Available via license: CC BY-NC 4.0
Content may be subject to copyright.
ARAŞTIRMA MAKALESİ/RESEARCH ARTICLE
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 60:2 (2019), 355-377
DOI: 10.33227/auifd.548435
Geliş/Recieved: 08.04.2019
Kabul/Accepted: 10.10.2019
Doğal Din Tasavvuru Üzerinden
Hıristiyanlık Okuması:
John Toland’ın Tanrı, Din ve Vahiy Anlayışı
MERYEM ÖZDEMİR KARDAŞ
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
meryemozdemir@ogu.edu.tr
https://orcid.org/0000-0003-1493-3402
Öz
Bugün “Aydınlanma” olarak nitelendirdiğimiz 18. yüzyıl Batı düşüncesine temel karakte-
ristiğini veren hususlardan biri doğa felsefesinden “bilime” doğru yaşanan sıçramadır.
17. yüzyılda Newton’la özdeşleşen doğa felsefesinin matematiksel yasalarının tespitine
yönelik teşebbüsle Tanrı’ya, evrene ve insana yönelik bakış açısı da değişmiştir. Bu sü-
reçte Hıristiyanlığın akıl ve doğa ile uyumlu hale getirilme çabalarının arttığı görülür.
Doğa ve akıl ile uyumlu din arzusu Hıristiyanlık içerisinde dinî rasyonalistler başlığı
altında değerlendirilen çeşitli yaklaşımlar doğurmuştur. Bu dönemde ayrıca ağırlıklı
olarak deistler tarafından dile getirilen “doğal din” söylemi ile karşılaşılır. Yaşadığı za-
man diliminde entelektüel kimliği ve çok sayıda eseriyle fikirleri takip edilmiş bir isim
olan John Toland da doğal din anlayışını savunanlardan biridir. Bu çalışmada Tanrı, din
ve vahiy hakkındaki görüşlerinden hareketle, Toland’ın sahip olduğu doğal din perspek-
tifi açısından Hıristiyanlığın geleneksel yapısına yönelik değerlendirmeleri ele alınacak-
tır.
Anahtar Kelimeler: John Toland, Deizm, Doğal Din, Hıristiyanlık, Vahiy.
A Reading of Christianity through the Conception of Natural Religion: John To-
land’s Understanding of God, Religion, and Revelation
Abstract
One of the critical issues in the philosophy of Enlightenment was the leap from natural
philosophy to science. As a result of the quest to uncover the mathematical principles of
natural philosophy, which was identified with Newton in the 17th century, the view
toward God, universe, and mankind also changed. In this process, attempts to harmonize
Christianity with reason and nature were increased. The wish to have a religion in har-
mony with nature and reason gave way to different interpretations within Christianity
described as religious rationalists. In this period, moreover, there emerged "natural
religion" discourse, mainly advocated by deists. John Toland, who distinguished himself
with his intellectual profile and many works and whose ideas were closely followed, also
defended the concept of natural religion. By surveying Toland's views on God, religion,
and revelation, this study will examine Toland's evaluation of the traditional structure of
Christianity through the prism of his notion of natural religion.
356 Meryem Özdemir Kardaş
Keywords: John Toland, Deism, Natural Religion, Christianity, Revelation.
Giriş
Batı düşüncesi Rönesans ve Reform ile başlayan süreçler sonucu büyük
bir dönüşüm yaşamış ve bu dönüşümün en görünür hali olarak Tanrı mer-
kezli bir dünya görüşünden insan merkezli bir dünya görüşüne geçmiştir.
Bu geçişte, büyük oranda doğaya dair bakışın değişmesi etkili olmuştur.
Nikolas Kopernik (ö.1543), Galileo Galilei (ö.1642), Giordano Bruno
(ö.1600) gibi filozof ve bilim insanlarının entelektüel mirasını etkili biçimde
kullanan Isaac Newton (ö.1727) ile birlikte doğada kanunların hakim oldu-
ğu, bu kanunların ise matematiksel kesinliğe sahip olduğu fikri, insanı, hem
yasaları keşfetmeye hem de bu yasalılık halini siyaset, sosyal yaşam ve dü-
şünce gibi pek çok alana yansıtmaya yöneltmiştir.
Aydınlanma sonrası dinin anlaşılmasında “doğal din” tasavvuru önemli
bir yer işgal etmiştir. Doğal din kavramı Erken İngiliz Aydınlanmasında,
farklı mezheplerden pek çok Hıristiyan ilahiyatçının vahiy eksenli Hıristi-
yanlığın akliliğini savunmak için başvurduğu bir terim olmuştur.
1
Deistler
ise doğal din kavramını, vahiy dinini desteklemek için değil, vahyi rasyonel
bir incelemeye tabi tutmak için başvurulan bir kriter olarak görmüşlerdir.
2
Doğal teoloji ve doğal din terimi sıklıkla eş anlamlı olarak görülür. Fakat
özellikle 17. ve 18. yüzyıl İngilteresi bağlamında doğal din teriminin, doğal
teolojiden evrilen ve onu aşan bir niteliğe taşındığı söylenebilir. Doğal teo-
loji, tabiatı gözlemlemek ve akıl yürütmek suretiyle Tanrı’nın varlığının ve
sıfatlarının bilgisine ulaşılabileceği iddiasına dayanır.
3
Hıristiyan teoloji
içerisinde vahiy ve doğal teoloji arasında bir ayrıma giden ilk isim Thomas
Aquinas (ö.1274) olmuştur. Aquinas’a göre Tanrı’nın varlığının bilgisine
insan aklı kendi başına ulaşabilir. Fakat tıpkı tesliste olduğu gibi insan aklı-
nın ulaşamayacağı bir takım hakikatler de söz konusudur.
4
Ayrıca vahiy,
Hıristiyanlıkta merkezî bir konum taşıyan kurtuluş doktrini için zorunlu
görülür. Hıristiyan teolojisine göre insan, işlediği günah sebebiyle yeryüzü-
1
David A. Pailin, “The Confused and Confusing Story of Natural Religion,” Religion 24:3 (1994),
s.199.
2
Diego Lucci ve Jeffrey R. Wigelsworth, “‘God Does Not Act Arbitrarily, or Interpose Unnecessarily’:
Providential Deism and the Denial of Miracles in Wollaston, Tindal, Chubb, and Morgan,” Intellec-
tual History Review 25:2 (2015), s.168.
3
B. A. Gerrish, “Natural and Revealed Religion,” Knud Haakonssen (ed.), The Cambridge History of
Eighteenth-Century Philosophy (New York: Cambridge University Press, 2006) içinde, s.647.
4
[Thomas Aquinas], The Summa Contra Gentiles of Saint Thomas Aquinas, İng. terc. The English
Dominican Fathers (Londra: Burns Oates & Washburne Ltd., 1924), c.1, s.5.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 357
ne düşmüştür. Buradan kurtulması için gerekenleri ise Tanrı, önce İsrailo-
ğullarıyla yaptığı ahitleşme, sonrasında ise Hz. İsa’nın gelişiyle gerçekleşen
vahiy (açığa çıkma) yoluyla bildirmiştir. Dolayısıyla insanın kurtuluşu için
akılla ulaşılan bilgiler yeterli değildir ve vahiy zorunludur.
5
Kurtuluş için vahyin zorunlu olduğu düşüncesi, deist olarak nitelenen
kişilerin doğal din anlayışı ile tartışmaya açılmıştır. Deistler tarafından sa-
vunulduğu haliyle doğal din fikri, vahye dayalı dini desteklemekten ziyade
vahyin doğruluğunu ölçmede bir kriter olarak kabul edilmiş, böylece doğal
teolojiden ayrılmaya başlamış ve müstakil bir konu zemini olarak değerlen-
dirilmiştir. Ayrıca, doğal teolojinin doğal din olarak genişletilmesinde insa-
nın ahlak hakkında sahip olduğu tabii bilginin doğal dine dahil edilmesi de
önemli bir etken olarak görülmüştür. Bununla birlikte en önemli etkinin,
insanın varoluş amacının kurtuluşa ermek değil mutluluğa ulaşmak olduğu
noktasında gerçekleşen paradigma değişikliği olduğunu söylemek müm-
kündür. Zira bu yeni yaklaşıma göre insan, kurtuluşun bilgisinin aksine
mutluluğa ulaşmanın yolunu kendi başına keşfedebilir olmaktadır.
6
Kaynaklarda öncelikli olarak İngiliz deizmiyle bağlantısı üzerinden ele
alınan John Toland (1670-1722), 17. yüzyıl sonu 18. yüzyıl başlarında ya-
şamış bir isimdir. Bir Katolik olarak dünyaya gelmiş, on altı yaşında iken de
Protestanlığa geçmiştir.
7
Toland kaynaklarda filozof, yazar, dilbilimci, hiciv
ustası, diplomat, İncil eleştirmeni, deist ve nihayetinde panteist olarak yer
alır. Toland, eğitimini İrlanda’da Glasgow ve Edinburgh Üniversitelerinde
tamamlamış, daha sonra ise Londra’ya geçmiştir.
8
Hakkındaki bilgiler dik-
kate alındığında onun, yaşadığı dönemde fikirleri ve eserleri entelektüel
çevrelerce ilgiyle takip edilen, bu süreçte en sıra dışı görüşlere sahip ve en
çok eleştiri alan bir kimse olduğu görülmektedir.
9
Toland’ın ne olmadığını söylemek, ne olduğunu söylemekten daha ko-
laydır; bir Yahudi ya da Müslüman değildir. Ama Hıristiyan, deist, panteist,
5
Alister E. McGrath, Christian Theology: An Introduction (Wiley-Blackwell, e-Book), s.352.
6
Peter Byrne, Natural Religion and the Nature of Religion: The Legacy of Deism (Londra: Routledge,
2013), ss.20-21.
7
Des Maizeaux, The Miscellaneous Works of Mr. John Toland (Londra, 1747), c.1, s.vii.
8
Gary Suttle, “John Toland,” Bron R. Taylor (ed.), The Encyclopedia of Religion and Nature (Londra:
Thoemmes Continuum, 2008) içinde, c.2, s.1639.
9
Justin Champion, Republican Learning: John Toland and the Crisis of Christian Culture (1696-1722)
(Manchester & New York: Manchester University Press, 2003), ss.213-214; Hugh Bredin, “No Man’s
Follower: John Toland,” The Maynooth Review 12 (1985), s.13. Klasik filozoflar, antik dünya dinleri
ve dil bilim hakkında pek çok eseri barındıran Toland’ın kütüphanesinde, döneminde yapılan İslam
araştırmalarıyla ilgili çalışmalar da yer almaktaydı. Ayrıntılı bilgi için bkz. Champion, Republican
Learning, ss.25-26.
358 Meryem Özdemir Kardaş
Hobbesçu yahut Spinozacı olup olmadığı bir sorundur.
10
Muhalifleri tara-
fından kimi zaman deist, kimi zaman ateist kimi zamansa Sosinyan olarak
nitelendirilmiştir.
11
Londra’da Sosinyan çevrelerle ilişki içerisinde bulun-
muş; burada John Locke ile tanışmış ve onun fikirlerinden etkilenmiştir.
Sosinyanizm,
12
Toland’ın düşünce dünyasını anlamada ilk adım olarak beli-
rir. Kritik öneme sahip eseri Christianity Not Mysterious’da (1696) Hz.
İsa’nın ilahîliğini ve Athenasian amentüsünü
13
reddetmesi, Kutsal Kitap’ın
rasyonel okunması gerektiğini savunması sebebiyle Sosinyan olarak görül-
müştür.
14
Fakat kitabında Sosinyanizmin benimsediği söylem tarzından
daha sert ve radikal bir tarza sahip olması sebebiyle de deist olarak nite-
lenmiştir.
15
John Toland, geçiş dönemi olarak da nitelendirilebilecek bir zaman di-
liminde 17. yüzyıl sonu ve 18. yüzyıl başlarında yaşamış bir isimdir. Yaşadı-
ğı dönemin geçirdiği kırılmaların Toland’ın kişiliğinin çok yönlülüğü üze-
rinde etkili olduğu söylenebilir. Newton’la birlikte evrende yasaların hakim
olduğu düşüncesi diğer tüm alanlarda da yasaların bulunması gerektiği
10
Champion, Republican Learning, s.69; Charles Bradlaugh, Biographies of Ancient and Modern
Celebrated Freethinkers (Boston: J. P. Mednum Publishing, 1858), ss.111-112.
11
Robert E. Sullivan, John Toland and Deist Controversy: A Study in Adaptations (Londra: Harvard
University Press, 1982), ss.210-211; F. H. Heinemann, “John Toland and the Age of Enlightenment,”
The Review of English Studies 20:78 (1944), s.130.
12
Başlangıcı 16. yüzyılın ortalarına denk gelen Sosinyanizm, modern Uniteryanizmin öncü hareket-
lerinden biridir. Evanjelik rasyonel bir hareket olarak öne çıkan Sosinyanizm, şu hususları benim-
semiştir: a) Kutsal Kitap’ın rasyonel yorumu esastır. b) Hz. İsa, Tanrı’nın kelamı veya vahyidir; fakat
onun Tanrı tarafından dünyaya ve kiliseye bir kral, rahip ve peygamber olarak seçilmesi dışında
ilahî bir yönü yoktur, sıradan bir insandır. c) Kilise ve devlet barışçıl bir biçimde ayrılmalıdır. d)
Ruh, bedenle birlikte ölür. Yeniden dirilme ve ölümsüzlük, Hz. İsa’nın verdiği emirleri Ruh’un gücü
aracılığıyla yerine getirmede sebat eden kimseler için geçerlidir. İngiltere’de Sosinyanizm, Armin-
yan psikoposları, Oxford rasyonalistleri, Cambridge Platonistleri, filozoflar ve bilim adamları tara-
fından dikkate alınan ve benimsenen bir akım olmuştur. Bkz. George Hunston Williams, “Socinia-
nism,” Donald M. Borcherdt (ed.), Encyclopedia of Philosophy (New York: Thomas & Gale, 2006)
içinde, ss.99-100.
13
Aziz Athenasius’a atfen böyle isimlendirilen ve Hıristiyanlıkta yaygın olarak kullanılan bu akide,
Teslis ve inkarnasyon doktrinini ve Hz. İsa’nın yaşamındaki çeşitli önemli olayları bir inanç mesele-
si olarak ele alır ve bunlara inanmayanların aforoz edilmesini içerir. Bkz. Şinasi Gündüz, Din ve
İnanç Sözlüğü (Ankara: Vadi Yayınları, 1998), s.47.
14
Sullivan, John Toland and Deist Controversy, ss.109-110.
15
Wayne Hudson, The English Deists (Londra: Pickering & Chatto Publishing, 2009), s.82; Sullivan,
John Toland and Deist Controversy, s.109. Belirtmek gerekir ki Sosinyanizm gibi dinî rasyonalistler
ile deist olarak nitelendirilen isimler arasında ciddi paralellikler bulunur. İngiliz Aydınlanması
içerisinde deizmin tam olarak Hıristiyanlık dışında bir akım olarak görülüp görülmemesi gerektiği
noktasında muğlaklık söz konusudur. Fakat Kilise’ye yönelik ciddi eleştirel tutum, Hz. İsa’nın
ilahîliğini ve dolayısıyla teslisi reddetme, Kutsal Kitap’ın gizem ve kehanet gibi unsurları barındır-
madığını vurgulama ve özellikle doğal dini vahyin önüne geçirmede ısrarcı olma gibi hususlar deist
olarak nitelendirilen kimseleri dinî rasyonalistlerden ayırmıştır. Deizmin tanımlanmasında yaşanan
zorluklarla ilgili bir değerlendirme için bkz. S. G. Hefelbower, “Deism Historically Defined,” The
American Journal of Theology 24:2 (1920), ss.217-223.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 359
algısına yol açmıştır. Yasada gözlemlenen değişmezlik ve evrensellik niteli-
ğinin din için de geçerli olması gerektiği yorumu doğmuştur. Benzer şekilde
Rönesans’ın hümanizm ruhuyla başlayan ve Descartes felsefesinin etkisiyle
ilerleyen insanın “özne”liğinin öne çıkarılması din konusunda da belirleyici
olanın insan aklı olduğu fikrine ulaştırmıştır. Dolayısıyla dinin Tanrı mer-
kezli değil insan-merkezli olması gerektiği şeklindeki bir yoruma kapı ara-
lanmıştır. Bu makalede batılı literatürde dikkate değer oranda çalışmanın
bulunduğu, ancak Türkiye’de hakkında pek fazla araştırma ve incelemenin
bulunmadığı
16
Toland’ın doğal din anlayışı ve bu anlayış ekseninde şekille-
nen Hıristiyanlık tasavvuru üzerinde durulmuştur. Bu noktada önce To-
land’ın tanrı tasavvuru incelenmiş, sonrasında doğal din anlayışı ortaya
konulmuş ve bu bağlamda şekillenen Hıristiyanlık değerlendirmesi ele
alınmıştır.
1. Tanrı Tasavvuru
Toland kaynaklarda öncelikli olarak “deist” nitelemesiyle anılır. Onu,
vahyi reddettiği ve doğal dini vahyin önüne geçirdiği iddiasından hareketle
deist olarak nitelendiren ilk isim, John Leland olmuştur.
17
Christianity Not
Mysterios isimli eserinde Kutsal Kitap’ta aklı aşan hiçbir gizem unsurunun
bulunamayacağını savunması, doğal dini vahiyden üstün tutması, Kilise
kurumuna ve ruhbanlığa karşı ciddi eleştiriler getirmesi gibi hususlar To-
land’ın deist olarak görülmesinin gerekçeleridir. Toland ise kendisini deist
olarak tanımlamamış, bilakis bir Hıristiyan reformcusu olarak görmüştür.
18
Panteist olduğu iddiası ise, muhaliflerinin atfından ziyade Toland’ın
eserlerinde savunusunu yaptığı görüşlere dayandırılır. Dilbilimciler, pante-
ist terimini İngilizcede kullanan ilk ismin Toland olduğunu ileri sürerler.
19
Yazdığı son kitap olan Pantheisticon: Sive Formula Celebrandae Sodalitatis
Socraticae (Pantheistikon: Sokratik Toplumların Kutlama Tarzları)’nda
16
Sait Kar, “John Toland’ın Din Felsefesi Üzerine Bir İnceleme” (Yayınlanmamış doktora tezi, Ata-
türk Üniversitesi, Erzurum, 2014).
17
John Leland, A View of the Principle Deistical Writers That Have Appeared in England in the Last
and Present Century (Londra: W. Baynes, 1808) c.1, s.42 vd. 19. yüzyıl sonlarına doğru hazırladığı
History of English Thought in the Eighteenth Century isimli eserinde Leslie Stephen da benzer şekil-
de Toland’ın deist olduğunu iddia etmiştir. Bkz. Leslie Stephen, History of English Thought in the
Eighteenth Century (New York: G. P. Putnam’s Son’s, 1876), s.93. Sonrasında kabul gören bu yakla-
şım pek çok isim tarafından devam ettirilmiştir. Wayne Hudson ise Toland’ın yaptıklarının Protes-
tanlığı liberalleştirmeye çalışmaktan öteye gitmediğini, hayatı boyunca Hıristiyanlık içerisinde
kaldığını iddia eder. Bkz. Hudson, The English Deists, s.89.
18
John Orr, English Deism: Its Roots and Its Fruits (Michigan: Eerdmans, 1934), s.117.
19
Suttle, “John Toland,” s.1638. Toland, bu terimi 1705’te yazdığı Socinianism Truly Stated isimli
eserinde kullanmıştır.
360 Meryem Özdemir Kardaş
(1720)
20
Toland, salt natüralist bir cemaat
21
oluşturma gayesindedir. İnsan-
ların inandığı her türlü dinden nefret ettiğini ama yine de insanları daha iyi,
daha akıllı yapmaya yarayacak, onlara tam bir mutluluk ve en yüksek tat-
min duygusu sağlayacak olan yeni bir dernek için bir ibadet şekli hazırladı-
ğını ileri sürer. Kendisinin Sokratik Dernek olarak isimlendirdiği bu olu-
şumda üyeler gizlice toplanacak; derneğin kendi şarkıları, şarap dökme
merasimleri, sevgi ziyafetleri olacaktır. Belli bir merasim yapılacak, bir baş-
kan (rahip yerine) kutsal metinler okuyacak, müminler şarkı ile mukabele
edeceklerdir.
22
Toland’ın Tanrı hakkında panteist bir görüşe sahip olmasında madde ve
hareket hakkındaki görüşlerinin etkisi büyüktür. Doğa hakkındaki bütün
teori ve yorumların, Newton’un Principia’sının (1687) yayınından sonra
yeniden şekillendiği bilinmektedir. Newton, maddenin cansız ve pasif oldu-
ğu kanaatindedir. Ona göre hareket yapıların birbirlerine teması sonucu
ortaya çıkar. Fakat yer çekimi bu durumda nasıl açıklanacaktır? Gerçek bir
temas olmadan hareketin ortaya çıkışını açıklamanın yolu zordur. Newton,
Tanrı’yı aleme müdahil kılma gayesiyle maddenin zati hareketini reddeder
ve Tanrı tarafından hareketin varlık kazandığını ileri sürer. Ona göre Tanrı
evrendeki yasaları yaratıp geri çekilmemiştir, hala aktiftir ve her an müda-
hale etmektedir. O, maddenin içsel hareketi bulunmazken yer çekiminin var
olmasını Tanrı’nın aleme her an müdahil oluşu ile anlamlandırır.
23
Deistle-
rin yaratan ve geri çekilen Tanrı argümanına geçişin izleri de bu noktada
başlar. Zira Toland, Newton’un maddenin pasif ve hareketsiz oluşu fikrini
kabul etmez. Ona göre evren sonsuzdur, maddi bir yapıdadır ve tamamen
maddeden ibarettir; madde ise homojendir ve bütün evreni meydana ge-
tirmektedir. Maddeden ayrı bir uzay/uzam mevcut değildir, bu nedenle de
madde pasif değil aktiftir ve uzayan/genişleyen bir niteliktedir. Hareket
maddenin ana niteliğidir.
24
Başka bir deyişle madde, kendi kendine hareket
20
Pantheisticon: Sive Formula Celebrandae Sodalitatis Socraticae (Pantheistikon: Sokratik Toplum-
ların Kutlama Tarzları) Latince olarak kaleme alınan eser, 1751 yılında İngilizce’ye tercüme edil-
miştir.
21
Friedrich A. Lange, Materyalizmin Tarihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi, terc. Ahmet Arslan
(İstanbul: Sosyal Yayınları, 1998), s.273.
22
Paul Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, terc. Erol Güngör (İstanbul: Ötüken, 1994),
ss.280-281; W. R. Sorley, A History of English Philosophy (Londra: Cambridge University Press,
1920), s.146.
23
Sir Isaac Newton, Opticks or, a Treatise of the Reflections, Refractions, Inflections and Colours of
Light (Londra, 1721), s.379; Enis Doko, Dahi ve Dindar Isaac Newton (İstanbul: İstanbul Yayınevi,
2011), ss.18-19.
24
Bu iddia Letters to Serena’nın beşinci mektubunun temel argümanı ve başlığıdır. John Toland,
Letters to Serena (Londra: Garland, 1704), ss.164-178.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 361
kabiliyetine sahiptir. Toland ve Newtoncu düşünce arasındaki ilişkiyi ince-
leyen Jacob’un şu ifadeleri konuyu açıklayıcı niteliktedir:
[Toland’a göre] Madde birdir [tek bir bütündür]. Bütün bu temel
birlik içerisinde çokluk ve çeşitlilik ortaya çıkar. Evrenin tüm
parçaları, en küçük parçacıkları ve devasa yapıları da dahil ol-
mak üzere, maddenin kendi doğasında, özünde bulunan bir güç
tarafından gerçekleştirilen sürekli bir hareket içerisindedir. Bü-
tün bir uzay, kendi dinamizmi tarafından harekete geçirilen ve
sürekli olarak hareket eden madde ile doludur. Dışarıda, maddi
olmayan kuvvetler maddenin hareketi için gereksizdir ve bu ne-
denle içinde maddenin hareket edeceği boş bir uzay ve boşluk
aynı derecede gereksizdir. Hareketi maddenin özü olarak belir-
lemekle Toland, boşluk kavramını ortadan kaldırır. (…) Newton
ve Toland düşüncesinde madde oldukça farklı fonksiyonlara
hizmet eder. Newton ve takipçilerine göre madde nihayetinde
Tanrı tarafından, uzaktan hareket ettirilen “akıldan yoksun ve
aptal” bir yapıdadır. Toland’a göreyse madde, yaşamın, değişi-
min ve hatta düzenin kaynağıdır.
25
Peki Toland’ın çizdiği bu madde tasavvurunda Tanrı’nın yeri neresidir?
Kimi yorumlarda Toland’ın düşüncesinde evren ve Tanrı’nın tam bir aynılık
içerisinde ele alındığı ileri sürülür. Kimi yorumlarda ise Tanrı’yı, maddeye
hareket verme yetisini atfeden dışsal bir varlık olarak kabul ettiği iddia
edilir. Yorumlar arasındaki farklılıklar Toland’ın eserlerinde her iki argü-
mana da zemin hazırlayacak unsurların bulunmasından kaynaklanır. Letters
to Serena’da (1704) Toland, Tanrı’nın maddeyi içsel bir aktifliğe sahip ola-
cak şekilde yarattığını şu sözlerle ileri sürer:
Tanrı, maddeyi uzayabilir bir şekilde yarattığı gibi hareket yeti-
sine sahip olacak şekilde de pekala yaratabilir. Ona bir özelliği
verirken neden bir başkasını da veremesin ki? Maddenin hare-
ketini sürekli olarak yönlendirmesini gerektirecek bir durum
yoktur.
26
Toland, yaratılışın başında hareketi maddeye Tanrı’nın verdiği düşün-
cesindedir. Buna dair getirdiği temel argüman ise maddede gözlemlenen
bilinçlilik halidir. Evrenin şimdiki halini almasında maddenin tek başına bir
etkisi yoktur. Evrende gözlemlenen düzen ve mükemmelliğin arkasında bir
zekanın mevcut olduğunu iddia eder ki o da Tanrı’dır. Alfabenin harflerini
25
Margaret Candee Jacob, “John Toland and the Newtonian Ideology,” Journal of the Warburg and
Courtauld Institutes 32 (1969), s.320.
26
Toland, Letters to Serena, c.5, ss.234-235.
362 Meryem Özdemir Kardaş
karmakarışık bir biçimde milyonlarca kez birleştirmek suretiyle bir Aeneis’i,
bir İlyada’yı meydana getirmek ne kadar güçse, atomların rastlantısal bir
araya gelişleriyle bir çiçeği veya bir sineği açıklamak da o kadar güçtür.
27
Burada anlatıldığı haliyle Tanrı, evrenden ayrı ve evrenin bir mimarı
olarak resmedilmiştir. Kendi kendine hareket eden madde, Tanrı inancını
geçersiz kılmamıştır. Hayatının son döneminde Latince olarak hazırladığı
Pantheisticon’da ise Toland, kendisinin de meyilli olduğu panteistik dünya
görüşünden bahseder. Eserinin önsözünde yapmaya çalıştığı yorumun,
teolojik bir tanımlama değil felsefi bir yaklaşım olduğunun ise özellikle altı-
nı çizer.
28
Panteist cemaatin Tanrı’dan Evrenin Ruhu olarak bahsettiğini şu
sözleriyle dile getirir:
Her şeyin yaratıcısı, kural koyucusu, enerjisi ve gücü, tüm varlığı
en iyi amacına doğru yönlendiren ki onu sizler Tanrı olarak ad-
landırırsınız; Panteistler ise ona Evrenin Ruhu derler. Bu güç,
onlara göre evrenden ayrı değildir… (Diğer teolojilerde) Tanrı,
hiçbir aracı olmaksızın her şeyin kendisinden geldiği, sonsuz ev-
renin nihai sebebi olarak görülür. Panteistler ise Tanrı’nın dün-
yanın hem içinde hem dışında yer aldığını ( dünyanın hem içini
hem dışını doldurduğunu) düşünür.
29
Dünya üzerinde her şey birdir ve bu birlik her şeye içkindir. Tanrı her
şeyin içindedir ve O Tanrı ebedi, sonsuz, ne doğmuş, ne de yok olacaktır.
Bizler O’nun içinde yaşarız, hareket ederiz ve var oluruz. Her şey O’nda
başlar, O’nda biter. O, her şeyin başlangıcı ve her şeyin sonudur.
30
Bu tablo bize Toland’ın Tanrısının, Hz. İbrahim’in Tanrısına benzemediği
hakkında ipucu verir. Tanrı burada, daha ziyade evrenle ilgili konularda
başvurulan bir cevap niteliğindedir. Muhteşem evren anlayışı, evrende belli
bir yasalılık halinin hakim olduğu düşüncesinin yarattığı heyecan ve acizlik
hissi, Hıristiyan teolojisinde daha önce Tanrı’nın öne çıkarılmamış yönüne
vurgu yapılmasına sebep olmuştur. Doğa ve Tanrı arasında, hangisinin daha
mükemmel olduğu konusunda hissedilen bir kafa karışıklığı, Tanrı’nın bu
dünya ile ilişkisini, maddenin hareketini içsel olarak yüklemekle sınırlı kal-
masına sebep olmuştur. Bu hali ile Toland’ın Tanrısının insan ve insani ey-
27
Toland, Letters to Serena, c.5, ss.235-236.
28
John Toland, Pantheisticon: or the Form of Celebrating the Socratic-Society (Londra: S. Paterson,
1751), s.7. Toland’ın düşüncesi üzerine hazırladığı eserinde Daniel, Toland’ın teoloji k değil felsefi
bir yorum yaptığı vurgusunun, onun dinlere ve dinî formlara karşı olmadığı sadece düşünsel bir
pratik ortaya koyduğu şeklinde okunması gerektiğini ileri sürer. Bkz. Stephen H. Daniel, John To-
land: His Methods, Manners, and Mind (Montreal: McGill-Queen’s University Press, 1984), s.224.
29
Toland, Pantheisticon, ss.17-18.
30
Toland, Pantheisticon, ss.71-72.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 363
lemlerle; ahlaki durumlarla, iyi-kötü ile ilişkisi kalmaz. Bir başka deyişle
Tanrı’nın tabiat ile ilişkisi tabiatın kuralları çerçevesinde sınırlanmış; tarih
ile ilişkisi ise kalmamıştır.
2. Din ve Vahiy Anlayışı
2.1. Ruhban Sınıfı Eleştirisi
Toland’ın yaşamı boyunca gerçekleştirmek istedikleri dinî hoşgörüsüz-
lüğü ortadan kaldırmak, sivil hükümeti insan hakları ile tutarlı hale getir-
mek ve Hıristiyanlığı, İsa ve Havarilerinin inşa ettiği saf, yalın ve basit biçi-
mine geri döndürmek olarak sıralanabilir.
31
Dolayısıyla din anlayışında
karşılaşılan ilk hususun, “asıl Hıristiyanlık” olarak niteleyebileceğimiz Hıris-
tiyanlığın orijinal haline dönme talebi olduğunu söylemek mümkündür. Zira
ona göre zaman içerisinde, pek çok farklı ve irrasyonel unsuru bünyesine
katmakla Hıristiyanlık orijinal yapısından uzaklaşmıştır. Toland, bu tahrife
sebep olarak batıl inançları öne sürer. Batıl inançların Hıristiyanlık içerisine
girmesine ve etkili olmasına neden olanlar ise Toland’a göre ruhban sınıfı-
dır. Dolayısıyla Toland’ın aralarında organik bir bağ olduğunu düşündüğü
batıl inançlar ve ruhban sınıfını içine alan iki cepheye eleştiriler yönelttiğini
söylemek mümkündür.
Toland’a göre batıl inançların kökeninde ve sahip olduğu gücün arka-
sında insanın irrasyonel korkuları yer alır. O bu durumu şu şekilde dile geti-
rir:
Umut ve Korku arasındaki zihinsel dalgalanmalar, batıl inançla-
rın başlıca nedenlerinden biridir. İnsanlar karşılaştıkları olayları,
büyük ölçüde öngöremedikleri için, önce en iyisini ümit ederler
ve ama hemen sonra, onları kolayca iyi ya da kötü talihe götüren
değil fakat aynı zamanda astrologlara veya din adamlarına da-
nışmaya, onlardan tavsiye almaya götüren bir yola girerler.
32
Toland, tarih boyunca dinlerde ruhban sınıfının, insanın korkularını
sömürdüğü ve yönlendirdiği düşüncesindedir. İnsan aklının mahkum edil-
mesinde ruhban sınıfının hilekarlığı öne çıkar.
33
Benzer şekilde Putperestli-
ğin kökeninde de insanların ölüm korkusunu kullanan din adamlarının rolü
olduğunu şu şekilde ifade eder: “Başlangıçta masum ve övgüye değer bir
şekilde başlayan cenaze törenleri; önemli kimseleri yüceltme, sevdiklerine
31
John Toland, A Critical History of the Celtic Religion and Learning (Edinburgh: Findlay, 1815),
ss.36-37.
32
Toland, Letters to Serena, c.3, s.78.
33
Katherine A. East, “Superstitionis Malleus: John Toland, Cicero, and the War on Priestcraft in Early
Enlightenment England,” History of European Ideas 40:7 (2014), s.976.
364 Meryem Özdemir Kardaş
aşırı bağlanma ve din adamlarının da sıradan insanların her şeye inanması-
nı kullanmalarıyla daha ileri boyutlara taşınmıştır.”
34
Ruhban sınıfı sadece insanların korkularını yönlendirmez. Aynı zaman-
da insan aklı üzerinde tahakküm kurarak, insanın bu yetisini özgürce kul-
lanmasını da engeller. Bu husus Hıristiyanlık içerisinde yer alan ruhban
sınıfı için özellikle geçerlidir.
35
Toland, Antik ve modern putperestlikte yer
alan batıl inançlara örnek olarak şunları sıralar: Kurban, tütsü, kurbanla
arınma, dinî bayramlar, yortu, ayinler, kilise mihrabı, hac, oruç, dinî neden-
lerle evlenmeme, dinî giysi ve adetler, takdis, kehanet, büyü, fal, muska,
ölülere ibadet/aşırı saygı, hala devam eden azizlik mertebesine yükseltme,
Tanrı ve insan arasında aracılık…
36
Bunlara ek olarak Toland, şarap ve ek-
mek ayinini de batıl inanç olarak görür ve bu gibi batıl inançlar sayesinde
ruhban sınıfının insanların korkularını arttırmaya ve sürekli kılmaya çalış-
tıklarını ileri sürer.
37
Ruhban sınıfına yönelik bu mücadelesinde Toland’ın asıl gayesinin, bu
kurumu da bir batıl inanç olarak ilan etme olduğu iddia edilir.
38
Buna karşın
bir başka yorum ise Toland’ın bu kurumu “dinin tersine döndürülmesi”
olarak gördüğü şeklindedir. Zira batıl inançlar yalnızca dinin yanlış anlaşıl-
masının sonuçlarıdır. Ruhbanlık sınıfı ise dine yönelik doğrudan bir saldırı-
dır.
39
Dinin doğallığına zarar veren ruhban sınıfı, otorite sahibi olmak için din
içerisinde anlaşılması zor kıssa, hikaye vb. gizemli unsurlar bulunduğunu;
bunların ancak Tanrı’nın seçtiği özel kullarına bildireceğini ileri sürmüşler-
dir. Böylelikle kendilerini sıradan insanlardan ayrı tutarak bir güç kazan-
mışlardır.
40
Bu durum, dinin yalnızca kendileri tarafından icra edilebilecek
bir iş/meslek olarak görülmesi sonucunu doğurmuştur. Sıradan insan, dinin
bir uzmanlık/ustalık gerektiren özel bir alan olduğuna kani olmuş; böylece
dinini tam olarak anlamanın ve eleştirel bir incelemenin getirdiği mutluluğu
kazanacak iken din hakkında pek çok yanlışa sürüklenmiştir. Dolayısıyla bir
kimse “ben inanıyorum” dediğinde artık inandığı şeyin ne anlama geldiğine
dair bir seçim hakkına sahip değildir.
41
Ruhban sınıfının kurumsal varlığı,
34
Toland, Letters to Serena, c.3, ss.72-73.
35
East, “Superstitionis Malleus,” ss.976-977.
36
Toland, Letters to Serena, c.3, ss.127-128.
37
East, “Superstitionis Malleus,” s.978.
38
East, “Superstitionis Malleus,” s.980.
39
Daniel, John Toland, ss.25-26.
40
East, “Superstitionis Malleus,” s.981.
41
Daniel, John Toland, s.25.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 365
Toland’a göre insanın refahının önünde bir tehdit arz eder. Papalık ise bu
tehdidin en ileri düzeyidir. Ona göre aslında Papalık, ruhban sınıfının, bu
sınıftan olmayan kimselerin yerine düşünmeye hakkı olduğu zannından
başka bir şey değildir.
42
Dolayısıyla Toland’ın rahiplik hakkında karşı olduğu şey, bu kimselerin
dini, bir meslek haline getirmiş olmaları ve bunu insanlar arasında ayrıca-
lıklı bir konum olarak görüp üstünlük iddia etmede kullanmalarıdır. Buna
karşın Toland, kendi dinini uğraş edinen kimse ile dinini meslek haline geti-
renin arasını ayırır.
43
Zira ona göre, bütün insanlar İsa ve aklın sesiyle yöne-
tilirler. Yalnızca iyi bir dindarlık ve hakikatin bilgisine erişmede değil, aile-
leri ve komşularına bilgi vermede, birbirlerini azarlayıp nasihat etmede ve
terbiye edip cesaretlendirmede de bu sesler tarafından yönetilirler. Dolayı-
sıyla insanlar ile onlara dini öğrettiklerini söyleyen din adamları arasındaki
tek fark, din adamlarının bu görevi üstlenmiş olmalarıdır.
44
Yeni imana gelen kafirlerin, dine dahil ettikleri gizemli ve gereksiz ayin-
ler ve bir dolu batıl inanç, gerçek Hıristiyanlık ile İncil’in saf duruluğuna ve
güzelliğine ciddi zararlar vermiştir. Örneğin Toland’a göre Vaftiz ve Aşai
Rabbani ayinleri ilk çıktıklarında taşıdıkları niyetlerden bir hayli saptırıl-
mıştır. Nitekim Aşai Rabbani ayini, geçen çağlar içinde saçma ve canavarca
bir töz değişimi öğretisine dönüşmüştür. Aynı şekilde ruhbanlar, Roma
Kilisesi’nde, kendileri için ruhani bir imparatorluk kurmuşlardır.
45
2.2. Gizem Eleştirisi
Gizem karşıtlığı Toland’ın özelde Hıristiyanlık, genelde ise doğal din an-
layışını belirleyen temel unsurların başında gelir. O, Hıristiyanlığın gizem-
den arındırılması amacıyla henüz 26 yaşında iken Christianity Not Mysteri-
ous (1696)
46
isimli eserini yazmıştır. Deizmin kurucu eserleri arasında gös-
terilen kitap, ilk yayınlandığında ülkesi İrlanda’da şiddetli bir reddedişle
42
Daniel, John Toland, s.28.
43
Daniel, John Toland, s.26.
44
John Toland, “The Primitive Constitution of the Christian Church,” A Collection of Several Pieces of
Mr. John Toland (Londra, 1726) içinde, c.2, ss.195-196.
45
John Toland, Vindicius Liberius or M. Toland’s Defence of Himself against the Late Lower of House of
Convocation (Londra, 1702), ss.97-99; Kar, “John Toland’ın Din Felsefesi Üzerine Bir İnceleme,” s.29.
46
Toland, esasında bu eseri Sosinyanizm karşıtı Anglikan savunucusu katedral rahibi Robert So-
uth’un “Christianity Mysterious and the Wisdom of God in Making it So” isimli vaazına reddiye
olarak yazmıştır. South’un temel argümanı, Tanrı’nın tamamen gizemlerle dolu bir din gönderdiği
şeklindedir. Bkz. Robert South, Twelve Sermons Preached upon Several Occasions (Londra, 1727),
c.3, ss.209-254. South ismi ayrıca Toland ve diğer deistlerin Hıristiyanlığı İslamlaştırmaya çalışma
iddiasının sahibi olarak da karşımıza çıkar.
366 Meryem Özdemir Kardaş
karşılanmış ve yakılmıştır.
47
Kitabı farklı kılan, eser içerisinde savunulan
tezlerin daha önce hiç bu kadar açık ve güçlü bir dille anlatılmamış olması-
dır.
48
İlk yayınlandığında aslında deist söylem içeren bir eser olarak değil
de, teslis karşıtı-Sosinyan bir kitap olarak görülmüştür.
49
Ayrıca kitabın
yarattığı etki sebebiyle, o dönemde deistler Tolandist olarak da nitelenmiş-
tir.
50
Toland, gizem konusundaki fikirlerini temellendirmede Locke’un, “iti-
bari öz” ve “hakiki öz” (nominal essence/ real essence) ayrımını esas alır.
İtibari (nominal) öz, herhangi bir şeyde başlıca ve ilk olarak gözlemlediği-
miz ve ona ortak bir isim veya unvan verdiğimiz özelliklerin bir toplamıdır.
Güneşin itibari (nominal) özü, parlak, sıcak ve yuvarlak bir yapıya sahip
olması, bizden uzak belli bir mesafede bulunması ve sürekli hareket etme-
sidir. Güneş kelimesi telaffuz edildiğinde tüm insanların zihninde ona dair
bir fikir belirir. Güneşin tüm özelliklerinin bilgisine sahip olunamaz ama bir
güneş fikri herkeste ortak olarak açığa çıkar. Hakiki öz ise, bir şeyde açığa
çıkan tüm özelliklerin kendinden taştığı kaynak olan içsel yapıdır. Bizler bu
yapıya asla tam olarak vakıf olamayız, nitekim bu alan insanın anlama ka-
pasitesinin dışındadır. Dolayısıyla insanın anlaması istenemez, beklene-
mez.
51
Dolayısıyla hakiki öz tüm insanlara kapalıdır. Onun hakkında bilgiye
sahip olamamamız, hakiki özün gizem olması anlamına gelmez.
52
Nominal
öz alanında ise gizem denilen bir unsurdan bahsedilemez.
Toland’a göre gizem, din adamlarının kendilerine imtiyazlı bir konum
sağlama arzuları ile oluşturdukları bir söylemdir.
53
İncil’in Gizemlerinden
bahseden kimselerden bazıları, bu gizemlerin erken Kilise Babaları aracılı-
ğıyla anlaşılabileceğini iddia eder. Bir başka grup ise ancak Ortodoks Kilise-
si tarafından uzman görülen kimselerin anlayışına katılmamız gerektiğini
salık verir. Diğer bir grup ise Evrensel Kilisenin başı olan ve yanılmaz sayı-
47
Toland’ın, Dublin’de Mahkeme Binası önünde yakılan kitabını savunmasına izin verilmemiştir.
Eserin Kiliseye ve geleneksel Hıristiyanlığa karşı çeşitli heretik doktrinleri içerdiği ileri sürülmüş-
tür. Toland kitabını İrlanda’da yayınlamıştır, ama yakılması ve suçlu bulunması sebebiyle tüm bu
baskılardan uzaklaşmış, İngiltere’ye gitmiş bir daha da geri dönmemiştir. Bkz. H. F. Nicholl, “John
Toland: Religion without Mystery,” Hermathena 100 (1965), s.54; Braudlaugh, Biographies Ancient
and Modern Celebrated Freethinkers, ss.111-112.
48
Bredin, No Man’s Follower, ss.13-14.
49
Gerard Reedy, “Socinians, John Toland, and the Anglican Rationalists,” The Harvard Theological
Review 70:3-4 (1977), s.294.
50
Bredin, No Man’s Follower, s.16.
51
John Toland, Christianity Not Mysterious, or, a Treatise Shewing That There is Nothing in the Gospel
Contrary to Reason, Nor above It and That No Christian Doctrine Can Be Properly Call'd a Mystery
(Londra, 1696), s.82.
52
Toland, Christianity Not Mysterious, s.79.
53
Toland, Christianity Not Mysterious, s.68.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 367
lan tek bir kişinin anlayabileceğini iddia eder.
54
Ona göre Hıristiyanlığın
orijinalinde gizem bulunmaz. Mevcut Hıristiyanlık ise gizem içerisinde bo-
ğulmaktadır. Kutsal Kitap içerisinde yer alan çelişkiler gizem olarak adlan-
dırılmıştır.
55
Toland’a göre bu durumun öncü failleri Kilise Babalarıdır. On-
ların becerileri ve hırsları sayesinde yoğun bir gizem unsuru oluşmuştur.
Ayrıca Toland, Yahudilerin Hıristiyan olmalarının ardından Tevrat’ın kaba-
listik yorumunu devam ettirme istekleri sebebiyle ve Konstantin’in ihtidası
sonrası pagan düşünür ve rahiplerinin Hıristiyanlığa geçmesi sonucu gize-
min Hıristiyanlık içerisine dahil edildiğini ve bunun sonucunda Hıristiyanlı-
ğın paganizm seviyesine inerek dejenere olduğunu düşünür.
56
Toland, vahyin gizem ile birlikte anılmasına tahammül edemez. O, bu
konuda Sir Robert Howard’ın (ö.1698) The History of Religion isimli eserin-
de yer alan “gizem, bir şey vahyedilmeden/açığa çıkarılmadan evvel açık
olmayan şey anlamına gelir” fikrini benimser.
57
Vahiy bize bilmediğimiz
konular hakkında bilgilendirmede bulunur. Bir kimse bize bir şeyi vahyedi-
yorsa (açığa çıkarıyorsa) bizim daha önce bilmediğimiz bir şeyi anlatıyor
olmalıdır. Dolayısıyla vahiy geldikten sonra gizem perdesi yok olmuş de-
mektir.
58
Toland’ın Hıristiyanlığı gizemden arındırma çabası, çağımız düşünürle-
rinden Charles Taylor’un deizmi, sihirli/gizemli olan modern öncesi çağdan
seküler dünyaya geçişte bir ara safha olarak yorumlamasına imkan tanıyan
yaklaşımlardan biri olarak değerlendirilebilir. Şöyle ki Taylor’un sekü-
ler/modern çağ öncesini tanımlamada başvurduğu kavramlardan biri sihir-
li/gizemli dünyadır. Sihirli dünya atalarımızın içinde yaşadığı, ruhların, şey-
tanların ve manevi güçlerin doğasıdır. Seküler çağa ulaştıran adımlardan
biri ise bu dünyanın artık sihirsizleşmesidir.
59
Bu açıdan bakıldığında To-
land’ın Hıristiyanlığı gizemden arındırmaya çalışan Christianity Not Myste-
rious isimli eseri, teolojik alanda yaşanan kırılmaya iyi bir örnek teşkil eder.
2.3. Akıl-Vahiy İlişkisi
Toland, aklı tüm kesinliklerin tek kaynağı olarak görür. Dolayısıyla vah-
yin gerek vahyediliş tarzı gerekse varlığı açısından olsun doğruluğunu belir-
leyecek olan da akıldır. Ona göre, doğadaki sıradan olaylar nasıl aklın soruş-
54
Toland, Christianity Not Mysterious, ss.2-3, 89.
55
Toland, Christianity Not Mysterious, s.134.
56
Toland, Christianity Not Mysterious, ss.163-164; Hudson, English Deists, s.86.
57
Sir Robert Howard, The History of Religion (Londra, 1694), s.22, 53; Hudson, English Deists, s.86.
58
Toland, Christianity Not Mysterious, s.42.
59
Charles Taylor, Seküler Çağ, terc. Dost Körpe (İstanbul: İş Bankası Yayınları, 2007), ss.32-33.
368 Meryem Özdemir Kardaş
turmasından muaf değilse vahyedilen hiçbir şey de bu tetkikten muaf ola-
maz.
60
Vahiy, onayı/kabulü zorunlu kılan bir motif/unsur değil, yalnızca bir
bilgi aracıdır.
61
Bir başka deyişle vahiyle gelen bilginin doğrudan kabul
edilmesi zorunlu ve doğru olmayıp aklın muhakemesine gerek duyulan bir
niteliktedir. Ona göre Kutsal Kitap da insan ürünü olan diğer kitapların
okunmasında izlenen aynı dikkat ve tarafsızlık metoduyla okunmalıdır.
62
Tüm eleştirel yöntemler kullanılmalı, onların nasıl bir ortamda ve ne amaç-
la yazıldığı dikkate alınmalıdır.
63
Bu ifadesiyle o, kutsal kitapların yazım
aşamasındaki insani etkinin farkında oluşunu belirtmiş olur. Hatta bu far-
kındalık İslam düşüncesindeki vahiy tasavvuru ile Hıristiyanlıktaki vahiy
anlayışı kıyasında açıkça kendini gösterir. Toland şöyle der:
Müslümanlar, kutsal kitaplarının otantikliğinin korunması husu-
sunda bizden çok daha dikkatlidirler. Kitabın cümlelerinin deği-
şebilirliği gibi bir durum onlar için söz konusu değildir. Oysa Hı-
ristiyanlıkta, ilahî esin sahipleri
64
onu değiştirebilir, yönlendire-
bilir, İlahi Esin gibi görünecek bir hale büründürebilir. Bir anlık
olan ilhamın bir amacı vardır. İlhamın ardından kitap artık yazı-
cının kendine aitmişçesine bir hal alır: Ona kendi anlamını yük-
leyebilir. Dolayısıyla kitap, farklı zamanların farklı kişilerin ürü-
nüdür; öyle ki sonunda geride orijinal bir şey kalmaz.
65
Toland, akıl ve vahiy arasında bir karşıtlık olamayacağı kanaatindedir.
Zira her ikisi de tanrısaldır. Akıl, Tanrı’nın her bir insana yaratılışında yer-
leştirdiği ve dünyada ona yol gösterecek olan kandilidir.
66
Vahiy ve akıl
arasında bir karşıtlık bulunduğunu düşünmek, Tanrısal kandillerin birbiriy-
le tezatlık teşkil etmesi anlamına gelir ki bu da Tanrı’yı tutarsızlıkla suçla-
mak ve onu belirsizliklerin faili kılmak demektir.
67
Toland, Tanrı hakkındaki bilginin kaynağı olarak da aklı gösterir. İnsan
aklı aracılığıyla Tanrı’nın varlığının, sıfat ve özelliklerinin bilgisine ulaşabi-
60
Toland, Christianity Not Mysterious, s.6.
61
Toland, Christianity Not Mysterious, s.38.
62
Jeffrey R. Wigelsworth, “The Nominal Essence of Motion: John Toland’s Natural Philosophy
(1696-1704)” (Yüksek lisans tezi, Calgary Üniversitesi, Calgary, 2000), ss.24-25.
63
Nicholl, John Toland: Religion without Mystery, s.61; Toland, Christianity Not Mysterious, s.49.
64
Hıristiyan teolojisinde Kutsal Kitap yazıcılarının, yazdıklarını Kutsal Ruh’tan gelen ilahî esin
sayesinde yazdıkları inancı hakimdir. Bu kanaatten hareketle Toland burada Kutsal Kitap yazıcıla-
rını vahye muhatap olan kimseler olarak görür.
65
Toland, Nazarenus, ss.11-12. Toland, bu paragrafın devamında ilginç bir hususa dikkat çeker. O,
Müslümanların, kutsal kitaplarının yorumunda ağırlıklı olarak kelimelerin, deyimlerin, noktalama-
nın vb. unsurların üzerinde dururken Hıristiyanların konunun bütünü, geneli üzerinde durduğunu
iddia eder.
66
Toland, Christianity Not Mysterious, s.140.
67
Toland, Christianity Not Mysterious, ss.140-141.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 369
lir. Tanrı hakkındaki bilgimiz bir tutam ot hakkındaki bilgimiz ile nerdeyse
aynı yakınlığa sahiptir. Buna karşın O’nun mutlak iyiliğinin, hikmet sahibi
oluşunun, ilminin ya da gücünün ortaya çıktığı nihai özünün doğasını asla
bilemeyiz. Fakat bu bilgi, insanların bazısının ulaşıp bazısının ulaşamayaca-
ğı bir alan değildir. Zira hiçbir insan buna muktedir değildir. Bu nedenle bu
kısım Hıristiyan teolojisinde kullanıldığı haliyle gizem olarak adlandırıla-
maz. Nitekim bilgiyi insan için yararlı ve zorunlu olması açısından değer-
lendiren Toland’a göre Tanrı’nın doğasının gerçek özünü bilmesi bir şey
değiştirmeyecektir. İnsan, Tanrı’nın sıfatlarının bilgisi sayesinde O’nun do-
ğasının gerçek özüne ihtiyaç duymadan da dinin her eylemini yerine getire-
bilir. “Ona olan sevgimiz, O’nun bize yönelik iyiliği; şükranımız minneti;
itaatimiz adaleti; umudumuz ise O’nun hikmeti ve bilgisi ile varlık bulur.”
68
Toland, doğada var olan şeylerin bilgisinin bize ancak dört yolla ulaşıla-
cağını düşünür: Duyuların deneyimi, zihnin deneyimi, insan kaynaklı vahiy
ve Tanrı kaynaklı vahiy.
69
Tanrı ya da insan, vahyeden her kimse, önemli
olan gelen bilginin mutlaka akledilebilir, kavranabilir ve imkan dahilinde
oluşudur. Eğer ortada anlaşılamaz ve kavranılamaz bir durum varsa bunun
Tanrı’nın vahyi olduğuna ikna olmamız ya da inanmamız beklenemez. İnsa-
nın ve Tanrı’nın vahyetmesi arasındaki tek fark, insanın diğerlerini aldata-
bilecekken Tanrı’nın bunu asla yapmayacak olmasıdır.
70
Gelen bilgide alda-
tıcı bir yön bulunabilme ihtimalinden dolayı yanılmaz bir kurala/yasaya
sığınmak gerekir. Bu kural, düşünce ve fikirlerimizin, fikirlerimize konu
olan nesnesiyle tam bir mutabakatıdır. Bir başka deyişle zihnimizdeki ta-
savvurun varlıktaki gerçekliğe tekabüliyetidir. Böylelikle gerçek imanın
temeli atılmış olur.
71
Toland’a göre vahiyde akla ters bir şey bulunamayacağı gibi aklı aşan
bir unsur da bulunamaz.
72
Vahiy, bizim bilmediğimiz şeyler getirebilir, fakat
bunlar tamamen akledilebilir, kavranabilir olmalı, doğada ve insanoğlunun
sahip olduğu ortak kavram dünyası içerisinde bir gerçekliğe karşılık gelme-
68
Toland, Christianity Not Mysterious, s.86.
69
Toland, Christianity Not Mysterious, s.18. Vahyin İngilizce karşılığı olan revelation sözcüğünün
kökenini oluşturan reveal kelimesi, bir şeyi açığa çıkarmak, ortaya koymak vb. anlamlarına gelir.
Toland’ın insani vahiy ile kast ettiği insanın bir şeyi açığa, meydana çıkarmasıdır. İlahi vahiy ile bir
bağı bulunmamaktadır.
70
Toland, Christianity Not Mysterious, ss.42-43.
71
Toland, Christianity Not Mysterious, ss.18-19.
72
Nitekim onu Locke’tan ayıran da bu görüşüdür. Zira Locke, vahiyde akla ters bir hususun olama-
yacağını ama aklı aşan unsurların bulunabileceğini düşünmüştür. Bkz. S. G. Hefelbower, The Rela-
tion of John Locke to English Deism (Chicago: The University of Chicago Press, 1918), ss.104-105.
Toland’ın bu konudaki görüşleri için bkz. Toland, Christianity Not Mysterious, ss.6, 7, 25, 29.
370 Meryem Özdemir Kardaş
lidir.
73
Söz gelimi Tanrı, bizi dünyanın yaratılışı, ahiretin varlığı gibi pek çok
konuda bilgilendirmiştir. Fakat bu bilgilendirme insan aklında belli bir ger-
çekliğe tekabül etmekte ve böylece vahyin doğruluğunu da kanıtlamakta-
dır.
74
Örneğin Tanrı bize “Blictri”
75
diye bir şey vahyetmez. Çünkü bu ifade,
insan aklına, insanlığın ortak nosyonlarına ya da doğada var olan herhangi
bir gerçekliğe karşılık gelen bir şey değildir. Nitekim Tanrı, insanlığın sahip
olduğu ortak kavramlar dışında onlarla konuşmuş olursa vahiyde bulun-
madaki amacını kaybeder.
76
Toland, akıl vahiy arasında kurduğu ilişki ile bir yandan da imanı rasyo-
nel temeller üzerine oturtma çabasında olmuştur.
77
İman, Kutsal Kitap veya
Kilise gibi yanılmaz olduğu iddiasına sığınılan her hangi bir otoritenin etkisi
sebebiyle oluşmamalıdır. İman mutlaka iki unsurdan müteşekkil olmalıdır:
bilgi ve tasdik.
78
İbranilere Mektup’ta yer alan iman konusunu inceleyen
Toland, burada Kutsal Kitap yazarının
79
imanı önyargı, şahsi bir görüş veya
bir varsayım olarak değil güçlü bir ikna/kanaat (conviction) ve kanıt olarak
tanımladığını ileri sürer. İman, ümit edilenlere güvenmek, görünmeyen şeyle-
rin varlığından emin olmaktır
80
şeklinde ayette yer alan görünmeyen şeyle-
rin, sonraki süreçte yorumcular tarafından kavranılamaz ve anlaşılamaz
şeyler olarak yorumlandığını fakat bunun hatalı bir yorum olduğunu ileri
sürer. O, burada yer alan görünmeyen şeylerden kastın geçmiş veya gele-
cekle ilgili gerçek olaylar (dünyanın yaratılışı, ölünün dirilişi veya gözleri-
mizin göremeyeceği ama aklımızın kavrayıp anlayabileceği şeyler) olduğu-
nu iddia eder.
81
İmanın, sorgulamaksızın kabul etme şeklinde anlaşılmasını
73
Toland, Christianity Not Mysterious, ss.46, 71-72.
74
Toland, Christianity Not Mysterious, s.41.
75
Blictri, herhangi bir dilde karşılığı olan bir ifade değildir. Toland, tamamen uydurma olan bu
kelime ile Tanrı’nın gerçeklik dışında bir şeyden bahsetmeyeceğini vurgulamak ister.
76
Toland, Christianity Not Mysterious, s.128.
77
Toland ile ilgili makalesinde Nicholl, kitabın asıl gayesinin inanç için rasyonel temel oluşturma
arzusu olduğunu iddia eder. Bkz. Nicholl, “John Toland: Religion without Mystery,” s.61.
78
Toland, Christianity Not Mysterious, s.128.
79
Hıristiyan teolojisine göre vahiy, bizzat İsa’nın kendisidir. İnciller ise İsa’nın yaşamını ve mücade-
lesini anlatan, İsa’nın çarmıhta öldürülüşünden çok sonraları farklı kişilerce yazılan metinlerdir. Bu
yazarların çoğunun kimlikleri bilinmemektedir. 325 İznik Konsili’nde Kutsal Kitap’ın standart bir
nüshasını belirlemek amacıyla yüzlerce İncil arasında bir eleme yapılmış ve günümüzde mevcut
olan dört nüsha kanonik olarak öne çıkarılmıştır. 19. Yüzyılda yoğunluk kazanan Kutsal Kitap’ı
tarihsel ve eleştirel olarak okunma çabaları öncesinde İncillerin bizzat Tanrı’dan gelen bir ilhamla
yazıldığı inancı hakim olmuştur. Günümüzde ise bu inanç oldukça sarsılmış ve metinlerin yazımın-
da insani unsurun etkileri göz önüne alınır olmuştur. Bkz. Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, ss.190-191;
Muhammet Tarakçı, “Hıristiyanlık’ta Vahiy ve Peygamberlik,” Yusuf Şevki Yavuz (ed.), Vahiy ve
Peygamberlik (İstanbul: KURAMER Yayınları, 2018) içinde, ss.153-157.
80
İbranilere Mektup, 11:1.
81
Toland, Christianity Not Mysterious, s.130.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 371
Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etme olayı üzerinden delillendirmeye
çalışanlara da itiraz eder. Zira İbrahim’e Tanrı, Senin soyun İshak’la süre-
cek
82
demiştir. İbrahim de Tanrı'nın ölüleri bile diriltebileceğini düşünmüş
83
ve verdiği sözü tutmuştur. Toland’a göre burada sorgulamaksızın yapılan
bir itaat değil, tamamen rasyonel bir akıl yürütme sonucu ulaşılan bir ikna
olma durumu söz konusudur.
84
Toland, her bir Hıristiyan’ın İncil’in tüm bölümlerini okuyup anlayabile-
ceği kanaatindedir; tek yapması gereken aklını düzgün bir biçimde kullan-
masıdır. Toland, Kutsal Kitap’ı anlamada herhangi bir aracı kuruma veya
yorumcuya gerek kalmadığını ileri sürmekle, Kilise’nin varlık sebebini yok
sayar.
85
Bu durum ise onu eleştirilerin merkezine yerleştirir.
Christianity Not Mysterious’da resmedilen Tanrı, kendisini ve amacını
bütün insanlık tarafından bilinebilecek şekilde açığa çıkaran ne yapacağı
tahmin edilebilir olan bir Tanrı’dır.
86
Tanrı’nın güç sahibi olmasından hare-
ketle istediği her şeyi yapabileceğini ve bu nedenle pekala gizem içeren bir
vahiy de gönderebileceğini iddia edenlere ise şiddetle karşı çıkar ve öyle bir
tavrı şeytanilik olarak görür. Oysa Tanrı mutlak iyidir, asla yalan söylemez
ve yarattıklarını kandırmaz.
87
3. Orijinal Hıristiyanlık İddiası ve Doğal Din Anlayışı
Toland, Hıristiyanlığın tüm eklemelerden sıyrılıp arındırılması gerekti-
ği kanaatindedir. O, tarih boyunca Hıristiyanlığa eklemlenmiş ruhban sınıfı
ve bu sınıfın uzantısı batıl inançlardan sıyrılıp dinin aslına ulaşma arzusun-
da olmuştur. Toland’ın orijinal Hıristiyanlık vurgusuyla ilgili görüşlerinin en
fazla görünür hale geldiği eseri Nazarenus, or Jewish, Gentile and Mahome-
tan Christianity’dir. Eser, onun 1709’da Amsterdam’da Müslümanların İn-
cil’i olarak nitelendirdiği Barnabas İncili’ni keşfetmesini ve bu keşfin sonucu
oluşan görüşlerini içerir.
88
İtalyanca yazılmış, Arapça olarak da dipnotlandı-
rılmış olan bu Barnabas İncili’ni keşfi sayesinde Toland, uzunca bir süredir
Kilise tarafından apokrif ilan edilen metinlere olan ilgisini farklı bir seviye-
ye taşımıştır.
82
İbranilere Mektup, 11:18. İslam’da Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı değil İsmail’i kurban ettiğine inanı-
lır. Yeni Ahit’te ise kurban edilen İsmail değil, İshak’tır.
83
İbranilere Mektup, 11:19.
84
Toland, Christianity Not Mysterious, ss.131-132.
85
Bredin, No Man’s Follower, s.14.
86
Wigelsworth, Deism in Enlightenment England, s.21.
87
Toland, Christianity Not Mysterious, s.137.
88
John Toland, Nazarenus, or Jewish, Gentile, Mahometan Christians (Londra, 1718), ss.ii-iii. Barna-
bas İncili keşfi, bir dönem deistlerin kendilerine ait İncilleri bulunduğu söylentilerine sebep olmuş-
tur. Bkz. Hudson, The English Deists, s.165.
372 Meryem Özdemir Kardaş
Toland, Nazarenus’da temelde Hz. İsa’nın bütün geleneksel dinleri yık-
mak/yenmek ve doğa kanunu ikame etmek üzere geldiği iddiasında oldu-
ğunu dile getirmiştir. Temel argümanı, Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın yasası bo-
zulduğunda/tahrif olduğunda düzeltmek için geldiği; onu tamamen yok
etmeyi düşünmediği şeklindedir.
89
Bu husus Athenasian akidesinin altını
oyan bir yaklaşımdır ve ileri araştırmalar için yeni perspektifler sunar.
90
Toland’a göre gerçek Hıristiyanlar Hz. Musa’nın kanunlarını devam etti-
ren, sünnet uygulamasını kabul eden, Hz. İsa’yı Hz. Meryem ile Yusuf’un
91
doğal oğlu olarak gören ve Tanrı’nın gönderdiği bir peygamber sayan, Aziz
Pavlus’u sahtekar olarak görüp reddeden Nasraniler veya Yahudi-Hıristiyan
olarak bilinen Ebionitlerdir.
92
O, bu yaklaşımıyla Hıristiyanlığın ilk halinin
Yahudilik içerisinde bir reform hareketi olduğu kanaatini taşıdığını gösterir.
Toland’ın Nasranilere olan ilgisi aslında provokatif bir yaklaşımdır.
Çünkü Nasraniler asırlardır heretik olarak görülmüştür. Burada geleneksel
Hıristiyanlığın koca bir yanlış anlamaya dayandığı iması vardır. Dahası To-
land, Nasranilerin mevcut Kilise kanunundaki pek çok babı reddettiklerini
ve kendilerinin başka yasalara sahip olduklarını vurgulamıştır. Barnabas
İncili’nin, Hıristiyanlığın ilk üç asrı boyunca diğer kaynaklar ile eş değer bir
otoriteye sahip görüldüğünü ileri sürmüştür.
93
Nasranileri; Yahudi Hıristiyanlık, Gentile (Yahudi olmayan) Hıristiyanlık
ve Müslüman Hıristiyanlık şeklinde sınıflandıran Toland, Müslümanların
tüm doktrinlerinin ve Hz. İsa ile ilgili görüşlerinin, ne Hz. Muhammed’in
kendi buluşu ne de ona Kur’an’ı yazmada yardım ettiği söylenen rahiplerin
iddiaları olduğunu söyleyerek tam tersine bu doktrin ve görüşlerin havari-
lerin zamanı kadar eski olduğunu düşünür.
94
O, Barnabas İncili’nden sık sık
Muhammedî İncil olarak bahseder. Toland, Müslümanların dört kitabı kut-
sal saydıklarını; İncil’in söz konusu kitaplar içinde yer aldığını, buna karşın
89
Toland, Nazarenus, ss.44-65.
90
Hudson, The English Deists, s.96.
91
Burada bahsi geçen Yusuf, Hz. Yakub’un oğlu Hz. Yusuf değildir. Hıristiyan teolojisinde Hz. Mer-
yem’in Yusuf isimli bir marangoz ile nişanlı olduğu bilgisi yer almaktadır. Bkz. Gündüz, Din ve İnanç
Sözlüğü, s.401.
92
Toland, bilindiği kadarıyla, “Hıristiyan Yahudiler” veya “Yahudi Hıristiyanlar” kavramlarını İngi-
lizce literatüre kazandıran ilk isim olmuştur. Daha önceleri “Yahudi Hıristiyan” ifadesi, Hıristiyan
terminolojisi içerisinde Yeni Ahit’in tefsirinde başvurulan ve ilk Hıristiyanları, bazen de Hıristiyan-
lıkla karşılaşan ilk Yahudileri karşılama amacıyla kullanılmıştır. Fakat, Toland ile birlikte bu kavram
Yahudi geleneklerini dinî pratiklerine entegre eden Hıristiyanları ifade eder tarzda kullanılmıştır.
Matti Myllykoski, “‘Christian Jews’ and ‘Jewish Christians’: The Jewish Origins of Christianity in
English Literature from Elizabeth I to Toland’s Nazarenus,” F. Stanley Jones (ed.), The Rediscovery Of
Jewısh Christianity: From Toland to Baur (Boston: Brill, 2012) içinde, ss.3-4.
93
Hudson, The English Deists, s.96.
94
Toland, Nazarenus, ss.61, 84-85.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 373
Hıristiyanların ellerindeki mevcut İncil’i ise tahrif edilmiş olarak gördükle-
rini belirtir. İşte Müslümanların kutsal kabul ettikleri İncil, keşfettiği Barna-
bas’a atfedilen İncil’dir.
95
Toland, bu keşfi sayesinde, Hz. Muhammed’in Hz.
İsa ve İncil’den haberdar olduğu iddialarının sağlam bir temele dayandığını
ileri sürer.
96
Toland’ın “doğal din” anlayışının temelinde Hıristiyanlığı asli formuna
dönüştürme arzusu yatsa da onun bu noktadaki görüşleri Hıristiyanlığı
aşan bir görüntü sunmaktadır. Ona göre gerçek dinin ilk özelliği rasyonel
oluşudur. O, panteizmle aklı sık sık özdeşleştirir.
97
Akıl, yaşamın ışığı ve
görkemidir; ilk ve gerçek olan tek yasadır.
98
Panteistik toplumun üyeleri,
gerçek dinleri ile çelişen, dolayısıyla batıl inanç halini almış şeyler tarafın-
dan aldatılamaz.
99
Sağlam akıl, tek gerçek yasadır; her şeyle ve kendisiyle
uyumludur. Her daim de böyle kalacaktır. İnsana sorumluluklarını emreder
ve onu sahte/uydurma olana kapılmaktan alıkoyar. İnsanın onuru için uy-
gun olana yönlendirir; uygun olmayandan uzaklaştırır. Kendi haricinde bir
açıklayıcıya veya yorumcuya ihtiyaç duymaz.
100
Panteist toplum üyeleri,
insanların uydurması batıl inançlar tarafından değil yalnızca bu kanun tara-
fından yönetilmek isterler.
101
Doğa yasaları ve akılla uyumlu olan din, “evrensel din” demektir. Doğa
yasası değişmeyen bir yapıda olduğundan din de değişim kabul etmez. Bu
nedenle tek, evrensel bir din olmalıdır. Athena’da ayrı Roma’da ayrı bir
kanun; ya da bir dönemde farklı diğer dönemde farklı bir yasa değil, tüm
uluslar ve tüm zamanlar için geçerli tek, sonsuz ve değişmeyen bir nitelikte
olmalıdır.
102
Din; açık, basit, kolay, saf, lekesiz olmalıdır. Karmaşık, utanç verici, kav-
ranamaz bir özellikle anılmamalıdır.
103
Toland’a göre doğal din, rahiplerin
ve kurumsal din adamların müdahalesinden önce doğa içinde ilkel bir
formda mevcuttu. O, ilkel dinin varlığı argümanına Hıristiyan Ortodoks
tarihine karşı gelme amacıyla sık sık başvurur.
104
Söz gelimi Toland’a göre
95
Toland, Nazarenus, s.14.
96
Toland, Nazarenus, ss.ii-iii.
97
East, “Superstitionis Malleus,” s.982.
98
Toland, Pantheisticon, s.73.
99
Toland, Pantheisticon, s.62.
100
Toland, Pantheisticon, s.85.
101
Toland, Pantheisticon, s.86. Batıl inançlı biri ne mutlu yaşar, ne de güven içinde ölür. Yaşamı ve
ölümü rahiplerin avı olmaktan öteye gidememiştir. Bkz. Toland, Pantheisticon, s.88.
102
Toland, Pantheisticon, ss.85-86.
103
Toland, Pantheisticon, s.94.
104
East, “Superstitionis Malleus,” s.986.
374 Meryem Özdemir Kardaş
ruhun ölümsüzlüğünün bilgisi vahyin veya din adamlarının yönlendirmesi
olmadan da elde edilebilecek niteliktedir.
105
Aklı engelleyen unsurların
yokluğunda ilkel insan, ruhban sınıfıyla oluşan ritüel, sembol, ya da diğer
pratikleri barındırmayan dinin en basit formuna ulaşabilir.
106
Toland’ın panteistik tasavvurunda karşılaşılan Tanrı ve evrenin aynılaş-
tırılması gayreti, din anlayışının bir yansıması olarak da görülebilir. Düşü-
nürün, panteist terimiyle Tanrı ve evreni metafiziksel olarak ayrı fakat
kozmolojik olarak aynı gören kimseye işaret ettiği düşünüldüğünde, onun
aslında bir dine değil daha ziyade metafiziksel bir yoruma dikkat çektiği
iddia edilir.
107
Nitekim eserini felsefi bir gayeyle hazırladığı iddiası da buna
işaret eder. Başka bir deyişle Toland, felsefenin tanrısı ile dinin/teolojinin
tanrısı arasında bir ayrım yapma arzusundadır. Panteistik tanrı tasavvu-
rundaki ısrarının gerisinde felsefi açıdan ulaşılabilir, insan merkezli ve in-
sanlar tarafından düzenlenmiş dinin doğal; fakat Tanrı merkezli, teolojik
dinin ise doğaüstü olduğu varsayımı yer alır. Tanrı’nın evrene aşkın oluşu,
Toland’a göre O’nu ulaşılamaz kılmıştır. Toland’ın iddiasına göre teoloji,
Tanrı’yı tüm anlamlı konuşmaların dışına çıkarmadan doğal ve insan mer-
kezli bir dini ikame edemezdi. Bu nedenle o, geleneksel teolojinin ve dinin
Tanrı’nın aşkınlığını vurgulama eğilimini sınırlandırmayı amaçlamıştır.
Çünkü eğer Tanrı, gerçek anlamda tamamen aşkınsa, O’nun insani mesele-
lerle hiçbir ilgisinin olmaması gerekir, dahası O, insan tarafından erişilemez
olur.
108
Bundan dolayı Toland, Tanrı’nın yaşamın içine dahil edilebilmesi ve
bu gerçekleştirilirken ortaya çıkacak dinin de doğal bir yapıda olması için
Tanrı ve evrenin kozmolojik olarak aynılaştırılmasını bir çözüm olarak be-
nimsemiştir. Bu çözüm, Toland için Tanrı’yı ulaşılabilir kılmanın tek yolu-
dur.
Sonuç
18. yüzyılda Aydınlanma’ya geçiş döneminde yaşayan bir isim olan To-
land üzerinde bu geçişin etkilerini görmek mümkündür. O, Hıristiyanlık,
reformasyon, hümanizm ve Newton yasaları arasında kalmıştır. Bu arada
kalmışlık hali düşüncelerinin özgün olmaktan ziyade eklektik bir nitelik
sergilemesinin temel gerekçesidir. Felsefesinin bu niteliği, görüşlerine dair
bütüncül bir resim ortaya koymayı zorlaştırmaktadır. Toland’ın deist mi,
panteist mi yoksa Hıristiyanlığın rasyonel bir yorumunu ortaya çıkarmaya
105
Toland, Letters to Serena, c.2, ss.19-20
106
Toland, Letters to Serena, c.2, ss.69-70.
107
Daniel, John Toland, s.224.
108
Daniel, John Toland, ss.223-224.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 375
çalışan bir dinî rasyonalist mi olduğu soruları, söz konusu tarihsel dönüşü-
mün izlerini üzerinde taşıdığını imler. Onun deist olduğu iddiası sahip oldu-
ğu Tanrı tasavvurundan kaynaklanmamaktadır. Zira deizmde Tanrı aleme
tamamen aşkın bir konumda görülür; Toland ise açıkça Tanrı’yı evrenden
uzaklaştıran yorumları reddeder ve mümkün olduğunca içkin bir tasavvur
sergiler. Öte yandan deizmde insanın vahye gerek duymadan yalnızca aklı
ile Tanrı’yı, sıfatlarını ve dinle ilgili hususları bilebileceği görüşü hakimdir.
Toland’da görülen doğal din anlayışı deizmin bu yönüyle örtüşür. Dolayısıy-
la deist olarak nitelenmesinin geri planında Tanrı tasavvuru değil, doğal
dini önceleyen tavrı yatmaktadır. Toland’ın düşünce serüveninin deizmle
başlayıp panteizme doğru evrilen bir seyir izlediği şeklinde bir açıklama
yapmak sorunu çözecek gibi görünse de panteistik ögelerin yaşamının er-
ken dönemlerinde yazdığı eserlerinde görülmesi bu bakışı güçsüzleştirir.
Dolayısıyla Toland’ın Tanrı’ya yönelik tasavvurunda panteistik unsurların
daha güçlü olduğu söylenebilir.
Toland, Hıristiyanlığı akıl ve doğa ile uyumlu hale getirme arzusuyla yo-
la çıkmış, bu amaçla sahip olduğu doğal din anlayışını kriter kabul etmiştir.
Hıristiyanlığın orijinal ve ilk halinde teslisin, ruhban sınıfının, gizem unsu-
runun bulunmadığını ileri sürerek onu doğal din ile aynılaştırmıştır. Nite-
kim panteizme yaptığı vurgu teslis inancının yarattığı tahrif olmuş Tanrı
anlayışından uzaklaşma arzusunun bir ifadesidir. Bununla birlikte Toland,
panteizmi felsefi amaçla ve özel bir cemaate has bir tasavvur olarak da öne
çıkarır. Yaklaşımının teolojik değil felsefi bir yorum olduğunu ileri sürerek
aslında Hıristiyanlık dışında anılma ihtimalini yok etmeye çalışır. Şu du-
rumda Toland için yapılabilecek en uygun tespit, onun Hıristiyanlığı pante-
istik yorumla harmanlayan bir Hıristiyan reformisti olduğu yönündedir.
KAYNAKÇA
[Aquinas, Thomas]. The Summa Contra Gentiles of Saint Thomas Aquinas. İng. terc.
The English Dominican Fathers. Londra: Burns Oates & Washburne Ltd.,
1924.
Bradlaugh, Charles. Biographies of Ancient and Modern Celebrated Freethinkers.
Boston: J. P. Mednum, 1858.
Bredin, Hugh. “No Man’s Follower: John Toland,” The Maynooth Review 12 (1985),
ss.13-23.
Byrne, Peter. Natural Religion and the Nature of Religion: The Legacy of Deism.
Londra: Routledge, 2013.
376 Meryem Özdemir Kardaş
Champion, Justin. Republican Learning: John Toland and the Crisis of Christian Cultu-
re (1696-1722). Manchester & New York: Manchester University Press,
2003.
Daniel, Stephen H. John Toland: His Methods, Manners, and Mind. Montreal: McGill-
Queen’s University Press, 1984.
Des Maizeaux. The Miscellaneous Works of Mr. John Toland. Londra, 1747.
Doko, Enis. Dahi ve Dindar Isaac Newton. İstanbul: İstanbul Yayınevi, 2011.
East, Katherine A. “Superstitionis Malleus: John Toland, Cicero, and the War on Pri-
estcraft in Early Enlightenment England,” History of European Ideas 40:7
(2014), ss.965-983.
Gerrish, B. A. “Natural and Revealed Religion,” Knud Haakonssen (ed.), The Camb-
ridge History of Eighteenth-Century Philosophy (New York: Cambridge Uni-
versity Press, 2006) içinde, ss.641-665.
Gündüz, Şinasi. Din ve İnanç Sözlüğü. Ankara: Vadi Yayınları, 1998.
Hazard, Paul. Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme. Terc. Erol Güngör. İstanbul: Ötü-
ken, 1994.
Heinemann, F. H. “John Toland and the Age of Enlightenment,” The Review of English
Studies 20:78 (1944), ss.125-146.
Hefelbower, S. G. “Deism Historically Defined,” The American Journal of Theology
24:2 (1920), ss.217-223.
Hefelbower, S. G. The Relation of John Locke to English Deism. Chicago: The Univer-
sity of Chicago Press, 1918.
Howard, Sir Robert. The History of Religion. Londra, 1694.
Hudson, Wayne. The English Deists. Londra: Pickering & Chatto Publishing, 2009.
Jacob, Margaret Candee. “John Toland and the Newtonian Ideology,” Journal of the
Warburg and Courtauld Institutes 32 (1969), ss.307-331.
Kar, Sait. “John Toland’ın Din Felsefesi Üzerine Bir İnceleme,” Yayınlanmamış dok-
tora tezi, Atatürk Üniversitesi, Erzurum, 2014.
Lange, Friedrich A. Materyalizmin Tarihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi. Terc.
Ahmet Arslan. İstanbul: Sosyal Yayınları, 1998.
Leland, John. A View of the Principle Deistical Writers that have Appeared in England
in the Last and Present Century. Londra: W. Baynes, 1808.
Lucci, Diego ve Jeffrey R. Wigelsworth. “‘God Does Not Act Arbitrarily, or Interpose
Unnecessarily’: Providential Deism and the Denial of Miracles in Wollaston,
Tindal, Chubb, and Morgan,” Intellectual History Review 25:2 (2015),
ss.167-189.
McGrath, Alister E. Christian Theology: An Introduction. Wiley Blackwell e-Book.
Myllykoski, Matti. “‘Christian Jews’ and ‘Jewish Christians’: The Jewish Origins of
Christianity in English Literature from Elizabeth I to Toland’s Nazarenus,”
F. Stanley Jones (ed.), The Rediscovery of Jewish Christianity: From Toland to
Baur (Boston: Brill, 2012) içinde, ss.3-41.
Newton, Sir Isaac. Opticks or, a Treatise of the Reflections, Refractions, Inflections and
Colours of Light. Londra, 1721.
AÜİFD 60:2 Doğal Din Tasavvuru Üzerinden Hıristiyanlık Okuması 377
Nicholl, H. F. “John Toland: Religion without Mystery,” Hermathena 100 (1965),
ss.54-65.
Orr, John. English Deism: Its Roots and Its Fruits. Michigan: Eerdmans, 1934.
Pailin, David A. “The Confused and Confusing Story of Natural Religion,” Religion
24:3 (1994), ss.199-212.
Reedy, Gerard. “Socinians, John Toland, and the Anglican Rationalists,” The Harvard
Theological Review 70:3-4 (1977), ss.285-304.
Sorley, W. R. A History of English Philosophy. New York: Cambridge University Press,
1920.
South, Robert. Twelve Sermons Preached upon Several Occasions. Londra, 1727.
Stephen, Leslie. History of English Thought in the Eighteenth Century. New York: G. P.
Putnam’s Son’s, 1876.
Sullivan, Robert E. John Toland and Deist Controversy: A Study in Adaptations. Lond-
ra: Harvard University Press, 1982.
Suttle, Gary. “John Toland,” Bron R. Taylor (ed.), The Encyclopedia of Religion and
Nature (Londra: Thoemmes Continuum, 2008) içinde, c.2, ss.1639-1640.
Tarakçı, Muhammet. “Hıristiyanlık’ta Vahiy ve Peygamberlik,” Yusuf Şevki Yavuz
(ed.), Vahiy ve Peygamberlik (İstanbul: KURAMER Yayınları, 2018) içinde,
ss.77-177.
Taylor, Charles. Seküler Çağ. Terc. Dost Körpe. İstanbul: İş Bankası Yayınları, 2007.
Toland, John. Christianity not Mysterious, or, a Treatise Shewing That There is Not-
hing in the Gospel Contrary to Reason, Nor Above It and That No Christian
Doctrine Can Be Properly Call'd a Mystery. Londra, 1696.
Toland, John. A Critical History of the Celtic Religion and Learning. Edinburgh: Find-
lay, 1815.
Toland, John. Letters to Serena. Londra: Garland, 1704.
Toland, John. Nazarenus, or Jewish, Gentile, Mahometan Christianity. Londra, 1718.
Toland, John. Pantheisticon: or the Form of Celebrating the Socratic-Society. Londra:
S. Paterson, 1751.
Toland, John. “The Primitive Constitution of the Christian Church,” A Collection of
Several Pieces of Mr. John Toland (Londra, 1726) içinde, c.2, ss.195-196.
Toland, John. Vindicius Liberius or M. Toland’s Defence of Himself against the Late
Lower of House of Convocation. Londra, 1702.
Wigelsworth, Jeffrey R. Deism in Enlightenment England, Londra: Manchester Uni-
versity Press, 2009.
Wigelsworth, Jeffrey R. “The Nominal Essence of Motion: John Toland’s Natural
Philosophy (1696-1704),” Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Calgary Üni-
versitesi, Calgary, 2000.
Williams, George H. “Socinianism,” Donald M. Borcherdt (ed.), Encyclopedia of Philo-
sophy (New York: Thomas & Gale, 2006) içinde, ss.99-100.
378 Meryem Özdemir Kardaş