Content uploaded by Faysal Çeker
Author content
All content in this area was uploaded by Faysal Çeker on Jul 15, 2018
Content may be subject to copyright.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
84
AHLÂKÎ VE SOSYO-EKONOMİK BİR TEŞKİLÂT OLARAK AHÎLİK
Faysal ÇEKER1
Öz
Bir literatür taraması şeklinde yapılan bu araştırmada ahlaki ve sosyo-ekonomik bir teşkilat olarak Ahilik
incelenmiştir. Öncelikle Ahiliğin Fütüvvetçilik ve Lonca kavramları ile ilişkisi ele alınmış daha sonra bir sistem
olarak Ahi teşkilatının yapısı incelenmiştir. Tarihsel gelişim sürecinde ele alınan Ahiliğin eğitim sistemi ve
kamil insan yetiştirme adına koyduğu ahlaki kurallar da gözler önüne serilmiştir. Ayrıca Ahi teşkilatındaki
denetim ve cezalar da ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ahî Teşkilatı, Lonca, Ahîliğin Eğitim Sistemi, Ahîliğin Tarihsel Gelişimi.
“AHÎLİK” AS A MORAL AND SOCIO-ECONOMIC ORGANIZATION
Abstract
Ahilik, a moral and socio-ecnomic organization, has been examined in this research which has been carried out
as a literature review. Firs, it has been dealt with the relation of Ahilik with the terms fütüvvetçilik and lonca,
next, the structure of Ahi organization as a system. The education system and the rules of Ahi organization in
order to put up to raise perfect human beings in the name of morality, which has been dealt with in its historical
development process have also been revealed. In addition, the controlling and punishment in ahi organization
have also been discussed.
Keywords: Ahi Organization, Lonca, Education System of Ahi Guild, Historical Development of Ahi Guilds.
GİRİŞ
“13. yüzyılda Anadolu’da ortaya çıkıp sonraları bütün Osmanlı topraklarına yayılan Ahilik,
dini-ahlaki, siyasi, sosyal ve iktisadi bir kurumdur” (Ceylan,2014). Orta Asya’dan gelerek
peyde pey Anadolu’ya yerleşen Türkler, eski gelenekleri ile yeni yeni tanışmış oldukları
İslam’ı sentezleyerek Arap ve Fars medeniyetlerinden almış oldukları fütüvvet teşkilatını
kendilerine özgü bir forma sokmuştur. Böylelikle eski ile yeni arasında bir orta yol olarak Ahi
teşkilatını kurmuştur. Bu teşkilat Anadolu’ya gelen göçebe Türklerin yerleşik hayata
geçmesini, İslam’ı öğrenmesini ve hayatını idame edebilmesi için bir meslek edinmesini
sağlamıştır. Bir yandan kültürel, ahlaki ve mesleki bir işlev gören Ahi teşkilatı askeri ve siyasi
bir işlev de görmüştür. Osmanlının kuruluşunda ve büyümesinde önemli pay sahibi olan bu
kurumun üyeleri arasında Osmanlı padişahları da vardır. Kuruluş dönemi hükümdarları olan
Orhan Gazi ve 1. Murat birer ahidir (Ekinci, 2011).
1 Öğrete, MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, faysalcheker@gmail.com.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
85
Pre-kapitalist döneme ait ilkel bir korporatist sistem olan ahilik ve lonca sistemleri
kapitalizme alternatif çıkış yolları arayan bilim adamları tarafından sıkça araştırılmıştır. Bu
çalışmada öncekilerden farklı olarak Ahiliğin sadece sosyo-ekonomik boyutu değil, ahlaki
boyutu da ele alınmış ve eğitim modeli ile teşkilat yapısı irdelenmiştir. Bir literatür taraması
şeklinde yapılan bu çalışmada Ahilik, Fütüvvetçilik ve Lonca kavramları ele alınmış ve
aralarındaki farklılıklara değinilerek kavram kargaşası giderilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Ahi
teşkilatının kuruluşu, gelişimi ve çözülmesi incelenmiş ve teşkilatın eğitim sistemi, sosyo-
ekonomik yapısı ve yönetim tarzı araştırılmıştır. Ayrıca bir ahlak nizamnamesi olan ahiliğin
insan-ı kamile dair kuralları işlenmiştir.
1. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
Çalışmanın bu bölümünde, ahiliğin ortaya çıkışı ve tarihsel gelişimi anlatılmış; fütüvvetçilik
ve lonca kavramları ile ahilik arasındaki benzerlik ve farklılıklara dikkat çekilmiştir.
1.1. Ahilik, Fütüvvetçilik ve Lonca Kavramları
“Ahi” kelimesinin kökeni ile ilgili iki farklı görüş ileri sürülmektedir. Bir görüşe göre “Ahi”
Arapçada kardeş anlamına gelen “aği” kelimesinden gelmektedir. Diğer görüşe göre ise
Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat-i Türk isimli eserinde geçtiği gibi eli açık, cömert
anlamına gelen “akı” kelimesinden türetilmiştir (Ekinci, 2011: 26)
Ekinci (2011)’ye göre “Ahilik, Türklerin İslamiyet’i topluluk halinde kabul ettikleri yıllarda,
Türk örf ve adetleri ile İslam inancını kaynaştırmak amacıyla geliştirilen bir düşünce sistemi
ve yaşama tarzı olarak tanımlanabilir. Bu düşünceyi ve yaşama tarzını benimseyenlere de
“ahi” denilmektedir. Ahi birlikleri ise ahiler tarafından kurulup geliştirilen bir sivil toplum
kuruluşudur.” (s.26).
Fütüvvetçilik ve Ahilik birbiri ile zaman zaman karıştırılsa da aralarında farklar mevcuttur.
Ahiliğin, “fütüvvet” olduğunu ve halk arasında ahiliğin fütüvvet olarak bilindiğini
söyleyenlerin dayandıkları nokta ahiliğin bir nevi teşkilat yönetmeliği olan eserlere fütüvvet-
name denilmesini gerekçe göstermektedir. Gerekçelerinde doğruluk olsa da Anadolu’ya
fütüvvet ehli tarafından getirilen ahiliğin fütüvvetten fazlası vardır (Bayram, 2012). Farsçası
“civanmerdan” olan fütüvva, “gençler” anlamına gelen “fityan” kelimesinden türetilmiştir.
Fütüvvet kavramından önce genç, yardımsever ve güçlü kimse anlamına gelen “feta” kavramı
kullanılırdı (Öztürk, 2002).
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
86
Fütüvvetçilik daha çok insanın sahip olması gereken erdemlere ve askeri özelliklere önem
verirdi. Ahilik ise bunların yanı sıra yönetim işlerine önem vermiş ve bir esnaf birliği şeklinde
örgütlenmiştir. Üyelerine de zanaat sahibi olma şartı getirmiştir (Bayram, 2012). Öztürk
(2002)’ün de dediği gibi fütüvvetçiler mesleki nitelik taşımazdı, bu da onları Anadolu’daki
ahilerden ayıran en temel farktır. Fütüvvet teşkilatı da ahilerden farklı bir şekilde
sınıflandırılmıştır. Teşkilat, kavli, seyfi ve şurubi fütüvvet olarak üçe ayrılmıştır. Ahilik
teşkilatı ise meslek esasına göre sınıflanmıştır. Saraç, debbağ, terzi vs. gibi…
Ahi teşkilatını ifade etmek için kullanılan ve çoğunlukla eş zamanlı görülen diğer bir kavram
“lonca” kavramıdır. Lonca terimi Osmanlı’da oda anlamında çevirilen İtalyanca “loggia”
kelimesinden türemiştir (Tüzen, 2007). Lonca teşkilatının tarihi Roma imparatorluğunun
kuruluş yıllarına dayanır. Roma’da collegia olarak adlandırılan bu kavram gelişerek Bizans
döneminde ekonomik ve ticari hayatın temel unsuru olmuştur (Bayram, 2012). Osmanlı’da
ise bu kavramın ekonomik bir birim olmanın ötesinde toplumsal işlevleri de mevcuttur
(Tüzen, 2007). Osmanlı’da esnaf loncalarına ait ilk belge 2. Bayezid Kanunnamesidir.
Bundan önce belgelerde yer almamaktadır (Bayram, 2012). Osmanlı’nın kuruluş yıllarında
sistem ahi teşkilatı olarak adlandırılmakta ve esasları fütüvvet namelere dayanmaktadır. Şu
halde loncalar, fütüvvet ve ahiliğin bir tür değişimidir. Ahiliğe Müslüman olmayanların
girmesi başlangıçta yasaktı. Ahi esnaflık eğitiminden geçtiği gibi zaviyelerde manevi
eğitimden de geçmekteydi. Zamanla imparatorluk haline gelip büyüyen Osmanlı’da sisteme
Müslüman olmayanlar da dahil edilmiş ve lonca adını almıştır. Artık biriliğin içinde
Müslüman olmayanların ve zaviyede manevi eğitim sürecinden geçmeyenlerin bulunduğu bu
yeni duruma lonca sistemi denmiştir. Ahilik zamanla “gedik” denilen belli bir iş kolundaki
tekel konumuna gelmiştir. Sistem bu haliyle lonca olarak adlandırılır (Kılınç, 2012).
1.2. Ahiliğin Tarihsel Gelişimi ve Çözülmesi
Türkler 751 yılındaki Talas savaşından itibaren İslam dini ile etkileşime geçmiştir. İtil
Bulgarları, Karahanlılar ve Oğuzların 10. yüzyıldan itibaren İslamiyet’i kabul etmeleriyle
Müslümanlaşmıştır. Türkler, 11. yüzyıldaki Dandanakan ve Malazgirt zaferleriyle beraber
Anadolu’ya akın etmiş ve buraları fethetmiştir. Bizans’tan aldıkları bu topraklarda kendi
mevcudiyetlerini devam ettirmek için de bir sisteme ihtiyaç duyulmuş ve bu anlamda ahilik
ortaya çıkmıştır. Abbasi halifesi Nasır Li-dinillah 13. yüzyılın başlarında fütüvvet teşkilatını
kendisine bağlayarak devletleştirmiş ve gücünü diğer ülkelere de yaymak istemiştir. Bu
anlamda ideologluğunu Şeyh Sühreverdi yapmıştır. Sühreverdi’yi 1. Alaadin Keykubat’a
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
87
göndererek fütüvvet cihazını (kase, şalvar) teslim etmiştir. Daha sonraları 1. Gıyaseddin
Keyhüsrev zamanında Anadolu Selçukluları ile irtibata geçmiştir. Konya’ya Muhyiddin-i
Arabi, Evhadüddin Kirmani ve Ahi Evran’ı göndermiştir. Ahi Evran buradan Kayseri’ye
geçmiş ve bir debbağ (deri işleme) atölyesi kurarak Ahiliğin temelini atmıştır. Fütüvveti
dönüştürerek Türklere özgü bir form vermiştir. Burada ahileri teşkilatlandırıp Moğollara karşı
koymuştur. Böylece Ahiliğin ekonomik ve askeri fonksiyonu ortaya çıkmıştır (Ceylan, 2014).
Öztürk (2002)’e göre Türklerin Anadolu’ya gelerek yerleşmesinde ahiliğin büyük rolü
olmuştur. Anadolu’ya gelen Türklere yer verilmiş, zanaat öğretilmiş, zaviyelerde manevi
eğitim verilmiş ve çarşılar, şehirler kurularak yeni bir medeniyet teşkil etmiştir. Ahi teşkilatı
1727 yılına kadar 500 yıl boyunca Türk milletini ekonomik, siyasi ve sosyal yönden yönetmiş
ve yönlendirmiştir. Ayrıca bu günkü esnaf odalarının, ticaret odalarının, işçi ve işveren
sendikalarının ve Türk standartları enstitüsünün temelini oluşturmuştur.
1171 yılında İran’ın Batı Azerbaycan tarafındaki Hoy kasabasında doğan Ahi Evran sonraları
Kırşehir’e geçerek 32 çeşit esnafı teşkilatlandırmıştır. Zamanla Selçuklu ve Osmanlı
coğrafyasındaki farklı yerlerde sanatını icra eden esnaflar Ahiliğin merkezi olan Kırşehir’den
icazet almıştır (Ceylan, 2014).
Ahi teşkilatına girmenin en temel şartı Müslüman olmaktır. Fakat bu kural imparatorluğun
gelişmesi ve Müslüman olmayan halkın artması ile beraber değişmiş ve lonca sistemine
dönüşmüştür. Loncalar bunun dışında ahiliğin devamı görünümündedir. Loncalara geçişle
beraber teşkilatın dini yapısı da zayıflamıştır. “ 1727 yılından itibaren esnafın sayısı ustalık
olarak sınırlandırılmış ve buna gedik denilmiştir.” Tekel ve imtiyaz anlamına gelen gedik,
lonca sisteminin bozulması ile beraber esnaflar tarafından alınıp satılmaya başlanmıştır
(Kılınç, 2012).
Kanuni Sultan Süleyman dönemi ile başlayan kapitülasyonlar zamanla yerli ürünlerin yerini
yabancı ürünlerin almasına yol açmıştır (Karagül, 2015). 16. yüzyılın sonlarında Batı sanayi
ürünlerinin Anadolu pazarlarını işgal etmesi ile beraber esnaf sıkıntıya girmiştir. Esnafın
hammadde sıkıntısı ile beraber ürettiğine de alıcı bulamaması krize neden olmuştur. Bunun
neticesinde sermaye sahipleri esnafın içine sızmış ve sermaye emek bütünlüğü bozulmuştur.
Bu da ahiliğin temelini sarsmıştır. Askerin çift-bozan akçesi ödeyerek esnaflık yapmaya
başlaması ve yeniçerilerin zor kullanarak ekonomik hayata dahil olması sistemi bozmuştur
(Öztürk, 2002). Islahat fermanının (1856) bütün kesimlere serbestçe ticaret ve sanat hakkı
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
88
tanıması ve gedik beraatının 1860 yılında son bulması fiilen ahilik teşkilatının işlevliğine son
vermiştir. Bütün bu yaşananlardan dolayı etkinliğini kaybeden Ahi teşkilatı nihayetinde 1912
yılında çıkarılan bir kanunla kaldırılmıştır (Karagül, 2015).
Kılınç (2012), Ahi birliklerinin çözülmesinin nedenlerini kısaca şöyle özetlemiştir:
“İthal malların iç pazarlara satışının yapılması
Devletin çalışma hayatı üzerinde oluşturduğu denetim
Askerlerin ve çiftçilerin esnaflığa başlamaları
Ahiliğin devrin şartlarına, toplumun ihtiyaçlarına ve ekonomik gelişmelere
göre kendini yenileyememesi.”
2. AHÎLİK SİSTEMİ
Ahilik maddi ve manevi boyutları olan bir sistemdir. Manevi gücünü Peygamber efendimizin
Hadis-i Şeriflerinden ve Kuran-ı Kerimden alırken maddi gücünü de Türk milletinin tarihi
tecrübelerinden ve yaratılış özelliklerinden almaktadır (Ceylan, 2014).
Her sistemin olduğu gibi ahiliğin de bir vizyonu ve misyonu vardır. Sistem bu vizyonu ve
misyonu doğrultusunda teşkilatlanmış ve bir eğitim sistemi oluşturmuştur. Bir esnaf ve zanaat
örgütü olarak da şehirlerde ekonomik olarak örgütlenmiştir. Sistemin hedeflediği ideal insan,
ideal toplum ve ideal esnaf modeli yüzyıllarca uygulanmıştır.
2.1. Ahiliğin Vizyonu ve Misyonu
Bir örgütün vizyonu, onun varlık sebebini, düşünce yapısını ve genel görünümünü yansıtır.
Misyonu ise vizyonuna uygun bir şekilde gerçekleştirilecek görevlerdir. Ahiliğin amacı ve
çalışma tarzı, sistemin işleyişi ve diğer hususlar bir tür özel yönetmelik sayılabilecek ahi
şecerename ve fütüvvet-nameleri ile belirlenmiştir (Ekinci, 2011: 16).
Ahiliğin kaynağı fütüvvettir. Daha doğrusu fütüvvettin Türklere özgü versiyonudur.
Dolayısıyla fütüvvette olduğu gibi kaynağını İslam dininden alır. İslam, dünya ve ahret
dengesinin kurmaya çalışan bir dindir. Müslüman’ın ahreti gözetmesini fakat dünyasını da
boşlamamasını istemektedir. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahrete
çalışmayı düstur edinmiştir. İşte kaynağını İslam’dan alan ahiliğin amacı da mensuplarının
dünya ve ahret saadeti için çalışmaktır (Ceylan, 2014).
Ahilik bir yandan insanların ahlaki donanımlarını arzu ederken bir yandan da fertten topluma,
toplumdan millete, hatta bütün insanlık âlemine varıncaya kadar herkesin evrensel refah ve
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
89
huzuru, barışı ve esenliği elde etmesini amaç edinmiştir. Ahiliğin vizyonunun temelini insan
sevgisi oluşturmuştur. İnsanları eşit kabul eden ahilik, rekabeti ve toplumsal mücadeleyi hoş
görmemiştir. Ahiliğin vizyonunun diğer öğeleri de üyelerinin birer iş, meslek veya sanat
sahibi olmasıdır. Bu sayede hedeflediği toplumsal eşitlik ve uzlaşıya varır (Ekinci, 2011: 16-
18).
Bayram (2012)’a göre ahiler dayanışmacı bir ruh yapısına sahiptir. Zengin ile fakir, üretici ile
tüketici, emek ile sermaye, millet ile devlet arasında iyi ilişkiler kurmak ve toplumun bütün
kesimlerini uzlaştırmak temel gayeleridir.
Ceylan (2014)’in aktardığına göre ahilerin genel hedefleri şöyle sıralanabilir:
“Dünyada ve ahrette mutluluğa erişebilmek için bir mesleğe sahip olmak,
Diğer insanları düşünmek ve onların mutluluğu için de çalışmak,
İslam dininin ve ahilik teşkilatının istediği güzel ahlaka sahip olmaya çalışmak,
İslam’ın ve ahilik teşkilatının kurallarını yerine getirebilmek için ilim sahibi
olmak,
Dinin emir ve yasaklarına, dolayısıyla ahiliğin emir ve yasaklarına uymaya
çalışmak.”
2.2. Teşkilat Yapısı
“Ahilik, 13. yüzyıldan 19. yüzyıla dek Anadolu’da, Balkanlar’da ve Türkistan’da yaşamış
olan Türklerin sanat ve meslek alanlarında yetişmelerini, ahlaki yönden gelişmelerini
sağlayan bir müessesenin adıdır” (akt. Öztürk, 2002). Bu müesseseye sadece esnaf, sanatkâr
ve meslek sahibi kişilerin kabul edilmesi ve bu kişilerin Müslüman olması temel ilkeleri
olmuştur. Fakat bazı fütüvvet-namelerden anlaşıldığı kadarıyla zaman zaman kadılar,
müderrisler, hatipler, hükümdarlar ve emirler de teşkilata girip üye olmuşlardır (Bayram,
2012).
Ceylan (2014)’a göre teşkilat başlangıçta toplumun bütün kesimlerini içine almaktaydı.
Bunlar fütüvvet-namelerde yedi taife diye geçmektedir. Bu yedi gurup son derece hiyerarşik
bir yapı arz etmekteydi. Yükselebilmek için liyakat tek şart olmuştur. Ahiler, Osmanlı ve
Selçuklunun bütün kentlerinde tarikat esasına göre örgütlenmiştir. Her meslek kolu kendi
arasında örgütlenmiştir. Toplanma ve manevi eğitim yerleri zaviyeler olmuştur.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
90
Ahi teşkilatı yukarıdan aşağıya doğru Ahi Şeyhi, Ahi Baba, Ahi ve Yiğitbaşı şeklinde
örgütlenmiştir. En üstteki Ahi Şeyhi, Kırşehir Ahi Evran tekkesi şeyhidir. Ahi Şeyhinin
altında her ildeki tüm ahilerin başı olan Ahi Baba vardır. Bütün iller manevi merkez olan
Kırşehir’e bağlıydı. Ahi Babalar 16. yüzyıla kadar aynı zamanda mahalli sivil idarenin de
başkanıydı. 16. yüzyıldan itibaren Kethüdalık kurumuna dönüşerek yarı resmi bir hal almıştır.
Ahi Babaların altında ildeki her bir zanaatın başı olan Ahiler vardır. Ahilerin altında da
Yiğitbaşı vardır. Yiğitbaşı, Ahinin yardımcısı konumundaydı ve esnaf arasındaki inzibatı
sağlamak ile görevliydi (Durak ve Yücel, 2010).
Esnaf birliği şeklinde örgütlenen ve bir tarikat yapısını andıran Ahiliğin manevi merkezi
Kırşehir’dir. Çünkü Ahiliğin kurucusu olan Ahi Evran’ın tekkesi buradadır. Ahi Evran’ın
halifeleri yüzyıllar boyunca Anadolu ve Rumeli esnafının birliğini bu şekilde sağlamıştır.
Merkeze bağlı illerin temsilcileri o illerin esnafı tarafından seçilen Ahi Babalardır. Seçilen
Ahi Babanın daha sonra merkezdeki Ahi Şeyhi olan Ahi Babadan icazetname alması
gerekirdi. Ayrıca devletten de kendisine beraat verilirdi (Tüzen, 2007).
Ahi teşkilatında yöneten ve yönetilen olmak üzere iki gurup vardır. Yamak, çırak, kalfa ve
usta yönetilen gurubu oluştururken; Ahi Şeyhi, Ahi Baba (Kethüda) ve Yiğitbaşı yöneten
gurubu oluşturmaktaydı. Teşkilatın yönetiminde iki kurul vardır. Bunlar Yönetim Kurulu ve
Büyük Meclistir (Durak ve Yücel, 2010). Yönetim Kurulu bir başkan ve beş üye tarafından
yönetilirdi. Bunlar Esnaf Şeyhi, Esnaf Kethüdası, Yiğitbaşı, İşçi Başı ve Ehli Hibre diye
adlandırılırdı ( Ekinci, 2011: 73-75).
Esnaf başkanı olan Esnaf Şeyhi eski Türk geleneklerindeki Kağan konumundaydı. Mesleki,
dini, siyasi ve ahlaki lider olan Esnaf Şeyhi, üyelere bir baba şefkatiyle yaklaşırdı. Şeyh, esnaf
ile bütünleşmiş durumdaydı. Geniş yetkileri olan Esnaf Şeyhi'nin başlıca görevleri aşağıda
verilmiştir (Ekinci, 2011):
“Esnafın mesleki problemlerini halletmek
Esnaf orta sandığını idare etmek
Birliğe ait olan binaların bakımını yaptırmak ve bunları kiraya vermek veya
teşkilat amaçlarına uygun kullanmak
Davetçi, çeşmeci, bekçi, duacı gibi teşkilat görevlilerini işe almak, maaşlarını
ödemek, gerektiğinde işine son vermek
Esnafın mesleki ve hususi hayatındaki tutum ve davranışlarını takip etmek
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
91
Usta, kalfa, yamak ve çırak törenleri düzenlemek
Yönetim kurulu toplantılarına katılmak
Esnafı toplantıya çağırmak
Mensubu bulunduğu esnaf kolunu temsilen büyük meclis toplantılarına
katılmak” (s.74-75).
Başkanın dışında yönetim kurulunun birinci üyesi olan Esnaf Kethüdası, esnafın genel eğitimi
ile ilgilenirdi. Kurulun ikinci üyesi olan Yiğit Başı; esnafın yetiştirilmesi ve terfi işlemleri ile
hammadde ihtiyaçlarının karşılanmasından sorumluydu. Kurulun üçüncü üyesi olan İşçi Başı
ise daha çok teknik konularda yetişmiş kişiydi. Kalite kontrol işinden sorumluydu. Yönetim
kurulunun diğer iki üyesi de Ehli Hibre olarak adlandırılırdı. Ehli Hibreler esnaf içinde en çok
sevilen ve sözü dinlenen kişiler arasından seçilirdi. Yönetim kurulu veya esnaf ile yönetim
arasında çıkan fikir ayrılıklarında hakemlik rolünü üstlenmişlerdir (Ekinci, 2011: 75).
Yönetim Kurulunun başlıca görev ve sorumlulukları yukarıda saydığımız ve başkanın
şahsında birleşen görev ve sorumluluklardır. Büyük Meclisin başlıca görev ve sorumlulukları
ise; Yönetim Kurulu kararlarını inceleyip denetlemek, kurulda anlaşmazlığa düşülen konuları
karara bağlamak, büyük meclisin kararlarını hükümete bildirmek ve hükümetin esnafla ilgili
aldığı kararları üyelerine duyurmaktır (Durak ve Yücel, 2010).
2.3. Teşkilatta Üyeler ve Orta Sandığı
Teşkilatın üyeleri başta dâhili ve harici olmak üzere ikiye ayrılırdı. Dahililer de yamak, çırak,
kalfa ve usta olmak üzere kendi içinde dörde ayrılırdı. Hariciler ise emekliler, güçsüzler, sakat
ve hastalar olmak üzere üç guruptu. Dâhililer bilfiil çalışan grubu oluştururken, hariciler ise
başta çalışıp sonraları herhangi bir mücbir sebeple çalışamayacak duruma gelenlerdi (Ekinci,
2011: 71).
Orta Sandığı denilen ve her ahi birliğinin bulundurduğu bir yardım sandığı vardı. Orta
sandığının sorumluluğu kethüda, yiğitbaşı ve ihtiyarların üstündeydi. Sandığın sermayesi
esnafın teberrrüatı ile eğitimde kademe atlayan çırak ve kalfaların ustaları tarafından verilen
paralardı. Ayrıca belirli zamanlarda esnaftan gücüne göre toplanan hisseler de mevcuttu
(Bosnalı, 2004).
Orta sandığı, esnaf vakfı, esnaf kesesi veya esnaf sandığı gibi isimlerle anılan bu uygulama
bir karşılıklı yardımlaşma ve sosyal güvenlik vazifesi icra ederdi. Esnafa hem sosyal güvenlik
güvencesi sağlar hem de onları tefecilerden kurtarırdı (Ekinci, 2011: 71). Esnaf tarafından
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
92
sağlanan fondan oluşan bu sandıktan üyelerinden ihtiyacı olanlara veya ticaret yapmak
isteyenlere kredi sağlanırdı. Ayrıca hayır işlerine de yine bu sandıktan para aktarılırdı. Başına
bir musibet gelen üyelere yardımda bulunulur ve ölen esnaf fakir ise defin işlemleri buradan
karşılanırdı (Bosnalı, 2004).
Birliğin bir nevi hazinesi anlamına gelen orta sandığında 6 tane kese (torba) bulunurdu.
Bunlardan atlas kesede yazışma evrakları, yeşil kesede tapu ve senetler, örme kesede nakdi
paralar, ak keselerde gelir gider evrakları ve senetler, kara keselerde ise vadesi geçtiği halde
tahsil edilememiş alacaklar ve ilgili evraklar bulunurdu (Ekinci, 2011: 71-72).
2.4. Denetim ve Cezalar
Ahi teşkilatında üyelerin meslek ahlakına uygun davranıp davranmadığı sıkı bir şekilde
denetlenirdi. Denetimi etkili kılabilmek için de şikâyet ve dava yolu çok esnek tutulmuştur.
Herkes şikâyette bulunabilirdi. Dava veya şikâyet yiğitbaşına yapılırdı. Yiğitbaşı ele aldığı
davayı kendi çözebilecekse “esnaf mahfeli” huzurunda davayı görürdü. Dava kendisini
aşıyorsa Esnaf Şeyhine bildirirdi. Burada bir nevi ombudsmanlık gibi davranılmaktadır. Amaç
davanın hızlı görülmesidir. Yiğitbaşının verdiği karara bir üst merciye başvurarak itiraz
edilebilirdi. Son temyiz makamı Ahi Baba vekiliydi (Bayram, 2012).
Manevi bir merkez olan Kırşehir’deki Ahi Baba (Ahi Şeyhi)’nın her ilde vekilleri bulunurdu.
Bu vekiller ülkenin her yanındaki esnafı denetler ve imtihanlar yaparak terfi işlemleri
gerçekleştirirdi. Kalitesiz üretim yapanlara meslekten men etme cezası verilirdi. Töreye aykırı
davranan veya hile yapıp yalan söyleyen çırak kalfa ve ustaları esnaf şeyhi yargılardı.
Dükkânı için kapatma cezası alan ustanın dükkânının anahtarı Ahi Babaya verilir ve sağ
ayağındaki pabucu çıkarılıp dükkânının damına atılırdı (Tüzen, 2007). Yöneticilerin ve
yönetim kurulunun denetimini ise Büyük meclis yapardı. Meclis esnaf şeyhlerinin hesaplarını
denetler ve onlar hakkında cezai hükümde bulunurdu. Ahilikte ceza sistemi, esnafın kurallara
uyması için düzenlenmiş ve genellikle aşağılayıcı cezalardan kaçınılmıştır. Verilen cezalar
daha çok barıştırıcı ve yapıcı niteliktedir (Bayram, 2012).
“Kalite denetimi ve standardizasyon hem üreticilerin hem de tüketicilerin uzun vadeli
çıkarlarının korunması anlamına gelir” (Öztürk, 2002). Ahi birliklerinde üretilecek mallar
hem dini ve ahlaki saikle hem de denetim ve kontrol mekanizmasıyla her türlü özellikleri göz
önünde bulundurularak standardize edilmiştir (Bosnalı, 2004). Dünya standartlarını tespit edip
uygulayan ilk ülke Osmanlı olmuştur. Bunu 2. Beyazıt tarafından yürürlüğe sokulan Bursa
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
93
Belediyesi yasasında görebilmekteyiz (Öztürk, 2002). Esnafın üreteceği ürünlerin
standartlarının belirlenmesi ve denetime tabi tutulması bize Osmanlı devletinin tüketiciyi
koruma anlayışını ve Ahi ahlakını göstermektedir (Bosnalı, 2004).
Osmanlı devletinde bazı malların hangi miktarda ve ne şekilde üretileceği devlet tarafından
belirlenirdi. Belirlenen ölçülerin dışında üretim yapılamazdı. Bir kişinin dükkân açabilmesi
için heyet huzurunda ustalığını kanıtlaması gerekirdi. Sonraki dönemlerde gedik sahibi olma
şartı da getirilmiştir. Bir malın fiyatı devlet tarafından narh sistemiyle belirlenirdi. Böylece
üretici tüketici dengesi korunmuş ve burjuvanın ortaya çıkması da önlenmiştir. Aşırı kar edip
zenginleşen bir sınıfın varlığına izin verilmemiştir (Öztürk, 2002).
3. AHÎ TEŞKİLÂTINDA EĞİTİM SİSTEMİ
Üyelerinin dünya ve ahret saadetlerini arzulayan Ahi teşkilatı eğitime büyük önem vermiştir.
Bayram (2012)’a göre Ahi eğitim sisteminin karakteristik özellikleri aşağıdaki gibidir:
“İnsan bir bütün olarak ele alınır, ona sadece mesleki bilgi değil, ahlaki ve
içtimai bilgiler de birlikte verilir.
İş başında yapılan eğitim, iş dışında yapılan eğitimle bütünleşir.
Eğitim ömür boyu süren bir süreçtir.
Köylere kadar varan geniş bir teşkilat kurulmuştur.
Sistem ahilik prensiplerine uymayı taahhüt eden herkese açıktır.
Derslerin yetkili kişiler tarafından verilmesi esastır.
Eğitimden herkes ücretsiz olarak faydalanır.”
Ahilikte teorik ve pratik eğitim bütünleşmiştir, yani teorik eğitim de işbaşında yapılırdı. İş
dışında bir de Zaviyelerde eğitim verilirdi. Bir çırağın Zaviyeye girebilmesi için ustasının ona
kefil olması gerekirdi. Zaviyede dini ahlaki eğitim verilirdi. Ayrıca Türkçe, Arapça, Farsça,
Edebiyat ve Müzik eğitimi verilirdi. Üyelerinin ahlaki ve dini gelişimi için de Kuran
öğretilirdi. İşbaşında eğitimde meslekin yeterlilikleri ve teknik bilgi uygulamalı olarak
öğretilirdi. Esnafın dükkânını zamanında açıp kapatması, dürüst olması, gibi erdemler
öğretilirdi (Kılınç, 2012). “ İş başında mesleki eğitim ustalar ve kalfalar tarafından verilirdi”
(Bayram, 2012).
Ahi eğitim sisteminde dört aşamalı ehliyet dereceleri vardır. Bunlar sırasıyla yamaklık,
çıraklık, kalfalık ve ustalıktır. İlk eğitim yamaklık ile başlardı. Velisinin devamlılığına taahhüt
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
94
vererek mesleki eğitime başlayan yamağın 10 yaşından küçük olması şarttı. Yamaklar iki yıl
karın tokluğuna ücret almadan iş başında mesleki eğitim alır ve zaviyelerde manevi olarak
yetiştirilirdi.
Törenle çıraklığa geçen yamak üç yıla kadar eğitim alırdı. Teşkilatın izniyle yanına çırak alan
usta, çırağın mesleki ve ahlaki eğitiminden sorumluydu. Üç yıl başarılı çıraklık döneminden
sonra törenle kalfalığa terfi edilirdi. Kalfalık eğitimini başarı ile tamamlayanlar yapılacak bir
törenle ustalığa terfi ettirilirdi. Ustalığa geçişte aranan başlıca kriterler kalfalık eğitimi
süresince hiç şikâyet edilmemiş olması, diğer kalfalarla iyi geçinmesi ve çırakları iyi
yetiştirmesidir. Ayrıca işyeri yönetme yeterliliği var mı, dükkân açacak sermayesi var mı
dikkat edilirdi. Bu eğitim sürecinden geçen talebelerin fütüvvetlerde yazılı olan 740 maddenin
124’ünü öğrenmesi gerekirdi (Kılınç, 2012).
Bayram(2012)’a göre bazı davranışlar yiğidi yiğitlikten, ahiyi ahilikten çıkarırdı. Bu
davranışlar şöyledir:
“Şarap içmek, zina yapmak, livata yapmak, gammazlık, dedikodu ve iftira etmek,
münafıklık, gururlanmak, kibirlenmek, sert ve merhametsiz olmak, haset etmek, kin
tutmak, affedici olmamak, sözünde durmamak, yalan söylemek, hıyanet etmek,
emanete hıyanet etmek, kadınlara şehvetle bakmak, insanların ayıbını açığa
çıkarmak, cimri olmak, gıybet etmek, hırsızlık yapmak vs.”
4. AHÎLİKTE SOSYO-EKONOMİK YAPI
Durak ve Yücel (2010)’e göre “Ahilik sadece bir esnaf teşkilatı olmayıp aynı zamanda sosyo-
ekonomik ve kültürel boyutları da olan geniş bir yapılanmadır. Geliştirilmiş olan iş ahlakı ve
sosyal sorumluluk ilkeleriyle, toplum ve birey bütüncül bir yaklaşımla ele alınmıştır.”
Ahilik toplumda çatışma ve rekabeti değil, uzlaşı ve dayanışmayı felsefe edinmiştir. Ahiler
içinde yaşadığı toplumla uyumlu ve sorumluluk duygusuyla yetiştirilmiştir. Ahilik
felsefesinde veren el alan elden üstündür. Almayı veya gasp etmeyi değil de vermeyi ve
paylaşmayı ilke edinmişlerdir (Karagül, 2015).
Ahiler toplum içinde meslek esaslı bir örgütlenmeye gitmişlerdir. İlk etapta debbağlık ve ona
bağlı deri işçiliğiyle ilgilenen ahiler sonraları 32 sanat kolunda örgütlenmiştir. Teşkilatın
sahip olduğu sıkı disiplin ve ahlaki yapı onları sanatında ve ürün kalitesinde ön plana çıkarmış
ve ülkenin her yanında örgütlenmiştir. Zamanla ülke çapında esnaflığa adım atan herkes
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
95
otorite konumuna gelen ahi babalardan yetki belgesi almak durumunda kalmıştır. Toplumun
bu şekilde meslek örgütü olarak bir araya gelmesi sosyo-ekonomik hayatın düzenli olarak
sürdürülmesini sağlamıştır (Öztürk, 2002). Ahilerin içinde bulunduğu meslek topluluğuna ve
mesleklerine duyduğu saygı Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine de yansımıştır. Evliya Çelebi,
her esnaf kolunun mesleki anlamda bir pirinin olduğunu ve onu manevi olarak kendilerine
önder kabul ettiklerini söylemektedir. Örneğin tüccarların piri Hz. Muhammed, seyyahların
piri Hz. İsa, çobanların piri Hz. Musa, çiftçilerin piri Hz. Âdem ve debbağların piri Ahi Evran
hazretleridir (Bayram, 2012).
Ekonomik anlamda Ahilerin sahip olduğu bazı önemli ilkeler vardır. Örneğin Ahilikte iş
bölümü esastır. Herkes kabiliyetine uygun bir işte çalışır ve başka işler peşinden koşmazdı.
Ahilikte üretim ihtiyaca göre ayarlanmıştır. Kar maksimizasyonu yerine israftan
kaçınmışlardır. İhtiyaç olunduğu kadar üretim yapılmıştır. Ekonomik anlamda Ahi teşkilatına
hâkim olan ilkelerden biri de dayanışmacı örgüt yapısıdır. Fazla kazanmak, spekülasyon ve
serbest rekabet yerine yardımlaşma ve dayanışma ön plana çıkarılmıştır. Ahilikte üretim
belirli bir kaliteye göre yapılmış ve ayıplı mal üreterek tüketiciyi kazıklamaktan kaçınılmıştır.
Bütün bu ilkelerin yerine getirilmesi için de bir otokontrol mekanizması geliştirilmiştir
(Öztürk, 2002).
Ahilik sisteminde her konuda olduğu gibi birey, toplum ve ekonomi anlamında da orta yol
tutturulmuştur. Fert için toplum, toplum için de fert ihmal edilmemiş olup dayanışma ve
uzlaşı anlayışı geliştirilmiştir. Ekonomik anlamda da sermaye merkeze alınarak insan ve
toplum ihmal edilmemiş aksine insan merkezli bir ekonomi anlayışı benimsenmiştir. Ahilikte
ekonomi amaçtan ziyade araç olarak görülmüştür. Ekonomi toplumun birliği, beraberliği ve
mutluluğu için araç olarak görülmüştür (Ekinci, 2011: 29-30).
5. AHÎLİKTE İNSAN VE AHLÂK
Ahiliğin kaynağını Türk örf ve gelenekleri ile İslam dini oluşturmaktadır. Ahilik, bu ikisinin
kaynaşmasından ibarettir. Ahi geleneğinde insan esas alınır ve her şey insanın hem dünya
hem de ahret mutluluğu içindir. İslam’a göre Eşref-i Mahlûkat (yaratılanların en şereflisi) olan
insan, ahilik için de en önemli konuyu teşkil etmektedir. Ahi inancında insan bir bütündür ve
amaç insanın bu özellikleriyle beraber kişisel gelişimini sağlamaktır (Ekinci, 2011: 28-29).
İnsanın eline, beline, diline sahip olması ahi felsefesinin özünü teşkil etmektedir. ahilikte
amaç insan-ı kamile ulaşmaktır. Bu vesileyle bir nevi ahlak nizamnameleri olan fütüvvet-
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
96
namelerde ahlaki konular sıkça işlenmektedir. Ahilikte sevgi, saygı, yardımlaşma ve paylaşma
temel amaçtır (Durak ve Yücel, 2010).
Ahi fütüvvet-namelerinde açık ve kapalı, dışa ve içe olmak üzere 12 tane formel ahlak kaidesi
mevcuttur. Bunlardan kapalı ve dışa ait olan altı emir şalvar, mide, dil, kulak-göz, el- ayak ve
hırs ile sembolize edilmiştir. Şalvar zina yasağını; mide haram yiyecek ve içecekleri; dil boş
laf dedikodu ve yalanı; kulak-göz görülmemesi ve duyulmaması gereken şeyleri; el ayak
yapılmaması gereken kötülükleri; hırs ise dünya malına ve nimetlerine aşırı bağlanmayı ifade
etmektedir. İçe ait olan altı emir ise; cömertlik, tevazu, kerem, merhamet, bencil olmama ve
gerçekçiliği ifade etmektedir (Ekinci, 2011: 33-34).
Doğan (2011)’a göre bir ahide bulunması gereken en önemli özellikler sabırlı olmak, sadakatli
olmak, affedici olmak, sevgi dolu olmak, sır tutmak, samimi olmak, güler yüzlü olmak ve
güvenilir olmaktır. Denizli’de tarihi bir iş hanının girişinde yazılan aşağıdaki mısralar da
ahilik düşüncesini özetlemektedir (Durak ve Yücel, 2010):
“Besmele çek gir çarşıya, selamı da unutma ha
Kiloyu eksik çekme ha, metreyi kısa tutma ha
Halka hizmet etmektir, hakka hizmet eylemek
İyi belle sen bu sözü, sakın yabana atma ha
Alış derken veriş derken, ölçü tartı satış derken
Paraya, pula tapma ha, insanlığı unutma ha”
Ahi fütüvvet-namelerinde sadece ahlaki kurallar değil, görgü kuralları da yazılmıştır. Bunlar
su içmeyle, konuşmayla, yemek yemeyle, giyinmekle, yürümekle, alışveriş yapmakla,
büyükleri ziyaret etmekle, hasta ziyaretiyle başsağlığı ziyaretiyle, eğlence yerlerine gitmekle,
misafirlikle ve mezarlık ziyaretiyle ilgili konular içermektedir. Ahilikteki bu 124 görgü
kuralındaki temel amaç insanı temiz, düzenli ve nazik kılmaktır (Ekinci, 2011: 39-41).
Ahilerin ahlak kurallarını özetleyecek olursak, eline, beline, diline dikkat et; eli açık, kapısı
açık ve sofrası açık oldur. Ayrıca kız çocukları için de şu kısa öğüt verilir: İşine, aşına, eşine
dikkat et. Görüldüğü gibi Ahilik tepeden tırnağa, kötülüklerden arınmış, iyiyi ve doğruyu
kendine düstur edinmiş insan-ı kâmile ulaşmak için bir dizi ahlaki kural ve prensip ortaya
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
97
koymuştur. Bunların çoğu günümüzdeki toplumumuzun ahlaki yapısını altyapısını teşkil
etmektedir (Ekinci,2011: 52-53).
SONUÇ
Türkler 10. yüzyılda İslamiyet’e toplu olarak geçmeye başlamasından itibaren göçebe ve
akıncı geleneğini İslam’ın fetih anlayışı ile birleştirmiş ve Anadolu’yu fethetmeye başlamıştır.
Bu süreçte Türkler, İslam’ın Abbasi halifelerinden emanet aldıkları fütüvveti kendi kültürleri
ile harmanlayarak Ahilik olarak biçimlendirmiştir. Türkler, kurmuş oldukları bu teşkilat
vasıtasıyla Selçuklu ve Osmanlı döneminde yerleşik hayata geçilmesi, Anadolu’nun Türk
yurdu haline gelmesi ve büyük bir devletin kurulması sağlanmıştır. Anadolu insanı bu
dönemde kurmuş oldukları esnaf ve zanaat örgütü ile toplumun ekonomik ihtiyaçlarını
karşılamış, sosyal hayatını düzene sokmuş, eğitim, kültür, askeri ve siyasi işlevleri yerine
getirmiştir. Oluşturulan ahilik geleneği sayesinde paylaşımcı, üretken, dini-ahlaki ve
dayanışmacı bir toplum modeli yaratılmıştır. Teşkilatın erdemi olan insan modeli yaratılarak
bireyin dolayısıyla da toplumun, milletin ve devletin gelişimi sağlanmıştır. Böylece büyük bir
medeniyete ve onurlu bir geçmişe bizleri kavuşturmuştur.
13. yüzyılda kurulup gelişen Ahi teşkilatı devletten imparatorluğa geçişle beraber biçim
değiştirmiştir. Önceleri teşkilata kabul edilmeyen Müslüman olmayan halk, sınırların
genişlemesi ile beraber zorunlu olarak sisteme dâhil edilmiştir. Teşkilatı zaviyelerin dışına da
taşıran bu yeni görünüm 16. yüzyıldan itibaren Lonca adını almıştır. İmparatorluğun her
tarafına yayılıp hızla büyüyen lonca teşkilatı zamanla gedik haline gelmiştir. Sistemin kendini
yenileyememesi, askerlerin ekonomik hayata dâhil olması, esnafın ahilikten gelen manevi
havadan uzak yetişmeye başlaması gibi nedenlerle zamanla teşkilat bozulmaya başlamıştır.
Tanzimat ve Islahat fermanlarının getirmiş olduğu serbest ekonomik ortam ve gedik
beraatının da kaldırılması ile sistem fiilen işlemez duruma gelmiştir. En nihayetinde de bir
yasayla 1912 yılında kaldırılmıştır.
Kaynakları kıt ve insan ihtiyaçlarını sınırsız olarak gören ekonomi anlayışı dünyanın her
yerinde olduğu gibi Anadolu'da da dayanışmacı, paylaşımcı ve insan merkezli teşkilatların
sonunu getirmiştir. Böylece kapitalist ekonomi modeli Anadolu'ya sirayet etmiş ve getirmiş
olduğu serbest piyasa, serbest rekabet, kazanma ve kar edinme hırsı gibi hasletlerle insanı
insanın kurdu durumuna getirmiştir. Artık Anadolu insanının en güzel erdemlerinden olan
paylaşmak, dürüstlük, kanaatkârlık ve benzeri duygular yıpranmış; toplum farklı ekonomik
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
98
sınıflara ayrışarak bir biri ile mücadele pozisyonuna geçmiştir. Karşısına çıkan her düşünsel
akımı aşmayı başaran kapitalizm ve onun rasyoneli olan liberal düşünce yoluna devam etmeyi
başarmıştır. Günümüzde dünyanın aldığı hal itibari ile düşünülecek olursa ya bu kapitalizm
zihniyeti yenilecek ya da insanlık üretip sattığı silahlarla kendini zehirleyip öldürecektir. İşte
tam da bu nedenlerden dolayıdır ki düşünce dünyası yeni çareler üretmeye çalışmakta ve
Ahilik ve Loncalar gibi kapitalizm öncesi modelleri daha yakından incelemeye çaba sarf
etmektedir. Umut edilir ki bu çabalar en kısa zamanda meyvesini verecektir.
KAYNAKÇA
Bayram, Selahattin (2012), "Osmanlı Devleti'nde Ekonomik Hayatın Yerel Unsurları: Ahilik
Teşkilâtı ve Esnaf Loncaları1", İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 21, s.81-115.
Bosnalı, Ömer (2004), "Ahiliğin Üretim ve Tüketim Mekanizmasındaki Yeri ve Günümüze
Uyarlanması", Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2/(9), s.39-
46.
Ceylan, Kazım (2014), "Türk-İslâm Medeniyetinin Öncülerinden Ahi Evran Velî ve
Medeniyetimize Etkileri", Türk Dünyası Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması,
Eskişehir: Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı (TDKB), s.131-144.
Doğan, Hulusi (2011), "Günümüz İşletmeleri İçin Ahilik Kültüründen Örtülü Bilginin
Gelişim ve Paylaşım Örnekleri", Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 2/(4), s.77-100.
Durak, İbrahim, Atilla Yücel (2010), "Ahiliğin Sosyo-Ekonomik Etkileri ve Günümüze
Yansımaları", Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, 15/(2), s.151-168.
Ekinci, Yusuf (2011), Ahilik (11. Baskı), Ankara: Sistem Ofset Yayıncılık.
Karagül, Mehmet (2015), "Ahilik Düşüncesinde İktisadi Hayat: Kapitalizme Karşı Ahi
İktisadı", Ayrıntı Dergisi, 3/(30), s.33-38.
Kılınç, Mustafa (2012), "Türkiye'de Mesleki Teknik Eğitimi Şekillendiren Eğitim
Kurumlarından Ahilik, Gedik, Lonca, Enderun Mektebi'nin Tarihi Gelişimleri" NWSA:
Vocational Education, 7/(4), s.63-73.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ
University of Dicle, Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences
ISSN 1309 4602
YIL: 7 * CİLT/VOL.: 7 * SAYI/ISSUE:
99
Öztürk, Nurettin (2002), "Ahilik Teşkilatı ve Günümüz Ekonomisi, Çalışma Hayatı ve İş
Ahlakı Açısından Değerlendirilmesi", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7/(7),
s.43-56.
Tüzen, Hasan (2007), "Sendikacılık, Ahilik ve Teori Z", Türkiye Sosyal Araştırmalar
Dergisi, 11/(2), s.85-104.