ThesisPDF Available

BEBEKLİK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GELİŞİMSEL RİSK TESPİTİ İÇİN SOSYAL İLETİŞİM ALANI TARAMA TESTİ (SİATT) NORM, GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI

Authors:

Abstract

The Social-Communication Area Screening Test for Infants and Young Children (SCASI): Norms, Reliability and Validity. Developmental delays are seriously under-identified in early childhood. Failure to detect developmental problems can cause serious problems at both the individual and the community levels. Identifying developmental disorders in early childhood can lead to timely intervention and better outcomes. Early diagnosis and referral for intervention is possible with appropriate screening tools. However, sound developmental screening tools for infants are presently lacking in Turkey. The aim of this study was to develop a new screening instrument for the infancy period (the Social-Communication Area Screening Test for Infants - SCASI). Since the predictive value of the social-communication area is highly promising in terms of identifying developmental disorders early, the SCASI aims to screen the social-communication area skills of infants between 6 and 24 months of age. The research study was carried out at the Istanbul University School of Medicine. A total of 432 children aged between 6 and 24 months and their families constituted the study group; 310 children and their families participated in the normative study, and 60 took part in the concurrent validity study. Parents completed the SCASI while waiting for their appointment with their pediatricians. The Modified Checklist for Autism in Toddlers (M-CHAT) and the Denver Developmental Screening Test (DDST) were given for the concurrent validity study. The SCASI is a parent-reported test with 43 items and a two-factor structure. It has strong internal consistency; α is 0.962, and 0.961 and 0.811 for factors I and II, respectively. Normative data for social-communication area skills were established for children between 6 and 24 months of age. Overall, 84 out of 310 children (28.2%) in the normative sample were identified as children “at risk” for developmental disorders. This result concurs with the literature, which states that one out of four children has developmental problems in the early childhood years. Compared to the DDST, the SCASI had a sensitivity value of 0.6 and specificity value of 0.71. The validity study of the SCASI with the DDST revealed low psychometric properties for the SCASI, as expected. Since the DDST is known to have low psychometric features, it was hypothesized that there would be no correlation with the SCASI. A comparison with the M-CHAT found that the SCASI had a sensitivity value of 1 and a specificity value of 0.84, and very good psychometric properties. The SCASI offers several advantages compared to the M-CHAT; it focuses on a wider array of skills and thus might cover broader problems, and it can be used much earlier, which can yield earlier identification of risk status. The SCASI was also able to distinguish children with multiple risk factors from those that have not , which proves that risk factors have a cumulative negative effect on developmental status. The SCASI is believed to be a promising instrument for both pediatricians and clinicians to identify children at risk for developmental disorders in infancy, and plan further intervention programs. Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminde Gelişimsel Risk Tespiti için Sosyal İletişim Alan Tarama Testi (SİATT): Norm, Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde gelişimsel sorunlar yeteri kadar tespit edilememekte, bu durum hem bireysel hem de toplumsal düzeyde pek çok soruna yol açmaktadır. Bu dönem içerisinde doğru ölçeklerin kullanılması ile gelişimsel sorunların erken tespiti ve erken müdahale imkanı sağlanmakta, beraberinde birey için daha olumlu bir gelecek imkanı sağlanabilmektedir. Ancak ülkemizde bebeklik ve erken çocukluk döneminde erken tespit imkanı sağlayabilecek teknik özellikleri yüksek gelişim tarama testleri yeteri kadar mevcut değildir. Çalışmanın amacı bebeklik ve erken çocukluk dönemi için yeni bir gelişim tarama testi geliştirmektir. Sosyal İletişim Alan Tarama Testi (SİATT) 6-24 ay arası çocukların sosyal iletişim alan becerilerini ölçmeyi amaçlayan bir testtir. Sosyal İletişim Alan gelişimsel sorunların erken tespit edilebilmesi açısından öngörü değeri yüksek olan becerileri kapsamaktadır. Araştırma Istanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsünde gerçekleşmiştir. Örneklem grubu 6-24 ay arası 432 çocuk ve ailesinden oluşmuştur. 310 çocuk ve ailesi ile norm çalışması, 60 çocuk ve ailesi ile ise ölçüt geçerliliği çalışması yapılmıştır. Denver Gelişim Tarama Testi II (DGTT-II) ve M-CHAT testleri ölçüt geçerliliği çalışması için kullanılan testlerdir. SİATT 43 maddelik ebeveyn bildirimli bir testtir. İç tutarlılık değerleri yüksek olup, tüm test için α 0.962, birinci ve ikinci faktörler için sırasıyla, 0.961 ve 0.811 olarak belirlenmiştir. 6-24 ay arası çocuklar için test maddelerinin norm değerleri belirlenmiştir. Örneklemin % 28,2’ si yani 310 çocuktan 84’ü gelişimsel olarak riskli olarak belirlenmiştir. Bu bulgu literatürde belirtilen bebeklik ve erken çocukluk döneminde her dört çocuktan birinin gelişim sorunu olduğu bulgusu ile paralellik göstermektedir. DDGTT –II ile karşılaştırıldığında SİATT’ın duyarlılığı 0,6, özgüllüğü 0.71 olarak belirlenmiştir. Bu değerlere göre SİATT orta düzeyde teknik özellikler gösteren bir test olarak belirlenmiştir. Ancak DGTT-II pek çok olumsuz teknik özellikler içermektedir ve çalışmanın varsayımlarından biri de SİATT’ın DGTT-II ile uyum göstermeyeceğidir. Ölçüt geçerliliği çalışmasında kullanılan bir diğer test ise M-CHAT’dir. SİATT, M-CHAT ile karşılaştırıldığında duyarlılığı 1, özgüllüğü ise 0, 84 olarak belirlenmiştir. Bu değerler göre ise SİATT yüksek teknik özelliklere sahip bir test olarak belirlenmiştir. SİATT ‘ın M-CHAT’e oranla güçlü yanları daha fazla beceriyi kapsaması nedeniyle farklı gelişimsel sorunları da tespit edebilme imkanının olabilmesi ve daha erken yaşlardan itibaren kullanılabilmesidir. SİATT ayrıca çok risk etkeni taşıyan çocukları az risk etkeni taşıyan çocuklardan ayırt edebilmiş ve bir anlamda risk etkenlerinin kümülatif etkisinin gelişimsel durum üzerindeki olumsuz etkisi görüşü desteklenmiştir. Sonuç olarak SİATT, bebeklik ve erken çocukluk döneminde gelişimsel riskin tespit edilebilmesi amacıyla, çocuk doktorları ve çocuk ile ilgilenen diğer uzmanların kullanabileceği güvenilir bir test ve aynı zamanda müdahale programı hedeflerinin planlanmasında kullanılabilecek önemli bir araç olarak kabul edilebilir.
T.C.
OKAN UNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
BEBEKLĠK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMĠNDE
GELĠġĠMSEL RĠSK TESPĠTĠ ĠÇĠN
SOSYAL ĠLETĠġĠM ALANI TARAMA TESTĠ (SĠATT)
NORM, GEÇERLĠK VE GÜVENĠRLĠK ÇALIġMASI
Nilcan KULELĠ SERTGĠL
(09PS05019)
KSEK LĠSANS TEZĠ
PSĠKOLOJĠ ANABĠLĠMDALI
SOSYAL-GELĠġĠM PSĠKOLOJĠSĠ PROGRAMI
DANIġMAN
Prof.Dr.Dilek ġĠRVANLI ÖZEN
ISTANBUL, ġubat, 2011
i
ÖNSÖZ
ÇalıĢmamı gerçekleĢtirmemde bütün süreçlerde bana her zaman desteklerini veren
hocalarım, Sayın Prof. Dr Dilek SĠRVANLI ÖZEN ve Sayın Prof.Dr.Gülden
GÜVENÇ‟e, projemi kabul edip beni koĢulsuzca aralarına alan Sayın Prof.Dr. Gülbin
GÖKÇAY ve sağlıklı çocuk izlem polikliniği ekibine sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.
Tezimin tamamlanma aĢamalarında bana yardımcı olan Sayın Yrd.Doç.Dr.Rita Krespi
BOOTHBY‟a da ayrıca teĢekkür ederim.
ÇalıĢmamın bebeklere , ailelerine ve onlarla çalıĢan uzmanlara yardımcı olabilmesi
dileğiyle...
ĠÇĠNDEKĠLER
SAYFA NO
ÖNSÖZ ................................................................................................ 1
ĠÇĠNDEKĠLER............................................................................................. 2
ÖZET ............................................................................................... 6
ABSTRACT ............................................................................................... 8
KISALTMALAR……………………………………………………. ... 10
TABLO LĠSTESĠ ....................................................................................... 11
BÖLÜM 1. GĠRĠġ VE AMAÇ …………………………………….12
BÖLÜM 2.
2.1.BEBEKLĠK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMĠNDE GELĠġĠM VE
GELĠġĠMĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER………………………………………13
2.2.BEBEKLĠK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMĠNDE SOSYAL
ĠLETĠġĠM ALAN GELĠġĠMĠ..............................................................................16
2.2.1.Dil öncesi iletiĢim etkileĢimleri dönemi..............................................17
2.2.2.Kelimeye geçiĢ dönemi........................................................................ .18
2.2.3.Kelime ve cümlelerin anlaĢılması dönemi...........................................18
2.2.4.Kelime ve cümlelerin üretilmesi dönemi............................................19
2.3. BEBEKLĠK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMĠNDE GÖRÜLEN
GELĠġĠM SORUNLARI...................................................................................... 20
2.3.1.Global GeliĢim Bozuklukları................................................................22
2.3.2.Motor Alan Bozuklukları .....................................................................22
2.3.3.ĠletiĢim Alan Bozuklukları....................................................................23
3
2.4.ÇALIġMANIN AMACI VE ÖNEMĠ.............................................................31
BÖLÜM 3
3.1.YÖNTEM..........................................................................................................33
3.1.1.Katılımcılar............................................................................................33
3.2.Araç – Gereçler........................................................................................34
3.2.1 Denver II GeliĢim Tarama Testi.....................................................34
3.2.2.Modified CHAT (M-CHAT).........................................................34
3.2.3.Aile Bilgi Formu...............................................................................35
3.2.ĠġLEM..............................................................................................................35
3.2.1.SĠAT Testinin OluĢturulması...............................................................36
3.2.1.a.Madde Havuzunun oluĢturulması....................................................36
3.2.2.b.Kapsam Geçerliği............................................................................37
3.2.3.c.Yapı Geçerliği..................................................................................37
3.3.4.d.Güvenirlik Analizi...........................................................................37
3.2.2. Norm değerlerinin belirlenmesi..........................................................37
3.2.3.Ölçüt geçerliğinin belirlenmesi............................................................38
3.2.3.a.SĠATT ile Denver II GTT karĢılaĢtırılması.....................................38
3.2.3.b.SĠATT ile M-CHAT karĢılaĢtırılması.............................................39
3.2.3.c.SĠATT ile durumu bilinen grupların karĢılaĢtırılması.....................39
BÖLÜM 4 BULGULAR
4.1.ÖRNEKLEM ÖZELLĠKLERĠNE ĠLĠġKĠN BULGULAR........................41
4.2.KAPSAM GEÇERLĠĞĠNE AĠT ÇALIġMALAR........................................43
4.2.1.Yapı geçerliliğine ait bulgular..............................................................43
4.2.2. Güvenirlilik Analizine ait Bulgular....................................................46
4.3. NORM ÇALIġMASINA AĠT BULGULAR................................................46
4.3.1.SĠATT puanlarının yaĢlara göre incelenmesi,....................................50
4.3.2.SĠATT puanlarının cinsiyete göre incelenmesi...................................52
4.3.3.SĠATT puanlarının uygulanan merkezlere göre incelenmesi ….......52
4.3.4.SĠATT puanlarının testi dolduran kiĢiye göre incelenmesi...............53
4
4.4.SĠAT TESTĠNĠN KESME NOKTALARININ BELĠRLENMESĠ..............54
4.5.SĠAT TESTĠ SONUÇLARININ BAĞIMSIZ
DEĞĠġKENLERLE OLAN ĠLĠġKĠSĠ.................................................................56
4.5.1.SĠAT Testi sonuçları ile cinsiyet değiĢkeni arasındaki iliĢki..............56
4.5.2. SĠAT Testi sonuçları ile yaĢlar arasındaki iliĢki................................56
4.5.3. SĠAT Testi sonuçları ile merkezler arasındaki iliĢki........................56
4.5.4. SĠAT Testi sonuçları ile testi cevaplayan kiĢi arasındaki iliĢki.........57
4.5.5.Risk etkenleri ile SĠATT sonuçları arasındaki iliĢkiler .....................57
4.5.5.a.Çocuğa ait risk etkenleri...................................................................57
4.5.5.a.1.Doğum kilosu.........................................................................57
4.5.5.a.2.Doğum haftası........................................................................58
4.5.5.a.3.Çoğul doğum..........................................................................58
4.5.5.a.4.Çocukta kronik hastalık varlığı..............................................58
4.5.5.a.5.Takip edilen hastalık varlığı...................................................58
4.5.5.a.6.Doğumsal Anomali................................................................59
4.5.5.a.7.Hamilelikte çocuğun yaĢadığı sorun varlığı..........................59
4.5.5.a.8.Doğumda yaĢanan sorunlar ..................................................59
4.5.5.b.Anneye ait riskler ............................................................................59
4.5.5.b.1.Annenin yaĢının genç oluĢu ..................................................59
Annenin yaĢının ileri oluĢu ...............................................................59
4.5.5.b.2. Annenin eğitim düzeyi .........................................................59
4.5.5.b.3.Annede kronik hastalık varlığı...............................................60
4.5.5.b.4.Annenin hamilelikte yaĢadığı sorunların varlığı....................60
4.5.5.c.Toplum düzeyinde riskler.................................................................60
4.5.5.c.1. Gelir düzeyinin düĢük olması................................................60
4.5.5.c.2.Anne-babanın akrabalık durumu............................................60
4.5.6.Koruyucu etkenler ...........................................................................61
4.5.6.a. Anne eğitim düzeyi lise üstü.....................................................61
4.5.6.b. Çocuğun doğum sırası..............................................................61
4.5.6.c. Anne sütü alımı.........................................................................61
4.5.6.d. Babanın eğitimi lise ve üzeri....................................................61
4.5.6.e.Bakım verenin anne oluĢu.........................................................61
4.5.6.f.Anne ve babanın çalıĢıyor oluĢu................................................61
4.5.6.f.1.Babanın çalıĢıyor oluĢu...................................................62
5
4.5.6.f.2. Annenin çalıĢıyor oluĢu.................................................62
4.5.6.g. Gelir düzeyinin yüksek oluĢu..................................................62
4.5.6.h..Uyku, beslenme, kaba motor, davranıĢ, hareket ....................62
4.5.6.h.1.Uyku sorunun iliĢkisi.....................................................62
4.5.6.h.2.Beslenme sorunun iliĢkisi………….…………………...62
4.5.6.h.3. Kaba motor becereilere ait sorunlar ile iliĢkisi.............63
4.5.6.h.4. DavranıĢ sorunları ile iliĢkisi........................................63
4.5.6.h.5. AĢırı hareketlilik ile iliĢkisi...........................................63
4.6.ÖLÇÜT GEÇERLĠĞĠ ÇALIġMASININ SONUÇLARI............................63
4.6.1.SĠAT Testinin DGTT II ile karĢılaĢtırılması.....................................63
4.6.2. SĠATT ile M-CHAT’ nin karĢılaĢtırılması.......................................65
4.6.3.SĠAT Testinin durumu belli olan gruplarla karĢılaĢtırma...............67
BÖLÜM 5.
5.1.TARTIġMA....................................................................................................69
5.2. SONUÇ...........................................................................................................84
KAYNAKLAR...........................................................................................86
ÖZGEÇMĠġ................................................................................................99
EKLER……..............................................................................................100
6
ÖZET
TEZ ADI
Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminde GeliĢimsel Risk Tespiti için
Sosyal ĠletiĢim Alan Tarama Testi (SĠATT):
Norm, Geçerlik ve Güvenirlik ÇalıĢma
Bebeklik ve erken çocukluk döneminde geliĢimsel sorunlar yeteri kadar tespit
edilememekte, bu durum hem bireysel hem de toplumsal düzeyde pek çok soruna yol
açmaktadır. Bu dönem içerisinde doğru ölçeklerin kullanılması ile geliĢimsel sorunların
erken tespiti ve erken müdahale imkanı sağlanmakta, beraberinde birey için daha olumlu
bir gelecek imkanı sağlanabilmektedir. Ancak ülkemizde bebeklik ve erken çocukluk
döneminde erken tespit imkanı sağlayabilecek teknik özellikleri yüksek geliĢim tarama
testleri yeteri kadar mevcut değildir. ÇalıĢmanın amacı bebeklik ve erken çocukluk dönemi
için yeni bir geliĢim tarama testi geliĢtirmektir. Sosyal ĠletiĢim Alan Tarama Testi (SĠATT)
6-24 ay arası çocukların sosyal iletiĢim alan becerilerini ölçmeyi amaçlayan bir testtir.
Sosyal ĠletiĢim Alan geliĢimsel sorunların erken tespit edilebilmesi açısından öngörü
değeri yüksek olan becerileri kapsamaktadır. AraĢtırma Istanbul Üniversitesi, Ġstanbul Tıp
Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsünde gerçekleĢmiĢtir. Örneklem grubu 6-24 ay arası 432
çocuk ve ailesinden oluĢmuĢtur. 310 çocuk ve ailesi ile norm çalıĢması, 60 çocuk ve ailesi
ile ise ölçüt geçerliliği çalıĢması yapılmıĢtır. Denver GeliĢim Tarama Testi II (DGTT-II)
ve M-CHAT testleri ölçüt geçerliliği çalıĢması için kullanılan testlerdir.
SĠATT 43 maddelik ebeveyn bildirimli bir testtir. Ġç tutarlılık değerleri yüksek olup,
tüm test için α 0.962, birinci ve ikinci faktörler için sırasıyla, 0.961 ve 0.811 olarak
belirlenmiĢtir. 6-24 ay arası çocuklar için test maddelerinin norm değerleri belirlenmiĢtir.
Örneklemin % 28,2‟ si yani 310 çocuktan 84‟ü geliĢimsel olarak riskli olarak
belirlenmiĢtir. Bu bulgu literatürde belirtilen bebeklik ve erken çocukluk döneminde her
dört çocuktan birinin geliĢim sorunu olduğu bulgusu ile paralellik göstermektedir. DDGTT
–II ile karĢılaĢtırıldığında SĠATT‟ın duyarlılığı 0,6, özgüllüğü 0.71 olarak belirlenmiĢtir.
Bu değerlere göre SĠATT orta düzeyde teknik özellikler gösteren bir test olarak
7
belirlenmiĢtir. Ancak DGTT-II pek çok olumsuz teknik özellikler içermektedir ve
çalıĢmanın varsayımlarından biri de SĠATT‟ın DGTT-II ile uyum göstermeyeceğidir.
Ölçüt geçerliliği çalıĢmasında kullanılan bir diğer test ise M-CHAT‟dir.ATT, M-CHAT
ile karĢılaĢtırıldığında duyarlılığı 1, özgüllüğü ise 0, 84 olarak belirlenmiĢtir. Bu değerler
göre ise SĠATT yüksek teknik özelliklere sahip bir test olarak belirlenmiĢtir. SĠATT „ın
M-CHAT‟e oranla güçlü yanları daha fazla beceriyi kapsaması nedeniyle farklı geliĢimsel
sorunlada tespit edebilme imkanının olabilmesi ve daha erken yaĢlardan itibaren
kullanılabilmesidir. SĠATT ayrıca çok risk etkeni taĢıyan çocukları az risk etkeni taĢıyan
çocuklardan ayırt edebilmiĢ ve bir anlamda risk etkenlerinin kümülatif etkisinin
geliĢimsel durum üzerindeki olumsuz etkisi görüĢü desteklenmiĢtir.
Sonuç olarak SĠATT, bebeklik ve erken çocukluk döneminde geliĢimsel riskin tespit
edilebilmesi amacıyla, çocuk doktorları ve çocuk ile ilgilenen diğer uzmanların
kullanabileceği güvenilir bir test ve aynı zamanda müdahale programı hedeflerinin
planlanmasında kullanılabilecek önemli bir araç olarak kabul edilebilir.
Anahtar Kelimeler: GeliĢim, risk, bebek, iletiĢim, tarama
Tarih: ġubat 2011
8
SUMMARY THESIS TITLE
The Social-Communication Area Screening Test for Infants and
Young Children (SCASI): Norms, Reliability and Validity
Developmental delays are seriously under-identified in early childhood. Failure to
detect developmental problems can cause serious problems at both the individual and the
community levels. Identifying developmental disorders in early childhood can lead to
timely intervention and better outcomes. Early diagnosis and referral for intervention is
possible with appropriate screening tools. However, sound developmental screening tools
for infants are presently lacking in Turkey. The aim of this study was to develop a new
screening instrument for the infancy period (the Social-Communication Area Screening
Test for Infants - SCASI). Since the predictive value of the social-communication area is
highly promising in terms of identifying developmental disorders early, the SCASI aims to
screen the social-communication area skills of infants between 6 and 24 months of age.
The research study was carried out at the Istanbul University School of Medicine. A
total of 432 children aged between 6 and 24 months and their families constituted the study
group; 310 children and their families participated in the normative study, and 60 took part
in the concurrent validity study. Parents completed the SCASI while waiting for their
appointment with their pediatricians. The Modified Checklist for Autism in Toddlers (M-
CHAT) and the Denver Developmental Screening Test (DDST) were given for the
concurrent validity study.
The SCASI is a parent-reported test with 43 items and a two-factor structure. It has
strong internal consistency; α is 0.962, and 0.961 and 0.811 for factors I and II,
respectively. Normative data for social-communication area skills were established for
children between 6 and 24 months of age. Overall, 84 out of 310 children (28.2%) in the
normative sample were identified as children “at risk” for developmental disorders. This
result concurs with the literature, which states that one out of four children has
developmental problems in the early childhood years. Compared to the DDST, the SCASI
9
had a sensitivity value of 0.6 and specificity value of 0.71. The validity study of the SCASI
with the DDST revealed low psychometric properties for the SCASI, as expected. Since
the DDST is known to have low psychometric features, it was hypothesized that there
would be no correlation with the SCASI. A comparison with the M-CHAT found that the
SCASI had a sensitivity value of 1 and a specificity value of 0.84, and very good
psychometric properties. The SCASI offers several advantages compared to the M-CHAT;
it focuses on a wider array of skills and thus might cover broader problems, and it can be
used much earlier, which can yield earlier identification of risk status. The SCASI was also
able to distinguish children with multiple risk factors from those that have not , which
proves that risk factors have a cumulative negative effect on developmental status. The
SCASI is believed to be a promising instrument for both pediatricians and clinicians to
identify children at risk for developmental disorders in infancy, and plan further
intervention programs.
Keywords: Development, risk, infant, communication, screening
Date: January 2011
10
KISALTMALAR
DGTT II : Denver GeliĢim Tarama Testi II
AGTE : Ankara GeliĢim Tarama Envanteri
M-CHAT : Modifiye CHAT Testi
GĠR : GeliĢimi Ġzleme ve Destekleme Rehberi
SĠATT : Sosyal ĠletiĢim Alan Tarama Testi
TBA :Temel BileĢenler Analizi
F1 :ĠletiĢime Yönelik Sosyal Ġçerikli Beceriler Faktörü
F1A : KonuĢma Öncesi Beceriler Alt Faktörü
F1B :Kelime Kullanımı Alt Faktörü
F2 :Farkındalık Ġçeren Beceriler Faktörü
TP :Toplam Puan
11
TABLO LĠSTESĠ
SAYFA NO
Tablo 3.1. SĠATT,M-CHAT ve Denver GTT II Uygulanan Çocuk Sayısı……..36
Tablo 3.2 . Risk ve Koruyucu Etkenler…………………………………………......40
Tablo 4.1. YaĢlara Göre Cinsiyet Dağılımı……………………………………….....41
Tablo 4.2.Risk Etkeni Yüzdeleri………………………………………………….43
Tablo 4.3.SĠATT Faktörler ve Faktör Değerleri ile Faktörlerin
Açıklayıcı Güçleri ……………………………………………………………………45
Tablo 4.4.SĠATT Faktör Ġsimleri ve Madde Sayıları……………………………….46
Tablo 4.5.SĠATT Testi ve Faktörlerinin Cronbahc’s Alpha Değerleri…………….46
Tablo 4.6. SĠATT Tam Puan ve Alt Test Puanlarına Göre Riskli ve Normal
Dağılım yüzdeleri…………………………………………………………………….54
Tablo 4.7. SĠATT Toplam Puanında ve Alt Faktör Puanlarında YaĢlara Göre
Riskli ve Normal Dağılımı…………………………………………………………...55
Tablo 4.8.SĠATT Toplam Puanına Göre Bütün YaĢlarda Riskli ve Normal Dağılım
Yüzdesi………………………………………………………………………………..56
Tablo 4.9. SĠATT ve DGTT-II ÖrtüĢme Yüzdeleri……………………………...64
Tablo 4.10. SĠATT Alt Faktörler ile DGTT-II Riskli-Normal KarĢılaĢtırmaları....65
Tablo 4.11. SĠATT ve M-CHAT ÖrtüĢme Yüzdeleri………………………………66
Tablo 4.12. SĠATT Alt Faktörler ile M-CHAT Riskli-Normal
KarĢılaĢtırmaları…………………………………………………………………..66
Tablo 4.13. SĠATT Toplam Puana Göre Risk(+) ve Risk(-) Gruplarının
KarĢılaĢtırılması……………………………………………………………………...67
Tablo 4.14. SĠATT Toplam Puana Göre Riskli-Normal dağılımının, Risk (+) ve
Risk(-) Grupları ile KarĢılaĢtırılması………………………………………………..68
12
BÖLÜM 1. GĠRĠġ VE AMAÇ
Ġnsan hayatının ilk üç yılı, yani bebeklik ve erken çocukluk dönemi, geliĢim açısından
en önemli dönemdir . Hayatın diğer dönemleri ile karĢılaĢtırıldığında en hızlı geliĢimin
gerçekleĢtiği bu dönem; aynı zamanda hastalıklar, travmalar gibi fizyolojik etkenler ile
uyaran eksikliği, istismar, vb. gibi yaĢantısal etkenlere en hassas olunan zamandır.
Fizyolojik ve yaĢantısal etkenlerin erken dönem geliĢim üzerindeki etkisi nedeniyle
bebeklik ve erken çocukluk dönemi özellikle beyin geliĢimi için de en kritik yaĢam
dönemi olarak kabul edilmektedir (Shonkoff ve Meisels, 2000 ; Wyly, 1997). Bir insanın
sahip olduğu motor, dil, sosyal ve biliĢsel yapıların oluĢtuğu ve Ģekillendiği bu dönem
olumlu ya da olumsuz pek çok değiĢime açıktır. Bir anlamda geliĢimin yönünün
belirlendiği dönem olan bebeklik ve erken çocukluk döneminde geliĢimde meydana gelen
sapmaların ya da gecikmelerin tespit edilmesi çok önemli olmakla birlikte bir o kadar da
zor ve karmaĢık bir süreç olarak görülmektedir (Wyly, 1997 ; Shonkoff ve Meisels, 2000 ;
Raymond, 2006).
GeliĢim ile ilgili sorunların ilk semptomları çoğunlukla hayatın bu ilk döneminde
ortaya çıkmakta ve ebeveynlerin çoğu bebeklerinde varolan geliĢim sorunlarını 12.- 18.
aylardan baĢlayarak dile getirmektedirler. Buna rağmen geliĢimsel sorunların
farkedilerek teĢhis edilmesi bu dönem içerisinde yeteri kadar mümkün olmamaktadır
(aktrn. Osterling ve Dawson, 1994 ; Shaye,2007 ; Williams ve Holmes, 2004 ; Raymond,
2006 ; Wetherby vd.2003). Sonuç olarak geliĢim sorunları yaĢayan çocuklara yönelik
erken tespit, teĢhis ve müdahale fırsatlarının iyi değerlendirilememesi, olası sorunların
sağaltımı ve iyileĢtirilmesi için hayatın ileri dönemlerinde çok daha kapsamlı çalıĢmalara
ihtiyaç duyulmasını gerektirmekte (Williams ve Holmes, 2004), hem bireysel hem de
toplumsal düzeyde sorunların katlanarak çoğalmasını beraberinde getirebilmektedir. Bu
bilgiler ıĢığında çalıĢmanın amacı özellikle bebeklik ve erken çocukluk döneminde
geliĢimsel sorunların erken tespit edilmesine yardımcı olabilecek bir ölçek geliĢtirilmesini
sağlamaktır.
13
BÖLÜM 2.
2.1.BEBEKLĠK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMĠNDE GELĠġĠM
VE GELĠġĠMĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
Günümüzde bebeğin geliĢimi, genetik ve çevresel riskler ile koruyucu unsurların
etkileĢimiyle belirlenen, değiĢken, dinamik ve olumlu ya da olumsuz yöne doğru yönelimi
mümkün olan bir süreç olarak kabul edilmektedir (Ertem, 2000; Munsell, 2006; Sameroff
ve Fiese, 2000a). Literatürde geliĢimin olumsuz yöne doğru yönelmesi olasılığını arttıran
ve geliĢim sorunlarına sebep olabilecek özellikler “risk etkenleri” olarak tanımlanırken
(Delgado,Vagi ve Scott, 2007); geliĢimi destekleyen ve olası risk etkenlerinin etkilerini
azaltarak geliĢimin olumlu yönelimini sağlayan etkenler ise “koruyucu etkenler” olarak
kabul edilmektedir ( Davies, 2004; Zeanah, 2000a). Bir çocuğun hayatındaki risk etkenleri
çoğaldıkça geliĢim o oranda olumsuz etkilenirken (Ertem, 2002; Sameroff ve Fiese, 2000a;
Wyly,1997) tam tersine sahip olunan koruyucu etkenler ise yaĢanan stresi azaltarak, risk
etkilerini azaltmaya, geliĢim ve büyüme için fırsatlar oluĢturmaya ve baĢa çıkma
kapasitesini güçlendirmeye yardımcı olmaktadırlar. Bu nedenle geliĢimin yönünün tam
olarak anlaĢılabilmesi için, çocuğun içinde bulunduğu risk etkenlerinin ve koruyucu
etkenlerin anlaĢılması önem arz etmektedir (Ertem, 2002; Sameroff ve Fiese, 2000a).
Ġlgili literatürde olası risk etkenleri temel baĢlıklar altında gruplandırılmaya
çalıĢılmıĢtır. Örneğin Tjossem (1976) bebeklerin geliĢimsel sorun yaĢamasına sebep
olabilecek için 3 temel risk etkeninden söz etmektedir. Bunlar “çevresel riskler”, “biyolojik
riskler ” ve “oluĢmuĢ riskler”dir. Bu risklerin etkileĢimi bir bebeğin geliĢimsel sorun
yaĢama olasılığın belirlemektedir. “Çevresel riskler”; yoksulluk, zayıf ebeveynlik
becerileri, ihmal ve istismara maruz kalmak ile duygusal sorunları olan ebeveynlere sahip
olmaktır. “Biyolojik riskler” ise hamilelik döneminde ilaç, alkol vb zararlı maddelere
maruz kalma, doğum sırasında yaĢanan sorunlar , erken doğum, düĢük doğum tartısı gibi
riskler; “OluĢmuĢ riskler” ise belirlenebilen ve sonuçları bilinen, kromozomal
bozukluklar, görme ve iĢitme kayıpları vb gibi durumlar olarak belirtilmektedir (aktrn.
Wyly,1997).
14
Günümüzde Ertem (2002), geliĢimsel sorunlara sebep olabilecek risk faktörlerini, etkili
oldukları dönemlere göre sınıflandırmakta ve gebelik öncesi, gebelik dönemi, doğum ve
doğum sonrası dönemlere ait etkenler olarak gruplamaktadır.Bu dönemlere ait etkenlerin
altında yatan temel sorunları ; “uyaran eksikliği”, beslenme bozukluğu”, “yenidoğan
bakım ünitesinde bakım kalitesinin artıĢı ile çok düĢük doğum ağırlıklı bebeklerin yaĢam
Ģansının arttırılması”, “kronik hastalıklar” , doğum sırasında yaĢanan zorlanmalar,
travmalar” ve “ülkemiz için akraba evlilikleri” olarak sıralamaktadır (Ertem, 2002).
Munsell ise (2006) risk etkenlerini, nedenleri açısından dört ana grupta toplamıĢtır.
Bu gruplar; (1) prenatal çevreye ait riskler, (2) ebeveynler ile ilgili riskler, (3) engel
oluĢturan medikal durumlar ve (4) toplumsal risklerdir. Prenatal çevreye ait riskler,
embriyo döneminde yaĢanan etkenlerdir. Annenin hamileliğinde yaĢadığı çevre erisinde
meydana gelen sorunlar (stress, duygusal dalgalanmalar, beslenme, ve çevresel atık ve
maddelere maruz kalmak gibi) doğrudan anneyi etkilemekte ve embriyoda nörogeliĢimsel
problemlere neden olabilmektedir. Ebeveynlerle ilgili riskler, genç anne-baba olma, mental
hastalıklar, madde kullanımı ve eğitim seviyesi gibi etkenlerdir ki, bunlar erken çocukluk
geliĢimi açısından risk içermektedir. Toplumsal riskler ise yoksulluk, kurum bakımı almak
ve travmalara maruz kalmak olarak tanımlanmaktadır. Bu risklerin yanısıra medikal
durumların yarattığı riskler ise geliĢen sağlık hizmetleri ve teknolojik imkanlar sayesinde
daha fazla erken yeni doğanın hayatta kalabilmesinin kaçınılmaz sonuçlarıdır. Prematüre
ve çok düĢük doğum kilosuna sahip bebekler yoğun medikal destekler sayesinde hayatta
kalabilmekte ancak beraberinde çok daha fazla geliĢim sorunları riski taĢımakta ve son
olarak nörogeliĢimsel problemlerin görülme oranları ciddi oranlarda artmaktadır
(Munsell, 2006)
Benzer Ģekilde, Delgado, Vagi ve Scott (2007), ABD Florida eyaletindeki 959.148
çocuğun 1994-1998 yılları arasındaki sağlık kayıtları ile okulöncesi döneme ait özürlülük
kayıtlarını inceledikleri çalıĢmalarında toplam 14 risk etkeninden bahsetmiĢler ve bu risk
etkenlerini, çocuğa ait risk etkenleri, anneye ait risk etkenleri olarak gruplamıĢlardır.
Çocuğa ait risk etkenleri ; 37 haftadan erken doğum, 2500 gr altında doğum tartısı, 5.dk
yeni doğan bebeğin sağlıklı olma halini gösterme amaçlı ve doğum sonrasında 1. ve 5.
dakikalarda yapılan Apgar testi puanı 7den az olma, çoğul doğum, yeni doğan sorunları
(anemi, fatal alkol sendromu, destekli solunum gibi), konjenital sorunlar (kromozom
bozuklukları, sinir sitemi bozuklukları vb) iken; anneye ait risk etkenleri ise, 12 yıl ve
15
/veya altı eğitim , 18 yaĢından genç ya da 35 yaĢından büyük anne olma, evli olmama,
hamileliğin 3. ayından sonra sağlık hizmeti almaya baĢlama, hamilelikte alkol ve sigara
kullanımı, annede hastalık varlığı, doğum sırasında yaĢanan komplikasyonlar olarak
belirtmiĢlerdir (Delgado, Vagi ve Scott, 2007)
Literatürde, erken çocukluk döneminde sahip olunan riskler ile geliĢimin olası yö
arasında doğrudan bir iliĢki kurulamayacağı belirtilmekle birlikte (Zeanah, 2000a),
çocuğun sahip olduğu risk etkenlerinin sayısı arttıkça geliĢimsel sorun yaĢama ihtimalinin
de o oranda artacağı bildirilmektedir (Wyly,1997;Sameroff ve Fiese,2000a;Zeanah,
2000a). Dolayısıyla sadece tek bir risk faktörü üzerine (örneğin;düĢük doğum tartısı)
yoğunlaĢmak yerine, risk etkenlerinin toplam etkisinin araĢtırılması daha önem arz
etmektedir (Sameroff ve Fiese, 2000a). Farklı risk durumlarının benzer geliĢimsel sonuçlar
yaratabildikleri (equafinality) ve tek bir risk etkeninin ise farklı geliĢimsel sorunlara
(plurafinality) sebep olabildiği dikkate alındığında (Zeanah, 2000a) risk etkenleri hakkında
daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle belirgin geliĢimsel riskler taĢımasına
rağmen olumlu geliĢim göstermeyi baĢarmıĢ olan bireylerin sahip oldukları
özelliklerin/farklılıkların yakından incelenmesinin, geliĢimin seyrini olumlu yöne
çevirebilecek “koruyucu etkenler”in belirlenmesini sağlayabilmesi olasıdır (Zeanah,
2000a).
Bireysel adaptasyonu güçlendiren koruyucu özellikler arasında çocuğa ait koruyucu
etkenler; iyi mizaç özelliğine sahip olma, özellikle bebeklik döneminde uyumlu, aktif ve
karĢılık veren bir yapıya sahip olma ile yemek ve uyku sorunlarının olmaması hali, sağlık
durumunun iyi olması, kendini düzenleyebilme becerisinin güçlü olması, ortalama üstü
biliĢsel zekaya sahip olma olarak kabul edilirken, ebeveyne ait koruyucu etkenler ; iyi
bakım verebilme kapasitesi, sıcak ve sevecen yaklaĢım, çocuğa ait gerçekçi beklentilere
sahip olma Ģeklinde sayılmaktadır (Davies, 2004). Bu olumlu ebeveynlik özelliklerinin
ebeveynin eğitim düzeyi, çocuğunu yetiĢtirirken alabildiği desteklerin kalitesi ve
ebeveynler arasında var olan olumlu iliĢki ile bağlantılı olduğu da vurgulanmaktadır.
Ayrıca toplumsal düzeyde aile dıĢı desteklere sahip olabilme, gelir düzeyinin yeterli olması
ve ebeveylerin devamlılığı olan iĢ hayatlarının olması diğer koruyucu faktörler olarak
kabul edilmektedir (Davies, 2004).
Sonuç olarak geliĢimin yönünün tam olarak anlaĢılabilmesi için çocuğun içinde
bulunduğu risk etkenlerinin ve sahip olduğu koruyucu etkenlerin iyi tespit edilmesi
16
önemlidir. Bu bilgiler ıĢığında çocuğun sahip olduğu olası risk etkenlerinin ve koruyucu
etkenlerin belirlenmesi ve özellikle risk etkeni taĢıyan çocukların geliĢimsel açıdan
yakından izlenmesi önerilmektedir (Shonkoff ve Meisels, 2000b).
GeliĢimin değerlendirilmesinde çocuğun sahip olduğu beceriler temel alanlara
ayrıldığında litertürde beĢ temel alan belirtilmektedir. Bu alanlar kaba motor, ince motor,
biliĢsel, dil ve sosyal alanlardır. Bununla birlikte son zamanlarda özellikle bebeklik ve
erken çocukluk döneminde yani hayatın ilk yıllarında dilin sosyal amaçlı bir beceri olduğu
vurgulanarak sosyal bağlam içerisinde incelenmesi, değerlendirilmesi ve desteklenmesi
gerektiği vurgulanmaya baĢlanmıĢ ve sosyal alan ile dil alanı birleĢtirilmeye baĢlanmıĢtır
(Losardo, Janko ve Cripe, 2000). Dil becerisinin temelde iletiĢime yönelik becerileri ve
iletiĢime yönelik becerilerin de konuĢulan dil öncesinde pek çok ön sosyal beceriyi
kapsadığı dikkate alındığında günümüzde dil alabebeklik ve erken çocukluk dönemi için
sosyal- iletiĢim alan becerileri olarak değerlendirilmeye baĢlanmıĢtır (Squires, Bricker ve
Twombly, 2004 ). Son yıllarda gerçekleĢtirilen literatür çaĢmaları özellikle geliĢimsel
gecikmelerin erken tespitinde bebeklik ve erken çocukluk döneminde sosyal iletiĢim
alanına ait becerilerin önemine iĢaret etmektedir (Wetherby vd.,2002).
Günümüzde bebeklik döneminde geliĢim daha once bahsedilen temel alanlara
ayrılmıĢ olmasına rağmen belirtilen alanların ayrılmaz Ģekilde birbiriyle bağlantılı ve
birbiri üzerinde etkisi olduğu kabul edilmekte ve bir alana ait geliĢimin ya da gecikmenin
diğer alanlar ile olan iliĢkisinin ve birbirlerinin üzerinlerinde mutlak etkilerinin önemi
vurgulanmaktadır (Wyly,1997). Bu varsayım ile çalıĢmamıza konu teĢkil eden geliĢim
tarama testi tek bir alana yani geliĢimsel gecikmelerin tespitinde önemli olduğu vurgulanan
alan olan sosyal iletiĢim Alana odaklanmıĢtır. Bu nedenle bu çalıĢma içerisinde bebeklik
ve erken çocukluk dönemi alanlarından sadece sosyal-iletiĢim alan detaylı Ģekilde
incelenecektir.
2.2.BEBEKLĠK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMĠNDE SOSYAL-
ĠLETĠġĠM ALAN GELĠġĠMĠ
Bebeklik ve erken çocukluk döneminde iletiĢim alanına ait beceriler aynı zamanda
sosyal amaçlı becerilerdir. Bebekler konuĢmaya baĢlamadan çok önce sosyal amaçlı pek
çok iletiĢim becerisini kullanmaktadır. Bebeğin çevresindeki seslere dikkatini vermesi ve
belli sesleri ayırt etmesi zamanla daha karmaĢık karĢılıklı etkileĢimlere dönüĢmektedir.
17
Babıldama, sesler çıkarma, zamanla bakım verenin dikkatini vermesi ve tepkileri ile
iliĢkilendirilecek, bu iliĢkilendirme ile sesler iletiĢim amaçlı kullanılmaya baĢlanacaktır.
Hayatın erken dönemlerinden itibaren kullanılan bu becerilerde görülebilecek sapmaların
veya bozuklukların iyi anlaĢılabilmesi için öncelikle “iletiĢim”, “dil” ve “konuĢma”
terimlerinin ve iletiĢim alan geliĢiminin doğal seyri ile becerilerin sıralamasının iyi
anlaĢılması gerekmektedir (Prizant, Whetherby ve Roberts 2000) .
“ĠletiĢim” en kapsamlı olan kavram olarak temelde baĢka bir kiĢinin davranıĢ, duygu,
ve düĢüncesini amaçlı ya da amaçsız olarak etkileyen herhangi bir davranıĢ olarak
tanımlanmaktadır. “Dil” ise, rastgele sembollerin birleĢtirilmesi ile oluĢturulan ve kurallı
biçimde kullanılan karmaĢık, geleneksel bir sistemdir. “KonuĢma” ise vokal çıktı (output)
ve iĢitsel girdiye (input) dayanan, dilin ifade edilmesini sağlayan biçimlerden (mode)
biridir. ĠletiĢim becerilerinde yaĢanan sorunların anlaĢılmasında dikkat edilmesi gereken
bir diğer önemli ayırım da ifade edici dil ile alıcı dil becerileri olarak belirtilmektedir. Ġfade
edici dil sesleri, hareketleri (gestures) ve konuĢmayı kullanabilme becerisini tanımlarken,
alıcı dil becerileri ise baĢkalarının ilettiği iletiĢime yönelik iĢaretlerin (sözel ve /veya
hareketlerin) alınması ve anlaĢılması becerilerini tanımlamaktadır (Prizant, Whetherby ve
Roberts, 2000).
ĠletiĢim alan geliĢimi bebeklik ve erken çocukluk döneminde (Losardo, Janko ve
Cripe, 2000) birbirini takip eden dört temel döneme ayrılmaktadır. Bunlar ; (1) dil öncesi
iletiĢim etkileĢimleri, (2) kelimeye geçiĢ dönemi, (3) kelime ve cümlelerin anlaĢılması ile
(4) kelime ve cümlelerin üretilmesi dönemleridir.
2.2.1.Dil öncesi iletiĢim etkileĢimleri dönemi
KonuĢan kiĢiye doğru dönme ve bakma, ortak ilgiyi yakalamak için iĢaret hareketini
ve bakıĢ takip etmek, dil öncesi (prelinguistic) iletiĢim etkileĢiminin temel
becerilerindendir. BaĢlangıç düzeyinde bir dinleme becerisi olarak konuĢan kiĢiye
dikkatini verebilme, sıra ile karĢılık vermeye hazır hale gelme ve etkileĢimi devam
ettirebilme becerisi kazandırır. Ortak dikkati yakalayabilmek için parmak iĢaretini takip
etme becerisi ise baĢkasıyla ortak olarak nesne, kiĢi ya da olaylara yani paylaĢılan
durumlara dikkatini verebilmeyi sağlar. Ortak dikkati oluĢturabilmek için baĢkasının
bakıĢını takip edebilme, bakıĢ takip ederek diğer kiĢinin neye dikkat ettiğini anlayabilmeyi
sağlar. Bu beceri ileri düzey bir dil öncesi iletiĢim becerisi ve konuĢma öncesi geliĢen bir
beceridir. Ortak dikkat becerisinde bebek, diğer kiĢi, nesne veya olay arasında triadik
18
koordinasyon oluĢmaktadır. Ortak dikkat davranıĢları “göz kontağı ve iĢaret hareketinin,
yaĢanan deneyimlerin baĢkaları ile sosyal amaçlı paylaĢımı amacıyla kullanılması” olarak
tanımlanmakta ve sosyal amaçlı - sözel olmayan davranıĢlar/hareketler olarak
belirtilmektedir (Shaye,2007; AAP, 2001 ; Kabil, 2005). “Ortak dikkat” ile çocuk etrafında
gerçekleĢen olayları anlamaya baĢlamakta, deneyimlerin bakım veren kiĢilerle
paylaĢılması ile sosyal, duygusal paylaĢım ve bilgi alıĢveriĢi yapabilmektedir (Shaye,
2007).
2.2.2.Kelimeye geçiĢ dönemi
Çocuğun kendisinin nesne, kiĢi ya da olayları iĢaret etmesi, basit sorulara ses ya da
hareketlerle cevap vermesi ve baĢkalarının dikkatini çekerek isteklerini ya da ilgi duyduğu
nesne, kiĢi ya da olayları göstermesi kelimeye geçiĢ dönemine ait becerilerdir. Çocuk,
nesne, kiĢi ya da olayları iĢaret ederek kullandığı sesler ve hareketler (gestures) ile
çevreden gelen tepkiler arasında bağlantı kurmayı öğrenir. Örneğin çocuğun bir oyuncağa
doğru hamle yaparak sesler çıkarması sonucunda annesinin oyuncağı oynaması için
çocuğa vermesi, çocuğun iletiĢime yönelik hareketlerinin karĢılık görerek Ģekillenmesini
sağlamaktadır. Çocuk sesler ve hareketler ile çevreden gelen tepkiler arasında bağlantı
kurmayı öğrendiğinde kendisi de basit sorulara ses ve hareketlerle karĢılık vermeye baĢlar.
Örneğin; annesi sorar “kalkmak mı istiyorsun?” çocuk ellerini havaya kaldırarak annesine
uzanır ve sesler çıkarır. Bu beceri çocuğun hem basit sorulara cevap vermesini ve hem de
basit isteklerde bulunmasını sağlamaktadır. BaĢkalarının dikkatini çekerek değiĢik nesne,
kiĢi ya da olayları göstererek kullandığı sinyallerin (ses ve hareket) çevreden gelen
tepkilerle iliĢkilendiğini fark etmeye baĢlayan çocuk, iletiĢimin farklı amaçlar için
kullanılabileceğini anlamaya baĢlamaktadır. Artık diğer kiĢinin dikkatini çekerek sadece
ihtiyaç duyduğu değil istediği ve ilgi duyduğu nesne, kiĢi ya da olayları belli etmeye baĢlar
ve zamanla dil öncesi iletiĢim becerileri olan sesler ve hareketler Ģekillenerek anlamlı ve
amaçlı sembolik dil becerilerine yani ilk kelimelere dönüĢür.
2.2.3.Kelime ve cümlelerin anlaĢılması dönemi
Çocuk dil öncesi iletiĢim becerilerinin (ortak dikkat, iĢaret ve bakıĢ takibi ) geliĢmesi
ile artık tanıdık nesne, kiĢi ya da olayların yerini çevresel ipuçları yardımıyla
belirleyebilir. Çevresel ipuçları çocuğun kelimelerin anlamını kavramasına yardımcı olur
ve hitap edilen nesne ve sembolik ses arasındaki bağlantıyı kurabilmesine yardımcı olur.
Diğer bireylerin kullandığı kelime ve cümlelerin anlaĢılması sosyal anlamda iletiĢim
19
kurabilmek ve çevreyi anlayabilmek için temel bir beceridir. Çocuklar çevreleri ile
etkileĢime girerken bazı kelimeleri sık sık duymaya baĢlar ve bu kelimeleri nesne, kiĢi ya
da olaylarla iliĢkilendirmeye baĢlarlar. Artık belirli kelimeler çeĢitli nesne, kiĢi ve olayları
temsil etmeye baĢlamaktadır. Bu noktada çocuğun artık ipuçlarına ihtiyacı yoktur. Nesne,
kiĢi ya da olayları çevresel ipuçları olmadan kelimelerin anlamları ile kavranması,
çocuğun artık çevresi ile daha rahat etkileĢime girebilmesine, yönerge takip edebilmesine
ve etrafını gittikçe artan bir Ģekilde kavrayabilmesine olanak sağlar. Artık tek basamaklı
yönergeleri ipuçları ile daha sonra ipuçları olmadan yerine getirmeye hazır olan çocuğun
ortama uyum ve oyun becerileri geliĢmeye baĢlar. Artan kelime haznesi ile çocuk gittikçe
artan karmaĢıklıktaki yönergeleri anlamaya baĢlar ve birbiriyle bağlantılı iki basamaklı
yönergeleri yerine getirir. Bu beceri çocuğun bağımsızlığa doğru geliĢmesini ve günlük
etkinliklere katılımının artmasını sağladığı gibi ileri dönemde öğrenilecek ön akademik
beceriler için temel teĢkil eder.
2.2.4..Kelime ve cümlelerin üretilmesi dönemi
Çevresel ipuçları ve tepkiler ile Ģekillenen sesler tek kelimelere dönüĢerek zaman
içerisinde artarak çoğalmaya baĢlar. Kelimelerin artması çocuğa düĢünce, istek ve
ihtiyaçlarını ifade edebilme becerisini ve çevre ile etkileĢime girerken daha fazla sosyal
beceriyi geliĢtirmesine imkan sağlar. Ortalama 50 kelime ile çocuklar yavaĢ yavaĢ iki
kelimeli cümlecikleri kullanmaya ve farklı anlamları ifade edebilmeye baĢlar. Ġki kelimeli
cümleler çocuğun kendini daha rahat ifade etmesine yardımcı olur.
Yukarıda yer alan bilgilerin ıĢığı altında, dil geliĢiminin belirli bir yol takip etmesi
beklenmektedir. Yani bebeğin iletiĢme yönelik becerilerinde konuĢma öncesi iletiĢim
amaçlı becerileri (bakıĢ, el-kol hareketleri ve iĢaret gibi), kelime üretimi ve kullanımı
becerileri takip etmelidir. Bu akıĢ içerisinde meydana gelen gecikmeler, sapmalar ya da
bozulmalar geliĢim sorunlarının ilk iĢaretleri olarak kabul edilmektedir. Özellikle konuĢma
öncesi becerilerde görülen farklılaĢmalar normal geliĢim gösteren çocuklar ile geliĢim
gecikmesi gösteren çocuklarda ayırt edici olmaktadır. Bu nedenle konuĢma geliĢiminde
yaĢanacak bir gecikmeyi beklemeden konuĢma öncesi iletiĢme yönelik becerilerin yakın
takip edilmesi, olası gecikmelerin fark edilmesi açısından önemlidir (Wetherby vd.,2002).
Sonuç olarak iletiĢim alana ait beceriler özellikle hayatın ilk iki yılı içerisinde
oluĢmakta, bebeğin etrafı ile iliĢkiye geçmesi, etrafından gelen uyaranları anlamlandırması,
uygun karĢılık verebilmesi, ortak dikkat becerisini geliĢtirmesi ile sosyal anlamda iliĢki
20
baĢlatıp devam ettirebilmesi gibi kelime öncesi pek çok alt beceri konuĢmaya temel teĢkil
etmektedir. Kelime öncesi dil becerileri geliĢen bebek ardından kelime üretmeye
baĢlamakta ve etrafı ile daha da yetkin Ģekilde iletiĢime ve iliĢkiye girebilmektedir. Uygun
iletiĢim becerileri bebeğin sosyal olarak varolmasını sağlamaktadır. ĠĢte bu noktada
geliĢimde görülen sapmalar, bozulmalar ve/veya gecikmeler bebeğin etrafı ile olan
iliĢkisinde görülen farklılıklar olarak gözlenmeye baĢlanmaktadır.
2.3. BEBEKLĠK VE ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMĠNDE
GÖRÜLEN GELĠġĠM SORUNLARI
GeliĢimsel gecikmeler ve geliĢim sorunları, erken çocukluk döneminde uzmana
yönlendirilme sebeplerinin en baĢında gelmektedir (Zeanah, 2000b). Bebeklik ve erken
çocukluk döneminde varolan belirgin engeller/bozukluklar (disabiliy) tam olarak
tanımlanamamakta ve bu nedenle geliĢimde görülen bozulmalar, gecikmeler ve sapmalar
için genel bir kavram olan “geliĢimsel gecikme” terimi kullanılmaktadır. Bu terim biliĢsel,
duygusal, sosyal, dil ve fiziksel alan geliĢimlerinin herhangi birinde ya da birkaçında
belirgin gecikme yaĢayan çocukları ifade etmektedir (Delgado, Vagi ve Scott, 2000 ;
Peterson, Kube ve Palmer, 1998). Zeanah (2000b) süt çocuklarının patolojiye sahip
olduklarını kabul etmek yerine, patoloji geliĢtirmekısından riskli olduklarını kabul
etmenin daha faydalı bir yaklaĢım olup olmayacağını sorgulamakta ve “geliĢimsel
gecikme” teriminin teĢhis koymada yaĢanan tereddütün vurgulandığı, geliĢimde
değiĢebilirliği gösterebilmek amacıyla kullanılan bir terim olduğunu belirtmektedir. Erken
çocukluk döneminde genel geliĢimsel gecikme teriminin kullanılması aynı zamanda erken
dönemde teĢhise yönelik olası yanlıĢlıkların önlenebilmesi ve çocukların belirgin engeller
ya da bozukluklar ile etiketlenmesinin önüne geçilebilmesi amacını da taĢımaktadır
(Zeanah, 2000b ; Delgado, Vagi ve Scott, 2007).
Süt çocukluğu ve erken çocukluk çağında görülen geliĢimile ilgili sorunların sıklığının
tüm ülkeler genelinde yaklaĢık %10-30 arasında olduğu belirtilmektedir (Wyly,1997 ;
Ertem, 2005a ). Ülkemizde çocukluk çağında en sık rastlanan kronik sağlık sorun grubunu
geliĢimsel sorunların oluĢturmakta olduğu (Ertem, 2005a) ve 0-18 yaĢ grubunda 9 milyon
geliĢimsel olarak özürlü ya da özel ihtiyacı olan çocuğun yaĢamakta olduğu
21
belirtilmektedir (Aslan ve ġenol 2006). Roche kuruluĢu tarafından 1996 yılında 0-6 yaĢ
grubundan 50 bin çocuğu kapsayan ve çocuklarda görülen kronik hastalıkların sıklığının
araĢtırıldığı saha çalıĢması olan RO-Codec araĢtırmasına göre ülkemiz için geliĢimsel
sorun sıklığı %25 olarak belirtirken (Ro-CODEC, 1996) , herhangi bir hastalık nedeniyle
hastaneye yatan 0-2 yaĢ grubu çocukların % 37‟sinin (Ertem vd., 2000), erken doğan
bebeklerin ise %47‟sinin (Atasay vd., 2003) geliĢimsel gecikmeden kaynaklanan sorunlar
yaĢadıkları belirtilmektedir. Bu bilgilere göre ülkemizde her beĢ çocuktan birinin, dünyada
ise her altı çocuktan birinin (Glascoe ve Robertshaw, 2007) geliĢimsel gecikmeye bağlı
sorunlar yaĢadığı kabul edilmektedir.
Yukarıda söz edilen oranlardan da görülebileceği gibi, geliĢimsel gecikmeye bağlı
yaĢanan geliĢimsel problemlerin oranı, gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde oldukça
yüksektir. Ancak anılan oranlardaki yüksekliğe rağmen sorunların tespitine ve sağaltımına
yönelik çalıĢmaların yetersiz olduğu gözlenmektedir. Örneğin Amerika BirleĢik
Devletlerinde geliĢimsel sorunları olan çocukların sadece %20 ya da % 30‟unun okula
baĢlamadan önce farkedilebildiği belirtilmektedir (Medical Home Initiatives 2006). 2000
yılı verilerine göre Amerike BirleĢik Devletlerinde okul çağı çocuklarının % 11‟i özel
eğitim alırken, okul öncesi grupta bu oran %4,9 a inmekte, erken çocukluk dönemi ve
süt çocukluğu döneminde ise bu oranın sadece %1,6 olduğu görülmektedir (Wetherby
vd., 2003). Ülkemizde ise 0-18 yaĢ grubunda yer alan ve herhangi bir alanda özürü olan
9 milyon çocuğun sadece % 2 sinin herhangi bir eğitim kurumuna devamı mümkün
olmaktadır. (Aslan ve ġenol, 2006).
Anılan nokta göz önünde bulundurulduğunda, çocukluk çağı geliĢim sorunları sıklığı
oranlarının yüksek olması, ülkelerin erken tanı ile sağaltıma yönelik önemli adımlar
atması gerektiğini düĢündürtmektedir (Ertem, 2005a). Süt çocukluğu döneminde geliĢimin
yakından izlenmesi ve gerekli durumlarda önleyici çalıĢmalar yapılması, bireyin ve içinde
bulunduğu toplum için birincil koruyucu hizmetler olarak kabul edilmektedir (Ertem,
2005a). Çocuğun geliĢiminin izlenmesi “onun hareket, biliĢsel, duygusal ve toplumsal
(sosyal) alanlarda geliĢimini en uygun Ģekilde destekleyecek yetilerinin, güç kaynaklarının,
ona bakım veren ve öğrenmesini sağlayan ortamların anlaĢılmasını sağlayan bir süreç”
(Ertem, 2006) olarak tanımlanmaktadır. Erken dönemde geliĢimin yakından izlenmesi
doğru ihtiyaç tespitlerini sağlayabilmektedir. Ancak günümüzde hala bebeklik ve erken
çocukluk döneminde geliĢimsel gecikmeler yeterince teĢhis edilememekte (Wetherby ve
22
Prizant, 1996), geliĢimsel sorunların tespit ve teĢhis yaĢı ortalama 3 ycivarında
olmaktadır (Filipek, 1999) . Bu nedenle literatürde, daha etkin sağaltım amacıyla erken
tespite yönelik çalıĢmaların yapılması özellikle üzerinde durulması gereken bir konu
olarak vurgulanmaktadır (Glascoe, Dworkin, 1995 ; Squires, Bricker ve Twombly, 2004)
Bununla birlikte süt çocukluğu döneminde geliĢimsel gecikmelerin ve bozuklukların
karmaĢık yapısı nedeniyle tanı ve teĢhisi kolaylaĢtırabilecek belirgin bir sınıflandırma
sistemi bulunmamaktadır (Peterson,Kube ve Palmer, 1998) . Bazı kaynaklar geliĢimsel
gecikmeler ve bozuklukları görülme sıklıklarına göre sınıflandırmaktadır. Bu görüĢe göre
bebeklik ve erken çocukluk döneminde görülen geliĢim sorunları 3 temel grupta
toparlanabilmektedir. Bunlar (1) global geliĢim bozuklukları(2) motor alan bozuklukları,
ve (3) iletiĢim alan bozuklukları Ģeklinde belirtilmektedir ( Raymond, 2006 ;
Developmental/Behaviral Disorders, 2001).
2.3.1.Global GeliĢim Bozuklukları
GeliĢimsel gecikme problemleri içerisinde en sık rastlanan bozukluk global geliĢim
gecikmesi olarak ta adlandırılan mental retardasyondur (Raymond, 2006 ;
Developmental/Behaviral Disorders, 2001). Mental retardasyon hayatın erken
dönemlerinden itibaren biliĢsel iĢlevlerde ve uyum becerilerinde belirgin kısıtlılıkların
görüldüğü bir geliĢimsel bozukluktur. Mental retardasyonu olan birey, dil, sosyal,
kavramsal, özbakım, yaĢamsal ve iĢlevsel becerilerde belirgin zorluklar yaĢamaktadır.
Mental retardasyonu olan çocuklarda dil geliĢimi tipik geliĢim gösteren çocuklar ile ay
yolu izlenmesine rmen daha yavaĢ bir geliĢim görülmektedir (Raymond, 2006).
Özellikle orta düzey mental retardasyon kendini erken çocukluk döneminde dil ve sosyal
becerilerin kazanımında görülen belirgin gecikmeler Ģeklinde göstermekte iken, hafif
düzeyde mental retardasyon okul öncesi dönemlere kadar zor tespit edilebilmektedir
(Walters, Blane, 2000). Dil alanında yaĢanan gecikmenin duygusal, sosyal ve biliĢsel
geliĢim ile yakından bağlantılı olduğu dikkate alındığında (Raymond, 2006) mental
retardasyon özellikleri gösteren çocuklarda, iletiĢim ve sosyal becerilerde yaĢanan
sorunlar ve zorluklar belirgin hale gelmektedir (Walters ve Blane, 2000).
2.3.2.Motor Alan Bozuklukları
Erken çocukluk döneminde ikinci en sık görülen geliĢim bozukluğu türü olan, motor
hareket ve koordinasyonda görülen bozulmalar ya da gecikmeler grubudur. Bu tip motor
sorunlar genel geliĢim gecikmelerinde de görülebilmelerinin yanısıra en yaygın ve ciddi
23
olarak “Serebral Palsi” sendromunda görülmektedir. Doğum öncesi, sırası ya da
sonrasında beynin gördüğü hasar nedeniyle meydana gelen serebral palsi kalıcı, duruĢ,
hareket ve denge kusurudur (Gücüyener, 2007 ; Yakut, 2007). Serebral palsi görülme
oranı Avrupa Serebral Palsi Ġzleme Konseyi raporuna gore 1000 çocukta 2-3, erken
doğum öyküsü olan çocuklarda bu oran 25-30 kat artar iken, Türkiye‟de bu oran 1000 de
4,4 olarak belirtilmektedir (Yakut, 2007). Serebral palside motor gecikmelerle birlikte
mental gerilik, iĢitme, algılama ve davranıĢ bozuklukları ile dil ve iletiĢim bozuklukları
sıklıkla görülmektedir.KonuĢma dil kurallarını kullanarak zihinde oluĢturulan sözel
ifadenin konuĢma organları vasıtasıyla akustik hale getirilmesidir (Ege, 2007).Yani
konuĢma becerisi doğrudan hareket ile ilgildir. Bir cerebral plasi türü olan ve konuĢma
mekanizmasını kontrol eden kaslardaki bozukluk nedeniyle meydana gelen konuĢma
bozukluğu olan dizartinin serebral palsili çocuklarda görülme oranı %38- ile %88
arasında değiĢmektedir (Ege,2007).Çocukta serebral palsi tanısı konulduğunda hemen dil
ve konuĢma açısından da terapiye baĢlanması önerilmektedir. (TopbaĢ, 2007). Bununla
birlikte Serebral palsi tanısı ancak 12 ay ile 2 yaĢ arasında tam olarak konabilmektedir
(Gücüyener, 2007)Bu nedenle geliĢimsel takip erken tespit açısından serebral palsi
vakalarını yakalayabilmek açısından da önem kazanmaktadır
2.3.3.ĠletiĢim Alan Bozuklukları;
ĠletiĢim bozuklukları; (1) sembolik bir sistem olarak iletiĢim sembollerinin alınması ve
iĢlenmesi becerisinde , (2) bu semboller sistemini ya da kavramları temsil etme becerisinde
ya da (3) bu sembolik sistemi iletmede ya da kullanmada yaĢanan bozukluklar olarak
tanımlanmaktadır. (Prizant, Wetherby ve Roberts, 2000). KonuĢma, dil ve iletiĢim
bozuklukları üçüncü en sık görülen geliĢim sorunu olup okul öncesi dönemde % 11‟lere
yaklaĢan oranlarda görülmekte (Raymond, 2006), özellikle 3-5 yaĢ arası geliĢimsel
bozukluğu olan çocukların %70 inde görülmektedir (Prizant, Wetherby ve Roberts, 2000 ).
Erken çocukluk döneminde en sık görülen iletiĢim bozukluğu tipi otistik spektrum
bozukluğudur (Developmental/Behaviral Disorders, 2001). ĠletiĢim ve sosyal etkileĢim
alanında temel bozukluklar ile sınırlı ilgi ve tekrarlı hareketlerin görüldüğü otistik
spektrum bozukluğu, ABD verilerine göre 500 çocukda bir (Filipek vd., 2000) oranında
görülmekte ve erken çocukluk dönemine ait en karmaĢık nörogeliĢimsel bozukluk olarak
kabul edilmektedir (Raymond, 2006). Günümüzde otistik spektrum bozukluğuna iĢaret
eden belirtilerin hayatın ilk dönemlerinden itibaren belirlenebildiğinin mümkün olduğu
24
belirtilmektedir (Volkmar ve Chawarska, 2005 ; Shaye,2007 ; Chawarska vd., 2007).
Ancak günümüzde bu bilgiler teĢhis ve tespite yönelik uygulamalar için yeterli olmamakta,
otistik semptomların özellikle iki yaĢından önce ortaya çıkıĢ zamanı, doğası ve seyri ile
ilgili daha fazla bilgiye ihtiyaç olduğu belirtilmektedir (Shaye,2007 ; Chawarska vd.,
2007).
Bebeklik ve erken çocukluk döneminde, yukarıda bahsedilen genel geliĢim
sorunlarının yanısıra “belirsiz geliĢim sorunları” olarak tanımlanan hafif gecikmeler ve
fark edilmesi zor olan geliĢimsel sapmalar da yaĢanmaktadır. Belirsiz geliĢim sorunlarında
genellikle belirgin/gözlenebilir bir fiziksel anomali, teĢhisi kolaylaĢtırabilecek aile
anamnezi ya da doğum anamnezi bilgisi çok nadiren bulunmakta, konuĢma geliĢiminde
yaĢanan gecikmeler ile zayıf kas tonusu, motor beceriksizlik kısa dikkat süresi gibi
sorunlar ve semptomlar belirtilmektedir (Williams ve Holmes, 2004). Bu tip çocuklar
genellikle okul çağına kadar gözden kaçmakta; ancak okul döneminde belirgin hale gelen
öğrenme ve davranıĢ sorunları ile kendilerini göstermektedir (Williams ve Holmes, 2004).
Sonuç olarak erken çocukluk döneminde en sık görülen geliĢim bozukluklarında ortak
olarak rastlanan semptom konuĢma, dil ve iletiĢim bozukluklarında yaĢanan gecikmeler ve
sapmalardır. Ayrıca dil ve iletiĢim geliĢimine yönelik kaygılar geliĢimsel sorun yaĢayan
çocukların aileleri tarafından ilk dile getirilen (De Giacomo ve Fombonne 1998 ; Crane
ve Winsler, 2008 ), en belirgin ve yaygın Ģikayetler olarak belirtilmektedir ( Whetherby
vd.,2003 ; Chawarska vd., 2007). Bu nedenle sosyal-iletiĢim alan geliĢiminde yaĢanan
gecikmeler genellikle geliĢim sorunlarında ilk iĢaretler olarak kabul edilmektedir (Prizant,
Wetherby ve Roberts, 2000 ; Wetherby vd., 2003). Bu nedenle iletiĢim geliĢiminde
yaĢanan sorunların daha iyi tespit edilebilmesi için bebeklik ve erken çocukluk döneminde
iletiĢim alan geliĢiminin detaylı anlaĢılması çok önem kazanmaktadır.
ĠletiĢim alana ait becerilerin hayatın ilk iki yılında Ģekllenmesine paralel Ģekilde
geliĢime yönelik ilk kaygıların ve belirtilerin ortaya çıktığı dönem de gene hayatın ilk iki
yılını kapsayan dönem olarak belirtilmektedir (Shaye , 2007) .Örneğin erken çocukluk
dönemine ait önemli bir geliĢimsel bozukluk olan otistik spektrum bozukluğuna ait ilk
semptomlar anne-babalar tarafından ortalama 19 ay civarında fark edilmekte, ailelerin %30
unun ise bir yaĢından önce çocuklarında anormallikler olduğunu fark ettikleri
belirtmektedirler (Chawarska vd., 2007). Evde çekilmiĢ videoların incelenmesi ile yapılan
bir diğer çalıĢmada otistik çocukların daha 9 aylık iken normalden farklı davranıĢlar
25
gösterdikleri belirlenmiĢtir (Baranek, 1999). Gene benzer Ģekilde serebral palsi ile ilgili ilk
belirtiler 12. Ay sonunda belirlenebilmekte (Gücüyener ,2007), mental retardasyon
belirtileri ise bebeklik döneminde geliĢimsel basamaklarda görülen gecikmeler olarak
kendini ortaya koymaktadır. Görüldüğü gibi geliĢimsel sorunları olan çocuklara sahip
ebeveynlerin çoğu 18 ay öncesinde en az yarısı da çocukları bir yaĢına gelmeden önce
çocuklarının geliĢimi ile kaygılanmaya baĢlamaktadır. Ailelerin çocuklarının geliĢimi ile
ilgili ilk baĢvurdukları kaynak çoğunlukla çocuk doktorları olmaktadır (aktn. Osterling ve
Dawson, 1994 ; Shaye,2007). Aileler çocuk doktorlarını sadece çocuk hastalıkları
konusunda değil aynı zamanda çocuk geliĢimi konusunda da uzman olarak görmektedirler
ve onlardan bebekleri ve çocukları hakkında yardım istemektedirler (Melmed, 1998). Bu
durum gelimsel gecikmesi olan çocukların rutin sağlık muayenelerinde ebeveynlerin
kaygılarının dinlenmesi ve geliĢimsel taramalar yapılması yöntemleriyle fark
edilebilmeleri için önemli bir fırsat oluĢmaktadır (Shonkoff ve Meisels, 2000).
Bebeklik ve erken çocukluk döneminde ailelerin bilgilendirilmesi, kaygılarının
değerlendirilmesi ve ihtiyaç tespitinin yapılarak doğru yönlendirilme yapılması için
sağlık çalıĢanlarına pek çok sorumluluk düĢmektedir. Bu sorumluluklar; geliĢimin yakın
takibinin yapılması, olası risk durumlarının erken dönemde fark edilmesi, aileye çocuğun
geliĢimine yönelik destekler verilmesini sağlamak ve belirlenen ihtiyaçlara göre gerekli
yönlendirmeleri yapmak gibi sıralanabilir. Bebek ve çocuklarda geliĢimde meydana gelen
sorunları, farklılıkları ve gecikmeleri ilk farkedenlerin öncelikli olarak çocuk sağlığı
hizmetlerinde görev yapan uzmanların olması beklenmektedir ( Shonkoff ve Meisels,
2000 ; Ertem, 2006) Sağlık hizmetlerinden faydalanan her dört çocuktan bir tanesinde
geliĢimsel bir sorun olduğu tahmin edilmesine rağmen (Filipek vd.,1999) bu çocukların
sadece yarısından az bir kısmı erken dönemde belirlenebilmektedir. Bu sorunun en büyük
sebebi çocuk doktorları tarafından doğru yöntemlerin yeteri kadar kullanılmıyor oluĢu
gösterilmekte ve çocuk doktorlarının daha verimli yöntemler kullanması önerilmektedir.
Nitekim konuyla ilgili araĢtırma bulguları, çocuk doktorlarının sadece klinik muayene
bulgularına ve gözleme dayanarak yaptıkları değerlendirmelerde geliĢimsel gecikmesi ve
sorunları olan çocukların sadece %30 unu yakaladıklarını belirtirken (Glascoe, 2000),
geliĢimi düzenli olarak uygun ölçüm araçlarıyla değerlendirdiklerinde bu oranın %70-
80 lere kadar çıktığını belirtmektedir (Sand, Silverstein vd. 2005). Anılan bu nedenlerle
günümüzde sağlık-çocuk kontrollerinde geliĢimsel gecikmelerin fark edilmesi için uygun
26
geliĢim tarama testlerinin düzenli olarak kullanılması önerilmektedir (Filipek vd.,1999 ;
Glascoe 2000 ; Halfon vd., 2004 ; Autism Spectrum Disorder (ASD) Workgroup 2006 ).
Ancak geliĢim tarama testlerinin rutin muayenelerde yöntem olarak kullanılma oranı gerek
ülkemizde (Sertgil ve Özcan, 2006) gerekse Amerika BirleĢik Devletleri‟nde, % 30 lardan
(Sand vd., 2005;Filipek vd., 1999) az olarak belirtilmektedir.
GeliĢim tarama testleri genellikle kısa bir zaman diliminde çok sayıda çocuğu
değerlendirmek amacıyla geliĢtirilen ve sağlıklı olduğu varsayılan çocuklar arasından
herhangi bir geliĢimsel sorunu olan ya da gelecekte böyle bir durum gösterme ihtimali
olanları belirleme amacı taĢıyan davranıĢ-beceri ölçüm araçlarıdır (Wyly, 1997 ; Shonkoff
ve Meisels, 2000 ; ASD Workgroup, 2006 ; Raymond, 2006) . Günümüzde bütün çocuklar
için rutin sağlık kontrollerinde geliĢimsel tarama yapılması önerilmekte, geliĢimsel
gecikmelerin ve sorunların erken dönemde yeteri kadar tespit edilebilmesi için doğru
tarama ölçeklerinin düzenli olarak kullanılması önerilmektedir (Glascoe, 2000 ; Halfon
ve arkd., 2004 ; ASD Workgroup, 2006 ; Glascoe ve Robertshaw, 2007 ; AAP, 2001;
Filipek vd. 2000 ). Bu nedenle özellikle bebeklik ve erken çocukluk döneminde geliĢimin
değerlendirilmesi amacıyla çocuk doktorlarının rahatlıkla ve güvenerek
kullanılabilecekleri araçların geliĢtirilmesi ihtiyaç haline gelmiĢtir. Günümüzde kesin
sonuçlar veren, maliyet açısından verimli ve kullanımı kolay tarama yöntemlerinin
geliĢtirilmesine yönelik çalıĢmalar yapılması özellikle önerilmektedir (Munsell, 2006 ;
Crane ve Winsler, 2008). Bu bağlamda, son yıllarda yurtdıĢında yapılan çalıĢmalarda
geliĢim tarama testlerinin kullanımının ve geliĢimsel takibin yaygınlaĢtırılması amacıyla,
duyarlılığı yüksek olan ve çocuk doktorları tarafından kullanımı kolay çeĢitli ölçekler
geliĢtirilmiĢtir. Çocuk sağlığı hizmetlerinde geliĢimin rutin izlemi için kullanılması
önerilen bu testler arasında PEDS (The Parenst‟ Evaluations of Developmental Status;
Glascoe, 1998), ASQ (The Ages and Stages Questionnaire:Social-emotional ;Bricker&
Squires, 1994), CDI (The Child Development Inventory; Ireton, 1992; Ireton &Glascoe,
1995,) Brigance Screens testleri, kullanım kolaylıkları ve erken tespit özellikleri nedeniyle
geliĢimsel gecikmelerin erken tespiti için önerilen testler olarak belirtilmektedir. (Filipek
vd., 1999,Filipek vd., 2000;Standards and Guidelines, 2003). Önerilen bu tarama
testlerinin çoğunun ortak özelliklerinden biri de ebeveyn bildirimli testler olmalarıdır.
Nitekim son dönem araĢtırmalar ebeveynlerin çocuklarının geliĢimi hakkında kesin
gözlem ve düĢünce sahibi olabildiklerini göstermektedir (Glascoe ve Dworkin, 1995).
27
AraĢtırmalarda iyi hazırlanmıĢ sorular ile uygulanan bir tarama testine ebeveynlerin hangi
sosyal, eğitim seviyesi ya da ebeveynlik becerisinde olurlarsa olsunlar çocuklarının
geliĢimi hakkında doğru ve kesin cevaplar verebildikleri belirtilmektedir (Glascoe, 2000).
Bu nedenle, geliĢimin izlenmesinde sağlık çalıĢanları tarafından en etkili Ģekilde
kullanılabilecek yöntemler ebeveynden alınacak bilgilere dayalı olanlar olabileceği
söylenebilir. Ebeveynin muayene sırasında çocuklarının sahip olduğu beceriler hakkındaki
açıklamaları, çocuklarında varolan geliĢimsel sorunlarının fark edilmesini
sağlayabilmektedir (Glascoe, 2000 ; Ertem, 2006). Aileden alınan bilgilye dayalı olan
ebeveyn bildirimli testler daha az süre gerektirir, daha ekonomiktir ve ebeveynlerin
kaygılarını ortaya çıkararak üzerinde tartıĢma ve konuĢma imkanı yaratarak daha ilk
uygulamada aileler için bir “öğrenme” ortamı oluĢturabilmektedir (Glascoe ve
Robertshaw, 2007). Çocuk doktorları rutin sağlıklı çocuk kontrollerinde klinik
gözlemlerine aileden alınan bilgileri eklediğinde sorunların tespiti ya da geliĢimsel riskin
tespiti daha da kesinlik kazanmaktadır (Glascoe ve Dworkin, 1995).
Sonuç olarak literatür özellikle geliĢimsel gecikmelerin erken tespitinde bebeklik ve
erken çocukluk geliĢim döneminin ve sosyal iletiĢim alana ait özelliklerin belirleyici
olduğuna iĢaret etmekte, aileden alınan bilginin önemli ve değerli olduğunu vurgulamakta
ve bu özelliklerin ön plana çıktığı tarama testlerini önermektedir.
Bu noktada, ülkemizdeki duruma bakıldığında ise, batı ile farklılıkların olduğu göze
çarpmaktadır. GeliĢmiĢ ülkelerde sağlık hizmetlerinde, bebeklik ve erken çocukluk
döneminde geliĢimsel gecikmelerin tespit edilmesi amacıyla belirtilen özelliklere sahip ve
kolaylıkla uygulanabilen pek çok geliĢim tarama testi olmasına rağmen ülkemizde
bebeklik ve erken çocukluk dönemi için kullanılabilecek geliĢim tarama ölçeklerinin sınırlı
sayıda olduğu gözlenmektedir.
Ülkemizde bebeklik ve erken çocukluk dönemi için kullanılmakta olan toplam dört
adet tarama yöntemi vardır. Bunlardan iki tanesi genel geliĢim tarama testleri olan Denver
GeliĢim Tarama Testi II (DGTT-II), Ankara GeliĢim Tarama Testi (AGTE )ile sendrom
spesifik (özgül) olan M-CHAT tarama testi ve bir geliĢim izleme yöntemi olan GeliĢim
Ġzleme ve Destekleme Rehberi (GĠR) dir.
Denver II Gelişim Tarama Testi (DGTT II )
Ülkemizde çocukların geliĢimini takip etmekte yoğun olarak kullanılan testlerden biri,
Denver GeliĢimsel Tarama Testi II‟dir ( Sertgil ve Özcan, 2006). DGTT, Frankenburg ve
28
arkadaĢları (1967) tarafından sağlıklı olduğu varsayılan çocuklar arasından geliĢimsel
sorunla olanları ayırt edebilmek amacıyla geliĢtirilmiĢtir. Testin teknik özelliklerine
yönelik eleĢtiriler sonrasında test 1990 yılında gözden geçirilmiĢ ve Denver GeliĢim
Tarama Testi II olarak uygulanmaya devam edilmiĢtir. 0-6 yaĢ grubu çocuklarda
geliĢimsel sorunları yakalama amacıyla ve özellikle sağlık personeline yardımcı olması
amacıyla geliĢtirilen bu testin ilk versiyonu 1980 yılında Yalaz ve Epir tarafından, ikinci
versiyonu ise 1996 yılında Yalaz ve Anlar tarafından Türk toplumu için standardize
edilmiĢtir.
Ülkemizdeki standardizasyon çalıĢmasında örneklem oluĢturulurken çocuğun yaĢı,
cinsiyeti ve annenin eğitimi dikkate alınmıĢtır. ÇalıĢmaya doğumdan 6,5 yaĢına kadar 990
çocuk alınmıĢtır. DGTT II nin uyarlanmasında geçerlilik ve güvenirlilik çalıĢma
yapılmamıĢ, geçerliliği standardizasyonu ile açıklanmıĢ ve sadece 10 çocuk ile 5 gün ara
ile yapılan test-tekrar test uyumuna ( %86) ve testörler arası uyuma ( %90) bakılmıĢtır.
DGTT II 4 ana bölümden ve 116 maddeden oluĢmaktadır.
1. KiĢisel-sosyal: Ġnsanlarla anlaĢma, kendi bireysel gereksinimlerini karĢılayabilme,
problem çözebilme
2. Ġnce-motor: El-goz koordinasyonu, küçük cisimleri kullanabilme,
3. Dil iĢitme: Anlama, dili kullanma
4. Kaba-motor: Oturma, yürüme, zıplama
Testin uygulanma süresi yaklaĢık 15 dakikadır. Testte bebeğin/çocuğun doğrudan
performansına dayalı maddeler, ebeveynden alınan bilgilere dayanan maddeler ve gözleme
dayanan maddeler yer almaktadır. Çocuğun yaĢı hesaplandıktan sonra formun üzerinde yaĢ
çizgisi çekilir ve çocuğun yaĢına uygun maddeler test edilir. Çocuk yaĢına uygun madde
(ler)yi gerçekleĢtiriyorsa o maddeden “Geçer”, baĢaramaz ise “Kalır”, uygulamayı kabul
etmez ise madde “Red etme” olarak değerlendirilir. Ġlgili bütün maddeler tamamlandıktan
sonra genel değerlendirme yapılır. DGTT II ‟ninin sonuçları normal geliĢim, anormal
geliĢim veya Ģüpheli geliĢim olarak yorumlanmaktadır.
Bebeklik döneminde bire bir test uygulamanın dezavantajlarının yanısıra sağlıklı
çocuk muayenelerinde kısıtlı sürelerin oluĢu DGTT II‟ nin performansa dayalı
maddelerinin sağlıklı uygulanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu durumlarda test çoğu zaman
protokolüne uygun olarak kullanılamamakta testin sadece belli maddeleri
uygulanmaktadır. Halbuki protokolüne uygun olmayan uygulamalar, testin doğru tespit
29
edebilme özelliğini tamamen ortadan kaldırmaktadır (Glascoe ve Shapiro, 2004) . Bununla
birlikte DGTT II yaygın olarak kullanılmasına rağmen duyarlılığı ve özgüllüğü önerilen
değerlerin altındadır. Bu nedenle DGTT II „nin sağlıklı çocukların muayenelerinde
geliĢim sorunlarının tespiti amacıyla kullanılmaması özellikle vurgulanmaktadır
(AAP,2001;Filipek vd.,2000; Standards and Guidelines, 2003).
Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE)
Ülkemizde bebeklik ve erken çocukluk döneminde geliĢimsel durumu gözlemlemek
için kullanılan bir diğer ölçek de Ankara GeliĢim Tarama Envanteri (AGTE)‟dir. Anılan
envanter, 1994 lında SavaĢır, Sezgin ve Erol tarafından 0-6 yaĢ arası Türk çocuklarının
genel geliĢimlerinin değerlendirilmesi amacıyla geliĢtirilmiĢtir. Dil-biliĢsel, ince-motor,
kaba-motor ve sosyal-özbakım alanlarını değerlendirmektedir. Ebeveyn bildirimli bir test
olan AGTE geliĢimsel gecikme ve bozuklukların erken tespit edilmesi amacını
taĢımaktadır. Envanterini belirlenen üç yaĢ grubu için ( 0-12 ay, 13-44ay ve 45-72 ay)
yüksek iç tutarlılığı (sırasıyla 0.98, 0.97 ve 0.88) ve yüksek test-tekrar test oranla
(sırasıyla r = .99, r = .98, r = .88 ) vardır. 154 maddeden oluĢan testin ilk alt bölümü olan
dil-biliĢsel alan testi 65 maddeden, ince-motor alan testi 26 , kaba-motor alan testi 24
maddeden sosyal-özbakım alan testi ise 24 maddeden oluĢmaktadır. 4 alt testten alınan
puanlar ve toplam puan bebeğin, çocuğun geliĢimsel seviyesini belirlemektedir. AGTE
testinin geliĢtiirlmesinden bu yana yaklaĢık 15 yıl geçmiĢ ve son dönem literatür bilgilerine
ait düzenlemeler ile ilgili yenileme çalıĢmaları yapılmamıĢtır.
M CHAT (Modifiye CHAT Testi)
Literatürde son zamanlarda sağlıklı çocuk muayenelerinde kullanılmak üzere
geliĢtirilen bir diğer tarama testi olan M-CHAT, sağlıklı olduğu varsayılan çocuklar
arasında herhangi bir geliĢim testi ile geliĢimsel gecikme riski taĢıdığı belirlenen çocuklara
ikinci basamak olarak uygulanması önerilen ve özellikle otistik spektrum bozukluğuna ait
riski belirlemeye yönelik kullanılan bir tarama testidir. Baron-Cohen ve ark.(1992)
tarafından 18 aylık bebeklerde otistik bozukluğun erken tesbitine yönelik geliĢitirlmiĢ olan
CHAT testinin gözden geçirilmiĢ versiyonu olan . M-CHAT (Robins vd., 2001) ay
amaçları taĢıyan ve 16 ay ile 30 ay arasında kullanılan ebeveyn bildirimli bir testtir.
Ülkemizde geçerlilik çalıĢması Yıkgeç (2005) ve sonrasında Kara (2009) tarafından
yapılan M-CHAT testi , toplam 23 maddeden oluĢmaktadır.Ebeveyn bildirimli olan testte
yer alan maddeler “Evet”, “Hayır” Ģeklinde cevaplandırılmaktadır. Bütün maddeler
30
içerisinde sosyal iliĢki ve iletiĢime yönelik 6 madde kritik maddeler olarak kabul
edilmektedir. Toplamda 3 maddeden daha çok ya da 2 kritik maddeden kalır puanı alan
çocukların kapsamlı değerlendirmeye yönlendirilmesi gerekmektedir (Instruction and
permissions for use of the M-CHAT, 2009). Literatürde özellikle otistik spektrum
bozukluğuna yönelik ayırt edici özelliği vurgulanan M-CHAT testi ikinci
basamak/seviyede uygulanması önerilen bir test olduğu için çocuk sağlığı hizmetlerinde
genel geliĢim tarama testi olarak uygulanması önerilmemektedir. Ülkemizde yapılan son
geçerlilik çalıĢmasında (Kara, 2009) M-CHAT testinin ülkemizde daha uygun bir geliĢim
tarama testi geliĢtirilene kadar genel geliĢim tarama testi olarak kullanılabileceği
vurgulanmaktadır.
Gelişim İzleme Rehberi (GİR)
Ülkemizde bebeklik ve erken çocukluk döneminde geliĢimin değerlendirilmesinde
kullanılan bir diğer yöntem ise “GeliĢimi Ġzleme ve Destekleme Rehberi” (GĠR) dir.
Ailelere açık uçlu sorular yoluyla uygulanan ve çocuk sağlığı hizmetlerinde görev yapan
uzmanlar tarafından uygulanması hedeflenen “GeliĢimi Ġzleme ve Destekleme Rehberi”
(GĠR), Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Da
GeliĢimsel Pediatri Birimi tarafından, “GeliĢimsel Ġzlem”ntemi olarak geliĢtirilmiĢtir
(Ertem 2006).
GĠR ifade edici ve alıcı dil, ince ve kaba motor, duygusal, biliĢsel, toplumsal geliĢim ve
özbakım becerilerinin geliĢimini ve genel geliĢimi değerlendirmek amacıyla tüm alanları
kapsadığı varsayılan 6 adet açık uçlu sorudan oluĢmaktadır. Bu sorular Ģunlardır;
1.AyĢe Ģimdi istediklerini size nasıl anlatıyor?
2.AyĢe sizin söylediklerinizden neleri anlayabiliyor?
3.AyĢe elleri, parmaklar ile neler yapabiliyor?Kollarını, bacaklarını, bedenini nasıl
hareket ettiriyor?
4.AyĢe‟nin sizinle, aile bireyleri ve yabancılar ile iliĢkilerini anlatırmısınız?
5.AyĢe‟nin oyunlarını bana anlatır mısınız?
6.AyĢe Ģimdi kendisi için neler yapabiliyor?
Test, ailenin açık uçlu sorulara verdiği yanıtlardan yola çıkarak uygulayıcı tarafından
çocuğun hangi becerilerinin yaĢına uygun geliĢtiğini belirlemesi yöntemi ile
değerlendirilmektedir.
31
Görülmektedir ki bebeklik ve erken çocukluk döneminde ülkemizde kullanılan geliĢim
tarama testleri hem sayıca hem de nitelikleri açısından yetersizdir. GeliĢimsel takip
amaçlı en sık kullanılan tarama testi olan DGTT II nin yeterli pskometrik ölçütleri
karĢılayamaması nedeniyle, AGTE testinin güncel bilgilere göre yeniden düzenleme
çalıĢmalarına ihtiyaç duyması nedeniyle, GĠR‟in bir tarama testi değil bir geliĢim izleme
yöntemi olmasından ve M-CHAT testinin ise nitelikli özelliklerine rağmen genel geliĢim
tarama testi olmaması nedeniyle ülkemizde nitelikli ve iĢlevsel bir genel geliĢim tarama
testinin olmadığı görülmektedir.
Bütün bu bilgiler ıĢığında ülkemizde sağlam çocuk kontrollerinde de kullanılabilme
özelliği olan, güncel literatür bilgilerine dayanan, kullanımı pratik olan bir geliĢim tarama
testine ihtiyaç olduğu düĢünülmektedir. TeĢhis amaçlı olmayan, toplum düzeyinde tarama
yapma amaçlı araçların geliĢtirilmesi ve özellikle risk etkeni taĢıyan grupların yakın
takibinin yapılması, ileriye dönük (prospective) çalıĢmalar için çok önem taĢımaktadır. Bu
sayede erken tesbite yönelik çalıĢmaların arttırılması ve nitelik olarak geliĢtirilmesi
sağlanabilecek, erken dönemde yapılacak giriĢimlerin etkilerinin daha etkin Ģekilde ortaya
konması mümkün olabilecektir (Volkmar ve Chawarska, 2005). Ayrıca literatürde erken
tespit için daha iyi araçların oluĢturulmasına (Guralnick, 2004) özellikle 12 ay öncesi
dönem için daha hassas olan tarama testlerinin geliĢtirilmesine yönelik beklentiler vardır
(Crane ve Winsler, 2008). 12 ay öncesi dönem için oluĢturulacak yeni tarama testlerinin
özenle geliĢtirilmiĢ olması ve etkinliğinin denetlenmesi için denenmesi gerektiği
vurgulanmaktadır (Crane ve Winsler, 2008). GeliĢtirilen hassas tarama testleri ile özellikle
bebeklik ve erken çocukluk döneminde belirgin geliĢim sorunlarının örneğin otistik
bozuklukta yer alan semptomların öncülleri varsayılan iĢaretlerin varlığının tespit
edilebilmesinin ve risk taĢıyan grupta yer alan çocukların erken dönemde takip altına
alınmasının mümkün olabileceği öngörülmektedir (Shaye,2007).
2.4ALIġMANIN AMACI VE ÖNEMĠ
Mevcut çalıĢma ile güncel bilgiler ve beklentiler ıĢığında bebeklik ve erken çocukluk
döneminde geliĢimsel gecikmeler açısından risk taĢıyan çocukların erken tespit edilmesini
32
ve dolayısıyla erken dönemde destek alabilmelerini sağlayabilecek özgün bir test
geliĢtirilmesi amaçlanmaktadır. Literatür özellikle geliĢimsel gecikmelerin erken tespitinde
bebeklik ve erken çocukluk geliĢim döneminin önemine, sosyal iletiĢim alanına ait
özelliklerin belirleyiciliğine iĢaret etmekte, aileden alınan bilginin önemli ve değerli
olduğunu vurgulamakta ve bu özelliklerin ön plana çıktığı tarama testlerini önermektedir.
Bu bilgiler ıĢığında çalıĢmanın amacı; geliĢimsel gecikme riski taĢıyan çocukların
erken dönemde tespit edilmesine olanak sağlayacak 06- 24 ay arası bebekler için, “Sosyal-
ĠletiĢim Alan” odaklı ve ebeveyn bildirimli, hem çocuk sağlığı hizmetlerinde rutin olarak
hem de klinik ortamlarda kullanılabilecek bir “Sosyal ĠletiĢim Alan GeliĢim Tarama Testi
(SĠATT) ” geliĢtirmektir. Testin kapsadığı alan olarak genel geliĢim gecikmesine iĢaret
olabilmesinin yanı sıra özellikle otistik spektrum bozukluğu riski taĢıyan çocukların erken
dönemde belirlenmesinde de hassas olması beklenmektedir.
SĠAT Testinin geliĢtirilmesine yönelik yapılan bu çalıĢma 3 temel bölümden
oluĢmaktadır. Bunlar;
1. SĠAT Testinin oluĢturulması amacıyla,
i. Madde havuzunun oluĢturulması,
ii. Kapsam geçerliğinin incelenmesi,
iii. Yapı geçerliğinin belirlenmesi,
iv. Ġç tutarlılık güvenirliğinin belirlenmesi,
2. SĠAT Testinin, 6-24 ay arası yaĢ grubu için norm değerlerinin
belirlenmesi,
3. SĠAT Testinin ölçüt bağıntılı (kriter) geçerliğinin belirlenmesi.
ÇalıĢmanın hipotezi yukarıdaki aĢamalardan geçerek geliĢtirilen SĠATT testinin 6-24
ay arası yaĢ grubunda geliĢimsel açıdan riskli olan grubu normal geliĢen gruptan ayırt
edebileceğidir.
33
BÖLÜM 3
3.1.YÖNTEM
Kesitsel bir norm çalıĢması olan bu çalıĢmada Sosyal ĠletiĢim Alan GeliĢim Tarama
(SĠATT) Testi‟nin geliĢtirilmesi, 06-24 aylar arası çocuklar için normatif değerlerinin
belirlenmesi, testin psikometrik özelliklerinin incelenmesi ve normal geliĢim gösteren
çocuklar ile geliĢimsel risk taĢıyan çocukların anlamlı Ģekilde ayırt edilebiliyor oluĢunun
gösterilebilmesi amaçlanmıĢtır.
3.1.1.Katılımcılar
Katılımcılar Ġstanbul Üniversitesi Ġstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü,
Çocuk Sağlığı Ġzlem Polikliniği ve Çocuk Nörolojisi Polikliniği ile özel çocuk doktoru
kliniğine gelen çocuklardan oluĢmaktadır. ÇalıĢmaya, 6-24 ay arası toplam 442 çocuk
katılmıĢtır. ÇalıĢmanın yapıldığı Ġstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, sağlıklı
çocuk izlem polikliniğinden 407, nöroloji kliniğinden 23, çalıĢmaya katılmayı kabul eden
özel çocuk doktoru kliniğinden ise 12 çocuk katılmıĢtır. ÇalıĢmaya katılan çocukların 06-
24 ay arası genel çocuk popülasyonunu temsil edebilmesi amacıyla hem sağlıklı olduğu
varsayılan hem de geliĢimsel sorun yaĢama riski taĢıyan çocuklar çalıĢmaya dahil
edilmiĢtir. ÇalıĢmanın örneklemi, sağlıklı çocuk polikliniğine ve özel çocuk doktoru
kliniğine sağlıklı çocuk izlem zamanlarına uygun Ģekilde baĢvuran (6., 9., 12., 15., 18. ve
24. aylar) ve rutin kontrolleri yapılan çocuklar ile çeĢitli kontroller nedeniyle (hastalık, kilo
kontrolü, aĢı, tahlil vb.) hastaneye/kliniğe gelen çocuklardan oluĢmaktadır. Örnekleme
nöroloji kliniğinden katılan çocuklar ise geliĢime yönelik aile ya da uzman tarafından
tespit edilen kaydurumu nedeniyle değerlendirmeye yönlendirilen çocuklardan
oluĢmaktadır. ÇalıĢma Ġstanbul Üniversitesi Ġstanbul Tıp Fakültesi Etik Kurulu tarafından
onaylanmıĢ, ayrıca tüm aileler “gönüllünün aydınlatılmıĢ onam formu”nu imzalamıĢtır.
ÇalıĢmanın ilk bölümünü oluĢturan SĠAT Testinin oluĢturulması ve yapı geçerliği ile iç
güvenirlik analizlerinin belirlenmesi çalıĢmasına Ġstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı
Enstitüsü, sağlıklı çocuk izlem polikliniğinden toplam 132 aile katılmıĢtır. Norm
çalıĢmasının yapıldığı ikinci bölüme ise Ġstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü,
34
sağlıklı çocuk izlem polikliniğinden 275, nöroloji kliniğinden 23, özel çocuk doktoru
kliniğinden 12 çocuk olmak üzere toplam 310 aile katılmıĢtır. ÇalıĢmanın üçüncü bölümü
olan ölçüt geçerliği çalıĢmasına ise norm çalıĢmasına katılan aileler arasından Ġstanbul Tıp
Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, sağlıklı çocuk izlem polikliniğinden 37 , nöroloji
kliniğinden 23 aile katılmıĢtır.
3.1.2.Araç - Gereçler
ÇalıĢmada kullanılan temel araç Sosyal ĠletiĢim Alan GeliĢim Tarama Testi (SĠATT)
dir. Bu çalıĢmanın ilk adımı olarak SĠAT Testi oluĢturulmuĢ, yapı geçerliliği ile
güvenirliği belirlenmiĢtir. Bu çalıĢmalar sonucunda SĠAT Testi toplam 2 faktör ve 43
sorudan oluĢan bir test olarak belirlenmiĢtir . SĠAT Testi çalıĢmanın ikinci bölümünde 06-
24 ay arası 310 çocuğa uygulanması ile norm çalıĢması ve üçüncü bölümde ise ölçüt
geçerliği çalıĢması için kullanımıĢtır.
ÇalıĢmanın üçüncü bölümünde SĠATT‟nin ölçüt geçerliğinin belirlenmesi amacıyla iki
ayrı geliĢim tarama testi kullanılmıĢtır. Bunlar DGTT II ile M-CHAT testleridir.
ÇalıĢma içerisinde ayrıca çocuğa ve aileye ait koruyucu ve risk etkenleri olarak da
adlandırılan değiĢkenler yani ailelerin demografik bilgileri ile çocuğa ve anne/babaya ait
sağlık bilgilerinin yer aldığı, bu çalıĢma için hazırlanmıĢ aile bilgi formu kullanılmıĢtır
(Ek A). Bütün katılımcılara “gönüllünün aydınlatılmıĢ onay” belgesi imzalatılmıĢtır (Ek
B).
3.1.2.a. Denver Gelişim Tarama Testi II
DGTT II testi giriĢ bölümünde daha ayrıntılı olarak açıklandığı gibi sağlıklı olduğu
varsayılan çocuklar arasından geliĢimsel sorunlu olanları ayırt edebilmek amacıyla
geliĢtirilmiĢtir. Gözden geçirilmiĢ versiyonu olan Denver GeliĢim Tarama Testi II 0-6 yaĢ
grubu çocuklarda geliĢimsel sorunları yakalama amacıyla ülkemizde özellikle sağlık
personeli tarafndan sıklıkla kullanılmaktadır. DGTT II‟nin sonuçları normal geliĢim,
anormal geliĢim veya Ģüpheli geliĢim olarak yorumlanmaktadır.
3.1.2.b.Modified CHAT (M-CHAT).
M-CHAT, giriĢ bölümünde daha ayrıntılı Ģekilde açıklandığı gibi 18 aylık bebeklerde
otistik bozukluğun erken tesbitine yönelik geliĢtirilmiĢtir. Toplam 23 maddeden oluĢan ve
ebevyen bildirimli olan testte yer alan maddeler “Evet” , “Hayır” Ģeklinde
cevaplandırımaktadır. Bütün maddeler içerisinde sosyal iliĢki ve iletiĢime yönelik 6 madde
35
kritik maddeler olarak kabul edilmektedir. Toplamda 3 maddeden daha çok ya da 2 kritik
maddeden kalır puanı alan çocukların kapsamlı değerlendirmeye yönlendirilmesi
gerekmektedir.
3.1.2.c.Aile Bilgi Formu
Aile Bilgi Formu çocuğa ve aileye ait koruyucu ve risk etkenleri olarak da adlandırılan
değiĢkenlerin yani ailelerin sosyo-demografik bilgileri ile çocuğa ve anne/babaya ait
sağlık bilgilerinin toplanması amacıyla bu çalıĢmaya özel olarak araĢtırmacı tarafından
geliĢtirilmiĢtir. SĠAT Testini dolduran ailelerin bu formu da doldurmaları istenmiĢtir.
Formda yer alan değiĢkenler analizler sırasında koruyucu etkenler ve risk etkenler olarak
isimlendirilmiĢler ve incelenmiĢlerdir.
3.2.ĠġLEM
Çocuk Sağlığı Ġzlemi, Nöroloji polikliniği ile özel kliniğe çalıĢmanın yapıldığı tarihler
arasında ardısıra baĢvuran 6., 9., 12., 15., 18. ve 24. aylarında olan çocukların ailelerine
çalıĢma hakkında bilgi verilmiĢ, bu test çalıĢması ile çocuklarının geliĢimlerinin gözden
geçirileceği ve geliĢime yönelik risk durumu var ise erken dönemde tespit edilebileceği ve
kendilerine bu konuda destek verileceği bildirilmiĢtir. ÇalıĢmaya katılmak isteyen
ailelerden imzalı onay formu alındıktan sonra ilk iki ön çalıĢmada toplam 132 uygulamada
SĠAT Test soruları araĢtırmacı tarafından yüz yüze sorularak doldurulmuĢ, bu sayede
anlaĢılamayan soruların, ifadelerin ve kelimelerin fark edilmesi ve değiĢtirilmesi
sağlanmıĢtır. Ayrıca bu sayede sorular sırasında ihtiyaç duyulan örneklerin de doğru
seçilmesi ve olabildiğince anlaĢılabilir olması da sağlanmıĢtır. Tüm ailelere SĠAT Testi,
aile bilgi formu ve “gönüllünün aydınlatılmıĢ onam formu” birlikte verilmiĢtir. Ġki ön
çalıĢmadan oluĢan birinci bölümden sonra son hali oluĢturulan SĠAT Testi, çalıĢmanın
ikinci ve üçüncü bölümlerinde ebeveyn bildirimli bir test olma özelliği nedeniyle
polikliniklere gelen ailelere elden verilmiĢ ve doldurmaları istenmiĢtir. Muayene sıralarını
beklerken ya da muayene sonrasında bekleme salonunda testi dolduran aileler, testi
doktorlarına ya da poliklinik sekreterliğine bırakmıĢlardır. Ailelere testi doldururken
yardıma ihtiyaç duymaları halinde kendilerine yardım edileceği bilgisi verilmiĢ, isteyen
ailelere testi doldurmaları sırasında testin okunma ve iĢaretlenmesi için yardım
verilmiĢtir. Ayrıca ölçüt geçerliliği çalıĢmaları için sağlıklı çocuk izlem polikliniğinde
36
SĠAT Testini dolduran 18 ve 24 aylık çocuklar arasından çalıĢmanın gerçekleĢtirildiği
dönem sırasında ardısıra baĢvuran 22 çocuğun ailesinden M-CHAT testini cevaplamala
istenmiĢ ve 17 çocuğa ise DGTT II uygulanmıĢtır. Nöroloji polikliniğinden çalıĢmaya
katılan tüm çocuklara (23) hem DGTT II uygulanmıĢ hem de ailelerinden SĠAT Testini
doldurmaları istenmiĢtir. DGTT II toplam 40 çocuğa uygulanmıĢtır. M-CHAT Testi 22
çocuğa uygulanmıĢtır. 2 çocuğa hem Denver II GTT ve M-CHAT testi uygulanmıĢtır
(Tablo 3.1). Çocuk Sağlığı Ġzlem Polikliniğinde M-CHAT ve DGTT II testleri tez yazarı
tarafından, Nöroloji Polikliniğinde ise klinik personel tarafından uygulanmıĢtır.ÇalıĢmaya
toplam 310 çocuk katılmasına rağmen toplam 12 çocuğa ait SĠAT Testi sonucu ailelerin
yanlıĢ iĢaretlemeleri ve/veya maddeleri boĢ bırakmaları nedeniyle puanlanamamıĢtır.
Tablo 3.1. SĠATT,M-HAT ve Denver GTT II Uygulanan Çocuk Sayısı
Denver GTT II
M-CHAT
SĠATT
Çocuk Sağlığı
Ġzlem Polikliniği
17
22
263
Nöroloji Polikliniği
23
0
23
Özel Klinik
0
0
12
Toplam
40
22
298
3.2.1.SĠAT Testinin OluĢturulma
3.2.1.a.Madde Havuzunun oluşturulması
SĠAT Testinin oluĢturulmasında ilk olarak geliĢimsel gecikmelerin tespiti alanında
kullanılan 0-3 yaĢ geliĢim tarama testleri incelenmiĢ, testin sadece sosyal iletiĢim alan
odaklı olmasının hedeflenmesi nedeniyle, bu alana ait 06-24 ay dönem beceri ve geliĢim
basamaklarının literatürde incelemesi yapılmıĢtır. Sosyal iletiĢim alanına ait 06-24 ay ara
geliĢimsel basamakların farklı kaynaklardan birleĢtirilerek tam listesi yapılmıĢ, alanda
yapılan diğer geriye dönük ve ileriye yönelik çalıĢmalar ile vaka çalıĢmaları incelenerek
sosyal-iletiĢim alanına ait ve geliĢimsel gecikmelerde ayırt edici özelliği olduğu belirtilen
maddeler bu listeye eklenmiĢtir. Becerilerin listesi oluĢtuktan sonra soru formatına
getirilen maddelerden bazıları, anlaĢılabilirliği arttırabilmek amacıyla farklı söz dizimleri
Ģeklinde tekrar maddeleĢtirilmiĢ ve 165 soruluk bir madde havuzu oluĢturulmuĢtur.
Maddeler literatür bilgileri ıĢığında taslak sınıflandırmalara ayrılmıĢtır. Bu
sınıflandırmalar; Duygu (Affect), Beklenti (Anticipation), Farkındalık (Awareness),
37
ĠletiĢim (Communication), Nesne incelemesi (Object Exploration), Ġfade edici
(Expressive), El-kol hareket vb. kullanma (Gesture), Taklit (Imitation), Yönerge takibi
(Instruction), Niyet (Intention), BakıĢ (Looking), Memnun etme (Please), Problem Çözme
(Problem solving), Anlama (Receptive), KarĢılıklılık (Reciprocity), Hayali oyun (Role
play), Gösterme (Showing), Sosyal ĠliĢki (Social Relatednes) alanlarıdır.
3.2.1.b.Kapsam Geçerliği
Ġkinci adımda taslak formda yer alan maddelerin ölçmek istenen becerileri ölçmedeki
uygunluğunu değerlendirebilmek amacıyla, yani kapsam geçerliğinin (content validity)
sınanması için 4 alan uzmanının ( üç geliĢim psikolojisi uzmanı , bir dil ve konuĢma
bozuklukları uzmanı) görüĢüne baĢvurulmuĢtur.
3.2.1.c.Yapı Geçerliği
Yapı geçerliliği analizleri sonucunda oluĢan taslakAT Testi formu ile ya
geçerliğini belirlemek amacıyla iki pilot çalıĢma yapılmıĢtır. Yapı geçerliği, testin iliĢkili
olduğu hipotetik özellik ve treytleri ölçme durumunun deneysel veya faktör analitik
çalıĢmalarla araĢtırılmasıdır. Bir testin yapı geçerliğini belirlemek için, değiĢkenler
arasındaki iliĢkiyi tanımlamak gerekmektedir. Bu çalıĢmada, değiĢkenler arasındaki
iliĢkinin tanımlanabilmesi, ölçek maddelerinin iliĢkili faktörlerin altında toplanabilme
durumunun belirlenebilmesi amacıyla temel bileĢenler analizi (TBA; principle component
analysis: PCA) yapılmıĢtır.
3.2.1.d.Güvenirlik Analizi
Testte yer alan maddelerin aynı yapıyı ölçüp ölçmediğinin incelendiği iç tutarlılık
analizlerinde yüksek iç tutarlılık maddelerin aynı yapıyı ölçmekteki baĢarısı
göstermektedir
Temel bileĢenler analizi sonuçlarına göre belirlenen maddeler ile SĠAT testinin son hali
oluĢturulduktan sonra güvenirlik analizi olarak Cronbach‟s Alpha modeli kullanılmıĢtır
Cronbach‟s Alpha sorular arası korelasyona bağlı uyum değerini göstermektedir ve
Cronbach‟s Alpha değeri faktör altındaki soruların toplamdaki güvenirlik seviyesini
göstermektedir. Cronbach‟s Alpha değerinin 0.70 ve üstü olduğu durumlarda ölçeğin
güvenilir olduğu kabul edilmektedir.
38
3.2.2. Norm değerlerinin belirlenmesi
SĠAT Testi hazırlanırken testin Türk çocuklarının geliĢimini yansıtması ve geliĢimden
sapmaları doğru değerlendirebilmesi amacıyla norm çalıĢmasının yapılması
hedeflenmiĢtir. Bu amaçla test, 06-24 ay arası 310 çocuğa uygulanmıĢ ve her yaĢ grubunun
ortalama puanları ile standart sapmaları ve yüzde değerleri hesaplanmıĢtır .
3.2.3.Ölçüt geçerliğinin belirlenmesi
Bir tarama testinin esas amacı normal geliĢim gösteren çocuklar ile geliĢimsel sorun
açısından risk taĢıyan çocukları ayırt edebilmektir. Bir testin geçerliliğini inceleyebilmek
için iki temel adım vardır. Birincisi, en uygun kesme noktalarının belirlenmesine imkan
sağlayacak normatif datanın toplanmasıdır. Belirlenen kesme noktasının üzerinde ya da
altında kalan gruplar için normal geliĢen ya da risk taĢıyan grup Ģeklinde bir sınıflandırma
yapılmaktadır. Herhangi bir test için kesin bir kesme noktası varlığından söz etmek
mümkün olmamaktadır. Her test için en uygun kesme noktası çeĢitli /farklı denemeler
sonucunda en doğru normal/risk taĢıyan grup sınıflandırmasının yapılabildiği değerler
olmaktadır. Önemli olan olabildiğince çok risk taĢıyan çocuğun belirlenmesi ve bu sırada
olabildiğince az çocuğun gereksiz yere riskli olarak tanımlanmasını ve olabildiğince az
sayıda riskli çocuğun gözden kaçmasını sağlamaktır. Ġkinci adım ise belirlenen kesme
noktasına göre sınıflandırılan iki grubun (normal ve riskli) seçilen diğer ölçüm kriterlerine
göre oluĢan sınıflandırma ile örtüĢüp örtüĢmediğinin incelenmesi olmaktadır (Squires,
Bricker ve Twombly, 2003). Bu inceleme aynı zamanmda testin öngörü yeterliliğine ıĢık
tutması açısından önemlidir. Bu çalıĢmada belirlenen ölçüt testler ile karĢılaĢtırılması
yapılırken aynı zamanda SĠATT‟ın duyarlılığı(sensitivity) ( ilgili test tarafından riskli
olarak belirlenen ve diğer ölçüt test ile de riskli/anormal olarak belirlenen çocuk yüzdesi)
ve özgüllüğü (specificity) ( ilgili test tarafından risk durumu olmadığı tespit edilen ve diğer
ölçüt test tarafından da normal olarak değerlendirilen çocuk yüzdesi) hesaplanmıĢtır.
SĠAT Testinin kriter geçerliliği çalıĢmalarında kullanılan ölçüm kriterleri DGTT II ile
M-CHAT Testleri ve durumu belli olan grupların karĢılaĢtırılması yöntemidir.Kriter test
olarak seçilen her iki testin sonucunda sürekliliği olan bir toplam puan olmadığı için kriter
geçerliliği analizlerinde ROC analizi kullanılamamıĢtır.
39
3.2.3.a.SİATT ile Denver GTT II karşılaştırılması
DGTT IInin ölçüm kriteri olarak seçilmesinin iki nedeni vardır. Bunlardan ilki DGTT
II‟nin çalıĢmanın uygulandığı Ġstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde rutin olarak
kullanılan tek geliĢim tarama testi olmasıdır. Ġkincisi ise alan ile ilgili literatürde geliĢimsel
tarama testi olarak uygun bir geliĢim tarama testi olmadığı ve kullanılmasına yönelik
kaygılar belirtilmesine rağmen ülkemizde halen geliĢimsel gecikmelerin tespiti için en
k ve yaygın olarak kullanılan DGTT II ile SĠAT Testi‟ni karĢılaĢtırma imkanı
bulabilmek ve SĠAT Testi‟nin olası kuvvetli yanlarını vurgulayabilmektir.
3.2.3.b.SİATT ile M-CHAT karşılaştırılması
M-CHAT ise SĠAT Testinin ölçtüğü alan olan sosyal-iletiĢim alanını ilgilendiren bir
bozukluk olan otistik spektrum bozukluğunu yakalamak amacıyla geliĢtirilen ve bu y
grubuna uygulanabilen bir ölçek olması nedeniyle seçilmiĢtir.SĠAT testinin M-CHAT ile
karĢılaĢtırmasının yapılması yoluyla SĠAT Testi‟nin bahsedilen alan ve bozukluk için
uygunluğunu gösterebilme imkanı olabileceği varsayılmaktadır.
3.2.3.c.SİATT ile durumu bilinen grupların karşılaştırılma
Durumu belli olan gruplar yöntemi ise hali hazırda sahip oldukları özellikler nedeniyle
sınıflandırılabilen çocukların özelliklerinin test sonuçları ile örtüĢüp örtüĢmediğinin
karĢılaĢtırılması yöntemine dayanmaktadır. Bu yöntem için örneklemimizde yer alan
çocuklar dörtten fazla risk durumu taĢıyan çocuklar “risk pozitif grup” ve 3 veya daha az
risk etkeni taĢıyan çocuklar “risk negatif grup” olarak sınıflandırılmıĢ ve bu gruplar SĠAT
Testi sonuçlarına gore karĢılaĢtırılmıĢtır.
Literatür çocuğa, aileye ya da topluma ait özelliklerin bazılarının geliĢimsel sorunlar
açısından risk etkenleri olduğunu belirtmektedir. ÇalıĢmamızda yer alan değiĢkenler
çocuğa, anneye ait riskler ve toplum düzeyinde riskler olarak sınıflandırıldıktan sonra
çalıĢmaya katan grup “risk pozitif grup” ve “risk negative grup” olarak iki gruba
ayrılmıĢtır. Bu iki grup SĠATT sonuçları açısından karĢılaĢtırılmıĢ aynı zamanda risk
etkenlerinin tek tek SĠATT sonuçları ile olan iliĢkisi Ki kare testi kullanılarak
incelenmiĢtir. Bu sayede risk etkenlerinin hem kümülatif hem de tek tek etkisinin
incelenmesi mümkün olmuĢtur. Benzer Ģekilde geliĢim seyri üzerinde koruycu etkisi
olduğu belirtilen değiĢkenlerin de SĠATT sonuçları ile olan iliĢkisi ayrıca incelenmiĢtir.
ÇalıĢmamızda yer alan değiĢkenlerin risk etkenleri ve koruyucu etkenler olarak
sınıflandırılması Ģu Ģekildedir. (Tablo 3.2)
40
Tablo 3.2 . Risk ve Koruyucu Etkenler
Çocuğa ait risk etkenleri
Anneye ait risk etkenleri
Koruyucu etkenler
C1.Doğum kilo <2500
A1.Anne yaĢı <18
K1.Anne eğitim> lise
C.2 Doğum haftası <37
A2.Anne yaĢı >35
K2.Doğum sırası çocuk
C3.Çoğul doğum
A3.Anne eğitim <lise
K3.Anne sütü alı
C4.Kronik hastalıklar
A4.Anne kronik hastalık
K4.Baba eğitim>lise
C5.Takip edilen hastalık
A5.Anne hamilelik sorun
K5.Bakım veren anne
C6.Doğumsal bir anomali
K6.Bakım veren aile
büyüğü
C7.Hamilelikte çocukta
sorun
K7.Baba çalıĢıyor
C8.Doğumda yaĢanan
sorunlar
K8.Gelir seviyesi orta
yüksek
K9. Uyku,beslenme,
hareket, davranıĢ sorunu
hepsi yok
41
BÖLÜM 4
4.BULGULAR
4.1.Örneklem Özelliklerine ĠliĢkin Bulgular
Norm çalıĢması için kullanılan örneklem sağlıklı çocuk izlem polikliniğinden 275
çocuk, nöroloji kliniğinden 23, özel klinikten ise 12 çocuk olmak üzere toplam 310 çocuk
ve ailesinden oluĢmuĢtur. ÇalıĢmaya katılan ve analizlere temel teĢkil eden veri setindeki
yaĢ dağılımı Ģu Ģekildedir: 6 aylık 47 çocuk (%15.6), 9 aylık 51 çocuk (%16.9), 12 aylık 52
çocuk (%17.2), 15 aylık 36 çocuk (%11.9), 18 aylık 82 çocuk (% 27.2), 24 aylık 34 çocuk
(%11.3). Veri setinin % 47.4‟ü kız, % 52.6‟sı erkek çocuktan oluĢmaktadır. Veri setini
oluĢturan yaĢ gruplarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 4.1‟de verilmiĢtir.
Tablo 4.1. YaĢlara Göre Cinsiyet Dağılımı
Cinsiyet
Kız %
Erkek %
Toplam %
6 ay
26 (%18,2)
21 (13,2)
47(% 15,6)
9 ay
24 (%16,8)
27 (%17,0)
51 (% 16,9)
12 ay
28 (19,6)
24 (%15,1)
52 ( %17,2)
15 ay
14 (%9,8)
22 (%13,8)
36 (%11,9)
18 ay
36 (%25,2)
46 (%28,9)
82 (%27,2)
24 ay
15 (%10,5)
19 (%11,9)
34 (%11,3)
Toplam
143 (%47,4)
159 (%52,6)
302
Test için değerlendirilen demografik bilgiler Ekler bölümünde detay olarak
verilmiĢtir(Ek C).Elde edilen sonuçlar Ģöyledir. ÇalıĢmaya katılan çocukların yarısı
(%50.6) tek çocuktur. Çocukların %77‟si evde anne tarafından bakım almaktadır.
ÇalıĢmaya katılan ailelerin % 97‟sinde anne baba beraberdir ve anne babaların % 11.5‟i
akraba evliliği yapmıĢtır. Annelerin yaĢı incelendiğinde norm grubunun en fazla 25-35 y
grubundan oluĢtuğu (% 64), babanın yaĢı incelendiğinde ise 25-35 yaĢ arasının % 54, 35
yaĢ üstünün ise % 40 oranında olduğu görülmektedir. ÇalıĢmamıza katılan annelerin
eğitim seviyesi dengeli dağılım göstermektedir. Ġlköğretim seviyesinde %32.5, lise
42
seviyesinde % 31.7, yüksekokul seviyesinde ise % 35.3 anne katılımcı yer almaktadır.
Ġlköğretim sonrasında eğitim gören anneler % 67 ile çoğunluğu oluĢturmuĢlardır.
Babaların eğitim seviyesini incelediğimizde ise yüksekokul seviyesinin en yüksek oran
olduğu (% 49), gene lise ve yüksekokul toplamının yüksek (% 80) olduğu görülmektedir.
Annelerin %37.6‟sı, babaların ise %94.5‟i çalıĢmaktadır. ÇalıĢmaya katılan ailelerin
%84.5‟i orta düzey gelir seviyesinde olduklarını belirtmiĢlerdir .
Sağlık bilgileri benzer Ģekilde Ekler bölümünde detaylı olarak verilmiĢtir (Ek D). Elde
edilen bulgular Ģöyledir.ÇalıĢmaya katılan çocukların doğumlarının çoğunluğu (%64.4)
sezeryan ile gerçekleĢmiĢtir.Çocukların % 80‟i vaktinde doğmuĢ, yaklaĢık % 20‟si erken
doğmuĢtur. Çoğul gebelik oranı % 6.7 olarak bulunmuĢtur. Çocukların % 18‟inde takip
edilen bir hastalık ve/veya, % 13‟ünde kronik bir hastalık ve/veya %8‟inde doğumsal bir
anomali vardır. ÇalıĢmaya konu olan çocukların %12.4‟ünün kardeĢinde, % 15.6‟sının
annesinde, %11.3‟ünün ise babasında kronik bir hastalık ya da geliĢim sorunu
bulunmaktadır. Annelerin % 26.7‟si hamilelikte önemli bir sorun/hastalık geçirdiğini, %
19.1‟i hamilelik sırasında çocuk ile ilgili sorun, % 27.4‟ü doğum sırasında ya da
sonrasında çocuk ile ilgili sorun yaĢandığını belirtmiĢtir. Çocukların %88‟i 6 aydan daha
fazla anne sütü almıĢtır. Anne ve/veya babaların % 19.6‟sı uyku ile, % 29.3‟ü beslenme
ile, %4.1‟i motor hareketler (tutma, oturma, yürüme vb.), %8.3‟ü davranıĢlar ile ilgili (aĢı
huzursuzluk, ağlama, saldırgan davranma gibi) ve % 26.9‟u ise aĢırı hareketlilik ile ilgili
kaygı duyduklarını belirtmiĢlerdir. Ayrıca ailelerin %2.3‟ünün duyma ve görme ile ilgili
kaygılarının olduğu görülmektedir
ÇalıĢmamıza katılan çocukların sahip oldukları risk etkenleri incelendiğinde, norm
grubunu oluĢturan çocukların sadece %19‟unun hiç risk etkeni taĢımadığı görülmektedir.
Çocukların yaklaĢık %22,4 „ü bir, % 23,1‟i iki %13,3‟ü ise üç risk etkeni taĢımaktadır. 3
veya daha az risk etkeni taĢıyan çocuk yüzdesi toplamda % 78‟dir (Tablo 4.2).
43
Tablo 4.2.Risk Etkeni Yüzdeleri
Risk Faktör
Sayısı
Çocuk sayısı
%
Toplam%
0
49
19,2
19,2
1
57
22,4
41,6
2
59
23,1
64,7
3
34
13,3
78,0
4
24
9,4
87,5
5
21
8,2
95,7
6
4
1,6
97,3
7
5
2,0
99,2
8
1
0,4
99,6
9
1
0,4
100
Toplam
255
100
4.2.Kapsam Geçerliğine ait çalıĢmalar
Literatür araĢtırmalarına dayanılarak oluĢturulan taslak formda yer alan maddelerin
ölçmek istenen becerileri ölçmedeki uygunluğunu değerlendirebilmek amacıyla, yani
kapsam geçerliğinin sınanması için 4 alan uzmanının görüĢüne baĢvurulmuĢtur.
Uzmanların görüĢleri doğrultusunda maddelerde kelime ve söz dizimi değiĢtirmeleri ve
sıralama değiĢiklikleri yapılmıĢtır. Bazı maddeler çıkarılmıĢtır. Bu yöntem ile 143
maddeden oluĢan taslak form hazırlanmıĢtır.
4.2.1.Yapı geçerliğine ait bulgular
SĠAT Testini geliĢtirmeye yönelik ilk ön çalıĢmada 06-24 ay arası çocukları olan 77
aile ile yüz yüze görüĢme yapılarak test uygulanmıĢ ve katılan ailelere ayrıca geliĢim
danıĢmanlığı hizmeti verilmiĢtir.
Yapı geçerliğini belirlemek için yapılan Temel BileĢenler Analizinde (TBA; Principle
Component Analysis: PCA) faktör çıkartma (factor extraction) yönteminden yararlanılmıĢ,
TBA‟ya iliĢkin uygulamalarda, Kaiser normalleĢtirilmesi ölçütü uyarınca özdeğeri
1.00‟den büyük olan faktörler yoruma esas alınarak ortak varyansa katkıları belirlenmiĢtir.
Verilere faktör döndürmesi yöntemi olarak Varimaks rotasyonu uygulanmıĢ ve faktör
yükleri .316‟nın altında kalanlar, varyansa katkıları .10‟un altında olması nedeniyle,
dikkate alınmamıĢtır.
44
Ġlk TBA‟da, yapı geçerliğini belirlemek için faktör yükleri .316‟nın altında kalanlar ile
birden fazla faktörde görünen maddeler ise saf maddeler olmamaları nedeniyle elenmiĢtir.
Yapılan analizler sonucunda faktör yükleri .533 - .911 arasında değiĢen toplam 7 faktör
altında yer alan 56 maddelik ikinci taslak form elde edilmiĢtir .Faktör sayısının çok olması
ve madde sayısının nispeten planlanan sayıdan çok olması nedeniyle ikinci pilot çalıĢma
yapılmasına karar verilmiĢtir. Ġkinci ön çalıĢmada ise toplam 56 madde olan ikinci form 55
aileye verilmiĢtir. Bu aĢamada yapılan TBA‟da da yine faktör yükleri .316‟nın altında
kalan ve birden fazla faktörde görünen maddeler elenmiĢtir. Sadece literatüre göre ayırt
edici özelliği olan 2 madde (“Bebeğinizi kucağınıza almak için uzandığınızda kucağa
alınacağını anlar, heyecanlanır ve o da size doğru uzanır” ve “Bebeğiniz baĢka Ģeyle
ilgilenirken size bakmasını sağlamanız kolaydır”) düĢük yük değeri taĢımasına rağmen test
maddesi olarak yerini korumuĢtur. Ġlk analizde 6 faktör altına toplanan madder ikinci
aĢamada iki faktör sınırlaması getirilerek tekrar analiz edilmiĢtir. Ġkinci TBA sonuçlarına
göre yük değerleri .391 -.853 arasında değiĢen iki faktörün, varyansın %43 ünü (birinci
faktör %30, ikinci faktör %13) açıklama gücü olduğu görülmüĢtür. Testin son hali,
maddeler, madde faktör yükleri ile cronbach‟s alpha değerleri Ekler bölümünde yer
almaktadır(Ek E).
Elde edilen maddelerin içerikleri incelendiğinde alanyazında ayırt edici maddeler ile
parallellik taĢıdığı, sosyal iletiĢim alan ile iliĢkili becerilerin büyük çoğunluğunu
kapsandığı görülmüĢ ve bu noktadan sonra madde azaltılmasına ihtiyaç olmadığına karar
verilmiĢtir. Maddelerin alana ait olası tüm becerilere denk düĢen sayıda ve detay
olmasının bir diğer amacı da maddelerin aynı zamanda gerektiğinde eğitsel hedefe
dönüĢtürülebilmesi ve müdahale programlarında kullanılabilmesinin sağlanabilmesinin
amaçlanması olmuĢtur. Sonuç olarak 43 madde ile testin son hali belirlenmiĢtir (Tablo
4.3).
45
Tablo 4.3.SĠATT Faktörler ve Faktör Değerleri ile Faktörlerin Açıklayıcı Güçleri
SĠATT
Faktör/Alan Adı
Madde Sayısı
Faktör Yük
Değeri
Faktörün
açıklayıcı
gücü
KonuĢma öncesi
becerler
F1a
26
Kelime kullanımı
F1b
5
ĠletiĢime yönelik
sosyal beceriler
F1
31
.853-.420
%30
Farkındalik içeren
beceriler
F.2
10
.743-.391
%13
Sosyal-ĠletiĢim Alan
SĠATT Toplam
41
%43
Sonuç olarak SĠAT Testi, iki faktör altında toplam 43 maddeden oluĢan bir test
olarak norm çalıĢması için hazır hale gelmiĢtir. SĠAT Testinin faktörleri;Birinci faktör 31
soru ile “ĠletiĢime yönelik sosyal beceriler”, Ġkinci faktör ise 10 soru ile “Farkındalık
içeren beceriler” olarak adlandırılmıĢtır. 31 maddeden oluĢan birinci faktör olan “ĠletiĢime
yönelik sosyal beceriler”, kendi içerisinde soru maddelerinin anlamlarına göre sıralanması
ve puanlama açısından kolaylık olması için iki alt bölüme ayrılmıĢtır Ġlk bölüm 1-26. soru
ile “konuĢma öncesi beceriler” ikinci bölüm ise 5 soru ile “kelime kullanımı” olarak
adlandırılmıĢtır. Testte yer alan ikinci faktörün son iki maddesinin puanlamaya dahil
edilmeden testin sonunda uyarıcı maddeler olarak yer almasına karar verilmiĢtir. Bu
kararın sebebi bu iki maddenin uygulama sırasında aileler tarafından anlaĢılabilirliğinin zor
olduğunun gözlenmesi ancak literatürde özellikle otistik spektrum bozuklukları için alarm
iĢaretleri (red flags) olarak kabul edilmeleri nedeniyle uzmanlar için uyarıcı maddeler
olabilme özelliklerinin olmasıdır. Bu nedenle bu iki madde puanlamaya dahil olmayacak
Ģekilde formda yerlerini korumuĢlardır. Ebeveynler tarafından doldurulan SĠAT Testi
maddeleri “henüz değil”, “ara sıra”, “sık sık” Ģeklinde cevaplandırılmaktadır. “Henüz
değil” 1 puan, “ara sıra” 2 puan, “sık sık” ise 3 puan olarak değerlendirilmektedir. Test
içerisinde 4 seçenekli bir soru ile 5 seçenekli 3 soru yer almaktadır. Bu seçenekler her
seçenek için 1. seçenek 1 puan, 2. seçenek 2 puan, 3. seçenek 3 puan, 4. seçenek 4 puan ve
5. seçenek 5 puan olacak Ģekilde değerlendirilmektedir. SĠAT Testi‟nin faktör isimleri ve
madde dağılımı ile puanlaması ise tablo 4.4 de yer almaktadır.
46
Tablo 4.4.SĠATT Faktör Ġsimleri ve Madde Sayıları
Madde Sayısı
Toplam Puan
maksimum-minumum
Sosyal-ĠletiĢim Alan Testi (SĠATT)
41
130 - 41 puan
F1. ĠletiĢime Yönelik Sosyal Ġçerikli Beceriler
31
100 - 31 puan
F1.a. KonuĢma Öncesi Beceriler
26
83 - 26 puan
F1.b.Kelime Kullanımı
5
17 5 puan
F2.Farkındalık Ġçeren Beceriler
10
30 - 10 puan
Uyarıcı Maddeler
2
-
4.2.3. Güvenirlik Analizine ait Bulgular
SĠAT Testi‟nin psikometrik özellikleri incelenirken güvenirliğini incelemek için
tutarlılık katsayıları hesaplanmıĢtır. Testte yer alan maddelerin aynı yapıyı ölçüp
ölçmediğinin incelendiği iç tutarlılık analizlerinde yüksek iç tutarlılık katsayılarının, test
maddelerinin aynı yapıyı ölçmekteki baĢarısını gösterdiği kabul edilmektedir.AT
Testinden elde edilen puanların güvenirliğini incelemek için Cronbach‟s Alpha iç tutarlılık
katsayıları hesaplanmıĢtır (Tablo 4.5). Ölçeğin alt faktörlerinin Cronbach‟s Alpha
katsayıları .811-.967 iken tüm test için Cronbach‟s Alpha katsayısı .962 olarak
bulunmuĢtur .
Tablo 4.5.SĠATT Testi ve Faktörlerinin Cronbahc’s Alpha Değerleri
Faktör/Alan Adı
Faktör kısaltma
Madde Sayısı
Cronbach‟s Alpha
ĠletiĢime yönelik
sosyal beceriler
F.1
31
.967
KonuĢma öncesi
becerler
F.1 .a
26
.961
Kelime kullanımı
F.1.b
5
.911
Farkındalik içeren
beceriler
F.2
10
.811
Sosyal-ĠletiĢim Alan
SĠATT Toplam
41
.962
4.3. Norm ÇalıĢmasına ait bulgular
SĠATT testinin kapsadığı yaĢ grubunun norm çalıĢmasını yapabilmek amacıyla çocuk
sağlığı izlem polikliniğine çalıĢmanın yapıldığı dönem içerisinde ardısıra baĢvuran 6-24 ay
47
arası 310 çocuğun ailesinden SĠAT Testini doldurmaları istenmiĢtir. Bu yöntem ile 06-24
ay arası 6., 9., 12., 15., 18. ve 24. aylara ait yaĢ grublarının ortalama puanları, standart
sapmaları ve yüzde değerleri hesaplanmıĢtır . Bu tablolar Ekler bölümünde yer almaktadır
(Ek F).
Norm değerlerine göre dil ve sosyal geliĢim basamaklarının (SĠATT maddeleri)
yaĢlara göre gerçekleĢme yüzdeleri de ayrıca hesaplanmıĢtır. Maddelerin yaĢlara göre
gerçekleĢme yüzdeleri Ekler bölümünde yer almaktadır (Ek G). Bu maddeler erisinden
giriĢ kısmında ayrıntılı olarak anlatılan alan becerilerini ölçmeyi amaçlayan ve vurgulanan
maddeler detaylı olarak incelenmiĢtir. Bunlar;
“Odanın diğer ucundaki bir eşyaya doğru bakıp parmağınızla işaret ettiğinizde
bebeğiniz gösterdiğiniz yönde bakar.” (“işaret hareketini takip etme” becerisi) (soru no
3). ATT norm verilerine göre bu beceri 6 aylık bebeklerin %37‟sinde henüz
görülmemekte, % 21‟inde zaman zaman, %41,1‟inde ise sıklıkla görülmektedir. 9. ayda
% 22 oranında henüz görülmemekte, %30 oranında zaman zaman % 48 oranında ise
sıklıkla görülmektedir. 12. ayda % 3,8 oranında henüz görülmemekte, %15,4 oranında
zaman zaman, % 80,8 oranında sıklıkla görülmektedir. 15. ayda henüz görülmeme oranı 0
iken, %13,9 oranında zaman zaman, % 86,1 oranında ise sıklıkla görülmektedir. 18.ayda
%1,2 oranında henüz görülmemekte, % 12 oranında zaman zaman, %86,7 oranında ise
sıklıkla görülmektedir. 24.ayda % 2,9 oranında henüz görülmemekte, % 2,9 oranında
zaman zaman, % 94,1 sıklıkla görülmektedir.
“Bebeğiniz sizin baktığınız yöne doğru döner ve bakar”. (“bakış takip etme
becerisi) (soru no 4). SĠATT norm verilerine göre bu beceri 6 aylık bebeklerin
%30,4‟ünde henüz görülmez iken, % 26,1‟inde zaman zaman, % 43,5‟ünde ise sıklıkla
görülmektedir. 9 aylık bebeklerde %12 oranında henüz görülmemekte, % 40 oranında
zaman zaman, %48 oranında ise sıklıkla görülmektedir. 15.ayda %5,6 oranında henüz
görülmemekte, %33,3 oranında zaman zaman, %61,1 oranında sıklıkla görülmektedir.
18.ayda %6 oranında henüz görülmemekte, % 34,9 oranında zaman zaman, %59 oranında
ise sıklıkla görülmektedir.24.ayda %2,9 oranında henüz görülmemekte, % 20,6 oranında
zaman zaman, % 76,5 oranında sıklıkla görülmektedir.
“Bebeğiniz kendiliğinden size bir şeyler getirir ya da bir şeyler gösterir”. (“nesne
gösterme” becerisi) (Soru no 6). ATT norm verilerine göre bu beceri 6.ayda %91,3
oranında henüz görülmemekte, % 4,3 oranında zaman zaman, %4,3 oranında ise sıklıkla
48
görülmektedir. 9.ayda % 74 oranında henüz görülmemekte, % 24 oranında zaman zaman ,
% 2 oranında ise sıklıkla görülmektedir. 12.ayda %30,8 oranında henüz gözükmemekte,
% 28,8 oranında zaman zaman, % 40,4 oranında ise sıklıkla görülmektededir., 15 ayda
%2,8 oranında henüz görülmemekte, % 27,8 oranında zaman zaman, % 69,4 oranında ise
sıklıkla görülmektedir .18 ayda % 7,2 oranında henüz görülmemekte, % 18,1 oranında
zaman zaman, %74,7 oranında sıklıkla görülmektedir.24.ayda henüz görülmeme oranı 0
iken %14,7 oranında zaman zaman, % 85,3 oranında ise sıklıkla görülmektedir.
“İsteklerini işaret parmağı ile gösterir”. (“işaret hareketini kullanma” becerisi) (Soru
no 8). SĠATT norm verilerine göre bu beceri 6. ayda % 93,5 oranında henüz
görülmemekte, % 6,5 oranında zaman zaman, 0 oranında sıklıkla görülmektedir. 9 ayda %
88 oranında henüz görülmemekte, % 8 oranında zaman zaman, %4 oranında ise sıklıkla
görülmektedir.12.ayda ise %26,9 oranında henüz görülmemekte, % 25 oranında zaman
zaman, % 48,1 oranında sıklıkla görülmektedir. 15.ayda % 11,1 oranında henüz
rülmemekte, %27,8 zaman zaman, %61,1 sıklıkla görülmektedir.18.ayda % 8,4
oranında henüz görülmemekte, % 14,5 zaman zaman, % 77,1 oranında ise sıklıkla
görülmektedir.24.ayda %5,9 oranında henüz görülmemekte, % 11,8 zaman zaman, %82,4
oranında sıklıkla görülmektedir.
“Bebeğiniz hareketle göstermeden kaç kelime ya da basit cümleyi anlar?”. ( dili
anlama” becerisi) (Soru no 16). Bu maddenin cevapları “0 kelime=hiç”, “1-3 kelime/basit
cümle=az”, “4-10 kelime/basit cümle= az-orta”, “11-20 kelime/basit cümle= orta çok”,
“21 ve üzeri kelime/basit cümle = çok” olarak kategorilendirildiğinde, 6 aylık bebeklerin
%69,6nın hiç bir kelimeyi anlamadığı, % 26,1‟inin az düzeyde, %4,3‟ünün ise orta-az
düzeyde kelime anladığı görülmektedir. 9.ayda hiç kelime anlamayan yüzdesi % 32, az
kelime anlama yüzdesi %28, az-orta kelime anlama yüzdesi %34, orta-çok kelime anlama
yüzdesi %4, çok kelime anlama yüzdesi ise %4‟dür. 12. ayda hiç kelime anlamayan
yüzdesi %19,2 az kelime anlayan yüzdesi % 19,2, az-orta kelime anlayan yüzdesi % 36,5,
orta-çok kelime anlayan yüzdesi % 15,4 ve çok kelime anlayan yüzdesi ise %9,6‟dır.
15.ayda hiç kelime anlamayan yüzdesi 2,8‟e düĢmektedir. 15.ayında olan bebeklerin
%2,8 i hiç, % 33‟ü az düzeyde, %25‟i az-orta düzey, %16,7‟si orta-çok düzeyde, %
22,2‟si ise çok düzeyde kelime anlamaktadır. 18. ayda % 2,4 bebeğin hiç bir kelimeyi
anlamadığı, %8,4 bebeğin az, %16,9 bebeğin az-orta, %21,7 bebeğin orta-çok, % 50,6
bebeğin ise çok düzeyde kelime anladığı görülmektedir. 24. aya gelindiğinde ise
49
çocukların sadece %2,9 unun hiç , % 5,9‟unun az-orta, %11,8‟inin orta-çok, % 79,4‟ünün
çok kelime anladığı görülmektedir.
Bebeğiniz kaç değişik kelimeyi anlamlı şekilde kullanır?”. (“dili kullanma
becerisi) (Soru no 27). ATT norm verilerine göre, ylara göre kelime kullanımı
becerisini incelemek için “bebeğiniz kaç kelimeyi anlamlı Ģekilde kullanır?” maddesine
verilen cevaplar 1 puan=hiç, 2 puan= az (1-3 kelime), 3 puan= orta-az (4-10 kelime), 4
puan= orta-çok (11-20 kelime), 5 puan=çok (21 ve üzeri kelime) olarak
gruplandırıldığında Ģu sonuçlar ortaya çıkmaktadır. 6 ayık bebeklerin %89,1i hiç kelime
kullanmamakta, %8,7‟si az düzeyde, %2,2‟ si ise orta-az düzeyde kelime kullanmaktadır.
9 aylık bebeklerin % 59,2‟si hiç, %28,6‟ az, %10, 2‟si az-orta, % 2‟ si orta-çok kelime
kullanmaktadır. 12. ayda % 35,3 oranında hiç kelime kullanımı görülmemekte, % 31,4
oranında az, % 29,4 oranında orta-az, % 3,9 oranında ise orta-çok kelime kullanımı
görülmektedir. 15 .ayda %5,7 hiç, %45,7 az, %25,7 az-orta, %14,3 orta- çok, %8,6 ise çok
kelime kullanmaktadır. 18. ayda % 4,8 oranında hiç, %21,7 oranında az, % 36,1 oranında
az-orta, %18,1 oranında orta-çok, % 19,3 oranında ise çok kelime kullanımı görülmektedir
24. ayda % 2,9 oranında hiç, %8,8 az, % 8,8 az-orta, %20,6 orta-çok, % 58,8 ise çok
kelime kullanmaktadır.
“Bebeğiniz basit sorulara kelime ile cevap verir.(“nesne isimlendirme” becerisi)
(Soru no 29). Bu beceri 6. ay düzeyinde hiç görülmemektedir. 9 ayda ise %98 oranında
henüz görülmemekte ve % 2 oranında zaman zaman görülmektedir. 12. ayda ise %92,2
oranında henüz görülmemekte, % 3,9 oranında zaman zaman, %3,9 oranında ise sıklıkla
görülmektedir.15. ayda %71,4 oranında henüz görülmemekte, %20 oranında zaman
zaman, % 8,6 oranında ise sıklıkla görülmektedir.18.ayda % 48,2 oranında henüz
görülmemekte, % 19,3 oranında zaman zaman, % 32,5 oranında sıklıkla
görülmektedir.24.ayda % 14,7 oranında henüz görülmemekte, %23,5 oranında zaman
zaman, % 61,8 oranında sıklıkla görülmektedir.
“Bebeğiniz ile göz göze gelmek kolaydır”.(“göz kontağı kurabilme” becerisi) (Soru
no 34). SĠATT norm verilerine göre bu beceri 6 aylık bebeklerde %6,5 oranında hiç
görülmemekte, %8,7 oranında zaman zaman, %84,8 oranında ise sıklıkla görülmektedir. 9
aylık bebeklerde ise % 8,1 oranında henüz görülmemekte, %12,2 oranında zaman zaman,
% 79,6 oranında ise sıklıkla görülmektedir.12. ayda henüz görülmeme oranı %0 iken, %12
oranında zaman zaman, % 88 oranında sıklıkla görülmektedir.15. ayda henüz görülmeme
50
oranı 0 iken zaman zaman oranı % 8,6, sıklıkla görülme oranı ise %91,4 dür. 18 ayda %1,2
oranında henüz görülmemekte, % 13,3 oranında zaman zaman, %85,5 oranında sıklıkla
görülmektedir.24.ayda henüz görülmeme oranı 0 iken %5,9 oranında zaman zaman,
%94,1 oranında sıklıkla görülmektedir.
“Bebeğiniz, adı ile seslendiğinizde bakar”.(“ismine bakma” becerisi) (Soru no 37) .
SĠATT norm verilerine göre bu beceri, 6 aylık bebeklerde % 8,5 oranında henüz
görülmemekte, %19,6‟ sında zaman zaman, % 71,7‟sinin sıklıkla görülmektedir. 9 aylık
bebeklerde % 4,1 oranında henüz görülmemekte, % 20,4 oranında zaman zaman, % 75,5
oranında ise sıklıkla görülmektedir.12.ayda %2 oranında henüz görülmeyen bu davranıĢ
%6 oranında zaman zaman, % 92 oranında ise sıklıkla görülmektedir. 15.ayda henüz
görülmeme oranı 0 iken, zaman zaman oranı 11,4, sıklıkla oranı ise 88,6‟dır.18.ayda %1,2
henüz görülmemekte, %9,6 oranında zaman zaman, %89,2 sıklıkla görülmektedir.24.ayda
henüz görülmeme oranı 0 iken, % 11,8 oranında zaman zaman, %88,2 oranında sıklıkla
görülmektedir.
Norm çalıĢmasından elde edilen bulguların incelenmesinden sonra çalıĢmamızda yer
alan bazı değiĢkenlerin SĠAT Testi puanları üzerinde yaratabileceği olası etkiler dikkate
alınmıĢtır. Bu nedenle diğer analizlere devam etmeden önce bu değiĢkenler ileAT Testi
toplam puanı ve alt test puanları arasındaki iliĢki incelenmiĢtir.
Bu değiĢkenler:
1. yaĢ,
2. cinsiyet
3. testin verildiği yer ve
4. testi dolduran kiĢi Ģeklindedir.
4.3.1.SĠATT puanlarının yaĢlara göre incelenmesi,
SĠAT Testinin puanlarının 6 yaĢ grubunda yaĢlara göre farklılık gösterip göstermediği
ANOVA testi ile incelenmiĢ ve toplam puan (F(5)= 18036,274); p=. 000), birinci faktör
(F(5)=16