ArticlePDF Available

Cebimizdeki Değerli Çöp-Cep Telefonu Atıklarında Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu

Authors:

Abstract

Teknolojinin hızla gelişmesiyle elektronik ürünlerin ömürleri kısalmakta ve elektronik atıkların sayısı buna paralel biçimde artış göstermektedir. Elektronik atıkların kazanılmasında ve/veya uygun bir biçimde bertaraf edilmesinde belediyelerin, üreticilerin ve tüketicilerin sorumlulukları vardır. Bu çalışmanın amacı elektronik atıkların önemli bir bölümünü oluşturan cep telefonlarında üreticilerin sorumluluklarını "genişletilmiş üretici sorumluluğu" kapsamında incelemektir. Genişletilmiş üretici sorumluluğu, cep telefonu üreticilerinin (n=12) kurumsal web siteleri aracılığıyla içerik analizi kullanılarak incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre cep telefonu üreticilerinden sadece bir tanesi Türkiye’de cep telefonlarını geri alma programı uygulamakta ve konuya dair bilgileri web sitesinde ayrı bir sayfa olarak aktarmaktadır. Diğer üreticiler ise henüz Türkiye’de geri alma programı uygulamamaktadır. Ayrıca diğer üreticilerin konu ile ilgili web sayfalarında yer alan bilgilerin bazıları Türkçe bazıları da İngilizce olarak yer almaktadır.
Pazarlama İ ç g ö r ü s ü Ü z e r i n e Ça l ı ş m a la r
(Studies on M a r k eting I n s i g h t s)
Cil t/ Vo l: 2 Sa yı /I ss ue :1 2 01 8
35
Cebimizdeki Değerli Çöp – Cep Telefonu Atıklarında Genişletilmiş
Üretici Sorumluluğu
The Valuable Rubbish in Our Pockets – Extended Producer Responsibility in
Mobile Phone Wastes
Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Coşkun
Akdeniz Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Pazarlama Bölümü, Antalya, Türkiye
Makale Kabul: 09.07.2018 Düzeltme: 20.07.2018 Yayına Kabul: 23.07.2018
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı elektronik atıkların önemli bir bölümünü oluşturan cep telefonlarında
üreticilerin sorumluluklarını "genişletilmiş üretici sorumluluğu" kapsamında incelemektir.
Tasarım/metodoloji/yaklaşım: Genişletilmiş üretici sorumluluğu cep telefonu üreticilerinin kurumsal
web siteleri (n=11) aracılığıyla nitel bir araştırma yöntemi olan içerik analizi ile incelenmiştir.
Bulgular: Cep telefonu üreticilerinden sadece bir tanesi Türkiye’de cep telefonlarını geri alma programı
uygulamakta ve konuya dair bilgileri web sitesinde ayrı bir sayfa üzerinden vermektedir. Diğer üreticiler
ise henüz Türkiye’de geri alma programı uygulamamaktadır. Konu ile ilgili web sayfalarında yer alan
bilgilerin ise bazıları Türkçe bazıları da İngilizcedir.
Araştırma sınırlamaları: Araştırmada elektronik atık olarak sadece cep telefonlarına dair genişletilmiş
üretici sorumluluğu incelenmiş ve verilerin analizi kurumsal web siteleri üzerinden yapılmıştır.
Sosyal/Ekonomik/Sektörel etkiler: Genişletilmiş üretici sorumluluğu kapsamında cep telefonu
üreticilerinin tüketicileri e-atıkların geri toplanması konusunda bilgilendirmede yetersiz kaldığı
görülmektedir. Üreticiler Türkiye’de de geri alma programlarını başlattıklarında bu bilgileri kurumsal web
siteleri aracılığıyla tüketicilere aktararak sürece etkin bir biçimde katılımlarını sağlayabilirler.
Özgünlük: E-atık kapsamında genişletilmiş üretici sorumluluğu cep telefonu markaları özelinde
incelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Elektronik atık, cep telefonu, genişletilmiş üretici sorumluluğu, içerik analizi
Abstract
Purpose: The purpose of this study is to analyze how mobile phone manufacturers convey information on
the extended producer responsibility through their corporate websites in Turkey.
Design/methodology/approach: Content analysis was the primary tool for analyzing the published
information on mobile phone take-back program at 11 mobile phone manufacturers’ corporate websites.
Findings: Only one manufacturer carries out mobile phone take-back program in Turkey and has a web
page of the program. Other manufacturers have not yet a take-back program. Some of the information on
their web pages are in Turkish and some in English.
Limitations: The study covers only extended producer responsibility for mobile phones and analyzes the
corporate websites.
Social/Economic/Sectoral value: Mobile phone manufacturers seem to be inadequate in informing
consumers for extended producer responsibility. Once they start the take-back program in Turkey, they
could inform the consumer through their websites and ensure the participation of consumers in the process.
Originality: Extended producer responsibility has been specifically investigated for mobile phones.
Keywords: Electronic waste, mobile phone, extended producer responsibility, content analysis
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
36
GİRİŞ
Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte elektronik
ürünlerin kullanım ömürleri kısalmaktadır.
Elektronik dünyasındaki keşifler ve yenilikler,
müşteri talepleri ve uluslararası ticaretin gelişmesi
elektronik ürünlerin üretimi ve tüketimini
hızlandırmıştır. Elektronik ürünlerin yaşam
sürelerinin kısalması sonucunda zehirli elektronik
atık (e-atık) sayısında ciddi artışlar gözlenmiştir. E-
atık, ürün ömrü sona ermiş veya yeniden kullanılma
niyeti olmadan atılmış/ıskartaya çıkarılmış her
türlü elektrikli ve elektronik ürünü veya parçasını
içermektedir.
Dünya çapında her yıl giderek artan e-atıkların
birçoğu çöplüklere uygun olmayan şekillerde
atılmakta ve içerdikleri toksik maddelerle toprağı
ve yer altı sularını kirletmektedir. Bu sebeple e-
atıkların bertarafı ciddi bir çevre problemi olarak
dünya gündemine yerleşmiştir. Çünkü elektronik
ürünlerde kullanılan materyallerin bazıları değerli
madenlerken, bazıları ise nadir bulunan ve rezervi
kısıtlı olan madenlerdir. Dünya maden rezervlerinin
azaldığı düşünüldüğünde, e-atıklardan elde
edilebilecek madenler özellikle elektronik
ürünlerin yoğun olarak üretildiği ülkeler için önem
kazanmaktadır. Atıkların geri kalanı ise gelişmekte
olan ülkelere gönderilmekte veya yasal olmayan bir
şekilde okyanuslara atılmaktadır. Hükümetler ise
küresel çapta her türlü canlıyı etkileyen bu
probleme karşı ülkenin gelişmişlik seviyesine göre
farklılık gösteren yasal mevzuatlar ile e-atık
oluşumunu azaltmak için girişimlerde
bulunmaktadırlar. E-atıkların zararlı etkileri
sebebiyle gelişmiş ülkeler elektronik ürünlerin
üreticileri, dağıtıcıları ve tüketiciler için çeşitli
düzenleyici çevre kuralları getirmektedir. Özellikle
üreticiler açısından ürünlerin üretim recinde
zehirli materyallerin kullanımının azaltılması ve
geri dönüşüme uygun tasarımların kullanılması
konusunda teşviklerde bulunulmaktadır. Bu
noktada yasalar ile sürecin hükümetler üzerindeki
yükü, üreticilere ve tüketicilere yüklenmektedir.
Genişletilmiş üretici sorumluluğu kavramı bir çevre
koruma strateji olarak hayata geçirilerek üretici
ürünün tüm yaşam döngüsü boyunca sorumlu
tutulmaktadır.
Evlerde ya da işletmelerde kullanılan, elektrikli güç
kaynağı kullanan herhangi bir ürün e-atık olarak
kabul edilebilir. Buzdolapları, soğutucular, klimalar,
kurutucular, floresan lambalar, televizyon,
bilgisayar, yazıcı, cep telefonu, hesap makinesi gibi
ürünler e-atığa birer örnektir. Cep telefonları, e-
atıkların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)’nin e-
atıklara dair 2017 yılında hazırlamış olduğu rapora
göre içerisinde cep telefonlarının da bulunduğu
küçük cihazların e-atık olarak kabul edilen ürün
kategorileri içerisinde payı 3,9 milyon tondur.
Günümüzde dünyada cep telefonu kullanan
insanların sayısı yaklaşık olarak 5 milyardır. 2019
yılı itibariyle dünya nüfusunun %67’sinin bir cep
telefonu olacağı düşünülmektedir. Cep telefonu
pazarındaki bu artışın en büyük sebebi akıllı
telefonların yaygın bir biçimde kullanılmaya
başlanmasıdır. Üreticilerin hemen hemen her yıl
farklı model ve markalarda ürün tanıtması ve
fiyatların düşmesi de pazarın dinamizmini ciddi
oranda etkilemektedir (ITU, 2017). Örneğin 2018
yılında cep telefonu kullanıcıların %50’sinin akıllı
telefon kullanacağı öngörülmektedir (Statista,
2018). TÜİK (2016) verilerine göre Türkiye’de
hanelerin %96’sının cep telefonu veya akıllı
telefonu bulunmaktadır. DORinsight’in Türkiye’de
9000 kişi ile gerçekleştirdiği araştırmaya göre
ülkemizde cep telefonu değiştirme sıklığı ortalama
2,5 yıldır (The Brand Age, 2016). Özellikle
günümüzde yeni iletişim teknolojileri ile içe
büyümüş veya yaşamının bir zamanında bu
teknolojiler ile tanışmış olan nesiller de olması akıllı
telefon sahipliğinin ilerleyen yıllarda daha da
artacağının belirtileri olarak kabul edilebilir.
Bununla birlikte tüketicilerin aynı anda birden fazla
telefona sahip olduğu gerçeği de dikkat
çekmektedir. Cep telefonu pazarının arz ve talep
bakımından bu dinamik ve karmaşık yapısı da göz
önünde bulundurulduğunda henüz ürün ömrü
bitmemiş olsa da kullanılmayan, geri
dönüştürülmeyen, uygun bir biçimde bertaraf
edilmeyen tonlarca e-atık gerçeği mevcuttur.
Cep telefonu üreticileri ise hem yasal mevzuatlar
sayesinde hem de bir cep telefonunda bulunan
değerli materyallerin geri dönüştürülmesinden elde
edilecek çevresel ve ekonomik fayda sebebiyle e-
atığı azaltmak için çevre yönetim sistemleri
tasarlamaktadır. Bu sistemler içerisinde
tüketicilerden kullanmadıkları cep telefonları geri
alınarak, yeni ürün üretiminde kullanılabilecek
parçalar yeniden üretime sokulabilmektedir.
Bu çalışmanın amacı e-atıkların önemli bir
bölümünü oluşturan cep telefonlarında üreticilerin
sorumluluklarını "genişletilmiş üretici
sorumluluğu" kapsamında incelemektir. Çalışmanın
geri kalanında e-atıkların kapsamı açıklanacak,
spesifik olarak e-atık olan cep telefonlarını ele
alınacaktır. Takiben yasalarda e-atıklara dair
genişletilmiş üretici sorumluluğu açıklanacaktır.
Uygulama kısmında ise Türkiye’de satılan 11 cep
telefonu markasının üreticisinin kurumsal web
sitelerinde telefonları geri alma programına dair
verilen bilgiler genişletilm üretici sorumluluğu
kapsamında içerik analizine tabi tutulacaktır.
E-atık kapsamı
E-atık, elektrikli ve elektronik ekipmanların
kullanıcıları tarafından yeniden kullanım niyeti
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
37
olmadan kullanımın bırakılması sonucu
oluşmaktadır (Baldé ve diğ., 2017). E-atık kimyasal
ve fiziksel olarak endüstriyel veya evsel atıklardan
farklıdır. Bu atık cinsinin içerdiği materyaller hem
ekonomik açıdan değerli olabilmekte hem de tüm
canlılar için tehlike arz edebilmektedir. Bu
tehlikeler göz önüne alınarak e-atıklar özel bir
şekilde toplanmalı ve geri dönüştürülmelidir
(Robinson, 2009). Dünya genelinde e-atık geri
dönüşüm süreçleri birbirine benzemektedir.
Ürünler öncelikle sökülür, sonra parçaları ayrılır,
sınıflandırılır, boyutları küçültülür ve ortaya çıkan
materyaller yeniden ayrılıp, sınıflandırılır (Öztürk,
2015).
E-atıklarda altın, gümüş, platin, paladyum ve
rodyum gibi değerli materyaller; kurşun, cıva,
arsenik, kadmiyum gibi toksik materyaller;
yanarken veya tamamen yanmadığında dioksin gibi
tehlikeli madde emisyonu salgılayan plastikler
bulunur (Ikhlayel, 2018). Çevre ve insan sağlığı için
zararlı olan materyaller pillerde, baskı devre
kartlarında, foto detektörlerde, lehimde, yalıtım ve
kaplama uygulamalarında sıklıkla kullanılır
(Öztürk, 2015).
E-atıklar geniş bir ürün yelpazesinden
oluşmaktadır. Resmî Gazete’de 2012 yılında
yayınlanan Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların
Kontrolü Yönetmeliği (AEEE)’nde e-atıklar altı
kategoride sınıflandırılmıştır:
a. Buzdolabı, soğutucular, iklimlendirme
cihazları
b. Büyük beyaz eşyalar (a maddesinde
belirtilenler hariç) ve otomatlar
c. TV ve monitörler
d. Bilişim ve telekomünikasyon ve tüketici
ekipmanları (c maddesinde belirtilenler hariç)
e. Aydınlatma ekipmanları
f. Küçük ev aletleri, elektrikli ve elektronik
aletler, oyuncaklar, spor ve eğlence
ekipmanları, tıbbi cihazlar, izleme ve kontrol
aletleri.
Bu altı gruptaki ürünlerin her birinin kullanım
süresi farklılık göstermektedir. Bilgisayarların
ortalama kullanım süresi üç yıl iken, daha büyük
eşyaların (buzdolabı, fırın gibi) kullanım süreleri
10-12 yıldır (Robinson, 2009). Dolayısıyla farklı atık
miktarları, değişen ekonomik değerler, çevre ve
insan sağlığına farklı etkileri bulunmaktadır.
Atık olarak cep telefonu
Cep telefonlarının özellikle hane halkı seviyesinde
en yaygın olarak bulunan küçük elektronik cihaz
kategorisi olduğu söylenebilir. Çünkü bir hanede
yaşayan kişiler birden fazla cep telefonuna sahip
olabilir (Ongondo ve Williams, 2011). Bununla
birlikte cep telefonları en az süre kullanılan küçük
elektronik cihazlar arasındadır (Bovea ve diğ.,
2018). Her yıl telefon değiştiren tüketicilere
rastlamak mümkün olsa da (Ongondo ve Williams,
2011) bir telefonunun ortalama kullanım ömrünün
ortalama iki yıl olduğu söylenebilir (Premalatha ve
diğ., 2014). Bu sebeple cep telefonlarının hızla e-
atık haline gelmesi kaçınılmazdır. Öztürk (2015)’in
Türkiye’de e-atıkların üretimi ve yönetimine dair
yaptığı araştırmasında 2012 yılında atık olarak
üretilen cep telefonu miktarının 31510 ton olduğu
tahmin edilmektedir.
Cep telefonları, altın, gümüş, platinyum gibi değerli
materyaller içerdiğinden göz ardı edilemeyecek bir
e-atıktır. Japonya 2020 yılında ev sahipliği yapacağı
Olimpik ve Paralimpik Oyunlarında madalyaların
yapımı in vatandaşlarından eski telefonları
bağışlamalarını istemiştir. Telefonlarda yer alan
değerli materyaller 5000 adet altın, gümüş ve bronz
madalya yapımında kullanılacaktır (BBC, 2017).
Ancak büyük e-atıklara göre (televizyon, klima gibi)
yeniden kullanımı için bir pazar talebi mevcuttur.
Hatta bazı tüketiciler cep telefonu gibi küçük
elektronik cihazları atık olarak görmemektedir
(Darby ve Obara, 2005). Bu yüzden cep
telefonlarının geri toplanması kampanyalarının
genellikle çok azı başarıya ulaşmaktadır. Çünkü
tüketiciler yedek bir telefon bulundurma ihtiyacı
hissetmektedir (Ongondo ve Williams, 2011). Cep
telefonlarını elde tutmanın diğer sebepleri arasında
kişinin telefonu ile duygusal bağ kurması ve ileride
yeni cihazlar için yedek parça olabilme ihtimali
sayılabilir (Bovea ve diğ., 2018). Tüketiciler aynı
zamanda kullanmadıkları, yedek olarak tuttukları
eski telefonları geri toplama kampanyalarına
götürme konusunda da isteksiz olabilmektedir
(Ongondo ve Williams, 2011). Türkiye’de Salihoğlu
ve Kahraman (2016)’nın yaptığı çalışma sonuçları
da benzerlik göstermektedir. Araştırmaya katılan
bireylerin %60’ı kullanmadıkları cep telefonlarını
evde tuttuklarını, %17’si ikinci el olarak sattığını ve
%10’u da geri dönüşüme verdiğini belirtmiştir.
E-atık ile ilgili yasal düzenlemeler
Çevre kirliliğinden tek bir ülke etkilenmemekte,
hava su ya da toprağın kirletilmesi tüm dünya
üzerinde olumsuz etki oluşturmaktadır. Uygun bir
biçimde çöpe atılmayan, geri toplanmayan ve
dönüştürülmeyen e-atıklar ise içerdikleri toksik
maddeler yüzünden çevre ve insan sağlığını tehdit
edebilmektedir. Bu sebeple e-atıkların uygun bir
biçimde atık yönetimi süreci içerisinde
değerlendirilmesi için uluslararası ve ulusal yasal
düzenlemeler mevcuttur.
E-atıkları kapsamına alan ilk uluslararası
düzenleme 1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre
Programının etkisiyle rürlüğe giren Basel
Sözleşmesi’dir. Sözleşme ile zehirli atıkların
uluslararası hareketlerini düzenlemiş, bu atıkların
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
38
insan ve çevre sağlığına etkilerini önlemek
amaçlanmıştır (Choksi, 2001). Fakat sözleşmenin
takip edilebilmesinde zorluklar bulunmaktadır.
Basel Sözleşmesi atıklar ile ilgili A-tehlikeli atık ve
B-tehlikeli olmayan atık olmak üzere iki liste
belirlemiştir. Yeniden kullanım amacı olan elektrikli
parçalar B listesinde yer almıştır. Bu sınıflandırma
e-atık ticaretinin önünü açmaktadır (Klenovšek ve
Meško, 2011). Elektrikli ve elektronik ürünler e-atık
olarak tanımlanmadan ihraç edilmekte dolayısıyla
bu sözleşme bağlamında zehirli atık sınıfına giren e-
atıkların ihracatının önüne geçmek mümkün
olmamaktadır. 1995 yılında sivil toplum
kuruluşlarının eleştirileri sonrası “The Basel Ban
Amendment” adı altında tehlikeli atıkların
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)
ülkelerinden gelişmekte olan ülkelere transferini
yasaklayan detaylı bir çalışma yapılmasına rağmen
bu düzenleme hayata geçirilememiştir (Geeraerts
ve diğ., 2015). 2002 yılından itibaren Basel
Sözleşmesi görüşmelerinde tarafların altıncı
toplantısında e-atıklar konusu doğrudan başlık
haline gelmiştir ve Cep Telefonu Ortaklığı Girişimi
(MPPI) kabul edilmiştir. MPPI’nın amacı daha iyi
ürün yöneticiliği yapmak, tüketicilerin çevreye
duyarlı davranışlarını etkilemek, yeniden kullanım,
yenileme, malzeme geri kazanımı, geri dönüşüm ve
atık opsiyonlarını duyurmak ve çevreye duyarlı
yönetim için politik ve kurumsal desteği harekete
geçirmekti. MPPI içerisindeki çalışma grubu 2008
yılında Basel sözleşmesi taraflarının dokuzuncu
toplantısında hazırladığı rehberlik dokümanını
sundu ve grup dağılmıştır (Basel Convention, 2011).
2008 yılında ortaya çıkan Bali Deklarasyonu insan
sağlığı ve geçimi için atık yönetimi konusu
kapsamında kabul edilmiştir. Atık yönetiminin
gerçekleştirilememesinin çevre, insan sağlığı ve
sürdürülebilir yaşam konularında ciddi sorunlar
ortaya çıkaracağını ortaya koyarak kamusal ve özel,
güvenli ve çevreyi koruyan atık yönetimi
teknolojisinin siyasal işbirliği ile güçlendirilmesini
temel almıştır (UNEP, 2008). Çocuk sağlığı ve e-atık
konuları üzerine Cenevre Buluşması ise 2013
yılında Dünya Sağlık Örgütünce toplanmıştır.
Katılımcılar e-atıkların çocuk sağlığını tehdit
etmesinin farkındalığının artırılması konusunda
görüş birliğine varmışlar, e-atık yönetiminin
oluşturularak maruz kalınan etkilerin önlenmesi ve
azaltılmasına odaklanmışlardır (Heacock ve diğ.,
2015).
E-atıkların insan ve çevre sağlığını etkilemesiyle
ilgili yapılan bu toplantılar dünya gündemini
etkilemekte ve ülkelerin e-atık konusunda yasal ve
fiili olarak harekete geçmelerine ön ayak
olmaktadır. E-atıklar konusunda Avrupa Birliği
yasama faaliyetlerine 1991 yılında başlamıştır.
Birlik nezdinde ortak e-atık yönergesi olan Atık
Elektrikli ve Elektronik Ürünler Yönergesi (WEEE)
2003 yılında yürürlüğe girmiştir. WEEE, açık bir
şekilde üretici sorumluluğu üzerine dizayn
edilmiştir. Yönerge, üreticilerin ürünün kullanım
ömrü son bulduğunda ya da atık haline geldiğinde
bu ürünleri toplaması ve geri dönüştürmesini salık
vermiştir. Ancak paydaş ülkelerdeki üreticiler bu
zorunluluğu eleştirmekte ve bu sorumluluktan
şikâyetçidir (Khetriwal ve diğ., 2011). Ancak Avrupa
Birliğinde e-atık yönergesi 27 farklı ülkede 27 farklı
şekilde yasalaştırılmıştır. Bu farklılık sistemin genel
performansının ölçülmesi konusunda sorunlara yol
açmaktadır. Tüm bu sorunlara rağmen 2007 yılında
Birleşmiş Milletler Üniversitesinin yaptığı bir
araştırma bu yönergenin Avrupa Birliği’nin e-atık
yönetiminde önemli gelişme sağladığını ortaya
koymuştur (Huisman ve diğ., 2008).
E-atıkların tehlikeli kategorisinde bulunan atıklar
olarak tanımlanması için gereken birçok neden
olmasına karşın Kanada ve Amerika Birleşik
Devletleri (ABD)’de e-atıkları tehlikeli olarak kabul
etmemektedir. Basel Sözleşmesine taraf olmayan
ABD’de e-atıklar bazen tehlikeli bazen ise tehlikeli
olmayan şeklinde kategorileştirilmektedir. Yeniden
kullanım ya da geri dönüştürülme planı olan
elektronik aletler tehlikeli atık kategorisine
alınmamaktadır. Bu ürünler atık olarak değil ürün
ya da eşya olarak kategorize edilmektedir. Bu eğilim
ise yasal olmayan yöntemlerin önünü açmakta, e-
atıklar gelişmekte olan ülkelere ihraç edilmektedir
(Klenovšek ve Meško, 2011). ABD’de, tehlikeli
atıklar 1976 tarihli “Kaynak Koruma ve Geri
Dönüşüm Yasası” ile düzenlenmiştir. E-atıklar ile
ilgili federal bir yasa bulunmadığı için her eyalet
kendi düzenlemesini yapabilmektedir. 2018
itibariyle 25 eyalet e-atık geri dönüşümünü
düzenleyen yasalara sahiptir (ERRC, 2018).
Bunların birçoğu genişletilmiş üretici sorumluluğu
(GÜS) modelini kullanmaktadır. Federal olarak
düzenlenmeyen bu model, eyaletler arasında
farklılık gösterdiği için üreticiler açısından sorunlar
doğurmaktadır (Gallo, 2013).
Türkiye’de e-atık yönetiminin yasal altyapısı
konusundaki ilk çalışmalar 2004 yılında başlatılmış,
22 Mayıs 2012 tarihinde Resmî Gazete’de
yayınlanarak Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Atık Elektrikli ve Elektronik Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği (AEET) e-atıkların geri
dönüşümü, çevre ve insan sağlığını koruma
amacıyla WEEE’ye paralel olarak hazırlanmış, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının koordinatörlüğünde
elektrikli ve elektronik malzemelerin üretici,
dağıtıcı ve tüketicilerine farklı sorumluluklar
yüklemiştir. Ülkemizde 2011 yılında lisanslı olarak
e-atık toplama işlevi gösteren 21 firma mevcutken
2016 yılında ise bu sayı 45’e çıkmıştır (Öztürk,
2015; Salihlioğlu ve Kahraman, 2016).
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
39
2015 yılı Eylül ayında New York’ta gerçekleştirilen
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda
“Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Gündem 2030”
başlıklı toplantıda 17 maddelik amaç ve 169
maddelik hedef belirlenmiş ve e-atıklar konusu bu
hedef başlıklarından bir tanesini oluşturmuştur.
Sürdürülebilir kalkınma hedefi çerçevesinde e-atık
yönetiminde etkili yaklaşımların benimsenmesi ve
e-atık yönetimi koordinasyonun Birleşmiş Milletler
sistemi aracılığıyla ülkelerin desteklenmesi hedefi
konulmuştur. Bu hedefle ülkelerin e-atık
konusunda sürdürülebilir bir tavır sergilemeleri ve
e-atık üretimini en aza indirmeleri önerilerinde
bulunulmuştur (UNEMG, 2017).
Genişletilmiş üretici sorumluluğu
1980’lerin sonlarında “Genişletilmiş Üretici
Sorumluluğu” (GÜS) birçok ülkenin temel çevresel
politikası prensibi haline gelmiştir. Amacı, bir
ürünün tüm yaşam döngüsü, özellikle ürünün geri
alınması, geri dönüşümü ve nihai bertarafı için
üreticiyi sorumlu kılmaktır. Üreticinin ürünle ilgili
sorumluluğu ürün yaşam döngüsü bittikten sonraki
aşamaya genişletilmiştir (Khetriwal ve diğ., 2009).
GÜS, aslında tamamen yeni bir kavram değildir.
1980’lerden önce de geri dönüşüm pazarları
mevcuttu ancak bu pazarların kapsamları sınırlıydı
ve birçok hata barındırıyordu. Sonuç olarak,
sosyal olarak optimum seviyede geri dönüşüm
sağlanamıyordu ve atıkların işlemden geçirilme
yükü belediyelerin üzerine kalıyordu. 1980’lerin
sonunda, oluşan atıkların hacmi ve karmaşıklığı
birçok gelişmiş ekonomide belediyelerin yönetme
kapasitesini aşmıştır. Halkın çöp arazilerinin ve çöp
yakma fırınlarının “Benden uzak olsun da” (Not in
my backyard) muhalefetinden sonra belediyelerin
görevleri giderek karmaşıklaşmıştı. Özel sektörün
atık ürünlerin netimi konusundaki teknik ve
yönetsel yetkinliklerini değerlendirme fırsatları
yeterince kullanılmıyordu. GÜS ile bu zorluklar
belediyelerin ve vergi ödeyenlerin atık yönetimine
dair finansal yükünün bir kısmı üreticilere
yönlendirilerek ele alınmıştır. Böylelikle hedeflenen
geri dönüşüm oranını artırmak, atık önleme ve
kaynağında azaltma için teşvikler sağlamak ve nihai
atık miktarını azaltmaktı.
OECD, ülkelere deneyimlerini paylaşmaları için bir
platform sağlayarak, 2001 yılında bir el kılavuzu
oluşturmuş ve GÜS sistemlerinin gelişimini
desteklemiştir. 2001 yılından bu yana, GÜS
sistemlerinin sayısı ve çeşitliliğini önemli ölçüde
artış göstermiştir. OECD’nin 2016 yılında
yayınladığı güncellenmiş el kılavuzuna göre güncel
bir araştırma sonuçları 400 GÜS sisteminin faaliyet
gösterdiğini raporlamıştır. Bu sistemlerin yaklaşık
dörtte üçü 2001 yılından sonra kurulmuştur.
Yasaların önemli rol oynadığı ve birçokS’ün
gönüllü olmaktan çok zorunlu olduğu
belirtilmektedir. En yaygın uygulandığı yerler
arasında elektrikli ve elektronik ekipmanlar (%35)
gelmektedir. Ancak, ambalaj (%17), araçlar ve araç
bataryaları (%12), lastikler (%18) ve diğerleri
(%18) için de uygulamanın yaygınlaştığı
görülmektedir. (OECD, 2016).
GÜS’ün etkililiğini analiz edebilmek için sistem
içerisinde yer alan aktörlerin kimler olduğu ve
rolleri iyi bilinmelidir. Her bir aktörün kendine özgü
rolleri ve sorumlulukları vardır. Geleneksel bir GÜS
sisteminde üreticiler, atık yöneticileri, yetkili
makamlar ve kullanıcılar yer alır. Bu sistem
içerisinde üreticiler, ham maddenin
çıkarılmasından, parça üretimine, nihai ürünün
montajından ve dağıtımına kadar tüm süreçlerde
rol alırlar. Atık yöneticileri, atılmış ürünleri toplar,
sınıflandırır ve parçalarına ayırır. Yetkili makamlar
GÜS sistemlerini denetleyen ve bazen de yöneten
çeşitli seviyelerdeki kümet organlarıdır.
Kullanıcılar da bireysel ve profesyonel
tüketicilerden oluşur. (Lindhqvist, 2000).
Tüketicilerin bu atık akış sisteminde neler
yapabilecekleri açıkça anlatılmalı ve ürünlerin
iadesi olabildiğince kolay hale getirilmelidir (OECD,
2016). Tüketicilerin süreç hakkında bilgi sahibi
olması ve sürece uyum sağlaması geri alma
sistemlerinin etkili çalışmasında büyük önem taşır
(Peattie, 2010) Çünkü tüketicilerin e-atık
dönüşümü konusundaki bilgi ve farkındalığa sahip
olması her zaman davranışa dönüşmemekte, bu
durum tutum ve davranış arasındaki bir “boşluk”
(Kollmus ve Agyeman, 2002) olarak tüketici
davranışı literatüründe sıklıkla ele alınmaktadır.
GÜS’ün uygulanmasında yönetsel, ekonomik ve
bilgilendirici politika araçları kullanılabilir. OECD
(2016)’da bu uygulamalar dört başlıkta ele
alınmıştır:
1. Ürünü geri alma zorunluluğu: Bir ürün ya da
materyal için geri dönüşüm ve toplama
hedefleri koyulur. Hedefler gönül veya
zorunlu olabilir. Bir başka uygulama da
tüketicilere kullanılmış ürünü satış noktası
gibi belirli yerlere getirmeleri için teşvik
verilmesidir.
2. Ekonomik ve pazar temelli:
a. Depozito iadesi
b. Avans atık ücreti: Satın alım esnasında ürünün
tahmini toplama ve işlenme maliyetlerine göre
hesaplanır. Devlet ya da özel sektör bu ücreti
toplayabilir ve ürünler için kullanım sonrası
işlemleri finanse etmek için kullanılır. Örneğin
üreticiler ve ithalatçılar İsviçre’de satılan
cihazlar için geri dönüştürme ücreti öder. Geri
dönüştürme ücretini ödemesi ile son kullanıcı
kullanılmış cihazını yetkili bir satıcıya,
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
40
üreticiye, ithalatçıya veya toplama noktasına
ücretsiz olarak teslim edebilir (Swico
Recycling, 2018).
c. Malzeme vergileri: İşlenmemiş malzemeleri
vergilendirerek, ikincil -geri dönüştürülmüş-
veya daha az toksik malzemeler kullanılmaya
teşvik edilir.
d. Kaynak yönlü birleşim vergisi: Üreticilerin geri
dönüşüm ve işleme mekanizmalarını
desteklemek için alınan vergidir.
3. Mevzuatlar ve performans standartları:
Minimum geri dönüştürülmüş içerik gibi
standartlar ürün ömrü sona eren ürünlerin
geri alınmasını teşvik edebilir. Bu standartlar
vergilerle birlikte uygulandığında ürünlerin
yeniden tasarımının teşvik edilmesini
güçlendirebilir. Standartlar zorunlu veya
gönüllü olabilir.
4. Bilgi temelli: Kamuoyu farkındalığını artırarak
GÜS programlarını dolaylı olarak desteklemeyi
hedefler. Uygulamalar arasında ürünlerin
etiketlenmesi ve etiketlerin içerikleri, üretici
sorumluluğu ve atıkların ayrıştırılması ile ilgili
tüketicilerle iletişime geçmek yer alabilir.
Literatürde GÜS’e dair yapılan araştırmalar çok
çeşitli disiplinlerden gelmektedir. Ağırlıklı olarak
tedarik zinciri ve üretim yönetimi alanında yapılan
çalışmalar GÜS sistemlerinin ve ürün tasarımını
(örn.,Spicer ve Johnson, 2004; Subramanian ve diğ.,
2009), çeşitli ülkelerdeki uygulamasını (örn.,
Manomaivibool, 2009) birçok farklı elektronik cihaz
için (örn.,Lodhia ve diğ., 2017; Bahers ve Kim 2018)
ortaya koymuştur. Pazarlama literatürüne
bakıldığında ise GÜS’ün ağırlıklı olarak moda
endüstrisinde (Kant Hvass, 2014; Pal, 2016) yapılan
çalışmalarda incelendiği görülmektedir. Yazarın
bilgisi dâhilinde özellikli olarak cep telefonlarında
GÜS ile ilgili yapılmış bir araştırma
bulunmamaktadır.
METODOLOJİ
GÜS’te üreticilerin tüketicileri e-atıkları geri alma
programlarına dair bilgilendirmesi bilgi temelli bir
politka aracı olduğu için, cep telefonu üreticilerinin
kurumsal web siteleri (n=11) aracılığıyla GÜS’e dair
yaptıkları bilgilendirmeler nitel bir araştırma
yöntemi olan içerik analizi ile incelenmiştir. İçerik
analizi, yayınlanmış/basılmış bilginin analizinde
kullanılan, belirli kelimelerin ve konseptlerin metin
içerisinde yer alıp almadığını analiz eden bir
yöntemdir. Araştırmacının etkisinin olmadığı
materyallere ilişkin objektif bir değerlendirme şekli
olan içerik analizi psikoloji, sosyoloji, yönetim
teorisi, politika gibi disiplinlerde yaygın olarak
kullanılmaktadır. İçerik analizinin aşamaları ve
araştırma kapsamında gerçekleştirilenler aşağıda
yer almaktadır:
1. Araştırma sorusunun belirlenmesi. Araştırma
sorusu “Cep telefonu üreticileri genişletilmiş
üretici sorumluluğunu kurumsal web siteleri
üzerinden tüketicilere nasıl aktarmaktadır?”
olarak belirlenmiştir.
2. Örnekleme süreci. Araştırmanın anakütlesini
Türkiye pazarında satılan cep telefonu
markaları oluşturmaktadır. Pazarda mevcut
olan tüm markaları net bir şekilde belirlemek
mümkün olmadığından 11 adet cep telefonu
markası örneklem birimlerini
oluşturmaktadır. Veri toplama süreci Mayıs-
Haziran 2018 ayları arasında
gerçekleştirilmiştir.
3. Sınıflandırma şemasının belirlenmesi. Web
sitelerinin değerlendirilmesinde kullanılacak
olan sınıflandırma şeması Gehrke ve Turban
(1999)’un çalışmasından adapte edilerek
oluşturulmuştur. Tablo 1’ de içerik özellikleri
ve açıklaması hakkında bilgiler yer almaktadır.
Tablo 1’de yer alan içerik özelliklerinden
sadece “kayıt formlarını ve formlarda istenen
bilgileri sınırlamak” kriteri araştırma konusu
ile ilgili olmadığı için analize dâhil
edilmemiştir.
4. Verilerin kodlanması ve analizi. Belirlenen
içerik özelliklerinin ne düzeyde karşılandığı
incelenirken “var” (ilgili ölçütün karşılandığı)
ve “yok” (ilgili ölçütün karşılanmadığı)
durumlarını göstermek için simgesi
kullanılmıştır.
5. Yorumlama. 11 adet web sitesi değerleme
ölçütlerini karşılama durumlarına göre
değerlendirilmiştir.
Güvenirliği sağlamak için bir başka araştırmacı
rastgele birk web sitesi seçerek kriterlerin
varlığını kontrol etmiştir.
Bulgular
Apple Türkiye’de cep telefonlarının geri alınmasına
dair program yürüten tek üreticidir. Kurumsal web
sitesinde cep telefonlarının geri alma programına
dair hazırlanmış bir sayfası ile ömrü sona eren veya
kullanılmayan cep telefonlarının nasıl geri
kazandırılabileceğine dair süreç hakkında detaylı
bilgi verilmiştir. Ayrıca tüketicilere “sıkça sorulan
sorular” bölümü ile de bilgi desteği sağlanmıştır.
Samsung’un konuyla ilgili web sayfasında bazı
bilgiler İngilizce olarak yer almaktadır. Örneğin,
şirket Su Kaynağı Politikalarını açıklarken
felsefelerini İngilizce bir metin ile açıklamıştır.
Bunun dışında yer alan bilgiler sayısal verilerle
desteklenerek açıkça belirtilmiştir. Ancak
Türkiye’de geri alma programları
bulunmamaktadır.
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
41
Tablo 1 – Web sitelerinin analizinde kullanılacak olan sınıflandırma şeması
İçerik özelliği Açıklama
Açık ve anlaşılır bir dil
kullanmak, dil bilgisi
kurallarına uygunluk
Belirsiz, anlaşılmayan ifadeler kullanmaktan kaçınmak; kısa cümleler,
madde imleri, kısa sayfalar, vurgulanmış anahtar kelimeler, renkli ve
tanımlayıcı paragraf başlıkları kullanmak, her paragrafta tek bir fikre yer
vermek; dil bilgisi kurallarına uymak
İletişim bilgisi sağlamak İşletmeye ulaşabilecek mail, online tartışma forumları, gerçek zamanlı
sohbet gibi iletişim alternatiflerinin yer alması
Sade bir arka plan kullanmak Sayfanın arka planında sade renkler kullanmak [Web sitelerinde sade
arka plan kullanılması markaya ve websitesine karşı daha olumlu tutum
oluşmasında etkilidir (Stevenson ve diğ., 2000)].
Ücretsiz hizmetler veya
faydalı bilgiler sunmak Potansiyel müşterilerin harekete geçmesini sağlayabilecek ücretsiz
hizmetler sunmak; tüketicinin faydalanacağı (örn., kur hesaplayıcı,
dönüştürücü, karbon ayak izi hesaplayıcı vb.) araçlar sunmak
Sitede düzenli değişiklikler
yapmak Ziyaretçilere güncel içerik sunmak
Kayıt formlarını ve formlarda
istenen bilgileri sınırlamak Ziyaretçilerin gözünü korkutan kayıt formlarını ve bu formlarda istenen
bilgileri sınırlamak
Mizah kullanımı Neşeli, eğlenceli veya komik olma niyeti ile kullanılan uyaranlar (Warren
vd., 2018)
Sıkça sorulan sorular
oluşturmak Ziyaretçilerin sitede sunulanları anlamasını sağlayacak ve site sahibinin
sürekli aynı soruları cevaplama oranını azaltacak sıkça sorulan sorular
bölümünün olması
“Yapım aşamasında”
uyarılarının olmaması Bir sayfa henüz ziyaretçilerin erişimine açılmadığı için ‘yapım
aşamasında’ uyarısının olmaması
HTC’nin cep telefonlarına dair üretici
sorumluluğunu açıkladığı bir web sayfası
bulunmamaktadır. Ürünlerine dair üretici
sorumluluğuna dair şirketin çevre üzerindeki
etkisinin açıklandığı “Yeniden Kullanım ve Geri
Dönüşüm” başlığında yer almaktadır. Türkiye’de
sürdürülen herhangi bir geri alma programına dair
bilgi mevcut değildir. ABD’de tüketicilerin
kullanılmış elektronik cihazlarını ücret ödemeden
geri dönüştürmelerini sağlayan bir geri alma
programı olduğundan bahsedilmektedir.
Asus’un Kurumsal Sosyal Sorumluluk sayfasında
Nisan 2008’de Tayvan’da eski dizüstü bilgisayarlar,
PC’ler ve LCD monitörlerin geri dönüşümüin
yapılmış bir haber yer almaktadır. Bununla birlikte
2006 yılından beri ABD müşterileri için dizüstü
bilgisayarlar için ücretsiz geri alma programı
yürüttüğüne dair bilgi yer almaktadır. Ancak
Türkiye için böyle bir uygulaması
bulunmamaktadır.
Huawei Türkiye için zenlenmiş olan web
sitesinde Sosyal Sorumluluk başlığındaki bilgilerin
bazılarının Türkçe bazılarının ise İngilizce olduğu
görülmektedir. Cep telefonu geri dönüşümü ilgili
detaylı bilgiler İngilizce olarak yer almakta ve
Türkiye’de uygulanmamaktadır.
Sony Mobile, telefonların geri dönüştürülmesi için
çoklu dil seçeneği olan bir sayfa sunmaktadır.
Türkçe verilen bilgilere bakıldığında şirketin şu an
için Türkiye’de cep telefonları için bir geri alma
programı olmadığı belirtilmiştir.
Lenovo Türkiye’nin, ürün geri dönüştürme
programına dair sayfası İngilizce’dir. Geri
dönüşümü yapılan ürünlerin ise PC’ler, dizüstü
bilgisayarlar ve monitörler olduğunu
duyurmaktadır. Bu işlemin bireysel müşteriye
ücretsiz, ticari müşterilere ise geri dönüştürülecek
ürünün miktarına, yaşına ve lojistik imkanlarına
göre teklif verileceği ifade edilmiştir. Ancak bu
program Türkiye’de uygulanmamaktadır.
Vestel’in yatırımcı ilişkileri web sitesinde çevre
uygulamalarından “Sürdürülebilirlik” başlığı
altında yer verilmiş olup, herhangi bir geri alma
programına dair bilgi bulunmamaktadır. Benzer
şekilde LG’nin de “Sürdürülebilirlik” başlıklı web
sitesinde şirketin sosyal sorumluluk faaliyetlerine
dair bilgiler yer almaktadır. Ancak cep
telefonlarının geri dönüşümüne dair herhangi bir
bilgi verilmemiştir. Casper ise çevre politikasından
“Hakkımızda” başlığında bahsetmiştir. Fakat geri
dönüşüm ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. General
Mobile’ın ise web sitesinde konuyla ilgili herhangi
bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
42
Tablo 2 – Bulgular (özet)
Apple
a
Samsung
b
HTC
c
Asus
d
Huawei
e
Sony
f
LG
g
Lenovo
h
Vestel
i
Casper
j
Açık ve anlaşılır bir dil kullanmak, dil bilgisi
kurallarına uygunluk
Geri dönüşüm ile ilgili iletişim bilgisi sağlamak
Sade bir arka plan kullanmak
Geri dönüşüm ile ilgili ücretsiz hizmetler veya
faydalı bilgiler sunmak
Sitede düzenli değişiklikler yapmak
Mizah kullanımı
Geri dönüşüm sürecine dair sıkça sorulan
sorular oluşturmak
“Yapım aşamasında” uyarılarının olmaması
a https://www.apple.com/tr/recycling/
b http://www.samsung.com/tr/aboutsamsung/sustainability/environment/resource-efficiency/
c https://www.htc.com/tr/about/corporate-responsibility/
d https://www.asus.com/tr/About_ASUS/Corporate_Social_Responsibility/
e https://www.huawei.com/tr/about-huawei/sustainability
f https://blogs.sonymobile.com/about-us/sustainability/recycling/how-to recycle/?rl=tr#tab-3#a62
g https://www.lg.com/tr/lg-hakkinda/surdurebilirlik
h https://www3.lenovo.com/us/en/social_responsibility/sustainability/ptb_turkey
i http://www.vestelyatirimciiliskileri.com/surdurulebilirlik/ekolojik-duyarlilik/cevre-uygulamalari.aspx
j http://www.casper.com.tr/hakkimizda
TARTIŞMA
Teknolojinin gelişmesiyle elektrikli ve elektronik
ürünlerin ömrü giderek kısalmakta ve bu ürünlerin
e-atık haline dönüşmeleri kaçınılmaz olmaktadır. E-
atıkların üretiminin katlanarak artması ve e-
atıkların toplanma, geri dönüşüm ve bertaraf
işlemlerinin evsel atıklara göre farklılık göstermesi
hükümetleri bu konuda yasal önlemler almaya
zorlamıştır. GÜS ile e-atıkların etkin bir biçimde geri
dönüştürülerek çevre ve insan sağlığı üzerindeki
olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması ve kaynak
kullanımının azaltılması hedeflenmektedir.
Elektrikli ve elektronik ürünlerin üretiminde
tasarım aşamasından itibaren GÜS doğrultusunda
gerekli koşullar sağlandıktan sonra tüketicilerin e-
atık konusunda bilinçlendirilmesi, ihtiyaca karşılık
vermeyen ürünlerin farklı tüketiciler tarafından
yeniden kullanılmasının sağlanması ve son olarak
atık haline gelen ürünlerin e-atık toplanma
alanlarına ya da sorumluluğu üstlenen üreticilere
teslim edilmesi konusunda duyarlı olmaları
gerekmektedir. Bu aşamada sorumluluk paylaşımı
GÜS ile üreticilere yüklenmekte ve üreticilerin
tüketicileri e-atık geri dönüştürmenin önemi ve
süreç hakkında bilgilendirmeleri gerekmektedir.
Araştırmanın amacı cep telefonu üreticilerinin
genişletilmiş üretici sorumluluğunu kurumsal web
siteleri üzerinden nasıl aktardıklarını incelemektir.
Türkiye pazarında satış yapan 11 adet cep telefonu
üreticisinin kurumsal web siteleri incelenerek GÜS
hakkında tüketicilere verdikleri bilgiler içerik
analizi ile analiz edilmiştir. Markaların web siteleri
değerlendirmek için literatürde sıklıkla kullanılan
değerlendirme kriterlerinden araştırma konusuna
uygun olan sekiz içerik özelliği kullanılmıştır. Bu
özelliklerin web sitelerinde yer alıp almadığı
incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre Türkiye’de
sadece Apple cep telefonlarının geri toplama
sürecine özel bir sayfa bulundurmaktadır.
Belirlenen kriterler itibariyle tüm markaların
(General Mobile hariç) web sayfaları sade bir arka
plan kullanmaktadır. Birçoğu web sitelerinde
düzenli değişiklikler yapmakta ve erişilemeyen
veya “yapım aşamasında” olan hiçbir sayfası
bulunmamaktadır. Apple’ın web sitesinde geri
dönüşüm sürecinin nasıl işlediği detaylı bir biçimde
anlatılmış olup, tüketicilerin sürece dair
yöneltebileceği “sıkça sorulan sorular” bölümü
sadece bu markanın web sitesinde yer almaktadır.
Samsung’un web sitesinde konuya dair bazı bilgiler
Türkçe iken, yer yer İngilizce metinlere de
rastlamak mümkündür. Huawei’nin de Samsung
gibi web sayfası yer yer İngilizcedir ve Türkiye’de
cep telefonu geri alma programı uygulamamaktadır.
Asus, HTC ve Lenovo geri alma programları
hakkında Türkçe bilgi ve haberlere yer verse de bu
programı Türkiye’de uygulamadıklarından
bahsetmektedirler. General Mobile’ın ise konu ile
ilgili web sitesine erişim sağlanamamıştır.
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
43
Her 2,5 yılda bir cep telefonu değiştiren bir tüketici
pazarına sahip olan ülkemizde cep telefonu
üreticilerinin GÜS’e dair tüketicileri kurumsal web
siteleri aracılığıyla bilgilendirmede yetersiz
kaldıkları ve sadece tek bir üreticinin cep telefonları
geri alma programını uyguladığı görülmektedir.
Oysa literatürde yer alan araştırmalar tüketicilerin
çevresel konulara dair farkındalıklarının arttığını ve
birçoğunun çevre kirliliğinin önüne geçmek için
çaba sarf etmeye gönüllü olduklarını ifade
etmektedir (örn., Nnorom ve diğ., 2009). Ancak e-
atıklar söz konusu olduğunda her ne kadar
tüketicilerin önemli bir bölümünün e-atıkların geri
dönüştürmeye istekli olduğunu belirtse de (Ylä-
Mella ve diğ., 2015) geri dönüşüm programlarına
katılma oranları çok azdır.
Welfens ve diğerlerine göre (2016) başarılı bir cep
telefonu geri toplama kampanyasının beş önemli
kriteri vardır. Açık bir mesaj ile kampanyanın
bireysel davranışlarla ilgili problem arasındaki
ilişki ifade edilmelidir. Eğitici unsurlar kullanarak
kampanyada hem tüketicilerin hem de müşteri ile
doğrudan temas halinde olan satıcıların da
farkındalığı artırılmalıdır. Altyapıya ulaşım, cep
telefonlarının geri verileceği yerlere kolay erişim
anlamına gelmektedir. Tüketicinin telefonu iade
davranışının finansal ve finansal olmayan boyutları
az olmalıdır. Bilgi kanalları aracılığıyla katılım
hakkında bilgi verilerek kampanyaya geniş katılım
sağlanması için yaygın bir bilgi dağıtımı
gerçekleştirilmelidir. Son olarak ekonomik teşvikler
verilerek tüketiciler kampanyaya katılmaları için
motive edilmelidir. Üreticiler de düzenleyecekleri
cep telefonu toplama kampanyalarında kurumsal
web siteleri üzerinden açık bir mesaj vererek cep
telefonlarının değerli bir atık olduğunu ve
tüketicilerin kullanmadıkları veya ürün ömrü sona
eren telefonlarını geri dönüştürebileceklerini
duyurabilirler. Cep telefonlarında değerli
madenlerin olduğuna ve normal atıklarla birlikte
dönüştürülmesinin mümkün olmadığına dair
bilgiler vererek tüketicileri eğitebilirler. En yakın
toplama noktasına nasıl ulaşacakları hakkında
bilgiler sağlayarak tüketicinin kampanyaya
katılımını kolaylaştırabilirler. Ayrıca geri dönüşüm
için getirilen cep telefonlarına karşılık verilecek
ekonomik teşvik(ler) hakkında bilgi verebilirler.
E-atıkların yeniden kullanılması ve geri dönüşüm
sistemlerinin etkinliği toplumdaki farkındalığa ve
ilgilenime bağlıdır. Çevresel farkındalığın
artırılmasına yönelik en önemli stratejilerden birisi
çevresel konular hakkında eğitici kampanyalar
düzenlemektir. Bu kampanyalar sayesinde e-
atıkların toksik etkisi ve uygun olmayan şekillerde
elden çıkarılmasının potansiyel tehlikeleri
hakkında tüketiciler bilgilendirilebilir. Bununla
birlikte e-atıkların eko-verimli bir şekilde geri
dönüştürmenin kazançlarına dair de tüketiciler
aydınlatılabilir.
Araştırmanın kısıtları arasında GÜS ile ilgili sadece
tek bir elektronik cihazın incelenmesi ve bu
incelemenin sadece belirli bir dönemde kurumların
web sitesi üzerinden gerçekleştirilmesi olmuştur.
Bu sebeple gelecek araştırmalar diğer e-atık
kategorilerinde GÜS’ü inceleyebilir, konuyla ilgili
üreticilerle derinlemesine görüşmeler ile
uygulamadaki problemleri analiz edebilirler. Cep
telefonu özelinde Türkiye pazarında satılan
markaların çoğunluğu geri alma programı
başlattıklarında tüketicilerin bu sürece katılım
motivasyonları ve karşılaştıkları problemler odak
grup görüşmesi veya derinlemesine mülakat gibi
nitel araştırma yöntemleri ile araştırılarak daha
detaylı bilgiler elde edilebilir. Böylelikle üreticilere
daha etkin geri alma programı tasarlamaları ve
uygulamaları konusunda önerilerde bulunabilir.
Aynı zamanda firma yöneticileri ile de benzer
araştırma yöntemleri uygulanarak GÜS’ü
uygulanma süreçleri incelenebilir.
KAYNAKÇA
Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü
Yönetmeliği (22 Mayıs 2012), Resmi Gazete
(Sayı:28300).
Bahers, J. B., ve Kim, J. (2018). Regional approach of
waste electrical and electronic equipment
(WEEE) management in France. Resources,
Conservation and Recycling, 129, 45-55.
Balde, C. P., Forti, V., Gray, V., Kuehr, R. ve Stegmann,
P. (2017), The Global E-waste Monitor 2017.
Bonn, Geneva, Vienna: United Nations
University, International Telecommunication
Union & International Solid Waste Association.
Basel Convention (2011), Mobile Phone Partnership
Initiative (MPPI)
(http://www.basel.int/Implementation/Techni
calAssistance/Partnerships/MPPI/Overview/ta
bid/3268/Default.aspx adresinden erişildi).
BBC (2017), Tokyo 2020 Olympics: Medals to be
made from mobile phones (23 Temmuz 2018
tarihinde
https://www.bbc.com/sport/olympics/388277
01 adresinden erişildi).
Bovea, M. D., Ibáñez-Forés, V., Pérez-Belis, V.,ve
Juan, P. (2018), “A survey on consumers’ attitude
towards storing and end of life strategies of
small information and communication
technology devices in Spain”, Waste
Management, 71, 589–602.
Choksi, S. (2001), “The Basel Convention on the
control of transboundary movements of
hazardous wastes and their disposal: 1999
Protocol on liability and compensation”, Ecology
Law Quarterly, 28(2), 509–539.
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
44
Darby, L. ve Obara, L. (2005), “Household recycling
behaviour and attitudes towards the disposal of
small electrical and electronic equipment”,
Resources, Conservation and Recycling, 44(1),
17–35.
ERRC (2018), Map of States With Legislation
(https://www.ecycleclearinghouse.org/content
page.aspx?pageid=10 adresinden erişildi).
Gallo, D. T. (2013). Broad Overview of E-Waste
Management Policies in the U.S. Global E Waste
Management (GEM) Network Workshop.
Philadelphia.
(https://www.epa.gov/sites/production/files/
2014-05/documents/overview.pdf adresinden
erişildi).
Geeraerts, K., Illes, A. ve Schweizer, J.-P. (2015),
“Illegal shipment of e-waste from the EU: A case
study on illegal e-waste export from the EU to
China. A study compiled as part of the EFFACE
project, London: IEEP.
(https://efface.eu/sites/default/files/EFFACE_I
llegal%20shipment%20of%20e%20waste%20f
rom%20the%20EU.pdf adresinden erişildi).
Gehrke, D. ve Turban, E. (1999), “Determinants of
successful website design: Relative importance
and recommendations for effectiveness”,
Proceedings of the 32nd Annual Hawaii
International Conference on Systems Sciences,
32(c), 1–8.
Heacock, M., Kelly, C. B., Asante, K. A., Birnbaum, L.
S., Bergman, Å. L., Bruné, M. N., …
Suk, W. A. (2016), “E-waste and harm to vulnerable
populations: A growing global problem”,
Environmental Health Perspectives, 124(5), 550–
555.
Huisman, J., Magalini, F., Kuehr, R., Maurer, C.,
Ogilvie, S., Poll, J., Delgado, C., Artim,
E., Szlezak, J., Stevels, A., (2008), 2008 Review of
Directive 2002/96 on Waste
Electrical and Electronic Equipment. United Nations
University, Bonn, Germany.
Ikhlayel, M. (2018), “An integrated approach to
establish e-waste management systems for
developing countries”, Journal of Cleaner
Production, 170, 119–130.
ITU (2017), Global E-waste Status and Trends,
(https://www.itu.int/en/ITU-D/Climate-
Change/Documents/GEM%202017/Global-E-
waste%20Monitor%202017%20-
%20Chapter%206.pdf adresinden erişildi).
Kant Hvass, K. (2014). Post-retail responsibility of
garments–a fashion industry
perspective. Journal of Fashion Marketing and
Management, 18(4), 413-430.
Khetriwal, D. S., Kraeuchi, P. ve Widmer, R. (2009),
“Producer responsibility for e-waste
management: Key issues for consideration -
Learning from the Swiss experience”, Journal of
Environmental Management, 90(1), 153–165.
Klenovšek, A. ve Meško, G. (2011), “International
waste trafficking: Preliminary explorations”,
Understanding and Managing Threats to the
Environment in South Eastern Europe içinde (s.
79–99). Dordrecht: Springer.
Lindhqvist, T. (2000). Extended producer
responsibility in cleaner production: Policy
principle to promote environmental
improvements of product systems (Vol. 2000, No.
2). IIIEE, Lund University.
Lodhia, S., Martin, N., ve Rice, J. (2017). Extended
Producer Responsibility for waste televisions
and computers: A regulatory evaluation of the
Australian experience. Journal of Cleaner
Production, 164, 927-938.
Nnorom, I. C., Ohakwe, J. ve Osibanjo, O. (2009),
“Survey of willingness of residents to participate
in electronic waste recycling in Nigeria - A case
study of mobile phone recycling”, Journal of
Cleaner Production, 17, 1629–1637.
OECD (2016), Extended Producer Responsibility:
Updated Guidance for Efficient Waste
Management, OECD Publishing, Paris,
http://dx.doi.org/10.1787/9789264256385-
en.
Ongondo, F. O. ve Williams, I. D. (2011), “Greening
academia: Use and disposal of mobile phones
among university students”, Waste Management,
31, 1617–1634.
Öztürk, T. (2015), “Generation and management of
electrical-electronic waste (e-waste) in Turkey”,
Journal of Material Cycles and Waste
Management, Vol.13, No.3, 411-421.
Pal, R. (2016). Extended responsibility through
servitization in PSS: an exploratory study of
used-clothing sector. Journal of Fashion
Marketing and Management: An International
Journal, 20(4), 453-470.
Peattie, K. (2010). Green Consumption: Behavior
and Norms. Annual Review of Environment and
Resources, 35(1), 195–228.
http://doi.org/10.1146/annurev-environ-
032609-094328
Premalatha, M., Tabassum-Abbasi, Abbasi, T. ve
Abbasi, S. A. (2014), “The generation, impact,
and management of e-waste: State of the art”,
Critical Reviews in Environmental Science and
Technology, 44(14), 1577–1678.
Robinson, B. H. (2009), “E-waste: An assessment of
global production and environmental impacts”,
Science of the Total Environment, 408(2), 183–
191.
Spicer, A. J., ve Johnson, M. R. (2004). Third-party
demanufacturing as a solution for extended
producer responsibility. Journal of Cleaner
Production, 12(1), 37-45
Coşkun / Pazarlama İçgörüsü Üzerine Çalışmalar (2)1, 2018; 35-45
45
Statista (2018), “Number of mobile phone users
worldwide from 2015 to 2020 (in billions), (1
Haziran 2018 tarihinde
https://www.statista.com/statistics/274774/f
orecast-of-mobile-phone-users-worldwide/
adresinden erişildi).
Stevenson, J. S., Bruner, G. C., ve Kumar, A. (2000).
Webpage background and viewer
attitudes. Journal of Advertising Research, 40(1-
2), 29-34.
Subramanian, R., Gupta, S., ve Talbot, B. (2009).
Product design and supply chain coordination
under extended producer
responsibility. Production and Operations
Management, 18(3), 259-277.
Swico Recycling (2018), “Questions&Answers”, (15
Haziran 2018 tarihinde
http://www.swicorecycling.ch/en/disposal/faq
adresinden erişildi).
The Brand Age (2016), “2,5 yılda bir telefon
değiştiriyoruz”, Haziran, s.73.
TÜİK (2016), Hanehalkı Bilişim Teknolojileri
Kullanım Araştırması,
(www.tuik.gov.tr/PdfGetir.do?id=21779
adresinden erişildi).
UNEMG. (2017), United Nations System-wide
Response to Tackling E-waste,
(https://unemg.org/images/emgdocs/ewaste/
E-Waste-EMG-FINAL.pdf adresinden erişildi).
UNEP (2008), Bali Declaration on Waste
Management for Human Health and Livelihood.
(http://www.basel.int/Portals/4/Basel%20Co
nvention/docs/meetings/cop/cop9/bali-
declaration/BaliDeclaration.pdf adresinden
erişildi).
Warren, C., Barsky, A., Mcgraw, A. P. ve MacInnis, D.
(2018), “Humor, comedy, and consumer
behavior”, Journal of Consumer Research,
https://doi.org/10.1093/jcr/ucy015.
Welfens, M. J., Nordmann, J., ve Seibt, A. (2016).
Drivers and barriers to return and recycling of
mobile phones. Case studies of communication
and collection campaigns. Journal of Cleaner
Production, 132, 108–121.
http://doi.org/10.1016/j.jclepro.2015.11.082
Ylä-Mella, J., Keiski, R. L. ve Pongrácz, E. (2015),
“Electronic waste recovery in Finland:
Consumers’ perceptions towards recycling and
re-use of mobile phones”, Waste Management,
45(2015), 374–384.
YAZAR:
Ayşen Coşkun, Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı
Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü'nde Dr. Öğr.
Üyesi olarak görev yapmaktadır. Doktora derecesini
2015 yılında Selçuk Üniversitesi'nden almıştır.
Başlıca araştırma alanları çevreye duyarlı tüketici
davranışı ve sosyal pazarlamadır. Austalasian
Marketing Journal, Procedia: Social and Behavioral
Sciences dergilerinde yayınları bulunmaktadır.
... E-atıkların artış oranları kentsel atıklardan 3 kat daha fazla olmasına karşın uygun geri dönüşüm ile küresel kaybın sadece %16'sı kadarının önüne geçilebilmektedir (Ay, 2012;Baldé vd., 2015). Bu kayıpların önüne geçebilmek ve e-atıkların sebep olduğu zararlardan korunmak amacıyla uluslararası yapılan ilk çalışma 1992 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yürürlüğe konan Basel Sözleşmesi kabul edilebilir (Coşkun, 2018). Sözleşme ile insan ve çevre sağlığının korunması hedeflenmiştir (Choksi, 2001 E-atık yönetim faaliyetleri konusunda devletlerin ve kurumların uyguladığı resmi düzenlemeler ve uygulamaların yanı sıra gayri resmi uygulamaların da varlığından (Topçu, 2017) söz edilebilir. ...
Article
Full-text available
Bu çalışma, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesindeki okullarda görev yapan Bilişim Teknolojileri (BT) öğretmenlerinin elektronik atıklara ilişkin farkındalık düzeylerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma, bu amaca uygun olarak nicel araştırma yöntemlerinden betimsel araştırma modeline göre yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini, Türkiyenin farklı bölgelerinde ve farklı okul kademelerinde görev yapan 170 (80 kadın, 90 erkek) BT öğretmeni oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, Öztüre (2015) tarafından geliştirilen “Bilişim Teknolojileri Öğretmenlerinin Elektronik Atık Farkındalığı Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçek aracılığıyla elde edilen veriler SPSS programına aktarılmıştır. Ölçek katılımcılara uygulandıktan sonra tekrar geçerlik ve güvenirlik analizleri yapılmıştır. Ayrıca iki alt boyuttan (Bilişsel Farkındalık ve Uygulama Farkındalığı) oluşan ölçekten elde edilen verilere ait frekans (f), ortalama (M), standart sapma (SD), basıklık ve çarpıklık katsayıları hesaplanmış ve parametrik testler yapılmıştır. Çalışmada elde edilen bulgulara göre; BT öğretmenlerinin elektronik atık algılarına ilişkin uygulama ve bilişsel farkındalıklarının orta düzeyde olduğu belirlenmesine rağmen genel farkındalık düzeylerinin düşük olması dikkat çekicidir. Ayrıca cinsiyet ve mesleki tecrübeye göre anlamlı bir farklılık oluşmamasına rağmen, eğitim durumları ve yaş bağlamında anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Bu verilerden hareketle konu özelinde öğretmenlerin, genel olarak da her kesimden bireylerin elektronik atıklarla ilgili farkındalıklarının arttırılması sağlanmalıdır.
Thesis
Full-text available
Mali tedbirler, Atık Yönetimi
Article
Full-text available
Yoğun doğal kaynak kullanımı ve ekonomik faaliyetlerin artış göstermesi atıkların oluşumunda ciddi artışlar meydana getirmiştir. Atık miktarlarındaki artışlar ise, ülkeler için önemli konuların başında yer almaya başlamıştır. Bu önem atık yönetimini zorunlu kılmıştır. Atık yönetimi bir takım politikaları içermektedir. Diğer yandan politikaların etkinliği için alınacak hukuki ve teknik birtakım tedbirlerde önem arz etmektedir. Bu tedbirlerin en önemlilerinden biri ise mali tedbirlerdir. Türkiye’de atık yönetiminde uygulanan mali tedbirler ile ilgili hukuki, teknik ve akademik çalışmalar sınırlı düzeydedir. Çalışmanın amacı, son tahlilde Türkiye’de atık yönetimi konusunda uygulanan mali tedbirleri analiz etmektir. Bu kapsamda, atık yönetimi içerisinde yer alan mali tedbirler genel olarak tespit edilerek çeşitli biçimlerde sınıflandırmalar yapılmıştır. Türkiye için yapılan sınıflandırmada atık yönetimine ilişkin yasal dayanaklara bağlı kalınmıştır. Tespit edilen her bir mali tedbir ayrı ayrı ele alınarak Türkiye için mevcut durum ortaya konulmaya çalışılmıştır. Son olarak, atık yönetimi konusundaki doğrudan mali tedbirlerin nasıl daha etkin kullanılabileceği tartışılmıştır. Sonuç olarak, Türkiye’de atık yönetimi konusunda farklı yasal düzenlemeler kapsamında bir dizi tedbir uygulamasının bulunduğu ve konunun ele alınış biçimine göre farklı açılardan sınıflandırmalar yapılabileceği ifade edilebilir. Tedbirler, doğrudan ve caydırıcılık etkisi oluşturabilecek şekilde atıkların oluşumundan bertaraf edilmesi sürecine kadar geniş kapsamda ve sistemli bir biçimde düzenlenmelidir.
Article
The objective of this study is to develop the sustainable reverse logistics network with integration of disassembly line balancing to examine decisions in view of Triple Bottom Line. The Triple Bottom Line approach is a framework that considers three strategies which are economic, environmental, and social. Disassembly has great importance in reverse logistics operations. Therefore, disassembly line balancing approach has been integrated into sustainable reverse logistics network problem for the first time. A Multi period Multi-Objective Mixed Integer Nonlinear Programming model is proposed and solved with Improved Augmented Epsilon Constraint (AUGMECON-2) technique. Pareto optimal solution set is obtained. In order to demonstrate the applicability of the suggested model, developed solution procedure has been applied on end of life mobile phone recycling network. Objectives are indicated as social impact maximization, economic and environmental effect minimization. This study is applied for a three-year time period. Disassembly processes are also taken into account. The model respectively determines: (i) optimal quantity of WEEE between the facilities and inventory amounts, (ii) the number of workstations in disassembly centers (iii) the number of facilities that will be opened (iv) optimal task assignments to workstations in disassembly centers. Sensitivity analysis is proposed to examine the impact of incremental changes in WEEE amounts on the sustainable reverse logistics network. According to each scenario the number of changes in facilities, objective function values and tasks assigned to workstations are specified. This developed model could offer managers to take strategic decisions in recycling processes with regard to environmental and social impact and help to gain managerial insights as well.
Article
Full-text available
Waste management regulation is generally impacted by Extended Producer Responsibility (EPR) implementation, such as Waste Electrical and Electronic Equipment (WEEE). The main goal of this article is to explicit the WEEE chain and flows using the material flow analysis (MFA) method and to contribute to the understanding of the EPR implementation in a specific case study by examining operational activities of WEEE regional and urban flows. A detailed case study of the EPR implementation for WEEE in the Midi-Pyrénées Region and the Toulouse's urban area was conducted. Based on a MFA of the WEEE chain, results give an insight into operational activities dealing with circulation of waste material. It reveals the main dysfunctions of this WEEE management system, including lack of involvement of local authorities and consumers, dispersion channels and a low recycling rate at the local level. The roles of recycling operators, social economy companies and EPR compliance are also important to recover more resources from waste and to close the recycling loop.
Technical Report
Full-text available
The Global E-waste Monitor 2017 is a collaborative effort of the United Nations University (UNU) represented through its Vice-Rectorate in Europe hosted Sustainable Cycles (SCYCLE) Programme, the International Telecommunication Union (ITU), and the International Solid Waste Association (ISWA). This report provides the most comprehensive overview of global e-waste statistics and an unprecedented level of detail, including an overview of the magnitude of the e-waste problem in different regions. The report includes up-to-date information on the amounts of e-waste generated and recycled, makes predictions until 2021, and provides information on the progress made in terms of e-waste legislation. The e-waste volumes are indicative of the recycling industry’s potential to recover secondary resources, as well as setting environmental targets for detoxification. The report highlights the need for better e-waste data and information for policymakers to track progress, identify the need for action, and to achieve sustainable development, including the Sustainable Development Goals (SDGs).
Technical Report
Full-text available
This report examines the case of illegal shipments of e-waste from the EU to China and the effectiveness of EU legislation to counter these shipments. Although the import of e-waste into China has been officially banned since 2000, it is estimated that around 8 million tonnes of e-waste are imported illegally into China every year. Despite empirical data suffering from high uncertainties, the scale of the e-waste trade, its environmental and health impacts, and its links to crime are difficult to contest. This case study reveals that many legal actors, such as companies, are involved in illegal e-waste shipments and that many actors involved walk on a thin line between legal and illegal. Profit plays a crucial role, but a series of push, pull and facilitating factors gives a more sophisticated picture of the drivers and motivations behind this environmental crime. Loosely structured organised crime groups are often behind illegal trafficking of e-waste to China. Traditional mafia-like organised crime groups seem to be rather marginally involved, mostly as facilitators of the e-waste crime. Enforcement in the EU suffers from differences in implementation of relevant legislation among Member States. The EU legislative framework, which has been significantly amended in recent years, however is sufficiently coherent and does not show major gaps. The recent legislative amendments have the potential to improve inspection and enforcement on the ground, but it remains to be seen whether this will effectively occur. Given the complexity of the e-waste problem approaches beyond enforcement and inspections are needed. As part of its conclusions this report also presents a series of policy recommendations.
Article
Consumers regularly experience humor while buying and using products, procuring services, and engaging in various consumption experiences, whether watching a movie or dining with colleagues. Despite an expansive literature on how humor influences advertisers’ communication goals, far less is known about how humor appreciation and comedy production influence the likelihood of attaining various consumption goals, from experiencing pleasure and making better decisions to staying healthy and building relationships. Drawing on a wide range of findings from multiple disciplines, we develop a framework for understanding and investigating the different ways in which experiencing and creating laughter and amusement help—and sometimes hurt—consumers reach their goals. The framework provides key insights into the nuanced role of humor and comedy in consumer welfare.
Article
Even as the world has been unsuccessfully trying to dispose off the rising quantities of its municipal solid waste (MSW) and hazardous waste (HW) in a clean manner, it has been confronted with an even more complex problem - of e-waste. Only a few countries in the developed world are able to scientifically recycle or dispose the e-waste they generate. In other developed countries only a fraction of the e-waste is properly recycled, the rest is either incinerated or sent to landfills - which are solutions that cause serious secondary problems. Worse still, a sizeable portion of the e-waste generated in the developed world is exported to developing countries where it is recycled or dumped without any concern for the gross pollution that is being caused. It can be said that if the situation vis-à-vis e-waste is posing a challenge in most developed counties, it is alarmingly bad in the developing world. In an attempt to contain the e-waste problem most of the developed world and several countries in the developing world have enacted legislation to curb illegal trafficking and unlicensed recycling of e-waste. These legislations invoke the extended producer responsibility concept based on life-cycle considerations in the hope that it will provide prevention as well as cure. Innumerable non-governmental organizations and citizen's groups have also been trying to help out. So far, all these measures together have achieved only a modicum of success - that, too, only in a few regions of the developed world - but if viewed on the global scale ever bigger streams of e-waste are threatening to join the rising tides of MSW and HW in engulfing the world. The present paper assesses the state-of-the-art, bringing out how and why the e-waste problem has been defying all attempts to contain it. The paper also brings out that - much the same way as has happened with MSW and HW - the size and the complexity of the e-waste problem is increasing at much faster rate than the efficacy of our strategies to contain it. This trend is not likely to reverse soon and the only viable means to solve the problem is to drastically reduce generation of waste.
Article
This study analyses the current habits and practices towards the store, repair and second-hand purchase of small electrical and electronic devices belonging to the category of information and communication technology (ICT). To this end, a survey was designed and conducted with a representative sample size of 400 individuals through telephone interviews for the following categories: MP3/MP4, video camera, photo camera, mobile phone, tablet, e-book, laptop, hard disk drive, navigator-GPS, radio/radio alarm clock. According to the results obtained, there is a tendency to store disused small ICT devices at home. On average for all the small ICT categories analysed, 73.91% of the respondents store disused small ICT devices at home. Related to the habits towards the repair and second-hand purchase of small ICT devices, 65.5% and 87.6% of the respondents have never taken to repair and have never purchased second-hand, respectively, small ICT devices. This paper provides useful and hitherto unavailable information about the current habits of discarding and reusing ICT devices. It can be concluded that there is a need to implement awareness-raising campaigns to encourage these practices, which are necessary to reach the minimum goals established regarding preparation for reuse set out in the Directive 2012/19/EU for the category small electrical and electronic equipment.
Article
E-waste (also known as waste electrical and electronic equipment) is one of the fastest-growing waste streams worldwide. Given this rapid growth, issues related to e-waste are a serious concern. Increasing amounts of e-waste pose detrimental effects to the environment and public health through improper recycling and disposal techniques. Such informal recycling practices are common in several developing countries, where recycling methods are rudimentary, and a significant proportion of e-waste components ends up in unsanitary (uncontrolled) landfill and open dump sites. To address these issues, this paper aims to introduce a systematic approach to e-waste management; a process termed integrated e-waste management (IEWM) is a theoretically viable technique in which municipal solid waste and e-waste management systems are managed. This is possible because both systems share common waste fractions and treatment and disposal technologies. Therefore, integrated e-waste management represents an advance in the controlled disposal of e-waste and improvements in local environments and public health in developing countries. This study employs a systematic approach that combines field trip work, systematic literature review, and quantitative data analysis to propose a solution that can bring benefits in the short, medium and long-term. The study proposes the hypothesis that an integrated approach can improve e-waste handling in developing countries by addressing region-specific issues simultaneously. This study considers the technical aspects of implementing an integrated approach and, by comparing these aspects against more traditional, widely practiced approaches.
Article
High annual volumes of television and computer waste presents a challenge to Australian communities, resulting in the development of Extended Producer Responsibility (EPR) legislation. This study aims to establish, through the use of public interest theory, whether EPR legislation in Australia was in the public interest. Using a regulatory analysis, the results show that during the first 3 years of the scheme, over 130 liable parties joined co-regulatory arrangements each year to fund upstream recycling services for television and computer waste. In program terms, the scheme has been highly successful recycling over 130,000 tonnes of metals, leaded and non-leaded glass, plastics and other materials while limiting landfill transfers to approximately 6900 tonnes, all at a cost of A$50–60 million per annum to producers. The scheme has also seen a range of upstream recycling partnerships established between the co-regulated administrators and formal technical and social enterprise waste management organizations. However, while the upstream material recovery rate is steady at approximately 95%, the results suggests that exporting waste for downstream processing will continue in the future. Analysis also points to substantial funding for ‘over target’ collections, downstream recycling infrastructure and landfill diversion strategies as critical for averting severe environmental impacts from e-Waste dumping. The study concludes by suggesting that while the successes of EPR scheme are in the public interest, its potential deficiencies could limit such benefits and therefore need to be addressed. Notably, the scheme could be enhanced through the application of improved recycling target methodologies, including the estimation and forecasting of domestic Waste Electrical and Electronic Equipment (WEEE) stock levels.
Article
Purpose The global textile-fashion industry is resource inefficient thus requiring higher product-service systems (PSS) intervention. Further, insight of how PSS extends corporate responsibility is rather limited; knowledge of which may contribute towards increased PSS viability. The paper explores how companies operating with used-clothing PSS extend their responsibilities through servitization. Design/methodology/approach An exploratory study of seven companies operating with various used-clothing PSS is conducted through semi-structured interviews and supplementary document studies. Findings Six dominant ways through which servitization drives responsibility in used-clothing PSS are identified. These are through: value-adding services, product leverage, collaborative partnership, information transparency, awareness and platform-enabled networking. Two trade-offs exist in terms of their focus on physical process or digitalization, and developed by honing core competency or collaborative partnership. Further three differentiating attributes underlie these mechanisms for: raising awareness and/or improving transparency, collaboration in value creation and/or in promoting consumption, and product ownership and/or leverage. Research limitations/implications A wide range of used-clothing PSS exists each in its own way extending responsibility. In-depth studies are required to investigate the relationship between servitization and extended responsibility for diverse PSS-types and on type of responsibilities they address. Practical implications By identifying the key mechanisms or ways and their underlying characteristics companies can identify new servitization forms and ways to extend their responsibility, identify best practices and establish viability beyond the traditional measures, e.g. financial. Originality/value So far no studies have investigated the role of servitization in PSS and how it extends corporate responsibility, especially in industries like textile-fashion, where both resource efficiency and responsibility is low.
Article
The 1989 Basel Convention Treaty regulates the transboundary movement and disposal of hazardous wastes. In 1999, the Parties to the Convention negotiated and reached agreement upon a significant new Protocol on Liability and Compensation. The Protocol is the first mechanism in international environmental law to assign liability and provide adequate and prompt compensation for damages resulting from hazardous waste trade. The Protocol lacks teeth, however, and has yet to enter into force. The United States remains a non-signatory to both the initial Treaty and the liability Protocol largely because industry and environmental criticism of the Treaty and Protocol and a current lack of political will create disincentives for U.S. ratification. This lack of support from the world's leading generator of hazardous wastes poses a clear threat to the potential success of the Basel Treaty and Protocol.