Content uploaded by Reşat Geçen
Author content
All content in this area was uploaded by Reşat Geçen on Jan 17, 2019
Content may be subject to copyright.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
611
ASİ NEHRİ, HAVZASI, ULUSLARARASI KULLANIMI VE PROBLEMLER
ORONTES RIVER, IT’S BASIN, INTERNATIONAL USAGE and PROBLEMS
Reşat GEÇEN1, Ç. Furkan USUN2
$PʵSBGZB#ÚMàNà.VTUBGB,FNBMÃOJWFSTJUFTJ5BZGVS4ÚLNFO,BNQàTà5àSLJZFFQPTUBSHFDFO!HNBJMDPN
$PʵSBGZB#ÚMàNà.VTUBGB,FNBMÃOJWFSTJUFTJ5BZGVS4ÚLNFO,BNQàTà5àSLJZFFQPTUBDGVTVO!NLVFEVUS
ÖZET
"TJ/FISJ)BW[BT LN BMBO JMF V4VSJZFEFà5àSLJZFEF J -àCOBOEBTOSPMV˒UVSBO WF TOS
B˒BO CJS IBW[B LPOVNVOEBES ,V[FZF EPʵSV BLBO "TJ /FISJ -àCOBOEBLJ #FLB 7BEJTJOEF #BBMCFL LF OUJOJO ZBLOMBSOEB
3BTVM"ZOWF"M-BCXBIBEMBLBSTVMBSOCJSMF˒NFTJOEFOPMV˒VQLZZBQBSBMFM˒FLJMEFLV[FZFEPʵSVZPMBMSLN-àCOBOEB
BLULUBOTPOSBLN4VSJZFEFBLBSWFCVSBEBLJ)VNVT)BNBWF(IBC PWBMBSO TVMBZBOOFIJS&UVO;BNCBLJZF LÚZà
ZBLOMBSOEBOCB˒MBZBSBL5àSLJZF4VSJZFTOSCPZVODBBLBS"TJ/FISJ5àSLJZFWF4VSJZFBSBTOEBLNTOSPMV˒UVSEVLUBO
TPOSB #PI˒JOJO LV[FZEPʵVTVOEB UBNBNFO 5àSLJZF UPQSBLMBSOB HFÎNFLUFEJS "TJ /FISJ LN 5àSLJZF UPQSBLMBSOEB BL˒
HÚTUFSJS"NJL 0WBTOTVMBZBO OFIJS HàOFZLV[FZZÚOàOEFLJ BL˒ZÚOàOà"NJL0WBTOEBEFʵJ˒UJSJSWFCBUZBEPʵSVEJSTFL
ZBQBS"OUBLZB ˒FISJ ZBLOMBSOEBEPʵVCBU ZÚOàOEFEBSCJS CPʵB[B HJSFSWF)BSCJZF ÎBʵMBZBOMBSO PMV˒UVSVS%BIBTPOSB
"OUBLZBOOEPʵVTVOEBLJ4BNBOEBʵJMÎFTJOJOLNHàOFZCBUTOEBOEFMUBZBQBSBL"LEFOJ[FEÚLàMàS
4OSB˒BOWFTOSPMV˒UVSBOBLBSTVOJUFMJʵJOEFLJ"TJ/FISJ)BW[BTà[FSJOEFIBW[BEFWMFUMFSJOJOLVMMBONWFLFOEJMFSJOF
HÚSFJ[MFEJLMFSJQPMJUJLBMBSàMLFEFOàMLFZFGBSLMMLHÚTUFSNFLUFEJS %PMBZTZMB CV EVSVN IBW[BOO VMVTMBSBSBT LVMMBONO EB
DJEEJ QSPCMFNMFSF ZPM BÎN˒US "ZSDB TPO ZMMBSEB CJSÎPL "GSJLBWF0SUBEPʵVàMLFTJOEFHÚSàMFOWFi"SBQ#BIBSwPMBSBL
BEMBOESMBO HFMJ˒NFMFS IBW[B àMLFMFSJOJO UBNBNO DJEEJ CJS ˒FLJMEF FULJMFNJ˒UJS #V CBʵMBNEB IBW[B àMLFMFSJOEFO JLJTJOEF
4VSJZFWF-àCOBOEJSFLUPMBSBLCVBZBLMBONBMBSHÚSàMNà˒5àSLJZFEFJTFCVUàSBZBLMBONBMBSWFÎBU˒NBMBSHÚSàMNFNFTJOF
SBʵNFO CÚMHF EFWMFUMFSJZMF UBSJIJ WF DPʵSBGJ CBʵMBS CVMVONBTOFEFOJZMFàMLFNJ[EF"SBQ#BIBSOEBOFOGB[MBFULJMFOFO
àMLFMFSEFOCJSJTJPMNV˒UVS)BW[BàMLFMFSJOEFZB˒BOBOCVHFMJ˒NFMFSIBW[BZCJSÎPLZÚOEFOEJSFLUPMBSBLFULJMFNJ˒UJS
#V ÎBM˒NBEB IBW[BOO VMVTMBSBSBT LVMMBONOEBO LBZOBLMBOBO QSPCMFNMFSJO WF "SBQ #BIBSOO IBW[BZB PMBO
FULJTJOJOPSUBZBLPONBTBNBÎMBON˒US#VCBʵMBNEB$#4QBLFUQSPHSBNMBSLVMMBOMBSBLIBW[BJMFJMHJMJÎF˒JUMJBOBMJ[MFS
HFSÎFLMF˒UJSJMNJ˒UJS "ZSDB "TJ /FISJOJO BZS IBW[B àMLFMFSJOEFLJ WFSJMFSJ FMEF FEJMFSFL WFSJMFSJO TUBOEBSEJ[BTZPOV
TBʵMBON˒WFQSPCMFNJOUFNFMLBZOBʵBOMB˒MNBZBÎBM˒MN˒US
±BM˒NBEBTPOVÎPMBSBLIBW[BEBPSUBZBÎLBOQSPCMFNMFSJOUFNFMLBZOBʵ5àSLJZFPMNBEʵBOMB˒MN˒US'BLBUIFS
OF LBEBS "TJ/FISJOJO àMLFNJ[ UPQSBLMBSOB [BUFO TPSVOMV CJS ˒FLJMEF HJSNFTJOF SBʵNFO CV EVSVN CJ[JN TÚ[ LPOVTV
OFISJCJMJOÎTJ[LVMMBONBLPOVTVOEBLJCFDFSJNJ[JEFHÚ[BSEFUNFNJ[JHFSFLUJSNF[
Anahtar Kelimeler"TJ/FISJ)BW[B:ÚOFUJNJ)JESPQPMJUJL$#4
ABSTRACT
5IF0SPOUFT3JWFS#BTJOJTBCPSEFSFEBOEUSBOTCPVOEBSZCBTJOXJUIBUPUBMBSFBPGLNJO4ZSJB
JO5VSLFZJO-FCBOPO5IF0SPOUFT3JWFSXIJDIPDDVSTBTUXP SJWFST PG UIFDJUZ PG #BBMCFLJOUIF#FLB7BMMFZJO
-FCBOPO3BTVM"ZOBOE"M-BCXBINFSHFJTGMPXJOHOPSUIXBSE"GUFSGMPXJOHLNJO-FCBOPOJUGMPXTLNUISPVHI
4ZSJBBOEJSSJHBUFTQMBJOTPG)PNT)BNBBOE(IBCBOEUIFOJUGMPXTBMPOHUIFCPSEFSPG4ZSJBBOE5VSLFZXIJDITUBSUT
DMPTFUPUIFWJMMBHFPG&UVO;BNCBLJZF0SPOUFT3JWFSESBXTLNPGUIFCPSEFSPG4ZSJBBOE5VSLFZUIFOJUDPNQMFUFMZ
GMPXTPO5VSLJTIUFSSJUPSZPOUIFOPSUIFBTUPG#PI˒JO0SPOUFT3JWFSLNGMPXTJO5VSLFZ5IFSJWFSJSSJHBUJOHUIF"NJL
1MBJODIBOHFTJUTEJSFDUJPOPGGMPXUPUIFTPVUIOPSUIEJSFDUJPOJOUIF"NJL1MBJOUIFODVSWFTUPUIFXFTU"SPVOE"OUBLZB
DJUZGSPNFBTUUPXFTUJUFOUFSTJOUPBOBSSPXQBTTBHFBOEGPSNTUIF)BSCJZFXBUFSGBMMT4VCTFRVFOUMZJUJTQPVSFEJOUPUIF
.FEJUFSSBOFBOCZNBLJOHBEFMUBLNTPVUIPGUIFUPXOPG4BNBOEBʵJOFBTUFSO"OUJPDI
5IF VTF PG 0SPOUFT 3JWFS#BTJOUSBOTCPVOEBSZ BOE CPSEFSMJOF SJWFS BOE UIF SFMFWBOU QPMJDJFT GPMMPXFE CZ UIF
CBTJODPVOUSJFTEJGGFSGSPNDPVOUSZ UPDPVOUSZ5IFSFGPSF UIJTTJUVBUJPOIBTMFEUPTFSJPVTQSPCMFNTJOUIFJOUFSOBUJPOBMVTF
PG UIF CBTJO *O BEEJ UJPO JO SFDFOU ZFBST UIF EFWFMPQNFO U PG OBNFMZ RVPU"SBC 4QSJOHRVPU JO NBOZ "GSJDBO BOE
.JEEMF&BTUFSODPVOUSJFTIBTTFSJPVTMZBGGFDUFEUIFBMMPGUIFCBTJODPVOUSJFT*OUIJTDPOUFYU UXP PG UIF CBTJODPVOUSJFT
4ZSJBBOE-FCBOPOIBWFTFFOTVDIVQSJTJOHTBMUIPVHI5VSLFZIBTOPUFYQFSJFODFETVDIVQSJTJOHTBOE DPOGMJDUT JU IBT
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
612
CFFOPOFPGUIFDPVOUSJFTNPTUJOGMVFODFECZUIF"SBC4QSJOHCFDBVTFPGJUTIJTUPSJDBMBOEHFPHSBQIJDBMUJFTXJUIUIFSFHJPO
5IJTTJUVBUJPOJOUIFCBTJODPVOUSJFTEJSFDUMZBGGFDUFEUIF0SPOUFT3JWFS#BTJOGSPNNBOZBTQFDUT
5IFBJNPGUIJTSFTFBSDIJTUPSFWFBMUIFQSPCMFNTBSJTJOHGSPNUIFJOUFSOBUJPOBMVTFPGUIF0SPOUFT3JWFS#BTJOBOEUIF
JNQBDUPG UIF"SBC4QSJOHPOJU4FWFSBMBOBMZTFTTVDIBTHFPNPSQIPMPHJDBMIZESPHFPNPSQIPMPHJDBMQPQVMBUJPOWJDFFUD
SFMBUFEUP0SPOUFT3JWFS#BTJOIBWFCFFODBSSJFEPVUWJB(*4QBDLBHFQSPHSBNT'VSUIFSNPSFUISPVHIDPMMFDUFEUIFEBUBPG
UIF0SPOUFT3JWFSJO UISFFEJGGFSFOU CBTJO DPVOUSJFTTUBOEBSEJ[BUJPOPGUIFEBUBIBT CFFOFOTVSFEBOEUIFCBTJDTPVSDFPG
UIFBGPSFNFOUJPOFEQSPCMFNTIBWFCFFOUSJFEUPCFVOEFSTUPPE
"TBSFTVMUJUIBTCFFOPCTFSWFEUIBU5VSLFZJTOPUUIFNBJOTPVSDFPGUIFQSPCMFNTFNFSHJOHJOUIFCBTJO"MUIPVHI
UIF0SPOUFT3JWFSIBTBMSFBEZCFFOGMPXJOHJOUP5VSLFZBTBQSPCMFNBUJDSJWFSJUEPFTOUKVTUJGZUIFVODPOTDJPVTVTFPG UIF
SJWFSXJUIJO5VSLFZ
Key Words:0SPOUFT3JWFS#BTJO.BOBHFNFOU)JESPQPMJUJDT(*4
GİRİŞ
İnsanoğlunun en büyük hayat kaynağı olan su, şüphesiz bütün canlılar için hayati öneme sahiptir. Canlı hayatının
var oluşundan itibaren, bütün canlıların en çok ihtiyaç duydukları kaynakların başında su gelir. Su, alternatifi olmayan
bir doğal kaynak ve hayatın dört temel unsurundan biridir. İnsanoğlu suyu; beslenme, sağlık, tarım, sanayi, ulaşım vb.
birçok alanda kullanmaktadır. Canlı hayatının bir parçası olan su, bu öneminin neticesinde insanlar tarafından hep su
kaynaklarının bulunduğu mekânların çevresine yerleşilmesine neden olmuştur.
Yeryüzünün yaklaşık % 70’i suyla kaplı olmasına rağmen, bu suların % 97’sini tuzlu sular (okyanus ve denizler), %
3’ünü tatlı sular oluşturmaktadır. Ancak bunun da % 68,3’lük bölümü buzullarda katı halde bulunmaktadır. Kalan
suyun % 31,4’ü yer altı sularını oluşturmakta, % 0,3’ ü tatlı yüzey suyu olarak; göller (% 87), bataklıklar (% 11) ve
akarsularda (% 2) bulunmaktadır (US Geological Survey, 2010). Az miktardaki kullanılabilir bu suyun da dünya
üzerindeki dağılışında da dengesizlik bulunmaktadır. Bu dengesizlik neticesinde dünya genelinde bazı bölgeler ciddi su
sıkıntısı çekmektedir. Bu bölgelerden Afrika ile Ortadoğu su sıkıntısı çeken bölgelerin başında gelir.
Dünya genelinde 1,2 milyar insan güvenilir içme suyundan yoksun yaşarken, 2,4 milyar insan da sağlık koşullarına
uygun suya erişememektedir. Her gün çoğunluğu çocuk ve yaşlılardan oluşan yaklaşık 14-30 bin kişi suyla ilgili
önlenebilir hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmektedir (Ekinci, 2013).
Su 21. yy’da dünyadaki en stratejik unsurlardan biri haline gelmiştir. Bu durumu tetikleyen en önemli neden
şüphesiz su tüketimindeki ihtiyacın artmasıdır. Suya olan talebin küresel dünyada sürekli arttığı, su kaynaklarının
azaldığı, nüfus artışı sorununun hızla devam ettiği, kentleşme ve sanayileşmenin de su rekabetini daha da arttırdığı
düşünülünce, su sorunun uluslararası politikada önemli bir konu olmaya devam edeceği anlaşılmaktadır (Akbaş ve
Mutlu, 2012). Sanılanın aksine bu durum, küresel boyutun aksine daha çok ülkelerin coğrafi konumlarına göre bir
sorun teşkil etmektedir (Bağış, 2004).
Dünya genelinde artan kuraklık ve suyun önemi neticesinde, 21. yy. da suları paylaşan ülkeler arasındaki en önemli
anlaşmazlıklardan birisi su paylaşımı konusunda olacaktır. Yapılan çalışmalar sonucu 2025 yılında dünya genelinde 3
milyar insanın su sıkıntısı yaşayacağı tespit edilmiştir (Maden, 2013).
ÇALIŞMANIN AMACI, MATERYAL VE YÖNTEM
Çalışmada Asi Nehri havzası özelinde dünya genelince kabul edilen doktrin ve ilkelerin göz önünde bulundurulup,
bulundurulmadığı irdelenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda çalışmaya başlarken ki temel araştırma sorusu: “Asi Nehri
Havzasında, Türkiye ve diğer paydaş ülkelerin konu ile güttüğü politikalar ya da yaklaşımları nasıldır?” olmuştur. Bu
doğrultudaki amaç ise Asi Nehri havzasındaki su yönetim zorluklarını ve havza ülkeleri arasındaki kullanımı incelemek,
bu duruma bağlı olarak çıkan problemleri tespit etmek ve önerilerde bulunmaktır. Ayrıca çalışmada Asi Nehri
havzasındaki teknik, sosyal, ekonomik, politik ve insani konular; yerel ulusal, bölgesel ve uluslararası seviyelerde ele
alınması amaçlanmıştır.
Çalışma ön hazırlık aşaması olarak ulusal ve uluslararası detaylı bir bibliyografya listesi oluşturularak, literatür
taramasıyla, başlamıştır. Çalışma boyunca gerekli olan veriler çeşitli kurum ve kuruluşlardan elde edilmiştir. Çalışmanın
temel altlığını oluşturan 1/25000 ölçekli topoğrafya paftaları Harita Genel Komutanlığı’ndan (HGK) temin edildikten
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
613
sonra, Coğrafi Bilgi Sitemleri ortamına aktarılarak sayısallaştırılmıştır. Elde edilen veriler ile çeşitli paket programları
kullanılarak analizler yürütülmüştür. Bu analizler sonucunda yeni harita ve veriler üretilmiştir. Bunun yanında Asi
Nehri havzasına ait uydu görüntülerinden de faydalanılmıştır.
BULGULAR
Asi Nehri havzası özelindeki problemlere inmeden evvel Türkiye’nin sınır aşan sular açısından durumunu
değerlendirmekte fayda vardır.
SINIR AŞAN SULAR AÇISINDAN TÜRKİYE
Dünya genelindeki uluslararası ve sınır aşan akarsuların ehemmiyeti daha önce ifade edilmişti. Aslında bu önem
Türkiye ölçeğinde daha da belirgin olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira Türkiye’nin 2949 km olan kara sınırlarının 615
km’sini sınır aşan ve sınır oluşturan sular oluşturmaktadır. Ayrıca bu rakam toplam kara sınırımızın % 22’sine denk
gelmektedir(Kibaroğlu ,2013; Toklu, 1999; Bilen, 1996). Türkiye’nin toplam su potansiyeli incelendiğinde ise ülkemiz
sularının % 64’ü ulusal su, % 36’sının ise sınır aşan su olduğu görülmektedir. Bu %36’lık dilimi ise; Meriç, Çoruh, Kura,
Aras, Fırat, Dicle ve Asi Nehirleri ve bu nehirlerin kolları oluşturmaktadır (Şekil 1).
Sınır oluşturan ve sınır aşan suların ülkemize katkısı dikkate alındığında, Türkiye için sınır oluşturan ve sınır aşan
sular politikası son derece önemli bir konuma gelmektedir (Akça, 2014). Bu suların içerisinde de Fırat ve Dicle
havzalarının (Tablo 1) önemi açık bir şekilde görülmektedir. Bunun yanında her sınır oluşturan ve sınır aşan nehir
havzasının kendisine göre belirli özellikleri ve önemi vardır. Türkiye’nin diğer sınır aşan havzalarına baktığımızda aşağı
kıyıdaş konumunda olduğu Asi Nehri havzası ayrı bir öneme sahiptir.
Şekil 1.5àSLJZFOJO4OS0MV˒UVSBOWF4OS"˒BO"OB"LBSTVMBS
Tablo 1. Türkiye’nin Sınır aşan Su Potansiyeli (Orhon, 2015; Onur vd., 2010)
Sınır aşan nehir havzası Kıyıdaş ülkeler Türkiye’deki
havza alanı (km2)
Türkiye’nin toplam kullanılabilir
su potansiyeline oranı (%)
Fırat-Dicle Suriye-Irak-Türkiye 184.918 28,5
Çoruh Gürcistan-Türkiye 19.872 3,4
Kura-Aras Gürcistan-Azerbaycan-Türkiye 27.548 2,5
Meriç-Ergene Bulgaristan-Yunanistan-Türkiye 14.560 0,7
Asi Lübnan-Suriye-Türkiye 7.796 0,6
Toplam 254.694 35,7
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
614
Asi Nehri Havzası
Asi Nehri Havzası 24.660 km2 alan ile (% 69’u Suriye’de, % 23’ü Türkiye’de, % 8’i Lübnan’da) sınır aşan bir havza
konumundadır (Lehner vd., 2008) (Tablo 2, Şekil 2). Kuzeye doğru akan Asi Nehri Lübnan’daki Lübnan Dağları’nın
doğu yamaçları ve Cebelüşşarki (Anti Lübnan Dağları) arasındaki (Dalar, 2010) Beka Vadisi’nde Baalbek kentinin
yakınlarında Rasul-Ayn ve Al-Labwah adlı akarsuların birleşmesinden oluşup, (Rasel-Ayn ve Al-Labwah, nehrin ana
kaynaklarını oluşturur (Salha, 1995)) kıyıya paralel şekilde kuzeye doğru yol alır. 40 km Lübnan’da aktıktan sonra, 325
km Suriye’de akar ve buradaki Humus, Hama ve Ghab ovalarını sulayan nehir Etun (Zambakiye) (Karakılçık ve Erkul,
2002) köyü yakınlarından başlayarak Türkiye-Suriye sınırı boyunca akar. Asi Nehri Türkiye ve Suriye arasında 52 km
sınır oluşturduktan sonra, Bohşin’in kuzeydoğusunda tamamen Türkiye topraklarına geçmektedir. Asi Nehri 88 km
Türkiye topraklarında akış gösterir. Türkiye topraklarında Amik Gölü’nün kurumasıyla Karasu, Balıklı Gölü kanalı ve
Afrin çayının birleşmesiyle oluşan bir akarsuya dönüşen Küçük Asi kolunu alır (Dalar, 2010). Ayrıca Nehir Reyhanlı-
Antakya ilçeleri arasındaki 3,5 km’lik idari sınırı çizer (Atasoy, 2012). Amik Ovası’nı sulayan nehir, güney-kuzey
yönündeki akış yönünü Amik Ovası’nda değiştirir ve batıya doğru dirsek yapar. Antakya şehri yakınlarında, doğu-batı
yönünde dar bir boğaza girer ve Harbiye çağlayanlarını oluşturur. Daha sonra Antakya’nın doğusundaki Samandağ
ilçesinin 6 km güneybatısından delta yaparak Akdeniz’e dökülür (Azarkan, 2003; Dursun, 2014; Özey, 1997). Asi nehri
Levant bölgesindeki nehirlerin aksine kuzeye doğru aktığı için “Asi” olarak adlandırılmıştır (Dalar, 2010).
Tablo 2. Asi nehri künyesi
Paylaşan Ülkeler Lübnan, Suriye, Türkiye
Havza Alanı 24.660 km2
Havza Alanı Paylaşımı (%) Lübnan(%9), Suriye(%68), Türkiye(%23)
Havza Alanı Paylaşımı (km2) Lübnan(2.040), Suriye(16.910), Türkiye(5.710)
Uzunluk 556 km
Ortalama yıllık akım 1.2 milyar m3
Sulanan alan 300.000 hektar
Havza nüfusu 5.86 milyon kişi
ʐFLJM"TJ/FISJIJESPMPKJTJWFUPQPʵSBGZBT
XXXXBUFSTFDVSJUZPSHEBOEFʵJ˒UJSJMFSFL
ʐFLJM"TJ/FISJ)BW[BT
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
615
Ölüdeniz fay zonu üzerinde Aqaba körfezinden Amanoslar’a kadar uzanan ve tektonik hareketler tarafından
şekillenen Asi Nehri (Weulersse, 1940), graben alanında yer almakta ve yatağı boyunca Humus, Hama, Ghab ve Amik
gibi önemli ovaları sulamaktadır (Şekil 3).
Havza Ülkelerinin Asi Nehri Üzerindeki Politikaları
a. Lübnan’ın Asi Nehri üzerindeki Politikaları
Lübnan, on beş ulusal ve üç uluslararası nehir ile Ortadoğu’da yeraltı ve yerüstü su kaynakları bakımından
zengin sayılabilecek ülkelerden birisidir (Azarkan, 2003). 1970’li yıllarda ülkede başlayan iç savaş neticesinde Lübnan,
ulusal ve uluslararası sularını plansız ve düzensiz bir şekilde kullanamaya başlamış ve özellikle İsrail ve Suriye ile
yaşanan su problemlerinde pasif bir konuma gelmiştir. Bu yıllarda ülkenin içerisine düştüğü siyasi iktidarsızlık ülkenin
diğer sınır aşan sularında olduğu gibi Asi Nehri politikasına da yansımıştır.
Lübnan, nehrin kendi sınırları içerisindeki kısmında sulama suyu ihtiyacını karşılamak için iki adet regülatör
inşa etmiştir (Maden, 2007). Bu regülatörlerden ayrı olarak da, çeşitli amaçlarla Asi Nehri üzerinde baraj inşa etmeyi
planlamaktadır. Bu amaçlardan belli başlıları; Hermel ve Baalbek şehirlerinin su ihtiyacını karşılamak, 6.100 hektarlık
bir alan için sulama imkanı sağlamak, Asi Barajını inşa ederek Bekaa Vadisini sulamak, hidroelektrik santralini
kurmaktır (Scuhemann vv., 2011). Fakat Lübnan çeşitli nedenlerden dolayı (özellikle de Suriye’nin etkisinden dolayı)
günümüze kadar bu isteklerinin çok azını yerine getirebilmiştir.
Lübnan hükümeti, Suriye ile 1962 yılında Asi Nehri kullanımı konusunda bir komite oluşturmuştur. Bu komite
Lübnan’a yıllık 100 m3 ‘lük bir kullanım tahsis etmiştir (Azarkan, 2003). 1994 yılına gelindiğinde ise, bu tarihte
Lübnan’ın Suriye ile yaptığı antlaşma Lübnan açısından zaten olumsuz durumda olan Asi Nehri sularının kullanma
durumunu daha da kötü hale getirmiştir. Antlaşmaya göre Suriye Lübnan’a yıllık 80 milyon m3 su bırakırken, kendisi
400 milyon m3 lük kullanım hakkına sahiptir. Daha önce bahsedilen ülkedeki siyasi iktidarsızlık neticesinde bu
antlaşma, Lübnan tarafından hiçbir sorun çıkarılmayarak yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla Asi Nehri’nde yukarı havza
ülke konumunda bulunan Lübnan, nehrin paylaşımı ve kullanımı konusunda bir iradeye sahip değildir (Azarkan, 2003).
Bu durumun bir başka nedeni de Lübnan’ın sulamada kullandığı ana kaynağın Asi Nehri değil, Litani Nehri
olmasıdır (Scuhemann vd., 2011). Lübnan, ülke geneli incelendiğinde Asi Nehri’nden sulamada ve diğer amaçlarda çok
az yararlanmaktadır. Bunun yanında ülke, sınırlı olarak kullandığı Asi Nehri’nden tarımda, balık yetiştiriciliğinde ve
turizm faaliyetlerinde yararlanmaktadır.Görüldüğü üzere Lübnan’ın Asi Nehri üzerinde pek bir olumsuz dayatması söz
konusu değildir. Lakin Asi Nehri üzerinde Suriye’nin dayattığı haksız paylaşımlara ses çıkarmaması ve nehir üzerinde
üçlü bir anlaşmaya yanaşmaması Türkiye açısından ciddi sorun teşkil etmektedir.
b. Suriye’nin Asi Nehri üzerindeki Politikası
Suriye, İran ve Rusya ile uzun yıllar yakın ilişki kurmuş olup, komşuları olan İsrail ile savaşlar yapmış, Lübnan’ı
işgal etmiş, Türkiye ile de çoğunlukla çatışma içinde olmuştur. Bütün bu karmaşık ilişkiler, Türkiye ve Irak ile yaşadığı
sınır aşan su sorununda da ülkenin politikalarına etki etmiştir.
Suriye’nin su politikası nehirden nehre değişmektedir. Fırat ve Dicle nehirlerinde aşağı havza ülkesi konumunda
bulunan Suriye (Şekil 4), bu nehirlerde doğal durumun bütünlüğü ve adil kullanım doktrinlerine dayanmaktadır. Fakat
Türkiye’nin aşağı havza ülkesi durumunda olduğu Asi nehri üzerindeki tavrı ise tam tersidir. Dolayısıyla Suriye’nin Fırat ve
Dicle nehirleri üzerindeki savunduğu tezler ile Asi Nehri üzerinde savunduğu tezler birbirleriyle çelişmektedir. Fakat
Türkiye’ye göre (-ki gerçek olan da budur) Fırat ve Dicle nehirleriyle, Asi nehrinin durumları paralellik göstermektedir.
Suriye’nin sınır aşan su yaklaşımı kendi çıkarlarını önceleyen, mümkün olduğunca çok suyu kontrol etme anlayışına
dayanan ve Asi Nehri örneğinde olduğu gibi, kendi içinde çelişkiler taşıyan bir yaklaşımdır (Akbaş ve Mutlu, 2012).
Suriye Asi Nehri üzerinde kendisine göre düzenleme yapmaya 1937 yılında Kattinah Barajı’nın yapımı ile
başlamıştır.(Dursun, 2014) Bölgedeki sulama kapasitesinin artmasıyla beraber ülke, 1950 yılından beri Asi Nehri
Havzası’nı yoğun olarak kullanmakta olup, bu kullanıma bağlı olarak çok sayıda baraj inşa etmiştir (Şekil 5). Bu
barajların neden olduğu nehrin yoğun ve düzensiz bir şekilde kullanılmasından dolayı Asi Nehri Havzası’nın
sürdürülebilirliği tehlike altındadır. Barajlar haricinde de Asi Havzası’nın Suriye topraklarında kalan kısımda yarısı
ruhsatsız olmak üzere yaklaşık 160.000 kuyu açılmıştır (Wihbey ve Berman, 2000).
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
616
Bütün bu durumların haricinde bir de belki de en önemlisi olarak Suriye’nin asılsız iddiaları vardır. Buna göre
Suriye, Türkiye ve Fransa arasındaki antlaşmayı kabul etmemekte ve Hatay’ın kendi topraklarına ait olduğunu iddia
etmektedir. Hala bazı Suriye propaganda haritalarında Hatay Suriye toprakları içerisinde gösterilmektedir. Bu duruma
yerinde bir örnek olarak yaşanan şu gelişme verilebilir; Şam yönetimi 1950’lerde Asi Nehri üzerinde kurmayı planladığı
baraj ve sulama tesislerinin proje finansmanı için Dünya Bankasına müracaat etmiştir. Fakat Dünya Bankası, durumdan
etkilenebilecekdiğer havza devletlerinin çıkarlarının gözetmek ilkesinden hareketle, Suriye’yi aşağı kıyıdaş ülke olan
Türkiye ile görüşmesini tavsiye etmiştir. Kendi toprağı olarak gördüğü yerde proje onayını Türkiye’den almak
istemeyen Suriye, kredi talebini geri çekmiştir (Toklu, 1999).
ʐFLJM5àSLJZF4VSJZF4OSWF4OS#PZVODB"LBO4OS0MV˒UVSBOWF4OS"˒BO"OB"LBSTVMBS
c. Türkiye’nin Asi Nehri Üzerindeki Politikası
Türkiye, Ortadoğu’daki sınır aşan sular meselesinde hidropolitik ve jeopolitik açıdan oldukça stratejik ve önemli
bir role sahiptir.
Asi Nehri Havzasının Türkiye tarafında kalan kısmının en önemli barajları Tahtaköprü ve Yarseli barajlarıdır
(Dursun, 2014). Zaten ülkemiz topraklarında toplamda üç adet baraj bulunmaktadır. Havza üzerindeki en önemli
barajlardan birisi de Dostluk Barajı olacaktı. Fakat Suriye’de Arap Baharı’nın tetiklediği olaylar sonucu çıkan
karışıklıklar neticesinde iki ülke arasında çıkan anlaşmazlıklar ve bu durum dostluk barajının yapımını belki de bir daha
yapılmamak üzere erteledi.
Türkiye Suriye ile her görüşmesinde (Arap baharı neticesinde Suriye’de başlayan iç karışıklıklardan önce) Asi
Nehri sorununu sürekli olarak gündeme getirmekteydi. Fakat Suriye Asi nehri konusunda hiçbir zaman pazarlıklara
yanaşmamaktadır. Daha öncede ifade edildiği üzere bunun iki nedeni vardır; birincisi, Türkiye’nin, Suriye’nin Fırat ve
Dicle nehirleri için dayandığı doktrinler neticesinde ileri sürdüğü tezleri Asi nehri için ileri sürmesi, ikincisi ise
Suriye’nin Hatay’a ilişkin politikasıdır. Çünkü Şam rejimi meseleyi bir iç mesele olarak görmektedir.
Türkiye Asi Nehri’ne özellikle içme, kullanım, tarım, hayvancılık, enerji endüstriyel sektörler açısından ihtiyaç
duymaktadır. Türkiye sınırlarında Asi Nehri’ne Karasu, Afrin, Küçük Asi, ve Defne çayları katılmaktadır. Aynı zamanda
Asi nehri havzası boyunca en önemli kollarını Türkiye’den alır.(Karasu, Afrin, Küçük Asi ve Karadere Çayları)
Son 50-60 senede Asi Nehri’nden Türkiye’ye gelen su miktarında önemli ölçüde azalmalar yaşanmıştır. Asi
Nehri’nden Türkiye’ ye 1950-60 döneminde gelen su miktarı 1.592 milyon m3 iken, bu değer 2000-2005 döneminde 529
milyon m3’e düşmüştür (Korkmaz ve Karataş, 2009).
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
617
Türkiye, Asi Nehri’nin suları ile Fırat Nehri’nin suları arasında bir paralellik olduğunu düşünmektedir. Suriye ise
bu paralelliği işine gelmediği için inkâr etmektedir (Dursun, 2006). Bakıldığı vakit Türkiye’nin haklı bir biçimde
üzerinde durduğu bu paralellik temelde iki nehrin de sınır aşan su statüsünde olmasından kaynaklanmaktadır.
Aralarındaki tek fark; Fırat Nehri’nde Türkiye’nin yukarı kıyıdaş konumunda olması ve Asi Nehri’nde de Suriye’nin
yukarı kıyıdaş ülke pozisyonunda olmasıdır. Türkiye’ye göre hangi pozisyonda olması bir şeyi değiştirmemektedir, fakat
Suriye’nin bir nehirde söylediğiyle diğer nehir konusundaki görüşleri birbiriyle çelişmektedir.
ʐFLJM"TJ/FISJ)BW[BTOEBLJÚOFNMJCBSBKMBS&4$8"#3(4VSJZF4VMBNB#BLBOMʵEFOEFʵJ˒UJSJMFSFL
SONUÇ
Sonuç olarak Asi Nehri havzasındaki başlıca sorunları şu şekilde sıralayabiliriz:
xTanımlamada zorluluk,
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
618
xHavzanın üç ayrı ülke topraklarından oluşması,
xÜlkelerin verileri arasındaki tutarsızlık,
xSiyasi iktidarsızlık,
xHavza ülkelerinin savunduğu tezlerin farklı oluşu,
xDış güçlerin müdahalesi,
xHavza devletlerinin hiçbirinin su zengini olmaması,
xNehrin jeopolitik ve hidropolitik önemi,
xHavza devletlerinden sadece Türkiye’de sulamada ileri tekniklerin kullanılması,
xNehrin uzunluğu ile ilgili rakamların standart olmaması,
xNehrin yıllık ortalama su hacmi ülkelere göre değişiklik göstermesi,
xHavza alanına ilişkin değişik rakamların bulunması,
xBir başka ülkenin toprakları üzerinde resmen talepte bulunan bir ülke ile müzakere yürütmenin zor olması,
xBaraj yapımı,
xHavza devletleri arasında yanlış politikaların izlenmesi,
xSu kaynaklarının yanlış yönetiminden dolayı zaten az olan mevcut kullanılabilir temiz tatlı su kaynakları gün
geçtikçe azalması, ihtiyacı karşılayamayacak seviyeye gelmesi
xSu kaynaklarının çok farklı amaçlar için kullanılması,
xSu kaynağındaki mekânsal ve mevsimlik değişkenler,
xSınır oluşturan ve sınır aşan suyun kendi karakteristik özellikleri,
xKüresel iklim değişikliği,
xSu kirliliği,
xTaşkın ve sel ile ilgili kararlar,
xSunulan önlemlerin öngörülemeyen etkileri,
xÜlkeler arasındaki sınırların havza sınırıyla örtüşmemesi,
xSu yatağındaki sapmalar,
xHızlı nüfus artışı,
xErişilebilir suyun azalması,
xGüç eşitsizliği,
xPolitik, ekonomik ve Kültürel bağımlılıklar,
xİdeolojik görüş ayrılıkları,
xProblemlerin istikrarlı olamaması ve dönüşüme devam etmesi,
xTürkiye ve Lübnan’ın aksine Şam rejiminin kendi çıkarlarını ön planda tutması,
xAsi nehri üzerinde havza devletleri tarafından ortak bir antlaşma yapılamaması.
Görüldüğü üzere sınır oluşturan ve sınır aşan sular ne zaman tartışma konusu olurlarsa devletler mutlaka kendi
çıkarları doğrultusunda hareket etmektedirler. Bunun yerine havza ülkelerinin politikaları değişmeli, ülkeler “Adil
Kullanım Doktrini” ne uyarak hareket etmelidirler.
Çalışma sonucunda bakıldığı vakit Asi Nehri özelinde sorunun kaynağının Türkiye olmadığı anlaşılmıştır. Aksine
ülkemiz her daim sorunlara çözüm arayan bir ülke konumunda olmuştur. Ama özellikle paydaş ülkelerden Suriye’nin
kabul edilemez tavırları sorunun çözülmesine yönelik girişimleri dahi engelleyicidir. Bütün bu durumlara rağmen
Türkiye yine de Asi Nehri Havzasındaki problerin çözülmesine öncülük etmelidir. Bu bağlamda havza ülkelerinden
ortak katılım sağlanarak alanında uzman bir komite oluşturulmalıdır. Asi Nehri havzasındaki problemler güvenlik ve
terör olaylarıyla beraber değerlendirilmelidir.
KAYNAKÇA
Akbaş, Z., Mutlu, Ç., 2012. Uluslararası politikada Irak ve Suriye’ nin Sınıraşan su sorununa Yaklaşımı ve Türkiye :
Beklentiler ve Gerçekler. C.Ü İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi Cilt:13, Sayı:1, ss.213-240
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY, 12-14 October 2017, ELAZIĞ/TÜRKİYE
619
Akça, Ç.,2014. Sınıraşan sularla ilgili Uluslararası Hukuki Metinlerin değerlendirilmesi. Uzmanlık Tezi, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, ANKARA
Atasoy, A., 2012. Reyhanlı İlçesi’nin Coğrafyası. MKU Yayınları, Yay. No:36
Azarkan, E.,A.,2003. Asi Nehri Sorunu. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 7
Bağış, A.İ.,2004. Ortadoğu Su Meselesinde Türkiye ve Gerçekler. Hidropolitik Akademi, ANKARA
Bilen, Ö., 1996. Ortadoğu Su Sorunu ve Türkiye, TESAV y., s.103, ANKARA.
Dalar, M., 2010. Asi Nehrinin Türkiye-Suriye İlişkileri Üzerindeki Etkisi ve Geleceği. Ortadoğu Analiz
Dursun, A.,2006. Kutsal Topraklar ve Paylaşılmayan Sular: Fırat ve Dicle. IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İSTANBUL.
Dursun, Y., 2014. Hydropolitics of the Asi-Orontes River and Regional Instability. Hydropolitic Acedemy
Ekinci, N., 2013. Ortadoğu’ nun Su problemi. Akademik Perspektif
Karakılçık, Y., Erkul, H., 2002. Sürdürülebilir Akarsu Yönetimi ve Tersine Akan nehir : Asi. Detay Yayıncılık, ANKARA
Kılıç, S., 2012. Sınıraşan Sulardan Faydalanmalara İlişkin Temel Yaklaşımlar. Ortadoğu Analiz, c.5, sayı 52,
Kibaroğlu, A., 2007. Küresel su politikalarının evrimi: Gelişmiş ve Gelişmekte olan ülkelerin ayrışan yolları. TES-İŞ
Dergisi, Dosya kuraklık su sorunları,ss.68-72
Kibaroğlu, A., 2013. Türk Dış Politikası ve Su. Ortadoğu Analiz, c.5, sayı 53
Korkmaz, H., Karataş, A., 2009. Asi nehrinde su yönetimi ve ortaya çıkan sorunlar. MKU Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, cilt 6, s. 2, ss.18-40
Maden, T.E., 2007. Ortadoğu İçin Örnek Bir İş Birliği: Türkiye-Suriye Asi Nehri Dostluk Barajı,
http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Analiz/1360?s=orsam%7Cturkish
Maden, T.E., 2013. Sınır aşan Su Havzalarında İşbirliği Sorunu. Ortadoğu Analiz, 5(53)
Onur, A.K., Özgüler, H., Fakıoğlu, S., 2010. Ulusal ve Sınıraşan Su Havzalarının Yönetiminde Temel Sorunlar ve Çözüm
Önerileri. DSİ Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı. Günce, Türkiye Bilimler Akademisi.
Orhon, K.B., 2015. Sınıraşan Yerüstü Suların Yönetiminde Dünya ve Türkiye Uygulamaları, Uzmanlık Tezi, Orman ve
Su İşleri Bakanlığı, ANKARA
Özey, R., 1997. Türkiye’nin Sınır aşan Suları ve Sorunları. Doğu Coğrafya Dergisi, s.2
Salha, S.,1995. Türkiye, Suriye ve Lübnan İlişkilerinde Asi Nehri Sorunu, Dış Politika Enstitüsü y., ANKARA
Scuhemann, W., Sagsen, İ., Tereci, E., 2011. Orontes River Basin : Downstream Challanges and Prospects for
Cooperation. Researchgate
Toklu, V.,1999. Su Sorunu Uluslararası Hukuk ve Türkiye. Turhan Kitabevi Yayınları, s.21, ANKARA
U.S. Geological Survey,2010. http://ga.water.usgs.gov/edu/earthwherewater.html (02.10.2010)
Weulersse, J., 1940. L’Oronte. Étude de Fleuve, Arrault, Tours
Wihbey, P.M., Berman, I., 2000. The geopolitics of water, Instıtute for Advanced Strategic and Political Studies, IASPS
Research Papers in Strategy, No:10
https://www.water-security.org/article/the-orontes-a-complex-river (25.04.2015)