ArticlePDF Available

Bağlanma, Duygu Düzenleme, Reddedilme Duyarlılığı, Yakınlık Korkusu ve Kendini Saklamanın Kırılgan Narsisizm ile İlişkisi

Authors:

Abstract

Bu çalışmanın temel amacı, kırılgan narsisizm ile yetişkin bağlanma stilleri, duygu düzenleme güçlüğü, reddedilme duyarlılığı, yakınlık korkusu ve kendini saklama değişkenleri arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Çalışmanın ikinci amacı ise, bağlanma ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide duygu düzenlemenin, kendini saklama ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide ise reddedilme duyarlılığının olası aracı rollerinin sınanmasıdır. Bu amaçla, normal popülasyondan seçilen 18-60 yaş arası toplam 236 yetişkin katılımcı çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Katılımcılara Aşırı Duyarlı Narsisizm Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II, Duygu Düzenlemede Güçlükler Ölçeği, Yetişkin Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği, Yakınlık Korkusu Ölçeği ve Kendini Saklama Envanteri uygulanmıştır. Çalışmanın bulgularında, kırılgan narsisizm ile kaygılı bağlanma, duygu düzenleme güçlüğü, reddedilme duyarlılığı ve kendini saklama arasında anlamlı pozitif ilişkilere rastlanmış, kırılgan narsisizm ile yakınlık korkusu arasında ise anlamlı negatif ilişkinin olduğu gözlenmiştir. Tüm bağımsız değişkenlerin bir arada analize sokulduğu aşamalı regresyon analizi sonucunda, değişkenlerin bir arada kırılgan narsisizmin varyansının %21’ini açıkladığı bulunmuştur. Ayrıca, bağlanma ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide duygu düzenlemenin tam aracı rolü olduğu, kendini saklama ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide ise reddedilme duyarlılığının kısmi aracılık yaptığı saptanmıştır.
Makale Bilgisi
Anahtar
kelimeler:
kırılgan
narsisizm,
bağlanma stilleri,
duygu
düzenleme,
reddedilme
duyarlılığı,
kendini saklama
Keywords:
vulnerable
narcissism,
attachment
styles,
emotion
regulation,
rejection
sensitivity,
self-concealment
Öz
Bu çalışmanın temel amacı, kırılgan narsisizm ile yetişkin bağlanma stilleri, duygu
düzenleme güçlüğü, reddedilme duyarlılığı, yakınlık korkusu ve kendini saklama
değişkenleri arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Çalışmanın ikinci amacı ise,
bağlanma ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide duygu düzenlemenin, kendini
saklama ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide ise reddedilme duyarlılığının olası
aracı rollerinin sınanmasıdır. Bu amaçla, normal popülasyondan seçilen 18-60 yaş
arası toplam 236 yetişkin katılımcı çalışmanın örneklemini oluşturmuştur.
Katılımcılara Aşırı Duyarlı Narsisizm Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II,
Duygu Düzenlemede Güçlükler Ölçeği, Yetişkin Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği,
Yakınlık Korkusu Ölçeği ve Kendini Saklama Envanteri uygulanmıştır. Çalışmanın
bulgularında, kırılgan narsisizm ile kaygılı bağlanma, duygu düzenleme güçlüğü,
reddedilme duyarlılığı ve kendini saklama arasında anlamlı pozitif ilişkilere rastlanmış,
kırılgan narsisizm ile yakınlık korkusu arasında ise anlamlı negatif ilişkinin olduğu
gözlenmiştir. Tüm bağımsız değişkenlerin bir arada analize sokulduğu aşamalı
regresyon analizi sonucunda, değişkenlerin bir arada kırılgan narsisizmin varyansının
%21’ini açıkladığı bulunmuştur. Ayrıca, bağlanma ile kırılgan narsisizm arasındaki
ilişkide duygu düzenlemenin tam aracı rolü olduğu, kendini saklama ile kırılgan
narsisizm arasındaki ilişkide ise reddedilme duyarlılığının kısmi aracılık yaptığı
saptanmıştır.
Abstract
The main aim of this study was to investigate the associations between vulnerable
narcissism, adult attachment styles, emotion regulation, rejection sensitivity, fear of
intimacy and self-concealment. Another aim was to test the mediating role of emotion
regulation in the relationship between attachment and vulnerable narcissism and also
to examine the mediating role of rejection sensitivity in the relationship between self-
concealment and vulnerable narcissism. For this purpose, 236 participants between the
ages of 18 and 60, who were chosen from normal population, constituted the sample.
Hypersensitive Narcissism Scale, Experiences in Close Relationships-Revised,
Difficulties in Emotion Regulation Scale, Rejection Sensitivity Questionnaire, Fear of
Intimacy Scale and Self-Concealment Scale were applied to the participants. Findings
of the study indicated significant positive relation of vulnerable narcissism with
anxious attachment style, emotion regulation difficulties, rejection sensitivity and self-
concealment. Also, a significant negative relationship was found between vulnerable
narcissism and fear of intimacy. Stepwise regression analysis revealed that study
variables explained 21% of the variance in vulnerable narcissism. In addition, emotion
regulation had a full mediating role in the relationship between anxious attachment
and vulnerable narcissism, whereas rejection sensitivity had partially mediated the
relation between self-concealment and vulnerable narcissism.
*Sorumlu Yazar, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, İzmir, Türkiye
e-posta: eminesevinc.tok@ikc.edu.tr
DOI: 10.31682/ayna.515625
Gönderim Tarihi (Received): 21.01.2019; Kabul Tarihi (Accepted): 12.03.2019
2148-4376/ All rights reserved.
Şeyma Elibol1, Emine Sevinç Sevi Tok2*
1 Ege Pia Danışmanlık Merkezi, İzmir, Türkiye
2 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, İzmir, Türkiye
Bağlanma Stilleri, Duygu Düzenleme, Reddedilme Duyarlılığı, Yakınlık
Korkusu ve Kendini Saklamanın Kırılgan Narsisizm ile İlişkisi
Nicel Araştırma
AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
AYNA Klinik Psikoloji Dergisi
Dergi Ana Sayfa: https://dergipark.org.tr/ayna
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
128
Giriş
Narsisizm kavramı ilk olarak Ellis (1898) tarafından Yunan mitolojisinde yer alan
Narkissos’un hikâyesinden yola çıkılarak ortaya atılmış olup, önce psikanalitik kuramcılar,
nesne kuramcıları ve kendilik kuramcıları tarafından çalışılmış, ardından psikolojinin tüm
alanlarındaki araştırmalara konu olan popüler bir başlık haline gelmiştir. Freud (1931)
‘’narsistik libidinal tür’’ kavramını, bağımsız, dışa dönük, saldırgan, sevmeyi başaramayan ya
da yakın ilişki kuramayan kişileri tanımlarken kullanmıştır. Reich (1949), Freud’un fallik-
narsistik karakter gözlemine dayanarak narsistik karakteri, kendine aşırı güvenen, kendini
beğenen, kibirli, soğuk ve saldırgan özelliklerle betimlemiştir. Ayrıca narsisizmin, kişinin
incinebilme hissine karşı göstermiş olduğu savunmacı bir yaklaşım olduğunu ve erken
travmatik deneyimlerin tekrarlanması sonucu bu kişilerin benlik kavramını düzenleme
yeteneğinden yoksun olduğunu belirtmiştir (Reich, 1960). Winnicott (1965) ise, gerçek ve
sahte benlik kavramının birbirinden ayırt edilerek, narsistik kişiliği büyüklenmeci sahte benlik
ile savunmacı kişi olarak tanımlanmıştır.
Nesne kuramcılarından Kohut narsisizmi, sağlıklı gelişimsel bir süreç olarak görmüş ve
patolojik narsisizmi gelişim devam ederken yaşanan duraksama süreci olarak ifade etmiştir
(Kohut, 2015). Kernberg ise narsisizmi, normal ve patolojik olarak ayırt ederek açıklamaya
çalışmıştır. Normal narsisizmi kendine yapılan libidinal yatırım olarak tanımlayıp, patolojik
narsisizmi ise normal çocuksu narsisizme belli ölçüde saplanma ya da gerilemeden, en ciddi
patolojik narsisizm türü olan narsistik kişilik karakteristiğine kadar giden bir boyutta
kavramsallaştırmıştır (Kernberg, 2012).
Patolojik narsisizm ile ilgili alanyazın incelendiğinde, şimdiye kadar kavramın farklı ve
çok boyutlu sınıflamalarla değerlendirildiği göze çarpsa da büyüklenmeci ve kırılgan olmak
üzere iki boyutta ele alınması fikrinin en kabul gören görüş olduğu gözlenmektedir (Dickinson
ve Pincus, 2003; Rose, 2002; Wink, 1991). Büyüklenmeci narsisizm, grandiyozite, teşhircilik,
hak görme, küstahlık, haset, dikkat çekme arzusu, aşırı talepkarlık, diğerlerinin ihtiyaçlarını
görmeme ve kaygı düzeyinin düşük olması gibi özellikler ile tanımlanmaktadır (Akhtar ve
Thomson, 1982; Wink, 1991). Kırılgan narsisizm ise bu özelliklerin zıt kutbu gibi görülebilecek
aşırı alçak gönüllülük, eleştiriye hassasiyet, yüksek kaygı düzeyi, çekingenlik, devamlı stres
altında olma, acı çektiğini düşünme ve diğerleri ile kurulan yakın ilişkilerde fark edilebilecek
kendilikle ilgili büyüklenmeci beklentiler gibi özellikleri içinde barındırmaktadır (Akhtar ve
Thomson, 1982; Wink, 1991). Cooper (1981), Akhtar ve Thomson (1982), Gabbard (1989) ile
Wink (1991) gibi araştırmacılar tarafından ‘’açık’’ ve ‘’gizli’’ narsisizm olarak tanımlanan türler
de büyüklenmeci ve kırılgan narsisizm özelliklerini kapsamaktadırlar. Gabbard (1989), bu iki
türün birbirinden tamamen farklı özelliklere sahip olmasına karşın, aşırı kendini düşünme ve
büyüklenmeci beklentilere sahip olmanın iki türün ortak özellikleri olduğunu belirtmektedir.
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
129
Kırılgan narsisizm özelliklerine ilişkin yapılan çalışmalar incelendiğinde, seçilen
değişkenler arasında sıklıkla bağlanma kuramının yer alması dikkati çekmiştir. Bağlanma
kuramının temelleri, Bowlby (1965) ve Ainsworth (1979, 1985) tarafından atılmıştır. Bowlby
(1969), anne-çocuk bağlanması ile ayrılma, mahrum kalma ya da annenin ölümü gibi
etmenlerle bağlanmada meydana gelen bozulmalara odaklanmıştır. Ainsworth (1985) ise,
Bowlby’nin fikirlerine katkıda bulunmak üzere, anneye özgü davranış stillerinin, bebek ve
bebek-anne bağlanma sistemi üzerindeki etkisini araştırmaya yönelerek bağlanma stillerinin
tanımlanmasını sağlamış ve bebeklerin tepkilerine göre güvenli, kaygılı/kararsız ve
kaygılı/kaçınan olmak üzere üç bağlanma stilinin olduğunu bildirmiştir. 1980 yılından itibaren
ise, yetişkinlerin diğerleriyle yaşadıkları yakın ilişki örüntüleri bağlanma teorisiyle ilişkili
olarak araştırılmaya başlanmış ve Ainsworth’un (1985) bağlanma stillerinden yola çıkarak,
güvenli, kaygılı/kaçınan ve kaygılı/kararsız olmak üzere üç yetişkin bağlanma stili kategorisini
oluşturmuşlardır (Hazan ve Shaver, 1987).
Bowlby’nin (1982), çocukluk döneminde yaşanan kayıpların ve umutsuzluk
duygularının ileri dönemlerde psikolojik sorunlara yol açabileceğini belirtmesi, bağlanma ve
psikopatoloji arasındaki ilişkinin incelenmesine öncülük etmiştir Pistole (1995), güvensiz
bağlanmanın farklı türlerini, narsistik kırılganlığı yüksek olan kişilerin başvurduğu savunma
mekanizmaları olabileceğini belirtmiştir. Kendilik araştırmacılarına göre, ailesel
geribildirimde empati yoksunluğu ve ilgi yoksunluğu, çocuktaki sağlıklı narsisizm gelişim
sürecini bozmakta, benmerkezci ve büyüklenmeci gelişim aşamalarını desteklemektedir
(Watson, Hickman, Morris, Milliron ve Whiting, 1993). Miller ve arkadaşları (2010) ile
Mikulincer ve Florian (1998) tarafından yapılan çalışmalarda, yetişkin ilişkilerinde kaygılı
bağlanma stili sergileme eğiliminin artmasıyla birlikte kırılgan narsistik özelliklerin de artış
gösterdiğine dair bulguya ulaşılmıştır.
Bağlanma kuramı ile oldukça ilişkilendirilen bir başka kavram da duygu düzenleme
kavramıdır. Duygu düzenleme kavramı, fizyolojik, deneyimsel ve davranışsal alanlarda yapılan
değişimleri kapsamaktadır (Gross, 1999). Duygu düzenleme süreci, kişinin duygusal
tepkilerini amacına yönelik olarak değiştirmek için takip etme, gözden geçirme ve değiştirme
süreçlerini içermektedir (Lazarus, 1991; Thompson, 1994). Bu kavrama ilişkin çalışmaların
temeli, psikolojik savunma (Freud, 1931, 1959), psikolojik stres ve başa çıkma (Lazarus, 1966),
bağlanma teorisi (Bowlby, 1969) ve duygu teorisine (Frijda, 1986) dayanmaktadır. Güvenli
bağlanma stiline sahip bireylerin, istenmeyen duyguların ortaya çıkmasına neden olan içsel ya
da dışsal uyarıcılarla karşılaştıkları zaman, problem çözme, planlama ve yeniden
değerlendirme becerilerine sahip oldukları, negatif olayları daha az zarar veren bir bakış
açısına yerleştirdikleri bildirilmektedir (Mikulincer ve Shaver, 2007). Kaçınan bağlanma
stiline sahip kişilerin ise duyguların ifade edilmesine fırsat vermediği ve bilinçli olarak bu
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
130
duyguların bilinmesini istemediği düşünülmektedir. Başka bir deyişle, kaçınan savunma
sistemi, duygusal aşamanın engellenmesini tasarlamaktadır (Cassidy, 1994). Kaygılı bağlanan
kişilerde, olumsuz duyguları bağlanma figürüyle uyumlu olarak algılama ve bu yüzden de
olumsuz duyguları abartma ve değerini uzun süre sürdürmenin tipik olduğu vurgulanmaktadır
(Mikulincer ve Shaver, 2007).
Duygu düzenleme ile narsisizm ilişkisinin sorgulandığı çalışmalar incelendiğinde,
klinik olmayan popülasyondan seçilmiş katılımcılarla yürütülen bir araştırmada, narsistik
kırılganlık ile duygu düzenleme stratejilerine erişme güçlüğü, duygusal durumu anlama
güçlüğü, duygusal durumu kabullenme güçlüğü ve duygusal durumda açık olma güçlüğü
arasında anlamlı ilişki bulunduğu bildirilmiştir (Di Pierro, Di Sarno ve Madeddu, 2017). Başka
bir çalışmada, büyüklenmeci narsisizm ile duygu düzenleme arasında negatif yönlü ilişki
olduğu, kırılgan narsisizm ve duygu düzenleme güçlüğü arasında ise pozitif yönlü anlamlı ilişki
olduğu saptanmıştır (Zhang, Luo, Zhao, Zhang ve Wang, 2017).
Alanyazında Bowlby’nin bağlanma kuramı ile ilişkilendirilen bir diğer kavram ise
reddedilme duyarlılığıdır. Bağlanma kuramında aktarıldığı şekliyle, çocukların kendilerine ve
ilişkilerine ait geliştirmiş olduğu zihinsel modeller, onlar için önemli olan kişiler tarafından
memnun edilip edilmeyeceği, ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmayacağı ve reddedilip
reddedilmeyeceği hakkındaki beklentileri içermektedirler. Bu beklentilere bakım veren
tarafından olumsuz karşılık verildiğinde, kişi güvensizlik ve endişe dayanaklı bir model
geliştirmekte ve bu da ilerideki ilişkilerinde yoğun duygu karmaşaları yaşayan ve şüpheci
tutum sergileyen bireyler olmalarına yol açmaktadır (Hazan ve Shaver, 1994). Reddedilme
duyarlılığı, reddedilme ipuçlarına karşı aşırı duyarlılık ile bunu izleyen aşırı tepki hali olarak
tanımlanmaktadır. Bu duyarlılık, önemli kişiler ve bakım veren ile erken dönemde yaşanan,
etki süresi uzatılan ya da ilerletilen reddedilme deneyimlerinden kaynaklanmaktadır. Bunun
gibi deneyimler aracılığı ile çocuk yakınlık kurduğu ilişkilerde reddedilme deneyimini
yaşamayı beklemektedir (Feldman ve Downey, 1994; Pietrzak, Downey ve Ayduk, 2005).
Narsisizm ve eleştiriye hassasiyet arasındaki ilişkinin incelendiği bir araştırmada,
büyüklenmeci narsisizm gösteren katılımcıların geri bildirim almaya eğilimli olup, eleştiriye
daha az hassasiyetlerinin olduğu, geri bildirim seçeneklerini araştırdıkları, aşırıya kaçan geri
bildirim durumlarına karşı çok az negatif duygu içselleştirmesiyle yanıt verdikleri ve
performansları üzerinde çok düşünmedikleri gözlenmiştir. Buna karşın kırılgan narsistik
özellikteki katılımcıların ise, geri bildirim seçeneğini reddetme eğilimi gösterdikleri
bulunmuştur (Atlas ve Them, 2008). Romantik ilişkilerdeki reddedilmeye verilen duygusal
tepki, kaygılı bağlanma ve kırılgan narsisizm arasındaki ilişkilerin incelendiği bir çalışmada,
yüksek düzeyde kaygılı bağlanma eğilimi gösteren kişilerin reddedilmeye maruz kaldıklarında
daha büyük tepki verdikleri belirtilmiştir. Ayrıca, kırılgan narsisizm eğilimleri yüksek olan
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
131
kişilerin de reddedilmeye maruz kaldıklarında daha fazla tepki gösterdikleri saptanmıştır
(Besser ve Priel, 2009).
Kırılgan narsisizm özellikleri gösteren kişilerin yakın ilişki kurmaya ilişkin davranış
örüntülerinin daha iyi anlaşılabilmesi için, gelişimsel anlamda bağlanma stilleriyle ilişkisi
vurgulanan yakınlık kurmaktan korkma kavramına odaklanılmıştır. Yakınlık korkusu,
insanların kişilerarası ilişkilerini etkileyen, bilinçaltında yakınlık kurmaktan korkma ve
yakınlık kurmaktan kaçınma duygu ve davranışlarıyla tanımlanan bir kavramdır (Firestone ve
Catlett, 1999). Yetişkin romantik ilişkilerindeki yakınlık kavramının araştırılması bağlanma
stilleri hakkındaki görüşlere dayandırılarak başlamıştır. Narsisizm ile yakınlık korkusu
arasındaki ilişkilerin incelendiği çalışmaların oldukça sınırlı sayıda olduğu ve sadece
büyüklenmeci narsisizme odaklandığı göze çarpmaktadır. Örneğin, büyüklenmeci narsisizm,
bağlanma, reddedilme duyarlılığı ve yakınlık korkusu arasındaki ilişkinin incelendiği bir
araştırmada, yakınlık korkusunun, kaçınan bağlanma ve narsisizm arasında aracı role sahip
olduğu saptanmıştır (Finzi-Dotton, Har-Even ve Raz, 2011). Yakın ilişkilere ilişkin alanyazında
sözü geçen diğer bir kavram ise kendini saklamadır ve kişinin negatif ya da stres verici olarak
algıladığı kişisel bilgilerini, başkalarından saklama eğilimi olarak tanımlanmaktadır (Derlega
ve Chaikin, 1977). Kişi, bilgilerini başkalarıyla paylaştığında riske girdiğini ve benliğinin zarar
görebileceğini düşünmektedir (Larson ve Chastain, 1990). Bu kişiler diğerleriyle kurduğu
ilişkilerde sır saklama ve yalan söyleme gibi amaçlara yönelik davranışlar ve duygularını ifade
etmeme gibi yanlış duygu düzenleme stratejileri sergilemektedir. Kendini saklama davranışı,
ilişki kurulan kişilerin yorumlarına karşı hassas olan kişilerde daha yüksek oranda
görülmektedir. Kendini saklama eğiliminin güvensiz bağlanan, reddedilme duyarlılığı gösteren
ve çekingen kişilik sergileyen kişilerde görüldüğü belirtilmektedir (Larson, Chastain, Hoyt ve
Ayzenberg, 2015). Kendini saklama ve narsisizme ilişkin alanyazın tarandığında, bu iki
değişkenin birlikte araştırıldığı bir çalışmaya rastlanılmamaktadır.
Tüm bu alanyazın bilgisi ışığında bu çalışmanın amacı, kırılgan narsisizm ile yetişkin
bağlanma stilleri, duygularını düzenlemekte güçlük çekme, reddedilmeye karşı duyarlılık,
insan ilişkilerinde yakınlık kurmaktan korkma ve diğerlerinden kendini saklama eğilimi
arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Çalışmanın ikinci amacı ise, bağlanma ile kırılgan
narsisizm arasındaki ilişkide duygu düzenlemenin, kendini saklama ile kırılgan narsisizm
arasındaki ilişkide ise reddedilme duyarlılığının olası aracı rollerinin sınanmasıdır.
Hipotezlere değinilecek olursa, kaygılı bağlanmanın, duygu düzenleme güçlüğünün,
reddedilmeye karşı duyarlılığının, insanlarla yakınlık kurmaktan korkmanın ve kendini
saklama davranışının kırılgan narsisizm ile anlamlı ve pozitif yönde ilişki gösterecekleri
beklenmektedir. Ayrıca tüm bağımsız değişkenlerinin birlikte kırılgan narsisizm seviyesini
anlamlı seviyede yordayacağı düşünülmektedir. Son olarak, duygu düzenleme güçlüğünün
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
132
kaygılı bağlanma ve kırılgan narsisizm arasında tam aracılık yapacağı, benzer şekilde kendini
reddedilme duyarlılığının kendini saklama davranışı ve kırılgan narsisim arasında tam aracılık
göstereceği beklenmektedir.
Yöntem
Örneklem
Çalışmanın örneklemi kolayda örnekleme yöntemiyle belirlenmiş olup, İzmir’de
yaşayan 18-60 yaş arası toplam 236 yetişkin katılımcı tarafından oluşturulmuştur.
Katılımcıların 164’ü (%69.5) 18-27 yaş, 43’ü (%18.2) 28-37 yaş, 17’si (%7.2) 38-46 yaş ve 12’si
(%5.1) 47-60 yaş aralığında yer almakta olup, örneklemin yaş ortalaması 25.56’dır. 236
katılımcının 177’si (%75) kadın ve 59’u (%25) erkeklerden oluşmuştur. Örneklemin
sosyoekonomik açıdan dağılımına ilişkin olarak katılımcıların evlerine giren aylık gelir
sorulduğunda %23.3’ünün 2500 TL ve altı, %64’ünün 2501-4000 TL arası ve %12.7’sinin 4001
ve üzeri şıklarını işaretledikleri gözlenmiştir. Eğitim durumu bakımından, örneklemin
%2.1’inin ilkokul, %3’ünün ortaokul, %31.4’ünün lise, %62.7’sinin üniversite ve %0.8’inin
lisansüstü diplomaya sahip olduğu saptanmıştır. Son olarak katılımcıların medeni durumları
incelendiğinde, 64 kişinin evli (%27.1), 167 kişinin bekar (%70.8) ve 3 kişinin boşanmış/dul
(%1.2) olduğu gözlenmiştir.
Veri Toplama Araçları
Aşırı Duyarlı Narsisizm Ölçeği (ADNÖ). Bu ölçek, narsisizmin kırılganlık
boyutunu ölçmek için Hendin ve Cheek tarafından (1997) tasarlanmıştır. ADNÖ, 5’li Likert tipi
cevaplanmakta olup, toplam 10 maddeden oluşturulmuştur. ADNÖ puanındaki artış, kırılgan
narsisistik eğilimlerdeki artışa işaret etmektedir (Hendin ve Cheek, 1997). Ölçeğin Türkçe
geçerlik ve güvenirlik çalışması Şengül ve arkadaşları (2015) tarafından yapılmıştır. Faktör
analizi sonucunda, iki maddenin faktör yapısına katkı sağlamadığı anlaşılarak, ölçek sekiz
maddeye indirilmiş, son hali ile Cronbach alfa değeri 0.66 olarak hesaplanmıştır.
Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II (YİYE-II). Fraley, Waller ve Brennan
tarafından 2000 yılında geliştirilen ölçek, bağlanmaya karşı kaygı ve bağlanmaya karşı
kaçınma olarak iki alt boyutu değerlendirmektedir. 36 maddeden oluşan ölçekte, 18 madde
kaygı ve 18 madde kaçınma boyutlarını ölçmek için tasarlanmıştır. 7’li Likert tipinde
cevaplanan ölçekte, her bir alt faktörden 18-126 arası puan alınabilmektedir. YİYE-II’nin
Türkiye’deki geçerlilik güvenilirlik çalışması Selçuk ve arkadaşları (2005) tarafından yapılmış
olup, ölçeğin Cronbach alfa katsayısı, kaçınma alt boyutu için 0.58 ve kaygı alt boyutu için 0.69
olarak bulunmuştur.
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
133
Duygu Düzenlemede Güçlükler Ölçeği (DDGÖ). Gratz ve Roemer (2004)
tarafından geliştirilmiş olan ölçek 36 madde ve 6 alt faktörden oluşmuştur. Bunlar; farkındalık,
açıklık, kabul, amaç, strateji ve dürtüdür. Bu 6 farklı boyuttaki duygu düzenleme güçlüklerinin
yanı sıra, toplam puan da elde edilerek duygu düzenlemede yaşanan genel güçlük de
değerlendirilebilmektedir. Ölçekten alınan yüksek puanlar, bireylerin duygu düzenleme
konusunda güçlük yaşadıklarına işaret etmektedir. Duygu Düzenlemede Güçlükler Ölçeği'nin
Türkçe uyarlama çalışma Rugancı ve Gençöz (2010) tarafından yürütülmüş olup, ölçeğin
orijinal formundaki 10. maddenin işlemediği tespit edilmiştir. 35 maddelik Türkçe formun
Cronbach alfa katsayısı 0.94 olarak bulunmuştur.
Yetişkin Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği (YRDÖ). Çalışmada, Downey ve
Feldman (1996) tarafından bireylerin reddedilmeye karşı duyarlılık düzeylerini belirlemek için
geliştirilmiş olan ölçeğin 9 maddelik yetişkin formu kullanılmıştır. Maddeler, bireyin kendisi
için anlamlı diğerleri tarafından reddedilmesinin olası olduğu hipotetik durumları içermekte
olup, kişinin ifade edilen durum ile ilgili reddedilme ve kabul edilme beklentilerini 6’lı Likert
tipinde cevaplaması istenmektedir (Berenson ve ark., 2009). Ölçeğin Türkçe geçerlik ve
güvenirlik çalışması, Bozkuş ve Araz (2015) tarafından yapılmıştır ve toplam puan için
Cronbach alfa değeri 0.62 olarak bulunmuştur.
Yakınlık Korkusu Ölçeği (YKÖ). Descutner ve Thelen tarafından 1991 yılında,
ilişkilerde yakınlıktan kaçınma tutumunu ölçmek amacıyla oluşturulan ve 35 maddeyi içeren
bir öz-bildirim ölçeğidir. 5’li Likert tipi yanıtlanan ölçek üç faktörden oluşmaktadır; hayali
yakınlık korkusu, hayali açıklık ve geçmiş dönem yakınlık korkusu. YKÖ’nün Türkiye için
geçerlik ve güvenirlik çalışması Elibol ve Sevi Tok (2019) tarafından gerçekleştirmiş olup,
ölçeğin toplam puan için Cronbach alfa değeri 0.81 olarak bulunmuş, test-tekrar test güvenirlik
puanı ise 0.76 olarak saptanmıştır.
Kendini Saklama Envanteri (KSE). Larson ve Chastain tarafından 1990 yılında
geliştirilen, bir kişinin sıkıntı veya olumsuz olarak algıladığı kişisel bilgilerini başkalarından
saklama eğiliminin değerlendirildiği bir ölçektir. Bu ölçek 10 maddelik 5’li Likert tipinde
hazırlanmıştır. Alınan yüksek puanlar, yüksek düzeyde kendini saklamayı ifade etmektedir.
Türkçeye uyarlama çalışması Terzi, Güngör ve Erdayı (2010) tarafından yapılmış olup, ölçeğin
test-tekrar test güvenirlik katsayısı 0.72 ve Cronbach alfa katsayısı 0.82 olarak bulunmuştur.
İşlem
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Etik Kurulu’ndan gerekli izinler
alındıktan sonra veri toplama sürecine geçilmiştir. Sıra etkisinin önüne geçilmesi için
ölçeklerin yerlerinin değişik olduğu üç tip ölçek kitapçığı hazırlanmış ve bu kitapçıklar
dönüşümlü olarak sunulmuştur. Çalışmaya katılmaya gönüllü olan katılımcılardan öncelikle
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
134
bilgilendirilmiş onam alınmıştır. Ölçekler öz bildirime dayalı olduğu için her katılımcıdan
bireysel olarak doldurulmaları talep edilmiş, bir ölçek kitapçığının doldurulması yaklaşık 30-
35 dakikayı almıştır.
Bulgular
Korelasyon Analizleri
Yapılan bir dizi korelasyon analizi sonucunda, ADNÖ toplam puanı ile YRDÖ (r = 0.20,
p < .001), DDGÖ (r = 0.34, p < .001), KSE (r = 0.25, p < .001) ve YİYE-II alt ölçekleri olan
kaygılı (r = 0.26, p < .001) ve kaçınan bağlanma (r = 0.13, p < .05) toplam puanlarıyla anlamlı
ve pozitif yönde ilişki gösterdiği saptanmıştır. ADNÖ ile YKÖ toplam puanları arasında ise
anlamlı ve negatif yönde bir ilişki olduğu bulunmuştur (r = -0.22, p < .001). Korelasyon
analizlerine ilişkin sonuçlar Tablo 1’de sunulmuştur.
Tablo 1.
Korelasyon Analizi Sonuçları
ADNÖ
YRDÖ
DDGÖ
KÇB
KYB
YKÖ
KSE
x̄
SS
ADNÖ
1
0.20*
0.34**
0.13*
0.26**
-0.22**
0.25**
23.24
4.15
YRDÖ
0.20**
1
0.37**
0.37**
0.53**
-0.07
0.31**
76.54
38.50
DDGÖ
0.34**
0.37**
1
0.34**
0.47**
-0.29**
0.36**
98.67
15.34
KÇB
0.13*
0.37**
0.34**
1
0.46**
-0.04
0.28**
3.20
0.97
KYB
0.26**
0.53**
0.47**
0.46**
1
-0.17**
0.32**
3.60
0.92
YKÖ
-0.22**
-0.07
-0.29**
-0.04
-0.17**
1
-0.25**
104.40
11.59
KSE
0.25**
0.31**
0.36**
0.28**
0.32**
-0.25**
1
24.12
8.89
Not 1. *p < .05, **p < .001
Not 2. ADNÖ: Aşırı Duyarlı Narsisizm Ölçeği, YRDÖ: Yetişkin Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği, DDGÖ: Duygu
Düzenleme Güçlüğü Ölçeği, KÇB: Kaçınan Bağlanma, KYB: Kaygılı Bağlanma, YKÖ: Yakınlık Korkusu Ölçeği, KSE:
Kendini Saklama Envanteri.
Basit Doğrusal Regresyon Analizleri
Reddedilme duyarlılığı düzeyinin kırılgan narsisizmi yordama gücünün
değerlendirilmesi için doğrusal regresyon analizine başvurulmuştur. Yapılan analiz
sonucunda, reddedilme duyarlılığının kırılgan narsisizmi anlamlı şekilde yordadığı [F(1, 236)
= 9.887, p < .001] ve reddedilme duyarlılığının kırılgan narsisizm değişkeninin varyansının
%8’ini açıkladığı tespit edilmiştir. Duygu düzenleme güçlüğü düzeyinin kırılgan narsisizm
kişilik özelliğini yordayıcı etkisi de doğrusal regresyon analiziyle test edilmiş olup, sonuçların
istatistiksel olarak anlamlı olduğu [F(1, 236) = 31.546, p < .001] ve duygu düzenleme
güçlüğünün kırılgan narsisizmin varyansını %14 düzeyinde açıkladığı görülmüştür.
Kaçınan bağlanma boyutu düzeyinin kırılgan narsisizmi yordama gücünün
değerlendirilmesi için yapılan doğrusal regresyon analizi sonuçlarının istatistiksel olarak
anlamlı olduğu (F(1, 236) = 4.017, p < .05) ve kaçınan bağlanma boyutunun kırılgan narsisizm
düzeyinde meydana gelen değişimin %2’sini açıkladığı saptanmıştır. Kaygılı bağlanma
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
135
boyutunun kırılgan narsisizm düzeyini yordayıcı gücü de incelenmiş ve yapılan doğrusal
regresyon analizinde sonuçlarının istatistiksel olarak anlamlı olduğu [F(1, 236) = 28.564, p <
.001] ve kaygılı bağlanma boyutunun kırılgan narsisizmin toplam varyansının %15’ini
açıkladığı tespit edilmiştir.
Yakınlık korkusu düzeyinin kırılgan narsisizmi yordayıcılığının araştırılması amacıyla
doğrusal regresyon analizi uygulanmış ve sonuçların istatistiksel olarak anlamlı olduğu [F(1,
236) = 12.941, p < .001], yakınlık korkusunun kırılgan narsisizm düzeyi toplam varyansının
%5’ini açıkladığı tespit edilmiştir. Son olarak, kendini saklama düzeyinin kırılgan narsisizmi
yordayıcı gücünün test edilmesi için uygulanan doğrusal regresyon analizi sonuçlarının
istatistiksel olarak anlamlı olduğu [F(1, 236) = 18.755, p < .001] ve kendini saklamanın kırılgan
narsisizmin varyansının %11’ini açıkladığı gözlenmiştir. Tüm basit regresyon analizi sonuçları
Tablo 2’de özetlenmiştir.
Tablo 2.
Doğrusal Regresyon Analizi Sonuçları
Değişken
B
β
t
p
R2
F
Reddedilme Duyarlılığı
0.022
0.20
3.15
0.002
0.08
9.887**
Duygu Düzenleme Güçlüğü
0.098
0.32
5.78
0.000
0.14
31.546**
Kaçınan Bağlanma
0.551
0.13
2.00
0.040
0.017
4.017*
Kaygılı Bağlanma
1.189
0.34
7.19
0.000
0.15
28.564**
Yakınlık Korkusu
-0.082
-0.22
-3.59
0.000
0.05
12.941**
Kendini Saklama
0.152
0.28
5.09
0.000
0.11
18.755**
Not 1. *p < .05, **p < .001
Aşamalı Regresyon Analizi Sonuçları
Yapılmış olan korelasyon ve doğrusal regresyon analiz sonuçları incelenmiş, sonuç
olarak kırılgan narsisizmle anlamlı ilişkisi ve yordama gücüne rastlanan bağımsız değişkenler
olan kaygılı bağlanma, duygu düzenleme güçlüğü, kendini saklama, reddedilme duyarlılığı ve
yakınlık korkusu birlikte modele sokulmuş, hepsinin ADNÖ toplam puanının ne kadarını
yordadığı sorgulanmıştır. Yapılan aşamalı regresyon analizinde, modelin ilk basamağında,
kaygılı bağlanmanın kırılgan narsisizmi anlamlı biçimde yordadığı [F (1, 236) = 28.564, p <
.01)] ve kaygılı bağlanma düzeyinin kırılgan narsisizmin toplam varyansının %15’ini açıkladığı
gözlenmiştir. İkinci adımda modele, duygu düzenleme güçlüğü dahil edilmiş ve modelin
istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur [F (2, 236) = 27.744, p < .01]. İki değişkenli
bu model, kırılgan narsistik kişilik özelliğine ilişkin toplam varyansın %19’unu açıklamıştır.
Son basamak olarak modele, kendini saklama, yakınlık korkusu ve reddedilme duyarlılığı
değişkenleri eklenmiş ve üçüncü modelde de istatistiksel açıdan anlamlı bir sonuca ulaşılmıştır
[F (5, 236) = 12.822, p < .01]. Sonuç olarak, model son hali ile kırılgan narsistik kişilik
özelliğinin varyansını %21 düzeyinde açıklayabilmiştir. Sonuçlar Tablo 3’te sunulmuştur.
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
136
Tablo 3.
Not 1. *p < .05, **p < .01.
Not 2. Kırılgan N.: Kırılgan Narsisizm, KYB: Kaygılı Bağlanma, DDG: Duygu Düzenlemede Güçlüğü, YK: Yakınlık Korkusu, KS:
Kendini Saklama, YRD: Yetişkin Reddedilme Duyarlılığı.
Aracılık Analizi Sonuçları
Duygu düzenleme güçlüğü düzeyinin, kaygılı bağlanma stili ile kırılgan narsistik kişilik
özelliği arasındaki ilişkide aracı rolünün sınanması için Sobel aracılık testine başvurulmuştur.
Bu amaçla ilk adım olarak, üç değişkenin birbirlerini anlamlı biçimde yordadığına dair
varsayım test edilmiştir. Kaygılı bağlanmanın kırılgan narsisizm düzeyini [F (1, 236) = 28.564,
p < .01; β = 0.34], duygu düzenleme güçlüğünün kırılgan narsisizmi [F (1, 236) = 31.546, p <
.01; β = 0.32] ve kaygılı bağlanmanın duygu düzenleme güçlüğünü [F (1, 236) = 69.444, p <
0.01; β = 0.48] anlamlı biçimde yordadığı gözlenmiştir. İkinci aşamada, Sobel test uygulanmış
ve sonuçları Şekil 1’de gösterilmiştir.
Şekil 1.
Kaygılı Bağlanma ile Kırılgan Narsisizm Arasında Duygu Düzenlemenin Aracı Rolü
β = 0.48** β = 0.32**
β = 0.41** (β = 0.13)
z = 8.180**
**p <.001
Kırılgan Narsistik Kişilik Özelliğine İlişkin Aşamalı Regresyon Analizi
Yordanan Değişken
Yordayıcı
Değişken
β
R²’deki
Değişim
F
t
Kırılgan N.
1. aşama
KYB
0.41
0.15
0.15
27.744
-4.47**
2. aşama
KYB
0.53
0.19
0.04
12.822
-3.28**
DDG
3. aşama
KYB
0.56
0.21
0.02
8.012
-2.86*
DDG
YK
KS
YRD
Kırılgan
Narsisizm
Kaygılı
Bağlanma
Duygu
Düzenleme
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
137
Kaygılı bağlanma ve duygu düzenleme güçlüğü birlikte analize sokulduğunda modelin,
kırılgan narsisizmin varyansının %19’unu açıkladığı [F (2, 236) = 27.744, p < .01] ve anlamlı
etkiye (β = 0.41, p < 0.01) sahip olduğu görülmüştür. Kaygılı bağlanmanın tek başına olduğu
ilk modelde anlamlı olan yordayıcı etkisinin, duygu düzenleme güçlüğü modele dahil
edildiğinde anlamsız etkiye dönüşmüş olduğu (β = 0.132, p > 0.05) ve uygulanan Sobel testi
sonucunun istatistiksel olarak anlamlı çıktığı saptanmıştır (z = 8.180, p < 0.01). Sonuç olarak,
duygu düzenleme güçlüğü değişkeninin kaygılı bağlanma ile kırılgan narsisizm arasında tam
aracı rolü olduğu anlaşılmıştır.
Reddedilme duyarlılığı düzeyinin, kendini saklama davranışı ile kırılgan narsisistik
kişilik özelliği ilişkisindeki aracı rolünün sınanması için Sobel testine başvurulmuştur. Bu
amaçla ilk adım olarak, üç değişkenin birbirlerini anlamlı biçimde yordadığına dair varsayım
test edilmiştir. Reddedilme duyarlılığının kırılgan narsisizm düzeyini [F (1, 236) = 31.546, p <
0.01; β = 0.32], kendini saklama düzeyinin kırılgan narsisizmi [F (1, 236) = 18.755, p < .01; β
= 0.28] ve kendini saklamanın reddedilme duyarlılığını [F (1, 236) = 13.981, p < .05; β = 0.22]
anlamlı biçimde yordadığı gözlenmiştir. İkinci aşamada, Sobel test uygulanmış ve sonuçları
Şekil 2’de gösterilmiştir.
Şekil 2.
Kendini Saklama ile Kırılgan Narsisizm Arasında Reddedilme Duyarlılığının Aracı
Rolü
β = 0.22** β = 0.32
β = 0.26** (β = 0.18*)
z = 2.87* (p < .05)
*p < .05, **p < .001
Kendini saklama ve reddedilme duyarlılığı birlikte analize sokulduğunda modelin
kırılgan narsisizmin varyansının %11’ini açıkladığı [F (2, 236) = 16.751, p <.01] ve anlamlı
etkiye (β = 0.26, p <.01) sahip olduğu görülmüştür. Kendini saklama davranışının tek başına
Reddedilme
Duyarlılığı
Kırılgan
Narsisizm
Kendini
Saklama
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
138
olduğu ilk modelde güçlü olan anlamlı yordayıcı etkisinin, reddedilme duyarlılığı modele dahil
edildiğinde anlamlı düşüş gösterdiği saptanmış (β = 0.187, p <.05) ve uygulanan Sobel testi
sonucunun istatistiksel olarak anlamlı çıktığı bulunmuştur (z = 2.879, p <.05). Sonuç olarak,
reddedilme duyarlılığı değişkeninin kendini saklama davranışı ile kırılgan narsisizm arasında
kısmi aracı rolü olduğu anlaşılmıştır.
Tartışma
Bu çalışanın temel amacı, kırılgan narsisizm ile bağlanma, duygu düzenleme,
reddedilme duyarlılığı, yakınlık korkusu ve kendini saklama değişkenlerinin ilişkilerinin
incelenmesi ve olası aracılıkların saptanmasıdır. Kırılgan narsisizm ve bağlanma arasındaki
ilişki incelendiğinde, iki patolojik bağlanma örüntüsü ile de istatistiksel olarak anlamlı ve
pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır. Başka bir deyişle, kırılgan narsisizme ait özellikler
arttıkça, kişinin romantik ilişkide olduğu partnerine yönelik kaçınan ve kaygılı bağlanma
stillerini sergileme eğiliminin arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak hem korelasyon hem de
doğrulayıcı regresyon analizlerinin sonucunda kaçınan bağlanma stilinden ziyade kaygılı
bağlanma boyutunun kırılgan narsisizmi yordayıcı gücünün çok daha yüksek olduğu göze
çarpmıştır.
Çalışmadan elde edilen bulgular, konu hakkında yapılan diğer çalışma bulgularıyla da
uyum göstermektedir. Miller ve arkadaşları (2010) tarafından yapılan araştırmada, kaygılı
bağlanma ile kırılgan narsisizm arasında anlamlı ilişki olduğu belirtilmiştir (Fossati, Feeney,
Pincus, Borroni ve Maffei, 2014). Yapılan diğer bir çalışmada, narsistik kırılganlık ve romantik
bağlanma ile ilgili olarak, kapalı narsisizm (kırılgan) ve kaygılı bağlanma arasında yüksek
oranda ilişki olduğu saptanmıştır (Mikulincer ve Florian, 1998). Kaygılı bağlanmaya sahip
bireyler, aşırı yakınlık kurma isteğine sahip, partnerinin yakınlığını yetersiz gören, onların
sevgi ve ilgisini sürekli sorgulayan ve karşısındakine güvensizlik duyan kişiler olarak
betimlenmektedir (Hazan ve Shaver, 1987). Kırılgan narsisizme sahip bireylerin aşırı hassas,
mütevazi ve diğerlerini önemseyen özelliklere sahip oldukları göz önünde bulundurulduğunda
(Levy, 2012), kaygılı bağlanma özellikleri sergilemeleri anlamlı bir bulgudur.
Alanyazın araştırma bulguları değerlendirildiğinde, kırılgan narsisizme sahip
bireylerin gizli büyüklenmecilik sergiledikleri, üstün oldukları ve her şeye sahip olabilecekleri
düşüncesini benimsedikleri bildirilmektedir (Gabbard, 1989). Kırılgan narsisistik kişiler de
aynı büyüklenmeci narsisistlerde olduğu gibi, partnerlerini ihtiyaçlarını karşılamak için
sömürme eğilimi göstermektedir. Bu temel benzerliklerine rağmen iki tip narsisizmin
birbirinden zıt özellikler sergilemelerinin nedeni, sömürüyü elde etmede kullanmış oldukları
strateji farklılıkları olarak görülmektedir (Dickinson ve Pincus, 2003). Kırılgan narsisizmde,
en üstün sevgiye sahip olma arzusu, partnerinin sergilediği sevgiyi yetersiz kılmakta, bu durum
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
139
da partnerine olan güveni azaltmakta ve terk edilme kaygılarını arttırmaktadır. Sonuç olarak,
kırılgan narsisizme sahip bireyler, ilişkilerinde kaygılı bağlanmayla bağlantılı olabilecek
davranışlar sergilemektedirler.
Geniş anlamıyla duygu düzenleme kavramı, genel ruhsal durum ve zorlanma (stres)
hallerini kapsayan duygusal durumların düzenlenme halini ifade etmektedir (Koole, 2008).
Narsisizmde yaşanan duygu dalgalanmaları göz önünde bulundurulduğunda, bu iki alan
arasındaki ilişkiler araştırmacılar tarafından merak edilmiştir. Yapılan çalışmalarda
büyüklenmeci narsisizm kavramı öz saygı (Campbel ve ark., 2002), iyimserlik (Hickman ve
ark., 1996) ve mutluluk (Rose, 2002) gibi pozitif duygularla ilişkilendirilirken, kırılgan
narsisizm ise kaygı ve utanç gibi olumsuz duygularla ilişkilendirilmiştir (Malkin ve ark., 2011).
Czarna (2014), kırılgan narsisizme sahip bireylerin, negatif benlik algısına sahip olduklarını,
övünme duygusu yerine suçluluk ve utanç duygularını daha fazla deneyimlediklerini
belirtmektedir. Büyüklenmeci narsisizme sahip bireyler ise, kendi başarısızlıklarına olan
ilgilerini azaltarak, başarısızlık sebeplerini dış nesnelerde arayarak, pozitif geri bildirimleri
içselleştirerek, büyüklenmeci kendiliklerini beslemektedirler ve utanç duygusundan
uzaklaşmaktadırlar. Başka bir deyişle, savunmacı öz-denetim mekanizmalarını kullanarak
negatif duygulardan uzaklaşıp, pozitif benlik algılarını korumaktadırlar (Tracy ve ark., 2009).
Dolayısıyla, kırılgan narsisizm özellikleri gösteren bireylere göre büyüklenmeci narsisistler,
duygu düzenleme stratejilerini daha etkin kullanmaktadırlar. Bu hipotez kuramsal olduğu
kadar uluslararası alanyazında da desteklenmiştir (Pierro, Sarno ve Madeddu, 2017; Zhang,
Luo, Zhao, Zhang ve Wang, 2017). Bu çalışmada da, alanyazındaki bilgilerle uyumlu olarak,
kırılgan narsisizm ve duygu düzenleme güçlükleri arasında pozitif bir ilişki olduğu
saptanmıştır. Duygu düzenleme güçlüğü düzeyinin kırılgan narsisizm kişilik özelliğini
yordayıcı etkisinin anlamlı olduğu görülmüştür. Elde edilen sonuçlar uluslararası çalışmalar
ile de uyumluluk göstermektedir.
Çalışmada ilişkisi sorgulanan bir diğer değişken çifti ise kırılgan narsisizm ve
reddedilme duyarlılığı olup, aralarında anlamlı pozitif yönde bir ilişki olduğu saptanmıştır.
Horney (1937), yakın ilişkide terk edilme, suistimal edilme, aşağılanma ve ihanete uğrama
hakkında duyulan temel kaygı eğilimlerini reddedilme duyarlılığı olarak belirtmektedir.
Erikson (1950), kişinin partnerinin kişisel ve kişilerarası bütünleşmeyi tehlikeye atacağı ile
ilgili temel güvensizliğinin reddedilme duyarlılığını oluşturacağını vurgulamaktadır. Kırılgan
narsisizme sahip bireylerin, aşırı hassas, eleştiriye duyarlı ve olumsuzlukları içselleştiren
özellikler sergiledikleri düşünüldüğünde (Levy, 2012), elde edilen bulgunun alanyazın
tanımlamalarıyla ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Narsisizm kişilik özelliğinin reddedilme
duyarlılığını, yakınlıktan kaçınma aracılığı ile yordadığını (FinziDotton, Har-Even ve Raz,
2011) ve kırılgan narsisizm eğilimlerinin hem kişilerarası reddedilmeye hem de romantik
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
140
ilişkilerde reddedilmeye karşı duyarlılığı arttırdığına (Bozkuş ve Araz, 2015; Besser ve Priel,
2009; Besser ve Priel, 2010; Özdemir, 2017) ilişkin bulgular da bu çalışma sonuçlarını
destekler niteliktedir.
Çalışmada, yakınlık korkusu düzeyi ile kırılgan narsisizmin anlamlı ve negatif yönde bir
ilişki gösterdikleri, aynı zamanda anlamlı yordayıcılığının da olduğu gösterilmiştir. Kırılgan
narsisizme sahip bireyler, başkalarının düşüncelerine önem veren ve aynı zamanda aşırı
yakınlaşma isteğine sahip özellikler taşıdığından (Gabbard, 1989), yakınlık kaygısı ile ters
yönde ilişkinin saptanmış olması oldukça uyumlu bir bulgudur. İlişki içerisinde kaygılı
bağlanma eğilimini daha fazla gösterdikleri düşünüldüğünde, terk edilme korkusuna sahip
oldukları söylenebileceği gibi, ihtiyaç duydukları sevgiyi elde etmek ve gizli büyüklenmeci
arzularını tatmin edebilmek için partnerleriyle yakınlık kurmaktan kaçınmayacakları da
düşünülebilir.
Çalışmada kırılgan narsisizmin yakınlık korkusu ile negatif ilişkisinin olduğunun
bulunmasına karşın, kendini saklama düzeyinin kırılgan narsisizmle pozitif bir ilişki gösterdiği
bulunmuştur. Narsisizmin bu boyutunda eleştiriye aşırı hassasiyetin, terk edilme korkusu,
başkalarının düşüncelerine aşırı önem verme, mütevazi ve çekingen bir kişilik sergileme
(Gabbard, 1989) gibi özelliklerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Aynı zamanda, kırılgan
narsisizme sahip bireylerin, benliklerinin negatif özelliklerine aşırı odaklanmalarının ve
eleştirileri içselleştirmelerinin de (Czarna, 2014), kendini saklama eğilimlerinde artış
görülmesine neden olduğu söylenebilir. Alanyazında narsisizm ve kendini saklama üzerine
yapılmış bir araştırmaya rastlanılmadığından dolayı, elde edilen bulguların gerek ulusal gerek
uluslararası anlamda katkı sağlayacağı ve ileride konu ile ilgili yapılacak çalışmalara yol
göstereceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, çalışmanın tüm değişkenlerinin birlikte kırılgan narsisizm kişilik
özelliğini ne derece yordadığının değerlendirilmesi amacıyla aşamalı regresyon analizine
başvurulmuş ve birinci basamağa kaygılı bağlanma, ikinci basamağa duygu düzenleme ve son
basamağa reddedilme duyarlılığı, yakınlık korkusu ve kendini saklama değişkenleri analize
sokulmuştur. Model bu şekli ile kırılgan narsisizm puanının varyansını %21 oranda
açıklamıştır. Oluşturulmuş olan bu aşamalı regresyon modeli, gerek alanyazın bilgileri gerekse
de bu araştırmanın korelasyon verileri ile uyumlu olup, kırılgan narsisizm özelikleri yüksek
olan bireylerin kaygılı bağlanma stillerinin olduğunu ve duygu düzenlemede güçlükler
çektiklerini, aynı zamanda yakınlık korkularının az olmasıyla birlikte reddedilme
duyarlılıklarının ve kendini saklama eğilimlerinin yüksek olduğunu göstermiştir.
Bu çalışmanın ikinci amacı ise, bağlanma ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide
duygu düzenlemenin, kendini saklama ile kırılgan narsisizm arasındaki ilişkide ise reddedilme
duyarlılığının olası aracı rollerinin sınanmasıdır. Değişkenler arasındaki aracı rol
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
141
incelendiğinde, duygu düzenleme güçlüğü değişkeninin, kaygılı bağlanma ile kırılgan
narsisizm arasında tam aracı role sahip olduğu bulgusu elde edilmiştir. Kişilik ve kendilik
konusundaki alanyazın incelendiğinde, erken çocukluk deneyimleri narsisizmin oluşumunu
içermektedir (Smolewska ve Dion, 2005). Güvensiz bağlanmanın farklı türlerinin, narsistik
kırılganlığı yüksek olan bir kişilik yapısının oluşmasına zemin hazırladığı ve bu yapının bir
anlamda başvurulan bir tür savunma mekanizması olabileceğini belirtilmektedir (Pistole,
1995). Kaygılı bağlanan kişiler olumsuz duyguları bağlanma figürüyle uyumlu olarak
algılamaktadırlar. Bu yüzden olumsuz duyguları abartmaktadırlar ve değerini uzun süre
sürdürmektedirler. Bağlanma figürünün dikkatini çekmek ve daha güvenli korunma sağlamak
gibi yerine getirilmemiş arzuları tarafından yönlendirilmektedirler (Mikulincer ve Shaver,
2007). Sonuç olarak da kırılgan narsisizme sahip bireyler, negatif durumlar karşısında duygu
düzenleme güçlükleri yaşamaktadırlar. Kırılgan narsisizm, aşırı alçak gönüllülük, eleştiriye
hassasiyet, yüksek kaygı düzeyi, çekingenlik, devamlı stres altında olma, acı çektiğini düşünme
(suffering) ve diğerleri ile kurulan yakın ilişkilerde fark edilebilecek kendilikle ilgili
büyüklenmeci beklentiler gibi özellikler ile tanımlanmaktadır (Akhtar ve Thomson, 1982;
Wink, 1991). Burada tanımlanan kırılgan narsisizm özellikleri düşünüldüğünde, bu bireylerin
duygu düzenleme güçlükleri yaşamaları olağan bir durum olarak görülebilmektedir. Sonuç
olarak aracılık analizi neticesinde, klinik açıdan kırılgan narsistik özelliklere sahip bireylerde
patolojik bağlanmadan çok duygu düzenleme problemleri belirgin olarak gözlenmekte olup
duygu düzenleme güçlüklerinin temelinin de erken çocukluktaki kaygılı bağlanma
örüntüsünden kaynaklandığı düşünülmektedir.
İkinci modelde, reddedilme duyarlılığı düzeyinin, kendini saklama davranışı ile
kırılgan narsistik kişilik özelliği ilişkisindeki aracı rolünün sınanması amaçlanmıştır. Sonuçta,
reddedilme duyarlılığı değişkeninin, kendini saklama ile kırılgan narsisizm arasında kısmi
ara role sahip olduğu gözlenmiştir. Kırılgan narsisizm özelliklerine sahip bireylerin, terk
edilme kaygısı ve olumsuz durumların anlamını abartılı şekilde sürdürdükleri
düşünüldüğünde (Gabbard, 1998), ilişkilerinde reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık
göstereceklerine ilişkin bulgu şaşırtıcı olmamaktadır. Ayrıca, eleştirilere gösterdikleri aşırı
hassasiyetleri ve başkalarının fikirlerine aşırı önem vermeleri (Wink, 1991) sebebiyle
ilişkilerinde kendini saklama eğilimi göstermeleri de olası gibi görünmektedir. Yapılan
çalışmalarda, kırılgan narsisizm düzeyinde artış görülen bireylerin, düşük benlik saygıları
dolayısıyla reddedilme duyarlılığında artış gösterdikleri belirtilmiştir (Besser ve Priel, 2009;
Besser ve Priel, 2010).
Çalışmanın güçlü yanları değerlendirildiğinde, alanyazında yakınlık korkusu ve kendini
saklama ile kırılgan narsisizmin birlikte incelendiği herhangi bir çalışmaya
rastlanılmadığından, bu çalışmanın bulgula bir ilk teşkil etmektedir. Ayrıca, alanyazında
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
142
bağımsız değişkenlerin genellikle büyüklenmeci narsisizm merkezinde incelendiği
gözlenmiştir. Dolayısıyla, kırılgan narsisizme ilişkin detaylı bilgi sağlaması bakımından
alanyazına katkı sağlanacağı düşünülmektedir. Klinik açıdan bakıldığında, Narsisistik Kişilik
Bozukluğun tanılamasında (DSM-5 kriterleri açısından) ve sağaltım uygulamalarına ilişkin
tekniklerin oluşturulmasında genellikle büyüklenmeci narsisizme odaklanıldığı
gözlenmektedir (Dhawan, Kunik, Oldham ve Coverdale, 2010; Pincus, 2011). Oysa ki, kuramsal
açıdan narsistik kişilik örüntüsünün iki boyutlu bir yapısının olduğu uzun yıllardır kabul edilen
bir görüştür (Akhtar ve Thompson, 1982; Cain, Pincus ve Ansell, 2008; Pincus ve Roche, 2011)
ve özellikle kişilik bozukluğu boyutunda olmayan patolojik narsisizmde büyüklenmeci
özellikler gösteren kişilerin sayısı kadar kırılgan narsistik özellikler gösteren insanların da
olduğu bildirilmektedir. Dolayısıyla, kırılgan narsisizmin gelişimsel etiyolojisine ilişkin
faktörlerin aydınlatılmasının, kavramın doğasının anlaşılmasında, tanım ve sınıflama sının
oluşturulmasında ve bu kişilere uygulanabilecek psikososyal yaklaşım ve tekniklerin
geliştirilmesinde oldukça faydalı olacağı düşünülmektedir. Çalışmanın örnekleminin çoğunun
genç yetişkinler ve öğrencilerden oluşması, erkek katılımcının az olması ve örneklem
büyüklüğünün kısmen düşük seviyede kalması çalışmanın sınırlılıkları oluşturmaktadır.
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
143
Kaynakça
Ainsworth, M. D. S. (1985). Patterns of attachment. Clinical Psychologist, 38(2), 2729.
Akhtar, S., & Thompson, J. A. (1982). Overview: Narcissitic personality disorder. American Journal of
Psychiatry, 139(1), 1220.
Atlas, G. D., & Them, M. A. (2008). Narcissism and sensitivity to criticism: A preliminary investigation.
Current Psychology, 27(1), 6276.
Berenson, K. R., Gyurak, A., Ayduk, O., Downey G., Garner, M.J., Mogg, K.,… Pine, D. S. (2009).
Rejection sensitivity and disruption of attention by social threat cues. Journal of Research in
Personality, 43(6), 10641072.
Besser, A., & Priel, B. (2009). Emotional responses to a partner’s imaginary rejection: The roles of
attachment anxiety, covert narcissism and selfevaluation. Journal of Personality, 77(1), 287-
325.
Besser, A., & Priel, B. (2010). Grandiose narcissism versus vulnerable narcissism in threatening
situations: Emotional reactions to achievement failure and interpersonal rejection. Journal of
Social and Clinical Psychology, 29(8), 874-902.
Bowlby, J. (1969/1982). Attachment and loss. Vol. 1. Attachment. New York: Basic Books.
Bozkuş, O., & Araz, A. (2015). Narsisizm ve evlilik uyumu ilişkisinde reddedilme duyarlılığı ve olumlu
yanılsamaların aracı rolü. Nesne Psikoloji Dergisi, 3(6), 29-54.
Cain, N. M., Pincus, A. L., & Ansell, E. B. (2008). Narcissism at the crossroads: Phenotypic discripcion
of pathological narcissism across clinical theory, social/personality psychology and pstchiatric
diagnosis. Clinical Psychology Review, 28, 638-656.
Cassidy, J. (1994). Emotion regulation: Influences of attachment relationships. Monographs of the
Society for Research in Child Development, 59(2-3), 228-283.
Cooper, A. M. (1981). Narcissism. S. Arieti, H. Keith, & H. Brodie (Ed.) içinde, American handbook of
psychiatry (ss. 297-316). New York: Basic Books.
Czarna, A. Z. (2014). Affective consequences of self-focus in vulnerable and grandiose narcissists.
Personality and Individual Differences, (60), 49.
Derlega, V. J., & Chaikin, A. L. (1977). Privacy and self-disclosure in social relationships. Journal of
Social Issues, 33(3), 102-115.
Descutner, C. J., & Thelen, M. H. (1991). Development and validation of a fear-of-intimacy scale.
Psychological assessment: A Journal of Consulting and Clinical Psycholog, 3(2), 218-225.
Dhawan, N., Kunik, M. E., Oldham, J., & Coverdale, J. (2010). Prevalence and treatment of narcissistic
personality disorder in the community: A systematic review. Comprehensive Psychiatry, 51,
333-339.
Di Pierro, R., Di Sarno, M., & Madeddu, F. (2017). Investigating the relationship between narcissism
and emotion regulation difficulties: The role of grandiose and vulnerable traits. Clinical
Neuropsychiatry, 14(3), 209-215.
Dickinson, K., & Pincus, A. (2003). Interpersonal analysis of grandiose and vulnerable narcissism.
Journal of Personality Disorders, 17(3), 188-207.
Downey, G., & Feldman, S. I. (1996). Implications of rejection sensitivity for intimate relationships.
Journal of Personality and Social Psychology,70(6), 1327-134.
Elibol, Ş., & Sevi Tok, E. S. (2018). Yakınlık korkusu ölçeğinin Türkçe formunun geçerlik ve güvenirlik
çalışması. Yeni Symposium, 56, 0-0. doi: 10.5455/NYS.20180905115324
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
144
Ellis, H. (1898). Auto-erotism: A psychological study. The Alienist and Neurologist, 19(2), 260-299.
Erikson, E. H. (1950). Childhood and society. New York: Norton.
Feldman, S., & Downey, G. (1994). Rejection sensitivity as a mediator of the impact of childhood
exposure to family violence on adult attachment behavior. Development and Psychopathology,
6(1), 231-247.
Finzi-Dotton, R., Har-Even, D., & Raz, G. (2011). Who is sensitive to rejection? The role of attachment,
narcissism and fear of intimacy. E. Kourkoutas ve F. Erkman (Ed.) içinde, Interpersonal
acceptance and rejection: Social, emotional, and educational contexts (ss. 183-197). Florida:
Brown Walker Press.
Firestone, R. W., & Catlett, J. (1999). Fear of Intimacy (1. Basım). American Psychological Association.
Fossati, A., Feeney J., Pincus, A., Borroni, S., & Maffei, C. (2014). The structure of pathological
narcissism and its relationships with adult attachment styles: A study of Italian nonclinical and
clinical adult participants. Psychoanalytic Psychology, 32(3), 403-431.
Fraley, R. C., Waller, N. G., & Brennan, K. A. (2000). An item response theory analysis of self-report
measures of adult attachment. Journal of Personality and Social Psychology, 78(2), 350-365.
Freud, S. (1931/1950). Libidinal types. Strachey, J. (Ed.) içinde, The standard edition of the complete
psychological works of Sigmund Freud (ss. 217220). London: Hogarth Press.
Frijda, N. H. (1986). The Emotions (1.Basım). Cambridge, UK: Cambridge University Press.
Gabbard, G. O. (1989). Two subtypes of narcissistic personality disorder. Bulletin of the Menninger
Clinic, 53(6), 527-532.
Gabbard, G. O. (1998). Transference and countertransference in the treatment of narcissistic patients.
Ronningstam, E. (Ed.) içinde, Disorders of narcissism: Diagnostic, clinical, and empirical
implications (ss. 125-145). Washington, DC: American Psychiatric Press.
Gratz, K. L., & Roemer, L. (2004). Multidimensional assessment of emotion regulation and
dysregulation: Development, factor structure and initial validation of the difficulties in emotion
regulation scale. Journal of Psychopathology and Behavioral Assessment, 26(1), 41-54.
Gross, J. J. (1999). Emotion and emotion regulation. L. A. Pervin, & O. P. John (Ed.) içinde, Handbook
of personality: Theory and research (ss. 525-552). New York: Guilford Press.
Hazan, C., & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as an attachment process. Journal of
Personality and Social Psychology, 52(3), 511-524.
Hazan, C., & Shaver, P. R. (1994). Deeper into attachment theory. Psychological Inquiry, 5(1), 68-79.
Hendin, H. M., & Cheek, J. M. (1997). Assessing hypersensitive narcissism: A re-examination of
Murray's Narcissism Scale. Journal of Research in Personality, 31(4), 588-599.
Hickman, S. E., Watson, P. J., & Morris, R. J. (1996). Optimism, pessimism, and the complexity of
narcissism. Personality and Individual Differences, 20(4), 521-525.
Horney, K. (1937). The neurotic personality of our time (1. Basım). New York: Norton.
Kernberg, O. (2012). Sınır durumlar ve patolojik narsisizm (M. Atakay, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları
(1975).
Kohut, H. (2015). Kendiliğin çözümlenmesi (C. Atbaşoğlu, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları (1971).
Koole S. L. (2008). The psychology of emotion regulation: An integrative review. Cognition and
Emotion, 23(1), 4-41.
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
145
Larson, D. G., & Chastain R. L. (1990). Self-concealment: Conceptualization, measurement and health
implications. Journal of Social and Clinical Psychology, 9, 439-455.
Larson, D. G., Chastain, R. L., Hoyt, W. T., & Ayzenberg, R. (2015). Self-concealment: Integrative review
and working model. Journal of Social and Clinical Psychology, 34, 705-774.
Lazarus, R. S. (1966). Psychological stress and the coping process. New York: McGraw-Hill.
Lazarus, R. S. (1991). Emotion and adaptation. New York: Oxford University Press.
Levy, K. N. (2012). Subtypes, dimensions, levels and mental states in narcissism and narcissistic
personality disorder. Journal of Clinical Psychology,68(8), 886-896
Malkin, M. L., Barry, C. T., & Zeigler-Hill, V. (2011). Covert narcissism as a predictor of internalizing
symptoms after performance feedback in 104 adolescents. Personality and Individual
Differences, 51(5), 623-628.
Mikulincer, M., & Florian, V. (1998). The relationship between adult attachment styles and emotional
and cognitive reactions to stressful events. Simpson, J. A. ve Rholes, W. S. (Ed.) içinde,
Attachment theory and close relationships (ss. 143-165). New York, NY: Guilford Press.
Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change (1.
Basım). New York: Guilford Press.
Miller, J. D., Dir, A., Gentile, B., Wilson, L., Pryor, L. R., & Campbell, W. K. (2010). Searching for a
vulnerable dark triad: Comparing factor 2 psychopathy, vulnerable narcissism, and borderline
personality disorder. Journal of Personality, 78, 15291564.
Özdemir, H. E. (2017). Bir grup üniversite öğrencisinde bağlanma stilleri ile narsisizm arasındaki
ilişki: Reddedilme duyarlılığının aracı rolü. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Işık
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Pietrzak, J., Downey, G., & Ayduk, O. (2005). Rejection sensitivity as an interpersonal vulnerability. M.
W. Baldwin (Ed.) içinde, Interpersonal cognition (ss. 62-84). New York: Guilford.
Pincus, A. L. (2011). Some comments on nomology, diagnostic process, and narcissistic personality
disorder in the DSM-5 proposal for personality and personality disorders. Personality
Disorders: Theory, Research, and Treatment, 2, 41-53.
Pincus, A. L., & Roche, M. J. (2011). Narcissistic grandiosity and narcissistic vulnerability. W. K.
Campbell ve J. D. Miller (Ed.) içinde, Handbook of narcissism and narcissistic personality
disorder (ss. 31-40). Hoboken, NJ: John Willey and Sons.
Pistole, M. C. (1995). Adult attachment style and narcissistic vulnerability. Psychoanalytic Psychology,
12(1), 115-126.
Reich, A. (1960). Pathologic forms of self-esteem regulation. The Psychoanalytic Study of the Child, 15
(1), 215-232.
Reich, W. (1949). Character analysis (2. Basım). New York: Farrar, Straus and Giroux.
Rose, P. (2002). The happy and unhappy faces of narcissism. Personality and Individual Differences,
33, 379-391.
Rugancı, N. & Gençöz, T. (2010). Psychometric properties of a Turkish version of the difficulties in
emotion regulation scale. Journal of Clinical Psychology, 66(4), 442-455.
Selçuk, E., Gunaydin, G., Sumer, N., & Uysal A. (2005). Yetişkin bağlanma boyutları için yeni bir ölçüm:
Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II’nin Türk örnekleminde psikometrik açıdan
değerlendirilmesi. Türk Psikoloji Yazıları,8(16), 1-11.
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
146
Smolewska, K., & Dion, K. L. (2005). Narcissism and adult attachment: A multivariate approach. Self
and Identity, 4(1), 59-68.
Şengül, B. Z., Ünal, E., Akça, S., Canbolat F., Denizci, M., & Baştuğ, G. (2015). Validity and reliability
study for the Turkish adaptation of the Hypersensitive Narcissism Scale (HSNS). The Journal
of Psychiatry and Neurological Sciences,28(3), 231-241.
Terzi, Ş., Güngör, H. C., & Erdayı, G. S. (2010). Kendini Saklama Ölçeği’nin uyarlanması: Geçerlik ve
güvenirlik çalışması. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi,8(3), 645-660.
Thompson, R. A. (1994). Emotion regulation: A theme in search of definition. Monographs of the
Society for Research in Child Development,59(2-3), 25-52.
Tracy, J. L., Cheng, J. T., Robins, R. W., & Trzesniewski, K. H. (2009). Authentic and hubristic pride:
The affective core of self-esteem and narcissism. Self and Identity, 8(2-3).
Wink, P. (1991). Two faces of narcissism. Journal of Personality and Social Psychology, 6 (4), 590-597.
Winnicott, D. W. (1965). The Maturational Processes and The Facilitating Environment (1. Basım).
New York: International Universities Press.
Zhang, H., Luo, Y., Zhao, Y., Zhang, R., & Wang, Z. (2017). Differential relations of grandiose narcissism
and vulnerable narcissism to emotion dysregulation: Self-esteem matters. Asian Journal of
Psychology, 20(3-4), 232-237.
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok Kırılgan Narsisizm ile İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi
147
The Relation of Vulnerable Narcissism with Attachment Styles, Emotion
Regulation, Rejection Sensitivity, Fear of Intimacy and Self-Concealment
Summary
The concept of narcissism was first studied by psychoanalytic theorists, object theorists
and self-theorists, and then became a popular topic which is the subject of research in all areas
of psychology. Kohut, one of the object theorists, considered narcissism as a healthy
developmental process and expressed pathological narcissism as a process of stagnation
during this development (Kohut, 2015). Kernberg tried to explain narcissism through making
a distinction between normal and pathological narcissism. He described normal narcissism as
a self-made libidinal investment and conceptualized pathological narcissism as a continuum
extending from fixation of normal childish narcissism to narcissistic personality disorder,
which was the most severe form of pathological narcissism (Kernberg, 2012).
When the literature about pathological narcissism is examined, it is the opinion that,
although different researchers have different multidimensional classifications, it is sufficient
to consider narcissism based on two main dimensions as grandiose and vulnerable at the
beginning of the currently accepted approaches. Grandiose narcissism is defined by the
features of grandiosity, exhibitionism, entitlement, arrogance, envy, desire to draw attention,
excessive demanding, not seeing the needs of others and low level of anxiety (Akhtar and
Thomson, 1982; Wink, 1991). On the other hand, vulnerable narcissism includes extreme
modesty, sensitivity to criticism, high level of anxiety, timidness, constant distress, thinking of
suffering and grandiose expectations about self (Akhtar and Thomson, 1982; Wink, 1991).
When the studies related to narcissism were examined, it was noteworthy that
attachment theory was frequently included as a main theoretical ground. In summary, in these
studies, it was found that vulnerable narcissistic features are associated with greater likelihood
of exhibiting an anxious attachment style (Mikulincer and Florian, 1998; Miller et all., 2010).
Two concepts that are highly related to attachment theory are emotion regulation and rejection
sensitivity. It has been shown that there is a significant positive relationship between
vulnerable narcissism and difficulty in regulating emotions (Pierro, Sarno and Madeddu, 2017;
Zhang, Luo, Zhao, Zhang and Wang, 2017); and it has also been found that people with
vulnerable narcissistic tend to reject the option of feedback (Atlas and Them, 2008) and react
more negatively when subjected to rejection (Besser and Priel, 2009).
Fear of intimacy is a concept that is characterized by feelings and behaviors that affect
people's interpersonal relationship, fearing closeness in the unconscious, and avoiding
proximity (Firestone and Catlett, 1999). Self- concealment, as another attachment related
concept, is examined within the context of close relations, and defined as the tendency of
Ş. Elibol, E. S. Sevi Tok AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019, 6(2), 127148
148
individuals to hide negative and distressing self-related information from others (Derlega and
Chaikin, 1977). However, to the authors’ knowledge, no study has so far questioned the
relationship between these two variables and vulnerable narcissism.
The main aim of this study was to investigate the associations between vulnerable
narcissism with adult attachment styles, emotion regulation, rejection sensitivity, fear of
intimacy and self-concealment variables. The second aim of the study was to test the mediating
role of emotion regulation in the relationship between attachment and vulnerable narcissism
and also to examine the mediating role of rejection sensitivity in the relationship between self-
concealment and vulnerable narcissism.
For this purpose, 236 normal participants between the ages of 18 and 60 constituted
the sample. Hypersensitive Narcissism Scale, Experiences in Close Relationships-Revised,
Difficulties in Emotion Regulation Scale, Rejection Sensitivity Questionnaire, Fear of Intimacy
Scale and Self-Concealment Scale were applied to the participants. In the findings of the study,
significant positive relationships were observed between vulnerable narcissism with anxious
attachment, emotion regulation difficulties, rejection sensitivity and self-concealment. Also, a
significant negative relationship was found between vulnerable narcissism and fear of
intimacy. As a result of the stepwise regression analysis, where all the independent variables
were analyzed together, it was found that the variables explained 21% of the variance of
vulnerable narcissism. In addition, it has been found that emotion regulation has a full
mediating role in the relationship between anxious attachment and vulnerable narcissism,
whereas in the relationship between self-concealment and vulnerable narcissism, rejection
sensitivity has been monitored to be mediated partially.
... People who develop safe attachment patterns can develop easier coping strategies against the problems they encounter. [6] Diseases progressing with chronic pain, such as fibromyalgia, create a severe psychostressor for an individual. In chronic disease exposure, the frequency of mental illness increases, and the severity of symptoms can be high. ...
Article
Full-text available
Objectives: This study aimed to examine emotional awareness, control of emotions, and the childhood attachment process in fibromyalgia patients. Patients and methods: The observational study was conducted with 117 participants (14 males, 103 females; mean age: 43.9±9.0 years; range, 22 to 64 years) between February 20, 2022, and May 20, 2022. Sixty-one patients and 56 healthy control subjects filled out a form including sociodemographic data, such as age, sex, occupation, and educational status. In addition, the participants answered the Expressing Emotions Scale, Rejection Sensitivity Scale, and Experiences in Close Relationships Scale. Results: In our study, Expressing Emotions Scale scores are significantly higher in the healthy control group than in the patient group (p<0.05). Rejection Sensitivity Scale scores are significantly higher in the patient group than in the healthy control group (p<0.05). In the Experiences in Close Relationships Scale, a significant difference was determined between the patient and control groups in the avoidant attachment subdimension (p<0.05). Similarly, a significant difference was observed between both groups in terms of the anxiety attachment subdimension (p<0.05). Conclusion: The ability to express emotions is lower and avoidant and anxious attachment rates are higher in fibromyalgia patients.
... Given these consequences of fear of intimacy, almost no research study has been published with the Turkish population. However, recent research has examined the predictive role of attachment orientations, emotion regulation, rejection sensitivity, self-concealment, and fear of intimacy on vulnerable narcissism in a population of non-clinical Turkish participants, aged 18-60 (Elibol & Tok, 2019). Although this research begins to suggest the importance of fear of intimacy in understanding psychological functioning, the sample was overwhelmingly female and the relationship status designations were vague (i.e., relationship status was very broadly defined as "married" and "not married"). ...
Article
Full-text available
Interpersonal acceptance‐rejection theory (IPARTheory) asserts that recollections of parental rejection in childhood tend to result in psychological maladjustment and intimacy problems in later romantic relationships. Informed by IPARTheory, we investigated the association between maternal & paternal rejection, and fear of intimacy by the mediating role of psychological maladjustment in a Turkish sample with 462 mostly young adults. We further explored the moderator role of gender in Model 1 and the moderating roles of both gender and intimate partner rejection in Model 2. Model 1 revealed that adults who had experienced maternal and paternal rejection in childhood tended to be psychologically maladjusted. Consequently, they also tended to have a fear of intimacy, regardless of gender. Model 2 revealed that women who recall having been rejected in childhood by their mothers tended to be psychologically maladjusted and to have a significant fear of intimacy when they also experienced moderate or more than moderate intimate‐partner rejection. However, both women and men who experienced paternal rejection in childhood tended to be psychologically maladjusted and to experience a greater fear of intimacy when they perceived any degree of intimate partner rejection. Implications of the results for theory, research, and practice are discussed.
... Rejection sensitivity as an individual difference has been widely studied in recent years (Bener, & Günay, 2013;Dillon, 2005;Downey, et al., 1999;Kotan, 2016;Köse, et al., 2017). Sensitivity experienced in interpersonal relationships can be replaced with rejection sensitivity over time and, in turn, lead to the breakdown of close relationships (Elibol & Tok, 2019). People who are susceptive to being rejected display excessive sensitivity to rejection and can overreact when they are rejected or encounter ambiguous behaviors or attitudes that are suggestive of rejection (Özen & Güneri, 2018). ...
Article
Bu araştırmanın amacı kırılgan narsisizm ile bağlanma stilleri arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Kırılgan narsisizm depresiflik, aşırı alçak gönüllü tutumlar, eleştiri hassasiyeti ve diğerleri ile olan ilişkilerde büyüklenmeci beklentiler ille karakterizedir. Kırılgan narsisizmde içe dönüklük, yoğun sevgi arzusuna karşılık yakınlık korkusu, utanç eğilimli olumsuz duygular, reddedilmeye aşırı duyarlılık, kaçınganlık, ilişkilerde yoğun kaygı ve kendini saklama eğilimlerinin mevcut olmasından dolayı bağlanma stilleri ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu araştırma, 18 yaş ve üzeri 114 erkek, 180 kadın ve 1 diğer olmak üzere toplam 295 katılımcıya ulaşılmıştır. Çalışma, Google Formlar aracılığı ile oluşturulan form yardımı ile, Üç Boyutlu Bağlanma Stilleri Ölçeği ve kırılgan narsisizmi değerlendirmek için ise Kırılgan Narsisizm Ölçeği (KNÖ) ulaştırılıp, cevaplanması sonucu tamamlanmıştır. Formların değerlendirilmesi, Kırılgan Narsisizm ile Bağlanma Stilleri Arasındaki İlişkinin tespiti için One-Way ANOVA (Welch's) testi, Kırılgan Narsisizm ile Bağlanma Türlerinin tespitinde tanımlayıcı istatistik kullanılmıştır. Bağlanma Stilleri Arasındaki İlişkinin Post-Hoc Analizi Games-Howell Post-Hoc Test ile yapılmıştır. Araştırmaya katılım gösteren bireylerin kırılgan narsisizm soru bazında puanları (3.52), ve total puan olarak ortalama (28,2) puan olarak tespit edilmiştir. Araştırmaya katılan bireylerin Bağlanma stilleri değerlendirildiğinde %62,7 si güvenli, %8,8’i kaçıngan ve %19.3 kaygılı bağlanma stillerine uygun olduğu görülmüştür. Kırılgan narsisizm ile bağlanma stilleri arasında yüksek düzeyde ilişki (p<0.001) tespit edilmiştir. Sonuç olarak, kırılgan narsisistik özelliğinin bağlanma stilleri ile yüksek ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir.
Article
Full-text available
Sporcuların bağlanma stillerinin duyguları düzenleme becerileri ve bilişsel duygu düzenleme stratejilerini belirlemedeki rolünün incelenmesinin amaçlandığı bu çalışma ilişkisel tarama modeline dayalı olarak yapılmıştır. Çalışmaya İstanbul İlinden 18-30 yaş arası 235’i erkek ve 125’i kadın toplam 360 lisanslı sporcu katılmıştır. Katılımcılara, İlişki Ölçekleri Anketi, Duyguları Düzenleme Becerileri Ölçeği, Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu uygulanmıştır. Veriler; betimsel istatistikler, bağımsız gruplar için t-testi, Pearson korelasyon analizlerinin yanı sıra hiyerarşik regresyon analizleri ile sınanmıştır. Sonuçlar, kadın sporcuların korkulu bağlanma puanlarının erkeklerin puanlarından, erkek sporcuların diğerlerini suçlama puanlarının ise kadınlardan anlamlı olarak daha yüksek olduğunu, bireysel performans sporcularının kayıtsız bağlanma, değişimleme, pozitif tekrar odaklanma, plana tekrar odaklanma, pozitif tekrar gözden geçirme ve bakış açısına yerleştirmek puanlarının takım performansı sporcularına göre daha yüksek olduğunu, takım performans sporcularının yıkım puanlarının bireysel sporculardan daha yüksek bulunduğunu göstermiştir. Bağlanma stillerinin duyguları düzenleme becerileri ile bilişsel duygu düzenleme stratejilerini yordayıcılığını ortaya koymak üzere uygulanan hiyerarşik regresyon analizleri sonucunda; bağlanma stillerinin kabul ve tolerans dışında sırasıyla farkındalık, beden duyumları, netlik, anlama, yüzleşmeye hazırlanma, öz-destek ve değişimleme olmak üzere tüm diğer duygu düzenleme becerilerinin anlamlı belirleyicisi olduğu tespit edilmiştir. Sonuçlar ayrıca, bağlanma stillerinin kendini suçlama, kabul etme, düşünceye odaklanma, pozitif tekrar odaklanma, plana tekrar odaklanma, pozitif yeniden gözden geçirme, bakış açısına yerleştirmek, yıkım ve diğerlerini suçlama olmak üzere tüm bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin anlamlı belirleyicisi olduğunu göstermiştir. Bulgulara göre; bağlanma stillerinin sporcuların duygu düzenleme becerileri ile bilişsel duygu düzenleme stratejilerini belirlemelerinde etken olduğu söylenebilir.
Article
Full-text available
From the beginning of adolescence, sexual life, which has an increasing importance in a person's life, is affected by psychological, sociological and biological factors. In this study, the role of emotion regulation processes and positive-negative experiences was tested with Structural Equation Models with Path Analysis to explain the relationship between insecure attachment patterns and sexual dysfunction that is frequently studied in the literature. The sample of the study consisted of 201 women, with 35 or above scores on the Golombok Rust Sexual Satisfaction Scale, whose ages range between 18 and 31 years. When the direct relationships were examined, women who had insecure attachment patterns and who had higher negative experiences had higher sexual dysfunction levels. In contrast, the increase in emotion regulation difficulties was related to a decrease of sexual dysfunction level. However, difficulties in emotion regulation processes were positively related to sexual dysfunction level when indirect and total effects were taken into consideration. In addition, the avoidant attachment pattern predicted sexual dysfunction better than anxious attachment pattern.
Chapter
Winnicott’s introduction to his collection of essays The Maturational Processes and the Facilitating Environment summarises the book’s main themes: a carrying back of the application of Freud’s theories to infancy, dependence in early infancy, the antisocial tendency as a reaction to deprivation rather than privation, the relation of more psychotic disorders to environmental factors, and of psycho-neurosis to natural personal conflict.
Article
Given recent attention to emotion regulation as a potentially unifying function of diverse symptom presentations, there is a need for comprehensive measures that adequately assess difficulties in emotion regulation among adults. This paper (a) proposes an integrative conceptualization of emotion regulation as involving not just the modulation of emotional arousal, but also the awareness, understanding, and acceptance of emotions, and the ability to act in desired ways regardless of emotional state; and (b) begins to explore the factor structure and psychometric properties of a new measure, the Difficulties in Emotion Regulation Scale (DERS). Two samples of undergraduate students completed questionnaire packets. Preliminary findings suggest that the DERS has high internal consistency, good test–retest reliability, and adequate construct and predictive validity.
Article
The present study aims to explore the effects of grandiose and vulnerable narcissism on emotion dysregulation and examine the mediating role of self-esteem on these associations. Undergraduates (N = 426) completed self-report measurements on grandiose narcissism, vulnerable narcissism, self-esteem and emotion dysregulation. Correlation analyses indicated that grandiose narcissism was negatively correlated with emotion dysregulation, while vulnerable narcissism was positively correlated with emotion dysregulation. Moreover, mediational analyses revealed that self-esteem fully mediated the association between grandiose narcissism and emotion dysregulation, and partially mediated the association between vulnerable narcissism and emotion dysregulation. The present study highlights the importance of self-esteem and deepens the understanding of the associations between the two forms of narcissism and emotion dysregulation.
Article
Objective: Whilst the relationship between narcissism and emotion regulation is a topic of great interest, little is known about the nature of this association. The aim of the present study is to clarify the relationship of both grandiose and vulnerable narcissism with difficulties in emotion regulation, controlling for the effect of borderline personality traits. Method: Narcissistic traits, borderline personality traits and difficulties in emotion regulation were assessed in 293 non clinical participants (72.7% women, M= 26.99, SD= 9.13) Results: Narcissistic vulnerability was associated with difficulties in accessing emotion regulation strategies, and in understanding, accepting and being clear about emotional states. Borderline personality traits were associated with difficulties in inhibiting impulsive emotional responses and in accomplishing goal directed behaviours during negative emotional states. Narcissistic grandiosity was not associated with any difficulties in emotion regulation. Conclusions: These findings clarified the relationship between narcissism and emotion regulation, highlighting the importance of considering both grandiose and vulnerable manifestations of pathological narcissism. Research and clinical implications are discussed.
Chapter
This entry reviews how narcissistic personality disorder ( NPD ) came to be included and revised through the various iterations of the DSM . Features of NPD ; its prevalence, stability, and comorbidity with other disorders; and its discriminant validity are summarized. These features are impacted by the narrow focus on narcissistic grandiosity in the DSM NPD diagnostic criteria, which lack content reflecting narcissistic vulnerability. Low prevalence rates and a modest body of clinical research first led to a proposed deletion of NPD in the initial DSM ‐5 proposal, followed by a revised NPD description in a revised NPD proposal that mentioned both grandiose and vulnerable themes. The personality disorder proposal was rejected, and the DSM‐IV PD taxonomy was retained in DSM ‐5 . The consequence of this rejection was that the PD section is the only one not to reflect any of the last two decades of scientific advancements since the DSM was updated previously in 1994. As such, this entry provides a review of narcissism as it is currently diagnosed (exactly as in DSM‐IV ) and a discussion on future directions to improve the validity and clinical utility of NPD .