Content uploaded by Kent Sorunları Ve Yerel Yönetimler
Author content
All content in this area was uploaded by Kent Sorunları Ve Yerel Yönetimler on Apr 30, 2018
Content may be subject to copyright.
ÖZET
Çağımızın en temel sorununu, zorunlu sebeplerden dolayı yaşadıkları ülkeden ayrılmak
zorunda kalan gruplar oluşturmaktadır. Bu zorunlu göçe sebep olan siyasi, ekonomik, dini faktörleri
ortadan kaldırmak mümkün değil fakat göç etmek zorunda kalan insanlara el uzatmak ve gittikleri
ülkede insani şartlarda yaşamalarına yardımcı olmak mümkün. Araştırmamızın temel amacı yardım
etme, hoş görülü davranma gibi ahlaki sorumlulukların üstlenilmesini önleyen; gruplar ve bireyler
arasında çatışmalara ve nefrete sebep olan ön yargıları gün yüzüne çıkartmak ve bu önyargıların ne
kadarının doğru olduğunu belirleyerek önyargılardan sıyrılmak gerektiğini göstermektir.
Araştırma ksapmında öncelikle fiziksel mekanlarda ve gündelik hayatta (yani sosyal alanda)
önyargılar nelerdir sorusuna yanıt aramak üzere özel alandan kamusal alana bir dizi mekanlarda
katılımsız gözlemler yapılmıştır. Ardından yazılı basında Suriyeli algısı araştırması yapılmıştır. Daha
sonra sosyal medya taraması olarak Twitter üzerinden nefret söylemi ve önyargı ifadeleri araştırması
yapılmıtşır. Son olarak da doğru bilinen yanlışlar olarak gruplandırılan önyargıların gerçeklik payı
araştırması yer almaktadır. 4 ayrı alt araştırmadan oluşan önyargı araştırması ön yargının nasıl
tanımlandığı ve toplumsal hayatta nasıl ortaya çıktığı, nasıl görünür hale geldiği üzerine yapılmış bir
toplumsal algı araştırmasıdır.
Anahtar Kelimeler: Ön yargı, Uluslararası Göç, Toplumsal Algı, Göç ve Uyum,
GİRİŞ
İnsanın gerçeğe ulaşmasının önündeki en büyük engelin, yine insan yapımı olan ön yargılardır. Bunlar
aslında, bir gruba veya kişiye karşı beslenen adil olmayan, hoşgörüsüz, olumsuz duygu, tutum ve
inançlarımızdır, bu duygu, tutum ve inançların oluşmasındaki en temel sebep bireyler veya gruplar
arasındaki tanışıklık durumunun minimum olması ve tanışıklığın yanlış kaynaklar aracılığıyla
sağlanmış olmasıdır. Gerçekçi bir temele dayanmayan ön yargılar, bir grubun sadece bir üyesiyle
yaşanan olumsuz deneyimin bütün gruba atfedilmesidir. Ülkemizde yaşayan Suriyeli mülteciler ile ilgili
olarak da olumsuz deneyimin, bütün mültecilere atfedilmesi sonucu ön yargılı yaklaşımların dilden dile
yayıldığı gözlemlenmiştir. Medyada kullanılan olumsuz ve genelleyici dil de bu ön yargıların
yayılmasında etkin rol oynamıştır.
Yapmış olduğumuz medya taramalarında karşımıza çıkan söylemlerin yerli halkın diline yansıdığı
görülmüştür. Medya taramamızın bir kısmını internette yayınlanan gazete haberleri oluşturmaktadır.
Bu haberler kişilerin istedikleri zaman kolaylıkla erişim sağlayabileceği ve yüzlerce görüntülenme
sayısına sahip olan içeriklerdir. Yapılan internet haberlerinin taramasında Suriyeli mülteciler ile ilgili ön
yargı ve olumsuz bir dilin kullanıldığı haberler ele alınmıştır.
Medya taramasının yapıldığı diğer platform ise Twitter’dır. Kullanıcıların fikirlerini özgürce belirttiği bu
platformda ‘Suriyeliler’, ‘Suriyeli mülteciler’ gibi etiketler ile tarama yapılıp ön yargı içeren cümleler bir
araya getirilmiştir. Bu cümleleri yazıp, hesabında paylaşan kullanıcıların adları karartılarak etik
değerler korunmuştur.
Ön yargı cümlelerinin elde edildiği diğer veriler ise 14 Nisan -15 Mayıs tarihleri arasında KEYEM ekip
üyelerinin yaptığı mekânsal gözlemlerden elde edilmiştir. Bu mekânsal gözlemlerde, konut alanlarında
(özel alan), sokaklarda, toplu ulaşım araçlarında, eğitim ve hastane binalarında katılımsız gözlemlerle
sürece hiçbir şekilde müdahale etmeden “göçmenler”, “mülteciler”, “Suriyeliler” ile ilgili kurulan ön yargı
cümleleri ve diyaloglar derlenmiştir. Yapılan bütün ön yargı araştırmaları, taramaları süresince ön
yargıya sahip olan spesifik bir grubun varlığından söz etmenin mümkün olmadığı görülmüştür.
Toplumun her kesiminden bireyin belli ön yargılar ile sarmalandığı gözlemlenmiştir.
Tüm bu araştırmalar sonucunda ulaşılan kanı ise insanların ön yargılı olmasının en temel sebebi
bilgiye erişimin dolaylı yoldan almasıdır. Gerçeklikten uzak yargılar iki toplumu birbirinden daha çok
uzaklaştırmakla birlikte çatışmaların en büyük sebebini oluşturmaktadır. Ön yargıların sebebi olan
yanlış, eksik bilgiler derlenerek; doğru bilgiler ile bir araya getirilmiştir. Ön yargıyı kırmanın tek yolu
bilginin doğrusuna erişimin sağlanmasıdır. Araştırmamızın başlıca amacı ise toplumdaki ön yargıları
görünür kılmak ve kendimize de bir ayna tutarak ön yargılarımızla yüzleşmemizdir.
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Ön yargı
Ön yargı, bir grubun (dini, etnik, cinsiyet, ırk vb.) tamamına, ya da bir gruba ait olduğu için belli bir
bireye yöneltilen, hatalı, değişmeyen ve genellemeci olumsuz tutum olarak tanımlanıyor (Allport,
1954). Bireylerin ön yargı içinde olmasının temel sebebi, karşı tarafı tanımıyor olması ve
doğruluğundan emin olmadığı yargılarla kişi hakkında olumsuz çıkarımlar yapıyor olması. Harding ve
arkadaşları ön yargı (prejudice)yı başka şahıslara veya gruplara karşı hoşgörüsüz, haksız ve ayrımcı
tutumlar olarak tanımlar. Goldstein ise, bir grup veya o grubun üyeleri hakkında olumsuz bir
değerlendirme olarak tanımlar. Schleiermacher’e göre ise "ön yargılar yan tutma ve acelecilikten
kaynaklanır". Ön yargı (veya hoşgörüsüzlük), hissedilebilir ve açığa vurulabilir bir şeydir ve iki grup
tarafından da hissedilir. Bir grubun tamamına veya bir şahsın doğrudan kendisine yöneltilebilir.
(aktaran Gürses, 2005, ss. 143-160) Ön yargı sahibi kişi tarafından açıkça dile getirilmese bile günlük
hayat içindeki davranışlarına yansımaktadır. Ön yargılı veya hoşgörüsüz olunan birey veya grup ise
bu hoşgörüsüzlüğü sıklıkla dile getirmektedir. Çünkü o kişi veya grup, bir grubun üyesi olarak, başka
bir gruba veya bireye karşı ön yargılı olarak algılanmaktadır ve bu yaklaşım açıkça görülebilmektedir.
Esra Çuhadar Gürkaynak’a göre; ön yargının 3 farklı biçimi vardır.
Bilişsel yapılarda (kalıp yargılar), duygularda ve davranışlarda (diğer grubun üyelerine sosyal
mesafe koymak, ayrımcılık uygulamak, şiddet uygulamak). Ön yargının davranışsal uzantıları
içinde sosyal sonuçları açısından belki en az fark edileni sosyal mesafe koymaktır. Sosyal
mesafe koymak şiddet veya ayrımcılık kadar dikkat çekmese de (en azından siyasa yapıcılar
gözünde) aslında ayrımcılığa ve şiddete giden yolun ilk durağı olarak düşünülebilir. Belli bir
grubun üyelerinin yaşadığı semte uğramaktan kaçınmak ya da yaşam alanlarının
homojenleşerek etnik veya dini gruplar etrafında ayrışması, bireyleri ‘öteki’ gruba karşı
ayrımcılık uygulamaya rahatlıkla hazır hale getirir.”
(Gürkaynak, 2011, s.255)
Grupların veya bireylerin birbirlerine karşı veya bir grubun diğerine, bireyin bir başka bireye
yapmış olduğu ayrımcılığın boyutu gün geçtikçe artmakla birlikte, sosyal çevrede yayılmaktadır.
Ayrımlıcığın pek çok boyutu vardır. Göçmenlerin maruz kaldığı ise daha çok etnik ve dini ayrımcılık
temelli olmakla birlikte sınıfsal ve kültürel ayrımcılığa maruz kaldıkları da bilinmektedir. İki taraf
arasında yaşanabilecek çatışmaların sebebi bu ayrımcılık, hoşgörüsüzlük olabilmektedir.
Ön yargı Araştırması 1
Uluslararası Göç ve Ön yargı
Dünya her geçen gün çeşitli nedenlerle yaşadıkları toprakları terk eden insanların yaşadıkları
sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye, dünyadaki son gelişmeler ve ülkenin sosyoekonomik
gelişiminin meydana getirdiği yeni şartlar nedeniyle bir yandan “göç alan” diğer yandan ise gelen
göçmenlere “geçiş alanı” yaratan bir ülke konumuna gelerek daha kalıcı bir göçmen nüfusa ev sahipliği
yapar hale gelmiştir. Misafir toplum ve ev sahibi toplum arasında yaşanabilecek ilişkiyi etkileyen pek
çok dinamik vardır. Göç konusunda Türkiye’nin konumu zaman içerisinde önemli değişimler
geçirmiştir. Türkiye’nin uluslararası göç rejimindeki konumunu değiştirmiş, önceleri sadece “göç veren”
bir ülke olarak bilinen tekli konumuna artık “göç alan” ve “geçiş” ülkesi olma durumlarını da katarak
üçlü bir konum meydana getirmiştir (İçduygu, 2006, s. 11-21). Başlangıçta transit bölge olan Türkiye
bu konumunu korurken, bunun yanı sıra sınır komşumuz Suriye’de yaşanan insanlık dramı sonucu
uluslararası göçte hedef ülke konumuna gelmiştir. Böylelikle Türkiye kalıcı bir göçmen nüfusa ev
sahipliği yapar hale gelmiştir. Bu durum sonucunda Türkiye sınırları içinde Türk kökenli ve Suriye
kökenli iki farklı toplumsal grup yaşamaktadır. Bu iki toplumun kendi içinde var olan çok etnisiteli
grupları barındırdığı gözden kaçırılmamalıdır. İki toplum arasındaki ilişkiyi belirleyen pek çok dinamik
vardır ve bu iki toplumun alt gruplarını unutmamak gerekir. Bu dinamikler uyumu sağlarken bazı
bölgelerde çatışmaların sebepleri haline de gelebilmektedir.
Araştırmamızda iki farklı toplum arasındaki ön yargılara değinilmiştir. Uyumun da, çatışmanın
da iki toplum arasında ve iki toplum içinde yaşandığı gözden kaçırılmamalıdır. Devletin her kurumuna,
uluslararası ve yerli STK, derneklere, gönüllü faaliyet gösteren her kuruma sorumluluklar düşmektedir.
Oluşturulacak politikalar, çözümler iki toplum düşünülerek oluşturulmalıdır. Toplumsal hayatın her
oldukça gerekli ve dahil olmamanın kaçınılmaz olduğu alanlara entegre olabilmeleri sağlanmalıdır.
Sosyal ve ekonomik düzenlemeler, sağlık ve eğitim hizmetleri, iş olanaklarının artırılması, sağlıklı
konut alanlarının temini göçmen nüfusun kapsamlı bir biçimde uyumu için temel taşları oluşturmaktadır
(Kaya, 2009, s.17). Ev sahibi ülke toplumunun, göçmenlere uyumunu ise pek çok şey etkilemektedir.
Ülke içinde göçmenlerin nasıl karşılandığı, devlet tarafından destek verilip verilmediği, istenip
istenmediği, politik kanadın yaptığı açıklamalar, medya gibi pek çok belirleyeni vardır.
“Uyum süreci temelde 3 farklı ölçütü içermektedir. İlki, hukuki ölçüttür. Göçmenin ev
sahibi ülkede o ülke vatandaşlarının sahip olduğu yasal haklara sahip olmasıdır. İkincisi,
ekonomik ölçüttür. Göçmenin kendisi ve ailesi için sürdürülebilir bir gelecek sağlayacak,
yaşadığı ev sahibi ülke standartlarına uygun bir yaşamın maliyetini karşılayacak olanakları
sağlayacağı bir işinin olmasıdır. Son ölçüt, kültürel ve sosyal ölçüttür. Göçmenin ayrımcılık
korkusu yaşamadan, içinde yaşadığı ülke ile sosyal, kültürel bağlar kurması, kendini ifade
ederek mevcut kültürel ve sosyal yapıya katkıda bulunmasıdır (Fielden, 2008, s. 3).”
Bu ölçütlere uyum sağlama süreci oldukça güçtür. Ev sahibi ülkenin devlet politikasını,
ekonomisini, stratejilerini etkileyen bu göç durumu ev sahibi ülkenin vatandaşları tarafından,
hoşgörüsüzlüklere sebep olabilmektedir. Castles ve Miller’e (2008, ss. 18-21) göre;
“Mültecilerin göç alan toplumların belli kesimlerinin sert tepkisini çektiğini; göç sonucunun
ağırlıklı olarak çok boyutlu toplumsal değişim ve ekonomik yapılanma olarak kendini
gösterdiğini; hayat koşulları değişmekte olan insanların sıklıkla yeni gelenleri güvensizlik
nedeni olarak algıladığını; toplumun yaygın algısının, bu insanların kendi mesleklerini aldıkları,
ev fiyatlarını yukarıya çektikleri ve sosyal hizmetlere aşırı yük getirdikleri yönünde olduğunu;
toplum tarafından işsizliğin, hastalığın ve suçun nedeni olarak görüldüklerini; toplumu
Ön yargı Araştırması 2
huzursuz eden ve yabancı düşmanlığına yönelten konuların başında işini ve/veya gelir
seviyesini kaybetme korkusunun geldiğini göstermektedir.”
Sonuç olarak, çeşitli nedenlerle gerçekleşen göç farklı etnik grupların, bireylerin
karşılaşmasına neden olur. Birbirinden farklı kültürlere sahip insanların bir arada yaşamlarını sürdürme
zorunluluğu uyum sağlama şeklinde sonuçlanabilirken. Uyumsuzluk ve çatışma boyutuna varan önemli
sorunlara da karşılaşmak mümkündür. Bu sorunlar kültürler arası iletişimin önündeki engeller olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle farklı dilleri konuşan toplumlar ise yaşanacak iletişim problemlerini
önemli düzeyde arttırmaktadır. Kültürel farklılıklardan kaynaklanan uyum sorunları, iletişim engelleri ve
bu engelleri aşma yolları bugün göç alan pek çok toplumun öncelikli konularından birini
oluşturmaktadır ( Tunç, s.35 ).
Kavramsal çerçevede bahsedildiği üzere uluslararası zorunlu göç ve ön yargı arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Bu ilişkiyi toplumsal hayatın pek çok alanında görmek mümkündür.
Toplumsal algının yönetilmesinde medyanın gücü göz ardı edilemeyeceği için çalışmamızın ilkini
‘Medya Taraması’ oluşturmaktadır. İletişim teknolojilerinin de gelişmesiyle önemi gün geçtikçe artan
sosyal medya alanında ise Twitter’da gerekli taramalar yapılmıştır. Araştırmanın üçüncü alanını ise
KEYEM ekiplerinin mekansal alanlarda yapmış olduğu gözlemler oluşturmaktadır. Araştırmamız
kapsamında yapılan 3 farklı ön yargı çalışması sonucunda pek çok kişinin sahip olduğu ön yargının
sebebinin bilgi eksikliğinden kaynaklandığı kanısına varılmıştır. Bu bilgi eksiklerini ve bilgilerin birinci
kaynaktan erişilen doğrularını gerçeklerini derlediğimiz ‘Doğru Bilinen Yanlışlar’ çalışması yapılmıştır.
MEDYA TARAMASI
Türkiye’deki Suriyelilerin siyasi statüsü konusundaki karmaşa medyaya da yansımaktadır.
Medyada genel olarak “mülteci” kavramı kullanılmaktadır. Oysa Türkiye’nin tabii olduğu uluslararası
mevzuata göre Suriyelilere mülteci demek teknik olarak mümkün değildir. Bu çalışmada Suriyeliler için
“sığınmacı” kavramı tercih edilmiştir. Ancak medya analizinde haberlerin doğrudan medya
kuruluşlarınca “mülteci” etiketi ile verilmesi nedeniyle özgünlüğün bozulmaması için bu kavram da
“sığınmacı” anlamında zaman zaman kullanılmıştır.
TÜRK BASININDA SURİYELİ ALGISI
“Türk Basınında Suriyeli Algısı” çalışması kapsamında Sabah, Sözcü, Milliyet, Hürriyet ve
Haber Türk gazetelerinin internet sitelerinde Ocak 2015-Mayıs 2017 yılları arasında Suriyeli
göçmenlerle ilgili yer alan haberlerin taraması yapılmıştır. Toplam 147 haber konuyla ilgili olarak
detaylı ele alınmıştır. Toplumun konu hakkında yeterli bilgi ve farkındalığının olmadığı hâllerde,
haberlerde kullanılan dil daha da önem kazanmaktadır. Araştırmamızda kullanılan dile vurgu
yapılmaktadır. Dolayısıyla sığınmacılar gazetelerde, bir yandan zavallı, güçsüz, problemli ve yoksul
insanlar; diğer yandan kaçak, suçlu, hırsız, katil, asi, tecavüzcü, suç işleme potansiyeli olan, ülkeye
maddi yük ve sıkıntı veren insanlar olarak işlenmektedir. Medyanın bu karmaşık söylemi kamuoyu
algısına da yansımaktadır. (Erdoğan, s.37). Yansımakla birlikte kamuoyunun algısını yönetip,
biçimlendirmektir. Yapmış olduğumuz medya taramasının detaylı analizi aşağıda yapılmıştır.
Sabah Gazetesi
Ön yargı Araştırması 3
Turkuvaz Medya Grubunun sahibi olduğu ve sloganı ‘Türkiye’nin En İyi Gazetesi’ olan Sabah
gazetesi 331 bin tirajla (www.gazeteler.org, 2017) basılmaktadır. Gazete, 2015-2017 yıllarında
Suriyeli mültecilerle ilgili internet sitesi üzerinden toplam 59 haber yayımlamıştır. Bu haberlerden
31’inde gazete, ‘Suriyeli’ kelimesini ana başlığa taşımış ve habere konu olan insanların milliyetine
vurgu yapmayı tercih etmiştir. Gazetede Suriyelilerle ilgili yer alan haberlerin büyük çoğunluğunun suç
haberleri olduğunu göz önünde bulundurursak, bu tip haberlerde suçu işleyen kişinin milliyetinin ön
plana çıkarılması genel olarak Suriyeli mültecilerin suçla ilişkilendirilmesi ve bu şekilde algılanmasına
sebep olmaktadır. Örneğin, gazetenin internet sitesinde yer alan bir haberin başlığı şu şekildedir:
‘Suriyeli Kadın, Pazarda Cüzdan Çaldı’(Sabah, 2016). Aslında haber değeri büyük olmayan sıradan bir
hırsızlık olayına bu tür bir başlık atmayı yeğleyen gazete, okuyucuların dikkatini hırsızın Suriyeli
olduğuna çekerek, onlarda ‘mülteciler suçla ilişkilidir’ şeklinde önyargı oluşturmuştur.
Sabah gazetesinde yer alan haberlerin diğer büyük bir kısmında ise Suriyelileri mağdur olarak
gösterme çabası gözlemlenmektedir. Örneğin, ‘Suriyeli Anne ve Bebeği Fareler Kemirdi’ (Sabah,
2017) başlıklı haberde olduğu gibi. Diğer taraftan, Suriyeli kadınlar üzerinden çoğunlukla ahlak
haberleri yapılmış ve Suriyelilerin dilencilik yaptıkları çok fazla dile getirilmiştir. Kendi çabalarıyla bir
yerlere gelip, geçimini sağlayan Suriyeliler haberlere fazlaca konu olmazken, onlara yapılan yardımlar
her defasında dile getirilmiştir ki, bu da Türkiye toplumunda ‘devlet Suriyelilere çok yardım ediyor’
şeklinde algı oluşturmuştur. Suriyeliler için yapılan iyi şeyler hep anlatılmış, yapılamayanlar ise
gündeme getirilmemiştir. İncelenen haberlerde Türkiye toplumu ile Suriyelilerin çok fazla bir araya
gelmemesi de dikkat çeken başka bir noktadır.
Gazetede Suriyelilerle ilgili az sayda olumlu haberlere de yer verilmiştir. Örneğin, ‘Suriyeli
Çocukların Türk Bayrağı Sevgisi’ (Sabah, 2016) ana başlıklı haberde Konya’nın Akşehir ilçesinde
Suriyeli çocuklar için açılan okuldan ve bu yolla çocukların eğitime kazandırılmasından
bahsedilmektedir. Sabah gazetesinde Suriyeli mültecilerle ilgili tercih edilen kelimeler ayrı ayrı yıllara
göre farklılık göstermektedir. 2015 yılında gazetedeki haberlerde ‘kaçakçı’, 2016 yılında ‘mülteci’, 2017
yılının ilk aylarından itibaren sadece ‘Suriyeliler’ ifadesi kullanılmıştır. Ayrıca, 2015 yılının haber dili
2016 ve 2017’ye göre daha serttir. Gazetenin son yıllarda Suriyelilerin eğitimi, topluma kazandırılması
gibi konular üzerinde daha fazla durduğu da görülmüştür.
Milliyet Gazetesi
Türk Milliyetçiliği, Atatürkçülük ve Sosyal Demokrasi ilkelerinden yola çıkarak yayın yapan
Milliyet Gazetesi 182 (www.gazeteler.org, 2017) bin tirajla basılmaktadır. Araştırma kapsamında
gazetenin 2015-2017 yılları arasında internet sitesinden yayınladığı Suriyeli haberleri taranmış ve
toplam 37 habere rast gelinmiştir. Gazetedeki haber sayısı yıllara göre farklılık göstermektedir.
Örneğin, 2015 yılında Suriyelilerle ilgili sadece 7 haber yayımlayan gazete, 2016 yılında 19 habere yer
vermiştir. 2017 ilk yarısında sayı 11 haberdedir.
Milliyet gazetesinin haberleri, İzmir ve İstanbul ağırlıklıdır. Gazetenin Suriyeli sığınmacılarla
ilgili haberlere attığı başlıklar düz değil, yönlendirmelidir. Diğer gazeteler gibi Milliyet de haber
başlıklarında “Suriyeli” kelimesine vurgu yapmayı tercih etmiştir. Örneğin, “İstanbul’da Suriyeli İki Ajan
Yakalandı” (Milliyet, 2015), “Günde 15 TL’ye Suriyeli İşçi” (Milliyet, 2016), “100 Bin Çoban Açığı İçin
Suriyeli Aranıyor” (Milliyet, 2015), “Sulukule’de Suriye Yurdu!”, (Milliyet, 2015), “Suriyelilerden Okul
Eylemi” (Milliyet, 2015), “Suriyeli Gelinin Fidye Oyunu” (Milliyet, 2016), Suriyeli Öğrenci Sayısı Bir
Yılda yüzde 212 Arttı (Milliyet, 2016).
Ön yargı Araştırması 4
Gazetenin konuyla ilgili genel tutumu, Türkiye’ye göç eden Suriyelilerin çeşitli problemlere
neden olduğu yönündedir. Milliyet’in bu tutumunu Suriyelilerle ilgili olumsuz haberlere ağırlık
vermesinden ve negatif ekti yaratan cümlelerin haber başlıklarına taşımasından görmek mümkündür.
Örneğin, “Hastalıklı Virüsleri Bünyemize Almayız”, (Milliyet, 2016) başlıklı haberde gazete, Başbakan
Yardımcısı Veysi Kaynak’ın konuşmasından seçilerek alınan bu cümleyi, haberin en üst kısmına
taşımakla Suriyeli sığınmacılara Türkiye vatandaşlığının verilmesi meselesine sert bir şekilde tepkisini
göstermiştir. Çünkü Başbakan Yardımcısı konuşmasında sığınmacılara vatandaşlık verilmesinin
detaylarını anlatırken meseleyi olumlu bir şekilde değerlendirmiş, “ Türkiye asimilasyon hedefinde ve
peşinde olmayacak, uyumlaştırıcı politika izleyecektir” demiş ve Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin
Türkiye’nin dinamizmine dinamizm katacağını ifade etmiştir. Başbakan Yardımcısı vatandaşlık
verilecek sığınmacıların dikkatli bir şekilde araştırılacağının altını çizmiştir. Milliyet gazetesi ise
Kaynak’ın konuşmasından sadece yukarıdaki cümleyi seçerek başlığa çıkarmakla ve “hastalıklı virüs”
tanımlamasıyla okuyucularda Suriyelilerle ilgili ön yargı ve kötü algı oluşturmuştur.
Gazetede Suriyeli çocuklarla ilgili haberler de dikkat çekmektedir: Bu tür haberlerde
“Suriyelilerden Okul Eylemi” (Milliyet, 2015), “Dilendirdikleri Çocukları Lüks Araçla Almaya Geldiler”
(Milliyet, 2016), “Suriyeli Öğrenci Sayısı Bir Yılda Yüzde İki Yüz On İki Arttı” (Milliyet, 2016), “Okulu
Bırakıp Kaçakçılığa Başladılar” (Milliyet, 2017), “Velilerden ‘Suriyeli Öğrenci’ Eylemi” (Milliyet, 2016)
başlıkları görünmektedir.
Genel olarak, Milliyet Gazetesi Suriyelilerle ilgili “kaçak”, “mülteci” gibi tanımlar kullanmamış,
“Suriyeli” ve “sığınmacı” kelimelerine ağırlık vermiştir. Gazetede yer alan haberlerin çoğunluğu suç ve
şiddet ağırlıklıdır. Milliyet gazetesi Suriyeli çocukların eğitimi, sığınmacıların topluma kazandırılması
gibi olumlu konularda haber yapmamış görünmektedir.
Sözcü Gazetesi
Türkiye’nin son yıllarda kurulan gazetelerinden Sözcü, Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik ilkelerinden yola
çıkarak yayın yapmaktadır. 238 bin tirajla (www.gazeteler.org) basılan gazete, Suriyeli sığınmacı
konusunda hem olumlu hem de olumsuz haberlere yer vermiştir. Araştırma kapsamında Sözcü’deki
2016-2017 yılları arasındaki haberler incelenmiş ve 30 habere rast gelinmiştir ki, bunların da 14’ü
olumlu, 16’sı olumsuz haberlerdir. Gazete, bu tür haberlere çarpıcı, sansasyonel, bazen de kışkırtıcı
başlıklar atmayı yeğlemiştir: “Mülteciler Suçu Patlattı” (18 Mart 2016), “Mülteciler Suçu Patlattı” başlıklı
haberde de aynı tutumu sergileyen gazetenin habere seçtiği alt başlık ana başlıkla örtüşmektedir: “
Hükümet 15 Bin Polis Almak İçin Bu Gerekçeyi Açıkladı”. Bununla da gazete “Suriyeliler Türkiye’deki
suç oranını öylesine arttırmış ki, hükümet, ülkede asayişi sağlamak için 15 bin polis almak zorunda
kalmıştır” şeklinde söylem oluşturmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere Sözcü gazetesinde Suriyeli sığınmacılarla ilgili olumlu haberlere de rast
gelinmektedir: “Mülteci Çocuklar Sirkle Hayata Yeniden Tutunuyor” (11 Nisan 2017), “Mülteci
Çocukların Kukla Sevinci” (6 Nisan 2017), Çakıl Taşlarıyla Suriyeli Savaşım Öyküsü” (26 Şubat 2017),
“Suriyeli Çocuklar Futbolla Türkiye’ye Uyum Sağlıyor” (5 Aralık 2016), “Şanlıurfa’da Suriyeliler için ‘Alo
Muhacir' hattı kuruldu” (28 Aralık 2016), “Beykent Üniversitesi Öğrencilerinden Halep’e Yardım Eli” (23
Ocak 2017)
Gazetede yer alan Suriyeli sığınmacılarla ilgili dikkat çeken bir haber de “Türkiye’de Suriyeli
Sığınmacılara Yönelik Algı ve Yaklaşımlar” başlıklı haberdir. Bir projeden bahsedilen haberde
Türkiye’de Suriyeli sığınmacılara yönelik yanlış algı oluştuğu sonucuna gelinmiştir. Yani projedeki
bulgulardan olan, ‘Suriyeliler temiz değiller’, ‘temizlik anlayışları bizimle uyuşmuyor’, ‘kadın erkek
Ön yargı Araştırması 5
ilişkileri bizimki ile uyuşmuyor’, ‘kültürel uyuşmazlıklarımız var’,’ salgın hastalıklar Suriyeliler
geldiğinden beri yayıldı’ gibi aslında gerçeği yansıtmayan, yanlış bilgilerle de beslenen durumlar söz
konusu” olduğu konusu vurgulanmıştır.
Genel olarak Sözcü Gazetesi, diğer gazetelerden farklı olarak internet sayfasında Suriyelilerle ilgili suç
haberleri olumlu haberlerle yakın sayıdadır. Ancak, yayımladığı haberlere attığı başlıklarla Suriyelilerin
Türkiye’deki suç oranını yükseltmesi hakkında algı oluşturmuştur. Özellikle siyasilerin konu ile ilgili
demeçlerinden en çarpıcı cümleler seçilerek haber başlıklarına taşınmıştır. Gazete, CHP ve MHP’li
milletvekillerinin açıklamalarına ağırlık vererek, diğer partilerin ve iktidar temsilcilerinin konuyla ilgili
görüşlerine yer vermemiştir ki, bununla da nesnellik ve tarafsızlık ilkelerinden taviz vermiştir. Suriyeli
sığınmacılarla ilgili olumlu haberleri göz ardı etmeyen gazete, bu tür haberlerle Suriyelilerin yaşama
tutunma çabasını yansıtmaya çalışmıştır.
Haber Türk Gazetesi
“Gücü Özgürlüğünde” sloganıyla yayım yapan Haber Türk Gazetesi 202 bin tirajla basılmaktadır
(www.medyatava.com). Araştırma kapsamında gazetenin internet sayfasında 2015-2017 yılları
arasında yayımlanan 21 haber mercek altına alınmıştır. Gazete, konuyla ilgili haberlerin başlıklarında
ağırlıklı olarak “Suriyeli” kelimesine vurgu yapmıştır: “Suriyeliler Patron Oldu!” (17 Ocak 2015),
“Suriyeli Kardeşlerin Hain Planını Sosyal Medya Yazışmaları Deşifre Etti” (10 Mart 2017), “Suriyeli
Doktorlara Özel Çalışma İzni” (27 Ocak 2017), “Erkan Akçay: Suriyelilere Vatandaşlık Verilmesi Çifte
Kavrulmuş Gibi İmtiyazlı Bir Statü” (11 Temmuz 2016), “Suriyeliler ile Türk Gençler Bir Birine Girdi” (13
Haziran 2016), “İstanbul’un Zengin Suriyelileri” (18 Temmuz 2015), “Dikkat! Suriyeli Zammı Geliyor”
(1 Mayıs 2015).
Başlıklardan da görüldüğü üzere diğer üç gazeteden farklı olarak, Haber Türk’ün haberlerine Suriyeli
sığınmacıların maddi durumu ve Türkiye hükümetinin Suriyelilerin yaşam şartlarının iyileşmesi
yönünde aldığı kararlar daha çok konu olmuştur. Ama gazetenin bu haberlere attığı başlıklar düz değil
ve yönlendirmeli, hatta yer yer kışkırtıcı karakterdedir. Haberlerde gazeteciliğin tarafsızlık ve nesnellik
ilkeleri göz ardı edilmiştir. Örneğin, “İstanbul’un Zengin Suriyelileri” başlıklı haberde Haber Türk
muhabiri Süleymaniye mahallesinde sadece yerli sakinlerden duyduğu hikâyeleri haber yapmıştır.
Ayrıca haberin içeriğinde Türkleri Suriyelilere karşı kışkırtma unsurları bulunmaktadır: “‘Ben burada
fakir Suriyeli göremiyorum’ diye söze giren bir Süleymaniyeli ‘Evimin kirasını zar zor öderken 20 bin
liralık otomobil alan Suriyeli nasıl yoksul oluyor’ sorusunu yöneltti. Keşke günde bir Suriyeli erkek
kadar para kazanabilsek diyen çevre sakinleri ‘Gazlı araba kullanmıyorlar, benzini de Türkiye’den
almıyorlar. Suriye’den kaçak olarak getirip onu kullanıyorlar.
Jipleri olan, ev alıp buradan giden Suriyeli aileleri biliyorum. Erkekleri gidecekleri yerlere arabaları ile
gider, akşam saatlerinde dönerler. Akşamları buralarda Suriye plakalı çok fazla araç görebilirsiniz.
Hepsinin araçları Suriye plakalı değil. Çok sayıda Türk plakalı araçlara da sahipler’ diyen semt
sakinleri lafa şu şekilde devam ettiler”. cümlelerinden haberin nesnelliğinin olmadığı açık
görünebilmektedir. Mahalle sakinlerinin söylediklerini ikinci bir kaynaktan doğrulama ihtiyacı görmeyen
muhabirin yaptığı haberi bu şekilde sayfasına taşıyan Haber Türk, hem gazeteciliğin temel ilkelinden
ödün vermiş hem de “Türkler ihtiyaç İçinde yaşarken İstanbul’daki Suriyeliler zengin oluyor” şeklinde
söylem oluşturmaktadır.
Ön yargı Araştırması 6
SOSYAL MEDYA TARAMASI ÖRNEĞİ OLARAK TWİTTER
1
Yenişafak’ın 27 Nisan 2017 de yapmış olduğu
2
açıklamaya göre Twitter’ın Türkiye’deki aktif kullanıcı
sayısı 328 milyon ulaştı. Kullanıcıların fikirlerini her
hangi bir sansüre maruz kalmadan özgürce belirttiği bir
sosyal medya platformu olan Twitter Ön Yargı
araştırmamızın ikinci alanını kapsamaktadır.
Araştırmamızın verilerine erişirken ‘Suriyeliler’ , ‘Suriyeli
sığınmacılar’ gibi etiketler kullanılarak arama yapılmıştır
ve ön yargı, hoşgörüsüzlük içeren paylaşımlar
derlenmiştir. Kullanıcıların kişisel bilgileri gizlenerek etik
değerler korunmuştur.
1 Twitter, kullanıcıların 140 karakter ile sınırlandırılmış "tweet"
(Türkçe cıvıldama
) adı verilen
gönderiler yazabildiği bir sosyal ağ. Jack Dorsey, Noah Glass, Biz Stone, ve Evan Williams
tarafından Mart 2006'da oluşturulup Temmuz 2006'da kullanıma açıldı. 2013'te en çok ziyaret
edilen 10 internet sitesinden biri oldu ve "internetin SMS'i" olarak tanımlandı.
2 https://www.yenisafak.com/teknoloji/twitter-kullanici-sayisi-aciklandi-2649828
Ön yargı Araştırması 7
Ülkede Suriyelilere karşı oluşan ön yargıların en önemli sebebi kaynakların paylaşımı
noktasında ekonomik temelli olmaktadır. Gelişmekte bir ülke olan Türkiye 3 milyon 500 bin civarında
Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Ekonomik kaynakların bir kısmının güç durumlarda yaşayan
Ön yargı Araştırması 8
Suriyelilere aktarılmasından daha olağan bir durum olmamakla birlikte, bu durum belli gruplar ve kişiler
için rahatsızlık oluşturmaktadır. Bu rahatsızlıkları kendi sosyal medya profillerinde dile getiren kullanıcı
sayısı oldukça fazladır.
Toplumlar arasındaki hoşgörüsüzlüğün pek çok sebebi olabilir, hoşgörüsüzlük durumunu ev
sahibi toplumun mensupları göç etmek durumunda kalan bireylere veya topluluklara karşı; dini, etnik,
kültürel konumlarını referans alarak bir yargıya varır. Göç sürecinin zorunluluktan kaynaklanıyor
olması ve oldukça önemli olan insani boyutu ele alınmadan olumsuz yargılar geliştirilip pek çok yerde
yayılabilir. Bu olumsuz yargılar kişilerin hak ve özgürlüklerine bile müdahale eder düzeyde olabilir.
Araştırmamızın verileri bize gösteriyor ki ön yargı sahibi olan taraf, hoşgörüsüz ve oldukça kaba
söylemler geliştirebiliyor. Kendisini göç etmek durumunda kalan toplumun üyeleri için bir karar
mekanizması olarak görebiliyor. Bu çıkarımı yapmamızı sağlayan verilere aşağıda yer verilmiştir.
Kişi hak ve özgürlüklerini ihlal eden bu tür olumsuz
yargıların yaygın olduğu gözlemlenmiştir. Fikir
beyan etmekte ki özgürlük, kişilerin özel
yaşamlarına müdahale edilebileceği anlamına
gelmemektedir.
Bu tür olumsuz yargıların pek çoğunun sebebi kişilerin Suriyeli mülteciler ile ilgili bilgilere
ulaştıkları kaynağın problemli olmasıdır. Gerçeklikten uzak, kulaktan kulağa yayılan bu bilgiler iki
toplumun mensubu bireyleri arasındaki çatışmayı arttırmaktadır.
MEKANSAL GÖZLEMLER
Ön yargı Araştırması 9
Ön yargı araştırmasının son alanını ise 14 Nisan -15 Mayıs tarihleri arasında KEYEM ekip
üyelerinin yaptığı mekânsal gözlemlerden elde edilmiştir. Bu mekânsal gözlemlerde, konut alanlarında
3
(özel alan), sokaklarda, toplu ulaşım araçlarında, eğitim ve hastane binalarında katılımsız gözlemlerle
sürece hiçbir şekilde müdahale etmeden “göçmenler”, “mülteciler”, “Suriyeliler” ile ilgili kurulan ön yargı
cümleleri ve diyaloglar derlenmiştir. Gerçekleştirilen mekansal gözlemler ışığında ön yargının yaş,
cinsiyet, mekan, eğitim tüm bunların belirleyiciliğinden bağımsız olarak meydana geldiği
gözlemlenmiştir. Toplumsal yapıda oldukça prestijli bir statüye ve eğitim düzeyine sahip doktor bile
mesleğini ön yargısından bağımsız icra edememektedir. Gözlemlere baktığımızda hoşgörüsüz
davranışın her yerde ve herkes tarafından yapıldığı kanısına varılmıştır.
Doktor1: (Pediatrist): Suriyeli anneler için “Yeter artık bu kadar çocuk, ülkenizde savaş var
zaten”
Doktor2: Vizit esnasında telefonda konuşan Suriyeli bir kadına “Anlamıyorsunuz bari saygınız
olsun, olmaz ki canım!”
Doktor3:
Suriyeli bir hasta için “Suriyelilere ücretsiz bakılıyor, aylardır yatıyor ama bizim
vatandaşımız sıra bekliyor”
(Yer: Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi)
Bir başka mekan ise okuldur. Lise ve üniversite düzeyinde farklı okullarda yapılan gözlemlerin
araştırmamıza sunduğu veriler oldukça belirleyici olmuştur. Toplumun her kesimini etkileyen, her
kesimine yansıyan mültecilik durumundaki ön yargı/hoşgörüsüzlük eğitimin yeni nesillere aktarıldığı
mekan olan okullarda da karşımıza çıkmıştır. Öğrencilerin yanı sıra öğretmenlerin de ön yargılara
sahip olması, aynı okulda eğitim gören Suriyeli öğrenciyi oldukça güç durumların içine sokmaktadır.
Eğitim gördüğü okulda arkadaşları tarafından maruz kaldığı ayrımcılığa birde öğretmeni eklenmiştir.
Öğrenci1: Bu Suriyeliler’e acımayacaksın gitsinler kendi ülkelerinde savaşsınlar biz 15
Temmuz’da nasıl ölüm pahasına sokaklara döküldüysek onlarda gitsin savaşsın.
Öğrenci2:
Biz onların yerinde olsaydık onlar bizi kendi ülkelerine kabul etmezlerdi.
(Maltepe Üniversitesi)
Öğrenci3: “ben suriyelileri hiç sevmiyorum.bence onlar vatan haini gitsin ülkelerinde
savaşsınlar bizim askerlerimiz orda savaşıyo” (Lise)
Öğrenci4:
Okumaya çok heveslilerse gitsinler kendi ülkelerinde okusunlar.
Öğrenci5:
Kimse onları sevmiyor . Onları oy için topladılar, biz çalışıyoruz onlar ise
çalışmadan maaş alıp,okuyor nerde hırsız nerde bir pislik varsa onlarda var, Suriyelileri hiç
sevmiyorum dindar değiller. Dilencilik yapıyor bahtları yok korkaklar .
Sınıf Öğretmeni1
: “Bunlar buradayken (Suriyeli Öğrenciler) bizim çocuklarımız zayi oluyor. “
3 Betül Yurtsever, Sevil Erzincan, Gülten Deniz, Aynur Haqverdiyeva, Hatice Karakaş, Ömer
Öztürk, Furkan Akçay, Nazlı Yasemin Sancar, Nurcan Sarı, Gamze Düzler, Rukiye Sinekoğlu,
Hanife Kahraman, Esra Uygan, Eylül Cemail, Şaban Yazar
Ön yargı Araştırması 10
Sınıf Öğretmeni2:
“Sınav olamıyor, laftan anlamıyor.”
Sınıf Öğretmeni3:
“Boşu boşuna okula gelip gidiyorlar. Sadece huzurumuzu bozuyorlar.” (Sınıf
Öğretmenlerinin Suriye’den Göçle Gelen Öğrencilerin Eğitimine İlişkin Görüşlerinin
Değerlendirilmesi, Yüz yüze görüşme, Tez, 2016 )
Göç konusu bağlamında yerel yönetimlere düşen görevler oldukça fazladır. Fakat yerel
yönetimlerin üstleneceği görevin, alacakları sorumluluğun inisiyatiflerine bağlı olması mülteci
konumundaki bireyin ve ailesinin yaşamını fazlasıyla etkilemektedir. Bu noktada politika anlamın ve
kamunun her biriminde görev bilincinin oluşması önemli bir adım olacaktır. Ekimizin yaptığı mekansal
gözlemler sonucunda kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan görevlilerin Suriyeli mültecilere yapmış
oldukları muamelenin epey olumsuz olduğu gözlemlenmiştir.
Muhtar1: 20-35 yaş erkek grubunun yaşlılarımızın ortak mekanı olan saat kulesinin orada
toplanıp oturuyorlar. Yaşlılarımızın orada toplanmasına engel oluyorlar.Ben bunların sınırdan
girmelerine dahi karşıyım Suriye’ye gönderilmelerini istiyorum.
Muhtar2
:Amasya caddesindeki bir binada toplu olarak kalıyorlar.Bunların çevresi pislikten
geçilmiyor. Belediye görevlileri ne kadar temizlerse temizlesin diğer günün sabahı ile beraber her taraf
çöp içinde sanki hiçbir yer temizlenmemiş. Sanki geceleri hiç uyumuyorlar çevreyi kirletiyorlar.
(Sultanbeyli İlçesi Mecidiye Mah. Muhtarı)
Hakim1
:Geliyorlarsa edepleriyle otursunlar, mazluma kimsenin sesi çıkmaz ama gelip de
benim ülkemde taşkınlık yapamaz, çağlayandaki tecavüz davalarının birçoğu Suriyelilere ait bunları
tespit ettiğin anda sınır dışı edeceksin.
Hakim 2: Nasıl Amerika ya da AB seçerek alıyor Suriyelileri bizim de öyle yapmamız lazım
nitelikli olanlar yurt dışına gidiyor, bize kalanlar hep boş adam.
Toplumun her kesiminden bireyin kolaylıkla karşımıza çıkabileceği kamusal alanlar vardır.
Oldukça kozmopolit bir yapıyı barındıran İstanbul’un sokak ve caddelerinde, her kesimden insanı
görmek mümkündür. Pek çok çeşitli fikri bize sunan belli mekanlarda bulunan bireylerin Suriyeli
mülteciler ile ilgili ön yargıları ve hoşgörüsüz tutumları ve diyalogları aşağıda sıralanmıştır.
Yolcu 1: Tramvaya binmeye çalışan bir Suriyeliye “binme binme! Başka kapıdan gir.. yav
arkadaş bunlar geldiler tramvaya binemez olduk” (Tramvay)
Pazarcı1
:”Bizim Türkiye herkese kucak açıyo gardaşş adımını attığın yer Suriyeli..”
Pazarcı2:
”Onlar bize aynısı ölsen yapmazlar..her şey hak bize vallah”
Erkek Müşteri
̇
: ‘13 yaşlarında servis yaparken erkek müşteri ona bağırdı elin çok pis kirli üstün
başın çok kirli, tabağı parmaklarını batırmadan taşı ’
S
uri
̇
yeli
̇
Garson
: ‘Abe ben birşey yapamadım’
Ön yargı Araştırması 11
Sırada Bekleyen Müşteri
̇
:‘’Pislikler gelip buraya akın ettiler onların bulunduğu ortamda kalmak
istemiyorum Türkiye’yi terk edecez onlar yüzünden. Artık Türkiye ‘de yaşanılmaz her köşede var
semtimizi tanıyamıyoruz.’’(Eminönün’de bir lokanta)
Kasi
̇
yer:
“Buna paran yetmez abla” (dalga geçer gibi bakar)
Suri
̇
yeli
̇
Kadın
: Ürünü yere bırakır.
(Ali̇beyköy Çiçir Mahallesi̇ )
Erkek
: ‘’Ne oldukları da belli değil’’ abi
Kadın yolcu
: Elindeki çocuk kaç aylık ?
Suri
̇
yeli
̇
Kadın
: Olumlar gibi başını sallar.
Kadın yolcu:
Yazık doğurmayın.
(39 B İmar Blokları Vezneci̇ler Hattı)
Yöneti
̇
ci
̇
: Erkekleri neden çalışmıyor? Para dileniyor.
Kadın
: Çocuk doğurmaktan çekinmiyorlar.
Yanında Duran 2.Kadın
: Korkuyoruz ne olduklarını bilmiyoruz. Ev bulamıyoruz, evlerin fiyatları
patladı.
Yöneti
̇
ci
: Bizden öncellikliler, Çok ucuza çalışıyorlar. Ve maaşları çok düşük.
Kadın
: Çok fazlalar ,hepsi bir yerde birikiyor. (Sun Plaza)
Erkek1:
“Geçen gün Çamlıca Tepesi’ne çıktık, bizden çok Suriyeliler var. Fotoğraf çekiyorlar,
geziyorlar, eğleniyorlar.”
Erkek2:
“ Çamlıca’da gezenler hep zengindi.”
Erkek1: “Erkekleri sokakta elbise işe geziyorlar, iğrenç görünüyorlar. Ağızlarında sigara,
ellerinde iki çocuk.”
Erkek2:
“İğrenç pislik insanlar. Artık restoranlar da açıyorlar. Bizim caddede de var. Tabelayı
görünce bile rahatsız oluyorum aklıma İŞİD geliyor. Kendimi Arap ülkesinde gibi
hissediyorum. Bakalım, besleyelim ama dışarı salmayalım. Kamplardan dışarı çıkamasınlar.”
Erkek:
‘’Ne oldukları da belli değil’’ abi
Yanında Duran 2.Kadın
: Korkuyoruz ne olduklarını bilmiyoruz. Amasya caddesindeki bir
binada toplu olarak kalıyorlar. Bunların çevresi pislikten geçilmiyor. Belediye görevlileri ne kadar
temizlerse temizlesin diğer günün sabahı ile beraber her taraf çöp içinde sanki hiçbir yer
temizlenmemiş. Sanki geceleri hiç uyumuyorlar çevreyi kirletiyorlar.
Elde ettiğimiz veriler ışığında iki toplum arasındaki ön yargı ve hoşgörüsüzlük; endişe ve
güvenlik kaygısı, sağlık, eğitim, evlilik gibi konularda nedeniyle yaşanmaktadır. Ön yargı sahibi
kişilerden gelen öneriler ise “ülkelerine dönsünler” , “kamplarda yaşasınlar”, “ülkerinde savaşsınlar”
şeklindedir.
DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Ön yargı Araştırması 12
Ön yargı araştırması süresince elde edilen veriler ışığında görülmüştür ki iki toplum arasındaki
hatta çoğunlukla ev sahibi toplumun ön yargılı tutumunun sebebi yaşanan olaylar ve durumlar
hakkında yeterli bilgiye sahip olunmamasıdır. Sahip olunan bilgiye erişim dolaylı yollardan sağlandığı
ve bilgiyi alan kişiler tarafından sorgulanmadan kabul edildiği için yanlış bilgilerden oluşan bir iletişim
ağı oluşmaktadır. Bu yanlış bilgiler çoğunlukla misafir toplum hakkında negatif yargılar içermektedir.
Bu yanlış ve yanlı bilgilerin dağılmasında medyanın etkisini göz ardı etmemek gerekir. ‘Doğru Bilinen
Yanlışlar’ olarak derlediğimiz çalışmamızda bu yanlış bilgileri eğitim, sağlık, maddi yardım, konut
yardımı ve oy kullanma şeklinde sınıflandırılmıştır. Yanlış bilgilerin doğrularına ise birincil kaynaklar
olan; bakanlık açıklamaları, yönetmelik ve kanunlar, kurumlardan yapılan açıklamalar aracılığıyla
doğru bilgilere ulaşılmıştır. Bu sebeple iki toplum arasındaki çatışma ve huzursuzluk ortamı gün
geçtikçe artmaktadır.
En yaygın yanlış bilgi ise eğitim alanındadır. “Suriyeliler istedikleri üniversiteye hiçbir
koşul olmadan girebiliyor!” bilgisi oldukça yaygındır ve Türk toplumu tarafından öğrenciler ve aileler
tarafından büyük bir tepkiyle karşılaşılmasına neden olmuştur. Bu bilginin doğrusu ise “Suriyeliler de
diğer yabancı uyruklu öğrenciler gibi belirlenen şartlar kapsamında yatay geçiş yaparak ya da yabancı
uyruklu öğrencilere uygulanan sınavlara girerek Türkiye’de eğitim alabiliyor.” Eğitim ile ilgili bir diğer
4
yanlış bilgi ise “Suriyeli öğrencilerin ‘tamamına’ devlet bütçesinden karşılıksız burs veriliyor.”
kamuoyunda Suriyeli öğrencilerin tamamına burs verildiği iddiası ile ilgili olarak ‘Türkiye Bursları’
üzerinden başvuru yapan ve belirli kriterleri karşılayan sınırlı sayıdaki Suriyeli öğrencilere burs
verilmektedir. Yabancı öğrenci kontenjanındaki gerekli şartları sağlayan diğer ülke vatandaşı
öğrencilere de burs yardımı yapılmaktadır.”
5
Konut edindirme ile ilgili olarak ise “Toki evleri Suriyelilere bedava veriliyor.” bilgisi
yayılmış ve toplumun bir çok kesimi tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bu bilginin doğrusu ise
“Kamuoyunda bölgedeki TOKİ evlerine Suriyelilerin ücretsiz olarak sahip olacağı algısı doğru değil.
Hem Cumhurbaşkanının, hemde TOKİ Başkanı’nın açıklamaları evlerin kolay ödeme fırsatları ile
sığınmacılara verilebileceğini gösteriyor.” “Suriyelilere kira yardımı yapılıyor.” Bilgisine karşılık
6
olarak “Kamp dışında yaşayan Suriyeli ailelere valilikler tarafından 250 TL civarında barınma yardımı
yapılıyor. Bu miktar illere göre değişiklik gösterebiliyor.” açıklaması yapılmıştır.
7
Motorlu Taşıtlar Vergisi ile ilgili “Suriyeliler Araçları için MTV Ödemiyor.” bilgisi ise yine
yanlış ve yanlışlığına rağmen yayılan bir bilgidir. “Türkiye’den araç satın alan veya kendi aracını
Türkiye’ye getiren Suriyeliler kayıt yaptırarak geçici plaka almak zorundadırlar. Ancak Suriyelilere özel
bir vergi hükmü kanunlarda bulunmuyor. Yabancı uyruklular için uygulanan MTV şartları, Suriyeliler
içinde uygulanıyor.” açıklaması yapılıp konuya açıklık getirilmiştir.
8
“Suriyeliler seçimlerde oy kullanıyor.” Bilgisi ise Türkiye’nin 16 Nisan tarihinde yapmış
olduğu referandumda gündeme gelmiştir ve bir kesim tarafından tepkiyle karşılanmıştır. “Bir kişinin oy
kullanabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması şarttır. Suriyeliler Türk vatandaş
4http://www.yok.gov.tr/documents/10279/58373/yurtdisindan_ogrenci_kabulune_il_esas.pdf/e3ded5b2-c26e-
46ed-9f05-6b74f302f5e2
5 https://www.turkiyeburslari.gov.tr/
6 http://multeciler.org.tr/suriyeli-multecilerle-ilgili-dogru-bilinen-yanlislar/
7
http://mazlumder.org/webimage/MAZLUMDER%20KAMP%20DI%C5%9EINDA%20YA%C5%9EAYAN%20KADIN%
20SI%C4%9EINMACILAR%20RAPORU(9).pdf
8 http://www.dogrulukpayi.com/bulten/suriyeli-siginmacilar-bulteni
Ön yargı Araştırması 13
olmadığından Türkiye’de yapılan herhangi bir seçim veya referandumda oy kullanma hakları yoktur.”
9
Sağlık alanında ortaya çıkan ve medya tarafından yayılan bilgiler iki toplum arasındaki
hoşgörüsüzlüğü artmasına neden olmuştur. “Suriyeliler tüp bebek tedavisinden ücretsiz
yararlanıyor.” bilgisi için “Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılan açıklamada Türkiye’deki mültecilerin
hiçbir sağlık giderinin SGK tarafından karşılanmadığı bildirildi.” “Suriyeliler bütün sağlık
10
hizmetlerinden ücretsiz yararlanıyor.” Bilgisine cevaben ise “Geçici Koruma Yönetmeliğine göre,
Suriyeli sığınmacılar kayıt yaptırdıktan sonra kamplarda veya kamp dışında temel ve acil sağlık
hizmetlerinden ücretsiz faydalanabiliyor. İlaç katkı payları da illere göre değişiyor.” açıklaması
11
yapılmıştır.
Ekonomik sebeplerden dolayı yaşanan çatışmalar sebebi yine yanlış bilgilerdir. “Suriyeliler
memur olarak işe alınacak.” “Suriyelilerin memur olarak işe alınacağı iddiası gerçek dışıdır. Bir
kişinin memur olabilmesi için ilk şart Türk Vatandaşı olmasıdır. Suriyeliler Türk vatandaşı olmadığı için
memur olmaları söz konusu değildir.” Diğer bir yanlış bilgi ise “Suriyeliler maaşlarını almak için PTT
önünde kuyruğa giriyor.” bilgisine karşılık “İddiaların aksine Suriyelilerin yoğun yaşadığı illerde PTT
önünde oluşan kuyrukların sebebi Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)
tarafından ihtiyacı olan göçmenlere sağlanan kış yardımı.” açıklaması yapılmıştır.
12
Farklı konularda pek çok yanlış bilgi yayılmış ve gerekli kurumlardan açıklamaları yapılmıştır.
“Suriyeliler ile ilgili paylaşım yapanlara üç yıla kadar hapis cezası verilecektir..” bilgisi aslı
olmamakla birlikte İçişleri Bakanlığı’nın konu hakkında bir düzenlemesi ya da bir yasağı bulunmuyor.
“Suriyeliler, Türkiye halkının dinden kopuk yaşadığını söyleyerek yürüyüş düzenledi.”
“Gaziantep Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü teyit.org’a yaptığı açıklamada, “Böyle bir olay
ya da eylem olmadı” dedi. “Bursa’da yaşayan Suriyelilerin bir atı kafasına vurarak canice
öldürdü.” başlığı ile medya da yayılan video ise Şubat 2014’te internette dolaşıma girmiş olup; Suudi
Arabistan merkezli Al-Arabiya kanalında yayınlanan bir haberde videonun Suudi Arabistan’dan olduğu
belirtilmişti.
Ön yargı araştırmalarından elde etmiş olduğumuz yanlış bilgilerin doğrularına gerekli
kaynaklardan erişim sağlanmış ve bilgilerin doğruları derlenmiştir. İnsanların arasındaki
hoşgörüsüzlüğün en temel sebebi olan doğru olmayan bilgiler ile gerçekleri bir arada vererek
hoşgörüsüz, ön yargılı tutumun değişmesi adına bir çalışma yapılmıştır.
SONUÇ
Türkiye bir yandan göç alan, bir yandan ise gelen göçmenlere geçiş alanı yaratan bir ülke
konumunda olması sebebiyle daha kalıcı bir göçmen nüfusa sahip olmuştur.
Dünya’nın pek çok
yerinde olduğu gibi Türkiye’ye dış göç hareketleri ile gelen göçmenler, mülteciler ve sığınmacılar
bulundukları kentlerde sosyal dışlanma, ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ötekileştirme, kayıt
dışı çalışma, yoksulluk gibi sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Gerçekleştirmiş olduğumuz araştırmanın
verileri ışığında iki toplum arasında yaşanan hoşgörüsüzlüğün en temel nedeni, endişe ve güvenlik
9 https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa82.htm
10 http://multeciler.org.tr/suriyeli-multecilerle-ilgili-dogru-bilinen-yanlislar/
11 http://www.dogrulukpayi.com/bulten/suriyeli-siginmacilar-bulteni
12 http://archive.is/NpDwl
Ön yargı Araştırması 14
kaygısı sebebiyle yaşanmaktadır. Ev sahibi toplum tarafından oluşan ve gün geçtikçe yayılan bu
hoşgörüsüzlükler toplumun tamamına atfetmek doğru olmayacağı gibi ‘Türk toplumunun ön yargılı
tutumu’ şeklinde genellemeler yapmak oldukça yanıltıcı olur. Araştırmamız esnasında karşımıza yer
yer olumlu, uyum yanlısı ve karşılıklı anlayışı içeren verilere de rastlanmıştır. Araştırmamız toplumdaki
ön yargıları gün yüzüne çıkarmayı amaçladığı için araştırma raporumuzda yer verilmemiştir.
Elde edilen veriler bize Suriyeli mültecilere karşı oluşan ön yargı ve hoşgörüsüz tutumu
göstermiştir. Bu tutumun değişmesi için toplumun her kesimine belli görevler düşmektedir. Birlikte
yaşayacağımız çevreyi, kuracağımız ilişkileri belirlemek ve yönetmek kişilerin elinde olup, daha
yaşanılır bir çevre oluşturmak hayattaki amaçlarımız arasında olmalıdır. bu amaç için ise ik toplumun
birbirini öncelikli olarak tanıması ve hoşgörüye açık olması bununla beraber ‘öteki’, ‘onlar’, ‘biz’ gibi
yargılardan kurtulmak gerekmektedir. Mensup olduğu etnik, dini, kültürel yapıdan bağımsız olarak
birbirini veya bir grubu ‘insan’ olarak tanımayan, birbiriyle insani hiçbir ortak paydayı paylaşmayan,
birbirini sadece ‘öteki’ grubun üyesi olarak gören bir toplumsal yaşam biçiminde ön yargı ve
ayrımcılığın yaygın olması şaşırtıcı değildir.
Ön yargı Araştırması 15
KAYNAKÇA
AKBULUT, S. ve BEYAZOVA, A. (2012). Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar
İstanbul: Bilgi
Üniversitesi Yayınları Erişim tarihi: 22 Aralık 2017
ALLPORT G. (1954). The Nature of Prejudice
, Perseus Books, Cambridge: MA.
CASTLES, S. ve MILLER, J. M. (2008). Göçler Çağı, Modern Dünyada Uluslararası Göç Hareketleri.
İstanbul:İstanbul Bilgi Üniversitesi. (ss. 18-21)
ERDOĞAN, M.M. , (2014). Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum Araştırması. Hacettepe
Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi, Ankara
https://data2.unhcr.org/en/documents/download/46184 Erişim tarihi: 23 Aralık 2017
FİELDEN, A. (2008). Local Integration: an Under-Reported Solution to Protracted Refugee Situation
,
UNHCR.
http://www.unhcr.org/research/working/486cc99f2/local-integration-under-reported-solution-protracted-
refugee-situations.html Erişim tarihi: 22 Aralık 2017
İÇDUYGU, A. (2006). Avrupa Birliği İlişkileri Bağlamında Uluslararası Göç Tartışmaları. İstanbul:
TÜSİAD-T/2006-12/427.
GÖKER, G. ve KESKİN, S. (2015).
Haber Medyası ve Mülteciler: Suriyeli Mültecilerin Türk Yazılı
Basınındaki Temsili İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
. Sayı.41 / Güz 2015
https://docs.google.com/document/d/1oeS32lOYcvBLE3IgKrl7Nnu0G_ugwRyHoTHoUOERfwE/edit
Erişim tarihi: 25 Aralık 2017
GÖREGENLİ, M. ve KARAKUŞ, P. (2014). Göç Araştırmalarında Mekân Boyutu: Kültürel ve Mekansal
Bütünleşme. Türk Psikoloji Yazıları
. 17(34):101-115.
GÜRKAYNAK, E. Ç. (2011) . Toplumsal Temas: Önyargı ve Ayrımcılığı Önlemek İçin Bir Sosyal
Değişim Aracı Olarak Kullanılabilir mi? İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları
Birimi (ss. 255-265) http://secbir.org/images/haber/2011/01/21-esra-cuhadar.pdf Erişim tarihi: 25
Aralık 2017
GÜRSES, İ. (2005).
Önyargının Nedenleri Uludağ Üni
̇
versi
̇
tesi
̇
İlâhi
̇
yat Fakültesi
̇
Dergi
̇
si
̇
Cilt: 14,
Sayı:1, (ss. 143-160) http://www.eskieserler.com/dosyalar/mpdf%20(543).pdf Erişim tarihi: 22 Aralık
2017
KAYA, A. (2009). Türkiye',de İç Göçler Bütünleşme mi Geri Dönüşümü, Bilgi Üniversitesi Yayını:
İstanbul. https://twitter.com/ Erişim tarihi : 10 Eylül 2017
http://www.wikizero.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvVHdpdHRlc
g Erişim tarihi : 22 Aralık 2017
TUNÇ, A. Ş. (2015). Mülteci̇Davranışı Ve Toplumsal Etki̇leri :Türki̇ye’deki̇Suri̇yeli̇lere İli̇şki̇n Bi̇r
Değerlendi̇rme,
Tesam Akademi Dergisi
, C.2, S.2
Ön yargı Araştırması 16