Content uploaded by Altuğ Koç
Author content
All content in this area was uploaded by Altuğ Koç on Sep 17, 2019
Content may be subject to copyright.
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
36
1965 GENEL SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE “ORTANIN SOLU” SÖYLEMİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
Altuğ KOÇ
Araştırma Görevlisi, Kırklareli Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü
altugkoc@klu.edu.tr
Özet
Türk Siyasi Tarihi’nde önemli ve uzun yerlerden birine sahip olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin
1965 Genel Seçimleri’ne çok az bir süre kala kendini resmen ortanın solunda bir parti olarak
tanımlaması, CHP’nin merkez sol siyasete geçişinin ilk kıvılcımı olmuştur. Bu aynı zamanda, Türk
Siyasi Tarihi’nde bu denli büyük ve köklü bir partinin kendini ilk defa sol siyasette gösterişidir. 1965
Genel Seçimleri’nden çok kısa bir süre önce ortaya konulan bu söylemin temelleri, birikimleri,
ideolojik yansımaları 2–3 aylık süreçte parti içi ve dışı birçok tartışmaya sebep olsa da; söylem,
partinin bu sürece kadarki demokratik gelişiminin ve dönemin etkilerinin de kaçınılmaz bir sonucu
olarak görülebilir. Bu çalışmanın amacı, 1965 Genel Seçimleri’ne gelinen süreçte, CHP’de ortanın solu
söyleminin ortaya çıkışındaki tarihsel arka planı sunabilmek, söylemin temellerini ve nedenlerini
sunabilmektir.
Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet Halk Partisi, Ortanın Solu, İsmet İnönü, 1965 Genel Seçimleri.
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
37
EMERGENCE OF “LEFT OF CENTER” DISCOURSE BEFORE THE GENERAL ELECTIONS OF 1965
Abstract
The official declaration of Republican People’s Party (RPP) –which has important and long place in
the Turkish History– as left of center just before the General Elections of 1965, was the beginning of
RPP’s center left politics. This was also the first time that a major party in Turkey, representing itself
as left wing. Although the discourse which was said before elections, caused many discussions about
basis, cumulations, ideology in both inside of the party and outside of the party for about 2-3 months;
can also seem as party’s democratic improvement and also 1960’s period inevitable result. The aim
of this study is to investigate the reasons, historical background and introduce basis of left of center
discourse which was used before General Elections of 1965.
Key Words: Republican People’s Party, Left of Center, İsmet Inönü, General Elections of 1965.
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
38
GİRİŞ
Türkiye’de 1923 – 1950 yılları arasında süren CHP’nin tek parti yönetiminden sonra, 1950 Genel
Seçimleri ile yaşanan iktidar değişikliği, Türkiye için olduğu kadar CHP için de çok büyük önem
taşıyordu. Ülkenin kurucu partisi artık iktidarda değil muhalefette idi. Bu değişim, 1950 – 1960 arası
ülke dinamiklerini etkileyeceği gibi, CHP için de çok büyük değişimler içeren bir siyasî okul olmuştu.
1950 yılında hükümeti kuran ve ülkede çok önemli bir güç haline gelen Demokrat Parti (DP)’nin,
1954 Genel Seçimleri ile milletvekili sayısını daha da yükseltmesi, iktidar – muhalefet çekişmesini de
sertleştirmişti (Albayrak, 2004: 266, 267) ve bu sertleşme, CHP’de bir takım gelişmelere sebep
oluyordu. (Kili, 1976: 124). Tartışmalara yol açsa da, 1954 sonrası CHP içi görüşmelerde Cemil Sait
Barlas’tan “27 yıllık iyiliklerden ve kötülüklerden sorumlu olmayan, belli bir iktisadi doktrine dayanan
bir parti olarak ortaya çıkalım.” (Bila, 2008: 137) teklifinin gelmesi CHP’de önemli kırılma
noktalarına gidildiğinin göstergesi sayılabilir. CHP’de bu tarihte başlayan tartışmalar ortanın solu
hareketinin de temellerini oluşturmaktadır. Yine de ortanın solu söyleminin İsmet İnönü tarafından
bizzat kullanılmasına daha bir hayli zaman vardır.
Bu çalışmanın kapsamı sol siyasete dair kavramsal açıklamaları, CHP’nin muhalefet partisi olarak
yükselişe geçtiği 1957 yılı sonrasındaki süreçleri, ortanın solu söylemine sebep olan iç ve dış
gelişmeleri ve ortanın solu söyleminin tarihsel arka planı ile beraber 1965 Genel Seçimleri öncesinde
kullanılma nedenlerini içermektedir.
1. SAĞ – SOL KAVRAMLARI
Sağ - sol siyaset kavramlarının çıkış noktası Fransız İhtilali ertesinde Fransa’da toplanan meclise
dayanmaktadır. Bu dönemde, meclis kürsüsü karşısında alınan yere göre sağ tarafta oturanlar
mevcut düzeni savunanlardan oluşurken, sol tarafta oturanlar düzenin değiştirilmesini veya
iyileştirilmesini savunan, muhaliflerden veya reformculardan oluşuyordu (Knapp ve Wright, 2006:
1; Ateş, 2008: 25). Böylelikle kavram, siyasi partiler yelpazesinde sağ - sol kanat şeklinde
kullanılmaya başlandı. Genel hatlarıyla, sağ kanat; muhafazakârlığı ve düzen koruyuculuğunu ifade
ederken, sol kanat; mevcut düzene muhalifliği, reformculuğu temsil eder hale geldi (Duverger, 1984:
134; Ecevit, 2009: 8). 1789 Fransız İhtilali’nin devamında gelişen bir sınıf olarak burjuvazi,
kapitalizmi kurarken aynı zamanda yeni bir sınıf olarak işçi sınıfının da oluşmasına sebep oluyordu
(Akın, 2013: 173). Toplumsal üretim araçlarının sahibi olan burjuva sınıfı, sadece emeğini
satabilerek hayatını devam ettirebilecek olan işçi sınıfının1 emeğini kiralayarak, kendi kapitalini
arttırmayı hedeflemekteydi. Dolayısıyla burjuva sınıfının uzun zaman boyunca soylu sınıf karşısında
ezilip nihayetinde ayaklandığı gibi, işçi sınıfı da burjuvazinin ortaya çıkardığı kapitalist sistemin
kendilerini sömürdüğünü anlamaya başlamıştı (Akın, 2013: 173).
1 Proletarya veya emekçi sınıf olarak da adlandırılmaktadır.
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
39
Sosyalizm ve komünizm akımının fikir önderlerinden Karl Marx, toplumların bugüne kadarki
tarihine sınıf savaşımlarının tarihi demiştir, çünkü ona göre ezenler ve ezilenler sürekli karşı karşıya
gelmişlerdir (Marx, 2010: 48). Sınıf mücadelelerini ortaya çıkaran da toplumların iktisadi
düzenlemeleridir (Arnhart, 2013: 266). Sosyalizm, zengin ile yoksul arasındaki çekişmeden ötürü
ortaya çıkmıştır çünkü insanlar her zaman, kendi aralarında eşitsizliğin yerleşmesine neden olan
ayrıcalıkları kaldırmak için çabalamışlardır (Akın, 2013: 174). 1889’da kurulan İkinci
Enternasyonal’de sosyalizmin uygulanmasında farklı yöntemler öne sürülmüştür ve
reformcu/devrimci sosyalizm ayrımı ortaya çıkmıştır (“Sosyal Demokrasi Nedir?”, 1965: 6).
Buradaki yöntem farkı, Maurice Duverger’in belirttiği rejim içinde/rejim üstünde savaş ayrımından
kaynaklanmaktadır. Rejim içerisinde savaşacak olan partiler, kurulu rejimi kabul ederler, iktidarı ele
almaya çalışırlar ve temsil ettiği toplumsal sınıflar yararına yönetimi yürütür ve mevcut kurumları
korurlar (Duverger, 1984: 146). Rejim üstünde savaş verecek olan partiler ise, temsil ettikleri
sınıfların çıkarlarının mevcut rejim içerisinde korunamayacağını ve yeni bir rejim inşa etmek
gerektiğini düşünürler (Duverger, 1984: 146). Dolayısıyla mevcut düzeni tamamen devirip yeni bir
düzen konulması devrim yöntemi, eski düzenin yerine parça parça yeni düzen öğeleri koymak ise
reformculuk olarak adlandırılır (Duverger, 1984: 134).
1. Dünya Savaşı sonrasında devrimci politikalarını koruyan partiler komünist parti, çoğulcu
demokrasiyi kabul ederek reformcu politikayı sürdürenler ise sosyal demokrat, sosyalist parti ve
benzeri tanımları almışlardır (Cem, 1998: 46). Sol siyaset tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de
oldukça tartışılan bir konu olmuştur. Türkiye’de sosyal demokrasi olarak adlandırılan ve ortanın solu
hareketi ile başlayacak olan merkez sol siyaset, İkinci Enternasyonal sonrası oluşan reformcu
partilerin politikalarına yakın bir şekilde mevcut rejim içerisinde sosyal adalet, eşitlik gibi ortak
yaşamın iyileştirilmesine dair reformların yapılmasına yönelik bir anlayış izlemiştir.
2. OSMANLI, ERKEN CUMHURİYET VE 27 MAYIS DÖNEMİ’DEN SOL SİYASET
ÖRNEKLERİ
Osmanlı İmparatorluğu’nda sol siyasetin, özellikle II. Meşrutiyet’in ilanından sonra geliştiğini
söylemek mümkündür. Hatta, 1908 – 1922 yılları arasında kurulan partiler arasında sosyalist ve
sosyal demokrat görüşlü partiler de bulunmaktaydı (Tunaya, 2009b: 205, 278). 6 Şubat 1909’da
kurulan Osmanlı Demokrat Fırkası (ODF), Tarık Zafer Tunaya’nın deyimi ile Türkiye’deki ilk
“Demokrat Parti” olma önemine sahiptir (Tunaya, 2009a: 285). İdeolojik olarak çoğulculuk
görüşünde olan ODF, II. Meşrutiyet dönemindeki iktidarın kuvvetli ve sert idaresine karşı hür ve
demokratik fikirleri savunma amacında olmuştur (Tunaya, 2009a: 286). Fırka uzun ömürlü
olamamış ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katılmıştır, üyelerinden bazıları ise Eylül 1910’da kurulan
Osmanlı Sosyalist Fırkası (OSF)’na geçmiştir (Tunaya, 2009b: 212). OSF’nin programında tek dereceli
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
40
seçimler, basın ve toplantı özgürlüğü, ölüm cezasının kaldırılması gibi konulara değinildiği gibi, temel
tüketim mallarından vergilerin kaldırılması, demiryolu, maden ve sigorta şirketlerinin
devletleştirilmesi, tekellerin dağıtılması, işçilere grev hakkı tanınması, işçi sendikalarına yardımda
bulunulması gibi görüşlere de yer verilmiştir (Sayılgan, 2009: 38).
CHP’nin temelleri de Cumhuriyet’in ilanından önce Mustafa Kemal2 tarafından 7 Aralık 1922’de Halk
Fırkası3 olarak atıldı ve partinin programı 8 Nisan 1923 tarihinde dokuz ilkede belirlendi (Atatürk,
2004: 539). Ulusal egemenliği, ekonomik ve sosyal konularda reformları içeren dokuz ilkeye göre
parti herhangi bir ideolojiye yönelik olmayacaktı ama Suna Kili’ye göre fırka sağ düşüncenin de
karşısında yer almış oluyordu (Kili, 1976: 43). Fakat parti herhangi bir sol ideolojiden de
beslenmiyordu. Bu durumun önemli sebeplerden biri, Milli Mücadele ve Ulusal Kurtuluş Savaşı
dönemlerinin tüm halkın desteğine dayalı olmasıdır (Kili, 1976: 17, 68). Dolayısıyla, Halk Fırkası
herhangi bir sınıfa yönelik değil, tüm halka yönelik bir parti olarak ortaya çıkıyordu. Cumhuriyet’in
ilanının devamında süregelen tek parti döneminde de sol siyasete olumlu bakılmayışının nedeni
sınıfa yönelik siyasetin halkı kapsamayacağı düşüncesinden kaynaklanmaktaydı. Zira Mustafa Kemal
de komünist sistemin Türkiye’ye uygun olmadığını dile getirmekteydi (“Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri”, 2006: 137, 138).
1960’lı yıllara kadar, Türkiye’de kurulan sol partiler uzun ömürlü olamadılar. Örneğin 1946 yılında
kurulan sosyalist eğilimli Türk Sosyal Demokrat Partisi hak ve özgürlüklere önem veren bir parti
programına sahipti. Ancak genel başkanının hayatını kaybedip, üye sayısının üçten aza düşmesi
nedeniyle 1952’de feshedildi (Akyol, 2010: 33). 1961 Anayasası’nın ardından kurulan Türkiye İşçi
Partisi (TİP) ise, dönemin siyasetinde etkin olduğu kadar, CHP’nin de konumunu etkilemiştir. 21
Eylül 1964’te kurulan Sosyal Demokrat Parti (SDP) de CHP’yi etkilemekle kalmamış, CHP’ye katılım
göstermiştir (Akyol, 2010: 49). SDP, parti programında Atatürk ilkelerine bağlı olduğunu
vurgulamaktadır (“Sosyal Demokrasi Nedir?”, 1965: 23). Kamu yararı için işletmelerin
millileştirilebileceğini ve özel sektörün de kamu yararına uygun çalışması gerektiğini
programlarında belirtmişlerdir ve kendilerini tüm çalışanların partisi olarak görmektedirler (“Sosyal
Demokrasi Nedir?”, 1965: 25-27). SDP herhangi bir seçime katılmamış olsa da, 1965 Genel
Seçimleri’nde CHP’yi desteklediğini açıklamıştır (Baban, 1965: 1). Benzer şekilde, CHP’nin tek parti
döneminden sonraki sürecini etkileyen unsurlar, 1961 Anayasası’nın da etkisiyle partiyi yeni
arayışlara yöneltmiştir. Öncelikle bu unsurları incelemek yararlı olacaktır.
2 Mustafa Kemal, Soyadı Kanunu’nun Haziran 1934 tarihinde kabulünün ardından, Kasım 1934’te Atatürk soyadını
almıştır.
3 9 Eylül 1923’te Halk Fırkası adıyla kurulan parti, 10 Kasım 1924 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası (Atatürk, 2004:
680), Mayıs 1935 tarihindeki 4. Kurultay’da ise Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır (Bila, 2008: 61).
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
41
3. HÜRRİYET PARTİSİ’NİN CHP’YE KATILIMI
1954 yılı sonrası Demokrat Parti’nin muhalefete ve basına karşı baskıcı tutumunun gitgide artıyor
olması DP içerisinde yeni tartışmalara yol açacaktı. Bu tartışmalar ispat hakkı ile başladı. Basının,
yaptığı haberleri ispatlama hakkına sahip olabilmesini engelleyen bu düzenleme aslında 1949 tarihli
bir içtihadı birleştirme kararı idi (Toker, 1991a: 104). 1955 yılının ortalarında DP içindeki bir grup
milletvekili basına yeniden ispat hakkı tanınmasını istemekteydi (Gevgilili, 1987: 112). Böylece Basın
Kanunu’ndaki mevcut düzenlemenin kaldırılmasını ve demokratik yönetime uygun şekilde basına
ispat hakkı sunulmasını talep etmişlerdi. Fakat bu talep partide bir başkaldırı olarak yorumlandı ve
önergeye sonradan katılan 9 milletvekili partiden ihraç edildi. Önergenin ilk imzacıları olan 10
milletvekili ise partiden istifa etti (Simav, 2009: 26). DP’den kopan bu 19 milletvekili daha sonra 19
Kasım 1955’te Hürriyet Partisi (HP)’nin kurucuları olacağı gibi (Gevgilili, 1987: 112), HP’nin
kurucularındaki ilerici yapı, partinin CHP ile birleşmesinden sonra CHP’yi de etkilemiştir (Esmer,
2006: 82).
1958’de yapılacak olan genel seçimlerin 1957’ye çekilmesiyle, CHP’nin seçim çalışmaları da hızla
başlamıştır. 1954 Genel Seçimleri öncesinde eski tavrını koruyan, revizyona gitmeyi düşünmeyen ve
1950 Genel Seçimleri’ndeki sürpriz durumun 1954’te düzeleceğini umut eden CHP, 1954 Genel
Seçimleri’nde daha olumsuz bir sonuç ile karşılaşınca, 1957 Genel Seçimleri için ciddi bir çalışma
başlattı. CHP’nin seçim çalışmalarının temelini yansıtan en önemli hareket 9 Eylül 1957 tarihinde
düzenlenen CHP’nin 13. Kurultay’ında okunan “Hürriyet Andı” olmuştu. Hürriyet Andı şu şekildeydi:
“Ülkemizin bugünkü siyasal durumu ve bu durumun partimizin 13. Kurultayı’na yüklediği tarihi
görev birleşmiş muhalefet cephesinin bir üyesi olan biz CHP’liler, Türk milletini layık olduğu ileri
demokratik rejime ve vatandaşlar arasında eşit muameleyi ilke edinen hukuk devletine
kavuşturmaya ve millet iradesinin tecellisine engel olmak isteyenlerin karşısında hiçbir şeyden
yılmadan, kanuna uyup ulu Tanrı’ya sığınarak mücadele etmeye and içtiğimizi işbu hürriyet
andıyla kabul ve ilan ederiz.” (Bila, 2008: 148)
CHP, 1957 Genel Seçimleri için halka daha önemli vaatlerde bulunuyordu. Artık halka inmeye çalışan
bir CHP vardı. Şemsettin Günaltay mitinglerde “İşçiye grev hakkı tanıyacağız.” diyordu (Bila, 2008:
149). 1957 Seçim Beyannamesi ile köylü, esnaf ve işçi sorunlarına değinildi. Dahası, ülkede tüm
demokratik müesseselerin kurulmasından sonra seçimlerin tüm partilere eşit haklar sağlanarak
yenileneceği söyleniyordu (“CHP Beyannamesinin Esasları Tesbit Edildi”, 1957: 5). Yani CHP iktidara
geldiği takdirde nispi temsil sistemini sağlayacak, kalkınmayı plana bağlayacak, Yüksek Hâkimler
Şurası, Çift Meclis ve Anayasa Mahkemesi kuracak (Toker, 1991a: 262), daha sonra yeni seçimlere
giderek demokratik bir düzen sağlayacaktı. Gerçekten de 1957 Genel Seçimleri’nde CHP’nin bu
tutumu, iktidarı kazandıracak kadar olmasa da sonuç verdi ve DP’nin oy oranı düşerken, CHP’nin
yükseldi. Seçimlerden umduğunu bulamayan bir diğer parti ise DP’den ispat hakkı tartışmasından
sonra ayrılıp kurulan Hürriyet Partisi oldu. HP’nin 1957 Genel Seçimleri’nden aldığı düşük oy oranı
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
42
partide kopuşlara sebep olmuş, partinin CHP’ye katılması konuşulmaya başlamıştı (Simav, 2009: 40–
48). Nihayetinde HP, Kasım 1958’de CHP’ye katılmış oldu (Gevgilili, 1987: 122). HP’nin CHP’ye
katılımı sonrasında parti içinde liberal anlayış yerleşmeye başladı ve parti programı tekrar
değiştirildi. Yeni program anayasada önemli değişiklikleri içeriyordu. Bunlar ikili meclis, nispi temsil,
hukukun üstünlüğü, sosyal adalet ve güvence idi (Ayata, 1992: 80).
4. İLK HEDEFLER BEYANNAMESİ VE 1961 ANAYASASI
1957 Genel Seçimleri ile oy oranını arttıran CHP, HP’nin de katılımı ile aktif çalışmalarını hızlandırdı.
Meclis’te, işçilere grev hakkı verilmesi, Milli Korunma Kanunu’nun kaldırılması gibi konuları içeren
12 yasa önerisi verdiler (Bila, 2008: 151). CHP’nin bu tavırdaki yönelimleri, 1959 yılındaki 14.
Kurultay ile son halini aldı. Bu kurultayda CHP, muhalefet döneminde savunduğu prensip ve fikirleri
“İlk Hedefler Beyannamesi” adındaki tek bir belgede topladı. Belge, 1953’ten bu yana gelen sosyal ve
demokratik yönde atılan adımların vardığı nokta olarak yorumlanmaktaydı (Güvenç, 2002: 139).
Beyanname, düşünce ve söz hürriyeti, basın hürriyeti, toplanma ve dernek kurma hürriyeti, grev
hakkı, sendika ve meslekî teşekkül kurma hakkı, kanun önünde eşitlik gibi birçok konuya
değinmekteydi (“CHP Halk Hizmetinde Neler Yaptı”, 1965: 78-80). Ancak ne yazık ki, 1960 veya 1961
yıllarında yapılması düşünülen genel seçimler gerçekleştirilemedi ve ülkede 27 Mayıs 1960 tarihinde
askeri bir darbe ile yönetime el koyularak yeni bir anayasa çalışmalarına başlandı. Hazırlanan 1961
Anayasası ile demokratik bir rejim amaçlanmış ve İlk Hedefler Beyannamesi’nin Anayasa üzerindeki
etkisi büyük olmuştur (Esmer, 2006: 33). Belirtmek gerekir ki, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi
yaşanmasaydı, CHP’nin genel seçimlerle iktidara gelip, İlk Hedefler Beyannamesi’ni sivil bir Meclis
çalışması ile anayasa olarak hayata geçirmesi mümkün olabilirdi. Ancak bu yapı, 27 Mayıs sonrası
oluşturulan komisyon ile hayata geçmiş ve halk nezdinde beklenen desteği görememiştir. Çünkü
darbeden sonra oluşturulan bu anayasa, bir darbe anayasası olarak görülmüş ve korkunç idam
kararlarıyla ülke içerisindeki beraberliği bozan Yassıada yargılamalarının halk üzerindeki olumsuz
etkisiyle de meşruiyetini sağlam bir zemine oturtamamıştır.
5. ORTANIN SOLU SÖYLEMİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
5.1. 27 Mayıs Sonrası CHP’nin Konumu
1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle CHP, politik yeni söylemlere ihtiyaç duymuştur. Aslına
bakılırsa, CHP içerisinde ortanın solu fikri, 27 Mayıs’tan çok kısa bir süre sonra konuşulmuştu. 1960
senesinin Ağustos ayında, CHP’nin Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ile Genel Başkanı İsmet İnönü
Heybeliada’da görüşmüşler ve 27 Mayıs’ın ertesinde CHP’nin kimliğini tartışmışlardı (Toker, 1991b:
134). 1960 öncesindeki gibi özgürlük ve demokrasi vurguları yeterli olmayacağından, artık iktisadi
kalkınma, işçi sorunları, grev, toplu sözleşme, toprak reformu, vergi adaleti, sosyal düzen gibi
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
43
sorunlara ağırlık verilmesi gerekiyordu. Böylece CHP’nin yeri aslında ortanın solunda bir yer olarak
kararlaştırılmıştı (Toker, 1991b: 135). Benzer şekilde Akis dergisindeki analizde de CHP’nin ortanın
solunda bir yer belirleyeceği daha 1960’ta yazılmıştı:
“(…) CHP’nin geniş halk kütlelerinin refahını en ziyade göz önünde tutan, sermayenin belirli
ellerde terakümünün aleyhinde bulunan parti olduğunda zerrece tereddüt bahis mevzuu
değildi. Şimdi, o istikamet biraz daha belirli şekilde tutulacak, memleket davalarının halli daha
sosyalizan bir görüşle mütalea olunacaktı. Bu, eski partinin sosyalistliğe heves ettiği manasını
taşımıyordu. Sadece, i’lerin üzerine noktaları konacaktı. CHP ortanın solunda Amerikadaki
Demokrat Parti derecesinde yer alacaktı.” (“Yurtta Olup Bitenler”, 1960: 26)
CHP’nin 1961 – 1965 yılları arası yer aldığı koalisyon hükümetlerindeki genel prensibi bu şekildeydi.
Fakat söylemin ortaya çıkışında yurtiçi ve yurtdışı birkaç gelişme daha etkili olmuştur.
5.2. 1962 Küba Krizi ve 1964 Johnson Mektubu Krizi Etkisi
Sovyetler Birliği’nin Küba’ya füze rampaları kurduğunun Ekim 1962’de Amerika Birleşik Devletleri
(ABD) istihbaratı tarafından tespit edilmesi (Sönmezoğlu, 2006: 63), ABD’nin çok sert tepkisine yol
açtı ve ABD, Küba’yı ablukaya alarak, füzelerin sökülmesini talep etti (Uçarol, 2000: 707). Buna
karşılık olarak, Sovyetler Birliği Lideri Nikita Kruşçev, ABD’nin de Türkiye’deki Sovyet topraklarına
yöneltilmiş füzeleri kaldırmasını istedi (Uçarol: 707, 708). İki güç bu şekilde anlaşarak bunalım
aşılmış olsa da, Türkiye’nin böyle bir krizde pazarlık konusu olması dönemin hükümeti için de bir
uyarı niteliğindeydi. Çünkü ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda, Türkiye’nin çıkarlarını dikkate
almadan bazı eylemlere kalkışabileceği net bir şekilde görülmüştü (Sönmezoğlu, 2006: 66). Bu
olaydan sonra süreci etkileyen ikinci bir diplomatik kriz ise, 1964’te dönemin ABD Başkanı Lyndon
B. Johnson’dan İsmet İnönü’ye gelen ve “Johnson Mektubu” olarak adlandırılacak mektuptu. 1963
sonrası Kıbrıs sorununun tekrar gündeme gelmesi ve 1964’te adadaki çatışmaların artmasıyla,
Türkiye 6 Haziran 1964’te adaya çıkarma yapmayı kararlaştırmıştı (Birgit, 2006: 373). Bu kararın
üzerine 5 Haziran 1964 tarihinde gelen Johnson Mektubu, diplomatik üsluptan uzak, sert ve
muhatabına yukarıdan bakan bir nitelikteydi (Sönmezoğlu, 2006: 73). İçerikte ise, Türkiye’nin
Kıbrıs’a yapacağı çıkarmanın Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaşla sonuçlanabilmesinden
duyulan kuşku belirtiliyor ve ABD’nin Türkiye’ye verdiği hibe silahlarla malzemelerin kullanılmasına
izin verilmeyeceği söyleniyordu. Hatta bu çıkarmanın olası bir Sovyet müdahalesine de yol açması
durumunda, NATO4 ülkelerinin Türkiye’nin yardımına gelip gelmeyeceklerinin belirsizliği de
vurgulanıyordu (Birgit, 2006: 373, 374). ABD bu mektupla Türkiye içişlerine kendi çıkarları ve
talepleri doğrultusunda direkt müdahale etmiş oluyordu. Mektubun içeriğinin basında
sızdırılmasıyla, kamuoyunda şiddetli bir anti-Amerikancılık yükseldi, ulusalcı ve solcuların
4 North Atlantic Treaty Organization - Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
44
“bağlantısız Türkiye” için tepki vermelerine sebep oldu (Ahmad, 2009: 168). Koalisyon hükümetleri
sürecinde yaşanan bu krizlerin ardından, İnönü de artık sadece ABD’ye dayanmayan ikili dengeye
geçilmesini planlamaya başladı (Gevgilili, 1987: 299). Zaten İnönü’nün Johnson Mektubu için cevabı,
“Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır.” şeklinde olmuştu (Bora, 2017: 575). Mektubun
ardından ise Türkiye’nin Sovyetler Birliği ile ilişkileri canlandırma çabasına girmesi bir tesadüf
değildi. 30 Ekim 1964’te Dışişleri Bakanı Moskova’ya giderek resmî temaslarda bulundu (Ahmad,
2010: 524, 525). İnönü’nün bu tavrı, ABD’ye karşı olan güveninin sarsıldığını gösterdiği gibi artık tek
taraflı bir dış politika izlemeyeceğinin de habercisiydi. Bu tavır aynı zamanda ortanın solu anlayışının
önemli bir adımını oluşturuyordu.
5.3. Türkiye İşçi Partisi, Yön ve Forum Dergileri Etkisi
Dış politikaya yönelik kriz boyutundaki gelişmelerin yanı sıra ülke içerisinde de CHP’yi yönlendiren
unsurlardan birkaçı, Türkiye İşçi Partisi, Yön ve Forum Dergileri idi. 1961 Anayasası’nın yarattığı
özgürlük ortamında 13 Şubat 1961’de bir grup sendikacı tarafından kurulan TİP’in varlığı CHP’nin
ulaşmaya çalıştığı kitle sebebiyle bir rekabet yaratıyordu. TİP’in programına dönemin Kemalist
düşünce yapısında var olan milliyetçi ve anti-emperyalist mirasın yansıması ve ekonomik anlamda
ortaya konulan “İkinci Kurtuluş Savaşı” çizgisi (Ünsal, 2008: 112) önemli bir çekim gücü yaratıyordu.
Ayrıca CHP’nin altı ilkesinde5 yer alan halkçılık ve devletçilik ilkelerinin yeniden yorumlanarak
benimsenmesi çok önemliydi (Ünsal, 2008: 112, 121). TİP’in anti-emperyalist ve anti-kapitalist
yapısının yanı sıra, NATO’nun, CENTO’nun6, Ortak Pazar’ın, yabancı sermayenin ve ABD’nin
karşısında olmasıyla (Ünsal, 2008: 121), CHP’nin de ulaşmaya çalıştığı, orta ve işçi sınıfa ve gençliğe
yönelik daha tutarlı bir ideolojik çerçeve çizdiği söylenebilir. Bu şekilde programında Atatürk’e, altı
ilkeye, Kemalizm’e direkt atıfta bulunan TİP’in kendini açık bir şekilde solda göstermesi, CHP’yi de
konum belirleme noktasına itiyordu.
1954 yılında yayın hayatına başlayan Forum Dergisi, CHP’ye 1960’ların ortalarına kadar etki eden
fikir ortamlarından biri olmuştur. Dergide bulunan pek çok isim ortanın solu fikrinin gelişiminde
teorik katkılarda bulunmuştur (Esmer, 2006: 85). Sosyal demokrasiye yakın bir çizgi yakalayan
dergi, döneminde örneğin ilk kez planlı ekonomiyi öne sürmekteydi (Sağlamer, 1974: 15). Esasen,
CHP’nin kabul ettiği İlk Hedefler Beyannamesi’nin temelleri de Forum Dergisi’nde atılmıştı (Şener,
2010: 75).
1961 yılında yayın hayatına başlayan Yön Dergisi ise, bünyesinde solun neredeyse tüm çeşitlerini
barındıran ve CHP’nin geleneksel çizgisinden şikâyetçi kentli-eğitimli toplum kesimlerinden destek
alan bir eğilimdeydi (Kömürcü, 2009: 47). Yön bir bakıma, 1961 Anayasası ile ortaya çıkan sol
siyaseti çatısı altında toplayan bir sol koalisyon hareketiydi (Kara, 2008: 25). Yön’ün ilk sayısında yer
5 Halkçılık, Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Devletçilik, İnkılâpçılık, Laiklik
6 Central Treaty Organization - Merkezi Antlaşma Teşkilatı (Önceki adıyla Bağdat Paktı)
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
45
alan, manifesto değeri taşıyan bildiri, “Kemalist devrimcilik” olarak da yorumlanmaya müsaittir
(Aydınoğlu, 2008: 88). İçerik olarak işçi sınıfı, sosyal demokrasi gibi konuları ve sosyolojik meseleleri
ele almış olan dergide, Yön bildirisine imza verenlerin bir bölümü de ortanın solu hareketine önderlik
etmişlerdir (Kara, 2008: 56).
5.4. Ortanın Solu Kavramının CHP’liler Tarafından Tartışılması
1961 sonrası kurulan siyasi ortama göre konum almaya çalışan CHP’nin kendini ortanın solunda
göstermesi aslında sürpriz değildi. İsmet İnönü ortanın solu tanımlaması ile partiyi çağdaşlaştırmak,
partiye yenilik getirmek istiyordu (Altuğ, 1979: 104). Çünkü CHP, kuruluşundan beri var olan
ilkelerini ve felsefesini geliştirmesine rağmen, halkın gözünde tek parti döneminin halen etkileri
(Karpat, 2003: 313-314) vardı. Dolayısıyla bu etkinin de kırılabilmesi adına, ortanın solu söyleminin
resmen vurgulandığı 1965 yılının öncesinde, yani 1960 – 1965 yılları arasında da parti içerisinden
ara ara bireysel olarak ortanın solu açıklamaları yapılıyordu. Nisan 1962’de Nihat Erim, Yön
Dergisi’ndeki bir röportajda kendisini şu sözlerle ortanın solunda göstermekteydi:
“Ferdi kazanç hırsının ekonomik hayattaki değerine ve müteşebbisin rolünün önemine
inanıyorum. Ama, sosyal adaletin sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması lazım geldiğine
de aynı şekilde inanıyorum. Yani ben ortanın solundayım.” (“Nihat Erim ile bir konuşma”, 1962:
7)
1963’ün Aralık ayına gelindiğinde CHP Aydın Milletvekili Şükrü Koç’un Milliyet Gazetesi’nde önemli
bir yazısı çıkıyor ve Koç CHP’nin aslında altı ilkesiyle ortanın solunda bir parti olduğunu yazıyordu:
“Programı ve tarihi gelişimi içindeki gelenekleri bakımından CHP, halka dayanan, gücünü halka
bağlı gören, (köylü, işçi, esnaf) aynı zamanda devrimleri ve demokratik nizamı kuran felsefesi
bakımından, ortanın solunda yer alan bir partidir.” (Koç, 1963: 2)
Yani aslında ortanın solu, CHP’nin hemen hemen kuruluş yıllarından beri bulunan altı ilke felsefesine,
mevcut dönemin etkileriyle yapılan bir atıftı. Ayşe Güneş Ayata’ya göre de ortanın solu, parti
programını ve ideolojisini değiştirmek değildi, partinin var olan görüşlerinin 1960 askeri
darbesinden sonra sık kullanılan kavramlarla yeniden anlatılmasıydı. Çünkü zaten CHP’nin
cumhuriyetçilik, demokrasi, planlı ekonomi, devletçi gelişme, sosyal adalet ve inkılâpçılığa dayanan
bir programı bulunmaktaydı ve İnönü bu programı ideolojiler yelpazesine göre ortanın solu olarak
tanımlamıştı (Ayata, 1995: 82).
İlk Hedefler Beyannamesi’nin 1961 Anayasası ile hayata geçmesi sebebiyle, 1960 sonrasında ve
koalisyon dönemlerinde CHP yeni söylemlere de ihtiyaç duymuş ve bu konuda atılımlarda
bulunmuştu. Dolayısıyla 27 Ağustos 1961 günü toplanan 15. Kurultay’da “Temel Hedefler
Beyannamesi” kabul edilmişti. Aslında bu beyanname 1961 Anayasası sonrasında varılmak istenen
temel hedefleri içeriyordu (Kili, 1976: 168). Beyanname 1961 Genel Seçimleri için bir nevi hazırlıktı.
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
46
16 Ekim 1964’te toplanan 17. Kurultay’da ise, İlk Hedefler Beyannamesi ve Temel Hedefler
Beyannamesi’nin hedeflerine ulaşıldığı düşünüldüğü için, “İleri Türkiye Ülkümüz” isimli bir bildiri
daha yayınlandı. Bildiri genel başlıklarıyla, toprak reformu, sosyal adalet, sosyal güvenlik, ekonomik
kalkınma, demokratik devletçilik, gençlik gibi konulara değiniyordu (Ahmad, 2010: 314).
Nihat Erim de 17 Temmuz 1965 günü Ulus Gazetesi’nde ortanın solunu anlatan bir makale
yayınlamış ve makalede Erim, ortanın solu söyleminin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’in
kullanımından sonra popüler olduğunu belirtmiş ve Roosevelt’in “New Deal” politikasına gönderme
yapmıştır (Erim, 1965: 1). Erim’in anlatımıyla New Deal, planlı çalışma ve plan anlayışıdır. Tarım ve
endüstri kalkınması ve reformu bu sayede gerçekleşmiştir ve Roosevelt kendisini ortanın solunda
tanımlamıştır (Erim, 1965: 1). 1954 – 1965 arası CHP içerisinde yaşanan tüm bu gelişmelerin
ışığında, 1965 Genel Seçimleri’ne çok az bir süre kala, 25 Temmuz 1965 günü Parti Meclisi’nde
CHP’nin ortanın solunda olduğunu beyan eden İsmet İnönü (Esmer, 2006: 59), 29 Temmuz 1965’te
Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan Abdi İpekçi ile yaptığı röportaj ile konuyu detaylı açıkladı (İnönü ve
İpekçi, 1965: 1). İnönü, CHP’nin devletçi bir parti olması sebebiyle zaten ortanın solunda yer aldığını
belirtiyordu (İnönü ve İpekçi, 1965: 1). 12 Ağustos 1965 tarihinde Kim Dergisi’ne verdiği röportaj ile
İnönü, bu sefer de ortanın solunu partinin laiklik ve halkçılık ilkesiyle bağdaştırıyordu ve
Anayasa’nın da sosyal temele dayandığını belirtiyordu (“İnönü Kim’e Anlatıyor”, 1965: 4, 5).
CHP’nin 1960 sonrasında kendini ortanın soluna doğru yönlendirmesinin ve 1965’te de bunu resmen
açıklamasının Hikmet Bila’ya göre sebepleri şunlardır:
“Yoksul kesimlerin ekonomik ve sosyal hak taleplerinin artması.
CHP tabanının bu genel eğilime paralel olarak köklü taleplerde bulunması.
TİP’in somut önerilerinin yaygın bir taban bulması.
Amerika’ya (Batı’ya) duyulan güvenin sarsılması.” (Bila, 2008: 182, 183)
10 Ekim 1965 günü gerçekleştirilecek olan seçimlere gidilirken, söylemin kullanıldığı temmuzdan,
ekime kadarki sürede, İnönü ve ortanın solunu destekleyen partililer söylemi, CHP’nin kuruluşundan
bu yana gelen fikirlerine, prensiplerine ve altı ilkesine bağlamışlardır. Söylem için ideolojik yeni bir
altyapı oluşturulması yerine, söylemin diğer partilerin kampanyalarında sosyalizm ve komünizm
olarak adlandırılmasından ötürü, söyleme meşruiyet zemini aranmış, bu meşruiyet de 1961
Anayasası’ndan sağlanmaya çalışılmıştır.
SONUÇ
1950 – 1960 yılları arasında ülke siyasetine muhalefet partisi olarak katılım gösteren CHP, bu süreçte
önemli demokratik gelişimler kaydetmiş, DP’nin siyasetine bir nevi anti-siyaset üretirken aynı
zamanda kendi iç demokratikleşme dinamiklerini hızlandırmıştır. HP’nin CHP’ye katılımıyla da
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
47
yükselen bu hız, İlk Hedefler Beyannamesi ile özgürlükçü bir yapının oluşturulması talebiyle
sonuçlanmıştır. Ancak araya giren ve dönemi bir hayli olumsuz etkileyen 27 Mayıs 1960 askeri
darbesi ile İlk Hedefler Beyannamesi’nin içeriği sivil bir hükümet ile değil, darbenin ardından
oluşturulan Kurucu Meclis ile 1961 Anayasası olarak hayata geçmiştir. İlk Hedefler Beyannamesi’nin
bu şekilde süresini doldurmasının ardından CHP, 1961 Anayasası’nın da oluşturduğu özgürlükçü
yapı ile yeni söylemlere ihtiyaç duymuştur. Bu arayışta CHP’yi ve İsmet İnönü’yü etkileyen birçok
olay bulunmaktadır. TİP’in çizdiği devrimci portre ve izlediği sol siyaset ile 1950 – 1960 yılları arası
artan işçi sınıfı, çiftçiyi, köylüyü, kentli sınıfı, aynı zamanda politikleşen öğrenci kitlelerini yanına
çekmeye başlaması bu olaylardan biri olarak görülebilir. Ayrıca 1960 sonrası dünyada yükselen sol
hareketlerin etkisini, Türkiye’de krize sebep olan Küba Bunalımı ve Johnson Mektubu’nu, Yön ve
Forum dergilerini ve CHP’nin kadro partisi durumundan kitle partisine geçiş sancılarını CHP’yi
etkileyen dinamiklerin içerisinde saymak mümkündür. Her ne kadar ortanın solu söylemi parti
içerisinde daha önceleri kullanılmış olsa da, İsmet İnönü’nün partiyi resmen ortanın solunda
göstermesi, CHP’deki bir arayışın yansıması olmuştur. CHP’nin kurulduğu ilk yıllardaki sınıfsız
toplum düşüncesi, 1960’tan sonra geçerliliğini kaybetmiş, CHP’nin halkçı olabilmesi için sınıfsal bir
mücadeleye ve sınıfsal bir taban arayışına girmesi gerektiği gerçeği de ortaya çıkmıştır. Bu sebeple,
1965’e gelinen süreçte CHP; beyannamelerinde, köylüye, işçiye, gençliğe olan söylemlerini arttırmış,
demokratik bir toplum isteğini belirtmiştir.
Ortanın solu söyleminin tarihsel arka planına ve çıkış noktası olarak gösterilen temellere rağmen,
söyleme dair parti içerisinde 1965 Genel Seçimleri öncesinde herhangi bir hazırlık yapılmadığı ve
ideolojik bir altyapı oluşturulmadığı görülmektedir. Seçimlere 2 – 3 ay kala yapılan çalışmalar ise
yeterli olmamış, sadece CHP’nin kurulduğu günden o güne, altı ilke ile, devrimci, halkçı, devletçi
yapısı ile zaten ortanın solunda bir parti olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca 1961 Anayasası’nın da geneli
ve yapısı itibariyle ortanın solunda bir anayasa olduğu söylenmiş ve bu anayasanın referandumla
kabulünden ötürü partinin ortanın solunda olmasına bir meşruiyet zemini hazırlanmak istenmiştir.
Seçim sürecinde ortanın solu söylemi diğer partilere yararlı olmuş, Adalet Partisi “ortanın solu
Moskova Yolu” sloganıyla karşı bir kampanya başlatmıştır (Bora, 2017: 575). Resmî söylem olarak
yeni beyan edilen ortanın solu, seçime kadar yeterince anlatılamamış, hatta parti içerisindeki
tartışmalar sebebiyle partinin de hızını düşürmüştür. Nihayetinde 1965 Genel Seçimleri’nde CHP’de
çok büyük bir oy kaybı yaşanmıştır. Ancak bu kaybı tamamen ortanın soluna bağlamak olanaksızdır.
27 Mayıs’ın olumsuz etkisi, 1961 – 1965 arası koalisyon sürecindeki tüm başarısızlıkların sadece
CHP’ye yüklenmesi ve CHP’nin ordu desteğiyle iktidarda olduğu imajı (Kili, 1976: 221), CHP’nin 1957
yıllarından sonra artan itibarını yitirmesine sebep olmuştur. Tüm bunların sonucu olarak 1965 Genel
Seçimleri’nde, CHP büyük bir oy kaybı yaşamıştır ve parti bir süre suçu ortanın solu söylemine
yüklemiştir. Ancak 1966’dan sonra Bülent Ecevit’in ortanın solu hareketini sahiplenip öncülüğünü
yapması ve söyleme ideolojik bir altyapı oluşturmaya çalışmasıyla (Ecevit, 2009), söylem bir
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
48
harekete dönüşmüş ardından da demokratik sol hareket ile son halini almıştır. Demokratik sol da
Bülent Ecevit’i Başbakanlığa kadar taşıyacak bir hareket haline gelmeyi başarmıştır.
Bilgilendirme
Bu eser, 2011’de İstanbul Üniversitesi’nde kabul edilen “CHP’de ‘Ortanın Solu’ Söylemi ve 1965
Seçimlerindeki Yansıması” başlıklı ve 2014’te “CHP’de ‘Ortanın Solu’ Söylemi ve 1965 Seçimleri”
(Koç, 2014) adıyla da kitap haline getirilen yüksek lisans tez çalışması temel alınarak hazırlanmıştır.
KAYNAKÇA
Ahmad, F. (2009). Modern Türkiye’nin Oluşumu (Çev. Y. Alogan), Kaynak Yayınları, 8. Baskı, İstanbul.
Ahmad, F. (2010). Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945 – 1980) (Çev. A. F. Yıldırım), Hil Yayınları, 4.
Baskı, İstanbul.
Akın, İ. F. (2013). Devlet Doktrinleri, Beta Basım, 2. Baskı, İstanbul.
Akyol, H. (2010). Türkiye’de Sol Örgütler Bölüne Bölüne Büyümek, Phoenix Yayınevi, 2. Baskı, Ankara.
Albayrak, M. (2004). Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Phoenix Yayınevi, Ankara.
Altuğ, K. (1979). Umudun Tükenişi, Kervan Yayınları.
Arnhart, L. (2013). Platon’dan Rawls’a Siyasî Düşünce Tarihi (Çev.: A. K. Bayram), Adres Yayınları, 5.
Baskı, Ankara.
Atatürk, M. K. (2004). Nutuk, Say Yayınları, İstanbul.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. (2006). Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk
Araştırma Merkezi, Divan Yayıncılık, 5. Baskı.
Ateş, T. (2008). Biz Devrimi Çok Seviyoruz, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı, İstanbul.
Ayata, A. G. (1992). CHP (Örgüt ve İdeoloji), Gündoğan Yayınları, Ankara.
Ayata, A. G. (1995). Türkiye’de Demokratikleşme Sürecinde Ortanın Solu Hareketi, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 50 (3-4) (Haziran–Aralık), 79 – 88.
Aydınoğlu, E. (2008). Türkiye Solu (1960-1980) “Bir Amneziğin Anıları”, Versus Kitap, 2. Baskı,
İstanbul.
Baban, C. (1965). Sosyal Demokrat Partinin Kararı, Ulus, (5 Eylül), 1.
Bila, H. (2008). CHP 1919 – 2009, Doğan Kitap, 4. Baskı, İstanbul.
Birgit, O. (2006). Evvel Zaman İçinde, Doğan Kitap, 3. Baskı, İstanbul.
Bora, T. (2017). Cereyanlar: Türkiye’de Siyasî İdeolojiler, İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul.
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
49
Cem, İ. (1998). Sosyal Demokrasi Ya Da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir, Can Yayınları, 7.
Baskı, İstanbul.
CHP Beyannamesinin Esasları Tesbit Edildi. (1957). Milliyet (4 Ekim), 1, 5.
CHP Halk Hizmetinde Neler Yaptı. (1965). Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara.
Duverger, M. (1984). Politikaya Giriş (Çev.: S. Tiryakioğlu), Varlık Yayınları, 2. Baskı, İstanbul.
Ecevit, B. (2009). Ortanın Solu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Erim, N. (1965). Ortanın Solu, Ulus, (17 Temmuz), 1.
Esmer, G. T. (2006). CHP: 1965 – 1980 Türk Siyasal Yaşamında Ortanın Solu, Yeniden Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya.
Gevgilili, A. (1987). Yükseliş ve Düşüş, Bağlam Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul.
Güvenç, N. (2002). Yine, Yeni, Yeniden, CHP, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul.
İnönü Kim’e Anlatıyor. (1965). Kim, 369 (12 Ağustos), 4 – 6.
İnönü, İ. - İpekçi A. (1965). Kalkınma Muhafazakâr Tedbirle Gerçekleşmez, Milliyet, (29 Temmuz), 1.
Kara, M. A. (2008). Yön’ün Devrimi Devrim’in Yönü Avcıoğlu-Madanoğlu Grubu’nun Ulusal Kurtuluş
Devrimi Stratejisi (1969-1971), Cumhuriyet Kitapları, İstanbul.
Karpat, K. H. (2003). Türkiye’de Toplumsal Dönüşüm Kırsal Göç, Gecekondu ve Kentleşme (Çev.: A.
Sönmez), İmge Kitabevi, Ankara.
Kili, S. (1976). 1960-1975 Döneminde Cumhuriyet Halk Partisinde Gelişmeler -Siyaset Bilimi Açısından
Bir İnceleme-, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
Knapp, A. – Wright, V. (2006). The Government and Politics of France, Routledge, 5. Edition, Oxon.
Koç, A. (2014). CHP’de “Ortanın Solu” Söylemi ve 1965 Seçimleri, Dezanj Yayınları, İstanbul.
Koç, M. Ş. (1963). C.H.P.’ye Çıkar Yol, Milliyet, (27 Aralık), 2.
Kömürcü, D. (2009). Türkiye’de Merkez Sol Siyasetin Tarihsel Kaynakları ve ‘Ortanın Solu’, İktisat
Dergisi, (502) (Mart-Nisan), 42 – 52.
Marx, K. (2010). Komünist Manifesto (Çev.: C. Üster – N. Deriş), Can Yayınları, 5. Baskı, İstanbul.
Nihat Erim ile bir konuşma. (1962). Yön, 18 (18 Nisan), 7.
Sağlamer, K. (1974). Ecevit Olayı: Bir Başbakanın Doğuşu, Belge Yayınları, 2. Cilt, 4. Baskı, İstanbul.
Sayılgan, A. (2009). Türkiye’de Sol Hareketler, Doğu Kütüphanesi, 5. Baskı, İstanbul.
Simav, A. (2009). Turan Güneş’in Siyasal Kavgaları, Agora Kitaplığı, 2. Baskı, İstanbul
Sosyal Demokrasi Nedir?. (1965). Sosyal Demokrat Parti Yayınları, Ankara.
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi (ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052)
Yıl: 2017 – Cilt: 6 – Sayı: 2
50
Sönmezoğlu, F. (2006). II. Dünya Savaşı’ndan Günümüze Türk Dış Politikası, Der Yayınevi, İstanbul.
Şener, M. (2010). Türkiye Solunda Üç Tarz-ı Siyaset YÖN, MDD ve TİP, Yordam Kitap, İstanbul.
Toker, M. (1991a). Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları 1944 – 1973: DP Yokuş Aşağı 1954 – 1957, Bilgi
Yayınevi, 3. Kitap, 2. Baskı, Ankara.
Toker, M. (1991b). Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları 1944 – 1973: Yarı Silahlı, Yarı Külahlı Bir Ara
Rejim 1960 – 1961, Bilgi Yayınevi, 5. Kitap, 2. Baskı, Ankara.
Tunaya, T. Z. (2009b). Türkiye’de Siyasi Partiler: İkinci Meşrutiyet Dönemi, İletişim Yayınları, 1. Cilt, 3.
Baskı, İstanbul.
Tunaya. T. Z. (2009a), Türkiye’de Siyasal Gelişmeler 1876-1938: Kanun-i Esasi ve Meşrutiyet Dönemi,
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Cilt, 3. Baskı, İstanbul.
Uçarol, R. (2000). Siyasi Tarih (1789 – 1999), Filiz Kitabevi, 5. Baskı, İstanbul.
Ünsal, A. (2008). Umuttan Yalnızlığa Türkiye İşçi Partisi (1961 – 1971), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2.
Baskı, İstanbul.
Yurtta Olup Bitenler. (1960). Akis, 315 (18) (31 Ağustos), 24 – 27.