ArticlePDF Available

KUŞAKLARARASI İLETİŞİM: ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN YAŞLILARLA İLETİŞİM BİÇİMLERİ

Authors:

Abstract

Öz Demografik alanda yaşanan değişimlerle birlikte farklı kuşakların daha uzun süre bir arada yaşadıkları yeni bir toplumsal ortam oluşmuştur. Farklı yaş grupları arasındaki iletişime gönderme yapan kuşaklararası iletişim kavramı bu yeni toplumsal ortamdaki iletişim biçimlerini kuşak unsuru ile birlikte ele almaktadır. Yaş gruplarını bir kategori olarak değerlendiren çalışmalar çoğunlukla genç-yaşlı iletişimine odaklanmakta ve yaşlılığa dair kalıpyargıların etkilerini araştırmaktadırlar. Kuşaklararası iletişim araştırmalarında gençlerin genel olarak aile bireyleriyle daha olumlu iletişim kurdukları, kendi akranlarıyla iletişim kurmayı tercih ettikleri ve sahip oldukları kalıpyargıların iletişimi olumlu ya da olumsuz olarak etkilediği söylenmektedir. Bu çalışmada 18-24 yaş arası üniversite öğrencilerinin yaşlılara yönelik sahip oldukları kalıpyargılar ve yaşlılarla kurdukları iletişim biçimleri kuşaklararası iletişim bağlamında analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda gençlerin yaşlılara dair hastalık, yalnızlık, güçsüzlük/zayıflık gibi olumsuz ve bilgelik gibi olumlu kalıpyargılara sahip oldukları tespit edilmiştir. Yaşlılarla kurdukları iletişimde olumsuz kalıpyargıların çok fazla etkili olmadığı, gençlerin yaşlılarla saygılı bir iletişim kurdukları görülmüş ve bu durum Türk kültüründe yer alan değerlere bağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kuşaklararası İletişim, Yaşlı, Genç, Kalıpyargı. Abstract A new social environment has emerged in which different generations live together for a longer time with the changes in demography. The concept of intergenerational communication which refers communication among different age groups, deals forms of communication in the new social environment together with “generation” element. Studies that evaluate age groups as a category, often focus on young-old communication ad investigate the effects of stereotypes about elderliness. In intergenerational communication researches, it is stated that young people generally communicate more positively with their family members, prefer communicating with their peers, and stereotypes they have effects communication positively or negatively. In this study, the stereotypical beliefs of university students between the ages of 18 to 24, towards elders and the communication forms with elders were analyzed in the scope of intergenerational communication. As a result, it is found that young people have stereotypical beliefs about elder people. Some of them are negative like sickness, loneliness, weakness and some of them are positive like wisdom. It is seen that young people were communicating respectfully with elder people and the stereotypes have not got too much impact on young. Therefore, one can say that one of the reasons of that is the values about elder people in Turkish culture. Keywords: Intergenerational Communication, Aged People, Young, Stereotype.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 11 Sayı: 55 Şubat 2018 Volume: 11 Issue: 55 February 2018
www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581
http://dx.doi.org/10.17719/jisr.20185537256
KUŞAKLARARASI İLETİŞİM: ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN YAŞLILARLA İLETİŞİM BİÇİMLERİ
INTERGENERATIONAL COMMUNICATION: UNIVERSITY STUDENTS COMMUNICATION FORMS
WITH AGED PEOPLE
Nilüfer Pınar KILIÇ
*
Öz
Demografik alanda yaşanan değişimlerle birlikte farklı kuşakların daha uzun süre bir arada yaşadıkları yeni bir toplumsal
ortam oluşmuştur. Farklı yaş grupları arasındaki iletişime gönderme yapan kuşaklararası iletişim kavramı bu yeni toplumsal ortamdaki
iletişim biçimlerini kuşak unsuru ile birlikte ele almaktadır. Yaş gruplarını bir kategori olarak değerlendiren çalışmalar çoğunlukla
genç-yaşlı iletişimine odaklanmakta ve yaşlılığa dair kalıpyargıların etkilerini araştırmaktadırlar. Kuşaklararası iletişim
araştırmalarında gençlerin genel olarak aile bireyleriyle daha olumlu iletişim kurdukları, kendi akranlarıyla iletişim kurmayı tercih
ettikleri ve sahip oldukları kalıpyargıların iletişimi olumlu ya da olumsuz olarak etkilediği söylenmektedir.
Bu çalışmada 18-24 yaş arası üniversite öğrencilerinin yaşlılara yönelik sahip oldukları kalıpyargılar ve yaşlılarla kurdukları
iletişim biçimleri kuşaklararası iletişim bağlamında analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda gençlerin yaşlılara dair hastalık, yalnızlık,
güçsüzlük/zayıflık gibi olumsuz ve bilgelik gibi olumlu kalıpyargılara sahip oldukları tespit edilmiştir. Yaşlılarla kurdukları iletişimde
olumsuz kalıpyargıların çok fazla etkili olmadığı, gençlerin yaşlılarla saygılı bir iletişim kurdukları görülmüş ve bu durum Türk
kültüründe yer alan değerlere bağlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kuşaklararası İletişim, Yaşlı, Genç, Kalıpyargı.
Abstract
A new social environment has emerged in which different generations live together for a longer time with the changes in
demography. The concept of intergenerational communication which refers communication among different age groups, deals forms of
communication in the new social environment together with “generation” element. Studies that evaluate age groups as a category, often
focus on young-old communication ad investigate the effects of stereotypes about elderliness. In intergenerational communication
researches, it is stated that young people generally communicate more positively with their family members, prefer communicating
with their peers, and stereotypes they have effects communication positively or negatively.
In this study, the stereotypical beliefs of university students between the ages of 18 to 24, towards elders and the
communication forms with elders were analyzed in the scope of intergenerational communication. As a result, it is found that young
people have stereotypical beliefs about elder people. Some of them are negative like sickness, loneliness, weakness and some of them
are positive like wisdom. It is seen that young people were communicating respectfully with elder people and the stereotypes have not
got too much impact on young. Therefore, one can say that one of the reasons of that is the values about elder people in Turkish culture.
Keywords: Intergenerational Communication, Aged People, Young, Stereotype.
1. Giriş
Modernleşme ve endüstrileşmenin toplumsal yaşama etkilerinden biri demografik alanda
yaşanmaktadır. Bebek ölümlerinin azalması, doğum oranlarının düşmesi ve sağlıktaki gelişmelerle birlikte
insan ömrünün uzaması, bütün kuşakların daha uzun süre bir arada yaşadıkları yeni bir toplumsal yaşama
neden olmaktadır (Canatan, 2009: 180). Söz konusu toplumsal yaşamda çocuk-yaşlı dengesi değişmekte ve
2050 yılında yaşlı sayısının çocuk sayısına ulaşması beklenmektedir (Mandıracıoğlu, 2010: 39). Kuşakların
bir arada olduğu ortamların arttığı bu boyutta kuşaklararası sürekliliğe rağmen bireyler dönüşen ekonomik,
sosyal, kültürel ve sembolik bağlamlar nedeniyle farklı yaşantıları deneyimlemektedirler. Başka bir deyişle
“bireyler, bir kuşaktan diğerine geçişte olma, eyleme ve düşünme biçimlerini dönüştürmektedirler” (Lahaye
vd. 2011: 92). Bu durum farklı kuşakların değerlerini ve dolayısıyla iletişim pratiklerini etkilemekte ve
iletişimde kuşak unsurunun analizini gerekli kılmaktadır.
Türkiye’de kuşakları konu edinen akademik çalışmaların büyük kısmı sosyoloji, gerontoloji,
psikoloji ve eğitim bilimleri alanlarında yapılmıştır. Söz konusu alanlarda yapılan çalışmalar genelde
kuşaklararası ilişkileri, çatışmayı, farklılığı, rolleri ve kuşaktan kuşağa aktarımı incelemektedirler (Aydın,
2010; Öztop, 2000; Özüorçun Küçükertan, 2013; Önol, 2013; Yalçınöz, 2011; Tokgöz, 2011; Tüybek, 2004;
Güngör, 2000; Oktay, 1999; Morsümbül, 2014; Üstün 1994; Kadılar, 2011). İletişim alanında farklı kuşaklara
odaklanılarak yapılan çalışmalarda gençler yoğun olmakla birlikte yaşlı veya gençler tek tek ele alınmış ve
medya kullanım pratikleri (Koçak ve Terkan, 2010; Akpınar, 2007; İlhan, 2010; Güven, 2010; İçli, 2004),
*
Arş. Gör., Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
850
-
medyada temsil (Çolakoğlu, 2011; Gönen, 2005), medyanın etkisi (Baydili, 2011; İmik, 2006; Alıcı, 2014), bir
kültür ya da altkültür olarak gençlik (Kabaş, 2012; Aktaş, 2012; Candan, 2011; Erşen, 2002), tüketim
davranışları (Şener, 2011; Özübek, 2010; Aktaş Yamanoğlu, 2008), kimlik inşası (Kırcelli, 2011; Ertekin, 2011;
Kır, 2008) gibi konular incelenmiştir. Türkiye’de kuşaklararası iletişim temelindeki literatüre bakıldığında
yeterli sayıda çalışma bulunmadığı görülmektedir. Bu alanda yapılan Kuşaklararası İletişim Farklılığı: Bilim
Teknoloji ve Yenilik Haberleri Üzerinden Bir Odak Grup Çalışması (Yıldırım Becerikli, 2013a) başlıklı çalışmada
kuşaklararası iletişim kavramının çerçevesi çizilmiş; genç ve yaşlıların medya kullanım pratikleri ve
medyada temsilleri analiz edilmiştir. Kuşaklararası İletişim Açısından Yeni İletişim Teknolojilerinin Kullanımı:
İleri Yaş Grubu Üzerine Bir Değerlendirme (Yıldırım Becerikli, 2013b) başlıklı çalışma ileri yaş grubu bireylerin
okuma pratikleri üzerine odaklanmıştır. Kuşaklararası Farklılıkları Örgütler Üzerinden Anlamak: Bir Alan
Araştırması başlıklı çalışma ise X ve Y kuşaklarının “iş yaşamında kendi kuşakları ve diğer kuşaklara ilişkin”
görüşlerine ve “kuşakların çalışma değerlerine ilişkin” görüşlerine yer vermiştir (Karaaslan, 2014).
Kuşaklararası iletişim kavramı farklı yaş grupları arasındaki iletişime gönderme yapmakta ve
iletişim araştırmalarının bir alt alanı haline gelmektedir. Kuşaklararası iletişim sadece ebeveyn-çocuk ya da
büyükanne/büyükbaba-torun arasındaki aile i iletişim kapsamında değil; yaş ayrımcılığı, yaşlılığın
toplumsal sorunları, farklı kuşaklara özgü kalıpyargılar, sağlık sektöründe yaşlılarla iletişim, yaşlı
çalışanlarla kurumsallaşmış iletişim gibi daha geniş kapsamda ele alınmakta ve çalışılmaktadır (McCann vd.
2007: 1).
Kuşaklararası iletişim bağlamından yola çıkan bu çalışmada genç-yaşlı iletişimine odaklanılarak,
üniversite öğrencisi gençlerin sahip olduğu kalıpyargılar ekseninde yaşlılarla kurdukları iletişim biçimleri
analiz edilmiştir.
2. Kuşaklararası İletişime Teorik Yaklaşımlar
Kuşaklararası iletişim alanındaki akademik çalışmalara düşünce ve araştırma aşamasında rehberlik
eden Yaşam Boyu Gelişim Yaklaşımı (Life-span Developmental Perspective) ve Gruplararası İlişkiler ve Sosyal Kimlik
Kuramı gibi farklı disiplinlerden gelen kuramlar bulunmaktadır. İnsan gelişimini ve yaşlanmayı, biyolojik,
bilişsel ve sosyo-duygusal gibi çoklu faktörlerle ele alan yaşam boyu gelişim yaklaşımında temel varsayım,
gelişimin bütün yaşam sürecinde devam ettiği ve yetişkinlik sürecinde tamamlanmadığıdır (Eryılmaz, 2011:
50). Yaşam boyu gelişim yaklaşımı, kuşaklararası iletişim araştırmasında bireylerin fiziksel, bilişsel ya da
psikolojik açıdan farklı gelişimleri olan ve biricik tarihsel bağlamlarda oldukça farklı yaşam olayları
deneyimlemiş insanlar olduklarını ve farklı yaşlardaki bireylerin iletişiminin de özel olabileceğini
kavramamıza yardımcı olmaktadır. Öte yandan bireylerin farklı gelişimsel kültürlere ait olmalarından ötü
kuşaklararası iletişimin bazı özelliklerinin kültürlerarası iletişim ile bağlantılı olduğunu söyleyebilmemize
olanak tanımaktadır. Bireysel kimliğin gelişimini açıklamamıza yardımcı olan bu yaklaşımın yanında
bireylerin sosyal kimliklerinin inşasının da açıklanması gerekmektedir. Gruplararası teorisi, kendilerini belli
bir kuşağın içinde tanımlayan yaşlı ve genç bireyleri farklı sosyal-nesilsel grupların üyeleri olarak tasavvur
etmemize ve sosyal kimlik inşasını açıklamamıza olanak sağlamaktadır (Williams ve Nussbaum, 2001:7).
Avrupa sosyal psikolojisi kökenli sosyal kimlik kuramı grup üyeliğini ve grup süreçlerini ele almaktadır.
Kuramın temel bakış açılarından biri kişinin belirli kişilik ve davranışsal özelliklerine gönderme yapan
kişisel kimliğin grup üyeliğiyle birlikte yerini sosyal kimliğe bırakması olarak ifade edilebilmektedir. Söz
konusu kurama göre insanların belirli bir toplumsal yapı içinde belirli sosyal sınıfların üyeleri olarak hareket
etmeleri kendilerinin ve diğerlerinin yerlerini tanımlamalarına yardımcı olmaktadır (Williams ve Nussbaum,
2001: 7-8; Demirtaş: 2003: 129). Gruplararası ilişkiler ve sosyal kimlik kuramı, kuşaklararası iletişim
araştırmasında insanların belirli yaş kategorilerine ve kuşak gruplarına üye olmalarından kaynaklanan
sosyal kimlikler ve kalıpyargıları tanımlamamıza ve insanların grup üyesi olarak nasıl davrandıklarını
anlamamıza yardımcı olmaktadır. Grup üyelerine atfedilen ve bireyin kişilik özelliklerinin yadsınmasına
neden olan kategorileştirme iletişimin gidişatını belirleyebilmektedir. Yaşın da bir kategori olarak ele
alınmasıyla birlikte kuşaklararası iletişimde kalıpyargıların, ayrımcılığın ve önyargıların etkin olabileceği
söylenebilmektedir (Williams ve Nussbaum, 2001: 8-11; Karaaslan, 2014: 63).
Kuşaklararası iletişim temelinde yapılan araştırmalar sonucunda alanın teorik altyapısını
oluşturacak teori ve modeller de geliştirilmektedir. Geliştirilen teori ve modeller sadece genç-yaşlı grubuna
ait bireylerin iletişimine odaklanan araştırmalarda kullanılmamakta, yaşlı ayrımcılığı, sağlık iletişimi,
örgütlerdeki iletişim gibi farklı bağlamlardaki çalışmalara da kaynak sağlamaktadır. Gelişmekte olan alanda
öne çıkan teorik yaklaşımlar aşağıda sıralanmıştır.
2.1. İletişimsel Uyum Teorisi (Communication Accommodation Theory)
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
851
-
İletişimsel uyum teorisi, genel olarak insanların etkileşimlerinde konuşmalarını, tonlamalarını, el
veya vücut hareketlerini karşı tarafla uyum sağlamak için değiştirdiklerini tartışmaktadır. Bireylerin sözlü
ya da sözsüz iletişimlerinde sosyal farklılıkları neye göre ön plana çıkardıklarını ya da minimize ettiklerini
sorgulayan teori dil, bağlam ve kimlik arasındaki bağlantının yanı sıra kişilerarası ve gruplar arası faktörlere
odaklanmaktadır. Buna ek olarak, iletişim davranışlarını etkileyen mikro ve makro bağlamlarla
ilgilenmektedir. Teoriye göre bireyler, iletişimi kolaylaştırmak ve sosyal olarak kabul görmek de dâhil olmak
üzere çeşitli motivasyonlarla muhataplarına uyma davranışı gösterirler. Muhataplarını sosyal kategorilere
göre gruplandırdıkları gibi, insanlar diğer grup üyelerindense kendi grup üyeleriyle karşılıklı olarak daha
uyumlu iletişim kurma eğilimindedirler. Kendi grup üyeleriyle daha uyumlu iletişim kuranlar diğer grup
üyeleriyle genelde uyumsuz iletişim kurmakta ya da iletişimi kesme yoluna gitmektedirler (Ota vd. 2007:
174; Williams ve Nussbaum,2001: 11). Başka bir ifade ile bireyler iletişim davranışlarında, bir grupla
dayanışma içerisinde olduklarını göstermek istediklerinde uyum gösterebilmektedirler (Örn. tavsiyede
bulunma, övme vb.). Bu durumda diğerlerinin ihtiyaç ve ilgilerine özen göstererek pozitif iletişim
kurabilmektedirler. Diğer yandan, bireyler kendi gruplarının diğer gruptan farkını başka bir deyişle ayırt
edici özelliklerini göstermeye önem veriyorlarsa, kendilerini diğer grup üyelerinden farklılaştırarak
uyumsuz iletişim kurabilmekte (Örn. diğerinden daha üstünmüş ya da amirmiş gibi konuşma) ya da
muhatabından hoşlanmadığını ya da konunun ilgisini çekmediğini belli edecek biçimde negatif iletişim
kurabilmektedirler (McCann. vd, 2007: 3).
Teoride aşırı-uyumluluk (overaccommodation) kavramı önemi bir yerde durmaktadır. Aşırı-
uyumluluk genç konuşmacının, yaşlı kişiye dair algıladığı fiziksel ya da psikolojik kısıtları (az duyma,
bunama) dengelemek için iletişim biçimini düzenlemesi olarak ifade edilebilmektedir. Başarılı ve kolay
etkileşim için gerekli olan iletişim davranışını aşmak olarak da ifade edilebilen aşırı-uyumluluk için yapılan
değişiklikler (anlamsal detaylandırma, anahtar kelimelere vurgu ve yancümle ve içe yerleşik tümcecikleri
azaltma vd.) bazen yaşlı kişinin anlamasını ve hatırlamasını arttıracağından yaşlı iletişiminde yararlı olarak
görünse de, yaşlının özgün özelliklerine göre küçümseyici olarak da anlaşılabilmektedir. Çünkü yaşlı
insanlara dair algıların çoğu kişinin karakteristiğinden ziyade yaş temelli kalıpyargılardan oluşmaktadır. Bu
nedenle genellikle yapılan düzenlemelerin gerekli olandan fazlası olduğu söylenebilmektedir. Öte yandan
gençler tarafından kullanılan aşırı-uyumluluk örneklerine bakıldığında (benzer söz dağarcığı ve sözdizimi;
seçilen sınırlı başlık; abartılı tonlama, sesinin yükseklik alçaklık derecesini ayarlamak (pitch) vd. ), aşırı-
uyumluluğun sözlü ya da sözsüz olabileceği anlaşılmaktadır. Özellikle birbirini tanımayan kuşakların
iletişiminde görülen aşırı-uyumluluk, himayeci konuşma (patronizing talk), yaşlı konuşması (elderspeak) ve
ikincil bebek konuşması (secondary baby talk), üçüncü şahıs konuşması (third-party talk) gibi çeşitli konuşma
şekilleriyle de açıklanmaktadır. (Giles ve Gasiorek, 2011: 234; Harwood, 2007: 75)
Teoride iki ana uyum süreci tanımlanmaktadır. Yöndeşme (convergence) sosyal farklılıkları azaltmak
için, bireylerin diğerinin iletişim davranışlarına adapte olduğu stratejilere gönderme yapmaktadır. Ayrışma
ise (divergence), bireylerin kendileri ve karşılarındaki kişi arasındaki sözel olmayan ve konuşma
farklılıklarını vurgulamalarına gönderme yapmaktadır. Bazen bireyler yöndeşmeyi fazla uygulamakta ve bu
durum aşırı-uyumluluk ile sonuçlanabilmektedir. Teori, sosyal psikolojideki kimlik ve grup teorilerinden
beslenerek tarafların konuşmada neden yöndeştiklerini ya da ayrıştıklarını açıklamaya çalışmaktadır (Giles
vd., 1991). İletişim uyum teorisine göre bütün iletişim süreçlerinde ayrılıklar ve benzerlikler bulunmaktadır.
Bireyler önceki deneyimlerini hatırlamaktadırlar ve bu nedenle iletişimin sadece durumsal koşullardan ve
ilk intibadan değil, etkileşimde gömülü olan sosyal-tarihsel bağlamdan etkilendiği kabul edilmektedir.
Bireylerin tutum ve inançlarının türemesini sağlayan bu faktörler uyuma ne kadar istekli olacaklarını da
belirlemektedir. Kişiler arasındaki benzerlikler arttıkça iletişimdeki uyum da artmakta, genç yetişkinlerin
aile üyeleriyle, dışarıdan olanlardan daha fazla uyumlu davranışlar deneyimlemeleri beklenmektedir
(Hung, vd. 1997: 85). İletişimde birey karşı tarafın davranış ve konuşmasını algılayıp değerlendirdikten
sonra uyum için değişiklik yapıp yapmayacağına karar vermektedir. Ancak uyumlu bir iletişim için her
zaman böyle bir karar verme zorunluluğu bulunmamaktadır. İki yabancının karşılaşarak rasgele yaptıkları
konuşmada böyle bir karar alma yoktur. İletişim uyum teorisine göre dil ve davranışlar grup aidiyetinin ve
sosyal statünün göstergeleridirler. Farklı dilleri konuşan iki insan iletişim kurmaya çalıştığında, statüsü
yüksek kişinin dilini konuşma konusunda uzlaşmaları daha muhtemeldir. Bununla birlikte normlar uyum
sürecinin rehberi olarak bireyin nasıl uyum sağlayabileceğine açıklık getirmektedirler. Örneğin genç bir
birey ailedeki yaşlı bireyle konuştuğunda, saygı göstermekte ve sorunsuz iletişim kurmak için argo
sözcükleri kullanmaktan kaçınmaktadır (Giles vd., 1991; Hung, vd. 1997:84-85).
İletişim uyum teorisi temel alınarak yapılan çalışmalarda, farklı kuşaktaki insanların, diğer yaş
grupları yerine kendi yaş gruplarındakilerle iletişim kurmaya eğilimli oldukları görülmüştür. McCann ve
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
852
-
Giles’in de yaptığı çalışma bu savı olumlar niteliktedir. Genç yetişkinler kuşaklararası iletişimi daha
olumsuz olarak ifade etmekle birlikte 65 yaşın üzerindeki insanları gençlere göre daha uyumsuz olarak
tanımlamışlardır (2007: 2). İletişimde uyumsuzluk olduğu zaman, yani gruplar arası farklılıklar ön plana
çıktığı zaman ihtiyatlı ve saygılı olma görünür olmaktadır. Saygılı kaçıngan iletişim olarak (respectfully
avoidant communication) olarak kavramsallaştırılan durum; işte çatışmalı durumlardan kaçınma, konudan
kaçınma, başkasının ya da kendinin itibarını zedeleyecek durumdan kaçınma gibi saygının işareti
olabilmektedir (McCann ve Giles, 2007: 3; McCann vd. 2005: 294).
2.2. İletişim Yaş Açmazı Modeli (Communication Predicament Model of Ageing)
Ryan, Giles, Bartolucci, ve Henwood (1986) tarafından iletişim uyum teorisinden türetilmiş olan
iletişim yaş açmazı modeline göre, gençler iletişimlerinde bazen fazla uyumlu davranış sergilemektedirler ve
bu durum iletişim açmazına neden olabilmektedir (akt. Ota vd. 2007: 174). Model kuşaklararası
etkileşimdeki iletişim ve bilişsel süreçler arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışmaktadır. Gençlerim yaşlılar
hakkındaki kalıpyargılardan kaynaklı beklentilerinin (stereotyped expectation), kuşaklarara bağlamda
yaşlıların iletişimlerine olumsuz etkide bulunması modelin temelini oluşturmaktadır. Bu durumun sosyal
etkileşimin kalitesini düşürdüğü, yaşlıların psikolojik ve fiziksel sağlığının olumsuz etkilendiği yönünde
tartışmalar bulunmaktadır (Harwood vd., 2000: 21; William ve Nussbaum, 2001:15; Hummert, 2011: 254).
Modele göre, genç bir birey yaşlı bir bireyle karşılaştığında yaşlılığa ilişkin olumsuz kalıpyargılara
uygun şekilde yaşlılığa ilişkin işaretler görmektedirler. Yaşlanma ile ilgili olan negatif kalıpyargılar
nedeniyle “yaşlı” grubu üyesi olarak tanımlanan bireyler, kuşaklararası etkileşimde “istenmeyen”
pozisyonuna yerleşmektedirler. Bu durum genç bireyin iletişim stratejilerini değiştirmesine ve iletişim
fırsatlarını engellemesine yol açmakta ve sonuç olarak negatif basmakalıplar pekişmiş olmaktadır. Öte
yandan bu durum yaşlı birey tarafında, genç ve yaşlı muhatapların negatif kalıpyargılarını güçlendiren
“yaşlı” davranışının artmasına sebep olmaktadır. (Pecchioni ve Croghan, 2002: 715- 716). Modele göre,
kuşaklararası etkileşimlerdeki problemler gençlerin yaşlı insanlara karşı sahip oldukları kalıpyargılardan ve
öyle davranmalarını beklemelerinden ortaya çıkmaktadır. Konuşmanın belli biçimlerine öncülük ettiği
varsayılan kalıpyargılardan kaynaklı beklentilerin birçok durumda geçerli olmadığı görülmektedir. Genç
birey kalıpyargılar nedeniyle aslında yaşlıda hiç olmayan özellikler varmış gibi iletişim kurmaktadır.
Örneğin genç, yaşlıların bilişsel olarak kötü durumda olduklarına (cognitively impaired) dair bir
kalıpyargıya sahipse, bu kalıpyagı onun daha basitleşmiş ve hükmedici bir konuşma yapmasına öncülük
edecektir ve karşılığında yaşlının daha kompleks tartışma yürütme fırsatını kısıtlayacaktır. Genç bireyin
sahip olduğu kalıpyargı, yaşlının söyleminin görece basitliğiyle doğrulanmış olacaktır ve yaşlı birey anlamlı
bir sosyal bağlantının eksikliğini yaşayacaktır. Bu durumun uzun süre devam etmesi halinde belki de düşük
seviyedeki sosyal bağlantı gerçekten bilişsel bozulmaya yol açacaktır. Bu yüzden, model kuşaklararası
iletişim ve yaş temelli kalıpyargılara dair kendi kendini gerçekleştiren kehaneti yansıtmaktadır (Harwood,
1998: 14).
Modele ilişkin yapılan araştırmalara göre kalıpyargılar daha çok negatif olmaktadırlar. Çeşitli ve
niteliksel olarak farklı kalıpyargılar genç ve yaşlıda benzer olarak ortaya çıkabilmektedir ve belli bir
kalıpyargı yaşlının fizyonomik özelliklerine (yüz ifadesi) göre aktif olabilmektedir. Böyle bir durumda
olumlu iletişim için gençlerin uyum sağlamak için çaba sarf etmeleri, kalıpyargıların yaşlının gerçek
yetenekleriyle uyuşmaması halinde, aşırı-uyumluluk halini alabilmektedir (Harwood, 1998: 14; Giles ve
Gasiorek, 2011: 238). İletişim yaş açmazı modelinde negatif kalıpyargılar tartışılsa da Hummert vd. pozitif
kalıpyargıların da önemli olduğunu tartışarak iletişimde yaş stereotipilerinin aktivasyonu modelini
geliştirmişlerdir (McCann vd. 2005: 294).
2.3. İletişimde Yaş Stereotipilerinin Aktivasyonu Modeli (Age Stereotypes in Interactions Model)
İletişimde yaş stereotipilerinin aktivasyonu modeli, iletişim yaş açmazı modelinin genişletilmiş
halidir. Söz konusu modelde yine kalıpyargıların nasıl aktifleştiğini ve neden iletişimde sorun oluşturduğu
açıklanmaya çalışılmaktadır. Yaş açmazı modelinden en büyük farkı sadece olumsuz değil, olumlu
kalıpyargıları da analize dâhil etmesidir. Hummert vd.’nin 1994 yılında yaptıkları çalışmaya göre yaşlı
insanların özellikleriyle bağlantılı pozitif ve negatif kalıpyargılar bulunmaktadır. Çalışmalarında dört
olumsuz alt-kalıpyargı (ağır engelli, ümitsiz, huysuz veya aksi, köşesine çekilmiş) ve üç olumlu alt-
kalıpyargı (mükemmel büyükanne/büyükbaba, olgun, bilge) tanımlamışlardır. Modele göre bazı negatif
kalıpyargıların himayeci konuşmayı (patronizing talk) ortaya çıkarma olasılığı daha yüksektir. Örneğin ağır
engelli bir yaşlının bu tip bir konuşmayla karşılaşması aksi ya da sert bir yaşlının karşılaşmasından daha
muhtemeldir (akt. Karaaslan, 2014: 68-69).
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
853
-
Yaş, bilişsel karmaşa ve diğer yaşlılarla geçmiş ilişkilerin kalitesi olmak üzere bireylerin üç
karakteristik özellikleri olduğunu belirten modele göre, söz konusu özellikler bireylerin yaş ile ilgili
kalıpyargılarının birleşme değerini ve doğasını etkilemektedir. Başka bir deyişle aktifleşen kalıpyargı kısmen
alıcının belirli öz sistem özellikleri ile ilişkilidir (Giles ve Gasiorek, 2011: 238). Karmaşık bilişsel düzeye sahip
kişiler, muhataplarına yönelik yargılarında daha ayrıntılı ve gelişmiş şemalara sahip olduklarından, iletişim
sürecinde karşı tarafın ihtiyaçlarına uyacak şekilde daha gelişmiş mesajlar üreterek daha uyumlu oldukları
söylenebilmektedir. Bu bağlamda yaşlılarla daha sık iletişim kuran gençler daha karmaşık şemalar
kuracaklar ve kurulan iletişimin olumlu olması halinde de kurulan şemalar zengin ve pozitif olacaktır
(Karaaslan, 2014: 69).
Modele göre, yaş, bilişsel karmaşa ve diğer yaşlılarla geçmiş ilişkilerin kalitesi bir araya
getirildiğinde, olumlu yönde iletişim deneyimleyen ve bilişsel karmaşası düşük genç bireyler yaşlılara
yönelik olarak daha negatif kalıpyargılar geliştireceklerdir. Aynı zamanda yaşlı bireyin fiziksel ve iletişimsel
özellikleri ile birlikte etkileşimin bağlamı da kalıpyargıların aktifleşme sürecini etkilemektedir. Örneğin gri
saç, kırışıklıklar gibi fiziksel özellikler, giyim tarzı veya bastonla yürümek bir kalıpyargının aktifleşmesini
sağlayabilmektedir. Bağlamsal olarak düşündüğümüzde de örneğin bir huzur evinde yapılan iletişim yaşa
dair olumsuz kalıpyargıların aktifleşmesi olasılığını arttırmaktadır. Yaşa bağlı kalıpyargılar üzerine
odaklanan bu modellerin eksikliği; gençlerin aile içindeki yaşlılarla daha çok iletişime girmelerine rağmen
“yabancılarla” girdikleri iletişime odaklanmasıdır. Uzun zamanlı ilişkiler (dede-nine-torun) bağlamında
gerçekleşen kuşaklararası etkileşim, daha olumlu olma eğilimindedir (Pecchioni ve Croghan, 2002: 716).
Yaş kimliğinin kuşaklararası iletişimde önemli bir rol oynadığını gösteren teori ve modellerin genç-
yaşlı iletişiminde etkili olan yargılara ve gruplar ara faktörlere odaklandıkları görülmektedir.
Kuşaklararası iletişim çalışmalarına bir çerçeve sağlayan modeller genç-yaşlı arasındaki iletişim
davranışlarının önceki iletişim deneyimleriyle ve sahip olunan kalıpyargılarla ilişkisini ortaya
çıkarmışlardır. Bireylerin iletişim pratiklerinin kendi grup üyeleriyle daha uyumlu olacağını gösteren
iletişim uyum teorisinde, gençlerin yaşlıya dair algıladıkları kısıtlara göre iletişim biçimini düzenlediği
savunulmaktadır. Özellikle olumsuz kalıpyargılara odaklanan iletişim yaş açmazı modelinde aşırı uyumun
iletişim açmazına neden olabildiği belirtilmektedir. Bu modele olumlu yargıları da ekleyerek genişletilen
iletişimde yaş stereotiplerinin aktivasyonu modeli ayrıca kalıpyargıların hangi koşullarda aktifleştiğini de
tartışmaktadır. Her ne kadar kalıpyargıların etkisi tartışılsa da iletişimin durumsal ve bağlamsal
koşullarının, toplumdaki kültürel normların iletişim pratiklerini etkilediği modellerde de dile getirilen bir
unsurdur.
3.
Yöntem
Betimsel olarak tasarlanan bu çalışmanın temel amacı, 18-24 yaş arası üniversite öğrencisi gençlerin
yaşlılarla kurdukları iletişim örüntülerini analiz etmek ve sahip oldukları kalıpyargıları ortaya koymaktır.
Araştırmanın evrenini Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğrenim gören lisans öğrencileri
oluşturmaktadır. Söz konusu fakültede öğrenim gören yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin yaş aralığı 18-
24 dışında olduğu için kapsam dışı bırakılmıştır. Araştırmada gelişigüzel örnekleme ile (Arlı ve Nazik, 2001:
75) seçilen ve araştırmaya katılmayı kabul eden 100 öğrenci ile anket yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak
geliştirilen anket iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde öğrencilerin demografik özellikleri ile ilgili
soruların yanı sıra yaşlılık kavramının çağrıştırdığı sözcükler sorulmuştur. İkinci bölümde, araştırmacı
tarafından ilgili literatür taranarak hazırlanan 5’li likert tipinde 30 yargı içeren soru yer almaktadır.
Araştırma bulguları betimsel analizle değerlendirilmiştir.
3.1 Bulgular ve Tartışma
Araştırmaya katılan öğrencilerin demografik özelliklerine ilişkin bulgular Tablo 1’de sunulmuştur.
Tablo 1. Katılımcıların Demografik Özelliklerine İlişkin Bulgular
Demografik Özellikler f %
Erkek 43 43 Cinsiyet
Kadın 57 57
18 3 3
19 5 5
20 7 7
21 23 23
22 27 27
23 19 19
Yaş
24 16 16
Çekirdek aile 88 88 Aile tipi
Geniş aile 12 12
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
854
-
Araştırmaya katılan 100 öğrencinin %43’ünü erkekler, %57’sini kadınlar oluşturmaktadır.
Öğrencilerin verdikleri yanıtlarla cinsiyetleri arasında anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir. Katılımcıların
%3’ü 18, %5’i 19, %7’si 20, %23’ü 21, %27’si 22, %19’u 23 ve %16’sı 24 yaş grubunda yer almaktadır.
Araştırma tasarımında tercih edilen gelişigüzel örnekleme nedeniyle araştırmaya katılan öğrencilerin yaşları
homojen bir dağılım sergilememektedir. Yaş ortalaması %21.87 olan öğrencilerin 18-24 yaş arası gençlerin
oluşturduğu bir kategori olarak ele alınması nedeniyle yanıtlarda yaş unsuru değerlendirmeye alınmamıştır.
Araştırmada geniş ailede yaşayan öğrencilerin verdikleri yanıtlarla çekirdek ailede yaşayan
öğrencilerin yanıtları arasında anlamlı bir farklılık tespit edilememiştir. Bu durumun temel nedeninin
öğrencilerin çoğunun (%88) çekirdek ailede yaşamaları olduğu değerlendirilmektedir. Ancak öğrencilerin
çekirdek ailede yaşamalarının yaşlılarla kurdukları ya da kuracakları iletişim açısından önemli etkileri
olmaktadır. Geleneksel aileden çekirdek aileye geçiş süreci yaşlıların geleneksel ailede sahip oldukları
statüleri kaybetmelerine neden olmuştur. Aynı zamanda bu durum yaşlıların sosyal olarak dışlanmalarına
ve yalnız olarak algılanmalarına zemin oluşturmuştur. Yaşlıların yalnız olduğu kalıpyargısının araştırmaya
katılan gençlerde de olduğu tespit edilmiştir. Gençlerin %59’u yaşlılık kavramının çağrıştırdıkları sorusuna
yalnızlık yanıtını vermişlerdir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 16 Mart 2017 tarihli İstatistiklerle
Yaşlılar 2016 verilerine göre toplam hane halklarının %5.4’ünü yalnız yaşayan 65 yaş üzeri bireyler
oluşturmaktadır. Sadece bu veri bile yaşlıların sanıldığı kadar yalnız olmadıklarının anlaşılmasını
sağlamaktadır. Bununla birlikte geleneksel aile yapısındaki çözülme yaşlıların yalnız olarak algılanmasının
yanı sıra artık birlikte yaşamayan aile üyeleri arasında iletişim ve kuşak çatışması gibi sorunlara yol
açabilmekte ve yaşlıların yeni kuşak tarafından sorunlu olarak görülmelerine neden olabilmektedir. Ancak
Türkiye bağlamında bu çözülme görülse de geniş aile sisteminin fonksiyonel olarak tamamen yok olmadığı
bilinmektedir. Türkiye’de aileler ayrı evlerde oturmalarına rağmen maddi anlamda birbirlerine destek
olmakta, ebeveynler çocuklarının bakımı konusunda yaşlılardan yardım istemekte ve yaşlı bakımı yetişkin
çocuklar tarafından yapılmaktadır (Taşcı, 2013: 17-18). Bu bağlamda yaşlı aile büyükleri ile etkileşimin
devam ettiği Türkiye’de, araştırmaya katılan gençlerin özellikle aile büyükleri ile kurulacak etkileşimden
kaçınmadıkları ve aralarındaki iletişime olumlu baktıkları söylenebilmektedir (Bakınız Tablo 3).
Araştırma kapsamında katılımcıların yaşlılara yönelik sahip olduğu kalıpyargıları anlayabilmek
açısından yaşlılık kavramının kendilerine ne ifade ettiği sorulmuştur. Söz konusu yargılar kuşaklararası
iletişim literatüründe yaygın olarak yer alan yargılardan oluşturularak gençlerin literatürde dile getirilen
kalıpyargılara ne ölçüde sahip oldukları analiz edilmiştir. Buna göre katılımcıların belirttikleri kavramların
dağılımları Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Katılımcılara Göre Yaşlılık Kavramının Çağrıştırdıkları
Kavram f %
Şefkat 55 55
Güçsüzlük/zayıflık 53 53
Bilgelik 53 53
Depresyon 8 8
Umutsuzluk 15 15
İzolasyon 4 4
Yoksulluk 7 7
Hastalık 66 66
Bağımlılık 18 18
Mutluluk 16 16
Zihinsel Azalma 34 34
İşe Yaramazlık 10 10
Yalnızlık 59 59
Bedende bozulma 25 25
Diğer 5 5
Tablo 2’de yer alan değerlere bakıldığında araştırmaya katılan gençlere göre yaşlılık en çok hastalık
(%66), yalnızlık (%59), şefkat (%55), güçsüzlük/zayıflık (%53) ve bilgelik (%53) kavramlarını
çağrıştırmaktadır. Yalnızlık kalıpyargısının geleneksel aile yapısından çekirdek aileye geçişle birlikte
yaygınlaşmasına benzer şekilde 18. yüzyıl ortalarından itibaren yaşlılık konusunu ele alan klinik
araştırmalar da hastalık yargısının yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Söz konusu klinik araştırmalarda,
yaşlılık biyolojik olarak ele alınmış ve tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görülmüştür. Etkisi hala
süren çalışmaların kurduğu yaşlılık-hastalık bağlantısı kültürel anlamlar ve inançlar sisteminde hastalık, akli
durumun zayıflaması, güçsüzlük/zayıflık gibi kalıpyargıları pekiştirmekte ve yeniden üretmektedir. Klinik
araştırmalarla birlikte yapılan diğer disiplinlerarası araştırmalar ve geliştirilen sosyal teoriler de yaşlılığa
ilişkin olumsuz yargıların yaygınlaştırılmasında etkili olmuşlardır. Örneğin yaşlanmanın tamamen biyolojik
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
855
-
bir süreç olduğu görüşünden hareket eden Defizit (Eksiklik) Teorisi, Amerika Birleşik Devletleri
ordusundaki yönetici kadro eksikliğinin giderilmesi için yapılan çalışmalar kapsamında geliştirilen zekâ
testinin sonuçlarının değerlendirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Araştırma insanların yaşlandıkça zihinsel yönden
kayba uğradıklarını bilimsel yöntemlerle tespit etmiş olma iddiasıyla yaşlıları zan altında bırakmıştır (Tufan,
2002: 122-138). İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan demografik değişim, uzun dönem nüfus eğilimleri
ve ekonomik baskının etkisiyle yaşlanma, refah devleti ve emeklilik sistemi konusu bağlamında yeni bir
sorun olarak tanımlanmıştır. Gerontolojinin de geliştiği bu dönemde yaşlanma yine biyolojik olarak
değerlendirilmiş, tıbbi ve sosyal bir problem olarak ele alınmıştır (Phillipson ve Baars, 2007: 70). Bu çalışma
kapsamında yaşlılara ilişkin yargıla besleyen kaynaklar tek tek açıklanamasa da kalıpyargıların sadece
klinik araştırmalar ve sosyal teoriler nedeniyle yaygınlaştığı söylemek mümkün değildir. Medya, dil,
edebiyat, sosyal politikalar gibi birçok unsur kalıpyargıların yaygınlaşmasında etkilidir. Araştırmada söz
konusu unsurlara maruz kalan gençlerin gerek kuşaklararası iletişim literatüründe gerekse yaşlı ayrımcılığı
literatüründe yaygın olarak belirtilen olumsuz kalıpyargıların bazılarına sahip oldukları tespit edilmiştir.
Öğrencilerin yaşlılığa ilişkin ifade ettikleri hastalık (%66), güçsüzlük/zayıflık (%53) ve zihinsel azalma (%34)
kavramlarına bakıldığında yaşlılık ve hastalık bağlantısının gençler tarafından kurulduğu görülmektedir.
Gençlerin yanıtları arasında depresyon (%8), yoksulluk (%7) ve izolasyon (%4) en az belirtilen
kavramlar olmuştur. Gençler yaşlıların yalnız oldukları algısına sahip olsalar da sosyal olarak izole,
depresyonda ya da yoksul olduklarına dair yargılara sahip değillerdir. Bununla birlikte yaşlıların bağımlı
olduklarına (%18), işe yaramaz olduklarına (%10) ve bedende bozulma yaşadıklarına (%25) dair yargılar
görece daha fazla belirtilmiştir. Hastalık ve yalnızlık dışındaki olumsuz kalıpyargıların daha az dile
getirilmiş olmasının nedeninin aile büyükleri ile kurulan sürekli etkileşim olduğu değerlendirilmektedir.
Çevreyi sınıflandırma ihtiyacından doğan ve genelleştirilmiş inançları içeren kalıpyargıların en büyük
özelliği içinde gerçeklik taşımasıdır ve bu nedenle yaygınlaşmaları daha kolaydır. Yaygın kalıpyargıların
değişmesinin yolu karşı grubu tanımaktan geçmektedir. Araştırmaya katılan gençlerin çoğunluğunun (%70)
aile büyükleriyle etkileşim halinde olduğu düşünüldüğünde bu yanıtlar daha anlamlı olmaktadır. Geniş
ailede yaşamayan ve hastalık öyküsü gençlere oranla daha fazla olan yaşlılara ilişkin öğrencilerin sahip
olduğu hastalık ve yalnızlık kalıpyargısı oranlarının yüksek olması beklenen bir durumdur. Çevresinden
izole, yoksul, işe yaramaz vb. yaşlılar görmeyen gençler bu yargılara sahip değillerdir. Söz konusu
kalıpyargıların düşük oranda da olsa belirtilmesinin aile ve yakın çevrede etkileşim halinde olunan bakıma
muhtaç yaşlılardan kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
Kuşaklararası literatürde yapılan çalışmalarda negatif kalıpyargılarla karşılaştırıldığında, pozitif
inanışların daha az olduğu ve daha çok yaşlıya bağlı olduğu açıklanmaktadır (Ryan vd., 2004: 344).
Geleneksel yaşam tarzında üretim sürecine dâhil olan ve yaşam deneyimlerini gelecek nesillere aktaran
yaşlıların bilge kişiler olarak geniş ailede otoriteyi temsil etmeleri sonucu bilgelik yargısı yaygınlaşmıştır. Bu
araştırmada da gençlerin olumlu kalıpyargı olarak en çok dile getirdikleri bilgelik (%53) yargısıdır. Bununla
birlikte mutluluk kavramının sadece %16 öğrenci tarafından işaretlendiği tespit edilmiştir. Yaşlıların hasta,
yalnız olduklarına dair olumsuz kalıpyargılara sahip olan gençlerin, yaşlıların mutlu olabileceklerini
düşünmedikleri değerlendirilmektedir. Şefkat kalıpyargısı da pozitif bağlamda kullanılabilir bir yapıda
olmasına rağmen, yaşlılık-hastalık bağlantısı kuran gençlerin yaşlılara şefkatle yaklaştığı ve iletişim
biçimlerinin de bu durumdan etkilendiği değerlendirilmektedir.
Gençlerin verdikleri diğer yanıtlarında “ahirete yakınlık”, “çocukça tavırlar sergileme”, boş
vermişlik” ve “küfürbazlık” ifadelerini kullandıkları tespit edilmiştir. Pecchioni ve Croghan’a göre (2002:
716) yaşlı bireyin karakteristik özellikleri algılayanın alımlamasını etkilemektedir. Eğer yaşlı birey negatif
kalıpyargılarla bağlantılı karakter özellikleri sergiliyorsa etkileşimde negatif kalıpyargılar aktifleşecektir. Bu
bağlamda sadece beş öğrenci tarafından dile getirilen kavramların genel yargılar olmaktan ziyade, kendi
çevrelerinde temas halinde oldukları yaşlılara ilişkin deneyimlerden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
Tablo 3: Gençlerin Aile Büyükleri İle Kurdukları Etkileşime Yönelik İfadeler
Kesinlikle
katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle
katılıyorum
Aile büyükleriyle (anneanne,
babaanne ve dedeler, büyük dayı,
teyze vb.) sohbet etmeyi çok
severim
2
%2
9
%9
14
%14
50
%50
25
%25
Aile büyüklerini (anneanne,
babaanne ve dedeler, büyük dayı,
teyze vb.) sık sık ziyarete giderim.
6
%6
27
%27
21
%21
33
%33
13
%13
Aile büyüklerini (anneanne,
babaanne ve dedeler, büyük dayı,
14
%14
42
%42
17
%17
23
%23
4
%4
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
856
-
teyze vb.) ziyaret etmek benim
için zorunluluk gibidir.
Zorunlu olmasam aile büyüklerini
(anneanne, babaanne ve dedeler,
büyük dayı, teyze vb) ziyaret
etmekten kaçınırım.
34
%34
36
%36
14
%14
15
%15
1
%1
Gençlerin aile büyükleriyle etkileşimlerine yönelik olan ifadelere verdikleri yanıtlar Tablo 3’te
sunulmuştur. Buna göre gençlerin aile büyükleri ile kurdukları iletişime olumlu yaklaştıkları (%75)
görülmektedir. Ayrıca aile büyüklerini ziyaret etmeyi zorunluluk olarak görmedikleri (katılmıyorum %56,
kararsızım %17) ve kaçınmadıkları (katılmıyorum %70, kararsızım %14) tespit edilmiştir (Bakınız Tablo 3).
TÜİK’in İstatistiklerle Yaşlılar 2016 yılı verilerine göre, “aile üyeleri ile birlikte yaşamayan yaşlıların çocukları
tarafından her zaman veya sıklıkla ziyaret edilme” oranı %71.7 ve bazen ziyaret edilme oranı %20’dir (TÜİK,
2016). Araştırmaya katılan gençlerin de bu oranlarla uyumlu şekilde ebeveynleri ile birlikte aile büyüklerini
ziyaret ettikleri görülmektedir. Uzun zamanlı ilişkiler bağlamında gerçekleşen kuşaklararası etkileşim daha
olumlu olma eğilimindedir ve gençler aileden olan yaşlıları daha pozitif algılama eğilimindedirler (Zhang,
2004: 302). Bu bağlamda gençlerin kuşaklararası iletişim bağlamında yaşlılarla kurdukları ilişkiye olumlu
bakmalarının nedenlerinden birinin aile büyükleriyle kurdukları sürekli etkileşim olduğu söylenebilir.
Tablo 4. Gençlerin Yaşlılarla Kurdukları İletişim Biçimlerinin Özellikleri
Kesinlikle
katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle
katılıyorum
Aile büyükleri dışında yaşlılarla
iletişim kurmaktan kaçınırım.
37
%37
37
%37
9
%9
15
%15
2
%2
Yaşlıların duyma problemleri
olduğu için bağırarak konuşma
ihtiyacı hissederim.
18
%18
22
%22
38
%38
21
%21
1
%1
Yaşlıların çoğu bunadığı için
anlattıklarımı tekrar etmek
zorunda kalırım.
21
%21
31
%31
25
%25
22
%22
1
%1
Yaşlılara bir şey anlatırken el kol
işaretlerini yoğun olarak
kullanırım.
12
%12
33
%33
23
%23
28
%28
4
%4
Yaşlıların anlayabilmesi için yavaş
ve tane tane konuşurum.
3
%3
17
%17
18
%18
55
%55
7
%7
Yaşlılara bir şey anlatırken basit
cümleler kurarım.
5
%5
21
%21
17
%17
45
%45
12
%12
Yaşlılarla konuşurken argo sözcük
kullanmaktan kaçınırım.
2
%2
7
%7
2
%2
47
%47
42
%42
Yaşlılarla iletişim kurarken onları
kırmamak, gücendirmemek için
özellikle dikkatli davranırım.
1
%1
5
%5
5
%5
50
%50
39
%39
Yaşlılara tartışmaya girmekten
kaçınırım.
8
%8
17
%17
21
%21
31
%31
23
%23
Yaşlılarla konuşurken görüşümü
savunur, gerekirse tartışma ortamı
yaratırım.
12
%12
29
%29
30
%30
22
%22
7
%7
Yaşlılara her zaman saygılı
davranmaya çalışırım.
1
%1
6
%6
8
%8
37
%37
48
%48
Yaşlılarla konuşurken kendimi
gergin hissederim.
31
%31
44
%44
12
%12
11
%11
2
%2
Yaşlılarla konuşmam bitince
kendimi rahatlamış hissederim.
19
%19
29
%29
27
%27
21
%21
4
%4
Yaşlılar anlattıklarımı anlamazlar. 41
%41
33
%33
18
%18
7
%7
1
%1
Yaşlılarla konuşurken ne
söyleyeceğimi bilemem.
39
%39
41
%41
14
%14
5
%5
1
%1
Yaşlılar konuşurken sürekli öğüt
verirler.
2
%2
15
%15
24
%24
46
%46
13
%13
Yaşlılar köşelerine çekilmiş kişiler
oldukları için iletişim kurmak
istemezler.
47
%47
43
%43
6
%6
4
%4
0
Yaşlılar hayattan beklentisi
olmayan ümitsiz kimselerdir.
52
%52
29
%29
15
%15
4
%4
0
Yaşlılar internet ve sosyal medya
kullanmazlar.
22
%22
29
%29
26
%26
19
%19
4
%4
Yaşlılar gençlere göre daha
10 23 41 17 9
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
857
-
hoşgörülüdür. %10 %23 %41 %17 %9
Yaşlıların yaşam deneyimlerinden
(bilgeliğinden) bir şeyler
öğrenebileceğimi düşünürüm.
1
%1
3
%3
20
%20
41
%41
35
%35
Yaşlılarla konuşmak her zaman
eğlencelidir.
2
%2
12
%12
50
%50
24
%24
12
%12
Yaşlılarla konuşurken her zaman
rahat hissederim.
4
%4
16
%16
40
%40
32
%32
8
%8
Gençlerin yaşlılarla kurdukları iletişim biçimlerinin özelliklerinin anlaşılabilmesini sağlayan ifadeler
Tablo 4’te verilmiştir. Buna göre öğrencilerin aile büyükleri dışındaki yaşlılarla iletişim kurmaktan
kaçınmadıkları (katılmıyorum %74) tespit edilmiştir. Gençlerin yaşlılarla konuşma biçimlerine bakıldığında
“yaşlıların duyma problemleri olduğu için bağırarak konuşma ihtiyacı hissedenlerin” oranı %22,
anlattıklarını tekrar etmek zorunda kalanların oranı %23, yoğun el kol işareti kullananların oranı %32, yavaş
ve tane tane konuşanların oranı %62, basit cümleler kuranların oranı %57, argo sözcük kullanmaktan
kaçınanların oranı %%89, konuşurken dikkatli davrananların oranı %89’dur. Bu sonuçlar ışığında gençlerin
yaşlılarla kurdukları iletişimde, bağırmak, el kol işareti kullanmak gibi literatürde yaşlılarla ilişkilendirilen
himayeci veya baskın bir tarzda konuşma yaptıkları söylenemez. Bunun yanı sıra gençlerin yine de yaşlı
konuşması ya da ikincil bebek konuşması denilen, karşıdaki kişi anlamayacakmış gibi basit cümleler
kurarak tane tane konuştukları söylenebilmektedir. Bu durum gençlerin sahip oldukları özellikle hastalıkla
ilişkilendirilebilecek kalıpyargılardan kaynaklanmaktadır. Öte yandan gençlerin kurdukları iletişimde argo
sözcükler kullanmadıkları, yaşlılarla kurdukları iletişimde saygılı ve dikkatli davrandıkları görülmektedir.
Bu durum destekleyici diğer ifadelerle de açıklık kazanmaktadır. Gençlerin yaklaşık yarısının yaşlılarla
kurdukları iletişimde tartışmaya girmekten kaçındıkları (%54) ve katılımcıların %41’inin görüşlerini
savunmak konusunda bile tartışma ortamı yaratmadıkları tespit edilmiştir. Gençlerin tartışmaya girmeme
konusundaki yanıtlarını sadece saygıya bağlamak tek başına yeterli değildir. Yaşlının ve gençlerin kişilik
özellikleri ve iletişimin durumsal ve bağlamsal özellikleri de tartışma ortamının oluşmasında etkili
olmaktadır. Ancak yaşlılara her zaman saygılı davranmaya çalıştıklarını ifade eden genç öğrencilerin (%85)
gerekli görmedikçe yaşlılarla tartışmaya girmedikleri düşünülmektedir. Kuşaklararası iletişim literatüründe,
iletişim uyum teorisinde tartışılan bu durumda gençlerin uyum sürecinde normlardan etkilendikleri ve
sorunsuz iletişim kurmak için saygı gösterdikleri ve argo sözcükleri kullanmaktan kaçındıkları
açıklanmaktadır (Giles vd., 1991; Hung, vd. 1997:84-85). Özellikle kuşaklararası iletişim literatüründe Asya
kültürlerini inceleyen çalışmalarda bu tür sonuçlar ortaya çıkmıştır. Örneğin McCann ve Giles
araştırmalarında Taylandlı katılımcıların kuşaklararası iletişiminde, saygı, hürmet ve hiyerarşiye önem
veren, yaşlı olmayı bir statü kabul eden Tai kültürünün etkisi olduğunu tespit etmişlerdir (2007: 9). Aynı
kültürel geleneklere sahip olunmasa da bu durumun Türkiye için geçerli olduğunu söylemek mümkündür.
Araştırma kapsamında gençlerin verdiği yanıtların da Türk kültüründe yer alan ataya saygı nosyonundan
ileri geldiği değerlendirilmektedir. Her ne kadar %100 oranında gençlerin yaşlılara saygı duydukları
söylenemese de, yine de çoğunluğun saygılı davranmayla ilişkilendirilebilecek iletişim biçimlerine sahip
oldukları anlaşılmaktadır.
Genç öğrencilerin yaşlılarla girdiği iletişimde kendilerini gergin hissedip hissetmedikleri
konusundaki yargılara verilen yanıtlara bakıldığında gençlerin kendilerini gergin hissetmedikleri (%75)
görülmüştür. Bu yargının destekleyici ifadesi olarak konuşma bittiğinde de rahatlama hissettiğini söyleyen
öğrencilerin oranının da %25 olduğu tespit edilmiştir. Yaşlılarla iletişim kurmayı eğlenceli bulan gençlerin
oranı %35 iken, kendini rahat hisseden öğrencilerin oranı %40’tır. Her iki yargıda da kararsız olan
öğrencilerin oranı yüksektir. Yaşlılarla iletişim kurmanın eğlenceli olup olmadığı konusunda kararsız görüş
bildiren öğrenci oranı %50 iken, kendini rahat hissetme konusunda kararsız olan öğrencilerin oranı %40’tır.
Kuşaklararası iletişim literatüründe belirtildiği gibi, saygılı ve dikkatli davranma düşüncesi bazı gençler
tarafından gerginlik ve kaçınma kaynağı olarak görülebilmektedir. Öğrencilerin kararsızlığının nedeninin
konuşmanın bağlamından ve saygılı ve dikkatli davranma düşüncesinden kaynaklandığı
değerlendirilmektedir.
Gençlerin sahip oldukları kalıpyargıları destekleyen ifadelere verdikleri yanıtlara bakıldığında,
anketin ilk bölümündeki çıktılarla uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Yaşlılığa dair bilgelik kalıpyargısının
yüksek oluşu yargılarda da kendini göstermektedir. Gençler yaşlıların yaşam deneyimlerinden bir şeyler
öğrenebileceklerini (%76) ve bu bağlamda yaşlıların sürekli öğüt verdiklerini (%59) düşünmektedirler.
İzolasyon ve umutsuzluk gibi iki olumsuz kalıpyargının da ifadelerde çok az yer aldığı görülmüştür.
Yaşlıların şelerine çekilmiş kimseler olduklarını düşünen gençlerin oranı %4 iken, ümitsiz kimseler
olduklarını düşünen gençlerin oranı yine %4’tür. Yaşlıların sosyal medya ve internet kullanmadıklarına
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
858
-
(%23) ve gençleri anlamadıklarına (%8) dair yargıların da yine gençler arasında çok yaygın olmadığı tespit
edilmiştir. Gençler kurdukları iletişimde yaşlıların kendilerini anladıklarını (%74) düşünmektedirler. Kuşak
çatışması tartışmalarında da yer alan farklı kuşakların düşünme ve eyleme biçimlerinin farklı olması
nedeniyle birbirlerini anlamayacakları, yaşlıların gençlerin yoğun olarak kullandığı yeni iletişim
teknolojilerini kullanmadıkları gibi yaygın yargıların da araştırmaya katılan gençlerde olmadığı
görülmektedir.
Tablo 5. Gençlerin Kendi Akranlarıyla Kurdukları İletişime Yaklaşımları
Kesinlikle
katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle
katılıyorum
Yaşlılara göre gençlerle iletişim kurmayı
tercih ederim.
14
%14
22
%22
34
%34
21
%21
9
%9
Kendi akranlarımla (gençlerle) daha
rahat iletişim kurarım.
8
%8
14
%14
31
%31
29
%29
18
%18
Kendi akranlarım (gençler) beni daha
rahat anlarlar.
8
%8
14
%14
35
%35
26
%26
17
%17
Tablo 5 incelendiğinde gençlerle iletişim kurmayı tercih eden öğrencilerin oranının %35 olduğu
görülmektedir. Ayrıca öğrencilerin %34’ü bu konuda kararsız olduklarını belirtmişlerdir. Kendi akranlarıyla
daha rahat iletişim kurduklarını belirten öğrenciler %47 iken bu konuda kararsız olan öğrencilerin oranı
%31’dir. Aynı şekilde gençlerin kendilerini daha rahat anladıklarını düşünen gençlerin oranı %43 iken,
kararsız olanlar %35’tir. Kuşaklararası iletişim araştırmalarında çoğunlukla bireylerin kendi yaş grubundaki
kişilerle iletişim kurmaya eğilimli oldukları ifade edilse de bu araştırmada gençlerin böyle bir eğilimi
olduğunu söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte gençlerin kendi akranlarıyla kurdukları iletişimde
daha rahat oldukları söylenebilir. Gençlerin yaşlılarla iletişim kurmaktan kaçınmasalar da, hem sahip
oldukları ortak değerler nedeniyle hem de saygılı ve dikkatli iletişim kurma zorunluluğu hissetmemeleri
nedeniyle kendi akranlarıyla daha rahat iletişim kurdukları değerlendirilmektedir.
4. Sonuç
Betimleyici olarak tasarlanan bu çalışmada araştırmaya katılan gençlerin yaşlılığa dair hastalık,
yalnızlık, güçsüzlük/zayıflık gibi olumsuz kalıpyargılara sahip olduğu görülmüştür. Gerek kuşaklararası
iletişim literatüründe gerekse yaşlı ayrımcılığı literatüründe yaşlılığa ilişkin yer alan en yaygın kalıpyargı
hastalıktır. Sağlık alanında yaşlanmanın biyolojik olarak ele alınması sonucunda yaşlılık tedavi edilmesi
gereken bir süreç olarak görülmüş ve yaşlılık-hastalık bağlantısı doğal olarak kabul edilmiştir. Gençlerin de
bu doğal bağlantıya uygun olarak hastalık-yaşlılık bağlantısı kurdukları değerlendirilmektedir. Yaşlılık-
hastalık ilişkisiyle bağlantılı olarak literatürde zihinsel ve fiziksel yetilerde azalma yaşlılıkla ilişkilendirilen
yargılar arasında yer almıştır. Genç öğrencilerin bu bağlantıyı çok fazla kurmadıkları görülmüştür. Bu
durumun temas halinde oldukları yaşlıların fiziksel kısıtlarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yalnızlık
kalıpyargısı toplumsal yapıdaki aile tipinin çekirdek aileye dönmesi ile bağlantılı şekilde ortaya çıkmıştır.
Artık geniş ailede çocukları ve torunları ile birlikte yaşamayan yaşlıların yalnız oldukları kanısı yaygındır ve
araştırmaya katılan gençlerde de görülmektedir. Bunun yanı sıra araştırmaya katılan gençlerin çoğunun
kuşaklararası literatürde yer alan ve yaşlılarla ilişkilendirilen ümitsiz, huysuz, köşesine çekilmiş gibi
olumsuz kalıpyargılara sahip olmadıkları tespit edilmiştir. Dolayısıyla kurdukları iletişimde hastalık
dışındaki olumsuz kalıpyargıların etkisinin yüksek olduğunu söylemek mümkün değildir. Gençler arasında
yaygın olan bilgelik olumlu kalıpyargısının kuşaklararası iletişime olumlu yönde etki ettiği ve bu nedenle
gençlerin yaşlılarla kurdukları iletişimi olumlu olarak algıladıkları değerlendirilmektedir. Ancak
kalıpyargıların aktifleşmesinde bağlam, algılayanın karakteristik özellikleri ve yaşlı bireyin karakteristik
özellikleri etkili olmaktadır. Örneğin bir yaşlıyla huzurevinde kurulacak bir iletişimle, lüks bir otelde
kurulacak iletişim arasında farklılıklar olacaktır (Pecchioni ve Croghan, 2002: 716). Bu nedenle genel
yargıların yanı sıra kurulan iletişimin durumsal ve bağlamsal özelliklerinin değerlendirilmesi, gençlerin
temas halinde oldukları yaşlı bireylere ilişkin verilere bakılması ve kalıpyargıların nasıl aktifleştiğine dair
çalışmaların yapılması gerektiği değerlendirilmektedir.
Kuşaklararası iletişim literatürüne göre, gençlerin aile büyükleri ile kurduğu ilişkiler uzun zamanlı
ilişkiler bağlamında gerçekleşen kuşaklararası etkileşimdir ve daha olumlu olma eğilimindedir. Bu
çalışmada da literatürle paralel şekilde gençlerin aile büyükleri ile ilgili daha olumlu tutuma sahip oldukları
ve iletişimden kaçınmadıkları görülmüştür.
Görüşme yapılan gençlerin yaşlılarla kurdukları iletişimde saygılı olmaya özen gösterdikleri, argo
sözcük kullanmadıkları, özellikle konuşmalarına dikkat ettikleri tespit edilmiştir. İletişim uyum teorisine
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
859
-
referansla gençlerin değerlendirdikleri kısıtlara göre konuşmalarında bağırarak konuşma, el kol işaretlerini
kullanma, anlattıklarını tekrar etme gibi iletişim biçimini dengelemek için ifade edilen unsurları çok fazla
kullanmadıkları tespit edilmiştir. Gençlerin iletişim örüntülerinde görülen bu durumun iki temel sebebi
olduğu değerlendirmektedir. İlkin gençlerin sahip oldukları olumsuz kalıpyargıların az olması nedeniyle
yaşlıların fiziksel yetilerini kaybettikleri algısının yoğun olmadığı değerlendirilmektedir. İkinci olarak
kuşaklararası iletişimde önemli bir yere sahip olan kültürel farklılıkların bu araştırma için geçerli olduğunu
söylemek mümkündür. Türkiye’deki yerleşik normların konuşmada çok etkili olduğu, ataya saygı
nosyonunun hâlâ etkili olduğu bilinmektedir. Araştırmaya katılan gençler de kültürel geleneklere uygun
olarak yaşlıya saygılı davranmaktadırlar. Diğer yandan bu durum gençlerin saygılı kaçıngan iletişim olarak
kavramsallaştırılan duruma da yaklaştıklarını göstermektedir. Çünkü gençlerin yaklaşık yarısı
iletişimlerinde çatışmadan kaçındıklarını, görüşlerini yeterince savunmadıklarını ifade etmişlerdir.
Gençlerin saygılı iletişim örüntülerinin ve tartışmadan kaçınmalarının hangi bağlamlarda geçerli olduğunun
anlaşılabilmesi için nitel çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir.
İletişim uyum teorisi temel alınarak yapılan çalışmalarda, farklı kuşaktaki insanların, diğer yaş
grupları yerine kendi yaş gruplarındakilerle iletişim kurmaya eğilimli oldukları görülmüştür. Genç bireyler
yaşlılara saygılı davranmayı zorunlu hissetmelerinden dolayı genellikle iletişimden kaçınmaktadırlar. Ancak
bu çalışmada genç öğrencilerin her ne kadar kendi akranlarıyla kurdukları iletişimi daha rahat olarak
nitelendirseler de aile büyükleri dışındaki yaşlılarla iletişim kurmaktan kaçınmadıkları tespit edilmiştir. Bu
durum da yine Türk kültüründe yaşlıya verilen değerle açıklanabilmektedir.
Sonuç olarak kuşaklararası iletişim bağlamında Türkiye’de gençlerin sahip oldukları kalıpyargıların
literatürdeki olumsuz kalıpyargılarla birebir örtüşmediği ve gençlerin yaşlılarla kurduğu iletişime daha
olumlu yaklaştıkları ylenebilir. Genç yaşlı arasındaki iletişim literatürde çoğunlukla kaçınmayla
ilişkilendirilmesine rağmen, olumlu sonuçlar da çıkmıştır (Ryan vd., 2004: 344). Ancak bu durumu betimsel
olarak açıklamaya çalışan bu araştırmanın grup üyelerinin önceki deneyimleri, kişilik özellikleri, inanışları,
iletişimdeki sözlü ya da sözsüz unsurların incelenmesi gibi farklı başlıklarla nicel ve nitel çalışmalarla
desteklenmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra yaşlıların da gençlere yönelik sahip olduğu
kalıpyargılar olduğu bilinmektedir. Örneğin İçli araştırmasında yaşlıların gençleri namus ve terbiye gibi
değerlere önem vermeyen, saygısız, anne ve babalarına bakmayan (2004: 16-17) gibi olumsuz şekilde
nitelediklerini tespit etmiştir. Kuşaklararası iletişim çalışmalarında yaşlıların da sahip olduğu yargılardan
etkilenerek iletişimi olumlu ya da olumsuz yönde ilerlettikleri bilinmektedir. Kuşaklararası iletişim
temelinde yapılacak araştırmaların yaşlıları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Akpınar, Gülcan (2007). Farklı Kuşaklardaki Bireylerin Teknolojiyi Algılama ve Kullanma Durumları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü Aile Ekonomisi ve Beslenme Anabilim Dalı, Ankara.
Aktaş Yamanoğlu, Melike (2008). Kent Yoksulu Gençlerin ketim Toplumunda Yaşama Deneyimleri: Ankara Örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Ankara.
Aktaş, Yıldız (2012). Mizah Dergilerinde Gençlik Alt Kültürlerinin Temsili: Uykusuz Dergisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, Ankara.
Alıcı, Birgül (2014). Animasyon Filmlerin Çocukların Tüketim Alışkanlıklarına Etkisi: Robotlar, Barbie Moda Masalı, Cedric ve Winx Club Animasyon Filmleri
İncelemesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, Kocaeli.
Arlı, Mine ve Nazik, Hamil (2001). Bilimsel Araştırmaya Giriş. Ankara: Gazi Kitabevi Yayınları.
Aydın, Erdal (2010). Aile İşletmelerinin Sürdürülebilirliğinde Sonraki Kuşakların Duygusal Sahiplik Algılamalarının Rolü-Türkiye’deki Kıdemli İşletmeler Bağlamında
Araştırılması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale.
Baydili, İsmail (2011). Terör Konulu Sinema Filmlerinin Genç Nüfus Üzerindeki Etkileri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İletişim Bilimleri Anabilim Dalı, Elazığ.
Canatan, Ayşe (2009). Gençlerin Yaşlılarla İlgili Düşünceleri. EKEV Akademi Dergisi, C.13, S. 39, s. 179-187.
Candan, Gizem (2011). MTV Kanalında Yayınlanan Mobil Teknoloji Reklamları ve Gençlik Kültürü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Antalya.
Çolakoğlu, Bengü Emine (2011). Reklamlarda Sosyal Temsil Alanı Olarak Yaşlı Kuşağın Sunumu. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Demirtaş, H. Andaç (2003). Sosyal Kimlik Kuramı, Temel Kavram ve Varsayımlar. iletişim: araştırmaları Dergisi, C. 1, S.1, s.123-144.
Erşen, Mustafa Türker (2002). Toplumsal İletişimde Gençlik Altkültürlerinin Yeri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul.
Ertekin, Ayşegül (2011). Genç Kız Dergilerinde Kimliğin İnşası ve Bu Bağlamda Heygirl Dergisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, İstanbul.
Eryılmaz, Ali (2011). Yaşam Boyu Gelişim Yaklaşımı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar Dergisi, C. 3, S.1, s. 49-66.
Giles, Howard vd. (1991). Accommodation Theory: Communiction, Context, and Consequence. İçinde, Contexts of Accomodation (ed. Howard Giles, Justine
Coupland, Nikolas Coupland), Cambridge: Cambridge University Press, s.1-68.
Giles, Howard ve Gasiorek, Jessica (2011). Intergenerational Communication Practices. İçinde, Handbook of The Phychology of Aging (ed. K. Warner Schaie ve
Sherry L. Willis), London: Elseiver, s. 233-247.
Gönen, Yelda Özlem (2005). 2000'li Yılların Başında Türk Televizyon Reklamlarında Yaşlı İnsan İmgesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Antalya.
Güngör, Derya (2000). Bağlanma Stilleri ve Zihinsel Modellerin Kuşaklararası Aktarımında Anababalık Stillerinin Rolü. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji Anabilim Dalı, Ankara.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 11 Sayı: 55
The Journal of International Social Research
Volume: 11 Issue: 55
-
860
-
Güven, Uğur Zeynep (2010). Gençlerin Televizyona Yönelik Tutum ve Davranışları: Türkiye’de Müzik Kanalları Örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Galatasaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, İstanbul.
Harwood, Jake (1998). Young Adults’ Cognitive Representations of Intergenerational Conversations. Journal of Applied Communication Research, S. 26, s. 13-
31.
Harwood, Jake (2007). Aging, Identity, Attitudes and Intergenerational Communication. İçinde, Understanding Communication and Aging, (ed. J. Harwood),
Arizona: Sage, s.73-91.
Harwood, Jake ve McKee, Jordan ve Lin, Mei-Chen (2000). Younger and Older Adults’ Schematic Representations of Intergenerational Communication.
Communication Monographs, C. 67, S.1, s. 20-41.
Hummert, Mary Lee (2011). Age Stereotypes and Aging. İçinde, Handbook of The Phychology of Aging (ed. K. Warner Schaie ve Sherry L. Willis), London:
Elseiver s. 249-262.
Hung NG, Sik vd. (1997). Younger Adults’ Communication Experiences and Contact With Elders and Peers. Human Communication Research, C. 24, S.1, s.
82-108.
İçli, Gönül (2004). Huzurevinde Kalan Yaşlılar Üzerine Bir Araştırma. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, S. 2004(I), s. 5-24.
İlhan, Vahit (2010). Medya ve Gençlik: 15-24 Yaş Arası Gençlerin Televizyon Dizilerini İzleme Pratiklerindeki Dönüşüm. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erciyes
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, Kayseri.
İmik, Nural (2006). 2000-2005 Arası Türkiye'de Televizyon Dizilerinde Kullanılan Müziğin Genç İzleyicilere Etkileri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, Elazığ.
Kabaş, Bülent (2012). Karşı-kültürlerin Popülerleşmesi Sürecinde Gençlik Altkültürlerinin Rolü. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, İstanbul.
Kadılar, Elif (2011). Üç Kuşak Kadının Cinsiyet Rolleri: Ankara Örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Sosyoloji Ana Bilim Dalı, Mersin.
Karaaslan, Serpil (2014). Kuşaklararası Farklılıkları Örgütler Üzerinden Anlamak: Bir Alan Araştırması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler Anabilim Dalı, Ankara.
Kır, Gülten (2008). İnternet ve Genç Kimliği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı,
Kocaeli.
Kırcelli, Seher (2011). Yeni İletişim Teknolojileri, Sanal Kamusallıklar ve Toplumsal Cinsiyet: Facebook'ta Genç Kadınların Kimlik İnşa Süreçleri. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Ankara.
Koçak, Abdullah ve Terkan, Banu (2010). Medya ve Yaşlılar: Yaşlıların Medya İzleme Davranışları ve Motivasyonları, Konya: Çizgi Yayınları.
Lahaye, Willy vd. (2011). Kuşaktan Kuşağa Aktarım, Çocuklarımız Çocuklarını Nasıl Eğitiyor?, İstanbul: İletişim Yayınları.
Mandıracıoğlu, Aliye (2010). Dünyada ve Türkiye’de Yaşlıların Demografik Özellikleri. Ege Tıp Dergisi, C. 49, S. 3, s. 39-45.
McCann, Robert vd. (2005). Beliefs About Intergenerational Communication Across the Lifespan: Middle Age and the Roles of Age Stereotyping and
Respect Norms. Communication Studies, C. 56, S. 4, s. 293-311.
McCann, Robert ve Giles, Howard (2007). Age-Differentiated Communication in Organizations: Perspectives from Thailand and the United States.
Communication Research Reports, C. 24, S. 1, s. 1-12.
Morsümbül, Şebnem (2014). Değerlerin Kuşaklar Arası Değişimi: Ankara Örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, Ankara.
Oktay, Berrin (1999). Kuşaklararası Karşılaştırma (Farklı Öğretim Kurumlarında Öğrenim Gören Kız Öğrenciler ve Annelerin Değer Yargılarının Karşılaştırılması).
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı, İstanbul.
Ota, Hiroshi vd. (2007). Beliefs About Intra and Intergenerational Communication in Japan, the Philippines, and the United States: Implication for Older
Adults' Subjective Well-Being. Communication Studies, C. 58, S. 2, s. 173-188.
Önol, Aslı (2013). Yaşlanmakta Olan Türkiye'de Büyükebeveyn-Torun İlişkileri: Kuşaklararası İletişim ve Yaşlanma Kaygısının İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Anabilim Dalı, İstanbul.
Öztop, Hülya (2000). Yaşlı Ana-Babaların Yetişkin Çocuklarıyla İlişkileri ve Bu Konudaki Beklentiler: Kuşaklararası Bir Değerlendirme. Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Özübek, Tülay (2010). Gençlerin Tüketim Davranışlarında Televizyonun Yönlendirici Rolü: Üniversite Öğrencileri Üzerinde Yapılan Bir Araştırma. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, İstanbul.
Özüorçun Küçükertan, Nurten (2013). Kıbrıslı Türk Annelerin Savaşla İlgili Travma Deneyimlerinin Çocuklarının İyilik-Hallerine Kuşaklararası Aktarımı:
Ebeveynlik Stillerinin Aracı Rolü. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji Anabilim Dalı, Ankara.
Pecchioni, Loretta L. ve Croghan, Jon M. (2002). Young Adults’ Stereotypes of Older Adults With Their Grandparents as the Targets. Journal of
Communication, S. December (2002), s. 715-730.
Phillipson, Chris ve Baars, Jan (2007). Social Theory and Social Ageing. İçinde. Ageing in Society European Perspectives on Gerontology. Bond, John vd. (ed.).
London: SAGE. s.68-84.
Ryan, Ellen Bouchard vd. (2004). Communication Beliefs About Youth and Old Age in Asia and Canada. Journal of Cross-Cultural Gerontology, S. 19, s.343-
360.
Şener, Zehra Işıl (2011). Genç Tüketicilerin Cep Telefonu Kullanımına İlişkin İhtiyaç ve Motivasyonlarının İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Ankara.
Taşcı, Faruk, (2013). Refah Devleti Modelleri İçinde Türkiye’nin Pozisyonu: ‘Yaşlı Algısı’ Üzerinden Değerlendirmeler. İnsan & Toplum, C.3, S.5, s.5-35.
Tokgöz, Nimet (2011). Antalya ve Çevresinde Yaşayan 60 Yaş Üstü Yaşlıların Kuşaklararası İlişkileri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gerontoloji Anabilim Dalı, Antalya.
Tufan, İsmail (2002). Antikçağdan Günümüze Yaşlılık Sosyolojik Yaşlanma. İstanbul: Aykırı Araştırma Yayınları.
TÜİK (2016). İstatistiklerle Yaşlılar 2016 Haber Bülteni.
file:///C:/Users/Nil%C3%BCfer%20P%C4%B1nar%20KILI%C3%87/Desktop/%C4%B0statistiklerle_Ya%C5%9Fl%C4%B1lar_16.03.2017.pdf Erişim
Tarihi 29.01.2018.
Tüybek, Cüneyt (2004). Kuşaklararası Farklılık Açısından Üniversite Gençliği ve Aile. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, Konya.
Üstün, Elif (1994). 8-11 Yaşlarındaki Çocukların Psikososyal Açıdan Potansiyellerinin Çocuk-Aile Gözüyle İncelenmesi ve Kuşaklar Arası Çocuk Yetiştirmeye Ait
İnançların Karşılaştırılması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Williams, Angie ve Nussbaum, John F. (2001). Intergenerational Communication Across The Life Span. London: LEA.
Yalçınöz, Büşra (2011). Çocuk Olmaktan Baba Olmaya: Türkiye'deki Babalarda Kuşaklararası Bir Karşılaştırma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Anabilim Dalı, İstanbul.
Yıldırım Becerikli, Sema (2013a), Kuşaklararası İletişim Farklılığı: Bilim Teknoloji ve Yenilik Haberleri Üzerinden Bir Odak Grup Çalışması. Selçuk İletişim,
C.8, S. 1, s. 5-18.
Yıldırım Becerikli, Sema (2013b). Kuşaklararası İletişim Açısından Yeni İletişim Teknolojilerinin Kullanımı: İleri Yaş Grubu Üzerine Bir Değerlendirme.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2013/I, S. 44, s. 19-31.
Zhang, Yan Bing (2004). Initiating Factors of Chinese Intergenerational Conflict: Young Adults’ Written Accounts. Journal of Cross Cultural Gerontology, S.19,
s.299-319.
CopyrightofJournalofInternationalSocialResearchisthepropertyofJournalof
InternationalSocialResearchanditscontentmaynotbecopiedoremailedtomultiplesitesor
postedtoalistservwithoutthecopyrightholder'sexpresswrittenpermission.However,users
mayprint,download,oremailarticlesforindividualuse.
... Bu değerler üzerinden bireyler arasında benzeşimler attıkça uyum da artmaktadır. Ayrışımlar arttıkça da iletişim kopukluğu ve çatışmalar artmaktadır (Kılıç, 2018). Bu nedenle, sosyokültürel nitelikler, etkili iletişimin kurulmasında belirleyici bir rol üstlenir. ...
... Zira, sosyal değerler, insanların duygu ve davranışlarıyla ilgili verecekleri tepkilerinde önemli ölçüde etkin bir rol oynar. Ayrıca, bireylerin zihinsel ve psikolojik bakımından gelişimlerinin farklılık göstermesi ve bunun yanında yaşam deneyimlerinin de benzeşmemesi, kuşaklar arasındaki iletişim niteliklerinde farklılıklara yol açabilir (Kılıç, 2018). Bu farklılıklar, başarısız bir iletişimi ve iletişimde engellerin yaşanmasını da beraberinde getirebilir. ...
Book
Full-text available
Bu kitapta; kuşaklar arasında zaman içerisinde gerçekleşen değer yargılarındaki ayrışımlar ve değişimlerin hangi boyutta yaşandığını ve var olduğunu, bu değişimlerin kişiler arası iletişime bir iletişim bozukluğu olarak yansıyıp yansımadığını ve bunun neticesinde yaşanan sosyal çatışmalar ve iletişim engellerinin toplumsal yaşamda nasıl ve hangi düzeyde gerçekleştiği ya da gerçekleşmediği konusu incelenmiştir.
... The interviewees also emphasized that their grandparents provided them with support and protection. Consistent with the literature (Kiliç, 2018), grandparents support their grandchildren's life decisions by imposing their cultural power on the latter's parents. Consequently, bereaved grandchildren might have felt more vulnerable in the face of parental conflicts upon losing their "guardian angel." ...
Article
Full-text available
Grandparental loss might be an emotionally challenging experience in cultures where intergenerational connectedness and family harmony are highly valued. Given the developmental changes college students go through, grandparental loss might impose unique challenges in non-Western contexts, where grandparents are usually regarded as part of the nuclear family. Nevertheless, prior studies on this topic have been limited to the Western context. The current study aimed to examine the impact of grandparental loss on Turkish college students from a developmental and cultural perspective. Accordingly, semi-structured interviews were conducted with seven bereaved college students. The obtained data were analyzed through interpretative phenomenological analysis because of the context-dependent and relational nature of the bereavement experience. Five super-ordinate themes emerged: (1) “I have lost my second mother/father” (i.e., grandparental loss perceived as parental loss), (2) first contact with death as a transformative experience, (3) ambivalence regarding death-related rituals, (4) grandparental loss as a dual grief process, and (5) university as a barrier and shelter during the grieving process. The findings were discussed in line with the relevant literature employing both a developmental and culture-sensitive perspective.
... Norton (1978)'a göre bireyler arasında gerçekleşen iletişim süreci ve mesajların algılanışı dikkate alındığında yüz yüze iletişim kuran bireyler; "arkadaş canlısı", "etki bırakan", "rahat", "tartışmacı", "ilgili", "kesin", "sözsüz iletişim kuran", "dramatik", "açık", "baskın" ve "iletişimci imajı" olmak üzere farklı iletişim teknikleri kullanmaktadırlar. İletişimsel uyum teorisine (Communication Accommodation Theory) göre insanlar, iletişimi kolaylaştırma veya sosyal açıdan kabul görme gibi çeşitli motivasyonlarla diğer insanlarla olan etkileşimlerinde konuşma şekillerini, tonlamalarını, el veya vücut hareketlerini karşı tarafla uyumlu hale getirmeye çalışmaktadır ve bu şekilde pozitif iletişim kurmaktadır (Kılıç, 2018). ...
... Norton (1978)'a göre bireyler arasında gerçekleşen iletişim süreci ve mesajların algılanışı dikkate alındığında yüz yüze iletişim kuran bireyler; "arkadaş canlısı", "etki bırakan", "rahat", "tartışmacı", "ilgili", "kesin", "sözsüz iletişim kuran", "dramatik", "açık", "baskın" ve "iletişimci imajı" olmak üzere farklı iletişim teknikleri kullanmaktadırlar. İletişimsel uyum teorisine (Communication Accommodation Theory) göre insanlar, iletişimi kolaylaştırma veya sosyal açıdan kabul görme gibi çeşitli motivasyonlarla diğer insanlarla olan etkileşimlerinde konuşma şekillerini, tonlamalarını, el veya vücut hareketlerini karşı tarafla uyumlu hale getirmeye çalışmaktadır ve bu şekilde pozitif iletişim kurmaktadır (Kılıç, 2018). ...
Conference Paper
Full-text available
Damgalanma, özellikle Covid 19 küresel salgın sürecinde ortaya çıkan riskli ve güvenli olmayan çalışma koşulları karşısında sağlık çalışanlarının sıklıkla maruz kaldığı durumu ifade etmektedir. Literatürde, sağlık çalışanlarının salgın ve bulaşıcı hastalıklar sebebiyle damgalanmayla karşılaştığı ve damgalanmanın doğurduğu çeşitli sonuçların ele alındığı görülmektedir. Bu doğrultuda, çalışmada Covid 19 sürecinde görev yapan sağlık çalışanlarının damgalanmaya maruz kalma şekillerinin ve damgalanmanın sonuçlarının bir model çerçevesinde sunulması amaçlanmaktadır. Araştırma amacı kapsamında farklı hastanelerde görev yapan; kıdem, yaş, çalışma birimi gibi farklı kriterler esas alınarak, 28 çalışan ile yarı yapılandırılmış soru formu aracılığıyla mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Mülakatlardan elde edilen veriler MAXQDA nitel veri analizi programı kullanılarak kodlanmış ve kategorize edilmiştir. Kodların ve kategorilerin görselleştirilmesinde frekans analizi, karşılaştırmalı analiz ve ilişki analizlerinden yararlanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, damgalanmaya maruz kalan sağlık çalışanlarının karşılaştığı sonuçlar dört ana tema çerçevesinde sekiz alt-tema olarak sınıflandırılmıştır. Bununla birlikte sağlık çalışanlarının maruz kaldığı damgalanma sonuçları “bireysel”, “örgütsel”, “toplumsal” ve “ailevi” olarak dört ana tema kapsamında sınıflandırılmıştır.
... Norton (1978)'a göre bireyler arasında gerçekleşen iletişim süreci ve mesajların algılanışı dikkate alındığında yüz yüze iletişim kuran bireyler; "arkadaş canlısı", "etki bırakan", "rahat", "tartışmacı", "ilgili", "kesin", "sözsüz iletişim kuran", "dramatik", "açık", "baskın" ve "iletişimci imajı" olmak üzere farklı iletişim teknikleri kullanmaktadırlar. İletişimsel uyum teorisine (Communication Accommodation Theory) göre insanlar, iletişimi kolaylaştırma veya sosyal açıdan kabul görme gibi çeşitli motivasyonlarla diğer insanlarla olan etkileşimlerinde konuşma şekillerini, tonlamalarını, el veya vücut hareketlerini karşı tarafla uyumlu hale getirmeye çalışmaktadır ve bu şekilde pozitif iletişim kurmaktadır (Kılıç, 2018). ...
Conference Paper
Full-text available
Sıkı kurallara bağlı sektörler arasında yer alan havacılık sektöründe uçucu personelin yetkilendirilmesi, sınıflandırılması ve lisanslandırılması da oldukça önemli olmaktadır. Tüm bu işlemler ülkemizde uçuş okulları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada Türkiye’deki uçuş okullarının örgütsel ekoloji kuramı ile değerlendirilmesi amaçlanarak örgütlerin kapanma ve kurulma nedenleri, tarihsel süreç içerisindeki tüm örgütleri etkileyen makro çevre koşulları üzerinde durulmuştur. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma bulgularına göre Cumhuriyet döneminde bireysel çabalar sonucu açılan ve uçak fabrikasına da sahip olan iki uçuş okulunun bürokratik engeller nedeniyle, serbestleşme döneminden sonra kurulan uçuş okullarının ise siyasal ve ekonomik nedenlerle kapandığı görülmüştür.
Article
This study examines which communication styles enhance happiness in social relationships among 454 students aged 18-24 from eight universities in Turkey. Data were collected through online and face-to-face surveys. Communication behaviors were categorized as expressiveness, emotionality, and manipulativeness using the Communication Styles Inventory (CSI). The Social Well-Being Scale, based on the PERMA model of positive psychology, was used to measure the quality of social relationships and life satisfaction. Correlation and regression analyses indicated that an expressive communication style is positively associated with higher social well-being, while emotional and manipulative communication styles do not significantly affect social well-being. The results highlight that promoting expressive communication behaviors can increase happiness and satisfaction in social interactions among young individuals.
Article
Yöneticilerde olması gereken özellikler arasında iletişim oldukça önemli bir yere sahiptir. Öte yandan kurulması gereken iletişimci biçimi şekli üzerinde fikir birliğine varılmış değildir. Bu doğrultuda hazırlanan çalışmada yöneticilerin çalışanlarına gösterdiği iletişimci biçimlerinin, çalışanların iş tatmini ile işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisinin saptanması amaçlanmıştır. Gerçekleştirilen çalışmanın evreni kamu ve özel sektör çalışanları olarak belirlenmiş ve kolayda örneklem yöntemine başvurulmuştur. Verilerin toplanmasında anket tekniğinden yararlanılmıştır. Veri toplama süreci ve eksik ile uç verilerin temizlenmesinin ardından toplam 352 anket analiz kapsamına dâhil edilmiştir. İstatistik paket programları ile gerçekleştirilen analiz sonucunda yöneticinin arkadaş canlısı, ilgili, iletişimci imajı, rahat, açık ve etki bırakan iletişim şekillerinin çalışanların iş tatminini arttırdığı ve işten ayrılma niyetini azalttığı saptanmıştır.
Article
Yaşlı bireyler yaşa bağlı farklılıklarla birlikte dijital teknoloji ürünlerini kullanmada zorluk yaşasalar bile gündelik yaşam pratikleriyle uyumlu olduğunda bu teknoloji ürünlerini öğrenme ve kullanma istekleri artmaktadır. Yaşlı bireylerin sosyalleşmesinde dijital teknolojinin rolünü tespit etmeyi amaçlayan bu çalışmada onların dijital teknolojiyle ilişkisinden hareketle bu teknoloji araçlarını kullanma sıklığı, kullanma amaçları ve sosyalleşmede dijital teknoloji ürünlerinin rolü ele alınmaktadır. Araştırma nitel araştırma yöntemi kullanılarak amaçlı örneklem yoluyla seçilmiş, Burdur ilinde yaşayan ve dijital teknoloji ürünlerini kullanan 65 yaş ve üzeri on üç katılımcıyla yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak derinlemesine yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda yaşlı bireylerin ihtiyaçları doğrultusunda günlük rutinleriyle uyumlu olduğunda dijital teknoloji ürünlerini kullanma istekleri artmakta, bu ürünlere daha kolay uyum sağlamakta ve dijital alanda sosyalleşmektedirler.
Article
Full-text available
Bu araştırmada, turizm eğitimi alan öğrencilerin meslek tercihinde ve eğitim sürecinde yaşadıkları aile çatışmalarının nedenlerinin ve kaynaklarının tespiti için, araştırmada, nitel veri toplama yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Harran Üniversitesi ön lisans programında turizm eğitimi alan 30 öğrenciyle yüz yüze görüşme yapılmıştır. Araştırmanın temel amacı, ön lisans düzeyinde turizm eğitimi alan öğrencilerin yaşadıkları aile çatışmalarına bağlı sorunların ve nedenlerinin belirlenmesidir. Turizm mesleğini tercih eden öğrenciler tarafından mesleği seçme nedenleri, öğrencilerin tercihlerinde etkili olan faktörlerin neler olduğu ve turizm eğitimi alan ön lisans öğrencilerinin sektöre yönelik aileleriyle yaşadıkları sorunlar ve bu sorunların nedenleri içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Katılımcıların aile tutumlarının farklılık gösterdiği tespit edilmiş ve buna bağlı olarak farklı sorunların ortaya çıktığı görülmektedir. Turizm mesleğine yönelik yaşadıkları aile sorunları; fiziksel/duygusal şiddet ve iletişim çatışmaları olarak belirlenirken aileleriyle yaşadıkları sorunların nedenleri; aile içi ve aile dışı nedenler olarak kategorize edilmiştir.
Chapter
Full-text available
Etnik kimlik ve yeni teknolojiler arasındaki ilişkinin yaşlılar bağlamında nasıl karşılık bulduğunun incelenmesi.
Chapter
Full-text available
This chapter explores important parameters of intergenerational communication, with a focus on older people being targets of overaccommodation, also known variously across studies as patronizing talk, elder speak, or infantilizing talk. The latter are considered as (interchangeable) forms in that they can be subsumed under or treated as exemplars of the more superordinate category of over accommodative moves. Overaccommodation is a construct derived from communication accommodation theory that has been operationalized in terms of a speaker perceiving to exceed or overshoot the level of implementation of communicative behaviors necessary for a smooth and successful interaction. The chapter begins with considering the different forms overaccommodation can take. Following this, it sheds light on its social effects and describes the variable ways it can be managed by recipients. It also presents the theoretical mechanisms proposed to underlie this process. Furthermore, it considers other forms problematic intergenerational communication may, including elderly-to-young overaccommodation, painful self disclosures, and off-target verbosity. Finally and consequentially, this chapter concludes with a discussion of how communicative practices are endemic in the social construction of successful and unsuccessful aging.
Article
Full-text available
Guided by theoretical models, this research examines (for the first time within the same design) young American adults' reports of age stereotypes, norms of respect, beliefs about intra‐ and intergenerational communication, and communication satisfaction toward young adult, middle‐aged, and older adult targets. Multivariate analyses showed that as age of target increased so did trait attributions of benevolence, norms of politeness and deference, and communicative respect and satisfaction; however, attributions of personal vitality decreased linearly. Path analyses revealed that the more young adults stereotyped older adults as benevolent and personally vital, the less likely they were to report avoiding communication with them. Deference norms also positively related to the degree of communicative respect afforded older adults and the more respondents reported avoiding communication with them, the less satisfied they were with their intergenerational conversations.
Article
Full-text available
To test hypotheses about intra- and intergenerational communication perceptions, university students with work experience (n = 277) from two nations (Thailand and the United States) self-assessed their communication beliefs on the Global Perceptions of Intergenerational Communication scale. Using communication accommodation theory as a theoretical backdrop, results revealed that, irrespective of culture, young workers perceived older workers as more nonaccommodative (e.g., more negative, more self-centered) than young workers, though young workers still felt more obligation to be polite and “respectfully avoidant” in their communication to older workers. Cross-cultural differences emerged only to the extent that young Americans reported receiving greater accommodation from workers, in general, than did Thais.
Article
Adopting the cognitive perspective has enabled social psychologists to explore and reconcile the sometimes contradictory components of age stereotypes noted above, as well as to investigate age stereotyping as a process that influences individual perceptions and behaviors. As a result, this research has yielded key insights into quite diverse effects of age stereotypes, including the psychological factors underlying ageism and discrimination against older people at one extreme and, at the other extreme, illuminating the link between positive self-stereotyping, longevity, and health status of older adult. This chapter explores the research studies on age stereotypes and age attitudes. It emphasizes on recent research that provides insights into the complexity of age stereotypes and their influence on perceptions and behaviors, particularly those of older individuals. It explores the nature of age stereotypes, the age stereotyping process, and self-stereotyping and its effects. Under this, it also considers cultural influences on age stereotypes. It concludes with a discussion of the implications of this research for understanding the psychology of aging and an outline of directions for future research.
Article
Extensive research has focused on younger adults’ stereotypes of older adults. The current paper attempts to extend this research by examining younger adults’ cognitive representations of intergenerational conversations—here termed intergenerational communication schemas (ICSs). Young adult respondents were provided with a description of an older target reflecting a positive or negative stereotype, and were asked to provide an open‐ended narrative describing a conversation with that older person. The narratives were analyzed and six categories emerged which were identified as homogeneous and coherent types of intergenerational conversation. For example, a helping schema emerged which featured descriptions of the older adult as dependent, the young person desiring to help the older adult, and the younger adult expecting to feel good for having helped. Some variation in the narratives is explained as a function of the nature of the older target, for instance the helping schema emerged exclusively in the negative stereotype condition. In addition, the schema descriptions are shown to be associated with other evaluations of the conversation such as general communication satisfaction. The role of these schemas in influencing intergenerational talk, and their relations to theoretical and applied issues are discussed.