ArticlePDF Available

ANTİK ÇAĞ'DA KONYA OVASINI TAŞELİ PLATOSUNA BAĞLAYAN YOLLAR

Authors:
Asya Studies
Academic Social Studies/Akademik Sosyal Araştırmalar
Number: 3, p. 39-45, Spring 2018
ANTİKÇAĞ’DA KONYA OVASINI TAŞELİ PLATOSUNA
BAĞLAYAN YOLLAR
ROADS CONNECTING THE KONYA PLAIN TO THE TASELI PLATEAU IN
ANCIENT PERIOD
Asyadan
Avrupaya
Uluslararası
Sosyal Bilimler
Dergisi
Öz
Konya Ovası, Batı Anadolu’dan Akdeniz’e ulaşımı sağlaması itibariyle önemli
bir konuma sahiptir. Kavşak noktasında bulunan Konya Ovası’ndan Akdeniz kıyısına
çeşitli yollarla ulaşım sağlanmaktadır. Bu ulaşım ağlarından birisi de Taşeli Platosu
güzergâhıdır. Taşeli Platosu yol güzergâhlarının bazıları antik dönemden beri
kullanılmaktadır. Söz konusu bu yolları Göksu Nehri ve kolları oluşturmuştur. Antik
dönemde Kalykadnos (Göksu) Vadisi yolu olarak bilinen yolun en önemli güzergâhı;
Seleukeia (Silifke)-Olba (Uzuncaburç)-Claudiopolis (Mut)-Laranda (Karaman) üzerinden
Ikonium’a (Konya) uzanan güzergâhtır. Ayrıca Sertavul Geçidi ile de ovadan kıyıya
ulaşım sağlanmıştır. Sertavul Geçidi ile Konya-Ermenek-Anamur ya da Konya-Mut-
Silifke üzerinden Kıbrıs ve Mısır bağlantısı sağlanmıştır. Bu geçit stratejik konumu
sebebiyle antik dönemde uğrak yeri olmuştur. Bu geçidin önemli özelliklerinden birisi de
iklimsel geçiş noktası olmasıdır. Bunun yanı sıra, bu geçit daha kestirme olmasına rağmen
Gülek Geçidi daha sık kullanılmıştır. Bunun sebebi de Sertavul Geçidi çevresinin dağlık
yapısı ve bölgede yaşayan dağlı kavimler olmuştur. Özellikle Hellenistik dönemde
bölgede büyük bir otorite sahibi olan korsanlar bu geçidi ellerinde tutmaya çalışmışlardır.
Buraya egemen olan siyasi gücün, bu geçitten geçiş ücreti aldığı da düşünülmektedir. Bu
geçiş ücreti ile ekonomik gelir elde edilmekteydi. Ayrıca günümüzde kullanılan yayla
yolları da antik dönem yol güzergâhlarına benzerliğiyle dikkat çekmektedir. Bu
çalışmanın amacı da, eskiçağda kullanılan bu yolları, antik kaynaklar ve modern
çalışmalar ışığında ortaya çıkarmaktır.
Anahtar Kelimeler: Antikçağ, Yol, Konya Ovası, Taşeli Platosu, Göksu Nehri
Abstract
Konya Plain has an important position in terms of providing access from to the
Mediterranean from the Western Anatolia. From Konya Plain, which is located at the
crossroads, provides transportation to the Mediterranean coast in various roads. One of
these transportation networks is the path of the Taşeli Plateau. Some of the Taşeli Plateau
road routes have been used since ancient times. In question these roads, Göksu River and
its branches formed these roads. The most important route in ancient times known as
Kalykadnos (Göksu) Valley road; Seleukeia (Silifke)-Olba (Uzuncaburç)-Claudiopolis
(Mut) It is the route extending from Laranda (Karaman) to Ikonium (Konya). Also with
the Sertavul Pass, the plain was transported to the shore. Cyprus and Egypt connections
were provided via the Sertavul Pass with Konya-Ermenek-Anamur or Konya-Mut-Silifke.
Due to its strategic position, this pass has been haunt in ancient era. One of the important
features of this pass is the climatic transit point. In addition, although this pass is a more
shortcut, the Gülek Pass has been used more frequently. The reason for this is the
mountainous structure of the Sertavul Pass and there have been mountain tribes living in
the region. Particularly in the Hellenistic period, pirates, who had a great authority in the
region, tried to keep this pass in their possession. It is also thought that the political
power that dominates here is getting a toll from this gate. Economic income was obtained
with this transition fee. In addition, the highland roads used today also attract attention
with its similarity to ancient era road routes. The aim of this study is to of using these
roads in ancient era, reveal in the light of ancient sources and modern works.
Keywords: Ancient Period, Road, Konya Plain, Taşeli Plateau, Göksu River
Kürşat Bardakcı
Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Eskiçağ Tarihi
Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi,
kbrdkci@gmail.com
ORCID ID
https://orcid.org/0000-0001-7893-4434
Araştırma Makalesi /
Research Article
Makale Geliş Tarihi /
Article Arrival Date
05.02.2018
Makale Yayın Tarihi /
Article Publication Date
31.03.2018
Kürşat Bardakcı
40
GİRİŞ
Konya Ovası, Konya ile Ereğli arasında bulunan yarım ay şeklinde geniş bir ovadır. Ova, kuzey-
güney yönünde 80 km. ve doğu-batı yönünde 50 km.lik bir alanı kapsar
1
. Antik dönemde ise Konya
Ovası, Grek ve Romalılar tarafından Lykaonia (Hrt. 1) olarak adlandırılıyordu
2
.
Konya Ovası’nın güneyinde Toros Dağları bulunmaktadır. Toros Dağları, Akdeniz ve İç
Anadolu bölgeleri arasında bir sınır vazifesi görmektedir. Batı Toroslar dağ silsilesi, yüksek, sarp, çetin
ve geçit vermez bir yapıya sahiptir. Bu sıradağlar kavisli bir yapıdadır. Bu sıradağların kavisli yapısı
bölgenin coğrafi konumunu da etkilemiştir. Bu yapı nedeniyle Anadolu’nun güney sahili Taşeli
Yarımadası tarafından ikiye ayrılmıştır. Bu ayrım sonucunda Taşeli Yarımadası’nın denize en yakın
konumunda Anamur Burnu bulunmaktadır. Taşeli olarak adlandırılan bu bölge, batıda Anamur, doğuda
Erdemli, kuzeyde Taşkent ve güneyde Mersin-Arslanköy dörtgeni içindeki yüksek platodan oluşan sarp,
dağlık olan bölgedir. Söz konusu bu bölgeyi Grek ve Romalılar antik dönemde Dağlık Kilikia (Kilikia
Trakheia/Cilicia Aspera)
3
sınırları (Hrt. 1) içerisinde göstermişlerdir. Torosların dik ve sarp yapısının yanı
sıra dağların bir anda yükseklik kazanması, günümüzde de Antalya, Mersin ve Konya illerinin ulaşım
şartlarını oldukça zorlaştırmaktadır
4
.
Batı Toroslar ile Doğu Toroslar’ı birbirinden Silifke, Mut ve Hadim hattı ayırmaktadır.
Torosların en yüksek noktası olan Aladağ hattı bu hattın doğusunda yer almaktadır
5
. Kısaca Taşeli
Platosu, içinden bir ırmağın geçtiği, denize doğru inen büyük bir dağ kitlesinden meydana gelmektedir
6
.
Göksu Nehri ise, Antalya il sınırlarından doğar ve kuzeye doğru akarak Konya il sınırlarına
girer. Daha sonra doğuya doğru vrılarak güneye yönelir ve Mersin’den Akdeniz’e dökülür. Göksu
Nehri’nin uzunluğu ise 250 km.den fazladır
7
.
Göksu’yu bölgenin “can damarları” olarak tanımlamak abartı olmayacaktır. Antik dönemde
Göksu, Kalykadnos olarak adlandırılmaktaydı. Ancak Kalykadnos isminin, nehrin kuzey kolunu mu
yoksa güney kolunu mu kastettiği konusunda çeşitli görüşler ortaya atılmış; genel olarak Kalykadnos’un
Göksu’nun her iki koluna da söylendiği kabul edilmiştir
8
.
Göksu Nehri, geniş havzasından dolayı bol su taşır. Bu sebepten dolayı havzada birçok antik
yerleşme kurulmuştur. Günümüzde büyük yerleşim yerleri olan Ermenek (Germanikopolis), Mut
(Claudiopolis) ve Silifke (Seleukeia) kentleri antik dönemde kurulmuştur. Silifke (Seleukeia) bütün
bölgede tarıma elverişli önemli büyüklükteki tek alandır. Torosların ulaşım açısından Akdeniz’e kapısı
olan Göksu Vadisi, aynı zamanda Akdeniz’in ılıman etkisini iç kesime kadar taşımaktadır
9
.
1
Bahar, 1998: 197.
2
Ksenophon, Ikonion’u (Konya), Tyrianion (Ilgın) geçildikten sonraki son Phrygia şehri olarak belirtmektedir. Yani
Ksenophon’a göre Ikonion, Phrygia şehridir ve Lykaonia-Phrygia sınırındadır. Bkz. Ksenophon, Anabasis, I, 13-
20.Ancak sonraki kaynaklarda Ikonion, Lykaonia bölgesinin sınırları içerisinde gösterilmiştir. Öyle ki Strabon,
Ikonion’un (Konya), Kappadokia’yı Dağlık Kilikia’dan ayıran yerde, yani Lykaonia bölgesinde olduğunu
belirtmektedir. Ayrıca Strabon, bu bölgenin doğusunda Kappadokia’nın, kuzeyinde Galatia’nın, güneyinde ise
Torosların bulunduğunu aktarmaktadır. Kappadokia-Lykaonia sınırını ise Lykaonialılara ait Koropassos köyü ile
Kappadokialılara ait Garsaura (Aksaray civarı) köyü olduğunu söylemektedir. Bkz. Strabon, Geographica, XII, 6, 1;
2, 7.
3
Kilikia olarak adlandırılan bölge batıda Alanya’dan başlayıp, doğuda İskenderun Körfezi’ne kadar uzanan ve
kuzeyden Toros Dağlarıyla sınırlanan bölgeye verilen isimdi. Bu bölge, kendi içinde Dağlık Kilikia ve Ovalık Kilikia
olarak ikiye ayrılmıştır. Dağlık Kilikia bölgenin batısında, Alanya (Korakesion) ile Viranşehir (Soloi-Pompeipolis)
arasında kalan kısım için; Ovalık Kilikia ise, Viranşehir’den (Soloi-Pompeipolis) Issos’a (Hatay-Erzin) kadar uzanan
kısım için kullanılmıştır. Bkz. Strabon, Geographica, XIV, 5, 1-2.
4
Saraçoğlu, 1989: 322: Ünal ve Girginer, 2007: 51.
5
Girginer, 2000: 73.
6
Jones, 1937: 191.
7
İzbırak, 1972: 86.
8
Ramsay, 1960: 403.
9
Lloyd, 2000: 217.
Bardakcı, K. (2018). Antikçağ’da Konya Ovasını Taşeli Platosuna Bağlayan Yollar. Asya Studies-
Academic Social Studies/Akademik Sosyal Araştırmalar, Number: 3, Spring, p. 39-45.
41
Harita-1: Lykaonia ve Kilikia Bölgeleri (Bardakcı 2017, Harita 2’den alınmıştır.)
1. TARİHİ DOĞAL YOLLAR
Antikçağ’da, Prehistorik dönemlerden itibaren İç Anadolu ile Akdeniz bölgesini birbirine
bağlayan en önemli yolları, Göksu Nehri (Kalykadnos) oluşturmuştur. Öyle ki Göksu Nehri, Çatalhöyük
ve Can Hasan gibi Orta Anadolu höyükleri ile Mersin’de bulunan Yumuktepe ve Gözlükule höyükleri
arasındaki bağlantıyı sağlamış; buradan da Kargamış ve çevresine ulaşım sağlanmıştır. Söz konusu bu
ulaşım ağı tarihin ilerleyen safhasında da aynı şekilde devam etmiştir
10
.
Hititler döneminde, Konya Ovası ve Taşeli yöresini içine alan Tarhuntašša bölgesinde bulunan
Eflatun Pınar ve Fasıllar su kültü anıtları ile Akdeniz’den İç Anadolu’ya ulaşım sağlanmıştır. Bu ulaşım,
Anamur-Ermenek-Bozkır-Beyşehir güzergâhı ile gerçekleşmiştir. Bu ulaşım sayesinde, Hitit-Kıbrıs
bağlantısı da sürekli hale gelmiştir. Bölgedeki antik yol sistemleri de bu bağlantılar kapsamında
oluşturulmuştur
11
.
Bununla birlikte Göksu Vadisi yolu, Kuzey Suriye ve Orta Anadolu arasında çok önemli ticaret
yollarından birini oluşturmuştur. Bu ticaret sırasında Zallara
12
ve Ura
13
kentleri önemli rol oynamıştır.
Ura limanında boşaltılan yüklerin, Tarhuntašša’nın otoritesinde ve izni ile Göksu Vadisi’ne, buradan da
Konya içlerinden geçerek Hattuša’ya (Boğazköy) ulaşmış olduğu düşüncesi, bilim adamları tarafından
kabul görmektedir
14
.
Klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerinde Göksu Vadisi yolu olarak bildiğimiz, İkonium
(Konya), Laranda (Karaman), Claudiopolis (Mut), üzerinden Seleukeia’ya (Silifke) ulaşan güzergâh
dışında, bu iki bölgeyi birbirine birçok ana yol bağlamaktaydı (Hrt. 2). Bu ana yollar:
1.)Göksu’nun batısından geçerek Adrasos’tan (Mut\Yalnızcabağ-Balabolu) Germanikopolis’e
(Ermenek) gelir. Germanikopolis’e ayrılan bu yol iki Göksu kolunun birleştiği Suçatı köyünden,
10
French, 1965: 177; Ward, 1886: 51.
11
Mellaart, 1962: 112-114; Ward, 1886: 51.
12
Zallara’nın lokalizasyonu için çeşitli görüşler bulunmaktadır. Forrer’e göre Zallara, Ereğli yöresinde Çorla
civarındadır. Bkz. Forrer, 1926: 38. Gargstang ve Gurney ise bu kentin Tuz Gölü’nün kuzeybatısında olabileceğini
düşünmüşlerdir. Bkz. Gargstang ve Gurney, 1959: 64.
13
Ura’nın genel olarak Uzuncaburç olduğu kabul edilse de bu bilgi net değildir. Ayrıntılar için bkz. Wiseman, 1956:
88.
14
Doğanay, 2005: 60-61.
Kürşat Bardakcı
42
Göksu’nun batı kıyılarını izleyerek, önce Sütlüce, ardından Kiršu’ya
15
(Gülnar yakınları) ulaşır. Yol,
Kiršu’da Seleukeia’dan (Silifke) ve Kazancı’dan gelen yolla birleşir ve Kelenderis’e (Aydıncık) gider.
2.)Ikonium (Konya), Laranda (Karaman), Olba (Uzuncaburç) üzerinden Seleukeia’ya (Silifke)
ulaşan güzergâh,
3.)Ikonium’dan (Konya) ya batı yönde Leontopolis (Bozkır), Lystra (Hatunsaray),
Germanikopolis (Ermenek), Anemurium (Anamur) güzergâhı, ya da doğu yönde Laranda (Karaman),
Germanikopolis’ten (Ermenek) Anemurium’a (Anamur) ulaşılan güzergâhtır
16
.
Harita-2: Yollar (Ramsay, 1960: 366’dan düzenlenmiştir.)
Roma İmparatorluk döneminde, Augustus zamanında inşası başlayan ve eyaletleri birbirine
bağlayan Via Sebaste’nin (imparator yolu) bazı kolları bölge kentlerine de ulaşımı sağlamaktaydı.
Bunlardan biri Ikonion (Konya)-Lystra (Hatunsaray)-Isauria (Zengibar Kalesi) üzerinden Germanikopolis
(Ermenek) ve kıyı kenti Anemurium’a (Anamur) ulaşan güzergâhtır. Bu güzergâhın, Germanikopolis-
Anemurium hattının, Hadrianus tarafından tamamlandığı düşünülmektedir. Ayrıca bu güzergâha
Hadrianus (MS 117-138), iletişim faaliyetleri çerçevesinde, Anemurium ve Eirenepolis (Ermenek-
İrnabol) üzerinden Germankipolis’e (Ermenek) uzanan yolu da eklemiştir (MS 137). Hadrianus’un bu
çalışmaları Laranda’ya (Karaman) kadar devam etmiş, Germanikopolis (Ermenek) üzerinden
Claudiopolis’i (Mut) de içine almıştır. Bununla birlikte Septimus Severus (MS 193-211) dönemine
tarihlenen bir mil taşının Anemurium (Anamur)-Germanikopolis (Ermenek)-İsauria (Bozkır çevresi)
arasındaki yolu işaret ettiği düşünülmektedir
17
.
15
Kiršu, Ura’nın 65 km. kuzeybatısındadır. Genel olarak Gülnar yakınlarındaki Meydancıkkale’ye lokalize
edilmektedir. Kiršu, Babil döneminde Pirindu krallığının başkentiydi. Bkz. Wiseman, 1956: 88.
16
Ramsay, 1960: 401-402; Özsait, 1985: 92-93; Zoroğlu, 1994: 25.
17
Cronin, 1902: 109-110; Hall, 1959: 122-123; Doğanay, 2005: 48, 66.
Bardakcı, K. (2018). Antikçağ’da Konya Ovasını Taşeli Platosuna Bağlayan Yollar. Asya Studies-
Academic Social Studies/Akademik Sosyal Araştırmalar, Number: 3, Spring, p. 39-45.
43
2. SERTAVUL GEÇİDİ
Sertavul Geçidi, Mersin-Silifke-Mut-Karaman üzerinden iç kesimlere ve tersi yönde Konya
Ovası’ndan Taşucu’na bağlantıyı sağlayan çok önemli bir geçittir. Geçidin denizden yüksekliği 1650
m.dir. Torosların Bolkar Dağ silsilesinin üzerinde yer almaktadır
18
.
Tarihin bütün devirlerinde Torosların en önemli geçidi, İç Anadolu’yu Çukurova’ya bağlayan ve
Kilikia kapıları olarak isimlendirilen Gülek Geçidi’dir (Pylae Kilikia)
19
. Ancak Sertavul Geçidi, kıyıdan
platoya ya da platodan kıyıya daha kolay bir biçimde ulaşımı sağlamaktadır. Bu yönüyle söz konusu
geçit, Kilikia kapılarına alternatif tek yoldur (Hrt. 3). Sertavul Geçidi bitki örtüsü bakımından da bir geçiş
noktasıdır. Akdeniz floristik bölgesinin kuzey sınırı buraya kadar uzanır. Sertavul Geçidi’nden itibaren
İran-Turan florası görülmeye başlar. Yani bu geçit, bitki örtüsü bakımından da bir geçit ya da sınır teşkil
etmektedir
20
.
Sertavul Geçidi günümüzde olduğu gibi tarih boyunca da çok kullanılmıştır. Öyle ki Frig kralı
Midas Torosları bu geçitten geçerek, Silifke civarında, Asur kralı II. Sargon ile savaşmıştır. Bu savaşın
ardından yenilen Midas büyük ihtimalle aynı geçidi kullanarak Konya Ovası’na kaçmıştır. Aynı şekilde
Pers kralı Kyros’un Kunaksa’ya düzenlediği seferde, kendisine yardım eden Kilikia kraliçesini,
komutanlarından Menon’u görevlendirerek Sertavul Geçidi ile ülkesine göndermiştir. Kyros ise Gülek
Geçidi’ne yönelmiştir. Kilikia kraliçesinin daha kısa olan yoldan gönderilmesine rağmen, Kyros’un yolu
uzatmasının sebebi, Sertavul üzerinden geçmeyi kendisi için riskli bulması olarak değerlendirilebilir
21
.
Ayrıca Septimus Severus, Niger’e karşı Torosların savunmasını yıkmak için yaptığı seferde, Gülek
Boğazı yerine Sertavul Geçidi’nden geçerek Kalykadnos (Göksu) Vadisi’ne gelmiştir (MS 194). Severus,
Sertavul Geçidi’nden geçtiği sırada Germanikopolis (Ermenek) yakınında bulunan Athena mabedinde,
Severus zafer alayının kutlamaları yapılmıştır
22
.
Harita-3: Geçitler(https://maps.google.com adresinden yararlanılmıştır.)
18
Ünal ve Girginer, 2007: 521; Girginer, 2000: 73.
19
Ramsay, 1960, 387. Gülek geçidinin denizden yüksekliği 1050 m. olup, Orta Toroslar’daki Bolkar Dağları’nın
doğusunda yer almaktadır. Gülek Geçidi’nden geçen yolun uzunluğu 350 km.dir. Aynı zamanda bu geçit, geçiş
açısından bütün şartlara uygundur. Büyük orduların geçişleri dahi rahatça sağlanabilir. Bkz. Ünal ve Girginer, 2007:
41.
20
Kurt, 2009: 166; Uca, 2012: 72.
21
Bahar, 1995: 234; 2015: 283-285.
22
Doğanay, 2005: 67.
Kürşat Bardakcı
44
3. YAYLA YOLLARI
Toroslarda iklimin yükseltiyle birleşerek yaz ve kış mevsimleri arasında sağladığı farklılık,
özellikle küçükbaş hayvanların beslendiği bitkilerin yetişmesine olanak sağlamıştır. Torosların, ova ve
kıyı alanlarını birbirine bağlaması, bölgede yaylacılık faaliyetlerinin gelişmesine sebep olmuştur. Nitekim
yaylacılıkta başlıca etken, serin dağlar ile kurak ovaların yan yana bulunmasıdır. Bu yüzden Toroslar,
yaylacılık faaliyetlerine oldukça uygundur
23
.
Ovadan kıyıya doğru inildikçe yayla sayısı hızla artmaktadır. Bu yaylalarda konaklayan
göçerlerin kullandıkları yollar, bize yayla yolları güzergâhları konusunda bir fikir vermektedir. Yörükler,
genellikle Taşkent’in güneyinde bulunan Barçın Yaylası’nı kullanarak Anamur ve Alanya’ya ulaşım
sağlamaktadırlar. Bu bölgenin coğrafi koşulları düşünüldüğünde antik dönemde de günümüze benzer bir
ulaşım ağının ve yaşam tarzının olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim bu yaylalar ve çevresinde
Hellenistik, Roma ve Bizans dönemi yerleşimleri ortaya çıkarılmıştır. Kuyucak Dağı Yaylası, Tekeçatı,
Balkusan, Sarıot ve Yunt Yaylası gibi birçok yaylada Roma yerleşim izleri görmek mümkündür. Ayrıca,
Sertavul Yaylası çevresinde Roma dönemine ait hamam kalıntıları bulunmuştur. Bu yaylalar arasındaki
ulaşım, coğrafi şartlar sebebiyle zor olmuş ve belli başlı güzergâhlarla sağlanmıştır. Bu sebepten dolayı
antik dönemde kullanılan yayla yollarının günümüzde de kullanıldığı söylenebilir. Bu güzergâhlardan en
sık kullanılanı, Barçın Yaylası-Başyayla-Ermenek-Kazancı-Abanoz Yaylası-Anamur güzergâhıdır
24
.
SONUÇ
Sonuç olarak, antik dönemde Konya Ovası ile Taşeli Platosu arasındaki ulaşım, hem Batı
medeniyetleri hem de Akdeniz ve Mısır medeniyeti açısından son derece önemlidir. Özellikle Akdeniz’e
gidecek olan bir ticari malın ya da savaş hazırlığında olan ve Akdeniz’e yönelmesi gereken bir ordunun
mecburi olarak Konya Ovası’ndan geçmesi şarttı. Her ne kadar Torosların geçit vermez yapısı ulaşımı
aksatsa da, Konya Ovası’ndan Taşeli Platosu ve Akdeniz’e geçmek için Torosların aşılması zorunluydu.
Bu durum günümüzde de geçerlidir. Şartlar göz önüne alındığında günümüz İç Anadolu Bölgesi ile
Akdeniz Bölgesi arasındaki ulaşımın, antik dönemdeki ulaşımdan farkı, yolların asfaltlanmış olmasıdır.
Göksu Nehri’nin akış yönü kıyı ile ova ulaşımının sağlanmasında belirleyici faktördür. Göksu
Nehri dışında antik dönemlerde de sıkça kullanılmış olan Sertavul Geçidi, ovadan kıyıya bağlantıyı
sağlamaktadır. Sertavul Geçidi özellikle Silifke ve Kıbrıs’a inişte, Gülek Geçidi’ne göre daha kestirmedir.
Söz konusu yolların ve ulaşım ağının yanı sıra yayla yolları da antik dönemde günümüzdeki gibi
kullanılmıştır. Hatta günümüz yayla yolları antik dönemdeki yolların devamı niteliğindedir. Çünkü
belirttiğimiz gibi Torosların zor ve aşılmaz yapısı başka ulaşım olanağı bırakmamaktadır.
KAYNAKÇA
Antik Kaynaklar
Ksenophon (1998): Anabasis, (Onbinlerin Dönüşü), (Çev: T. Gökçöl), İstanbul: Sosyal Yayınlar.
Strabon (1993): Geographica (Antik Anadolu Coğrafyası: XII, XIII, XIV), (Çev: A. Pekman), İstanbul:
Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Modern Kaynaklar
Alagöz, C. A. (1993): Türkiye’de Yaylacılık Araştırmaları, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
Bahar, Hasan (1995): “Konya Çevresi Tarih Araştırmaları-I: Hititlerden Romalılar’a Kadar Isauria
Bölgesi”, Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi (9-10): Konya, 219-246.
Bahar, Hasan (1998): “Konya Araştırmaları III; Lykaonia (Konya Merkez Bölgesi)”, Selçuk Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi(12): Konya, 197-206.
Bahar, Hasan (2015): “Eskiçağ’da Konya”, Şehirlerin Sevdalısı İbrahim Hakkı Konyalı Armağanı, Selçuk
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü(7): Konya, 271-297.
Bardakcı, Kürşat (2017): Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Kilikia Bölgesi ile Lykaonia Bölgesi
Arasındaki İlişkiler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Cronin, H. S. (1902): “First Report of a Journey in Pisidia, Lycaonia and Pamphylia”, The Journal
Hellenic Studies, Vol. (22): 94-125.
23
Alagöz, 1993: 24-25.
24
Doğanay, 2005: 48-49; Bardakcı, 2017: 11; 22.
Bardakcı, K. (2018). Antikçağ’da Konya Ovasını Taşeli Platosuna Bağlayan Yollar. Asya Studies-
Academic Social Studies/Akademik Sosyal Araştırmalar, Number: 3, Spring, p. 39-45.
45
Doğanay, Osman (2005): Ermenek ve Yakın Çevresindeki Antik Yerleşim Birimleri, Konya: Çizgi
Kitabevi.
Forrer, E. O. (1926): Forschungen I, Berlin: Selbstverl.
French, David (1965): “Prehistoric Sites in the Göksu Valley”, Anatolian Studies, Vol. (15): London, 177-
201.
Gargstang J. ve Gurney O. R. (1959): The Geography of the Hittite Empire, London: British Institute of
Archaeology at Ankara.
Girginer, K. S. (2000): “Tepebağ Höyük (Adaniia) Kizzuwatna Ülkesinin Başkenti Miydi?”, Efsaneden
Tarihe Tarihten Bugüne Adana: Köprübaşı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 71-83.
Hall, A. S. (1959): “The Site of Misthia”, Anatolian Studies, Vol. (9): London, 119-124.
İzbırak, Reşat (1972): Türkiye I-II, Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Jones, A. H. M. (1937): The Cities of the Eastern Roman Provinces, Oxford: Oxford University Press.
Kurt, Mehmet (2009): “Karaman’da Eskiçağlara Ait Kültürel Unsurlar ve Turizm Açısından Önemi”,
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 21 (2009), Konya: 165-196.
Lloyd, Seton (2000): Türkiye’nin Tarihi: Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları, (Çev: Ender
Varinlioğlu), Ankara: Tubitak Popüler Bilim Kitapları 50.
Mellaart, James (1962): “The Late Monuments of Eflatun Pınar and Fasıllar near Beyşehir”, Anatolian
Studies, Vol. (12): London, 111-117.
Özsait, Mehmet (1985): M. Özsait, Hellenistik ve Roma Döneminde Pisidia, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.
Ramsay, W. M. (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, (Çev: Mihri Pektaş), İstanbul: Milli Eğitim
Bakanlığı Basımevi.
Saraçoğlu, Hüseyin (1989): Akdeniz Bölgesi, İstanbul: MEB Yayınları.
Uca, Alaadddin (2012): “Karaman’da Kırsal Turizmin Örneği: Sertavul”, Karamanoğlu Mehmetbey
Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi (2): Karaman, 71-75.
Ünal A. ve Girginer K. S. (2007): Kilikia-Çukurova İlk Çağlardan Osmanlı Dönemi’ne Kadar Kilikia’da
Tarihi Coğrafya, İstanbul: Homer Kitabevi.
Ward, W. H. (1886): “Unpulished or Imperfectly Published Hittite Monuments, I. The Façade at Eflatun-
Bunar”, The American Journal of Archaelogy and of the History of the Fine Arts, Vol. (2/1):
Baltimore, 49-51.
Wiseman, D. J. (1956): Chronicles of Chaldean Kings, London: The Trustees of the British Museum.
Zoroğlu, Levent (1994): “Kelenderis’in İlkçağ Tarihine Ait Notlar”, Türk Tarih Kurumu-XI/1: Ankara,
437448.
Thesis
Full-text available
MS 2-7 YÜZYILLAR ARASINDA ADRASSUS (BALABOLU) KENTİ
Article
Dağlık Kilikya’da arkeolojinin yaşadığı temel sorunlardan birisi de adları bilinen bazı antik yerleşimlerin tam olarak lokalizasyonunun yapılamamış olmasıdır. Bu bağlamda antik kaynaklarda Prakana adlı yerleşimin Klaudiopolis (Mut) kenti ile Seleukeia pros to Kalykadno (Silifke) kentleri arasında bir yerde olduğu belirtilir. Ancak bu genel bilgi dışında yerleşimin tam konumu bilinmez. Bu yazıda, özellikle Ramsay’ın 1890’da yazdıklarını esas alarak genel bir kabulle Prakana’nın Diokaisareia (bugünkü Uzuncaburç) kentine yerleştirilmesi ve bu adın Diokaisareia’nın eski adı olduğu bilgisi sorgulanmaktadır. Ramsay’ın yazdığı yıllarda Diokaisareia’nın gerçek konumu henüz bilinmemektedir. Bu nedenle Ramsay, antik kaynaklardaki anlatımları ölçüt almaktadır. Ayrıca, 787 yılındaki İkinci İznik Konsili’ne katılan rahip Manzon ile ilgili bilgiye güvenmektedir. Bu bilgiye göre Manzon, Prakana ve Diokaisareia’nın temsilcisidir. Ramsay, bu bilgiye dayanarak Diokaisareia ile Prakana’yı aynı yerleşim olarak kabul etmektedir. Ramsay’ın Diokaisareia’nın konumu ile ilgili önerileri konusunda Heberdey ve Wilhelm 1896 yılında, Laranda’dan Seleukeia’ya giden yol üzerinde bulunması gereken Diokaisareia’nın buraya (Ramsay’ın haritasındaki yere) yerleştirilip yerleştirilmeyeceğinin, şu an için kesin olarak ne ileri sürülebileceğini ne de çürütülebileceğini söylemektedir. Daha sonra, 1914 yılında Bauer tarafından şehir kapısı üzerindeki yazıtın okunması ile Uzuncaburç’un Diokaisareia olduğu anlaşılır. Bu durumda, yaptığımız kaynak araştırmalarına ve tarihsel bilgilere göre Prakana’nın Diokaisareia’da olması mümkün değildir. Coğrafi konumunun ipucunu veren tarihsel kaynaklardaki bilgilere göre Prakana’nın, Mut – Gülnar yolu üzerinde yer alan bugünkü Zeyne civarında konumlanması gerekir. Dolayısıyla Prakana adı Diokaisareia’nın eski adı değildir.
Article
Full-text available
Konya Ovasında yapılan arkeolojik yüzey araştırmaları ile elde edilen bulgular ve yazılı belgelerin ele alındığı bir çalışmadır.
Article
In May 1958, while looking for Classical remains in Eastern Pisidia, I copied the following honorific inscription in the town of Beyşehir, which lies at the south-east corner of the lake of the same name, anciently Karalitis. Its situation and surroundings are shown in Fig. 1. The text is carved on a rectangular slab of yellowish limestone, exposed to view by the removal of wall plaster. This is probably one face of the shaft of a statue-base, which has been built into the outer corner of a shop facing on to the main square. The shop also forms an outer wall to the Şen hotel, and the inscription is said to have come to light during repairs to the hotel, some six years previously. The final letters of the inscription are slightly damaged on both sides, but otherwise it is complete. Rosette below. H. 0·78 m., W. 0·43 m., Th. unknown. Letters 3 cm. high.
Article
The valley of the river Göksu (the ancient Calycadnus) is not unique as a road through the Taurus mountains. At least one other route was used in antiquity; this was by the Cilician Gates (now the Gülek boğazı). The valley of the Göksu, however, provides the easiest means of access from the coast to the plateau and, conversely, the easiest descent from the plateau to the coast. At the upper end of the route lies the Konya Plain with the sites of Çatal, Can Hasan, Karahüyük-Konya and numerous mounds of the Hittite period; at the lower end, the Plain of Adana and the sites of Mersin and Tarsus. The excavations at Çatal East and West, Can Hasan and Karahüyük-Konya promise to produce an almost complete pottery sequence for the Konya Plain. At certain points in this sequence influence from the south coast has been suggested. Traces of this contact, if it existed, between the two areas might possibily be found in the valley of the Göksu. With this possibility in mind, a re-examination of the Mut area was carried out and, at the same time, an attempt was made to verify the suggested relationship of the Göksu valley to the two “culture-areas”, the Konya Plain and the Plain of Adana, from the Neolithic period until the Iron Age.
Article
The purpose of this short article is to draw attention to a number of features presented by these well known monuments near Beyşehir which are in need of further clarification, and to offer yet another suggestion about its original appearance. During the last decade, a number of articles from the pen of Professors H. G. Güterbock, K. Bittel, R. Naumann and E. Laroche have been devoted to the sanctuary of Eflatun Pınar and it might be thought that there is little to add. That this is not so, I trust this article will show. These remarks are the result of three visits to these monuments in 1952, 1955 and 1957. The Fasıllar statue (7·40 m. in height) lies in the Roman stadium of a classical site above the village of that name. Its rough condition suggests, as Güterbock has already pointed out, that it may have been unfinished and locally quarried, roughed out for transport and for some reason left there. The material is trachyte, which occurs locally. Güterbock comments on the lack of “Hittite” sherds at Fasıllar. One can go further; there is no site there earlier than the Classical one. The nearest Late Bronze Age sites are Karahisar, Evreği and Kızılviran Hüyüks. The latter site is the largest, but it is difficult to see why anyone should want to quarry a statue at Fasıllar, 50 km. away, if the statue was meant to be erected at this site, which is surrounded by trachyte rocks within a few kilometres.
Anemurium (Anamur) güzergâhı, ya da doğu yönde Laranda (Karaman), Germanikopolis'ten (Ermenek) Anemurium'a (Anamur) ulaşılan güzergâhtır 16 . Harita-2: Yollar (Ramsay
Germanikopolis (Ermenek), Anemurium (Anamur) güzergâhı, ya da doğu yönde Laranda (Karaman), Germanikopolis'ten (Ermenek) Anemurium'a (Anamur) ulaşılan güzergâhtır 16. Harita-2: Yollar (Ramsay, 1960: 366'dan düzenlenmiştir.)
Bunlardan biri Ikonion (Konya)-Lystra (Hatunsaray)-Isauria (Zengibar Kalesi) üzerinden Germanikopolis (Ermenek) ve kıyı kenti Anemurium'a (Anamur) ulaşan güzergâhtır
  • Roma İmparatorluk Döneminde
Roma İmparatorluk döneminde, Augustus zamanında inşası başlayan ve eyaletleri birbirine bağlayan Via Sebaste'nin (imparator yolu) bazı kolları bölge kentlerine de ulaşımı sağlamaktaydı. Bunlardan biri Ikonion (Konya)-Lystra (Hatunsaray)-Isauria (Zengibar Kalesi) üzerinden Germanikopolis (Ermenek) ve kıyı kenti Anemurium'a (Anamur) ulaşan güzergâhtır. Bu güzergâhın, Germanikopolis-Anemurium hattının, Hadrianus tarafından tamamlandığı düşünülmektedir. Ayrıca bu güzergâha Hadrianus (MS 117-138), iletişim faaliyetleri çerçevesinde, Anemurium ve Eirenepolis (Ermenek-İrnabol) üzerinden Germankipolis'e (Ermenek) uzanan yolu da eklemiştir (MS 137). Hadrianus'un bu çalışmaları Laranda'ya (Karaman) kadar devam etmiş, Germanikopolis (Ermenek) üzerinden
Bununla birlikte Septimus Severus (MS 193-211) dönemine tarihlenen bir mil taşının Anemurium (Anamur)-Germanikopolis (Ermenek)-İsauria (Bozkır çevresi) arasındaki yolu işaret ettiği düşünülmektedir 17
  • Claudiopolis
Claudiopolis'i (Mut) de içine almıştır. Bununla birlikte Septimus Severus (MS 193-211) dönemine tarihlenen bir mil taşının Anemurium (Anamur)-Germanikopolis (Ermenek)-İsauria (Bozkır çevresi) arasındaki yolu işaret ettiği düşünülmektedir 17.
Ura'nın 65 km. kuzeybatısındadır. Genel olarak Gülnar yakınlarındaki Meydancıkkale'ye lokalize edilmektedir. Kiršu, Babil döneminde Pirindu krallığının başkentiydi
  • Kiršu
Kiršu, Ura'nın 65 km. kuzeybatısındadır. Genel olarak Gülnar yakınlarındaki Meydancıkkale'ye lokalize edilmektedir. Kiršu, Babil döneminde Pirindu krallığının başkentiydi. Bkz. Wiseman, 1956: 88.
Tepebağ Höyük (Adaniia) Kizzuwatna Ülkesinin Başkenti Miydi?
  • K S Girginer
Girginer, K. S. (2000): "Tepebağ Höyük (Adaniia) Kizzuwatna Ülkesinin Başkenti Miydi?", Efsaneden Tarihe Tarihten Bugüne Adana: Köprübaşı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 71-83.
Karaman'da Eskiçağlara Ait Kültürel Unsurlar ve Turizm Açısından Önemi
  • Mehmet Kurt
Kurt, Mehmet (2009): "Karaman'da Eskiçağlara Ait Kültürel Unsurlar ve Turizm Açısından Önemi", Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 21 (2009), Konya: 165-196.