Content uploaded by Hediyetullah Aydeniz
Author content
All content in this area was uploaded by Hediyetullah Aydeniz on Oct 17, 2019
Content may be subject to copyright.
iş ahlakı
temelleri ve uygulamalarıyla
Nihat Erdoğmuş
Ömer Torlak
Kübra Bilgin Tiryaki
YAYINLARIYAYINLARI
YAYINLARI
Editörler
iş ahlakı
temelleri ve uygulamalarıyla
Nihat Erdoğmuş
Ömer Torlak
Kübra Bilgin Tiryaki
Editörler
Çalışma yaşamında ahlaki sorunların artmasıyla birlikte dünyadaki çeşitli üniversi-
telerde iş ahlakı konusunun ihmal edildiği hususu tartışılmaya başlanmıştır. Bu ihti-
yaçtan yola çıkarak son 30 yıllık süreçte iş ahlakının üniversitelerde ders olarak daha
yaygın okutulduğu görülmektedir. Türkiye’de ise üniversitelerde iş ahlakı dersleri ya-
kın zamanda okutulmaya başlanmış olup; bu konuda çeşitli kitaplar yayınlanmakta-
dır. Alanın yeni gelişmeye başlaması sebebiyle iş ahlakı kitaplarının ana akım yakla-
şımların yanında yeni perspektiflerle zenginleştirilmesi gereği vurgulanmalıdır.
Elinizdeki bu çalışma, kavramsal ve kuramsal meselelerin ele alındığı, örgütlerde-
ki iş ahlakı uygulamalarının farklı perspektiflerden analiz edildiği ve profesyonel
meslekler içerisinde iş ahlakının nasıl gerçekleştirileceğine yönelik makalelerin yer
aldığı üç ana bölümden oluşmaktadır. İş ahlakı alanını teori ve pratik dengesini gö-
zeterek karşılaştırmalı bir biçimde ele alan çalışma, iş hayatında karşılaşılabilecek
sorun ve ikilemler karşısında ahlaki bir duyarlılık oluşturmayı hedeflemektedir.
Katkıda Bulunanlar
Abdulkadir Yıldız, Adem Levent, Ali Osman Uymaz, Durmuş Ümmet, Emir Kayacan,
Feride Ersoy, Fikret Yaman, Halil Ekşi, Hamza Ateş, Hediyyetullah Aydeniz, Kadir
Yıldırım, Kübra Bilgin Tiryaki, M. Abdullah Şahin, Nihat Erdoğmuş, Ömer Torlak,
Şuayıp Özdemir
ISBN: 978-975-6303-28-3
iş ahlakı
temelleri ve uygulamalarıyla
Editörler
Nihat Erdoğmuş
Ömer Torlak
Kübra Bilgin Tiryaki
2
İGİAD YAYINLARI: 19
İş Ahlakı Kitaplığı: 8
© İGİAD § Türkiye İktisadî Girişim ve İş Ahlakı Derneği
Temelleri ve Uygulamalarıyla İş Ahlakı
Editörler: Nihat Erdoğmuş, Ömer Torlak, Kübra Bilgin Tiryaki
İstanbul 2018
ISBN: 978-975-6303-28-3
Kapak ve İç Tasarım
Furkan Selçuk Ertargin
Tashih
Dudu Ekinci Demir
Baskı ve Cilt
Limit Ofset - Metin Eskibağ / Sertifika No: 28397
İGİAD § Türkiye İktisadî Girişim ve İş Ahlakı Derneği
Adres: Maltepe Mh. General Ali Gürcan Cd. Eski Çırpıcı Yolu Sk. No:1 Merter Meridyen İş
Merkezi Kat:4 D:419 34010 Zeytinburnu/İSTANBUL
Tel: +90 (212) 544 96 00 Faks: +90 (212) 544 96 76
E-posta: info@igiad.org.tr
Elektronik Ağ: www.igiad.org.tr
Bu kitap İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği Araştırma Yayın Birimi tarafından yayıma hazırlanmıştır.
3
Takdim
Türkiye’de iş ahlakı alanında faaliyet gösteren neredeyse ilk kurum olan İGİAD,
kökü 1990’lı yıllara uzanan ve 2003 yılında resmi olarak dernekleşmiş bir sivil
toplum kuruluşudur. İGİAD kuruluşundan bu yana iş ahlakı ve girişimcilik ala-
nında birçok çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaların temel gerekçesi, iş ahlakını
geliştirmeye olan ihtiyacımızın giderek daha da artıyor olmasıdır. Bu bize daha
fazla sorumluluk vermektedir.
İş ahlakı ve girişimcilik ekseninde faaliyetlerini sürdüren İGİAD’ın temel ilkele-
rini şu şekilde özetleyebiliriz:
• Hak Eksenli Bir İş Hayatının Kurulması: İGİAD, çalışmalarında hakkı ve doğru-
yu merkeze alır.
• Helâl Kazancın Adil Paylaşımının Sağlanması: İGİAD, bütün bu ilkelerin top-
lumsal olarak anlam kazanması için yardımlaşmayı temel alır.
• Ahlaki Olmayan İşin Meşru Kabul Edilmemesi: İGİAD, çalışmalarında ahlakın
iktisâdi hayatın bütün unsurlarına yaygınlaştırılmasını eksene alır.
• Girişimcilere Rehberlik Yapılması ve Model Sunulması: İGİAD, ahlakın iş dün-
yasında egemen olması için ahlaklı girişimcilerin çoğalması yönünde çalış-
malar yapar.
• İş Hayatının Dayanışma Ekseninde Yeniden İnşa Edilmesi: İGİAD, kendisi gibi
düşünen kişi ve kurumların dayanışma içinde bir araya gelmesini destekler.
Biz iş dünyasının içinde bir sivil toplum kuruluşu olarak, küresel ve bölgesel
bazda gelişmeleri takip ettiğimiz gibi, sosyal ve ekonomik bazdaki gelişmeler-
le de birebir ilgilenmekteyiz. Son dönemde kesintisiz büyüyen bir ekonomi-
miz var. İGİAD olarak bizler de bu büyümede girişimcilik ve iş ahlakının bera-
ber gitmesi gerektiğini düşünüyor ve her daim bunu hatırlatmaya çalışıyoruz.
4
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
Ülkemizin ekonomik büyümesinin kalıcı ve sürdürülebilir olabilmesi için iş ah-
lakı ilkelerine uygun işletmelerin önemi üzerinde durmalıyız.
İşletmelerimizin büyümesi, karlılığını artırması önemli olmakla beraber bu
büyümenin sağlam temellere oturması için işverenlerimiz ve işgörenlerimiz
düzgün bir karaktere ve güzel ahlaka sahip olmalıdır.
İş ahlakını kalıcı hale getirebilmek amacıyla derneğimiz üniversitelerde oku-
tulmak üzere iş ahlakı ders kitabının hazırlanması yönünde çalışmalar yü-
rütmüştür. Başta uluslararası indekslerde taranan 10 yıldır yayımladığımız İş
Ahlakı Dergisi olmak üzere yayınlarımız ve yaptığımız araştırmalarla iş ahlakı
alanındaki akademik bilginin üretiminin gerçekleşmesine katkı sağlıyoruz.
Elinizdeki “Temelleri ve Uygulamalarıyla İş Ahlakı” kitabı bu çabanın son ürün-
lerinden birini teşkil etmektedir.
Bu değerli çalışmanın hazırlanmasında büyük bir özveri gösteren Yüksek İsti-
şare Kurulu Üyelerimiz Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, Prof. Dr. Ömer Torlak hoca-
mıza ve Kübra Bilgin Tiryaki’ye şükranlarımızı sunuyoruz. Ayrıca bu çalışmanın
ortaya çıkmasında destek olan İLKE İlim Kültür ve Eğitim Derneği ve İGİAD
yöneticilerine ve çalışanlarına teşekkür ederiz.
Bu değerli çalışmanın gerek üniversitelerde gerekse farklı eğitim kuruluşların-
da fayda sağlamasını yürekten temenni ediyoruz.
Ayhan Karahan
İGİAD Yönetim Kurulu Başkanı
5
Önsöz
Son yıllarda gerek akademi gerekse de iş dünyasında iş ahlakı alanına olan ilgi
artmaktadır. Özel şirketler ve kamu sektöründe yaşanan sorunlara dönük çö-
züm arayışlarının da etkisiyle iş ahlakı alanında yapılan teori ve pratiğe dönük
çalışmalar da bu ilgiye oranla artış göstermiştir. Bu minval üzere Türkiye’de iş
ahlakının farklı boyutlarına odaklanmış, bilhassa meslek alanları özelinde ki-
tapların yayımlandığı görülmektedir. Ancak iş ahlakının kuramsal çerçevesini,
örgütsel boyutlarını ve profesyonel mesleklerin etik kodlarının nasıl ele alına-
cağını kapsayan çalışmaların sayısı azdır. İş ahlakı alanına bütünlüklü bir bakış
sağlayacak eser ihtiyacına binaen elinizdeki “Temelleri ve Uygulamalarıyla İş
Ahlakı” kitabını hazırlama ihtiyacı doğdu. Temelde üniversitelerde iş ahlakı
derslerinde okutulmak üzere hazırladığımız çalışma, alana dair bilgi sahibi ol-
mak isteyenler için de bir başvuru kitabı olma niteliği taşıyor.
Bu kitabın hazırlanma sürecinde birçok insan ve kurumun katkısı bulunuyor.
Burada teker teker isimlerini sayamadığımız emeği geçen herkese teşekkür
ediyoruz. Bununla birlikte böyle bir çalışmanın ortaya çıkması için her aşa-
mada destek ve ilgilerini esirgemeyerek kitabın yayımlanmasını sağlayan
başta Başkan Ayhan Karahan olmak üzere İGİAD Türkiye İktisadi Girişim ve
İş Ahlakı Derneği’ne şükranlarımızı sunuyoruz. Çalışmaya yazılarıyla katkı
veren yazarlarımızın her birisine ayrı ayrı teşekkürü bir borç biliyoruz. Kita-
bın yayıma hazırlanması sürecindeki destekleri için İLKE Araştırma-Yayın Bi-
rimi’ne teşekkür ediyoruz. Çalışmanın üniversitelere ve iş hayatına ahlaki bir
soluk getirmesi dileğiyle.
Editörler
Nihat Erdoğmuş, Ömer Torlak, Kübra Bilgin Tiryaki
11
İçindekiler
Takdim .................................................................................................................................................................................................................................3
Önsöz ................................................................................................................................................................................................................................... 5
Yazarlar Hakkında ...........................................................................................................................................................................................7
Giriş: İş Ahlakı Ders Kitabı Niçin Gerekli? ..................................................................................................................12
Nihat Erdoğmuş
KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
İş Ahlakı: Temelleri, Kapsamı ve Sınırları ................................................................................................................. 22
Ömer Torlak & Nihat Erdoğmuş
İslam Ahlak Felsefesinin İnsan ve Erdem Tasavvuru ........................................................................... 44
Kübra Bilgin Tiryaki
İş Ahlakı Alanında Yönelim ve Kabuller ..................................................................................................................... 66
Kadir Yıldırım
İktisadi Sistemler ve İş Ahlakı ..................................................................................................................................................... 92
Adem Levent
Tarihsel Perspektiften Türkiye’de İş Ahlakı Uygulamaları .......................................................... 118
Emir Kayacan
ÖRGÜTLERDE İŞ AHLÂKI UYGULAMALARI
Örgütsel Ahlak: Örgütlerde İş Ahlakı Uygulamaları ........................................................................... 140
Nihat Erdoğmuş
Pazarlama ve Reklam Ahlakı ..................................................................................................................................................... 164
Ömer Torlak & Şuayıp Özdemir & Fikret Yaman
İnsan Kaynakları Yönetimi ve İş Ahlakı .................................................................................................................... 198
Ali Osman Uymaz
Finans ve İş Ahlakı .................................................................................................................................................................................... 232
M. Abdullah Şahin
Kamu Yönetiminde İş Ahlakı ................................................................................................................................................... 260
Hamza Ateş
PROFESYONEL MESLEKLER VE İŞ AHLÂKI
Özdenetim İmkanı Olarak Medya Ahlakı ............................................................................................................ 296
Hediyyetullah Aydeniz
Psikoloji ve Ahlak ....................................................................................................................................................................................... 326
Halil Ekşi & Durmuş Ümmet
Hukuk ve Ahlak Arasındaki İlişki ........................................................................................................................................ 356
Abdulkadir Yıldız
Öğretmenlik ve Ahlak .......................................................................................................................................................................... 378
Feride Ersoy
296
Tartışma Soruları
Medya ahlakı kavramı nedir, size neyi ifade ediyor?
Evrensel düzeyde uygulanabilir ve takip edilebilir bir medya ahlakından
söz edilebilir mi?
Türkiye’de medyanın kurumsallaşması ve meslek ilkelerinin oluşması
konusunda neler söylenebilir?
Türkiye modernleşmesini dikkate alarak medyanın siyasal-toplumsal
düzen içerisindeki konumu nedir ve gazetecilik meslek ilkelerini belirle-
yen unsurlar nelerdir?
Medya ahlakı, iletişim ahlakı, öz denetim, idari denetim ve yargısal dene-
tim kavramlarını tanımlayarak birbirleriyle ilişkisini tartışınız.
Hediyetullah Aydeniz
Giriş
Osmanlı topraklarındaki ilk Türkçe gazete 1828’de Kahire’de yayımlanan
Vakayi-i Mısriyye ve İstanbul’da 1831’de çıkarılmaya başlanan Takvim-i Ve-
kayi’dir. Bu iki tarih aynı zamanda basın tarihimizin başlangıcına işaret et-
mektedir. Kahire’de yayımlanan ilk Türkçe gazete olan Vakayi-i Mısriyye’nin
1828 tarihli ilk sayısının Mukaddime’sinde (Başyazı) (1244/1828) temeddün
(medenileşme), ictimâ (toplanmak, biraraya gelmek), î’tilâf (uyuşma, an-
laşmaya varma) ve ihtilât (görüşüp temas etme) kavramlarıyla dile getiri-
len insan tabiatının dört temel unsuru ile birlikte “mizâc-ı vakte vâkıf olma
(zamanın ruhunu kavrama) ve keyfiyet-i hâle ârif olma” (olan biteni hakkı
ile bilme) terkipleri kullanılmaktadır. Bu çerçevede gazete, akıl sahiplerinin
gönül aynalarını aydınlatan (nûr-âver-i mir‘ât-ı kulûb-ı uli’l-elbâb), zamanın
ruhunu kavrama ve olan biteni hakkı ile bilme noktasında insana yardımcı
olacak bir araç olarak konumlandırılmıştır.1 1831’de İmparatorluğun baş-
1 Detaylı bir inceleme için bk. (Yazıcı, 1991)
Öz Denetim İmkânı Olarak
Medya Ahlakı
?
Öz Denetim İmkânı Olarak Medya Ahlakı
11
297
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
kenti İstanbul’da çıkan ilk Türkçe gazete olan Takvim-i Vakayi’de ise bu yeni
aracın, “fenn-i celil” olarak nitelendirilen tarih ilminin yeni bir formu ve im-
kânı olarak konumlandırıldığını görmekteyiz (“Mukaddime-i Takvim-i Vekayi”,
1247/1831)2. Burada yeni bir tarih yazımına ve çabasına işaret edilmektedir.
Takvim-i Vekayi’nin çıkarılması ile gazetecilik, yeni dönemin yeni araçlarıyla
vakanüvislik olarak görülmüştür. Burada da karşımıza çıkan kavramlar ve ter-
kipler, gazetenin ötesinde matbuat ve medya ile ilişkilendirilen anlamlar ve
tartışmalarla ilgili sosyokültürel ve entelektüel hafızamıza olduğu kadar med-
yanın konumlandırılması ve sorumlulukları bağlamında da bir tarihsel sürek-
liliğe işaret etmektedir (Aydeniz, Gökçek ve Karaköse, 2016).
Medya ahlakının ortaya çıkışı ve ilişkilendirildiği en önemli medya içeriği haber-
dir; dolayısıyla medyanın bilgilendirici içeriğidir. İlk gazetelerimizde ortaya ko-
nulan kavram ve terkiplerle ifade edilen hususlar günümüze kadar devam eden
medyanın işlevi, sorumlulukları ve ahlakı konusunda da yapılacak çalışmalar için
bir kalkış noktası potansiyeli barındırmaktadır (Aydeniz ve diğerleri, 2016):
Sened-i sahih, itibara şâyân, rivâyet-i sahiha, kavî delil, vukû’u zamanın-
da neşr u ilân, esbâb-ı hakikiye, âmmeye neşr etmek, izâl-i cehl, tahkik-i
vükûât ve havâdisât, erbâb-ı akl, ma’lumât-ı kâfiye, memleketin ma’a-
mur olması, beyan-ı efkâr etmek, milel-i mütemeddine, neşr-ü beyana
vasıta olmak, umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede, sarfı
zihin eylemek, tercümanı efkar, gazete lisanı, umuma hizmet etmek.
Burada ifadesini bulan güvenilir kaynak, güvenilir olma, doğru anlatım, güçlü
delil, yayının güncelliği, olayın gerçek nedenleri, cehaleti ortadan kaldırmak,
olay ve haberlerin araştırılması, medeni milletler, yayın ve açıklamaya aracılık
etmek, düşünceye aracılık, gazetede dili gibi kavram ve terkipler, medyaya yük-
lenilen görevin ilkelerini ve sorumluluklarını da ifade ettiğini görebilmekteyiz.
“Zamanın ruhunu kavrama” olarak günümüz Türkçesiyle ifade edebileceğimiz
“mizâc-ı vakte vâkıf olma”ya katkıda bulunan bir konumlandırma ile gazeteye
ve genelde matbuat dünyasına yüklenilen anlam aslında bir varsayım ve ihti-
yaca dayanıyor. O da makro gidişata işaret eden “zamanın ruhunu kavrama”
ve mikro alanlara işaret eden “olup biteni hakkıyla bilme” ve anlama meselesi-
dir. Osmanlı modernleşmesi ve dolayısıyla Türkiye’de modernleşme çalışma-
ları çerçevesinde medyanın görülmesi, değerlendirilmesi, işlevselleştirilmesi
ve okunması daha açıklayıcı ve anlamlı olacaktır. Medyaya yüklenilen anlam-
lar, siyasal toplumsal konumuna ilişkin ona atfedilen değerler ve sistem içi
işlevselleştirmeler meslek pratiğini ve ilkelerini de büyük oranda belirlemiştir.
2 Detaylı bir inceleme için bk. (Yazıcı, 1983)
298
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
Ceride-i Havadis’te3 ifadesini bulan bilgili, eğitimli, sanayisi ve ticaretiyle dü-
zen ve refaha erişmiş Avrupa ve medeni milletler gibi olma arayışını, Avrupa-
lılığın resmî program olarak ilanı olan Tanzimat’tan sonra siyasal ve toplumsal
tüm düzlemlerde görmek mümkündür. Bu arayışların Devlet-i Aliyye’yi çöküş-
ten kurtaracağına ve bu çerçevede matbuatın da önemli bir gelişme aracı ve
göstergesi olduğu değerlendirilmektedir. Medya ve iletişim çalışmaları açısın-
dan önemli bir tarihî değere sahip olan ve Batı tarihi dâhil medya ile ilgili ilk
doktora tezlerinden birisi olan Ahmet Emin Yalman’ın çalışması bu çabanın
önemli bir örneğidir. Gelişme (development) kavramının merkeze alındığı Ah-
met Emin Yalman’ın tezi, Amerika’da Colombia Üniversitesinde hazırlanmış ve
1914 tarihinde yayımlanmıştır: “The Development of Modern Turkey Measured
by Its Press”. Ahmet Emin Yalman, tezinin kısa önsözünde anlattığı tezin ama-
cını ve Osmanlı modernleşmesinin serencamını iyi özetlemektedir. Osmanlı
modernleşme çabalarının bir başarıya, gelişmeye ve siyasal-toplumsal varlığı-
nı sürdürmeye imkân vereceğini ve gazetenin de burada önemli bir varoluş-
sal araç olduğunu Yalman’ın tezinde görmekteyiz. Bu halet-i ruhiyesini en iyi
özetleyen tezin önsözündeki şu ifadeleridir:
Türkiye’nin çö küşt e o ldu ğuna dair bir ço k me tin batı lı dillerde yaz ılmış-
tır, yazılıyor. Türkiye, yabancı güçler arasında bölünecek bir çorba olarak
görülüyor. Fakat çok azı, Türkiye’nin gelişimi ve gelişmek için verdiği mü-
cadeleyi konu edinmiştir. Bu çaba [tez], sadece hayatta kalması ve daha
iyi olması için verdiği mücadelesiyle Türkiye ile ilgili bir bakış açısı verme
çabasıdır. Basın, bir indeks ve ölçü olarak seçilmiştir. Çünkü basın daima
Modern Türk hareketinde öncü bir faktör olmuştur (Yalman, 1914, s. 5).
Medya tarihimizin ilk yayınlarının metinlerinden ve bu alandaki ilk akademik
çalışmada medyaya modernleşme sürecimiz içinde biçilen rol ve bu alandaki
profesyonellerin kendisini nerede gördüğüne ilişkin bu çerçeve, Türkiye’deki
medya meslek pratiğini ve mesleki prensipleri büyük oranda etkilemiş ve be-
lirlemiştir. İki yüz yıldır yaşadığımız sorunlarımızın kaynağının bilme, kavrama
ve anlama olduğundan hareketle medyaya ve medya profesyonellerine gö-
rev ve sorumluluklar yüklendiğini söylemek mümkündür. Bu çerçeveden ha-
reketle hem Batı örneklerinde hem de Türkiye için medya ahlakını konuşmak,
aynı zamanda medyanın siyasal-toplumsal düzen içinde konumlandırıldığı
yeri tespit etmekle başlar.4 Bu çalışmada öncelikle medya ahlakını konuşa-
3 Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis’in mukaddimelerinin karşılaştırmalı analizi için bk. (Ya-
zıcı, 1984)
4 Türkiye’nin modernleşme tecrübesini de dikkate alarak medyanın siyasal-toplumsal sis-
tem içerisindeki konumu, medyaya yüklenilen anlam, bu çerçevede medya ve iletişim
eğitiminin ve araştırmalarının akademideki yapılanması ve ortaya konulan çabalarla ilgili
detaylı bilgi için bk. (Aydeniz, 2016).
299
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
bilmek noktasında siyasal-toplumsal düzen içerisinde medyanın konumuna
kısaca değinilecek ve bu çerçevede meslek örgütlerinin ortaya koyduğu iş
yapma pratiklerine bakılacaktır. Batı deneyimi bağlamında medyanın nasıl
davranması ve iş üretmesi gerektiği konusundaki tartışma ve arayışlar, gaze-
tenin ortaya çıkışıyla birlikte başlamıştır. Medyanın vaat ettiği veya söz verdiği
ile taşıdığı tehlikelerin üzerinde durularak bu tür arayışlar ve davranış kodları
belirlenmeye çalışılmıştır.
Medya ahlakının Türkiye’deki çerçevesini ortaya koyan ve bu alanda belli bir
zeminde konuyu ele almaya imkân veren dört temel kaynaktan söz edilebilir.
Medya ahlakı ile ilgili yararlanılabilecek ilk çalışmalar hukuki düzenlemelerin or-
taya koyduğu yasa metinleridir (nizamname, kararname, kanun, anayasa). İkinci
önemli ana kaynak grubunu medya profesyonellerine ait meslek örgütlerinin,
mesleğin meşruiyetini ve işleyişini sağlamayı hedeeyen meslek ilkeleri bildir-
geleri (Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniye, Basın Birliği, İstanbul Gazeteciler Cemi-
yeti, Basın Şeref Divanı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi vs.) oluştur-
maktadır. Medya ahlakının üçüncü bir bölüm kaynağı da iletişim fakültesi veya
gazetecilik yüksek öğretim kurumları olarak akademide yapılan çalışmalardır.
Dördüncü bir kaynak grubunu ise bir kısmı telif, çoğunluğu derleme olarak Batı
dillerinden yapılan tercüme eserlerden oluşan yayınlar teşkil etmektedir.
Osmanlı’dan günümüze yaklaşık iki yüz yıla yaklaşan medya tarihimizin önü-
müze koyduğu tarihsel deneyimden hareketle, medya ahlakı ile ilgili tartış-
maların ve örnekliğin en önemli kaynağı olan bu konudaki Batılı birikime de
değinerek Türkiye özelinde medya ahlakı ele alınmaya çalışılacaktır. Medya-
nın kavramsal çerçevesi, medya türleri ve medya içeriklerinin belirlemesiyle
medya ahlakının tekabül ettiği mesleki uygulamanın çerçevesi tespit edilme-
ye çalışılacaktır. Bununla birlikte medya ahlakının ortaya çıkışı, tarihsel dö-
nüşümleri ve farklı toplumlardaki medya rejimlerini ortaya koyan kuramsal
çabalar fazla ayrıntıya girmeden belirtilecektir. Türkiye’deki medya ahlakıyla
ilgili tartışmaların ve mesleki ilkelerin tespitinin kaynaklarından birisi olduğu
için bu hususlara değinmek önemlidir. Bu tarihsel ve kuramsal arkaplana de-
ğinildikten sonra medya mesleki kodlarıyla ilgili en kapsamlı çalışmalardan
birisi olan Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin Gazetecilerin Hak ve Sorumluluk-
ları Bildirgesi metninden hareketle temel sorun alanları ve medya profesyo-
nellerinin işlerini yaparken bu sorunlara yönelik ortaya koydukları ilkeler ve
çözüm yolları üzerinde durulacaktır.
Kavramsal ve Kurumsal Yapı Olarak Medya
Bir kavram olarak medyanın anlam dünyasına bakıldığında yapılan en kap-
samlı tanımlardan birisi John Fiske’e aittir: Medium/media kavramı iletişimin
hızı veya alanını, kanallarını genişleten teknolojik yenilikler, iletişimin araçları/
300
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
medyası (media of communication) olarak görülebileceği şeklinde tanımlan-
maktadır. Bazen kitle iletişim araçlarına gönderme yapmak için de kullanılır
(means of communication). Fakat genellikle radyo, televizyon, gazeteler, kitap-
lar, fotoğraar, filmler ve ses kayıtlarını sağlayan araçların teknik biçimlerine
gönderme yapar (O’Sullivan, Hartley, Saunders, Montgomery ve Fiske, 1994,
s. 176-177). Bu teknik biçimlerin kitle iletişim aracı anlamında araç hâline gel-
mesi noktasında ise Neil Postman’ın teknoloji ve araç arasındaki ayırıcı tanımı
açıklayıcı niteliktedir: “Araç, bir makinenin yarattığı toplumsal ve entelektüel
ortamdır.” (Postman, 1994, s. 97).
Bu çalışma çerçevesinde kullanılan medya kavramının araçsal zemini ise gaze-
te, radyo, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarıdır. McQuail’in tasnifini
kullanırsak medya kavramının kuramsal düzeyde tekabül ettiği alan da basılı
medya (gazete, dergi), işitsel medya (radyo), görsel medya (televizyon) ve yeni
medya (mobil dâhil dijital medya olarak da ifade edilebilir) olmak üzere dört
medya türüdür (McQuail, 1994, s. 13-20). Bu dört medya türünün ürettiği içerik
ve verdiği hizmet tasnif edildiğinde ise bilgilendirici içerik (haber, yorum), eğ-
lendirici içerik ve reklam-ilan-pazarlama içeriği olarak üçlü tasniften söz edile-
bilir (Aydeniz, 2011). Buradan hareketle şimdiye kadar oluşmuş bilgi birikimi ve
alanla ilgili literatürde “medya ahlakı” meselesinin, medyanın bir organizasyo-
nel yapı ve birden fazla sektörün biraraya geldiği çoklu mesleklerin içinde yer
aldığı tüm kurumsal işleyiş ve aktörleriyle ilgili olmadığını belirtmek gerekir.
Reklam5 ve halkla ilişkiler6 sektörünün öz denetimine ilişkin ortaya koydukları
meslek ilkeleri olmakla birlikte medya ahlakı, medyanın bilgilendirici içeriğinin
üretimi ve aktörleriyle ilgili bir tartışma ve çalışma alanı olarak tanımlanmıştır.
Basın etiği ve medya etiği olarak da kavramsallaştırılan bu konu, aslında ga-
zetecilik etiğidir. Yani metnin girişinde Vakayi-i Mısriyye’nin ilk sayısına atıa
belirtilen zamanın ruhunu kavrama ve olup biteni hakkıyla bilme noktasında
medyanın gördüğü işlev ve bu süreçte gerçekleşen iş pratiğinin normlarından
söz edilmektedir. Bir mesleğin iş pratiğinin genel yaklaşımlarını ve normlarını
ele alan bir çalışma olarak medya ahlakı kavramı anlam kazanmaktadır.
Modern Toplumda Medyanın Konumu ve Nor-
matif Medya Kuramları
Toplumların örgütlenmesi ile haberleşme sistemi arasında doğrudan bağlantı
olduğu konusundaki yaklaşımdan hareketle medyanın modern toplum ya-
pılanmasındaki yerinin tespiti, bir yandan bir meslek ve kurumsal yapılanma
5 Reklamcılık sektörünün bu yöndeki yaklaşımına ilişkin olarak bk. Reklam Özdenetim
Kurulu (t.y).
6 Halkla İlişkiler sektörünün de belirlediği mesleki ilkeleri barındıran çeşitli beyannameleri
bulunmaktadır. Bu konuda bk. Türkiye Halkla İlişkiler Derneği ([TÜHİD], t.y.).
301
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
olarak medyanın meşruiyeti, işlevi, sorumlulukları ve varoluşuna dair tartışma
ve yaklaşımları ortaya koyarken diğer yandan da medya ahlakına ilişkin genel
yaklaşımlar ve normlar üzerinde durma imkânını da vermektedir. Bu genel
yaklaşımlar ve normlar, Batı deneyimi bağlamında son iki yüz yıllık modern
toplum kavramının tekabül ettiği tarihsel süreç ve bu süreç boyunca medya-
nın sistem içindeki konumu üzerinden takip edilebilir. Türkiye açısından ise
Osmanlı modernleşmesi ve imparatorluktan ulus devlete geçiş ve yüzyıla yak-
laşan cumhuriyet deneyimi üzerinden izlenebilir. Türkiye’deki medya ahlakı
tartışmalarında da önemli bir bilgi kaynağı ve modelleme örneği olduğu için
Batı özelinde medyanın toplumsal konumu, medya ahlakı ile ilgili temel ku-
ramsal çabalar ve etik ilkelerin eleştirel bir yaklaşımla özce ifade edilmesinin
bu çalışma kapsamında yeterli olacağı düşünülmektedir.
Avrupa’da yeni bir uluslararası sistemin oluşması 1648 tarihli Westfalya Anlaş-
ması’na kadar geri götürülmekle birlikte (Lee, 2002, s. 129-130) 1789 Fransız
Devrimi, modern ulus devletin oluşum tarihi olarak yeni bir milattır. On beşin-
ci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Gutenberg matbaasının etkisiyle kültürel
hayatta, Rönesans ile bilimsel ve sanatsal hayatta, Reformasyon ile dinî ha-
yatta, Endüstri Devrimi’yle üretim yapısı ile ekonomik hayatta ve Aydınlanma
ile felsefi-düşünsel hayatta yaşanan dönüşümlerin kapsamlı yeni mücessem
bir siyasal-toplumsal düzene evrildiği tarih olarak Fransız Devrimi, medya ve
medya ahlakı açısından da önemlidir. Fransız Devrimi sonrasında başlayan bu
yeni siyasal-toplumsal yapılanmanın en önemli kurumlarından biri medyadır.
Basılı medya olgusunun tarih sahnesine çıkması olan gazeteciliğin saygınlık
kazanması, bir meslek olarak kabulü ve siyasal-toplumsal sistemin güç dağı-
lımında erkler sıralamasında dördüncü güç olduğu tartışmaları, bu süreç ve
sonrasında yaşanmıştır. Modern ulus devlet yapılanmasında elde ettiği ko-
num ve meşruiyet çerçevesinde medyanın nasıl davranması ve iş üretmesi
gerektiği konusundaki tartışma ve arayışlar bu tarihten itibaren günümüze
kadar varlığını sürdürmektedir. Bu çerçevede hem olan hem de olması gere-
ken boyutuyla medyanın işleyişini ortaya koyan yaklaşımlar, aslında medya
etiği ve medya-ahlak ilişkisini de tartışmamıza imkân vermektedir. Normatif
medya kuramları başlığı altında tasnif edilen bu yaklaşımlar otoriter, liberal,
totaliter, sosyal sorumluluk, gelişmeci ve katılımcı-demokratik medya kuramları
olarak beşli tasnife tabi tutulmuştur (McQuail, 1994, s. 122-132).
Batı Avrupa özelinde gazeteciliğin ortaya çıktığı ilk yüzyıllarda siyasal sis-
temin krallık merkezli işlemesini de ortaya koyan totaliter medya kuramı,
başta kral olmak üzere yönetici elitler merkezli bir medya anlayışını ifade
etmektedir. Günümüz hakim medya ahlakı tartışmalarını da yansıtan libe-
ral medya kuramı ise Fransız Devrimi sonrasında başlayıp İkinci Dünya Sa-
302
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
vaşı’na kadar etkin olan ve “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı
çerçevesinde, serbest piyasanın doğal işleyişinde hakikatin ve iyinin ortaya
çıkacağını varsaymaktadır. Yirminci yüzyılın birinci yarısında Batı’da yaşanan
faşizm deneyiminden hareketle liberal medya kuramının revizyonu olarak
da görülebilecek olan normatif medya kuramı ise İkinci Dünya Savaşı sonra-
sında ortaya çıkan sosyal sorumluluk kuramıdır. 1917 Bolşevik Devrimi son-
rasında şekillenen Sovyet Rusya örneğinden hareketle bir ideoloji etrafında
bütün toplumun şekillendirildiği ülkelerin medya sistemini izah eden kuram
totaliter medya kuramı; modernleşme kuramı çerçevesinde batı dışı toplum-
ların siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik boyutlarıyla modernleşmesinde
kitle haberleşme araçlarının rolünü açıklayan kuram ise gelişmeci medya ku-
ramıdır. Yeni medya ile birlikte ortaya çıkan katılımcı-demokratik medya ku-
ramı da medyaya ilişkin normatif bir başka kuramdır. 19. yüzyıldan 20. yüz-
yılın ikinci yarısına kadar hakim paradigma olan liberal teori, ikinci dünya
savaşından sonra etkin olmaya başlayan sosyal sorumluluk kuramı, otoriter
ve totaliter normatif medya kuramları, medyanın siyasal-toplumsal düzen
içerisindeki konumunu, sahip olduğu hakları ve üstlendiği sorumlulukları
da izah eden açıklama çabalarıdır. Medya ahlakı tartışmalarında hakim ku-
ramsal çerçeve, liberal kuramdır. Sosyal sorumluluk ve katılımcı demokratik
medya kuramında ortaya konulan teorik izahlar da liberal kuramın revizyo-
nu ve devamı olarak görülmektedir. Normatif medya kuramları olarak yapı-
lan tasnifte ifadesini bulan otoriter, totaliter, gelişmeci, sosyal sorumluluk
ve katılımcı-demokratik medya kuramlarının tümü de yine liberal medya
kuramının bilgi paradigmasından ve liberalizmin siyasal-toplumsal düzenin
belirleyici karakteri olduğu Batılı teorisyenler tarafından ortaya konulduğu-
nu belirtmekte fayda var. Bu normatif medya kuramları arasında gelişmeci
medya kuramının Batı dışı toplumların deneyimini izah etmeyi hedeediğini
ve modernleşme kuramından hareketle tasnife dâhil edildiğini söylemek ge-
rekir. Türkiye’de medya ahlakı ile ilgili tartışmalar da bu birikimin ve tartışma-
ların birer yansıması olarak değerlendirildiğinde konunun daha net anlaşılır
olabileceği düşünülmektedir.
303
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
Tablo 1.
Basının Dört Kuramı
1956 yılında Frederick Sibert, Thomas Peterson, Wilbur Schramm’ın yayımladığı Four Theories of the Press adlı kitapta yer
alan dört kurama dair genel bilgiler.
Otoriter Liberter Toplumsal
Sorumluluk Sovyet-Totaliter
Gelişimi
16 ve 17. yüzyıl
İngilteresi; yaygın biçimde
uyarlanmıştır ve hâlâ bazı
yerlerde uygulanmaktadır.
1688’den sonra
İngiltere’de
geliştirilmiştir,
ABD’de ve diğer
ülkelerde etkili
olmuştur.
20. yüzyılda ABD’de
[geliştirilmiş ve
diğer ülkelerde de
etkili olmuştur].
Sovyetler Birliği ve
benzerleri, Naziler
ve İtalyanlar
tarafından da
uygulanmıştır.
Kaynakları Monarkın mutlak iktidarı
düşüncesi
Milton, Locke ve
Mill’in yazıları,
rasyonalist felsefe
ve doğal haklar
doktrini
W.E. Hocking’in
yazıları, Basın
Özgürlüğü
Komisyonu, medya
profesyonelleri ve
kodları
Hegel Felsefesi
ve 19. yüzyıl Rus
düşüncesinin,
Marksist-
Leninist-Stalinist
düşünceyle
bileşimi
Amaçları
Hükûmet görüşünü
desteklemek ve devlete
hizmet etmek
Bilgilendirmek,
eğlendirmek ve
reklam ama asıl
olarak hakikat
arayışı ve hükûmeti
denetlemek
Bilgilendirmek,
eğlendirmek ve
reklam ama asıl
olarak tartışma
ekseninde çoğul
oluşturmak
Sovyet-sosyalist
sistemin
başarısına,
devamlılığına ve
bilhassa da parti
diktatörlüğüne
destek olmak
Medyayı
Kullanma Hakkı
Kraliyet izni ya da benzeri
izinlere sahip olanlar
Yeterli ekonomik
araçlara sahip
olanlar
Söyleyecek sözü olan
herkes Parti üyeleri
Medya DenetimiHükûmet izni, lisans
verme, sansür
“serbest fikir
pazarı”nda
“hakikatin”
kendi yönünü
tayin etmesi ve
mahkemeler
Topluluk görüşü,
tüketici etkinliği ve
profesyonel etik
Gözetim,
hükûmetin
ekonomik ve
siyasal kararları
Yasaklar İktidardaki politik aygıtın
eleştirisi
Onur ve haysiyet
kırıcı yayın,
müstehcenlik, savaş
kışkırtıcılığı
Özel hakların ve
hayati toplumsal
çıkarların ihlali
Parti ilke ve
amaçlarına yönelik
eleştiri
304
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
SahiplikÖzel ya da kamu(sal) Temel olarak özel
Hükûmet
kamu yararını
garantilemek
zorunda kalmadığı
sürece özel
Kamu(sal)
Diğerlerinden
Farkı
Doğrudan kontrol altında
olmasa bile hükûmet
siyasalarını etkinleştirme
aracı
Hükûmet
denetiminin ve
toplumun diğer
ihtiyaçlarının aracı
Medya toplumsal
sorumluluk işlevini
karşılamalı;
karşılayamadığı
durumlarda
bu noksanlık
giderilmelidir.
Devlet
mülkiyetinde
ve devletin sıkı
kontrolündeki
medya açıkça
devletin bir
parçasıdır.
Kaynak: Sibert, Peterson ve Schramm, 1963, s. 7’den aktaran Taş, 2012, s. 104.
Tablo hâlinde Sibert ve arkadaşlarının Basının Dört Kuramı adlı 1956 tarihli ça-
lışmasında formüle edilen bu dört medya kuramına ek olarak 1983 yılında
Dennis Mcquail’in katkısıyla literatüre gelişmeci medya kuramı ve katılımcı
demokratik medya kuramı adıyla iki normatif medya kuramı daha eklenmiştir.
Gelişmeci medya kuramı; ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasi boyutlarıyla
ulusal gelişmişlik görevi, kültürel ve enformasyonel otonominin sağlanması,
demokrasi için medyayı destekleme ve diğer gelişen ülkelerle dayanışma gibi
unsurları barındırmaktadır. Katılımcı demokratik medya kuramı ise kamu veya
özel sektörün tekelinde bulunan geleneksel medyanın belirleyiciliğine getiri-
len eleştirilerin artışı ve yeni medyanın gelişmesiyle liberal medya kuramının
bir tür revizyonudur. Yayıncı kurumların merkezileşmesi ve bürokratikleşme-
ye yol açmasına ve kitle toplumuna tepki olarak liberal ve sosyal sorumluluk
kuramlarının ortaya koyduğu çerçevenin aksine halkın müdahalesinin meş-
ruluğunu sağlama, hatta gerçek bağımsızlığı getirecek olan kollektif sahiplik,
katılım ve kanaatlerin çeşitliliğini savunur (McQuail, 1994, s. 131-132).
Normatif medya kuramları, medyanın toplumdaki rolü ve işlevi, hak ve sorumlu-
lukları noktasındaki hem hukuki hem de ahlaki normları belirlemede makro bir
çerçeve sunmaktadır. Özellikle de medya ahlakı tartışmalarında ve bu çerçevede
ortaya konulan mesleki normların belirlenmesinde sözü edilen kuramsal çaba-
lar ve arayışlar önemlidir, hatta belirleyici etkiye sahip olduğu da söylenebilir.
Medya Ahlakı: Hedefler ve Prensipler
Medya-toplum ilişkisi ve siyasal-toplumsal düzen içerisinde medyanın ko-
numu tartışmalarında makro izah çabaları ve iş yapma pratiğinin genel çer-
çevesini belirlemesiyle ilgili üzerinde durduğumuz bu kuramsal birikimden
SahiplikÖzel ya da kamu(sal) Temel olarak özel
Hükûmet kamu
yararını garantilemek
zorunda kalmadığı
sürece özel
Kamu(sal)
Diğerlerinden
Farkı
Doğrudan kontrol altında
olmasa bile hükûmet
siyasalarını etkinleştirme
aracı
Hükûmet
denetiminin ve
toplumun diğer
ihtiyaçlarının aracı
Medya toplumsal
sorumluluk işlevini
karşılamalı;
karşılayamadığı
durumlarda
bu noksanlık
giderilmelidir.
Devlet
mülkiyetinde
ve devletin sıkı
kontrolündeki
medya açıkça
devletin bir
parçasıdır.
Kaynak: Sibert, Peterson ve Schramm, 1963, s. 7’den aktaran Taş, 2012, s. 104.
305
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
SahiplikÖzel ya da kamu(sal) Temel olarak özel
Hükûmet
kamu yararını
garantilemek
zorunda kalmadığı
sürece özel
Kamu(sal)
Diğerlerinden
Farkı
Doğrudan kontrol altında
olmasa bile hükûmet
siyasalarını etkinleştirme
aracı
Hükûmet
denetiminin ve
toplumun diğer
ihtiyaçlarının aracı
Medya toplumsal
sorumluluk işlevini
karşılamalı;
karşılayamadığı
durumlarda
bu noksanlık
giderilmelidir.
Devlet
mülkiyetinde
ve devletin sıkı
kontrolündeki
medya açıkça
devletin bir
parçasıdır.
Kaynak: Sibert, Peterson ve Schramm, 1963, s. 7’den aktaran Taş, 2012, s. 104.
Tablo hâlinde Sibert ve arkadaşlarının Basının Dört Kuramı adlı 1956 tarihli ça-
lışmasında formüle edilen bu dört medya kuramına ek olarak 1983 yılında
Dennis Mcquail’in katkısıyla literatüre gelişmeci medya kuramı ve katılımcı
demokratik medya kuramı adıyla iki normatif medya kuramı daha eklenmiştir.
Gelişmeci medya kuramı; ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasi boyutlarıyla
ulusal gelişmişlik görevi, kültürel ve enformasyonel otonominin sağlanması,
demokrasi için medyayı destekleme ve diğer gelişen ülkelerle dayanışma gibi
unsurları barındırmaktadır. Katılımcı demokratik medya kuramı ise kamu veya
özel sektörün tekelinde bulunan geleneksel medyanın belirleyiciliğine getiri-
len eleştirilerin artışı ve yeni medyanın gelişmesiyle liberal medya kuramının
bir tür revizyonudur. Yayıncı kurumların merkezileşmesi ve bürokratikleşme-
ye yol açmasına ve kitle toplumuna tepki olarak liberal ve sosyal sorumluluk
kuramlarının ortaya koyduğu çerçevenin aksine halkın müdahalesinin meş-
ruluğunu sağlama, hatta gerçek bağımsızlığı getirecek olan kollektif sahiplik,
katılım ve kanaatlerin çeşitliliğini savunur (McQuail, 1994, s. 131-132).
Normatif medya kuramları, medyanın toplumdaki rolü ve işlevi, hak ve sorumlu-
lukları noktasındaki hem hukuki hem de ahlaki normları belirlemede makro bir
çerçeve sunmaktadır. Özellikle de medya ahlakı tartışmalarında ve bu çerçevede
ortaya konulan mesleki normların belirlenmesinde sözü edilen kuramsal çaba-
lar ve arayışlar önemlidir, hatta belirleyici etkiye sahip olduğu da söylenebilir.
Medya Ahlakı: Hedefler ve Prensipler
Medya-toplum ilişkisi ve siyasal-toplumsal düzen içerisinde medyanın ko-
numu tartışmalarında makro izah çabaları ve iş yapma pratiğinin genel çer-
çevesini belirlemesiyle ilgili üzerinde durduğumuz bu kuramsal birikimden
beslenmekle birlikte medya ahlakını somutlaştırdığımızda, gazetecilik mes-
lek örgütlerinin belirlediği ve ilan ettiği ilkeler karşımıza çıkmaktadır. Çeşitli
meslek örgütlerinin 20. yüzyılın başlarından bu yana ilan ettiği bazı meslek
ilkeleri/beyannameler ve çerçeve metinler olmakla birlikte Birleşmiş Milletler
Eğitim Bilim Kültür Örgütünün (UNESCO) yaptığı çalışma referans noktası ola-
rak alınabilir. Bir genelleme yapmanın zorluğuna rağmen MacBridge Komis-
yonu meslek ahlak yasalarının şu hedeere yönelmesi gerektiğini belirtmiştir:
i. Tüketiciyi (okuyucuları, dinleyicileri, izleyicileri ya da genelde kamuoyu-
nu) [korumak ve etkilemek],
ii. Çalışan gazeteciyi, yayıncıyı ya da haber ve görüşlerin toplanması, yazıl-
ması, hazırlanması ve sunulmasıyla doğrudan ilişkili öteki kişileri korumak
ve etkilemek,
iii. Basılan ve yayımlanan şeylerin yasal sorumluluğunu alan yayın müdürleri
ve öteki kişilere yol göstermek,
iv. Kitle iletişim araçlarının herhangi bir özel etkinlik biçimi üzerinde mutlak
bir kontrol konumunda bulunan işverenlerin, hissedarların ve hükûmetin
sorumluluklarını tanımlamak,
v. İletişim araçlarında hizmet satın alan reklamcı ve ötekilerin durumuna da
değinmek (MacBride, 1993, s. 272).
Genel anlamda meslek ahlak ilkeleri, hukuk yasalarında yer almayan ancak
mesleki etkinlik açısından önemli olan uygulamalarla ilgili yükümlülükleri ve
kuralları içinde bulundurmaları nedeniyle, meslek üyelerine rehberlik eden
ancak bağlayıcı olmayan yapısal bir özelliğe sahiptirler (Özgen, 1998, s. 51).
Tarihsel bir konumlandırmaya gidilecek olursa 20. yüzyılın ilk yarısında mes-
lek örgütleri yoluyla gazetecilik etiğinin kurumsallaşmaya başladığı yıllar (Taş,
2012, s. 75) olduğu genel kabul gören bir tespittir. Medya etiği ile ilgili tartış-
malarda ortaya çıkan sorunların başında sansasyonalizm, sahtekârlık gelmek-
teydi. Buna ek olarak kişisel skandallar, ödüllü dövüşlerin söylentileri, cina-
yetler, kundaklama ve intihar haberleriyle dolu gazete sayfalarından dolayı
gazetelerin okuyucuları ayartan yayınlarının da eleştiri konusu olduğu görül-
mektedir. Okuyucuların ayartılması olarak yapılan eleştiri, kültürün tamamen
kötüleşmesinin medyayla ilişkilendirilmesiyle düşünüldüğünde eleştirinin
odaklandığı hususlar daha da netleşmiş olmaktadır.
Basından medyaya geçiş evresi olarak görülebilecek 20. yüzyılın ilk çeyreğin-
de sektörde yaşanan büyüme7, basına yönelik getirilen eleştirilerin artmasına
paralel olarak basının ahlaki zayıığının kabul edilmesi; etik kodların hayata
7 Buna ilişkin bir gösterge olarak 1900’den 1930’lara nüfusun büyüme oranı %62 iken
gazetelerin dağıtımındaki büyüme oranının %260 ulaşmasını verebiliriz.
306
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
geçirilmesi ve mesleki eğitimin geliştirilmesiyle gazetecilik uygulamalarını iyi-
leştirme konusundaki çabalar bu dönemde ortaya çıkmıştır. ABD’de ilk gaze-
tecilik okullarının açılmasıyla etik konusu da ders olarak müfredata girmiştir.
1915 yılında gazetecilik etiği dersinin Indiana, Kansas, Kansas State, Missouri,
Montana, Oklahoma, Oregon, Washington üniversiteleri tarafından okutuldu-
ğu bilinmektedir. Aynı dönemde diğer Amerikan üniversitelerinde de gaze-
tecilik tarihi ve hukuku üzerindeki derslerde etik konusu işlenmekteydi. Ga-
zetecilik etiğiyle ilgili yayımlanan ilk kitapların da bu dönemde ortaya çıktığı
görülmektedir.8
Etik kodlar, 20. yüzyılın başlarında gazetecilere gelen eleştirilere bir cevap ve
mesleklerini en iyi yapma anlamına geliyordu. Gazetecilerin ilk etik kodları/
ilkeleri, 1910 yılında William E. Miller tarafından yazıldı ve Kansas Editörler
Derneğince (Kansas Editorial Association) uygulamaya konuldu. Reklam poli-
tikaları ve habercilikle ilgili çağrıları içeren bu ilk etik kodlar, reklamların açık/
doğru ve adil (fair) olmaları, haberlerin ise dürüst, hakkaniyetli (just) ve tatmin
edici (decent) olmaları yönünde çağrıyı içeriyordu. Kansas Editörler Derne-
ğinden sonra hem eyalet gazeteci dernekleri hem de tekil gazeteler 1910 ve
1920’ler boyunca etik kodlar ilan ettiler ve uygulamaya koydular. Eyalet gaze-
teci derneklerinin ötesinde 1923 yılında Gazetecilik İlkeleri, Amerikan Gazete
Editörleri Cemiyetinin yıllık toplantısında ilan edildi ve uygulamaya konuldu.
Sorumluluk, özgürlük, bağımsızlık, dürüstlük, doğruluk, tarafsızlık, kurallara
saygı, nezaket gibi değerler 1926 yılında Profesyonel Gazeteciler Cemiyeti ta-
rafından meslek ilkelerine dâhil edildi ve gazeteler, basın dernekleri bunları
ilkelerine ve yazacakları ilke metinlerine uyarladılar.
1920’lerden bu yana çeşitli gazetecilik etik ilkeleri ve beyannameleri olmasına
rağmen McQuail (1994, s. 126) bu ilkelerin habercilikle ilgili birkaç maddeyle
sınırlandırılabileceğini belirtmektedir:
i. Hakikat ve doğruluk,
ii. Tarafsızlık ve dürüstlük,
iii. Bireyin özel hayatına saygı,
iv. Elde edilmiş çıkarlardan bağımsızlık,
v. Toplumsal ve kamusal ürünlere karşı sorumluluk duyma,
vi. Hukuka saygı,
vii. Ahlaki incelik ve beğeni.
8 1924’te Kansas State Üniversitesinden Nelson Crawford tarafından yazılan The Ethics
of Journalism (Kansas State University) ve Notre Dame Üniversitesinden Thomas A.
Lahey tarafından yazılan The Morals of Newspaper adlı kitapları bu noktada zikretmek
mümkündür.
307
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
Hedeer ve temel prensipler üzerinden medya ahlakının çerçevesini Batı’nın
tarihî deneyimi, ilk örnekler ve küre ölçeğinde temsil değeri olması dolayısıyla
BM üzerinde ortaya koyduktan sonra Türkiye’nin bu yöndeki tecrübesi üzerin-
de durmak; hem bütünsellik hem de günümüz Türkiye’sinde medya ahlakının
işlevini görmek açısından önemlidir.
Türkiye’de Medya Ahlakının Kaynakları ve
Gelişimi
Medya tarihimizin ilk yayınlarının metinlerinden ve bu alandaki ilk akademik
çalışmada medyaya modernleşme sürecimiz içinde biçilen rol ve bu alanda-
ki profesyonellerin kendisini nerede gördüğüne ilişkin çerçeve, Türkiye’deki
medya meslek ilkelerini ve iş pratiğini de büyük oranda belirlemiştir. Moder-
nleşme çabalarının merkezinde “development” kavramıyla ifadesini bulan
kalkınma, gelişme ve medeni milletlerin seviyesine ve hatta muasır medeni-
yetlerin üstüne çıkma hedefi olmuştur. Modernleşme tecrübemizin de yapısal
karakterini yansıtan bu anlayış, doğal olarak öncelikle medyanın varlık bulma-
sı ve büyümesinde de en önemli saik olarak belirleyici olmuştur.
Tanpınar’ın (1997, s. 64) ifadesiyle Tanzimat’la birlikte resmî program olarak
ilan edilen “Avrupalılaşma”nın, modernleşme tarihimizin ana unsurlarının be-
lirleyicisi olduğu gibi medya alanındaki gelişmeler, tartışmalar ve konumuz
özelinde medya ahlakı alanındaki çabaları da belirlediği söylenebilir. Türki-
ye’nin modernleşme tarihinin bu çerçevede dönemlendirilmesi yapıldığında
dört aşamadan söz etmek mümkündür: Tanzimat Dönemi (1839-1876), Meş-
rutiyet Dönemi (1876-1922), Cumhuriyet Dönemi-Tek Parti Dönemi (1923-
1946) ve Cumhuriyet Dönemi-Çok Partili Dönem (1946-). Bu dönemler aynı
zamanda siyasal-toplumsal yapılanmamızda medyanın konumu ve meslek
ilkelerini de konuşmamıza imkân vermektedir. Osmanlı modernleşmesi dö-
nemlerini kapsayan Tanzimat ve Meşrutiyet dönemleri, devletin varlığını sür-
dürmesi ve yeniden yapılanması çerçevesinde yürütülen çabaların bir parçası
olarak medya, zamanın ruhunu kavrama ve olup biteni hakkıyla bilme, maarif
ve mektep, selamet-i vatan gibi terkip ve kavramlar merkezinde konumlandı-
rılmıştır. İmparatorluktan ulus devlete geçiş olan cumhuriyet dönemi Türki-
ye’sinin tek parti yönetiminde ise medya, uluslaşma sürecinin önemli araç-
larından birisi olarak konumlandırılmış ve işlev görmüştür. Yeni siyasal-top-
lumsal örgütlenmenin ideolojik aygıtlarından birisi ve üyeliği zorunlu olan bir
meslek kuruluşunun onayıyla mesleğin icra edilebileceği bir mesleki pratik
ortaya konulmuştur. Çok partili siyasal hayata geçişle birlikte ise demokrasi,
kamuoyu ve dördüncü kuvvet nitelemeleriyle birlikte modernleşme kuramı
çerçevesinde, planlı kalkınmanın ve gelişmenin araçlarından birisi olarak ko-
numlandırılan bir medya vardır. Çok partili siyasal hayata geçişte medyanın
308
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
hem mesleki ilkelerinin belirlenmesinde, buna yönelik öz denetim yapıları-
nın ortaya çıkışında hem de iş pratiğinin belirlenmesinde en önemli unsur ise
Türkiye’deki toplusal örgütlenmenin ana güç merkezleridir. Bunun başında
da askerin sisteme darbe ve muhtıra yollarıyla müdahalesi gelmektedir. Çok
partili siyasal hayata geçişin karşı devrim olarak görülmesi ve “karşı devrimi”n
püskürtülmesi harekatı olarak görülen 1960’dan itibaren her on yılda bir aske-
rin sisteme müdahalesi medyanın sistem içindeki konumunu ve meslek ilke-
lerini de belirlemiştir. Onun içindir ki 27 Mayıs Askerî Darbesi, medya ve ileti-
şimle ilgili birçok çalışmada darbe değil 27 Mayıs Devrimi olarak geçmekte ve
sahiplenilmektedir. Türkiye’de aynı zamanda medya ve iletişim eğitiminin de
üniversiteler bünyesinde başladığı, medyaya ilişkin sistematik bilgi üretimi-
nin yoğunlaştığı bu dönemi de soğuk savaş dönemi (1945-1990) ve soğuk sa-
vaş sonrası dönem (1990-) olarak ikiye ayırmak Türkiye’de medyanın dönüşü,
gelişimi ve meslek ilkelerinin tartışılması ve anlaşılması açısından önemlidir.
Medya ahlakını, medyanın tarihsel deneyiminin bir sonucu olarak çeşitli orga-
nizasyonların çatısı altında biraraya gelen medya profesyonellerinin ve aka-
demik camianın ortaya koyduğu yaklaşımlar, ilkeler ve bir iş pratiğinin kural-
ları ile kuramsal yaklaşımları kapsayacak şekilde ele almak mümkündür. Bunu
Türkiye’ye uyarladığımızda ise karşımıza yüz yılı aşan bir birikim çıkmaktadır.
Medya ahlakı kavramının tekabül ettiği asıl alanın en önemli kaynağı mes-
lek profesyonellerinin girişimleridir. Bu çerçevede mesleki örgütlenmelere
dair anılması gereken ilk adım, İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla başlamış olan ve
Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniye adıyla 30 Temmuz 1908 (17 Temmuz 1324)’de
ortaya çıkan Osmanlı gazetecilerinin ilk sivil mesleki organizasyonunu kurma
girişimidir.9
Tüzük hazırlanmasına rağmen öngörülen kararlar ve organlar teşkil edileme-
diği için bir hazırlık olarak kalan cemiyet, 1917 yılında kurulmuştur. Bu tarih-
te cemiyetin kurulma çabasının Avrupa’daki gazeteci örgütlerinin muhatap
arayışındaki taleplerinin etkili ve belirleyici olduğunu hatırlamak gerekir. Ce-
miyetin adı daha sonra yasayla 1920’de Türk Matbuat Cemiyetine çevrilmiş,
1923’ten sonra Matbuat Cemiyeti, 1930’da İstanbul Matbuat Cemiyeti adıyla fa-
aliyet göstermiş ve 1935’te Basın Kurumu adını almıştır. 1938 yılında üyeliğin
zorunlu olduğu ve üye olmayanın gazetecilik yapamadığı Basın Birliği kurul-
muştur. Çok partili siyasal hayata geçiş sürecinde bu birlik lağvedilerek yerine
meslek mensupları tarafından 10 Haziran 1946 yılında Gazeteciler Cemiyeti
kurulmuştur (Aydeniz, 2011, s. 155).
Basın meslek ilkeleri ve basın ahlakı açısından önemli olan Cemiyet-i Matbuatı
Osmaniyenin tüzüğünde yer alan bazı hususlar, medya profesyonelleri tara-
9 Derneğin kuruluşu ve dönemindeki çeşitli yankılar hakkında bk. Aydın (2010).
309
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
fından medya ahlakı noktasında ortaya konulan Türkiye’deki ilk metin olması
açısından ayrıca önemlidir. Cemiyetin amaç ve görevleri sayılırken meslek ör-
gütü olarak derneğin hükûmet nezdinde resmî tanınırlığını sağlamak, basınla
ilgili yargılamalarda derneğin bilirkişi heyeti olarak kabul edilmesi, matbuatın
görev ve sorumluluğunun belirlenmesi (serbestî-i efkâr, menafi-i vatan, adab-ı
umumiyeti temine hadim bir yol takip etmeleri, “selamet-i vatan” fikr-i mukad-
desi etrafında ittihat eylemek), uluslararası muadilleriyle ilişki kurmak ve mes-
lek dayanışması bağlamında sektördeki aktörler arasındaki ilişki ve iş birliğinin
arttırılması şeklinde beş maddede derneğin kuruluş amacı ifade edilebilir.
Medya ahlakı açısından önemli olan, meslek profesyonellerinin ilan ettiği ilk
ilkeler arasında ise şunlar yer almaktadır: Şantaj yapmamak, kabîh elfâz (çirkin
sözler) ve adab-ı umumiyeye münâfî davranmamak, yabancıların ve Osmanlı
vatandaşlarının haysiyetini kırmamak, izzet-i nefslerini yaralamayacak şekilde
yayın yapma ilkeleri belirlenmiştir. Bu ilkelerin belirlenmesiyle yetinilmemiş;
kural ihlali yapanlara çeşitli müeyyidelerin uygulanacağı da karara bağlan-
mıştır. Bu boyutuyla Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniyenin tüzüğünde yer alan
bu hükümler ve süreç yönetimi düzenlemesi, ilk öz denetim mekanizmasının
Türkiye’de kurulma çabası olarak da görülebilir. Tüzüğün 14. maddesinde be-
lirlenen yayın ilkeleri üç madde ile şöyle düzenlenmiştir (Aydın, 2010, s. 569):
Madde 14 – Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniye’ye dâhil olan gazeteler âtî-
deki vezaie
mükellef bulunacaklardır.
Evvela– Gazeteler şantaj yapmayacaktır.
Saniyen– Gazeteler kabîh elfâz (çirkin sözler) ve imadan ve adab-ı umu-
miyeye
münâfi (aykırı) münderecatdan mücanebet (sakınma) edecektir.
Salisen– Ecnebi devletlerden veya anasır-ı Osmaniye’den birinin haysi-
yetini kesr
(kırma) ve izzet-i nefsini cerîhadâr (yaralayıcı) edecek yolda neşriyatta
bulunmayacaktır.
Uygulama imkânı yakalanmamış olsa da modernleşme deneyimimiz içerisin-
de medya ile ilgili mesleki girişimle ortaya konulan ilkelerin uygulanabilirli-
ğine dair bir takip ve denetim öngörmesi itibarıyla Türkiye’deki öz denetimin
ilk uygulaması olarak bu dernek ve tüzük önemlidir. Ancak Türkiye’de gerçek
anlamıyla bir öz denetim uygulamasının ancak 1960’larda Basın Şeref Divanı
ile hayata geçirildiğini söyleyebiliriz.
Yuk arıd a de ğinile n no rma tif med ya kura mla rın dan sos yal sor uml ulu k ku ram ı-
nın ortaya çıkış sürecinde yürütülen çalışmalar kapsamında, Basın Özgürlüğü
Komisyonu 1945 yılında Türkiye’ye gelir. Colombia Üniversitesi Rektörü Robert
310
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
Maynand Hutchins’in başında olduğu komisyon Türkiye’deki medya temsilci-
leriyle de görüşür. Medyanın sistem için sorumlulukları, hakları ve iş yapma
pratiği ile ilgili temel bir çerçeve hazırlığı yapan Basın Özgürlüğü Komisyonu
üyelerinin buraya gelmesiyle ortaya çıkan etkileşim, 1950 yılında İstanbul
Üniversitesi bünyesinde eğitime başlayan Gazetecilik Enstitüsü kapsamında-
ki çalışmalarda basın ahlakının ders ve seminer konusu olarak Türk medyası-
nın gündemine girmesi, medya ahlakının Türkiye’deki izlerini takip açısından
önemlidir. Ancak bir meslek örgütünün öncülüğünde bu alanda yapılan ilk
çalışma 27 Mayıs Darbesi’nin hemen ardından İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin
öncülüğünde darbeye sahip çıkmanın bir çabası olarak da ortaya çıkan Basın
Şeref Divanı deneyimidir. Basın çalışanı gazetecilerin uymayı kabul ettikleri,
ancak yasal dayanağı olmayan bir anlaşma metni durumunda olan Basın Ahlak
Yasası ’nı uygulamak için bir öz denetim mekanizması olarak 24 Temmuz 1960
tarihinde Basın Şeref Divanı kurulmuştur. Fazla uzun ömürlü olmayan bu yapı,
1967 tarihinde işlevsiz kalarak bir nevi kendi kendisini feshetmiştir.
Basın Şeref Divanı, Uluslararası Basın Enstitüsünün İsveçli Başkanı Allan Her-
nelius’un da önerisiyle, İsveç’te 1916 yılında kurulan Basın Konseyi örnek
alınarak hazırlanan Basın Ahlak Yasası ve bu yasayı uygulacak olan Divan’ın
çalışma statüsü 24 Temmuz 1960 tarihinde başlayarak yürürlüğe konmuştur
(Özgen, 2002, s. 175). Basın Şeref Divanı Taahhütnamesi 132 basın ve mes-
lek kuruluşu tarafından kabul edilmiştir. Bu yapılanmanın 27 Mayıs İhtilali’ni
yapan Millî Birlik Komitesi tarafından ve darbenin hemen ardından gerçek-
leştirilmiş olması, ironik olduğu kadar bu alana ilişkin çabalarda alan dışı fak-
törlerin belirleyiciliğini de ortaya koymaktadır. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Burhan Felek’in açılış konuşmasının ardından Millî Birlik Komitesi üyelerinden
Yzb. Numan Esin MBK’nın desteğini şöyle açıklamıştır:
Biz sizlere şükran borçluyuz, sizler hürriyet mücadelesinin önderliğini yaptığı-
nız gibi, ahlak savaşında da önderlik yapmak üzere ilk adımı atmış bulunuyor-
sunuz. Sizin yaptığınız bu önderlik sayesinde halk arasında da ahlak ve kendi
kendini kontrol yayılarak yerleşecektir (Özgen, 2002, s. 176).
Meslek mensuplarının biraraya gelerek hazırladıkları ilk çaba olan Basın Ahlak
Yasası ve bunun yürütülmesi için kurulan örgütlenme olan Basın Şeref Divanı-
nın, Milli Birlik Komitesinin teşvik ve desteği ile kurulduğu göz önünde bulun-
durulduğunda medya ahlakının kaynakları ve meşruiyet zeminlerinin başta
asker olmak üzere Türkiye’nin modernleşme deneyimi çerçevesinde özellikle
radikal bir şekilde modernist paradigmayı yürüten aktörleriyle ilişkisi daha
net görülebilecektir.
Medya ahlakının kaynaklarından birisi olan ve analiz unsuru olarak kullanıla-
bilecek Basın Ahlak Yasası Taahhütnamesi, basını demokrasinin temel unsuru
olarak görmekte, basın hürriyetinin topluma ve demokratik düzene en yararlı
bir yolda işlemesini sağlamak üzere yola çıktığını ifade etmektedir:
311
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
Hürriyete liyakatin başta gelen şartının, hürriyet içinde kendi kendini kontrol
edebilmek olduğuna inanan aşağıda yazılı Türk Basın Müesseseleri demok-
rasinin temel unsurlarından olan basın hürriyetinin topluma ve demokratik
düzene en yararlı bir yolda işlemesini sağlamak üzere tesbit ettikleri Ahlak
Yasasına ve bu yasayı yürütmekle görevli “Basın Şeref Divanı’nın kararlarına
uymayı kabul ve taahhüt ederler (Özgen, 2002, s. 238).
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Felek’in girişimiyle 27 Mayıs Darbesi’ni
yapan Millî Birlik Komitesinin talepleri ve hedeeri doğrultusunda basının
gönülü olarak konum alması ve çalışması noktasındaki girişimiyle hayata ge-
çirilen Basın Şeref Divanının uygulamasını takip edeceği Basın Ahlak Yasası,
Uluslararası Basın Enstitüsünün öncülüğünde hazırlanmıştır. Her ne kadar
demokratik düzene vurgu yapılmış ve gazeteciliğin “bir amme müsessesi”10
olarak görüldüğü ifade edilmişse de darbe sürecinin bir parçası olarak MBK
tarafından teşvik edilmiş, desteklenmiş ve kurulmuştur (Özgen, 2002, s. 239).
Dokuz maddelik Basın Ahlakı Yasası’nın ardından, Türkiye’de basın ahlakı ko-
nusunda kabul edilmiş bir başka yazılı belge ise Uluslararası Basın Enstitüsü
(IPI) tarafından onaylanmış olan ve ülkemizde de 14 Şubat 1972 tarihinde Ga-
zeteciler Cemiyeti Genel Kurulu’nda kabul edilen Gazetecilerin Basın Ahlak Ku-
ralları adını taşıyan ilkelerdir. (Özgen, 2002, s. 186). Bir başka önemli metin ise
meslek mensuplarının dışında akademisyenlerin de katkılarıyla 21 Aralık 1975
tarihinde İstanbul Üniversitesinde yapılan İkinci Basın Kurultayı’na Basının Gö-
rev ve Sorumlulukları Komisyonu tarafından sunulan bir komisyon raporudur
(Aydeniz, 20011, s. 156). Basın Konseyinin 6 Şubat 1988 tarihinde ilanıyla im-
zalanan ve kabul edilen Basın Konseyi Sözleşmesi ve 16 maddelik Basın Meslek
İlkeleri diğer önemli bir metindir. Basın Konseyi bu ilkelerin uygulanabilirliğini
takip açısından bir öz denetim mekanizması olarak çalışmalarını dar alanda
da olsa hâlen sürdürmektedir. Konsey’in varoluş amacı Basın Konseyi Sözleş-
mesi’nin birinci maddesinde şöyle ifade edilmektedir:
Madde-1- Özgürlükçü bir demokratik sistemin temel taşı olan, halkın
gerçekleri öğrenme hakkını savunmak; özgür ve sorumlu bir basını ya-
şamımızın ayrılmaz bir parçası yapmak; basının ve basın mensuplarının,
meslek uygulamalarını, özgür ve saygın bir basından beklenecek dü-
zeyde sürdürmelerine yardımcı olmak üzere, bu amaçları Basın Meslek
İlkeleri şeklinde düzenleyip benimseyen gazetecilerin imzaladıkları bu
sözleşmeyle bir Basın Konseyi kurulmuştur (Özgen, 2002, s. 197).
10 Basın Ahlak Yasasının ilk maddesinde bunu görmek mümkündür:
“Bir amme müessesi olan gazetecilik mesleği, bu mesleğin dışında kalan özel veya ahlaka ay-
kırı maksat ve menfaatlere alet edilemez ve amme menfaatine zarar verici bir şekilde kullanı-
lamaz…” (Özgen, 2002, s. 239).
312
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
En kapsamlı ve yaygın olarak kabul edildiği söylenebilecek meslek ilkeleri
metni Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından hazırlanan ve 18 Kasım 1998 yı-
lında ilan edilen Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’dir. Bu ilkelerin
uygulanabilirliğini takip ve denetim için de Basın Senatosu ve Meslek İlkelerini
İzleme Komitesi oluşturulmuştur.
Meslek örgütü düzeyinde Çağdaş Gazeteciler Derneğinin ilan ettiği Çağdaş Ga-
zeteciler Derneği İlkeleri (ÇGD, 2011) ve Medya Derneği tarafından Ocak 2011’de
ilan edilen Türkiyeli Gazeteciler İçin Etik İlkeler metinleri, meslek ilkeleri ve etik
bildirgeler kategorisinde ortaya konulan diğer önemli çalışmalardır. Son ola-
rak Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı’nın dönem başkanlığını yürüttüğü
Asya Pasifik Haber Ajansları Birliğinin (OANA) 15 Aralık 2011 tarihinde ilan ettiği
altı maddelik etik ilkeler bildirgesi, kurumsal düzeyde bir medya kuruluşunu bağ-
laması açısından hatırlanması gereken yeni bir gelişme olarak kaydedilmelidir.
Hak ve Sorumluluk Çerçevesinde Türkiye’de Medya Ahlakı
Habercilik ilkeleriyle ilgili ortaya konulabilecek sorun alanları ve norm belirle-
me meselesinin öne çıkan unsurlarını McQuail’in (1994, s. 126) derlemesi ve
tespitiyle, “hakikat ve doğruluk, tarafsızlık ve dürüstlük, bireyin özel hayatına
saygı, elde edilmiş çıkarlardan bağımsızlık, toplumsal ve kamusal ürünlere
karşı sorumluluk duyma, hukuka saygı ve ahlaki incelik ve beğeni” şeklinde
sınırlandırılabileceğine yukarıda değinmiştik.
Türkiye’deki ilk meslek ilkelerini ortaya koyan 1908 Cemiyet-i Matbuat-ı Os-
maniyenin tüzüğünde yer alan sorun alanları ise gazeteler aracılığıyla şantaj
yapılması, hakareti de dâhil ederek çirkin sözler (kabîh elfâz), genel ahlaka
aykırılık (adab-ı umumiyeye münâfi), kişinin haysiyetini kırma ve izzeti nefsini
yaralama (birinin haysiyetini kesr ve izzet-i nefsini cerîhadâr) şeklinde ortaya
konulmuş ve bu yönde yayınların yapılmamasının ilkesel olarak ilan edildiğini
belirtmiştik.
Günümüz Türkiye’si ve medyasını dikkate alarak medya profesyonellerinin
iş süreçlerinde uyulması gereken prensipler ve ahlaki çerçeve noktasında
ise Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından 3 Kasım 1998 yılında kabul
edilen Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne11 müracaat ederek
sorun alanlarını da ifade ederek buna yönelik çözüm önerilerini yani doğru
davranış kodlarını ifade etmiş olacağız. TGC’nin bu bildirgesi ise hak ve so-
rumluluklar çerçevesinde gazetecilik meslek pratiğine ilişkin ortaya konulan
tespitler ve ilkeleri içermektedir. Şimdiye kadarki çalışmalarda ortaya konul-
muş en kapsamlı ve temsil değeri olan bir meslek kuruluşu tarafından orta-
11 Bu bildirgenin tam metni için bk. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ([TGC], t.y.).
313
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
ya konulmuş bir metin olması dolayısıyla önemlidir. Bu önemine binaen ve
Türkiye’deki medyayı ve medya profesyonellerini dikkate alarak Türkiye’de bu
meslek çalışanları tarafından kaleme alınan ve ilan edilen bu metin, medya
ahlakı noktasında temel prensiplere, yapılması ve yapılmaması gerekenlere
dair bir çerçeve çizmemize imkân verecektir.
Birçok benzer metinde olduğu gibi meslek ahlakının belirlendiği vaya belir-
tildiği çalışmalarda öncelikli olarak o mesleğin ve meslek erbabının bir tanımı
ve kim olduğu ortaya konulmaktadır. Şimdiye kadar yapılan kuramsal ve ta-
rihsel açıklamalarda da öncelikli dayanak noktasının mesleğin ne olduğu ve
meslek profesyonelinin kim olduğunu söyleyebiliriz. Bu çerçevede de bildirge
öncelikle gazetecinin tanımını yapar, sonra gazetecinin temel haklarını belirler
ve medya ahlakının asıl belirleyici kriterleri olan gazetecinin sorumluluklarını
ortaya koyar. Gazeteci, düzenli bir şekilde herhangi bir medya türü ve organi-
zasyonunda kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme
veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu
olan, çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uyandır.
Bu gazeteci tanımından hareketle haklar ve sorumluluk bildirgesi temellendi-
rilmiştir. Gazeteciliği diğer ticari faaliyetlerden ayıran ve meslek ahlakının en
önemli temeli sayılan unsur ise “Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir
ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal bir nitelik taşır.” ilkesidir.
Bildirge’de belirlenen meslek ilkelerinin muhatapları haber üretim sürecinde
yer alan medya profesyonelleri/gazeteciler, medya sahipliği (patronaj) ve kamu
otoriteleridir.
Bildirge’de gazeteciliğin haklarının, modern bireyin haber alma hakkı ve ifa-
de özgürlüğünün temeli olarak görülmesi, mesleki konumlandırma açısından
önemlidir. Meslek ilkeleri ise bir öz denetim faaliyeti olarak görülür ve bu öz
denetimin asıl değerlendirme mercinin ise kişilerin vicdanları olduğu vurgu-
lanmaktadır. Ticari bir faaliyet olmasına rağmen gazeteciliğin “kamusal yararı”
başta olmak üzere belli bazı ilkelerle mukayyet olarak çalışmasının esas daya-
nağı ise normatif medya kuramları dikkate alındığında liberal, sosyal sorum-
luluk, katılımcı-demokratik ve gelişmeci medya kuramlarının izlerinin birlikte
dikkate alınmasıdır. Bu çerçeveden hareketle herkesin bilgi edinme ve haber
alma, özgür düşünce, ifade ve serbest eleştiri haklarına sahip olduğu ve hak-
kın kullanılmasının başlıca yolu olarak basın ve yayın özgürlüğünün temel
insan haklarından sayıldığı ifade edilmektedir. Medyanın siyasal-toplumsal
düzen içerisindeki konumunu da ortaya koyan en önemli dayanak da meşru-
iyetin halka dayalı olduğu bir sistemde söz konusu hakların “demokratik hu-
kuk devletinde anayasal güvence altında olma” esasıdır.
Medya sahipliği ile ilgili ilkeler ve çerçeveler, medya ahlakı kapsamında belirle-
nen prensiplere uygun olarak gazetecilerin işlerini yapabilmelerini teminiyle il-
314
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
gilidir. Söz konusu meslek ilkelerinin üç muhatabından biri olarak medya sahip-
liği (patronaj) ile ilgili temel ilkeleri iki maddede toplayabiliriz. Birinci ilke hukuk
düzeni içerisinde gazetecilere tanınan haklardan gazetecilerin yararlandırılması
iken; ikinci ilke ise gazetecilerin içerik üretim sürecini belirleyen, etkileyen karar-
lardan haberdar edilmesi ve karar alma süreçlerine dâhil edilmesidir.
12
Bildirge’nin üç muhatabından bir diğeri yani asıl içerik üreticisi olan gazeteci
ile ilgili yaşanan temel sorunlar ve buna ilişkin ortaya konulan doğru davranış
kodları tespit edilmiştir. Bu doğru davranış kodlarının gazeteci için ortaya ko-
nulan sorumluluk çerçevesinde belirlendiğini belirtmek gerekir. Gazetecinin
hakları sorumluluklarıyla doğru orantılıdır. Modern toplumda medyanın sahip
olduğu konuma paralel olarak elde ettiği haklar ile buna uygun sorumluluklar
medya ahlakı tartışmalarında en önemli unsurlardır. Medyanın sorumluluğu-
nu ortaya koyan ve kendisine meşruiyet sağlayan en önemli unsur, medya
özgürlüğünün halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına verilmiş ol-
duğu ve bunun dürüst biçimde kullanmasının esas olduğudur. Bu amaçla da
medya profesyoneli her türlü sansür ve otosansürle mücadele etmeli ve halkı
da bu yönde bilgilendirmelidir.
Medya ahlakı literatürü tartışmaları çerçevesinde yukarıda değinildiği gibi içe-
rik üreticisi ana aktör olarak gazeteciyle sınırlı bir ahlaki anlayış ve doğru dav-
ranış beklemek, alanın en büyük sorunlarından ve meydan okumalarından
birisidir. Sadece gazeteciyi muhatap alıyormuş gibi algılabilecek Bildirge’deki
“Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, başta işverenine ve kamu otoritelerine
karşı olmak üzere, öteki tüm sorumluluklardan önce gelir.” ilkesi söz konusu
tartışmaya işaret etmektedir. Ancak yukarıda değindiğimiz gibi ortaya konu-
lan mesleki ahlak anlayışı ve doğru davranış kodları sadece gazeteciyle sınır-
lı değildir; bu bildirgenin ve ahlaki anlayışın diğer muhatapları işveren yani
medya sahipliği ve kamu otoritesi de ilkenin muhatabıdır ve hatta bu ilkenin
uygulanabilirliğinin zorunlu şartı olarak da nitelendirilebilir.
Gazetecinin sorumluluğu, patronaj ve kamu otoritesinden önce meşruiyetin
kaynağı olan halka karşı olmalıdır ilkesi; hem gazeteci hem de patronaj hem
de kamu otoriteleri için konulmuştur. Bu ilkenin hayata geçirilebilmesinin
yolu da üç muhatabın bu anlayışı kabul etmesi ve uygulanabilirliğini temin
etmeleridir. Patronaj ve kamu otoritelerinden önce halka karşı gazetecinin so-
rumluğunun belirtildiği bu maddeyi güçlendirmesi ve uygulanabilir hâle ge-
tirmesi beklenilen bir başka prensip ise medya ahlakı tartışmalarının üçüncü
12 Bildirge’de Gazetecinin Hakları başlığı altında belirtilen bu iki maddenin tam metni şöy-
ledir: “1. Basın ve yayın alanındaki her işletme, çalıştırdıkları gazetecileri, yasaların gazete-
cilere tanıdığı haklardan yararlandırmak zorundadır. 2. Gazeteciler, özellikle de yazı işleri
çalışanları, basın - yayın işletmesinin işleyişini belirleyen, etkileyen önemli kararlardan ha-
berdar edilmeli ve gereğinde kararların alınmasına katılmalıdır.” (TGC, t.y.).
315
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
muhatabı olan patronaj ile yapılan akittir/sözleşmedir. Buna dair Bildirge’deki
(TGC, t.y.) sorumluluk maddesi şudur: “Gazeteci, çalıştığı basın ve yayın organı-
nın kendisiyle yaptığı sözleşmede de kaydedilmiş olması gereken temel çizgisini
dikkate alır. O temel çizgi dışındaki ve onunla çelişen veya orada açıkça belirtil-
memiş olan tüm telkin, öneri, istek ve talimatları reddetme hakkına sahiptir.” Di-
ğer tüm meslek ilkeleri dâhil olmak üzere sorumluluğun patronaj ve kamu
otoritelerinden önce geldiği ilkesi, medya sahipliği ile yapılan sözleşmede
yer alıyorsa ve patronajın kabulü ve desteği var ise bu ilkenin uygulanabilir-
liğinden söz etmek mümkün olur. Bu ilkenin uygulanabilirliğinden öte med-
ya ahlakı ile ilgili tartışmalar bağlamında vurgulanması gereken boyut, hak
ve sorumlulukların bütünselliği ve birlikte değerlendirilmesi gerektiği ve üç
muhatabın (gazeteci, patronaj, kamu otoriteleri) da konumlarını, haklarını ve
sorumluluklarını kabul etmeleri ve gereğini yerine getirmeleridir.
Halkın bilgi edinme hakkı uyarınca gazetecinin, kendi açısından sonuçları
ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duyma ve uyma zorunlulu-
ğu, bunu savunması ve korumaya çalışması mesleğin salt ticari ve ekonomik
bir faaliyet olmamasının en önemli meşruiyet zeminidir. Bu zeminle beraber
mesleğin sözü edilen çerçevedeki konum ve haklarının korunması açısından
da önemli görülen “başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, in-
sanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunması” da
bildirgenin öne çıkardığı sorumluluklar arasında öne çıkmaktadır.
Her türlü şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtıcı yayından kaçınma, kay-
nağı belirsiz bilgi ve haberleri kullanmama, en az iki kaynaktan teyit edilmiş ve-
rilerin kullanımını esas alma, ayrımcılık yapmadan tüm ulusların, tüm halkların
ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanıma, nefreti, düşmanlığı körük-
leyici yayından kaçınma, başkalarının kültürel değerlerini ve inançlarını (veya
inançsızlığını) doğrudan saldırı konusu yapmama, yanıltıcı yöntemlerle bilgile-
ri elde etmeme, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söy-
lenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan mutlaka uzak durma, mesleğin
reklamcılık ve halkla ilişkilerle veya propagandacılıkla karıştırılmaması, her ne
amaçla olursa olsun tehdit ve şantaj gibi yollara başvurmaması ve bu şekilde
kendisine yapılan baskılara direnmesi, çalıştığı basın- yayın organındaki yöne-
ticileri dışında kimseden işiyle ilgili talimat almaması, yasalara saygılı olmakla
birlikte kamu veya özel kişi ve kuruluşların müdahalelerine kapalı olma, devleti
yönetenlerin belirlediği ulusal ve uluslararası politikalar konularında ön yargı-
lardan öte halkın haber alma hakkına dayanma ve buna riayet etme gibi ilke-
lerle vurgulanan gazetecinin sorumluğu aslında meslek ilkelerine en yüksek
seviyede uyma taahhüdünün çerçevesini ortaya koymaktadır.
Söz konusu taahhüdün, patronaj ve kamu otoriteleriyle birlikte hayata geçiri-
lebileceğine dair vurguyu tekrarlayarak Bildirge’de Gazetecinin Doğru Davra-
nış Kuralları (TGC, t.y.) başlığı altında yer alan bazı durum veya konular özetle-
nerek aşağıya alınmıştır:
316
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
i. Haber ve yorumun birbirine karıştırılmadan ayrı ayrı verilmesi, haberde
kullanılan fotoğraf ve görüntünün güncel olmasına dikkate edilmesi ve
canlandırma görüntü kullanılmış ise bunun açık bir şekilde belirtilmesi.
ii. Hiçbir karışıklığa yer verilmeyecek şekilde haber ve ilan (reklam) içerikle-
rinin ayrımının yapılması.
iii. Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur
(maktul) dâhil 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğraarının ya-
yımlanmaması ve bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir baş-
kasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapılmaması ve görüntüsünün
alınmaması.
iv. Cinsel saldırılarla ilgili haberlerde mağdurlarının fotoğraarı, görüntüleri
veya kimliklerinin açık kamu yararı olmadıkça yayımlanmaması.
v. Açık kamu yararı olmadıkça ve olayla doğrudan ilgisi, bağlantısı bulun-
madıkça, bir insanın davranışının veya işlediği suçun, onun ırkına, milli-
yetine, dinine, cinsiyetine, cinsel eğilimine, hastalığına veya fiziksel, zi-
hinsel özürlü olup olmamasına dayandırılmaması ve bu özel durumun
alay, hakaret, ön yargı konusu yapılmaması.
Deprem riski ve konut güvenliği ile ilgili başta İstanbul olmak üzere deprem bölgesindeki bü-
yükşehirlerdeki konutların sağlamlık ve güvenlik problemlerini ele alan ve gerçek verilere da-
yalı bir haberin yer aldığı yarım sayfalık gazete haberinin hemen altında haberi tamamlayacak
şekilde yarım sayfalık bir inşaat firmasının reklamının yer alması sizce gazetecilik meslek ilkele-
riyle uyumlu bir yayıncılık mıdır?
ÖRNEK OLAY
Cinsel istismarı konu edinen bir gazete veya televizyon haberinde mağdurların ince bir bant ile
gözlerinin kapatılması, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğraarının yayımlanmaması
ilkesiyle uyumlu mudur?
ÖRNEK OLAY
317
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
vi. Sağlık haberlerinde sansasyondan kaçınılması, umutsuzluk veya sahte
umut verecek yayın yapılmaması, araştırmaların kesinleşmiş sonuçlar
gibi yayımlanmaması, yetkilinin, hastanın veya yakınının izni olmaksızın
hastane ve benzeri kurumlarda hiçbir yolla ses ve görüntünün alınma-
ması.
vii. Nedeni ve biçimi ne olursa olsun yapılan haberlerde, medya kuruluşu ve
gazetecinin taraf oldukları olaylardaki konumlarının kamuoyuna açıkça
belirtilmesi.
viii. Gazeteci ve yayın kuruluşu siyasi, ekonomik ve toplumsal tercihleri doğ-
rultusunda yayın yapabilir ancak bu durumda bu tavrın okur, dinleyici
ve izleyicilerin bilebileceği ve farkedebileceği açıklıkta ortaya konulması
ve bu çerçeçeve yapılan haber ve yorum ile haber-olay ayrımının kesin
biçimde yapılması.
ix. Haberde asıl olan kamu yararıdır. Özel hayatın gizliliğinin geçersiz sayıla-
bileceği başlıca dört durum vardır:
a) Büyük bir suç yahut yolsuzluk üstüne araştırma ve yayın,
b) Toplumu kötü etkileyici bir tutumla ilgili araştırma ve yayın,
c) Toplumun güvenliğinin veya sağlığının korunması,
d) İlgili kişinin sözleri yahut eylemleri sonucu halkın yanılmasının, yanıl-
tılmasının veya yanlış yapmasının engellenmesi.
“Hırsız öğretmen yakalandı!”
“Hırsız imama suçüstü!”
Bu tür başlıklarla verilen haberlerin mesleki normlar açısından değerlendirmesini yaparak iz-
lediğiniz benzeri haberlerde takip ettiğiniz medya organlarının habercilik ilkelerini ne oranda
uyguladığını arkadaşlarınızla tartışınız.
ÖRNEK OLAY
Medya patronunun sahibi veya ortağı olduğu bir maden ocağında yaşanan ölümlü bir kaza
veya grizu patlaması ile ilgili yapılan haberde, söz konusu medya organizasyonun yaptığı ha-
berde patronajın, kazanın yaşandığı maden ocağıyla ilgili bağını izleyiciye, okura veya dinleyi-
ciye açık ve kesin biçimde sunması gerekmekte midir?
ÖRNEK OLAY
318
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
x. Bu durumlarda dahi, özel hayatın kamuya açılan kesiti mutlaka konuyla
doğrudan ilgili olmalı veya ilgili kişinin özel hayatının onun kamusal faa-
liyetini de etkileyip etkilemediği gözetilmelidir.
xi. Doğrudan kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses
ve görüntünün alınmaması, kamu yararı söz konusu olduğunda dahi başka
hiçbir şekilde elde edilmeyeceğine kesin kanaat getirilmiş olması gerekir.
xii. Belge veya görüntü sağlamak amacıyla, bir suçla ilgili sanık, tanık veya
onların yakınlarına para teklif edilmemesi ve verilmemesi.
xiii. Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok vb. sarsıcı durumlarda in-
sanlar söz konusu olduğunda insani yaklaşımın korunması ve gizliliklere
uyularak duygu sömürüsünden kaçınılması.
xiv. Olayla ilgileri olmadığı sürece veya olayın doğru anlaşılması için gereği
bulunmadıkça sanıkların ve suçluların akrabalarının, yakınlarının teşhir
edilmemesi.
İntihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan ve okuyucu veya izleyiciyi
etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmaması ve olayı göste-
ren fotoğraf, resim veya filmin yayımlanmaması.
xvi. Yasalarla yasaklanmış olmasa dahi, gazetecinin elde ettiği ekonomik/
mali bilgileri medyada yayımlanmadan önce kendisinin yahut yakınları-
nın çıkarları için kullanmaması, hakkında haber ve yorum yazdığı ya da
yazmayı tasarladığı taşınır ve taşınmaz kıymetlerin doğrudan veya do-
laylı alım satımını yapmaması.
“Tecavüz vakasına karışan belediye başkanının kardeşi yakalandı”
“Tecavüzcü kaymakamın yeğeni çıktı”
“Milletvekilinin hırsız yeğeni yakalandı” türü başlıklarla sunulan bir haberin meslek ilkeleri açı-
sından doğruluğunu arkadaşlarınızla tartışınız.
ÖRNEK OLAY
“İntihar eden öğretmenin ölümden önceki son saniyeleri”
“Ölüme atlarkenki saniye saniye son görüntüleri”
Bu ve benzeri başlıklarla sunulan medyatik içeriği, okuyucu veya izleyiyiciyi etki altında bırakacak veya
teşvik edecek nitelikte yayın yapılmaması ilkesi çerçevesinde değerlendirip tartışınız.
ÖRNEK OLAY
319
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
xvii. Gazetecinin kendi çabasıyla elde etmediği ve bir kaynağın verdiği bilgi
veya belgenin yayımlanma tarihi konusundaki isteğe uyması (ambargo:
önceden görme) ve açıklanmaması kaydıyla (o the record) verilen bilgi-
nin ve sarfedilen sözlerin yayımlanmaması.
xviii. Meslek profesyonellerinin, rekabet nedeniyle de olsa, birbirlerine bilinçli
ve açık, mesleki zararı vermekten kaçınması ve bir meslektaşının yayınını
engelleyici davranışlarda bulunmaması.
xix. Başta haber ajansları olmak üzere, bir meslektaşının veya herhangi bir
yayının sunduğu bilgiler kullanıldığında mutlaka kaynağını belirtmesi.
xx. Gazetecinin uzmanlık alanı ne olursa olsun öncelikle gazeteci olduğu
dikkate alınarak çalıştığı alandaki kişi veya kurumlarla özdeşleşmeye gi-
derek onların çıkarını kollayıcı bir tutumla davranmaması (Polis muhabi-
rinin polis veya sözcüsü, spor muhabirinin kulüp yöneticisi veya sözcüsü,
herhangi bir partiden sorumlu muhabirin onun üyesi veya sözcüsü gibi
davranmaması vb.).
xxi. Bir yayın organında, sürekli veya zaman zaman, gazetecilik kapsamına
giren alanlarda faaliyet gösterenlerin asıl sıfatlarının ve asli işlerinin uy-
gun şekilde belirtilerek kamuoyunun onların temel konumu hakkında
bilgilendirilmesi.
xxii. Yayın öncesi kararlarla ve yayınlarla ilgili ön yargı ve kuşku yaratacak her
cinsten kişisel hediye ve maddi menfaatın reddedilmesi.
xxiii. Belge veya görüntü sağlamak amacıyla, bir suçla ilgili sanık, tanık veya
onların yakınlarına para teklif edilmemesi ve verilmemesi.
Batı ve Türkiye deneyimi üzerinde ortaya çıkan bu çerçeve ve birikimin, ge-
leneksel medya olarak tasnif edilen basılı (gazete, dergi), işitsel (radyo) ve
görsel (televizyon) medya deneyimi ve kurumsallığı üzerinden şekillendiğini
söylemek gerekmektedir. İnternetle başlayan ve medya türleri arasına girmiş
bulunan “yeni medya”nın medya ahlakı tartışmalarına getirdiği yeni sorunlar
Bir belediye başkanının kahvaltılı bir basın toplantısına davet ettiği gazetecilere saat hediye etmesini,
yayınlarla ilgili ön yargı ve kuşku yaratacak her cinsten hediye ve maddi menfaatin reddedilmesi ilkesi
çerçevesinde değerlendiriniz.
--------
Bir şirketin girdiği ihale ile ilgili evrakta sahtecilik veya rüşvet olayına karışması yönünde bilgilere dayalı
olarak yapılacak haberin, söz konusu şirketin tam sayfa reklam veya bir programa sponsorluk teklifi ile
yayımlanmamasını teklif etmesini meslekî normlar çerçevesinde tartışınız.
ÖRNEK OLAY
320
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
ve meydan okumalar söz konusudur. Özellikle de medyanın iç süreçlerinde,
hukuki statüde, organizasyonel yapıda ve içerik üretiminde yerleşik medyatik
düzenini zorlayan, alanla ilişkili oluşmuş mesleki normları da kapsayan ciddi
sorunlar ortaya çıkmaktadır. Sektörel gelişmeye bağlı olarak mesleki norm,
anlayış ve örgütlerin ortaya çıkması ve şekillenmesi öz denetimi getirmiş;
modern devletin kurumsallaşması ve hukuk düzeninin oturmasıyla da med-
ya için idari ve yargısal denetimi belli bir düzene ve düzeye kavuşturmuştur.
Bu gelişme ve yapılar üzerinde varlığını sürdüren kurumsallaşmış geleneksel
medya düzeni, yeni medya ile birlikte çok boyutlu olarak değişime uğramış-
tır. Çok aşamalı çok aktörlü (muhabirinden genel yayın yönetmenine, birim
şeiğinden yazı işleri ve genel yayın müdürlüğüne kadar) bir içerik üretim
sistemini kurumsallaştıran medya düzeninin muhatapları hem tüzel hem de
gerçek kişilik olarak bellidir; hukuk düzeni içerisinde konumları, hakları ve
sorumlulukları kabul görmüş düzeyde yerleşik hâle gelmiştir. Yukarıda yap-
tımız tartışmada ve ortaya koyduğumuz çerçevedeki medya ahlakı ile ilgili
tartışmalar, yaklaşımlar ve temel prensipler bu tarihsel deneyim, toplumsal ve
hukuki düzen içerisindeki medyanın konumuyla doğrudan irtibatlıdır. Dün-
yada 3,5 milyar ve Türkiye’de de 40 milyonu aşan kullanıcısıyla tüm internet
kullanıcılarının birer gazeteci veya medya profesyoneli gibi içerik üreticisi ol-
duğu bir dünya ile karşı karşıyayız. Her bir internet kullanıcısı aynı zamanda
birer içerik üreticisidir. Sadece uzmanların yani profesyonellerin yerine getir-
diği ve ve eşik bekçisi (gatekeeper) olarak görülen gazeteciler ve gazetecilik,
halkın bilgi edinme hakkını yerine getirme ayrıcalığını ve tekelini yitirmiş du-
rumdadır. Çünkü artık internete erişimi olan herkes içerik üreticisi yani birer
medya profesyonelinin gördüğü işlevi görebilir. Bu durumda bir medya türü
olarak yeni medyanın sunduğu imkânlar ve ortaya çıkan meydan okumalar
karşısında yukarıda sunduğumuz meslek ilkeleri ve doğru davranış kodla-
rı ne oranda geçerlidir sorusu öne çıkmaktadır. Bu soruyu cevaplayabilecek
düzeyde bir birikimin ortaya çıkmış olduğunu söylemek güçtür. Hukuki yapı
da henüz buna uyumlu hâle getirilmiş değildir.13 Başta gazeteci tanımı olmak
üzere, geleneksel medyanın çok aşamalı ve çok aktörlü içerik üretim sistemi-
nin neredeyse tek aşamalı ve gerçek zamanlı bir yayıncılık sürecini zorunlu
kılmasından dolayı içerik üretim hiyerarşisinin değiştiğini hatta yitirildiğini de
söylemek mümkündür. Buna paralel olarak haber dağıtım ve tüketim hiyerar-
şisinin de değiştiği, öz denetim, idari ve hukuki denetim mekanizmalarının da
tam oluşmadığı bir sürecin sorunlarına şimdiye kadar oluşmuş medya ahlakı
13 TBMM’ye Mart 2014 tarihinde sunulan “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapıl-
masına Dair Kanun Tasarısı” ile internet gazeteciliğine hukuki bir konum kazandırılmaya
çalışılmış olsa da hâlâ geleneksel medyanın sahip olduğu hukuki konum, internet gazete-
ciliği için geçerli kılınmış değildir. Dolayısıyla sadece internet üzerinden habercilik yapan-
ların hukuk düzeni içerisinde gazeteci sayılmadığı bir durum söz konusudur.
321
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
birikiminin ötesinde çözümler aranması ve ortaya çıkan meydan okumalara
cevap verebilecek meslekî normların belirlenmesi ve bu normların uygulana-
bilirliğini de mümkün kılacak bir düzenin oluşturulması başta sektör olmak
üzere tüm paydaşların önündeki en önemli görev ve sorumluluk olarak varlı-
ğını sürdürmektedir.
Sonuç
Türkiye’nin medya ile yaşama deneyimi ve bir meslek olarak medya mensup-
larının iş pratiğinin çerçevesini ortaya koyan meslek ilkelerini, medya ahlakı
kavramı etrafında ele aldığımız bu çalışmada vardığımız sonuçları özetleye-
rek vermeye çalışacağız. Medyayı türlerine ayırırsak, basılı, işitsel, görsel ve
yeni medya olmak üzere dört kategori karşımıza çıkar. Türkiye’de bu dört ka-
tegorinin sunduğu üç temel hizmet ve içerik olan bilgilendirici, eğlendirici ve
reklam-ilan-pazarlamayı da içeren ve birbiriyle entegre kapsamlı bir medya
ahlakı yaklaşımından hareketle konunun ele alınması gerektiğini düşünmek-
teyiz. Bu üç içerik üretiminde rol alan bütün aktörlerin de bu çerçevede dik-
kate alınması, hesaba katılması ve onları da dâhil edecek bir ahlaki anlayı-
şın geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Reklam sektörü ile reklamverenlerin dâhil
edilmediği bir medya ahlakı tartışmasında reklam-haber ilişkisini, mesafesini
ve sınırlarını konuşabilmemiz, tespit edebilmemiz ve tespit edilen normu ha-
yata geçirebilmemiz pek mümkün olmayacaktır. Yukarıda değinildiği ve TGC
Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de görülebileceği gibi ahlaki normların üç
muhatabı olarak medya profesyoneli (gazeteci), medya sahipliği ve kamu oto-
ritelerinin de birlikte değerlendirilmesi ve her bir muhatabın üzerine düşen
sorumluluğu yerine getirmesi durumunda meslek normlarının ancak koruna-
bileceği ve hayata geçirilebileceği de hayati derecede önemlidir.
Sahip olduğu imkân ve beraberinde getirdiği meydan okumalarla dört med-
ya türünün genel bir çerçevede medya ahlakı kapsamında incelenmesi ve
meslek ilkelerinin belirlenmesi önemli olmak birlikte gazete ve dergiciliğin,
radyo ve televizyonun ve dijital dünyanın yani yeni medyanın ayrı ayrı mes-
lek ahlakı tartışmalarına konu edinilmesi önem arz etmektedir. Şimdiye kadar
konuyla ilgili oluşmuş bilgi birikimi ve normların geleneksel medya olarak da
tasnif edilen basılı (gazete, dergi), işitsel (radyo) ve görsel (televizyon) medya-
nın tarihsel deneyiminin ve iş pratiğinin bir sonucu olduğunu söylemek lazım.
Medya ahlakıyla ilgili ortaya konulan bilgi birikimi daha çok basılı, işitsel ve
görsel medyayla yani geleneksel medya olarak da tasnif edilen meslek pra-
tiğiyle ilgili olduğu için dijital dünyanın ortaya koyduğu meydan okumalara
karşın yeni medya kapsamında var olan ahlaki form ve çerçevelerin de geçer-
sizliği tehlikesiyle karşı karşıyayız. Gazeteci kimdir, gazetecilik nedir gibi te-
mel sorular dâhil medya içerik üretimi, dağıtımı ve erişimi dâhil şimdiye kadar
322
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
oluşmuş tüm iş pratikleri ve alışkanlıklarını değiştiren tam anlamıyla “yeni” bir
medya türü giderek alanda belirleyici olmaktadır. Geleneksel medyada yayım
öncesi doğrulama/teyit esas iken (en az iki kaynak teyit ilkesi) gerçek zamanlı
yayıncılık yapmak zorunluluğunu dayatan hızlı içerik üretme kaygısı ve ihtiya-
cı, yeni medyada yayım sonrası doğrulama (post-publication correction) me-
kanizmasını doğurmuş ve hem medyaya hem de medya dışı tüm sektörlere
hizmet vermeye başlayan yepyeni bir sektörün doğuşuna yol açmıştır. İnter-
net ve dijital imkânlar ile şekillenen yeni medyanın ortaya koyduğu imkânlar
ve beraberinde getirdiği meydan okumaları dikkate alacak şekilde yeni norm
tartışmaları devam etmektedir ve bu sebeple geleneksel medyanın dikkate
alınması ile oluşturulan mesleki normların yeni medya ile ortaya çıkan mey-
dan okumalara cevap teşkil edecek şekilde revize edilmesi gereği ortadadır.
Türkiye modernleşmesi dikkate alındığında iki yüz yıla yaklaşan medya tec-
rübemize rağmen medya sektörünün kurumsallaşmasını tamamladığını söy-
lemek güçtür. Bundan dolayı da henüz kurumsallaşmasını tamamlayamamış
olmanın yansıması, meslek ilkelerinin uygulanmasında öz denetimi yapacak
bir mekanizmanın kurumsallaşamamasında da görülmektedir.
Türkiye’deki akademik birikim ve meslek örgütlerinin ortaya koyduğu metin-
ler dikkate alındığında, medya ahlakı medyanın bilgilendirici içeriğiyle sınırlı
kalmaktadır. Haberle ilişkili boyutlarıyla reklam, medya ahlakının bir parçası
olarak tartışılıp değerlendirilirken medyanın en önemli içeriklerinden birisi
olan reklamın ahlakı ve ahlakla ilişkilendirilmiş boyutuyla medyanın reklam-
ları yayımlaması etrafında yeterli ve besleyici bir literatürün oluştuğunu söy-
lemek de güçtür. Medyanın üçüncü hizmeti ve içeriği olan eğlendirici içerik
konusunda ise bazı hukuki ve idari uygulamaların14 dışında medya ahlakı kap-
samında bir tartışmanın pek olmadığı söylenebilir.
Modernleşme sürecimizin doğal bir sonucu ve aynı zamanda bu sürecin yü-
rütücü araçlarından birisi olarak ortaya çıkan basın, ahlaki boyutuyla da aynı
süreçten bağımsız ele alınamaz. Bu çerçeveden bakıldığında otoriter ve tota-
liter medya kuramlarının baskın anlayış olduğu siyasal-toplumsal dönemle-
rimizin olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Bu konuda metin içinde ele
alınan normatif medya kuramlarının bire bir dönem karakterini izah ettiğini
söylemekten çok; bunların iç içe geçtiği hâliyle işleyen bir medya pratiğine
sahip olduğumuz görülmektedir. 1950 sonrası süreçte ise gelişmeci med-
ya kuramının baskın bir anlayış olarak hem Türkiye akademyasında hem de
planlı kalkınma çabaları kapsamında varlığını sürdürdüğünü ve koruduğunu
söyleyebiliriz. Katılımcı-demokratik medya kuramının izlerini ise “e-Dönüşüm
Türkiye Projesi” kapsamında yapılan çalışmalar ve yeni medyanın hem top-
14 RTÜK Akıllı İşaretler sistemi gibi.
323
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
lumsal yaygınlığı hem de Türk medyasındaki iş pratiğine etkisi çerçevesinde
görmek mümkündür.
“Selamet-i vatan”, modernleşme sürecimizin esasını teşkil ettiğinden aynı hu-
susun medyamızın varlık gerekçelerinden en önemlisi olarak hayatiyet bul-
duğunu söyleyebiliriz. Medyaya ilişkin düzenlemeler, arayışlar, sivil ve resmî
çabalar, bu çerçevede devlet merkezli ve devleti ayakta tutmaya dair idealin
sonucudur. Basın ahlakı ve meslek ilkelerinin ortaya konulması çabası, ironik
bir biçimde darbe döneminde ve buna paralel bir şekilde darbe hukukunun
tamamıyla yürürlükte olduğu bir süreçte kamu görevlilerinin ve siyasetçilerin
teşvikiyle ortaya konulmuştur. Modern ulus devlet yapılanmasının getirdiği
yasama-yürütme-yargı güçlerinin yanında dördüncü güç olarak basının var-
lığı ilkesinin Türkiye’de hayatiyet bulması ancak yirminci yüzyılın ikinci yarı-
sında çok düşük düzeyde olabilmiştir. Düşünsel zeminde liberalizmin hakim
paradigma olarak medya kuramlarının belirleyicisi olması hususu, literatür
düzeyinde, olduğu gibi buraya nakledilmiştir. Bu nakil sürecinde İslam dü-
şünce geleneği ve İslam ahlak felsefesi çok nadir hatırlanmış ve birkaç eserde
ancak kendisine yer bulabilmiştir. Bu çerçevede Türkiye’nin tarihsel birikimi ve
toplumsal yapısı dikkate alındığında 1990 öncesi yayımlanan bazı kitaplarda
ahlak ve İslam ilişkisinin tartışmaya dâhil edildiği görülürken; 1990 sonrası sü-
reçte çok az sayıda çalışmada bu konu ele alınmıştır.
Bu tespitler ışığında medya ahlakının, sadece medya profesyonellerinin ve
haber medyasının aktörleriyle sınırlı tutulmuş olmasının getirdiği sınırlılığı
aşacak düzeyde medya sahipliği, medya kullanıcıları ve medya dışı aktörlerin
medya ahlakı kapsamında gözardı edilmeden konunun ele alınması bir öneri
olarak önem kazanmaktadır. Medya ahlakı tartışmasının, mesleğin işleyişini
de etkileyen ve hatta belirleyen hedef kitle (okur, izleyici, dinleyici, kullanı-
cı), reklamveren ve kamu kurumları/otoriteleri ile medya sektörünün aktör-
leri arasındaki ilişkiyi de kapsayacak şekilde genişletilmesinin ihtiyaç olduğu
düşünülmektedir. Medya ahlakı ile ilgili tartışmaların sadece medya ile sınırlı
olmayan bir kapsamda ve çerçevede yürütülmesi akademik bilgi birikimini
zenginleştirecek yeni bir yaklaşım ortaya çıkmasına imkân vereceği gibi aynı
zamanda uygulamaya yönelik çabaların ve birikimin de sonuç alıcı bir nitelik-
te canlılık kazanmasına yol açacağı değerlendirilmektedir.
Kaynakça
Aydeniz, H. (2011). Medya ahlakı literatürü arasında bir gezinti. İş Ahlakı Dergisi, 4(2), 153-
178.
Aydeniz, H. (2016, Nisan). Türkiye’de medya ve iletişimin “akademileşmesi” (1950-1980). Tür-
kiye’de Bir Akademik Alanın Doğuşu: Medya ve İletişim Çalışmaları Çalıştayı’nda sunu-
lan bildiri. Bilim Sanat Vakfı, Medeniyet Araştırmaları Merkezi, İstanbul.
324
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
Aydeniz, H., Gökçek, Y. Z. ve Karaköse, E. (2016, Nisan). Kavram haritası: Matbuat tarihin-
deki ilk metinler üzerinden medya ve iletişim çalışmalarıyla ilişkili kavramlar üzerine bir
çalışma. Türkiye’de Bir Akademik Alanın Doğuşu: Medya ve İletişim Çalışmaları Çalış-
tayı’nda sunulan bildiri. Bilim Sanat Vakfı, Medeniyet Araştırmaları Merkezi, İstanbul.
Aydın, H. (2010). Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniye: Kuruluşu ve basında tartışmalar. Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, 27, 553-569.
Lee, S. J. (2002). Avrupa tarihinden kesitler: 1494-1789 (çev. E. Demirel). Ankara: Dost.
MacBride, S. (Ed.) (1993). Bir çok ses tek bir dünya: İletişim ve toplum / Bugünü ve yarın (UNES-
CO-MacBride Raporu) (çev. E. Özkök). Ankara: UNESCO Türkiye Milli Komitesi Yayını.
McQuail, D. (1994). Mass communication theory. London: SAGE.
Mukaddime. (1244, 25 Cemaziyelevvel / 1828, 3 Aralık). Vekayi-i Mısriyye.
Mukaddime-i Takvim-i Vekayi. (1247, 25 Cemaziyelevvel / 1831). Takvim-i Vekayi.
O’Sullivan, T., Hartley, J., Saunders, D., Montgomery, M., & Fiske, J. (1994). Key concepts in
communication and cultural studies. London: Routledge.
Özgen, M. (2002). Gazetecinin kimliği. İstanbul: İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Ya-
yınları.
Özgen, M. (1998). Kurumsal, Kuramsal ve Tarihsel Açıdan Gazetecinin Etik Kimliği. İstanbul:
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yayınları.
Postman, N. (1994). Televizyon öldüren eğlence (çev. O. Akınhay). İstanbul: Ayrıntı.
Reklam Özdenetim Kurulu. (t.y). Özdenetim esasları. http://www.rok.org.tr/tr/Page/In-
dex/22 adresinden 12 Mart 2017 tarihinde edinilmiştir.
Tanpınar, A. H. (1997). On dokuzuncu asır Türk edebiyatı tarihi. İstanbul: Çağlayan
Kitabevi.
Taş, O. (212). Gazetecilik etiğinin mesleki sınırları. İstanbul: İletişim.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti. (t.y.). Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi. http://
www.tgc.org.tr/bildirgeler/turkiye-gazetecilik-hak-ve-sorumluluk-bildirgesi.html ad-
resinden 17 Nisan 2017 tarihinde edinilmiştir.
Türkiye Halkla İlişkiler Derneği. (t.y.). TÜHİD meslek ilkeleri. http://www.tuhid.org/tu-
hid-meslek-ilkeleri.html adresinden 15 Mart 2017 tarihinde edinilmiştir.
Yalman, A. E. (1914). The development of modern Turkey measured by its press. New York:
Columbia University. Retrieved May 13, 2017, from https://archive.org/details/deve-
lopmentofmod00yalmuoft.
Yazıcı, N. (1991). Vakayi-i Mısriyye üzerine birkaç söz. Ankara Üniversitesi Osmanlı
Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), 2, 276.
Yazıcı, N. (1983). Takvim-i Vekayi “belgeler”. Ankara: Gazi Üniversitesi Basın-Yayın
Yüksekokulu Yayınları.
Yazıcı, N. (1984). Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis’in mukaddimelerinin tahlil ve
karşılaştırılması. Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Dergisi, 6, 69-78.
325
ÖZ DENETİM İMKÂNI OLARAK MEDYA AHLAKI
İLERİ OKUMA ÖNERİLERİ
Adaklı, G. (2006). Türkiye’de medya endüstrisi. Ankara: Ütopya Yayınevi.
Alver, F. (2011). Gazetecilik bilimi ve kuramları. İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Avşar, Z. ve Kaya, E. E. (2013). Medyanın ieti. Ankara: Altınpost Yayıncılık.
Belsey, A. (1998). Mahremiyet, aleniyet, siyaset, medya ve gazetecilikte etik sorunlar (çev. N. Türkoğlu).
İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Belsey, A. ve Chadwick, R. (1998). Medya ve gazetecilikte etik sorunlar (çev. N. Türkoğlu). İstanbul: Ay-
rıntı Yayınları.
Morresi, E. (2006). Haber etiği: Ahlaki gazeteciliğin kuruluşu ve eleştirisi (çev. F. Genç). Ankara: Dost.
7
Yazarlar Hakkında
Abdulkadir Yıldız, 2008 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakül-
tesi’nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-
sü Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku alanında yüksek lisans ve
doktora derecelerini aldı. Halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Adem Levent, 2006 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. İnönü Üniversitesi’nden yüksek
lisans derecesi; İstanbul Üniversitesi’nden iktisat alanında doktora de-
recesi almıştır. Halen Muş Alparslan Üniversitesi’nde öğretim üyesi ola-
rak görev yapan Levent, politik iktisat, iktisadi düşünce ve heterodoks
iktisat okulları üzerine çalışmalar yapmaktadır.
Ali Osman Uymaz, 1997 yılında Kırıkkale Üniversitesi Kamu Yöneti-
mi’nden mezun oldu. New York Dowling College’dan Yönetim Orga-
nizasyon ve Finans Mühendisi yüksek lisans dereceleri; İstanbul Üni-
versitesi’nden Örgütsel Davranış alanında doktora derecesini almıştır.
Halen Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi İşletme Fakültesinde öğ-
retim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Durmuş Ümmet, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Psiko-
lojik Danışmanlık ve Rehberlik lisans eğitimini 2003 yılında tamamla-
dı. Yine aynı üniversitede Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında
2007 yılında yüksek lisans; 2012 yılında ise doktora eğitimlerini bitirdi.
Çalışma alanları içinde bireyle ve grupla psikolojik danışma, aile da-
nışmanlığı ve okul rehberlik hizmetleri bulunmaktadır. Halen Marmara
Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev
yapmaktadır.
8
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
Emir Kayacan, 2009 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mali-
ye Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı üniversitede, yüksek lisans eği-
timini 2011 yılında Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Anabilim Dalı’n-
da tamamlamış; 2016 yılında ise Çalışma Ekonomisi alanında doktora
derecesini almıştır. Yazarın, çalışma ekonomisi, sosyal politika ve örgüt-
sel davranış alanlarında ulusal ve uluslararası yayınları bulunmaktadır.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İliş-
kileri Bölümü’nde yardımcı doçent olarak görev yapmaktadır.
Feride Ersoy, 2009 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur
Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği’nden mezun olmuştur.
Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Sosyal Bilgiler Eğitimi
alanında yüksek lisans derecesi almıştır. Marmara Üniversitesi’nde yine
aynı alanda doktora eğitimini tamamlamıştır. 2018 yılı itibariyle Meh-
met Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak
görev yapmaktadır.
Fikret Yaman, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
İşletme Bölümü’nden 2001 yılında mezun oldu. Afyon Kocatepe Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 2006 yılında yüksek lisansını,
2009 yılında doktorasını tamamladı. Halen Afyon Kocatepe Üniversi-
tesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü’nde bölüm başkan yar-
dımcısı olarak görev yapmaktadır. Çalışma alanı; reklamdır.
Halil Ekşi, Boğaziçi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bö-
lümü’nden 1992 yılında mezun olmuştur. 1998 yılında yüksek lisans,
2001 yılında ise doktora eğitimlerini tamamlamıştır. 2005 yılında do-
çent 2011 yılında ise profesör unvanı almıştır. Halen Marmara Üniver-
sitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı ve Reh-
berlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Başkanı olarak görev
yapmaktadır.
Hamza Ateş, 1992 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakülte-
si’nden mezun oldu. 1995 yılında İngiltere’de bulunan Durham Üniver-
sitesi’nde Ortadoğu Çalışmaları alanında yüksek lisans öğrenimi gördü.
1999 yılında İngiltere’de bulunan Liverpool Üniversitesi’nde Kamu Yö-
netimi alanında doktora unvanını aldı. Halen İstanbul Medeniyet Üni-
versitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bö-
lümü’nde görev yapmakta olan Ateş, İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Medeniyet Araştırmaları Merkezi (İSMAM) Müdürü olarak çalışmaktadır.
Hediyyetullah Aydeniz, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Ga-
zetecilik Bölümü’nden 2001 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversite-
si Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalında 2005 yılında
9
yüksek lisansını tamamladı. Aynı anabilim dalında “Kamusal Entelek-
tüel ve Medya” başlıklı teziyle 2012 yılında doktorasını tamamladı. İle-
tişim ve medya çalışmaları, bilgi ve enformasyon üretimi, kitle iletişim
teorileri, medya sosyolojisi, medya ve ahlak ile medya okuryazarlığı
konuları akademik ve bireysel ilgileri arasındadır. Halen Marmara Üni-
versitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğretim
üyesi olarak görev yapmaktadır.
Kadir Yıldırım, 2003 yılında İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü’nden
mezun oldu. Aynı üniversitede iktisat alanında yüksek lisans ve çalışma
ekonomisi ve endüstri ilişkileri alanında doktorasını tamamladı. İstan-
bul Üniversitesi İktisat Bölümü’nde araştırma görevlisi ve öğretim üyesi
olarak görev yapmıştır. Osmanlı’da İşçiler (İletişim Yayınları, 2013) isimli
bir kitabı bulunan Yıldırım’ın, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi sosyal
ve ekonomik tarihine ilişkin çalışmaları yayınlamıştır. Emek tarihi, ikti-
sadi düşünce tarihi ve İslam iktisadi düşüncesi üzerine araştırmalarına
devam etmektedir.
Kübra Bilgin Tiryaki, 2010 yılında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fa-
kültesi’nden mezun oldu. 2013 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’nde yüksek lisansı-
nı tamamladı. 2012 yılından beri İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği’nde
araştırmacı olarak görev yapan Tiryaki, 2013-2017 yılları arasında İLKE
ve İLEM çatısı altında yürütülen “İslam Ahlak Düşüncesi Projesi”nin
koordinatör yardımcılığını yapmıştır. İlgi alanları arasında; İbn Sînâcı
doğa felsefesi, kuvve teorileri, teorik ve pratik ahlak teorileri bulunan
Tiryaki, İstanbul Üniversitesi İslam Felsefesi Bölümü’nde doktora çalış-
malarına devam etmektedir.
M. Abdullah Şahin, 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Makina Mü-
hendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1999 yılında Boğaziçi Üniversi-
tesi İşletme Bölümü ve 2004 yılında Pennsylvania Devlet Üniversite-
si İktisat Bölümü yüksek lisans programlarını tamamladı. 2011 yılında
Connecticut Üniversitesi Finans Bölümü’nden doktora derecesi aldı.
Halen İstanbul Medipol Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman
Bölümü’nde görev yapmaktadır.
Nihat Erdoğmuş, 1992 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölü-
mü’nden mezun oldu. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fa-
kültesi Davranış Bilimleri Anabilim Dalında yüksek lisans; 1998 yılın-
da Sakarya Üniversitesi SBE Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalında
doktora derecesi aldı. 1999 yılında İşletme Yönetimi alanında Doçent,
Nisan 2005 yılında ise Yönetim ve Organizasyon alanında Profesör
10
TEMELLERİ VE UYGULAMALARIYLA İŞ AHLAKI
oldu. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nde öğretim
üyesi olarak çalışmaktadır. İş Ahlakı Dergisi Baş Editörlüğü ve STK’lara
yönelik faaliyet yürüten Kurumsal Yönetim Akademisi’nin Başkanlığını
yürütmektedir.
Ömer Torlak, 1982 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden
mezun olmuştur. 1984 yılında yüksek Lisans ve 1991 yılında doktora
derecelerini Pazarlama alanında, İstanbul Üniversitesi’nden almıştır.
Pazarlama ahlakı, pazarlama tarihi, tüketici davranışları ve pazarlama
stratejileri alanlarında çok sayıda makale, bildiri, kitap ve kitap bölümü
yazarlığı ile editörlükleri bulunmakta olup, 2015 yılından itibaren Reka-
bet Kurumu Başkanlığı görevini sürdürmekte ve Mayıs 2016 tarihinden
itibaren TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi olarak da görev yapmaktadır.
Şuayıp Özdemir, 1993 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa-
kültesi’nden mezun olmuştur. Akademik hayata başlamadan önce özel
sektörde çalışmıştır. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’n-
den yüksek lisans ve doktora dereceleri almıştır. Halen Afyon Kocatepe
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü öğretim
üyesi olarak görev yapmaktadır.
iş ahlakı
temelleri ve uygulamalarıyla
Nihat Erdoğmuş
Ömer Torlak
Kübra Bilgin Tiryaki
YAYINLARIYAYINLARI
YAYINLARI
Editörler
iş ahlakı
temelleri ve uygulamalarıyla
Nihat Erdoğmuş
Ömer Torlak
Kübra Bilgin Tiryaki
Editörler
Çalışma yaşamında ahlaki sorunların artmasıyla birlikte dünyadaki çeşitli üniversi-
telerde iş ahlakı konusunun ihmal edildiği hususu tartışılmaya başlanmıştır. Bu ihti-
yaçtan yola çıkarak son 30 yıllık süreçte iş ahlakının üniversitelerde ders olarak daha
yaygın okutulduğu görülmektedir. Türkiye’de ise üniversitelerde iş ahlakı dersleri ya-
kın zamanda okutulmaya başlanmış olup; bu konuda çeşitli kitaplar yayınlanmakta-
dır. Alanın yeni gelişmeye başlaması sebebiyle iş ahlakı kitaplarının ana akım yakla-
şımların yanında yeni perspektiflerle zenginleştirilmesi gereği vurgulanmalıdır.
Elinizdeki bu çalışma, kavramsal ve kuramsal meselelerin ele alındığı, örgütlerde-
ki iş ahlakı uygulamalarının farklı perspektiflerden analiz edildiği ve profesyonel
meslekler içerisinde iş ahlakının nasıl gerçekleştirileceğine yönelik makalelerin yer
aldığı üç ana bölümden oluşmaktadır. İş ahlakı alanını teori ve pratik dengesini gö-
zeterek karşılaştırmalı bir biçimde ele alan çalışma, iş hayatında karşılaşılabilecek
sorun ve ikilemler karşısında ahlaki bir duyarlılık oluşturmayı hedeflemektedir.
Katkıda Bulunanlar
Abdulkadir Yıldız, Adem Levent, Ali Osman Uymaz, Durmuş Ümmet, Emir Kayacan,
Feride Ersoy, Fikret Yaman, Halil Ekşi, Hamza Ateş, Hediyyetullah Aydeniz, Kadir
Yıldırım, Kübra Bilgin Tiryaki, M. Abdullah Şahin, Nihat Erdoğmuş, Ömer Torlak,
Şuayıp Özdemir
ISBN: 978-975-6303-28-3