Content uploaded by Yakup Alan
Author content
All content in this area was uploaded by Yakup Alan on Jan 06, 2019
Content may be subject to copyright.
346
İki Dillilik Bağlamında
Suriyeliler Üzerinde
Türkçenin Etkisi
Nurşat Biçer∗
Yakup Alan∗∗
İki dillilik bireylerin iki farklı dilin
konuşulduğu ortamda bulunması ve bu iki dillerin
ikisiyle de iletişim kurabilme becerisi olarak
tanımlanabilmektedir. Doğumlarında itibaren iki dilin
kullanıldığı ortamlarda bulunan çocuklar bu iki dili
doğal ortamlarında öğrenebilmektedirler. Bireylerin
düşünce sisteminin gelişiminin yanında sosyal
ilişkilerinin kurulmasında da iki dilliliğin önemli bir
rolü olduğu söylenebilir. 2011 yılında başlayan Suriye
iç savaşından kaçarak ülkemize gelen Suriyelilerin
ülkemizde yaşamaları ve Türkiye’de doğan çocukların
ortaya çıkması sonucunda iki dilli bireyler oluşmaya
başlamıştır. İki dillilik Suriyelilerde iki şekilde
görülmektedir. Birincisi Türk ve Arap anne babaya
sahip olan çocukların Türkçe ve Arapçayı aynı anda
öğrendikleri “eş zamanlı iki dillilik”, diğeri ise 3-4
yaşlarına kadar Arapça öğrenen çocuğun kreşe veya
anaokuluna başlamasından sonra oluşan “art arda iki
dillilik”. Farklı türlerde iki dilliliğin yansıması
görülse de Türkiye’de yaşayan Suriyeliler üzerinde
her geçen gün Arapçanın yanında Türkçenin de önem
kazandığı söylenebilir. Bu etkinin oluşmasında
evlilikler, sosyal yaşam ve eğitimde Türkçenin
belirleyici rol oynaması önemlidir. Bu çalışmada; iki
dillilik, iki dilliliğin çeşitleri, Türkiye’de yaşayan iki
dilli Suriyelilerin eğitimde ve toplumsal hayatta
∗
Yrd. Doç. Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi M. R. Eğitim
Fakültesi, Türkçe Eğitimi ABD, nursatbicer@gmail.com.
∗∗
Öğr. Gör. Kilis 7 Aralık Üniversitesi M. R. Eğitim
Fakültesi, Türkçe Eğitimi ABD, alanyakup@gmail.com.
karşılaştıkları zorluklar ve kolaylıklar, Türkçenin
Suriyeliler üzerindeki etkisi ele alınacaktır.
Giriş
İnsanların doğumdan itibaren hatta
anne karnındayken karşılaştıkları ve ilk
öğrendikleri dil ana dilidir. Fakat bazen
insanlar çeşitli nedenlerden dolayı başka
dillerin etkisi altında kalmaktadırlar. Farklı
dillerin bir arada konuşulduğu coğrafyalarda
insanlar ihtiyaçlarını giderebilme adına bir
veya birden fazla dili öğrenmek durumunda
kalırlar. İnsanların kendi ana dili dışında bir
başka dili daha öğrenmesi/edinmesi
durumunda iki dillilik süreci ortaya çıkar. İki
dillilik, dil bilim ile sosyolojinin kesişmesi
sonucunda meydana gelen disiplinlerarası
çalışma alanıdır (Yılmaz, 2014: 1649).
Dünya coğrafyasında farklı dilleri konuşan
insanlar savaş, göç, ticaret gibi nedenler
yüzünden birlikte yaşamak zorunda
kalmışlardır. Bu yaşam süreci aynı zamanda
birbirleriyle kendi dilleri çerçevesinde
iletişim kurma zorunluluğu yaratmıştır. Bu
sürecin sosyolojik boyutu en çok göç
olgusunda görülmektedir. Göçün mekânsal
bir hareketliliğe sahip olmasının yanında
toplumsal bir yönü de bulunmaktadır
(Canatan, 2013: 318). Bu toplumsal
hareketlilik içinde çok kültürlülük ve çok
dillilik oluşumları göç alan yerlerde kendini
gösterir. Bu da farklı renklerin, farklı dillerin
dolayısıyla kültürel bir mozaiğin oluşması
demektir. Göç olgusunun bu gibi olumlu
yönlerinin yanında olumsuz yönleri de
bulunmaktadır. Başka bir ülkeye göç eden
bireyler göç ettikleri ülkede azınlık
durumuna düşer. Yaşanılan toplumda azınlık
olma durumunda ise ölçünlü dil ile ana dil
arasındaki ilişki de iki dilliliği ortaya çıkarır.
Ana dilinin dışında bir dilde iletişim kurmaya
başlayan bir çocuğun aynı anda hem ana
dilini hem de toplumda geçerli olan ikinci
dili öğrenmeye başlaması sosyolojik bir
ikileme yol açar (Kara ve Ağırman).
Çelik’e (2007) göre iki dilliliğin
tanımının yapılması oldukça zordur. Çünkü
YENİ TÜRKİYE 100/2018
347
dünyada yaşayan insanların büyük bir kısmı
iki dilli yaşamaktadır. O yüzden dil bilimciler
farklı bakış açılarıyla iki dilliliği
tanımlamaya çalışmışlardır. Weinrich’e
(1968) göre iki dili aktif olarak uygulayan
kişiye iki dilli, iki dili de alternatif şekilde
kullanma pratiğine iki dillilik denir. Farklı bir
ülkede doğan ve hem ana dilini hem de o
ülkenin dilini öğrenen insanlara iki dilli,
ortaya çıkan bu duruma da iki dillilik
denmektedir (Yılmaz, 2014). Bir insanın iki
veya daha fazla dili alternatif şekilde
kullanımına iki dillilik denir (Mackey, 1970).
İki dillilik, İngilizce karşılı olan
“bilingualism” kelimesi Latince iki anlamına
gelen “bi” ve dil anlamına gelen “lingualism”
kelimelerinin bir araya gelmesinden
oluşmuştur (Cengiz ve Türk, 2009). İki
dillilik birden fazla dili aktif olarak
kullanmak ve bu dillerde uzman olmaktır
(Braun, 1937). İki dillilik, bireyin çeşitli
nedenlerden dolayı farklı şartlarda birden
fazla dil edinmesi, edindiği dili kullanması
veya ana dilinin dışındaki bir dili ana diline
yakın düzeyde öğrenmesidir (Aksan, 1998).
Demircan (2013) iki dillilik kavramı için, bir
kişinin hayatının herhangi bir döneminde ana
dilinden başka ikinci bir dili belli ölçüde
kullanmasına iki dillilik demekle beraber,
kavramın tanımında henüz tam bir
uzlaşmanın olmadığını söylemektedir.
Rolffs (2009) iki dillilikle ilgili
unsurları bir araya getirmiş ve iki dilli
bireylerle ilgili özellikleri şöyle sıralamıştır:
İki dili de bir arada kullanabilir,
Bir dili diğerinden daha güçlüdür,
İki dili de bilir ve anlar,
İki dilde de düşünür ve hisseder,
Ana dilini korur,
Zengin bir kaynağa sahiptir.
Sayılan özelliklere ve benimsenen
tanımlara göre bireyin iki dilli sayılabilmesi
için bireyin günlük yaşantısında kullandığı
tüm dillerde aynı düzeyde yetkin olması
gerekmemektedir (Yılmaz, 2014).
Bir insanın iki dilli olarak yetişmesi,
özellikle başka milletlerden, ana dilleri farklı
ana babaların çocuklarında görülmekte;
ayrıca, yabancı ülkelerde çok uzun süre o
ülke halkıyla sıkı ilişkiler içinde
yasayanlarda, herhangi bir yerdeki
azınlıkların dilinde, resmi dili aynı olan
ülkelerde, kısacası, birden fazla dilin
öğrenilip kullanılması durumunda ortaya
çıkmaktadır (Aksan, 1998).
İnsanın hem ana dili hem de ikinci
dili kullanabilmesi değişik derecelere ayrılır.
Her iki dili de akademik seviyede bilmeye,
yani sadece ana dilini konuşan tek dilli bir
insanın seviyesine ulaşmak – ki bu seviyeye
ulaşmak neredeyse imkansızdır-
simetrik/birbirine eş durum denir. Başka bir
durum ise dengeli veya eş seviyede
olmamadır. Bu durumda ise her iki dil de iyi
bilinir; ancak herhangi bir duruma veya
konuya göre dillerden biri diğerine ağır
basar. Son olgu ise iki dilin birlikte
kullanılmasıdır. İki dilli birey için bu durum
konuşulan kişi de iki dili biliyorsa normaldir.
Fakat eğer konuşulan kişi sadece bir dili
biliyorsa iki dilli birey kendisini ifade
etmekte oldukça zorlanacaktır. Bu olgu ise
karşımıza her iki dili de yarımyamalak bilme
veya bilmeme olarak çıkmaktadır (Rolffs,
2009).
İki Dilliliğin Avantajları
İki dillilik ne fakirler için ağır bir yük
ne de zenginler için bir lükstür. İki dillilik,
her iki dili de konuşan için büyük bir
kazançtır. Bununla birlikte, tüm alanlarda
yapıldığı gibi iki dillilik de gözlenmeli ve
gerekli durumlarda müdahale edilmelidir
(Fishman, 1991:85).
İki dilli olmanın bireylere getirmiş
olduğu bazı avantajlar vardır. İki dilli
bireylerin hayata bakmak için sahip oldukları
iki pencere vardır. Dolayısıyla iki farklı bakış
açıları vardır. Bu iki farklı bakış açısı onların
hayata daha geniş bakabilmelerine olanak
tanımaktadır (Crystal, 2005). Yapılan
araştırmalar da göstermektedir ki iki dilli
YENİ TÜRKİYE 100/2018
348
bireyler sosyal hayatta daha başarılıdırlar.
Ayrıca iki dillilik bireylerin hem ekonomik
hayatta hem toplumsal hayatta hem de
akademik hayatta başarı sağlamaları
açısından çok önemli bir avantajdır.
Yapılan çalışmalar göstermektedir ki iki
dillilik çocukların zihinsel becerilerini
olumlu yönlerden etkilemektedir. Yine bu
araştırmalara göre iki dilli bireyler tek
dillilere göre daha yoğun dil analizi
yapabilmekte ve 3-4 yıl daha erken
kelimelerin anlamlarını seslerinden ayırt
edebilmektedirler. Yine iki dilli bireyler
çelişen yapıları bulmada, anlamlandırmada
ve varsayımları ortaya koymada diğerlerine
göre daha başarılıdırlar (Cengiz, 2006: 29).
Ayrıca bu çalışmalara göre iki dilli bireyler
sosyalleşme yönünden tek dillilere göre daha
başarılıdır (Kesmez: 2015).
İki Dilliliğin Dezavantajları
Her ne kadar avantajları da olsa, iki
dilliliğin bazı dezavantajları da vardır. Bu
dezavantajlar daha çok toplumsal hayatın bir
parçası olan kültürel ve sosyal ögeler
üzerinde görülmektedir. Bireylerin
öğrendikleri dile özellikle de resmî dile tam
olarak hâkim olamamaları durumu ortaya
çıkabilmektedir. Bu da öğrencilerin
akademik başarılarının yanı sıra diğer
bireylerle olan sosyalleşme oranlarını
etkilemektedir. Özellikle bir dilin diğerini
zayıflatması durumunda birey bir dille
iletişim kurmakta güçlük çekebilir.
Yetişkinleri ise ekonomik ve sosyal açıdan
olumsuz etkilemektedir.
Suriyeli Göçmenler ve İki Dillilik
Türkiye’de yaşayan Suriyelilerden
bahsederken entegrasyon ve etkileşim
sürecinde farklı kitlelerin ayrımını yapmak
yerinde olacaktır. Suriyelilerin önemli bir
kısmı şehir merkezlerinde Türklerle beraber
yaşarken bir kısmı da kendileri için
hazırlanan geçici konaklama merkezlerinde
yaşamaktadırlar. Konaklama merkezlerinde
yaşayan Suriyeliler için bu yerleşim
birimlerinin küçük Suriye olduğu
söylenebilir. Sadece Suriyelilerin yaşadığı ve
Türklerle etkileşimlerin çok sınırlı olduğu bu
merkezlerde yaşayanların Türkçe bilgi ve
becerisi daha düşüktür. Açılan okullarda
verilen Türkçe dersleri dışında Türkçeyle pek
bir etkileşimleri bulunmamaktadır. Buralarda
yaşayan bazı bireyler zaman zaman şehir
merkezlerine gidiş geliş yapsa da bu durum
bireysel etkileşimden öteye geçmemektedir.
Şehir merkezlerinde yaşayan Suriyelilerin
durumu ise daha başkadır. Türkiye’de
yaşayan normal bir vatandaşın yaşamından
pek farklı olmayan bir çevreye sahiplerdir.
Yaşadıkları şehirlerde iş, eğitim, sağlık başta
olmak üzere birçok ortamda Türklerle yoğun
bir etkileşim içerisinde bulunmaktadırlar.
“Yani bireyler evlerinde veya kamplarda
aileleri ile Arapça, evden veya kamptan
çıktıkları zaman da sokakta, okulda veya
işyerinde çoğunluk toplumu ile Türkçe
konuşmak zorunda kalmaktadırlar.
Türkiye’de ister okul yaşamında, isterse
çalışma yaşamında başarılı olmanın en
önemli şartı kendi kültür özelliklerini ve dil
yeteneklerini geliştirerek içinde yaşadığı
ülkenin dilini, yani Türkçeyi en iyi şekilde
öğrenmek, anlamak, yazmak ve
konuşmaktır” (Yılmaz) Bu etkileşimin
beraberinde getirdiği bir entegrasyon
sürecinden de söz etmek mümkündür. Çünkü
sağlıklı bir toplum yapısı oluşturmak ve
uyum içinde yaşayabilmek için yaşadığı
toplumun dilini öğrenmek ve topluma
entegre olmak göç eden her bireyin uyması
gereken kuralların başında gelmektedir
(Alan, Biçer ve Hüküm, 2016). Türkçenin
ikinci dil olarak öğrenilmesinin ve etkisinin
ise daha çok şehir merkezlerinde yaşayan
Suriyeliler için geçerli olduğu söylenebilir.
Heterojen özellikler gösteren
Suriyelilerin iki dillilik statüleri değişkendir.
Suriyeli denilen topluluk içerisinde başta
Arapça olmak üzere farklı diller
konuşulmaktadır. Kimi gruplar sadece
Arapçayı kullandığı hâlde bazı gruplar
Arapçanın yanında farklı yerel dilleri de
konuşmaktadır. Bu durumda iki dilliliğin
YENİ TÜRKİYE 100/2018
349
yanında çok dillilikten de söz etmek
mümkündür.
Suriye’nin Türkiye ile olan tarihsel ve
kültürel bağları dolayısıyla eskiden beri
karşılıklı evlilikler devam edegelmiştir.
Suriyeli ve Türk bireylerin evliliğinden
doğan çocuklar tarafından Türkçe ve
Arapçanın öteden beri kullanıldığı
bilinmektedir. Türkiye’ye göç başladıktan
sonra evliliklerin daha fazla artmasıyla
Türkçe ve Arapçanın konuşulduğu evlerde
büyüyen önemli sayıda çocuk bulunmaktadır.
Bunun yanında Arap anne babadan dünyaya
gelen ve sonraki süreçte Türkçeyi doğal
süreçte edinen çocuklar ile Türkçeyle okul
ortamında tanışıp eğitimsel süreçlerle
Türkçeyi öğrenen çocuklardan söz etmek
mümkündür. Ortaya çıkış şekilleri
değişkenlik gösterse de Türkiye’de yaşayan
Suriyeli aileler ve özellikle çocuklar üzerinde
gün geçtikçe Türkçenin etkisi artmaktadır.
Türkçe ve Arapça ile büyüyen Türk baba ve
Arap annenin çocuğu okul çağına kadar
günlük yaşamda kullanacağı iletişim dili için
her iki dil becerilerini eşit olarak
kullanabilirken okulla beraber Türkçe
etkisini daha fazla hissettirecektir.
Türkçeyle farklı biçimlerde
etkileşime giren Suriyeliler için Türkçenin
ikinci dil olarak kullanım oranı da
değişmektedir. Türkçeyi Arapçayla eşit
düzeyde bilen çocukların yanında Türkçeyi
daha zayıf kullanan çocuklardan da söz
etmek gerekir. Birbirinden farklı
değişkenlerin etkili olduğu dil meselesinde
etki oranının herkeste farklı olması
normaldir. Bu farklılıklara rağmen Suriyeli
çocukların geneli için iki dillilik kavramı
kullanılabilir. Haugen’e göre önemli olan,
kişide birden fazla dil yetisi olmasıdır. Çünkü
iki dilin kusursuz bilinmesi ender rastlanan
bir durumdur (Güzel, 2010: 32). Suriyeli
çocuklarda da göçmenlik sürecinin yeni
olması sebebiyle Arapçanın Türkçeye oranda
daha baskın olduğu görülmektedir. Özellikle
Türkiye’de doğan çocukların sayısının
artması bu durumun da bir değişim evresinde
olduğunu göstermektedir.
İkinci dil kazanımında görülen
aşamalara bakıldığında Suriyeli çocukların
etkileşim ve durgunluk aşamalarını geçerek
girişim aşamalarında olduğunu söylemek
mümkündür. Başlangıçta sadece
etkileşimden dolayı dinlemede bulunan
çocuklar bir müddet sonra konuşulanları
anlamaya başlamaktadırlar ancak konuşma
konusunda tereddüt yaşadıkları için sessiz
kalmayı tercih etmektedirler. Girişim
aşamasında ise artık konuşmanın ihtiyaca
binaen yavaş yavaş başladığı aşama olarak
görülebilir.
Eğitim Kurumlarında Türkçenin Yeri
Suriyelilerin Türkçe öğrenmesi için
başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere
birçok kurum ve kuruluşun faaliyetleri
bulunmaktadır. Millî Eğitime bağlı Geçici
Eğitim Merkezleri, Suriyeliler için ilk, orta
ve lise düzeyindeki okulların eğitim dili
Arapçadır. Bu okullarda haftalık 15 saat
Türkçe dersi de verilerek dil becerileri
geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bununla
birlikte Türk çocukların okuduğu normal
eğitim kurumlarında da öğrenim gören çok
sayıda öğrenci bulunmaktadır. Bu okullarda
ise Suriyeli öğrenciler tüm dersleri Türkçe
olarak ve Türk öğrencilerle aynı sınıflarda
görmektedirler. Suriyeli sivil toplum
kuruluşlarına ait ve tamamen Arapçanın
hâkim olduğu çeşitli okullar da mevcuttur.
Yetişkinler için ise üniversitelerin
Tömer’leri, Halk Eğitim Merkezleri,
Belediye kursları ve çeşitli kurumların kendi
bünyesinde açtığı Türkçe kurslarında dil
öğretimi yapılmaktadır. Bu tabloya
bakıldığında Suriyelilerin Türkçe öğretimi
süreçlerine ilişkin düzenli bir yapının henüz
oluşmadığı söylenebilir. Oldukça değişken
yapıda olan bu eğitim sistemindeki
öğrencilerin Türkçe becerisi de birbirinden
farklılık göstermektedir.
YENİ TÜRKİYE 100/2018
350
Sosyolojik Faktörlere Göre İki Dillilik
İlk etapta iki dilliliği siyasi ve
sosyolojik etmenlerden dolayı bireysel ve
toplumsal iki dillilik olmak üzere iki sınıfa
ayırmak gerekir. Dünyada 195 devletin ve
6000’den fazla dilin olduğunu
hesapladığımızda toplumsal iki dilliliğin çok
daha yaygın bir olgu olduğu görülmektedir.
(Rolffs, 2009).
Toplumsal ve bireysel iki dillilik
Toplumsal iki dillilik (societal
bilingualism), bir toplulukta iki ya da daha
fazla dilin kullanımı veya belli bir grup
bireyin iki dili kullanma durumudur.
Toplumsal iki dillilik, dilbilimsel ve dil dışı
faktörler arasındaki ilişkilere dayanır. İki
dilliliğin sosyal yönünü dil dışı faktörler
içerir. Pek çok disiplinle ilişki içinde olan
toplumsal iki dilliliğin kapsamı oldukça
geniştir. Dil ile ilişkili olan sosyal ve
toplumsal olgular toplumsal iki dilliliğin
araştırma evrenine girer (Bican, 2017).
Toplumsal iki dillilik eğitim kurumu ve eğitim
süreci olmaksızın kendiliğinden doğal bir
yolla dil edinim sürecini vurgular (Cengiz,
2006: 29). “Bireysel” iki dillilik ise, sadece bir
dilin konuşulduğu bir ülkede yaşayan bir
bireyin, kendi veya ailevi kararı ile başka bir
dil edinip konuşması durumudur. (Rolffs,
2009). Suriyeli göçmenler Türkiye’de
geçirdikleri toplumsal süreçler yönünden
toplumsal iki dilliliği yaşamaktadırlar. Bu
kitle sosyal hayat içerisinde ana dilleri olan
Arapçayı ve yaşadıkları ülkenin dili olan
Türkçeyi yer yer kullanmaktadırlar.
Kullanılan bu dillerin kullanım alanı
birbirinden farklılık göstermektedir. Arapçayı
kendi aile ve akraba çevresiyle konuşurken
Türkçeyi çeşitli resmi kurum ve kuruluşlarda,
okullarda, ticari faaliyetlerde ve Türklerle olan
sosyal etkileşimlerinde kullanmaktadırlar.
Sosyal etkileşimin artması ve toplumların
daha fazla karşılıklı iletişim hâlinde olmasıyla
birlikte Türkçenin kullanımı da artış
göstermektedir.
Toplumsal Hiyerarşiye Göre Türkçe
Suriyeliler alt değişke olarak Arapçayı
üst değişke olarak da Türkiye’nin resmî dili
olan Türkçeyi kullanmaktadırlar. Ancak
Suriyelilerde alt ve üst değişke boyutlarında
birtakım farklılıklar görülmektedir. Özellikle
resmî kurumlarda Arapça tercümanların
bulunması alt değişke olan Arapçanın kapsam
alanını oldukça genişletmektedir. Buna
rağmen tüm ihtiyaçlarını Arapça ile
giderebilme imkânı olmadığından ister
istemez üst değişke olan Türkçenin de
kullanımı zaruri hâle gelmektedir.
Dil Edinimine Göre İki dillilik
Suriyeli göçmenlerle dil edinimiyle
ilgili olarak doğal iki dillilik ve kültürel iki
dillilik şekillerinin beraber görüldüğünü
söylemek mümkündür.
Doğal iki dillilik (natural bilingualism)
İnsanların bir eğitim kurumunda
formal eğitim almadan günlük hayat içinde
diğer bireylerle etkileşime geçerek dili
edinmesidir ve bu edinim genellikle erken
yaşlarda gerçekleşmektedir (Skutnabb ve ark.
1981). Suriyeli göçmenler yaşadıkları
ortamda gelişen doğal etkileşimle Türkçeyi
öğrenmektedirler. Özellikle çocukların gerek
televizyon gerek çevresinde konuşulanların
etkisiyle bir eğitim almadan da Türkçeyi
anlama ve konuşma davranışlarının arttığı
söylenebilir. Bunu her Suriyeli çocuk için
söylemek mümkün olmasa da bu oranın
zamanla arttığı görülmektedir. Bundan dolayı
yeni nesil Suriyelilerin doğal iki dilliliği
yaşadıkları düşünülmektedir.
Kültürel iki dillilik
Bireylerin ikinci dili seyahat, iş ve
eğitim gibi farklı nedenlerden dolayı gittiği
YENİ TÜRKİYE 100/2018
351
ülkede edinmesidir. Bu kavram daha çok
yetişkin iki dillileri anlatmaktadır (Skutnabb
ve ark. 1981). Türkiye’de yaşayan yetişkin
Suriyeliler hayatlarını idame ettirebilmek için
çeşitli işlerde çalışmaktadırlar. Birçok
işyerinde Suriyeli çalışan olduğu gibi
kendilerinin açtığı çok sayıda iş yeri de
vardır. Eğitim alanında da Türklerle aynı
sınıflarda okuyan Suriyeli öğrencilerin
varlığı önemlidir. Bunun gibi birçok alanda
yetişkin Suriyeliler Türklerle muhatap olarak
konuşma durumunda kaldıkları için süreç
içerisinde öğrenmektedirler. Kimi bireyler
sosyal öğrenmenin yanında dil kurslarıyla
Türkçe bilgi ve beceri düzeyi daha üst
seviyeleri çıkarma çabası içerisindedir.
Yetişkin Suriyeliler, çevredeki diğer
insanlarla iletişim kurmak, ticari ve
ekonomik yönden hayatlarını sürdürebilmek
amacıyla etkileşime girmelerinden ötürü bu
kişiler kültürel iki dilli olarak adlandırılabilir.
İkinci dilin Edinilme Zamanına Göre
Eş zamanlı iki dillilik genelde iki
farklı ırktan anne ve babaların evlenmesi
sonucu ortaya çıkmaktadır. Eş zamanlı iki
dilli bireyler doğduktan sonra iki dile de
maruz kalırlar ve her iki dili de edinmiş
olurlar. Art arda iki dillilikte ise bireyler ana
dillerini öğrenirler ve kreş, anaokulu,
ilkokula vb. eğitim kurumlarına başladıktan
sonra ikinci dili edinmektedir.
Gümüşoğlu’na göre dil ediniminin
zaman boyutunun merkezinde ikinci dil
ediniminin başladığı yaş ve buna bağlı olarak
yaş etkeni bulunur. İkinci dil edinimi ne
kadar erken başlarsa ikinci dil o denli etkin
biçimde edinilir (Çetinkaya: 2015).
McLaughlin’e göre kritik dönem üç yaş
sınırıdır, üç yaşından önce aynı anda iki dili
öğrenen çocukların durumu “eşzamanlı iki
dillilik” simultaneous bilingualism olarak
adlandırılır. McLaughlin üç yaşından sonra
edinilen ikinci dili ise “art iki dillilik”
succesive bilingualism olarak adlandırır
(Çetinkaya: 2015). Ana dilin ve ikinci dilin
aynı anda edinimi şeklinde oluşan “eş
zamanlı iki dillilik” ve ikinci dilin ana dilden
sonra kazanımı şeklinde oluşan “art zamanlı
izleyen iki dillilik”tir (Bakırlı, 2008: 33-34;
Yılmaz 2014: 1645; Yazıcı ve İlter 2008: 50-
56). Eş zamanlı iki dillilikte, çocuk
doğumdan sonra iki farklı dille aynı anda
karşılaşır. Bu durum daha çok karma
evliliklerin olduğu ailelerde görülür. Anne ve
babanın farklı diller konuşması sonucu,
çocuk her iki dilde de girdiler alır ve üç
yaşından sonra iki dilin kendine ait
sistemlerini ayırmaya başlar. Yalnız bu
durumda çocuğun her iki dilden de aynı
oranda girdi alması çok önemlidir, yani iki
dilin dengeli bir şekilde edinimi söz
konusudur (Yazıcı ve İlter 2008: 56).
Art zamanlı iki dillilikte ise çocuk
ikinci dili farklı yollardan sırayla edinir ya da
öğrenir. Araştırmacılara göre dillerin sırayla
kazanımı süreci, bulunulan çevre itibariyle
doğal şartlar altında ya da eğitim yoluyla
gerçekleşmektedir (Aktaran: Yazıcı ve İlter
2008: 56). İkinci dili doğal şartlar altında
öğrenme, anne-babanın evde tek dili
konuştuğu fakat toplum dilinin farklı olduğu
durumlarda bireyin ikinci dili dışarıda
edinmesidir. İkinci dilin eğitim yoluyla
öğrenilmesi ise bireyin ana dilinin ölçünlü
dilden farklı olduğu durumlarda ikinci dili
okulda öğrenmesi ya da kendi isteği ile ikinci
dili örgün eğitim dışında öğrenmesidir. Art
zamanlı iki dillilikte, ülkelerin yürüttükleri
politikalardan veya doğal nedenlerden dolayı
iki dilli bireylerin sahip oldukları dillerden
birinin diğerine baskın gelmesi söz konusu
olabilir ve bunun sonucunda da bir dil
diğerinin gerilemesine neden olabilir (Kara ve
Ağırman, 2015).
Türkiye’de doğan bazı çocuklarda eş
zamanlı iki dillilik unsurları görülürken büyük
bir kesimi art zamanlı iki dilliliği
yaşamaktadır. Bu bireyler evde daha çok
Arapça kullanıldığı için 3-4 yaşlardan itibaren
başlayan Türkçe edinme süreci okulla büyük
bir gelişme kaydeder. Yetişkinler ise daha
sonraki zamanlarda Türkçeyle etkileşime
girdikleri için geç art zamanlı iki dilliliği
yaşamaktadırlar. Türkiye’de hayata gözlerini
açan çocukların genelinde zayıf da olsa
YENİ TÜRKİYE 100/2018
352
Türkçenin belirli oranda anlaşılması ve
kullanılması görülmektedir. Yetişkin anne
babalar Türkçeyi pek bilmese de aynı evde
yaşayan çocukları daha ileri düzeyde dil
becerilerine sahiptirler. Bu dil becerisinde
yetişkinlere oranla aksan problemi de daha az
görülmektedir.
Sonuç
İki dillilik bağlamında Suriyeliler
üzerinde Türkçenin etkisi düşünüldüğünde
Suriyelilerin iki dillilik sürecinde olduğunu
söylemek mümkündür. Türkiye’ye olan
göçün üzerinden zaman geçtikçe bu süreç
daha da hızlanmaya devam edecektir.
Özellikle ikinci nesil Suriyeliler Türkiye’de
doğup büyüdükçe kendilerini iki dil
konuşulan ortamların içerisinde
bulacaklardır. Yetişkin Suriyelilerin hepsinde
bu sürecin gerçekleştiğini söylemek zor olsa
da bu etki özellikle çocuklarda rahat bir
şekilde görülebilmektedir. Türkiye’de
gerçekleşen bu süreçte eğitim sistemine de
düşen önemli sorumluluklar bulunmaktadır.
Bu sürecin onların gelişmesine ve
ilerlemesine katkıda bulunacak şekilde
düzenlenmesi ve bu konuda tedbirler
alınması önem arz etmektedir.
Kaynaklar
Aksan, D. (1998) Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle
Dilbilim. Ankara: TDK Yayınları.
Alan, Y., Biçer, N. ve Hüküm, M. (2016) Göç,
Entegrasyon ve Dil: Suriye’den Gelen
Göçmenlerin Dil Öğrenme İhtiyaçlarına
Yönelik Bir Analiz. II. Ortadoğu
Konferansları: Ortadoğu’daki Çatışmalar
Bağlamında Göç Sorunu. 28-29 Nisan, Kilis.
Bakırlı, Ö. C. (2008). İki Dillilikte Beyin ve Zeka. Dil
Dergisi, 140, 32-42.
Baraun, M. (1937) Beobachtungen zur Frage der
Mehrsprachigkeit. Göttingische Gelehtre
Anzeigen, 199, 4/8
Bican, G. (2017). İki Dilliliğin Tanımlanması &
Kuramsal Tartışmalar ve Güncel
Yaklaşımlar. Ana Dilde Eğitim Dergisi, 5/2,
s.353-366
Canatan, K. (2013). Avrupa Toplumlarının Göç
Algıları ve Tutumları: Sosyolojik Bir
Yaklaşım. Sosyoloji Dergisi, 3 (27), 317-332.
Cengiz, A.K. (2006). Dil- Kültür İlişkisi Açısından
Hatay’da İki Dillilik. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Mustafa Kemal Üniversitesi.
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hatay.
Cengiz, K. ve Türk, H. (2009). Hatay’da İki Dillilik ve
İki Dillilikten Kaynaklanan Dil Karışması.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 6(12), 190-208.
Crstal, D. (2007). Dillerin Katli - Bir Dilin Ölümü Bir
Milletin Ölümüdür. (Çev.: Gökhan Cansız).
İstanbul: Profil Yayıncılık.
Çelik, M. (2007). Linguistics for Students of English
Book II. Ankara: DM.
Çetinkaya, G. (2015). Yanlış Çözümlemesi: Yabancı
Dil Olarak Türkçe Öğrenen B2 Düzeyindeki
Öğrencilerin Yazılı Metinlerine İlişkin
Görünümler, International Journal of
Langauges' Education and Teaching, 3(1):
164-178
Demircan, Ö. (2013). Yabancı Dil Öğretim
Yöntemleri. İstanbul: Der Yayınları.
Fishman, J. (1991). Bilingual Education. Amsterdam
& Philadelphia.
Güzel, A. (2010). İki Dilli Türk Çocuklarına Türkçe
Öğretimi. Ankara: Öncü Basımevi.
Kara, F. A. ve Ağırman, F. (2015). İki Dillilik Üzerine
Sosyolojik Bir Değerlendirme. International
Journal of Languages’ Education and
Teaching, UDES: 894-903
Kesmez, A. (2015). İki Dillilik, Zazaca-Türkçe İki
Dilli Akademisyenlerde Dil Kullanımı ve
Tercihler. Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller
Enstitüsü Dergisi, 1(1): 157-165
Mackey, W. (1970). The Description of Bilingualism.
Readings in The Sociology of Language. The
Hague, Mouton.
Rollfs, S. (2009). Yine İki Dillilik Üzerine. Die Gaste
Skutnabb, T. K. (1981). Bilingualism or Not. England:
Multilingual Matters 7.
Weinrich, U. (1968). Language in Contact. The
Hague: Mouton.
Yazıcı, Z. ve İlter, B. G. (2008). Okul öncesi
dönemdeki iki dilli/ çok dilli çocukların dil
kazanım süreci. Dil Araştırmaları Dergisi, 3,
47-61.
Yılmaz, M. Y. (2014). İki dillilik olgusu ve
Almanya’daki Türklerin iki dilli eğitim
sorunu. Turkish Studies, 9(3), 1641-1651.
YENİ TÜRKİYE 100/2018