ArticlePDF Available

Türkiye'nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi The energy potential of Turkey and its importance of renewable energy sources in terms of electricity production

Authors:

Abstract

zet: Dünyada enerji kaynaklarına olan ihtiyaç her geçen gün artarak devam etmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı, sanayileşme, insanların refah seviyesinin yükselmesi ve teknolojik gelişmelere paralel olarak önümüzdeki yıllarda enerji talebi daha da yoğun olacaktır. Fosil enerji kaynaklarının dünyada ciddi çevre sorunlarına yol açması, rezervlerinin yakın gelecekte tükenecek olması, kaynak ülkelere bağımlılığın çeşitli siyasi ve ekonomik sorunlara yol açması ve fiyat istikrarsızlıkları gibi nedenlerden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi artmıştır. Özellikle gelişmiş ülkelerde yenilenebilir enerji kaynakları olan hidrolik, rüzgar, jeotermal, güneş, biyoküte, dalga, hidrojen vb. enerji kaynaklarından başta elektrik üretimi olmak üzere çeşitli yollarla yaralanılmaktadır. Tüm bu gelişmelere rağmen fosil enerji kaynaklarının dünya birincil enerji kaynakları tüketimindeki üstünlüğü tartışmasız bir şekilde devam etmektedir ve kısa vadede bu üstünlüğünü korumaya devam edecektir. Gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye'nin de artan nüfus ve büyüyen ekonomisine paralel olarak enerji kaynakları tüketimi yükselerek devam etmektedir. Mevcut enerji yapısı % 72 oranında dışa bağımlı olan Türkiye, bu oranı azaltabilmek için bir yandan sınırları içinde fosil enerji kaynakları hammaddesi arama çalışmaları yürütürken, diğer yandan da yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyelinin belirlenmesi ve kullanımı konusunda çalışmalar yapmaktadır. Bu şekilde ithal enerji kaynaklarına olan bağımlılık azalırken, enerji kaynakları da çeşitlendirilecektir. Bu çalışmada Türkiye'nin mevcut enerji potansiyeli ortaya konmuş ve bu enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi içindeki payları ve gelişimi verilmiştir. Özellikle yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelin önümüzdeki yıllarda yeterli olup olmayacağı tartışmalarına cevap aranmıştır. Anahtar sözcükler: Enerji potansiyeli, elektrik enerjisi, yenilenebilir enerji kaynakları, fosil kaynaklar, kurulu güç. Abstract: The need for energy sources in the world is gradually increasing day by day. Demand for energy will be much more in the future, parallel to population growth especially in developing countries, industrialization, increased welfare and technological developments. Renewable energy sources have aroused interest due to reasons such as serious environmental issues caused by fossil energy sources, potentially decreasing reserves, various political and economic problems caused by dependency on source providing countries and price instability. In developed countries particularly, renewable energy sources such as wind, geothermal, solar and biomass energy, wave and hydrogen have been utilized in different forms, especially in electricity production. Despite all developments, fossil energy sources have been overwhelmingly used all around the world in primary energy sources consumption and they will outnumber other energy sources in the short term. Parallel to growing population and economy in Turkey, a developing country, energy sources consumption is increasingly continuing. On one hand, Turkey, which is currently 70% dependent on energy providing countries, has been heavily conducting fossil energy sources raw material quest within its own borders in order to lower the percentage. On the other hand, there have been studies to explore potential of renewable energy sources and utilization. This case will lead to both a decrease in foreign energy dependency and a variety of energy sources. This research shows the current energy potential of Turkey and presents historical development of these energy sources and their share in electricity production. The research also seeks for answers to arguments that whether the potential will be sufficient in the future.
Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi
4(2), 33-54 (2012)
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
The energy potential of Turkey and its importance of renewable energy sources
in terms of electricity production
Mutlu YILMAZ
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Ankara
Özet: Dünyada enerji kaynaklarına olan ihtiyaç her geçen gün artarak devam etmektedir. Özellikle
gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı, sanayileşme, insanların refah seviyesinin yükselmesi ve teknolojik
gelişmelere paralel olarak önümüzdeki yıllarda enerji talebi daha da yoğun olacaktır. Fosil enerji
kaynaklarının dünyada ciddi çevre sorunlarına yol açması, rezervlerinin yakın gelecekte tükenecek olması,
kaynak ülkelere bağımlılığın çeşitli siyasi ve ekonomik sorunlara yol açması ve fiyat istikrarsızlıkları gibi
nedenlerden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi artmıştır. Özellikle gelişmiş ülkelerde
yenilenebilir enerji kaynakları olan hidrolik, rüzgar, jeotermal, güneş, biyoküte, dalga, hidrojen vb. enerji
kaynaklarından başta elektrik üretimi olmak üzere çeşitli yollarla yaralanılmaktadır. Tüm bu gelişmelere
rağmen fosil enerji kaynaklarının dünya birincil enerji kaynakları tüketimindeki üstünlüğü tartışmasız bir
şekilde devam etmektedir ve kısa vadede bu üstünlüğünü korumaya devam edecektir. Gelişmekte olan bir ülke
olan Türkiye’nin de artan nüfus ve büyüyen ekonomisine paralel olarak enerji kaynakları tüketimi yükselerek
devam etmektedir. Mevcut enerji yapısı % 72 oranında dışa bağımlı olan Türkiye, bu oranı azaltabilmek için
bir yandan sınırları içinde fosil enerji kaynakları hammaddesi arama çalışmaları yürütürken, diğer yandan
da yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyelinin belirlenmesi ve kullanımı konusunda çalışmalar
yapmaktadır. Bu şekilde ithal enerji kaynaklarına olan bağımlılık azalırken, enerji kaynakları da
çeşitlendirilecektir. Bu çalışmada Türkiye’nin mevcut enerji potansiyeli ortaya konmuş ve bu enerji
kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi içindeki payları ve gelişimi verilmiştir. Özellikle yenilenebilir enerji
kaynakları potansiyelin önümüzdeki yıllarda yeterli olup olmayacağı tartışmalarına cevap aranmıştır.
Anahtar sözcükler: Enerji potansiyeli, elektrik enerjisi, yenilenebilir enerji kaynakları, fosil kaynaklar,
kurulu güç.
Abstract: The need for energy sources in the world is gradually increasing day by day. Demand for energy
will be much more in the future, parallel to population growth especially in developing countries,
industrialization, increased welfare and technological developments. Renewable energy sources have
aroused interest due to reasons such as serious environmental issues caused by fossil energy sources,
potentially decreasing reserves, various political and economic problems caused by dependency on source
providing countries and price instability. In developed countries particularly, renewable energy sources such
as wind, geothermal, solar and biomass energy, wave and hydrogen have been utilized in different forms,
especially in electricity production. Despite all developments, fossil energy sources have been
overwhelmingly used all around the world in primary energy sources consumption and they will outnumber
other energy sources in the short term. Parallel to growing population and economy in Turkey, a developing
country, energy sources consumption is increasingly continuing. On one hand, Turkey, which is currently
70% dependent on energy providing countries, has been heavily conducting fossil energy sources raw
material quest within its own borders in order to lower the percentage. On the other hand, there have been
studies to explore potential of renewable energy sources and utilization. This case will lead to both a
decrease in foreign energy dependency and a variety of energy sources. This research shows the current
energy potential of Turkey and presents historical development of these energy sources and their share in
electricity production. The research also seeks for answers to arguments that whether the potential will be
sufficient in the future.
Key words: Energy potential, electrical energy, renewable energy sources, fossil fuels, installed capacity.
Mutlu Yılmaz
34
1.Giriş
Ekonomi ve sosyal kalkınma açısından enerji kaynakları oldukça önemlidir. Endüstri Devrimi
sonrasında insanın enerji kaynaklarına olan talebi artmış ve bu artış günümüzde de devam etmiştir.
Dünyada ihtiyaç duyulan enerjinin çok büyük bir kısmı fosil kaynaklardan (kömür, petrol ve doğal
gaz) karşılanmaktadır (IEA, 2013). Fosil enerji kaynakları ya da klasik enerji kaynakları olarak
tanımlanan bu yakıtlar günlük yaşantımız içinde her alanda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
Özellikle son iki yüzyıldır fosil yakıtlar hem ucuz olmaları hemde üretim teknolojisindeki
gelişmeler nedeniyle yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Endüstri devrimi sonrasında kömüre
dayalı olan enerji arzına daha sonraki yıllarda petrol ve doğal gaz eklenmiştir. Ancak, 1973 Petrol
Krizi sonrasında bu enerji kaynaklarına karşı bir güven sorunu ortaya çıkmıştır (Gürbüz, 2009). Bu
kriz sonrasında dünya ülkeleri yeni enerji kaynaklarına yönelmişlerdir. Aynı zamanda fosil
kaynakların yoğun bir şekilde çevre kirliliği yaratması da bu arayışı hızlandırmıştır. Bu süreç
içerisinde aslında çok uzun yıllardan beri bilinen ve kullanılan, ancak fosil yakıtlarla rekabet
edemediği için ikinci planda olan yenilenebilir enerji kaynakları tekrar önem kazanmaya başlamıştır.
Özellikle fosil kaynak rezevleri bakımından zengin olmayan AB ülkeleri ve sanayileşmiş Uzakdoğu
ülkeleri ile enerji tüketimi çok büyük boyutlarda olan ABD bu kaynakların geliştirilmesi ve
yaygınlaştırılması konusunda öncü olmuştur.
Türkiye’de artan nüfus, ekonomik gelişme ve gelişen yaşam standartlarına paralel olarak
enerjiye olan talep her geçen gün artmaktadır. Dünyada yaşanan son ekonomik kriz nedeniyle, 2009
yılında bir önceki yıla göre %4,5 oranında gerileyerek, 103 Mtep’e (milyon ton eşdeğer petrol) düşen
birincil enerji kaynakları tüketimi, daha sonraki yıllarda artmaya devam etmiş ve 2011 yılında 114,4
Mtep değerine ulaşmıştır. Bu üretimin 32,2 Mtep kısmı Türkiye’nin kendi kaynaklarını kullanarak
elde ettiği enerjidir. Geri kalan 82,2 Mtep kısmı ise ithalat yoluyla karşılanmıştır. Bu yılda birincil
enerji kaynaklarının ithalat bağımlılık oranı %71,8 oranında olmuştur (EÜAŞ, 2012).
2. Dünya’nın Enerji Durumu
Dünyada enerji tüketimi, önemli bölgesel değişikliklere karşın, ekonomik büyüme, teknolojik
gelişme ve nüfus artışına paralel olarak sürekli bir artış eğilimi içindedir (Akova, 2008; Bahar, 2005;
Yüksel and Kaygusuz, 2011) Önümüzdeki yıllarda da enerji tüketimindeki bu artış devam edecektir
(Çizelge 1). Yapılan projeksiyonlara göre dünyada 2010-2040 yılları arasında birincil enerji tüketimi
%56 oranında artacaktır. Ancak, enerji talebindeki bu artış her ülkede aynı seviyede
beklenmemektedir (IEA, 2013). 1990’lı yıllardan sonra özellikle gelişmiş ülkelerin enerji talebinde
bir yavaşlama gözlemlenirken, gelişmekte olan ülkelerin talepleri her geçen gün büyümeye devam
etmiştir. Bu nedenle, önümüzdeki 30 yıllık süreçte OECD ülkelerinin enerji talebi % 17 oranında
artarken, OECD dışı ülkelerde ise bu artışın % 90 civarında olması beklenmektedir. Bu grupta, Çin
ve Hindistan gibi çok fazla nüfuslu, hızlı bir şekilde ekonomik büyüme gerçekleştiren ülkelerin
bulunması, Asya kıtasında enerji kaynaklarına olan talebin yükselmesine neden olacaktır.
Çizelge 1. Dünya birincil enerji kaynakları tüketimi (Mtep)
1980 1990 2000 2011 2035
Kaynak türü Mtep % Mtep % Mtep % Mtep % Mtep %
Petrol 3.107 43 3.230 37 3.649 36,4 4.130 31,5 5.053 27
Kömür 1.788 24,8 2.331 25 2.295 22,9 3.776 28,8 5.523 30
Doğal gaz 1.235 17 1.668 19 2.088 20,8 2.793 21,3 4.380 23
Nükleer 186 2,6 526 6 675 6,7 669 5,1 1.019 5
Hidrolik 148 2,1 184 2 225 2,3 301 2,3 460 2
Biyokütle 748 10,4 903 10 1.045 10,4 1.313 10 1.741 9
Diğer yenilenebilir 12 0,1 36 0,4 55 0,5 131 1 501 3
Toplam 7.224 100 8.779 100 10.034 100 13.113 100 18.676 100
Kaynak: ETKB
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
35
Dünya birincil enerji kaynakları tüketimi 1980 yılında 7.224 Mtep iken, 2000 yılında 10.034
Mtep’e ve 2011 yılında bir önceki yıla göre % 3,1 artarak 13.113 Mtep’e ulaşmıştır (IEA, 2013). Bu
tüketim içinde %31,5 lik bir pay ile petrol ilk sırada gelir. Onu kömür (%28,8), doğal gaz (%21,3),
biyokütle (%10), nükleer enerji (%5,1), hidrolik enerji (%2,3) ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları
(%1) takip etmektedir (Çizelge 1). Bu değerler içinde fosil yakıtların payı %86,7, yenilenebilir enerji
kaynaklarının payı ise %13,3 tür. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) yapmış olduğu çalışmalara
göre, dünyada birincil enerji kaynakları tüketiminin 2035 yılında 18.676 Mtep’e ulaşması
öngörülmektedir. Bu öngörülere göre, 2035 yılında birincil enerji kaynakları içinde kömür tüketimi (
%30) ilk sıraya yükselecektir. Petrol ise %27 lik pay ile ikinci sıraya gerileyecektir. Ayrıca doğal
gazve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının genel enerji tüketimi içindeki oranları da artmaya
devam edecektir. Bu süreçte nükleer enerji, biyokütle enerjisi ve hidrolik enerjinin payları ise
azalacaktır (Çizelge 1).
Önümüzdeki 30 yıllık dönemde birincil enerji kaynaklarının tüketiminde fosil enerji
kaynakların oranı (%80) biraz azalmakla birlikte hala önemini koruyacağı öngörülmektedir (Yüksel
and Kaygusuz, 2011). Bu süreçte yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla önem kazanması
beklenmektedir. Ayrıca fosil kaynakların neden olduğu küresel iklim değişikliği ve daha farklı çevre
sorunları yüzünden özellikle karbon emisyon oranı yüksek olan gelişmiş ülkelerin Kyoto
Protokolü’ndeki taahhütlerine bağlı olarak bu emisyonları azaltmaları gerekmektedir. Örneğin, AB
ülkelerinde yenilenebilir enerji kaynaklarının oranının 2020 yılında %20 oranında olması
hedeflenmiştir (Karadağ vd., 2009).
3.Türkiye’nin Enerji Yapısı
Enerji bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasının en önemli girdilerinden biridir. Nüfus
artışı, sanayileşme, şehirleşme ile birlikte küreselleşme sonucu artan ticaret ve üretim olanaklarına
bağlı olarak doğal kaynaklara ve enerjiye olan talep her geçen gün artmaktadır (Narin, 2008).
Türkiye’de enerji kaynaklarına olan talebin yoğun olarak yaşandığı ülkelerdendir. Nitekim 2000
yılında 78,8 Mtep olan birincil enerji kaynakları tüketimi 2011 yılında 114,4 Mtep değerine ulaşmıştır
(EÜAŞ, 2012). Aynı dönemde birincil enerji kaynakları üretimi ise 32,2 Mtep olmuştur (Çizelge 2).
Türkiye’de 1990-2008 yılları arasında birincil enerji kaynaklarına olan talep dünya ortalamasının 3
katı olmuştur. Yine Türkiye OECD ülkeleri içinde geçtiğimiz 10 yıllık süreçte enerji talep artışının en
hızlı olduğu ülkedir. Aynı şekilde Türkiye elektrik talebinde 2000 yılından günümüze büyük
ekonomiler içinde Çin (%174,8) ve Hindistan’dan (%56,8) sonra % %55,3’lük artış oranı ile üçüncü
sırada gelmektedir(TMMOB, 2012). Bu verilere göre önümüzdeki yıllarda enerji arzının ekonomik
büyümeye paralel bir şekilde artarak devam edeceği beklenmektedir. Bu talebin 2015 yılı için 170
Mtep, 2020 yılında isen 222 Mtep düzeyine ulaşması öngörülmektedir (ETKB, 2013). Buna karşın
yerli enerji kaynakları üretimi bu hızda artmayacak ve dışa olan bağımlılığımız da artacaktır.
Çizelge 2. Türkiye birincil enerji kaynakları üretim ve tüketimi (2011)
Kaynak türü
Birincil enerji
kaynakları üretimi
Birincil enerji
kaynakları tüketimi
Enerji
üretimi
(bin tep)
Oranı
(%)
Enerji
tüketimi
(bin tep)
Oranı
(%)
Kömür 17.870 55,5 35.841 31,3
Doğal gaz 652 2,0 36.909 32,2
Petrol 2.555 7,9 30.499 26,6
Hidrolik 4.501 14,0 4.501 3,9
Biyokütle 3.555 11,0 3.573 3,1
Jeotermal ısı 1.463 4,5 1.463 1,3
Diğer yenilenebilir kaynaklar 1.633 5,1 1.712 1,5
Toplam 32.229 100 114.480 100
Kaynak:EÜAŞ
Mutlu Yılmaz
36
Türkiye’de birincil enerji kaynakları tüketiminde en büyük pay %32,2’lik oranı ile doğal gaza
(36.909 bin tep) aittir. Onu %31,3 oranı ile kömür (35.841 bin tep), % 26,6 ile petrol (30.499 bin tep),
%3,9 ile hidrolik (4.501 bin tep), %3 ile biyokütle (3.573 bin tep), %1,5 ile (1.712 bin tep) diğer
yenilenebilir kaynaklar ve %1,3 ile jeotermal ısı (1.463 bin tep) izlemektedir. Bu tablo içinde fosil
kaynakların payı % 90,2, yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %9,8 seviyesindedir (Çizelge 2, Şekil
1).
Türkiye’nin toplam birincil enerji kaynakları üretiminde ise %55,5 oranı ile kömür ilk sırada
(17.870 bin tep) gelmektedir. Bu üretim değeri içinde Türkiye’de diğer fosil kaynaklara göre zengin
sayılabilecek rezerv miktarı ile linyit kömürü önemli bir yer tutar. Daha sonra sırasıyla %14
ile hidrolik (4.501 bin tep), %11 ile biyokütle (3.555 bin tep), %7,9 ile petrol (2.555 bin tep),
%%5,1 ile diğer yenilenebilir kaynaklar (1.633 bin tep), %4,5 ile jeotermal ısı (1.463 bin tep)
gelir. Türkiye birincil enerji kaynakları üretimi içinde doğal gaz %2 oranı (625 bin tep) ile en
son sırada yer alır(Çizelge 2; Şekil 2). Türkiye’nin birincil enerji kaynakları üretiminde fosil
enerji kaynaklarının payı %65,4, yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise %34,6’dır.
Petrol
%26,6
Hidrolik
%3,9
Biyokütle
%3,1
Jeotermal ısı
%1,3
Diğer
yenilenebilir
kaynaklar
%1,5
Petrol
%7,9
Hidrolik
%14
Biyokütle
%11
Jeotermal ısı
%4,5
Diğer
yenilenebilir
kaynaklar
%5,1
Şekil 1.Türkiye birincil enerji kaynakları Şekil 2.Türkiye birincil enerji kaynakları
tüketim oranları (2011) üretim oranları (2011)
Türkiye’de birincil enerji kaynakları üretimi 1970 (14,5 Mtep) ile 2011 yılları (32,2 Mtep)
arasında geçen 41 yıllık dönemde % 122 oranında artmıştır. Aynı dönemde birincil enerji kaynakları
tüketimi ise % 508 oranında artmıştır (Çizelge 3, Şekil 3). Bu süreçte toplam enerji tüketimindeki yerli
oranı, 1970 yılında %77 iken hızla artan enerji talebine bağlı olarak 2011 yılında %28,1’e kadar
gerilemiştir. Birincil enerji kaynakları tüketimindeki artışın yerel üretimden fazla olması Türkiye’nin
enerji kaynaklarındaki dışa bağımlılığını her geçen yıl artırmaktadır.
Çizelge 3.Yıllara göre Türkiye birincil enerji kaynakları üretim ve tüketimi (1970-2011)
Kaynak: ETKB
Enerji kaynaklarındaki dışa bağımlılığın bu kadar yüksek olması ve fosil kaynakların
fiyatlarının her geçen gün artması enerji kaynakları ithalatına ödenen döviz miktarını da artırmaktadır.
1970 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2010 2011
Üretim
(bin tep) 14.516 16.473
17.358
21.935 25.478
26.719 27.621 26.285 32.493 32.229
Tüketim
(bin tep)
18.845 27.446 31.963 39.335 52.648 62.893 78.865 89.099 109.266 114.480
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
37
1990 yılında 4,6 milyar dolar olan enerji ithalatı, 2012 yılında 59,8 milyar dolara yükselmiştir. Bu
toplam 236 milyar dolarlık toplam ithalat içinde %25,3 gibi büyük bir pay oluşturmuştur (ĐGM, 2013).
Türkiye’de birincil enerji kaynakları tüketimi içinde 1970 yılında en büyük pay % 42,2 ile
petrole (7,9 Mtep) aittir. Ancak daha sonraki yıllarda petrol fiyatlarındaki yükselme sonucu tüketim
miktarı artışı diğer enerji kaynaklarına göre daha az olmuştur. Bunun sonucu olarak 2011 yılında
petrolün gelen tüketim içindeki payı %26,6’ya gerilemiştir (Şekil 4). 1970-2011 yılları arasında
enerji tüketimi içinde oransal payı gerileyen bir diğer kaynak biyokütle enerjisidir. Bu enerji
kaynağı 1985 yılına kadar enerji arzı içinde petrolden sonra ikinci sırada gelmektedir. Ancak
bu yıldan itibaren tüketim içindeki payı her geçen yıl azalmıştır. Şekil 4 incelendiğinde dikkati çeken
bir diğer durum ise doğal gazın enerji arzı içindeki hızlı yükselişidir. 1987 yılında doğal gaz ithalatının
başlamasıyla birlikte Türkiye birincil enerji tüketimi içindeki payı her geçen yıl yükselmiştir (Şekil 4).
20000
40000
60000
80000
100000
120000
140000
Bin Tep
Şekil 3. Türkiye’de birincil enerji kaynakları tüketiminin gelişimi (1970-2011)
0%
10%
20%
30%
40%
50%
60%
70%
80%
90%
100 %
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Petrol
Maden Kömürü
Linyi t
Doğalgaz
Odun
Hayvan ve Bitki At.
Hidrolik+Jeotermal
Jeotermal Isı
Asfaltit
Diğer Yenilenebilir
Şekil 4. Türkiye’de birincil enerji kaynakları tüketiminin oransal gelişimi (1970-2011)
Mutlu Yılmaz
38
4.Türkiye’nin Enerji Potansiyeli
Türkiye’nin enerji potansiyelini fosil ve yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere iki bölüm
halinde inceleyebiliriz. Maden kömürü, linyit, asfaltit, bitümler, petrol ve doğal gaz ülkede bulunan
fosil enerji kaynaklarıdır. Ancak Türkiye linyit dışında bu kaynak türleri açısından zengin bir ülke
değildir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından ise hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle enerjisi
açısından önemli potansiyeli bulunmaktadır.
4.1. Fosil enerji kaynakları
Fosil enerji kaynakları Türkiye enerji potansiyeli içinde büyük yer tutmamaktadır. Ortadoğu ve
Kafkasya’da zengin petrol ve doğal gaz yatakları olmasına rağmen jeolojik özellikleri gereği
Türkiye’de bu enerji kaynaklarına pek rastlanmamaktadır. Aynı durum maden kömürü için de
geçerlidir. Türkiye’nin fosil enerji kaynaklarından sadece linyit rezervleri yönüyle kendi ihtiyacını
karşılayabilmesi söz konusudur.
4.1.1.Kömür
Türkiye’de mevcut fosil enerji kaynakları içinde en önemli pay kömüre aittir. Üretilen kömürler
genellikle termik santraller, çimento sektörü, demir-çelik endüstrisi ve konutların ısıtılması amacıyla
kullanılmaktadır. Ülkedeki yerli kömür üretimi 17,8 Mtep (2011 yılı) olup, bu üretim değeri 32,2
Mtep olan toplam birincil enerji kaynakları üretiminin % 55,5’lik bölümünü karşılamaktadır. Dünya
Enerji Konseyi (WEC) istatistiklerine göre dünya kömür rezervleri 861 milyar tondur (WEC, 2010).
Türkiye 15,2 milyar tonluk rezervi ile dünyadaki kömürün yaklaşık %1,7’ine sahiptir. Türkiye’deki
kömürlerin 1,3 milyar tonunu maden kömürü, 13,9 milyar tonunu ise linyit kömürü oluşturmaktadır ve
mevcut üretim şartlarına göre 167 yıl kullanılabilecek bir kömür rezervi bulunmaktadır (Çizelge 4).
Türkiye’nin en önemli maden kömürü rezervleri Zonguldak kömür havzasındadır. Osmanlı
Đmparatorluğu döneminden beri işletilmekte olan bu havzada Armutçuk, Üzülmez, Kozluk, Karadon
ve Amasra sahalarında üretim yapılmaktadır (Doğanay, 1998; Karabulut, 2000). Kömür madeninin
bulunduğu günlerden günümüze kömür çıkarımı yapılan sahalarda, 1975’te 4,8 milyon ton ile en
yüksek yıllık üretim değerine ulaşılmıştır. Ancak daha sonraki yıllarda maden kömürü üretimi
azalarak 2,5 milyon ton civarına gerilemiştir (TKĐ, 2013). Maden kömürü havzasının karmaşık
jeolojik yapısı, kapalı işletme yöntemi uygulanan bölgede çıkarım koşullarının zorlaşması ve maden
ocaklarında derinlere inildikçe üretim maliyetlerinin yükselmesi bu üretim düşüşünün en önemli
nedenleridir. Yerli üretimin ihtiyaca cevap verememesi nedeniyle özellikle son yıllarda artan bir
şekilde maden kömürü ithalatı, yapılmaya başlanmıştır. 1973 yılında 16 bin ton ile başlayan maden
kömürü ithalatı 2012 yılında 30 milyon tona ulaşmıştır. Đthalat yapılan ülkelerin başında Rusya
Federasyonu, Kolombiya, ABD, Avustralya ve Güney Afrika Cumhuriyeti gelmektedir (TKĐ, 2013).
Çizelge 4. Türkiye’nin fosil enerji kaynakları rezervleri
Kaynak Görünür Muhtemel Mümkün Toplam
Maden kömürü (milyon ton) 525 424 368 1.319
Linyit (milyon ton) 13.442 450 7 13.900
Petrol (milyon ton) 42 - - 42
Doğal gaz (milyar m
) 7 - - 7
Asfaltit (milyon ton) 45 29 8 82
Bitümler (milyon ton) 555 1.086 269 1.641
Kaynak: TKĐ
Mevcut kömür kaynakları içinde linyit, Türkiye enerji yapısı içinde en önemli paya sahiptir.
Türkiye’de uzun yıllar elektrik enerjisi üretimi içinde linyite bağlı termik santraller ön planda
olmuştur. Ancak ülkedeki elektrik talebinin hızla gelişmesine paralel olarak bu kaynağın üretim
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
39
miktarı düşmemekle birlikte, elektrik üretimindeki payı gerilemiştir. Türkiye’deki 13,9 milyar tonu
bulan linyit rezervlerinin % 51,1’i Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), % 18,3’ü Türkiye Kömür
Đşletmeleri (TKĐ), % 18,1’i Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve % 7,5’i özel sektöre
aittir (TKĐ, 2013).
Türkiye’deki linyitlerin ısı değeri oldukça düşüktür. Toplam rezervlerin %56’sı 1000-1500
kcal/kg arasında ısı değerine, tüm rezervlerin %90’ı ise 3000 kcal/kg’ın altında bir ısı değerine sahiptir
(Balat, 2010). Bu yüzden linyitler büyük oranda termik santrallerde yakıt olarak kullanılmaktadır. I
değeri yüksek olan linyitler ise daha çok konutların ısıtılması ve sanayi için değerlendirilmektedir.
Türkiye’nin en büyük linyit rezervleri Afşin-Elbistan havzasında bulunur. Yaklaşık 4,8 milyar
ton rezervi ile bu saha aynı zamanda en büyük linyite dayalı termik santrallere (2.795 MW) sahiptir.
Ayrıca Konya-Karapınar (1,8 milyar ton), Afyon-Dinar (941 milyon ton), Eskişehir-Alpu (902 milyon
ton), Manisa-Soma (720 milyon ton), Ankara-Çayırhan (366 milyon ton) önemli linyit rezervlerine
sahip bölgelerdir (TKĐ, 2013).
Türkiye’deki linyit üretimi dalgalı bir seyir göstermektedir. 1990’lı yıllarda 50-65 milyon ton
arasında olan yıllık üretim, 1998 yılından sonra düşmeye başlamıştır ve 2004 yılında 43,7 milyon ton
ile en düşük seviyesine inmiştir. Bu yıldan sonra tekrar yükselen üretim 70 milyon tonun üzerine
çıkmıştır. 2012 yılı itibariyle ise yıllık linyit üretimi değeri 70 milyon ton olmuştur. Üretim miktarı
termik santrallere bağlı olarak gelişmektedir. Üretimin yaklaşık %90’lık kısmı TKĐ ve EÜAŞ
tarafından yapılmaktadır. Özel sektörün payı ise oldukça düşüktür.
Asfaltit, petrol kökenli katı bir yakıt olup yüksek yumuşama noktasına sahip doğal asfalt
benzeri bir maddedir (Şengüler, 2007). Türkiye’de 82 milyon ton olan asfaltit rezervleri genellikle
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Şırnak ve Silopi çevresindedir.
Organik kayaçlar içinde önemli bir yeri olan bitümler ısıtıldığında petrol ve gaz üretilebilen
kayaçlardır. Türkiye’de 1,6 milyar ton olan rezervler genellikle Ankara-Beypazarı, Kütahya-
Seyitömer, Hatıldağ-Bolu ve Dodurga-Çorum’da dağılış göstermektedir (Şengüler, 2007).
4.1.2.Petrol
Türkiye’de petrol arama çalışmalarına Osmanlı Đmparatorluğu’nun son dönemlerinde
başlanmıştır. Đmparatorluk sınırları içinde petrol ilk olarak Đskenderun, Trakya ve Musul’da aranmıştır.
Arama faaliyetleri Cumhuriyetin ilk yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne kaydırılmış ve 1940
yılında Raman 1 kuyusunda petrolün bulunmasıyla sonuçlanmıştır (Doğanay, 1998). Türkiye’de petrol
üretimine 1946 yılında 544 ton ile başlanmıştır. Daha sonra artan bu üretim değeri 1991 yılında 4,4
milyon ton ile en üst seviyesine ulaşmıştır. Bu yıldan itibaren petrol üretimi gerilemeye başlamış ve
2012 yılında 2,3 milyon tona kadar düşmüştür. Üretilen petrolün %70’ini (1,7 milyon ton) Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) büyük bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sahalardan
karşılanmaktadır (EPDK, 2013).
1954 yılında yürürlüğe giren Petrol Yasası ile Türkiye 18 ayrı petrol bölgesine bölünerek yerli
ve yabancı özel şirketlerin petrol arama ve üretim yapmasına izin verilmiştir. Bugün başta TPAO
olmak üzere pek çok şirket bu faaliyetlerde bulunmaktadır.
Dünya birincil enerji tüketiminde ilk sırada olan petrol, Türkiye’de 42 milyon ton rezerve
sahiptir (Çizelge 4). Ülkenin 2012 yılı petrol tüketimi yaklaşık 29 milyon ton civarındadır. Bunun
%7,9’luk kısmı yerli üretim olup geri kalan kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Đthalatı büyük
oranda Đran (%51), Irak (%17), Rusya (%12), Suudi Arabistan (%11), Kazakistan (%7) gibi
ülkelerden yapılmaktadır (TPAO, 2013)
4.1.3. Doğal gaz
Diğer fosil kaynaklara göre hava kirliliği yönünden daha çevreci olan doğal gaz 21. yüzyılın en
önemli enerji kaynaklarından biridir. Bu enerji kaynağı Türkiye enerji pazarı içinde çok hızlı bir
biçimde gelişmiştir (Şekil 4). Ülkede ilk doğal gaz üretimi 1976 yılında Trakya’da gerçekleşmiş ve
Mutlu Yılmaz
40
üretilen gaz Hamitabat ve çevresindeki sanayi kuruluşlarına verilmiştir (Şahin, 2007). Ancak üretim
değerleri yüksek olmadığı için pek yaygınlaşmamıştır. Rusya’dan 1987 yılında başlanan ithalatla
birlikte Türkiye’deki doğal gaz tüketimi hızlı bir şekilde artmıştır. Aradan geçen 25 yıllık süre
sonunda tüketilen doğal gaz 2012 yılında 45.886 milyon m
3
’e ulaşmıştır. Bu miktarın sadece 686
milyon m
3
’ü yerli kaynaklara aittir (TPAO, 2013). Doğal gaz ihtiyacının % 1,5’unu yerli kaynaklardan
sağlayan Türkiye geri kalan bölümünü ithal etmektedir. Neredeyse tamamen dışa bağımlı bir enerji
kaynağı olmasına rağmen doğal gaz Türkiye birincil enerji kaynakları tüketimi içinde %32,2 oranı ile
ilk sırada gelmektedir (Çizelge 2). Ülkedeki toplam doğal gaz rezervleri 7 milyar m
3
’tür (Çizelge 4).
Bu rezerv değeri Türkiye’nin üç aylık toplam tüketiminden daha azdır.
Türkiye’de tüketilen doğal gazın 2011 yılı sektörel dağılımına bakıldığında elektrik üretiminin
ilk sırada ( %53,5) geldiğini görürüz. Đkinci sırada konutların ısıtılması (%25,7), üçüncü sırada ise
sanayi sektörü (%20,8) gelmektedir.
Türkiye ithal ettiği doğal gazı Rusya (%58), Đran (%19), Azerbaycan (%9), Cezayir (%9),
Nijerya (%3) ve spot piyasalardan (%2) karşılamaktadır. Bunlardan Rusya, Đran ve Azerbaycan’dan
Türkiye’ye doğal gaz boru hatlarıyla Cezayir, Nijerya ve spot piyasalardan LNG olarak gelmektedir.
4.2. Yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli
Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli yönünden fosil kaynaklara göre daha
avantajlı durumdadır. Özellikle; hidrolik, rüzgar, güneş, biyokütle ve jeotermal enerjilerin potansiyeli
oldukça yüksektir (Çizelge 5).
Günümüzde Türkiye’de yenilenebilir enerji bakımından elde edilen enerji miktarı (ısı ve
elektrik) toplam birincil enerji arzının %9,8’ini oluşturmaktadır (Çizelge 2). Ülkede kullanılan
yenilenebilir enerji kaynakları içinde hidrolik ve biyokütle % 72 gibi büyük bir orana sahiptir. Bu
enerji kaynaklarının potansiyelini belirleme ve üretim değerlerini yükseltmek için son yıllarda yoğun
bir çalışma yapılmaktadır. Çünkü dünyada yenilenebilir enerjiler ülkelerin enerji politikaları içinde her
geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır.
Çizelge 5. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli
Kaynak Kurulu güç potansiyeli
Hidrolik 47.497 MW/Yıl
164.000 (GWh/Yıl)
Rüzgar 48.000 MW/Yıl
Jeotermal Elektrik 610 MW/Yıl
Isı 31.500 MW/Yıl
Biyokütle Elektrik 2,6 Mtep
Isı 6 Mtep
Güneş 56.000 MW/yıl
380.000 GWh/yıl
Kaynak: ETKB
4.2.1.Hidrolik enerji
Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde en önemli potansiyellerden biri hidrolik
enerjidir. Ülkenin brüt hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh/yıl, teknik potansiyeli 216 milyar
kWh/yıl, ekonomik potansiyeli ise 164 milyar kWh/yıl seviyesindedir (DSĐ, 2013). Bu değerler ile
Türkiye dünya teknik hidroelektrik potansiyelinin %1’ine, Avrupa ekonomik potansiyelinin %16’sına
sahiptir ve Norveç’ten sonra Avrupa’da ikinci sırada gelmektedir. Ülkedeki ekonomik hidroelektrik
potansiyel 47.497 MW/yıl bir kurulu güce karşılık gelmektedir ve günümüzde bu gücün 19.619
MW/yıl bölümü (%41,3) işletme halindedir. Ülkedeki hidroelektrik potansiyelin büyük bir kısmı hala
kullanılamamaktadır. Đnşaatı devam eden 256 HES 8.343 MW/yıl kapasiteye sahiptir. Bu santraller
tamamlandığında potansiyelin kullanım oranı ancak %58,9’a ulaşacaktır (Çizelge 6).
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
41
Türkiye’deki hidroelektrik santraller 26 ana akarsu havzasına dağılmış durumdadır. Bu havzalar
içinde Fırat ve Dicle oldukça önemli bir yer tutmaktadır ve bu bölgede uygulanan Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP) Türkiye’nin en büyük elektrik üretim, sulama ve bölgesel kalkınma
çalışmasıdır. GAP tamamlandığında 22 baraj,19 HES’de toplam 7476 MW bir kurulu güçte 27 milyar
kWh/yıl bir elektrik üretimi gerçekleştirilecektir. Ayrıca 1,82 milyon hektar tarım arazisi de sulama
olanaklarına kavuşacaktır (GAP, 2013).
Çizelge 6. Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli
HES adedi
Toplam
kurulu güç
(MW)
Oranı (%)
Đşletmede
303
19.619
41,3
Đnşaat
h
alinde
256
8.343
17,5
Đnşaatına
h
enüz
b
aşlanmayan
1.084
19.535
41,1
Toplam
1.643
47.497
100
Kaynak: DSĐ
4.2.2.Rüzgar enerjisi
Dünyada yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde rüzgar enerjisi en gelişmiş olan ve ticari
anlamda en elverişli enerji türüdür (Albostan vd., 2009). Bu gelişmeye paralel olarak rüzgar enerjisine
bağlı olan kurulu güç çok kısa sürede 2012 yılı sonunda 282.577 MW’a ulaşmıştır. Rüzgar gücünden
elektrik enerjisi üretiminde Çin son yıllarda göstermiş olduğu gelişme ile ilk sırada yer alırken onu
ABD, Almanya ve Đspanya takip etmektedir (GWEC, 2013).
Türkiye 784.347 km
2
yüzölçümü ile geniş alanı olan bir ülkedir ve sahip olduğu iklim özelikleri
nedeniyle önemli bir rüzgar potansiyeli barındırmaktadır (Erdoğdu, 2009). Türkiye’deki rüzgar
enerjisi potansiyeli; rüzgar hızına ve rüzgarın sürekliliğine bağlı olarak bölgeler ölçeğinde farklılık
göstermektedir. Elektrik Đşleri Etüt Đdaresi (EĐE) tarafından Türkiye’nin rüzgar potansiyelini
belirlemek amacıyla bir çalışma yapılmış ve bunun sonucu 2006 yılında Türkiye Rüzgar Potansiyeli
Atlası (REPA) hazırlanmıştır. Bu atlas Türkiye’de orta ölçekli sayısal hava tahmin modeli ve mikro
ölçekli rüzgar akış modeli kullanılarak üretilen rüzgar kaynak bilgileri verilmektedir. Bu çalışmalar
ışığında Türkiye’de elektrik üretilebilecek rüzgar enerjisi potansiyeli rüzgar hızı 7,0 m/sn üzeri
değerlere göre hesaplandığında 10.463 MW deniz, 37.386 MW kara olmak üzere toplam 47.849 MW
olarak belirlenmiştir (Çizelge 7) (YEGM, 2013).
Çizelge 7. Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli
Ruzgar
k
aynak
derecesi
Rüzgar
sınıfı
50 m’de
rüzgar gücü
(W/m
2
)
50 m’de
rüzgar hızı
(m/s)
Toplam
alan km
2
Rüzgarlı
arazi
yüzdesi
Toplam
k
urulu
güç potansiyeli
(MW)
Orta
3
300
400
6,5
7,0
16
.
781,39
2,27
83
.
906,96
Đyi
4
400
500
7,0
7,5
5
.
851,87
0,79
29
.
259,36
Harika
5
500
600
7,5
8,0
2
.
598,86
0,35
12
.
994,32
Mükemmel
6
600
700
8,0
9,0
1
.
079,98
0,15
5
.
399,92
Sıra dışı
7
>
800
>
9,0
39,17
0,01
195,84
Toplam
131
.
756,40
Kaynak: YEGM
REPA’ya göre Ege ve Marmara sahilleri Türkiye’nin en iyi rüzgar potansiyeline sahip olan
alanlardır (Güler, 2009). Bu çalışmada yerden 30 m, 50 m,70 m ve 100 m yükseklikteki
rüzgarhızlarının gösterildiği haritalar hazırlanmıştır. Yerleşim alanları dışında yerden 50 m
yükseklikteki rüzgar hızları Marmara, Batı Karadeniz, Doğu Akdeniz kıyılarında 6.0-7.0 m/sn,
kesimlerde ise 5.5-6.5 m/sn civarındadır. Batı Akdeniz kıyılarında 5,0-6,0 m/sn kesimlerinde 4,5-
5,5 m/sn, Kuzeybatı Ege kıyılarında 7,0-8,5 m/sn, iç kesimlerde ise 6,5-7,0 m/sn’dir (Çağlar, vd.
2008). Özellikle, Ege denizi kuzeydoğusu rüzgar potansiyeli yönünden oldukça iyi durumdadır.
Ayrıca Đç Anadolu Bölgesi’nin doğusu, Orta Toroslar ve Doğu Akdeniz’de ortalama rüzgar hızı
değerleri yönünden enerji üretimi için oldukça elverişlidir.Orta şiddete sahip ve elektrik enerjisi
üretimi açısından uygun olmayan alanlar Türkiye’de geniş yer kaplamaktadır (Şekil 5).
Mutlu Yılmaz
42
Şekil 5. Türkiye Rüzgar Hızı Haritası (50m) Kaynak :EĐE
Türkiye’de 2012 yılı sonunda rüzgar enerjisine bağlı elektrik üretim kapasitesi 2.312 MW’a
ulaşmıştır (Şekil 6). Bu da toplam potansiyelin %4,8’i gibi çok küçük bir değer oluşturmaktadır.
0
500
1000
1500
2000
2500
1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012
Yıllık Eklenen Kurulu Güç ( MW) T oplam Kurulu Güç (MW)
Şekil 6.Türkiye’de yıllara göre rüzgarenerjisi kurulu gücü ve artışı (1998-2012)
Türkiye’nin ticari anlamdaki ilk rüzgar santrali 1998 yılında Đzmir Çeşme’de (8,7 MW)
işletmeye açılmıştır. Dünyada özellikle 2000 yılından itibaren rüzgar enerjisine bağlı kapasite çok hız
bir gelişme seyri izlerken Türkiye’de 2006 yılına kadar rüzgar enerjisi ile ilgili pek bir gelişme
olmamıştır. Ülkede rüzgar enerjisinin gelişmeye başlaması bu yıldan sonra gerçekleşmiştir (Şekil 6).
Bu gelişmede 2005 yılında 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu’nun yasalaşması etkili olmuştur.
Bu kanunla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talep büyük oranda artmıştır. Enerji Piyasası
Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (EPDK) rüzgar enerji santrali kurabilmek için 2004, 2006 ve
2007 yıllarında toplam 86.029 MW’lık bir başvuru yapılmıştır. Bu Türkiye’nin mevcut ekonomik
kapasitesinin oldukça üzerinde bir değerdir. Ancak EPDK çeşitli nedenlerden dolayı bu başvuruları
sonuçlandırmadığı için santrallerin işletmeye geçmesi gecikmektedir.
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
43
4.2.3. Jeotermal enerji
Đlkçağlardan beri insanlığın yıllardır sağlık ve temizlik amaçlarına göre kullandığı jeotermal
kaynakların günümüzde ısıtma, elektrik üretimi ve sanayide de kullanması, yenilenebilir olan bu
kaynağın önem kazanmasına neden olmuştur. Jeotermal enerji kısaca yerkürenin doğal ısısı olup,
yerkabuğunun derinliklerinde birikmiş olan basınç altındaki sıcak akışkan (su, buharı, gaz) ve sıcak
kuru kayaların içerdiği termal enerji olarak tanımlanır.
Alp-Himalaya sistemi içinde bulunan Türkiye aktif faylar bakımından oldukça zengindir. Bu
fay hatları boyunca ülkede oldukça fazla doğal sıcak su akışı mevcuttur. Yer kabuğunun farklı
derinliklerinde uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan ve yeryüzüne kendiliğinden çıkan bu sular
mineral, tuz ve çeşitli element özellikleri açısından farklılıklar göstermektedir. Bu kaynaklar sıcaklık
ve kimyasal özelliklerine göre farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Buna göre dünya
uygulamalarında jeotermal kaynakların kullanımı doğrudan ve dolaylı şekilde olmaktadır. Doğrudan
kullanım alanları genellikle düşük (20-70
o
C) ve orta sıcaklıklı sahalardaki (70-150
o
C) kaynaklarını
kullanılması şeklide olmaktadır. Bu kaynaklar bölgesel ısıtma, soğutma, tarımsal ürün kurutma,
mineral tuz eldesi, termal turizm ve endüstriyel sahalarda kullanılmaktadır Yüksek sıcaklıklı (150°C)
sahalardan ise elektrik elde etmek için faydalanılmaktadır (Külekçi, 2009; Yılmaz and Bayar 2006).
Türkiye’de yaklaşık 1.000 kadar doğal çıkan sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Ayrıca MTA
yapmış olduğu çalışmalarda 198 adet jeotermal alan tespit etmiştir. Bu çalışmalar sonunda Türkiye’nin
jeotermal ısı potansiyeli 31.500 MW olarak hesaplanmıştır (Hepbaşlı and Çanakçı, 2003; MTA,
2013;Toklu, 2013). Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre Türkiye’deki en büyük jeotermal
potansiyele Batı Anadolu (%79) sahiptir. Onu Đç Anadolu (% 8,5), Marmara (% 7,5), Doğu Anadolu
(% 4,5) ve diğer bölgeler (% 0,5) takip eder. Türkiye’deki jeotermal kaynakların % 94’ü düşük ve
orta sıcaklıklı olup, doğrudan uygulamalar (ısıtma, termal turizm, mineral elde etmek vb.) için, % 6’sı
ise dolaylı uygulamalar (elektrik enerjisi üretimi) için uygundur (Koçak, 2001; Korkmaz Başel, vd.
2009). Elektrik üretimi için 20 uygun alan bulunmaktadır ve bunların tamamı Batı Anadolu’da yer alır
(Çizelge 8). Ülkedeki toplam jeotermal elektrik üretim potansiyeli 640 MW’ tır ve bu potansiyelin
162,2 MW’ı (2012 yılı) işletme halindedir (Çizelge 9). Türkiye dünyada jeotermal enerjiden elektrik
enerjisi üretimi açısından 12. sırada gelmektedir. Bu sıralama içinde ilk ABD yer alır. Onu Filipinler,
Endonezya ve Meksika takip eder (GEA, 2013).
Çizelge 8. Türkiye’de jeotermal enerjiden elektrik enerjisi üretim potansiyeli olan sahalar
Sıra
Saha adı
Sıcaklığı
(°C)
Sıra
Saha adı
Sıcaklığı
(°C)
1
Denizli
-
Kızıldere
242
11
Aydın
-
Umurlu
155
2
Aydın
-
Germencik
-
Ömerbeyli
232
12
Đzmir
-
Seferihisar
153
3
Manisa
-
Alaşehir
-
K.dere
214
13
Manisa
-
Salihli
-
Caferbey
150
4
Aydın
-
Yılmazköy
192
14
Aydın
-
Hıdırbeyli
146
5
Aydın
-
Pamukören
188
15
Aydın
-
Sultanhisar
145
6
Manisa
-
Salihli
-
Göbekli
182
16
Denizli
-
Karataş
137
7
Çanakkale
-
Tuzla
174
17
Đzmir
-
Balçova
136
8
Aydın
-
Salavatlı
171
18
Đzmir
-
Dikili
130
9
Denizli
-
Tekkehamam
168
19
Aydın
-
Nazilli
-
Bozyurt
120
-
127
10
Kütahya
-
Simav
162
20
Aydın
-
Atça
124
Kaynak: ETKB
Çizelge 9.Türkiye’de işletmede olan jeotermal elektrik santralleri (2012)
Tesis yeri
Kurulu gücü (MW)
Đşletmeye
alınış yılı
Denizli
-
Kızıldere
-
Sarayköy
15
1984
Aydın
-
Salavatlı (Dora
-
1)
7.95
2006
Denizli
-
Kızıldere
6,85
2008
Aydın
-
Germencik
47,4
2009
Aydın
-
Salavatlı (Dora
-
2)
9,5
2010
Çanakkale
-
Tuzla
7,5
2010
Aydın
-
Hıdırbeyli (Irem)
20
2011
Aydın
-
Hıdırbeyli (Sinem)
24
2012
Aydın
-
Hıdırbeyli (Deniz)
24
2012
Toplam
162,2
Kaynak: Parlaktuna vd. 2013
Mutlu Yılmaz
44
Genellikle konutların ısıtılması ve termal turizm amaçlı kullanım şekli yaygın olan jeotermal
enerjinin doğrudan kullanım kapasitesi dünyada 50.583 MW olmuştur. Doğrudan kullanım açısından
Türkiye’de de yaygın olarak konut, termal tesis ve seraların ısıtılmasında yararlanılmaktadır (Kömürcü
and Akpınar, 2009). Bu şekilde kullanım kapasitesi yönünden dünyada ABD ilk sıradadır (12.611
MW). Daha sonra Çin (8.898 MW), Đsveç (4.460 MW), Norveç (33.00 MW), Almanya (2.485 MW),
Japonya (2.099 MW) gelmektedir (GEA, 2013). Türkiye 2.084 MW kullanım değeri ile dünyada
yedincidir. Türkiye’nin 31.500 MW doğrudan kullanım kapasitesi göz önüne alındığında
potansiyelinin ancak %6,6’sını kullanabildiği görülür. Kapasitenin tamamı kullanıldığında 5 milyon
konut eşdeğeri bir ısıtma elde edilmiş olacaktır. Bu konut ısıtmak için büyük oranda doğal gaza bağlı
bir politika izleyen Türkiye için çok büyük bir değerdir. Türkiye’de ısıtma yapmaya uygun 120 saha
tespit edilmiş olup bunlardan 18’inden ısıtma amaçlı yararlanılmaktadır (Çizelge 10).
Çizelge 10. Türkiye’de jeotermal enerji ile bölgesel ısıtma yapılan yerler
Yer adı
Isıtılan konut
sayısı/kurulu
kapasite
Ba
şlama
tarihi
Su sıcaklığı
0
C
Balıkesir
-
Gönen
3
.
400
1987
80
Kütahya
Simav
5
.
000
1991
137
Kırşehir
1
.
900
1994
57
Kızılcahamam
2
.
500
1995
80
Đzmir
Balçova
15
.
000
1996
137
Afyonkarahisar
4
.
600
1996
95
Nevşehir
Kozaklı
1
.
300/3
.
500
1996
90
Đzmir
Narlıdere
1
.
500
1998
125
Afyon
Sandıklı
6
.
000/12
.
000
1998
75
Ağrı
Diyadin
570/2
.
000
1999
70
Manisa
Salihli
5
.
000/ 24
.
000
2002
94
Denizli
Sarayköy
1
.
900 / 5
.
000
2002
95
Balıkesir
Edremit
4
.
600/7
.
500
2003
60
Balıkesir
Bigadiç
1
.
950/3
.
000
2005
96
Yozgat
Sarıkaya
600/2
.
000
2007
60
Yozgat
Sorgun
1
.
500
2008
80
Yozgat
Yerköy
500/3
.
000
2009
65
Đzmir
Bergama
7
.
850/10
.
000
2009
60
Kaynak: ETKB
4.2.4.Güneş enerjisi
Dünya’nın en önemli enerji kaynağı güneştir. Doğal enerji kaynaklarının pek çoğunun kökeni
olan güneş enerjisinden ısıtma ve elektrik elde etme gibi amaçlarda yararlanılmaktadır. Güneş enerjisi
çevreci, temiz bir enerji kaynağı olduğu için fosil enerji kaynaklarına alternatif olacak bir enerji olarak
görülmektedir. Türkiye bulunduğu matematik konum gereği güneş enerjisi potansiyeli bakımından
oldukça iyi durumdadır. Ülkede yıllık ortalama güneşlenme süresi 2640 saat, (günlük 7,2 saat) yıllık
ortalama güneş radyasyon değeri 1311 kWh/m
2
(günlük 3,6 kWh/m
2
) dir (Toklu, vd., 2010). Aylık
ortalama güneşlenme süreleri bakımından temmuz (365 saat), ağustos (343 saat) ve haziran ayları (325
saat) potansiyellerinin yüksek olduğu görülür (Şekil 8). Aylık ortalama radyasyon değerleri açısından
da benzer durum söz konusudur (Şekil 9).
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
45
Şekil 7. Türkiye’nin aylara göre günlük güneşlenme süresi Şekil8. Türkiye’nin aylara göre güneş radyasyonu değerleri
EĐE tarafından 2010 yılında Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyel Atlası (GEPA) hazırlanmıştır.
(Şekil 9). Bu çalışmaya göre, Türkiye’de yaklaşık 56.000 MW termik santral kapasitesine eşdeğer
güneş enerjisi potansiyelinin bulunduğu ve bu potansiyelden yararlanılması durumunda yıllık ortalama
380 milyar kWh elektrik enerjisi üretilebileceği hesaplanmıştır. Ancak Türkiye’de bu potansiyelden
ticari anlamda yararlanma yok denecek kadar azdır. Hâlihazırda güneş pili (PV) kapasitesi 1000 kW
civarındadır. Güneş enerjisinin oldukça önemli bir potansiyelinin bulunmasına rağmen güneş
enerjisinden elektrik elde etme maliyetlerinin oldukça yüksek olması yenilenebilir olan bu enerji
kaynağının ticari şekilde kullanmasını kısıtlayan en önemli nedenlerden biridir. Ancak, her geçen gün
maliyetlerdeki düşmeye ve özellikle AB ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin uyguladığı teşvikler nedeniyle
dünyada güneş enerjisinden elektrik elde etme çalışmaları hızlı bir şekilde artmaktadır.
Şekil 9. Türkiye’nin güneş radyasyonu haritası Kaynak: EĐE
Türkiye’de güneş enerjisi potansiyelinin bölgesel dağılımına bakıldığında Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nin ilk sırada geldiği görülür. Onu sırasıyla Akdeniz, Doğu Anadolu ve Đç Anadolu
Bölgeleri takip eder. Güneş enerjisi bakımından en düşük potansiyele sahip olan bölge ise Karadeniz
Bölgesi’dir (Çizelge 11).
Çizelge 11. Türkiye’de bölgelere göre güneş enerjisi potansiyeli
Coğrafi bölge
Toplam güneş enerjisi
(kWh/m
2
-yıl)
Güneşlenme süresi
(saat/yıl)
Güney Doğu Anadolu
1.460
2.993
Akdeniz
1.390
2.956
Doğu Anadolu
1.365
2.664
Đç Anadolu
1.314
2.628
Ege
1.304
2.738
Marmara
1.168
2.409
Karadeniz
1.120
1.971
Kaynak: YEGM
Mutlu Yılmaz
46
Türkiye’de güneş enerjisinden daha çok sıcak su temini amacıyla yararlanılmakta olup bu
amaçla ülkedeki toplam kurulan kollektörler 17 milyon m
2
alana ulaşmıştır. Buna her yıl yaklaşık
olarak 1 milyon m
2
ilave yapılmaktadır (Balat, 2010).
4.2.4.Biyokütle enerjisi
Bioyütle biyolojik kökenli fosil olamayan organik madde kütlesidir. Biyokütle terimi çok geniş
anlamda yaşayan organizmalardan üretilen madde anlamına gelir (Üçgül ve Akgül, 2010). Ana
bileşenleri karbonhidrat bileşikleri olan bitkisel ve hayvansal kökenli tüm doğal maddeler biokütle
enerji kaynağı, bu kaynaklardan elde edilen enerji ise biyokütle enerjisi olarak tanımlanır (Acaroğlu,
2008). Örneğin, odun, tarımsal atıklar (saman, mısır kocanları, pamuk atıkları vb.) şehir kanalizasyon
atıkları, endüstriyel organik atıklar (şeker sanayisinden küspe vb.) büyokütle enerji kaynaklarıdır.
Geleneksel olarak biyokütle, ateşin bulunuşundan günümüze bilinen ve kullanılan bir enerji
kaynağıdır. Modern anlamda biyokütlenin kullanımı ise 21. yüzyılda olmuştur. Biokütle enerjisi
modern anlamadaki uygulamalarda biyogaz, biyoetanol, biyodizel, biyomentanol, biyodimetileter,
biyoyağ gibi enerji kaynaklarına dönüşmektedir (Akova, 2008; Öğüt, 2007). Yaygın olarak kullanılan
ise biyodizel, biyoetanol ve biyogazdır.
Biyodizel; Kolza, ayçiçeği, soya, aspir gibi yağlı tohumlular hatta hayvansal yağlar kullanılarak
üretilen bir yakıt türüdür. Biyoetanol; Đçlerinde şeker olan mısır, buğday, şekerpancarı gibi tarımsal
ürünlerin fermantasyonu sonucu elde edilir. Biyogaz, organik maddelerin (hayvansal atıklar, bitkisel
atıklar, şehir ve endüstriyel atıklar) oksijensiz şartlarda fermantasyonu sonucu oluşan ağırlıklı olarak
metan ve karbondioksit gazıdır. Biyogaz teknolojisi ise organik kökenli artık maddelerden hem enerji
elde edilmesine hem de atıkların toprağa kazandırılmasına olanak vermektedir.
Dünya birincil enerji kaynakları içinde biyokütle enerjisi %10 gibi oldukça önemli bir paya
sahiptir (Çizelge 1). Ancak bunun çok büyük bir kısmı klasik anlamda yakacak olarak
kullanılmaktadır. Benzer bir durum Türkiye için de geçerlidir. Biyokütle Türkiye birincil enerji
kaynakları üretiminde %11, tüketiminde ise % 3,1 orana sahiptir (Çizelge 2). Türkiye’de bitkisel ve
hayvansal kaynaklı biyokütle genellikle ısınma amaçlı kullanılır. Özellikle kırsal kesimlerde evlerin
ısıtılmasında bu enerji kaynağı ilk sırada yer almaktadır. Modern anlamadaki biyokütle enerjisinin
gelişimi Türkiye’de özellikle 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nda yerli hammaddeden elde edilmek
şartıyla biyoyakıtlara ÖTV muafiyeti tanınmasından sonra gelişme göstermiştir (Öğüt, 2007).
Türkiye’nin yıllık 117 milyar ton civarında biyokütle potansiyeli bulunmaktadır. Bu değer yıllık
32 Mtep’dir (Demirbaş, 2008, Gökçöl vd. 2009). Bu potansiyel içinde en büyük pay yıllık bitkilere
aittir (14,5 Mtep). Daha sonra sırasıyla orman atıkları (5,4 Mtep), çok yıllık bitkiler (4,1 Mtep)
gelmektedir. Türkiye’nin hayvansal atık potansiyeline karşılık gelen biyogaz miktarının 1,5-2 Mtep
olduğu tahmin edilmektedir. (Çizelge 12).
Çizelge 12. Türkiye’nin biyokütle potansiyeli
Biyokütle çeşitleri Enerji değeri
(Mtep)
Yıllık biyokütle
üretimi
(milyon ton)
Yıllık bitkiler 14.9 55
Orman artıkları 5.4 18
Çok yıllık bitkiler 4.1 16
Tarım endüstrisi atıkları 3.0 10
Odun endüstrisi atıkları 1.8 6
Hayvan atıkları 1.5 7
Diğer 1.3 5
Toplam 32.0
117
Kaynak: Demirbaş, 2008, Gökçöl vd. 2009
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
47
5.Türkiye’de Elektrik Enerjisi
Elektrik enerjisi tüketimi ekonomik gelişmenin en temel göstergelerinden biridir ve enerji
sektöründe elektrik enerjisinin kritik bir önemi bulunmaktadır (Atılgan, 2000). Đkincil enerji
kaynaklarından olan elektrik enerjisinin üretiminde Türkiye’de fosil yakıtlardan doğal gaz, kömür,
petrol ve asfaltit yenilenebilir enerji kaynaklarından isen hidrolik, rüzgâr, jeotermal, biyokütle
enerjisinden faydalanılmaktadır. Önümüzdeki yıllarda ise nükleer enerji ve güneşten elektrik enerjisi
üretmek için çalışmalar başlatılmıştır. Elektrik enerjisi bir yandan sanayi ve hizmet üretiminde temel
girdi olarak diğer yandan ise konutlar ve sosyal donatı alanlarında tüketim olarak kullanılmaktadır
(Rumeli, 2007).
Kişi başına elektrik enerjisi tüketimi ülkelerin gelişmişlik düzeyini gösteren en önemli
parametrelerden biridir. Bu nedenle elektrik enerjisi tüketimi sanayileşmiş ve ekonomik yönden
gelişmiş ülkelerde oldukça yüksektir. Örneğin; Norveç’te kişi başına yıllık 24.997 kWh, Kanada’da
16.995 kWh, ABD’de 13.616 kWh, Japonya’ da 8.475 kWh, Almanya`da 7.185 kWh elektrik enerjisi
tüketilmektedir. Dünya ortalaması ise 2.752 kWh’dır. Gelişmekte olan ülkeler içinde yer alan
Türkiye’de elektrik enerjisi üretimi ve tüketimi hızlı bir şekilde artmasına rağmen dünya ortalamasının
altında bir değere sahiptir. Türkiye’de 1923 yılında 7 kWh olan kişi başı tüketim, 1975 yılında 334
kWh, 2000 yılında 1.449 kWh, 2008 yılında 2264 kWh olarak gerçekleşmiş 2011 yılında ise 2.490
kWh’a ulaşmıştır (ETKB, 2012).
Türkiye’de elektrik enerjisi üretmek için yapılan çalışmalar Osmanlı Đmparatorluğu döneminde
başlamıştır. Bu dönemde ilk elektrik 1902 yılında su değirmeni ile çalışan 2 kW’lik bir dinamo ile
Tarsus’ta kullanılmıştır. Daha sonra 1914 yılında Đstanbul’da bir termik santral faaliyete geçmiştir
(Karabulut, 2000). Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılında Türkiye’de elektrik üretmek için gerekli
olan kurulu güç sadece 33 MW’tır. Daha sonraki yıllarda ekonomik gelişmeye paralel olarak kurulu
güç artarak devam etmiştir ve 2012 yılında 57.071 MW’a ulaşmıştır (Çizelge 13, Şekil 10).
5.1. Kurulu Güç
Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu gücü 1930 yılında 78 MW iken aradan geçen süreçte artarak
2012 yılında 57.071 MW’a ulaşmıştır. Bu gücün % 61,4’ü termik (35.027,2 MW), % 34,4’ü hidrolik
(19.609,4 MW) ve %4,3’ü jeotermal+rüzgar (2.422,8 MW) santrallerine aittir (Çizelge 13). Termik
santraller içinde de en büyük payı doğal gaz oluşturmaktadır. Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren elektrik üretiminde termik santrallere dayalı bir altyapı mevcuttur. Bunun kaynak türü ve oranı
zaman zaman değişmekle birlikte termik santrallerin üstünlüğü önümüzdeki yıllarda da devam
edecektir. Cumhuriyetinilk yıllarında termik ve hidrolik santrallere dayalı olan elektrik üretimi kurulu
gücüne 1984 yılından sonra diğer yenilenebilir enerji kaynakları olarak adlandırdığımız rüzgar ve
jeotermal kaynaklar da eklenmiştir.
Çizelge 13. Türkiye’de yıllara göre elektrik enerjisi kurulu güç ve üretimi (1930-2012)
Yıllar
Kurulu güç (MW) Üretim (GWh)
Termik Hidrolik
Jeo.
+Rüz. Toplam Termik Hidrolik
Jeo.
+Rüz. Toplam
1930 74,8 3,2 78,0 104,4 1,9 106,7
1950 389,9 17,9 407,8 759,4 30,1 789,5
1970 1.509,5 725,4 2.234,9 5.590,2 3.032,8 8.623,0
1975 2.407,0 1.779,6 4.186,6 9.719,2 5.903,6 15.622,8
1980 2.987,9 2.130,8 5.118,7 11.927,2 11.348,2 23.275,4
1985 5.229,3 3.874,8 17,5 9.121,6 22.168,0 12.044,9 6,0 34.218,9
1990 9.535,8 6.764,3 17,5 16.317,6 34.314,9 23.148,0 80,1 57.543,0
1995 11.074,0 9.862,8 17,5 20.954,3 50.620,5 35.540,9 86,0 86.247,4
2000 16.052,5 11.175,2 36,4 27.264,1 93.934,2 30.878,5 108,9 124.921,6
2010 32.278,5 15.831,2 1.414,4 49.524,1 155.827,6 51.795,5 3.584,6 211.207,7
2011 33.931,1 17.137,1 1.842,9 52.911,1 171.638,3 52.338,6 5.418,2 229.395,1
2012 35.029,0 19.619,7 2.422,7 57.071,4 174.542,2 57.836,9 6.701,0 239.080,0
Kaynak: TEĐAŞ
Mutlu Yılmaz
48
5.2. Elektrik üretim ve tüketimi
Türkiye’de elektrik enerjisi üretimi genel olarak bir artış içinde olmuştur. Şekil 10’da görüldüğü
gibi 1975 yılından günümüze sadece 2001 (-%1,1) ve 2009 (-%2) ekonomik krizlerinde Türkiye’de
elektrik üretiminde bir gerileme görülür. Ancak daha sonraki yıllarda üretim tekrar artmış ve 2012
yılına gelindiğinde 239.080 GWh olarak gerçekleşmiştir. Bu üretimin % 73’ü (174.542,2 GWh)
termik santrallerden, % 24,2’si ( 57.836,9 GWh) hidrolik santrallerden ve % 2,8’i jeotermal ve rüzgar
santrallerinden (6701 GWh) elde edilmiştir (Çizelge 13).
Şekil 10. Türkiye’de elektrik kurulu güç ve üretiminin (1975-2009) Kaynak: TEĐAŞ
Türkiye’de elektrik santrallerinin kaynaklara göre kurulu güç açısından (2012 yılı) dağılışı
incelendiğinde %34,4 ile hidrolik kaynakların ilk sırada geldiği görülür. Daha sonra sırasıyla doğal
gaz (%32,2), linyit ( %14,3), maden kömürü (% 7,5), rüzgar (%4) takip etmektedir (Çizelge 14).
Kaynaklar bakımından elektrik üretimi incelediğinde ise doğal gaz % 43,2 ile ilk sırada yer
almaktadır. Onu hidrolik kaynaklar (% 24,2), linyit (%14,4), madenkömürü (%12,8), rüzgar (%2,4)
izler. Burada dikkati çeken husus kurulu güç kapasitesi bakımından hidrolik kaynakların payı daha
yüksek olmasına rağmen elektrik üretiminde doğal gazın payı daha büyüktür (Çizelge 14).
Çizelge 14. Türkiye’de kaynaklara göre elektrik kurulu gücü ve üretimi (2012)
Kaynak türü Kurulu
güç (MW)
Kurulu
güç payı
(%)
Elekrik
Üretimi
(MWh)
Elekrik
üretim
oranı
(%)
Hidrolik 19.619,7 34,4 57.840 24,1
Doğal gaz 18.317,8 32,1 103.235 43,2
Linyit 8.147,8 14,3 34.397 14,4
Đthal kömür 3.912,6 6,9 28.924 12,1
Çok yakıtlılar +biyogaz 2.951,7 5,2 659 0,3
Rüzgar 2.260,5 4 5.851 2,4
Sıvı yakıt 1.229,2 2,2 4.749 2
Maden kömürü 335 0,6 1.733 0,7
Jeotermal 162,2 0,3 849 0,4
Asfaltit 135 0,3 843 0,4
Toplam 57.071,5 100 239.080 100
Kaynak :TEĐAŞ
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
49
Türkiye elektik üretimi içerisinde doğal gazın payı son birkaç yılda bir miktar azalmıştır.
Elektrik üretiminde doğal gazın payının düşmesi kuşkusuz bu enerji kaynağı açısından %98 oranında
dışa bağımlı olan Türkiye için olumlu bir gelişmedir. Ancak ithal bir enerji kaynağı olan doğal gazdaki
gerilemeye rağmen bu seferde yine ithal bir enerji kaynağı olan maden kömürünün payı her geçen yıl
artmaktadır (Şekil 11). Hidrolik kapasitenin üretimde düşük olmasının en önemli nedeni Rusya ve Đran
gibi ülkelerle yapılan doğal gaz anlaşmaları gereği taahhüt ettiğimiz gazı kullanabilmek için doğalgaza
dayalı termik santrallerin yüksek kapasitede çalıştırılmasıdır. Ayrıca hidroelektrik santrallerdeki bakım
ve onarım çalışmaları ve baraj havzalarına düşen yağışın bazı yıllar eksik olması bu kaynaklardan
yeterince faydalanılamaması ile sonuçlanmaktadır.
0%
10%
20%
30%
40%
50%
60%
70%
80%
90%
100 %
198 0
198 1
198 2
198 3
198 4
198 5
198 6
198 7
198 8
198 9
199 0
199 1
199 2
199 3
199 4
199 5
199 6
199 7
199 8
199 9
200 0
200 1
200 2
200 3
200 4
200 5
200 6
200 7
200 8
200 9
201 0
201 1
201 2
Diğer
Yenil enebilir
Hidrolik
Doğalgaz
Sıvı Yakıt
Linyit
Maden Kömürü
Şekil 11. Türkiye elektrik üretiminin kaynaklara göre oransal değişimi (1980-2012)
Elektrik üretim kaynaklarının yıllara göre oransal gelişimini gösteren şekil incelendiğinde (Şekil
11) 1980-2012 yılları arasında ciddi değişiklikler olduğu gözlemlenebilir. Bu süreçte elektrik
üretiminde hidrolik kaynakların payı 1980 yılında %48,8 iken, 2012 yılına gelindiğinde % 24,1’e
düşmüştür. Aynı şekilde fuel-oil, motorin gibi sıvı yakıtların oranı %25’den % 1,8’e gerilemiştir.
Linyit kömürüne dayalı üretimde de benzer bir durum söz konusudur. Türkiye’deki linyit üretimi
yaklaşık 70 milyon ton olmasına rağmen linyit kömürüne dayalı termik santrallerin elektrik enerjisi
üretimi içindeki payı her geçen yıl düşmektedir. 1986’da %47 olan bu oran, 2012 de % 14,3’e
gerilemiştir. Elektrik enerjisi üretimi içinde payları artan birincil enerji kaynakları ise doğal gaz,
maden kömürü, rüzgar ve jeotermal enerjidir. 1985 yılında elektrik üretiminde %0,2 olan doğal gazın
payı her geçen yıl artarak % 2012 de %43,2 yükselmiştir. Maden kömürünün payı ise %3,9’dan %
12,8’e çıkmıştır (Şekil 11).
Hidrolik santrallerden elektrik üretiminde Türkiye gibi yarı kurak ülkelerde iklim
elemanlarından yağışın belirleyici rolü çok büyüktür. Yağışların az olduğu yıllarda barajlardaki
doluluk oranının düşmesine bağlı olarak elektrik üretimi düşmektedir. Bu da ülke ekonomisi açısından
olumsuz bir durum teşkil eder.
Günümüzde Türkiye’de elektrik üretimi yapan kuruluşların kamu-özel sektör paylarına
bakıldığında özel sektör ağırlıklı bir yapıya sahip olduğu görülür. 2012 yılı verilerine göre kamu
kuruluşu olan EÜAŞ elektrik üretiminde % 38 paya sahiptir (92.822 GWh). Geri kalan %62’lik oran
özel sektör tarafından üretilmektedir. Bu grup içinde % 30,9 ile serbest üreticiler (73.914 GWh), % 18
Mutlu Yılmaz
50
ile yap işlet (43.087 GWh), %5,9 ile yap işlet devret modeli üreticiler (14.033 GWh), %5,3 ile
otoprodüktörler (12.677 GWh) ve % 1,9 ile işletme devir hakkı tarzı santrallerde üretim yapıldığı
görülür (TETAŞ, 2013). Kamu sektörünün payı 1990 yılında %91,9 iken özellikle 2000 yılından sonra
hızlı bir şekilde azalarak günümüzdeki oranına gerilemiştir.
Türkiye’de 2012 yılında 239.080 GWh brüt elektrik üretimi olmasına karşın tüketim değeri
241.947 GWh olmuştur. Her yıl genellikle tüketim değerleri üretimden daha fazla olmaktadır. Aradaki
fark genellikle ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Yıllar itibariyle değişmekle birlikte elektrik ihracatı da
yapılmaktadır.
5.3. Artan enerji talebi ve karşılanması
Türkiye’nin ekonomik gelişmesine paralel olarak önümüzdeki yıllarda elektrik enerjisine olan
talep oldukça yüksek olacaktır. Bu konuda EPDK’nın yapmış olduğu çalışmalara göre 2020 yılına
kadar yıllık elektrik talep artış oranı düşük senaryolara göre yıllık % 6,7, yüksek senaryolara göre ise
%7,5 gerçekleşecektir. Buna göre, Türkiye’nin 2020 yılında düşük elektrik enerjisi talebine göre
398.160 GWh, yüksek elektrik enerjisi talebine göre 433.900 GWh elektrik enerjisi gereksinimi ortaya
çıkacaktır (Şekil 12).
Bilindiği gibi Türkiye enerji kaynakları bakımından dışa bağımlı bir ülkedir ve bu oran her
geçen gün artmaktadır. Bu konuda fosil enerji kaynaklarının rezervlerinin çok fazla geliştirilmesi
mümkün olmadığından dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek ve bu konuda stratejiler
geliştirmek oldukça önemlidir. Bu konuda ETKB’da çalışmalar yapılmaktadır. Bakanlığın 2023 yılı
hedefleri için oluşturduğu strateji belgesinde yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki
payının %30'a çıkarılması, teknik ve ekonomik hidroelektrik potansiyelinin tamamının kullanılması,
rüzgar enerjisi kurulu gücünün 20000 MW’a çıkarılması, 640 MW kurulu güç potansiyeline sahip
jeotermal enerjinin tamamının işletmeye alınması hedeflenmiştir (EÜAŞ, 2012). ETKB tarafından
açıklanan bu öngörüler uygulanabilir ve gerçekleşebilir rülmektedir. Ancak bazı teknik problemler
ve uygulamada görülen aksaklıklar yenilenebilir enerjiler konusunda gecikme yaşanmasına neden
olmaktadır. Örneğin, rüzgar enerjisi için 20000 MW bir kurulu güç hedefi koymasına karşın
EPDK’nın bu santrallerin kurulması için yapılan başvuruları sonuçlandırmaması ve üreticilere çok az
lisans verilmesi bu hedefin gerçekleştirilmesini zorlaştıracaktır. Ayrıca güneş enerjisi için 2023 yılında
3000 MW bir kurulu güç hedefi konmasına bu konuda henüz somut adımların gerçekleşmemiş olması
bu konuda da gerçekleşme oranının düşük olacağı kanaatini uyandırmaktadır.
Şekil 14. Türkiye’nin elektrik talep projeksiyonu Kaynak:ETKB
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
51
Türkiye’ elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelini iyi bir şekilde
değerlendirememektedir (Çizelge 15). Bu enerji kaynaklarından hidrolik potansiyelinin % 41,3’ünü,
rüzgar potansiyelinin % 4,8’ini, jeotermal elektrik potansiyelinin %25,3’ünü, biyokütle potansiyelinin
%7,9’unu kullanılabilmektedir. Güneş enerjisinden ise büyük oranda sıcak su temini açısından
yararlanmaktadır. Genel olarak yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin (jeotermal ısı hariç)
toplamı 154.137 MW bir kurulu güce karşılık gelmektedir. Türkiye bunun sadece %12,9’u günümüzde
elektik enerjisi üretmek için kullanılmaktadır. Ülkede çıkartılan linyit ve maden kömürü kaynakları
bu değere eklendiğinde elektrik üretebilmek için gerekli olan yerli kurulu güç potansiyeli 174.637
MW’a çıkmaktadır. Bu rakamlar Türkiye’nin şu andaki mevcut kurulu gücünden üç kat daha fazladır.
Tüm bu kaynaklar uygun bir şekilde kullanıldığında teorik olarak Türkiye’nin elektrik üretmek için
dışa bağımlı olmaması gerekmektedir.
Çizelge 15. Türkiye’de yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları elektrik üretim potansiyeli ve kullanım oranları (2012)
Kaynak türü
Kurulu
güç
(MW)
Toplam
kurulugüç
potansiyeli
(MW)
Potansiyeli
kullanma
oranı(%)
Elektrik
Üretimi
(GWh)
Yenilenebilir
Hidroelektrik 19.619 47.497 41,3 57.840
Rüzgar 2.312 48.000 4,8 5.851
Güneş - 56.000 - -
Jeotermal (elektrik) 162 640 25,3 849
Biyokütle 158 2.000 7,9 659
Toplam 22.251 154.137 14,4 65.199
Fosil
Linyit 8.148 20.000 40,7 34.397
Maden Kömürü 335 500 67 1.733
Toplam 8.483 20.500 41,3 36.130
Genel Toplam 30.734 174.637 17,5 101.329
Kaynak: ETKB
Ülkede uygulanan yanlış politikalarla elektrik üretiminde dışa olan bağımlılık her geçen gün
daha da artmaktadır. Bu durumda karar alma sürecindekilerin mevcut yenilenebilir ve yerli olan
kaynakları bir an önce devreye sokmak için çalışmalar yapması gerekmektedir. Böylece ülkede hem
yenilenebilir enerji kaynakları kullanıldığı için dışa olan bağımlılık azalacak hem de fosil enerji
kaynaklarının yarattığı çevre sorunları azaltılmış olacaktır. Ayrıca bu enerji kaynaklarına bağlı
tesislerin kurulması ve işletilmesi sürecinde yerli sanayi geliştirilerek istihdam yaratılmış olur.
6. Sonuç
Türkiye’nin genç nüfusu, hızla gelişen ekonomisi, devam eden sanayi yatırımları ve dünya
ortalamasının daha altında olan kişi başı elektrik tüketimi oranları ile önümüzdeki yıllarda enerjiye
olan talebi daha da artacaktır. Yapılan projeksiyonlara göre önümüzdeki 10 yıl Cumhuriyetin
ilanından günümüze kadar olan elektrik tüketimi kadar bir enerji talebinin olması beklenmektedir.
Fosil enerji kaynakları bakımından zengin olmayan ve enerji ihtiyacının %71,8’ini dışarıdan ithal eden
bir ülke olarak eğer yeni yatırımları yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarını kullanmaya yönelik
yapmazsa enerjide dışa bağımlılık oranı her geçen yıl daha da yükselecektir. Bu bağımlılık hem
ekonomik açıdan hem de Türkiye’nin arz güvenliği açısından oldukça büyük sorunlara yol açabilir.
Çünkü fosil yakıtların fiyatları her geçen yıl artmaktadır.
Türkiye’de elektrik üretiminde en büyük pay doğal gaza aittir. Özellikle 2007-2009 yılları
arasında bu pay %50 civarında olmuştur. Günümüze doğru elektrik enerjisi üretiminde doğal gazın
payı bir miktar azalarak 2012 yılında %43,2’ye gerilemiştir. Türkiye’nin elektrik enerjisi üretiminde
neredeyse tamamen dışa bağımlı bir enerji kaynağına dayalı politika izlemesi oldukça sakıncalıdır.
Nitekim bazı yıllar Rusya ve Đran’dan doğal gaz temini konusunda sıkıntılar yaşanmıştır. 2009
yılından itibaren elektrik enerjisi üretiminde doğal gazın payı düşmekle birlikte bu seferde ithal
Mutlu Yılmaz
52
kömüre dayalı termik santrallerin payı her geçen yıl hızlı bir şekilde artarak 2012 yılında %12,8’e
ulaşmıştır. Bu yüzden elektrik üretiminde dışa bağımlı kaynaklar yerine yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelik politikalar geliştirilmelidir.
Türkiye linyit rezervleri açısında oldukça iyi durumdadır ve düşük kalori değerine sahip bu
kaynak elektrik üretimi için uygundur. Rezervler bakımından uygun olan sahalarda mevcut termik
santraller ek olarak 20000 MW’lık bir kurulu gücü sürdürülebilir bir şekilde işletmek mümkündür.
Günümüzde bu potansiyelin %40,7’si kullanılabilir durumdadır ve başta Afşin-Elbistan bölgesi olmak
uygun olan sahalarda yeni termik santrallerin kurulması konusunda çalışmalar hızlandırılmalıdır.
Ancak bu çalışmalar yapılırken linyit kömürünün yaratacağı çevre sorunlarına karşıda yeni
teknolojiler kullanılması gerekmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynakları içinde Türkiye’de elektik üretiminde en önemli pay hidrolik
kaynaklardır. Buna rağmen bu kaynakların henüz %41,3’lük kısmı kullanılabilmektedir. Oysaki bu
oran ABD, Norveç gibi gelişmiş ülkelerde %80'in üzerindedir. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’deki
hidrolik potansiyeli kullanma oranını yükseltilmesi için çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır. Ancak bu
süreç içerisinde çevresel kaygılar göz önünde bulundurulmalı ve çalışmalar bu yönde ilerletilmediler.
Türkiye’de jeotermal enerjiden elektrik üretmek için uygun olan 640 MW kurulu gücün tamamı
hızlı bir şekilde devreye sokulmalıdır. Bu enerji kaynağı açısından asıl büyük potansiyel orta ve düşük
sıcaklıktaki suların özellikle konutların ve seraların ısıtılması için kullanılmasıdır. Yaklaşık beş milyon
konut eşdeğeri (31.500 MW) ısıtma yapılabilecek bu enerji kaynağından uygun olan alanlarda
yararlanılarak konut ısıtmak için yapılan enerji ithalatının önüne belli oranda geçilebilir. Çünkü
Türkiye’de tüketilen doğal gazın % 20’si konutların ısıtılması amacıyla kullanılmaktadır. Uygun
alanlarda konutların jeotermal enerji ile ısıtılması sonucu doğal gazın payı bu sektörde azalacaktır.
Rüzgar enerjisi yenilenebilir enerji kaynakları içinde hızlı bir gelişme göstermektedir.
Türkiye’de bu enerji kaynağı açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak tüm gelişmelere rağmen
mevcut potansiyelin çok küçük bir kısmı kullanılabilmektedir. Bu süreçte yapılacak en önemli adım
EPDK’ya rüzgar santrali kurmak için yapılan lisans başvurularının bir an önce sonuçlandırılmasıdır.
Dünya’da güneş enerjisi teknolojilerinin gelişimi ivme kazanmıştır. Türkiye’de bu enerji
kaynağının kullanımı daha çok sıcak su temini yönünde olmaktadır. Ancak, ilerleyen yıllarda güneş
enerji kaynağı açısından gelişmeler yakından takip edilmeli ve elektrik enerjisi üretimi diğer enerji
kaynakları ile rekabet edebildiği sürece hızlı bir şekilde potansiyeli devreye almak için çalışmalar
yapılmalıdır.
Biyokütle enerjisi Türkiye’de daha çok geleneksel yöntemle tüketilmektedir. Bu enerji kaynağı
açısından önemli bir potansiyel olmasına karşın modern biyokütle enerji üretim yöntemleri henüz çok
düşük seviyededir. Bu yüzden özellikle kırsal kesimde yaşayan halka yönelik biyokütle enerjisinin
önemini kavramaya ve modern yöntemlerle kullanmaya yönelik girişmeler yapılmalıdır.
Türkiye 2012 yılında birincil enerji kaynakları bakımından % 71,8, elektrik enerjisi üretimi
bakımından % 43 oranında dışa bağımlıdır. Bu bağımlılık arz güvenliği ve ekonomik kalkınma
açısından büyük olumsuzluk oluşturmaktadır. Birincil enerji kaynakları yönünden Türkiye’nin
bağımlılığı yerli kaynakların kullanımı ölçüsünde biraz azaltılabilir. Ancak tamamen ortadan
kaldırmak mümkün değildir. Çünkü ulaşım, demir-çelik, çimento vb. sektörlerde petrol ve maden
kömürü kullanımı oldukça yaygındır. Bu enerji kaynaklarının üretimi yeterli olmadığı için ithalat
yapılması kaçınılmazdır. Buna karşın, elektrik üretimi gibi çok çeşitli kaynakların hammadde olarak
kullanılabildiği sektörde Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir kaynakları mevcut ihtiyacı karşılayabilecek
düzeydedir. Uygun politikalar geliştirildiğinde elektrik üretiminin bağımlılığı her geçen yıl
azaltılabilir.
Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi
53
Kaynaklar
Acaroğlu M. 2008. Türkiye’de Biyokütle – Biyoetanol ve Biyomotorin Kaynakları ve Biyoyakıt Enerjisinin Geleceği, VII.
Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’2008, 351-362,17-19 Aralık 2008, Đstanbul.
Akova, Đ. 2008. Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Nobel Yayınları No:1229, Ankara.
Albostan, A., Çekiç, Y. ve Eren, L. 2009. Rüzgar Enerjisinin Türkiye’nin Arz Güvenliğine Etkisi, Gazi Üniversitesi Müh.
Mim. Fak. Dergisi, 24 (4): 641-649.
Atılgan, Đ. 2000. Türkiye’nin Enerji Potansiyeline Bakış, Gazi Üniversitesi Müh. Mim. Fak. Dergisi,15(1): 31-47.
Bahar, O. 2005. Türkiye’de Enerji Sektörü Üzerine Bir Değerlendirme, Muğla Üniversitesi SBE Dergisi, (14):35-59.
Balat, M. 2010. Present situation and potential role of renewable energy in Turkey, Renewable Energy, (46): 1-13.
Çağlar, Ü., Ceniz, C., Çakam, E., Onan, M. ve Kocaoğlu, Ş. 2008. Türkiye’nin Atıl Enerji Kaynağı: Rüzgar Enerjisi, 2.
Ulusal Đktisat Kongresi, 1-16,20–22 Şubat 2008,Đzmir.
Demirbaş, A. 2008. Importance of biomass energy sources for Turkey.Energy Policy, (36): 834–842.
Doğanay, H. 1998. Ekonomik Coğrafya II, Enerji Kaynakları, Şafak Yayınevi, Erzurum.
DSĐ. 2013. Türkiye’nin Hidrolik Potansiyeli, www.dsi.gov.tr. (erişim tarihi: 10.09.2013)
Erdoğdu, E. 2009. On the wind energy in Turkey, Renewable and Sustainable Energy Reviews, (13):1361-1371.
EPDK. 2013. Petrol Piyasası Sektör Raporu 2012,www.epdk.gov.tr/.../petrol/rapor.../Ppd_Rapor_Yayin_Sektor_Raporu_2...
(erişim tarihi: 13.09.2013)
ETKB. 2012. 2011 Yılı Genel Enerji Dengesi Tablosu, http://www.enerji.gov.tr. (erişim tarihi: 16.10.2013)
ETKB. 2013. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Bağlı, Đlgili ve Đlişkili Kuruluşların Amaç ve Faaliyetleri Raporu,
www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Mavi_Kitap_2013.pdf(erişim tarihi: 12.10.2013)
EÜAŞ. 2012. Elektrik Üretimi Sektör Raporu 2012,www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Sektor_Raporu_EUAS_2012.pdf
(erişim tarihi: 12.09.2013)
GAP. 2013. Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma Đdaresi Başkanlığı, www.gap.gov.tr.(erişim tarihi: 07.09.2013)
GEA. 2013. Geothermal power: Internatıonal market overvıew 2013, http://geo-energy.org/events/2013%20 International
%20 Report %20Final.pdf(erişim tarihi: 02.09.2013)
Gölçöl, C., Dursun, B. Alboyacı, Bora and Sunan, E. 2009. Importance of biomass energy as alternative to other sources in
Turkey, Energy Policy,(37): 424–431.
Güler, Ö. 2009. Wind energy status in electrical energy production of Turkey, Renewable and Sustainable Energy Reviews,
(13): 473–478.
Gürbüz, A. 2009. Enerji Piyasası Đçinde Yenilenebilir (Temiz) Enerji Kaynaklarının Yeri ve Önemi, Uluslararası Đleri
Teknolojiler Sempozyumu (IATS’09), 1-7, 13-15 Mayıs 2009, Karabük.
GWEC. 2013. Global Wind Statistics 2012, Global Wind Energy Concil, http://www.gwec.net/wp- content
/uploads/2013/02/GWEC-PRstats-2012_english.pdf(erişim tarihi: 08.09.2013)
IEA. 2013. Key World Energy Statıstıcs 2012, www.iea.org/publications/.../kwes.pdf (erişim tarihi: 19.09.2013)
ĐGM. 2013.Dış Ticaret Đstatistikleri, http://www.ekonomi.gov.tr/index.cfm?sayfa=79192159- 19DB- 2C7D-3D5
AE56731D11E50(erişim tarihi: 12.10.2013)
Hepbaşlı, A. and Çanakçı, C. 2003. Geothermal District Heating Applications in Turkey: A case study of Đzmir-Balçova,
Energy Conversion and Management,( 44): 1285-1301.
Karabulut, Y. 2000.Türkiye Enerji Kaynakları, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara.
Karadağ, Ç., Gülsaç, I.I., Ersöz, A. ve Çalışkan, M. 2009. Çevre Dostu ve Temiz: Yenilenebilir Enerji Kaynakları, TUBĐTAK
Bilim ve Teknik, (498), 24-27.
Koçak, A. 2001. Türkiye’de Jeotermal Enerji Aramaları ve Potansiyeli, 3. TMMOB Enerji Sempozyumu, 217-232,5-7 Aralık
2001, Ankara.
Korkmaz Başel, E.D.,Satman, A. ve Serpen, Ü. 2009. Türkiye’nin Jeotermal Enerji Potansiyeli, TMMOB Jeotermal
Kongresi, 41-53, 23 - 25 Aralık 2009, Ankara.
Mutlu Yılmaz
54
Kömürcü, M.Đ. ve Akpınar, A. 2009. Importance of geothermal energy and its environmental effects in Turkey, Renewable
Energy(34):1611–1615.
Külekçi, Ö.C. 2009. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Arasında Jeotermal Enerjinin Yeri ve Türkiye Açısından Önemi, Ankara
Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi, 2,(2), 83-91.
MTA. 2013. Türkiye Jeotermal Enerji Potansiyeli, www.mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/enerji/index.php?...jeotermal..
(erişim tarihi: 03.09.2013)
Narin, M. 2008. Türkiye’nin Enerji Yapısı ve Đzleyeceği Öncelikli Politikalar, Asodosya Ankara Sanayi Odası Dergisi, 50-
68,Ağustos-Eylül, Ankara.
Öğüt, H. 2007. Biyoyakıtlar, Ekonomik Sosyal Araştırmalar Dergisi, (1):130-133.
Parlaktuna, M, Mertoğlu, O., Şimşek, Ş., Paksoy, H., Başarır, N. 2013. Geotermal country update report of Turkey (2010-
2013), European geotermal Congress , 1-9,3-7 June 2013, Pisa- Italy
Rumeli, A.2007. Elektrik Enerjisi ve Türkiye, Ekonomik Sosyal Araştırmalar Dergisi, (1): 94-101.
Şahin, N. 2007.Türkiye’nin Doğal gaz Politikası, Ekonomik Sosyal Araştırmalar Dergisi, (1):113-122.
Şengüler, Đ. 2007. Asfaltit ve Bitümlü Şeylin Türkiye’deki Potansiyeli ve Enerji Değeri, TMMOB Türkiye VI. Enerji
Sempozyumu, 186-195, Ankara.
TEĐAŞ 2013. Türkiye Elektrik Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu (2005 – 2014), www.teias.gov.tr/ (erişim
tarihi: 12.09.2013)
TETAŞ 2013. Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. Sektör Raporu 2012,
www.tetas.gov.tr/Uploads/2012Sektor_Raporu.pdf (erişim tarihi: 17.09.2013)
TKĐ 2013.Kömür Sektör Raporu (Linyit) 2012,www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Sektor_Raporu_TKI_2012.pdf
(erişim
tarihi: 08.09.2013)
TMMOB 2012.Türkiye’nin Enerji Görünümü, MMO Raporu, Yay No:588, Ankara.
Toklu, 2013. Overview of potential and utilization of renewable energy sources in Turkey, Renewable Energy,(50):456-463.
Toklu, E., GüneyM.S., Işık, M., Çomaklı, K and Kaygusuz, K. 2010. Energy production, consumption, policies and recent
developments in Turkey, Renewable and Sustainable Energy Reviews, (14):1172-1186.
TPAO 2013. Hampetrol ve Doğal Gaz Sektör Raporu -2012, http://www.tpao.gov.tr/tpfiles/userfiles/files/2012-sektor-rapor-
mayis-tr.pdf(erişim tarihi: 19.09.2013)
Üçgül, Đ. ve Akgül G. 2010. Biyokütle Teknolojisi, YEKARUM Dergi 1(1): 3-11.
WEC. 2010. World Energy Concil, Survey of Energy Resources, London.
YEGM. 2013. Türkiye’nin Hidroelektriklik Potansiyeli,http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/h_turkiye_potansiyel.aspx,
(erişim tarihi:10.10.2013)
Yılmaz, M. and Bayar,R.2006. The Potential of Thermal Tourism in Turkey, Jubilee National Conference with International
Participation, Plowdiv Universty,1200-1208, 20-21.10.2006, Smolyan.
Yüksel Đ. and Kaygusuz K. 2011.Renewable energy sources for clean and sustainable energy policies in Turkey, Renewable
and Sustainable Energy Reviews, (15): 4132-4144.
... Since fossil fuels can be produced relatively readily and cheaply, they have been widely used over the last 200 years. The utilization of fossil fuels also upsurges the chances of pollution (YILMAZ, 2012). Nations are increasingly dedicating their endeavours to fostering renewable energy sources and diminishing their reliance on non-renewable energy resources. ...
Article
Full-text available
This study explores the relationship between financial development, energy consumption and information and communication technology (ICT) in a sample of 83 global countries for the period of 1990 to 2020. By employing generalized method of moments, the findings shows that there is a long run co integration financial development, ICT and renewable energy consumption. This study reveals that in standalone, emerging, and developed financial markets, the development of the financial market and its associated factors, encompassing market depth and accessibility, play an important role in promoting the usage of renewable energy. However, in frontier financial economies, a contrasting trend is observed, where financial market efficiency is associated with lower utilization of renewable energy. Furthermore, the non-linear and moderating impacts of financial market growth on renewable energy adoption vary across nations with different financial market development stages. this study further provide important policy suggestions for the sample economies in context of ICT, financial development and renewable energy consumption.
... Since fossil fuels can be produced relatively readily and cheaply, they have been widely used over the last 200 years. The utilization of fossil fuels also upsurges the chances of pollution (YILMAZ, 2012). Nations are increasingly dedicating their endeavours to fostering renewable energy sources and diminishing their reliance on non-renewable energy resources. ...
Article
Full-text available
This study explores the relationship between financial development, energy consumption and information and communication technology (ICT) in a sample of 83 global countries for the period of 1990 to 2020. By employing generalized method of moments, the findings shows that there is a long run co integration financial development, ICT and renewable energy consumption. This study reveals that in standalone, emerging, and developed financial markets, the development of the financial market and its associated factors, encompassing market depth and accessibility, play an important role in promoting the usage of renewable energy. However, in frontier financial economies, a contrasting trend is observed, where financial market efficiency is associated with lower utilization of renewable energy. Furthermore, the non-linear and moderating impacts of financial market growth on renewable energy adoption vary across nations with different financial market development stages. this study further provide important policy suggestions for the sample economies in context of ICT, financial development and renewable energy consumption.
Article
Nüfusun ve sanayileşmenin artması günümüzde enerji ihtiyacı yaratmaktadır. Enerji, günümüzde vazgeçilmez bir zorunluluk olduğu için enerji verimliliği ve enerji tasarrufunu da zorunluluk olarak ifade edebiliriz. Güneş enerjisi sürdürülebilir ve çevre dostu olmasıyla hayatımızda bulunmaktadır. Güneş panellerinin montajı ile evlerin çatıları enerji santrallerine dönüşmektedir. Kurulan bu enerji sistemi ile Güneş’ten enerji sağlanırken aynı zamanda elektrik üretimi ile şebekeden alınacak elektrik enerjisinden tasarruf edilebilmekte ve ihtiyaç fazlası elektriği şebeke şirketlerine satarak kazanç elde edilebilmektedir. Bu çalışmada Düzce ili hava şartlarında bir hanede hangi sınıfta ve güçte güneş paneli kullanılmalı, kullanıldığı takdirde enerji verimliliği ne durumda olur, enerji ve ekserji analiziyle incelenecektir
Article
Ülkelerin enerji kaynaklarına olan ihtiyaçları yaşanan nüfus artıları, sanayileşme ve teknolojik gelişme gibi nedenlerden dolayı sürekli artış göstermektedir. Dünyada enerji ihtiyacının karşılanmasında fosil kaynaklardan elde edilen enerji birincil önem sahiptir. Ancak fosil enerji kaynaklarının çevre üzerinde yarattığı ciddi tahribatlar ve yakın gelecekte rezervlerinin önemli ölçüde tükenecek olması enerjide ülkeleri yeni arayışlara yöneltmiştir. Bu arayış fosil enerji kaynaklarının alternatifi olarak nitelendirilen rüzgar, güneş, hidrolik, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini artırmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil enerji kaynaklarına göre çevre üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkiler daha azdır. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı enerjide dışa bağımlı olan ülkelerin bağımlılığını azaltmada önem arz etmektedir. Bu çalışmada Sivas ilinde yenilenebilir enerji kaynakları güneş, rüzgâr, hidrolik ve biyokütle enerji santrallerinin kurulu güçleri ve potansiyelleri incelenmiştir.
Article
Currently, energy consumption is an important factor regarding its contribution to economic growth rather than the inputs used for its realization. It is known that economic decision units are linked to energy consumption. Innovation of technologies and the use of technology in production increases the energy demand. Energy is complementary to labor and capital in countries' economic and technological development. The study aims to determine the impact of electricity consumption on economic growth by utilizing selected economic indicators for the period between 1996 and 2022 in Turkey. The study uses the ARDL bounds test approach to analyze the cointegration relationship using economic growth, electricity consumption, foreign direct investment, and general price level data. Short and long term effects have been revealed. It is observed that energy consumption and economic growth have a positive relationship with the same direction in the short and long term. Inflation has a negative impact on energy consumption in the short and long term. In addition, the increase in foreign direct investments in the short term leads to a significant increase in energy consumption in the relevant period in Turkey.
Article
Full-text available
Günümüz dünyasında fosil yakıtların yerine alternatif bir enerji kaynak arayışı oldukça popüler bir yaklaşımdır. Güneş panelleri ve rüzgâr enerjisi santralleri gibi yenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtların alternatifleri arasındadır. Rüzgâr enerjisi santralleri hem denizde hem de karada olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde aktif olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de de RES’ler özellikle 2000’lerin başından itibaren kullanılmaya başlamıştır. Türkiye’deki RES’ler daha çok Ege ve Marmara Bölgesinde yer almaktadır. Çalışma alanı olan Tunceli’de ise herhangi bir RES bulunmamaktadır. Bu çalışmanın temel amacı Tunceli için uygun RES alanlarını önermektir. Bu kapsamda Best-Worst yöntemi (BWM) CBS’ye entegre edilerek kullanılmıştır. BWM yöntemi ikili karşılaştırmaya dayanan Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) yöntemidir. Çalışmada BWM modeli kullanılarak “topografya”, “sosyo-ekonomik”, “teknik” ve “lokasyon” olmak üzere dört ana kriter altında 16 kriter belirlenmiştir. Her bir kriter farklı disiplinlerden uzmanlar tarafından anket olarak değerlendirilmiş ve uygun yer seçimi için kullanılmıştır. 16 kriter için ayrı ayrı haritalar oluşturulmuş, kriterlerin açıklamaları yapılmış ve bu haritalar sonuç haritasında kullanılmıştır. BWM modeli kullanılarak tespit edilen kriter ağırlıkları CBS’ye entegre edilerek Tunceli için uygun RES kurulum alanları belirlenmiştir. Buna göre, Tunceli’nin güneydoğusunda yer alan Pertek ve Mazgirt çevresi ile Pülümür’ün kuzeyi ve Çemişgezek’in çevresinde fiziki coğrafya açısından uygun şartları sağlayan bazı alanlar RES kurulumuna elverişlidir.
Article
Günümüzde artan enerji talebinin büyük bir kısmı halen yüksek miktarda hidrokarbon içeren fosil yakıt kaynaklarından sağlanmaktadır. Bu durum hava kirliliği ve küresel ısınma gibi birçok çevresel probleme yol açmaktadır. Bu sorunlar karşısında tüm dünya yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarına ağırlık vermiştir. Bu çalışmada, dünyada ve Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım durumları ve kurulum maliyetleri güncel verilerle incelenmiştir. Çalışma neticesinde yenilenemez enerji kaynağı olan kömürün küresel çapta %36’lık payla günümüzde hala en çok tüketilen enerji kaynağı olduğu tespit edilmiştir. Buna karşın toplam temiz enerjinin elektrik üretimindeki payının %38 seviyelerine geldiği belirlenmiştir. Bu bağlamda yenilenebilir enerji kullanımının dünyada ve Türkiye’de hızlı bir şekilde yaygınlaşması, yenilenemez enerjiye olan talebin hızla azaltılması hem çevresel hem de kaynak çeşitliliği açısından oldukça önem arz etmektedir.
Article
Bu çalışmada, Türkiye’de 1990-2019 dönemi için yenilenebilir enerji tüketimi ve doğrudan yabancı yatırımlar ilişkisi ampirik olarak incelenmiştir. Bu bağlamda, iki değişken arasındaki ilişkiyi teorik olarak açıklayan Kirlilik Hale Hipotezi ve Kirlilik Sığınağı Hipotezinin de Türkiye için geçerliliği test edilmiştir. RALS-EG ve RALS-EG2 eşbütünleşme testleriyle yapılan analizler sonucunda, yenilenebilir enerji kullanımı ve doğrudan yabancı yatırımlar arasında eşbütünleşme ilişkisi tespit edilmemiştir. Dolayısıyla, adı geçen hipotezlerin Türkiye için geçerli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Article
Enerji kaynaklarının tarihsel gelişimi ve bu gelişimin dünya siyasetine etkilerine bakıldığında Sanayi Devrimi sonrası petrol önemli bir enerji ve ‘uluslararası güç’ kaynağıyken bugün gelinen noktada üretim ve kullanım açısından daha kolay ve verimli olan doğal gazın hem ekonomik hem de siyasi alanda lider olma yolunda devletler için önemli bir güç faktörü haline geldiği görülmektedir. Bu çalışmada, enerji jeopolitiği ve güvenliği çerçevesinde son yılların gözde enerji kaynağı olan doğal gazın uluslararası alandaki öneminin yanı sıra gerek doğal gaz rezervi bakımından gerekse Avrasya ve Orta Doğu doğal gazının Avrupa’ya taşınması konusunda önemli bir konuma sahip olan Doğu Akdeniz’in bölge jeopolitiğine etkilerine yer verilmektedir.
Article
Full-text available
Natural gas, fuel oil, coal, lignite, geothermal, wind, solar, hydraulics, etc. are used in electricity generation, which is one of the most important inputs of industrial production. Being dependent on one or several sources of electricity generation is an important risk factor for the industry and economy of the country. A problem in the supply of one of these resources or an increase in prices may adversely affect the entire country’s industry and therefore the economy. In this research, we measured the concentration of the resources Turkey uses in electricity generation between the years 2000-2020. We used the Herfindahl-Hirschman and concentration indices. The resource concentration in Turkey’s electricity production started to decrease towards the end of the period. Reducing the use of natural gas and more use of geothermal, solar, and wind resources have been effective in this result. While Turkey produced 49.8% of its electricity production using natural gas in 2008, this rate decreased to 23.1% in 2020. While Turkey provided 95.6% of its electricity production from four sources in 2002, this rate decreased to 81.3% in 2020. These rates show that Turkey has increased diversification in electricity generation, but this diversification is still not sufficient.
Article
Full-text available
Özet: Enerji kavrami ve enerji kaynaklarinin sürdürülebilirliği geçmişten bugüne dünyanin en önemli konularindan ve sorunlarindan biri olmuştur. Enerji kaynaklarinin hizla tükenmesi, petrol, kömür, nükleer enerji gibi kendini yenileme durumu olmayan kaynaklarin bilinçsizce kullanilmasi, bu kaynaklarin çevreye ve atmosfere verdiği kirlilik gibi etkenler insanlari yenilenebilir enerji kaynaklarini kullanmaya yönlendirmiştir. Bu çalişmada enerji kavrami, enerji çeşitleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarindan jeotermal enerji incelenmiştir. Çalişma kapsaminda jeotermal enerjinin sürdürülebilirliği, jeotermal enerjinin çevreye etkisi gibi konular ülkemizdeki doğal kaynaklarin korunmasi ve çevre dostu kullanimlar açisindan değerlendirilmiştir. Anahtar kelimeler: Yenilenebilir enerji, Jeotermal kaynaklar, Sürdürülebilirlik. Abstract: Sustainability of energy is one of the most important issues of the world. Consumption of energy, the environmental pollution of fossil fuels like petrol, coal, nuclear energy, made people to use renewable energy sources. In this study, subjects like concept pf energy, types of energy, geothermal energy, which is a type of renewable energy sources, has been inspected. This issues discussed on an eye of a landscape architect. 1. Giriş Enerji kavrami ve enerji kaynaklarinin sürdürülebilirliği geçmişten bugüne dünyanin en önemli konularindan ve sorunlarindan biri olmuştur. Enerji kaynaklarinin hizla tükenmesi, petrol, kömür, nükleer enerji gibi kendini yenileme durumu olmayan kaynaklarin bilinçsizce kullanilmasi, bu kaynaklarin çevreye ve atmosfere verdiği kirlilik gibi etkenler insanlari yenilenebilir enerji kaynaklarini kullanmaya yönlendirmiştir. Dünyanin devamli artan enerji ihtiyacini karşilamak için bilim adamlari yenilenebilir enerji kaynaklarinin kullanimini her alanda arttirmak adina birçok çalişmalar yapmişlardir ve güneşten faydalanmak için güneş pilleri, rüzgardan faydalanmak için rüzgar değirmenleri kullanimi gibi projeler geliştirmişlerdir. Yenilenebilir enerji kaynaklarinin en önemlilerinden olan jeotermal enerji ise günümüzde elektrik üretimi, tip, turizm, ziraat, endüstri gibi sayisiz alanda kullanilabilen bir kaynaktir. Jeotermal enerji kaynaklarinin nice faydasi bulunmakla birlikte, bunlarin başlicalari daha önce belirtildiği gibi yenilenebilir olmasi yani doğru kullanimla tükenmesi zor bir enerji çeşidi olmasi, tespit ve üretiminin kolay olmasi, maliyetinin düşük olmasi, yatirimin çok kisa bir zamanda geri dönüş sağlamasi, ayrica diğer kaynaklara göre çevreye verilen zararin çok az olmasidir. Dünya üzerinde jeotermal enerji değeri anlaşilan bir enerji çeşidi olmakla beraber kullanimi ülkelere göre değişmektedir. Ülkemiz ise çok önemli bir jeotermal kuşak üzerinde olmasina ve 1300'ün üzerinde kaynak barindirmasina karşin jeotermal enerjiden yeterince faydalanamamaktadir. Türkiye'de jeotermal kullanimi; kaplica turizmi, seracilik gibi temel kullanimlarla sinirli bir şekilde yürütülmekle beraber son yillarda konut isitilmasina yönelik çalişmalar yapilmaktadir. 2. Materyal Çalişmanin ana materyali Türkiye ve Dünyadaki jeotermal kaynaklar olup jeotermal kaynaklarin incelenmesi hedeflenen çalişmada öncelikle enerji kavrami ve planlamasina değinilmiş olup ardi sira enerji çeşitleri, yenilenemeyen ve yenilenebilir enerji kaynaklari incelenmiştir. Bir diğer
Article
Full-text available
Energy plays a vital role in socio–economic development and raising standards of human beings. Turkey is a rapidly growing country; both its population and economy are expanding each year so its energy demand increases correspondingly and this increasing demand has to be met for keeping sustainable development in the economy and raising living conditions of mankind. Although Turkey has many energy sources, it is a big energy importer. Turkey has a lot of potential to supply its own energy, which could be put to use in order to avoid this energy dependence. Additionally, Turkey is a country that has an abundance of renewable energy sources and can essentially provide all energy requirements from indigenous energy sources. Biomass is one of the most promising energy sources considered to be alternative to conventional ones.This paper investigates the importance of biomass energy in Turkey. Additionally, the potential of biomass and its utilization in Turkey are presented in detail.Turkey has always been one of the major agricultural countries of the world. The importance of agriculture is increasing due to biomass energy being a major resource of Turkey. Like many developing countries, Turkey relies on biomass to satisfy much of its energy requirements.
Article
The necessity of minimizing environmental impacts of energy use, particularly those with potentially worrisome global effects, is perhaps the greatest challenge resulting from the twentieth century's energy advances. The renewable energy technologies of wind, biofuels, solar thermal and photovoltaics are finally showing maturity and the ultimate promise of cost competitiveness. Turkey's demand for energy and electricity is increasing rapidly and heavily dependent on expensive imported fossil energy resources that place a big burden on the economy and environmental pollution is becoming an important concern in the country. With respect to global environmental issues, Turkey's carbon dioxide emissions have grown along with its energy consumption. States have played a leading role in protecting the environment by reducing emissions of greenhouse gases. In this regard, renewable energy resources appear to be the one of the most efficient and effective solutions for clean and sustainable energy development in Turkey. This study shows that there is huge potential for renewable energy in Turkey, especially hydropower, biomass, geothermal, solar and wind.
Article
Energy is an essential factor to achieve sustainable development. So, countries striving to this end are seeking to reassess their energy systems with a view towards planning energy programmes and strategies in line with sustainable development goals and objectives. As would be expected, the rapid expansion of energy production and consumption has brought with it a wide range of environmental issues at the local, regional and global levels. States have played a leading role in protecting the environment by reducing emissions of greenhouse gases. Turkey is an energy importing country with more than half of the energy requirement being supplied by imports, and air pollution is becoming a great environmental concern in the country. On the other hand, Turkey's geographical location has several advantages for extensive use of most of the renewable energy sources. In this regard, renewable energy resources appear the most efficient and effective solutions for clean and sustainable energy development in Turkey. This paper provides an overview of global energy use and renewables for clean and sustainable energy policies in Turkey.
Article
Geothermal energy, a relatively benign energy source when compared with other energy sources due to reduction in greenhouse gas emissions, is used for electricity generation and direct utilization. Turkey has a place among the first seven countries in the world in the abundance of geothermal resources, but it has only used about 4% of its potential. The paper presents the status of energy needs and renewables, potential, utilization and the importance of geothermal energy in Turkey. It also gives a comparison between geothermal energy and other energy sources regarding environmental issues. It is estimated that if the geothermal heating potential alone in Turkey is used, 5 million residences will be heated and as a result, releases of 48 million ton/year CO2 emissions into the atmosphere will be prevented. In addition to this, if the other geothermal potential (i.e. electricity) is used it will provide considerable environmental benefits. Therefore, it is expected that geothermal energy development will significantly speed up in the future.
Article
Many factors to be appropriately addressed in moving towards energy sustainability in Turkey are examined. These include harnessing sustainable energy sources, utilizing sustainable energy carriers, increasing efficiency, reducing environmental impact and improving socioeconomic acceptability. The latter factor includes community involvement and social acceptability, economic affordability and equity, lifestyles, land use and aesthetics. On the other hand, Turkey, with its young population and growing energy demand per person, its fast growing urbanization, and its economic development, has been one of the fast growing power markets of the world for the last two decades. Turkey is heavily dependent on expensive imported energy resources that place a big burden on the economy and air pollution is becoming a great environmental concern in the country. In this regard, renewable energy resources appear to be the one of the most efficient and effective solutions for clean and sustainable energy development in Turkey. Turkey's geographical location has several advantages for extensive use of most of these renewable energy sources. This article presents a review of the potential and utilization of the energy sources in Turkey.
Article
Increase in negative effects of fossil fuels on the environment has forced many countries, including Turkey, to use renewable energy sources. Today, clean, domestic and renewable energy is commonly accepted as the key for future life, not only for Turkey but also for the world. As wind energy is an alternative clean energy source compared to the fossil fuels that pollute the atmosphere, systems that convert wind energy to electricity have developed rapidly. Turkey is an energy importing country, more than half of the energy requirement has been supplied by imports. Turkey's domestic fossil fuel resources are extremely limited. In addition, Turkey's geographical location has several advantages for extensive use of wind power. In this context, renewable energy resources appear to be one of the most efficient and effective solutions for sustainable energy development and environmental pollution prevention in Turkey. Since wind energy will be used more and more in the future, its current potential, usage, and assessment in Turkey is the focus of the present study. The paper not only presents a review of the potential and utilization of the wind power in Turkey but also provides some guidelines for policy makers.
Article
Various agricultural residues such as grain dust, crop residues and fruit tree residues are available in Turkey as the sources of biomass energy. Among the biomass energy sources, fuelwood seems to be one of the most interesting because its share of the total energy production of Turkey is high at 21% and the techniques for converting it to useful energy are not necessarily sophisticated. Selection of a particular biomass for energy requirements is influenced by its availability, source and transportation cost, competing uses and prevalent fossil fuel prices. Utilization of biomass is a very attractive energy resource, particularly for developing countries since biomass uses local feedstocks and labor. Like many developing countries, Turkey relies on biomass to provide much of its energy requirement. More efficient use of biomass in producing energy, both electrical and thermal, may allow Turkey to reduce petroleum imports, thus affecting its balance of payments dramatically. Turkey has always been one of the major agricultural countries in the world. The importance of agriculture is increasing due to biomass energy being one of the major resources in Turkey. Biomass waste materials can be used in Turkey to provide centralized, medium- and large-scale production of process heat for electricity production. Turkey's first biomass power project is under development in Adana province, at an installed capacity of 45 MW. Two others, at a total capacity of 30 MW, are at the feasibility study stage in Mersin and Tarsus provinces. Electricity production from biomass has been found to be a promising method in the nearest future in Turkey.
Article
Turkey is located on the Mediterranean sector of the Alpine–Himalayan Tectonic Belt and is among the first seven countries in abundance of geothermal resources around the world. However, the share of its potential used is only about 2%. This means that considerable studies on geothermal energy could be conducted in order to increase the energy supply and to reduce atmospheric pollution in Turkey. The main objective in doing the present study is twofold, namely: (a) to overview the status and future aspects of geothermal district heating applications in Turkey and (b) to present the Izmir–Balcova geothermal district heating system, which is one example of the high temperature district heating applications in Turkey. The first geothermal heating application was applied in 1981 to the Izmir–Balcova thermal facilities, where the downhole heat exchanger was also used for the first time. Besides this, the first city based geothermal district heating system has been operated in Balikesir–Gonen since 1987. Recently, the total installed capacity has reached 820 MWt for direct use. An annual average growth of 23% of the residences connected to geothermal district heating systems has been achieved since 1983 in the country, representing a decrease of 5% in the last three years. Present applications have shown that in Turkey, geothermal energy is much cheaper than the other energy sources, like fossil fuels, and can make a significant contribution towards reducing the emission of greenhouse gases.