In archaeological literature, public buildings generally refer to administrative and/or religious structures located within the monumental fortifications of large upper settlements, serving a class of rulers or ruling elite. Public buildings were constructed to serve administrative, religious, or other social functions such as meetings, banquets, ceremonies, festivals, or as symbols of power. While the Elazığ-Malatya Region is considered part of Eastern Anatolia culturally and politically, it was also a region with its internal dynamics in the Early Bronze Age. This study aims to discuss the architecture of public buildings in the Elazığ-Malatya Region, their use, the tendencies of the rising ruling class reflected in this architecture and the social dynamics of the region in the Early Bronze Age from a holistic perspective. The region's settlement pattern is analyzed, and the study is illustrated with maps and drawings. The results indicate that in the first half of the Early Bronze Age, when mobile groups dominated the region, there was social chaos. Stabilization began in the second half of the period. The elites emerging towards the end of this period, who ruled the settlements from public buildings named palaces, are considered to have been instrumental in this stability. Arkeoloji ya da sosyal antropoloji yazınında karmaşık toplumlar veya erken devletlerin kökenlerini açıklamak için çeşitli modeller oluşturulmaya çalışılmış, tarihöncesi toplulukların olası yönetim biçimleri üzerine çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Bu sınıflandırmalar içerisinde toplumsal değişimin basamakları yorumlanırken yönetici sınıfın yönetim alanlarını oluşturan kamusal binalardaki çeşitli faaliyetler de değerlendirilmiştir. Bu bağlamda yöneticilere yani kamu yönetimini elinde bulunduran azınlığa ait binaların farklılaşma eğilimi göstermeye başladığı saptanmıştır. Kamu yönetimi bilgiyi tekelinde toplayan, üretimi kontrol eden ve pekiştiren yönetici sınıfın/seçkinlerin gücünün en önemli aracıdır ve tüm bu yönetimsel işler kamusal yapılardan yürütülmektedir. Kamusal yapı kompleksleri gücün temsili; seçkinlerin yönetim ve iskân alanlarıdır. Kamusal yapılar bir yerleşimin merkezi gücüne işaret eder, dolayısıyla politik gücün temsilini gösterir. Günümüzde kamu kelimesi ile akla ilk gelen devlet ve onunla ilintili resmî kurumlardır: Kamu görevlisi, kamu kuruluşları, kamu idaresi gibi...Günümüzde kamusal yapıları tanımlamak anlamlı içeriklerle sağlanabilir ancak Erken Tunç Çağı (ETÇ) kamusal yapıları için kısa, anlaşılır bir tanım yapabilmek ve bunu modern tanımlar ile eşleştirmek zordur. ETÇ kamusal binaları bir topluluğun idari, dini, sosyal ve ekonomik gereksinimlerini karşılamak üzere inşa edilmiş; özgün işlevi domestik olmayan yapı ya da yapılar bütünü olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle, idari ile yönetimsel işlerin; dini ile ritüel, toplanma, şölen, tören gibi pratiklerin bu yapılardan yönetici elit ya da elitler tarafından yürütüldüğü anlamlarını kastettiğimizi belirtmeliyiz. Binaların kamusallığı genellikle boyutları ve mimari olarak periferine göre merkezi bina olmalarından kaynaklanmaktadır. Temel tanımlayıcı özelliği, ölçeğinin ve detaylandırılmasının, bir binanın yerine getirmesi amaçlanan herhangi bir pratik işlevi aşmasıdır. Mimari ölçeği, iktidar ve seçkinlerin sosyal-politik kontrolüyle doğrudan ilişkili görmek kamusal yapı tanımında karşılaşılan en yaygın yorumlardan biridir. Binanın ölçeği, detayları ve birimleri hizmet edeceği nüfus sayısı ile doğru orantılı olabilir. Elazığ-Malatya¬ Bölgesi tarih öncesi dönemleri, baraj kurtarma kazıları ve uzun yıllardır devam eden Arslantepe verileri ile tanımlanmaktadır. Bölge'nin Geç Kalkolitik Dönem'den ETÇ sonuna kadar Erken Trans Kafkasya, Karaz ya da Kura-Aras olarak adlandırılan kültürün etkisi altında olduğu anlaşılmaktadır. Pastoral bir yaşam tarzını benimsemiş olan bu kültürün Trans Kafkasya, İran'ın kuzeyi, Doğu Anadolu Bölgesi ve S uriye-Levant Bölgesi'ne değin uzanan geniş bir coğrafi alana yayıldığı belirlenmiştir. Kura-Aras kültürünün kendine özgü mimarisi, insan yüzlü ocakları ve seramiği ETÇ'de bölgeye hâkim olmuştur. Bununla birlikte, ETÇ ortalarından itibaren yerel dinamiklerin de ortaya çıktığı; bölgeselleşmeye doğru giden değişikliklerin olduğu saptanmıştır. Bu çalışma Elazığ-Malatya Bölgesi'nde kamusal yapı mimarisi, kullanım amaçları, yükselen yönetici sınıfın bu mimariye yansıyan eğilimleri ve bölgenin ETÇ'de sosyal dinamiklerini bütüncül bir bakış açısı ile ele almayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte MÖ 2. binyılda ortaya çıkacak olan yerel beyliklerin kökeninin ETÇ sonlarında oluşmaya başlayan siyasi istikrar ile ilişkisinin varlığını da sorgulamaktadır. Bu amaç doğrultusunda bölgenin yerleşim hiyerarşisi incelenmiş, haritalar ve çizimlerle çalışmanın daha anlaşılır hale gelmesi sağlanmıştır. Bu bağlamda Elazığ-Malatya Bölgesi kültürünün ve kronolojisinin oluşturulmasında anahtar merkezler olan Arslantepe'de iki, İmamoğlu Höyük'te bir ve Norşuntepe'de birbiri üzerine inşa edilen üç kamusal yapı değerlendirilmiş, kullanım amaçlarına dair öneriler sunulmuştur. Ayrıca konunun diğer tamamlayıcı ayağı olan bölgenin yerleşim hiyerarşisi Geç Kalkolitik Dönem'den ETÇ sonuna kadar incelenmiştir. Elazığ-Malatya Bölgesi'ndeki kamusal yapılar Geç Kalkolitik Dönem'den sonra ETÇ'de yönetici / seçkinlerin ya da başka bir deyişle erkin biçim değiştirmesinin işaretleri olarak yorumlanabilir. Bölge'deki kamusal binalar yaşama, yönetim ve toplantı-tören ya da şölen binasından oluşmaktadır. Arslantepe'deki 'Şef' kulübesi ve Bina 36, gerek mimari özellikleri gerekse küçük buluntuları ile sosyal tabakalaşmayı yansıtmaktadır. Geç Kalkolitik Dönem'den itibaren aynı alanda kamusal yapıların sürekli inşa edilmesi ve bu binaların benzer işlevleri taşımaları Arslantepe'de bir kolektif belleğin varlığını göstermektedir. Aynı döneme ait olan kralî mezarın karmaşık gömme ritüel özellikleri ve buluntuları sembolik değerine işaret etmekte; bir elit veya topluluğun şefine ait olduğunu düşündürtmektedir. İmamoğlu Höyük'teki 'Merdivenli Yapı', Mezopotamya mühür baskılı bulla parçalarının da kanıtladığı gibi, uzak mesafeli ticaretle uğraşan yöneticilerle bağlantılı bir kamu binası olmalıdır. Uzmanlaşmış işgücü ve depolama kapasitesi İmamoğlu'nun çevre köylerden mal toplayan ve depolayan orta ölçekli bir yerleşim olduğunu göstermektedir. Norşuntepe'de, 8. ve 7. tabakalardan 6. tabakaya uzanan mimari süreklilik, istikrarlı bir idari varlığı yansıtmaktadır. Çok katlı anıtsal bir kompleks olan 6. tabaka sarayında atölyeler, mutfaklar ve depolar; tahıl depolama ölçeği, gelişmiş tarıma işaret etmekte olup ihtiyaç fazlası muhtemelen yöneticiler tarafından ticaret için ya da zor zamanlarda halkı desteklemek için kullanılmıştır. Çeç mühürler de tarımsal ürünlerin dağıtımını kolaylaştırmış olabilir. Verimli Altınova'da yer alan Norşuntepe, seramik, taş, kemik ve metalürji alanlarında vasıflı işgücüne sahip merkezi bir yerleşimdir. Tüm bu bilgilere dayanarak Elazığ-Malatya Bölgesi'nde incelediğimiz kamusal yapıların yerleşimin en yüksek noktasında ve fiziksel olarak halkın geri kalanından kendilerini soyutlayacak biçimde inşa edildikleri görülmektedir. Merkezlerdeki kamusal mimari ve ele geçen nitelikli eşya ile kralî mezar, dikey hiyerarşinin varlığına da işaret etmektedir. Bu merkezlerde madencilik aktiviteleri (Arslantepe, Norşuntepe), kemik, taş (Norşuntepe) ve seramikte (İmamoğlu Höyük) uzmanlaşmış işgüçlerinin varlığına dair işaretler tespit edilmiştir. Bu durum, bu yerleşimlerin bölgede uzmanlaşmış üretim merkezleri olabileceklerini; bu üretim zincirinin de kamusal yapılardan merkezleri yöneten seçkin sınıfın denetiminde olabileceğini akla getirmiştir. Elazığ-Malatya Bölgesi bir bütün olarak da Yukarı Fırat Havzası Kalkolitik Çağ'da Mezopotamya ile ilişkili görünürken Havza'ya Kura-Aras kökenli toplulukların gelişi sosyoekonomik yapıyı değiştirmiş görünmektedir. ETÇ boyunca Elazığ-Malatya Bölgesi de Kura-Aras kökenli yerleşimlere sahne olur ve bir önceki çağda yoğun olan Mezopotamya ile ilişkiler kesintiye uğrar. ETÇ'de kırsal karakterdeki yerleşim sayısındaki artış, bölgede popülasyonun da arttığının işaretidir. ETÇ I ve II'de yerleşim sayısındaki artış ve bunların geçici yerleşim karakterinde olmaları bu hareketli grupların varlığını göstermektedir. Bölgede bu dönemde mobilize grupların varlığı ile birlikte bir istikrarsızlık söz konusudur. ETÇ II'de bölge halen istikrarsızdır. ETÇ III ile birlikte yerleşimler daha kalıcı karakterdedir ve peyzajda merkezi yerleşimlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bölgede ETÇ'den Orta Tunç Çağı'na geçişte de kültürel bir kesinti olmadığı tespit edilmiştir. Bu durum, MÖ 2. binyılda bölgede ortaya çıkan yerel beyliklerin temelinin ETÇ III'te sağlanmaya başlayan istikrar ile oluşmaya başladığını düşündürtmüştür. Elazığ'da ortaya çıkartılan Harput Kabartması ve mimari bağlamı Orta Tunç Çağı başlarında bölgede siyasi otoritenin OANNES 2025 7(1) 21 varlığına işaret etmekte ve yukarıdaki bilgiler ele alındığında bu merkezi otoritenin temelinin ETÇ sonlarında atılmaya başladığına işaret etmektedir.