımı
parçalardan oluşmaktadır. Yüksek teknoloji moda olarak görülebilecek koleksiyonunda,
modellerin üzerinde kendi kendilerine kıvrılan, aılan, kapanan, katlanan kıyafetleriyle
günümüz ve gelecein modasına ışık tutmaktadır.
Resim 6: Hüseyin Çalayan, 2007 İlkbahar/Yaz
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
93
3 Boyutlu yazıcılarla üretilmiş giysileri profesyonel anlamda podyumlara taşıyan öncü
tasarımcılardan biri, Iris Van Harpen’dir. Herpen ilk kez 2010’da 3 Boyutlu yazıcılarla üretilmiş
giysiler ieren “Crystallization” isimli koleksiyonuyla Amsterdam Moda Haftasında yer
almıştır. Harpen, son kolleksiyonu „Hybrid Holism‟ iin, 3 boyutlu yazıcı kullanarak,
plastikten kauuk ve metale kadar deişen malzemelerle üretmiştir.
Resim 7: Iris Van Harpen, 2010 Crystallization
Luminex firmasının esnek fiber optiklerle dokuduu kumaşlar önceleri el antaları ve
perdelerde kullanılmıştır. artık giysi tasarımlarında da yer almaktadır. Sonrasında bu
kumaşların, Claire Danes tasarımı Galaxy elbise (2016 MET Gala), Hüseyin Çalayan Led
elbise (2007 Sonbahar/Kış), Richard Nicoll Optik elbise (2015 İlkbahar/Yaz) tasarımları ile
giysi tasarımlarında da kullanıldıı görülmektedir.
Resim 8: Claire Danes,
Galaxy elbise, 2016
Resim 9: Hüseyin Çalayan,
Led elbise, 2007
Sonbahar/Kış
Resim 10: Richard Nicoll,
Optik elbise, 2015
İlkbahar/Yaz
21. yüzyıl moda endüstrisinde günümüz teknolojileriyle şekillenen tasarımlara verilen
örnekleri daha da arttırabilir. Yeni doan bebeklerin yaşam belirtilerini izleyebilen giysiler
iindeki monitörler, sporcunun koşu performansı veya hava koşullarından dolayı kaza
madurlarına kurtarma ekibi aırabilecek uygulamalar mümkün olabilmektedir. Ayrıca tekstil
yüzeylerinde oluşturulan özel dokular, kaplamalar ve bitim işlemleri ile kumaşlara su
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
94
geirmezlik, nefes alabilen özellik, kırışık azaltma, kendi kendini temizleme
kazandırılabilmektedir (İşmal ve Yüksel, 2016).
Teknoloji daha küük, daha dayanıklı, daha esnek, daha az maliyetli ve yıkanabilir
duruma geldiinde moda endüstrisinde daha ok giyilebilir tasarımlar yaratma olanaı
olacaktır.
3. Sonuç
Bu alışmada, 21. yüzyıl moda endüstrisine yön veren ve hayatı kolaylaştırmaya
yardımcı olan bazı teknolojik moda ürünlerine, üretim, sunum ve hizmet metotlarına
deinilmiştir. Moda endüstrilerinin yeni teknolojilerin transferi ile şekillendirdikleri
alışmaları ile aın ihtiyalarına cevap verebilen, üretim, satış, salık, spor, alanlarında yeni
özümler ürettikleri görülmektedir. Moda endüstrisinde kullanılmaya başlanan yeni tekstil
malzemelerin, elektronik ve dijital teknolojilerin, üretim, sunum ve satış yöntemlerinin
günümüz estetik anlayışı ve tüketici talepleri aısından önem taşıdıı görülmektedir.
İinde bulunduumuz yüzyılda ve yakın bir gelecekte internetin dorudan giysilerin
ve aksesuarların bir parası olacaı ve bu teknoloji sayesinde kişisel salık verilerinin izlenimi,
ocuk bakımı, hızlı karar alma, hızlı iletişim kurma gibi olumlu etkilerin elde edilmesi
beklenilmektedir. Yaşanan dijital ve teknolojik gelişmelerin paralelinde moda marka ve
tasarımcılarının giyilebilir teknoloji tasarımları, pazarlama satış hedeflerine ulaşabilmelerinde
belirleyici ürünler olarak yer alacaktır. Dolayısıyla giyilebilir teknoloji ile işlevsel moda
ürünleri tasarlayacak, ileri teknoloji içeren malzemeleri giysi ya da aksesuarlara adapte
edebilecek moda tasarımcılarına ihtiya doacaktır. Bu balamda alışmanın, 21. yüzyıl moda
eilimlerine ilişkin bir literatür oluşturarak, tasarım yolculuunun başında olan gen
tasarımcılara, disiplinler arası ar-ge alışmalarına ve inovasyonlara dayalı yeni bakış aıları
geliştirmeleri yönünde farkındalık kazandıracaı düşünülmektedir.
Kaynaklar
Bulat, F.; Başaran, F. (2018). Tekstil Tasarımında Yeniliki Yaklaşımlar: 3B Yazıcılarla
Deneysel Çalışmalar. Kesit Akademi Dergisi, 14, 257-273.
Bulgun E. Y., Başer G. (2000). Bilgisayarda Bir Giysi Tasarım Programı Oluşturulması. DEÜ
Mühendislik Fakültesi Fen ve Mühendislik Dergisi. 2 (2): 113-122.
Geyik, N. (2019). Moda Endüstrisinin Giyilebilir Teknoloji Tasarımları. Uluslararası Bilimsel
Aratırmalar Dergisi, 4(1), 50-65.
Halaçeli, H. (2010). Bilgi Toplumunda Yüksek Teknoloji Ürünü Çok Fonksiyonlu Tekstiller.
Sanat Dergisi, 13, 67-72.
İşmal, .; Yüksel, E. (2016). Tekstil ve Moda Tasarımında Teknolojik Bir Yaklaşım: Akıllı ve
Renk Deiştiren Tekstiller. Yedi: Sanat, Tasarım ve Bilim Dergisi,16, 87-98.
MENG, Y., MOK, P.Y. ve JIN, X. Interactive virtual try-on clothing design systems. Computer-
Aided Design, 2010, Vol. 42, s 310-321.
Soylu, A. (2018). Endüstri 4.0 ve Girişimcilikte Yeni Yaklaşımlar. Pamukkale Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 32, 43-57.
Vural, T., Çoruh, E. (2003). Bilgisayar Destekli Moda Tasarımı. YA PA Yayıncılık, İstanbul.
Yetmen, G. (2017). Giyilebilir Teknoloji. Ulakbilge, cilt 5, sayı 9, 275-289.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
95
Görsel Kaynaklar
Resim1: Arzu Kaprol, 2016 Kış Koleksiyonu,
https://www.google.com/search?q=Arzu+Kaprol+dijital+d%C3%B6n%C3%BC%C5
%9F%C3%BCm&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwjK75uOu6_lAh
WqxYUKHTUEA8YQ_AUIEigB&biw=1600&bih=750#imgrc=_
Resim2: Tommy Hilfiger, 2014 Tatil Sezonu, https://www.neowin.net/news/tommy-hilfiger-
debuts-solar-panel-jackets-to-power-mobile-devices-on-the-go/
Resim3: Levis, 2017 Sonbahar, https://www.lifewire.com/best-smart-clothes-4176104
Resim4: Cutecircuit, Soundshirt, 2019. https://shop.cutecircuit.com/collections/special-
products/products/the-soundshirt
Resim5: Chromat, 2016 İlkbahar/Yaz,
https://www.google.com/search?q=chromat+intel&source=lnms&tbm=isch&sa=X&
ved=0ahUKEwjO0sz_xLTlAhVGasAKHUJGCu8Q_AUIFCgD&biw=1600&bih=79
9
Resim6: Hüseyin Çalayan, 2007 İlkbahar/Yaz,
https://www.google.com/search?q=h%C3%BCseyin+%C3%A7a%C4%9Flayan+200
7&tbm=isch&source=lnms&sa=X&ved=0ahUKEwiK9rat3bTlAhWUmFwKHWXe
AhwQ_AUICigB&biw=1600&bih=799&dpr=1
Resim7: Iris Van Harpen, 2010 Crystallization, https://www.irisvanherpen.com/haute-
couture/hybrid-holism
Resim 8: Claire Danes, Galaxy elbise, 2016,
https://www.google.com/search?q=claire+danes+galaxy+elbise&source=lnms&tbm=
isch&sa=X&ved=0ahUKEwigpMKmsL7lAhXtQEEAHciTAggQ_AUIEigB&biw=1
600&bih=799#imgrc=lNALuI35KeI6cM:
Resim 9: Hüseyin Çalayan, Led elbise, 2007 Sonbahar/Kış,
https://www.cafleurebon.com/new-fragrance-review-comme-des-garcons-x-hussein-
chalayan-airborne-fashion-transforms-fragrance/hussein-chalayan-leddress-detail-
aw-2007/
Resim 10: Richard Nicoll, Optik elbise, 2015 İlkbahar/Yaz,
https://www.google.com/search?q=richard+nicoll+optik+elbise+2015&source=lnms
&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwj_gN6Itr7lAhWCiVwKHZzaAdgQ_AUIEigB&b
iw=1600&bih=799#imgrc=7SfjQi-7w83jEM:
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
96
SYNTHESIS METHOD AND CALCINATION TEMPERATURE EFFECTS
ON LAALO3 PEROVSKITE TYPE CATALYST
Dr. Rahmiye Zerrin YARBAY ŞAHİN
Chemical Engineering Department Faculty of Engineering Bilecik Seyh Edebali University
Biotechnology Application and Research Centre, Bilecik Şeyh Edebali University
zerrin.yarbay@bilecik.edu.tr
Asst. Prof. Adife Şeyda YARGIÇ
Chemical Engineering Department Faculty of Engineering Bilecik Seyh Edebali University
Biotechnology Application and Research Centre, Bilecik Şeyh Edebali University
Prof. Nurgül ÖZBAY
Chemical Engineering Department Faculty of Engineering Bilecik Seyh Edebali University
Biotechnology Application and Research Centre, Bilecik Şeyh Edebali University
Abstract
Perovskite type oxides are accepted as crucial because of their usage in fields such as
solid oxide fuel cell, photocatalysis, electronic and heterogeneous catalysis. These materials are
widely used as catalysts due to their high thermal strength and low cost compared to precious
metals and are generally prepared by sol-gel, microemulsion, co-precipitation, freeze drying,
flame hydrolysis and citrate complexation methods. The textural structure and phase purity of
the synthesized perovskites varies according to the method of preparation and calcination
temperature and the low surface area of these materials limits their use. A possible way to
overcome this problem is to develop synthesis methods and work on calcination temperatures.
In this study, LaAlO3 catalysts were synthesized by sol-gel and co-precipitation methods and
studied at two different calcination temperatures of 700 and 900°C. According to BET, SEM
and XRD analysis results of catalysts, better surface structures and higher surface areas of the
co-precipitation method calcined at 700°C were obtained.
Keywords: Perovskite, LaAlO3, sol-gel, co-precipitation.
1. Introduction
LaAlO3 has gained interest in the last decades due to its encouraging microwave
dielectric properties, excellent lattice matching and a good matching for thermal expansion
(Tian, Yu & Wang, 2007). LaAlO3 powder has also been widely studied as a catalytic material
for the oxidative coupling of methane because of its high activity and high selectivity for C2
hydrocarbon formation (Li, Zhuo & Shi, 2004). Lanthanum aluminate (LaAlO3) with different
kinds of dopants either on the A- or on the B-site is known to be a mixed ionic and p-type
electronic conductor at high oxygen partial pressures and ionic conductor at low partial
pressures (Lybye, Poulsen & Mogensen, 2000). LaAlO3 has been utilised as an excellent
substrate for superconducting devices because it provides a high-quality factor, excellent lattice
matching, and a good matching for thermal expansion. Besides, it provides a negative
temperature coefficient of resonant frequency which makes it possible to combined with
another dielectrics with positive resonant frequency such as CaTiO3 to give temperature stable
microwave dielectric ceramics (Zhou, Huang, Chen, Xu & Gong, 2004).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
97
In general, LaAlO3 has been synthesized by conventional solid-state reaction of
aluminium oxide (Al2O3) and lanthanum oxide (La2O3) in the temperature range 1500–1700°C.
On the other hand, this method was very well established with the drawbacks like ensuring
complete oxide reaction and the introduction of impurities during the subsequent milling
procedures and practices. As a sequence, a number of wet chemical methods have been
considered to obtain LaAlO3 at low temperature. In order to eliminate these inadvantages, low
temperature wet chemical synthesis techniques have been developed. One of these is co-
precipitation of lanthanum- and aluminium-bearing precursors followed by calcining the
precipitates. Depending on the test conditions, synthesis temperatures for totally converting the
co-precipitates to LaAlO3 varied over a large range (from 700 to 1350°C). Another preparation
method is sol–gel synthesis. Sahu et al. synthesized nanosized LaAlO3 at as low as 600 °C using
a sol–gel by utilizing aluminium and lanthanum chlorides as precursors (Li, Zhang & Lee,
2007).
In this work, sol-gel and co-precipitation methods have been used to synthesise LaAlO3
powder at different calcination temperatures. The synthesised LaAlO3 powders have been
characterised using powder X-ray diffraction analysis (XRD) and scanning electron microscopy
(SEM), and Barrett–Emmett–Teller (BET) method.
2. Materials and Methods
LaAlO3 perovskites were prepared by the citrate and co-precipitation methods.
La(NO3)3·6H2O (ABCR), Al(NO3)3·9H2O (Sigma Aldrich), citric acid monohydrate (ADR)
and ammonium carbonate (VWR) were used as reagents. An aqueous solution of citric acid was
prepared. The aqueous solutions of metal nitrates were added to that of citric acid, and they
were agitated for 1 h. Then ammonium carbonate was added until the pH was 6. The resulting
solution was concentrated by slowly evaporating water under vacuum in a rotary evaporator at
75°C until a gel was obtained. This gel was dried in an oven, slowly increasing the temperature
to 120°C and maintaining this temperature overnight, to produce a solid amorphous citrate
precursor. The resulting precursor was milled, kept at 200°C and then calcined in air at 800°C
for 5 h (Yarbay, Figen, & Baykara, 2012).
Solutions of metal nitrate in stoichiometric ratio were prepared. Na2CO3–NaOH solution at 1:1
mole ratio was added to the metal nitrate solution until pH was 10. 400 ml distilled water was
added and stirred for 90 min to obtain a hydrogel. Filtration, washing, and filtration cycle was
applied for hydrogel for six times. The solvent was exchanged by ethanol in order to replace
water in the gel and alcogel was obtained. The alcogel was dried and calcinated in air at 800°C
for 5 h (Yarbay & Baykara, 2011).
XRD patterns were recorded with an PANalytical X'Pert Pro Materials Research Diffractometer
using CuKα radiation (λ=0.15406 nm). The X-ray tube was operated at 45 kV and 40 mA and
the X-ray pattern was scanned with a step size of 2°/min from 10 to 90° (2Θ).
The nitrogen adsorption/desorption isotherms at 77 K were measured using a
Micromeritics ASAP 2020 analyzer. The surface areas were determined using the
Barrett–Emmett–Teller (BET) method. The pore volumes and pore size distribution
were determined by the Barrett–Joyner–Halenda (BJH) method from the adsorption
branch of the isotherms.
The perovskite catalysts were characterized for morphologies using scanning electronic
microscopy (SEM) (Zeiss Supra VP 40). Perovskites were positioned on carbon bands and
coated with a platinum thin layer in Ar atmosphere with Quorum Q150RESDC Sputter Coater.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
98
3. Results and Discussion
The XRD measurements of the catalysts are illustrated in Figure 1. Sol-gel prepared
catalyst calcined at 700°C showed that the structure was amorphous. On the other hand, Sol-
gel prepared catalyst calcined at 900°C was consisted of hexagonal LaAlO3. Hexagonal H3LaO3
phase was detected besides hexagonal LaAlO3 for co-precipitation method used catalyst
calcined at 700°C. However, when the calcination temperature increased from 700 to 900°C
for co-precipitation method, H3LaO3 phase decomposed into La2O3 phase.
Figure 1. XRD spectrum of the samples.
BET equation was used to determine the surface area of LaAlO3 catalysts. The surface
area of catalysts, pore diameter and total pore volume was given in Table 1. When the
calcination temperature was increased from 700°C to 900°C, the surface area decreased in both
synthesis methods. This can be seen as a result of the high temperature sintering of the catalysts.
The surface areas of the catalysts synthesized by co-precipitation were higher than the sol-gel
method. Co-precipitation gave catalysts having a larger pore volume, while a smaller total pore
volume was obtained in the sol-gel. This is also supported by the reduction of pore diameters
and total pore volume of the catalysts which are supposed to be sintered by increasing
calcination temperature.
Table 1. Textural properties of the samples.
Method
Temperature (°C)
SBET (m2/g)
Total pore volume (cm³/g)
Sol-gel
700
10.390
0.052
Sol-gel
900
2.751
0.018
Co-precipitation
700
54.686
0.353
Co-precipitation
900
23.044
0.074
According to the IUPAC Classification, adsorption-desorption isotherms (given in Fig.
2.) corresponded type V with an H3 hysteresis loop. In H3, it indicates aggregates (loose
10 20 30 40 50 60 70 80 90
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
*
** *
*
+
+
+
+
*
+
+
+
*
+
+
+
+
*
*
*
+
*
*
+
*+
+
Intensity (a.u.)
Pos. [°2Th.]
Co-precipitation @900C
Co-precipitation @700C
Sol-gel @900C
Sol-gel @700C
+
*
o
o :hexagonal LaAlO3
+ :hexagonal La2O3
* :hexagonal H3LaO3
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
99
assemblages) of platelike particles forming slit-like pores. According to type V, mesoporous
solids proceeds via multilayer adsorption followed by capillary condensation.
0,0 0,5 1,0
0
5
10
15
20
25
30
35
40
Quantity Adsorbed (cm³/g STP)
Relative Pressure (p/p°)
0,0 0,5 1,0
0
50
100
150
200
250
Quantity Adsorbed (cm³/g STP)
Relative Pressure (p/p°)
Figure 2 N2 adsorption/desorption isotherms.
0,0 0,5 1,0
0
10
20
30
40
50
Quantity Adsorbed (cm³/g STP)
Relative Pressure (p/p°)
0,0 0,5 1,0
0
2
4
6
8
10
12
14
Quantity Adsorbed (cm³/g STP)
Relative Pressure (p/p°)
Sol-gel
@700°C
Sol-gel
@900°C
Co-precipitation
@700°C
Co-precipitation
@900°C
010 20 30 40 50 60 70 80 90
0,00
0,02
0,04
0,06
dV/dr
Pore radius (nm)
Sol-gel @700 C
010 20 30 40 50 60 70 80 90
0,00
0,02
0,04
dV/dr
Pore radius (nm)
Sol-gel @900 C
010 20 30 40 50 60 70 80
0,0
0,2
0,4
0,6
0,8
dV/dr
Pore radius (nm)
Co-precipitation @700 C
010 20 30 40 50 60 70 80 90
0,00
0,02
0,04
0,06
0,08
0,10
dV/dr
Pore radius (nm)
Co-precipitation @900 C
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
100
Figure 3. Pore size distributions of the samples.
The pore size distributions of the catalysts in terms of Harkins and Jura plot with FAAS
correction were given in Fig. 3. The pores in structures of perovskites were uniformly
distributed. Wide pore size distributions were as observed, ranging from 5-90 nm.
SEM images of the catalysts were given in Figure 4. Catalysts prepared with co-
precipitation method showed smaller homogeneous structures. In the images taken at 1000
magnification ratio, it was seen that the particles formed less porous structures with the increase
of calcination temperature especially in co-precipitation method. This is consistent with the
BET analysis results. In addition, when two synthesis methods were compared, spherical and
homogeneous structures were formed in the co-precipitation method, whereas non-homogenous
and less porous structures were obtained by sol-gel method.
Figure 4. SEM images of the catalysts:sol-gel method calcined a)@700°C and b)@900°C, co-
precipitation method calcined a)@700°C and b)@900°C.
4. Conclusion
In this work, sol-gel and co-precipitation methods have been used to synthesise LaAlO3
powder at different calcination temperatures. According to results, single LaAlO3 perovskite
phase can be obtained at 900°C with sol-gel method. The specific surface area of the catalyts
b
a
d
c
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
101
was decreased according to calcination temperature increment. The highest surface area can be
achieved via co-precipitation method in case of calcination 700°C. In terms of SEM figures,
quite similar but common structures that can be found in the literature was observed.
Acknowledgements
The authors are grateful for the financial support provided by the Scientific Research
Projects Commissions of Bilecik Şeyh Edebali University (Project No. 2018-01.BŞE.03-08).
References
Li, W., Zhuo, M. W., & Shi, J. L. (2004). Synthesizing nano LaAlO3 powders via co-
precipitation method. Materials Letters, 58(3-4), 365-368.
Li, Z., Zhang, S., & Lee, W. E. (2007). Molten salt synthesis of LaAlO3 powder at low
temperatures. Journal of the European Ceramic Society, 27(10), 3201-3205.
Lybye, D., Poulsen, F. W., & Mogensen, M. (2000). Conductivity of A-and B-site doped
LaAlO3, LaGaO3, LaScO3 and LaInO3 perovskites. Solid State Ionics, 128(1-4), 91-
103.
Tian, Z. Q., Yu, H. T., & Wang, Z. L. (2007). Combustion synthesis and characterization of
nanocrystalline LaAlO3 powders. Materials Chemistry and Physics, 106(1), 126-129.
Yarbay R. Z. , Baykara Z. S., Partial Substition of Lanthanum with Silver and Strontium in the
LaNiO3 Perovskite: Effect of the Preparation Method, Energy Challenges for
Advanced Materials and Processes (ECAMP 2011) May 25-29, 2011, Cappadocia,
Turkey., Nide, Türkiye, 25 Mayıs 2011, ss.1-10
Yarbay, R. Z., Figen, H. E., & Baykara, S. Z. (2012). Effects of Cobalt and Nickel Substitution
on Physical Properties of Perovskite Type Oxides Prepared by the Sol-Gel Citrate
Method. Acta Physica Polonica-Series A General Physics, 121(1), 44.
Zhou, D., Huang, G., Chen, X., Xu, J., & Gong, S. (2004). Synthesis of LaAlO3 via
ethylenediaminetetraacetic acid precursor. Materials chemistry and physics, 84(1), 33-
36
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
102
PROBLEMATIC ISSUES OF APPLICATION OF INTERNATIONAL LEGAL
NORMS ON PROTECTION OF ATMOSPHERIC AIR IN THE REPUBLIC
OF KAZAKHSTAN
PhD student Zh.B. Umbetbayeva
Turan University, Almaty, Kazakhstan umbetbaeva@mail.ru
Prof. S.Zh. Suleimenova
Turan University, Almaty, Kazakhstan s.suleimenova@turan-edu.kz
Abstract
The role of atmospheric air is based on understanding of its legal nature through the
analysis of the international, national standards and also through research of forms and
methods of their interference with each other. It is important not only from positions of the
states – participants of international treaties, in the field of protection of atmospheric air
form pollution, but also for the benefit of the countries which are not participants of
universal Conventions, and build the relations on the basis of bilateral agreements. The
legal analysis of such international treaties becomes an important condition of development
of international cooperation. This article is devoted to the legal analysis of a concept and
legal status of atmospheric air, formation of the national and international legal system on
protection of atmospheric air.
Keywords: atmospheric air, states, international treaty, environmental problems,
international legal cooperation.
1. Introduction
The last century was a century of universal ecological crisis, when humanity faced
global environmental problems, including air, water, soil pollution, destruction of the
earth's ozone shield, reduction of species diversity of flora and fauna, global warming or
climate change (Sokolova, 1997). The solution of these problems requires the deployment
of cooperation of the world's States, the joint efforts of international organizations, public
associations and the entire population of the planet.
The danger of uncontrolled changes in the state of atmospheric air and,
consequently, the threat to the existence of living organisms, including humans, required
decisive practical measures for its protection and protection, national and international
legal regulation of the use and protection of atmospheric air.
The formation of legislation on air protection began with national legal level,
mainly within the framework of sanitary legislation and acts on health care. The first acts
were adopted in the second half of the XIX century in Great Britain and the Netherlands,
which laid the Foundation for the formation of domestic regulation protection of
atmospheric air, gradually developed into interstate and regional cooperation.
Historical premise of international legal regulation air protection, along with
interstate acts, norms of international humanitarian law (the right of armed conflicts) are.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
103
International acts relating, albeit indirectly, to the protection of atmospheric air have begun
to emerge within the framework of international humanitarian law, the first of which was
the Protocol for the Prohibition of the use in warsuffocating, poisonous or other similar
gases and bacteriological methods of 17 June 1925 to the Convention on the Laws and
customs of War on Land in 1907.
2. Methodology
The methodological and empirical basis for writing this article is: General scientific
dialectical method of cognition, private scientific methods (historical-legal, system-
functional, formal-logical, comparative-legal, etc.).
3. Results and Discussion
Air is a mixture of gases that make up the earth's atmosphere. Thus, if we talk about
the legal protection of air, we mean the preservation of the natural chemical composition
of atmospheric air, preventing its pollution by anthropogenic emissions.
Scientists proved that climate change in the 20th century is a consequence of
increase in ground air temperature. Warming is explained with the fact that concentration
of greenhouse gases increased in the atmosphere: carbon dioxide, methane, nitrogen
oxides. The danger of uncontrollable change of a condition of atmospheric air is a
consequence of threat to existence of live organisms including the person (Alverson,
Oldfield & Bradley, 2000). Atmospheric air is object of legal protection. It follows from a
concept "the environment as set of natural and artificial objects, including atmospheric air,
an ozone layer of Earth, surface and underground water, lands, a subsoil, animal and flora
and also climate in their interaction, RK enshrined in the Ecological Code. The legal
regulation of protection of atmospheric air – one of current problems for all states,
especially with industrial economy. The main air pollution is connected with emissions
from the enterprises of non-ferrous metallurgy, an oil and gas complex and transport. The
reality of threats from pollution of atmospheric air affects deterioration in health of the
population and degradation of the environment. For ensuring protection of atmospheric air
with the Resolution of the government of RK of June 27, 2007 the List of ecologically
dangerous types of economic and other activity is approved. Activities for implementation
of the productions accompanied with emissions in the atmosphere of the harmful
(polluting) substances 1-2 hazard classes according to sanitary classification of production
objects are included in this list.
The state of environment, its biological efficiency, health and working ability of
people depends on purity of the air basin that sets a task of pollution abatement of the
atmosphere on one of the first places.
The industry legislation on protection of atmospheric air is developed in Great
Britain, Canada, the Netherlands and Kazakhstan in unequal degree. Acts of protection of
atmospheric air from harmful emissions (laws on "pure" air) in Great Britain were issued
in 1958, 1968, 1993, in 1978 the Law on control over air pollution is adopted. In Canada
the Law on clean air came into force in 1971, and in 1985 was changed. In too time, the
Law on air pollution of 1970 of the Netherlands in 1993 it was incorporated in the Law on
environmental management.
All called laws define legal criteria and concepts of pollution, types and sources of
pollution, establish the whole complex of the requirements addressed both to public
authorities, and the industrial enterprises polluting the air basin.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
104
British entered practice of creation of "reserves of clean air". So, the Law on clean air of
1993 gives to the Secretary of State the right to demand from local authorities of creation
of "territories of controlled smoke" (Part Sh). The person who is the owner or using rooms
or devices within such territories upon emission of smoke is found guilty and bears
responsibility in the amount up to the 3rd level on a standard scale (Vystorobets, 2006).
In the Netherlands, on the contrary, the budgetary "Fund [against] air pollution" for
compensation of damage to any who suffered from air pollution (Article 15.25 of the Law
on environmental management) is created (Vystorobets, 2006).
4. Conclusion
During creation of national regulations on protection of an ozone layer of Earth
influence of international legal acts on development of the national ecological legal system,
first of all the Vienna convention on protection of an ozone layer of 1985 and the Montreal
protocol on the substances destroying an ozone layer of 1987 is substantially shown. In
particular, it concerns also the domestic legislation of the Republic of Kazakhstan.
The international community has to deal through joint efforts with this problem. A
problem of paramount importance in this sphere is adoption of the universal obligatory
Convention of the UN on protection of atmospheric air. At the present stage of development
of international law effective international legal protection of atmospheric air is carried out
at the regional level within the Economic Commission for Europe of the UN.
Due to the carrying out deep ecological transformations and reforms, environmental
safety is a strategic objective of our state in the field of environmental protection. The
constitution of the Republic of Kazakhstan fixes that "the person, his life, the rights and
freedoms are the supreme values of the state". And each person has to have the right to
health protection, right to rest, the right for the favorable environment that is a basis of
creation of the constitutional state. The ecological situation, which arose in Kazakhstan
objectively, is a consequence of the general adverse social-and-ecological situation and
policy of environmental management of previous years. Now it is impossible to consider
separately problems of the environment and economic development. International
experience shows that it is impossible to provide sustainable economic development of
society due to destruction of the environment and use of natural resources, as well as not
to keep necessary quality of the environment without strong economy.
The problem of climate change and sustainable development is relevant both in
ecological, and in economic aspects. From the legal point of view this problem can be
considered also at the level of the region in the state, and at the national level in general,
and at the level of groups of the states, for example the Scandinavian countries, and within
the continent, and, of course, at the universal global level. On each of these levels legal
regulation will not be identical.
Within the national right is related to this perspective both criminal, and civil, and
administrative law of the Republic of Kazakhstan. The administrative law, in particular,
pays much attention to technical regulation as in case of violation of technical regulations
there is an influence on people and all planet in general. Technical regulation is the question
of global technical compatibility concerning including problems of emissions and waste.
International legal regulation in this sphere is a problem very difficult and important, and
is connected to its decision both international public, and a private international law.
The fundamental international legal document defining a legal framework of state
cooperation in the sphere of stabilization of concentration of greenhouse gases in the
atmosphere at such level, which would not allow dangerous anthropogenic impact on a
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
105
climatic system, is the Framework Convention on Climate Change adopted in 1992. The
convention is ratified by the Presidential decree of the Republic of Kazakhstan "About
ratification of the Framework Convention on Climate Change" of 4.05.1995. This
Convention defined legal bases of the solution of a global environmental problem of
adverse climate change. According to provisions of this Convention the main role in
ensuring stabilization of concentration of greenhouse gases in the atmosphere at the safe
level belongs to the states having the appropriate financial resources.
Within the Framework Convention on Climate Change is established a number of
obligations of the State Parties of the specified Convention among which: - development
of national survey cadastres of anthropogenic emissions from sources and absorption by
absorbers of all greenhouse gases; - acceptance national and in appropriate cases of the
regional programs containing measures for mitigation of the consequences of climate
change and a measure for assistance of adequate adaptation to climate change; - rendering
assistance and cooperation in development, application and distribution of the
technologies, methods and processes leading to restriction, decrease or the termination of
anthropogenic emissions of greenhouse gases; etc (Framework Convention of the United
Nations, 1992).
The Republic of Kazakhstan according to the Convention undertakes the following
obligations: - to develop, to periodically update, publish and provide the Conferences of
the Parties national survey cadastres of anthropogenic emissions from sources and
absorption by absorbers of all greenhouse gases which are not regulated by the Montreal
protocol, using comparable methodologies; - to carry out measures for implementation of
the national and regional programs containing measures for mitigation of the consequences
of climate change. - to periodically provide detailed information on policy and measures
for restriction of anthropogenic emissions of greenhouse gases and protection and
improvement of quality of the absorbers and stores of greenhouse gases, etc.
For implementation of the obligations following from the Convention in 1998 the
First National Communication of Kazakhstan under the UN Framework Convention on
Climate Change is prepared and presented to United Nations secretariat.
Besides, since 2000 on a regular basis inventory of emissions of greenhouse gases
is carried out. Results of inventory of emissions of greenhouse gases for 1990, 1992, 2004,
were run years in a format of providing reports for the countries Applications 1 and posted
on the website by UN FCCC. This work will be continued according to requirements of
the Convention.
These tasks will be carried out how effectively by the states, the effectiveness of
efforts of the international community in elimination of the adverse effects of climate
change making considerable negative impact on natural ecological systems, on health and
wellbeing of the person in many respects depends. In development of basic provisions in
the Convention in December, 1997, the Kyoto Protocol to it was adopted. Kazakhstan
ratified the Kyoto Protocol at the end of February, 2009 without 1 application assuming
the mechanism of quantitative restriction of emissions and "trade in emissions" in which
only the parties mentioned in this application participate. The essence of trade is that the
state that already fulfilled the obligations and having a surplus of quotas can sell the
emission quotas to other parties.
The legal essence of the studied international legal act can be defined taking into
account two legal positions. On the one hand, this document is directed to creation of legal
conditions for ensuring restriction and decrease in emissions of greenhouse gases in the
atmosphere, so, certainly, a main objective of adoption of the Kyoto Protocol - decrease in
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
106
anthropogenic load of one of environment components - atmospheric air. On the other
hand, the called document contains legal instructions thanks to which the international
market mechanism of the solution of global environmental problems began to be formed.
The speech, first of all, goes about creation of legal conditions for implementation of trade
in quotas for emissions of greenhouse gases in atmospheric air that predetermines big
economic interest of the states in decrease in volumes of emission of greenhouse gases.
The Kyoto Protocol provides the legal mechanisms creating conditions for ensuring
emission reduction of greenhouse gases, in particular projects of pure development and
joint implementation and the mechanism of trade in quotas for emissions of greenhouse
gases (Cripples & Goldvin, 2004).
Realization of each of the called legal mechanisms assumes need of observance of
indispensable conditions:
1) any project connected with transfer or sale of quotas has to be approved by the states
participating in the project;
2) each such project has to provide emission reduction from sources or increase in
absorption by absorbers, additional to that which could take place otherwise;
3) the State Party of the Kyoto Protocol does not get any emission reduction units if it does
not observe the obligations for formation of a national system of assessment of
anthropogenic emissions of greenhouse gases; does not include the additional information
necessary for confirmation of observance of the obligations under the Kyoto Protocol in
the national communication; does not fulfill other obligations according to provisions of
the Kyoto Protocol;
4) acquisition of emission reduction units supplements internal actions for implementation
of obligations for prevention of excess of the number of emissions of greenhouse gases
established by the Kyoto Protocol (1997).
Only at observance of these conditions the state can be considered fulfilled the
obligations under the Kyoto Protocol.
These obligations established by the Kyoto Protocol the states can do only with
steady economy and the developed market relations.
However, it should be noted that in Kazakhstan so far the projects which are directly
aimed at emission reduction of greenhouse gases are implemented very little. One of the
main sources of pollution are the thermal power plants using technology of combustion of
high-ash Ekibastuz coals.
Household human activity therefore the main reason for climate change - industrial
emissions of greenhouse gases cannot lead to changes in the global atmosphere.
Climate change is to a large extent connected with high heatconsumption of the
buildings using today nearly a half of all developed energy. In this regard search of ways
in increase in the efficiency of energy use that is an important part of all economic systems
becomes one of the main objectives of the near future
(http://www.abok.ru/for_spec/articles.php?nid=3693 )
Now problem of climate change and sustainable development not only legal, but
also economic and political problem. Mistakes in dynamics of climate change are fraught
with large economic accidents. Striking example: miscalculations of 50-60 with the
forecast of falling of level of the Caspian Sea by 2000. Then there was a war of dates and
the lowest marks. In 30 years, in the 80-90th years all this turned into social and economic
tragedy of the big region. Now the price of a mistake is incomparable more. For a number
of the states the future climatic changes are not questions of geopolitics, but a survival
problem any more.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
107
One of obvious problems in fight against climate change is the lack of the developed
ecological consciousness. In this process an important role is played by the public and
political organizations that in our country, unfortunately, are not really active. In general
the jurisprudence has to study actively all complex of the legal problems connected with
climate change.
One of tasks of the international community - to achieve the balanced and fair
solution of economic and ecological tasks. Undoubtedly, human activity affects climate. In
this regard the consolidated efforts on restriction of an adverse effect on the environment
are necessary (Budyko, Izrael & Yanshin, 1991).
On the basis of the above, we came to a conclusion that as the strategy of sustainable
development of the international community, it is necessary to follow the following
provisions:
1. Substantial increase of scientific level of researches of all problems connected with
global warming is necessary; especially problems of change of solar activity and growth of
greenhouse gases.
2. It is desirable to prove the safest and economically available ways of adaptation of
economic activity to global warming. At the same time it is necessary to emphasize that
the problems caused by the happening warming are specific to each region.
3. Owing to lack of full understanding of the reasons of climate change it is inexpedient to
develop and approve any global projects of impact on climate now.
The current state of the legislation of the Republic of Kazakhstan in the field of
treatment of toxic substances cannot satisfy the public needs for maintaining favorable
chemical state of environment, on the one hand, and in rational and complex use of raw
material natural resources - with another. The purpose of development of the legislation on
environmental protection from chemical pollution come down to creation of such system
of regulations and instructions which, eliminating gaps in legal regulation of treatment of
toxic substances and reflecting all regularities of formation and functioning of the
ecological legislation in the field, created in general and its separate parts such law and
order in this sphere at which observance any harm to human health would be excluded, the
surrounding environment and complex, rational use of raw material resources would be
provided (Ilyasova & Akimzhanova, 2008).
References
Sokolova N.A. ( 1997). One of global tasks // Moscow magazine of international law. No.
3. Page 103-113.
Alverson К., Oldfield F., Bradley R.S. (2000). (eds.) Past Global Changes and Their
Significance for the Future. - London. Perganon Press, , Angell J.K. Comparison
of surface and tropospheric temperature trends estimated from a 63-station
radiosonde network, 1958-1968 // Geophys. Res. Lett. 1999. Vol. 26. N 17.
P.2761-2764. Angell J.K. Tropospheric temperature variations adjusted for El
Nino, 1958-1998 // J. Geophys. Res. 2000. Vol. 105. N D 9. P.11841-11849.
Angell J.K. Difference in radiosonde temperature trends for the period 1979-1998
of MSU data and the period 1959-1998 twice as long // J. Geophys. Res. 2000.
Vol. 27. N 15. P.2177-2180.
Vystorobets E.A. (2006). Ecological right – motivations in international cooperation / E.A.
Vystorobets; [Predisl. Yu.E. Vinokurova]. - the 2nd prod., reslave and additional
- M.: Nauka, - XL, 383 pages: The 27th silt. table. 2006:
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
108
https://pravo.studio/pravo-rossii-ekologicheskoe/pravovaya-ohrana-
atmosfernogo-73711.html
Framework Convention of the United Nations (1992.). About climate change.
Cripples D. & Goldvin D. (2004). Energetic and safety. To new foreign policy strategy. –
M.: Business,– 197 pages.
The Kyoto Protocol to the Framework Convention of the United Nations (1997). About
climate change.
Electronic Library of scientific articles:
http://www.abok.ru/for_spec/articles.php?nid=3693
Budyko M.I., Izrael Yu.A., Yanshin A.L (1991). Global warming and its consequences //
Meteorologies and hydrology. No. 12. – Page 5-10.
M.T. Ilyasova, T. Akimzhanova (2008). The Bulletin of KazNU. - The Ecology series. -
Environment Toxic substances Ecology. https://articlekz.com/article/6942
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
109
KASTAMONU İLİNDEKİ BANKA MŞTERİLERİNİN KATILIM (İSLAMİ)
BANKACILIĞI HAKKINDAKİ ALGILARI
Prof. Dr. Muhsin HALİS
Kocaeli University, E.B.A. Faculty & Bolu AIBU, Communication Faculty. Bolu. Turkey
(muhsinhalis@gmail.com)
Hakkı CENGİZ
Bursa, Turkey (hakkicengiz@hotmail.com)
Özet
Bu alışmanın amacı, Kastamonu ilindeki banka müşterilerinin İslami bankacılık ve finans
uygulamaları hakkındaki algılarını bir anket uygulaması ile belirlemektir. Anketin örneklem
kapsamındaki 275 katılımcıya internet ortamında ulaştırılmasıyla veriler elde edilmiştir. Toplanan
veriler ile katılımcıların demografik özellikleri, İslami finans ve faizsiz bankacılık ürünleri hakkındaki
düşünceleri istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Veriler ile ilk önce frekans tabloları oluşturulmuştur.
Ardından veriler eşitli analiz yöntemlerine tabi tutularak önemli bulgular elde edilmiştir. Bulgulara
göre; katılımcıların genel olarak İslami finans hakkındaki bilgi düzeyleri düşük seviyelerdedir.
Murabaha ve Mudaraba katılımcılar tarafından en ok bilinen ürünlerdir. Katılımcıların banka seimini
etkileyen en önemli faktörler; bankanın itibarı, düşük işlem masrafları ve banka personelinin
davranışlarıdır. Dini hassasiyet ise son sıralarda yer almıştır. Ayrıca müşterilerin İslami bankacılık
hakkında şüpheleri bulunmaktadır.
Anahtar kelimeler: Katılım Bankacılıı, İslami Finans, Faizsiz Bankacılık, Müşteri
1. GİRİŞ
Dünyada modern anlamda ilk İslami banka “Mit Ghamr” ismiyle 1963 yılında Mısır’da
kurulmuştur. Bugünkü gelişmiş bankalarla mukayese edilemeyecek kadar küük ve az
fonksiyonlu olarak aılan bu banka, belirli kaynaklardan toplanan tasarrufları, küük esnaf ve
iftilere faizsiz olarak kullandırmıştır. Dünyada ilk İslami Ticaret Bankası ise Dubai’de 1975
yılında kurulmuştur. lkemizde ise Katılım Bankacılıının temelleri, Osmanlı Devleti
dönemindeki Para Vakıflarına kadar dayanmaktadır (ATKB, 2016, s.10).
Katılım Bankacılıı, İslam ülkelerinde dini inanları sebebiyle faizi kullanan mevduat
bankalarına uzak duran insanların, İslami esaslara göre faaliyet gösteren bankalara olan
taleplerinden domuştur. İslam âlimleri, İslami deerlere ters düşmeyecek faizsiz bir bankacılık
modeli hakkında uzun süren alışmalar sonrasında kâr ve zarara katılma prensibine göre fon
toplayan, murabaha, finansal kiralama ve ortaklık prensibine göre fon kullandıran bir faizsiz
bankacılık modelinin İslami esaslara uygun olacaı ve bu prensipleri benimseyerek hizmet
verebilecek bankaların kurulabilecei sonucuna varmışlardır.
İslami esaslara göre kurulan bankalar günümüzde, iştirakleriyle ve şubeleriyle halen
yetmiş beşten fazla ülkede ve beş yüzden fazla şirketle hizmetlerine devam etmektedir. Batılı
banka ve kurumlar da bünyelerinde faizsiz prensiplere göre hizmet veren birimler kurmuşlardır.
“Bunlara örnek olarak; Citibank, HSBC, Union Bank of Switzerland, Kleinwort Benson, ANZ
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
110
Grindlays, Goldman Sachs gibi bankalar/kurumlar sayılabilir. Batılı bankalarca kurulan ilk
baımsız ve faizsiz banka, Citibank tarafından 1996 yılında, 20 milyon USD sermayeyle
Bahreyn’de kurulan Islamic Investment Bank’tır” (ATKB, 2016, s.10).
Temel yapısı itibariyle faizsiz bankacılıı, parasal işlemlerle mal ve hizmet hareketlerinin
birbirine sıkı sıkıya balandıı, her para hareketinin mutlaka bir mal veya hizmete karşılık
geldii; gelirin ise, kâr ve zarar ortaklıı esasına göre bölüşüldüü bir sistem olarak (zsoy,
2012, s.19) ya da “faizsizlik prensiplerine göre alışan, bu prensiplere uygun her türlü
bankacılık faaliyetlerini gerekleştiren, kâr ve zarara katılma esasına göre fon toplayıp, ticaret,
ortaklık ve finansal kiralama yöntemleriyle fon kullandıran bir bankacılık modeli” olarak
tanımlamak mümkündür (zsoy ve Sayar, 2018, s.9).
Katılım Bankacılıının bir dier tanımı ise, birikimlerini bankaya kullandırmaları
karşılıında faiz almak istemeyenlerin, yani bu birikimlerini bankalara yatırmayıp yerine altın,
döviz, bina, arsa alarak deerlendiren tasarruf sahiplerinin, tasarruflarının üretim sürecine
sokulabilmesi amacıyla kurulan ve kâr zarar ortaklıı mantııyla hizmet veren kurumların
olduu sistem şeklinde ifade edilmektedir (Takan, 2001, s.16).
Yukarıda yer alan tanımlar ışıında İslami finansı; “İslami kurallar erevesinde para
yönetimi ilmi” olarak tarif etmek mümkündür. İslami finansın kapsamına ise; fon arz edenler
ile fon talep edenler arasında meydana gelen bütün işlemler, etkin fon yönetimi, finansal
pazarlar, finansal kurumlar, sermaye yatırım fonları, sigorta kurumları, aracı kurumlar ve
finansal risk yönetimi girmektedir. Bütün bu sayılan işlemlerin İslami finansta uygulanabilmesi
iin öncelikle İslam hukuku kurallarına uygun olarak gerekleştirilmeleri gerekmektedir (Akten
Çürük, 2013, s.4).
Katılım bankaları ise genel bankacılık sisteminde bu temel esasları referans alarak
faaliyetlerini sürdüren bankalardır. Katılım bankaları, tasarruf sahiplerinin fonlarını güvenle
saklamalarına ve faizsiz bankacılık ilkelerine uygun olarak deerlendirmelerine yardımcı
olmak, alternatif yatırım alanları sayesinde körfez fonlarını ekmek amacıyla kurulmuştur
(Özsoy ve Sayar, 2018, s.8).
Bu bankalarda gerekleştirilen bankacılık işlemlerinde, faiz ve belirsizlik ieren, aşırı
riskli ve spekülatif işlemlere yer verilmemekte olup alkollü iecek, silah ve tütün ürünleri gibi
toplum iin zararlı bulunan konularda bankacılık işlemi yapılmamaktadır. Katılım bankalarının
varlık nedeni ve Altın Kuralı “Faizsizlik Prensibi” olarak kabul edilmektedir. Faizsizlik
Prensibinin özünde ise; fon toplarken faiz yerine kâr veya zarara katılma esasına göre fon kabul
ederek müşterilere “sabit bir getiri” taahhüt etmemek ve fon kullandırırken nakit kredi
vermeyip, “müşterinin ihtiya duyduu malı satıcıdan peşin alıp kendisine vadeli olarak
satmak, kiralamak veya iş sahibiyle proje bazında ortaklık oluşturmak” yer almaktadır (Türkiye
Katılım Bankaları Birlii [TKBB], 2017, s.3-4).
Geleneksel bankalarda olduu gibi Katılım bankalarının da en önemli fonksiyonlarından
biri tasarruf sahiplerinden fon toplayarak toplanan bu fonları da ihtiya duyan dier
müşterilerine kullandırmak suretiyle reel ekonomiyi finanse etmektir. Mevduat bankaları bu
görevini yerine getirirken müşterilerinden düşük faizle topladıkları meblaları daha yüksek
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
111
oranla dier müşterilerine satarak gerekleştirmektedir. Bu işlemde geleneksel bankaların kârı;
yasal kesintiler düşüldükten sonra aldıkları kredi faizi ile mudilerine vade sonunda verdikleri
faizin farkı kadardır. Burada geleneksel bankalar müşterilerine karşı borlu durumda iken
müşteriler ise yatırdıkları mevduatları karşılıında alacaklı konumundadır. Bankadan kredi
ekenler iin durum tam tersi olacak şekildedir, yani banka alacaklı iken müşteriler borlu
durumdadır (Demir, 2015, s.37).
Katılım bankalarında ise faize yer verilmediinden toplanan fonlara faiz eklenerek borç
iin müşterilere verilmesi de mümkün deildir. “Bu nedenle Katılım bankasının ne fon
sahipleriyle olan ilişkilerinde, ne de üreticilerle olan ilişkilerinde borlu alacaklı ilişkisi vardır.
Aksine Katılım bankasının hem fon sahipleriyle hem de üreticilerle olan ilişkilerinde
birbirlerinin ortaı olmak söz konusudur” (Özsoy, 2012, s.62). “Katılım bankalarında,
yatırımların finansmanında kullandırılan fonların geri dönmeme riski banka ve fon sahipleri
tarafından ortaklaşa üstlenilmektedir. Bu bankalara Katılım bankası denilmesinin sebebi de
kâra veya zarara katılımı esas alan bir bankacılık örnei olmasıdır” (Ustaolu, 2014, s.49).
Katılım bankalarının fon kullandırma yöntemleri dier bankalardan işleyiş ve teknik
detaylar ile farklılaşmaktadır. Gün getike yenilenen ve yenileri eklenen bu yöntemler, faiz
hassasiyeti olan müşterilerin haricinde dier faiz hassasiyeti bulunmayan kaynak ihtiyacı olan
müşteriler tarafından da tercih edilir hale gelmiştir. Çalışmamızın bu kısmında Katılım
Bankacılıı prensiplerine göre hareket edilen fon kullandırma işlemleri ve anketimizde yer alan
dier faizsiz bankacılık ürünleri incelenmiştir.
2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Son yıllarda yaygınlaşan İslami finans, gün getike müşterilerine yeni ürünler sunmakla
birlikte, toplumlar tarafından tercih edilen ve gelişmekte olan bir bankacılık türü haline
gelmiştir. Bu araştırmanın amacı ise, Kastamonu ilindeki banka müşterilerinin, İslami
bankacılık ve finans uygulamaları hakkındaki algılarını bir anket uygulaması ile belirlemektir.
Anket soruları, Kastamonu’daki banka müşterilerinin, faizsiz bankacılık prensipleri ve
işleyişi hakkında ne kadar bilgi sahibi olduklarını, İslami bir banka ile ilişki kurmayı düşünüp
düşünmediklerini, banka seimi yaparken hangi faktörlere daha ok önem verdiklerini ve İslami
bankacılık ürünleri ile ilgili şüphe duyup duymadıklarını belirlemeye yöneliktir.
Bu alışma, tematik ve metodolojik aıdan önem arz etmektedir. Bir şehir odaklı Katılım
Bankacılıına yönelik algıların ya da davranışsal tutumların ölülmesi, tematik aıdan
önemlidir. Bununla birlikte algıya yönelik bu tarz incelemeyi anket yolu ile ölmek, aynı
zamanda bu alışmayı metodolojik bakımdan önemli kılmaktadır.
Araştırmanın Modeli, Evreni ve Örneklemi
Bu alışmada, araştırma modeli olarak nicel araştırma modeli kullanılmıştır. Nicel
araştırma metotlarından biri olan anket, alışmanın temel veri toplama aracı olarak tercih
edilmiştir. Bu balamda evren ve örneklem tespitinin akabinde anket soruları oluşturulmuş,
örneklemlere bu anket uygulanmış ve elde edilen bulgular yorumlanmıştır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
112
Anket formu, toplam beş bölümden oluşmakta olup sorular kapalı ulu olarak
hazırlanmıştır. İlk bölümde, katılımcılara demografik deişkenlerle (yaş, cinsiyet, aylık gelir,
vb.) ilgili sorular yöneltilerek katılımcı profili tespit edilmiştir. Katılımcılardan, ikinci bölümde
yer alan iki seenekli soruları “evet veya hayır” şeklinde cevaplamaları istenmiş ve İslami
finansa karşı genel bakış aıları tespit edilmiştir. üncü bölümde, müşterilerin banka seimi
sırasında dikkate aldıkları faktörler hakkındaki düşüncelerini belirlemede likert tipi beşli ölek
(5-Çok önemli, 4-Önemli, 3-Orta düzeyde önemli, 2-Biraz önemli, 1-Hi önemli deil)
kullanılmıştır. Dördüncü bölümde, katılımcıların İslami bankacılıa ait kullanılan ürünlerle
ilgili görüşleri de yine likert tipi altılı ölek ile (1-Kesinlikle katılıyorum, 2-Çounlukla
Katılıyorum, 3-Bazen Katılıyorum, 4-Genelikle Katılmıyorum, 5-Kesinlikle katılmıyorum, 6-
Bu konuda bilgim yok) belirlenmiştir. Son bölümde ise, İslami bankacılık kavramlarının
bilinirlii yine likert tipi altılı ölekle (1-Çok iyi biliyorum, 2-İyi biliyorum, 3-Biraz biliyorum,
4-Çok az biliyorum, 5-Emin deilim, 6-Bu konuda bilgim yok) tespit edilmiştir. Anketler 2018
yılının Haziran ve Aralık ayları arasında altı aylık bir süre ierisinde tamamlanmış olup ankette
yer alan bütün sorulara cevap verilmesi zorunlu kılınmıştır.
Araştırma, Türkiye'nin Kastamonu ilindeki banka müşterileri ile ilgilidir. Ayrıca finansal
ihtiyaları, tutumları, piyasadaki mevcut finansal ve bankacılık ürünleri ile de ilgilidir. Bu
nedenle İslami deerlere uyumlu finansal ürünler sunan bankalar ve dier finans şirketleri bizim
en önemli odak noktamızdır. Araştırma evrenini, Türkiye’nin Kastamonu ilinde yaşayan
insanlar oluşturmaktadır. Evrenin tümüne ulaşma imkânı olmadıından, evreni temsil etme
yeteneine sahip olan ve anket uygulamasına katılan 275 banka müşterisi ise araştırmanın
örneklemidir.
3. BULGULAR
Araştırmanın bu bölümde, anket katılımcılarına ait demografik özellikler incelenerek,
anket uygulamasından elde edilen verilerin analizi sonucunda ortaya ıkan bulgulara ve bu
bulgular ışıında yapılan yorumlara yer verilmiştir.
3.1. Ölçeklerin Güvenirlik Analizi
Anket uygulaması ile katılımcılara yöneltilerek, müşterilerin İslami finansa karşı genel
bakış aılarını, müşterilerin banka seimi sırasında dikkate aldıkları faktörleri, İslami
bankacılıa ait kullanılan ürünlerle ilgili görüşlerini ve İslami bankacılık kavramlarının
bilinirliini tespit etmeyi amalayan sorularda kullanılan ölçeklerin güvenilirlik analizi
Cronbach’s Alpha test istatistii kullanılarak yapılmıştır.
Tablo 1. Gvenirlilik Analizi Sonuları
Cronbach's
Alpha
Madde
Sayısı
Ortalama
SS
Müşterilerin İslami finansa karşı genel bakış aıları
0,839
22
31,804
10,736
Müşterilerin banka seimi sırasında dikkate aldıkları
faktörler
0,819
14
30,040
14,277
İslami bankacılıa ait kullanılan ürünlerle ilgili görüşler
0,904
18
55,593
20,685
İslami bankacılık kavramlarının bilinirlii
0,895
10
41,575
13,374
Tablo 1’de araştırmada kullanılan öleklerin alfa (α) katsayısına balı olarak
güvenirlilikleri yer almaktadır. Tabloya bakıldıında; 22 maddeden oluşan “Müşterilerin İslami
finansa karşı genel bakış aıları” öleine uygulanan güvenirlik testi sonucunda ölein
güvenirlii 0,839 olarak, 14 maddeden oluşan “Müşterilerin banka seimi sırasında dikkate
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
113
aldıkları faktörler” öleinin güvenirlii ise 0,819 olarak tespit edilmiştir. 18 maddeden oluşan
“İslami bankacılıa ait kullanılan ürünlerle ilgili görüşler” öleinin güvenirlii 0,904 iken, 10
maddelik “İslami bankacılık kavramlarının bilinirlii” öleinin güvenirlii 0,895 olarak tespit
edilmiştir.
3.2. Araştırma Verilerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler
Araştırmanın bu bölümünde, anket formunda yer alan katılımcıların profilini yansıtan
kişisel soruların ve dier anket sorularının frekans daılım tabloları oluşturulup
yorumlanacaktır.
Araştırma kapsamında ankete katılan müşterilerinin demografik özelliklerine ilişkin
bulguların ve anketin ilk bölümünde yer alan banka kullanımları hakkındaki frekans, yüzde,
geerlilik ve kümülatif daılımları tablolar yardımıyla sunulmuştur.
Tablo 2’de görüldüü gibi, araştırmaya katılan müşterilerin 4’ü (%1,5) 18’den küük,
33’ü (%12) 18-25 yaş, 92’si (%33,5) 26-34 yaş, 60’ı (%21,8) 35-44 yaş, 34’ü (%12,4) 45-54
yaş, 37’si (%13,5) 55-64 yaş, 15’i (%5,5) 65 yaş ve üzeri olarak daılmaktadır. Sonu olarak
ankete katılan müşterilerin %55,3’ü (152 kişi) 26-44 yaş aralıındaki gen ve orta yaş grubunda
younlaştıı görülmektedir.
Tablo 2. Katılımcıların Ya Daılımı
Yaş
Frekans
Yüzde %
Cinsiyet
Frekans
Yüzde %
18-25
37
13,5
Erkek
181
65,8
26-34
92
33,5
Kadın
94
34,2
35-44
60
21,8
Toplam
275
100,0
45-54
34
12,4
Gelir Seviyesi (TL olarak)
Frekans
Yüzde %
55-64
37
13,5
1.500'den az
55
20,0
65+
15
5,5
1.500-4.999
127
46,2
Toplam
275
100,0
5.000-9.999
44
16,0
10.000-14.999
32
11,6
15.000'den fazla
17
6,2
Toplam
275
100,0
Ne Tür Bankada Hesap Sahibi
Frekans
Yüzde %
Sahip Oldukları Hesap Tr
Frekans
Yüzde %
İslami bankada
110
40,0
Kişisel hesap
183
66,5
Geleneksel bankada
93
33,8
Ticari hesap
24
8,7
Her ikisi
59
21,5
Her ikisi
55
20,0
Hiçbiri
13
4,7
Hiçbiri
13
4,7
Toplam
275
100,0
Toplam
275
100,0
Hesap Türlerinin Niteliği
Frekans
Yüzde %
Ne Tür Bankadan Finansman
Frekans
Yüzde %
Cari hesap
248
90,2
İslami bankadan
76
27,6
Tasarruf
90
32,7
Geleneksel bankadan
80
29,1
Yatırım
29
10,5
Her ikisi
28
10,2
Hiçbiri
13
4,7
Hiçbiri
91
33,1
Toplam
275
100,0
Tablo 2’de görüldüü gibi, katılımcıların 181’i (%65,8) erkek, 94’ü (%34,2) ise kadındır. Anketimize
katılan müşterilerin büyük ounluu erkeklerden oluşmaktadır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
114
Tablo 3. Katılımcıların İslami Finansa Karı Genel Bakı Aıları
Evet
Hayır
f
%
f
%
Ort.
SS
1. İslami Finans kavramlarını biliyor musunuz?
188
68,4
87
31,6
1,32
0,466
2. İslam Ekonomisi kavramlarını biliyor musunuz?
108
39,3
167
60,7
1,61
0,489
3. Herhangi bir İslami Finans veya İslami Bankacılık ürününü kullanıyor
musunuz?
167
60,7
108
39,3
1,39
0,489
4. Kullanabileceiniz eşitli İslami Bankacılık ürünlerinden haberdar
mısınız?
176
64,0
99
36,0
1,36
0,481
5. İslam Bankacılıı veya İslami Finans alanındaki gelişmeleri aktif
olarak takip ediyor musun?
118
42,9
157
57,1
1,57
0,496
6. Türkiye'de İslami bankacılık ve finans iin bir önemli bir talep
olduunu düşünüyor musunuz?
150
54,5
125
45,5
1,45
0,499
7. Ailenizden veya arkadaşlarınızdan herhangi birinin İslami Bankada
bir hesabı var mı?
181
65,8
94
34,2
1,34
0,475
8. Başka birisine İslami Bankada bir hesap önerir misiniz?
166
60,4
109
39,6
1,40
0,490
9. İslami ve geleneksel bir ipotek arasında herhangi bir fark görüyor
musunuz?
127
46,2
148
53,8
1,54
0,499
10. İslami banka ipoteklerinin teknik farklılıklarını ve mekanizmalarını
biliyor musunuz?
117
42,5
158
57,5
1,57
0,495
11. İslami banka ipoteklerinin mevduat ve maliyeti rekabeti mi?
113
41,1
162
58,9
1,59
0,493
12. İslami banka konut finansmanı şartları ve koşullarından memnun
musunuz?
154
56,0
121
44,0
1,44
0,497
13. Tamamen İslami kurallarla uyumlu bir yatırım portföyüne sahip
olmak ister misiniz?
152
55,3
123
44,7
1,45
0,498
14. İslami finans ürünlerinin bir ihtiya olduuna inanıyor musunuz?
166
60,4
109
39,6
1,40
0,490
15. Katılım/İslami bankalarının dini deerlerinize göre ihtiyalarınızı
karşıladıını düşünüyor musunuz?
152
55,3
123
44,7
1,45
0,498
16. Katılım bankalarının size sundukları ürünler iin herhangi bir
tercihiniz var mı?
154
56,0
121
44,0
1,44
0,497
17. Finansal kurum veya ürün seiminizde dürüst, aık ve şeffaf işletme
kültürü sizin için önemli midir?
206
74,9
69
25,1
1,25
0,434
18. İslami bir finansal ürünün başarılı olabilmesi iin gülü bir marka
teklifi veya vaadi yeterli midir?
130
47,3
145
52,7
1,53
0,500
19. İki eş deer ürün göz önüne alındıında, İslam'a uyumlu teklif iin
daha fazla ödemek ister misiniz?
115
41,8
160
58,2
1,58
0,494
20. İslami finans kurumları temel aldıkları deerleri doru bir şekilde
yansıtıyor mu?
169
61,5
106
38,5
1,39
0,488
21. İslami markalar size konvansiyonel /geleneksel markalara göre daha
fazla deer mi veriyor?
163
59,3
112
40,7
1,41
0,492
22. İslami bir bankayla bankacılık ilişkisi kurmayı düşünüyor musunuz?
182
66,2
93
33,8
1,34
0,474
Tablo 3’te katılımcıların anketin ikinci bölümündeki sorularına verdikleri cevapların
frekans daılımları yer almaktadır. Tabloya göre; en yüksek “evet” cevabı 206 (%74,9) kişiyle
“dürüst, aık ve şeffaf işletme kültürü sizin iin önemli midir?” sorusuna verilmiştir. En yüksek
“hayır” cevabı ise 167 (%60,7) kişiyle “İslam ekonomisi kavramlarını biliyor musunuz?”
sorusuna verilmiştir. “İslami bir bankayla bankacılık ilişkisi kurmayı düşünüyor musunuz?”
sorusu ise 182 (%66,2) kişinin verdii cevap ile en yüksek üüncü “evet” cevabı olmuştur.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
115
Tablo 4. İslami Bankacılıa Ait Kullanılan rnlerle İlgili Grler
1-Kesinlikle
katılıyorum
2-Çounlukla
Katılıyorum
3-Bazen Katılıyorum
4-Genelikle
Katılmıyorum
5-Kesinlikle
katılmıyorum
6-Bu konuda bilgim
yok
Ort.
SS
1.İslami Bankacılık ürünleri dier
bankalarınkinden daha kullanışlıdır
f
17
93
106
34
18
7
2,87
1,090
%
6,2
33,8
38,5
12,4
6,5
2,5
2.İslami Bankacılık faaliyetleri
yaygınlaşmalıdır
f
24
32
104
95
12
8
3,23
1,095
%
8,7
11,6
37,8
34,5
4,4
2,9
3.İslami bankalardaki bankacılık
ürünleri tüm ihtiyaları karşılayacak
düzeydedir
f
13
58
75
108
12
9
3,27
1,092
%
4,7
21,1
27,3
39,3
4,4
3,3
4.Türkiye'de İslami bankacılıa
gerçekten ihtiyaç var
f
25
90
86
45
23
6
2,89
1,174
%
9,1
32,7
31,3
16,4
8,4
2,2
5.Müslüman bir toplum iin İslami
finansal ürünler çok önemlidir
f
25
60
92
67
21
10
3,11
1,205
%
9,1
21,8
33,5
24,4
7,6
3,6
6.İslami finansal ürünlerin hayatımı
kolaylaştıracaına inanıyorum
f
9
68
103
65
15
15
3,20
1,136
%
3,3
24,7
37,5
23,6
5,5
5,5
7.İslami bankacılık işime yardımcı
olabilir
f
37
63
95
51
22
7
2,92
1,225
%
13,5
22,9
34,5
18,5
8,0
2,5
8.İslami bankalar toplumsal
bütünleşmeye katkı salar
f
16
100
82
53
11
13
2,93
1,173
%
5,8
36,4
29,8
19,3
4,0
4,7
9.İslami finans kurumları ok
kültürlülüü geliştirmeye yardımcı
olabilir
f
26
61
94
59
27
8
3,09
1,211
%
9,5
22,2
34,2
21,5
9,8
2,9
10.İslami bankalar radikalleşmeyi ve
aşırılıı azaltır
f
18
50
97
80
17
13
3,24
1,163
%
6,5
18,2
35,3
29,1
6,2
4,7
11.İslami finans kurumları dindarları
ekonominin paydaşı haline getirir
f
23
65
109
48
19
11
3,03
1,177
%
8,4
23,6
39,6
17,5
6,9
4,0
12.İslami finans kurumları finans
sektöründe bölgede uyumu teşvik eder
f
20
90
82
56
14
13
2,97
1,206
%
7,3
32,7
29,8
20,4
5,1
4,7
13.İslami bankaların yaygınlaşması
Müslümanları marjinalleştirir
f
20
63
93
67
20
12
3,15
1,196
%
7,3
22,9
33,8
24,4
7,3
4,4
14.İslami finans kurumlarının Şeriat
uyumu yüzde yüz mükemmel deildir
f
24
58
95
73
16
9
3,09
1,161
%
8,7
21,1
34,5
26,5
5,8
3,3
15.Müslümanların İslami bankaların
bankacılık ürünleriyle ilgili şüpheleri
var
f
20
96
86
50
14
9
2,89
1,145
%
7,3
34,9
31,3
18,2
5,1
3,3
16.Çou Müslüman İslami bankaların
sadece bir isim deişiklii olduunu
düşünüyor
f
20
99
88
48
12
8
2,84
1,114
%
7,3
36,0
32,0
17,5
4,4
2,9
17.İslami banka alışanlarının tam
olarak bilinli ve yetkin olmadıını
düşünüyorum
f
9
47
80
112
19
8
3,40
1,046
%
3,3
17,1
29,1
40,7
6,9
2,9
18.İslami finans kurumları
Müslümanların finansal ihtiyalarını
karşılamıyor
f
13
36
73
124
19
10
3,47
1,075
%
4,7
13,1
26,5
45,1
6,9
3,6
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
116
Tabloya göre (tablo 4); en yüksek iki katılım, 124 (%45,1) ile “İslami finans kurumları
Müslümanların finansal ihtiyalarını karşılamıyor” sorusuna ve 112 (%40,7) ile “İslami banka
alışanlarının tam olarak bilinli ve yetkin olmadıını düşünüyorum” sorusuna verilen “4-
Genelikle Katılmıyorum” cevapları olmuştur.
“Türkiye'de İslami bankacılıa gerekten ihtiya var, İslami bankalar toplumsal
bütünleşmeye katkı salar, İslami finans kurumları finans sektöründe bölgede uyumu teşvik
eder, Müslümanların İslami bankaların bankacılık ürünleriyle ilgili şüpheleri var ve Çou
Müslüman İslami bankaların sadece bir isim deişiklii olduunu düşünüyor” maddelerine
katılımcılar ounlukla katılırken, daha önce belirttiimiz 18’inci madde “İslami finans
kurumları Müslümanların finansal ihtiyalarını karşılamıyor” ile “İslami bankalardaki
bankacılık ürünleri tüm ihtiyaları karşılayacak düzeydedir ve İslami banka alışanlarının tam
olarak bilinli ve yetkin olmadıını düşünüyorum” maddelerine ise genellikle katılmadıklarını
belirtmişlerdir.
Tablo 5. İslami Bankacılık Kavramlarının Bilinirlii
1-Çok iyi
biliyorum
2-İyi biliyorum
3-Biraz biliyorum
4-Çok az
biliyorum
5-Emin deilim
6-Bu konuda
bilgim yok
Ort.
SS
1.Genel olarak İSLAMİ FİNANS hakkında
f
10
31
105
54
42
33
3,68
1,302
%
3,6
11,3
38,2
19,6
15,3
12,0
2.ARBUN (Kaparo sözleşmesi- Geri
ödemesiz peşinat ile satmak)
f
4
15
31
64
61
100
4,68
1,295
%
1,5
5,5
11,3
23,3
22,2
36,4
3.İCARE (Kiralama veya kiralama yoluyla
satın alma)
f
5
16
57
94
52
51
4,18
1,228
%
1,8
5,8
20,7
34,2
18,9
18,5
4.İSTİCRAR (Fiyatının bilmeden bir
satıcıdan bir malı belirli zamanlarda
alacaını vadettii sözleşme)
f
7
12
45
70
42
99
4,55
1,367
%
2,5
4,4
16,4
25,5
15,3
36,0
5.MUDARABA (Emek sermaye ortaklıı)
f
10
31
82
58
45
49
3,89
1,395
%
3,6
11,3
29,8
21,1
16,4
17,8
6.MURABAHA (Kâr marjı finansmanı-
Maliyet + kâr marjı) satış sözleşmesi)
f
12
81
42
50
40
50
3,64
1,573
%
4,4
29,5
15,3
18,2
14,5
18,2
7.MUŞARAKA (Kâr ortaklıı)
f
9
21
84
71
38
52
3,96
1,343
%
3,3
7,6
30,5
25,8
13,8
18,9
8.SELEM (Para peşin ödenir, mal sonra
teslim alınır)
f
5
5
49
57
58
101
4,68
1,282
%
1,8
1,8
17,8
20,7
21,1
36,7
9.TEKAFUL (İslami Sigorta- Riskin belirli
gruplar arasında daıtılması)
f
5
13
91
57
50
59
4,13
1,309
%
1,8
4,7
33,1
20,7
18,2
21,5
10.TAVARRUK (Nakit salamak iin
birinden vadeli olarak alınan malı bir
başkasına peşin satma)
f
7
14
58
96
39
61
4,20
1,281
%
2,5
5,1
21,1
34,9
14,2
22,2
Tabloya göre; İslami bankacılıa ait ürünlerin bilinirlik düzeyi, en yüksek seviyeli ölçekte
(1-Çok iyi biliyorum) bulunmamaktadır. En yüksek bilinirlik düzeyi Murabaha kavramında
olup 81 (%29,5) katılımcının verdii “2-İyi biliyorum” seviyesinde gerekleşmiştir. Bu durum,
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
117
Katılım bankalarındaki personellerin, genellikle müşteri ziyaretlerinde ilk bahsettikleri
finansman türünün “Murabaha” olması ile aıklanabilir.
Murabaha kavramından sonra, en yüksek bilinirlik düzeyleri, 105 (%38,2) ile “genel
olarak İslami finans”, 91 (%33,2) ile İslami Sigorta olarak bilinen “Tekafül”, 84 (%30,5) ile
“Muşaraka” ve 82 (%29,8) ile “Mudaraba” olmuştur. Dier kavramların düşük seviyelerde
kalmalarının nedeni ise, bu kavramların genellikle ülkemizde ok fazla kullanılmamaları ve
kullanıldıklarında da Katılım Bankacılıı sektöründe fazla dile getirilmemeleridir. rnein;
genel bankacılık sektöründe “Leasing” herkes tarafından kısaca “kiralama yolu ile malı
kullanma” olarak bilinmektedir. Bu yüzden, Katılım bankaları da yaptıkları kiralama
işlemlerinde “İcare” kavramını kullanmak yerine herkes “Leasing” terimini veya “Finansal
Kiralama” terimini kullanmaktadır. Bu gibi durumlar, İslami bankacılık terimlerinin bilinirlik
düzeylerini aşaı ekmektedir.
4. SONUÇ
Kastamonu ilindeki banka müşterilerinin Katılım Bankacılıı hakkındaki algılarını
belirlemek amacıyla yapılan alışmada, müşterilerin faizsiz bankacılık konusundaki algılarının
beklenilen düzeyin altında gerekleştiini gösteren sonulara ulaşılmıştır. 275 banka
müşterisinin katılımı ile gerekleştirilen anket araştırması, Kastamonu’daki banka müşterilerin
Katılım Bankacılıı hakkındaki algılarını tespit etmek adına önemli roller üstlenmiştir.
Araştırmamızda, giriş kısmının ardından Faizsiz Bankacılık ve Türkiye’de Katılım
Bankacılıı hakkında tanıtıcı bilgiler verilerek kuramsal ereveye ilk adım atılmıştır. Sonraki
bölümde ise Faizsiz Bankacılıkta kullanılan fon toplama ve fon kullandırma yöntemleri
aılanarak, anketimizde yer alan İslami bankacılık ürünlerinin de üzerinde durulmuştur.
Araştırmanın amacı, önemi, yöntemi ile bulguları belirtilerek sonu ve öneriler kısmına
gelinmiştir. Elde edilen sonuları ortaya ıkaran faktörler ile sonulara yönelik öneriler bu
kısımda ortaya koyulacaktır.
Araştırmadan elde edilen sonulara göre; katılımcıların büyük bir ounluu orta yaş
olarak tabir edilen 26-44 yaş aralıında olup %65’i kadın, %35 ise erkektir. Katılımcıların gelir
seviyesi 1500-4900 TL aralıında younlaşmaktadır. Sadece İslami banka ile alışanların oranı
%40, sadece geleneksel banka ile alışanların oranı ise %33 olarak gerekleşirken her iki
bankayı kullananlar %20’nin üzerindedir. Müşteriler genellikle kişisel hesabı kullanmayı tercih
ederken, cari hesap ve tasarruf niteliinde hesaplara sahiptirler. Her iki banka türünden
finansman kullananların sayı hemen hemen eşitken, kredi kullanmayanların oranı ise en büyük
paya sahiptir. Müşteriler genellikle finansmanları konut, ara ve kişisel ihtiyalarını karşılamak
iin kullanmıştır. Katılım bankaları fatura karşılıı olmayan ve nakit teminine yönelik kredi
veremedikleri iin araştırmamızda finansman türleri ierisinde %26 gibi bir paya sahip olan
kişisel ihtiya kredilerinin büyük ounluu geleneksel bankalar tarafından karşılanmıştır.
Katılımcıların genel olarak İslami finans hakkındaki cevapları “biraz biliyorum” veya
“ok az biliyorum” şeklinde gerekleşmiştir. İslami bankacılık ürünlerinden haberdar
olmalarıyla birlikte İslami finans alanındaki gelişmeleri takip etmemektedirler. Katılımcıların
%60’ı İslami banka ile alışmayı başkasına önereceini belirtirken yine aynı oranda İslami
finansın bir ihtiya olduunu düşünmektedirler. Ancak iki eş deer ürün göz önüne alındıında,
İslam esaslarına uygun fiyat iin fazla bedel ödemek istememektedirler. Bu sonu, banka
tercihlerini etkileyen faktörlerde düşük işlem masraflarının ikinci sırada yer almasıyla
örtüşmektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
118
Katılımcıların büyük bir ounluu İslami bankaların toplumsal bütünleşmeye yardımcı
olacaını düşünürken, dini hassasiyeti olanların da bu sayede ekonominin paydaşı haline
gelebilecei kanaatindedir. Böylece piyasadaki katılım düzeyi artacak ve bölgede uyum teşvik
edilmiş olacaktır.
Katılımcıların İslami finansın gerekten bir ihtiya olduunu düşünmelerinin yanında
İslami bankacılıa karşı bazı şüpheleri de bulunmaktadır. Katılımcıların %50’den fazlası
Katılım bankacılıının İslami esaslara uyumunun yüzde yüz olmadıı kanaatindedir. İslami
bankaların sadece bir isim deişiklii olduunu savunanların oranı toplamda %70’in
üzerindedir. Bu yüzden Kastamonu ilindeki müşterilerin banka tercihlerini etkileyen
faktörlerden dini hassasiyet son sıralarda yer almıştır.
Kastamonu ilindeki banka müşterilerinin Katılım Bankacılıı hakkındaki algılarını
belirlemek amacıyla yaptıımız alışmada yukarıda belirttiimiz önemli sonulara ulaşılmıştır.
Elde edilen sonuları da göz önünde bulundurmak suretiyle aşaıdaki öneriler, ilgili konu
üzerinde alışma yapmak isteyen araştırmacı ve uygulayıcıların istifadesine sunulmuştur.
1. Anket alışması, sadece Kastamonu ilinde uygulanmış olup tüm banka müşterilerinin
İslami bankacılıa karşı düşünce ve davranışlarını yansıtmayabilir. Anketin dier illerde
uygulanması sayesinde daha güvenilir sonuların elde edilmesi mümkün olacaktır.
2. Katılımcılar İslami bankacılık hakkında tam bir bilgiye sahip deildir. Bu yüzden
Katılım bankalarının işleyişi, ürünleri ve faiz ile kâr payı ayrımı detaylı bir şekilde
müşterilere anlatılmalıdır.
3. Müşterilerin farklı algılarını ve bilgi eksikliklerini gidermek iin müşterilerin Katılım
bankacılıı hakkında bilgi alabilecekleri danışma kurulu veya danışma hattı
oluşturulmalıdır.
4. Katılım bankaları faaliyet gösterdikleri illerdeki üniversitelerle iş birlii yaparak ortak
seminerler, konferanslar ve paneller düzenlemelidir.
5. İslami finans kuruluşlarının personel kalitesinin arttırılabilmesi adına üniversitelerde
İslami finans bölümleri ile araştırma merkezleri aılmalı, yurt dışı eitim almak
isteyenlere burs imkânı verilmeli ve faizsiz sisteme yönelik sertifikasyon programları
uygulanmalıdır.
6. Bankacılık sektörünün ve Katılım bankacılıı sisteminin gelişmesi adına Katılım
bankacılıı konusundaki akademik alışmaların sayısı arttırılmalıdır.
7. Geleneksel bankalar ile Katılım bankalarının işleyiş bakımından farklı olduunu
belirtmek iin mevzuatta yer alan ve İslami bankacılık felsefesiyle uyuşmayan maddeler
titizlikle hazırlanarak gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
8. Finans piyasasındaki her ürünü kullanmaları mümkün olmayan Katılım bankaları,
zaman kaybetmeden kendi sistemlerine uygun alternatif ürünler geliştirmelidir.
9. İslami bankacılıın sektörde başarılı olması iin Murabaha ve finansal kiralamanın
yanında Muşaraka ve Mudaraba gibi ürünlere de önem verilmelidir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
119
10. lkemizde faaliyet gösteren Katılım bankaları tüm illerde şubeleşmeye gitmeli ve
Katılım bankacılıı hizmetlerini yurdun her yerinde müşterilere sunmalıdır.
11. Hafızalarda kalacak tanıtıcı reklam faaliyetlerine önem verilmeli ve toplumun Katılım
bankacılıı hakkındaki algı düzeyleri arttırılmalıdır.
12. Teknolojik gelişmeler yakıdan takip edilerek yeniliklere ayak uydurulmalı, müşterilere
kaliteli ve hızlı hizmet sunulmalıdır.
KAYNAKÇA
Abduh, M., & Omar, M. A. (2012). Islamic-Bank Selection Criteria in Malaysia: An AHP Approach.
Business Intelligence Journal, 5(2), 271-281.
Ak, A. (2012). İlahiyat lisans tamamlama programı, İslam hukuku II ders notları. 5 Nisan 2018
tarihinde http://portal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2012-
2013/ilt_3/ilt405/ilt405_unite3/kim/ilt405_unite3.pdf sayfasından erişilmiştir.
Ak, Ö. (2018). İslam hukuku, uyarlanabilirlii ve finansal gelişim. Uluslararası İslam Ekonomisi ve
Finansı Aratırmaları Dergisi, 4(1), 122-136. 21 Haziran 2018 tarihinde
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/452139 sayfasından erişilmiştir.
Akten Çürük, S.(2013). İslami finansın Trkiye'deki geliimi, mevcut sorunlar ve çözüm önerileri.
Yayınlanmamış doktora tezi. Seluk niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Aktepe, İ. E. (2010). İslam hukuku erevesinde finansman ve bankacılık. İstanbul: Yedirenk
Yayınları.
Aktepe, İ. E. (2013). Sorularla katılım bankacılıı. İstanbul: TKBB Yayınları.
Apaydın, H. Y. (2001). Trkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi : Kāânî-i Şîrâzî-Kastamonu, 24.
Cilt. Ankara: TDV. 20 Haziran 2018 tarihinde
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c24/c240330.pdf sayfasından erişilmiştir.
Aras, G. (Ed.). (2011). Trkiye finans piyasasının derinlemesinde faizsiz finansman ve yatırım
aralarının nemi. İstanbul: Albaraka Yayınları.
Aslan, H. (2015). Türkiye’de tekafül (islami sigorta) uygulamaları: problemler ve özüm önerileri.
Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Aratırmaları Dergisi, 1(1), 93-117.
Ayub, M. (2007). Understanding Islamic finance. Chichester: John Wiley & Sons Ltd.
Bulut, H. İ., & Er, B. (2012). Katılım finansmanı-katılım bankacılıı ve giri sermayesi. İstanbul:
TKBB Yayınları.
Çetin, A. (2017). Katılım ve mevduat bankalarının piyasa etkinliinin karılatırmalı analizi ve bir
uygulama. Yayınlanmamış doktora tezi. Marmara niversitesi Bankacılık ve Sigortacılık
Enstitüsü, İstanbul.
Demir, M. S.(2015). Türkiye'de katılım bankalarının geliimi ve performanslarının deerlendirilmesi.
Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Gazi niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Göken, G., & Gönen, İ. (2017). Katılım bankalarının finans sektörü iindeki yeri ve katılım
bankalarına yönelik müşteri algısı. Finans Ekonomi ve Sosyal Aratırmalar Dergisi, 2(1), 61-
77. 17 Kasım 2018 tarihinde http://dergipark.gov.tr/download/article-file/333113 sayfasından
erişilmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
120
Haque, A., Osman, J., & Ismail, A. Z. (2009). Factor influences selection of Islamic banking: a study
on Malaysian customer preferences.American Journal of Applied Sciences, 6(5), 922-928. 02
Ocak 2019 tarihinde
https://www.researchgate.net/publication/26625361_Factor_Influences_Selection_of_Islamic_
Banking_A_Study_on_Malaysian_Customer_Preferences/download sayfasından erişilmiştir
Hassan, M. K., & Lewis, M. K. (2007). Handbook of ıslamic banking. Cheltenham: Edward Elgar
Publishing Ltd.
Hassan, M. K., Kayed, R. N., & Oseni, U. A. (2013). Introduction to Islamic banking & finance
principles and practice. Harlow: Pearson Education Limited.
Hurşit, E. (2018). Vadeli Alım Peşin Satım. Katılım Finans Dergisi, 5, 50-52.
Kallek, C. (2001). Trkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi : Kāânî-i Şîrâzî-Kastamonu, 24. Cilt.
Ankara: TDV. 12 Haziran 2018 tarihinde
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c24/c240212.pdf sayfasından erişilmiştir.
Karapınar, A. (2003). Özel finans kurumları ve muhasebe uygulamaları. Ankara: Gazi Kitabevi.
Kaytancı, B. G., Erge, E. H., & Metin, T. (2013). Katılım bankası müşterilerinde bankacılık ürün ve
hizmetlerine yönelik memnuniyet: Türkiye örnei. International Conference On Eurasian
Economies, 801-811. 02 Ocak 2019 tarihinde https://www.avekon.org/papers/642.pdf
sayfasından erişilmiştir
Kettell, B. (2011). Introduction to Islamic banking and finance. Wiltshire: John Wiley & Sons Ltd.
Khan, M. (1994). Comparative economics of some Islamic financing techniques.3 Şubat 2018
tarihinde http://www.irti.org/English/Research/Documents/IES/149.pdf sayfasından
erişilmiştir.
Khattak, N. A., & Ur Rehman, K. (2010). Customer satisfaction and awareness of Islamic banking
system in Pakistan. African Journal of Business Management, 4(5), 662–671. 02 Ocak 2019
tarihinde https://academicjournals.org/journal/AJBM/article-full-text-pdf/307F7CE23043
sayfasından erişilmiştir.
Kutval, Y. (2014). Katılım bankacılıının gelişimi ve Türkiye örnei. Yayınlanmamış yüksek lisans
tezi. Kırıkkale niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale.
Lone, F. A. (2016). Islamic banks and financial ınstitutions: a study of their objectives and
achievements.Hampshire: Palgrave Macmillan.
Marimuthu, M., Chan, W. J., Lim, P. G., Low, P. M., & Tan, Y. P. (2010). Islamic Banking: selection
criteria and implications.Global Journal of Human Social Science, 10(4), 52-62.
Mohammad, S.(2011). American muslims perceptions of ıslamic banking in the chicago metropolitan
area (Doctoral dissertation). Retrieved from ProQuest Dissertations and Theses database.
(UMI No. 3493016).
Okumuş, H. Ş. (2005). Interest-free banking in Turkey: a study of customer satisfaction and bank
selection criteria. Journal of Economic Cooperation, 26(4), 51-86. 02 Ocak 2019 tarihinde
http://www.sesric.org/files/article/83.pdf sayfasından erişilmiştir.
Okur, K. H. (1999). II.Meşrutiyet dönemi İslam hukuku tartışmalarından bir kesit, Mansurizade Said
ve Seyid Bey örnei. Dini Aratırmalar, 2(5), 255-284. 26 Haziran 2018 tarihinde
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/51602 sayfasından erişilmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
121
zen, E., Şenyıldız, L., & Akarbulut, K. (2016). Faizsiz bankacılık algısı: Uşak ili örnei. Journal of
Accounting, Finance and Auditing Studies, 2(4) 1-19. 03 Ocak 2019 tarihinde
http://oaji.net/articles/2016/1817-1473247968.pdf sayfasından erişilmiştir.
zsoy, İ. (2012). Trkiye'de Katılım Bankacılıı eitim notları. 18 Nisan 2018 tarihinde
http://www.tkbb.org.tr/Documents/EgitimVeKonferans/T%C3%BCrkiye'de.Kat%C4%B1l%C
4%B1m.Bankaciligi.Prof.Dr.ismail.OZSOY.doc sayfasından erişilmiştir.
zsoy, İ., Görmez, B., & Mekik, S.(2013). Türkiye’de Katılım bankalarının tercih edilme sebepleri:
ampirik bir tetkik. Celal Bayar niversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakltesi Dergisi, 20(1),
187-206.
zsoy, M. Ş., & Sayar, Y. (2018). Kobi’ler iin adım adım Katılım Bankacılıı. İstanbul: TKBB
Yayınları.
Rahman, N. U. (2012). Attitudes of Muslims towards Islamic Banking and Finance in the North West
of England: A socio-economic perspective. Unpublished doctoral thesis.Durham University.
United Kingdom.
Ramadan, Z. S.(2013). Jordanian criteria for ıslamic banks selection. evidence from the jordanian
banking sector. International Journal of Academic Research in Accounting, Finance and
Management Sciences, 3(3), 139–145.
Ramdhony, D. (2013). Islamic banking awareness attitudes and bank selection criteria. International
Journal of Humanities and Applied Sciences, 2(2), 32-33.
Rizvi, S.A. R., Bacha, O. I., & Mirakhor, A. (2016). Public finance and Islamic capital markets theory
and application. New York: Palgrave Macmillan.
Schoon, N. (2016). Modern Islamic banking products and processes in practice. Chichester: John
Wiley & Sons Ltd.
Shamekhi, E. (2018). Faizsiz bankacılık sistemi ve iran uygulamasının deerlendirilmesi. Yönetim,
Ekonomi ve Pazarlama Aratırmaları Dergisi, 2(1), 40-54. 26 Haziran 2018 tarihinde
https://www.yepad.org/2018/cilt.2_sayi.1_makale04.pdf sayfasından erişilmiştir.
Şekerolu, S., & zer, K. (2017). Bankacılık sektöründe yükselen deer: Katılım Bankacılıı.
Bankacılık ve Finansal Aratırmalar Dergisi, 4(2), 15-25. 23 Mayıs 2018 tarihinde
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/320838 sayfasından erişilmiştir.
Takan, M. (2001). Bankacılık teori uygulama ve ynetim. Ankara: Nobel Yayıncılık.
Tat, H. (2014). Katılım bankacılıı (faizsiz bankacılık) sistemi trk bankacılık sistemine kazandırdıı
rnler trk bankacılık sektrndeki yeri ve geliimi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
İstanbul Aydın niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Toraman, C., Ata, H. A., & Buan, M. F. (2015). İslami bankacılık faaliyetlerine yönelik müşteri
algısı üzerine bir araştırma. Gaziantep University Journal of Social Sciences, 14(4), 761-779.
17 Kasım 2018 http://www.tkbb.org.tr/Documents/Yonetmelikler/Gaziantep_Universitesi.pdf
sayfasından erişilmiştir.
Türkiye Finans Katılım Bankası. (2018). 30 Haziran 2018 tarihinde sona eren ara hesap dönemine ait
konsolide olmayan finansal tablolar ve sınırlı denetim raporu. 26 Ekim 2018 tarihinde
https://www.turkiyefinans.com.tr/Lists/BagimsizDenetimRaporlari/Attachments/94/TFKB%2
030%2006%202018%20solo.pdf sayfasından erişilmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
122
Türkiye Katılım Bankaları Birlii. (2015). Trkiye Katılım Bankacılıı strateji belgesi 2015 - 2025.
İstanbul: Türkiye Katılım Bankaları Birlii.
Türkiye Katılım Bankaları Birlii. (2017). Katılım Bankacılıı nedir? nasıl alıır ? İstanbul: Türkiye
Katılım Bankaları Birlii.
Ustaolu, D. (2014). Trkiye' de katılım bankacılıı sektrdeki yeri ve nemi. Yayınlanmamış yüksek
lisans tezi. Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstütüsü, Aydın.
Ustaolu, M., & İncekara, A. (Eds). (2017). Balancing İslamic and conventional banking for
economic growth. Cham: Palgrave Macmillan.
Venardos, A. M. (Ed.). (2010). Current issues in Islamic banking and finance: resilience and stability
in the present system. Singapore: World Scientific.
Yıldırım, İ. (2014). Tekafül (islami) sigortacılık sisteminin dünyadaki gelişimi ve Türkiye'de
uygulanabilirlii. Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 6(2), 49-58. Temmuz 16, 2018
tarihinde http://dergipark.gov.tr/download/article-file/151080 sayfasından erişilmiştir.
Yıldırım, İ., & Çakar, R. (2016). Katılım bankacılıı kullanımını etkileyen faktörlere yönelik bir
araştırma. PressAcademia Procedia, 2(1), 552-563. 07 Ocak 2019 tarihinde
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/237707 sayfasından erişilmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
123
KLTREL MİRASLARIN KORUNMASI VE SRDRLEBİLİRLİĞİ:
TAŞKPR RNEĞİNDE YEREL HALKIN GRŞLERİNİN
BELİRLENMESİ
Dr.r.yesi Serir Uzun
Dzce niversitesi, Orman Fakltesi, Peyzaj Mimarlıı Blm seriruzun@duzce.edu.tr
Özet
Turizmin en hızlı gelişen sektörlerinin başında gelen kültürel miras turizmi, yerel halka
ekonomik aıdan katkı salama ve yaşam standartlarını arttırmanın yanı sıra yöreye ait özgün kültürel
mirasların ticari unsur haline gelmesine ve aşırı kullanım sonucu zarar görmesine neden olmaktadır. Bu
nedenle kültürel miras turizmi iin kaynak olan yerel kimliinin korunması, geliştirilmesi, turizmin
devamlılıı iin mutlak gereklidir. Bu alışmada Kastamonu İli Taşköprü ile merkezinde yaşayan yerel
halkın, kültürel mirasın korunması ve turizm amalı sürdürülebilir kullanılması konularındaki
görüşlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Çalışmada yerel halkın konu hakkındaki görüşlerini
deerlendirmek üzere 396 kişiye yüz yüze görüşme teknii ile anket uygulanmıştır. Veriler SPSS paket
programında analiz edilmiştir. Araştırma sonularına göre; yerel halk alandaki kültürel mirasın
korunması ve sürdürülebilir kültürel miras turizminin gelişmesine karşı olumlu tutuma sahip olduu
ancak bu sürece dahil olmadıkları belirlenmiştir. Yörede kültürel mirasların korunması ve sürdürülebilir
gelişiminin salanması iin planlamacılar, karar vericiler, destekleyiciler ve yerel halk iin bir takım
öneriler getirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kültürel Miras, Kültürel Mirasın Korunması, Sürdürülebilir Turizm, Yerel Halk
CONSERVATION AND SUSTAINABİLİTY OF CULTURAL HERITAGE:
DETERMINING THEVIEWS OF LOCAL PEOPLE IN TAŞKPR CASE
Abctract
Cultural heritage tourism, which is one of the fastest developing sectors of tourism, contributes
to the economic contribution of the local people and increases their living standards, as well as the
cultural heritage of the region becoming a commercial element and being damaged as a result of
excessiveuse. For this reason, the preservation and development of local identity, which is the source
for cultural heritage tourism, is absolutely essential for the continuity of tourism. In this study, it is aimed
to determine the opinions of local people living in Taşköprü district center of Kastamonu on
conservation of cultural heritage and sustainable use for tourism purposes. In this study, 396 people
were interviewed by face to face interview technique to evaluate the opinions of localpeople on the
subject. The data were analyzed in SPSS package program. According to the results of the research;
local people have a positive attitude towards the protection of cultural heritage in thearea and the
development of sustainable cultural heritage tourism, but they are not involved in this process. A number
of recommendations have been made for planners, decision-makers, supporters and local people to
protect and ensure the sustainable development of cultural heritage in the region.
Keywords: Cultural Heritage, Conservation of Cultural Heritage, Sustainable Tourism, Local People
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
124
1.Giriş
Kültürel miras, tarih öncesi ve tarihi devirlerde yaşam sürmüş medeniyetlere ait bilim,
kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili yerüstü, yeraltı veya su altında olan bizlere kadar ulaşmış
tüm taşınır ve taşınmaz varlıklardır (Çetin, 2010). Tarihimizle, kültürümüzle ve kimliimizle
ilgili somut ve soyut deerlerin tümünü kapsayan kültürel miraslar; insanların ortak
gemişlerini yansıtarak aralarındaki birliktelik ve dayanışma duygularını geliştirmektedir.
Kültürel miraslar insanların kültür ve geleneklerinin devamlılıını, gelecein salam temeller
üzerine kurulmasını salamaktadırlar (İstanbul Valilii, 2014). Kültürel miras kavramının
kapsamı ok geniş olup somut kültürel miras (anıtlar, yapı toplulukları ve sitler) ve somut
olmayan kültürel miras (sözlü gelenekler ve anlatımlar, gösteri sanatları, ritüeller-şölenler, doa
ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar, el sanatları) olarak temelde iki sınıfa ayrılmaktadır (Can,
2009).
Kültürel miras turizmi ise; kültürel olaylar, sanatsal faaliyetler, festivaller, tarihi alanlar,
yapılar ve anıtların ziyaret edildii, insanların kendilerini bu ziyaretlerde tarihi mekânların ve
doanın bir parası gibi hissederek deneyim tecrübe etmelerine olanak veren bir turizm
eşididir (Timothy ve Boyd, 2003). Son yıllarda insanların eitim seviyelerinin, başka
kültürlere olan ilgilerinin ve seyahat etme olanaklarının artması sonucu, kültürel miras
varlıklarını bulundukları yerde görme istekleri de artmaktadır (Yılmaz, 2007).
Yerel halkın yaşamını ierisinde sürdürdüü kültürel miras varlıklarının turizm amalı
kullanılması; yerel halka ekonomik fayda salaması, yaşam kalitesini arttırması, kültür
alışverişinde bulunulması, kaybolmaya yüz tutmuş yerel kültürel varlıkların tekrar canlanması,
korunması ve geliştirilmesine yönelik toplum bilincinin oluşturulması gibi katkılar
salamaktadır (Cros, 2001; Uslu ve Kiper, 2006; Uygur ve Baykan, 2007; Aklanolu, 2010).
Bu nedenle kültürel mirasların benimsenmesi, topluma kazandırılması, gelecek nesillere
aktarılarak geliştirilmesi ve sürdürülebilirliin salanması gerekmektedir (Kuru, 2018).
Kültürel miras turizminde sürdürülebilirlik ilke ve politikaları ön planda tutulursa yerel kültürel
miras varlıklarının küreselleşme karşısında bozulması, orijinalliini kaybetmesi ve yok olması
engellenebilir (Uygur ve Baykan, 2007).
Kültürel miraslar yeri doldurulamayan ve yenilenemeyen varlıklar olup; gemiş,
günümüz ve gelecek arasında köprü oldukları iin ok iyi korunmaları ve yönetilmeleri
gerekmektedir (Timothy ve Boyd, 2003). Ülkemizde ilk olarak 1970’li yıllarda kültürel mirasın
korunmasına yönelik alışmalar başlamış, 1983 yılında ise Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu yürürlüe girmiştir (Ukan ve Ukan, 2004).
Günümüzde birok yerleşimin ierisinde bulunan ve kültürel miras aısından önemli olan
tarihi kent dokuları yok olma tehlikesi altındadır (Ukan ve Ukan, 2004). Bu nedenle kültürel
miras varlıklarının sürdürülebilir bir şekilde gelecek nesillere aktarılması iin koruma-kullanma
dengesi salanarak aslına uygun olarak yaşatılması gerekmektedir (Kuru, 2018).
Bu alışmada kültürel miras bakımından dikkate deer bir potansiyele sahip Taşköprü
İlesi’nde yerel halkın kültürel miras varlıklarının korunması ve turizm amalı sürdürülebilir
kullanımı hususunda görüşlerinin ortaya konulması amalanmıştır. Taşköprü İlesi’nde
kültürel miras turizmi faaliyetlerinin henüz aktif olmaması, yerel halkın yaşamlarını
sürdürdükleri yerleşim alanları iin gerekleştirilmesi düşünülen turizm faaliyetleri konusunda
başlangıtan itibaren farkındalıının arttırılması böylece korum-kullanma dengesi içerisinde
turizm yaklaşımının getirilmesi olduka önemlidir.
2. Materyal ve Metot
Batı Karadeniz Bölgesi Kastamonu İli sınırları ierisinde bulunan Taşköprü’nün
dousunda Sinop İli ve Hanönü, güneydousunda Çorum İli, güneyde Tosya, batıda merkez
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
125
ile ve Devrekâni, kuzeyde Çatalzeytin ileleri yer almaktadır (Şekil 1). Taşköprü, Kastamonu
Merkez İleden sonra en büyük ile olup, Kastamonu Merkez ileye 44 km uzaklıktadır (Sezer,
2017).
Şekil 1.Çalıma alanının konumu (Anonim, 2019a)
İle ‘Taşköprü’ adını, Çobanoulları Beylii’nin hüküm sürdüü 14.yy’da Gökırmak
üzerinde yapılmış olan 7 gözlü ve 68 metre uzunluundaki taş köprüden almaktadır. Taşköprü
tarih boyunca; Gasgaslar, Etiler, Dorlar, Paflagonyalılar, Kimerler, Lidyalılar, İranlılar,
Kapadokyalılar, Helenler, Pontuslar, Bitinyalılar, Romalılar (Bizanslılar), Danişmendliler,
Çobanoulları ve son olarak Osmanlılara ev sahiplii yapmıştır. M.. 64 yılında Kastamonu’yu
ele geiren Romalılar Taşköprü’yü ise eyalet merkezi olarak ilan ederek, bu şehre General
Pompe’nin adına ithafen “Pompeipolis” adını vermişlerdir. Günümüzde Taşköprü İlesi’nde
antik kente ait eşitli yapılar, heykeller ve arkeolojik paralar bulunmaktadır (Anonim, 2019b).
Taşköprü’nün ekonomisi aırlıklı olarak tarım ürünlerine dayanmakta olup, en önemli
ürünü sarımsaktır. Ayrıca orman ürünlerine dayalı sanayi sektörünün gelişmiş olduu
Taşköprü’de kâıt fabrikası, aa ve orman ürünleri işleyen sanayi işletmeleri bulunmaktadır
(Anonim, 2019c).
Taşköprü İlesi hem doal güzellikleri ile hem de kültürel miras varlıkları ile turizm
potansiyeline sahiptir. İlede sivil mimari örnekleri, antik kent kalıntıları, tarihi köprü camiler,
türbeler, kaleler, konaklar, kaya mezarları, höyük ve tümülüsler bulunmaktadır. Ayrıca yöresel
oyunlar ve folklorik etkinlikler, festivaller-törenler, giysiler, el sanatları ve yöresel yemekler
gibi kendine has kültürel unsurları da bulunmaktadır (Sezer, 2017).
2017 yılı itibariyle Taşköprü’de 128 sivil mimari örnei, 25 cami, 3 türbe, 4 kaya mezarı,
3 mezar odası, 2 kilise kalıntısı, 42 arkeolojik sit alanı (tümülüs, nekropol, yerleşim alanı, antik
kent kalıntısı), 1 islam mezarlıı, 4 eşme, 4 hamam, 1 han, 3 askeri yapı, 1 idari yapı, 1
arkeolojik ve doal sit alanı, 1 kentsel sit alanı ve 1 aa, olmak üzere toplamda 208 adet
taşınmaz kültür varlıı tescillenmiş ve koruma altına alınmıştır (Anonim 2019d) (Şekil 2).
Şekil 2a. Takpr (Anonim 2019e), b. Sivil mimari evler (Anonim 2019f)
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
126
c. Şeyh Hsamettin Tekke Camii, d.Pompeipolis antik kent kalıntıları (Anonim 2019g).
Çalışmanın dier materyallerini ise Taşköprü İlesi’nde yerel halka uygulanan anket
verileri, alana ait fotoraf, proje vb. veriler ve alışma konusuyla ilgili literatürler
oluşturmaktadır. Türkiye istatistik kurumunun verilerine göre 2018 yılı Taşköprü İlesi’nin
toplam nüfusu 38.849 olarak alınmış olup (Anonim, 2019h) bu rakam alışmanın evrenini
oluşturmuştur. Evreni temsil edecek örneklem büyüklüünün belirlenmesinde % 95 güven
düzeyi ve % 5 hata payı (Yamane, 2001) dikkate alınarak, 381 kişiye ulaşılması gerektii
hesaplanmıştır.
Çalışma kapsamında uygulanmış olan anket formunun oluşturulmasında Uslu ve Kiper
(2006), Okuyucu ve Somuncu (2012), Genç ve Şengül (2015), Sezer (2017), Uysal (2018),
Uzun (2019)’un alışmalarından yararlanılmıştır. 4 bölümden oluşan anket formunun birinci
bölümünde katılımcıların bazı demografik özellikleri; ikinci bölümünde kültürel miras algıları,
üçüncü bölümde ilçedeki kültürel mirasın korunması hakkındaki düşünceleri, dördüncü
bölümde ise kültürel mirasın turizm amalı kullanılması hakkındaki düşünceleri ölülmeye
alışılmıştır.
Hazırlanan anketler Ocak-Eylül 2019 döneminde rastgele olarak 396 kişiye yüz yüze
görüşme yöntemiyle uygulanmıştır. Anket verilerini deerlendirmek iin SPSS 22.0
programında veri tabanı oluşturulmuş ve veri girişi yapılmıştır. Veri giriş işlemi bittikten sonra
veriler kontrol edilmiş ve eksik ve/veya hatalı girişler düzeltilmiştir. Oluşturulan veri seti
yardımıyla alışma amalarına uygun istatiksel teknikler kullanılmıştır.
3. Bulgular Ve Tartışma
Araştırmaya katılan yerel halkın %45’i kadın, %55’i erkektir. Katılımcıların yaş daılımı
incelendiinde ilk sırada %35 ile 46-55 yar arasındaki bireyler yer almaktadır. Ankete katılan
bireyler arasında %34 ile lise mezunları birinci sıradadır. Yapılan anket alışmasında, soruları
yanıtlayan kişilerin geim kaynaklarına göre yapılan daılımda %22 oranla ifti, %19 oranla
memur ounluktadır. Katılımcıların aylık gelir durumlarına bakıldıında, %36’sının 2021-
3000 TL arası bir gelire sahip olduu belirlenmiştir. Ankete katılan bireylerin %55’inin 20
yıldan fazla süredir Taşköprü’de ikamet ettikleri tespit edilmiştir (Tablo 1).
Tablo 1. Katılımcıların Genel Özellikleri
Katılımcıların genel
özellikleri
Frekans
Yüzde
(%)
Cinsiyet
Kadın
178
45
Öğrenim
durumu
İlkokul
82
21
Erkek
218
55
Ortaokul
76
19
Yaş
18-25
25
6
Lise
135
34
26-35
49
12
Üniversite
86
22
36-45
97
25
Lisansüstü
17
4
46-55
138
35
Aylık
gelirli
0-2020 TL
90
23
56-65
63
16
2021-3000 TL
142
36
66 yaş ve üzeri
24
6
3001-4000 TL
84
21
Geçim
Kaynağı
Memur
75
19
4001-5001TL
63
16
İşi
46
12
5001 TL'den fazla
17
4
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
127
Araştırmaya katılan yerel halkın kültürel miras algıları Tablo 2’de verilmiştir.
Katılımcıların kültürel miras olarak gördükleri unsurların başında sırasıyla arkeolojik alanlar
(4,64±0,665), anıtsal yapılar (4,58±0,692) ve geleneksel evler (4,43±0,771) gelmektedir.
Ankete katılan katılımcılara göre kültürel mirasların korunma nedenlerinin başında sırasıyla;
tarihi aıdan önemli oldukları (4,52±0,685), milli deere sahip oldukları iin (4,49±0,671) ve
gelecek nesillerin de hakkı olduu (4,40±0,774) gelmektedir. Ayrıca katılımcılara göre kültürel
mirasları koruması gereken kurumların başında Kültür ve Turizm Bakanlıı (4,56±0,628),
belediyeler (4,23±0,756) ve yerel halk (4,12±0,892) gelmektedir. Kaya (2017) Yalva Hisardı
köyündeki kültürel miraslarla ilgili yaptıı alışmada, yerel halka göre kültürel mirasların
korunmasında en etkili faktörün bakanlıklar daha sonrada belediyelerin olduunu belirlemiştir.
Tablo 2: Yerel Halkın Kltrel Miras Algısı
Seçenekler
Arit. Ort*.
St. Sapma
Kültürel miras
kavramı neleri kapsar?
Arkeolojik alanlar
4,64
0,665
Anıtsal yapılar
4,58
0,692
Geleneksel evler
4,43
0,771
Dini yapılar
4,37
0,793
Geleneksel el sanatları
4,32
0,896
Yöresel yemekler
4,16
0,941
Halk oyunları ve halk edebiyatı
4,01
1,225
Geleneksel şenlikler
3,37
1,157
Kültürel miras niçin
korunmalıdır?
Tarihi açıdan önemli oldukları için
4,52
0,685
Milli değere sahip oldukları için
4,49
0,671
Gelecek nesillerin de hakkı olduğu için
4,40
0,774
Ekonomik kazan saladıkları iin
4,20
0,861
Yerel halkın övün kaynaı olduu iin
4,31
0,622
Benliklerini borlu oldukları iin
4,06
0,689
Atalarından yadigar kaldıkları iin
4,02
1,125
Toplumun dayanışma ve birlik duygularını
gülendii iin
3,49
1,195
Turizmin gelişmesine katkıda bulunduu iin
3,46
1,219
Estetik deere sahip oldukları iin
2,27
1,221
Kültürel mirası
koruması gereken
kimlerdir?
Kültür ve Turizm Bakanlığı
4,56
0,628
Belediyeler
4,23
0,756
Yerel halk
4,12
0,892
Mal sahipleri
4,07
0,975
Kaymakamlık
3,87
1,097
Sivil toplum kuruluşları
3.47
1,119
1: Kesinlikle katılmıyorum, 2: Katılmıyorum, 3: Kararsızım, 4: Katılıyorum, 5: Kesinlikle katılıyorum
Katılımcılara göre Taşköprü’de korunması gereken kültürel mirasların neler olduuna
ilişkin yapılan analizde 8 yargılı bir deerlendirme öleinden yararlanılmıştır. Taşköprü’de
korunması gereken kültürel miraslara ait bulgular 3 önem düzeyine göre Tablo 3’de verilmiştir.
Buna göre arkeolojik alanlar seenei ilk sırda gelmektedir. Bunu sırasıyla geleneksel evler,
anıtsal yapılar ve dini yapılar seenekleri takip etmektedir.
Çiftçilik
85
22
İkametgah
süresi
1 yıldan az
9
2
Esnaf
63
16
1-5 yıl
36
9
Emekli
65
16
6-10 yıl
23
6
Hayvancılık
49
12
11-15 yıl
31
8
Dier
13
3
16-20 yıl
81
20
20 yıldan fazla
216
55
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
128
Tablo 3: Takpr’de korunması gereken kltrel miraslar
En Çok
Çok
En az
Arkeolojik alanlar
+
Geleneksel evler
+
Anıtsal yapılar
+
Dini yapılar
+
Geleneksel el sanatları
+
Yöresel yemekler
+
Geleneksel şenlikler
+
Halk oyunları ve halk edebiyatı
+
Ankete katılan yerel halka Taşköprü’de somut kültürel mirasın yeterince korunup
korunmadıı sorulduunda %89’i (352) korunmadıını, %11’i (44) korunduunu
belirtmişlerdir.
Somut olan kültürel mirasın en iyi şekilde nasıl korunacaına ilişkin yerel halka
yöneltilen soruda %52 (205) oranında bakım, onarım ve restorasyon yapılarak seenei
seilmiş, bunu %19 (76) ile yerel halka ve ziyaretilere kültürel mirasların önemini anlatmak
takip etmiştir (Tablo 4).
Tablo 4: Somut olmayan kltrel mirasın korunma ekli
Seçenekler
Frekans
Yüzde (%)
Bakım, onarım ve restorasyon yapılarak
205
52
Yerel halka ve ziyaretilere kültürel mirasların önemini anlatarak
76
19
Yerel halka ve ziyaretilere koruma bilinci aşılanarak
64
16
Bakım, onarım ve restorasyon yapılıp, turistik kullanıma aılarak
32
8
Müdahale edilmeden bırakılarak
15
4
Dier
4
1
Tablo 5 incelendiinde ankete katılan yerel halka göre Taşköprü’de turizmin gelişmesi
halinde kültürel mirasın korunması üzerine olabilecek olumlu etkileri sırasıyla; Pompeiopolis
antik kentinin gün yüzüne ıkarılmasını hızlandırması ve onarılıp korunması (%69), geleneksel
konutların, anıtsal ve dini yapıların görünümünün yenilenmesi (%66) ve tarihi eserlerin
önemlerinin ve deerlerinin anlaşılması (%47) olarak belirlenmiştir. Okuyucu ve Somuncu
(2012) Osmaneli İlesi’nde kültürel mirasın turizm amalı kullanılmasında yerel halkın
görüşlerini araştırdıı alışmada, turizmin kültürel miras üzerinde yaratacaı pozitif etkileri;
geleneksel evleri bakımlı ve modern bir görünüme kavuşturacaı, koruma bilincinin artacaı
olarak sıralamıştır. Olumsuz etkiler ise sırasıyla aşırı ve youn kullanım sonucu kültürel
mirasların zarar görmesi (%78), kültürel mirasların ticari mal olarak görülmesi (%53) ve
gelenek ve göreneklerin yozlaşması (%42) şeklindedir.
Tablo 5: Takpr’de turizmin kltrel mirasın korunması zerine olabilecek etkileri (birden
fazla seçenek)
Seçenekler
Frekans
Yüzde (%)
Olumlu
etkiler
Pompeiopolis antik kentinin gün yüzüne çıkarılmasını
hızlandırması ve onarılıp korunması
274
69
Geleneksel konutların, anıtsal ve dini yapıların görünümünün
yenilenmesi
261
66
Tarihi eserlerin önemlerinin ve değerlerinin anlaşılması
185
47
Yerel halkın koruma bilincinin artması
172
43
Ciddi koruma önlemlerinin alınması
156
39
El sanatları yeniden canlanması
134
34
Geleneksel halk oyunlarının ve halk edebiyatının canlanması
89
22
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
129
Yöresel yemeklerin yeniden hatırlanması
73
18
Geleneksel şenliklerin yapılması
51
13
Olumsuz
etkiler
Aşırı ve yoğun kullanım sonucu kültürel mirasların zarar görmesi
307
78
Kültürel mirasların ticari mal olarak görülmesi
209
53
Gelenek ve göreneklerin yozlaşması
167
42
Yöresel yemeklerin özgünlüünün kaybolması
103
26
Geleneksel kıyafetlerin kaybolması.
42
10
Ankete katılan yerel halkın %92’si Taşköprü’de turizmin gelişmesini olumlu
karşılayacaını, %8’i olumsuz karşılayacaını belirtmiştir (Tablo 6).
Tablo 6: Takpr’de turizmin gelimesi konusuna bakı aısı
Yerel halkın turizme bakış açısı
Frekans
Yüzde (%)
Olumlu
364
92
Olumsuz
32
8
Yerel halkın turizm gelişmesini olumlu karşılama nedenlerine ilişkin yapılan analizde 12
yargılı bir deerlendirme kullanılmıştır. Turizm gelişmesini olumlu karşılamalarına ait bulgular
3 önem düzeyine göre Tablo 7’de verilmiştir. Buna göre turizm gelişmesini olumlu karşılama
nedenlerinin başında en ok yerel halkın ekonomik gelirlerinin artması, antik kentin gün yüzüne
ıkarılması, geleneksel konutların görünümünün yenilenmesi, kültürel mirasın öneminin
anlaşılması ve korunması gelmektedir. Gen ve Şengül (2015) Mudurnu İlesi’nde yaptıkları
benzer alışmada, yerel halkın en ok ekonomik gelirlerinin artması iin turizme olumlu
baktıklarını belirlemişlerdir.
Tablo 7: Yerel halkın turizm gelimesini olumlu karılama nedenleri
Yerel halkın turizm gelişmesini olumsuz karşılama nedenlerine ilişkin yapılan analizde
12 yargılı bir deerlendirme kullanılmıştır. Turizm gelişmesini olumsuz karşılamalarına ait
bulgular 3 önem düzeyine göre Tablo 8’de verilmiştir. Buna göre turizm gelişmesini olumsuz
karşılama nedenlerinin başında en ok tarihi evreye uygun olmayan tesislerin inşa edilmesi,
yerel kültürün bozulması, doal ve kültürel kaynakların aşırı kullanılması gelmektedir. Gen
ve Şengül (2015) Mudurnu İlesi’nde yaptıkları benzer alışmada, yerel halkın en ok tarihi
evreye uygun olmayan tesislerin inşa edilmesinden, trafiin artması ve bunun sonucu hava
kirliliinin artmasından dolayı turizme olumsuz baktıklarını belirlemişlerdir.
Tablo 8:Yerel halkın turizmin gelimesini olumsuz karılama nedenleri
Nedenler
En çok
Çok
En az
Yerel halkın ekonomik gelirinin artması
+
Antik kentin gün yüzüne çıkarılması
+
Geleneksel konutların görünümünün yenilenmesi
+
Kültürel mirasın öneminin anlaşılması ve korunması
+
Yerel kültürün canlanması
+
Yerel halkın yaşam seviyesinin yükselmesi
+
Kadınlara yeni iş alanı yaratılması
+
Ekonomik gelişmeye balı kültürel mirasın korunması iin gerekli
maddi destek salaması
+
Ulusal ve uluslararası platformda yörenin tanınması
+
Sosyal ilişkiler kurma
+
Altyapının iyileşmesi
+
Kültür alışverişinde bulunulması
+
Toplum bilincinin oluşması
+
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
130
Ankete katılan yerel halkın %73’ü (288) yöredeki kültürel unsurların turizm aısından
yeterince deerlendirilmediini düşünürken, %27’si (108) deerlendirildiini
düşünmemektedir.
Tablo 9 incelendiinde katılımcılar sırasıyla arkeolojik alanlar (4,52±0,675), geleneksel
konutlar (4,35±0,873) ve anıtsal yapıların (4,31±0,842) Taşköprü’de turizm amalı
kullanıldıını belirtmişlerdir.
Tablo 9. Takpr’de turizm amalı kullanılan kaynaklar
1: Kesinlikle katılmıyorum, 2: Katılmıyorum, 3: Kararsızım, 4: Katılıyorum, 5: Kesinlikle katılıyorum
Ankete katılan yerel halka göre Taşköprü’de turizmin gelişmeme nedenleri Tablo 10’da
verilmiştir. Buna göre sırasıyla Taşköprü’deki kültürel miras varlıklarının yeterli ölüde
bilinmemesi ve tanınması (4,80±0,451), Taşköprü’nün ana erişim güzergahlarına uzak olması
(4,55±0,547) ve antik kentin tamamının gün yüzüne ıkarılmamış olması (4,43±0,639)
Taşköprü’de kültürel miras turizminin gelişmeme nedenlerinin başında gelmektedir.
Tablo 10: Takpr’de kltrel miras turizminin gelimeme nedenleri
1: Kesinlikle katılmıyorum, 2: Katılmıyorum, 3: Kararsızım, 4: Katılıyorum, 5: Kesinlikle katılıyorum
Nedenler
En çok
Çok
En az
Tarihi çevreye uygun olmayan tesisler inşa edilmesi
+
Yerel kültürün bozulması
+
Doğal ve kültürel kaynakların aşırı kullanılması
+
Kalabalık ve gürültünün artması
+
Trafiin artması
+
Hava ve su kirliliinin artması
+
Çevrede öp ve atıkların artması
+
Ekonomik anlamda turizme balılıın artması
+
Turistlerin geleneksel yapılara verebilecei zararlar
+
Hayat pahalılıına neden olması
+
Emlak fiyatlarının artmasına neden olması
+
Su oranının artmasın neden olması
+
Seçenekler
Arit. Ort*.
St. Sapma
Arkeolojik alanlar
4,52
0,675
Geleneksel konutlar
4,35
0,873
Anıtsal yapılar
4,31
0,842
Geleneksel el sanatları
4,27
0,729
Dini yapılar
4,20
0,734
Yöresel yemekler
4,08
0,986
Geleneksel giyim kuşam
3,26
1,317
Gelenek, görenek ve adetler
3,19
1,126
Seçenekler
Arit. Ort*.
St. Sapma
Taşköprü’deki kültürel miras varlıklarının yeterli ölçüde bilinmemesi ve
tanınması
4,80
0,451
Taşköprü’nün ana erişim güzergahlarına uzak olması
4,55
0,547
Antik kentin tamamının gün yüzüne çıkarılmamış olması
4,43
0,639
Turizm konusunda yeterli bilin ve farkındalıın olmaması
4,17
0,772
İlenin tanıtımı ilgili yetersizliklerin olması
4,11
0,794
Konaklama, yeme-ime ve erişim olanaklarının yetersiz olması
4,02
0,926
Tarihi ve kültür varlıklarının korunması ve yaşatılması konusunda
yetersizliklerin bulunması
3,79
1,284
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
131
Taşköprü’de turizm faaliyetlerinin başarılı olabilmesi iin ok iyi bir tanıtımın yapılması
(4,74±0,532) gerekmektedir (Tablo 11). Bunu sırasıyla iyi bir planlama ve organizasyon
yapılması (4,69±0,631) ve turizm faaliyetleri ierisinde yerel halkın aktif bir şekilde olması
(4,66±0,569) takip etmektedir.
Tablo 11: Takpr’de gerekletirilecek turizm alımalarının baarılı olmasında etkili
faktörler
1: Kesinlikle katılmıyorum, 2: Katılmıyorum, 3: Kararsızım, 4: Katılıyorum, 5: Kesinlikle katılıyorum
“Turizm gelişmesi durumunda, turizm faaliyetlerine destek verir misiniz?” sorusuna
ankete katılan yerel halkın %79’ü (312) turizme destek verebilecekleri, %21’sı (84) ise destek
veremeyecekleri şeklinde cevaplamıştır.
Yerel halkın turizm konusundaki alışmalara yönelik olarak verebilecekleri destek
türlerine ilişkin görüşleri ise Tablo 12’de verilmiştir. Buna göre %30’u ev pansiyonculuu
yaparım ile ilk sırayı alırken, %19’u turizm tesislerinde alışırım cevabı ile ikinci sırayı almıştır.
Uslu ve Kiper (2006) Beypazarı’nda turizmin kültürel miras üzerine etkilerini araştırdıkları
alışmada, turizme destek vermek isteyen yerel halkın en ok pansiyonculuk yapabileceklerini
belirtmişlerdir.
Tablo 12: Yerel halkın turizm konusundaki alımalara destek verme trleri hakkındaki
grleri
4. Sonuç Ve Öneriler
Köklü gemişi, kültürel ve tarihi unsurlarıyla kültürel miras turizmi aısından önemli bir
potansiyele sahip olan Taşköprü ilesinin, turizm potansiyelinin iyi deerlendirilemedii
görülmektedir. Bu potansiyelin iyi deerlendirilememesindeki en önemli etken Taşköprü’deki
kültürel miras varlıklarının yeterli ölüde bilinmemesi ve tanınmasıdır. Ayrıca Taşköprü’nün
Seçenekler
Arit. Ort*.
St. Sapma
Çok iyi bir tanıtımı yapılması
4,74
0,532
İyi bir planlama ve organizasyon yapılması
4,69
0,631
Turizm faaliyetleri içerisinde yerel halkın aktif bir şekilde olması
4,66
0,569
Sürdürebilirliin salanması
4,47
0,787
Antik kentin gün yüzüne ıkarılıp turizm amalı kullanılması
4,40
0,874
Yerel halka kültürel mirasın öneminin aşılanması
4,35
0,793
Kültürel mirasın korunmasında ekonomik kazan fikri, tarihi ve kültürel
deerlerin önüne gememesi
4,21
0,855
Yerel halkta turizm bilincinin oluşturulması
4,19
0,886
Alt ve üst yapı geliştirilmesi
4,14
0,954
Tarihi yapıların envanteri ve iyileştirilmesi
4,11
0,973
Kültürel miraslara zarar verebilecek unsurlar belirlenerek önlemler alınması
4,07
1,119
Farklı turizm türlerinin bir arada yer alması
3,89
1,271
Ulaşım olanaklarının geliştirilmesi
3,75
1,326
Konaklama ve yeme ime yerlerinin geliştirilmesi
3,53
1,413
Seçenekler
Frekans
Yüzde (%)
Ev pansiyonculuğu yaparım
118
30
Turizm tesislerinde çalışırım
75
19
Servis ve rehberlik
71
18
Yöresel yemeklerimi pazarlarım
52
13
El işi ürünler üretip turizmde pazarlarım
47
11
Tarımsal ürünlerimi pazarlarım
33
9
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
132
ana erişim güzergahlarına uzak olması ve antik kentin tamamının gün yüzüne ıkarılmamış
olması da turizm potansiyelinin iyi deerlendirilmemesindeki etkenlerdir. Araştırma
bulgularına göre yerel halk Taşköprü’de kültürel miras kapsamında büyük oranda arkeolojik
alanları görmekte olup bu deerlerin yeterince korunmadıı görüşündedir. Bu nedenle
Pompeiopolis antik kentinin gün yüzüne ıkarılması, bakım ve onarımının yapılarak
korunmasının salanması gerekmektedir.
Yerel halk kültürel miraslar tarihi ve milli aıdan önemli oldukları iin korunmalı gibi
maneviyata dayalı cevapları ön planda tutmakta iken, ekonomik kazan saladıkları iin
korunmalı gibi maddiyata dayalı cevapları geri planda bırakmışlardır. Bunda en önemli etkenin
Taşköprü’de henüz turizm talep younluunun yaşanmamasından kaynaklandıını
aıklayabiliriz.
Yerel halkın büyük bir ounluu Taşköprü’de turizmin gelişmesine olumlu
bakmaktadır. Olumlu bakan kesim turizm sayesinde ekonomik gelirlerinin artacaı
düşüncesindedir. Turizmin gelişmesini olumsuz karşılayanlar ise tarihi evrelerine uygun
olmayan tesisler inşa edilmesinden korkmaktadırlar. Ancak; Taşköprü’nün kültürel miras
turizmi iin kaynak olan yerel kimliinin korunması, geliştirilmesi, turizmin devamlılıı iin
mutlaka dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Bulgulara göre önemli sonulardan birisi de Taşköprü’deki kültürel mirasların henüz
turizmde yeterince kullanılmadııdır. Yerel halk turizme olumlu baktıı gibi kültürel mirasların
turizmde kullanılmasının da aırlıkla olumlu etkilerinin olacaını düşünmektedir. Olumlu
olarak gördükleri etkilerin başında Pompeiopolis antik kentinin gün yüzüne ıkarılmasını
hızlandırması ve onarılıp korunması gelmektedir.
Yerel halk ev pansiyonculuu yapmanın yanında turizm tesislerinde alışma, servis ve
rehberlik yapama gibi desteklerle turizmin gelişmesine katkıda bulunabileceklerini
belirtmişlerdir. Yerel halkın turizmin gelişmesi iin olan bu destei Taşköprü iin önemli bir
şans olarak görülebilir. Çünkü turizmin gelişmesi durumunda ekonomik kazan başta olmak
üzere birok fayda salanacaktır. Elde edilen bu ekonomik kazan, kültürel mirasın korunması
iin gerekli finansal destei de salayacaktır. Ayrıca turizmde başarıyı yakalayabilmek iin iyi
bir tanıtım ve planlı alışma yerel halk tarafından önem verilen konulardır. Kültürel miraslar,
iyi bir planlanma ve uygulama ile turizmin gelişimine olumlu yönde katkı salamaktadırlar ki
bunun iin sürdürülebilir turizm politikaları dahilinde alışmaların yapılması gerekmektedir.
İledeki dier turizm potansiyeli olacak kaynakların da belirlenip deerlendirilerek turizm
eşitlendirilmesi Taşköprü’nün bir süre sonra tüketilen bir yer olmasının önüne geecektir.
Bunların yanı sıra yerel halkın turizm faaliyetleri ierisinde aktif olarak yer alması
salanmalı ve belirli periyotlarda görüşleri alınarak turizm gelişim süreci kontrol altında
tutulmalıdır. Bu nedenle sektörde direk olarak yer almayı isteyen yerel halk iin girişimci teşvik
programları hazırlanmalı, sektörel kurslar verilmeli, yöresel ürün üreticilerine pazarlama
imkanı sunulmalı vb. uygulamalara yer verilmelidir. Taşköprü’de atılması gereken önemli
adımlardan birisi de yönetim örgütü kurulmasıdır.
Son olarak gemişe tanıklık ederek gemişin izlerini bizlere aktaran ve tüm insanlıın
ortak malı kabul edilen kültürel miras varlıkları sürdürülebilir koruma politikaları oluşturularak
güvence altına alınmalı ve gelecek nesillere aktarılmalıdır.
Kaynaklar
Aklanolu, F. (2010). Geleneksel Yerleşmelerde Kültür Turizmi: Beypazarı rnei.
Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 10(2), 125-136.
Anonim 2019a .https://www.lafsozluk.com/2009/04/taskopru-nerededir-nereye-baglidir.html.
Erişim Tarihi: 09.01.2019.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
133
Anonim 2019d. http://www.korumakurullari.gov.tr/Erişim Tarihi:14.04.2019.
Anonim 2019f. https://www.arkeolojikhaber.com/haber-taskoprunun-tarihi-evleri-restore-
ediliyor-6288/ Erişim Tarihi: 12.08.2019. Erişim Tarihi: 21.09.2019.
Anonim 2019g. https://www.istenci.com/2019/05/seyh-husamettin-tekke-camii.html.Erişim
Tarihi: 21.09.2019.
Anonim 2019h. https://www.nufusu.com/ilce/taskopru_kastamonu-nufusu.Erişim Tarihi:
21.02.2019.
Anonim, 2019b. http://www.taskopru.gov.tr.Erişim Tarihi: 12.08.2019.
Anonim, 2019c. http://www.taskopru.bel.tr.Erişim Tarihi: 12.08.2019.
Anonim2019e.https://www.sehirlersavasi.com/ilceresimleri/index.asp?resimid=9786&ilce=53
4&il=37
Can, M. (2009). Kültürel Miras ve Müzecilik. Kültür ve Turizm Bakanlıı.
Cros, H.D. (2001). A New Model to Assist in Planning for Sustainable Cultural Heritage
Tourism. International Journal of Tourism Research, 3, 165-170.
Çetin, T. (2010). Cumalıkızık Köyünde Kültürel Miras ve Turizm Algısı. Milli Folklor, 22(87),
(s:181-190).
Gen, K. ve Şengül, S., 2015. Kültürel Miras Turizmine Yönelik Yerel Halkın Görüşlerinin
Ortaya Çıkarılması: Mudurnu leinde Bir Araştırma. 16. Turizm Kongresinde
sunulmuş bildiri. Çanakkale.s.218-237.
Kaya N.S. (2017). Somut Olan ve Somut Olmayan Kültürel Mirasın Yalva Hisarardı Köyü
zerinden İncelenmesi ve Koruma nerilerinin Geliştirilmesi. T.C. Süleyman Demirel
niversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.
Ispartap.147.
Kuru, T. (2018). Kültürel Mirasın Korunmasında Ara Olarak Kültürel Rota Oluşturma
Rehberi. Yüksek Lisans Tezi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Şehir ve Bölge Planlama ABD. İstanbul.
Okuyucu, A. ve Somuncu, M. (2012). Kültürel Mirasın Korunması ve Turizm Amalı
Kullanılmasında Yerel Halkın Algı ve Tutumlarının Belirlenmesi: Osmaneli İle
Merkezi rnei. Ankara niversitesi Çevrebilimleri Dergisi, 4(1), 37-51.
zdoan, O. N. (2014). Sürdürülebilir Turizm ve Kültürel Miras. M. K.(Ed.), Sürdürülebilir
Turizm. Ankara: Detay Yayıncılık.
Sezer, İ. (2017). Kültürel Mirasın Turizm Aısından Deerlendirilmesi: Taşköprü İlesi rnei
Uluslararası Türk Dünyası Turizm Araştırmaları Dergisi. Aralık-2017 Cilt:2 No:2.
Timothy, D.J. ve Boyd, S.W. (2003). HeritageTourism. Harlow: PrinticeHall.
Ukan, Y.O. ve Ukan, E. (2004). Tarihi Kent Dokularının Korunması ve Gelecee
Taşınmasında Bir rnek Olarak Eskişehir Odunpazarı Kentsel Siti. Birinci Uluslararası
Dünden Bugüne Eskişehir Sempozyumu Bildiri Kitabı. Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi, (s: 447-461).
UNESCO (1972). Recommendation concerning the Protection, at National Level, of the
CulturalandNaturalHeritage.<http://portal.unesco.org/en/ev.phpurl_ıd=13087&url_do
=do topıc&url_sectıon=201.html> (Erişim 15 Haziran 2019).
UNESCO (2003). Convention for the Safeguarding of the Intangible Cultural Heritage
2003.<http://portal.unesco.org/en/ev.phpurl_ıd=17716&url_do=do_topıc&url_sectıon
=201.html> (Erişim 24Temmuz 2019).
Uslu, A. ve Kiper, T. (2006). Turizmin Kültürel Miras zerine Etkileri: Beypazarı / Ankara
rneinde Yerel Halkın Farkındalıı. Tekirda Ziraat Fakültesi Dergisi, 3(3), 305314.
Uygur, S. M. ve Baykan, E. (2007). Kültür Turizmi ve Turizmin Kültürel Varlıklar zerindeki
Etkileri. Ticaret ve Turizm Eitim Fakültesi Dergisi, Sayı 2, 30-49.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
134
Uysal, K. (2018). Kültürel Mirasın Turizm Amalı Kullanılmasında Yerel Halkın Algı ve
Tutumlarının Belirlenmesi: İznik rnei. Yüksek Lisans Tezi. Balıkesir niversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm İşletmecilii Anabilim Dalı. Balıkesir.
Yamane, T. (2001). Temel Örnekleme Yöntemleri. (İngilizceden Çeviren: Alptekin Esin, M.
Akif bakır, Celal Aydın ve Esen Gürbüzsel). İstanbul: Literatür Yayıncılık., s 53.
Yılmaz, B.S. (2007). Turizmin Sosyo-Ekonomik, Sosyo-Kültürel ve Çevresel Etkileri. O.
İ.(Ed.), Genel Turizm. Ankara: Turhan Kitabevi.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
135
A CASE STUDY ON THE BENEFITS OF USING SONGS IN TEACHING
VOCABULARY TO YOUNG LEARNERS OF ENGLISH
retim yesi Filiz Sari Atilla
Department of Foreign Languages and Cultures, Pertek Sakine Genç Vocational School, Munzur
University, Tunceli, TURKEY filizsariatilla@gmail.com
Abstract
The purpose of this study was to find out the benefits of songs in teaching vocabulary to young
learners of English. The research was carried out with second grade students studying at Primary School.
The study was conducted for six weeks. The researcher collected the data using a researcher diary. The
results of this study showed that songs are beneficial in teaching vocabulary to young learners of
English.
Key Words: Teaching English to Young Learners, Vocabulary Teaching, Songs.
1. Introduction
This chapter presents the background of the study, the statement of the problem, the
purpose and the significance of the study. Then the research questions and the operational
definitions are explained respectively.
1.1. Background of the Study
Although children learn a language faster than adults, they do not learn through traditional
language teaching methods. Through fun activities children can learn a language better as
learning becomes natural for them since these activities do not make them conscious that they
are learning a language (Ara, 2009).
The teaching of English as a foreign language has been extended to second graders of
primary schools in 2013-2014 academic year. This sudden change resulted in the need of
primary school teachers whose competencies fit with the level of false beginners. Teachers can
not teach English to young learners with the same tools which are used for adults. Because,
young learners have different needs. Roth (1998) explains that children are quickly learn and
forget. Moreover, their senses are stronger to support learning through seeing, hearing, touching
and tasting. Their imagination and fantasy worlds are so wide that they can visualize and acquire
more easily. Thus, the methods and the techniques used for adults do not work when they are
used for children (Yuliana, 2003).
2. Lıterature Revıew
This chapter presents the theoretical basis of the study. First, it presents the characteristics
of young learners and then it discusses the implications of those characteristics for English
language teaching. Finally, it reveals the importance of songs as pedagogical tools.
2.2. Characteristics of Young Learners
The more a child feels free, the better s/he learns the stimulants which are new,
meaningful, nice, important, pleasurable and constant. The child will personally take part in the
learning event, making foreign language learning easier (Hisar, 2006).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
136
When a child hears, says, writes, reads, thinks, feels, imagines, draws, tastes, does
something; shortly a child learns better by doing, feeling and taking part in the event of learning
(Hisar, 2006).
Children are more advantageous in language learning because they have the ability to put
themselves into the center of the events, they enjoy what they experience and they are never
afraid of making mistakes and criticizing themselves (Forero, 2011).
To start learning a language in an early age does not only remain limited with a success
of pronunciation but also brings success in syntax and semantics. Seebauner (1991) suggests
that ‘’the children who learn language in an early age are brasher and more outgoing and they
are not shy in view of language and they do not get bored while repeating the sentences which
have been said to them’’ (p.75).
Swiss scientist Jean Piaget who is respected as a pioneer of psychology and philosophy
spent most of his life by listening, watching children and he also read and reviewed the scientific
publications which are on the same topic prepared by the scientists from around the world
(Hisar, 2006). In conclusion, Piaget asserted that children think differently from adults.
Generally it is possible to talk about "three factors in language learning. When social and
psychological factors are taken into account; learning language in an early age is easier than
learning in an advanced age” (Senemolu, 2003, p.46). ‘’The difficulties that adults experience
in advanced age in learning a language mostly depend on personality problems and native
language experiences. The reasons for language learning are the leading determinant factor. An
adult’s conscious approach to the language may act as an inhibitor but a child’s not struggling
with a new system helps a child succeed in learning language naturally. Additionally, child
communicates easier with community” (Senemolu, 2003, p.46). Considering mental factors,
according to language learning research in an early age is the key to having more success in
language especially in later periods of life. A person who reaches his/her puberty age will bring
on a theory about language. And this will prevent learning the language naturally. Therefore,
there is little opportunity for adults to learn the language naturally. According to Piaget, the
students who are at the age of primary school are at concrete operational stage. According to
Piaget, child is somebody who thinks and learns actively by structuring his/her own learning
by studying with the objects around him/her (Hisar, 2006).
According to Vygotsky, language and the people around the child are of vital importance.
As the child knows the word in native language, s/he notices them easily in a new language.
Considering the non-linguistic factors, it is a fact that children can mostly pronounce foreign
language with no accent, while only 68% of adults achieve pronunciation without accent, which
supports the opinion that “critical period” factor plays a role in foreign language learning. As
adults complete their psychological development, they never get perfection in language learning
pronunciation (Hisar, 2006).
"Children have the power of learning more than one language, reflecting and creating the
language. The ability of children learning their own native language is limitless. Children are
also capable of comprehending a new language. They can learn the form of speech and
pronunciation. Adults can randomly achieve this considering non-linguistic factors" (Dursun,
1999, p. 22). We come across with critical period hypothesis. According to critical period
hypothesis, when the age increases neurological change affects language learning adversely.
Children are not interested in what language is, but they are interested in what language serves
for. Brown (2004) says that "children take faster steps in the process of alienating, culture shock
while learning, orientating to different cultures and they approach the language more moderate
as they haven’t developed a habit like dependence on their own culture".
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
137
Foreign language learning in adults is very different from children’s. Children learn
foreign language with more natural ways in the manner that they learn their own language by
listening, respecting, communicating in a trustworthy environment with fun activities.
‘As children have more willingness to communicate than adults, this reflects on foreign
language learning positively’ (Hisar, 2006 , p;12) Children participate willingly and easily in
the activities they find interesting. Teachers should take care of their emotions and this
willingness. It is a fact that when children feel themselves in a trust, peaceful atmosphere,
foreign language learning gets easier. Children do not worry about learning a foreign language
or feeling humiliated. Each person learns a language in normal life conditions. However, each
person trying to learn a second or a third language cannot succeed. While grown-up students
face with difficulties, it is seen that children learn foreign language, as they play game.
Moreover, grown-ups can contribute to lessons via their opinions and approaches to the
language learning. They give their opinions about the materials and methods they prefer by
specifying them. They can say their preferences by evaluating how teacher teaches. When
thought in this respect, it is an important information source about how a grown-up’s teaching
should be. However, if such a group consists of students learning foreign language in an early
age, in terms of teaching methods teacher has more and complicated responsibilities (Ferero,
2011).
2.3. Songs as Pedagogical Tools
There are several reasons that claim songs might be beneficial for second language
learners. Xlangming and Brand (2009) inform that vocabularies of the songs are appropriate
for students as songs contain common short words with numerous pronouns and repetitive
structures. Moreover, songs contain a beat which develop learners’ inner timing. Though, it is
much advantageous, Ayotte (2004) notes that the studies are mostly related to young learners
but a few of adult learners. Listening to songs play an important role in the development of
young children learning a second language. Songs can be used for a number of purposes and
there are many reasons why songs can be considered as valuable pedagogical tools. Songs can
help young learners improve their listening skills and
pronunciation; therefore they help them to improve their speaking skills (Murphey, 1992).
However, songs can only be effective means of developing children’s language skills when they
are well integrated into a scheme of work. Songs can also be useful tools in the learning of
sentence structures and sentence patterns, not to mention their reflectivity of mother tongue
culture (Murphey, 1992). Moreover, songs can provide an opportunity for vocabulary practice
as they are usually based around a theme or topic that can provide the context for vocabulary
learning. For example, the song Head, Shoulders, Knees and Toes provide fun drills of
vocabulary and it can be used to review body parts. In addition, the song I Can Sing a Rainbow
might be useful for reviewing color names. Most children’s songs are characterized by
monosyllabic words, many of which are frequently repeated. This repetition offers greater
exposure to these words and can help to improve vocabulary acquisition.
Perhaps the greatest benefit to using songs in the classroom is that they can be fun.
Pleasure for its own sake is important part of learning a language, something which is often
overlooked by
teachers, and songs can add interest to the classroom routine and potentially improve
student motivation.
3. Methodology
The aim of this study was to identify the benefits of using songs when teaching vocabulary
to young learnersThe researcher engaged in the cycles of an action research within this case
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
138
study so as to identify the benefits of using songs with primary school students. Qualitative
research is defined as "research studies that investigate the quality of relationships, activities,
situations, or most materials are frequently referred to as qualitative research" (Fraenkel, 2012,
p. 426).
3.1. The Context and the Participants of the Study
This study was conducted at Primary School in Tarsus, Mersin, Turkey, academic year.
In this institution the schooling is from kindergarten to twelfth grade; inside school there is a
sport field, a library, a computer classroom, a cafeteria and a little restaurant. Students are from
different social status. I conducted this research in the second grade classroom. The classroom
has a computer,
speaker, a projector, a bookshelf, a white board, a teacher’s desk, and twenty students’
desks, and the classroom area is approximately twenty square meters. The students in second
grade take two hours of English classes per week consisting of one hour of grammar (main
course) one hour of reading, speaking, listening and writing skills. The language proficiency
level of students is A1. The students take three written examinations each term.
The participants of the present study were a total of 20 Turkish second grade students
studying at private Toros Primary School in Tarsus, Mersin, Turkey. They were about 7-8 years
old. Convenience sampling strategy was used when choosing the participants of the study. For
Marshall (1996) "Convenience sample is the least rigorous technique involving the selection of
the most accessible subjects. It is the least costly to the researcher, in terms of time, effort and
money, but may result in poor quality and lacks intellectual credibility. There is an element of
convenience sampling in many qualitative studies, but a thoughtful approach to selection of a
sample is usually justified" (p. 523).
3.2. Data Collection Procedure
The first step in the data collection procedure was to inform the administration of the
school that I would conduct a six-week case study with the second grade students. After getting
the permission from the administration of the school, I informed the parents and the students
that I would use songs to present and practice vocabulary items. I also explained to the parents
the importance of using music and body language in language learning with young learners.
3.2.1. Week One
Aim: To help students recognize and pronounce the cardinal numbers from one to ten.
Material Used: Numbers and jobs, classroom rules from English Through Songs Şevik
(2006).
Procedure: First, the students listened to the song Numbers and Jobs. Second, they were
asked to fill in the blanks on their paper. While they were writing the numbers on the related
blanks they listened to the song twice. Next, the students were asked to sing the song all together
by reading the song on their papers. Then the students were divided into groups. Each group
was asked to sing the song. Lastly, each student sang the song by herself. Finally, everybody
counted the numbers all together. The Numbers and Jobs helped the students to practice the
numbers from one to ten easily. They also had the opportunity to develop their concentration
span, memory and coordination.
3.2.2. Week Two
Aim: To help students practice using the names of the animals that was presented to them
in the previous lesson.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
139
Materials Used: Animals and abilities, animals and senses, what animals like from
English Through Songs by Kömürcü (2006). A copy of the sampling animal pictures to be
described by the teacher and acted by the learners through the descriptions.
Procedure: At the beginning of the lesson, students were shown some animal pictures
coupled with related animal sounds. And they were asked to name the animal. In the second
step, students were divided into two groups and asked to act and produce the sound of the related
animal while singing. Meanwhile, the teacher monitored the students. Finally, the teacher
stopped the music and asked the students to name the animals in English as a whole class
activity.
3.2.3. Week Three
Aim: To help the students to learn vocabulary items related to physical actions such as
movement, mime, skipping, clapping.
Materials Used: The song named: If you are happy and you know it.
Procedure: I reflected the song If you’re happy and you know it on the board. Then I
played the song on the CD and sang it. When doing so I revealed the meanings of the vocabulary
items related to physical actions through movement and actions. Then I asked the students to
join me and we sang the song together practicing the vocabulary items.
3.2.4. Week Four
Aim: To help students learn and practice the vocabulary items related to parts of body.
Materials Used: The song named Head, Shoulders, Knees and Toes.
Procedure: At the beginning of the lesson, the students watched the video of the song.
The second time they were watching the video extract, the teacher sang the song and acted out
the vocabulary items. The next time they watched the video and listened to the song, the
students joined the physical movements and sang the song along with the teacher.
3.2.5. Week Five
Aim: To help students to learn the names of the countries of the world.
Materials Used: Countries and capitals song (Şevik, 2006).
Procedure: First I reflected the some pictures of Big Ben, Eiffel, Coliseum and White
House. I asked them where they are. Students were asked to sit in circles of five or six. They
were asked to imagine they are around these places. Lastly, they listened the countries and
capitals song.
3.2.6. Week Six
Aim: The first aim of the week was to help the students to learn and use the new words
in group activities.
Materials Used: The song named Row Your Boat.
Procedure
First, I played Row Your Boat and asked the students to sit in four parallel lines facing the
board on the floor. While listening to the music, they were asked to imagine they are in a boat,
on an island. They were rowing down a stream. Students sang the song. Students repeated the
song. After listening to the song many times, students would have not only the words but also
the melody. In the second step, students were asked to write down the lyrics. I played the tape
until most of the students could complete the lyrics of the song. I gave the students very little
help, only the title of the song and some of the words. I wrote a blank outline of the song on the
board. Then told them the number of words pre line. I drew a line for every word. These
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
140
activities made the children learn the language unconsciously, and in a fun way. Students could
enhance their language skills such as listening, speaking and writing. These three skills were
used as stated in the following order: first they listened to the song, and after that the students
sang the song and finally they wrote the lyrics of the song. The activity was not only fun for the
students but it also helped skills development.
4. Findings And Discussion
4.1 Introduction
Reflecting on my classroom observations, which were recorded in my diary, I realized
that teaching English vocabulary to children through songs was very suitable for children for
two main reasons. First of all, I realized that the use of songs helps to establish meaningful
language learning presentation and practice in English language classes for two main reasons.
Firstly, this approach helps the teacher to present the vocabulary items in context and this helps
children to discover the meanings of the vocabulary items easily. Secondly, during the practice
stage the children could easily associate the words and their meanings on listening to the songs
the second or the third time. For example, in fourt week chhildren learned parts of the body
with the song named Head, Shoulders, Knees and Toes. I observed that the children internalized
the words through movements, repetition and imitation easily. The second main reason why
songs might be argued to be useful in children’s language learning process is related to their
learning of pronunciation effectively. I noticed my students' improvement in pronunciation
especially in week six. This benefit might be the result of exposing children to an increased
amount of authentic language through songs. For this reason, it might not be incorrect to state
that songs and rhymes were particularly useful for practicing pronunciation of certain
vocabulary items.
4.2. Use of Songs Increase Children’s Level of Classroom Participation
According to my observations, in the first week of the term, almost all of the students
were disinterested and unwilling to learn English. They couldn’t even focus on the activities in
the first and the second week. From third week on, they started to enjoy the activities more. As
a teacher, my role was to facilitate learning. I wasn’t in the center of the teaching process. I
tried to be a model to start the activities and then guided them to perform the activities by
themselves.
Initially, songs generated active thinking, which facilitated the children’s participation in
the learning process; consequently, it promoted not only motivation but also good attitude from
students towards foreign language learning. According to Brewster (2007) songs are
psychological resource. They are motivating and fun and help develop positive attitudes
towards the target language. Having those factors strengthened helped the children to learn in
a fast and effective way. The fact that children understood and used the new vocabulary in the
class caused high stimulus for learning English vocabulary, and as they were highly motivated
for being active part of the activities, their response towards the target language improved;
since, with their attitude demonstrated desire to learn English.
4.3. Use of Songs Help to Establish a Stress Free Classroom Environment
During the sessions, I observed that the participants could learn easily in a stress free
environment within which the children engage in physical movement with the inclusion of
songs and games, for instance: “Head, Shoulders, Knees and Toes” song. In addition, the
participants expressed their emotions and enthusiasm to learn and participate in the activities.
Brewster (2007) points out that songs are social resource and singing/chanting together is a
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
141
shared social experience and helps to develop a class and group identity. Songs can be used as
the basis for a performance or show.
Finally, the use of the song method was interesting because it caught children’s attention
and made them be attentive and focused in the lessons; also they felt freely involved in the
learning process since they were not under a condition of oppression. All these factors permitted
the children to achieve the learning aims proposed for each lesson by participating and
practicing the vocabulary. To sum up, I can say that these activities created a positive classroom
environment for language learning.
4.4. Use of Songs Help Children's Listening Improvement
I observed that the children listened to the songs attentively and followed the songs. They
also immediately began to sing the songs and repeated the lyrics. For this reason, I believe songs
might be used as the vehicle for listening improvement. In addition, use of songs in language
teaching helps to integrate other skills such as speaking, specifically pronunciation. This finding
is in line with those of Ioannou's (2010) study. In that, Ioannou (2010) points out that songs
can function as the first steps in speaking and listening as they offer opportunities for practice
of sounds, rhythm and intonation in safety. According to Brewster (2007) songs help improve
all aspects of pronunciation and they can be used to develop all skills in an integrated way.
During the lesson, I also emphasized the pronunciation of some words related to the topic.
Finally, I observed that when the children listened and understood the vocabulary they were
more able to give an appropriate physical response to the song.
5. Conclusıons
This case study aimed to determine the benefits of using songs in English classrooms to
young learners. In the present study I tried to examine the benefits of using songs in teaching
vocabulary to young learners of English. In this respect, this study suggests that teaching
vocabulary through songs have four main benefits to second graders at “Toros College.” The
benefits of using songs in teaching vocabulary to young learners of English were categorized
as: use of songs help children’s language learning process (4.2.), use of songs increase
children’s' level of classroom participation (4.3.), use of songs help to establish a stress free
classroom environment (4.4.) and use of songs help children's listening improvement (4.5.).
The conclusions for the above mentioned findings are explained in the following paragraphs.
First of all, this study suggests that use of songs help children’s language learning process.
This conclusion is based on the researcher's observation that use of songs helps to establish the
grounds for meaningful learning. That is, the teacher finds an opportunity to present and
practice the vocabulary items in context. In the long run, this approach to teaching vocabulary
helps the learners to associate the vocabulary items with their meanings easily. This conclusion
is in line with the arguments put forward by Şevik (2012) and Ferero (2011). According to
Şevik (2012) singing is one of the most effective language learning strategies reported by the
children.
Finally, we might conclude that the use of songs help children's listening improvement.
Children find an opportunity to practice the sounds and pronunciation of the target vocabulary
items through listening and singing songs. This conclusion is in line with the arguments stated
by Ioannou (2010) and Brewster (2007). They claim that songs not only help improvement in
listening skills but they also help the teachers to integrate all the skills in their lessons. Similarly,
Yuliana (2002) points out that children can enhance their language skills such as listening,
speaking and writing through songs.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
142
5.4. Suggestions for Further Studies
Music should not be seen as a loss of time, deviation from a course or a loss of seriousness.
On the contrary, music is part of our lives. It reveals different perspective to life and students
can exchange their ideas by music. Music is not just for children. Researchers can search
benefits of songs to adults in teaching English as a foreign language.
References
Asher, J. (1997). Language by command. The Total Physical Response approach to learning
language. Retrieved February 18th, 2010, from
Asher, J. (1998). James Asher’s Total Physical Response. A short Introduction. Retrieved April
2nd, 2010, from http://www.c-english.com/files/tpr.pdf
Asher, J.J. (1977). Learning Another Language through Actions. The Complete Teacher's
Guide Book (6th ed.). Los Gatos: Sky Oaks Productions, Inc.
Brewster, J.and Ellis, G. (2007). The Primary English Teacher’s guide. Essex: Penguin English
Quides, England
Brown, H. D. (2000). Principles in language learning and teaching. Longman: A Pearson
Education Company.
Brown, H. D. (2001). Teaching by principles. Longman: A Pearson Education Company.
Cameron, L. (2001). Teaching Languages to Young Learners, Cambridge: Cambridge
University Press.
Çakır, A. (1999).Musical activities for young learners of EFL. The Internet TESL
Journal,V/11,November 1999. http://iteslj.prg(accessed July 12, 2010)
Elo, S. (2014) Qualitative Content Analysis: A Focus on Trustworthiness. Sage Open Journal,
01-10, March 2014.
Hisar, Ş., MA Thesis, 4. Ve 5. Sınıf İngilizce Derslerinde Kullanılabilecek Etkili retim
Yöntemleri zerine Deneysel Bir Çalışma, Süleyman Demirel University,Institutute
of Social Sciences,2006
http://www.context.org/ICLIB/IC06/Asher.htm
Kirsch, C. (2008).Teaching Foreign Languages in the Primary School, London: Continuum.
Larsen, D. (2007). Techniques and Principles in Language Teaching (2nd. Ed) Newyork:
Oxford
Mohambest (2009). Mohambest blog. Retrieved January 15th, 2010, from
Rixon, Shelagh. (1999). Young learners of English: some research perspectives. London:
Longman
Roth, G. (1998). Teaching very young children pre-school and early primary. Richmaond
Publishing, London
Scott, W. And Ytreberg H.1990. Teaching English to Children. Longman Group UK Limited,
New York
Şevik, M. (2012). Developing Young Learners’ Listening Skills Through Songs. Mehmet Akif
Ersoy niversitesi Kastamonu Eitim Dergisi, 20/1, 327-340
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
143
UZAKTAN ALGILAMA TEKNİKLERİ İLE KENTSEL DOKUNUN
TESPİTİ: İMKÂN VE SINIRLILIKLAR
1
Prof. Dr. Kadir Temurçin
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
kadirtemurcin@sdu.edu.tr
Doç. Dr. Gülcan Sarp
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
gulcansarp@sdu.edu.tr
Araş. Gör. Yolcu Aldırmaz
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
yolcualdirmaz@sdu.edu.tr
Araş. Gör. Mahinur Kılı
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
mahinurkilic@sdu.edu.tr
YL .rn. Ayşe Aldırmaz
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
ayseyayicialdirmaz@gmail.com
Özet
Son yarım yüzyılda mekânsal veriye ve ona balı üretilen bilgiye yönelik artan bir ilgi
bulunmaktadır. zellikle kent araştırmalarında, mekânsal bilgi artık olay ve olguların aıklanmasında başat
rol oynamaktadır. Bu husus, temelde iki nedene dayanmaktadır. İlki mekânsalın toplumsalla olan diyalektik
ilişkisine dair epistemolojik kabulün gülenmesidir. İkincisi ise mekânsal bilgide, başka bir ifade ile kentin
fiziksel unsurlarına ait verilerde gözlemlenen artıştır. Buna elbette bir de veri işleme yöntemlerindeki
ilerlemeler de eşlik etmektedir. Fakat ikinci olgu, birincisine göre bir takım sınırlılıklar iermektedir. Çünkü
bilimsel bilgide artık verinin varlıı deil, var olan sınırsız verinin işlenmesi ve doru bilgilerin ayıklanması
temel sorunsaldır. Bu nedenle verilerin niteliklerinin ve işlenmesi sonucunda ortaya ıkan sorunların tespiti
önemli bir metodolojik problemdir. Bu alışmada da uzaktan algılama teknikleri ile elde edilen yüksek
çözünürlüklü görüntüleri kullanarak, kentin dokusuna dair verilerin üretilmesindeki avantajları ve
sınırlılıkları test edilmektedir. Bunu da hem gelişmiş ülkelerin mekânsal dokusunu hem de gelişmekte olan
ülke şehirlerinin morfolojik sorunlarını ieren İstanbul şehri üzerinden yapmaktadır. Bu kapsamda, uzaktan
algılama teknikleri kullanılarak, kentsel alandaki arazi örtüsü tespit edilebilmektedir. Yine yeterli
özünürlüe ulaşılırsa, ulaşım aları ve dier obje tabanlı bilgileri de üretmek mümkündür. Hatta hava
limanları, spor tesisleri gibi belirli bir şekle sahip olan unsurları ierecek şekilde arazi kullanımına dair
bilgilere de ulaşılabilmektedir. Ancak bu alışmanın sonuları, hangi sınıflandırma yöntemi kullanılırsa
kullanılsın elde edilen verilerin doruluunun %70-90 arasında bir geerlilie sahip olduudur. Söz konusu
deerler yeterli bir oranı ifade etse de mekânsal dokudaki bir takım ayrıntılar kaybolmaktadır. Bu durumun
sebebi kentsel dokunun sınırsız eşitlilie sahip olmasıdır. İstanbul kentindeki binaların atı renkleri bile
düzinelerce kombinasyonu yaratacak farklılıa sahiptir. Yine yollar ile atısız konutların yansıma deerleri
ou durumda birbirleri ile karışmaktadır. Kentsel alanın büyüklüü de dikkate alındıında ilgili sorunların
boyutu daha da artmaktadır. Dolayısıyla uzaktan algılama tekniklerinde ve sayısal görüntü işlenmesinde
meydana gelen gelişmelere ramen ilgili verilerin sınıflandırmadan sonra raster editleme işlemine tabi
tutulması gerekmektedir. Böyle bir düzenleme ile verilerin temsil düzeyi olduka yükselmekte ve kentsel
mekân bir bütün halinde obje tabanlı analiz edilebilmektedir. Ayrıca özellikle bina sınıfının altındaki
kullanımlara ait konumsal veya yatay boyuttaki gözlemlere ait verilerle birleştirilmesi durumunda kentin
arazi kullanımı da ıkarılabilmektedir. Bu da kentin fizyolojisinden kaynaklanan sorunları, mekânsal
dokusundaki dönüşümleri, yeniden yapılanmaların ortaya ıkardıı deişimleri analiz etmeye imkân
tanımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Uzaktan Algılama, Kentsel Mekân, Sayısal Görüntü İşleme, İstanbul
1
Bu alışma TBİTAK 1001 programı kapsamında, 217K119 numaralı ve “İstanbul İlinde Sanayinin Mekânsal Dönüşümü:
Süreler, Etkiler, Beklentiler” adlı proje tarafından desteklenmektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
144
THE DETERMINATION OF THE URBAN FABRIC BY USING REMOTE SENSING
TECHNIQUES: OPPORTUNITIES AND LIMITATIONS
Abstract
During the last half century, there has been an increasing interest in spatial data and the
information generated by it. Spatial knowledge is now playing a major role in explaining events and
phenomena especially in urban studies. This is mainly based on two reasons. The first one is the
strengthening of the epistemological acceptance of the dialectical association between spatial and social
relationships. The second is the increase in spatial information, in other words, the increase observed in
data regarding the physical elements of the city. This is of course also accompanied by advances in data
processing methods. However, the second phenomenon has some limitations compared to the first one.
The basic problem in terms of scientific knowledge is no longer the existence of data, but the processing
of existing unlimited data and extracting the right information. Therefore, the determination of the
characteristics of the data and the problems that arise as a result of processing is an important
methodological problem. The advantages and limitations in the generation of data regarding the texture
of the city are tested in this study by using high resolution images obtained with remote sensing
techniques. This is carried out over the city of Istanbul, which includes both the spatial texture of
developed countries and the morphological problems of the cities of developing countries. In this
context, land cover in urban areas can be determined by using remote sensing techniques. Furthermore,
if sufficient resolution is achieved, it is possible to generate transport networks and other object-based
information. In fact, information on land use, including elements of a certain shape, such as airports and
sports facilities, can be accessed. However, regardless of which classification method was used, the
validity of the results of this study had a range of 70-90%. Although these values represent a sufficient
ratio, some details in the spatial texture are lost. The reason for this is that the urban texture has unlimited
diversity. Even the roof colors of the buildings in Istanbul have the ability to create dozens of
combinations. Again, the reflections of roads and roofless houses often intermingle with each other. The
size of the related problems increases in parallel with the size of the urban area. Therefore, regardless
of the advances in remote sensing techniques and digital image processing, the relevant data should be
subjected to raster editing after classification. With such a process, the representation level of the data
increases considerably and the urban space can be subjected to object-oriented analysis as a whole. In
addition, the land use of the city can be extracted, especially if it is combined with the data for spatial
or horizontal observations related to the usage under the building class. This enables the analysis of the
problems arising from the physiology of the city, transformations in its spatial texture and the changes
caused by restructuring.
Keywords: Remote Sensing, Urban Space, Digital Image Processing, Istanbul
1.Giriş
Tarihselliin veya zamansallıın karşısına mekânın ve mekânsallıın ileri sürülmesi ile
birlikte, sadece corafya alanında deil, dier disiplinlerde de bir mekânsal dn
yaşanmaktadır (Soja, 2017; Soja, 1979; Fujita & Thisse, 2002). Mekân ya da mekânsal bilgi
adına bu yeniden canlanma, hem kavramın ontolojik kabulündeki deişimlere hem de yine buna
balı olarak dier kavram veya sürelerle olan diyalektik ilişkilerin aıa ıkarılmasına
balanabilmektedir (Soja, 1980; Smith, 2017). Yaklaşık yarım yüzyıla dayanan bu
farklılaşmanın yansımaları, birok farklı disiplini etkisi altına alsa da özellikle kent
araştırmalarında daha belirgin bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Bu durum temelde iki nedene
dayandırılabilir. İlki kentin ve kent toplumunun anlamlandırılmasında mekânsal bilginin önem
kazanmasıdır. Artık kente dair yorumlamalarda, sadece sosyal ya da zamansal olana deil, onun
somutlaşmış veya temsili hali olan mekânsala daha ok atıfta bulunulmaktadır. Mekân artık
sosyal olan tarafından üretilen ve aynı zamanda onu biimlendiren diyalektik bir kalıpta
düşünülmektedir (Harvey, 2016; Harvey, 2015). Böyle bir bakış aısı da kenti sadece belirli bir
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
145
sayıdaki insanın sınırlı bir alanda yaşadıı fiziksel bir oluşum olmaktan ıkarmaktadır. Bu
algılayış tarzı hem mekân hem de kentler hakkındaki yazında radikal deişimlere neden
olmuştur. Toplumsal olan birok süre, şimdilerde mekânın üretimi ve dönüşümü üzerinden
yorumlanmaktadır. Sadece İstanbul yazını bile bu deişimin boyutunu göstermesi bakımından
önemlidir. Artık sınıf ilişkilerin özümlenmesinden (Kurtuluş, 2019) mekân tarihiliine kadar
(Toprak, 1999) mekânsal bilgi ya da analiz kentin veya kentteki dönüşümlerin
anlamlandırılmasında önemli bir yer edinmektedir.
İkinci olgu ise mekânsal bilgiye yönelik artan talebi karşılayabilecek hatta onu aşabilecek
bir veri arzının yaşanmasıdır. Bu anlamda veri, bilimsel bilginin üretiminde her zaman deerli
bir yer edinmiştir. Bu sadece bir kanıya varmak iin verinin incelenmesi aısından deil, aynı
zamanda üretilen fikirlerin desteklenmesi bakımından da geerlidir. Hatta verinin; varlıı,
boyutu, nitelii veya onu işleme ve yorumlama yöntemlerindeki deişimler, bilim dallarında
paradigmatik farklılaşmaların birok kez temel nedeni olmuştur. Bu sürelerin her alandaki
yansımaları elbette farklı anlatılara sahiptir. Fakat bir üst yorumlamada, yani veriyi merkeze
alan bir aıklamada, tüm bilim dallarını kapsayan bazı radikal dönüşümlerin olduu rahatlıkla
görülmektedir. zellikle son yarım yüzyılda veri; varlıı veya yeterlilii ile deil, sınırsızlıı
ve karmaşık yapısıyla temel bilimsel kaygı haline gelmiştir. Kimilerine göre dördüncü
paradigma olarak ifade edilen bu yeni aşamada, artık az sayıdaki veriden genel kanılara
ulaşmak bir yana bırakılmış ve eşitli teknolojilerle üretilen sınırsız verinin işlenmesi, anlamlı
olanların seilmesi ve deerli verilerden ıkarımlarda bulunulması başlıca sorunsaldır (Hey, vd.
2009).
Veri youn bilimsel keşfi ifade eden söz konusu sürecin sorgulaması, bilim dallarının her
birinde kendi iyapıları gereince bir deerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Bu anlamda özellikle
mekânsal bilimler veya daha genel ifade ile corafi bilgi bilimleri yapıları gereince bu i
hesaplaşmayı olduka yaygın yapan alanlardandır. Kaldı ki mekânsal bilginin işlenmesi,
görselleştirilmesi ve anlamlandırılması Corafi Bilgi Bilimi (GIScience) gibi bir alanın
domasına neden olmuş ve bu ereve dördüncü paradigmanın ilanından olduka öncesinde
kavramsallaştırılmıştır. Günümüzde veri youn corafi keşiflerin sorunları, eksiklikleri ve
kapsamı da bu alan ierisinde sorgulanmaktadır. Konumsal algılayıcılardan uzaktan algılama
teknikleri ile veri üretim tekniklerine kadar tüm bilgilerin youn bir eleştirisi bulunmaktadır.
Bu anlamda yaygın kanı mekâna dayalı verilerin artan miktarına karşılık, onları işleme ve analiz
etme tekniklerinde aynı hızda bir ilerlemenin meydana gelmemesidir. (Miller & Goodchild,
2015; Miller & Han, 2009; Yuan, vd. 2005; Graham & Shelton, 2013; Miller, 2008; Mennis &
Guo, 2009). Dolayısıyla veri arzı, talebin nitelikleri arasında bir takım uyuşmazlıklar
bulunmaktadır. Bu nedenle verinin işlenmesinde, yorumlanmasında ve görselleştirilmesindeki
eksikliklerin tespit edilmesi ve bunların özümüne dair ıkarımlarda bulunulması gittike önem
kazanmaktadır (Kitchin, 2013). Bu alışmada uzaktan algılama yöntemlerinin kentsel dokunun
tespitindeki avantajları ve dezavantajlarına odaklanmaktadır. Çalışma gelişmiş ve gelişmekte
olan ülke şehirlerinin morfolojik yapısını ierisinde bulunduran İstanbul kentindeki bir
örneklem üzerinden yapılmaktadır (Şekil: 1). Araştırmada özellikle kent ii arazi örtüsü
sınıflarının ve daha da önemlisi kent ii arazi kullanım sınıflarının, kentin morfolojik boyutunu
tam anlamıyla ortaya koyabilecek nitelikte tespit etmenin yolları aranmaktadır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
146
Şekil: 1 Çalımada Kullanılan Örnek Alan
Kaynak: Harita Genel Komutanlıı ve İstanbul Bykehir Belediyesi verilerinden yazarlar tarafından oluturulmutur.
2. Veri ve Yöntem
Araştırmada 2017 yılına ait yüksek mekânsal özünürlüe sahip OrtoFoto görüntüler
kullanılmıştır. Bu veriler temelde, kentin dokusunu anlamlandırmak iin temsil yetenei
olduka yüksek bilgi kaynaıdır. Çünkü ilgili mekânsal yapı dorudan yansıtıldıı iin görünen
ile gerek arasında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Ancak bu veri raster veri formatında
olduu iin kategorize edilememekte ve başka bilgilerle ilişkilendirilememektedir. Dolayısıyla
vektör veri formatına dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu amala verinin önce sınıflandırılması
ve akabinde vektör veri formatına dönüşümünün yapılması gerekmektedir. Görüntü
sınıflandırılması olarak adlandırılan bu işlem genellikle iki yöntemle yapılmaktadır. İlki
eitimli ikincisi de eitimsiz sınıflandırmadır. Birinci yöntemde bilgisayar yazılımına sonuta
elde edilebilecek sınıf sayısı girilerek, dier tüm işlemler bilgisayar yazılımı tarafından
otomatik olarak oluşturulmaktadır. İkincisinde ise sınıflandırılacak veriden ulaşılmak istenen
sınıflara ait referans bilgiler toplanmakta ve yazılım eşitli algoritmalar kullanarak veriyi analiz
etmektedir. Kent peyzajını oluşturan unsurların karmaşıklıı dikkate alındıında birinci yöntem
genellikle tercih edilmemektedir (Gatrell & Jensen, 2008; Masek, vd. 2000).
Bu nedenle alışmada, Eitimli Sınıflandırma yöntemlerinden biri olan ve istatistiksel
örenme teorisine dayalı Destek Vektör Makineleri (SVM) sınıflandırma teknii kullanılmıştır.
Sınıflandırma işlemi ü adımda tamamlanmıştır. ncelikle, görüntüde bulunan objelerin
spektral yansıma deerlerine göre sınıf sayısı belirlenmiştir. Bu anlamda bina, toprak, imenlik
ve aalık alanlar ile yol ve gölgeden oluşan toplamda 6 temel sınıf tespit edilmiştir. Ancak söz
konusu kategoriler kendi ierisinde de farklı spektral yansıma deerlerine sahip olduu iin
sınıflandırma doruluunu arttırmak amacıyla bazı sınıflar alt kategorilere ayrılmıştır. rnein
bina sınıfları: kırmızı, beyaz, gri ve yeşil atılı binalar şeklinde alt gruplara ayrılmıştır. İkinci
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
147
aşamada eitimli sınıflandırma iin gerekli olan ve her bir kategori ve alt grupları temsil eden
eitim sınıfları toplanmıştır. Burada ilgili referansların en iyi sınıflandırma sonucunu elde
edebilmek iin yüksek temsil gücüne sahip olmasına özen gösterilmiştir. Bu nedenle eitim
setleri; her bir arazi sınıfını en iyi şekilde temsil eden homojen alanlardan rastlantısal olarak
toplanmıştır. üncü aşamada ise, görüntü Arc Map ortamında sınıflandırılmış ve alt gruplara
ayrılan bina sınıfları tek bir tematik veriyi yansıtacak şekilde yeniden kategorize edilmiştir
(Şekil: 1).
3. Bulgular
Yüksek özünürlüklü (30 cm) görüntü kullanılarak oluşturulan arazi sınıfları, gerek
görüntüyü birok aısında yüksek bir temsiliyet ile yansıtmaktadır. Ancak Longley’in de ifade
ettii gibi, “ironik olarak, uzaktan algılanan verilerin miktarı ve kalitesi arttıka, kentsel
sınıflandırmalarımızdaki kesinlik ve gven duygumuz azalmaktadır” (Longley, 2002).
Gerekten de yapılan doruluk analizlerine göre, üretilen veri % 90’a yakın bir başarıya sahip
olmasına karşılık (ki % 75 ve üzeri bir temsil gücü başarılı bir sınıflandırmayı yansıtır), bazı
sınıflarda kaymaların olduu, objelerin olması gereken şekillerindeki küük bozulmaların
büyük bir kenti analiz ederken toplamda önemli sayılabilecek hatalara neden olabilecei kanaati
uyanmaktadır (Şekil: 2). zellikle kentsel dokunun analizinde, başka bir anlatımla kentin
morfolojik yorumlanmasında bu hususlar daha da önem kazanmaktadır. Dolayısıyla verinin
nitelii ve nicelii arttıka üretilmek istenen veya ulaşılmak istenen hedeflerde bir takım
deişimler olmaktadır. Landsat görüntülerinde olduu gibi, sadece arazi kullanımı ve arazi
sınıflarının üretilmesi gibi işlemler, yüksek özünürlüklü görüntüleri kullananlar temel ama
olmaktan ıkmaktadır. Burada artık sadece şehir sınıfının alan olarak tespiti deil, binaların,
yolların kısaca kenti oluşturan objelerin belirlenmesi ve onlar üzerinden kente ve kentteki
deişimlere dair ıkarımların yapılması başlıca araştırma hedefi haline gelmektedir.
Şekil: 2 Sınıflandırma Sonucunda Oluturulan Kent İi Arazi Sınıfları
Ayrıca son yarım yüzyılda, hem de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki şehirsel
alanların daha önceki deneyimlerden daha kapsamlı bir yeniden yapılanmaya maruz kalması
yüksek özünürlükte üretilen bilgiye olan talebi arttırmaktadır. Nitekim şehrin alansal
genişlemesi düşük özünürlüklü görüntülerden belirlenebilmektedir. Fakat şehrin ierisinde
yaşanan dönüşümler genellikle obje tabanlı olduu iin yüksek çözünürlüklü verilere ihtiyaç
duyulmaktadır. İstanbul gibi hem alansal olarak sürekli büyüyen hem de kontrolsüz bir yeniden
yapılanma süreci geiren kentlerde ise her iki eilimin aynı özünürlükte takip edilmesi zorunlu
hale gelmektedir. Ancak İstanbul’un mekânsal inşasını veya yeniden yapılanmasını ele alan
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
148
alışmaların önemli bir kısmı, ilgili sürelerin yine bir mekânda gerekleştiini dikkate
almamakta, sadece toplumsal yönüne odaklanmaktadır. Kanımızca bunun en önemli
nedenlerinden biri mekânsal yorumlamaya imkân salayacak veriye ulaşmada ve veri
işlemedeki eksikliklerdir. Bu durumda bir anlamda verinin nitelii ile araştırmacının istekleri
bakımından ve yine süreler ile onların sonularını aıklama aısından bir uyumsuzluk ortaya
ıkmaktadır.
Uzaktan algılama teknikleri ile üretilen arazi sınıflarının temsiliyet gücünü zayıflatan
unsurlardan en önemlisi, kentsel mekânı oluşturan objelerin yatay ve düşey boyutta spektral
yansıma deerleri ve obje şekillerine göre sınırsız eşitlilie sahip olmasıdır. Bu husus, bazı
sınıflarının ait olmadıkları sınıflara atanmasına sebebiyet vermektedir. İstanbul gibi planlı
yapılaşmadan daha ok plansız gelişmenin hâkim olduu şehirlerde söz konusu sorunlar daha
da gülenmektedir. Binaların birounun yeni katlar ilave etmek iin atısız bırakılması veya
atıların keyfi malzemelerle kaplanması yüzlerce renk yelpazesine sahip bir peyzaj
üretmektedir. Dolayısıyla her bir rengin sınıflandırmada tespit edilmesi ve referanslar ierisinde
eklenmesi mümkün deildir. Yine atısız binaların yansıma deerleri ile yolların yansımaları,
yeşil binalarla yapay imlerden oluşan spor alanları birbirlerine karışmakta ve sınıflandırma
sonucunu olumsuz etkilemektedir.
Uzaktan algılama tekniklerindeki ilerlemelere ramen, kullanılan yöntem ve algoritmaların bu
karmaşayı tam manasıyla özmesi şimdilik mümkün deildir. Bu nedenle, kenti oluşturan
objelere dair kesin bilgilere ancak sınıflandırma sonucunda üretilen verinin manuel olarak
düzenlenmesi ile ulaşılabilinmektedir. Raster editleme olarak adlandırılan bu işlemde,
sınıflandırma sonucunda benzer tematik sınıfa atanan ancak gerekte farklı sınıfları temsil eden
arazi örtüsü veya arazi kullanımları piksel, nesne veya obje grupları halinde düzenlenmekte ve
olmaları gereken kategorilere aktarılmaktadır. Böylece sınıflandırmanın sonucu % 95’in
üzerine ıkmakta hatta belirli sınıflar iin gerei bire bir temsil edebilir nitelie bürünmektedir
(Şekil: 3).
Şekil: 3 Raster editleme ileminin uygulanması sonrasında bina alanlarının yksek dorulukta belirlenmesi
1) Kentsel Alanın Tespiti İin Kullanılan Orto-Foto Görüntü, 2) Sınıflandırma Sonucunda Ulaılan Arazi Örts Sınıfları 3)
Özellikle Bina Sınıflarına Uygulanan Raster Editleme İlemi Neticesinde retilen Arazi Örts Sınıfları 4) Sınıflandırma
Sonucunun Bina ve Bina Olmayan Alanlar Olarak İki Katman Halinde Yeniden Kategorize Edilmesi
Uzaktan algılama teknikleri ile kentin dokusuna ve özellikle de bina sınıfına dair
tespitlerde deinilmesi gereken bir dier konu ise, arazi örtüsü veya arazi kullanımı desenlerinin
belirlenmesidir. Ancak burada daha önemli bir husus var ki o da, söz konusu kavramların
ontolojik kabulündeki karmaşadır. Nitekim ilgili alan yazın, söz konusu kavramların
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
149
kullanılmasında sık sık yetersiz kalındıını ve birbirlerinin yerine kullanıldıını
vurgulamaktadır. Bu bakımdan arazi örtüsü, belirli bir arazi parselinin yüzeyindeki fiziksel
malzemeleri (örnein, imen, beton, asfalt, su) ifade etmektedir. Arazi kullanımı ise, o arazi
üzerinde gerekleşen veya o araziyi kullanan insan faaliyetlerini (örnein konut, ticari,
endüstriyel) iermektedir. Dolayısıyla iki kavram arasındaki farklılık, uzaktan algılama
teknikleri ile onların belirlenmesindeki ayrımı da beraberinde getirmektedir. Çünkü arazi
örtüsünün tipi ile spektral yansıma deerleri arasında basit ve dorudan bir ilişki olmasına
ramen, arazi kullanımı iin böyle bir durum nadiren geerlidir. Başka bir ifade ile arazi
kullanımı soyut bir kavramdır ve ou durumdan uzaktan algılama teknikleri ile tespit edilemez
(Barnsley, vd. 2001). Çünkü kentin düşey boyutta algılanan unsurlarından önemli bir kısmı,
onların yatay boyutta hangi kullanımları ierdii hakkında, yani kent ii arazi kullanımına
yönelik ok fazla bilgi iermemektedir. Uzaktan algılama teknikleri ile tespit edilebilecek arazi
kullanımları ise, sadece belirli bir şekle sahip olan havalimanları, stadyumlar, spor sahaları,
havuzlar gibi yapılardır. Yine arazi örtüsü birok durumda bir kesinlii ifade ederken
(görüntünün tarihi itibariyle), arazi kullanımı görelidir. Bir bina hem mesken hem ticarethane
hem de depo olarak kullanılabilmektedir. Bu durumda ilgili bina, hangi kullanım tarafından
daha youn işgal ediliyorsa arazi kullanım sınıfı o olacaktır. Böyle bir durumda dikkate alınan
ölüt önem kazanmaktadır. rnein sadece alan olarak bu tespit yapılabilir. Ama o binayı
kullanan nüfus miktarı öncelie alındıında arazi kullanım sınıfı da deişebilir. Binanın altı
büyük bir işletme tarafından işgal ediliyor ve sürekli ikamet edenlerden daha fazla nüfusu
istihdam ediyor olabilir. Bu gibi ayrımların her biri, bir bina iin farklı arazi kullanım sınıfını
üretir.
Her ne kadar göreli olsa da kent araştırmacıları iin arazi kullanım desenlerinin
özümlenmesi olduka önemlidir. Çünkü uzaktan algılama teknikleri ile üretilen arazi örtüsü,
kentin birok işlevini ierisinde barındıran bina alanlarını tek bir kategoride toplamaktadır.
Arazi örtüsündeki deişimler ise, her ne kadar şehirsel alanın boyutundaki deişimleri, kentsel
mekânın doal veya yapay evre üzerindeki etkilerini birok aıdan yansıtarak deerli bilgiler
sunsa da, tüm bunları dönüştürme gücüne sahip kullanımlar hakkında pek bir bilgi
içermemektedir. Bu nedenle arazi kullanımına ilişkin yersel gözlemler, bunlara balı üretilen
veriler ve konumsal bilgilerin uzaktan algılama yöntemleri ile üretilen arazi örtüsü sınıflarıyla
ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir uygulama ile hem arazi örtüsüne hem de arazi
kullanım sınıflarına ulaşılabilmektedir. Bu tarz bir veri seti, sadece kentsel peyzajın deişimini
deil aynı zamanda bu farklılaşmayı salayan kullanımları ve yine söz konusu fonksiyonların
arazi örtüsündeki yeniden yapılanmalardan nasıl etkilendii hakkında da diyalektik
sorgulamalara imkân tanımaktadır (Şekil: 4).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
150
Şekil: 4 Raster Veri Formatındaki Bina Verisinin Vektr Veriye Dnm ve Yapı Verisindeki Bilgilerin
İlenmesi Sonucunda Oluturulan Arazi Kullanım Sınıfları
1) Raster Editleme Sonucunda Dzenlenmi Bina Sınıfı (Raster), 2) Raster Verinin Vektr Veriye Dntrlm Hali, 3)
Yersel Gzlemlerden veya Faaliyetlerin Konumsal Bilgilerinden retilen Bina Bilgilerinin Merkez Noktaları 4) Vektör Bina
Sınıflarına Merkez Noktalarındaki Verinin Çekilmesi ve Arazi Kullanım Sınıflarının Oluturulması.
4. Sonuç
Yeni veri kaynakları hemen her zaman yeni düşünme biimlerini beraberinde getirmiştir.
Uzaktan algılama tekniklerine dayalı veriler ve bunları işleme yöntemleri de kent
araştırmalarında önemli deişimlere rehberlik etmektedir. Artık birok aıdan algılanamayacak
olan kentsel bölgeler, uzaktan algılama teknikleri ile bir bütün olarak yüksek mekânsal
özünürlükte analiz edilebilmektedir. Dahası kentsel peyzajı oluşturan her bir obje zamansal
olarak karşılaştırılabilmekte ve yaşadıı dönüşümler ayrıntılı bir şekilde yorumlanabilmektedir.
Bu gelişmelerden en önemlisi de yeni veri kaynaklarının başka bilgilerle ilişkisinin
kurulabiliyor olmasıdır. Böylelikle incelenen olgular sadece yüzeysel farklılaşmalarla
kalmamakta aynı zamanda başka işlevlerle/sürelerle de ilişkilendirilebilmektedir. Ancak
bunların tamamı iin hâlâ manuel düzenlemeler zorunlu bir işlem adımı olarak karşımıza
dikilmektedir. Bu hem veri işleme yöntemlerindeki eksiklikler hem de kentsel mekânın kendi
isel sorunlarından kaynaklanmaktadır.
Kaynakça
Barnsley, M. J., Jensen, L. M., & Barr, S. L. (2001). Inferring Urban Land Use by Spatial and
Structural Pattern Recognition. J. P. Donnay, M. J. Barnsley, & P. A. Longley içinde,
Remote Sensing and Urban Analysis (s. pp. 102-130.). London: Taylor & Francis.
Fujita, M., & Thisse, J. F. (2002). Economics of Agglomeration. Cambridge: Cambridge
University Press.
Gatrell, J. D., & Jensen, R. R. (2008). Sociospatial Applications of Remote Sensing in Urban
Environments. Geography Compass, Volume: 2, Issue: 3, pp. 728-743.
Graham, M., & Shelton, T. (2013). Geography and Future of Big Data, Big Data and Future of
Geography. Dialogues in Human Geography, Vol. 3 (3), pp. 255-261.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
151
Güven, M. (2018). Kentsel Morfoloji Alanı Kurulurken. II. Kentsel Morfoloji Sempozyumu (s.
s.73-79.). İstanbul: Türkiye Kentsel Morfoloji Araştırma Aı.
Harvey, D. (2015). Kent Deneyimi Çev. Esin Soancılar. İstanbul: Sel Yayınları.
Harvey, D. (2016). Sosyal Adalet ve Şehir. İstanbul: Metis Yayınları.
Hey, T., Tansley, S., & Tolle, K. (2009). The Fourth Paradigm: Data-Intensive Scientific
Discovery. Washington: Microsoft Research.
Kitchin, R. (2013). Big data and human geography: Opportunities, challenges and risks.
Dialogues in Human Geography, Vol. 3, Issue 3, pp. 262-267.
Kurtuluş, H. (2019). Modern Zamanlar ve İstanbul’da Orta Sınıfın Mekânsal İnşası. Strata,
Sayı: 1, s. 27-46.
Lefebre, H. (2011). Kentsel Devrim. İstanbul: Sel Yayıncılık.
Lefebvre, H. (2017). Şehir Hakkı. İstanbul: Sel Yayınları.
Longley, P. A. (2002). Geographical Information Systems: will developments in urban remote
sensing and GIS lead to ‘better’ urban geography? Progress in Human Geography, Vol.
26, No. 2, pp. 231–239.
Masek, J. G., Lindsay, F. E., & Goward, S. N. (2000). Dynamics of urban growth in the
Washington DC metropolitan area, 1973-1996, from Landsat observations.
International Journal of Remote Sensing, Vol. 21, No. 18, pp. 3473–3486.
Mennis, J., & Guo, D. (2009). Spatial Data Mining and Geographic Knowledge Discovery-An
Introduction. Computers, Environment and Urban Systems, Vol. 33, No. 6, pp. 403-408.
Miller, H. J. (2008). Geographic Data Mining and Knowledge Discovery. J. P. Wilson, & A. S.
Fotheringham içinde, The Handbook of Geographic Infırmation Science (s. pp. 352-
365.). Blackwell Publishing: Oxford.
Miller, H. J., & Goodchild, M. F. (2015). Data Driven Geography. GeoJournal, Vol. 80, Issue,
4, pp. 449-461.
Miller, H. J., & Han, J. (2009). Geographic Data Mining and Knowledge Discovery. Boca
Raton: Taylor and Francis Group.
Smith, N. (2017). Eitsiz Geliim. İstanbul: Sel Yayınları.
Soja, E. W. (1979). Between Geographical Materialism and Spatial Fetishism: Some
Obseriations on the Development of Marxist Spatial Analysis. Antipode, Vol. 11, No.
3, pp. 3-1 1.
Soja, E. W. (1980). The Socio-Spatial Dialectic. Annals of the Association of American
Geographers, Vol. 70, No. 2, pp. 207-225.
Soja, E. W. (2003). Writing the city spatially. City, Vol. 7, No. 3, pp. 269-280.
Soja, E. W. (2017). Postmodern Corafyalar Eletirel Toplumsal Teoride Mekânın Yeniden
İleri Srlmesi. İstanbul: Sel Yayıncılık.
Toprak, Z. (1999). İstanbul’da Mekân ve Sayısal İlişkiler. Ç. Kafesiolu, & L. Thys-Şenocak
içinde, Aptullah Kuran İin Yazılar – Essays in Honour of Aptullah Kuran (s. s. 453-
459.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Yuan, M., Buttenfield, B., Gahegan, M. N., & Miller, H. (2005). Geospatial Data Mining and
Knowledge Discovery. R. B. Mcmaster, & E. L. Usery içinde, A Research Agenda for
Geographic Infırmation Science (s. pp. 365-388). Boca Raton: Crc Press.
Diğer Kaynaklar
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harita Müdürlüğü (İle Sınırları)
Harita Genel Komutanlığı (OrtoFoto Görüntüler)
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
152
ŞEHİRLEŞME İLE KENTSEL ISI ADASI OLUŞUMU ARASINDAKİ
İLİŞKİNİN JEOİNFORMASYON TEKNİKLERİ İLE
DEĞERLENDİRİLMESİ: İSTANBUL RNEĞİ
2
Prof. Dr. Kadir Temurçin
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
kadirtemurcin@sdu.edu.tr
Doç. Dr. Gülcan Sarp
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
gulcansarp@sdu.edu.tr
Araş. Gör. Yolcu Aldırmaz
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
yolcualdirmaz@sdu.edu.tr
Araş. Gör. Mahinur Kılı
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Corafya Blm- ISPARTA
mahinurkilic@sdu.edu.tr
Özet
Bu alışma, Şehirsel Isı Adası (ŞIA) oluşumlarını şehrin morfolojisindeki yapısal farklılıklar
üzerinden deerlendirmektedir. Bunu da şehrin ana fiziksel unsurlarından ikisini kullanarak
yapmaktadır. İlki binaların meydana getirdii mekânsal dokuya dayanmakta ve ilgili çevrenin yatay
younluu ile düşey boyutu analizin deişkenleri olarak kullanmaktadır. İkinci bilgi ise yol aının
kademelenmesini ve sıklıını kapsamaktadır. Böyle bir bakış aısıyla araştırma, İstanbul kentsel
bölgesinde yer alan ve her biri farklı şehirsel dokuya sahip ü farklı ile ile (Beykoz, Sultanbeyli ve
Şişli) sınırlandırılmıştır. Çalışmanın yöntemi ü aşamadan oluşmaktadır. İlk olarak ile alanlarındaki
Arazi Yüzey Sıcaklıkları (AYS) ve ŞIA daılımları 2018 Nisan ayına ait Landsat 8 OLI-TIRS
uydusunun termal kızılötesi (TK) bantlarından belirlenmiştir. İkinci aşamasında ise binaların konum
ve zemin üstü kat bilgileri kullanılarak, yapılaşmanın düşey ve yatay daılımları mekânsal istatistiki
yöntemler aracılııyla analiz edilmiştir. Bu yöntem aynı zamanda yol aı iin de uygulanmıştır. üncü
adımda söz konusu ü veri arasındaki ilişki, mekânsal olarak deerlendirilmiştir. Elde edilen bulgulara
göre; Şişli ilesinde düşey, Sultanbeyli şehirsel alanında yatay yapılaşma fazla iken, Beykoz da hem
yatay hem de düşey yönde yapılaşmanın daha az olduu belirlenmiştir. Yatay ve düşey yöndeki bina
younluunun fazla olduu alanların ŞIA oluşumları ile karşılaştırılması sonucunda; bina younluuna
balı olarak ŞIA etkilerinin fazlalaştıı, düşey yönde yapılaşmanın youn olduu alanlarda ise AYS
deerlerinin evresindeki alanlara kıyasla 1-2 Cº arttıı gözlemlenmiştir. Ayrıca yol aının, evresindeki
unsurlara göre ŞIA oluşumunu etkiledii tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Şehirsel Isı Adaları, Yatay şehirleşme, Düşey şehirleşme, İstanbul
EVALUATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN URBANIZATION AND URBAN HEAT
ISLAND FORMATION WITH GEOINFORMATION TECHNIQUES: THE CASE OF ISTANBUL
2
Bu alışma TBİTAK 1001 programı kapsamında, 217K119 numaralı ve “İstanbul İlinde Sanayinin Mekânsal Dönüşümü:
Süreler, Etkiler, Beklentiler” adlı proje tarafından desteklenmektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
153
Abstract
This study evaluates the Urban Heat Island (UHI) formations through structural differences in
the morphology of the city. It does this by using two main physical elements of the cities. The first is
based on the spatial texture created by buildings and uses the horizontal density and vertical dimension
of the environment as variables of the analysis. The second information includes the grading and
frequency of the road network. With such a view, the research is limited to three different districts
(Beykoz, Sultanbeyli, and Şişli), each of which has a different urban texture. The method of the study
consists of three steps. Firstly, Land Surface Temperatures (LST) and UHI distributions in district areas
were determined from thermal infrared (TIR) bands of Landsat 8 OLI-TIRS satellite belongs to April
2018. In the second stage, the vertical and horizontal distributions of the buildings were analyzed with
the spatial statistical methods by using spatial and above ground floor information of the buildings. This
method was also applied to the road network. In the third step, the relationship between these three data
was spatially evaluated. According to the findings; it was determined that while the vertical
constructions are high in Şişli district, horizontal constructions are high in Sultanbeyli urban area, in
Beykoz both horizontal and vertical constructions are less. As a result of the comparison of the areas
where the building density is higher in the horizontal and vertical directions with the UHI formations;
It has been observed that the effects of UHI increase due to the building density, whereas LST values
increase 1-2 ºC in areas where vertical construction is intense.
Keywords: Urban Heat Islands, Horizontal urbanization, Vertical urbanization, Istanbul
1. Giriş
Günümüzde gerek teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlemesi gerekse hızlı nüfus artışı
şehirleşmeyi zorunlu hâle getirmiştir. Bununla birlikte, küresel ısınma, endüstriyel atık ve hava
kirlilii gibi birok sorun da ortaya ıkmıştır. Büyük şehirlerde özellikle yapılaşmanın
younluk gösterdii alanlar yapılaşmanın daha az youn olduu alanlar ile karşılaştırıldıında
iki ana fenomen ortaya ıkmıştır. Bunlar; Şehirsel Isı Adası (ŞIA) denilen daha yüksek bir
sıcaklık veya ısı ierii ve Şehirsel Souk Ada (ŞSA) olarak adlandırılan daha düşük sıcaklık
kümelenmeleridir (Memon ve ark. 2008). Bu kümelenmelerin büyüklüü, farklı yerel fizyolojik
özellikler ve iklim özellikleri nedeniyle şehirden şehre deişmektedir (Tam ve ark., 2015). ŞIA'
nın nedenleri arasında, asfalt yüzeyler ve azalan bitki örtüsüne balı olarak buharlaşma ve
evapotranspirasyonun azalması; yerel altyapıdan (örnein, sanayi, ticari ve konut binaları ve
ulaşım araları / sistemleri) kaynaklanan ısı üretimi ve özellikle de aerosoller olmak üzere
kentsel kirlilik tarafından yakalanan aşırı ısı gösterilebilir (Oke, 1978). Bu faktörlerin bir
kombinasyonu, radyasyon dengesini etkileyen gelen ve giden güneş ışınımının deişimine ve
bu da yerel sıcaklıklarda artışa neden olur (Tam ve ark., 2015).
ŞIA oluşumları, yaşam ortamının bozulmasını, enerji tüketimindeki artışı (Konopacki
ve Akbari, 2002), yer seviyesi ozonunda yükselmeyi (Rosenfeld ve ark. 1998) ve hatta ölüm
oranlarındaki artışı (Changnon ve ark., 1996) tetiklemektedir. Bu nedenden etkili adaptasyon
önlemleri ve ŞIA azaltma stratejileri tasarlamak iin, özellikle hızlı gelişen bölgelerde
şehirleşmeden kaynaklanan ŞIA'ların kapsamı ve büyüklüü hakkında daha fazla bilgiye
ihtiya vardır. rnein, şehirleşmenin hızlı olduu bölgelerde gelecekteki altyapı planlaması
ve gelişimi iin ŞIA'an neden olan enerji kullanımını tahmin etmek şarttır (Santamouris, 2014;
Santamouris ve ark., 2015).
ŞIA alışmalarında hava ölümlerine dayanan ŞIA ve yüzey ölümlerine dayanan ŞIA
belirlenmesi yaklaşımları sıka kullanılmaktadır. Hava ölümlerine dayanan ŞIA belirlenmesi,
sahaya veya aralara monte edilmiş termometre kullanılarak ölülen hava sıcaklıına dayanır
(Jason ve Christopher, 2015; Oke, 1973; Pichierri ve ark., 2012; Smoliak ve ve ark., 2015).
Yüzey ölümlerine dayanan ŞIA belirlenmesi ise uak veya uydulardaki radyometreler
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
154
tarafından ölülen arazi yüzey sıcaklıına (AYS) dayanmaktadır (Li ve ark., 2012). Yüzey
ölçümlerine dayanan ŞIA belirlenmesi yaklaşımının en büyük avantajı, büyük alanlarda ok
sayıda şehir iin kolayca hesaplanabilmesi, karşılaştırılabilmesi ve aynı alanda farklı zaman
periyotlarında yapılan ölümlerin birbirleri ile kıyaslanmasına imkân salamasıdır.
Bu alışma, yatay ve düşey yönlü şehirleşme ile ürettii ŞIA arasındaki ilişkiyi
deerlendirmek amacı ile yapılmıştır.
2.Çalışma Alanı ve Veri seti
Çalışma alanı olarak İstanbul kentsel bölgesinde yer alan ve her biri farklı şehirsel
dokuya sahip Beykoz, Sultanbeyli ve Şişli ileleri seilmiştir (Şekil 1-a). Beykoz ilçesi
İstanbul’un Anadolu yakasında yer alan yaklaşık 310, 36 km2’lik yüz ölümüne ve 2018
kayıtlarına göre 795.8/km2 nüfus younluuna sahip İstanbul’un büyük ilelerinden birisidir
(Url-1). İlenin büyük bir bölümü ormanlarla kaplıdır. Fakat son yıllarda ilede doal alanların
bir kısmı, yüksek gelirli ve orta gelirli gruplar tarafından talep edilen yüksek katlı apartman
blokları ile, bir kısmı ise düşük gelirli grupları tarafından inşa edilen gecekondu yerleşimlerinin
kapladıı alanlarla deiştirilmiştir. zellikle, ilede son zamanlarda yapılmış ulaşım aları
etrafında hızlı bir şekilde artış gösteren düşey boyutlu şehirleşme ilenin alışma alanı olarak
seilmesinde etkili olmuştur (Şekil 1b-1;c-1).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
155
Şekil 1. Çalışma alanı olarak seçilen ilçe lokasyonları (a), Yapı ve zemin üstü kat bilgileri verisi (b-1-2-3),
Yol verisi (c--1-2-3)
Şişli ilesi, İstanbul ilinin Avrupa Yakası'nda yer alıp yaklaşık 11 km² yüz ölümüne ve
2018 kayıtlarına göre 24,935/km² nüfus younluuna sahiptir (Url-1). İlenin merkez
semtlerinde, özellikle 1980'li yıllarda yıldızı parlayan ticaret sektörü önemini korumakla
birlikte, 1990'lardan itibaren aılmaya başlanan büyük alışveriş merkezleri (AVM) zellikle
1990'ların sonlarından itibaren Büyükdere Caddesi üzerinde yapılan yüksek katlı rezidans ve
işyeri amalı olarak inşa edilen binalarla ok sayıda AVM’nin hizmete girmesi ile ile hızlı bir
deişim geirmiştir (Url-2). İle sınırları ierisinde yüksek katlı yapıların ile düşük katlı
yapıların heterojen bir daılım göstermesi ilenin alışma alanı olarak seilmesinde etkili
olmuştur (Şekil 1 b-2; c-2).
Sultanbeyli ilesi İstanbul’un Anadolu yakasında yer alan yaklaşık 29 km²’lik yüz
ölçümüne ve 2018 kayıtlarına göre 11,303/km² nüfus younluuna sahip bir iledir (Url-1).
İlenin Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün yapımıyla büyük bir yerleşme merkezi haline
gelmesi ve O-4 Otoyolu’nun (TEM) ilenin ortasından gemesi ve bina kat yüksekliklerinin
ilçede fazla olmaması ilenin alışma alanı olarak seilmesinde etkili olmuştur (Şekil 1 b-3; c-
3).Yatay ve düşey yönlü şehirleşme ile ürettii ŞIA arasındaki ilişkiyi deerlendirmek amacı
ile yapılan bu alışmada ü farklı veri seti kullanılmıştır. Bunlar TBİTAK 217K119 Nolu
proje kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harita Müdürlüü’nden shp formatında
temin edilen ve Şekil 1’ de verilen Yapı, Yol verileri ve AYS belirlenmesi amacı ile kullanılan
Landsat 8 Uydu Görüntüsüdür. Uydu görüntüsü USGIS web sayfasından ücretsiz olarak
indirilmiştir (Url-3)
3.Yöntem
3.1.Termal Kısıl Ötesi Banttan Arazi Yüzey Sıcaklığının Belirlenmesi
Arazi yüzey sıcaklıının uydu görüntülerinin TK bantlarından belirlenmesi olduka
önem arz etmektedir ünkü bu yaklaşım küresel ölekte arazi yüzey sıcaklıının tarafsız olanak
belirlenmesine imkân salamaktadır (Kerr, ve ark., 2004). Uydu görüntülerinden AYS’nin
belirlenmesi süreci radyometrik, atmosferik ve yüzey emisyon düzeltmeleri gibi farklı işlem
aşamaları gerektirir.
Bu alışmada arazi yüzey sıcaklıı 02 Mayıs2018 tarihinde saat 06:07’de elde edilmiş
olan Landsat 8 uydusunun 30 x 30 m’ye yeniden örneklenmiş TK bantlarından ü aşamalı
olarak hesaplanmıştır.
a) Piksel deerlerinin (DN) radyans deerlerine dntrlmesi
Landsat 8 uydusunun OLI_TIRS sensörünün TK bantından AYS belirlenmesi iin ilk olarak
radyometre tarafından kaydedilen piksel deerlerinin (DN) denklem (1) kullanılarak radyans
deerlerine dönüştürülmüştür.
(1)
Verilen bu denklemde;
Lλ= Spectral radyans (Watts/( m2 * srad * μm)),
ML= Banta özel ölçekleme çarpan faktörünü AL banta özel ölçekleme toplama faktörü,
Qcal=Kuantize ve kalibre edilmiş standart piksel deerlerini (DN) ifade etmektedir.
b) Radyans deerlerinin sıcaklık deerlerine dntrlmesi
Piksel deerlerinin radyans deerlerine dönüştürülmesini takip eden aşama da radyans deerleri
denklem (2) kullanılarak Kelvin cinsinden sıcaklık deerlerine dönüştürülmüştür.
(2)
Verilen bu denklemde;
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
156
T=uyduya ulaşan parlaklık sıcaklıı
Lλ spektral radyans (Watts/( m2 * srad * μm)),
K1 ve K2 ise banta özel termal dönüşüm sabitlerini ifade etmektedir.
Banta özel termal dönüşüm sabitleri Landsat 8 uydu görüntüleri ile birlikte gelen metadata
dosyasındaki kayıtlardan elde edilmiştir (Bant 10 iin: K1 -774.89, K2 - 1321.08).
c) Sıcaklık Deerlerinin Yzey Sıcaklıına (Ts) Dntrlmesi
Sıcaklık deerlerinin yüzey sıcaklıına (Ts) dönüştürülesi iin denklem 3’te verilen Planck
sabitinin kullanıldıı emissiviteye göre düzeltilmiş dönüşüm denkleminden yararlanılmıştır
(Artis ve Carnahan, 1982).
(3)
Verilen bu denklemde;
I= Yayılan radyansın merkez dalga boyu olup Landsat 8 uydusunun 10. Bantı iin bu deer
10.8µm olarak alınmıştır.
a=h*c/K (1.438 10-2mK=14380 µm)
h=Planck sabiti (6.26 10-34J.sec)
c=Işık hızı (2.998 108 m/sec)
K= Stefan Blozmann sabiti (1.38 10-23J/K)
3.2.Yoğunluk Analizleri
Younluk analizleri sonucunda oluşturulan younluk yüzeyleri, nokta veya çizgi
özelliklerinin nerede younlaştıını gösterir. Bu analiz, bazı fenomenlerin bilinen miktarlarını
alır ve her yerde ölülen miktara ve ölülen miktarların konumlarının mekânsal ilişkisine
dayanarak bunları manzaraya yayar.
Nokta Younluu aracı, her ıkış raster hücresi etrafındaki nokta özelliklerinin
younluunu hesaplar. Kavramsal olarak, her bir raster hücre merkezinin evresinde bir
mahalle tanımlanmaktadır ve mahalle iine düşen noktaların sayısı toplanmış ve mahalle alanı
ile bölünmüştür. Çizgi Younluu aracı, her ıktı raster hücresinin evresindeki dorusal
özelliklerin younluunu hesaplar. Younluk, alan birimi başına uzunluk birimleriyle
hesaplanır (Url-4).
Kavramsal olarak, arama yarıapı kullanılarak her raster hücre merkezinin etrafına bir
daire izilir. Çemberin iine giren her izginin bölümünün uzunluu, Popülasyon alanı deeri
ile arpılır. Bu rakamlar toplanır ve toplam, dairenin alanına bölünür (Url-5)
3.3.Sıcak nokta analizi
Sıcak nokta analizi, hesaplanan mesafeyi temel alarak birbirine yakın olan poligonlara veya
yakınsama noktalarına toplayarak verilerdeki istatistiksel olarak önemli sıcak noktaların ve
souk noktaların konumlarını tanımlamak iin vektörleri kullanır. Analiz grupları, bir kümede
benzer yüksek (sıcak) veya düşük (souk) deerler bulunduunda özellikleri gösterir. (Url-6).
Sıcak nokta analizi yapmadan önce, veri kümesinin tümünde kümelemenin meydana gelip
gelmediini belirleyecek uzamsal otokorelasyon ieren bazı önceki analiz teknii ile verilerde
kümelenmenin varlıını test etmek gerekir. Sıcak nokta analizi, aynı veri kümesindeki komşu
özellikler balamında veri kümesindeki her bir özellie bakarak alışan Getis-Ord Gi * (G-I-
star) olarak da bilinir. Analiz sonularını yorumlamak iin z-skoru deerleri kullanılır bu
deerin yüksek ya da düşük olması veride kümelenme olup olmadıına işaret eder. Yüksek bir
z-puanı ve düşük bir p-deeri, önemli bir sıcak noktayı gösterir. Düşük bir negatif z-skoru ve
küçük bir p-deeri, önemli bir souk noktayı gösterir. Z-puanı ne kadar yüksek (veya daha
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
157
düşük) ise, kümeleme o kadar youn olur. 0' a yakın bir z-puanı, uzamsal kümelenme olmadıı
anlamına gelir.
3.4. Analiz Sonuçları
Landsat-8 uydusunun TK bandından elde edilen AYS deerlerine göre: Beykoz
ilçesinde AYS deerleri 12 C° ile 34 C° iken arasında deişim göstermekte iken yapılaşmanın
daha youn olduu Şişli ilesinde sıcaklık deerleri 22 C° ile 33 C° arasında Sultanbeyli
ilçesinde ise 20 C° ile 34 C° arasında deişim göstermektedir (Şekil 2).
Beykoz ilesinde ŞIA oluşumları özellikle ilenin Güney-Batı ve Kuzey-Dou kesimlerinde
younlaşırken, yapılaşmanın daha youn olduu Şişli ilesinde ilenin Güney-Batı, orta ve
Kuzey kesimlerinde, Sultanbeyli ilçesinde ise ilçenin Güney-Dou kesimlerinden youn bir
şekilde başlayıp aynı younlukla ilenin orta kesimlerinden Kuzey ve Kuzey-Batı’ya doru
devam ettii gözlemlenmiştir.
Şekil 2. Arazi Yüzey Sıcaklığı dağılımı ve Şehirsel Isı Adaları
Yapı verisi younluk analizleri sonularına göre Beykoz ilesinde yapılaşmanın en youn
olduu alanlar ilenin Güney-Batı kısımlarında iken Şişli ilesinde yapılaşma younluu ile
geneline daılmış en fazla younlaşma ilenin Güney, Güney-Batı ve Kuzey kesimlerinde
gözlemlenmiştir, Sultanbeyli ilesinde ise yapılaşma younluu en fazla ilenin Güney-Dou,
orta, Batı ve Kuzey-Batı kesimlerinde gözlemlenmiştir (Şekil 3).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
158
Şekil 3. Yapı ve yol yoğunluğu analiz sonuçları
Yol verisi younluk analizleri sonularına göre Beykoz ilesinde yolların en youn
olduu alanlar ilenin Güney, Güney-Batı ve Kuzey kısımlarında iken Şişli ilesinde yolların
younluu ile geneline daılmış olduu gözlemlenmiştir, Sultanbeyli ilesinde ise yolların
younluu yapılaşmanın younluuna benzer biimde ilçenin Güney-Dou, orta, Batı, Kuzey
ve Kuzey-Batı kesimlerinde daılım göstermiştir. İlede yol aımın şekillenmesinde İstanbul
ve Ankara'yı birbirine balayan Anadolu Otoyolu’nun önemli bir faktör olduu
gözlemlenmiştir (Şekil 3).
Zemin üstü kat verisi Getis-Ord Gi * (G-I-star) analiz sonularına göre Beykoz ilesinde
yüksek katlı binaların sıcak nokta kümelenmeleri büyük bir oranda ilenin Güney ve Güney-
Batı kesimlerinde, düşük bir oranda ise ilenin batı be Kuzey kesimlerinde gözlemlenirken
düşük kat yükseklikleri kümelenmeleri ise özellikle ilenin Dou, Batı, orta ve Kuzey
kesimlerinde gözlemleniştir. Şişli ilesinde ise yüksek katlı binaların sıcak nokta
kümelenmeleri büyük bir oranda ilçenin Dou, Kuzey, Güney ve orta kesimlerinde olduu
gözlemlenmiştir. Sultanbeyli ilesinde ise Yüksek katlı binalar özellikle ilenin i kısımlarında
Otoyol 4’ e paralel bir biimde sıcak nokta kümelenmesi gösterirken, souk nokta
kümelenmelerinin büyük oranda ilenin Kuzey ve Güney yönünde yayılım gösterdii
gözlemlenmiştir (Şekil 4).
Şekil 4. Zemin üstü kat verisi Getis-Ord Gi * (G-I-star) analiz sonuçları
4. Sonuç
ŞIA’ larının yatay ve düşey şehirleşme ile olan ilişkisini belirlemek amacı ile yapılan
bu alışmada elde edilen sonulara göre;
-AYS deerleri mekânsal daılımları, sıcaklık deerlerinin özellikle yatay ve düşey
yapılaşmanın youn olduu alanlarda yüksek, yapılaşmanın daha az ve özellikle yeşil bitki
örtüsünün mevcut olduu alanlarda düşük deerler vermektedir.
- Beykoz ilçesinde binaların zemin üstü kat bilgilerinin yüksek olduu alanlar büyük
oranda ilçenin Güney ve Güney-Batı kesimlerinde younlaşırken bu alanlar aynı zamanda ŞIA’
larının younlaştıı bölgelerdir.
-Şişi ilesinde, zemin üstü kat bilgilerinin yüksek olduu alanlar büyük oranda ilçenin
Dou, Güney, Kuzey ve orta kesimlerinde sıcak nokta kümelenmeleri gösterirken bu alanlar
aynı zamanda AYS deerlerinin yüksek olduu ve ŞIA’ larının younlaştıı bölgelerdir. Buna
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
159
ramen ilenin Kuzey-Batı kısımlarında ŞIA adalarının youn olduu alanlarda zemin üstü kat
bilgilerinin daha düşük olduu ve souk nokta kümelenmelerini gösterdii gözlemlenmiştir. Bu
alanlar Şişli ilesinde hem yapı hem de yol younluunun yüksek olduu alanlardır.
-Sultanbeyli ilçesinde ilçenin Güney-Dou, orta Batı Kuzey ve Kuzey-Batı kesimlerinde
AYS deerleri ilenin Dou ve Güney-Batı kesimlerine göre belirgin bir yüksek olduu ve bu
alanlarda ŞIA kümelenmelerinin youn olduu gözlemlenmiştir. AYS deerlerinin yüksek
olduu alanlar aynı zamanda bina ve yol younluunun yüksek olduu, zemin üstü kat
bilgilerinin yüksek olduu ve sıcak nokta kümelenmeleri gösterdii alanlara karşılık
gelmektedir.
Teşekkür: Yapılan bu alımanın bir kısımı TBİTAK 217K119 Nolu proje tarafından desteklenmitir.
Desteklerinden dolayı TBİTAK’a teekkr bir bor biliriz.
Kaynakça
Artis, D. A., Carnahan, W. H., 1982, Survey of emissivityvariability in thermography of urban
areas. Remote Sensing of Environment, 12, pp. 313-329.
Changnon S A, Kunkel K E, Reinke B C, 1996. Impacts and responses to the 1995 heat wave:
A call to action. Bulletin of the American Meteorological Society, 77: 1497–1505.
Chen, X.-L., Zhao, H.-M., Li, P.-X., Yin, Z.-Y., 2006. Remote sensing image-based analysis of
the relationship between urban heat island and land use/cover changes. Remote Sens.
Environ. 104, 133–146.
Jason, S., Christopher, J.K., 2015. Urban climate effects on extreme temperatures in Madison,
Wisconsin, USA. Environ. Res. Lett. 10, 094024.
Kerr, Y.H., J.P. Lagouarde, F. Nerry and C. Ottlé., 2004. Land surface temperature retrieval
techniques and applications: Case of AVHRR. In Thermal remote sensing in land
surface processes, Eds., D. A. Quattrochi, & J. C. Luvall: CRC Press, pp: 33-109.
Konopacki S, Akbari H, 2002. Energy savings for heat island reduction strategies in Chicago
and Houston (including updates for Baton Rouge, Sacramento, and Salt Lake
City).Draft Final Report, LBNL-49638, University of California,Berkeley.
Li, X., Zhou, W., Ouyang, Z., Xu, W., Zheng, H., 2012. Spatial pattern of greenspace affects
land surface temperature: evidence from the heavily urbanized Beijing metropolitan
area, China. Landsc. Ecol. 27, 887–898.
Memon R.A., Leung D Y.C., Chunho LU (2008) A review on the generation, determination
and mitigation of Urban Heat Island. Journal of Environmental Sciences 20(2008) 120–
128
Oke, T.R., 1973. City size and the urban heat island. Atmos. Environ. 7, 769–779.
Oke, T.R., 1978. Boundary Layer Climates, second ed. Wiley and Sons.
Pichierri, M., Bonafoni, S., Biondi, R., 2012. Satellite air temperature estimation for monitoring
the canopy layer heat island of Milan. Remote Sens. Environ. 127, 130–138.
Rosenfeld A H, Akbari H, Romm J J, 1998. Cool communities: Strategies for heat island
mitigation and smog reduction.Energy and Buildings, 28: 51–62.
Santamouris, M., 2014. On the energy impact of urban heat island and global warming on
buildings. Energ. Buildings 82, 100–113.
Santamouris, M., Cartalis, C., Synnefa, A., Kolokotsa, D., 2015. On the impact of urban heat
island and global warming on the power demand and electricity consumption of
buildings—a review. Energ. Buildings 98, 119–124.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
160
Smoliak, B.V., Snyder, P.K., Twine, T.E., Mykleby, P.M., Hertel, W.F., 2015. Dense network
observations of the twin cities canopy-layer urban heat island. J. Appl. Meteorol.
Climatol. 54, 1899–1917.
Tam B.Y., Gough W.A., Mohsin T. (2015) The impact of urbanization and the urban heat island
effect on day to day temperature variation, Urban Climate 12 (2015) 1–10
İnternet Kaynakları
Url-1, http://www.citypopulation.de/php/turkey-istanbulcity.php
Url-2 https://www.wikiwand.com/tr/%C5%9Ei%C5%9Fli
Url-3 https://earthexplorer.usgs.gov/
Url-4 http://desktop.arcgis.com/en/arcmap/10.3/tools/spatial-analyst-toolbox/how-point-
density-works.htm
Url-5 http://desktop.arcgis.com/en/arcmap/10.3/tools/spatial-analyst-toolbox/how-line-
density-works.htm
Url-6 https://glenbambrick.com/2016/01/21/what-is-hotspot-analysis/
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
161
ON THE SUMMABİLİTY METHODS OF LOGARİTHMİC TYPE OF
DOUBLE SEQUENCES
Dr. rt. y. Ulaş YAMANCI
Süleyman Demirel University, Department of Statistics, Isparta, Turkey
ulasyamanci@sdu.edu.tr
Prof. Dr. Mehmet GÜRDAL
Süleyman Demirel University, Department of Mathematics, Isparta, Turkey,
gurdalmehmet@sdu.edu.tr
Abstract
The Berezin symbol which was introduced by Berezin (1972) is a bounded function by the norm
of the operator. Every bounded operator on the most familiar RKHS is uniquely determined by its
Berezin symbol. So, by finding the corresponding Berezin symbol, the behavior of the operator can be
analyzed. In this article, by applying a new functional analytic approach based on the so-called the
Berezin symbol technique, we prove some theorems for the
( )
L
-summability method for double
sequences.
Key words:
( )
L
-convergence, Double sequence, Berezin symbol, Pringsheim's sense, Reproducing
kernel.
2010 MSC: 40A05; 40D09.
1. Introduction
Recall that a double sequence
=0, ji
ij
x
is said to be convergent in Pringsheim's sense
(Pringsheim, 1898) if there exists a number
x
such that
ij
x
converges to
x
as both
i
and
j
tend to infinity independently of one another
,lim
,xxij
ji =
→
that is, if for every
0
there exists
( )
N=
NN
such that
− xxij
for every
Nji ,
and also
x
is said to the Pringsheim's limit of
ij
x
. A double sequence
ij
x
is said to be a Cauchy
sequence in Pringsheim's sense if and only if for every
0
there exists an integer
( )
N=
NN
such that
− mnij xx
for
Njinm ,,,min
. It is obvious that a double
sequence is a Cauchy sequence if and only if it is convergent. A double sequence
ij
x
is
bounded if there exists a positive number
K
such that
Kxij
for every
i
and
j
, i.e.,
ij
ji
x
,
sup
.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
162
A double sequence
ij
x
is said to be regularly convergent if it is convergent in
Pringsheim's sense and the following limits hold:
( ) ( )
.,...2,1 ,lim and ,...2,1 ,lim ==== →→ ixxjxx iij
j
jij
i
As it is known that, a convergent double sequence in Pringsheim's sense fails in general to be
bounded. The concept of regular convergence, which was introduced by Hardy in (Hardy, 1916-
1919), lacks this disadvantage. In addition to the Pringsheim's convergence, the regular
convergence requires the convergence of rows and columns of a double sequence. For example,
the double sequence
( )
=
............
...000
...321
ij
x
converges to zero in the Pringsheim's sense, but it is not bounded, hence it does not converge
regularly. (One can find more information about several type convergence for double sequences
in (Zelster, 2001) and its references.)
A reproducing kernel Hilbert space (shorty, RKHS)
)(= HH
on some set
is a
Hilbert space of functions on
such that for every
the linear functional (evaluation
functional)
( )
ff →
is bounded on
H
. If
H
is RKHS on set
,
then by the classical Riesz
Representation Theorem for every
there is a unique element
H
k
for which
kff ,)( =
for all
Hf
. The function
k
is called the reproducing kernel at
.
It is well
known that (see, Aronzajn (1950) and Saitoh (1988)) if
( )
Jj
j
e
is an orthonormal basis for the
RKHS
H
, then
( )
,
jj
Jj
eek
=
where the convergence is in
H
. In particular,
( ) ( ) ( )
. ,=
zzeezk jj
Jj
The function
( )
( ) ( )
zee
e
k
k
kjj
Jj
j
Jj
== 2/1
2
1
ˆ
H
is called the normalized reproducing kernel at
.
The Berezin symbol
A
~
of a bounded linear operator
A
on
H
is defined by the
formula (see Aronzajn (1950) and Berezin (1972))
. ,
ˆ
,
ˆ
:)(
~=
kkAA
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
163
The Berezin symbol is a bounded function by the norm of the operator. It is obvious
that every bounded operator on the most familiar reproducing kernel Hilbert space is uniquely
determined by its Berezin symbol. So, by finding the corresponding Berezin symbol, the
behavior of the operator can be analyzed.
Following Nordgren and Rosenthal (1994), we say that RKHS
)(H
is standard if the
underlying set
is a subset of a topological space and the boundary
is non-empty and has
the property that
( )
n
n
k
,H
weakly converges to
0
, whenever
( )
n
n
is a sequence in
that
converges to a point in
.
The prototypical standard RKHSs are, for example, Hardy-Hilbert
space
( )
D
2
H
over the unit disk
1: = zz CD
, Fock-Hilbert spaces
( )
CF
, Dirichlet-
Hilbert space
( )
DD
and
( )
( )
DDD = DD 2
.
For any compact operator
K
on the standard RKHS
H
, it is clear that
( )
,0
~
lim =
→ n
nK
whenever
( )
n
n
converges to a point of
.
In this case, the Berezin symbol of a compact
operator on a standard RKHS vanishes on the boundary.
The normalized reproducing kernel of the Dirichlet space
( )
2
DD
on the
2
D
is the
following:
( )
( ) ( )
( )( )
.
11
1log1log
,
ˆ
0,
2
2
2
2
,++
−−
−=
=nm
wz
wzk
nm
nm
nm
The diagonal operator on the Dirichlet space
( )
2
DD
is defined by
( )
.,...2,1,0, == jiwzxwzD ji
ij
ji
xij
Definition 1.1. The bounded sequence
=0, ji
ij
x
is
( )
Ber
-convergent to the number
x
, if the
Berezin symbol
( )
,
~
xxij
D−
of the corresponding diagonal operator
xxij
D−
in the Dirichlet
space
( )
2
DD
tends to zero as
( )
,
tends to the boundary of
2
D
.
Since
( )
2
DD
is a standard RKHS, it is obvious that every bounded and convergent
double sequence in Pringsheim's sense is
( )
Ber
-convergent; in particular, every regularly
convergent double sequence is
( )
Ber
-convergent.
It was shown in (Garayev et al., 2017; Yamancı and Gürdal, 2016; Yamancı, 2018) that
for the single sequence
( )
Ber
-convergence imply Abel convergence in the Hardy space, Borel
convergence in the Fock space and
( )
L
-convergence in the Dirichlet space. Also, Karaev and
Zelster in (Karaev and Zelster, 2010) and Yamancı in (Yamancı, 2019) showed that for the
double sequence
( )
Ber
-convergence imply Abel convergence in the Hardy space and Borel
convergence in the Fock space.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
164
The double sequence
=0, ji
ij
a
is Logarithmic convergent to
x
if
( )( )
11
0, 11
++
=++
nm
mn
nm
yx
nm
a
converges for all
( )
1,0, yx
and
( ) ( ) ( )( )
.
111log1log
1
lim 11
0
1,
=
++−−
−++
=
→
−
nm
mn
n
yx yx
nm
a
yx
(for more information about
( )
L
-summability, see (Borwein, 1958)).
In this article, we will prove by means of the Berezin symbols some theorems for
( )
L
-
summability method for double sequences. Namely, we will show that every
( )
Ber
-convergent
double sequence is
( )
L
-convergent.
2. Main Results
The main goal is to prove the following result.
Theorem 2.1. If
=0, ji
ij
x
is
( )
Ber
-convergent to
x
, then
=0, ji
ij
x
is
( )
L
-convergent to
x
.
Proof. Since
ij
x
( )
Ber
-converges to
x
,
ij
x
is a bounded double sequence. So, the diagonal
operator
ij
x
D
on
( )
2
DD
is a bounded operator on the Dirichlet space
( )
2
DD
over the
2
D
. Now,
we calculate the Berezin symbol of an operator
:
ij
x
D
( )
( ) ( )
( )( ) ( )( )
( ) ( )
( )( ) ( )( )
( ) ( ) ( )
( )
( )
( )
,
11
1log1log
11
,
11
1log1log
11
,
11
1log1log
ˆ
,
ˆ
,
~
22
0,
2
2
2
2
0,0,
2
2
2
2
0,0,
2
2
2
2
,,
++
−−
−=
++++
−−
−=
++++
−−
−=
=
=
=
=
=
=
nm
x
nm
wz
nm
wz
x
nm
wz
nm
wz
D
kkD
D
nm
mn
nm
nmnm
nm
nmnm
mn
nm
nmnm
nm
nmnm
nm
x
x
x
ij
ij
ij
and hence,
( )
( ) ( ) ( )
( )
( )
( )
.
11
1log
1
1log
1
,
~1
2
1
2
0,
22 ++
−−
−=
++
=
nm
xD
nm
mn
nm
xij
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
165
Thus
ij
x
D
~
is a radial function, that is,
( )
( )
.,
~
,
~
ijij xx DD =
By setting
2
=k
and
2
=t
, we get
( )
( ) ( ) ( )( )
.
111log
1
1log
1
,
~11
0, ++−−
−=
++
=
nm
tk
x
tk
tkD
nm
mn
nm
xij
(1)
Since
ij
x
is a bounded sequence, it is obvious that
( )( )
11
11
0, ++
++
=nm
tk
x
nm
mn
nm
converges for all
( )
1,0, yx
. Then again, it follows from
( )
1
that
( ) ( ) ( )( )
( ) ( ) ( ) ( )( )
( ) ( ) ( ) ( )( )
( )
.,
~
111log
1
1log
1
111log
1
1log
1
111log
1
1log
1
11
0,
11
0,
11
0,
xtkD
x
nm
tk
xx
tk
nm
tk
xxx
tk
nm
tk
x
tk
xx
nm
mn
nm
nm
mn
nm
nm
mn
nm
ij +=
+
++
−
−−
−=
++
+−
−−
−=
++−−
−
−
++
=
++
=
++
=
Since
=0, ji
ij
x
is
( )
Ber
-convergent,
xxij
D−
~
vanishes on the boundary, hence we have
( ) ( ) ( )( )
,
111log
1
1log
1
lim
11
0,
1, x
nm
tk
x
tk
nm
mn
nm
tk =
++−−
−
++
=
→
−
which gives us the desired result.
Corollary 2.2. If
=0, ji
ij
x
is regularly convergent to
x
, then
=0, ji
ij
x
is
( )
L
-convergent to
.x
Acknowledgments: This work was supported by TÜBA through the Young Scientist Award Program
(TÜBA-GEBİP/2015).
3. References
Aronzajn, N. (1950). Theory of reproducing kernels. Trans Amer Math Soc., 68,:337-404.
Berezin, F.A. (1972). Covariant and contravariant symbols for operators. Math USSR-Izv., 6,
1117-1151.
Borwein, D. (1958). A logarithmic method of summability. J. Lond. Math. Soc., 33, 212-220.
G.H. Hardy, On the convergence of certain multiplie series. Proc. Cambridge Philos. Soc., 19
(1916-1919), 86-95.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
166
Garayev, M.T., Gürdal, M., Yamancı, U. (2017). Berezin symbols and Borel Summability.
Quaest. Math., 40(3), 403-411.
Karaev, M.T., Zelster, M. (2010). On Abel convergence of double sequences. Numer. Funct.
Anal. Optim., 31(10), 1185-1189.
Nordgren, E., Rosenthal, P. (1994). Boundary values of Berezin symbols. Oper Theory Adv
Appl., 73, 362-368.
Pringsheim, A. (1898). Elementare theorie der unendliche doppelreihen. Sitsungs Berichte der
Math. Akad. der Wissenschafften zu Münch. Ber., 7, 101-153.
Saitoh, S. (1988). Theory of reproducing kernels and its applications, Pitman Research Notes
in Mathematics Series, v.189.
Yamancı, U. (2018). On the summability methods of logarithmic type and the Berezin symbol,
Turkish J. Math., 42(5), 2417-2422.
Yamancı, U. (2019). On Borel convergence of double sequence, Commun. Fac. Sci. Univ. Ank.
Ser. A1., 68(2), 1289-1293.
Yamancı, U., Gürdal, M. (2016). Statistical convergence and operators on Fock space, New
York J. Math., 22, 199-207.
Zelster, M. (2001). Investigation methods for summability of double sequences, Ph.D thesis,
Tallin.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
167
( )
I,A
-İSTATİSTİKSEL YAKINSAKLIK
Prof. Dr. Mehmet GÜRDAL
Süleyman Demirel Üniversitesi, Matematik Bölümü, Isparta, Türkiye
gurdalmehmet@sdu.edu.tr
Özet
İdeal yakınsaklık notasyonu istatistiksel yakınsaklıın (Fast, 1951; Steinhaus; 1951) ilgin bir
genelleştirmesi olarak Kostyrko vd. (2000) tarafından ilk olarak verildi ve o zamandan beri bu kavramın
birok genelleştirmeleri ve uygulamaları eşitli yazarlar tarafından incelenmiştir. Son zamanlarda Savaş
vd. (2012) ve Gürdal ve Savaş (2017) ideallere göre
A
-istatistiksel yakınsaklık kavramını alışmıştır.
Bu makalede, sonlu boyutlu uzaylarda dizilerin
( )
I,A
-istatistiksel yıılma noktaları alışılmıştır. Aynı
zamanda bir
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaklık notasyonu tanımlanmıştır. Her
( )
I,A
-istatistiksel olarak
sınırlı dizinin
( )
I,A
-istatistiksel yakınsak olduu gösterilmiştir. Bununla birlikte, eer bir dizi
( )
I,A
-istatistiksel olarak yakınsak ise o zaman limit kümesinin
( )
I,A
-istatistiksel yıılma
noktalarının bir kümesi olduu ispatlanmıştır.
Anahtar kelimeler: istatistiksel yakınsaklık, istatiksel yıılma noktası,
I
-yakınsaklık,
-istatistiksel
yakınsak
( )
I,A
-STATİSTİCAL CONVERGENCE
Abstract
The notion of ideal convergence was introduced first by Kostyrko et al. (2000) as an interesting
generalization of statistical convergence (Fast, 1951; Steinhaus; 1951) and since then several
generalizations and applications of this concept have been investigated by various authors. Recently
Savaş et al. (2012) and Gürdal and Savaş (2017) studied
A
-statistical convergence via ideals. In this
paper, we study the set of
( )
I,A
-statistical cluster points of sequences in finite dimensional spaces. We
also define a notion of
( )
I,A
-statistical convergence. It is shown that every
( )
I,A
-statistically
bounded sequence is
( )
I,A
-statistically convergent. Moreover, if a sequence is
( )
I,A
-statistically
convergent then the limit set is a set of
( )
I,A
-statistical cluster points.
Key Words: statistical convergence, statistical cluster point,
I
-convergence,
-statistical convergence
1. Giriş ve Notasyonlar
Reel deerli diziler iin yakınsaklıın alışılmış notasyonunun bir genelleştirilmesi olan
istatistiksel yakınsaklık kavramı hakkında ilk teori Wroclaw niversitesinde bir konferansta
Steinhaus (1949) tarafından verilmiştir. Daha sonra Fast (1951) tarafından bu kavram
alışılmıştır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
168
N
doal sayılar kümesinin bir
K
alt kümesinin kardinal sayısı
K
ile gösterilsin.
N,K
nin bir alt kümesi ve
KknkKn= ::
olsun. Buna göre
K
kümesinin sırasıyla alt ve üst
asimptotik younluu,
( )
n
K
n
n
K→
=inflim
ve
( )
n
K
n
n
K
→
=suplim
olarak verilir.
n
Kn
dizisinin
limitinin mevcut olması durumunda, bu limite
K
kümesinin doal younluu denir ve
( )
K
ile gösterilir. Yani
( ) ( ) ( )
KKK
==
eşitliklerinin salanması halinde
NK
kümesinin
doal younluu
( )
Kknk
nn
K
Kn
n
n== →→ :
1
limlim
dir (Niven vd., 1991).
Adi anlamda yakınsaklık ile istatistiksel yakınsaklık arasındaki balantıyı kurmak iin,
bu iki kavram arasındaki matematiksel düşünceyi verebiliriz:
x
reel sayı dizisi
deerine
yakınsak ise
nin her bir
komşuluunun dışında dizinin ancak sonlu sayıda eleman kalabilir.
noktasının her bir
komşuluunun dışında dizinin sonlu sayıda deil, sonsuz sayıda da
elemanının kalabileceini kabul edelim. Fakat böyle elemanların sayısı dizinin tüm
elemanlarının sayısına göre ok ok az olacaktır. Yani dizinin hemen hemen tüm elemanlarının,
nin
komşuluunun ierisinde olduunu söyleyebiliriz. Buradan
x
dizisinin
noktasına
hemen hemen yakınsak olduunu anlarız. İstatistiksel yakınsaklık kavramı bu fikri
matematiksel olarak kesin ifade eden kavramlardan biridir. Burada
noktasının
komşuluu
dışında kalan elemanların sayısının az olması, böyle elemanların doal younluunun sıfır
olması ile ifade edilir.
Eer
−
n
xn :N
kümesi sıfır doal younluuna sahip ise o zaman reel-
deerli
k
x
dizisi bir
sayısına istatistiksel yakınsaktır denir (Freedman ve Sember, 1981;
Fridy, 1985). Bu sebeple
k
xx =
dizisinin
ye istatistiksel yakınsak olması iin gerekli ve
yeterli koşul
( )
( )
,0
1→
n
K
C
→n
olmasıdır. Burada
1
C
Cesaro matrisi ve
( )
K
fonksiyonu
ise
( )
K
kümesinin karakteristik fonksiyonudur. Eer
k
xx =
dizisi
deerine istatistiksel
yakınsak ise
kk yxk :
kümesi sıfır doal younluuna sahip, yani hemen hemen her
k
için
kk yx =
ve
y
dizisi
ye yakınsak olacak şekilde bir
k
yy =
yakınsak dizisi vardır (Fridy,
1985). Bir
x
dizisinin istatistiksel yakınsaklıı Connor (1988; 1989), Edely ve Mursaleen
(2009), Connor ve Kline (1996), Fridy (1993), Fridy ve Miller (1991), Kolk (1991; 1993; 1998),
Maddox (1988), Mursaleen ve Edely (2004), Pehlivan vd. (2006) ve Šalát (1980) gibi birçok
yazar tarafından alışılmıştır.
X
ve
Y
tüm diziler uzayının iki alt kümesi ve
( )
nk
aA =
reel ya da kompleks terimli
bir sonsuz matrisi olmak üzere
Xxx k=
ve her
1n
için
( )
knk
k
nxaAx
=
=
1
:
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
169
serisi yakınsak ise
( )( )
n
AxAx =:
dönüşüm dizisi mevcuttur denir. Eer her
Xx
için
Ax
dönüşüm dizisi mevcut ve
YAx
ise
A
matrisi
X
den
Y
iine bir matris dönüşümü tanımlar.
Eer bir
x
dizisi için
Ax
dönüşüm dizisi mevcut ve bir
L
deerine yakınsak ise
x
dizisi
A
-
toplanabilirdir denir ve
A
-
Lx =lim
yazılır.
X
dizi uzayını
Y
dizi uzayı iine dönüştüren
bütün matrislerin sınıfı
( )
YX ,
ile gösterilir ve eer
XA,
den
Y
iine bir matris dönüşümü ise
( )
YXA ,
yazılır. Toplam ya da limiti koruyan matrislerin sınıfı
( )
pYX ;,
ile gösterilir. Özel
olarak
cYX ==
(
c
yakınsak dizilerin uzayı) alınırsa ve
( )
pccA ;,
ise bu durumda
A
matrisine regüler matris denir (Powell ve Shah, 1972).
Doal younluk
1
C
Cesaro matrisi yerine keyfi negatif olmayan regüler
A
matrisi
alınarak Freedman ve Sember (1981) tarafından genelleştirildi. Burada negatif olmayan
ifadesinden anlaşılması gereken durum her
n
ve her
k
için
0
nk
a
olmasıdır.
( )
nk
aA =
negatif
olmayan regüler bir matris ve
NK
olsun.
( ) ( )
n
K
n
nk
Kk
n
AAaK
→
→ == limlim:
limiti mevcut ise
( )
K
A
sayısına
K
kümesinin
A
-younluu denir.
Tanım 1.1. Her
0
için
( )
−= LxkK k
:: N
kümesinin
A
-younluu sıfır yani,
( )
0: =−
Lxk kA N
ise
k
xx =
dizisi
L
sayısına
A
-istatistiksel yakınsaktır denir. Bu durum
A
st
-
Lx =lim
ile
gösterilir (Connor, 1989; Kolk, 1991).
İstatistiksel yakınsaklık kavramı doal sayılar kümesinin bir ideal notasyonu
kullanılarak Kostyrko vd. tarafından ilk olarak genelleştirilmiştir (Kostyrko vd., 2000):
Eer (i)
;, II BABA
(ii)
II BAB
ise
N
üzerinde boş olmayan
( )
NPI
kümelerinin ailesine bir ideal denir.
( )
NPI
için
N
üzerinde bir
I
ailesine uygun
ideal denir. Eer
I
,
N
nin tam sonlu altkümelerini içerir ise o zaman bir
I
uygun idealine
gerçek ideal denir.
I
ideali
N
üzerinde bir gerek ideal olsun. Eer her bir
0
için
I−
k
xk :N
ise
Nk
k
xx
=
dizisi
ye
I
-yakınsaktır denir (Kostyrko vd., 2000; Kostyrko vd., 2005).
İdeallerin son uygulamaları iin (Kostyrko vd., 2005; Das vd., 2011; Das vd., 2014; Gürdal ve
Sarı, 2014; Gürdal ve Savaş, 2017; Nabiev vd., 2007; Savaş vd., 2012) alışmalarına
bakılabilir.
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaklık kavramı Das vd. (2011), Savaş vd. (2012) ve Gürdal ve
Savaş (2017) tarafından alışılmış ve aşaıdaki tanım verilmiştir:
Tanım 1.2.
)( k
n
aA =
bir negatif olmayan regüler matris olsun. Eer herhangi
0
için
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
170
nK
n
Kn
k
n
n
Kk
AAkaaK kk )(lim-)(lim-lim-)(
1
III
I===
=
mevcut ise o zaman
NK
kümesi
( )
I,A
-younlua sahiptir denir. Eer her bir
0
için
( )
−= LxkK k
:N
kümesi
( )
I,A
-younluu sıfır ise
N
=k
k
xx
dizisi
L
ye
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaktır denir.
Burada
0)( K
AI
ifadesi
0)( K
AI
veya
)(K
AI
mevcut deildir anlamına gelmektedir.
Fridy (1993) reel sayı dizilerinin istatistiksel limit noktaları ve istatistiksel yıılma
noktalarının kavramını vermiş ve bu kümelerin bazı özelliklerini alışmıştır. Eer bir
−
k
xk :
kümesi her
0
iin doal younluu sıfıra sahip deilse
ya istatistiksel
yıılma noktası denir. Fridy bu alışmasında istatistiksel yıılma noktalarının kümesinin boştan
farklı ve kompakt iken bir sınırlı dizinin istatistiksel limit noktalarının boş olabileceini
göstermiştir. İstatistiksel limit (yıılma) noktalarının bu kavramı
1
C
matrisi yerine
A
negatif
olmayan regüler matris alınarak
A
-istatistiksel limit (yıılma) noktalarına genişletilmiştir
(Connor ve Kline, 1996). Bu alışmada
x
in tüm
A
-istatistiksel limit noktalarının
x
in bir
A
-istatistiksel yıılma noktalarının alt kümesi olduu (Connor ve Kline, 1996; Sonu 3) ve eer
x
sınırlı dizi ise
A
-istatistiksel yıılma noktaları kümesinin
R
nin bir kompakt alt kümesi
olduu gösterilmiştir (Connor ve Kline, 1996). İstatistiksel yıılma noktalarının notasyonu
Kostyrko vd. (2005) alışmasında
I
-yıılma noktalarına ve Gürdal ve Savaş (2017)
alışmasında ise
( )
I,A
-istatistiksel yıılma noktalarına genelleştirilmiştir.
Tanım 1.3. Eer her bir
0
için
0)(
K
AI
ve
−= LxNkK k
:
ise
L
sayısı
)( k
xx =
sayı dizilerinin bir
( )
I,A
-istatistiksel yıılma noktası olarak adlandırılır.
Burada
( )
I,A
x
ile
x
in tüm
( )
I,A
-istatistiksel yıılma noktalarının kümesi tanımlanır.
Teorem 1.4 (Huban vd., 2019).
x
dizisi bir
( )
I,A
-istatistiksel sınırlı dizi olsun. O zaman her
0
için
( )( )
kx xAdk ,,: I
kümesi
( )
I,A
-younluu sıfıra sahiptir, yani
( )( ) ( )
0,,: =
kx
AxAdk I
I
dır.
Bu alışmada, Pehlivan vd. (2004) ve Gürdal (2004) alışmaları takip edilerek ilk olarak
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaklık notasyonu tanımlanmıştır. Her
( )
I,A
-istatistiksel olarak sınırlı
olan dizinin
( )
I,A
-istatistiksel yakınsak olduu gösterilmiştir. Bununla birlikte, eer bir dizi
( )
I,A
-istatistiksel olarak yakınsak ise o zaman limit kümesinin
( )
I,A
-istatistiksel yıılma
noktalarının bir kümesi olduu ispatlanmıştır.
2. Temel Sonuçlar
Şimdi
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaklıı tanımlamak iin gereken
( )
I,A
-minimal kapalı
kümenin tanımını verelim.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
171
Tanım 2.1.
m
CR
kümesi her
0
için
( ) ( )
0,: =
k
AxCdk
I
(2.1)
özelliini salayan bir kapalı küme olsun. O zaman her
CC
kapalı kümesi iin
CC \
olmak üzere
( ) ( )
0,:
k
AxCdk
I
(2.2)
olacak şekilde
0
sayısı mevcut ise
C
kümesi bir
( )
I,A
-minimal kapalı küme olarak
adlandırılır.
Tanım 2.2. Eer
C
kümesi (2.1) eşitliini salayan boş olmayan bir
( )
I,A
-minimal kapalı
küme ise o zaman
N
=k
k
xx
dizisi
C
kümesine
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaktır denir.
Buna göre aşaıdaki sonuları verebiliriz.
Yardımcı Teorem 2.3. Eer
N
=k
k
xx
dizisi
( )
I,A
-istatistiksel olarak yakınsak ise o zaman
limit kümesi tektir.
İspat.
x
dizisi
1
C
ve
2
C
kümelerine
( )
I,A
-istatistiksel yakınsak olsun. Yani, her
0
için
( ) ( )
== kk xCdkKxCdkK ,: ve,: 2211
olmak üzere
( ) ( )
0
21 == KK AA II
dır. Her
0
için
( )
2, 21 CCd
olduunu kabul edelim.
Bu durumda
( ) ( )
kk xCkxCk ,:,: 21
olup her iki taraftan
I
A
-younlua geilirse
( ) ( ) ( ) ( )
k
A
k
AxCkxCk ,:,:0 21 II
olur. Kabulümüzden
( ) ( )
0,: 1=
k
AxCdk
I
dır. Bu ise bir elişki olup
21 CC =
olduu elde
edilir.
Yardımcı Teorem 2.4. Eer Yardımcı Teorem 2.3 deki limit kümesi tek nokta kümesi ise o
zaman dizi bu noktaya
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaktır.
İspat. Limit kümesi
0
xC =
ve
C
kapalı küme olmak üzere
( ) ( )
( )
0:
min:,:
0
0
0
=−=
−=
xxk
xxkxCk
k
A
k
Cx
A
k
A
I
II
elde edilir ki bu da dizinin aynı zamanda
0
x
noktasına
( )
I,A
-istatistiksel yakınsak olduunu
verir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
172
Problemi düşünelim : Hangi koşullar altında bir
N
=k
k
xx
dizisi
( )
I,A
-istatistiksel olarak
yakınsaktır; yani (2.1) eşitliini salayan bir
( )
I,A
-minimal kapalı küme ne zaman mevcuttur?
Bir
x
dizisinin
( )
I,A
-istatistiksel yakınsak olmasına gerek duyulmadıına dikkat
edelim. Bu gerei aıklayalım.
C
kümeleri (2.1) eşitliini salayan tüm kapalı kümelerin bir
sistemi olsun. Bu sistem boştan farklıdır. rnein
m
CR=
alınırsa bu koşul salanır.
CC =
arakesiti için
C
kümesi (2.1) eşitliini salayan bir
( )
I,A
-minimal kapalı küme mi? Bu gerek
genelde doru deildir. Bununla birlikte,
C
kümesi boş küme olabilir. Eer
A
matrisi
=
0000
00000
0000010
3
1
3
1
3
1
2
1
2
1
A
biiminde tanımlı negatif olmayan regüler matris ve
,...3,3,2,2,1,1,0 −−−=x
ise o zaman
(
)
,,, −−=
C
,0
olup
=C
dir ve
x
dizisi
( )
I,A
-istatistiksel yakınsak
deildir.
Gelecek sonuç
x
dizisinin
( )
I,A
-istatistiksel olarak sınırlı olduunda
A
x
CC ==
ve bu sebeple
C
kümesinin boştan farklı olduunu gösterir.
Teorem 2.5. Eer
N
=k
k
xx
dizisi bir
( )
I,A
-istatistiksel sınırlı dizi ise o zaman o dizi
( )
I,A
x
kümesine
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaktır.
İspat. Teorem 1.4. den
( )
I,A
x
bir boş olmayan kompakt küme ve her
0
için
( ) ( )
0,: =
k
AxCdk
I
dır. Burada
( )
I,A
x
kümesinin bir
( )
I,A
-minimal küme olduunu göstermemiz gerekecektir.
Tersine
( )
I,A
x
kümesinin
( )
I,A
-minimal olmadıını kabul edelim. Yani
( )
I,AC x
ve
( )
− CA
xI,
olacak şekilde (2.1) eşitliini salayan bir
C
kapalı kümesi mevcuttur. Bu
durumda,
C
olacak şekilde bir
( )
I,A
x
noktası mevcuttur. O zaman
( ) ( )
= CSS
olacak şekilde bir
0
sayısı mevcuttur.
bir
( )
I,A
-istatistiksel yıılma noktası ise
( ) ( )
SxnkKK k== :
olmak üzere
( )
0suplim-
→
ka Knk
Kk
n
I
olur.
( ) ( )
CSxkKK k
=
=
:N
olsun. O zaman
( ) ( )
CSxkSxk kk
::
olduundan
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
173
( )
0suplim-
→ ka Knk
Kk
n
I
olup (2.1) ile elişki oluşur. Bu ise ispatı tamamlar.
x
dizisi bir
C
kümesine
( )
I,A
-istatistiksel yakınsak olsun. stte verilen Teorem 2.5
eer bu dizi
( )
I,A
-istatistiksel sınırlı ise
( )
I,AC x
=
olduunu gösterir. Şimdi
( )
I,A
-
istatistiksel sınırlı olmayan bir dizi düşünelim. Aynı zamanda böyle bir dizi
( )
I,A
-istatistiksel
olarak yakınsak olabilir. rnein,
A
matrisi
=
0000
00000
0000010
3
1
3
1
3
1
2
1
2
1
A
biçiminde verilen negatif olmayan regüler matris ve
pxk=
dizisini alalım. Burada
( )
122 1+= −qk p
dir; yani
1−p
,
k
nın ilk arpanındaki
2
nin arpanlarının sayısıdır. Buradan
( )
,...5,1,2,1,3,1,2,1,4,1,2,1,3,1,2,1=
k
x
Fridy (1993) Örnek 3 deki bu
k
x
dizisi
( )
I,A
-istatistiksel sınırlı deildir fakat bu dizi
,...3,2,1=C
kümesine
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaktır.
Üstte verilen Teorem 2.5 in aşaıdaki sonucunu verebiliriz.
Sonuç 2.6.
( )
I,A
x
kümesi bir
N
=k
k
xx
(genelde
( )
I,A
-istatistiksel sınırlı olmayan)
dizisinin
( )
I,A
-istatistiksel yıılma noktalarının bir kümesi olsun. Eer her
0
için
( )( ) ( )
0,,: =
kx
AxAdk I
I
ise o zaman
x
dizisi
( )
I,A
x
kümesine
( )
I,A
-istatistiksel yakınsaktır.
Gelecek sonu eer
x
dizisi
( )
I,A
-istatistiksel olarak yakınsak ise bu limit kümesi
( )
I,A
x
nın
( )
I,A
-istatistiksel yıılma noktalarının sadece bir kümesi olduunu gösterir.
Teorem 2.7. Eer
N
=k
k
xx
dizisi
C
kümesine
( )
I,A
-istatistiksel olarak yakınsak ise o
zaman
( )
I,AC x
=
dir.
İspat. İlk olarak
( )
CA
x I,
olduunu gösterelim. Tersini kabul edelim, yani
C
olacak
şekilde bir
( )
I,A
x
noktası var olsun.
C
kümesinin kapalılıından,
( ) ( )
= CSS
olacak şekilde bir
0
sayısı mevcuttur. Bu durumda
( ) ( )
CSxkSxk kk
::
ve (2.1) eşitliinden
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
174
( ) ( )
0: =
Sxk k
AI
elde edilir. Bu ise
( )
I,A
x
olması ile elişir. Böylece
( )
CA
x I,
dir.
Şimdi
( )
I,AC x
olduunu gösterelim. Bunun doru olmadıını,
( )
I,A
x
olacak
şekilde bir
C
noktasının var olduunu kabul edelim. O zaman tanımımızdan, her
için
( ) ( )
0: =
Sxk k
AI
olacak şekilde bir
0
sayısı mevcuttur.
Burada iki durum söz konusudur.
Durum 1.
noktasının
C
kümesinin bir izole noktası olması durumudur. O zaman
( ) ( )
= \CSS
olacak şekilde bir
sayısı vardır. Bu ise
( ) ( ) ( )
\CSSCS =
olduunu verir. Burada
( ) ( )
( ) ( )
SxkKK
CSxkKK
k
k
=
=
==
:
,\:
N
N
ve
( ) ( )
CSxkKK k
=
=
:N
olsun. Böylece
KKK
=
olur ve buradan
( ) ( ) ( )
kakaka Knk
Kk
n
Knk
Kk
n
Knk
Kk
n
→
→
→ +=
lim-lim-lim-III
elde edilir. O zaman (2.1) eşitliini kullanarak yeterince küük
0
için
( ) ( ) ( )
0\:lim-==
→
CSxkka k
A
Knk
Kk
nN
I
I
dır. Bu durum
\C
kümesinin (2.1) eşitliini saladıını, yani
C
kümesinin
( )
I,A
-minimal
küme olmadıı anlamına gelir. Bu ise bir elişkidir.
Durum 2.
noktasının
C
kümesinin bir limit noktası olması durumudur. Yani,
stm→
ve
ij
için
ij
olacak şekilde bir
C
m
dizisi mevcut olsun. Burada
0
verilsin.
2=
−
ve
4
olacak şekilde herhangi bir
m
=
seçelim.
( ) ( )( )
SCSCS \
olduunu gösterelim.
( )
CSx
ve
−xx
olacak şekilde
Cx
seçelim.
Eer
( )
Sx
ise o zaman
( )
SCx \
ve buradan
( )( ) ( )( )
SCSSCSx \\
dır.
( )
,
Sx
yani
−
x
olsun. O zaman
−+−
+
−
−4xxxx
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
175
dur. Fakat
2=−
ve buradan
( )
SC \
olur. Bu sebeple,
( )( )
SCSx \
elde
edilir. Buradan,
( ) ( )( )
SCSCS \
ispatlanmış olur.
( )( ) ( )
CSxkKSCSxkK kk
== :\: 21 NN
kapsama baıntısından
( ) ( )
kaka Knk
Kk
n
Knk
Kk
n2
2
1
1
lim-lim-
→
→ II
elde edilir. Bu ise
( )
0
1=K
AI
olduunu verir. O halde
C
kümesi (2.1) eşitliini salayan bir
( )
I,A
-minimal küme olmadıı anlamına gelir. Bu ise bir elişkidir.
Bu bölümün son sonucu aşaıda verilmiştir.
Sonuç 2.8.
N
=k
k
xx
dizisi
( )
I,A
-istatistiksel olarak yakınsak olması iin gerekli ve yeterli
koşul her
0
için
( )( ) ( )
0,,: =
kx
AxAdk I
I
olmasıdır.
3. KAYNAKLAR
Connor, J. (1988). The statistical and strong
p
-Cesaro convergence of sequences, Analysis
(Munich), 8, 47-63.
Connor, J. (1989). On strong matrix summability with respect to a modulus and statistical
convergence, Canad. Math. Bull., 32, 194-198.
Connor, J., Kline, J. (1996). On statistical limit points and the consistency of statistical
convergence, J. Math. Anal. Appl., 197, 392-399.
Das, P., Dutta, S., Mohiuddine, S.A., Alotaibi, A. (2014).
A
-statistical cluster points in finite
dimensional spaces and application to turnpike theorem, Abstract and Applied Analysis,
Volume 2014, Article ID 354846, 7 pages.
Das, P., Savaş, E., Ghosal, S.K. (2011). On generalizations of certain summability methods
using ideals, Appl. Math. Lett., 24(9), 1509-1514.
Edely, O.H.H., Mursaleen, M. (2009). On statistically
A
-summability, Math. Comput.
Modelling., 49(8), 672-680.
Fast, H. (1951). Sur la convergence statistique, Colloq. Math., 2, 241-244.
Freedman, A.R., Sember, J.J. (1981). Densities and summability, Pasific J. Math., 95, 293-305.
Fridy, J.A. (1985). On statistical convergence, Analysis (Munich), 5, 301-313.
Fridy, J.A. (1993). Statistical limit points, Proc. Amer. Math. Soc., 4, 1187-1192.
Fridy, J.A., Miller, H.I. (1991). A matrix characterization of statistical convergence, Analysis
(Munich), 11, 59-66.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
176
Gürdal, M. (2004). Some type of convergence, Doctoral Diss., S. Demirel Univ., Isparta.
Gürdal, M., Sarı, H. (2014). Extremal
A
-Statistical Limit Points via ideals, J. Egypt. Math.
Soc., 22, 55-58.
Gürdal, M., Savaş, E. (2017).
A
-cluster points via ideals, Ukrainian Math. J., 69(3), 324-331.
Huban, M.B., Yamancı, U., Gürdal, M. (2019).
A
-statistical cluster points via ideals in finite
dimensional spaces, Bilge Kagan 2nd International Science Congress, 5-7 November
2019, Barcelona, Spain.
Kolk, E. (1991). The statistical convergence in Banach spaces, Acta Et Commantationes Uni.
Tartu, 928, 41-52.
Kolk, E. (1993). Matrix summability of statistically convergent sequences, Analysis (Munich),
13, 77-83.
Kolk, E. (1998). Inclusion relations between the statistical convergence and strong
summability, Acta Et Commantationes Uni. Tartu, 2, 39-54.
Kostyrko, P., Macaj, M., Salat, T. (2000). I-Convergence, Real Anal. Exchange., 26(2), 669-
686.
Kostyrko, P., Macaj, M., Salat, T., Sleziak, M. (2005). I-convergence and extremal I-limit
points, Math. Slovaca., 55, 443-464.
Maddox, I.J. (1988). Statistical convergence in a locally convex sequence space, Math. Proc.
Camp. Phil. Soc., 104, 141-145.
Mursaleen M., Edely O.H.H. (2004). Generalized statistical convergence, Inform. Sci., 161,
287-294.
Nabiev, A., Pehlivan, S., Gürdal, M. (2007). On I-Cauchy sequences, Taiwan. J. Math., 11(2),
569-576.
Niven, I., Zuckerman, H.S., Montgomery, H.L. (1991). An Introduction to The Theory of
Numbers, Fifth Edition John Wiley and Jons, Inc., p.529.
Pehlivan, S., Güncan, A., Mamedov, M.A. (2004). Statistical cluster points of sequences in
finite dimensional spaces, Czechoslovak Math. J., 54(1), 95-102.
Pehlivan, S., Gürdal, M., Fisher, B. (2006). Lacunary statistical cluster points of sequences,
Math. Communications, 11, 39-46.
Powell, R.E., Shah, S.M. (1972). Summability theory and applications, Van Nostrand Reinhold,
London.
Šalát, T. (1980). On statistically convergent sequences of real numbers, Math. Slovaca, 30(2),
139-150.
Savaş, E., Das, P., Dutta, S. (2012). A note on strong matrix summability via ideals, Appl. Math.
Lett., 25(4), 733-738.
Steinhaus, H. (1951). Sur la convergence ordinarie et la convergence asymptotique, Colloq.
Math., 2, 73-74.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
177
TRKİYEDE DOĞAL OLARAK YETİŞEN VEZ (SORBUS DOMESTİCA
L.) MEYVESİNİN FARKLI EKSTRAKTLARININ ANTİBAKTERİYAL VE
ANTİFUNGAL ETKİLERİNİN İNCELENMESİ
Dr. rt. y. Pınar Erecevit Sönmez
Munzur niversitesi, Pertek Sakine Gen Meslek Yksek Okulu, Tıbbi Dkmantasyon ve Sekreterlik
Bölümü perecevit@munzur.edu.tr
Prof. Dr. Sevda Kırba
Fırat niversitesi, Fen Fakltesi, Biyoloji Blm skirbag@firat.edu.tr
Özet
Son yıllarda halkın gıda olarak kullandıı ve ayrıca halk arasında eşitli hastalıkların
tedavisinde geleneksel olarak kullanılan bitkilerin faydalı etkileri incelenerek bu kullanımlarının
bilimsel bir doruluu olup olmadıı incelenmektedir. Bilimsel literatürde bahçe üvezi olarak
adlandırılan Sorbus domestica L. nın Türkiyede halk tıbbında önemli bir yeri vardır. Aynı zamanda
besin deeri yüksek bir gıdadır. Bu alışmanın amacı S. domestica (üvez) meyvesinin yaş ve methanol
ile hazırlanan iki farklı ekstraktının Staphlococcus, Bacillus, Escherichia, Klebsiella, Candida,
Trichophyton, Epidermophyton cinslerini ieren toplam 8 mikroorganizma türüne karşı antibakteriyal
ve antifungal etkisini belirlemektir. Böylece etnomedikal önemi olan üvez bitkisinin insan ve hayvan
patojeni mikroorganizmaların oalmasına karşı doal bir ila olup olmadııda kanıtlanacaktır. Bu
bitkinin antimikrobiyal etkileri agar disk difüzyon yöntemi ile bakteri, maya ve dermatofit funguslara
karşı analiz edilmiştir. Çalışmada Elazı ve evresinde (Türkiye) toplanan üvez bitkisinin meyvelerinin
ekstraktları ve % 60 lık metanolik ekstraktları (30 µL) standart antibiyotikler (ampicillin sulbactam; 120
µL ve mikostatin; 20µg/disc) ile kıyaslandıında iki farklı ekstraktın (S. domestica taze meyvelerinin
ekstraktları ve metanol ilave edilerek hazırlanan ekstraktları) mikroorganizmaların oalmasına karşı
anlamlı (13.33-15.33 mm / inhibisyon zonu) (p<0.001) ve olduka anlamlı (p<0.0001) (16.33-20.33 mm
/ inhibisyon zonu) bir antimikrobiyal etki gösterdii tespit edilmiştir. Metanol ile ekstrakte edilen S.
domestica ekstaktları hem standart antibiyotikler hemde S. domestica yaş ekstraktları ile
karşılaştırıldıında tüm mikroorganizmalarda daha yüksek bir antibakteriyal, antifungal ve
antidermatofit etkiye sahip olduu gözlenmiştir.
Anahtar Kelime: Üvez (Sorbus domestica L.) meyvesi, Antimikrobiyal ajan, Halk tıbbı.
THE INVESTIGATION OF ANTIBACTERIAL AND ANTIFUNGAL EFFECT THE
DIFFERENT EXTRACTS OF ROWAN (SORBUS DOMESTICA L.) FRUIT NATURALLY
GROWN IN TURKEY
Abstract
In recent years, benefits of plants that are used as food and for curing various diseases in public
have been investigating to learn whether related therapies have scientific accuracy. Sorbus domestica L.
which is called garden rowanberry (S. domestica) in scientific literature has a remarkable position in
folk medicine. It is nourishing food as well. The purpose of this study was to determine the antibacterial
and antifungal effect of S. domestica’s two different extracts which are prepared by wet and methanol
against entirely 8 types of microorganisms including Staphlococcus, Bacillus, Escherichia, Klebsiella,
Candida, Trichophyton, Epidermophyton sorts. Thus, it would be proved that whether the rowan plant
that has ethnomedical importance is a natural medicine against human and animal pathogen
microorganisms to reproduce. The antimicrobial effects of this plant were analyzed by the agar diffusion
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
178
method. For research results, two different extracts (S. domestica fresh fruits’ extracts and the extracts
prepared by adding methanol) show an significant (13.33-15.33 mm / inhibition zone) (p<0.001) and
pretty significant (p<0.0001) (16.33-20.33 mm / inhibition zone) effect against microorganism to
reproduce when rowan plant’s fruit extracts and 60% methanolic extracts (30 µL) in Elazı and around
(Türkiye) are compared to standard antibiotics (ampicillin sulbactam; 120 µL and mycostatin;
20µg/disc). It is also observed that S. domestica’s extracts which are extracted by methanol have a higher
antibacterial, antifungal and antidermatophyte effect in all organisms when it is compared to both
standard antibiotics and wet extracts.
Key words: Rowan (Sorbus domestica L.) fruit, Antimicrobial agent, Folk medicine
GİRİŞ
Sorbus domestica L. (üvez) bitkisi gülgiller (Rosaceae) familyasındandır (Davis,
1972). Sorbus cinsinin dünyanın eşitli bölgelerinde yayılmış olan yaklaşık 250 kadar türü
bulunmaktadır (Aldasoro, Navarro, & Garmendia, 1998; Gökmen, 1973). Sorbus cinsinin
Türkiye’de 12 türü doal olarak bulunur. Bunlar yaprak ve meyve biimlerine göre
birbirlerinden kolaylıkla ayrılabilir (Gökşin, 1982; Baytop, 1999). S. domestica Türkiye’nin
doal Sorbus L. taksonları ierisinde en büyük meyveli olanıdır. Asıl meyveleri yenen türdür
(Kayacık, 1975). vez meyvesi (Fructus Sorbi domesticae) 15-20 mm apında, küre (elma)
veya armut biiminde, yeşilimsi sarı, sarımtırak-kırmızı, kırmızı veya kırmızımsı-esmer renkli
olup iri bir erik büyüklüündedir ve buruk lezzetlidir.
Anadolu’da “üvez’’ ismi sadece S. domestica türü iin kullanılır. Bilimsel literatürde
bahe üvezi olarak adlandırılan S. domestica L. nın Türkiye de halk tıbbında önemli bir yeri
vardır (Baytop, 1997). Aynı zamanda besin deeri yüksek bir gıdadır. Genel olarak Sorbus
türlerinin meyveleri vitamin bakımından olduka zengindir. Meyveleri tatlı sanayisinde
kullanılmakta ve kurutularak ay gibi iilmektedir.
Çok eski dönemlerden beri bitkilerin tedavi amalı kullanıldıı (Baytop, 1999; Keleş,
Ak, Bakırel & Alpınar, 2001), günümüzde ise sentetik ilaların kullanılması ve tehlikeli yan
etkilerin görülmesi, bitkilere olan ilgiyi arttırmaktadır (Farnsworth vd., 1985). Etnomedikal
önemi olan Sorbus türlerinin antiaterojenik, antienflamatuvar, anti-diyabetik, anti-diyareik,
diüretik, vazoprotektif, vazodilatör, vazorelaksan, antimikrobiyal ve bakteriyostatik aktiviteleri
olduu, anemi, ödem ve disepsi tedavisinde kullanıldıı bildirilmiştir (Bozic vd., 2017).
Bu alışma ile etnomedikal önemi olan S. domestica (üvez) meyvesinin yaş ve
metanol ile hazırlanan iki farklı ekstraktının insan ve hayvan patojeni bakteri, maya ve
dermatofit fungus türlerine karşı antibakteriyal ve antifungal etkisini belirleyerek doal bir ila
olup olmadıı kanıtlanmıştır.
1. Materyal- Metod
1.1. Antimikrobiyal Etki
1.1.1. Test Mikroorganizmaları
Çalışmada, kullanılan mikroorganizma kültürleri olarak; Staphylococcus aureus
COWAN 1, Bacillus megaterium DSM 32, Escherichia coli ATCC 25922, Klebsiella
pneumoniea FMC 5 bakterileri, Candida albicans FMC 17, Candida glabrata ATCC 66032
mayaları, Trichophyton sp., Epidermophyton sp., dermatofit fungus türleri kullanılmıştır
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
179
1.1.2. Meyve Ekstraktlarının Hazırlanışı
Türkiye de Elazı ve evresinden vejetasyon döneminde toplanan üvez meyvesi
örneklerinden 5’ gr alınıp 15 ml metanol ilave edilerek ekstraktlar elde edilmiştir. Yaş meyve
ekstraktları iin 5’gr meyve örnei steril blendarda paralanarak 24 saat 4 °C’ de alkalamalı
etüvde kendi özsuyu ıkarılmıştur. Ekstraktları mikroşırınga ile 6 mm apındaki steril boş
antibiyotik disklere (Schleicher&Shüll No: 2668, Germany) 30 µl emdirilmiştir.
1.1.3. Agar Disk Difüzyon Yöntemi
Bakteri suşları; Nutrient Buyyona aşılanarak 35±1°C’de 24 saat, maya suşları; Malt
Ekstrakt Buyyon’da, dermatofit funguslar ise; Glukozlu Sabouroud Buyyon’da 25±1°C’de 48
saat süre ile inkübe edilmiştir. Sıvı besiyerinde gelişen kültürler, Mc Farland (0.5) standart
tüpüne göre bulanıklık ayarı yapıldıktan sonra buyyon tüplerine aktarılmıştır. Erlenmayerde
steril edilen ve 45-50 °C’ye kadar soutulan Müller Hinton Agar, Sabouraud Dextrose Agar ve
Patato Dextrose Agara önceden hazırlanan bakteri, fungus ve mayaların buyyondaki kültürü ile
℅1 oranında aşılanarak (106 bakteri/ml, 104 maya/ml, 104 fungus/ml) iyice alkalandıktan sonra
9 cm apındaki steril petri kutularına 15’er ml konulmuş ve besiyerinin homojen bir şekilde
daılması salanmıştır. Katılaşan agar üzerine, emdirilmiş diskler hafife bastırılarak
yerleştirilmiştir. Bu şekilde hazırlanan petri kutuları 4°C’de 1.5-2 saat bekletildikten sonra
bakteri aşılanan plaklar 37±1°C’de 24 saat, maya ve dermatofit aşılanan plaklar ise 25±1 °C’de
3 gün süre ile inkübe edilmiştir. Kontrol iin standart antibiyotik diskler kullanılmıştır. Süre
sonunda besiyeri üzerinde oluşan inhibisyon zonları mm olarak deerlendirilmiştir (Collins,
Lyne, 1987; zelik, 1992, s.135). Tüm test mikroorganizmalarına karşı yapılan antimikrobiyal
aktivite 3 kez tekrarlanmıştır
2. İstatiksel Analiz
İstatistiksel analiz iin SPSS 15.0 yazılımı kullanılmıştır (SPSS Inc., Chicago IL).
Sonular varyans analizi (ANOVA) ile elde edildi ve en az anlamlı fark (LSD) testleri ortalama
± standart sapma olarak verilmiştir. Ekstraktlar ve kontrol grupları arasındaki farklar için p
<0.0001;cd, p <0.001:d, p <0.01:c kullanılmıştır. P <0.0001 ve p <0.001 olduka anlamlı ve
anlamlı olarak kabul edilmiştir.
3. Sonuç
Bu bitkinin antimikrobiyal etkileri agar disk difüzyon yöntemi ile bakteri, maya ve
dermatofit funguslara karşı analiz edilmiştir. Sonular Tablo 1’ de verilmiştir. Çalışmada
toplanan üvez meyvelerinin yaş ekstraktları ve % 60 lık metanolik ekstraktları (30 µL) standart
antibiyotikler (ampicillin sulbactam; 20 µg/disk ve mikostatin; 120 µL) ile kıyaslandıında, S.
domestica taze meyvelerinin ekstraktları (SD) ve metanol ilave edilerek hazırlanan ekstraktları
(SDM), mikroorganizmaların oalmasına karşı anlamlı (13.33-15.33 mm / inhibisyon zonu)
(p<0.001) ve olduka anlamlı (p<0.0001) (16.33-20.33 mm / inhibisyon zonu) bir
antimikrobiyal etki gösterdii tespit edilmiştir. SDM ekstraktları hem SA (standart
antibiyotikler) hemde SD yaş ekstraktları ile karşılaştırıldıında; tüm mikroorganizmalarda
daha yüksek bir antibakteriyal, antifungal ve antidermatofit etkiye (18.33-23.66 mm/
inhibisyon zonu) sahip olduu gözlenmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
180
Bu durumun metanolün bitkilerin ieriindeki faydalı bileşikler ile sinerjistik etki
yaparak zararlı mikroorganizmaların büyümelerini engelledii iin metanolün iyi bir özücü
olduu (Cellat, K. 2011, s. 38) kanıtını desteklemektedir.
Tablo 1. S. domestica L. (üvez) Meyvesinin Farklı Ekstraktlarının Antimikrobiyal Etkileri
Test Mikroorganizmaları
İnhibisyon Zonu (mm)
Control
SD
SDM
M
SA
E. coli
15.33±0.33d
18.33±0.33cd
-
11.33±0.33 d*
K . pneumoniae
13.33±0.33d
16.33±0.33cd
-
9.33±0.33 c*
S. aureus
13.33±0.33d
19.33±0.33cd
-
9.33±0.33 c*
B. megaterium
16.33±0.33cd
20.66±0.33cd
-
12.33±0.33 d*
C. albicans
20.33±0.33cd
24.33±0.33cd
-
12.66±0.33 d**
C. glabrata
18.33±0.33 cd
21.66±0.33cd
-
12.33±0.33d**
Epidermophyton sp.
19.33±0.33 cd
25.66±0.33cd
-
8.66±0.33 c**
Trichophyton sp.
16.33±0.33cd
23.66±0.33cd
-
8.66±0.33 d**
SD: S. domestica’nın (üvez) yaş ekstraktları, SDM: S. dometica ‘nın metanol ilave
edilerek hazırlanan ekstraktları, Pozitif kontrol (SA): Ampicillin sulbactam (*) and mikostatin
(**) (20µg/disc and 120 µL ), Negatif kontrol: Metanol (M). İnhibisyon zonu> 15 mm (ok
anlamlı etki p<0.0001; cd), 15 – 10 mm (anlamlı etki; p<0.001;d), Zon yok (-)
4. Bulgular ve Tartışma
vezler toprak ve su istekleri bakımından kanaatkardır. Dolayısıyla, üvez türleri souk
ve kurak iklime sahip fakir yetişme ortamları ile atıl durumda bulunan ve ekilip dikilemeyen
tarım alanlarında alternatif bir ürün ve yeni bir iş alanı olarak önem kazanmaktadır. Bu durum,
aynı zamanda tarımdan bekledii geliri elde edemeyen köylülerimiz iin de son derece
önemlidir. lkemizde üvez türleri uzun yıllardır uramış oldukları planlı ve plansız
müdahaleler ile aşırı faydalanmalar sonucunda, yukarıda belirtilen ok yönlü yararlarından
uzaklaştırılmış bulunmaktadır (Erbaş, 2010, s.5).
Test mikroorganizmalarının üzerinde gözlenen bu antimikrobiyal etkinin S.
domestica’nın bileşimindeki fenolik bileşiklerden kaynaklandıı Termentzi’in (Termentzi,
Kefalas & Kokkalou, 2006) yaptıı bir alışma ile dorulanmaktadır. Ayrıca S. domestica’nın
yapraklarının antimikrobiyal etkiye sahip olduu Canlı ve ark. (Canlı, Yetgin, Akata & Altuner,
2017, s.486) tarafından tespit edilmiştir. Sorbus türleri ile ilgili, Şen tarafından yapılan bir
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
181
araştırmada (Şen, 2011), gösterdii yüksek antioksidan özelliinden dolayı salıa faydalı
doal ürünler iin ok etkili bir antioksidan kaynaı olduu ifade edilmiştir.
Bu alışma, bu türün taze ve metanolik meyve ekstraktları üzerinde antibakteriyal ve
özellikle antifungal aktivitelerin deerlendirilmesine ilişkin ilk araştırmadır. Bu amala bu
doal bitkisel kaynaın, enfeksiyöz hastalıklar dahil anti-enflamatuar ve yara iyileştirici, yeni
bir antimikrobiyal ajan olarak kullanılma potansiyeline sahip olması nedeniyle hem tıbbi
bitkiler üretimi ve ticaretinde hemde salık sektörüne katkıda bulunacaı düşüncesindeyiz.
Ayrıca ileride in-vivo şartlarda incelenerek sanayi işbirlii ile dikkat ekici bir ila hammaddesi
olarak da kullanılabilecektir.
Kaynaklar
Akerele, Olayiwola, Bingel, Audrey S, Soejarto, Djaja D, Guo, Zhengang & Farnsworth,
Norman R. (1985). Medicinal plants in therapy / Norman R. Farnsworth et al.. Bulletin
of the World Health Organization: 63, 965-981.
Aldasoro, J.J., Navarro, C. & Garmendia, F.M. (1998). The genus Sorbus (Maloideae,
Rosaceae) in Europe and in North Africa: Morphological Analysis and Systematics.
Systematic Botany: 23, 189–212.
Baytop, T. (1997). Türke Bitki Adları Sözlüü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Baytop, T. (1999). Türkiyede Bitkiler ile Tedavi (Gemişte ve Bugün). İstanbul: Nobel Tıp
Kitap Evleri 2. Baskı.
Bozic, A.R., Filipovic N.R., Novakovic, I.T., Snezena K. Bjelogrlic, S. K., Nikolic, J.B.,
Drmanic, S & Marinkovic, A. D. (2017). Synthesis, Antioxidant and Antimicrobial
Activity of Carbohydrazones. Journal of Serbian Chemical Society: 82, S1–S6.
Canlı, K., Yetgin, A., Akata, I. & Altuner, E. M. (2017). Antimicrobial activity and biochemical
analysis of Sorbus domestica leaves. 3. İla ve Eczacılık Kongresi.
Cellat, K. (2011). Bazı Endemik Bitkilerin Uçucu Ya Bileşenlerinin Ekstrakte Edilmesi ve
İeriklerinin Araştırılması. Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi/ Fen Bilimleri
Enstitüsü, Adana.
Collins, C.M., Lyne, P.M. (1987). Mikrobiological Methods. London: Buttermorths & Co
(Publishers) Ltd. 450 pp.
Davis, P. H. (1972). (Ed.), Edinburgh University Press, Edinburgh, ISBN: 0-85224-208-5, pp.
147-156.
Erbaş, S. (2010). Geyik Elması (Sorbus umbellata (Desf.) Fritsch. var. umbellata)’nda Farklı
Toplama Zamanlarının, Yükselti VE Bakı’nın Uucu Ya İerii ve Uucu Ya
Bileşenleri zerine Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. Süleyman Demirel Üniversitesi/ Fen
Bilimleri Enstitüsü, Isparta.
Gökmen, H. (1973). Kapalı Tohumlular. Ankara: Şark Matbaası, T.C.O.G.M. Yayınları.
Gökşin, A. (1982). Türkiye’de Doal Olarak Yetişen vez (Sorbus L.) Taksonlarının
Yayılışları ile nemli Bazı Morfolojik ve Anatomik zellikleri zerinde Araştırmalar.
Ankara: Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Bülten Serisi.
Kayacık, H. (1975). Orman ve Park Aalarının zel Sistematii. III. Cilt Angiosperme (Kapalı
Tohumlular). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yayını.
Keleş, O., Ak, S., Bakırel, T & Alpınar, K. (2001). Türkiyede Yetişen Bazı Bitkilerin
Antibakteriyel Etkisinin İncelenmesi. Türkish Journal of Veterinery Animal Science:
25, 559-565
Özçelik, S. (1992). Gıda Mikrobiyolojisi Laboratuarı Klavuzu. Elazı: Fırat Üniversitesi, Fen
Edebiyat Fakültesi Yayınları.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
182
Şen, M., 2011. Üvez Meyvalarının Antioksidan Aktivitesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul
Üniversitesi/ Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Termentzi, A., Kefalas, P. & Kokkalou, E. (2006). Antioxidant activities of
various extracts and fractions of Sorbus domestica fruit at different maturity stages.
Food Chemistry: 98, 599-608.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
183
SONLU BOYUTLU UZAYLARDA İDEALLERE GRE A-İSTATİSTİKSEL
YIĞILMA NOKTALARI
Dr. tr. y. Mualla Birgül HUBAN
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Yalvaç Büyükkutlu Yüksekokulu, Isparta, Türkiye
muallahuban@isparta.edu.tr
Dr. tr. y. Ulaş YAMANCI
Sleyman Demirel niversitesi, İstatistik Blm, Isparta, Trkiye
ulasyamanci@sdu.edu.tr
Prof. Dr. Mehmet GÜRDAL
Süleyman Demirel Üniversitesi, Matematik Bölümü, Isparta, Türkiye
gurdalmehmet@sdu.edu.tr
Özet
İstatistiksel yakınsaklık kavramı hem uygulamalı matematikte hem de matematii ieren dier
bilim dallarında önemli rol oynar. İstatistiksel yakınsaklık notasyonu Fast tarafından verilmiştir (Fast,
1951). Burada
I
kavramı pozitif tamsayılar kümesinin altkümelerinin bir gerek (yani, pozitif tam
sayıların tüm sonlu altkümeleri ieren ve uygun olan) ideali olsun. Metrik uzaylarda dizilerin
I
-
yakınsaklık kavramı istatistiksel yakınsaklık kavramının ve aynı zamanda dizilerin adi yakınsaklık
kavramının genelleştirilmesidir. Bu makalede, Pehlivan vd. (2004) ve Gürdal (2004) ün alışmalarını
temel alarak sonlu boyutlu uzaylarda ideallere göre dizilerin
A
-istatiksel yıılma noktalarının kümesi
ile ilgili bazı problemler incelenmiş ve sonlu boyutlu uzaylarda onun özelliklerinin bazıları
ispatlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Kompakt kümeler,
I
A
-younluk,
I
A
-istatistiksel sınırlı dizi,
I
A
-istatistiksel
yıılma noktası
A-STATISTICAL CLUSTER POINTS VIA IDEALS IN FINITE DIMENSIONAL SPACES
Abstract
The concept of statistical convergence play a vital role not only in pure mathematics but also in
other branches of science involving mathematics. The notion of statistical convergence was introduced
by Fast (Fast, 1951). Let
I
be an admissible (i.e., proper and containing all finite subsets of positive
integer numbers) ideal of subsets of the set of positive integers. The concept of
I
-convergence of
sequences in metric spaces generalizes the concept of statistical convergence and also the usual concept
of convergence of sequences. In this paper, following the line of Pehlivan et al. (2004) and Gürdal (2004)
we investigate some problems concerning the sets of
A
-statistical cluster points of sequences via ideals
in finite dimensional spaces, and prove some of its properties in finite dimensional spaces.
Key words: Compact sets,
I
A
-density,
I
A
-statistically bounded sequence,
I
A
-statistical cluster point
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
184
1. Giriş ve Notasyonlar
Bu makale boyunca,
A
negatif olmayan regüler matris ve
N
ise tüm pozitif
tamsayıların kümesi olsun.
X
ve
Y
iki dizi uzayı ve
)( k
n
aA =
bir sonsuz matris olsun. Eer
her bir
Xx
ve
n
için
kn
k
nxaxA k
=
=
1
)(
ifadesi
YxAAx n= )(
dizisine yakınsak ise o
zaman
X
den
Y
ye bir dönüşüm tanımlayabiliriz ve
( )
YX ,
ile
X
den
Y
ye dönüşümü olan
tüm matrislerin kümesini gösterebiliriz. Buna ek olarak eer limit korunuyorsa böyle
matrislerin sınıfı
( )
reg
YX ,
ile tanımlanır.
c
tüm yakınsak dizilerin kümesi olmak üzere her
cxx Nk
k=
için
),( ccA
ve
kkkk xxA →→ =lim)(lim
ise o zaman bir
A
matrisi regüler
olarak adlandırılır.
A
nın regüler olması iin gerekli ve yeterli koşul
i)
= k
n
k
naA sup
ii)
0lim =
k
n
a
, her bir
k
için
iii)
1lim =
k
n
k
na
olmasıdır.
A
-istatistiksel yakınsaklıın fikri bir negatif olmayan regüler matris kullanılarak Kolk
(1991) tarafından verilmiştir.
)( k
n
aA =
negatif olmayan regüler matris iin eer
k
n
Kk
n
AaK
→
=lim)(
mevcut ise bir
NK
kümesi
A
-younlua sahiptir denir. Eer her
0
için
−= LxNkK k
:)(
kümesinin
A
-younluu sıfır ise o zaman
Nk
k
xx
=
reel sayısı
dizisine
L
ye
A
-istatistiksel yakınsaktır denir (Connor, 1988; Kolk, 1993). Burada
A
-
istatistiksel yakınsaklık kavramı doal younluk fikri kullanılarak Fast (1951) ve aynı zamanda
Steinhaus (1951) tarafından verilen istatistiksel yakınsaklık düşüncesinin bir
genelleştirilmesidir. İstatistiksel yakınsaklık kavramı daha sonra Connor (1989), Das vd.
(2014), Demirci (1996), Edely ve Mursaleen (2009), Fridy (1985; 1993), Kolk (1991; 1998),
Mursaleen ve Edely (2004) ve Šalát (1980) tarafından alışılmıştır.
İstatistiksel yakınsaklık kavramı doal sayıların kümesinin bir ideal notasyonu
kullanılarak Kostyrko vd. tarafından ilk olarak genelleştirilmiştir (Kostyrko vd., 2000).
İdeallerin son uygulamaları iin (Kostyrko vd., 2005; Das vd., 2011; Gürdal ve Sarı, 2014;
Gürdal ve Savaş, 2017; Nabiev vd., 2007; Savaş vd., 2012) alışmalarına bakabilirsiniz. Eer
(i)
;, II BABA
(ii)
II BAB
ise
N
üzerinde boş olmayan
( )
NPI
kümelerinin ailesine bir ideal denir.
( )
NPI
için
N
üzerinde bir
I
ailesine uygun ideal denir.
Eer
I
,
N
nin tam sonlu altkümelerini içerir ise o zaman bir
I
uygun idealine gerçek ideal
denir.
I
ideali
N
üzerinde bir gerek ideal olsun. Eer her bir
0
için
I−
k
xk :N
ise
Nk
k
xx
=
dizisi
ye
I
-yakınsaktır denir (Kostyrko vd., 2000; 2005).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
185
I
A
-istatistiksel yakınsaklık kavramı Das vd. (2011), Savaş vd. (2012) ve Gürdal ve
Savaş (2017) tarafından alışılmış ve aşaıdaki tanım verilmiştir:
Tanım 1.1.
)( k
n
aA =
bir negatif olmayan regüler matris olsun. Eer herhangi
0
ve
0
için
I
k
n
Kk
an :N
ise
Nk
k
x
dizisi
L
deerine
I
A
-istatistiksel yakınsaktır denir. Burada
−= LxNkK k
:
dır.
Eer
nK
n
Kn
k
n
n
Kk
AAkaaK kk )(lim-)(lim-lim-)(
1
III
I===
=
mevcut ve
A
negatif olmayan regüler toplanabilir matris ise o zaman
NK
kümesi
I
A
-
younlua sahiptir denir. O zaman eer her bir
0
için
( )
−= LxkK k
:N
kümesi
I
A
-younluu sıfır ise
N
=k
k
xx
dizisi
L
ye
I
A
-istatistiksel yakınsaktır denir. Burada
( )
N= ...)2()1(: kkjkK
ve
)( jK
Kxx =
x
in bir alt dizisi olsun.
Eer
K
kümesi
I
A
-younluu sıfır ise o zaman
x
dizisinin
K
x
alt dizisine
I
A
-seyrek
alt dizi denir. Eer
K
kümesi
I
A
-younluu sıfıra sahip deilse
0)( K
AI
veya
)(K
AI
mevcut deildir. O zaman
K
x
alt dizisi
x
in bir
I
A
-seyrek olmayan alt dizisi olarak
tanımlanır.
1993 yılında Fridy reel sayı dizilerinin istatistiksel limit noktaları ve istatistiksel yıılma
noktaları kavramlarını vermiştir (Fridy, 1993). Eer bir
−
k
xk :
kümesi her
0
için
doal younluu sıfıra sahip deilse
ya istatistiksel yıılma noktası denir. Fridy bu
alışmasında istatistiksel yıılma noktalarının kümesinin boştan farklı ve kompakt iken bir
sınırlı dizinin istatistiksel limit noktalarının boş olabileceini göstermiştir. İstatistiksel yıılma
noktalarının notasyonu, Kostyrko vd. (2000) alışmasında
I
-yıılma noktalarına ve Gürdal ve
Savaş (2017) alışmasında ise
I
A
-istatistiksel yıılma noktalarına genelleştirilmiştir.
Tanım 1.2. Eer her bir
0
için
0)(
K
AI
ve
−= LxNkK k
:
ise
L
sayısı
)( k
xx =
sayı dizilerinin bir
I
A
-istatistiksel yıılma noktası olarak adlandırılır. Burada
)(x
AI
ile
x
in tüm
I
A
-istatistiksel yıılma noktalarının kümesi tanımlanır.
Bu alışmada Pehlivan vd. (2004) ve Gürdal (2004) alışmaları takip edilerek ilk olarak
m
R
de ideallere göre dizilerin
A
-istatiksel yıılma noktalarının kümesi ile ilgili bazı
problemler incelenmiş ve sonlu boyutlu uzaylarda onun özelliklerinin bazıları ispatlanmıştır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
186
2. Temel Sonuçlar
Bu kısımda
.
alışılmış norma sahip
m
R
uzayında tüm
I
A
-istatistiksel yıılma
noktalarının kümesinin bazı özellikleri incelenmiştir.
m
R
uzayı
m
boyutlu uzay,
( )
m
k
k
xx R
N=
ve
m
R
noktası olsun.
Tanım 2.1. Eer her
0
için
( )
0: =−
k
Axk N
I
ise
N
=k
k
xx
dizisi
ye
I
A
-istatistiksel yakınsaktır denir.
Tanım 2.2. Eer her
0
için
( )
0: −
k
AxNk
I
ise
noktası
N
=k
k
xx
dizisinin bir
I
A
-istatistiksel yıılma noktası denir. Burada
)(x
AI
ile
x
dizisinin tüm
I
A
-istatistiksel yıılma noktalarının kümesini tanımlasın.
Tanım 2.2 den
−= k
xkK :N
olmak üzere
0lim-
nk
Kk
na
I
dır. Yani
0)(suplim-
1
=
ka Kn
k
nk
I
olur.
Tanım 2.3. Eer
( )
0: = Bxk k
AN
I
olacak şekilde bir
B
kompakt kümesi mevcut ise
N
=k
k
xx
dizisi
I
A
-istatistiksel sınırlıdır
denir.
−= yAd Ay
min),(
ile bir
noktasından
A
kapalı kümesine mesafe olarak
verilsin.
= ),(:)( yAdyAS m
R
kümesi
A
nın aık
-komşuluu olsun.
Yardımcı Teorem 2.4.
m
BR
bir kompakt küme ve
= I
A
x
B
olsun. O zaman
( )
0: = Bxk k
AI
dır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
187
İspat. Her
B
noktası
I
A
-istatistiksel yıılma noktası deil koşulu ile
( )
0: =−
k
Axk
I
olacak şekilde
( )
0=
pozitif sayısı mevcut olan her
B
noktası vardır.
( )
−= yyS m:R
olsun.
( )
S
aık kümesi
B
,
B
nin bir aık örtüsünü ierir.
Fakat
B
bir kompakt küme olup
B
kümesinin sonlu bir alt örtüsü mevcuttur. Bu sebeple
( )
piSS ii i,...,2,1, ==
dir. O halde
ii SB
ve her
i
için
( )
0: =− iik
Axk
I
dır.
BxnkK k= :
ve
iiki xkS
−= :
olsun.
= k
i
kn
Sk
p
i
n
Kk
aa
1
ve bu sebeple
0lim-lim-
1
=
→
= k
i
kn
Sk
n
p
i
n
Kk
naa II
olur. Bu ise
( )
0: = Bxnk k
AI
olduunu verir ki yardımcı teorem ispatlanmış olur.
Uyarı 2.5. Burada
B
kümesi aık veya sınırsız ise Yardımcı Teorem 2.4 doru olmayabilir.
A
negatif olmayan regüler matris
=
0000
00000
0000010
3
1
3
1
3
1
2
1
2
1
A
ile ve
x
dizisi ise
=
durumlardadiger ,
iseçift ,
ise tek ,0
22
2
n
xnn
n
k
biçiminde verilsin.
x
dizisi için
0)( = x
AI
dır. Bu durumda
),1[ =B
sınırsız kapalı kümesi
için
= I
A
x
B
fakat
( )
0: 2
1= Bxk k
AI
olur.
Teorem 2.6. Eer
x
dizisi bir sınırlı
I
A
-seyrek olmayan alt dizisine sahip ise o zaman
)(x
AI
kümesi boştan farklı ve kapalı bir kümedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
188
İspat.
K
x
dizisi
x
in sınırlı bir
I
A
-seyrek olmayan alt dizisi, yani
( )
K
AI
ve her
Kk
için
Bxk
olacak şekilde bir
B
kompakt kümesi mevcut olsun. Eer
)(x
AI
boş küme ise
= )(xB AI
dir. Yardımcı Teorem 2.4 den
( )
0: = Bxk k
AI
olur.
KknkK =
:
ve
BxnkK k=
:
olsun. O halde
,
kk n
Kk
n
Kk
aa
olup
( )
0=
K
AI
elde edilir. Bu ise bir elişki olup teorem ispatlanmış olur.
Sonuç 2.7. Eer
x
dizisi bir
I
A
-istatistiksel sınırlı dizi ise o zaman
)(x
AI
kümesi boştan
farklı ve kompakttır.
İspat.
( )
0: = Sxk k
AI
olacak şekilde
S
bir kompakt küme olsun. O zaman
( )
01: = Sxk k
AI
dır. Dier bir deişle,
S
kümesi
x
in bir
I
A
-seyrek olmayan alt dizisini içerir. Böylece Teorem
2.6 dan
)(x
AI
kümesinin boştan farklı ve kapalı olduunu elde ederiz.
Şimdi
Sx
A )(
I
olduunu göstereceiz. Bu ise
)(x
AI
kümesinin sınırlı ve bu sebeple
kompakt olduunu verecektir. Bunun doru olmadıını kabul edelim.
S
olacak şekilde
)(x
AI
olsun.
S
kompakt olduundan,
noktasının
-komşuluu
S
ile bir boş arakesite
sahip olacak şekilde bir
0
sayısı mevcuttur. Bu durumda
Sxkxk kk − ::
olup
( )
0: =−
k
Axk
I
elde edilir. Bu ise
)(x
AI
kabulü ile elişir. Böylece
sonucumuz ispatlanmıştır.
Teorem 2.8.
x
dizisi bir
I
A
-istatistiksel sınırlı dizi olsun. O zaman her
0
için
( )
k
Axxdk ),(: I
kümesi
I
A
-younluu sıfıra sahiptir, yani
( ) ( )
0),(: =
k
AA xxdk II
dır.
İspat.
x
bir
I
A
-istatistiksel sınırlı dizi olduundan,
0):( = Sxk k
AI
olacak şekilde bir
S
kompakt kümesi mevcuttur. Sonuç 2.7 den
)(x
AI
kümesi boştan farklı ve
Sx
A )(
I
dir.
( )
0)),((:
k
AA xxdk II
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
189
olduunu kabul edelim. Bu durumda
( )
= k
AxxdnkK ),(: I
olmak üzere
( )
0suplim-
→ n
K
n
A
I
olacak şekilde bir
0
sayısı mevcuttur.
( ) ( )
= yxdyxS AA ),(:)( II
tanımlansın ve
( )
)(\ xSSB AI
=
olsun. O halde
B
bir
kompakt küme ve
x
dizisinin bir
A
-seyrek olmayan alt dizisini içerir. Bu sebeple, Yardımcı
Teorem 2.4 ile
)(xB AI
ve
B
kümesi
I
A
-istatistiksel yıılma noktalarını ierir. Bu ise
bir elişki olup teorem ispatlanmıştır.
Uyarı 2.9. Eer
( )
,...0,1,1,3,0,2,1,1,0,2,1,1,0,1=x
dizisi,
( )
0: === KK
NII
ve Uyarı
2.5 de verilen negatif olmayan regüler
A
matrisini düşünelim. O zaman
0)( = x
AI
fakat
( ) ( )
0
2
1
),(: =
k
AA xxdk II
olur. Bu sebeple,
x
dizisi
I
A
-istatistiksel sınırlı deil ise Teorem 2.7 doru olmayabilir.
3. Kaynaklar
Connor, J. (1988). The statistical and strong
p
-Cesaro convergence of sequences, Analysis
(Munich), 8, 47-63.
Connor, J. (1989). On strong matrix summability with respect to a modulus and statistical
convergence, Canad. Math. Bull., 32, 194-198.
Das, P., Dutta, S., Mohiuddine, S.A., Alotaibi, A. (2014).
A
-statistical cluster points in finite
dimensional spaces and application to turnpike theorem, Abstract and Applied
Analysis, Volume 2014, Article ID 354846, 7 pages.
Das, P., Savaş, E., Ghosal, S.K. (2011). On generalizations of certain summability methods
using ideals, Appl. Math. Lett., 24(9), 1509-1514.
Demirci, K. (1996). Strong
A
-summability and
A
-statistical convergence, Indian J. Pure Appl.
Math., 27(6), 589-593.
Edely, O.H.H., Mursaleen, M. (2009). On statistically
A
-summability, Math. Comput.
Modelling., 49(8), 672-680.
Fast, H. (1951). Sur la convergence statistique, Colloq. Math., 2, 241-244.
Freedman, A.R., Sember, J.J. (1981). Densities and summability, Pasific J. Math., 95, 293-305.
Fridy, J.A. (1985). On statistical convergence, Analysis (Munich), 5, 301-313.
Fridy, J.A. (1993). Statistical limit points, Proc. Amer. Math. Soc., 4, 1187-1192.
Gürdal, M. (2004). Some type of convergence, Doctoral Diss., S. Demirel Univ., Isparta.
Gürdal, M., Sarı, H. (2014). Extremal
A
-Statistical Limit Points via ideals, J. Egypt. Math.
Soc., 22, 55-58.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
190
Gürdal, M., Savaş, E. (2017).
A
-cluster points via ideals, Ukrainian Math. J., 69(3), 324-331.
Kolk, E. (1991). The statistical convergence in Banach spaces, Acta Et Commantationes Uni.
Tartu, 928, 41-52.
Kolk, E. (1993). Matrix summability of statistically convergent sequences, Analysis (Munich),
13, 77-83.
Kolk, E. (1998). Inclusion relations between the statistical convergence and strong
summability, Acta Et Commantationes Uni. Tartu, 2, 39-54.
Kostyrko, P., Macaj, M., Salat, T. (2000). I-Convergence, Real Anal. Exchange., 26(2), 669-
686.
Kostyrko, P., Macaj, M., Salat, T., Sleziak, M. (2005). I-convergence and extremal I-limit
points, Math. Slovaca., 55, 443-464.
Mursaleen M., Edely O.H.H. (2004). Generalized statistical convergence, Inform. Sci., 161,
287-294.
Nabiev, A., Pehlivan, S., Gürdal, M. (2007). On I-Cauchy sequences, Taiwan. J. Math., 11(2),
569-576.
Pehlivan, S., Güncan, A., Mamedov, M.A. (2004). Statistical cluster points of sequences in
finite dimensional spaces, Czechoslovak Math. J., 54(1), 95-102.
Šalát, T. (1980). On statistically convergent sequences of real numbers, Math. Slovaca, 30(2),
139-150
Savaş, E., Das, P., Dutta, S. (2012). A note on strong matrix summability via ideals, Appl. Math.
Lett., 25(4), 733-738.
Steinhaus, H. (1951). Sur la convergence ordinarie et la convergence asymptotique, Colloq.
Math., 2, 73-74.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
191
-NORMLU UZAYLARDA FONKSİYON DİZİLERİNİN
I
-İSTATİSTİKSEL
YAKINSAKLIĞI
Dr. rt. y. Mualla Birgül HUBAN
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Yalvaç Büyükkutlu Yüksekokulu, Isparta, Türkiye
muallahuban@isparta.edu.tr
Dr. rt. y. Ulaş YAMANCI
Sleyman Demirel niversitesi, İstatistik Blm, Isparta, Trkiye
ulasyamanci@sdu.edu.tr
Prof. Dr. Mehmet GÜRDAL
Süleyman Demirel Üniversitesi, Matematik Bölümü, Isparta, Türkiye
gurdalmehmet@sdu.edu.tr
Özet
Toplanabilme teorisinin en geniş uygulama ve araştırma alanlarından biri olarak adi
yakınsaklıın bir genelleştirilmesi ve pozitif tamsayı kümelerinin doal younluu kavramına dayanan
istatistiksel yakınsaklık kavramı 1951 yılında Fast (1951) tarafından tanımlanmıştır. 2000 yılında
Kostyrko vd. tarafından istatistiksel yakınsaklıın daha genel hali olan reel sayı dizileri iin
I
-
yakınsaklık kavramı verilmiş ve bazı özellikleri alışılmıştır (Kostyrko vd., 2000). Dier taraftan
istatistiksel yakınsaklık kavramı idealler aracılıı ile genelleştirilmiş ve
I
-istatistiksel yakınsaklık
olarak adlandırılan yeni yakınsaklık tipi yakın zamanda Savaş ve Das (2011) tarafından tanımlanmıştır.
1960 ların ortalarında
2
deerine eşit veya büyük olan
n
sayısı iin
n
-normlu uzayların teorisi Gähler
(1963) tarafından verilmiştir. Bu alışmamızda ise Arslan ve Dündar (2018) ın alışmasını temel alarak
n
-normlu uzaylarda fonksiyon dizilerinin
I
-istatistiksel yakınsaklıı kavramı ile ilgili bazı problemler
incelenmiş ve onlar arasındaki ilişki ve bazı özellikleri verilmiştir.
Anahtar kelimeler: İdeal, fonksiyon dizileri,
I
-istatistiksel yakınsaklık,
n
-normlu uzaylar
I
-STATISTICAL CONVERGENCE OF SEQUENCES OF FUNCTIONS IN
n
-NORMED
SPACES
Abstract
The concept of statistical convergence based on the concept of generalization of ordinary
convergence and the natural density of positive integer sets was defined by Fast (1951) in 1951 as one
of the broadest application and research areas of summability theory. In 2000, Kostyrko et al. introduced
the concept of
I
-convergence for the real number sequences, which is the more general form of
statistical convergence, and studied some properties of such convergence (Kostyrko et al., 2000). On
the other hand, the concept of statistical convergence has been generalized through ideals and the new
type of convergence called
I
-statistical convergence has recently been described by Savaş and Das
(2011). The theory of
n
-normed spaces for number
n
equal to or greater than
2
was first given by
Gähler (1963) in the mid of 1960's. In this study, based on Arslan and Dündar's (2018) study, some
problems related to the concept of
I
-statistical convergence of function sequences in
n
-normed spaces
are examined and the relationships between them and some properties are given.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
192
Key Words: Ideal, sequence of functions,
I
-statistical convergence,
n
-normed spaces.
1. Giriş ve Notasyonlar
Bir reel dizinin yakınsaklık fikri Fast (1951) ve Steinhaus (1951) tarafından bir
NA
kümesinin asimptotik younluu notasyonuna balı olarak aşaıdaki biimde istatistiksel
yakınsaklıa genelleştirilmiştir: Eer
N
doal sayıların kümesi ve
NA
ise o zaman
n
A
kümesi
naAa :
ve
n
A
ise
n
A
kümesinin kardinal sayısına karşılık gelir.
A
altkümesinin doal younluu limiti mevcut olması koşulu ile
( )
n
A
An
n→
=lim:
ile tanımlanır (Freedman ve Sember, 1981).
Bir
( )
.,X
normlu uzayında
( )
Nn
n
x
bir dizi olsun. Eer her bir
0
için
( )
−= xxnA n
:N
kümesinin doal younluu sıfır ise o zaman bu dizi
Xx
deerine istatistiksel yakınsaktır denir. Birok araştırmacı Fridy (1985) ve Śalát (1980)
tarafından yapılan ilk işlerinden sonra bu yakınsaklıı alışmışlardır.
İstatistiksel yakınsaklık matematiin eşitli alanlarında birok uygulamalara sahiptir:
toplanabilme teorisi , sayı teorisi, trigonometrik seriler, olasılık teorisi, ölüm teorisi,
optimizasyon ve yaklaşım teorisi (Connor, 1988; Fridy ve Miller, 1991; Savaş ve Gürdal, 2015;
Schoenberg, 1959; Zygmund, 1979).
İstatistiksel yakınsaklık notasyonunun ilgin bir genelleştirilmesi olan ideal yakınsaklık
kavramı Kostyrko vd. (2000/2001) ve Kostyrko vd. (2005) alışmalarında önerilmiştir. Baláz
vd. (2004) reel fonksiyonların ideal yakınsaklık ve ideal sürekliliini incelemiştir. Balcerzak
vd. (2007) fonksiyon dizileri için istatistiksel yakınsaklık ve ideal yakınsaklık kavramlarını
alışmışlardır. Daha sonra Arslan ve Dündar (2018)
2
-normlu uzaylarda fonksiyon dizilerinin
ideal yakınsaklıı kavramı üzerine alışmalar yapmıştır.
Gähler (1963) ise
2
-metrik uzaylar ve
2
-normlu uzaylar kavramlarını ilk olarak vermiş
ve daha sonra birok yazar bu konu ve eşitli sonular ile ilgili alışmalar yapmışlardır (Arslan
ve Dündar, 2018; Gunawan ve Mashadi, 2001; Gürdal, 2006; Gürdal ve Pehlivan, 2004; 2009;
Gürdal ve Aık, 2018; Gürdal vd., 2009; Şahiner vd., 2007; Sarabadan ve Talebi, 2011; Savaş
ve Gürdal, 2016; Yegül ve Dündar; 2017 ).
Bu makalede ise Arslan ve Dündar (2018) ın alışmasını temel alarak
n
-normlu
uzaylarda fonksiyon dizilerinin
I
-istatistiksel yakınsaklıı kavramı ile ilgili bazı problemler
incelenmiş ve onlar arasındaki ilişki ve bazı özellikleri verilmiştir.
Temel sonulara gemeden önce bazı temel tanım ve notasyonları hatırlatalım.
Tanım 1.1 (Kuratowski, 1958). Eer
(a)
I
;
(b) her
IRP,
için
IRP
;
(c) her
IP
için ve
PR
için
IR
,
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
193
koşulları salanırsa o zaman
Y
altkümesinin bir
Y
2I
ailesine
Y
de bir ideal denir.
Tanım 1.2 (Kelley, 1955). Eer
(a)
F
;
(b) her
FRP,
için
FRP
;
(c) her
FP
ve
PR
için
FR
koşulları salanırsa
Y
olmak üzere boştan farklı
Y
2F
ailesine
Y
üzerinde bir süzgeç
denir.
Tanım 1.3 (Kostyrko vd., 2005). Her
Yx
için
Ix
ise özdeş olmayan
I
idealine bir uygun
ideal denir.
Tanım 1.4 (Kostyrko vd., 2000).
N
2I
ideali
N
de bir özdeş olmayan ideal ve
( )
.,X
bir
normlu uzay olsun. Eer her
0
için
( )
−= xxnA n
:N
kümesi
I
ya ait ise
( )
n
xx =
dizisine
Xx
deerine
I
-yakınsaktır denir.
Burada
( )
n
xx =
dizisi
x
deerine
I
-yakınsak ise
I
-
xxn
n=
→
lim
yazabiliriz.
Tanım 1.5 (Gürdal, 2004; Dems, 2004/05 ). Eer her
0
için
( )
I−
Nn xxn :N
olacak şekilde bir
( )
NN =
pozitif tamsayısı mevcut ise
n
x
dizisine
I
-Cauchy dizisi denir.
Şimdi Das vd. (2011) ve Savaş ve Das (2011) tarafından alışılmış ideal istatistiksel
yakınsaklık kavramını verelim.
Tanım 1.6. Eer her bir
0
ve
0
için
I
−
Lxnk
n
nk
:
1
:N
veya denk olarak eer her bir
0
için
( )
−= LxnkA k
:
ve
( )( )
( )
n
A
nA
=
olmak
üzere
( )( ) ( )( )
0lim-==
AA n
I
I
ise
N
=k
k
xx
dizisine
L
ye
I
-istatistiksel yakınsaktır denir.
Bu durumda
I
-
st
-
Lxk=lim
yazabiliriz. Tüm
I
-istatistiksel yakınsak dizilerin kümesi
( )
IS
ile tanımlayacaız.
f
I
ailesi
N
nin tüm sonlu altkümelerinin ailesi olsun. O zaman
f
I
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
194
ideali
N
de bir uygun ideal olup
I
-istatistiksel yakınsaklık ile istatistiksel yakınsaklık aynı
olur. İdeal istatistiksel yakınsaklık kavramı Savaş ve Gürdal (2015) ve Yamancı ve Gürdal
(2014) gibi birok yazar tarafından tartışılmış ve geliştirilmiştir.
Gunawan ve Mashadi (2001) ve Gunawan (2001) aşaıdaki tanımları vermiştir.
Tanım 1.7.
Nn
ve
X
,
nd
boyutlu bir reel vektör uzay olsun (Burada,
d
yi sonsuz olarak
alabiliriz).
n
X
üzerindeki
,...,
reel deerli fonksiyonu
(i)
nn xxxx ,...,0,..., 11 =
lineer baımlı,
(ii)
n
xx ,...,
1
permütasyon altında deişmez,
(iii) Her
R
için
nn xxxxx ,...,,...,,121
=
,
(iv) Her
R
için
zxxyxxzyxx nnn ,,...,,,...,,,..., 111111 −−− ++
koşullarını salıyor ise
X
üzerinde bir
n
-norm ve
( )
,...,,X
ikilisi de bir
n
-normlu uzay
olarak adlandırılır.
Aşaıda verilen sonutan
n
-normlu uzayların normlu uzaylar olduu bilinen bir
gerçektir.
Sonuç 1.8. Her
n
-normlu uzay bir normlu uzaydır.
Örnek 1.9. Bir
n
-normlu uzayın standart bir örnei
n
-norm ile donatılmış
n
XR=
olup
Xxxxx nn
−,,...,,121
ile
hacmidir.ün paralelyüzboyutlu -:,,...,,121 nxxxx nn =
−
Herhangi bir
( )
.,...,.,X
n
-normlu uzayda her
Xxxx n,...,,21
ve
R
−11,..., n
için
0,,...,,121
−nn xxxx
ve
1111121121 ...,,...,,,,...,,−−−− +++= nnnnnn xxxxxxxxxx
dir.
Aşaıda Tun ve Gürdal (2019)
n
-normlu uzaylarda
I
-istatistiksel yakınsaklık ve
Cauchy dizisi tanımlarını vermiştir.
Tanım 1.10.
( )
,...,,X
n
-normlu uzayında
( )
k
x
bir dizi olsun. Eer her
,0
0
ve
sıfırdan farklı
Xzzz n
−121 ,...,,
için
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
195
I
− −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzLxn
n
nNN
ise veya denk olarak her bir
0
için,
( )
−= −121 ,...,,,: nn zzzLxnkA
ve
( )( )
( )
n
A
nA
=
olmak üzere
( )( ) ( )( )
0lim-==
AA n
I
I
ise
( )
n
xx =
dizisine
L
ye
I
-istatistiksel yakınsaktır denir. Bu durumda
I
-
st
-
LX xkk=
→ )(
lim
yazabiliriz.
Tanım 1.11.
( )
,...,,X
lineer
n
-normlu uzayında
( )
k
x
bir dizi olsun. Eer her
,0
,0
sıfırdan farklı
Xzzz n
−121 ,...,,
ve her
Nm
için
I
− −
121 ,...,,,:
1
:nmk zzzxxn
n
nNN
olacak şekilde bir
),...,,,( 121 −
=n
zzzNN
sayısı varsa
k
x
dizisi
X
de bir
I
-istatistiksel
Cauchy dizisidir.
Şimdi Arslan ve Dündar (2018) tarafından verilen
2
-normlu uzaylarda fonksiyon
dizilerinin genelleştirilmiş hali olan
n
-normlu uzaylarda
I
-istatistiksel yakınsaklık kavramını
ve makalenin temel sonularını vereceiz.
2. TEMEL SONUÇLAR
Çalışmamızın bundan sonraki kısımlarında
I
bir uygun ideal,
( )
.,...,.,XX =
ve
( )
.,...,.,YY =
uzayları
n
-normlu uzaylar,
Nn
n
f
ve
Nn
n
g
iki fonksiyon dizisi ve
gf ,
ise
X
den
Y
ye iki fonksiyon olsun.
Tanım 2.1. Eer her
,0
0
ve sıfırdan farklı
Xzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
I
− −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxfxfn
n
nNN
veya denk olarak her bir
0
için,
( ) ( ) ( )
−= −121 ,...,,,: nn zzzxfxfnA N
ve
( )( )
( )
n
A
nA
=
olmak üzere
( )( ) ( )( )
0lim-==
AA n
I
I
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
196
ise
n
f
fonksiyon dizisi
f
ye
I
-istatistiksel noktasal yakınsaktır denir. Bu durumda
I
-
st
-
ffnn =
→
lim
yazabiliriz.
Tanım 2.2. Eer her
,0
0
ve sıfırdan farklı
Xzzz n
−121 ,...,,
için
st
-
( ) ( )
121121 ,...,,,,...,,,lim −−→ =nnnk zzzxfzzzxf k
olacak şekilde bir
,......
21 = k
mmmM
( )
,IFM
kümesi mevcut ise
n
f
fonksiyon
dizisi
f
ye
I
-istatistiksel yakınsaktır denir. Bu durumda
I
-
st
-
( ) ( )
121121 ,...,,,,...,,,lim −−→ =nnnn zzzxfzzzxf
yazabiliriz.
Aşaıdaki sonuları elde edebiliriz.
Yardımcı Teorem 2.3.
X
ve
Y
uzayları
n
-normlu uzaylar olsun. Eer her bir
Xx
ve
sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
121121 ,...,,,,...,,,lim-- −−
→
=nnn
nzzzxfzzzxfstI
ifadesinden
( ) ( )
121121 ,...,,,,...,,,lim-- −−
→ =nnn
nzzzxfzzzxfstI
elde edilir.
Eer
I
nın ayrık kümelerinin herhangi
,...,21 AA
dizisi için her bir
ii BA
( )
,...2,1=i
kümesi sonlu ve
I
=i
iB
1
olacak şekilde
,...,21 BB
kümelerinin bir dizisi mevcut ise
I
uygun
ideali toplamsallık özelliine (AP) sahiptir.
Yardımcı Teorem 2.4.
I
uygun ideali (AP) özelliine sahip,
X
ve
Y
uzayları
n
-normlu
uzaylar olsun. Eer
n
f
fonksiyon dizisi
I
-istatistiksel yakınsak ise o zaman bu dizi
I
-
istatistiksel yakınsaktır.
Uyarı 2.5. Eer
I
bir uygun ideal ise o zaman
( )
.,...,.,X
n
-normlu uzayında fonksiyon
dizilerinin istatistiksel yakınsaklıı
( )
.,...,.,X
n
-normlu uzayda fonksiyon dizilerinin
I
-
istatistiksel yakınsaklıını verir.
Teorem 2.6. Eer
n
f
fonksiyonların herhangi dizisinin
I
-istatistiksel limiti mevcut ise o
zaman bu limit tektir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
197
İspat.
n
f
fonksiyonların dizisi ve
gf ,
ise
X
den
Y
ye iki fonksiyon olsun.
( ) ( )
00 xgxf
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
olmak üzere
( ) ( )
12101210 ,...,,,,...,,,lim-- −−
→ =nnn
nzzzxfzzzxfstI
(1)
ve
( ) ( )
1210121 ,...,,,,...,,,lim-- −−
→ =nnn
nzzzxgzzzxfstI
(2)
olduunu kabul edelim. O zaman
( ) ( )
00 xgxf
alabiliriz.
( ) ( )
3
00 xgxf −
=
seçelim.
,
0Xx
sıfırdan farklı
,,...,,121 Yzzz n
−
( )
1
ve
( )
2
den
( ) ( )
( ) ( )
I
I
−=
−=
−
−
121002
121001
,...,,,:
1
:
,,...,,,:
1
:
nn
nn
zzzxgxfn
n
kA
zzzxfxfn
n
nA
NN
NN
elde edilir. Bu ise
1
A
ve
2
A
kümelerinin tümleyenlerinin süzgein elemanı olduunu verir.
cc AA 21
olduundan
( )
0
xf
ve
( )
0
xg
noktalarının komşuluklarının farklı olması ile elişir.
Bu sebeple
Xx
0
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
12101210 ,...,,,,...,,, −− =nnnn zzzxgzzzxf
dir. Bu ise ispatı tamamlar.
Şimdi
( )
.,...,.,X
n
-normlu uzaylarda fonksiyon dizilerinin
I
-istatistiksel limit
işleminin toplama ve skaler arpma işlemine göre lineer olduunu göstereceiz.
Teorem 2.7. Her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
(i) Eer
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
ve
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxgxg
ise
o zaman
I
-
st
-
( ) ( )( ) ( ) ( )( )
0,...,,,lim 121 =+−+ −
→ nnn
nzzzxgxfxgxf
dır.
(ii)
I
-
st
-
( ) ( )( )
,0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxfa
;Ra
(iii)
I
-
st
-
( ) ( ) ( ) ( )( )
,0,...,,,..lim 121 =− −
→ nnn
nzzzxgxfxgxf
Ra
.
İspat. (i)
0
ve
0
olsun. O zaman her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
−= −
2
,...,,,:
1
:: 1211 nn zzzxfxfn
n
nA N
ve
( ) ( )
−= −
2
,...,,,:
1
:: 1212 nn zzzxgxgn
n
nA N
olmak üzere
21,AA
kümeleri
I
ya aittir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
198
( ) ( )( ) ( ) ( )( )
+−+= −
121 ,...,,,:
1
:: nnn zzzxgxfxgxfn
n
nA N
olsun. Arslan ve Dündar (2018) da ki işlemlerin benzeri yapılarak
21 AAA
ifadesi elde
edilir ki (i) in ispat tamamlanmış olur.
(ii)
I
-
st
-
( ) ( )
,0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
Ra
ve
0a
olsun. O zaman
( ) ( )
I
− −
a
zzzxfxfn
n
nnn 121 ,...,,,:
1
:N
olur. Böylece tanımdan
( ) ( )
( ) ( )
−=
−
−
−
a
zzzxfxfn
n
n
zzzxafxafn
n
n
nn
nn
121
121
,...,,,:
1
:
,...,,,:
1
:
N
N
dir. Bundan dolayı üstteki eşitlik
I
ya ait olup her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )( )
0,...,,,lim-- 121 =− −
→ nn
nzzzxfxfastI
elde edilir.
(iii) Benzer olarak (iii) ün ispatı yapılır.
Teorem 2.8.
X
ve
Y
uzayları
n
-normlu uzaylar,
,
n
f
n
g
ve
n
h
fonksiyon dizileri ve
k
ise
X
den
Y
ye bir fonksiyon olsun. Eer her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
eer
(i) Her
,Kn
( )
N KIF
için
nnn hgf
ve
(ii)
I
-
st
-
( ) ( )
,0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxkxf
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxkxh
ise o zaman
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxkxg
dır.
İspat. (ii) koşulu ve verilen
,0
her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
I
− −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxkxfn
n
nN
ve
( ) ( )
I
− −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxkxhn
n
nN
elde edilir. Bu ise
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
199
( ) ( )
−= −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxkxfn
n
nP N
ve
( ) ( )
−= −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxkxhn
n
nR N
olmak üzere
P
ve
R
nin
( )
IF
ya ait olduunu verir. Her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
−= −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxkxgn
n
nQ N
olsun. O halde süzge özelliinden ve
QKRP
kapsama işleminden, her bir
Xx
ve
sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
I
− −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxkxgn
n
nN
elde edilir. Bu ise
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxkxg
olduunu verir. Böylece teoremin
ispatı tamamlanmıştır.
Teorem 2.9. Her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
ve
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxgxg
olsun. O zaman
her
Kn
için
(i) Eer
( ) ( )
xfxfn
ise
( )
0xf
ve
(ii) Her
,Kn
( )
N KIF
için
( ) ( )
xgxf nn
ise
( ) ( )
xgxf
dir.
İspat. (i)
( )
0xf
olduunu kabul edelim. Her bir
Xx
için
( )
2
xf
−=
seçelim.
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
olduundan her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
( )
IF
−= −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxfxfn
n
nM N
olacak şekilde bir
M
kümesi mevcuttur.
( )
IFKM ,
ve
KM
kümesi
( )
IF
de boştan farklı
küme olduundan
( ) ( )
− −121 ,...,,,
0nn zzzxfxf
olacak şekilde
K
da bir
0
n
noktası bulunabilir.
( )
0xf
ve her bir
Xx
için
( )
2
xf
−=
olduundan
( )
0
0xfn
dır. Bu ise her
Kn
için
( )
0xfn
gerei ile elişir. Bu sebeple her
bir
Xx
için
( )
0xf
dır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
200
(ii)
( ) ( )
xgxf
olduunu kabul edelim. Her bir
Xx
için
( ) ( )
3
xgxf −
=
seçelim. Hipotezden
( ) ( )
( )
IF
−= −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxfxfn
n
nA N
ve
( ) ( )
( )
IF
−= −
121 ,...,,,:
1
:nn zzzxgxgn
n
nB N
dir. Bu ise
( )
IF KBA
olduunu verir.
( ) ( ) ( ) ( )
−− −− 121121 ,...,,, ve,...,,, nnnn zzzxgxgzzzxfxf
olacak şekilde
K
da bir
0
n
noktası mevcuttur. stteki seimden
( ) ( )
xgxf nn 00
olur. Bu ise
her
Kn
için
( ) ( )
xgxf nn
gerei ile elişir. Böylece her bir
Xx
için
( ) ( )
xgxf
dir.
Teorem 2.10.
I
ideali (AP) özelliini salayan uygun bir ideal olsun. O zaman her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
iin aşaıdaki koşullar denktir:
(i)
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
(ii)
( ) ( )
0: = xhnxh n
Nsupp
olmak üzere
( ) ( ) ( )
,xhxgxf nnn +=
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =−− −
→ nn
nzzzxfxgst
ve
( )
Isupp xh
olacak şekilde
X
den
Y
ye
n
g
ve
n
h
fonksiyon dizileri mevcuttur.
İspat. (i) den (ii) olduunu gösterelim. Her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
olsun. Yardımcı Teorem 2.4 den
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =−− −
→ nn
nzzzxfxfst k
olacak şekilde
,......
21 = k
mmmM
( )
,IFM
kümesi mevcuttur.
( ) ( )
( )
−
=Mnxf
Mnxf
xg n
nN,
,
(3)
ile
n
g
dizisini tanımlayalım. Buradan her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxg
dır. Aynı zamanda
( ) ( ) ( )
N−= nxgxfxh nnn ,
olsun. O zaman her bir
Xx
için
( ) ( )
I− Mxgxfn nn NN :
olup
( )
I 0: xhn n
N
elde edilir. O halde her bir
Xx
için
( ) ( ) ( )
xhxgxf nnn +=
dir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
201
Benzer işlemler ve Yardımcı Teorem 2.3 yardımıyla (ii) ise (i) durumu gösterilebilir.
Şimdi bu teoremin bir sonucunu verebiliriz.
Sonuç 2.11.
I
ideali (AP) özelliini salayan uygun bir ideal olsun. O zaman
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
olması iin gerekli ve yeterli koşul her bir
Xx
ve sıfırdan
farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( ) ( )
,xhxgxf nnn +=
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxg
ve
I
-
st
-
( )
0,...,,,lim 121 =
−
→ nn
nzzzxh
olacak şekilde
X
den
Y
ye
n
g
ve
n
h
fonksiyon dizileri
mevcuttur.
İspat.
I
-
st
-
( ) ( )
0,...,,,lim 121 =− −
→ nn
nzzzxfxf
ve
n
g
dizisi
( )
3
ile tanımlı olsun. Her bir
Xx
için
( ) ( ) ( )
N−= nxgxfxh nnn ,
(4)
düşünelim. O zaman
( ) ( )
0,...,,,lim-121 =− −
→ nn
nzzzxfxgst
ve
I
uygun ideal olduundan her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
0,...,,,lim-- 121 =− −
→ nn
nzzzxfxgstI
olur. Teorem 2.7 ve (4) eşitliinden her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( )
0,...,,,lim-- 121 =
−
→ nn
nzzzxhstI
dır.
( ) ( )
0,...,,,lim-121 =− −
→ nn
nzzzxfxgst
ve
( )
0,...,,,lim-- 121 =
−
→ nn
nzzzxhstI
olmak üzere
( ) ( ) ( )
xhxgxf nnn +=
olsun.
I
bir uygun ideal olduundan ve Teorem 2.7, her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
0,...,,,lim-- 121 =− −
→ nn
nzzzxfxfstI
elde edilir.
Uyarı 2.12. Teorem 2.10 da eer (ii) salanırsa o zaman
I
uygun idealinin (AP) özelliini
salamasına gerek yoktur. Her bir
,0
,0
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
202
( )
( )
I
−0:,...,,,:
1
:121 xhnzzzxhn
n
nnnn
N
olup
( )
0,...,,,lim-- 121 =
−
→ nn
nzzzxhstI
dır. Bu sebeple her bir
Xx
ve sıfırdan farklı
Yzzz n
−121 ,...,,
için
( ) ( )
0,...,,,lim-- 121 =− −
→ nn
nzzzxfxfstI
elde edilir.
3. Kaynaklar
Arslan, M., Dündar, E. (2018) I-convergence and I-cauchy sequence of functions in 2-normed
spaces, Konuralp J. Math., 6(1), 57-62.
Baláz, V., Červeňansky, J., Kostyrko, P., Salat, T. (2004). I-convergence and I-continuity of
real functions, Acta Mathematica (Nitra), 5, 43--50.
Balcerzak, M., Dems, K., Komisarski, A. (2007). Statistical convergence and ideal convergence
for sequences of functions, J. Math. Anal. Appl., 328(1), 715-729.
Connor, J. (1988). The statistical and strong p-Cesaro convergence of sequences, Analysis
(Munich), 8, 47-63.
Das, P., Savaş E., Ghosal, S. (2011). On generalized of certain summability methods using
ideals, Appl. Math. Lett., 26, 1509-1514.
Dems, K. (2004/05). On I-Cauchy sequences, Real Anal. Exchange, 3, 123-128.
Fast, H. (1951). Sur la convergence statistique, Colloq. Math., 2, 241-244.
Freedman, A.R., Sember, J.J. (1981). Densities and summability, Pasific J. Math., 95, 293-305.
Fridy, J.A. (1985). On statistical convergence, Analysis, 5, 301-313.
Fridy, J.A., Miller, H.I. (1991). A matrix characterization of statistical convergence, Analysis,
11, 59-66
Gähler, S. (1963). 2-metrische Räume und ihre topologische struktur, Math. Nachr., 26, 115-
148.
Gunawan, H. (2001). The space of p-summable sequences and its natural n-norm, Bull. Aust.
Math. Soc., 64(1), 137-147.
Gunawan, H., Mashadi, (2001). On n-normed spaces, Int. J. Math. Sci., 27(10), 631-639.
Gürdal, M. (2006). On ideal convergent sequences in 2-normed spaces, Thai J. Math., 4(1), 85-
91.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
203
Gürdal, M., Aık, I. (2008). On I-Cauchy sequences in 2-normed spaces, Math. Inequal. Appl.,
11(2), 349-354.
Gürdal, M., Pehlivan S. (2009). Statistical convergence in 2-normed spaces, Southeast Asian
Bulletin of Mathematics, 33(2), 257-264.
Gürdal, M., Pehlivan, S. (2004). The statistical convergence in 2-Banach spaces, Thai. J. Math.,
2(1), 107-113.
Gürdal, M., Tunç, R. (2019). I-statistical convergence in linear n-normed spaces, International
Symposium on Multidisciplinary Academic Studies (IMASES), İzmir, ISBN: 978-605-
80486-1-4, 140-148.
Katětov, M. (1968). Products of filters, Comment. Math. Univ. Carolin., 9, 173-189.
Kelley, J.L. (1955). General Topology, Springer-Verlag, New York.
Kostyrko, P., Macaj, M., Salat, T. (2000).
I
-convergence, Real Anal. Exchange, 26(2), 669-
686.
Kostyrko, P., Macaj, M., Salat, T., Sleziak, M. (2005). I-convergence and extremal I-limit
points, Math. Slovaca, 55, 443-464.
Kuratowski, C. (1958). Topologie I., PWN Warszawa.
Nabiev, A., Pehlivan, S., Gürdal, M. (2007). On I-Cauchy sequences, Taiwanese J. Math.,
11(2), 569-576.
Šalát, T. (1980). On statistically convergent sequences of real numbers, Math. Slovaca, 30(2),
139-150.
Sarabadan, S., Talebi, S. (2011). Statistical convergence and ideal convergence of sequences of
functions in 2-normed spaces, Int. J. Math. Math. Sci., 10 pages.
doi:10.1155/2011/517841.
Savaş, E., Das, P. (2011). A generalized statistical convergence via ideals, Appl. Math. Lett.,
24, 826-830.
Savaş, E., Gürdal, M. (2015). A generalized statistical convergence in intuitionistic fuzzy
normed spaces, ScienceAsia, 41, 289-294.
Schoenberg, I.J. (1959). The integrability of certain functions and related summability methods,
Amer. Math. Monthly, 66, 361-375.
Steinhaus, H. (1951). Sur la convergence ordinarie et la convergence asymptotique, Colloq.
Math., 2, 73-74.
Yamancı, U., Gürdal, M. (2014). I-statistical convergence in 2-normed space, Arab Journal of
Mathematical Sciences, 20(1), 41-47.
Yegül, S., Dündar, E. (2017). On statistical convergence of sequences of functions in 2-normed
spaces, Journal of Classical Analysis, 10(1), 49-57.
Zygmund, A. (1979). Trigonometric Series, second ed., Cambridge Univ. Press, Cambridge.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
204
BİOCOMEX DIŞ İSKELET ROBOT TASARIMININ SONLU ELEMANLAR
YNTEMİ İLE DAYANIKLILIK ANALİZİ
Doç. Dr. Özgür Başer
Sleyman Demirel niversitesi, Makine Mhendislii Blm, Isparta, Trkiye
ozgurbaser@sdu.edu.tr
Araş. Gör. Hasbi Kızılhan
Sleyman Demirel niversitesi, Makine Mhendislii Blm, Isparta, Trkiye
hasbikizilhan@sdu.edu.tr
Do. Dr. Ergin Kılı
Sleyman Demirel niversitesi, Makine Mhendislii Blm, Isparta, Trkiye
erginkilic@sdu.edu.tr
Özet
Dış iskelet robotlar, insan uzuvları ile etkileşim halinde alışan, giyilebilir elektromekanik
yapılardır. Bu amala, tarafımızdan BioComEx isimli bir dış iskelet robot tasarlanmıştır. Bu alışmada;
tasarımın, seilen malzeme eşitlerine göre sonlu elemanlar yöntemi ile mukavemet aısından dayanıklı
olup olmadıı araştırılmıştır. Çalışmada, ilk olarak BioComEX dış iskelet tasarımda yükü taşıyan asıl
paralar iin elik malzeme, dier paralar iin kestamid ve alüminyum malzeme atamaları yapılmış,
daha sonrada SolidWorks® programının SolidWorks/Simulation® eklentisi kullanılarak sonlu elemanlar
yöntemi ile tasarımın Von Misses kriterine göre gerilme deerleri ve URES kriterine göre sehim
deerleri renkli grafikler şeklinde oluşturulmuştur. Bütün bu analizler, ilk olarak robot tasarımın bilek
üstü, diz üstü ve kala altı kısımları iin gerekleştirilmiş, son olarak da robot tasarımının bütünü iin
yapılmıştır. Netice olarak bu alışmada, tasarlamış olduumuz BioComEx isimli dış iskelet robotun
sonlu elemanlar yöntemi ile gerilme analizleri yapılmış ve elde edilen sonular tasarımın mukavemet
aısından güvenli sınırlar ierisinde olduu sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Dış iskelet robot, Sonlu elemanlar yöntemi.
STRENGTH ANALYSIS OF BIOCOMEX EXOSKELETON ROBOT DESIGN BY FINITE
ELEMENT METHOD
Abstract
Exoskeleton robots are wearable electromechanical structures which can work interacting with
human limbs. For this purpose, we designed an exoskeleton robot called BioComEx. In this study, it has
been investigated whether the design is durable in terms of strength by finite element method according
to the selected material types. In the study, firstly steel material was assigned for the main parts carrying
the load, kestamid and aluminum materials were assigned to other parts in the design of BioComEX
exoskeleton robot, then by using SolidWorks/Simulation® plug-in of SolidWorks® program with finite
element method, the stress values of the design according to the Von Misses criterion and deflection
values according to the URES criterion were formed in color graphics. All of these analyzes were
performed for the ankle, knee and hip parts of the robot design and finally for the whole robot design.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
205
As a result of this study, finite element method of the exoskeleton robot called BioComEx was carried
out and it was concluded that the design was in safe limits in terms of strength.
Key words: Exoskeleton robot, Finite element method
1. Giriş ve Araştırma Problemi
Alt uzuv dış iskelet robot insan anatomisine uygun olarak tasarlanan ve alt uzuvlarının
dışına giyilen tipik bir dış iskelet gülendirici cihazdır. Bu cihazlar salıklı bir kullanıcının
performansını arttırmak (Kazerooni, 2007) ya da fonksiyonu azalmış olan kullanıcıya yürüme
destei (Neuhaus vd., 2011; Suzuki vd., 2007) ve yürüme rehabilitasyonu (Veneman vd., 2007)
salamak amacıyla tercih edilmektedirler. Şu anda, farklı firma ve araştırma grupları tarafından
ortaya koyulan Lokomat (Jezernik vd., 2004), ALEX (Banala vd., 2007) ve LOPES (Veneman
vd., 2007) gibi alt uzuv robot sistemleri bulunmaktadır.
İnsan kas-iskelet sistemi, dinamik, çok yönlü ve verimli bir hareketlilik için oldukça
iyi bir şekilde optimize edilmiştir (Bacek vd., 2015). Bu nedenle, insan hareketinin altında yatan
prensipleri taklit etmek ve insanlarla etkileşim halinde olan robotlarda, güvenirlii ve
adaptasyonu en üst seviyeye ıkarmak iin geleneksel sert ve yüksek hassasiyetli eyleyiciler
yerine yumuşak eyleyiciler son zamanlarda alt uzuv dış iskelet robotlarda kullanılmaktadır. Bu
eyleyicilerde kompliyans yani yumuşaklık yay gibi pasif bir elastik eleman kullanılarak elde
edilebilmektedir. İnsan-robot etkileşiminde kullanım iin birok farklı yumuşak eyleyici
tasarımları geliştirilmektedir. Bu yumuşak eyleyici tasarımlarının en ok kullanılanı ilk olarak
Pratt ve Williamson (1995) tarafından önerilen seri elastik eyleyicidir (SEA). Seri elastik
eyleyiciler MINDWALKER (Wang vd., 2015) ve IHMC (Kwa vd., 2009) gibi alt uzuv dış
iskelet robotların kala ve diz eklemlerinde hareket birimi olarak kullanılmaktadır. Bu
eyleyicilerin ayırt edici özellii yardım cihazlarında kullanım iin önemli bir dezavantaj olan
sabit sertlikleridir. Bu yüzden insanların evre koşullarındaki deişimlere uyum salayabilmesi
iin eklem sertliinin de kontrol edilmesine ihtiya duyulmaktadır. Bu nedenle yürüme ve
rehabilitasyon konuları üzerine alışma yapan araştırma grupları ALCATRO (Cherelle vd.,
2010), KNEXO (Beyl vd., 2014) ve ATLAS (Sanz-Merodio vd., 2012) gibi sertlii
deiştirilebilir eyleyicilerin (VSA) kullanıldıı dış iskelet robotlar ortaya koyulmuştur.
Dış iskelet robotlar insan tarafından giyildii iin, bu robotların insan aırlıını
taşıyacak mukavemete sahip olacak şekilde tasarlanması gerekmektedir. Bu amala dış iskelet
robotların mukavemet aısından dayanıklı olup olmadıı tasarım safhasında incelenmesi önem
arz etmektedir. Literatürde dış iskelet robotların mekanik yapısının analiz edildii farklı
alışmalar bulunmaktadır. Pan vd. (2015) 100 kg aırlıındaki bir hastayı taşıyacak bir dış
iskelet robotun ANSYS Workbench programı yardımıyla statik analizini gerekleştirmişlerdir.
Arevalo vd. (2017) bulanık PD kontrolcü ile kontrol edilen alt uzuv dış iskelet robotun ANSYS
Workbench programı ile yürüyüş döngüsü sırasında, insan vücudu biyomekaniine dayanımını
göstermek için robotun statik-dinamik analizini incelemişlerdir. Liu vd. (2013) farklı koşullar
altında (her iki bacak basma fazında, tek bacak basma fazında ve kala aısı deişmeden tek
diz ömelme durumlarında) 80 kg yük taşıyan bir dış iskelet robotun mekanik yapısının statik
analizini ve dorulanmasını gerekleştirmişlerdir. Bu alışma iin öncelikle SolidWorks®
yazılımı kullanılarak dış iskelet robotun mekanik yapısının 3-boyutlu modeli oluşturulmuştur.
Daha sonra ANSYS ve SolidWorks® yazılımları arasında veri transferi salayan Parasolid
standart yazılım kullanılarak, dış iskelet robotun sonlu elemanlar analiz modeli kurulmuş ve
dayanım analizleri gerekleştirilmiştir. Yang vd. (2017) alt uzuv rehabilitasyonu iin
geliştirilen dış iskelet robotun tasarımında kullanılan malzemelerin dayanımını test etmek iin
sonlu elemanlar analizini gerekleştirmişler.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
206
Bu makalede, insan alt uzuv eklemlerinin biyomekaniinden esinlenilerek
eklemlerinde yumuşak eyleyici kullanan biyomimetik uyumlu alt uzuv dış iskelet robot
(BioComEx) tasarımının sonlu elemanlar yöntemi ile mukavemet aısından dayanımı analiz
edilmiştir. Çalışmada ilk olarak BioComEx’in mekanik sistemlerinin 3-boyutlu modeli
SolidWorks® yazılımı kullanılarak oluşturulmuştur. Daha sonra alt uzuv dış iskelet robotun
sonlu elemanlar modelini oluşturmak ve robotun kritik paralarının dayanımını hesaplamak iin
SolidWorks/ Simulation® eklentisi kullanılmıştır. Analizler öncelikle BioComEx tasarımın
bilek üstü, diz üstü ve tek bacak kısımları iin gerekleştirilmiş, daha sonra komple BioComEx
tasarımı iin yapılmıştır. Analiz sonuları Von Misses kriterine göre gerilme deerleri ve URES
kriterine göre sehim deerleri şeklinde verilmiştir. Sonular seilen malzeme eşidine göre
BioComEx tasarımının mukavemet aısından güvenli sınırlar ierisinde olduunu
göstermektedir.
1. Alt Uzuv Dış İskelet Robotun Mekanik Yapısı ve 3-Boyutlu Modeli
Bu bölümde alt uzuv dış iskelet robotun mekanik yapısı detaylı olarak verilmiştir.
İnsan vücudunun antropomorfik yapısı dış iskelet robot tasarımının temelidir. Bu nedenle dış
iskelet robotlar antropomorfik konfigürasyona balı olarak tasarlanmalıdır. Bu alışmada,
BioComEx tasarımı iin pseudo-anthropomorphic bir mimari tercih edilmiştir. Şekil 1’de
görüldüü gibi, BioComEx tasarımı iki bacak ve bir sırt balantısından oluşmaktadır.
BioComEx tasarımı 6 serbestlik derecesine sahiptir (her bacak iin 3 serbestlik derecesi). Bu
serbestlik dereceleri sagital düzlemdeki ayak bilei, diz ve kala eklemlerinin fleksiyon ve
ekstansiyon hareketlerini göstermektedir. Tasarımda dier düzlemdeki hareketler tahrik
edilmemiştir. Dış iskelet robot tasarımında ayak bilei dış iskelet robot baldır kemii hizasına
yerleştirilirken, diz ve kala eyleyicileri bir bütün olarak uyluk kemii hizasına yerleştirilmiştir.
Böylelikle kompakt bir yapı oluşturulmaya alışılmıştır. BioComEx yedi adet yük hücresi
vasıtasıyla ayak, baldır, uyluk ve sırt kısımlarından kullanıcıya adapte edilmiştir. Ayaktaki yük
hücresi robotun yer ile teması esnasındaki yer reaksiyon kuvvetlerini, dier yük hücreleri
kullanıcı-robot arsındaki etkileşimi ölmek iin kullanılmaktadır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
207
Şekil 1. BioComEx’in arka ve sa yandan 3-boyutlu görünümü
Literatürde ortaya koyulan biyomekanik alışmalara göre (Shamaei vd., 2013a),
yürüme esnasında insan ayak bilei eklemi eklem sertliini sürekli olarak deiştirmektedir.
Bundan dolayı BioComEx’in bilek eklemi insan bilek eklemi biyomekanik yapısından
esinlenilerek deişken sertlie sahip ayak bilei dış iskelet robot olarak tasarlanmıştır. Ayak
bilei dış iskelet robot ayak ortezi, uzuv boyutu ayarlama mekanizması ve sertlik deiştirme
mekanizmasından oluşmaktadır. Şekil 2’de görüldüü gibi, birinci motor kayış kasnak
balantısı vasıtasıyla, vidalı mil-somun mekanizmasını hareket ettirmekte, böylelikle robotun
denge pozisyonunu deişmektedir. Bu cihazın sertlik ayarlama mekanizması iletim oranı ile
sertlii deiştirme prensibine dayanmaktadır. Bu mekanizmada, antagonist olarak yerleştirilmiş
iki yay sabitken, bir pivot noktası etrafında dönen hareket kolu üzerindeki yük noktasının
pozisyonu deişmektedir. Böylelikle, hareket kolunun boyu deiştirilerek mekanizma sertlii
ayarlanmaktadır.
Diz ve kala iin yapılan biyomekanik alışmalara göre (Shamaei vd., 2013b; Shamaei
vd., 2013c) yürüme esnasında diz ve kala eklemlerinin sertlii neredeyse sabit kaldıından,
BioComEx’in diz ve kala eklemlerinde hareket birimi olarak bir seri elastik eyleyici
mekanizması tercih edilmiştir. Şekil 2 diz ve kala eklemleri iin kullanılan SEA mekanizmanın
CAD tasarımını göstermektedir. Şekilde görüldüü gibi, mekanizmadaki motor kayış-kasnak
balantısı vidalı mili hareket ettirmektedir. Dönen vidalı mil yay vasıtasıyla hareketi yük
kısmına aktarmakta, böylece esnek bir davranış elde edilmektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
208
Şekil 2. (a) Ayak bilei dış iskelet robot, (b) diz ve (c) kala eklem eyleyicileri
2. Araştırma Yöntemi ve Bulgular
Tasarımı yapılan biyomimetik uyumlu alt uzuv dış iskelet robotun (BioComEx) üretim
aşamasına gemeden, kullanılan malzemelere göre robotun dayanıklılıının araştırılması iin
katı model üzerinde Sonlu Elemanlar Analizi (FEA) yapılmıştır. Analiz iin tasarım ve tasarımı
oluşturan her geometri üzerinde dinamik ve statik alışma yapmamıza olanak salayan
SolidWorks® programının SolidWorks/Simulation® eklentisi kullanılmıştır. Sonlu elemanlar
analizi için öncelikli olarak SolidWorks® programı kullanılarak BioComEx tasarımı
gerekleştirilmiştir. Daha sonra kavramsal olarak tasarlanan, malzeme seimi ve
boyutlandırılması yapılan dış iskelet robot BioComEx bilek üstü, diz üstü ve tek bacak olmak
üzere ü kısma ayrılmış ve bu kısımların ayrı ayrı sonlu elemanlar analizini gerekleştirilmiştir.
Son olarak komple BioComEx tasarımı üzerinde analiz işlemi gerekleştirilmiştir. Bir sonraki
adımda her bir kısmın sonlu elemanlar modelinin nasıl oluşturulduu ve analiz sonuları
verilmiştir.
2.1. Dış İskelet Robotun Bilek Üstü Kısmının Sonlu Elemanlar Analizi
Dış iskelet robotun bilek üstü kısmı, sertlii deiştirilebilir eyleyici, ayak bilei ortezi
ve uzuv ayarlama mekanizmalarından oluştuu iin olduka karmaşık paralara sahiptir. Hem
kullanılan SolidWorks® programı hem de kullanılan bilgisayarın özellikleri belli sayıdaki
paraların analizine olanak verdii iin, dış iskelet robotun bilek üstü kısmının bütün paralarını
ele alarak analiz yapmak mümkün deildir. Bu sebeple, bilek üstü kısmının analizi iin yük
taşıyan paralar dikkate alınarak tasarımda sadeleştirme yapılmıştır. Daha sonra tasarımdaki
bütün parçalara malzeme atama işlemi yapılmalıdır. Bunun iin üretimde kullanılacak
malzemeler belirlenmiş ve belirlenen malzemeler analiz ortamında tasarımın her bir parasına
atanmıştır. Tasarımda en üst plaka alüminyum, kızaklar ve miller elik dier paralar ise
kestamid malzeme olarak atanmıştır. Bundan sonra robotun bilek üstü kısmının en alt parası
sabit geometri olarak tayin edilmiş ve robot üzerine 400 N’luk bir yayılı yük uygulanmıştır
(robotun 80 kg’lık bir insanı taşıyacaı düşünüldüü iin aırlıın yarısı 400 N uygulanmıştır).
Malzeme atama, sabit geometri belirleme ve yük uygulama işlemleri yapıldıktan sonra mesh
atma işlemi yapılmış ve analiz gerekleştirilmiştir. Daha iyi analiz sonucu elde etmek iin
mümkün olduunca sık aralıklarla mesh atma işlemi yapılmıştır. Analiz sonuları gerilme
[N/m2] ve sehim [mm] olarak Şekil 3’te gösterilmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
209
Şekil 3. Dış iskelet robotun bilek üstü kısmının analiz sonuları; (A) gerilme ve (B)
sehim
Şekil 3’te görüldüü gibi, tasarım üzerindeki mavi bölgeler kullanılan kestamid (akma
mukavemet deeri=103 MPa) ve alüminyum (akma mukavemeti deeri=55 MPa)
malzemelerinin akma mukavemet sınır deerleri iindedir. En yüksek gerilme deeri sabit
geometri olarak seilen paraya balı mil üzerinde oluşmaktadır. Tasarımın bütün yükü bu
balantı mili üzerinde olacaı iin mil malzemesi dayanım aısından elik malzeme olması
uygun görülmüştür. Şekil 3’te görüldüü gibi, bu mil üzerindeki gerilme deeri seilen elik
malzemenin (akma mukavemet deeri=620 MPa) akma mukavemet deerini aşmamaktadır.
Atanan kestamid ve alüminyum gibi malzemeler hafiflik, kolay işlenebilir ve düşük maliyet
gibi kriterleri saladıı iin, dış iskelet robotun bilek üstü kısmının dier paralarında bu
malzemelerin kullanılması uygun görülmüştür. Ayrıca yükün uygulandıı parada yaklaşık
olarak 0.503 mm’lik bir sehim olduu analiz sonularından anlaşılmaktadır (Şekil 3B).
2.2. Dış İskelet Robotun Diz Üstü Kısmının Sonlu Elemanlar Analizi
Dış iskelet robotun bilek üstü kısmının analizine benzer olarak robotun diz üstü kısmı
iin de sonlu elemanlar analizi gerekleştirilmiştir. Bunun iin öncellikle analiz işlemini
basitleştirmek iin diz ve kala eyleyici tasarımındaki, somun ve cıvata gibi paralar montajdan
ıkarılmıştır. Daha sonra tasarımdaki paralara malzeme ataması yapılmıştır. Burada tasarımın
en üst plakası iin alüminyum, kızaklar ve milleri iin elik ve dier paraları iin kestamid
malzeme ataması yapılmıştır. Bundan sonra robotun diz üstü kısmının en alt parası sabit
geometri olarak tayin edilmiş ve robotun diz üstü kısmının sırt balantısına balandıı noktadan
bir yayılı yük uygulanmıştır. Son olarak gerekleştirilen mesh atma işleminden sonra, robotun
diz üstü iin sonlu elemanlar analizi gerekleştirilmiştir. Şekil 4 elde edilen analiz sonularını
gerilme [N/m2] ve sehim [mm] olarak göstermektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
210
Şekil 4. Dış iskelet robotun diz üstü kısmının analiz sonuları; (A) gerilme ve (B)
sehim
800 N yük altında yapılan analiz sonucuna göre, robotun diz üstü kısmında kullanılan
malzemelerin akma deerleri yapının mukavemet sınırları ierisinde kalmaktadır. En yüksek
gerilme sabit geometri üzerinde oluşmakta olup, mil dayanımı aısından tercih edilen elik
malzemenin uygun olduu görülmüştür. Robotun diz üstü kısmının dier paraları hafiflik,
kolay işlenebilirlik vb. kriterler göz önüne alınarak mümkün olan en uygun malzeme olarak
kestamid ve alüminyum malzeme tercih edilmiştir. Ayrıca yükün uygulandıı sırt balantı
parası yaklaşık olarak 12.257 mm bir sehim oluşturmakta olup, bu deer uygulanan yüke
oranla makul sınırlar iinde olduu görülmektedir (Şekil 4B).
2.3. Komple Dış İskelet Robotun Sonlu Elemanlar Analizi
Bu bölümde, daha önceki bölümlerde ayrıntılı olarak analizleri verilen bilek üstü ve
diz üstü kısımlar bir araya getirilerek dış iskelet robotun bir bütün halinde montajı yapılmıştır.
Montajı yapılan bu dış iskelet robotunu kullanıcıya adapte etmek amacıyla T şeklinde bir para
kullanılmıştır. Bu T şeklindeki para ile alt uzuv dış iskelet robotun balantısını salamak iin
de iki adet sırt kemeri kullanılmıştır. Bu sırt kemerleri robotun diz üstü kısmı ile T para arasına
yerleştirilmiştir. Ayrıca T şeklindeki para, kullanıcının sırtına yük asılmasına olanak
salayarak, BioComEx’in salıklı bireylerde gü artırım amacıyla kullanılması salanmaktadır.
T şeklindeki para üzerine asılan yük, kullanıcıya hissettirilmeden alt uzuv dış iskelet robot
yardımıyla zemine aktarılması düşünülmektedir. Asılan yük ve kullanıcı aırlıından
kaynaklanan kuvvetler nedeniyle komple dış iskelet robot üzerinde oluşan gerilme ve yer
deiştirme deerleri SolidWorks/Simulation® programı kullanılarak analiz edilmiştir.
Alt uzuv dış iskelet robotun her bir eklemi yumuşak eyleyiciler tarafından tahrik
edilmektedir. Bundan dolayı her bir mekanizma olduka karmaşık paralara sahiptir. Komple
dış iskelet robotun sonlu elemanlar analizi iin, hem kullanılan SolidWorks® programı hem de
kullanılan bilgisayarın özellikleri göz önüne alınarak, komple dış iskelet robotu oluşturan cıvata
ve somun vb. gibi paralar analizden ıkarılmıştır. Böylece sadece yükü iletecek paralar
montajda bırakılmıştır. Montajdaki paraların malzemesi olarak kestamid, alüminyum ve elik
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
211
gibi kolay işlenebilir, hafif ve uygun maliyetli malzemeler seilmiştir. Malzeme atama işlemi
yapıldıktan sonra, komple dış iskelet robot ayak bilei dış iskelet robot kısımlarından sabitlenip,
sırt kemeri balantı paraları üzerine 800 N’luk (sa bacak iin 400 N ve sol bacak iin 400 N)
bir yük uygulanmıştır. Bütün bu işlemlerden sonra, komple dış iskelet robot tasarımı üzerine
mesh atma işlemi yapılmış ve analiz yürütülmüştür. Şekil 5 ve 6 sırasıyla elde edilen gerilme
[N/m2] ve sehim [mm] analiz sonularını göstermektedir.
Şekil 5. Komple alt uzuv dış iskelet robotun gerilme analiz sonuları
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
212
Şekil 6. Komple alt uzuv dış iskelet robotun sehim analiz sonuları
Şekil 5’te görüldüü gibi, en yüksek gerilme deeri ayak bilei dış iskelet robotun
ayak balantı mili üzerinde meydana gelmektedir. Mil üzerinde meydana gelen gerilme
deerleri, milde kullanılan elik malzemenin akma mukavemet sınırları (akma mukavemet
deeri=620 MPa) iinde olmaktadır. Analiz sonucundaki mavi bölgelerde oluşan gerilme
deerleri, buralarda kullanılan kestamid (akma mukavemet deeri=103 MPa) ve alüminyum
(akma mukavemeti deeri=55 MPa) malzemelerin akma sınırları iindedir. Gerilme analiz
sonucundan anlaşılacaı üzere, dış iskelet robotun üretim aşamasında kullanılması düşünülen
malzemeler uygundur. Kullanılan kestamid ve alüminyum hafif olması ve kolay işlenebilmesi
gibi avantajlarından dolayı tercih edildiinden, mümkün olan en hafif dış iskelet robot elde
edilebilecektir. Ayrıca Şekil 6’da görüldüü gibi, yükün uygulandıı sırt balantısı üzerinde 47
mm’lik bir sehim oluşmaktadır. Bu deer BioComEx’i giyecek kullanıcının ve sırta asılan
yükün uygulayacaı kuvvete oranla makul kabul edilmektedir.
3. Sonuçlar
Bu alışmada, eklemlerinde yumuşak eyleyici kullanan biyomimetik uyumlu alt uzuv
dış iskelet robot (BioComEx) tasarımının sonlu elemanlar yöntemi ile mukavemet aısından
dayanımı analiz edilmiştir. BioComEx tasarımının sonlu elemanlar analizi iin, öncelikle
SolidWorks® yazılımı kullanılarak tasarımın 3-boyutlu modeli oluşturulmuştur. Daha sonra
SolidWorks/Simulation® eklentisi kullanılarak yükü taşıyan asıl paralar iin elik malzeme,
dier paralar iin kestamid ve alüminyum malzeme ataması yapılmıştır. Bundan sonra sabit
geometri belirleme ve yük uygulama işlemi gerekleştirilmiştir. Analizlerde robotun 80 kg’lık
bir insanı taşıyacaı düşünüldüü iin robotun üst kısmından 800 N’luk bir yayılı yük
uygulanmıştır. Analizlerde son olarak mesh atma işlemi yapılıp, analiz yürütülmüştür. Bütün
analizler ilk olarak tasarımın bilek üstü ve diz üstü kısımları iin gerekleştirilmiş, son olarak
da komple robot tasarımı iin yapılmıştır. Analiz sonuları Von Misses kriterine göre gerilme
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
213
deerleri ve URES kriterine göre sehim deerleri olarak verilmiştir. Sonular göstermektedir
ki; robotta oluşan maksimum gerilme deerleri robot üretiminde kullanılması düşünülen
alüminyum (103 MPa), kestamid (55 MPa) ve çelik (620 MPa) malzemelerin akma mukavemet
deerlerinin ok altında olduu gözlenmiştir. Sonular tasarımın mukavemet aısından güvenli
sınırlar ierisinde olduunu göstermektedir.
Teşekkür
Yazarlar bu makale ile ilgili olarak 213M297 No’lu “Biyomimetik bir alt uzuv dı iskelet
robotun tasarımı ve denetimi" balıklı kariyer projesi ile finansal destek salamasından dolayı
TBİTAK'a teekkrlerini sunmaktadırlar.
Kaynakça
Arevalo, L. C., Jaramillo, P. C., Pinos, M. A., Abad, J. Z., & Campoverde, R. A. (2017, July).
Static-dynamic analysis of a lower limb exoskeleton controlled by a fuzzy PD. In 2017
IEEE International Conference on Real-time Computing and Robotics (RCAR) (pp.
392-397). IEEE.
Bacek, T., Unal, R., Moltedo, M., Junius, K., Cuypers, H., Vanderborght, B., & Lefeber, D.
(2015, August). Conceptual design of a novel variable stiffness actuator for use in
lower limb exoskeletons. In 2015 IEEE International Conference on Rehabilitation
Robotics (ICORR) (pp. 583-588). IEEE.
Beyl, P., Van Damme, M., Van Ham, R., Vanderborght, B., & Lefeber, D. (2013). Pleated
pneumatic artificial muscle-based actuator system as a torque source for compliant
lower limb exoskeletons. IEEE/ASME Transactions on Mechatronics, 19(3), 1046-
1056.
Cestari, M., Sanz-Merodio, D., Arevalo, J. C., & Garcia, E. (2014). An adjustable compliant
joint for lower-limb exoskeletons. IEEE/ASME Transactions on Mechatronics, 20(2),
889-898.
Cherelle, P., Grosu, V., Beyl, P., Mathys, A., Van Ham, R., Van Damme, M., & Lefeber, D.
(2010, September). The MACCEPA actuation system as torque actuator in the gait
rehabilitation robot ALTACRO. In 2010 3rd IEEE RAS & EMBS International
Conference on Biomedical Robotics and Biomechatronics (pp. 27-32). IEEE.
Jezernik, S., Colombo, G., Keller, T., Frueh, H., & Morari, M. (2003). Robotic orthosis
lokomat: A rehabilitation and research tool. Neuromodulation: Technology at the
neural interface, 6(2), 108-115.
Kazerooni, H. (2007). Human augmentation and exoskeleton systems in Berkeley. International
Journal of Humanoid Robotics, 4(03), 575-605.
Kwa, H. K., Noorden, J. H., Missel, M., Craig, T., Pratt, J. E., & Neuhaus, P. D. (2009, May).
Development of the IHMC mobility assist exoskeleton. In 2009 IEEE International
Conference on Robotics and Automation (pp. 2556-2562). IEEE.
Liu, F., Cheng, W. M., & Zhou, Y. (2013). Finite Element Analysis of the Mechanical Structure
in Portable Exoskeleton Based on DOF Coupling. In Advanced Materials
Research (Vol. 706, pp. 1140-1145). Trans Tech Publications.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
214
Neuhaus, P. D., Noorden, J. H., Craig, T. J., Torres, T., Kirschbaum, J., & Pratt, J. E. (2011,
June). Design and evaluation of Mina: A robotic orthosis for paraplegics. In 2011
IEEE International Conference on Rehabilitation Robotics (pp. 1-8). IEEE.
Pan, L., He, C., & Li, Q. (2015, August). Structural Static Characteristic Analysis of Lower
Limb Exoskeleton Based on Finite Element Modeling. In 2015 3rd International
Conference on Mechanical Engineering and Intelligent Systems. Atlantis Press.
Pratt, G. A., & Williamson, M. M. (1995, August). Series elastic actuators. In Proceedings 1995
IEEE/RSJ International Conference on Intelligent Robots and Systems. Human Robot
Interaction and Cooperative Robots (Vol. 1, pp. 399-406). IEEE.
Shamaei, K., Sawicki, G. S., & Dollar, A. M. (2013a). Estimation of quasi-stiffness and
propulsive work of the human ankle in the stance phase of walking. PloS one, 8(3),
e59935.
Shamaei, K., Sawicki, G. S., & Dollar, A. M. (2013b). Estimation of quasi-stiffness of the
human knee in the stance phase of walking. PloS one, 8(3), e59993.
Shamaei, K., Sawicki, G. S., & Dollar, A. M. (2013c). Estimation of quasi-stiffness of the
human hip in the stance phase of walking. PloS one, 8(12), e81841
Suzuki, K., Mito, G., Kawamoto, H., Hasegawa, Y., & Sankai, Y. (2007). Intention-based
walking support for paraplegia patients with Robot Suit HAL. Advanced
Robotics, 21(12), 1441-1469.
Veneman, J. F., Kruidhof, R., Hekman, E. E., Ekkelenkamp, R., Van Asseldonk, E. H., & Van
Der Kooij, H. (2007). Design and evaluation of the LOPES exoskeleton robot for
interactive gait rehabilitation. IEEE Transactions on Neural Systems and
Rehabilitation Engineering, 15(3), 379-386.
Wang, S., Wang, L., Meijneke, C., Van Asseldonk, E., Hoellinger, T., Cheron, G., &
Tamburella, F. (2014). Design and control of the MINDWALKER exoskeleton. IEEE
transactions on neural systems and rehabilitation engineering, 23(2), 277-286.
Yang, K., Jiang, Q. F., Wang, X. L., Xia, X., & Ma, X., (2017), Mechanism design and static
analysis of exoskeleton robot for rehabilitation of lower limb. 2017 2nd International
Conference on Mechatronics and Information Technology (ICMIT 2017).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
215
GERÇEKLİK BAĞLAMINDA IŞIK VE GLGE:
MİCHELANGELO MERİSİ DA CARAVAGGİO
Dr. r. y. Ebru Gamze Işıksaan
Medya ve Grsel Sanatlar Blm, İletiim Fakltesi, İstanbul Medipol niversitesi
egisiksacan@medipol.edu.tr
Özet
On yedinci yüzyıl İtalya’sında sanat, halkın tekrar Katolik dinine dönmesini salayabilen en
uygun ara olmuştur. Barok dönemde estetiin gücünü keşfeden kilise, sanata verdii önemle kendi
hedeflerine hizmet etmektedir. Bu dorultuda, dinsel temalara inandırıcılık salayan ve dinsel öretiye
gereklik kazandıran Rönesans sanatılarının resimleri, tekrar örnek alınmaya başlanmıştır. Reform
hareketine karşı duruşuna ramen İtalyan ressam Caravaggio, adaşlarını hayrete düşüren bir ıkışla,
dini betimlemelerdeki resimlerin vaaz ettii gibi Yaradan’ın varlıına delil bulmanın imkansızlıını ve
metafizik gereklerin sadece insanın i gözüyle görülebileceini savunmuştur. Rönesans’ın tüm
aşırılıkları, Maniyerizm’in yapaycılıı sebebiyle Caravaggio; idealist kavramları, güzeli, ahlakı
reddetmiş ve gerekilie yönelmiştir. Eserlerinde ulaşmaya alıştıı tek gerek; algılanan dünya ve
uyandırdıı duygulardır. Bu balamda, onun figürleri ışıın kutsallıı iinde uuşan ruhani varlıklar
olmayıp, karanlık iinden fırlayan ü boyutlu sıradan insanlardır. Bu alışmada; yeni bir gerekilik
duygusuyla dinsel temaları, dış dünya gereine uygun ve abartısız bir şekilde betimleyen
Caravaggio’nun eserleri, ışık ve gölgenin dramatik etkileşimi balamında incelenmektedir.
Anahtar kelimeler: Michelangelo Merisi da Caravaggio, Işık, Gölge, Barok, Sanat
LIGHT AND SHADOW IN THE CONTEXT OF REALITY: MICELANGELO MERISI DA
CARAVAGGIO
Abstract
In seventeenth-century Italy, art has become the most appropriate means of bringing the people
back to the Catholic religion. Discovering the power of aesthetics in the Baroque period, the church
serves its own goals with the importance it attaches to art. In this direction, the paintings of Renaissance
artists which provide credibility to religious themes and bring reality to religious doctrine, are again
taken as examples. Despite his opposition to the reform movement, the Italian painter Caravaggio argued
with an outlet that astonished his contemporaries that it was impossible to find evidence for the existence
of the Creator, as the pictures in the religious descriptions preach and that metaphysical realities could
only be seen from the human inner eye. All the excesses of the Ranaissance, Caravaggio due to the
artificialism of Manierism; he rejected idealistic concepts, beauty, morality and turned to realism. The
only truth he tries to reach in his works; perceived world and aroused emotions. In this context, his
figures are not three-dimensional spiritual beings flying in the sanctity of the light, but three-dimensional
ordinary people that go out of the darkness. In this study, Caravaggio’s works which depicts a new sense
of realism and religious themes in a realistic and exaggerated manner in the external world, are examined
in the context of the dramatic interaction of light and shadow.
Keywords: Michelangelo Merisi da Caravaggio, Light, Shadow, Baroque, Art
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
216
1.Giriş
Reform yanlılarının Katolik kilisesine atıı savaşın ardından, on yedinci yüzyılda din
adına süregelen kanlı atışmalar, Avrupa’nın siyasi yapısını deiştirmiştir. Toplumsal ve
kültürel deişimler gerek düşünsel gerekse imgesel yönden eşitlenmesiyle, sanata
yansımıştır.
Katolik İtalya’da önem kazanan i mekan ve özellikle tavan freskleri, izleyicinin başını
göe doru yönlendirmesiyle, mekanın etkisini zayıflayarak izleyeni bir yanılsama (illüzyon)
nın iine ekiyordu. Barok’un; bu coşkun, gösterişli ihtişamının taşıdıı hareket ve sonsuzluk
fikri dönemin tüm estetik özelliklerini bir araya getirmektedir.
Barok resmin en gülü öncüsü ve ışık-gölge zıtlıı olarak tanımlanan ‘’chiaroscuro’’
tekniinin yaratıcısı İtalyan ressam Caravaggio (1573-1610)’nun düşüncesini aktaran
Krausse’ye göre; ‘’Yeryüzü Cenneti’’ tipi resimlerin vaaz ettii gibi, Tanrı’nın varlıına gerek
dünyada görülür kanıt bulmak imkansızdır; metafizik gerekler ancak insanın ‘’i gözü’’ ile
görülebilir’’ (Krausse, S.34). Bu düşüncenin temel aldıı bir yaklaşımla Caravaggio, dinsel
konuların betimlendii devasal büyüklükteki illüzyon duygusunun uyandırdıı
kompozisyonlara sırt evirmiştir. Kutsal kitabı yepyeni bir gözle okuma abasında, kendi
gereini eserlerinde sorgulamaktadır.
Caravaggio’nun sanatında aradıı tek gerekiliin ne olduundan bahseden Erolu’na
göre; ‘’O da dünyanın algılanması ve uyandırdıı duygulardı’’ (Erolu, s.429) Eserlerine
gözleme dayalı gerekiliini katan Caravaggio, ışıın kompozisyona verdii dinamizm ile
figürlerini hacimsellik ve mekansallık kazandırmıştır. te yandan, tüm bu gereki yaklaşımına
ramen Caravaggio, kutsal ya da mitolojik betimlemelerin harmanlanmasıyla, figürlerin ruhani
boyutunu da eserlerinde yansıtmayı başarmıştır. Aziz ya da mitolojik figürlerini halk arasından
setii modellerin gerekiliinde yansıtmaktadır. Böylelikle, Rönesansın idealist güzellik
kavramı ve Maniyerizm’in yapaylıına karşı geliştirdii sanatsal tutumuyla kullandıı ışık
gölge tezatlıı eserlerinde dikkat ekici bir özellik olarak döneme damgasını vurmuştur.
Erolu’na göre; Caravaggio’nun hırın kişilii, karanlık ve aydınlık arasında zıtlık oluşturan
ışık-gölge olarak eserlerine yansımıştır (Erolu, s.431). Hırın kişilii ve farklı sanatsal
tutumuyla dönemin öne ıkan en karakteristik ressamı olmuştur.
2.Caravaggıo Eserlerinde Işık Gölge Etkisi
Caravaggio’nun döneme damgasını vuran en büyük özellii, resimlerinde kullandıı
aık ve koyu renk zıtlaşmalarıyla saladıı ışık ve gölge ‘’chiaroscuro’’ tekniinin yarattıı
dramatik etkidir. Eserlerinde ışık ve gölgeyi dramatik bir şekilde kullanan Caravaggio, önemli
olay ve kişilerin üzerine düşürdüü gülü ışıın kullanılmasıyla yarattıı etki,
kompozisyonlarına mistik bir atmosfer oluşturmaktadır. Caravaggio, adaşlarından ok daha
farklı olarak, vücuda yumuşaklık vermek yerine, ışık ve gölgeyle sert kontrastlıın oluşturduu
gülü bir dramatik etkiyi öne ıkmaktadır.
Gereki gözlemlere dayanan eserleri, İtalyan ve tüm Avrupa sanatını natüralist bir
anlayışın kabulüne zorlamıştır. Bailey vd. ifadesine göre; ‘’Caravaggio, geree uygun
imgelerle dnyayı aslına sadık kalarak betimlemeyi arzulamıtır. Natralist yaklaımı
gzellikle deil sıklıkla cesur bir gereklik betimlemesiyle sonulanan samimiyet ve drstlkle
nitelenir’’ (Farthing, Stephen, s: 213). Figürlerine kattıı youn ifadeyle, ruh hallerini de
etkileyici bir şekilde betimleyen Caravaggio, eserlerine kattıı samimiyet, radikal gerekiliin
sonucu olarak kendini göstermektedir. Kutsal kitap öykülerinin resmedildii bir ülkede aziz ve
kahramanların modellerini, halktan setii figürler ile betimleyerek, gözleme dayalı bir
samimiyetin dolayısıyla; gerekliin peşinde olduu anlaşılmaktadır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
217
dün vermeyen gerekiliini cesurca sergiledii 1602 tarihli ‘’Aziz Matta’’ adlı sunak
resminin ilk versiyonunda Caravaggio, Aziz Matta’yı hi beklenmedik bir şekilde, yaşlı, yoksul
bir emeki, sıradan bir halk adamı olarak kitap yazarken göstermiştir. Kitap yazma eylemine
alışık olmayan Matta’yı kırışık alnıyla tedirgin bir ifadeyle betimlemiş olması, cesaretinin
yansıyan bir gereidir. Eroluna göre; ‘’O güne kadar hibir aziz, üstelik de kutsallık halesi
olmadan böylesine kaba bir doallıkla resmedilmemiştir’’ (Erolu, s. 431).
Detay
Resim 1. ve 2. Caravaggio, ‘’Aziz matta, 1602’’ sunak resmi
Bu betimlemenin bir saygısızlık olarak deerlendirilmesi sonucu, sunak masasına
konulması düşünülen bu resim kilise tarafından geri evrilmiştir. Bu durum karşısında
Caravaggio, tabloyu aziz ve meleklerin nasıl göründüüyle ilgili geleneksel kalıplara balı
kalarak, yeniden resmetmiştir. Ancak gerek şudur ki; ikinci tablonun yarattıı duygu, ilk
tabloya kıyasla daha az dürüst ve iten olduudur.
Çadaşlarından farklılaşan eserleriyle öne ıkan Caravaggio, figürlerin ruh hallerini
gösterilmesiyle kendi gereine yaklaştıı anlaşılmaktadır. Onun tablolarında, kırışık alınlı ve
yıpranmış yüzlü karakterlere rastlamak şaşırtıcı deildir. Gombrich’e göre; Caravaggio
figürlerinin irkinliini ortaya koymaktan ekinmemiştir. Onun aradıı tek şey; görünen
gerçekliktir. 1602-1603 tarihli ‘’Kuşkucu Thomas’’ adlı tablosunda güzel giysili havariler
yerine, kırışık alınlı yıpranmış yüzleriyle sıradan işileri arıştıran figürler dikkat ekmektedir.
Onlar gerek bir emeki, sıradan insanlardır. Merakla İsa’nın börüne bakmakta olan üç
figürden biri parmaını İsa’nın yarasına bastırırken gösterilmiştir.
Detay
Resim 3. Caravaggio, ‘’Kukucu thomas, 1602-1603 dolayları’’
Dolayısıyla Caravaggio, doanın aslına balı kalarak ışık ve gölgenin yardımıyla, kutsal
olayları kendi doallıı iinde aktarmıştır (Gombrich, s. 392-392). Resimlerinde gözlem
yoluyla gereklie ulaşmaya alışan Caravaggio’nun, klasik üsluba ve ‘’ideal güzellik’
kavramına uzak durmasının nedeni; güzel ya da irkini aramak deil, sanatı farklı bir bakış
aısıyla deerlendirmektir.
Barok dönemde evrenin, göün, Tanrı’nın varlıının manevi hayatı temsil biimi, Barok
‘İllüzyonizmi’ ne karşı gelişen eşitli üslupları da dourmuştur. Yücel’in ifadesine göre;
Caravaggio’nun, 1605 tarihli ‘’San Girolamo’’ adlı resminde görülen ortak ışıın simgesel bir
anlatımı gözlemlenmektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
218
Detay Detay
Resim 4. Caravaggio – ‘’San girolamo, 1605’’
Aziz Girolamo’nun ıplak başıyla, Tanrısal öreti ve varoluşun sonluluu
vurgulanmıştır. Çıplak başı ve kafatası imgesini aydınlatan ortak ışık kullanımı, insan ve
havarilerin yaşamındaki benzerliiyle, bireyin ölümlülüü bir kafatası ile simgelenmiştir.
Kutsal kitap üzerinden kafatasına uzanan kol ile sonlu bireyin kısa yaşantısındaki mutlak son
işaret edilmiştir (Yücel, s.138). Barok’un ‘İllüzyonizmi’ne karşı bir duruşun ortaya koyduu
yeni anlatım biimi, Caravaggio’nun üslubuna derin bir anlam ve mistik bir boyut katmış
olduu anlaşılmaktadır.
1595 tarihli ‘’Gen Baküs’’ adlı eseri, Caravaggio’nun sanatında bir dönüm noktası
olarak kabul edilmektedir. Portre sanatının mitolojik unsurlarla bütünleşmesiyle önem taşıyan
bu yapıt, bedenin ıplak ve örtülü kısımlarıyla zıtlık oluşturmaktadır. Şarap tanrısı Baküs,
halktan bir insan gibi betimlenmiş ve üstten vuran ışık vücudun belirli yerlerini
aydınlatmaktadır. S. C. Gomm’a göre; Caravaggio, karanlık ve parlaklıın keskin zıtlıında
kendi üslubunu geliştirmiştir. Kadeh ve sürahi olaanüstü bir doallık sergilerken, meyvelerin
olgun ve ürük olması hayatın faniliine işaret etmektedir. Bu yarı ıplak bedenin, kısa bir süre
sonra meyveler gibi solup ürüyeceini göstermektedir (S. C. Gomm, s. 14). S. C. Gomm;
Caravaggio’nun ‘’Gen Baküs’’ündeki meyveler, dünyevi zevklerin faniliini
simgelemektedir. (S. C. Gomm, s. 241)
Detay Detay
Resim 5. Caravaggio, ‘’Gen baks, 1595’’
Caravaggio’nun 1601 tarihli ‘’Aziz Paul’un Hristiyan Oluşu,’’ adlı eseri, Hristiyanları
katleden Paul’un din deiştirmesini betimlemektedir. Hristiyanlara karşı savaşan Yahudi bir
askerin, gökte gördüü ilahi ışıın gözlerini körleştirmesiyle, atından yere düşer. Hristiyanlıa
geiş anının betimlenmiş olduu görülmektedir.
Detay
Resim 6. Caravaggio, ‘’Aziz paul’un hristiyan oluu, 1600-1601’’
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
219
Gülü ışık kullanımıyla kompozisyonda şekillenen dramatik yapı, Kutsal öykünün
anlatımını salamlaştırmıştır. Kompozisyondaki ışık ve gölgenin yarattıı tezatlık, cennetin
ışıı ile günahın karanlık yönünün simgelenmiş olabileceini göstermektedir.
Caravaggio’nun sıka tekrarladıı konular arasında Vaftizci Yahya gelmektedir. Her
iki versiyonuyla görülen ‘’Vaftizci Yahya’’ tablosunda ışıın kullanımı birbirinden farklılık
göstermektedir. 1602 yılında yapılmış olanm ilk versiyonda, vücudu aydınlatan hem genel hem
de lokal ışık dikkat ekmektedir. 1604 yılındaki ikinci versiyonda; ışık sanki bir spotun vurduu
gibi tek yönden gelmektedir.
Resim 7. Carravagio, ‘’Vaftizci yahya, 1602’’
Resim 8. Carravagio, ‘’Vaftizci yahya, 1604’’
Carravagio’nun, 1598 tarihli ‘’Judith ve Holofernes’’ adlı eser, İncil’deki Judith’in
kitabı’ından bir alıntıdır. Judith giyimiyle, halktan ve sıradan bir model olarak betimlenmiştir.
Judith’in yüzünde kararlılık ve irenme duygusu dikkat ekicidir. Soukkanlı tavır, kaşların
atıklııyla dramatize edilmiştir.
Detay
Resim 9. Carravagio, ‘’Judith ve holofernes, 1598’’
Resim 10. Leonardo da Vinci, ‘’Bir adam portresi’’ eskiz alıması
Caravaggio’nun doalcılıı, güzel ve irkin tezatlıı iinde aslına balı kalarak
betimlenmiştir. Kompozisyonun sa tarafında Judith ve hizmetkarı yer alırken, Holofernes
yatay olarak sol tarafta konumlandırılmıştır. Holofernes’in ölüm anındaki haykırışına karşıtlık
oluşturan durum, Judith’in sakinliidir. Yaşlı hizmetkarın meraklı ve ısrarlı bakışı, sahnenin
dramatik yönünü arttırmaktadır. Bu hizmetkarın aız kısmı, Leonardo’nun eskizlerinde görülen
ifadeyi anımsatmaktadır.
Caravaggio’nun, ‘’Aziz Matta’ya Çarı’’ adlı tablosu, İsa’nın Matta’yı aırdıı anı
göstermektedir. İsa eliyle Matta’yı işaret etmektedir. Matta da kendisinin mi arıldıını
sorarcasına, eliyle kendini göstermektedir. İsa’nın eli zarif bir hareketle, Matta’yı aırırken
resmedilmiştir. Michelangelo’nun yaradılış freskindeki, elin duruş pozisyonuyla benzerlik
taşıdıı görülmektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
220
Detay
Resim 11. Caravaggio, ‘’Aziz matta’ya arı, 1599-1600 dolayları’’
Resim 12. Michelangelo, ‘’Adem’in yaratılıı, 1511’’
Tek bir kaynaktan gelen ışık, İsa’nın tasvirinde sadece el ve yüzü aydınlatmaktadır.
Beden dilini vurgulayan youn bir ışık demeti, figürün el kısmında toplanmıştır. Keskin bir ışık
gölge karşıtlıının nedeni olarak kompozisyon karanlık ve aydınlık kısımlara ayırılmıştır.
Bazin’e göre; Caravaggio’nun kompozisyonlarında, yandan gelen sert ışık ve gölge
karşıtlıklarının İtalyan resmine yeniden kazandırmış olduu, hacimlerin belirginliine dikkat
çekmektedir (Bazin, s.378).
Caravaggio’nun, kompozisyonları ounlukla verev bir yapı oluşturur. ‘’Emmaus’ta
Yemek’’ adlı tablosunda da aynı düzen dikkat ekmektedir. Kompozisyonun dramatik etkisi
ışık oyunlarıyla arttırılmıştır. Cennetten ıkmış aziz ve meleklerin aydınlık görüntüleri yerine,
yere basan kanlı canlı figürlerden oluşmaktadır. Bu figürler ruhani varlıklar deil, hacmin
oluşturduu gerek bedenlerdir.
Detay Detay
Resim 13. Caravaggio, ‘’Emmaus’ta yemek, 1602’’
Işık demetiyle biimlenen figürlerin dışında, ışıklı alanlar sınırlandırılarak kullanılmış
olduu görülmektedir. Kompozisyonda derinliin olmaması, gereklik duygusunu
arttırmaktadır. Yücel’e göre; Groupe Mu’nin bahsettii optik yanılsamadan faydalanılmasıyla,
gereklik duygusu gülendirilmiştir. Karanlıkta tablonun saında iki yana doru kollarını amış
olan bu figür, ışıın alanını sınırlandırmış ve mahremiyeti belirleyen bir görev üstlenmiştir.
Profilden görünen bu figür, en gülü ışıa sahiptir. Dekor ve ışıın sınırlı kullanılması,
formların detaysız görünümleri ve karanlıkta konumlandırılması gereklik algısını
salamlaştırmıştır. (Yücel, s. 167). Beden dilinin kullanılmasıyla hareketlere verilen ifade
younluunun, ışık kullanımıyla gülendirilmiş olduu anlaşılmaktadır.
Arka planın karanlık bırakılmasının nedeni, ışıı etkin kılmak ve merkezi konuma
getirmek iindir. Böylelikle, etkin olan ışıın figürlerin ve masanın üstüne düşmesiyle, resmin
dramatik etkinin arttırması salanmıştır. Bailey vd. ifadesine göre; figürlerin belli kısımlarını
aydınlatan ışıın, deişken ve yönlendirilmiş olmasındaki neden, karanlık odanın
anlatılmasıdır. Dolayısıyla; İsa’nın başı üstündeki gölgeye tezat oluşturan youn ışık
kaynaının varlıı öne ıkmaktadır. Çeşitli yerlere düşen bu ışık, Tanrı’nın yukardan gelen
parlak ışıının ilahi doasını arıştırmaktadır (Farthing, Stephen, s. 217).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
221
3.Sonuç
Işık ve gölge üslubunun yaratıcısı olan İtalyan sanatı Caravaggio, dönemin sanat
evresini şoke edecek özgün üslubuyla döneme damgasını vurmuştur. Metafizik gereklerin
insanın i gözüyle görülebileceine inanan Caravaggio’nun, gerekilik arayışında
Maniyerizmin yapaylıını ve Rönesans’ın ideal güzellik kavramını altüst eden yaklaşımı
dorultusunda, resimlerinde ışık gölge tezatlıını, etkin bir şekilde kullanmıştır. Caravaggio,
figür üzerinde vurgulamak istedii vücudun kısımlarını ışık demetiyle aydınlatması,
resimlerinin dramatik etkisini olaanüstü bir şekilde kuvvetlendirmiştir. zgün bir anlatım dili
kuran Caravaggio’nun figürleri, sanki kasvetli bir ortamdan fırlarmışasına algılatılmak
istenmiştir. Radikal gerekilie ulaşmayı hedefleyen Caravaggio, resimlerinde kullandıı ışık
ve gölgeyi bir anlatım aracı olarak kullanarak, özgün bir resim formu keşfetmiştir.
Caravaggio’nun resimlerindeki etkin bir öe olan ışık, böylelikle sembolik bir anlama
da ulaşmaktadır. Böylelikle, gözleme dayalı gereki yaklaşımında Caravaggio, geree balı
imgelere sadık kalarak mitolojik ve kutsal öyküleri etkileyici bir şekilde ortaya koymuştur.
Natüralist yaklaşımıyla Kutsal kitap öykülerini sıradan insanlardan semesiyle, üslubuna
olaanüstü jest ve mimikleri katmasıyla ve figürlerin ruhsal durumunu yansıtma abasıyla,
eserlerine kazandırdıı derinlikten söz etmek mümkündür. Ruhsal dünyada görme yetisinin
biyolojik ve fiziksel sınırının ötesine geen Caravaggio, bir ‘i görü’ meselesi olarak isel
dünyanın ‘gerek’ ini aradıı armoniyi eserlerine yansıtmıştır. Böylelikle; görme eyleminin
sadece fiziksel bir eylemden ibaret olmadıını, zihinsel ve düşünsel bir sürecin ilişkisinden
doan yansımaların, sanatı nasıl biimlendirdiini özgün üslubuyla ortaya koymuştur.
Caravaggio’nun, hem i gerei hem resimlerindeki radikal gerekiliinin harmanlanmasyla,
Rönesans’ın idealist güzelliini gölgede bırakmayı başarmıştır. Işık ve gölgenin şiddetli
karşıtlıına dönüşen estetik tutumunda, hırın kişiliinin eserlerine yansıdıı gözlemlenmiştir.
Kaynakça
Carola Krausse, A., (2005). Rönesanstan Günümüze resim Sanatının yküsü (Geschichte der
Malerei), (Çev.) Zaptcıolu Dilek, Almanya: Literatür Yayıncılık
Erolu, ., (2014), Sanatın Tarihi, İstanbul: Tekhne Yayınları
Gombrich, E.H., (1997), Sanatın yküsü, Erduran Erol, Erduran mer (Çev.).
İstanbul: Remzi Kitapevi
Anonim, A. Bailey vd, Çeviren: Şendil Dilek, Evren Süreyyya, Tarih Boyunca Sanat, Dünya
Sanat Tarihinde sluplar ve Akımlar, s: 278, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2015.
(Yücel, Gürhan, Ars İlkelden Moderne Sanatın Tasarımı, s: 138, Profil Yayıncılık Maviaa
Kültür Sanat Yayıncılık, 2016, İstanbul).
Gomm, S.C, (2014), Sanat Sanatın Gizli Dili, İnkılap Kitabevi, Deadato Lizet, (Çev.). İstanbul
Bazin, G,. (2014), Sanat Tarihi Sanatın İlk rneklerinden Günümüze, Hilav
Farthing, S., (2012). Sanatın Tüm yküsü, Aldoan Gizem, C. Çulcu Firdevs (Çev.).
İstanbul: Hayalperest Yayınevi
Görsel Kaynaklar
Resim 1. Caravaggio, ‘’Aziz matta, 1602’’ sunak resmi
Resim 2. Caravaggio, ‘’Aziz matta, 1602’’ sunak resmi
Resim 3. Caravaggio, ‘’Kukucu thomas, 1602-1603 dolayları’’
Resim 4. Caravaggio – ‘’San girolamo, 1605’’
Resim 5. Caravaggio, ‘’Gen baks, 1595’’
Resim 6. Caravaggio, ‘’Aziz paul’un hristiyan oluu, 1600-1601’’
Resim 7. Carravagio, ‘’Vaftizci yahya, 1602’’
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
222
Resim 8. Carravagio, ‘’Vaftizci yahya, 1604’’
Resim 9. Carravagio, ‘’Judith ve holofernes, 1598’’
Resim 10. Leonardo da Vinci, ‘’Bir adam portresi’’ eskiz alıması
Resim 11. Caravaggio, ‘’Aziz matta’ya arı, 1599-1600 dolayları’’
Resim 12. Michelangelo, ‘’Adem’in yaratılıı, 1511’’
Resim 13. Caravaggio, ‘’Emmaus’ta yemek, 1602’’
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
223
İŞ AHLÂKI VE İŞ MEMNUNİYETİ VE RGTSEL BAĞLILIK İLİŞKİSİ:
NİVERSİTE İDARİ PERSONELİ ZERİNDE BİR ARAŞTIRMA
Prof. Dr. Muhsin HALİS
Kocaeli University, Business Administration Faculty & Bolu Abant Izzet Baysal University,
Communication Faculty (muhsinhalis@gmail.com)
Arzu YAMAK
Kocaeli University,. (arzuabucka@gmail.com)
Özet
Bir toplumda yalnızca bugünü deiştiren/geliştiren deil gelecee de yön veren en önemli kurum
yükseköretim kurumlarıdır. Eiten, eitilen ve alışandan oluşan bu kurumda tüm örgütlerde olduu
gibi etkinlii, verimlilii ve toplumsal yararı arttırmanın en önemli yolu kurumsal normları benimsemiş
işgücüne sahip olmaktır. Bu normların en etkilisi ise iş ahlâkı ve etik bilincinin varlııdır. Bu balamda,
alışmanın ilk bölümünde; etik, ahlak, iş etii, etik iklim ve yükseköretim kurumları kavramsal olarak
anlatılmaya alışılacak, ikinci bölümde; bir kamu üniversitesinde alışan idari personelin etik algısını
ölmek amacıyla yapılan ankete ilişkin yöntem ve bulgular paylaşılarak son kısımda araştırmanın
sonucuyla ilgili deerlendirme ve öneriler yer alacaktır. Araştırmada, “İş Etii Tutum ve Davranış
Algısı lei”nden faydalanılarak oluşturulan 39 soruluk ölek kullanılmıştır. Veriler Kocaeli
Üniversitesinde kadrolu olarak alışan idari personellerden toplanmıştır. Elde edilen bulgulara göre;
araştırmaya katılan katılımcıların iş etii algısının olumlu yönde olduu, etik algısının iş memnuniyeti,
işten ayrılma niyeti ve örgütsel balılıkla etkileştii ve işten ayrılma niyetinin ahlaki ve etik bilincin
örgütsel balılık ve iş memnuniyetine üzerindeki etkisini belirleyici rol oynadıı gözlenmiştir..
Anahtar Kelimeler: Yükseköretim, İdari Personel, Etik, İş Etii, Etik Algısı
GİRİŞ
Ahlâk ve etik kelimeleri günlük dilde aynı anlamlarda kullanılsalar da; teori, sınır ve
yöntem aısından birbirinden farklıdır. Ahlâk bireysel ya da toplumsal bir uygulama iken etik
bu uygulamanın öretilerini irdeleyen, sınıflandıran disiplinin adıdır. Etik, ahlak üzerinde
düşünebilme etkinliidir (Takış, 1998:5). Bir ülkede işlerin yolunda gitmesi; ekonomik ve
sosyal kalkınmanın salanması; kamu görevlilerinin etik düşünmesine ve ahlaki davranmasına
balıdır denilebilir. Tersi söylenecek olursa; kamu görevlilerinin deer yargılarının bozulması
durumunda, görevlilerin iinde yer aldıı toplum da bozulmaktadır (Usta, 2011:40).
Şüphesiz ki ahlaki ve etik deerler dier tüm toplumsal alanlarda olduu gibi
yükseköretim kurumlarında önemlidir ve incelenmeye deerdir. Yükseköretim 2547 sayılı
Yükseköretim Kanununda: “Milli eitim sistemi iinde, ortaöretime dayalı, en az dört yarıyılı
kapsayan her kademedeki eitim - öretimin tümüdür.” şeklinde tanımlanmış ve yükseköretim
kurumları; üniversiteler, fakülteler, enstitüler, yüksekokullar, konservatuvarlar, araştırma ve
uygulama merkezleri ve meslek yüksekokulları olarak sınıflandırılmıştır. Yönetimin idari
boyutunda; özel kalem, genel sekreter, genel sekreter yardımcıları, daire başkanları, hukuk
müşavirlii, şube müdürleri, fakülte sekreterleri, yüksekokul sekreterleri, enstitü sekreterleri,
bölüm şefleri ve memurlar olmak üzere her birimde rektörden en altta alışan memura kadar
idari kadroda alışan birok karar verici vardır. Bu karmaşık organizasyon yapısı iinde;
teşkilatlanma, işleyiş, görev, yetki ve sorumlulukları belirleyen başta kanunlar olmak üzere
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
224
sayısız yönetmelik, kararname, görüş ve mevzuat bulunmaktadır. Ancak uygulamadaki en
önemli unsur karar vericilerin davranış şekilleridir. Her insanın sahip olduu ahlaki deerler,
kendince belirledii bir doru-yanlış, iyi-kötü tanımları vardır. İş yaşamında alınan kararlarda
da bu tanımlamaların önemi büyüktür. Her ne kadar yasalarla düzenlenmiş kurallar olsa da
yasaya aykırı olmamakla birlikte etik olmayan birok uygulama mevcuttur.
Çalışanlara etik bilinci kazandırılmazsa hem i işleyişte ciddi sorunlar yaşanacaı hem de
kurumun dış deerlendiriciler aısından deer kaybedecei gerei kaınılmazdır.lkenin
kalkınması ve kişi refahına olan katkılarından dolayı toplum aısından özel önem taşıyan
yükseköretim kurumlarında yöneticiler ve işi yapanlar olan idari personeller, mesleklerini icra
ederken karşılaştıkları problemlerde ya da günlük işleyiş ierisinde vermeleri gereken
kararlarda ahlâk ve etik teorilerinden yaralanmalılardır.
Her kurum için önemli olan ahlâk-etik kavramları yükseköretim kurumları iin hayati
önem taşımaktadır. Gelecein yöneticileri, bürokratları, bilim insanlarının yetiştii, bilginin
üretildii ve daıtıldıı yerler olması dolayısıyla ülkenin gelecei bu kurumların bugünkü
işleyişine balıdır denilebilir. Yükseköretim kurumları birbirini etkileyen öelerden oluşan
büyük bir sistem olduundan en üst yöneticiden en alt memura kadar tüm alışanların iş yapış
şekli bu sistemin işleyişini ve dolayısıyla toplumun kalitesinin etkilemektedir. Kurumların
başarılı olabilmeleri, örgütsel güveni salama ve yüksek iş yaşamı kalitesi sunmaları iin kendi
iinde iş etii politikaları geliştirmesi ve etik iklimin oluşturulması gerekmektedir. Bunun iin
yapılması gereken şeylerden biri de alışanların etik davranışları irdelenerek etik bilin
düzeylerinin anlaşılmasıdır. Bu nedenle, bu alışmada yükseköretim kurumu idari
personelinin iş ahlakı ve etik davranış algıları ortaya konmaya alışılmıştır.
YÖNTEM
Araştırmanın evrenini 2019 yılında Kocaeli niversitesinde görev yapan 1609 idari
personel oluşturmaktadır. rnekleme teknii olarak zaman kısıtı dolayısıyla tesadüfi olmayan
örnekleme metotlarından kolayda örnekleme tercih edilmiştir. Ulaşılabilen ve gönüllülük esas
alınarak anket uygulanan 341 idari personel araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır.
rneklem iin gerekli katılımcı sayısının belirlenebilmesi iin örneklem büyüklüü
hesaplaması (CRS, 2018) yapılmış, %95 güven seviyesi ve %5 hata düzeyinden gerekli olan
örnek büyüklüünün 310 olduu tespit edilmiştir. rneklem büyüklüü bu sayının üzerinde
olduundan toplanan verilerin araştıranın amalarını karşılayacaı söylenebilecektir.
Veri toplama aracı iin kapsamlı kaynak taraması yapıldıında geerlilii ve güvenilirlii
kanıtlamış, iş etii konusunda en fazla kullanılan öleklerin MWEP (Multidimensional Work
Ethic Profile- Çok Boyutlu İş Etii Profili) ve ATBEQ (Attitude Towards Business Ethics- İş
Etiine Yönelik Tutum) olduu görülmüştür. Bu iki ölei temel alan, Yücel ve Çiftçi
tarafından geliştirilen “İş Etii Tutum ve Davranış Algısı lei”nden faydalanılarak
oluşturulan 39 soruluk ölek araştırmada veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Uzman
görüşüne sunulan formda gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra ankete son hali verilmiştir.
Anket formu; demografik bilgiler ile iş etii ölei, iş memnuniyeti, örgütsel balılık ve
işten ayrılma niyetine ilişkin ifadeler olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. lek beşli likert
tipinde hazırlanmış olup katılımcılardan, ölekte yer alan ifadeler iin (1) kesinlikle
katılmıyorum, (2) katılmıyorum, (3) kararsızım, (4) katılıyorum ve (5) kesinlikle katılıyorum
seeneklerinden kendilerine en uygun olanı semeleri istenmiştir.
Veri toplama sürecine başlamadan önce anketin yapılacaı kurumdan gerekli resmi
izinler alınmıştır. Anketin geerliliini ölmek iin pilot alışma yapılmış ve 30 kişiye anket
uygulanmıştır. lekte yer alan tüm ifadelerin dahil edilerek hesaplanması sonucu elde edilen
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
225
Cronbach’s Alpha katsayısı 0,907 bulunmuş ve 1,00’a ok yakın olduundan soruların
güvenilir olduu görülerek asıl uygulamaya geilmiştir.
Anket hem matbu formla hem de web tabanlı olarak uygulanmıştır. Katılımcılara elden
daıtılan anket formları bir süre sonra toplanmış ve eer boş bırakılmış cevap varsa
tamamlanması istenerek analize katılacak anketlerde ifadelerin hibirinin boş kalmamasına
özen gösterilmiştir. Web tabanlı olarak hazırlanıp kurum alışanlarına mail olarak gönderilen
anketlerin cevapları da elektronik ortamda otomatik olarak toplanmıştır. Web tabanlı ankette
tüm sorular zorunlu alan olarak belirlendiinden cevapsız kalan ifade olmamıştır. Her iki
yöntemde de ankete katılmada gönüllülük esas alınmıştır.
ARAŞTIRMANIN BULGULARI
Araştırma kapsamında, Kocaeli niversitesinde alışan 341 idari personele uygulanan
anket alışmasından elde edilen veriler aşaıda özetlenmiş ve yorumlanmıştır.
Katılımcıların Demografik Özelliklerine İlişkin Bulgular
Araştırmaya katılan cevaplayıcıların demografik bilgilerinin frekans analizi Tablo 2’de
verilmiştir.
Tablo 2: Demografik Özelliklere İlişkin Bulgular
Cinsiyet
n
%
Medeni Durum
n
%
Kadın
148
43,4
Bekâr
93
27,3
Erkek
193
56,6
Evli
248
72,7
Toplam
341
100,0
Toplam
341
100,0
Eğitim
n
%
Yaş
n
%
Orta retim
73
21,4
18-25
12
3,5
Ön Lisans
64
18,8
26-35
122
35,8
Lisans
177
51,9
36-45
122
35,8
Yüksek Lisans
23
6,7
46 üstü
85
24,9
Doktora
4
1,2
Toplam
341
100,0
Toplam
341
100,0
Gelir
n
%
Çalışma Süresi
n
%
2000-3000 TL
74
21,7
5 yıl ve daha az
91
26,7
3000-4000 TL
207
60,7
6-10 yıl
92
27,0
4000-5000 TL
41
12,0
11-15 yıl
44
12,9
5000 TL üstü
19
5,6
16-20 yıl
51
15,0
Toplam
341
100,0
21 yıl ve üstü
63
18,5
Toplam
341
100,0
Araştırma kapsamına dâhil edilen idari personellerin demografik özelliklerini şu şekilde
özetleyebiliriz; toplam 341 katılımcının %71,6’sının yaşı 26-45 yaş aralıında, erkek
katılımcılar %56,6 oranıyla toplam katılımcı sayısının yarısından fazla, %72,7’si evli,
katılımcıların %78,6’sı yükseköretim mezunu, %60,7’sinin geliri 3000-4000 aralıında ve
%53,7’si 10 yıldan az bir zamandır bu kurumda alışmaktadır.
İdari personelin iş etii algısı ile iş memnuniyeti arasındaki ilişkiyi test etmek amacıyla
yapılan Pearson Korelasyon analizinin sonucuna göre pozitif yönde zayıf bir ilişki olduu tespit
edilmiştir. Analizin korelasyon deeri (r=0,279) (p, 0,000<0,01) olarak hesaplanmıştır. H7
hipotezi kabul edilmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
226
Tablo 14: İş Etiği ve İş Memnuniyetine İlişkin Korelasyon Sonucu
is_etigi
Memnuniyet
is_etigi
Pearson Correlation
1
,279**
Sig. (2-tailed)
,000
N
341
341
memnuniyet
Pearson Correlation
,279**
1
Sig. (2-tailed)
,000
N
341
341
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
Sonular iş etii ve iş memnuniyeti arasında zayıfta olsa pozitif bir ilişki olduu
göstermektedir. Personelin iş yerindeki etik davranışları arttıka işten memnuniyetleri, iş
memnuniyetleri arttıka iş yerindeki etik davranışları da artacaktır.
H8: Örgtsel balılık ile i etii davranı algısı arasında iliki vardır.
İdari personelin iş etii algısı ile örgütsel balılıı arasındaki ilişkiyi test etmek amacıyla
yapılan Pearson Korelasyon analizinin sonucuna göre pozitif yönde orta kuvvette bir ilişki
olduu tespit edilmiştir. Analizin korelasyon deeri (r=0,325) (p, 0,000<0,01) olarak
hesaplanmıştır. H8 hipotezi kabul edilmiştir.
Tablo 15: İş Etiği ve Örgütsel Bağlılığa İlişkin Korelasyon Sonucu
is_etigi
baglilik
is_etigi
Pearson Correlation
1
,325**
Sig. (2-tailed)
,000
N
341
341
baglilik
Pearson Correlation
,325**
1
Sig. (2-tailed)
,000
N
341
341
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
Sonular iş etii ve örgütsel balılık arasında orta kuvvette pozitif bir ilişki olduu
göstermektedir. Personelin iş yerindeki etik davranışları arttıka örgütsel balılıkları, örgütsel
balılık arttıka iş yerindeki etik davranışları da artacaktır.
H9: İten ayrılma niyeti ile i etii davranı algısı arasında iliki vardır.
İdari personelin iş etii algısı ile işten ayrılma niyeti arasındaki ilişkiyi test etmek
amacıyla yapılan Pearson Korelasyon analizinin sonucuna göre negatif yönde orta kuvvette bir
ilişki olduu tespit edilmiştir. Analizin korelasyon deeri (r=0,331) (p, 0,000<0,01) olarak
hesaplanmıştır. H9 hipotezi kabul edilmiştir.
Tablo 16: İş Etiği ve İşten Ayrılma Niyetine İlişkin Korelasyon
is_etigi
ayrilma
is_etigi
Pearson Correlation
1
-,331**
Sig. (2-tailed)
,000
N
341
341
ayrilma
Pearson Correlation
-,331**
1
Sig. (2-tailed)
,000
N
341
341
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
227
Sonular iş etii ve işten ayrılma niyeti arasında orta kuvvette negatif bir ilişki olduu
göstermektedir. Personelin iş yerindeki etik davranışları arttıka işten ayrılma niyeti azalacak,
işten ayrılma niyeti arttıka iş yerindeki etik davranışları azalacaktır.
SONUÇ
Etik ve ahlak arasında benzerlikler ve farklılıklar bulunan, sıka birbiri yerine kullanılan
ve birbirine balı iki kavramdır. Ahlak tarihsel süre iinde oluşan genel kabul görmüş
toplumsal dorularken etik ahlakın aıklanmasında rol oynayan bir aratır. Etik davranış daha
düşünce aşamasındayken ortaya ıkar ve davranışın etkilerinin sürdüü en son noktaya kadar
irdeleme yapar ahlak ise daha ok uygulama ile ilgilidir. Bireylerin nasıl davranmaları
gerektiini gösteren etik kurallar iş yaşamına uygulandıında iş ahlakı ya da iş etii adını
almaktadır.
Etik konusu günümüzde giderek önem kazanan kamu yönetiminin de ilgi alanına giren
bir konu haline gelmiştir. Kötü yönetim uygulamaları ve yolsuzlukların kamu kurumlarına olan
güveni zayıflatmış olması ile küreselleşme ve bilgi teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin
etkisiyle etie verilen deerin artması toplumun beklentilerini de deiştirmiş ve kamu
kurumlarının etik davranması zorunluluk haline gelmiştir.
Kamu kurumları amaları dorultusunda faaliyette bulunurken gerek iç çevresine gerekse
dış evresine karşı yasal sorumluluk taşımaktadırlar. Ancak hukuki düzenlemelerin yetersiz
kalmasıyla etik iyileştirme her alanda ihtiya haline gelmiş ve hem özel sektörde hem de kamu
sektöründeki kurumlarda etik kurullar kurulmaya başlanmıştır. Etik ile ilgili yapılan
düzenlemelerle, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken uyması gereken kurallar
belirlenerek bir davranış standardı oluşturulmaktadır. Her ne kadar kanun ve kurallarla etik dışı
davranışlar önlenmeye alışılsa da bu kuralların kalıcı olabilmesi iin benimsenip kurum
kültürü haline getirilmesi gerekmektedir. Etik kurallar personel tarafından benimsenmedii ve
yönetim tarafından kurumsallaştırılmadıı sürece hibir etik dışı davranış engellenemeyecektir.
Kurumda oluşan etik kültürün kaynaı kurumun yer aldıı toplumun örf, adet ve inan
sistemidir. Yasa ve yönetmeliklerin yanı sıra alışanların kişilikleri de etik kültürün
oluşmasında etkilidir. Kamu kurumlarının olumlu imaj yaratabilmesi ve kuruma güven
duyulması, kurumun etik davranıp davranmamasına balı olarak deerlendirilmektedir.
Yaşanan hızlı gelişmeler ve deişimler sonucunda artık kamu kurumlarından; ekonomik olarak
daha etkin, daha verimli ve daha kaliteli hizmet beklenmektedir. Bunların olabilmesi de
alışanların kuruma balanması ve işine yönelmesi ile iş ahlakı ve etik bilince sahip olmasını
gerektirir.
Bir kamu kurumu olarak üniversiteler; toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını
etkileyen, ait olduu toplumun en önemli kurumlarındandır. Bu önemi dolayısıyla bir kamu
hizmeti olan eitim öretim görevini yerine getirirken etik ilkeler dorultusunda hareket
etmelidirler.
Eitim hizmetinin salıklı bir şekilde sunulması iin kilit görevde bulunan idari personel,
üniversite sisteminin bir parası olarak kararlarıyla ve davranışlarıyla okul iinde ve okul
dışındaki kişileri olumlu ya da olumsuz olarak etkilemektedirler. niversite dışından olan
kişilerle ilişkilerde yüksek düzeyde etik standartlar korunmalıdır. Bu ilişkilerde üniversiteyi
temsil ettiini unutmayarak, aıklık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine balı, adaletli ve
saduyulu davranmalıdır. Alınan kararlarda kamu yararı şahsi ıkarların önünde tutulmalıdır.
Personelin yükseköretim kurumlarının ahlaki ve hukuki amalarına ters düşecek şekilde
davranması kurumu etkisiz ve verimsiz bir hale sokacaktır. Etik ilkelerin ön plana ıktıı ve
benimsendii bir alışma biimi, yapılan işin de etkin ve verimli olmasını salayacaktır.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
228
Bu balamda bu alışmada; toplumdaki önemi yadsınamaz olan yükseköretim
kurumlarında alışan idari personelin, işlerin yapılmasında etik deerleri ne derecede
benimsedii incelenmiştir. Çalışma sonucunda araştırmanın yapıldıı kurumda idari
personelinin iş etii algısının olumlu yönde olduu; verimli alışma, kurumun öncelii ve insan
ilişkilerinin geliştirilmesi ile ilgili ifadelere katılımcıların daha fazla önem verdii; gereksiz izin
alınması, iş karşılıında hediye alınması ve kuruma ait ara gerelerin şahsi olarak
kullanılmasına ilişki ifadelerin kesinlikle uygun bulunmadıı görülmüştür. Katılımcıların;
genel olarak kurallara, kanunlara ve meslek standartlarına uygun hareket eden profesyonel
alışanlar oldukları ifade edilebilir.
Araştırmada alışanların iş etii algısının demografik özelliklere göre (yaş, cinsiyet,
medeni durum, eitim durumu, aylık gelir, kurumda alışma süresi) farklılaşmadıı tespit
edilmiştir. Ayrıca iş etii algısının iş memnuniyeti, örgütsel balılık ve işten ayrılma niyetiyle
arasında bir ilişki olup olmadıı incelenmiş; iş memnuniyeti ve örgütsel balılıın iş etii ile
pozitif yönlü bir ilişkisi, işten ayrılma niyetinin ise negatif yönlü bir ilişkisi olduu tespit
edilmiştir. Kurumda etik davranışların artmasını salamak iin eşitli yollarla alışanların iş
memnuniyeti ve örgütsel balılıı arttırılmalıdır. Böylece işten ayrılma niyeti de azalacak ve
etik davranışların artmasına katkı salayacaktır.
Çalışmada dikkat eken önemli sonulardan biri de; “Çok alışan bir kişi az alışana göre
hayata daha fazla başarılı olur.” ve “Amalarımıza ulaşmak iin her zaman ok alışmaya gerek
yoktur.” ifadelerine verilen cevaplardır. Bu ifadelere verilen cevapları birlikte
deerlendirdiimizde kurum ierisinde ok alışana hak ettiinin verilmedii, ok alışmayıp
hak etmeden de bazı şeylerin elde edilebildii yönünde bir düşünce olduunu söyleyebiliriz.
Çalışanların balılıının arttırılmasında bu düşüncenin altında yatan sebeplerin deerlendirilip
etik düzeltmelere gidilmesi kurumun verimlilii aısından fayda salayacaktır.
Kamu görevlisinin etik deerlerle hareket etmesine yasayla oluşturulan etik kurul ve
imzalatılan sözleşme yetmemekte, etik dışı davranışlar sürmektedir. Her ne kadar
alışmamızda etik davranış algısının yüksek olduunu tespit edilmiş olsak da uygulamada hala
bazı etik dışı davranışlara rastlanılmaktadır. Etik davranışların kalıcı olabilmesi ve bir kurum
kültürü halini alması iin yapılabilecek bazı iyileştirmeleri şu şekilde özetleyebiliriz;
- Etik deerler belirlenip yasal sınırlar iinde, aık ve anlaşılır etik kurallar
oluşturulmalıdır. Kuralların herkes tarafından kolayca anlaşılabilir ve örenilebilir
olmasına dikkat edilmelidir.
- Etik kurallara karşı en üst yöneticiden en alt alışana kadar herkes eşit derece sorumlu
tutulmalıdır. İdari amirler etik kuralların uygulanmasına örnek davranışlarıyla
öncülük etmelidirler.
- Etik eitimi önemsenmeli ve eitim faaliyetlerine kaynak ayrılarak gerekli etik
eitimleri verilmelidir. Kurum ierisine yerleştirilecek pano ve afişlerle etik kurallar
hatırlatılmalı ve kurumun bu deerlere önem verdii alışanlara hissettirilmelidir.
- Etik dışı davranışlarda bulunanlar kınanmalı gerekirse cezalandırılmalıdır. Etik
davranışlarda bulunanalar ise takdir edilerek ödüllendirilmeli ve etik davranış
özendirilmelidir.
- Çalışanların yönetiminde eşitlik ve adalet salanmalı, hakları gözetilerek etik bir
ortam salanarak kuruma balılıkları arttırılmalıdır.
- Karar alma süreleri şeffaf olmalı, kurumda etkili bir denetim ve sorumluluk
mekanizması geliştirilerek kuruma duyulan güven arttırılmalıdır.
Sonu olarak denilebilir ki; toplumun geleceini inşa edecek en önemli kurumlardan biri
olduu düşünülen yükseköretim kurumlarında alışan idari personelin, iş ahlâkı ve etik
kavramlarını benimsemiş olması kurumun etkinliini ve verimliliini arttıracaktır. Etik disiplin
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
229
ve ahlâki deerlerin personele kazandırılması iin başta etik konusunda eitim verilmesi olmak
üzere iyileştirmeler yapılmalı ve konuya gereken deer verilmelidir.
KAYNAKÇA
Aktaş, Kadir (2014). “Etik-Ahlak İlişkisi ve Etiin Gelişim Süreci”. Uluslararası Yönetim ve
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:1, Sayı:2:22-32
Arslan, Mahmut (2001). İş ve Meslek Ahlakı. Ankara: Siyasal Kitabevi
Aşcıgil, Sema F. “İş Etii Ve Kamu Kuruluşları: zel Sektörden Ne
renebiliriz?”.https://www.tbmm.gov.tr/etik_komisyonu/belgeler/makale_
IsEtigiKamu-SemraAscigil.pdf / erişim tarihi Ekim 2018.
Aydın, İnayet (2006). Eitim ve retimde Etik. Ankara: Pagem Akademi Yayıncılık
Aydın, M. S., Hakan Kaya, Halil Kete (2017) “Yükseköretim Hizmetlerinin zellikleri Ve
Türkiye’de Yükseköretim Hizmetlerinin Görünümü”. Journal of Awareness, Cilt:2,
Sayı:2: 1-24.
Ayhan, Ufuk (2007). “renen rgütler Ve Kamu Kuruluşları”. Sayıştay Dergisi Danışma
Kurulu, Sayı:76: 77-99.
Bilgin, Kamil Ufuk (1998). “Kamu Yönetiminde Yönetim Ahlâkı”. Seluk niversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, Cilt:6, Sayı:1-2: 465-483.
CRS (2018) “Sample Size Calculator”, Creative Research Systems,
https://www.surveysystem.com/sscalc.htm / erişim tarihi Kasım 2018.
Çoruk, Adil (2014). “Yükseköretim Kurumlarında Görev Yapan İdari Personelin Duygusal
Emek Davranışları”. Ondokuz Mayıs niversitesi Eitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 33,
Cilt:1: 79-93.
Eli, Meral (2012). “İş Yaşamında Etik”. https://www.slideserve.com/kylynn-davis/ya-
aminda-et-k / erişim tarihi Ekim 2018.
Ertekin, C., Nihat Berker, Aslıhan Tolun vd (2002). “Bilimsel Araştırmalarda Etik Sorunlar”
(Elektronik Sürüm). Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları.
https://www.dicle.edu.tr/Contents/2f1cb563-9af0-415a-93fe-c2583514e91c.pdf/ erişim
tarihi Kasım 2018.
Gedikliolu, Tokay (1991). “Çadaş Yükseköretim: nemi, Sorumlulukları, Planlı Deişim
ve Yönetim”. Eitim ve Bilim Dergisi, Cilt:15, Sayı:81: 20-28.
Gerek, H., Mehmet Haluk Güven, Şükrü Ouz zdamar vd (2011). “Yükseköretim
Kurumlarında Etik İlkeler, Sorumluluklar Ve Davranış Kuralları”. Yükseköretim ve
Bilim Dergisi, Cilt:1, Sayı:2: 80-88.
Gök, Sibel (2008). “İş Etii İle İş Ahlakı Arasındaki İlişki Ve Çalışma Yaşamında İş Etiini
Etkileyen Faktörler”. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:5, Sayı:1: 1-19.
Gök, Sibel (2009). “Çalışma Yaşamında İş Etii: Bir Alan Araştırması”. Sosyal Siyaset
Konferansları Dergisi, Sayı:57: 549-577.
Ilgaz:, Türkan Bilgili (2006). “Eitim Ve retimde Etik”. Atatürk niversitesi Kazım
Karabekir Eitim Fakültesi Dergisi, Sayı:14: 199-210.
İslamolu, A. Hamdi ve Alnıaık, mit (2014). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri.
İstanbul: Beta Basım
Kaypak, Ş., Muzaffer Bimay, Vedat Yılmaz (2017). “Dijital Çada Kamu Yönetimi Ve Etik”.
Social Sciences Studies Journal, Cilt:3, Sayı:9:912-925.
Kuuradi, İoanna (2011). Etik. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu
Kutlu, Ahmet Can (2007). niversite Yönetiminde İdari Bürokrasinin Yeniden
Yapılandırılması ve Bir Model nerisi. Yüksek lisans tezi, İstanbul Teknik niversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
230
Mahmutolu, Abdulkadir (2009). “Etik ve Ahlak; Benzerlikler, Farklılıklar ve İlişkiler”. Türk
İdare Dergisi, Haziran-Eylül sayısı:224-249.
nen, M., Ali Yıldırım (2014). “Kamu Yönetiminde Etik Denetimi: OECD lkeleri rnei”.
Akademik Yaklaşımlar Dergisi, Cilt:5, Sayı:1: 103-126.
zen, Yener (2011). “Sorumluluk Balamında İş Ahlakı ve Sosyal Sorumluluk: Sosyal
Psikolojik Bir Yaklaşım”. Gümüşhane niversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi,
Sayı:4: 173-189.
Resmi Gazete (06.11.1981). Yükseköretim Kanunu, 17506.
Resmi Gazete (08.06.2004). Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Ve Bazı Kanunlarda
Deişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 25486.
Resmi Gazete (13.04.2005). Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul Ve
Esasları Hakkında Yönetmelik, 25785.
Serbest, Hamit (2001). “İnsan ve Etik”. http://www.lightmillennium.org/
summer_fall_01/turkce_sonbahar_01/hserbest_insan_etik.html/erişim tarihi 07.11.2018.
Şahin, A., M. Hulusi Demir (2000). “Yönetici İkilemi, İş Ahlakı”. Mula niversitesi SBE
Dergisi, Cilt:1, Sayı:1:203-213.
T.C. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu (2012). Kamu Görevlileri Etik Rehberi.
http://www.tuik.gov.tr/jsp/duyuru/upload/KamuGorevlileriEtik Rehberi.pdf/ erişim
tarihi 04.11.2018.
Takış, Taşkın (1998).”Etik”. Dou Batı Dergisi, Yıl:1, Sayı:4:5.
Turan:, Belgin Durceylan, Mehmet Şişman (2005).” niversite Yöneticilerinin Benimsedikleri
İdari Ve Kültürel Deerler”. Manas niversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 13:181-
202.
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük. http://tdk.gov.tr/index.php?Option
=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5bec161fb39953.01493498 / erişim Ekim 2018.
Usta, Aydın (2011).”Kuramdan Uygulamaya Kamu Yönetiminde Etik Ve Ahlâk”.
Kahramanmaraş Sütü İmam niversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
Cilt:1, Sayı:2: 39-50.
Usta, Aydın (2012). “Kamu rgütlerinde Meslek Etii Ve Çalışma Ahlakı zerine Bir
Deerlendirme”. Süleyman Demirel niversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, Cilt:17, Sayı:1:403-421.
Yücel, R., Gamze Ebru Çifti (2012). “İş Görenin İş Etii Tutum ve Davranış Algısı”. İş Ahlakı
Dergisi, Cilt:5, Sayı:9: 131-161.
Yükseköretim Kurulu (2000), Türk Yükseköretiminin Bugünkü Durumu,
Ankara.http://www.yok.gov.tr/documents/10279/30217/turk_yuksek_ogretimin_
bugunku_durumu_mart_2000.pdf/acfbb960-bbb3-44fe-871e-ee960e11e30e/erişim tarihi
Ekim 2018.
Yükseköretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri. http://kurul.odu.edu. tr/files/ akademik-etik-
ilkeler.pdf/erişim tarihi Ekim 2018.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
231
ŞİZOFRENİ HASTALARINA YNELİK BİNAURAL SES FREKANSIYLA
DESTEKLENMİŞ SANAL TERAPİ DESTEK UYGULAMA TASARIMI
Reyhan Şahinbaş
İstanbul niversitesi Cerrahpaa, Fen Bilimleri Enstitüsü reyhansahinbas@gmail.com
Dr. retim yesi İnci Zaim GKBAY
İstanbul niversitesi, Enformatik Blm inci.gokbay@istanbul.edu.tr
Özet
Beyin görüntüleme alışmaları, şizofreni hastalarının beyinlerinde, salıklı kontrollere göre
yüksek bir beta ve gamma aktivitesi olduunu göstermektedir. Bu yüksek aktivite, başta halüsinasyonlar
olmak üzere pozitif semptomlarla ilişkilidir. Şizofreni tedavisinin merkezindeki antipsikotikler,
psikososyal tedaviler ile desteklense de tüm bunlar yetersiz kalabilmektedir. Teknolojinin gelişimi,
şizofrenide alternatif tanı ve tedavi aralarının geliştirilmesine yol amıştır. Bu alışmaların başında
avatar, sanal gereklik ve akıllı telefon uygulamaları gelmektedir. Yapılan alışmalarda, dier
psikososyal tedavilere kıyasla, şizofreni hastalarının geliştirilen bu uygulamalarla gerekleştirilen
tedavilere daha fazla katılımda bulunduu ve tedaviye devam etme isteklerinin arttıı görülmüştür. Bu
kapsamda, şizofreni hastalarının tedavisine destek olan, hastaların her an ulaşabilecekleri ucuz ve etkili
bir sanal terapi destek uygulaması geliştirilmesi amalanmıştır. Görüşülen 5 şizofreni hastasının
halüsinasyon ierii, ortaya ıkış zamanı ve bu zamanı tetikleyen faktörler örenilmiş, bu verilerle
uygun olarak her hasta iin ayrı Binaural ses frekansı destekli ses dosyası hazırlanmış olup bu sesler
mobil ortama uygun olarak geliştirilen avatarlara eklenmiştir. 4 ay boyunca hazırlanan sanal terapiden
faydalandırılan hastalara, deişimin somut olarak deerlendirilmesi iin 5 adet psikiyatrik ölek
uygulanmıştır. lek sonuları ve hasta ile hasta yakınlarının geri bildirimlerine göre alışmadan olumlu
sonular elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Şizofreni, Binaural Ses Frekansları, Sanal Terapi, Avatar Terapi
Abstract
Brain imaging studies show that schizophrenic patients have higher beta and gamma activity in
their brains than healthy controls. This high activity is associated with positive symptoms, especially
hallucinations. Although antipsychotics at the centre of schizophrenia are supported by psychosocial
therapies, they may be insufficient. The development of technology has led to the development of
alternative diagnostic and therapeutic tools in schizophrenia. Avatar, virtual reality and smartphone
applications are the most significant ones. Studies have shown that patients with schizophrenia are more
likely to participate in treatments developed with these practices and have a greater will to continue
treatment compared to other psychosocial treatments. In this context, it is aimed to develop an
inexpensive and effective virtual therapy support application that supports the treatment of patients with
schizophrenia and is accessible to patients at any time. 5 patients with schizophrenia were interviewed
about their hallucination content, time of onset and factors triggering this time. Following these data,
Binaural sound frequency supported audio file was prepared for each patient and these sounds were
added to avatars developed by the mobile environment. Five psychiatric scales were administered to the
patients who benefited from the virtual therapy prepared for 4 months to evaluate the change concretely.
Positive results were obtained from the study according to the scale results and the feedback of the
patients and their relatives.
Keywords: Schizophrenia, Binaural Sound Frequencies, Virtual Therapy, Avatar Therapy
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
232
1. Giriş
Şizofreni bireyde ruhsal, sosyal ve mesleki alanda pek çok gerilemeye yol açan
karmaşık yapılı bir bozukluktur. Şizofreni kronik gidişli bir psikotik bozukluk olmakla birlikte
ounlukla 15-35 yaş arasında başlangı gösterir. Yaşam boyu görülme yaygınlıı %1’dir ki bu
durum şizofrenin olduka yaygın bir hastalık olduunu göstermektedir (Carpenter & Buchanan,
1994; Kuhn & Cahn, 2004).
Yapılan aile, ikiz ve evlat edinme alışmaları, genetiin şizofreni üzerindeki etkisini
kanıtlamıştır (Carpenter & Buchanan, 1994; Kornhuber, Wiltfang, & Bleich, 2004; McGuffin,
Owen, & Farmer, 1995). Ayrıca beyinde, özellikle nörokimyasallar ile ilgili gelişimsel bir
bozukluk olduunu gösteren alışmalar da mevcuttur (Bobo, Rapoport, Abi-Dargham, Fatemi,
& Meltzer, 2008; Mjellem & Kringlen, 2001; Ross, Margolis, Reading, Pletnikov, & Coyle,
2006; Torrey, 2014). Bu gelişimsel sürece, annenin hamilelik sürecinde ve hemen sonrasında
maruz kaldıı stres ve enfeksiyonlar da dâhildir (Guo, He, Song, & Zheng, 2019; Khandaker,
Zimbron, Lewis, & Jones, 2013; Mata & Aceh, 2018; Pugliese et al., 2019). te yandan, yapılan
beyin görüntüleme alışmaları, şizofreni hastalarının beyinlerinde salıklı kontrollere göre daha
yüksek beta (Morihisa, Duffy, & Wyatt, 1983; Yeragani, Cashmere, Miewald, Tancer, &
Keshavan, 2006) ve gamma (Kumar et al., 2014; Lee, Choo, Im, & Chae, 2008; Tekell et al.,
2005) aktivitesi gözlemlenmiştir. Bu yüksek aktivitenin başta halüsinasyonlar olmak üzere
pozitif semptomlar ile ilişkili olduu görülmüştür (Baldeweg, Spence, Hirsch, & Gruzelier,
1998; Begić, Mahnik-Miloš, & Grubišin, 2009; Sperling & Kornhuber, 2002).
Şizofreni tedavisinin merkezinde antipsikotikler merkezi konumdadır. Antipsikotikler
şizofreniyi tamamen ortadan kaldırmaz; ancak düzenli ve doru bir kullanım ile semptomları
büyük ölüde bastırır. İla tedavisine ek olarak, hastaların aksayan bilişsel ve sosyal becerilerini
geliştirmeye yönelik eitim programları ile kişisel ve grup terapisini de kapsayan psikososyal
tedaviler de önemli faydalar salamaktadır. Yine aile destei, hastanede yatışı ve hastalıın
nüksünü azaltan önemli faktörlerdendir (Mueser & Jeste, 2008). Tüm bunlara ramen, mevcut
tedavi yöntemleri yetersiz kalabilmektedir. Hastalar ila kullanımını aksatabilmekte veya
tamamen reddedebilmektedir. Ek olarak, hasta ilaç tedavisine cevap vermeyebilir veya toplum
tarafından damgalanma korkusu ile tedaviden kaınabilmektedir. Ayrıca, herhangi bir zamanda
salık desteine ihtiya duysalar bile, hastalar bu destee her an erişemeyebilir. Tüm bu
nedenler her hasta iin farklı olabilmektedir. Bu nedenler, araştırmacıları şizofreni tedavisinde
yardımcı olabilecek alternatif özümler arayışına yöneltmiştir.
Son yıllarda avatar ve sanal gereklik uygulamaları, psikiyatrik bozukluklarda
destekleyici tedavi yöntemi olarak sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. rnein, uykusuzluk
hastalarında bir terapi aracı olarak kullanılan avatarlar (Heim, Rötger, Lorenz, & Maercker,
2018), majör depresif bozukluklarda ve travma sonrası stres bozukluklarında bir tanı aracı
olarak kullanılmıştır (Satter et al., 2012). İnsan ilişkilerini taklit eden avatar alışmaları, hastaya
bir metin materyali yerine anlayış klinisyen ile muhatap oluyor izlenimi vermektedir.
Dyck ve di. (2010) hastaların yaşadıı algılama bozukluklarından dolayı şizofreni
hastalarında avatarların ne derece yararlı olduunu incelemiştir. Şizofreni hastaları ve salıklı
kontrollere sanal ve gerek insan yüzleri gösterilmiştir. Her iki gruptan da gösterilen yüzlerdeki
temel duyguları (mutluluk, öfke, üzüntü, korku, irenme ve tarafsız) bildirmeleri istenmiştir.
Şizofreni grubu, temel duyguları salıklı kontrol grubu ile yaklaşık olarak doru oranda
adlandırmıştır. Bu sonu sanal yüzlerin şizofreni alışmalarında kullanılabileceini
göstermektedir. Du Sert ve di. (2018) işitsel ve sözel halüsinasyonlardan (AVH) mustarip
direnli şizofreni hastaları iin bir avatar tasarlamıştır. Hasta ile halüsinasyon simülasyonu olan
avatar arasındaki iletişim Gear Sanal Gereklik gözlüklerini kullanarak salanmıştır. Avatar ile
hasta arasında, hastanın kişilik özelliklerini hatırlatmak, hastanın özgüven kazanması ve AVH
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
233
ile mücadele etmeye alışmak gibi amalar ile bir diyalog başlatılmıştır. Tedaviden sonra
önemli terapötik etkiler elde edildi ve mevcut tedavi yöntemleriyle karşılaştırıldıında avatar
terapisi olduka başarılı olmuştur. Günümüzde terapötik amalar iin birok oyun
geliştirilmektedir. Kronik hastalık vakalarında, bu müdahaleler farmakolojik tedavilerden ok
daha az maliyetlidir ve bakım noktasında hızla öleklendirilebilir ve erişimi hızla salanabilir
(Kinross, 2018). Ayrıca hastanın ihtiyalarına göre uyarlanabilirler. Adery ve di. (2018) VR
destei ile bir sosyal beceri eitim (SST) müdahalesi geliştirmiştir. Şizofreni hastalarının sanal
gereklik ortamında, maaza, kafeterya veya manav gibi sosyal olarak etkileşime
girebilecekleri bir avatarla iletişim kurmaları salanmıştır. Hastalar, klavyeyi kullanarak metin
tabanlı bir menüden cümleler seerek tanımadıkları bir kişiyi temsil eden bu avatarla balantı
kurmuştur; avatarlar, doal bir diyalog salamak iin anadili İngilizce olan insanların sesiyle
yanıt vermiştir. Oyun boyunca hastalar, yeni bir insanla tanışma, bilgi edinme ve günlük
konuşma yapma gibi günlük yaşamda zorlandıkları sorunlar hakkında bir konuşma başlatmaya
alışmışlardır. Çalışmadan olumlu sonular alınması ile birlikte hastaların bu tedaviye devam
etme isteklerinin psikososyal grup tedavilerinden daha yüksek olduu dikkat ekicidir. Bir
başka mobil salık müdahale uygulaması, şizofreni hastalarının alışma saatlerinden sonra bir
salık hizmetine nasıl ihtiya duyduklarını araştırmıştır. Achtyes ve di. (2019) yüksek riskli
psikiyatri hastanesinden yeni taburcu edilmiş şizofreni hastalarına FOCUS adlı mobil uygulama
ile müdahalede bulunmuşlardır. FOCUS, hastalara beş balamda yardımcı olmuştur: ilalar,
ruh hali, sosyal, uyku ve sesler. Hastaların %50,6'sı mesai saatlerinde uygulamayı başlatmıştır.
Ek olarak, hastaların %47,4'ünün uygulamaya her saat kendiliinden başlattıkları bildirilmiştir.
Bu, şizofreni hastalarının günün herhangi bir vaktinde salık hizmetine ihtiya
duyabileceklerini ancak mobil uygulamaların bu ihtiyacı karşılayabileceini göstermektedir.
Bu alışmanın amacı, şizofreni hastalarının tedavisine destek verecek, hastaların her
an ulaşabilecekleri, ucuz ve etkili bir sanal terapi uygulaması geliştirmektir.
Yöntem
Yapılan alışmada şizofreni tanısı konulmuş ve İstanbul niversitesi Tıp Fakültesi
Ruh ve Sinir Hastalıkları ABD ’da tedavi gören hastalardan alışmaya gönüllü olarak katılan 4
hasta ile alışılmıştır. ncelikle, hekimlerin gerekleştirdii ve alışmacıların katıldıı birebir
görüşmelerde hastaların gördükleri halüsinasyon ierikleri veya duyduklarını ifade ettikleri
seslerin ieriklerine ilişkin ayrıntılı bilgiler, bu durumların oluşmasını tetikleyen koku, ses, renk
vb. bilgiler alınmıştır. Tasarlanan sanal uygulamada; hastanın ifade ettii ieriklere ilişkin
olumlama cümleleri, hastanın duygu durumuna ilişkin gözlemlere istinaden hastaya özel
oluşturulan binaural ses frekanslarıyla desteklenen ses dosyaları hazırlanmıştır.
Binaural ses frekansları, normal bir işitmeye sahip iki kulaa ayrı ayrı ve farklı
frekanslarda ses tonu verilmesi sonucu, inferior kolikulusta oluşan üüncü ses tonudur. Yeni
oluşan bu ses tonunun frekansı, her iki kulaa verilen frekansların arasındaki fark kadardır.
rnein, sol kulaa 500 Hz ve sa kulaa 510 Hz saf ses tonu verildiinde, kişide aradaki fark
olan 10 Hz’lik bir frekans oluşur. Bu frekans beyin frekanslarından alfa frekansına denk
gelmektedir. Beyin ise frekans takip cevabı ile baskın olan beyin dalgalarını alfa frekansına
sürükler ve beyinde alfa frekansı hâkim olur. Binaural Beat ses tonlarının etkilerini ölmek iin
farklı frekans aralıklarında eşitli alışmalar yapılmıştır. Bu alışmalar sonucunda, kulaklara,
beyindeki baskın frekansı alfa frekansına sürükleyecek tonda Binaural Beat dinletildiinde
kişide, alfa frekansının etkileri olan rahatlama durumu gözlenmiş ve serotonin miktarında artış
görülmüştür (Evans, 2007). Aynı zamanda anksiyetenin de azaldıını gösteren alışmalar
bulunmaktadır (Dabu-Bondoc et al., 2003; Huang & Charyton, 2008; Kliempt, Ruta, Ogston,
Landeck, & Martay, 1999; Lane, Kasian, Owens, & Marsh, 1998; Lewis, Osborn, & Roth,
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
234
2004; Ossebaard, 2000; Tang, Harms, Speck, Vezeau, & Jesurum, 2009). Beta frekansında ise
kişide alarm ve dikkat durumu gözlenmekle birlikte örenme ve hafızada gülenme
görülmüştür (Huang & Charyton, 2008). Ayrıca teta ve delta frekansları ile yapılan alışmalarda
depresyon ve anksiyetenin azaldıı gözlenmiştir (Lane et al., 1998; Wahbeh, Calabrese, &
Zwickey, 2007; Wahbeh, Calabrese, Zwickey, & Zajdel, 2007). Bu nedenlerle, hazırlanan ses
dosyalarında kullanılan ses frekans aralıkları her olumlama cümlesi iin farklı seilmiştir.
rnein, kalabalıktan kaynaklı anksiyetesi olan ve işitsel halüsinasyonlarının tetikleyicisi
olarak kalabalık ortamları gösteren hasta iin alfa frekansının aırlıklı olduu bir ses dosyası
hazırlanmıştır.
Hazırlanan ses dosyaları, avatarlara eklenmiştir. Avatar tasarımı, Unity 2019
sürümüne sahip (© 2019 Unity Technologies) oyun motoru ile yapılmıştır. Karakter tasarımı
ve seslendirme, Unity iin tasarlanmış olan yan uygulamalar ile salanmıştır. Oluşturulan
avatar, klinik uygulamalar iin bilgisayar ortamına ve ayrıca hastanın muayene dışında da
faydalanabilmesi için mobil ortama uyumlu hale getirilmiştir.
Hastalar 4 aylık süre boyunca alışmacılar tarafından her gün kontrol edilmiş ve
uygulama kullanımları hakkında bilgi alınmıştır. Çalışmada yer alan 4 hasta belirlenen süre ve
periyotta her gün sanal terapi destei almıştır. Hastalar uygulamaya katılmadan önce ve
katıldıktan sonra alışmanın sorumlusu ilgili ABD hekimleri tarafından Kısa Psikiyatrik
Deerlendirme lei (BPRS), Klinik Global İzlenim lei (CGI), Global Deerlendirme
lei (GAS), Pozitif Belirtileri Deerlendirme lei (SAPS) ve Görsel Analog lek (VAS)
ölçekleri uygulanmıştır. Böylece, sanal terapi kullanmadan önceki ve kullandıktan sonraki
durumları somut olarak deerlendirilmiştir. Kısaca, BPRS ve SAPS ölekleri ile hastaların
pozitif belirtileri, özellikle de halüsinasyon şiddeti deerlendirilmiştir. CGI ölei ile hastaların
tedavi sürecinde belirti şiddeti, tedaviye cevap tedaviye etkinliinin deişimi, GAS ölei ile
hastalıın hastalar üzerindeki psikolojik, toplumsal ve mesleki işlevsellii ve son olarak VAS
ölei ile hastaların kendi deerlendirmesi ile halüsinasyon şiddeti ve halüsinasyonlarından
duyduu rahatsızlık derecesi ölülmüştür. Aynı zamanda hastaların kendi geri bildirimleri ile
hasta yakınlarının gözlemleri de deerlendirmeye alınmıştır.
Sanal terapi hastaların akıllı telefonlarına yüklenmiş olup nasıl kullanacakları
anlatılmıştır. Binaural ses frekanslarından etki görmeleri iin hastalardan stereo kulaklık
kullanmaları istenmiştir. Takip süreci iin hastaların ve hasta yakınlarının iletişim bilgileri
alınmıştır. Sanal terapiden faydalandırıldıkları 4 ay boyunca her gün kontrol edilmişlerdir.
Bulgular
Bir hasta, terapiye başlandıktan yalnızca 9 gün sonra verilen tedavinin kendisine iyi
gelmediini bildirerek tedaviyi sonlandırmıştır. Dier hastalara ise uygulanan öleklerde genel
olarak bir iyileşme gözlemlenmiştir. Şizofrenide psikotik ve bazı depresif belirtilerin şiddetini
ve deişimini ölmekte kullanılan BPRS skorlarında, tüm hastalarda belirgin bir düşüş yani
iyileşme gözlemlenmiştir. Duygulanımda küntleşme ve duygusal ekilme parametrelerinde tüm
hastalarda belirgin olarak düşüş yani iyileşme gözlemlenmiştir. te yandan 2 hastanın varsanı
şikayetinde azalma görülürken ölek sonularına göre aır hasta olarak kabul edilen dier bir
hastada ise deişim olmamıştır. Yine aynı hastada, müdahalede bulunulan depresyon ve intihara
eilim kriterlerinde bir azalma olmuş, anksiyetesinde ise deişim gözlemlenmemiştir.
Hastalık şiddetini ve hastalıın düzelme durumunu ölen CGI öleinde ise tüm
hastalarda bu parametrelerde bir iyileşme gözlemlenmiştir. Ayrıca zihinsel hastalıkların hasta
üzerindeki psikolojik, toplumsal ve mesleki işlevselliini ölen GAS öleinde ise iki hastada
işlevsellik artmış olup dier hastada ise orta-üzeri olan işlevsellik durumu korunmuştur.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
235
Yukarıda da bahsedilen “aır hasta” olarak belirlenen hastanın, ilk durumda, hemen hemen tüm
alanlarda işlevsellii kötü iken bu durum sanal terapiden sonra kısmen düzelmiştir.
Şizofreni hastalarında, varsanıları, hezeyanları, garip (bizar) davranışları ve pozitif
formal düşünce bozukluunu deerlendiren SAPS genel skorlarında tüm hastalarda belirgin bir
iyileşme görülmüştür. Varsanılar bütünsel olarak deerlendirildiinde terapi sonrasında tüm
hastalarda bir belirli alanlarda azalma görülmüştür. İki hastada işitsel varsanılarda azalma
görülürken bir hastada görsel halüsinasyonlar kesilmiştir. Aır olarak belirlediimiz hastada
yorumlayıcı sesler kesilirken, görsel halüsinasyonlar ortaya ıkmıştır. Halüsinasyonlara kıyasla
hezeyanlarda daha belirgin iyileşme gözlemlenmiştir. Tüm hastalarda kontrol edilme
hezeyanlarında azalma görülürken, düşünceler ile ilgili hezeyanlar kesilmiştir.
Hastalar, işitsel halüsinasyon ve görsel halüsinasyonlarının şiddetini ve bunlardan
duyduu rahatsızlık derecelerini VAS ölei ile bizzat kendileri deerlendirmiştir. Hastalardan,
0 (en düşük) ve 10 (en yüksek) olarak belirlenmiş bir skala üzerinden seim yapmaları
istenmiştir. VAS öleine göre, tüm hastaların işitsel halüsinasyonlarından duyduu rahatsızlık
derecesi azalma gösterirken, bu semptomun şiddeti iki hastada azalmış ve “aır” olarak
nitelenen hastada sabit kalmıştır. İşitsel halüsinasyonlarında iyileşme gösteren hastalardan
birinde başlangıta görsel halüsinasyon bulunmakta iken sanal terapi sonrası bu şikayet ortadan
kalkmıştır. “Aır” olarak nitelendirilen hastada başlangıta görsel halüsinasyon yokken, ses
tedavisi sonrasında işitsel halüsinasyonları ile eşit şiddette ve rahatsızlık düzeyinde görsel
halüsinasyon belirtilmiştir.
Sonuç ve Tartışma
Yukarıda bahsedilen bu “aır hasta” ile iletişim bizzat kendisi deil hasta yakını ile
salanmış olup tedavinin işleyiş süreci tam olarak dorulanamamıştır. Ayrıca aynı hastanın,
tedavi gördüü hastaneden memnun kalmayıp başka bir hastanede yeni bir tedaviye başladıı
bildirilmiştir. Bu nedenle verdiimiz sanal terapiden ne kadar faydalandıı muallakta olup
farklı ila tedavisine başlaması da süre takibini olumsuz etkilemiştir. Bu gibi gerekeler ile bu
hastanın ses tedavisi süreci sonlandırılmıştır.
Dier iki hasta sanal terapiden memnun kaldıını bildirmiştir. Bu hastaların yakınları
da hastaları onaylayarak hastaların eskiye oranla daha iyi olduklarını gözlemlemişlerdir.
Hastalardan biri daha önceden hastane randevularına gitmek dahi istemezken artık daha düzenli
ve istekli olarak hastaneye gittii bildirilmiştir. Aynı hastada yine varsanılarından kaynaklı
olarak gösterdii kendi kendine konuşma davranışı da minimuma inmiştir. Ayrıca,
varsanılarının yönlendirmesi ile resim kursunu bırakan hasta, terapi sürecinde tekrar kursa
gitmeye başlamıştır. Bu durum, hastanın günlük yaşamdan zevk almaya başladıını, iyileşmeyi
isteyerek bu konuda aba harcadıını göstermektedir. Dier hasta ise, sanal terapi süresince,
kendisini ok rahatsız eden “kendi seslerinin” artık o kadar rahatsız etmediini söyledi. Hasta
yakını da hastanın eskiye nazaran daha neşeli olduunu, dinledii müzik türünün bile daha canlı
olduunu bildirdi. Her iki hasta da tedaviye devam etmek istediklerini bildirmişlerdir. İlaveten
bu iki hasta, normalde kendi randevu tarihleri dâhil pek ok konuda unutkan olmalarına ramen
her gün geribildirimlerini düzenli olarak vermişlerdir. Ayrıca bu süreci bir sorumluluk olarak
gören hastaların bu tutumu dikkat ekicidir.
Bildiimiz kadarıyla, binaural tonlarının şizofreni hastalarını tedavisinde kullanıldıı
ilk alışmadır. Bu alışma, bir yüksek lisans tez alışması olup henüz başlangı seviyesindedir.
Daha kapsamlı araştırmalara aık olan bu alışmada örnek sayısının azlıı, sonuların
genelleştirilmesi yönündeki engellerden biridir. Ayrıca, ses terapisinin uzun vadedeki etkileri
henüz gözlemlenmemiş olup daha uzun ölekli bir alışmaya ihtiya duyulmaktadır. Ancak
terapi süreci düzenli işlediinde elde edilen olumlu sonular umut vericidir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
236
Kaynakça
Achtyes, E. D., Ben-Zeev, D., Luo, Z., Mayle, H., Burke, B., Rotondi, A. J., … Kane, J. M.
(2019). Off-hours use of a smartphone intervention to extend support for individuals
with schizophrenia spectrum disorders recently discharged from a psychiatric hospital.
Schizophrenia Research, 206(xxxx), 200–208.
https://doi.org/10.1016/j.schres.2018.11.026
Adery, L. H., Ichinose, M., Torregrossa, L. J., Wade, J., Nichols, H., Bekele, E., … Park, S.
(2018). The acceptability and feasibility of a novel virtual reality based social skills
training game for schizophrenia: Preliminary findings. Psychiatry Research, 270, 496–
502. https://doi.org/10.1016/j.psychres.2018.10.014
Baldeweg, T., Spence, S., Hirsch, S. R., & Gruzelier, J. (1998). Γ-Band
Electroencephalographic Oscillations in a Patient With Somatic Hallucinations.
Lancet, 352(9128), 620–621. https://doi.org/10.1016/S0140-6736(05)79575-1
Begić, D., Mahnik-Miloš, M., & Grubišin, J. (2009). EEG characteristics in depression,
“negative” and “positive” schizophrena. Psychiatria Danubina, 21(4), 579–584.
Bobo, W. V, Rapoport, J. L., Abi-Dargham, A., Fatemi, H., & Meltzer, H. Y. (2008, April 16).
The Neurobiology of Schizophrenia. Psychiatry, pp. 301–316.
https://doi.org/doi:10.1002/9780470515167.ch19
Carpenter, W. T., & Buchanan, R. W. (1994). Schizophrenia. New England Journal of
Medicine, 330(10), 681–690. https://doi.org/10.1056/NEJM199403103301006
Dabu-Bondoc, S., Drummond-Lewis, J., Gaal, D., McGinn, M., Caldwell-Andrews, A. A., &
Kain, and Z. N. (2003). Hemispheric Synchronized Sounds and Intraoperative
Anesthetic Requirements. Anesthesia & Analgesia, 97(3), 772–775.
https://doi.org/10.1213/01.ANE.0000076145.83783.E7
du Sert, O. P., Potvin, S., Lipp, O., Dellazizzo, L., Laurelli, M., Breton, R., … Dumais, A.
(2018). Virtual reality therapy for refractory auditory verbal hallucinations in
schizophrenia: A pilot clinical trial. Schizophrenia Research, 197, 176–181.
https://doi.org/10.1016/j.schres.2018.02.031
Dyck, M., Winbeck, M., Leiberg, S., Chen, Y., & Mathiak, K. (2010). Virtual faces as a tool to
study emotion recognition deficits in schizophrenia. Psychiatry Research, 179(3),
247–252. https://doi.org/10.1016/j.psychres.2009.11.004
Evans, J. R. (2007). Handbook of Neurofeedback: Dynamics and Clinical Applications.
Retrieved from https://books.google.com.tr/books?id=20oUOtjs9DkC
Guo, C., He, P., Song, X., & Zheng, X. (2019). Long-term effects of prenatal exposure to
earthquake on adult schizophrenia. The British Journal of Psychiatry, 1–6.
https://doi.org/10.1192/bjp.2019.114
Heim, E., Rötger, A., Lorenz, N., & Maercker, A. (2018). Working alliance with an avatar:
How far can we go with internet interventions? Internet Interventions, 11(February),
41–46. https://doi.org/10.1016/j.invent.2018.01.005
Huang, T. L., & Charyton, C. (2008). A comprehensive review of the psychological effects of
brainwave entrainment. Alternative Therapies in Health and Medicine, Vol. 14, pp.
38–50. Retrieved from https://www.semanticscholar.org/paper/A-comprehensive-
review-of-the-psychological-effects-Huang-
Charyton/28392a40c18eb7e0fbaa5551557e857fbde7d40b
Khandaker, G. M., Zimbron, J., Lewis, G., & Jones, P. B. (2013). Prenatal maternal infection,
neurodevelopment and adult schizophrenia: A systematic review of population-based
studies. Psychological Medicine, 43(2), 239–257.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
237
https://doi.org/10.1017/S0033291712000736
Kinross, J. M. (2018). Precision gaming for health: Computer games as digital medicine.
Methods, 151(September), 28–33. https://doi.org/10.1016/j.ymeth.2018.09.009
Kliempt, P., Ruta, D., Ogston, S., Landeck, A., & Martay, K. (1999). Hemispheric-
synchronisation during anaesthesia: A double blind randomised trial using audiotapes
for intra-operative nociception control. Anaesthesia, 54(8), 769–773.
https://doi.org/10.1046/j.1365-2044.1999.00958.x
Kornhuber, J., Wiltfang, J., & Bleich, S. (2004). The Etiopathogenesis of Schizophrenias.
Pharmacopsychiatry, 37(S 2), 103–112. https://doi.org/10.1055/s-2004-832663
Kuhn, R., & Cahn, C. H. (2004). Eugen Bleuler’s Concepts of Psychopathology. History of
Psychiatry, 15(3), 361–366. https://doi.org/10.1177/0957154X04044603
Kumar, S., Sedley, W., Barnes, G. R., Teki, S., Friston, K. J., & Griffiths, T. D. (2014). A brain
basis for musical hallucinations. Cortex, 52(1), 86–97.
https://doi.org/10.1016/j.cortex.2013.12.002
Lane, J. D., Kasian, S. J., Owens, J. E., & Marsh, G. R. (1998). Binaural auditory beats affect
vigilance performance and mood. Physiology and Behavior, 63(2), 249–252.
https://doi.org/10.1016/S0031-9384(97)00436-8
Lee, S. H., Choo, J. S., Im, W. Y., & Chae, J. H. (2008). Nonlinear analysis of
electroencephalogram in schizophrenia patients with persistent auditory hallucination.
Psychiatry Investigation, 5(2), 115–120. https://doi.org/10.4306/pi.2008.5.2.115
Lewis, A. K., Osborn, I. P., & Roth, R. (2004). The Effect of Hemispheric Synchronization on
Intraoperative Analgesia. Anesthesia and Analgesia, 98(2), 533–536.
https://doi.org/10.1213/01.ANE.0000096181.89116.D2
Mata, A. M., & Aceh, B. (2018). PRENATAL STRESS AND CHILD NEURO-DEVELOPMENT
Lely Safrina Department of Psychology , Medical Faculty , Universitas Syiah Kuala ,
Banda Aceh , Indonesia Email : lely@unsyiah.ac.id. 404–412.
McGuffin, P., Owen, M., & Farmer, A. (1995). Genetic basis of schizophrenia. The Lancet,
346(8976), 678–682. https://doi.org/10.5555/uri:pii:S0140673695922857
Mjellem, N., & Kringlen, E. (2001). Schizophrenia: A review, with emphasis on the
neurodevelopmental hypothesis. Nordic Journal of Psychiatry, 55(5), 301–309.
https://doi.org/10.1080/080394801317080792
Morihisa, J. M., Duffy, F. H., & Wyatt, R. J. (1983). Brain Electrical Activity Mapping
(BEAM) in Schizophrenic Patients. Archives of General Psychiatry, 40(7), 719–728.
https://doi.org/10.1001/archpsyc.1983.01790060017002
Mueser, K. T., & Jeste, D. V. (2008). Clinical handbook of schizophrenia. Retrieved from
http://public.eblib.com/choice/publicfullrecord.aspx?p=352273
Ossebaard, H. C. (2000). Stress reduction by technology? An experimental study into the effects
of brainmachines on burnout and state anxiety. Applied Psychophysiology
Biofeedback, 25(2), 93–101. https://doi.org/10.1023/A:1009514824951
Pugliese, V., Bruni, A., Carbone, E. A., Calabrò, G., Cerminara, G., Sampogna, G., … De
Fazio, P. (2019). Maternal stress, prenatal medical illnesses and obstetric
complications: Risk factors for schizophrenia spectrum disorder, bipolar disorder and
major depressive disorder. Psychiatry Research, 271, 23–30.
https://doi.org/10.1016/j.psychres.2018.11.023
Ross, C. A., Margolis, R. L., Reading, S. A. J., Pletnikov, M., & Coyle, J. T. (2006).
Neurobiology of Schizophrenia. Neuron, 52(1), 139–153.
https://doi.org/10.1016/j.neuron.2006.09.015
Satter, R. M., Cohen, T., Ortiz, P., Kahol, K., Mackenzie, J., Olson, C., … Patel, V. L. (2012).
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
238
Avatar-based simulation in the evaluation of diagnosis and management of mental
health disorders in primary care. Journal of Biomedical Informatics, 45(6), 1137–
1150. https://doi.org/10.1016/j.jbi.2012.07.009
Sperling, W., & Kornhuber, J. (2002). Spontaneous slow and fast MEG activity in male
schizophrenics treated with clozapine. International Congress Series, 1232(C), 733–
735. https://doi.org/10.1016/S0531-5131(02)00143-7
Tang, H. Y. (Jean), Harms, V., Speck, S. M., Vezeau, T., & Jesurum, J. T. (2009). Effects of
audio relaxation programs for blood pressure reduction in older adults. European
Journal of Cardiovascular Nursing, 8(5), 329–336.
https://doi.org/10.1016/j.ejcnurse.2009.06.001
Tekell, J. L., Hoffmann, R., Hendrickse, W., Greene, R. W., Rush, A. J., & Armitage, R. (2005).
High Frequency EEG Activity during Sleep: Characteristics in Schizophrenia and
Depression. Clinical EEG and Neuroscience, 36(1), 25–35.
https://doi.org/10.1177/155005940503600107
Torrey, E. F. (2014). Surviving Schizophrenia, 6th Edition: A Family Manual. Retrieved from
https://books.google.com.tr/books?id=uVlUAwAAQBAJ
Wahbeh, H., Calabrese, C., & Zwickey, H. (2007). Binaural beat technology in humans: A pilot
study to assess psychologic and physiologic effects. Journal of Alternative and
Complementary Medicine, 13(1), 25–32. https://doi.org/10.1089/acm.2006.6196
Wahbeh, H., Calabrese, C., Zwickey, H., & Zajdel, D. (2007). Binaural beat technology in
humans: A pilot study to assess neuropsychologic, physiologic, and
electroencephalographic effects. Journal of Alternative and Complementary Medicine,
13(2), 199–206. https://doi.org/10.1089/acm.2006.6201
Yeragani, V. K., Cashmere, D., Miewald, J., Tancer, M., & Keshavan, M. S. (2006). Decreased
coherence in higher frequency ranges (beta and gamma) between central and frontal
EEG in patients with schizophrenia: A preliminary report. Psychiatry Research,
141(1), 53–60. https://doi.org/10.1016/j.psychres.2005.07.016
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
239
CLINICAL DECISION SUPPORT SYSTEMS IN DIAGNOSIS OF
AUTOIMMUNE DISEASES
Elif Keskin
PhD candidate, Biomedical Engineering, Faculty of Engineering of Istanbul Cerrahpaa University
Dr. retim yesi İnci Zaim GKBAY
PhD, Biomedical Engineering, Faculty of Engineering of Istanbul University
Abstract
Autoimmune diseases are pathological conditions caused by abnormal autoimmune
responses. They are characterized by auto-antibodies and T-cell responses to self-molecules by
immune system reactivity. Autoimmune diseases (AD) affect more than 5% of the human
population worldwide and load a significant burden of morbidity and mortality on the human
population. The development of autoimmune diseases depends on a combination of genetic and
environmental factors [1]. Most people with autoimmune disease cannot be diagnosed until the
advanced stages of the disease, and these diseases can progress for many years without clinical
signs. Over time, these patients have suffered a lot of damage that is difficult to repair. An
AARDA (American Autoimmune Related Disease Association) study of autoimmune patients
found that the average time for diagnosis of a serious autoimmune disease is 4.6 years. During
that period, the patient typically has seen 4.8 doctors [2]. Failure to diagnose an autoimmune
disorder may result in worsening symptoms and poor quality of life for the patient. It also
allows for misdiagnoses. Misdiagnosis has a negative impact on health as well as economic and
emotional consequences. Clinical decision support tool is a relatively recent achievement in
order to enhance diagnosis of many diseases [3]. Clinical decision support tools are computer
software that provides support to doctors or other health personnel in clinical decisions. In this
review paper, we mention about autoimmune diseases and clinical decision support systems.
We demonstrate the recent studies and researches which have been done about clinical decision
support systems in diagnosis of autoimmune diseases. Lastly, we give the place our future work.
Keywords: Autoimmune diseases, Multi-criteria Decision Making System, Celiac disease,
Artificial intelligence.
Introduction
Autoimmune diseases (ADs) are defined as diseases in which immune responses to
specific self-antigens contribute to the ongoing tissue damage that occurs in that disease.
Normally an individual’s immune system protects one from disease and infection. If a person
has an autoimmune disease, their immune system inaccurately attacks healthy cells in their
body. A clinical decision support system (CDSS) is a type of software system that supports the
decision making of a clinician or health care professional. CDSS doesn’t make decisions. It
only provides guidance or a reference relating to the appropriate context. In the following
sections detailed information about ADs and CDSS will be issued.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
240
Autoimmune Diseases
The immune system differentiates self from harmful non-self-molecules for repelling
invaders. It also preserves the integrity of the host without stimulating autoimmunity. Immunity
system produces antibodies to attack the antigens. Antigens are those molecules (self or alien
molecules) which evoke specific responses of immune cells in the body. Immune cells are
categorized as lymphocytes (T-cells, B-cells), neutrophils and monocytes/macrophages. They
are localized throughout the entire body. Organs such as the spleen, thymus, skin and gut
contain immune cells tactically placed in order to screen the entry of non-self-antigens.
Autoimmunity is described as the development of immune system reactivity in the form of auto-
antibodies and T-cell responses to self-structures [4]. ADs may be either tissue-specific (e.g.,
thyroid, β-cells of the pancreas) or more systemic. While unique tissue-specific antigens are
targeted in tissue specific ADs, multiple tissues are affected in systemic ADs. In many cases,
the factors which initiate the immune response to self-molecules are unknown, but a number of
studies suggest associations with environmental and genetic factors and certain types of
infections [5].23.5 million people in America are afflicted by autoimmune diseases. ADs
establish some of the leading causes of death and disability in children and women below 65
years of age. ADs represent some $100 billion in annual direct health care costs according to
AARDA reports in America. Similarly, 2.5 million people has ADs such as asthma, diabetes,
gout, rheumatism, nervous muscular system disease, myasthenia gravis, chronic hepatitis,
multiple sclerosis (MS), lupus and behcet diseases as Duman mentioned in Turkey. Duman also
put emphasis that some of these patients carry more than one disease at the same time and 75%
of these people are women. of the causes of death of women considered among these 10 diseases
in Turkey . ADs can affect any organ or tissue in the body, and produce highly diverse clinical
manifestations, depending on the site of autoimmune attack. Therefore, diagnosis of ADs is
rather challenging for practitioners in the clinics. One of the factors that make autoimmune
disease diagnosis so difficult is that symptoms can vary widely, especially from one disease to
another, but even within the same disease. Besides, because autoimmune diseases affect
multiple systems, their symptoms can often be misleading. Diagnosis of an autoimmune disease
typically begins with the symptoms, health history, including assessment of possible
occupational and environmental exposures. Many of the early symptoms of these disorders are
nonspecific. These are fatigue, joint and muscle pain, fever, or weight changes. These
symptoms alone may not point to a particular autoimmune disease. Family history and
occupational history may contribute to diagnosis of particular ADs. Laboratory testing helps to
establish the location and extent of ADs. Such testing can reveal the presence of specific
autoantibodies but has some limitations. Some immunologic tests are difficult to interpret and
must always be considered along with clinical findings [7]. Recent studies suggest that
autoantibody detection may be valuable in earlier diagnosis of ADs, thereby allowing treatment
to be initiated sooner. However, some autoimmune diseases are caused by infiltrating cells
rather than autoantibodies. Imaging technology can also be a valuable diagnostic tool. For
example, imaging tests that reveal areas of de-myelinization in the brain (plaques) have been
useful for diagnosing and staging multiple sclerosis and for monitoring responses to therapy.
The absence of diagnostic standards has obstructed efforts of practitioners and clinician to
define autoimmune diseases at early stages. Professional groups have developed diagnostic
criteria for a few diseases, including lupus, multiple sclerosis, and rheumatoid arthritis. These
criteria are essential for epidemiologic studies, but may not always be valid for clinical
diagnosis in individual cases [8]. Because so many early symptoms of autoimmune disease are
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
241
non- specific, definitive diagnosis and treatment initiation may take years. These long delays
represent a particular hardship for patients, who too often go from one physician to another
seeking a cause of their illness. These problems have revived recent investigations seeking
better objective indicators of disease called biomarkers [8]. Autoimmune disease biomarkers
have the potential to be able to diagnosis before the onset of symptoms, predict specific organ
involvement and disease flares. They also identify clinically meaningful disease subsets, predict
and monitor response to therapy. However, biomarker development and validation is complex
and many biomarkers are needed, since those may not be useful at all stages [9]. Consequently,
in order to improve the diagnosis accuracy and to reduce the diagnosis time it has become a
demanding issue to develop an efficient and reliable medical Decision Support System to
support for diagnosis of ADs. It would be helpful to prevent the cost of misdiagnosis and initiate
the treatment of patients earlier.
Clinical Decision Support Systems
Clinical decision support systems (CDSS) play an increasingly important role in medical
practice to improve the quality of medical care. While the diffusion of large-scale diagnostic
systems has been slower than originally anticipated, the growing availability of electronic
patient records and the increasing technical diversity of CDSS will promote the widespread
use of computer and mobile platforms in assistive medical decision making. Especially, sign
and symptom base indicators play an important role to develop stochastic models for the
diagnosis of variety of diseases including autoimmune diseases. Furthermore, it synthesizes
and integrates specific information of patient. It also performs complex evaluations and present
the results to clinicians in a timely [10]. Frize et al [11] recommended three criteria for
developing successfully CDSS. These criteria are: Firstly, entering the input to the CDSS,
which is one of the CDSS’s failures caused by the data and information insert. The system
should require the minimum amount of information and reduce the time spent in manual data
entry by physician. It is also be able to update itself [12]. Secondly, human-computer
interaction is one of the main critical components of a successful CDSS. The system’s access
has to be easy and secure. Furthermore, the speed is one of the main factors in the success of
CDSS, it is utmost important for physicians. So, designed CDSS should require the least time
for physicians in order to login and obtain required information of patients. Lastly, output of
CDSS should be an added value to the clinics by improving the quality of care and reducing
the cost of care delivery. Moreover, the CDSS must fit the workflow of the physicians, supply
useful information. It also should provide the proper format of output type based on the
physician's requirements [13].The main idea of CDSS is a set of rules obtained from medical
professionals and applied on a dynamic knowledge. There is several decision support systems’
methodologies are used to provide a support for healthcare professionals. In the following, five
main techniques are discussed:
Bayesian Network: The Bayesian network is a knowledge-based graphical representation that
demonstrates a set of variables and their probabilistic relationships between diseases and
symptoms. The main advantage of the Bayesian Network is that includes the knowledge and
conclusions of experts in the form of probabilities. On the other hand, there are difficulties to
get the probability knowledge for possible diagnosis and not being practical for large complex
systems given multiple symptoms [10].
Neural Networks: Neural network is a non-knowledge-based adaptive CDSS that uses a
form of artificial intelligence. It is known as machine learning that permits the systems to learn
from existing knowledge and experiences. It does not require large databases for the outcomes
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
242
with its associated probabilities. However, the problem of training which is time consuming
leads to use the system ineffectively. The Neural Network system derives its own formulas for
weighting and combines data based on the statistical recognition patterns over time. This could
be difficult to interpret and doubt the system’s reliability [10].
Genetic Algorithm: Genetic algorithm is a non-knowledge-based method that the
algorithm rearranges to form different re-combinations that are better than the previous
solutions. The fitness function determines the good solutions and the solutions that can be
eliminated. However, this method lacks of transparency in the reasoning involved for the
decision support systems making it undesirable for physicians.
Causal network methodology: This methodology is mainly based on cause and effect. The
nodes represent symptoms, patient states or disease categories, whereas, the connections
between nodes display a cause and effect relationship. This method helps to model the
progression of a disease over time and the interaction between diseases. But, it is not always
the case that medical knowledge knows exactly what causes certain symptoms, and it can be
difficult to choose what level of detail to build the model to.
CDSSSs are applied to perform and assist many clinical tasks. The common applications
of CDSS are Alerts and Reminders, Diagnostic Assistance, Prescription Decision Support,
Information Retrieval, Image Recognition and Interpretation, Therapy Critiquing and
Planning. In this paper we more focus on application of CDSS in diagnosis assistance. Recent
studies aimed to design the CDSS in a web environment integrated with an automated classifier,
to identify cases of diseases and assist medical providers in making positive diagnoses. Some
CDSSs are discussed below which have been designed to assist the diagnosis of several
autoimmune diseases.
CDSS in Diagnosis of Celiac Disease
Celiac disease (CD) is defined as permanent intolerance to gluten. Gluten is a protein
found in wheat, rye and barley. CD is characterized by development of T cell-mediated
enteropathy that affects genetically susceptible individuals [14]. It is not a gastrointestinal
condition but, rather, a systemic autoimmune disorder involving a combination of genetic and
environmental factors [15]. It is typically characterized by chronic diarrhea, often accompanied
by abdominal distension, weight loss, fatigue and malnutrition [16].
CD is also more likely to develop in high-risk groups such as first-degree relatives and
individuals with diabetes mellitus, Down syndrome, Turner syndrome, Sjögren syndrome and
Williams syndrome [14]. A gold standard of diagnosis of CD should be made based on a
consistent history with clinical manifestations of CD, positive serological tests and Marsh III
and IV mucosal villous atrophy of the small intestine [17]. Biopsying the small intestine is thus
a mandatory diagnostic test. The only treatment for CD is a gluten-free diet. Compliance with
the diet is essential for the therapy. Tenório J. M. et al. developed a clinical decision support
system (CDSS) to aid in diagnosing and clinically monitoring of CD. The development of a
CDSS for diagnosing CD consisted of three stages: I, II, and III. In stage I, a web-based system
for acquisition and retrieval of clinical data was developed. Web system usability was evaluated
by ten attending physicians using the System Usability Scale [18]. In stage II, the data were
coded. A training database was tested with a set of automated classifiers. A wrapper approach
for attribute selection was then applied and the same set of classifiers was retrained. The model
with the most accurate parameters was integrated into the web-based system. In stage III, the
developed CDSS was evaluated. In this study five Artificial intelligence (AI) techniques were
tested. Decision trees: classification was carried out through performing a sequence of tests on
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
243
the attributes, using rules of the type “if. . .then. . .else”. Bayesian classifiers: classification was
done through calculating the probability for each class, assuming conditional independence of
the attributes. Artificial Neural Net (ANN): This is a distributed parallel processor composed of
simple processing units that have the ability to store knowledge extracted from a database and
make it available for classifying new data [19]. Support Vector Machines (SVMs):
Classification was accomplished by separating the data according to the variation in the
parameters of a support vector. K-nearest neighbors: These classify a given data point
according to the distance (frequently Euclidian) to the nearest data point. As a conclusion,
comparison between the CDSS and the gold standard resulted in sensitivity = 92.9% and
specificity = 79.2%. The accuracy of the CDSS was 84.2%. Comparison between the
physician’s diagnostic imprint and the gold standard resulted in sensitivity = 64.3% and
specificity = 95.8%. The physicians’ accuracy regarding a positive diagnosis of CD was 84.2%,
with kappa = 0.64 (p < 0.0001), thus showing good agreement. The Bayesian classifier can
differentiate possible cases of positive and negative diagnoses of CD with good sensitivity and
high accuracy. Bayesian classifiers seem to improve the accuracy, compared with decision
trees, ANNs, support vector machines (SVMs) and k-nearest neighbors, for constructing a
predictive model for celiac disease. This suggests that these classifiers may be used to construct
a clinical decision support system [20]. In this study Josceli Maria Tenório and his friends’
results suggest that CDSS can be reliably used to help in diagnosing CD.
CDSS in Diagnosis of Diabetes Mellitus
Diabetes Mellitus is a clinical syndrome characterizes by hyperglycemia due to absolute
or relative deficiency of insulin. The lack of insulin affects the metabolism of the body. It causes
to increase the blood sugar level. There is not enough insulin to reduce the amount of glucose
to its normal level [21]. It is the very common disease in the modern world. Diabetes is a serious
disease that affects almost every organ in the body like heart, eyes, kidney, skin, nerves, blood
vessels, foot etc. If left the disease unchecked it will make serious complications including
death. However, a proper diagnosis at an early stage can result in significant lifesaving.
Unfortunately, all the physicians are not equally skilled, which can cause for time delay,
inaccuracy of the diagnosis. If diabetes disease is not recognized in the right time and treated
properly at an early stage of patients, which would affect people and lead to various
complications like visual impairment, cardio vascular disease, leg amputation and renal failure.
But diabetes recognizing at right time is a difficult task for physicians due to lack of subject
specialists or inexperience with the previous cases. A system for automated medical diagnosis
would enhance the accuracy of the diagnosis and reduce the cost effects. S. Rahaman proposed
CDSS for diabetes diagnosis in his study in 2012. The proposed system is designed and
developed by using Netbean7.1’s GUI and MySQL server. In this study, features used in dataset
are the signs, symptoms, risk factors associated with diabetes and the results of physical
evaluation of a patient. This system provides a user interactive, menu driven environment. It
asks a bunch of questions about the signs, symptoms and risk factors to the system user and
user should give yes or no answer. According to the answer the system will make decision about
the possibility of illness, how much severe it is like slight chance, moderate chance, high
chance, very high chance, diabetic or not [22]. Rahaman have proposed a diabetes diagnosis
decision support system using Special Computational Algorithm by Rule Base (SCARB). It has
been used to diagnosis with a set of inputs rule based on the basic sign, symptoms and risk
factor which appear in diabetic patients and the physical conditions. The proposed work also
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
244
reduces the cost for different medical tests, also help the patients to make decision and take
precautionary measures well in advance.
In conclusion, in order to improve the diagnosis accuracy and to reduce the diagnosis time for
diabetes, it has become a demanding issue to develop an efficient and reliable medical Decision
Support System.
CDSS In Diagnosis Of Multiple Sclerosis
Multiple sclerosis (MS) is an autoimmune inflammatory disease of the central nervous
system, which causes the damage or destruction of myelin surrounding nerve fibers. It is disease
is characterized by multiple demyelinated lesions involving the brain and spinal cord, that
interrupt communications between the nerves and the rest of the body [23]. MS has an
unpredictable clinical course and it is more common in women. The average age of onset is
between 20 and 40, but the disorder may develop at any age [24]. It produces neurological
dysfunctions, such as numbness, impaired vision, loss of balance, weakness, bladder
dysfunction and psychological changes. Many MS cases evolve over a long period (20–30
years) with remissions and exacerbations, but, in almost half of all cases, it relentlessly
progresses to severe disability and premature death [25]. Diagnosis of MS is based on the
principle of dissemination in both time and space. Recent criteria state that patients should
experience two attacks of such dysfunctions, occurring at different points of time and affecting
different parts of the central nervous system. Many years may elapse between the first attack
and the second one, and not all the patients who experience a first attack develop MS.
Nevertheless, such attacks are extremely variable, often quite subtle; hence, they can lead to a
suspicion of disease, but, in many cases, they cannot be sufficient on their own for the diagnosis.
In such a sense, recently, Magnetic Resonance Imaging (MRI) has been applied as a supporting
tool in MS diagnosis, enabling the visualization of cerebral MS lesions, both in clinically
suspected cases and in silent ones [26]. Furthermore, the lack of laboratory markers for MS
activity, progression and remission has brought much interest to the application of MRI,
especially as a monitoring tool both in the course of MS and in the assessment of treatment
effects. As a matter of fact, brain Magnetic Resonance (MR) images allow to characterize MS
lesions in both space and time, i.e. providing information about their number, size and spatial
distribution for every single study and, moreover, highlighting changes among studies
performed at different times. The use of MR images as MS marker requires the expert’s
knowledge and intervention to classify MS lesions; nevertheless, manual classification is a very
thorny and time consuming task due to the huge amount of MR images to be examined and the
variable number, size and spatial distribution of MS lesions per image.
Massimo Esposito and his friend has developed an ontology-based fuzzy decision support
system (DSS) in order to support neuro-radiologists in the classification of a type of MS lesion,
i.e. white matter lesion (WML) in 2011. This DSS encodes high-level medical knowledge
elicited from experts in terms of ontologies and fuzzy rules. It applies such knowledge in
conjunction with a fuzzy inference engine to classify WMLs and to obtain a measure of their
volumes. Ontologies are used to represent the semantic structure of the expert’s knowledge and
to provide a comprehensible formulation of the generated outcomes. Fuzzy logic is used to
handle fuzziness of input dataset and reproduce the expert’s decision making process to classify
WMLs. In the study, The performance of the DSS is quantitatively evaluated on 120 patients
affected by MS. Moreover, a statistical analysis was carried out to appraise to the extent the
DSS has an influence on the diagnostic tasks of physicians. The methodology can be described
in terms of three stages, namely Knowledge Elicitation, Knowledge Representation and
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
245
Knowledge Reasoning. They are, respectively, in charge of eliciting the knowledge from the
experts, representing such an expertise by means of knowledge modeling techniques and,
finally, constructing the reasoning engine to process the formalized know-how. The ontology-
based fuzzy decision support system provides a knowledge-based method to automatically
support neuro-radiologist in the WML classification with high sensitivity and specificity for all
the patient categories. The proposed DSS produces binary classifications with high sensitivity
and specificity. The ROC curve for all the patients shows that, at the optimal threshold, the
overall sensitivity is 0.8787, with a specificity of 0.7562. A comparison with these studies
highlights that the present DSS is able to achieve lower classification accuracy and to determine
a smaller lesion volume in some cases. This is due to the fact that the proposed DSS has been
thought for obtaining not only a sufficiently high classification accuracy, but also for finding
out how the system can be deeply consulted and easily understood with the final aim of being
most useful for difficult cases, where physicians might not be sure about their diagnoses [27].
As a result, the strength of the proposed DSS with respect to the other existing systems can be
summarized in the ability of aiding physicians in arriving at a diagnosis by providing, as
suggestion, not only a dichotomous diagnosis, but also the confidence of diagnosis, expressed
on an ordinal scale, and the linked explanation, semantically formalized by means of
ontological concepts and properties.
CDSS In Diagnosis Of Rheumatic Disorders
Rheumatic arthritis (RA) a disease in which the immune system attacks the lining of the
joints throughout the body. Symptoms of RA are painful, stiff, swollen and deformed joints,
reduced movement and function, may have fatigue, fever, weight loss, eye inflammation, lung
disease [28]. It is crucial to minimize disease activity to significantly improve both short- and
long-term outcomes in rheumatoid arthritis (RA). So guidelines strongly recommend that
physicians monitor and escalate treatment to achieve this goal [29]. Yet, despite the widespread
endorsement of this approach, many patients are not effectively treated with disease modifying
anti-rheumatic drugs (DMARDs) [30]. Data suggest that under treatment of RA patients may
be due in part to inadequate decision support [31]. Although escalation of care in RA can
involve many different treatment decisions, one of the more difficult decisions RA patients face
is whether to initiate biologic therapy after failing non-biologic DMARDs. Currently, no proven
mechanisms exist to effectively inform RA patients who are candidates for biologic
therapy.Liana Fraenkel and his friends developed a theory-based decision support tool to
effectively inform patients and promote high quality decision making in RA patients who are
candidates for biologics. The content and formatting of the tool were developed based on
Fuzzy-trace theory's (FTT) principles. FTT provides an evidence-based approach to help
patients extract the central gist (i.e., the essential “bottom line”) of available options.
Furthermore it retrieves and applies relevant values in order to make decisions which are
appropriate with personal values [32]. They conducted an 8-week, 2-arm, parallel, single-blind,
pilot trial in which candidates for biologic therapy. They were randomized to receive a link to
a web-based tool or to usual care. Outcomes included change in objective knowledge,
subjective knowledge, value clarification and satisfaction with risk communication as well as
the proportion of subjects defined as making an informed choice to escalate care at two weeks.
125 subjects were randomized. Significant between-group differences at two weeks favoring
the intervention group were seen for changes in objective knowledge, subjective knowledge,
and value clarification. No significant between-group differences were found in subjects'
satisfaction with risk communication. Among those deciding to escalate care, a greater
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
246
percentage met criteria for an informed choice at two weeks in the intervention group compared
to the control group (32% versus 13%, p= 0.02). Improvements in subjective knowledge and
value clarification persisted at eight weeks. There were no between-group differences in
objective knowledge at eight weeks [33]. In this study, use of a decision support tool at the time
of decision making resulted in improved objective and subjective knowledge, as well as value
clarity, compared to usual care.
A Novel CDSS Design Tool Proposal For Celiac Disease Diagnosis
Celiac disease (CD) is the most common food-sensitive enteropathy in humans. Celiac
disease affects approximately 1% of the population. However, there are differences in
prevalence rates that cannot be explained by genetic and environmental risk factors in the world.
In Europe, the incidence of celiac disease is lower in Germany (0.2%) than in other countries,
while the highest prevalence rates are in Sweden (0.5-2.9%) and Finland (2.0%). In the United
States, this rate is around 0.2-0.9%. Global prevalence of CD is increasing. Similarly, in Turkey,
the prevalence of CD is found to be 0.47% (1/212) in cases evaluated by duodenal biopsy in
children school age. In the adult age group, the prevalence is found to be 1.0%, considering
endoscopically and histologically confirmed patients. Celiac disease can be seen in different
clinical conditions, typical, atypical, silent, latent and potential CD in all age groups. These
clinical tables can be represented by an iceberg model. Typical symptoms of celiac patients
above the iceberg have been diagnosed. All others are below the iceberg and waiting to be
diagnosed. Atypical forms without typical gastrointestinal symptoms remain under the iceberg
and are especially diagnosed when investigated. Although there are no symptoms in silent
forms, Celiac antibodies and small bowel biopsy show abnormalities but especially when
investigated. The latent form is usually recognized by the presence of autoantibodies, but small
bowel biopsy is normal. The potential form may have a genetic basis (HLA-DQ2 / DQ8),
sometimes a positive serology, small bowel biopsy is normal, but these patients will never be
diagnosed with celiac disease. Therefore, patients of CD under the iceberg are seeking for
diagnosis of their cases. Delay in diagnosis leads to malnutrition and growth retardation (short
stature). These symptoms may be accompanied by personality changes such as irritability and
introversion. Early diagnosis of celiac disease is important in catching growth in children and
preventing long-term complications. In addition, CD patients are more likely to develop
following cancers if it is not diagnosed in time; T-cell and B-cell Non-Hodgkin's lymphomas,
Oropharynx and esophageal cancers, small intestine and colon cancers, hepatobiliary cancers,
pancreatic cancer [34]. This literature paper is an attempt to carry out PhD study to help
healthcare providers make clinical decisions for Celiac disease (CD). CD is a difficult-to-
diagnose condition because of its multiple clinical presentations and symptoms that are also
shared with other diseases. In future works we aim to develop of a CDSS in a web environment
integrated with an automated classifier, to identify cases of CD and assist medical providers in
making positive diagnoses. The development of a CDSS for diagnosing CD is consisted of three
stages (Figure 1); firstly, database constructions which contain retrospective database for
training algorithms and testing database for evaluation of classifiers. Secondly, training and
testing classifier; coding attributes which are signs, symptoms and high-risk groups. All clinical
data relating to medical histories can be coded. At the same time, Artificial intelligence (AI)
techniques are used for classification through calculating the probability for each class,
assuming conditional independence of the attributes. Third, CDSS evaluation; The CDSS is
then evaluated using testing groups. After that, CDSS is integrated with web-based system
which has four different interfaces for entry of inputs in the clinic. These are interface I, II, III
and IV. Interface I will have questions about the symptoms and signs for patients. While
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
247
interface II and III will be for lab technicians for serological tests and gastrointestinal biopsy
respectively, interface IV will be designed for
Figure 1.Designing of CDSS
practitioners to enter the final inputs and see the output of CCSS in order to make final
decision. Our aim is to improve the quality of care by providing more accurate, effective, and
reliable diagnoses for celiac disease and avoiding errors due to physicians' insufficient
knowledge.
Conclusion
Autoimmune diseases are a family of more than 80 chronic, and often disabling, illnesses
that develop when underlying defects in the immune system lead the body to attack its own
organs, tissues, and cells. Since cures are not yet available for most autoimmune diseases,
patients face a lifetime of illness and treatment. They often bear debilitating symptoms, loss of
organ function, reduced productivity at work, and high medical expenses. And, because most
of these diseases disproportionately afflict women, and are among the leading causes of death
for young and middle-aged women, they impose a heavy burden on patients’ families and on
society. Failure to diagnose an autoimmune disorder can lead to worsening symptoms and poor
quality of life for the patient. It may progress without a clinical finding. Over time, these patients
have developed a lot of damage that is difficult to repair and brings economic and emotional
results. According to literature reviews, it is crucial overarching priority areas that promise to
accelerate autoimmune disease research. These areas include biomarker development,
Construction of
databases
Databases for
algorithm
training
Databases for
testing for
classifier
Training and testing
classifiers
Coding attributes
Classifier (Artificial
intelligence)
Algorithm selection
Evaluation of
CDSS
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
248
bioinformatics, and application of new technologies. The development of biomarkers can
enable earlier diagnosis as well as aid physicians in selecting and monitoring treatment.
Bioinformatics tools, which help scientists to assemble and analyze large amounts of data, will
be particularly important in these endeavors. Moreover, designing clinical decision support
systems by using new technologies such as artificial intelligence, neural network would greatly
assist to diagnosis of autoimmune diseases. Despite these progresses, there are more needs to
be done to close the gaps in our knowledge and achieve our overall goal of reducing the rising
toll of autoimmune disease.
References
Academy, T., Academy, R., & Trakt, S. S. (n.d.). No
主観的健康感を中心とした在宅高齢
者における
健康関連指標に関
する共分散構造分析
Title.
Affairs, A. S. for P. (2013). System Usability Scale (SUS). Retrieved from
https://www.usability.gov/how-to-and-tools/methods/system-usability-scale.html
Al-badareen, A. B., Selamat, M. H., Samat, M., & Nazira, Y. (2014). A Review on Clinical
Decision Support Systems in Healthcare, 9(March), 125–135.
AL-Malaise AL-Gamdi Khulood Salem Albeladi Rasha Fouad AlCattan, A. (2014). Clinical
Decision Support System in HealthCare Industry Success and Risk Factors.
International Journal of Computer Trends and Technology, 11(4). Retrieved from
http://www.ijcttjournal.org
Bates, D. W., Kuperman, G. J., & Wang, S. (n.d.). Synthesis of Research Paper j Ten
Commandments for Effective Clinical Decision Support: Making the Practice of
Evidence-based Medicine a Reality. Journal of the American Medical Informatics
Association, 10(6). https://doi.org/10.1197/jamia.M1370
Berner, E. S., & La Lande, T. J. (2016). Overview of Clinical Decision Support Systems, 1–17.
https://doi.org/10.1007/978-3-319-31913-1_1
ÇÖLYAK HASTALIĞINDA AİLE HEKİMLERİ İÇİN TANI, TEDAVİ VE İZLEM REHBERİ.
(n.d.). Retrieved from https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-
hareketli-hayat-
db/lyak_Hastaliginda_Aile_Hekimleri_Icin_Tani_tedavi_Izlem_rehberi_04_02_201
9.pdf
Compston, A., & Coles, A. (2008). Multiple sclerosis. The Lancet, 372(9648), 1502–1517.
https://doi.org/10.1016/S0140-6736(08)61620-7
Disease, A. (n.d.). Tips for Getting a Proper Diagnosis of an Autoimmune Disease Do you know
your family AQ ?
Esposito, M., & De Pietro, G. (2011). An ontology-based fuzzy decision support system for
multiple sclerosis. Engineering Applications of Artificial Intelligence, 24(8), 1340–
1354. https://doi.org/10.1016/j.engappai.2011.02.002
Fraenkel, L., Matzko, C. K., Webb, D. E., Oppermann, B., Charpentier, P., Peters, E., …
Newman, E. D. (2015). Use of Decision Support for Improved Knowledge, Values
Clarification, and Informed Choice in Patients With Rheumatoid Arthritis. Arthritis
Care & Research, 67(11), 1496–1502. https://doi.org/10.1002/acr.22659 full-text. (n.d.).
Haykin, S., York, N., San, B., London, F., Sydney, T., Singapore, T., … Montreal, K. (2009).
Neural Networks and Learning Machines Third Edition. Retrieved from
http://dai.fmph.uniba.sk/courses/NN/haykin.neural-networks.3ed.2009.pdf
Holtmeier, W., & Caspary, W. F. (2006). Celiac disease. Orphanet Journal of Rare Diseases,
1, 3. https://doi.org/10.1186/1750-1172-1-3
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
249
Kadınlar ‘baışıklık sistemi’ hastası. (n.d.). Retrieved July 18, 2019, from
http://arsiv.ntv.com.tr/news/318933.asp#BODY
Kidd, P. M. (2001). Multiple sclerosis, an autoimmune inflammatory disease: prospects for its
integrative management. Alternative Medicine Review : A Journal of Clinical
Therapeutic, 6(6), 540–566. Retrieved from
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11804546
Marsh, M. N. (1992). Gluten, major histocompatibility complex, and the small intestine: A
molecular and immunobiologic approach to the spectrum of gluten sensitivity (‘celiac
sprue’). Gastroenterology, 102(1), 330–354.
https://doi.org/10.5555/URI:PII:001650859291819P
Miller, D. H., Filippi, M., Fazekas, F., Frederiksen, J. L., Matthews, P. M., Montalban, X., &
Polman, C. H. (2004). Role of magnetic resonance imaging within diagnostic criteria
for multiple sclerosis. Annals of Neurology, 56(2), 273–278.
https://doi.org/10.1002/ana.20156
Mould, D. R., D’Haens, G., & Upton, R. N. (2016). Clinical Decision Support Tools: The
Evolution of a Revolution. Clinical Pharmacology and Therapeutics, 99(4), 405–418.
https://doi.org/10.1002/cpt.334 Niaid. (n.d.). Progress in Autoimmune Diseases
Research. Retrieved from https://www.niaid.nih.gov/sites/default/files/adccfinal.pdf
Plebani, M., Pittoni, M., Celadin, M., Bernardi, D., & Mion, M. M. (2009). Recent advances in
diagnostic technologies for autoimmune diseases. Autoimmunity Reviews, 8(3), 238–
243. https://doi.org/10.1016/j.autrev.2008.07.032
Prajapati, H., Jain, A., & Pal, S. K. (2017). An Enhance Expert System for Diagnosis of
Diabetes using Fuzzy Rules over PIMA Dataset. International Journal of Advance
Engineering and Research Development, 4(9). Retrieved from
http://www.ijaerd.com/papers/finished_papers/An Enhance Expert System for
Diagnosis of Diabetes using Fuzzy Rules over PIMA Dataset-
IJAERDV04I0996134.pdf
Rahaman, S. (2012). Diabetes diagnosis decision support system based on symptoms, signs and
risk factor using special computational algorithm by rule base. Proceeding of the 15th
International Conference on Computer and Information Technology, ICCIT 2012, 65–
71. https://doi.org/10.1109/ICCITechn.2012.6509796
Ray, S. (2013). Autoimmune Disorders: An Overview of Molecular and Cellular Basis in
Today’s Perspective. Journal of Clinical & Cellular Immunology, 01(S10).
https://doi.org/10.4172/2155-9899.S10-003
Reyna, V. F. (2008). A Theory of Medical Decision Making and Health: Fuzzy Trace Theory.
Medical Decision Making, 28(6), 850–865.
https://doi.org/10.1177/0272989X08327066
Rout, M., Behera, S. K., & Dandapat, S. (2013). Auto-immune Disorders: Consequences of
Self-betrayal by the Body. Journal of Immunology and Immunopathology, 14(2), 72.
https://doi.org/10.5958/j.0973-9149.14.2.014
Schmajuk, G., Trivedi, A. N., Solomon, D. H., Yelin, E., Trupin, L., Chakravarty, E. F., &
Yazdany, J. (2011). Receipt of Disease-Modifying Antirheumatic Drugs Among
Patients With Rheumatoid Arthritis in Medicare Managed Care Plans. JAMA, 305(5),
480. https://doi.org/10.1001/jama.2011.67
SDEPANIAN, V. L., MORAIS, M. B. de, & FAGUNDES-NETO, U. (1999). Doença celíaca:
a evolução dos conhecimentos desde sua centenária descrição original até os dias
atuais. Arquivos de Gastroenterologia, 36(4), 244–257.
https://doi.org/10.1590/S0004-28031999000400013
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
250
Singh, J. A., Saag, K. G., Bridges, S. L., Akl, E. A., Bannuru, R. R., Sullivan, M. C., …
McAlindon, T. (2016). 2015 American College of Rheumatology Guideline for the
Treatment of Rheumatoid Arthritis. Arthritis Care & Research, 68(1), 1–25.
https://doi.org/10.1002/acr.22783
Singh, S. P., Wal, P., Wal, A., & Srivastava, V. (2016). UNDERSTANDING AUTOIMMUNE
DISEASE : AN UPDATE REVIEW, (July).
Smith, D. A., & Germolec, D. R. (1999). Introduction to immunology and autoimmunity.
Environmental Health Perspectives, 107(SUPPL. 5), 661–665.
Tenório, J. M., Hummel, A. D., Cohrs, F. M., Sdepanian, V. L., Pisa, I. T., & De Fátima Marin,
H. (2011). Artificial intelligence techniques applied to the development of a decision-
support system for diagnosing celiac disease. International Journal of Medical
Informatics, 80(11), 793–802. https://doi.org/10.1016/j.ijmedinf.2011.08.001
Torres, M. I., López Casado, M. A., & Ríos, A. (2007). New aspects in celiac disease. World
Journal of Gastroenterology, 13(8),1156–1161.
https://doi.org/10.3748/wjg.v13.i8.1156
Van Hulst, L. T. C., Kievit, W., van Bommel, R., van Riel, P. L. C. M., & Fraenkel, L. (2011).
Rheumatoid arthritis patients and rheumatologists approach the decision to escalate
care differently: Results of a maximum difference scaling experiment. Arthritis Care
& Research, 63(10), 1407–1414. https://doi.org/10.1002/acr.20551
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
251
TKETİCİLERİN ÇEVRİMİÇİ (ONLİNE) ALIŞVERİŞ SİTELERİNDEN
SATIN ALMA KARARLARINA GVEN ALGISININ ETKİSİ
Giesiddin NUROV
Duanbe, Tacikistan. giyosiddin.nurov@gmail.com
Özet
Teknolojik gelişmeler ile birlikte internet kullanıcıların sayısı gittike artmaktadır. Bu artış,
Çevrimii alışverişin artması demektir. İnternetten alışveriş yapmanın zamandan, maliyetten vb gibi
birok avantajları ile birlikte birok dezavantajları da vardır. Bu alışmada zikredilen avantaj ve
dezavantajlar yer almaktadır. Bu alışma müşterilerin evrimii alışveriş yaptıklarında güvenlik
asısından karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunlara özüm üretmek araştırmanın önemini arz eder.
Çalışmanın amacı tüketicilerin evrimii alışveriş sitelerinden satın alma kararları üzerine güven
algısının etkisini ortaya koymaktır. Araştırmanın evreni Kastamonu niversitesinde eitim gören
33,176 örencileridir. Bu evrenin örneklemi ise Kastamonu niversitesi, Kuzeykent kampüsünde eitim
gören örencileridir. Çalışmanın hem zaman hem de maliyet aısından sadece Kastamonu niversitesi,
Kuzeykent kampüsünde eitim gören örencilere uygulanması alışmanın sınırlılıklarını
oluşturmaktadır. Çalışmada yer alan veriler Kastamonu niversitesinde eitim gören 33,176 örenci
ierisinde araştırmamıza katılan 382 örenciden elde edilen verilere göre deerlendirilmiştir. Elde edilen
bulgular SPSS 23.0 programında güvenirlik ve geerlii test edilerek analiz edilmiştir. Analiz
sonularına göre Çevrimii alışveriş yapmama nedenleri, Çevrimii alışveriş yapma nedenleri, web
sitesi tercih nedenleri ile cinsiyet, yaş durumu, gelir durumu, örenim durumu herhangi bir farklılık
göstermemektedir. Maazadan alışveriş yapmak, Çevrimii alışveriş yapmaktan daha güvenlidir. Genel
olarak, maazadan alışveriş yaptıımız güven algısı, Çevrimii alışveriş güven algısından daha
yüksektir. Bilgisayar, a ve kredi kartı güvenlii konusunda yeterli derecede bilgili olmamız internetten
hem güven algı düzeyi hem de internetten alışveriş yapma alışkanlıımızı arttırır.
Anahtar Kelimeler: Çevrimii Alışveriş, Güven, Güven Algısı, E- Güvenlik
THE IMPACT OF CONSUMERS`PERCEPTION OF TRUST IN PURCHASİIG
DECİSİONS IN ONLINE SHOPPİNG WEB SITES
Abstract
With the technological developments, the number of internet users is increasing. Increasing the
number of online users is increasing the online shopping somehow. There are some crucial advantages
of online shopping, such as saving time and money. Besides these advantages there are also some
shortages. The advantages and disadvantages are mentioned in this study. Current study reveals the
security problems that customers face when they shop online and finding solutions to these problems
constitutes the importance of the study. The objective of the study is to reveal the effect of trust
perception of consumers on purchasing decisions in online shopping web sites. The population of the
research is 33,176 students studying at Kastamonu University. The sample of this population is the
students of Kastamonu University, Kuzeykent Campus. The data included in the study were evaluated
according to the data obtained from 382 students who participated in the study among 33,176 students
studying at Kastamonu University. The obtained data`s reliability and validity tests are done in SPSS
23.0 program. According to the results of the analysis, there is no significant difference between the
reasons for not shopping online, the reasons for shopping online, the reasons for choosing the website
and gender, age, income, education status. Customers believe shopping at the store is safer than shopping
online. In general, the perception of trust we shop from the store is higher than the perception of online
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
252
shopping trust. Our knowledge of computer, network and credit card security sufficiently increases both
our perception of trust and the way of shopping online.
Key words: Online Shopping, Trust, Trust Perception, E-Security
1.Giriş
Yüksek algılanan risk ve düşük maliyetleri nedeniyle, evrimii (online) satıcıların,
müşterilerin evrimii alışverişini kolaylaştırmak iin güven algılarını arttırması ok önemlidir.
Sanallık ve anonimlik nedeniyle, evrimii alışveriş büyük risk ve belirsizlik ierir (Lee ve Lee,
2012). Hatta, bir rapora göre internet kullanıcılarının yaklaşık% 52.8'inin evrimii ödeme ve
işlemlerin güvenlii konusunda endişelendiini göstermiştir (CNNIC,2012). Bu nedenle,
evrimii satıcıların algılanan risklerini azaltmak ve evrimii alışverişi teşvik etmek iin
tüketicilerin güvenini kazanması ok önemlidir. Bununla birlikte, düşük maliyetler nedeniyle,
tüketicilerin ilk güveni oluşur ve evrimii satıcıların bu fırsatı elde tutulması kaırmamalıdır.
Tüketicilerin evrimii alışveriş yaptıklarında güvenlik asısından karşılaştıkları sorunlar ve bu
sorunlara özüm üretmek araştırmanın önemini arz eder. Araştırmanın amacı tüketicilerin
evrimii alışveriş sitelerinden satın alma kararları üzerine güven algısının etkisini ortaya
koymaktır.
Kavramsal Çerçeve
Güven, tüketicilerin cevap verdii e-satıcıların en önemli özelliidir. Çou güven
araştırması, sürekli işlem yapan firmalar ile güven oluşturma mekanizmasına odaklanmıştır,
ünkü güven geleneksel olarak tecrübeye dayalı bir ilişki nitelii olarak bilinir. Güvenin
seviyesi ve özellikleri zaman getike deişir. Yani güven oluşturma süreci dinamiktir (Kim,
2012).
Wu ve dierleri (2010), güvenin belirli bir güvenilen partinin deneyimine veya bilgisine
dayanması gerekmediini öne sürmektedir. Bunun yerine, güvenme eilimi, daha ok insanlıa
olan inanca ve kısmen kişilie dayanan genel güvene dayanmakta, aynı zamanda bir bireyin
sosyalleşmesinden başkalarına güvenmeye doru ortaya ıkmaktadır. Bu kavram aynı
zamanda, yüksek güven kültürlerinin kendi kültürlerinde bulunanlara güvenme konusunda daha
büyük bir eilime sahip olduunu öne süren Gong (2009) tarafından da desteklenmektedir.
İnternetin gelişmesiyle birlikte, yeni web tabanlı multimedya teknolojileri, evrimii ürün
sunumlarında aktif olarak tüketicilerin ürün deerlendirmeleri ve satın alma kararlarında daha
fazla karar vermek iin kullanılmaktadır (Jiang ve Benbasat, 2007; Wang ve Benbasat, 2009).
E-satıcılar, evrimii ürün sunumlarının görünümünü, hissini ve performansını sürekli olarak
iyileştirmekte ve tüketicilere sunulan bilgilerin kalitesini yükseltmeyi amalamaktadır (Lin ve
dierleri, 2018).
Basit bir evrimii işlem, satıcının tüketicilerin adres, telefon numarası gibi ayrıntı
kişisel verilere erişmesini gerektirir (Tsiames ve Siomkos, 2003). Bu erişim bazı tüketiciler
iin, özellikle dolandırıcılık veya para kaybetme konusunda endişe duymalarına (veya algılanan
risk) neden olabilir (Tsiames ve Siomkos, 2003; Harridge-March, 2006).
Çevrimii satıcılara güven hem kavramsal olarak (Tan ve Sutherland, 2004) hem de ampirik
olarak (Jarvenpaa ve Tractinsky, 1999; Jarvenpaaet ve dierleri, 2000; McCole ve dierleri,
2010) tanımlanmıştır. McCole ve dierleri (2010) satıcıya duyulan güveni incelemiş ve bu
faktörün evrimii satın alma konusundaki tutumu olumlu yönde etkilediini bulmuşlardır.
Kültürlerarası alışmalarda, Jarvenpaaet ve dierleri (2000), inline evrimii satıcılarının,
tüketicilerin evrimii satıcıya yönelik tutumlarını olumlu yönde etkilediini ve bu nedenle de
satın alma isteklerini etkilediini tespit etmiştir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
253
Dier alışmalar, bir evrimii maazaya aşina olmanın da olumlu bir etkisi olduunu
göstermektedir ( Garbarino ve Strahilevitz, 2004; Gefen ve Heart, 2006; Stranahan ve Kosiel,
2007). Ayrıca, örnein 60 yaş ve üstü yüksek eitimli insanlar (Stranahan ve Kosiel, 2007) ve
erkeklerin (Garbarino ve Strahilevitz, 2004) tanıdık olmayan evrimii maazalardan satın
alınması daha olasıdır. Ortalama olarak, alışmalar, tüketicilerin evrimii satıcılara duydukları
güvenin, evrimii satın alma konusundaki tutumları ile olumlu bir ilişkiye sahip olduunu ve
bu ilişkinin kültürel gemişe bakılmaksızın devam ettiini gösteriyor gibi görünmektedir
(Jarvenpaaet ve dierleri, 2000; Liu ve dierleri, 2004).
2. Yöntem
2.1. Evren ve Örneklem
Araştırmanın evreni Kastamonu niversitesinde eitim gören 33,176 örencileridir. Bu
evrenin örneklemi ise Kastamonu niversitesi, Kuzeykent kampüsünde eitim gören
örencileridir. 33,176 evren büyüklüünde araştırmaya önerilen örneklem büyüklüü %95
güven düzeyiyle 380 belirlenmiştir ( Gürbüz ve Şahin, 2017: 130; Küük, 2016: 95).
Araştırmada tesadüfi örnekleme yöntemlerinden basit tesadüfi örnekleme teknii (Küük,
2016: 99) kullanılmış olup veriler yüz yüze anket yöntemi ile elde edilmiştir.
2.2. Veri Toplama Yöntemi ve Aracı
Araştırmada veri toplama yöntemi olarak birincil verileri toplamak amacıyla anket
yöntemi kullanılmıştır. Konu ile ilgili literatürdeki araştırmalar inceleyerek, deişkenin alt
deişkenlerin birbiriyle ilişkisinin ölülebilecei kapsamlı bir veri toplama aracı
oluşturulmuştur. Veri toplama aracı iki bölümden oluşup, birinci bölümde tüketicilerin
demografik özelliklerine ilişkin sorular yer almaktadır. İkinci bölümde ise Çevrimiçi alışveriş
sitelerinden satın alma kararlarına güven algısının etkisine ilişkin ifadeler bulunmaktadır.
Araştırma kapsamında Serhanteri (2015) tarafından geliştirilen Ticarette Güvenliin
Tüketicilerin İnternet zerinden Alışveriş Yapma Tutumlarına Etkisi öleinden
yararlanmıştır. lek; 1 Tamamen Katılıyorum, 2 Katılıyorum, 3 Ne Katılıyorum Ne
Katılmıyorum, 4 Katılmıyorum ve 5 Tamamen Katılmıyorum olmak üzere beşli likert öleine
göre hazırlanmıştır (Küük, 2016: 81-83). Çevrimiçi alışveriş sitelerinden satın alma
kararlarına güven algısının etkisi 24 ifadeden oluşmaktadır.
2.3. Veri Analizi
Araştırmada deerlendirilen veriler yüz yüze anket yöntemi ile elde edilmiştir. 400
anket formundan 382 anketin verileri alışmaya dahil edilmiş kalan 18”i salıksız olduundan
dolayı alışma dışı bırakılmıştır.
2.4. Araştırmanın Hipotezleri
H 1: Çevrimiçi alışveriş yapmama nedenleri ile cinsiyet aısından farklılık
göstermektedir.
H 2: Çevrimiçi alışveriş yapmama nedenleri ile yaş durumu aısından farklılık
göstermektedir.
H 3: Çevrimiçi alışveriş yapmama nedenleri ile gelir durumu aısından farklılık
göstermektedir.
H 4: Çevrimii alışveriş yapmama nedenleri ile örenim durumu aısından farklılık
göstermektedir.
H 5: Web sitesi tercih nedenleri ile cinsiyet aısından farklılık göstermektedir.
H 6: Web sitesi tercih nedenleri ile yaş durumu aısından farklılık göstermektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
254
H 7: Web sitesi tercih nedenleri ile gelir durumu aısından farklılık göstermektedir.
H 8: Web sitesi tercih nedenleri ile örenim durumu aısından farklılık göstermektedir.
H 9: Çevrimii alışveriş yapma nedenleri ile cinsiyet aısından farklılık göstermektedir.
H 10: Çevrimii alışveriş yapma nedenleri ile yaş durumu aısından farklılık
göstermektedir.
H 11: Çevrimii alışveriş yapma nedenleri ile gelir durumu aısından farklılık
göstermektedir.
H 12: Çevrimii alışveriş yapma nedenleri ile örenim durumu aısından farklılık
göstermektedir.
3.,Bulgular ve Yorum
Tablo1. Katılımcıların Demografik zellikleri
f
%
1. Cinsiyet
Kadın
237
62.0
Erkek
145
38.0
Toplam
382
100.0
2. Yaş
18 - 23
307
80.4
24 - 29
68
17.8
30 - 35
4
1.0
36 ve üzeri
3
.8
Toplam
382
100.0
3. Aylık Ortalama
Gelir (harcama)
miktarı
200-1000
311
81.4
1001- 1800
31
8.1
1801- 2600
12
3.1
2601 ve üzeri
28
7.3
Toplam
382
100.0
4. renim Durumu
On Lisans
6
1.6
Lisans
351
91.9
Lisans Üstü
25
6.5
Toplam
382
100.0
Tabloda görüldüü üzere, örneklem grubu oluşturanlar 237’si (%62,0) kadın, 145’i
(%38,0) erkek, yaş gurubunu en ok 18-23 arası 307 (%80,4), en az 36 ve üzeri 3(%,8) , aylık
ortalama gelir miktarı ise en ok 200- 1000 TL arası 311(%81,4) , en az 1801-2600 TL arası 12
(%3,1) olmak üzere toplam 382 örenci oluşmaktadır. Eitim düzeyine bakıldıında,
örencilerden ou lisans derecesinde 351(%91,9) eitim aldıklarını belirtmişlerdir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
255
Tablo 2. Katılımcılara Çevrimiçi Alışveriş İle İlgili Sorulan Sorular
f
%
1.İnternetten
alışveriş yapıyor
musunuz?
Evet
318
83.2
Hayır
64
16.8
Toplam
382
100.0
2. İnternetten ne
sıklıkta alışveriş
yapıyorsunuz?
Haftada birkaç kez
19
5.0
Haftada bir kez
22
5.8
Ayda bir kaç kez
87
22.8
Ayda bir kez
70
18.3
Yılda birka kez
105
27.5
Yılda bir kez
15
3.9
Toplam
318
83.2
3. İnternetten
alışveriş yapma
nedeniniz nedir?
7/24 Hizmet
52
13.6
Uygun Fiyat
112
29.3
Urun Çeşitlilii
119
31.2
Zamandan Tasarruf
28
7.3
Daha Güvenilir
3
.8
Dier (lütfen belirtiniz)....
4
1.0
Toplam
318
83.2
4. Hangi alışveriş
sitesini daha sıklıkla
kullanıyorsunuz?
hepsiburada.com
107
28.0
gittigidiyor.com
31
8.1
sahibinden.com
17
4.5
aliexpress.com
29
7.6
amazon.com
7
1.8
ebay.com
4
1.0
teknosa.com
2
.5
yemeksepeti.com
12
3.1
trendyol.com
109
28.5
Toplam
318
83.2
5. İnternetten
alışveriş yaptıınızda
daha çok hangi
ödeme aracını tercih
edersiniz?
Banka/Kredi kartı
192
50.3
Sanal kredi kartı
22
5.8
Kapıda ödeme
96
25.1
Havale/EFT
8
2.1
Toplam
318
83.2
6. İnternetten
alışveriş yapanların
hangi ürünü daha çok
tercih edersiniz?
Kitap/DVD/VCD
68
17.8
Elektronik eşya/ Bilgisayar
42
11.0
Seyahat acenteleri
15
3.9
Giyim/Aksesuar
193
50.5
Toplam
318
83.2
7. Sizce güvenlik
önlemlerinden
hangisi internet
alışverişini daha
güvenilir kılar?
Virüs programı
30
7.9
Şifreleme
187
49.0
Güvenlik duvarı
60
15.7
SSL/SET
41
10.7
Toplam
318
83.2
Tablo 2’de görüldüü üzere, katılımcıların 318 (%83,2) internetten alışveriş
yapmaktadır. İnternetten alışveriş yapan katılımcıların 105 (%27,5) kişi yılda birka kez sıklıkla
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
256
alışveriş yapmaktadır. rün eşitlii katılımcıların en ok tercih ettii sebeplerden biridir.
Trendyol.com ile hepsiburada.com siteleri en çok çevrimii alışveriş yapılan sitelerdir. deme
aracı konusunda ise katılımcılar en ok banka/kredi kartı ödeme aracını tercih etmektedir.
Giyim/Aksesuar ise katılımcıların en ok tercih ettii ürünlerdir. Katılımcıların 187”e (%49,0)
göre şifreleme internet alışverişini daha güvenli kılar.
Tablo 3. Çevrimiçi Alışveriş Sitelerinden Satın Alma Kararlarına Güven Algısının Etkisi
lein Alt Boyutu
İnternetten Alışveriş Yapmama Nedeni
Faktör
Yükü
Öz
deer
Varyans
Aıklama
Oranı(%)
Cronbach
Alfa
Ortalama
KMO
deeri
1.İnternette alışveriş yapmanın güvenli
olduunu düşünmüyorum.
.744
2.650
62.485
.703
2.13
.641
2.İnternette kredi kartı bilgilerimin izinsiz
kullanılmasından korkuyorum
.595
2.06
3.Alışveriş yapacaım sitenin güvenli
olacaına inansaydım alışveriş yapardım
.631
2.33
4.Maazadan alışveriş yapmak, internetten
alışveriş yapmaktan daha güvenlidir.
.676
1.91
5.Alışveriş benim iin zevktir bu nedenle
internetten alışverişten zevk almıyorum.
.639
2.42
6.Yeterince bilgi sahibi olmadıımdan
internetten alışveriş yapmıyorum.
.605
2.55
7.Bilgisayarımın güvenlik aısından yeterli
olduunu düşünmüyorum.
.603
2.69
8.İnternetten alışveriş yapmak daha
teferruatlı.
.839
2.91
İnternetten Alışveriş Yapma Nedeni
1.İnternette alışveriş yaptıım sitenin
güvenlik ile ilgili kısımlarını okumuyorum
.632
1.809
54.521
.471
3.10
.583
2.İnternette alışveriş yaptıım sitelerde aynı
kullanıcı adı ve şifreyi kullanırım.
.553
2.51
3.Güvenlik endişesi taşımasaydım internetten
daha sık alışveriş yapardım.
.374
2.62
4.Alışveriş edeceim sitenin güvenli
olmadıına inanırsam alışveriş yapmam.
.502
1.86
5.Kredi kartı bilgilerimin alışveriş yaptıım
site tarafından korunduuna inanıyorum.
.679
2.54
6.SSL, SET gibi güvenlik sistemi kullanan
sitelerden alışveriş yapmayı tercih ederim.
.581
2.50
7.İnternetten alışveriş yapmak maazadan
alışveriş yapmaktan daha güvenlidir.
.732
3.19
8.Fiyat, ürün eşitlilii, 7/24 hizmet ve zaman
tasarrufu güvenlikten daha önemlidir.
.604
2.85
Web sitesi tercih Nedenleri
1.Web sitesinin güvenli olması
.745
4.923
76.030
.910
2.12
.895
2.Bilgisayarımın güvenli olması
.893
2.17
3.Kredi kartı bilgilerimin korunması
.961
2.14
4.Kişisel bilgilerimin korunması
.866
2.08
5.Web sitesinin kullanım kolaylıı
.660
1.92
6.rün eşitlilii
.877
1.77
7.Fiyatların uygunluu
.915
1.83
8.7/24 hizmet vermesi
.888
1.74
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
257
Tablo 3’te görüldüü gibi KMO testi neticesinde örneklem yeterlilik deerinin 0,50`nin
üzerinde olduu ve örneklem büyüklüünün faktör analizi iin yeterli olduu bulgusu elde
edilmiştir. Tüm ifadelerin “Güvenlik endişesi taşımasaydım internetten daha sık alışveriş
yapardım” hari faktör yükleri 0,5’in üzerinde ve öz deerleri 1’den büyük olması ifadelerin
analizde kullanılmak iin uygun olduunu göstermektedir. Cronbach alfa katsayıları .583, .641,
.895olarak bulunmuştur. Bu deerler 0,40’den, 0,60’ tan, 0.80’ den büyük olduu iin
ölçeklerin sırasıyla düşük derecede güvenilir, olduka güvenilir ve yüksek derecede güvenilir
olduunu göstermektedir (Küük, 2016: 226-232, Kalaycı, 2014:405 ). Varyans aıklama
oranları ise %62.485, 54.521, 76.030düzeyindedir.
Araştırma sonularına göre internetten alışveriş yapmak maazadan alışveriş
yapmaktan daha güvenlidir önem düzeyi 3,19 olarak bulunmuştur. Bu deer 2,33- 3,67 orta
önem aralıında olduundan göre internetten alışveriş yapmak maazadan alışveriş yapmaktan
daha güvenlidir, orta düzeyde güvenli olduu sonucuna varılmaktadır (Küük,2016:239). En
yüksek önem düzeyine sahip 7/24 hizmet vermesi olduu görülmektedir.
Tablo 4. Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ile cinsiyet aısından farklılıı.
t-testi
Farklılıın eşitlii iin t-testi
t
df
Anlamlılık
(İki Yönlü)
Ortalama
Fark
Farkın Std.
Hatası
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni.
1.010
62
.317
.16801
.16640
1.004
58.430
.320
.16801
.16737
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ölmeye yönelik fikir beyanlarına katılımlarını
test eden ifadeler ile cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık olup olmadıı ölülmeye
alışılmıştır. Bunun iim t-testi uygulanmıştır. Uygulanan t-testi sonucunda Çevrimiçi
alışveriş yapmama nedeni ile cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık olmadıı tespit edilmiştir.
Hipotez reddedilmiştir.
H1: Çevrimii alışveriş yapmama nedenleri ile cinsiyet aısından farklılık
göstermemektedir.
Tablo 5. Çevrimiçi alışveriş yapmama nedeni ile yaş durumu aısından farklılıı.
ANOVA
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni
Karelerin Toplamı
df
Ortalama Karesi
F
Anlamlılık
Gruplar arası
.350
1
.350
.789
.378
Gruplar İinde
27.540
62
.444
Toplam
27.890
63
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ölmeye yönelik fikir beyanlarına katılımlarını
test eden ifadeler ile yaş durumu arasında anlamlı bir farklılık olup olmadıı ölülmeye
alışılmıştır. Bunun iin ANOVA testi uygulanmıştır. Uygulanan ANOVA testi sonucunda
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ile yaş durumu arasında anlamlı bir farklılık olmadıı
tespit edilmiştir. Hipotez reddedilmiştir.
H2: Çevrimii alışveriş yapmama nedenleri ile yaş durumu aısından farklılık
göstermemektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
258
Tablo 6. Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ile gelir durumu aısından farklılıı.
ANOVA
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni
Karelerin Toplamı
df
Ortalama Karesi
F
Anlamlılık
Gruplar arası
.635
3
.212
.466
.707
Gruplar İinde
27.255
60
.454
Toplam
27.890
63
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ölmeye yönelik fikir beyanlarına katılımlarını
test eden ifadeler ile gelir durumu arasında anlamlı bir farklılık olup olmadıı ölülmeye
alışılmıştır. Bunun iin ANOVA testi uygulanmıştır. Uygulanan ANOVA testi sonucunda
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ile gelir durumu arasında anlamlı bir farklılık olmadıı
tespit edilmiştir. Hipotez reddedilmiştir.
H3: Çevrimii alışveriş yapmama nedenleri ile gelir durumu aısından farklılık
göstermemektedir.
Tablo 7. Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ile örenim durumu aısından farklılıı.
ANOVA
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni
Karelerin Toplamı
df
Ortalama Karesi
F
Anlamlılık
Gruplar arası
.963
2
.481
1.091
.342
Gruplar
İinde
26.927
61
.441
Toplam
27.890
63
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ölmeye yönelik fikir beyanlarına katılımlarını test
eden ifadeler ile örenim durumu arasında anlamlı bir farklılık olup olmadıı ölülmeye
alışılmıştır. Bunun iin ANOVA testi uygulanmıştır. Uygulanan ANOVA testi sonucunda
Çevrimii alışveriş yapmama nedeni ile örenim durumu arasında anlamlı bir farklılık tespit
edilememiştir. Hipotez reddedilmiştir.
H4: Çevrimii alışveriş yapmama nedenleri ile örenim durumu aısından farklılık
göstermemektedir.
Tablo 8. Web sitesi tercih nedeni ile cinsiyet aısından farklılıı.
t-testi
Farklılıın eşitlii iin t-testi
t
df
Anlamlılık
(İki Yönlü)
Ortalama
Fark
Farkın Std.
Hatası
Web sitesi tercih nedeni
-1.246
316
.214
-.11341
.09102
-1.192
200.613
.235
-.11341
.09516
Web sitesi tercih nedeni ölmeye yönelik fikir beyanlarına katılımlarını test eden
ifadeler ile cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık olup olmadıı ölülmeye alışılmıştır.
Bunun içim t-testi uygulanmıştır. Uygulanan t-testi sonucunda Web sitesi tercih nedeni ile
cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık olmadıı tespit edilmiştir. Hipotez reddedilmiştir.
H 5: Web sitesi tercih nedeni ile cinsiyet aısından farklılık göstermemektedir.
ISBN : 978-605-81106-3-2
5 – 7 November 2019
Bilge Kagan 2nd International Science Congress
Barcelona / SPAIN
259
Tablo 9. Web sitesi tercih nedeni ile yaş durumu aısından farklılıı.
ANOVA
Web sitesi tercih nedeni
Karelerin Toplamı
df
Ortalama Karesi
F
Anlamlılık
Gruplar arası
2.317
3
.772
1.286
.279
Gruplar
İinde
188.548
314
.600
Toplam
190.865
317
Web sitesi tercih nedeni ölmeye yönelik fikir beyanlarına katılımlarını test eden
ifadeler ile yaş durumu arasında anlamlı bir farklılık olup olmadıı ölülmeye alışılmıştır.
Bunun iim ANOVA testi uygulanmıştır. Uygulanan ANOVA sonucunda Web sitesi tercih
nedeni ile yaş durumu arasında anlamlı bir farklılık olmadıı tespit edilmiştir. Hipotez
reddedilmiştir.
H 6: Web sitesi tercih nedeni ile yaş durumu aısından farklılık göstermemektedir.
Tablo 10. Web sitesi tercih nedeni ile gelir durumu aısından farklılıı.
ANOVA
Web sitesi tercih nedeni
Karelerin Toplamı
df
Ortalama Karesi
F
Anlamlılık
Gruplar arası
1.745
3
.582
.966
.409
Gruplar İinde
189.120
314
.602
Toplam
190.865
317
Web sitesi tercih nedeni ölmeye yönelik fikir beyanlarına katılımlarını test eden
ifadeler ile gelir durumu arasında anlamlı bir farklılık olup olmadıı ölülmeye
alışılmıştır. Bunun iim ANOVA testi uygulanmıştır. Uygulanan ANOVA sonucunda Web
sitesi tercih nedeni ile gelir durumu arasında anlamlı bir farklılık olmadıı tespit edilmiştir.
Hipotez reddedilmiştir.
H 7: Web sitesi tercih nedeni ile gelir durumu aısından farklılık göstermemektedir.
Tablo 11. Web sitesi tercih nedeni ile örenim durumu aısından farklılıı.
ANOVA