BookPDF Available

ULUSLARARASI İLİŞKİLER TEORİLERİ, 8.BASKI, MKM YAYINCILIK, 2013

Authors:

Abstract

Uluslararası ilişkiler alanında yaşanan hızlı değişim bu alandaki teorik tartışmaları da sürekli kılmaktadır. Uluslararası ilişkilerde, toplum bilimlerinin diğer alanlarında olduğu gibi tek bir teori ile tüm dış politika ve uluslararası ilişkileri analiz etme olanaklı değildir. Bu durum uluslararası ilişkilerin kendine özgü nedenleri kadar toplum bilimlerin genel niteliğinden de kaynaklanmaktadır. Temelinde insan olgusuna dayanan toplum bilimi, incelediği alanın ve ögenin değişkenliğine ayak uydurmak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle siyasal bilimlerde ve uluslararası ilişkilerde teorik tartışmaların geçmişini devlet olgusunun ortaya çıkışına kadar geri götürmek mümkündür. Bu durum insanın ve onu etkileyen olguların sürekli değişmesinden ve bu alana uygulanabilecek genel teorilerin geliştirilmesinin doğa bilimleri kadar kolay olmamasından kaynaklanmaktadır. Doğa bilimlerindeki düzenlilikler, bu alana uygulanabilecek genel teori ve yasaların ortaya konmasına olanak sağlarken, aynı durum toplum bilimleri, siyasal bilimler ve uluslararası ilişkiler için söz konusu olamamaktadır
ULUSLARARASI
İLİŞKİLER TEORİLERİ
Çatışma, Hegemonya, İşbirliği
Prof. Dr. Tayyar ARI
8. BASKI
2013
ULUSLARARASI İLİŞKİLER TEORİLERİ
Çatışma, Hegemonya, İşbirliği
Prof. Dr. Tayyar Arı
aritayyar@hotmail.com
www.tayyarari.com
(532) 331 36 18
1. Basım: Mart 2002
7. Basım: Eylül 2011
8. Basım: Nisan 2013
ISBN: 978-605-5911-54-6
Sayfa Düzeni: MKM Yayıncılık
Kapak Tasarımı: MKM Yayıncılık
© 2013 MKM Yayıncılık
BASKI VE CİLT
Sertifika No: 15366
Star Ajans Reklam Grafik Matbaa Hizmetleri Tic. San. Ltd Şti
Alaaddin Bey Mh. 634. Sk. Nilüfer Ticaret Merkezi 2.Bölge Ayaz Plaza No:24
Nilüfer/BURSA
Tel: (0224) 249 33 20 (Pbx) Faks: (0224) 245 18 09 e-mail: star@starmatbaacilik.com
Kitabın tüm yayın hakları MKM Yayıncılık Ltd Şti’ne aittir.
Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde
kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.
MKM YAYINCILIK.
Sertifika No: 16215
MKM Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti.
Barış Mahallesi Aslanbey Sokak Arslanbey Apartmanı No:22/A
Nilüfer/BURSA
Tel&Faks: (224) 223 03 00 (Pbx) Gsm: (533) 593 92 12
web: www.mkmyayin.com.tr e-mail: info@mkyayin.com.tr
Sevgili eşime
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ
Prof. Dr. Tayyar ARI, 1983’te ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi’ni
bitirerek 1984 yılında Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. Uluslararası İlişkiler
Bölümü’nde akademik yaşamına başlayan Prof. ARI, 1991’de İstanbul
Üniversitesi’nde doktorasını tamamlamasının ardından Yardımcı Doçent
Doktor olarak öğretim üyeliğine atanmıştır. 1996’da Doçentliğe, 2002’de
ise Profesörlüğe yükseltilen ARI, ABD, Rusya, Kafkasya, Orta Doğu,
Orta Asya, Balkan ve Avrupa ülkelerinde araştırmalarda bulunmuştur.
Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi,
Cilt-1” “Amerika’da Siyasal Yapı, Lobiler ve Dış Politika”, “2000’li
Yıllarda Basra Körfezi’nde Güç Dengesi”, “Global Politika ve Güney
Asya”,Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika”,“Uluslararası İlişkilerde
Postmodern Analizler-1”, Irak, İran, ABD ve Petrol” ve elinizde bulu-
nan “Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği”,
adlı kitaplarının yanında çeşitli bilimsel dergilerde yayınlanmış makalele-
ri bulunmaktadır. Bunların dışında Profesör Arı’nın “Yirmibirinci
Yüzyılda Orta Doğu: ABD, Petrol, Barış Süreci ve Arap Baharı Cilt-2”
adlı eseri yayın aşamasındadır. Lisans ve Lisansüstü programlarında
Orta Doğu”, “Uluslararası Politika, Uluslararası İlişkiler Teorileri
ve “Amerikan Dış Politikası” derslerini veren Tayyar Arı, Uludağ
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Bölüm Başkanlığı görevini
yürütmektedir.
ÖNSÖZ
Uluslararası ilişkiler alanında yaşanan hızlı değişim bu alandaki
teorik tartışmaları da sürekli kılmaktadır. Uluslararası ilişkilerde, toplum
bilimlerinin diğer alanlarında olduğu gibi tek bir teori ile tüm dış politika
ve uluslararası ilişkileri analiz etme olanaklı değildir. Bu durum ulusla-
rarası ilişkilerin kendine özgü nedenleri kadar toplum bilimlerin genel
niteliğinden de kaynaklanmaktadır. Temelinde insan olgusuna dayanan
toplum bilimi, incelediği alanın ve ögenin değişkenliğine ayak uydurmak
zorunda kalmaktadır. Bu nedenle siyasal bilimlerde ve uluslararası ilişki-
lerde teorik tartışmaların geçmişini devlet olgusunun ortaya çıkışına
kadar geri götürmek mümkündür. Bu durum insanın ve onu etkileyen
olguların sürekli değişmesinden ve bu alana uygulanabilecek genel teori-
lerin geliştirilmesinin doğa bilimleri kadar kolay olmamasından kaynak-
lanmaktadır. Doğa bilimlerindeki düzenlilikler, bu alana uygulanabilecek
genel teori ve yasaların ortaya konmasına olanak sağlarken, aynı durum
toplum bilimleri, siyasal bilimler ve uluslararası ilişkiler için söz konusu
olamamaktadır.
Elinizdeki çalışma bu alana ilişkin teorik tartışmalar için bir zemin
ve bir çerçeve oluşturmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın teori alanındaki
az sayıda değerli çalışmanın yanı sıra bu alandaki Türkçe literatür eksik-
liğine de kısmen katkıda bulunacağını umuyoruz. Çalışmanın daha nite-
likli çalışmaların ortaya konması için cesaretlendirici bir işleve sahip
olması ise temel arzumuzdur. Bu alandaki hemen hemen tüm güncel teo-
rik tartışmalara yer verilmeye çalışılmıştır.
Çalışmanın kısa bir sürede sekiz baskı yapması bizleri hem mutlu
etmiş hem de yeni baskıları için teşvik etmiştir. Çalışmayı değerli kılan
okuyucularımın ve meslektaşlarımın ilgilerine teşekkür ederim. Çalışma-
nın özellikle bilim çevrelerinde gördüğü ilgi ve takdirin sürekli olması
şüphesiz en büyük dileğimiz. Çalışma son baskıda post-modern ve eleşti-
rel teorilerin eklenmesiyle ve önceki bölümlerin gözden geçirilmesiyle
yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur.
Uluslararası İlişkiler Teorileri
8
Çalışmanın ortaya çıkması ve basımı aşamalarında birçok dostu-
mun ve meslektaşımın değerli katkıları olmuştur. Hepsine burada ismen
yer vermek mümkün olmasa da özellikle değerli meslektaşım ve öğrencim
Y.Doç.Dr. Ferhat Pirinççi’ye teşekkür etmek.istiyorum. Her zaman olduğu
gibi çalışma esnasında bana sürekli destek olan ve katlanan eşime ve
çocuklarıma ve tüm çalışmalarımın büyük bir özenle baskıya hazırlanma-
sını ve yayınlanmasını sağlayan MKM Yayıncılık şirketinin değerli sahip-
leri Ekrem DEMİR ve Ş. Ali ÖZTÜRK’e teşekkür etmeden geçemem.
Doğal olarak çalışmanın tüm eksiklikleri ve kusurları bana aittir.
Prof. Dr. Tayyar ARI
Nisan 2013
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ 7
İÇİNDEKİLER 9
KISALTMALAR 15
GİRİŞ: ULUSLARARASI İLİŞKİLER TEORİSİNİN GELİŞİMİ 17
Bölüm I
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE
EPİSTEMOLOJİK VE TEORİK SORUNLAR
1. Uluslararası İlişkilerde Teori Sorunu 23
Kavramsal Sorunlar 23
Teoriye Gereksinim 28
Teoriden Beklenenler 31
Teori Oluşturma Yöntemi 36
Metodolojik Tartışmalar 38
2. Uluslararası İlişkilerde Egemen Teoriler ve Temel Tartışma Konuları 40
3. Pozitivizm ve Uluslararası İlişkiler Teorilerinin Epistemolojisi 60
Pozitivizm 61
Neo Pozitivizm (Eleştirel Rasyonalizm) 68
Karl Popper 70
Thomas S. Kuhn 74
Imre Lakatos 80
Paul Feyerabend 84
4. Davranışsalcılık-Gelenekselcilik
Tartışması ve Uluslararası İlişkilerde Bilimsellik Sorunsalı 90
5. Normativizm ve Normatif Teoriler 101
Normativizmin Anlamı 101
Çağdaş Sorunlar ve Normatif Teoriler 110
Meşru Savaş 110
İnsan Hakları 112
Normatif Teori ve Uluslararası İlişkiler 115
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 120
Analiz Düzeyine Farklı Yaklaşımlar 120
Analiz Birimi, Açıklama Birimi 126
Analiz Düzeylerinin Karşılaştırılması 131
Uluslararası İlişkiler Teorileri
10
Bölüm II
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE
ÇATIŞMAYI AÇIKLAYAN TEORİLER
1. Realizm ve Neorealizm 137
Realizm 137
Güç Kavramı 143
Realizmin Felsefi Temelleri 144
Thucydides, Machiavelli ve Hobbes 144
Thucydides 144
Niccolo Machiavelli 145
Thomas Hobbes 147
Klasik Realizm: Carr ve Morgenthau 151
Edward H. Carr 151
Hans J. Morgenthau 153
Kenneth Waltz ve Neorealizm 157
Klasik Realizm ve Neorealizmin Karşılaştırılması 160
Savunmacı (Yapısalcı) Realizm 167
Ofensif (Saldırgan) Realizm 169
Neoklasik Realizm 173
Realizmin Eleştirisi 176
2. Jeopolitik Teoriler 182
Ulusal Güç, Realizm ve Jeopolitik Teori 183
Jeopolitik Determinist Teori ve Dış Politika 187
Jeopolitik Teori ve Emperyalizm 193
Jeopolitik Determinizm Yerine
Analiz Çerçevesi Olarak Jeopolitik (Çevresel) Olasılık 195
Jeopolitik Düşünce Okulunun Sınıflandırılması 197
3. Oyun Teorisi ve Uluslararası İlişkiler 199
Oyun Teorisi ve Temel Varsayımları 199
Eş Zamanlı ve Ardışık Oyunlar/Matris Yöntemi ve Ağaç Yöntemi 203
Baskın Strateji ve Nash Dengesi 205
Oyun Teorisi Modelleri 209
Sıfır Toplamlı Oyunlar 209
Sıfır Toplamlı Olmayan Oyunlar 214
Karşılıklı Tehdit Algılaması ve Tavuk Oyunu Modeli 215
Geyik Avı Modeli 218
Tehditler ve Vaatler Öngören Çatışmalar ve
"Mahkûmun İkilemi" Modeli 220
Oyun Modellerinin Değerlendirilmesi 224
İçindekiler 11
4. Globalizm ve Globalist Teoriler 228
Globalizm 228
Globalist Teoriler: Emperyalizm, Bağımlılık ve Merkez-Çevre Teorileri 233
Marksizm ve Temel Varsayımları 234
Lenin ve Emperyalizm Teorileri 237
Neo Marksizm ve Bağımlılık Teorileri 243
Yapısalcı Yaklaşımlar: Merkez-Çevre Teorileri 251
Galtung’un Merkez-Çevre Teorisi ve Emperyalizm 251
Wallerstein’ın Merkez-Çevre ve Dünya Sistemi Modeli 254
EK OKUMA 260
Kuzey-Güney İlişkileri 260
Bölüm III
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE
İŞBİRLİĞİNİ AÇIKLAYAN TEORİLER
1 . Pluralizm ve Transnasyonalizm 277
Pluralizm 277
Pluralizmin Temel Varsayımları 279
Transnasyonalizm 286
Transnasyonalizmin Temel Varsayımları 288
2. Liberalizm 293
Liberalizm ve Temel Varsayımları 293
Uluslararası Liberal Teori/Neoliberalizm 304
Realizme Karşı Neoliberalizm 306
Uluslararası İşbirliği: Liberalizm ve Realizmin Karşılaştırılması 308
Barış ve Güvenlik Sorunu ve Neoliberalizm 312
3. Demokratik Barış Teorisi 315
4. Karşılıklı Bağımlılık Yaklaşımı 322
Karşılıklı Bağımlılığın Anlamı 322
Karşılıklı Bağımlılığın Varsayımları 325
İletişim Kanallarının Çokluğu 325
Konular Arasında Önceliğin Bulunmaması 326
Askeri Gücün Öneminin Azalması 327
Karşılıklı Bağımlılığın Siyasal Süreçleri 330
Bağlantı Stratejileri 331
Gündem Belirleme 333
Uluslaraşırı ve Uluslarötesi İlişkiler 335
Uluslararası Örgütlerin Rolü 337
Karşılıklı Bağımlılığa Yöneltilen Eleştiriler 340
5. Fonksiyonalizm ve Uluslararası Entegrasyon Teorileri 342
Fonksiyonalizm ve Entegrasyon 343
Uluslararası İlişkiler Teorileri
12
Entegrasyonun Amaçları, Araçları ve Koşulları 347
Entegrasyonun Anlamı 348
Siyasal Topluluk (Entegrasyon) Çeşitleri 350
Amalgam Güvenlik Toplulukları 351
Fonksiyonel Amalgam Topluluklar 353
Pluralist Güvenlik Toplulukları 354
Neofonksiyonalizm 354
Ernst Haas 356
Joseph Nye 357
Leon Lindberg 359
Amitai Etzioni 360
6. Çoktaraflılık (“Teorisi”) 365
7. Uluslararası Rejim Teorileri 376
Kavramsal Sorun 376
Uluslararası Rejimlerin Kapsamı ve Alanı 379
Uluslararası Rejimler ve İşbirliği 380
Uluslararası Rejimler ve Oyun Modelleri 389
Rejim Teorilerinin Eleştirisi 394
Bölüm IV
ÇATIŞMA VE İŞBİRLİĞİ
AYRIMI YAPMAYAN TEORİLER
1. Uluslararası Sistem Teorisi 399
Sistem Kavramı 399
Uluslararası Siyasal Sistemler 401
Morton A. Kaplan ve Uluslararası Sistem Modelleri 402
Güç Dengesi Sistemi 403
Güç Dengesi Sisteminin Genel Özellikleri 403
Güç Dengesi Sisteminin Temel Kuralları 404
Güç Dengesi Sisteminde İstikrarı ve
Dönüşümü Etkileyen Faktörler 405
Gevşek İki Kutuplu Sistem 406
Gevşek İki Kutuplu Sistemin Genel Özellikleri 406
Gevşek İki Kutuplu Sistemin Temel Kuralları 407
Gevşek İki Kutuplu Sistemde İstikrarı ve
Dönüşümü Etkileyen Faktörler 407
Sıkı İki Kutuplu Sistem 408
Evrensel Sistem 408
Hiyerarşik Sistem 409
Birim Veto Sistemi 409
İçindekiler 13
Sistem Modellerine Yönelik Eleştiriler 413
2. Karar Verme Teorisi 416
Karar Verme Teorisi ve Temel Varsayımları 417
Kişisel Özellikler, Rasyonalite ve Algılama Sorunu 419
Kişisel Özelliklerin Etkisi ve Rasyonalite 419
Karar Verme Sürecinde Algılamanın Rolü 426
Karar Verme Modelleri 429
Küçük Değişiklikler Modeli: İki Adım İleri, Bir Adım Geri 429
Rastgele Adımlar: Sarhoş Yürüyüşü Modeli 431
Risk ve Başarının Hesaplanması: Kumarbazın İflası Modeli 432
Küçük Gruplarla Karar Verme 433
Standart Uygulama Prosedürleri 434
Rasyonel Politika Modeli 436
Örgütsel Süreç Modeli 437
Bürokratik Politika Modeli 438
Şelale Modeli 441
Bölüm V
POST-MODERN VE ELEŞTİREL TEORİLER
1. Eleştirel Teori 451
Klasik Eleştirel Teori ve Frankfurt Okulu 451
Eleştirel Teori ve Epistemolojik Sorunlar 454
Eleştirel Teori ve Özgürleşme 458
Uluslararası Eleştirel Teorinin Önemli İsimleri 463
Antonio Gramsci 463
Jurgen Habermas 466
Robert Cox 471
Andrew Linklater 475
2. Post-Modernizm, Post-Pozitivizm ve Post-Yapısalcılık 478
Temel Kavramlar ve Varsayımlar 478
Post-Yapısalcılık/Post-Modernizmin Önemli İsimleri 482
Friedrich Nietzsche 482
Jacques Derrida 484
Michel Foucault 488
3. Konstrüktivizm 499
Temel Varsayımları 499
Rasyonalist ve Konstrüktivist Teoriler 502
Konstrüktivizmin Ontolojik Özellikleri 507
Farklı Konstrüktivist Bakışıları 509
Uluslararası İlişkiler Teorileri
14
4. İngiliz Okulu ve Uluslararası Toplum Teorisi 512
Üç Gelenek ve Üç Yol 515
Uluslararası Toplum ve Dünya Toplumu 520
Via media Olarak İngiliz Okulu 521
Düzen ve Toplum 523
Düzen, Adalet ve İnsani Müdahale 524
5. Feminizm 528
Feminizm, Toplumsal Cinsiyet ve İktidar 528
Feminizm ve Uluslararası İlişkiler 529
Uluslararası İlişkiler’de Feminist Çalışmalar ve Epistemolojik Sorunlar 531
Empirik Feminizm/Deneysel Feminizm 533
Analitik Feminizm 534
Normatif Feminizm 537
KAYNAKLAR 539
SÖZLÜK: Bazı Kavramların Türkçe ya da İngilizce Karşılığı 553
KISALTMALAR
AB : Avrupa Birliği
AET : Avrupa Ekonomik Topluluğu
AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
AKÇT : Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
APEC : Asia Pasific Economic Community-
Asya Pasifik Ekonomik Topluluğu
AT : Avrupa Topluluğu (Toplulukları)
BAC : Birleşik Arap Cumhuriyeti
BM : Birleşmiş Milletler
COMECON : Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi
CTBT : Comprehensive Test Ban Treaty-
Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması
EACM : East African Common Market-Doğu Afrika Ortak Pazarı
EFTA : European Free Trade Area-
Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi
EURATOM : Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu
FAO : Food and Agriculture Organization-
BM Gıda ve Tarım Örgütü
GATT : General Agreement on Trade and Tariffs-
Tarife ve Ticaret Genel Antlaşması
IBRD : International Bank for Reconstruction and
Development-Uluslararası Kalkınma ve İmar Bankası-
Dünya Bankası
ICAO : International Civil Aviation Organization-
Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı
ILO : International Labor Organization-
Uluslararası Çalışma Örgütü
IMF : International Monetary Fund-Uluslararası Para Fonu
INGO : International Non-Governmental Organizations-
Hükümetsel Olmayan Uluslararası Örgütlenmeler
ITU : International Telecomunication Union-
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği
KOMİNFORM : Komünist Enformasyon Bürosu
LAFTA : Latin America Free Trade Area-
Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
Uluslararası İlişkiler Teorileri
16
MFN : Most Favored Nation-En çok Kayırılan Ülke
NGO : Non-Governmental Organizations-
Hükümetsel Olmayan Örgütlenmeler
NAFTA : North America Free Trade Area-
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
NAM : Non-Alignment Movement-Bağlantısızlık Hareketi
NPT : Non-Proliferation Treaty-
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması
OAU : Organization of African Unity-
Afrika Birliği Örgütü
OAS : Organization of American States-
Amerikan Devletleri Örgütü
OECD : Organization for Economic Cooperation and
Development-Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
OEEC : Organization of European Economic Cooperation-
Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü
OPEC : Organization of Petroleum Exporting Countries-
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
SALT : Strategic Arms Limitation Talks-Stratejik Silahların
Sınırlandırılması Görüşmeleri (Antlaşması)
SEATO : South East Asia Treaty Organization-
Güney Doğu Asya Antlaşma Örgütü
SHAPE : Supreme Headquarters Allied Powers Europe-
Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı
UNCTAD : United Nations Conference on Trade and Development-
BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı
UNDP : United Nations Development Program-
BM Kalkınma Programı
UNEP : United Nations Environmental Program-
BM Çevre Programı
UNESCO : UN Education, Science and Cooperation Organization-
BM Eğitim, Bilim ve İşbirliği Örgütü
UNICEF : United Nations Children's Fund-BM Çocuk Fonu
UNIDO : United Nations Industrial Development Organization-
BM Sanayi Kalkınma Örgütü
UPU : Universal Postal Union-Evrensel Posta Birliği
VP : Varşova Paktı
WHO : World Health Organization-Dünya Sağlık Örgütü
YUED : Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen
GİRİŞ: ULUSLARARASI İLİŞKİLER
TEORİSİNİN GELİŞİMİ
Teori, bir bilim dalında incelenen alanla ilgili olgu ve olaylar arasın-
daki ilişkileri anlamada ve analiz etmede gerekli ve yararlı bir çerçeve olarak
nitelenebilir. Genel olarak dünyayı, olayları ve olguları daha iyi anlamamızı
sağlayan teorilere insanlığın varlığını tehdit eden birtakım hastalıkların teda-
visine yönelik araştırmalara ışık tutması ve yol göstermesi için doğa bilimle-
rinin birçok alanında gerek duyulduğu gibi, uluslararası ilişkiler alanında da
insanların temel kaygısı olan savaşların önlenebilmesi, barışın ve sahip
olunan değerlerin korunabilmesi ve geliştirilmesi için gerek duyulmaktadır.
Bu nedenle geçmişten günümüze kadar bu konuda çok sayıda çaba söz konu-
su olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Teoriler, araştırdığımız olgular
arasındaki ilişkileri açıklamaya ve analiz etmeye yaradığı gibi bu ilişkilerin
geleceğini öngörmemizi de sağlamaktadır.
Bilimsel çalışmalarda analitik bir model ya da teori kullanmanın şüp-
hesiz birçok yararı bulunmaktadır. Analiz çerçeveleri olarak benimsenen
teori ve modeller, araştırdığımız konuya veya çözmeye çalıştığımız soruna
ilişkin olarak betimleme, açıklama ve öngörme olanağı sağlamaktadır. Zaten,
analitik bir teori veya modelde öncelikle aranması gereken olmazsa olmaz
koşullar veya özellikler bunlardır. Betimleme, söz konusu modelin bir olgu-
yu gerçeğe en yakın şekliyle tanımlama kapasitesine sahip olmasıyla ilgilidir.
Ancak üç boyutlu bir cismin iki boyutlu kağıda dökülmesi sırasında olduğu
gibi analitik modellerde de az da olsa bir çarpıtma ve basitleştirme olasılığı
her zaman söz konusudur. Şüphesiz uluslararası ilişkiler alanındaki model-
lerde de böyle bir çarpıtmadan söz edilebilir ve bu nedenle bunları belli bir
tolerans ölçüsünde değerlendirmek gerekir. Bir analitik modelde aranan ikin-
ci nitelik, olgular arasındaki ilişkiyi belli koşullarda açıklama kapasitesine
sahip olmasıdır. Üçüncü nitelik ise öngörme kapasitesine sahip olmasıdır.
Doğa bilimlerinde öngörüde bulunmak, özellikle bazı konularda oldukça
kolay olduğundan bunu sıradan biri de yapabilir. Yarın güneşin tekrar doğa-
cağını söylemek için bilim adamı olmaya elbette gerek yoktur. Gerçi bunun
gibi kesinlik içeren öngörüleri uluslararası ilişkiler alanında da yapmak kıs-
men mümkündür. Örneğin silahlı saldırıya uğrayan hemen her ulusun buna
karşılık vereceği söylenebilir. Fakat buna yol açacak koşulların ve sürecin
Uluslararası İlişkiler Teorileri
18
tanımlanması, açıklanması ve bu sonucun önceden öngörülmesi sıradan biri
için o kadar kolay olmayabilir (Bkz. Singer, 1969-b: 21-22).
Uluslararası ilişkiler alanındaki teorik çalışmalar oldukça gerilere git-
mekte; bunlardan birçoğu eski Hindistan, Çin ve Grek dönemlerine kadar
uzanmakta ve bu süreci Avrupa kökenli yazarlar Aristo ve Eflâtun’dan baş-
latmaktadır. Bu çerçevede klasikler arasına girmiş olan Yunan bilim adamla-
rından Thucydides'in "Peloponezya Savaşları Tarihi" isimli çalışması ve
Machiavelli'nin "Prens" isimli yapıtı bu alanda yapılmış çalışmaların ilk
örneklerini oluşturmaktadır. Modern dönemde ise “Monarşi” isimli eseriyle
Dante, ayrıca Pierre Dubois, Emeric Cruce, Duc de Sully, William Penn,
Saint Pierre, Jean-Jacques Rousseau, Jeremy Bentham ve Immanuel Kant bu
alana yaptıkları katkılarla tanınan önemli kişilikler olmuşlardır. Tüm bu ça-
lışmalara rağmen I. Dünya Savaşı'na kadarki dönemde uluslararası ilişkiler
alanına ilişkin sistematik bir gelişme olduğu söylenemez. Martin Wight,
uluslararası ilişkiler teorisinden beklenenin devletler arasındaki ilişkileri
öngörmeyi sağlamasıysa, bu özelliğe sahip bir teorinin geçmişte rastlanma-
dığına dikkat çekmektedir. Örneğin Hollandalı bir hukukçu olan Grotius
(1583-1645) ve bir Alman hukukçu ve tarihçi olan Pufendorf (1632-1694)
uluslararası ilişkileri de ilgilendiren birtakım çalışmalar yapmışlarsa da bun-
lar daha çok uluslararası hukukun kapsamına girmekteydi. Daha önce bu
alanla ilgili yapılan çalışmalar ise daha ziyade tarihçilerin ve felsefecilerin
çalışmalarından veya devlet adamı ve diplomatların konuşmaları ve anıların-
dan ibaret kalmıştır (Dougherty ve Pfaltzgraff, 1990: 2).
İleride ayrıntılı olarak değinileceği üzere 1648-1914 arası Avrupa ta-
rihi güç dengesinin korunduğu, ittifakların ve karşı ittifakların oldukça sık
yaşandığı, uluslararası hukukun gelişme gösterdiği ve “diplomasinin altın
çağı” olarak nitelendiği bir dönem olmuştur. 1914'e kadarki dönemde ulusla-
rarası ilişkilerle ilgilenen bilim adamları uluslararası toplumun yapısının
değişmezliği ve dünyanın egemen devletler arasında bölüşülmesinin doğal ve
gerekli olduğu düşüncesinden hareket etti. Bu dönemde uluslararası ilişkiler
alanındaki çalışmalarda sürecin analizi yerine, uluslararası hukuk ve diplo-
masi tarihi üzerinde duruldu (Dougherty ve Pfaltzgraff, 1990: 3).
Uluslararası ilişkiler alanında ciddi anlamda çalışmalar yapılması daha
çok ABD'nin bir dünya gücü olarak uluslararası ilişkilere entegre olmasıyla
birlikte söz konusu oldu. Fakat 1920 ve 1930'lardaki izolasyonizm eğilimleri
ABD'de uluslararası ilişkilerin entellektüel bir disiplin haline gelmesini
Giriş 19
engelledi. Zira Wilson'ın Milletler Cemiyeti'ne üyelik ile ilgili görüşlerini
destekleyen “idealist” bilim adamları ile ona karşı olan politikacılar arasın-
daki çatışma, ABD'nin bu yeni uluslararası örgüte üye olmasını da önledi.
Ancak Versay'dan yaklaşık on yıl sonra Amerikan üniversitelerinde iki gele-
nek birlikte yan yana varlığını sürdürmeye başladı; bunlardan biri güncel
olayların analizi, diğeri ise uluslararası hukuk ve örgütler konusunda yapılan
geleneksel çalışmalardı. Nitekim, iki savaş (I. ve II. Dünya Savaşı) arası
dönemde İngiliz ve Amerikalı bilim adamlarından bir kısmı uluslararası hu-
kuk ve örgütler konusunda yoğunlaşmaya devam ederken, bazıları devletler
arası ilişkilerdeki olaylar ve dinamikler üzerinde kapsamlı araştırmalara yö-
nelmişlerdir. Bu genel atmosfer içinde bazı diplomasi tarihçileri I. Dünya
Savaşı'nın nedenleri üzerinde dururken, diğerleri ulusçuluk kavramı üzerinde
yoğunlaşmışlardır. Yine bu dönemde birçok bilim adamı güvenlik, savaş ve
silahsızlanma sorunları, emperyalizm, diplomasi, müzakere, güç dengesi,
jeopolitik ve uluslararası ilişkilerde ekonomik faktörler gibi özel konularda
uzmanlaşmayı tercih etmişlerdir (Dougherty ve Pfaltzgraff, 1990: 3).
Öncelikle uluslararası ilişkiler alanında teori geliştirmenin zorluğu da
bu gelişmeyle doğrudan ilintilidir. Bu konudaki çok sayıda neden üzerinde
durulmakla beraber bunlardan özellikle ikisine değinmekte yarar var. Bun-
lardan biri, uluslararası ilişkiler çalışmalarının, tarih ve hukuktan özerk bir
alan haline gelmesinin oldukça geç gerçekleşmesidir. Uzun süre dünya poli-
tikasına ilişkin analizler, uluslararası ilişkiler tarihi ve uluslararası hukuk
çalışmaları olarak görülmüştür. İkinci bir neden de empirik teorilerin
II. Dünya Savaşı öncesi ortaya çıkan ideolojik yaklaşımlara bir tepki olarak
doğmuş olmasıdır. Bu ortamda ortaya çıkan sosyalizm ve faşizm gibi ideolo-
jiler arasındaki çatışmalar ve birbirlerine karşı geliştirdikleri argümanlar yeni
görüşlerin doğmasına da zemin hazırlamıştır. İşte E. H. Carr, Spykman ve
Morgenthau bu ortamda ortaya çıkmışlar ve düşüncelerini geliştirmişlerdir.
Uluslararası ilişkilerde empirik teorilerin ABD’de daha hızlı gelişmesinde ise
başka nedenlerin yanı sıra bu ülkede siyaset biliminin akademik özerklik
kazanmasının Avrupa’dan daha önce gerçekleşmiş olmasının önemi ve rolü
göz ardı edilemez (Hoffmann, 1969: 30).
Beş bölüm altında ele alınan çalışmanın birinci bölümünde uluslara-
rası ilişkilerdeki epistemolojik ve teorik sorunlar, ikinci bölümde uluslara-
rası ilişkileri çatışma süreci olarak gören teorilere, üçüncü bölümde ulusla-
rarası ilişkileri işbirliği süreci olarak değerlendiren ve işbirliğini kurumsal-
Uluslararası İlişkiler Teorileri
20
laştırmayı amaçlayan teorilere, dördüncü grupta uluslararası ilişkilere
ne sadece çatışma süreci ne de sadece işbirliği süreci olarak bakmak yerine
genel olarak dış politika ve uluslararası ilişkileri analiz etmeyi amaç-
layan teorilere ve daha önceki baskılarda olmayan beşinci bölümde ise
post-modern/post-yapısalcı teorilere yer verilmektedir.
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve
Analiz Birimi Tartışması
ANALİZ DÜZEYİNE FARKLI YAKLAŞIMLAR
Analiz düzeyi sorununu ele alan yazarlardan K. J. Holsti, "Internatio-
nal Politics" (1974: 17-18) isimli çalışmasında esas olarak sistem, devlet ve
birey olmak üzere üç düzey üzerinde durmaktadır. Yazara göre, uluslararası
ilişkiler alanında kullanılan analitik modeller de genellikle analiz düzeyi
olarak bu üç kategoriden birine girmektedir.
Bunlardan sistem düzeyinde yapılan analizlerde esas olarak yapı üze-
rinde durulmakta, her bir devletin tek tek sahip olduğu kendine özgü özellik-
leriyle veya her bir ülkede bulunan karar vericilerin ve seçkinlerin davranış-
larıyla ilgilenilmemektedir. Örneğin klasik güç dengesi sistemi modelinde,
devletler ittifaklar karşısında karşı ittifaklar oluştururlar, hegemonik bir dev-
let varsa buna ya tek başlarına ya da ittifak oluşturarak karşı çıkarlar ve den-
geleyici devlet daima zayıf tarafın yanında yer alarak dengenin korunmasına
çalışır. Sistem teorilerinde devlet, dışarıdan gelen etkilere göre hareket eden
bir yapı, bir bilardo topu veya içsel özelliklerinin göz ardı edildiği tıpkı bir
kara kutu gibi görülmektedir. Bu nedenle, sistem düzeyinde analiz yapan
hemen hemen tüm analitik modellerde karar vericilerin, seçkinlerin veya
diğer bireylerin davranışları üzerinde durulmadığı gibi devletlerin kendileri-
ne özgü özellikleri üzerinde de durulmaz. Bu tür analiz düzeyini esas alan
modellerde dış politika, bir devletin dış çevreye yönelik bir tepkisi olarak
şünülmektedir.
Diğer taraftan, devlet düzeyinde yapılan analizlerde ise devletin dış
politikası veya uluslararası sorunlar, benimsenen teoriye göre değişmekle
beraber, örneğin oyun teorisine göre hareket edildiğinde, diğer devletler kar-
şısında kazancını maksimum kılmaya ve zararını en aza indirmeye çalıştığı
varsayımıyla, klasik realizme göre analiz edildiğinde, güç mücadelesine göre
hareket ettikleri ve bu çerçevede güç ve iktidar peşinde koştukları (klasik
realizme göre) varsayımıyla, neorealizme göre çözümlendiğinde ise varlığını
sürdürme, güvenliğini sağlama ve bunun için diğer devletler karşısında nisbi
olarak daha fazla güce sahip olmaya çalıştığı varsayımlarıyla açıklanmakta
ya da analiz edilmektedir.
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 121
Uluslararası politikayı sadece bireyler üzerinde durarak analiz eden
teorilerde, örneğin karar verme teorisi ve modellerinde karar vericilerin ve
politikacıların davranışlarından yola çıkılmaktadır. Bireyler burada devlet
adına karar vermekte ve politika yapmaktadır. Bu tür modellerde, bireyler ve
bireylerin ideolojileri, motivasyonları, idealleri, dış çevreyi algılamaları,
değerleri, önyargıları büyük önem taşımaktadır.
Uluslararası politikanın analizinde en önemli sorunun analiz düzeyinin
seçiminde yaşandığını belirten Hopkins ve Mansbach’a göre de devletin dış
politikası üç düzeyde analiz edilebilir. Bunlara göre, bir devletin dış politika-
sı uluslararası sistemle açıklanabileceği gibi, devleti kendine özgü amaç ve
hedefleri olan ve uluslararası yapıdan bağımsız bir varlık olarak ele alarak;
onun davranışları kendi amaçları, çıkarları, hedefleri ve politikaları ile açık-
lanabilir veya devleti oluşturan unsurlar üzerinde durarak açıklanabilir. Baş-
ka bir deyişle devletin dış politikası ya bizzat kendi dış politikası, amaç ve
çıkarları olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, yani yine devlet düzeyinde kalı-
narak analiz edilebilir ya da daha üst düzeyde, yani sistem düzeyinde veya
daha alt düzeyde, yani birey düzeyinde analiz edilebilir. Bunlara göre, devlet
düzeyinde yapılan açıklamalarda ya da analizlerde tek tek her bir devlet üze-
rinde ve devletin davranışlarınııklayan değişkenler üzerinde durulurken
sistem düzeyi analizlerinde aktörlerin davranışları uluslararası sistemin bütü-
nü içinde ele alınmaktadır (Hopkins ve Mansbach, 20).
Analiz düzeyi sorununa yaptığı katkılarla bilinen David Singer ise,
(1969-b: 22) "The Level-of-Analysis Problem in International Relations"
adını taşıyan makalesinde, uluslararası sistem düzeyi ve ulusal devlet düzeyi
olmak üzere iki düzeyi esas almaktadır. Bunlardan sistem düzeyinde yapılan
analizlerde yukarıda da ifade edildiği gibi, uluslararası sistem temel ilgi alanı
ve çıkış noktasını oluşturmaktadır. Etkileşimleri bir bütün olarak tüm unsur-
larıyla kapsayan uluslararası sistem analizlerinde koalisyonların oluşması ve
çözülmesi, güç konfigürasyonlarının süresi ve hızı, istikrar değişimleri, bi-
rimlerin bu değişimlere ayak uydurabilmeleri ve siyasal kurumlarda meydana
gelen değişimlere ve bunlara diğerlerinin verdiği tepkilerden yola çıkılmak-
tadır. Diğer bir deyişle, yalnız sistem düzeyi analizlerinde uluslararası ilişki-
ler bir bütün olarak ele alınmaktadır.
Diğer taraftan, bu ikili ayrıma göre, analiz düzeyi olarak devlet alındı-
ğında ise tamamen devlete ilişkin değişkenler üzerinde durulmaktadır. Savaş-
lar, koalisyonlar, diplomasi, yalnızcılık veya benzeri tüm devlet politikaları
Bölüm I: Uluslararası İlişkilerde Epistemolojik ve Teorik Sorunlar
122
ve davranışları sistemin yapısından ziyade ulusal çıkara, devletin kapasitesi-
ne ve sosyo-politik nedenlere dayandırılmaktadır. Dış politika, içsel koşulla-
rının, yani ideolojinin, kamuoyunun, ekonomik ve toplumsal gereksinimlerin
bir sonucu olarak görülmektedir.
Analiz düzeyi olarak ulusal devleti temel alan yaklaşım ya da model-
lerin Singer'a göre (1969-b: 24) en büyük avantajı, her bir devleti ayrı ayrı
ele alarak bunlar arasındaki farklılıklara yer vermeleridir. Bu tür teori ve
modeller devletleri birbirinin neredeyse aynısı gibi gören yaklaşımların tersi-
ne araştırmacıyı devletlere ilişkin değişkenleri bütün ayrıntılarıyla dikkate
almaya yöneltir. Devletlerin bu şekilde derinlemesine ele alınması bir yerde
daha sağlıklı genellemeler yapabilme olanağını sağlamaktadır. Sistem düze-
yinde yapılan analizlerde ise devletler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar
ve devlete ilişkin etkiler ya önemsenmemekte ya da göz ardı edilmektedir.
Bununla beraber, devlet düzeyi analizleri de bazen gereksiz ayrıntılar üzerin-
de fazla yoğunlaşmaya neden olabilmektedir.
Devlet düzeyinde analiz yapan yaklaşımlar ya da teoriler arasında kla-
sik realizm (birey düzeyi-devlet düzeyi), neorealizm (devlet düzeyi-sistem
düzeyi), oyun teorisi, strateji teorisi ve bazı çatışma teorileri bulunmaktadır.
Üçlü ayrımda (birey, devlet, sistem) birey düzeyini benimseyen analiz çerçe-
veleri arasında yer alan karar verme yaklaşımı da (birey düzeyi-bürokratik
düzey) ikili bir ayrım benimsendiğinde (devlet, sistem) devlet düzeyini esas
alan teoriler kapsamında değerlendirilebilir.
Devlet düzeyinde yürütülen analizlerin önemli bir özelliği ulusal poli-
tikaların arkasındaki motivasyonları, amaçları ve hedefleri ortaya koyma
olanağı sağlamasıdır. Ancak Singer’a göre (1969-b: 25), devlet düzeyini esas
alan analizlerin bazılarında ulusal amaçların oluşturulduğu ortamın araştırıl-
ması ve bu süreci etkileyen içsel ve dışsal koşulların ve kurumsal çerçevenin
ortaya konması yeterli düzeyde yapılmamaktadır. Örneğin, klasik realizmde
kapasiteler üzerinde kısmen durulsa bile oyun teorisi ve strateji teorisinde
içsel nedenlere hemen hemen hiç yer verilmemektedir. Aynı şekilde karar
verme teorilerinde de dışsal faktörler üzerinde yeterince durulmamaktadır.
Öte yandan analiz düzeyi sorununu ilk defa 1959’daki “Man, the State
and War” adlı çalışmasında savaşın nedenlerini üç düzeyde (birey, devlet,
uluslararası sistem) analiz ederek bir anlamda bu alandaki tartışmayı başlatan
Waltz savaşın insan doğasından kaynaklanan nedenlerle, devletin kendinden
kaynaklanan nedenlerle ve uluslararası sistemden kaynaklanan nedenlerle
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 123
analiz edilebileceğini göstermiştir. Daha sonra 1979’daki “Theory of Interna-
tional Politics” adlı çalışmasında esas olarak birim ve sistem düzeyi gibi iki
düzey üzerinde duran Waltz, bu defa insan doğasını ve dolayısıyla birey
düzeyini bir tarafa bırakarak esas olarak birim (devlet) ve sistem (yapı) dü-
zeyi üzerinde yoğunlaşmıştır. Waltz’a göre, devletin dış politikasında bazen
birim düzeyindeki gelişmeler, bazen sistem düzeyindeki gelişmeler bazen ise
her ikisi birlikte etkili olabilir ve bu nedenle uluslararası politika ve dış poli-
tikanın analizinde bunlardan sadece biri yeterli değildir. Waltz, tek taraflı
deterministik bir bakışısı yerine çift taraflı bir etkileşimi benimsemekte ve
bu çerçevede bazen devlet düzeyinin bazen de sistem düzeyinin bağımsız
değişken olabileceğini kabul etmektedir.
Waltz’ın sistem teorisi geliştirmesindeki temel etken farklı siyasal ya-
pılara ve farklı ideolojilere sahip olan devletlerin neden benzer politikalar
benimsediğini açıklamaya yöneliktir. Dolayısıyla Waltz, burada sistemik
etkilerin öne çıktığını göstermeye çalışmaktadır. Oysa Morgenthau, dış poli-
tika analizlerinde daha ziyade birim (birey ve devlet) düzeyindeki analizlerle
ilgilenerek aynı özelliklere sahip olan devletlerin neden farklı politikalar
izlediğini göstermeye çalışmıştır. Devletin dış politikasını insan doğasından,
devlet adamlarının rasyonel davrandığından ve devletlerin rasyonel ve üniter
birimler olduğundan yola çıkarak ulusal çıkar kavramıyla analiz eden Mor-
genthau, savaş, emperyalizm ve statüko politikalarını devletlerin dış politika
çıktıları olarak değerlendirmektedir.
Diğer taraftan, Dougherty ve Pfaltzgraff’ın "Contending Theories of
International Relations" (1990: 22-27) isimli alanın klasikleri arasında yer
alan çalışmalarında "analiz düzeyi sorunu" üzerinde durulurken, uluslararası
ilişkilerde aktör sorunu ile analiz düzeyi sorunu birlikte değerlendirilmekte;
uluslararası ilişkilerin aktörü olarak benimsenen birey, alt ulusal gruplar, dev-
let, uluslaraşırı gruplar ve uluslararası örgütler ile uluslararası sistem analiz
düzeyleri olarak da benimsenerek altı analiz düzeyi ortaya konmaktadır.
Bu yaklaşıma göre, bir uluslararası politika olgusu veya bir dış politi-
ka davranışı bu düzeylerden birinde analiz edilebilir. Aslında bu şekilde çok-
lu bir analiz düzeyinin benimsenmesi uluslararası ilişkiler alanında yaşanan
koşulların zorladığı bir durumdur. Bunlardan özellikle devlet, devlet merkez-
li (state centric) yaklaşımı benimseyen geleneksel teorilerin hemen hepsinde
ve modern yaklaşımların da birçoğunda analiz düzeyi olarak benimsenirken,
bu tür çoklu bir analiz düzeyi genellikle pluralist ve globalist teori ya da
Bölüm I: Uluslararası İlişkilerde Epistemolojik ve Teorik Sorunlar
124
yaklaşımlar tarafından dikkate alınmakta ve kullanılmaktadır. Devlet düzeyi-
ni esas alan teorilere yukarıda da değinildiği gibi realist teorileri, oyun teori-
lerini, strateji ve bazı çatışma teorilerini; pluralist yaklaşımlara, liberal teori-
leri, entegrasyon teorilerini ve karşılıklı bağımlılık teorisini, dünya toplumu
teorisini; globalist yaklaşımlara ise Kapitalist Dünya Sistemi ve bağımlılık
teorilerini örnek olarak vermek mümkün. Söz konusu pluralist teorilerde
analiz birimi birey, toplum, ulusal baskı grupları, uluslararası/uluslaraşırı
örgütler gibi pluralist bir nitelik gösterdiği gibi, analiz düzeyi de birey, top-
lum, bürokratik yapı, çıkar grupları ve uluslararası/uluslaraşırı örgütler gibi
pluralist bir niteliğe sahiptir.1
Çok uluslu şirketlerin, uluslararası örgütlerin ve terörist grupların
uluslararası politika ve dış politika üzerindeki etkisini ve rolünü tartışan ve
karşılıklı bağımlılık olgusu üzerinde duran pluralist yaklaşımlara göre, devlet
merkezli yaklaşımlar uluslararası politikayı tek bir kavramla (güç) ve tek bir
unsurla (devlet) açıklayarak büyük bir basitleştirmeye gitmektedirler. Plura-
list yaklaşıma göre uluslararası politikayı sadece soyut bir kavram olan dev-
let ile açıklamak yerine kararın verilmesi sürecinin gerçek aktörleri olan grup
ve bireyler üzerinde durmak gerekir. Çünkü dış politika kararlarının bir kısmı
içerde devlet adına hareket eden bireyler ve gruplar tarafından alınırken,
önemli bir kısmı da dışarıda çok uluslu şirketler ve uluslararası örgütlerde ele
alınmakta veya yönlendirilmektedir.
Realistler, analiz düzeyi olarak birey ve devlet düzeyini, neorealistler
devlet ve sistem düzeyini, pluralistler hem aktör (bireyler, gruplar ve ulusla-
raşırı örgütlenmeler) hem de sistem düzeyini benimsemekte; globalistler ise
daha ziyade sistem (Kapitalist Dünya Sistemi) düzeyinden hareket etmekle
beraber, yaklaşımlarından toplum (burjuva ve proleterya sınıfı), devlet (kapi-
talist devlet) ve çok uluslu şirketler (kapitalist tekeller ve tröstler) düzeyini
de analiz düzeyi olarak benimsedikleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla sistemci
bir analiz düzeyinin benimsenmesi, bir kısım realistler (yapısalcı realizm) ile
1 Devlet merkezli yaklaşımlar ve pluralist yaklaşımlar ayrımı aslında uluslararası ilişkilerin te-
mel aktörü olarak devleti alan yaklaşımlarla devletin dışında diğer aktörlerin de varlığını ve etkisini
kabul eden yaklaşımlar arasındaki ayrıma dayanmaktadır. Bu açıdan sistem teorisi, realist teori, oyun
teorisi, rejim teorisi ve jeopolitik teoride uluslararası ilişkilerin temel ve tek aktörü olarak devlet
kabul edildiği için bunlar devlet merkezli yaklaşımlar [ya da devlet merkezli (state centric) paradig-
mayı benimseyenler] kategorisinde değerlendirilirken, liberalizm ve karşılıklı bağımlılık teorileri,
pluralist teoriler [ya da devlet merkezli olmayan (non-state centric) paradigma] bağlamında ele
alınmaktadır.
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 125
pluralistler (karşılıklı bağımlılık) için de söz konusu olmakla beraber,
globalistler öncelikle kapitalist olarak niteledikleri dünya sistemiyle
(metropol-uydu ilişkisi) devletin dış politikasını analiz etmekte, fakat
toplum (burjuva, proleterya, semi-proleterya) ve devletten kaynaklanan
nedenleri de analize dahil etmektedirler.
Viotti ve Kauppi’nin (1993: 14) “International Relations Theory” adlı
çalışmalarında ise analiz düzeyi sorunu ele alınırken dört düzeyden söz edil-
mektedir. Bunlar, uluslararası sistem düzeyi, devlet/toplum düzeyi, bürokra-
tik düzey ve birey düzeyidir. Viotti ve Kauppi, genellikle analiz birimi olarak
devletin kabul edildiğine dikkat çekerek, farklılığın daha ziyade analiz düze-
yinden kaynaklandığını belirtmektedirler. Uluslararası sistem düzeyinde
yapılan analizlerde yukarıda da belirtildiği gibi, devletler arasındaki güç ve
kapasite dağılımı baz alınmakta; devlet ve toplum düzeyinde yapılan analiz-
lerde ise devlet üniter bir yapı olarak alınırken, toplum düzeyiyle ifade edilen
toplumsal ve siyasal yapının otoriter ya da demokratik bir niteliğe sahip olup
olmadığının göz önünde bulundurulmasıdır. Bürokratik düzeyde yürütülen
analizlerde, bürokratik yapı ve politika; birey düzeyinin benimsendiği ana-
lizlerde ise, bireyin psikolojik yapısı ve toplumsal çevresi önemli hale gel-
mektedir.
Özetlersek, Holsti'nin, Hopkins ve Mansbach’ın ve Viotti ve
Kauppi’nin devlet/toplum, bürokratik ve birey düzeyleri Singer tarafından
sadece ulusal devlet düzeyi olarak tek grupta toplanırken, Dougherty ve
Pfaltzgraff bunların dışında alt ulusal gruplar, uluslaraşırı gruplar ve uluslara-
rası örgütleri de ayrı birer analiz düzeyi olarak dikkate almaktadır. Sistem
düzeyi ise hemen hepsinde yaklaşık aynı (uluslararası yapı) anlama gelmek-
tedir. Waltz da birim ve sistem düzeyi olarak ikili bir analizi benimsese de
birim ile ifade edilen yekpare ve bütüncül bir aktör olarak kabul edilen ulusal
devlet olduğu için, Singer’ın kısmen de olsa devlet içindeki diğer unsurların
etkisini dikkate alan yaklaşımından farklılık göstermektedir ve bu nedenle
Singer’ın devlet düzeyiyle Waltz’ın devlet düzeyi tamamen örtüşmemekte-
dir. Diğer taraftan, sistemin tanımında da yukarıda belirtilen yazarlar arasın-
da belirgin farklar bulunmaktadır; ancak hepsinde sistem ile ifade edilen
uluslararası yapı olduğu için, kısmen de olsa aralarında benzerlik bulundu-
ğundan söz etmek olanaklıdır.
Analiz düzeyi temelde aktör düzeyi ve sistem düzeyi olarak iki ana
düzeye ayrıldıktan sonra, aktör düzeyi; birey, alt ulusal gruplar, bürokratik
Bölüm I: Uluslararası İlişkilerde Epistemolojik ve Teorik Sorunlar
126
yapı, devlet, uluslararası/uluslaraşırı örgütlenmeler olarak beş alt düzeye;
sistem düzeyi ise global alt-sistem, bölgesel alt-sistem ve fonksiyonel alt-
sistem olarak üç alt düzeye ayrılarak ele alınabilir.
Aktör Düzeyi Sistem Düzeyi
1-Birey Düzeyi 1-Global Sistem Düzeyi
2-Alt Ulusal Gruplar Düz. 2-Bölgesel Sistem Düzeyi
3-Bürokratik Düzey
4-Devlet Düzeyi
5-Uluslararası/Uluslaraşırı Örgüt. Düzeyi
Burada benimsenen bu sistematik, yukarıda ortaya konan tüm analiz
düzeyi tartışmalarını içermeyi ve onların hepsini tek bir çatı altında toplama-
yı amaçlamaktadır.
ANALİZ BİRİMİ, AÇIKLAMA BİRİMİ
Hopkins ve Mansbach’ın çalışmalarında analiz düzeyi sorunu ele alı-
nırken, "açıklama birimi" ve "analiz birimi" kavramları üzerinde durularak
bu iki kavram arasındaki farklılığa dikkat çekilmiştir. Bu çerçevede, "analiz
birimi", açıklanacak konu veya olguyla ilgili bir kavram olup, analiz düzeyi-
nin belirlenmesinde ilk aşamayı oluşturmaktadır. Örneğin Kongre'nin dış
yardım konusundaki tutumu analiz edilmek isteniyorsa burada analiz birimi
Kongre’dir. "Açıklama birimi" ise, analiz biriminin davranışını araştırmak ve
ıklamak için kullanılmaktadır ve daha çok analiz düzeyi için seçilecek
model ve teori ile ilgilidir. Örneğin ABD'nin dış yardım politikası analiz
edilmek istendiğinde analiz birimi olarak ABD, açıklama birimi ise karar
vericiler yani birey olabileceği gibi (indirgemeci bir yaklaşım), sistem de
(yapısalcı ya da tümdengelimci bir yaklaşım) olabilir. Aslında Holsti’nin
yaklaşımından pek farklı olmayan bir üçlü (birey, devlet, sistem) analiz dü-
zeyi sınıflandırmasını benimsediği anlaşılan Hopkins ve Mansbach bunların
dışında her bir analiz biriminin kendi düzeyinin dışında alt ve üst düzeyde de
analizinin mümkün olabileceğine dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Hopkins
ve Mansbach'a göre (1) analiz edilecek birimin daha alt düzeyde analiz
edilmesi, (2) kendi düzeyinde analiz edilmesi ve (3) bir üst düzeyde analiz
edilmesi söz konusu olmaktadır. Matris 1’de görüldüğü gibi, Hopkins ve
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 127
Mansbach, farklı bir ifade kullansalar da aslında her üçünün de (birey, devlet,
sistem) hem analiz birimi hem de analiz düzeyi (açıklama birimi) olabilece-
ğini göstermiş olmaktadır.
A N A L İ Z B İ R İ M İ
BİREY DEVLET SİSTEM
AÇIKLAMA
BİRİMİ/ANALİZ
DÜZEYİ
BİREY Kendi Düzeyi (2) Alt Düzey (1) Alt Düzey (1)
DEVLET Üst Düzey (3) Kendi Düzeyi (2) Alt Düzey (1)
SİSTEM Üst Düzey (3) Üst Düzey (3) Kendi Düzeyi (2)
Matris 1. Üçlü Analiz Düzeyi/Açıklama Birimi ve Analiz Birimi
Örneğin analiz birimi olarak alınan Kongre'nin belli bir konudaki (yu-
karıdaki örnekte dış yardım konusundaydı) oy verme davranışı analiz edilir-
ken, açıklama birimi olarak bireysel özelliklerden yola çıkıldığında, aynı
düzeyde analiz edilmiş olacak; açıklama birimi olarak devlet alındığında bir
üst düzeyde yani devlet düzeyinde, ABD çıkarları ve dış politika hedefleri
çerçevesinde analiz edilmiş olacak; açıklama birimi olarak sistem alındığında
ise daha üst düzeyde, sistemde yaşanan örneğin soğuk savaş ve kutuplaşma
ile açıklanmaya çalışılmış (sistem düzeyinde) olacak, yani tümdengelimci
bir yöntemle analiz edilmiş olacaktır. Ancak daha önce de vurgulandığı
gibi, analiz birimi olarak seçilen bir aktörün davranışı uluslararası sistem
çerçevesinde analiz edildiğinde aktörün içsel özellikleri ister istemez göz ardı
edilmiş olmaktadır. Tersine alt düzeyde ya da devlet veya birey düzeyinde
yapılan analizlerde ise aktörlerin kendilerine özgü özelliklerinin ve farklılık-
larının ortaya çıkarılması söz konusu olabilmektedir. Bu çerçevede analiz
birimi olarak alınan ulusal aktörün (devletin) davranışı siyasal liderlerin
motivasyonları ve belli başlı grupların davranışlarıyla analiz edilmektedir
(Dougherty ve Pfaltzgraff, 1990: 22).
Dolayısıyla, üç analiz düzeyi ve açıklama birimi benimsenirken, bazı
analiz birimlerinin (sistem gibi) kendi düzeyinde ve kendinden alt düzeylerde
(devlet ve birey düzeyinde) analiz edilmesi; bazı analiz birimlerinin (birey
Bölüm I: Uluslararası İlişkilerde Epistemolojik ve Teorik Sorunlar
128
gibi) kendi düzeyinin dışında daha üst düzeylerde (devlet ve sistem düzeyin-
de), bazı analiz birimlerinin ise (devlet gibi) hem kendi düzeyinde, hem alt
düzeyde, hem de üst düzeyde (devlet, birey ve sistem düzeyinde) analizi söz
konusu olabilmektedir. Ancak bazen analiz edilecek bir olgunun veya aktö-
rün davranışının her düzeyde analiz edilmesi mümkün olmakla beraber bun-
lardan birinin diğerlerine tercih edilmesi gerekebilir. Bu tercihin yapılması,
yani analiz düzeyinin seçimi büyük ölçüde konunun niteliğine bağlıdır.
Waltz’ın çalışmalarında da birimin (devlet) ve sistemin (yapı) hem analiz
düzeyi hem de analiz birimi olduğu görülmektedir. Bir uluslararası politika teori-
si geliştirdiğini iddia eden Waltz, uluslararası sistemin yapısını anarşik olarak
nitelerken, sistem düzeyindeki değişkenlerle (güç ve kapasite dağılımı) birim
düzeyindeki sonuçlarııklayarak analiz düzeyi olarak sistemi, analiz birimi
olarak da birimi (devlet) almaktadır. Waltz, uluslararası sistemin anarşik özelli-
ğinin devletleri işbirliğinden alıkoyduğunu ve kendine güvenme ve güvenlik
ikilemi doğrultusunda kend i nispi gücünü arttırmaya yönelttiğini ifade ederken,
sistemi (yapıyı) analiz düzeyi olarak (bağımsız değişken), birimi (devleti) ise
analiz birimi (bağımlı değişken) olarak kabul etmektedir. Diğer taraftan, Waltz
aynı zamanda birim (devlet) düzeyinden hareket ederek sistem düzeyindeki
sonuçlarııklamakta ve dolayısıyla sistemi analiz birimi (Waltz’ın ifadesiyle bu
defa sistem birim olmakta), devleti (birimi) ise analiz düzeyi/açıklama birimi
olarak görmektedir. Öte yandan uluslararası çatışmaları ve işbirliğini ve uluslara-
rası yapının anarşik niteliğini mahkûmun ikilemi türü ilişkilerin egemen olduğu
bir yapıya bağlayan Waltz, sistemi (analiz birimini) yine sistem düzeyinde yürüt-
ğü analizle açıklamaktadır. Waltz aynı zamanda birim düzeyinden yola çıkara-
rak yine analiz birimi olarak devletin dış politikasınııklamaktadır. Örneğin,
her bir devlet için nihai amaç güçten ziyade güvenlik olduğundan, nispi kapasite
daha fazla güvenliğe kavuşmanın bir aracı olarak görülmektedir; bu durum dev-
letlerin diğer devletlere kuşkuyla yaklaşmasına ve onların güçlerini dengelemek
ve mümkünse daha fazla güce sahip olmaya çalışmasına yol açmaktadır. Dolayı-
sıyla düzey-birim tartışması bir anlamda neden-sonuç ilişkisi tartışmasına karşı-
lık gelmektedir (Waltz, 1992: 28-37; benzer bir tartışma için ayrıca bkz. Buzan,
1995: 206-207; Buzan, 1996: 51)
Diğer taraftan birey ve devlet gibi iki analiz düzeyini benimseyen
Morgenthau baz alındığında da açıkça belirtilmemiş olsa da bu iki düzeyin
aynı zamanda analiz birimi olarak kabul edildiği dikkati çekmektedir. Zira
devletin dış politikası insan doğasıyla açıklanmaya ve analiz edilmeye çalışı-
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 129
lırken, kaçınılmaz olarak, birey analiz düzeyi; devlet ise analiz birimi haline
gelmektedir. Bireyin davranışlarında ahlak ve moral ilkelerden hareket et-
memesi, devletin çıkarlarıyla açıklandığında ise devlet analiz düzeyi olarak
kabul edilmektedir.
Dolayısıyla sonuçta, uluslararası ilişkiler alanında olguların, olayların
ve sorunların analiz edilmesinde kullanılan model, yaklaşım ya da teorilere
esas olarak "analiz çerçevesi" adı verilmekte ve bunların hemen hepsi bu
analiz düzeylerinden birini ya da birkaçını benimseyerek analiz yürütmekte-
dir. Analiz birimi seçiminde de teorinin etkisi göz ardı edilmemelidir. Örne-
ğin devlet merkezli yaklaşımlar benimsendiğinde analiz birimi olarak devlet
ya da onların oluşturduğu bir yapı olarak görülen sistem üzerinde durulmak-
tadır. Bununla beraber "analiz birimi" araştırılacak konuya, olguya veya
aktöre bağlı olarak değişebilmektedir. Herhangi bir anda bir devletin dış
politikası analiz edilmek istendiğinde öncelikle analiz birimi olarak seçilen
devlet, konunun niteliğine ve araştırmacının tercihine bağlı olarak ve üçlü
ayrım üzerinden hareket edildiğinde birey, devlet veya sistem düzeyinden
biriyle veya ikili ayrıma göre, aktör ya da sistem düzeyi benimsenerek analiz
edilmektedir. Örneğin birey ya da bürokratik düzeyi benimserse analiz çer-
çevesi olarak karar verme teorisini; devlet düzeyini benimserse oyun teorisi-
ni, realist teoriyi ya da jeopolitik teoriyi veyahut duruma göre stateji veya
caydırma teorisini; sistem düzeyini benimserse uluslararası sistem teorisini,
güç dengesi teorisini veya yapısalcı realizmi (neorealizmi) veya bağımlılık
teorisini tercih edebilir. "Açıklama birimi" kavramı ise bu bağlamda seçilen
analiz çerçevesi ve analiz düzeyi ile doğrudan ilgilidir; birey düzeyi analizle-
rinde birey, bürokratik düzey analizlerinde bürokrasi, devlet düzeyi analizle-
rinde devlet, sistem düzeyi analizlerinde ise sistem aynı zamanda açıklama
birimi olarak kabul edilmektedir.
Aşağıda ayrıntılandırmaya çalıştığım yönteme göre ise analiz birimi
olarak seçilen devletin dış politikası, birey düzeyinde, alt-ulusal gruplar
düzeyinde, bürokratik düzeyde, devlet düzeyinde, uluslararası/uluslaraşırı
örgütlenmeler düzeyinde; ayrıca global sistem düzeyinde ve bölgesel
alt-sistem düzeyinde analiz edilebilir ve açıklanabilir. Aynı şekilde, örneğin
bir uluslararası örgüt olarak BM’nin herhangi bir uluslararası sorun karşısın-
daki tavrı analiz edilecekse bu defa analiz birimi olarak seçilen BM’nin
tutumunu yine bütün düzeylerde analiz etme imkanı bulunmaktadır. Bu du-
rum Matris 2’de bütün ayrıntılarıyla görülmektedir.
Bölüm I: Uluslararası İlişkilerde Epistemolojik ve Teorik Sorunlar
130
A N A L İ Z B İ R İ M İ
AKTÖR SİSTEM
Birey
Alt
Ulusal
Gruplar
Bürok.
Yapı
Ulusal
Devlet
Uluslararası/
Uluslaraşı
Örgütler
Bölgesel
Alt-sistem
Global
Sistem
AKTÖR
Birey * - - - - - -
AÇIKLAMA BİRİMİ/ANALİZ DÜZEYİ
Alt-Ulusal Gruplar + * - - - - -
Bürokratik Yapı + + * - - - -
Ulusal Devlet + + + * - - -
Uluslarlararası/
Uluslaraşırı Örg.
+ + + + * - -
SİSTEM
Bölgesel
Alt-Sistem
+ + + + + * -
Global Sistem + + + + + + *
Matris 2. Plüralist Yaklaşım ve Çoklu Analiz Düzeyi/Açıklama Birimi
Matris 2’de de görüldüğü gibi, yedi analiz düzeyi ve yedi analiz biri-
minin her biri aynı zamanda hem analiz düzeyi hem de analiz birimi haline
gelebilmektedir. Matris’te her bir analiz biriminin kendi düzeyinde analiz
edildiği durumlar yıldız (*) işaretiyle gösterilmiştir. Matris üzerindeki eksiler
(-) bir analiz biriminin daha alt düzeyde analiz edildiğini, artılar (+) ise üst
düzeyde analiz edildiğini/açıklandığını göstermektedir. Buna göre, Birey,
kendi düzeyinin (birey) dışında sadece üst düzeyde analiz edilebilir-
ken/açıklanırken, global sistem kendi düzeyinin dışında sadece daha alt dü-
zeylerde analiz edilebilmekte ve açıklanmaktadır.
Dolayısıyla sadece birim-sistem veya aktör-sistem gibi ikili bir analiz
düzeyi veya birey-devlet-sistem düzeyi gibi üçlü bir analiz düzeyi/açıklama
birimi benimsenebileceği gibi, aktör ve sistem düzeyi gibi önce iki ana
düzeye, sonra bunları alt düzeylere ayırarak çoklu bir analiz düzeyi (açıkla-
ma birimi) de benimsenebilir. Böyle bir durumda birey, alt-ulusal gruplar,
ulusal devlet, uluslararası örgütler, uluslaraşırı örgütlenmeler, fonksiyonel
alt-sistem, bölgesel alt-sistem ve uluslararası sistem düzeyleri hem analiz
düzeyi/açıklama birimi olarak hem de analiz birimi olarak benimsenebilir.
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 131
Ancak analiz birimi sorunu aynı zamanda uluslararası ilişkilerde bir paradigma
sorunudur. Çünkü devlet merkezli paradigmalar analiz birimi olarak özellikle
devleti (ve sistemi) inceleme konusu yaparken, devlet merkezli olmayan para-
digma ya da yaklaşımlar uluslararası ilişkileri çok aktörlü bir yapı ve ilişkiler
süreci olarak görmekte ve bu nedenle zaman zaman bireyin bir dış politika
sorunu karşısındaki tutumu, baskı gruplarının herhangi bir dış politika sorunu-
na ilişkin tavrı, bir uluslararası örgütün barışın korunmasına katkısı veya bir-
çok uluslu şirketin bir devletin dış politikasına etkisi araştırma ve analiz konu-
su yapılabilir ve analiz birimi olarak seçilen bunların her biri aynı ya da farklı
analiz düzeylerinde (açıklama birimleri tarafından) analiz edilebilir.
ANALİZ DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Eğer bir seçim yapmak gerekirse hangi analiz düzeyinin ya da açıkla-
ma biriminin benimsenmesinin daha uygun olduğu veya tercih edilmesi ge-
rektiği sorusu akla gelebilir. Aslında yukarıda ortaya konduğu gibi bunların
hiçbirinin diğerine tercih edilmesini gerektirecek açık bir üstünlüğü söz ko-
nusu değildir. Her birinin bazı eksik ya da fazla yönleri, avantajları ya da
dezavantajları bulunmaktadır. Ancak bizce bu düzeylerden birinin bir açık-
lama birimi olarak tercih edilmesini belirleyen temel unsur araştırmanın ko-
nusu ve kişinin araştırma esnasında hareket noktasını oluşturan teori ya da
modelin niteliğidir.
Ayrıca, bir teoride ya da analiz çerçevesinde aranan temel koşullar
arasında yer alan betimleme, açıklama ve öngörme kriterleri, tercih edilecek
analiz düzeyi ve bununla ilişkili olan bir teoride de bulunması gerekir. Bu
noktada söz konusu kriterler açısından, analiz düzeylerinin genel bir değer-
lendirmesini yapmak gerekirse, örneğin sistem analizlerinin kapsayıcı olması
bir avantajken, ayrıntıları göz ardı etmesi bir dezavantaj olarak görülebilir.
Bu nedenle sistem analizleri aktör düzeyini esas alan analizlere göre betim-
leme kapasitesi daha yüksek olan analiz çerçeveleri olmakla beraber, sistem
modellerinin bu üstünlüğü diğerlerinin ayrıntılara inerek daha derinlemesine
analiz yapma olanağı sağlamaları ile bir ölçüde dengelenmiş olmaktadır.
ıklama kriteri açısından bakıldığında ise, sistem düzeyini esas alan model-
lerin öncelikle bazı olumsuzluklarına işaret etmek gerekir. Öncelikle bu tür
modeller sistemin ya da uluslararası yapının ulusal aktörler üzerindeki etkisi
üzerinde yoğunlaşırken, aktörün sisteme veya yapıya yönelik etkisi çoğu
Bölüm I: Uluslararası İlişkilerde Epistemolojik ve Teorik Sorunlar
132
zaman göz ardı edilebilmekte ya da yeterince vurgulama gereği duyulma-
maktadır. Örneğin Waltz tarafından sistemin devlete (birime) etkisinin ya-
nında birimin de sisteme etkisinin olabileceği belirtilerek, hem sistemin hem
de birimin açıklama birimi ve analiz düzeyi olabileceği üzerinde durulurken,
Kaplan’ın sistem modellerinde sadece sistemin devlete etkisi dikkate alınarak
tek taraflı bir açıklama ve analiz yöntemi benimsenmektedir.
Dolayısıyla bu tür sistem kökenli modellerde devletin bağımsız ve
otonom bir birim olduğu anlayışından uzaklaşılarak daha çok sistemin aktör
üzerindeki etkisini öne çıkaran deterministik bir bakışısı benimsenmekte-
dir. Sistem analizini esas alan modellerin bu ıdan ikinci bir olumsuz tarafı,
ulusal aktörleri aynı etkiye karşı aynı tepkiyi ya da dış politika davranışını
gösteren türdeş birimler olarak kabul etmeleridir. Genellikle bütün üzerinde
yoğunlaşılırken parçaların davranışları arasında farklılıkların olabileceği
yadsınmaktadır. Klasik realist teoride, uluslararası sistemde tüm devlet
adamlarının güç olarak da tanımlanan çıkar elde etmek amacıyla hareket
ettikleri gibi “toptancı” bir yaklaşım benimsenerek sistemik unsurlar dikkate
alınmamaktadır. Ulusal aktörlere bir "kara kutu" veya "bilardo topu" gibi
bakılarak sistemde meydana gelen değişimlere tek tek tüm devletlerin aynı
tepkiyi verecekleri vurgulanmaktadır. Devletler arasındaki farklılıkların bu
şekilde göz ardı edilmesi devletlerin uluslararası sistemde aynı olaylar karşı-
sında farklı tepkiler vermesini açıklayamamaktadır (Singer, 1969-b: 23).
Söz konusu analiz düzeylerine açıklama kriterleri açısından bakıldı-
ğında, aktör düzeyini esas alan analizlerin açıklama kapasitesinin sistem
analizlerine göre daha fazla olduğu ileri sürülebilir. Çünkü bu tür yaklaşım-
larda dış politika süreci ayrıntılı bir şekilde analiz edilmektedir. Diğer taraf-
tan, öngörme kapasitesi esas alındığında sistem düzeyi analizlerinin daha
tatmin edici olduğu söylenebilir. Bunda şüphesiz sistem analizlerinde genel
kavramların kullanılmasının ve konuya genişıdan bakılmasının etkisi bu-
lunmaktadır. Öngörme kriteri bakımından aktör merkezli analizler için de
aynı şeyi söylemek mümkün. Dolayısıyla bu açıdan bilim adamı araştırmanın
konusuna göre, her iki yaklaşımdan birini tercih edebilir. Sonuç olarak, aktör
düzeyini esas alan analizleri konu alan modeller ya da yaklaşımlar betimle-
me açısından sistem analizleri kadar olmasa da kısmen yeterli, açıklama
kapasiteleri açısından çok daha üstün, öngörme kapasiteleri açısından ise her
iki yaklaşımın ya da analiz modellerinin aynı değerde olduğu kabul edilmek-
tedir (Singer, 1969-b: 28).
6. Uluslararası İlişkilerde Analiz Düzeyi ve Analiz Birimi Tartışması 133
Yukarıda belirtildiği gibi, şüphesiz bu analiz düzeylerinden birinin
diğerlerine göre uluslararası politikayııklamada kesin bir üstünğe sahip
olduğunu söylemek oldukça güç. Bu düzeylerde analiz yürüten modellerden
hemen hepsi analiz sorununa önemli katkılarda bulunmaktadır. Bununla
beraber, söz konusu analiz çerçevesi ya da analiz düzeylerinin gerçeği tüm
yönleriyle ortaya koyma konusunda bazı eksikleri bulunabilmektedir. Örne-
ğin, Soğuk Savaş dönemi Sovyet dış politikasınııklamak için sadece Sov-
yet Dışişleri Bakanı ve onun değerleri ve dış dünyayı algılayış biçimi üze-
rinde yoğunlaşarak veya Sovyet ekonomik ve toplumsal gereksinimlerinden
hareketle yapılan analizler gerçeği tam anlamıyla yansıtmayabilir. Bunların
yanında ideolojik kaygılar ve uluslararası alandaki güç dağılımı üzerinde de
durmak gerekir. Zira dış çevre en az iç çevre kadar devletin davranışları
üzerinde etkilidir. Dolayısıyla, bu ikili, üçlü ya da çoklu analiz düzeyi sis-
tematikleri, aslında sorunun niteliğine bağlı olarak çeşitli durumlarda kulla-
nılabilir. Sistem düzeyinde analiz yapan uluslararası sistem modelleri bu
anlamda yeterli olmasa da uluslararası politikanın ana unsurlarını ve nitelik-
lerini ortaya koymasıısından uzun bir döneme yayılan olaylarda geniş bir
analiz olanağı sağlamaktadır. Örneğin böyle bir analiz yöntemiyle Yunan
kent devletleri arasındaki ilişkileri bugün analiz ederken, elde yeterli veri
bulunmadığı için her bir kent devletinin motivasyonunu, ideallerini, amaçla-
rını ve devlet adamlarının değer yargılarını bilmek mümkün olmayabilir.
Ayrıca, Soğuk Savaş dönemi dikkate alındığında uluslararası politikayı
sistem düzeyinde analiz etmek daha yararlı bulunabilir. Çünkü bu dönemde
ittifaklar, karşı ittifaklar ve kutuplaşmalar gibi dış unsurlar, iç unsurların ve
devlet adamlarının değerlerinin dış politikadaki etkisini önemli ölçüde sınır-
lamıştı (Holsti, 1974: 18).
Analiz düzeyi seçimi, araştırılan konuyla ve kullanılan teorik yakla-
şımla da ilgili olduğu için çoğu zaman zaten konunun niteliği bu analiz dü-
zeylerinden birinin seçimini zorunlu kılabilir. Ancak hangi analiz düzeyi
seçilirse seçilsin bunun daha araştırmanın başındayken yapılması ve araştır-
manın ortasında bir değişikliğe gidilmemesi önemlidir. Ayrıca analiz düzeyi
ve bununla ilişkili teorinin seçiminde betimleme, açıklama ve öngörme kapa-
sitelerinin göz önünde bulundurulması araştırmanın başarısını etkileyeceği
için önemlidir.
Sanırım baştaki sorunun yani bu düzeylerin hangisinin kullanılması ya
da tercih edilmesi gerektiği sorusunun yanıtı büyük ölçüde açığa çıkmış oldu.
Bölüm I: Uluslararası İlişkilerde Epistemolojik ve Teorik Sorunlar
134
Zira, araştırmacı bu düzeylerin hepsini kullanabilir. Bazı durumlarda siste-
mik etkiler öne çıkar ve sistem düzeyinde analiz yapmak daha avantajlı gö-
rünürken, bir başka zaman karar vericilerin devletin dış politikası üzerinde
belirleyici bir etkiye sahip oldukları dikkati çekebilir. Böyle bir durumda da
birey düzeyinde analiz yapmak daha uygun olabilir. Bununla beraber ulusla-
rarası ilişkiler alanındaki teori ve yaklaşımlar bu düzeylerden birini ya da
birkaçını analiz düzeyi olarak benimseyebilir. Dolayısıyla, bir araştırmacı
analiz birimi olarak seçtiği devletin dış politikasını analiz etmeyi amaçladı-
ğında bunun için kullandığı ya da benimsediği teoriye bağlı olarak benimse-
yeceği analiz düzeyini de az çok belirlemiş olmaktadır. Örneğin, uluslararası
sistem teorisi, neorealizm ve globalist teori sistem düzeyini benimseyen teo-
riler arasında yer aldığından sistem düzeyinde bir analiz yapmak isteyen
araştırmacı ya bu teorilerden birini analiz çerçevesi olarak kullanacak ya da
bu teorilerden birini benimsemekteyse devletin dış politikasını sistem düze-
yinde analiz etmeyi tercih etmek durumunda kalacaktır. Diğer taraftan, plüra-
list teoriler ve liberal teorilerin analiz düzeyi olarak birey, devlet, uluslararası
ve uluslaraşırı örgütlenmeler düzeyini benimsedikleri bilinmektedir. Eğer
araştırmacı devletin dış politikasını aktör düzeyinde analiz etmek istiyorsa
bunlardan birini tercih edecektir.
... Arı,Tayyar (2013), Uluslararası İlişkiler Teorileri, MKM Yayıncılık, sayfa.315 12 Tayyar Arı (2013), Uluslararası İlişkiler Teorileri, MKM Yayıncılık, sayfa.342 ...
Conference Paper
Full-text available
Bu çalışmada, 1970’lerden itibaren Almanya siyasetine etkili bir şekilde giriş yapan ve ilerleyendönemlerde etkisini artırarak farklı bir muhalefet tarzı olarakön plana çıkan bir deneyim olarak Alman Yeşiller Partisi elealınmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birliktekapitalist üretim tarzının sorgulanmaya başlanarak, enerjimeseleleri, fosil yakıtlar ve atık sorunları ekseninde çevreselsorunlara dikkat çekilmek istenildiği ve bu doğrultuda yenitoplumsal hareketler bağlamında değerlendirilen Yeşilhareketin Batı Almanya’daki gelişim sürecine dikkatçekilecektir. Başlangıçta sokak hareketleri ve protestolar ilekamuoyunun dikkatini çekmeyi başaran Yeşil hareketin siyasi bir parti olma yolunda kat ettiği önemli dönümnoktaları dikkate alınarak, günümüzde Alman siyasetindegiderek önem kazanan bir siyasal parti konumuna gelişserüvenine değinilecektir. Zaman zaman sol kanat partiler ilebirlikte anılmış olsalar da, ideolojik görüşü, kullandığı siyasi dil ve kendilerini ana-akım siyasi partilerin karşısındakonumlandırmaları açısından Yeşil Parti’nin ayırıcı niteliklerine dikkat çekilecektir. 1989 yılında Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesi ile birlikte birleşme sonrasında YeşilParti’nin durumu ve istikrarsız gidişatının sebepleriincelenerek, günümüzdeki konumuna yönelik tespitlerdebulunulacaktır. Ayrıca bu çalışmada Yeşiller Partisi’ninhenüz iktidar ortağı olabileceğini söylemek için erken olsa da, hem mevcut iktidar partilerine hem de Batı Avrupa ve Almanya’da giderek artan aşırı sağa karşı alternatif bir muhalefet partisi olarak ön plana çıkma ihtimali değerlendirilecektir.
... Bu tür bir ilişki sadece bir ülkenin diğerine bağlı olduğu tam bağımlılık ilişkisinden farklıdır. Bu tür ilişkiden her iki taraf da etkileneceğinden taraflar daha dikkatli olacaklardır (Arı, 2013). ...
Article
Full-text available
Kapitalizm, Ortadoğu’da tam yerleşememiş ama etkileri gün geçtikçe artan bir olgudur. Kapitalizmin Batı’nın sunduğu haliyle insanlığa refah ve mutluluk getirdiğini iddia etmek çok mümkün değildir. İkiz kardeşler olan küreselleşme ve kapitalizm, insani yönü son derece sorunlu olan bir süreç olarak bölgede mevzi kazanmaya devam etmektedir. Küreselleşme, kapitalist değerleri taşıyıcı ve yayıcı bir enstrüman olarak bölgeyi dönüştürmektedir. Küreselleşmenin, kapitalizm aracılığıyla neden olduğu gelir dağılımındaki adaletsizlikler, sosyal, ekonomik ve politik eşitsizlikler, Arap dünyasında büyük sosyal ve siyasal sorunlara neden olmaktadır. Bölgede küreselleşmenin beslediği şeffaflık, demokrasi, insan hakları gibi olgular ise birer fırsat olarak değerlendirilmelidir. Ancak bu bakımdan da kat edilmesi gereken çok mesafe olduğu anlaşılmaktadır. Bu çalışmada bölgenin politik olarak liberal demokratik değerlerin yaygınlaştırılmasına ihtiyacının olduğu, bölgeye dıştan müdahalelerin bölgeyi ekonomik, sosyal ve politik yönden istikrarsızlaştırdığı, bölgesel aktörlerin, bölge ve bölge dışı aktörlerle karşılıklı bağımlılık teorisi eksenli işbirliği olanaklarını maksimum düzeyde geliştirmesi gerektiği savunulmaktadır.
Chapter
Full-text available
Criticisms of international law were discussed. The effectiveness of international law in foreign policy has been examined
ResearchGate has not been able to resolve any references for this publication.