Article

1847-1848 KOLERA SALGINI VE OSMANLI COĞRAFYASINDAKİ ETKİLERİ

Authors:
  • Samsun University
To read the full-text of this research, you can request a copy directly from the author.

No full-text available

Request Full-text Paper PDF

To read the full-text of this research,
you can request a copy directly from the author.

... Kontamine su ve gıdalarla bulaşır. Bulantısız kusma ve şiddetli ishalle, kısa zamanda su ve elektrolit kaybına, tedavi edilmezse hipovolemik şok tablosu içinde hızla ölüme yol açar (3)(4)(5)(6)(7). ...
... İlk olarak, Hindistan'ı işgal eden İngiliz askerleri, virüsü Nepal ve Afganistan'a ve deniz yoluyla Güneydoğu Asya ve Çin' e ulaştırmışlar, özellikle (1892-1895) salgını, Hindistan' da çok şiddetli seyretmiş, ölenlerin sayısı 601.663' e ulaşmıştır (5)(6)(7)(8). ...
... Öte yandan, halkın bulaşıcı hastalıklarla ilgili bağnaz tutumu, resmî makamların hastalıkla mücadelesini güçleştirmiştir. Buna rağmen merkezî hükümet ve yerel yönetimler, bulaşıcı hastalıklarla ilgili savaşı büyük bir gayret ve azimle sürdürmüşlerdir (3,6,9). Burada hiç şüphesiz din faktörü önemlidir. ...
Article
Full-text available
İnsanlık tarihi, pek çok felaketin yanı sıra mikroorganizmaların sebep olduğu “salgın’’lar (epidemi/pandemi) ile doludur. Açlık, kıtlık, yoksulluk, iç savaş ve bunlara bağlı göçler, epideminin dünyaya yayılmasına, yani “pandemi”ye sebep olur. Bunlardan kolera 19. yüzyıla kadar, Hindistan’da yaygın mahallî bir hastalık iken, işgalci İngiliz askerleri tarafından Afganistan’a ve deniz yoluyla Asya, İran, Hicaz ve Çin’e kadar taşınmıştır. Osmanlı Devleti de, aldığı tüm ön- lemlere rağmen hacıların taşıdığı koleranın Anadolu topraklarına girmesine engel olamamış, hastalık tüm Anadolu’ya yayılmıştır. Dünyanın temiz içme suyuna ulaşılamayan çeşitli yerlerinde hâlâ kolera salgınlarına rastlanmaktadır. Kolera pandemisinde Osmanlı, bir yandan karantina, kordon, dezenfeksiyon, ortam temizliği, aşılama ile salgınla, diğer yandan bu önlemlere karşı çıkanların cehaleti ile de mücadele etmiştir. Bütün bir insanlık, 2019 yılı Aralık ayından 2023 Mayıs ayına kadar dünyamız, etkeni SARS-Cov2 (Severe Acute Respiratory Syndrom-Coronavirus 2) olarak belirlenen COVID-19 pandemisi ile mücadele etmiştir. Günümüzde de benzer mücadele yöntemleri kullanılmaktadır. Karantina, kordon ve dezenfeksiyonun bugünkü karşılığı olan “maske-mesafe-temizlik” üçlüsü genel bir kabul görmüştür. Ancak, aşı konusunda tereddüt ve itirazlar yaşanmış; pandeminin sonlarına doğru hastalık kadar, aşının yan etkileri konuşulup tartışılmaya başlanmış, aşı karşıtları, en basit korunma kurallarına bile uyulmayan mitingler yapmışlardır. Bu yaklaşım, toplum sağlığını doğrudan tehlikeye atmıştır. Bu çalışmanın amacı, aşı gibi güçlü önlemlerin olmadığı 1800’lü yıllarda alınan önlemlerle günümüz önlemlerini karşılaştırmak ve pandemi ile beraber Dünyamızı tehdit eden küresel krizlere ve bunlara karşı alınması gereken önlemlere dikkat çekmektir.
... Kolera, geçmiş dönemlerde önemli bir salgın etkeni olmuş ve çok sayıda insanın yaşamını kaybetmesine yol açmıştır (Ahmadı ve ark., 2020). Fekal-oral yolla ve su ilişkili olarak bulaşan bir hastalık olan kolera, 1822 yılından başlayarak Anadolu'da da çeşitli salgınlara neden olmuştur (Yılmaz, 2017;Kumaş, 2011;Menekşe, 2020 Araştırmada incelenen salgınların büyük çoğunluğu Afrika kıtasında ortaya çıkmıştır. DSÖ Erken Uyarı Cevap Sistemi verileri üzerinden yapılmış bir araştırmada kolera salgınları incelenmiş ve salgınların çoğunluğunun Güney Afrika'yı etkilediği belirlenmiştir (Uyar ve ark., 2021). ...
... DSÖ Erken Uyarı Cevap Sistemi verileri üzerinden yapılmış bir araştırmada kolera salgınları incelenmiş ve salgınların çoğunluğunun Güney Afrika'yı etkilediği belirlenmiştir (Uyar ve ark., 2021). Tarihte özellikle kolera salgınları Hindistan'dan ve Asya kıtasından kaynak almıştır (Yılmaz, 2017). Günümüzdeki bu değişikliğin nedeni açlıkla ve yoksullukla özdeşleştirilen Afrika kıtasında görülen derin eşitsizlikler olabilir. ...
... Bu olayların başında gelen salgın hastalıklar küreselleşmenin etkisi ile hızla yayılarak tüm dünyayı etkilemektedir (World Medical Association [WMA], 2017;Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2005). Geçmişten günümüze sıtma, İspanyol gribi, veba ve kolera gibi salgın hastalıklar sebebiyle büyük yıkımlar yaşanmıştır (Yılmaz, 2017 Kaliteli ve güvenilir sağlık hizmetinin sağlanmasında sağlık çalışanlarının DED önemli bir yer tutmaktadır (Yetim ve Erigüç, 2019;Yıldız, 2019;Dayanç Kıyat, Özgüleş ve Günaydın, 2018). İlk kez 1983'te Hochscild tarafından kullanılan duygusal emek kavramı, meslek üyelerinin karşılarındaki kişilerin yararı doğrultusunda duygularını yönetmesi olarak H.Ü. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi Cilt: 9, No: 3, 2022 doi: 10.21020/husbfd.1025224 ...
Article
Amaç: COVID-19 pandemi sürecinde hemşirelerin eğitimci rolü ve bakım verirken sergiledikleri duygusal emek davranışları daha fazla önem kazanmıştır. Araştırmanın amacı, COVID-19 pandemi sürecinde hemşirelerin eğitimci rolüne ilişkin görüşleri ile duygusal emek davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Araştırma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türdedir. Araştırmanın evrenini, İstanbul Avrupa yakasında pandemi hastanelerinde çalışan hemşireler, araştırma örneklemini ise bu hastanelerde çalışan 336 hemşire oluşturmuştur. Veriler; Bilgi Formu ve Hemşire Duygusal Emek Davranış Ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler, SPSS-22 paket programında analiz edilmiştir. Sürekli değişkenlerin aritmetik ortalama, standart sapma, minimum, maksimum ve medyan değerleri; kategorik değişkenlerin frekans ve yüzdeleri hesaplanmıştır. Ayrıca analiz için bağımsız gruplar t testi, tek yönlü varyans analizi ile Pearson Korelasyon Testi kullanılmıştır. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirilmiştir.Bulgular: Araştırmada hemşirelerin yüksek düzeyde duygusal emek davranışı (3.88±.72) sergiledikleri ve eğitimci role ilişkin olumlu görüşe (7.42±1.80) sahip oldukları belirlenmiştir. Hemşirelerin COVID-19 pandemi sürecinde duygusal emek davranışları ile eğitimci rolü arasında zayıf, pozitif yönlü, istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır.Sonuç: Sonuç olarak hemşirelerin eğitimci rolünü gerçekleştirme çabaları artarken duygusal emek davranışları da artmaktadır.
... Nitekim yüzyılın son çeyreğinde Antalya'yı ziyaret eden Maxime Collignon'un anlatısına göre Antalya, Symi Körfezi'nden Mersin'e kadar uzanan Asiyatik kıyının en büyük ticaret merkezlerindendir. Selânik şehrindeki ticarete benzer 16 Ayar 2007, 7. 17 Sarıyıldız 2000, 309;Yılmaz 2017, 33. 18 Yıldırım 1985, 1326 Ayar 2007, 31. ...
Article
Salgın hastalıklar dönem dönem çeşitli sebeplerden dolayı insanların hayatlarında büyük sorunlara yol açmıştır. Bu sorunlar fiziksel, ekonomik, toplumsal ve ruhsal büyük yıkımları da beraberinde getirmiştir. Başta kolera, veba, tifo, tifüs, çiçek ve sıtma gibi hastalıkların oluşturduğu bu tahrifatın etkileri uzun süre kendisini hissettirmiştir. Dünya’nın birçok yerinde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda da salgın hastalıklar toplumu derinden etkilemiştir. Bu etkiler, bazı yerlerde kendisini daha da etkin şekilde göstermiştir. Özellikle ticaret sahasının genişliği ve büyüklüğü, insan ilişkilerinin sıklığı sebepleriyle Akdeniz Bölgesi ve Teke Sancağı salgın hastalıkların etkilerine bariz şekilde açık hâle gelmiştir. Bu çalışmada 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu’nda Antalya merkez olmak üzere Teke Sancağı’nı etkisi altına alan çeşitli salgın hastalıklar ele alınırken bu hastalıkların genel manada meydana getirdiği etkileri üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Yine çeşitli alanlarda etkilerini gösteren bu hastalıkları durdurma ve hastalıkların yayılmasını önleme hususunda tahaffuzhâne (karantina) ve tebhirhânelerin (dezenfeksiyon) açılması ve bu bağlamda alınan tedbirler de ortaya konulmuştur.
... 19. yüzyılda sahil kentlerinde en önemli sağlık kuruluşu olarak karantinalar bulunuyordu (Sarıyıldız, 2001;Yılmaz, 2017;Çalışkan, 2019). Ünye`de ilk karantina teşkilatının belgelere yansıması 1863 tarihindedir. ...
Article
Karadeniz’in orta kesiminde yer alan Ünye Limanı, 18.yüzyıldan itibaren Tokat ve Amasya’da gelişen dokuma sektörüyle birlikte gittikçe önemini artırmıştır. Ünye İskelesi’nin önem kazanmasında coğrafi konumu ve iç kesimlere olan ulaşım kolaylığı etkili olmuştur. Liman, buharlı gemilerin bölgede seferlere başlaması ve Kuzey bölgelerinin Osmanlı egemenliğinden çıkmasıyla birlikte gittikçe gerilemiş, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren art bölgesi ve ticari ağlarıyla yeniden gelişmeye başlamış, bunun sonucu olarak da nüfus artmış, önemli derecede göç yaşanmış, ekonomik faaliyetlere bir dinamizm gelmiştir. Kırım Savaşı’nın güney Karadeniz iskelelerine getirdiği hareketlilik bu gelişmenin diğer etkenlerinden bir diğeridir. Fakat asıl önemli sebep, 19. yüzyılda Osmanlı tarım ürünlerine olan Avrupa talebiydi. Doğu Karadeniz sahil yerleşimlerinin pek çoğunun gelişiminde ve bazılarının da bir iskeleden liman şehrine evrilmesinde, Avrupa ticaretinin Osmanlı limanlarında yarattığı üretim biçim ve ilişkilerindeki değişimin etkisini göz ardı etmek olanaksızdır. Amasya, Tokat, Sivas gibi geniş bir artalanın dışa açılan kapısı olan Samsun ve Ünye gibi limanların yükselişi bu dış talebin desteklediği istikrarlı tarımsal üretim artışından kaynaklanmıştı. Bu sayede yüzyılın sonlarına doğru Güney Karadeniz sahillerinin önemli limanları arasına giren Ünye önemli bir ticari hareketliliğe kavuşmuştu. Bu çalışmanın amacı, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren öne çıkmaya başlayan Ünye iskelesinin ticari gelişimini ortaya koymaktır.
... Pandemic diseases that kill many people have negatively affected the psychology of individuals in society (7). Faced with such a large-scale infectious public health event, healthcare workers feel both physical and psychological pressure. ...
Article
Full-text available
Objective: The study aimed to determine the levels of anxiety and resilience of nurses working during the COVID-19 pandemic. Materials and Methods: The data of this descriptive and correlational study are based on the findings of an online survey link created and shared with nurses and nurses’ groups by the researchers between May 22 and 29, 2020, through social media accounts. A personal information form, the Beck Anxiety Inventory, and Brief Resilience Scale were used to collect data. A total of 401 nurses participated in the study. Results: Nurses who have many years of experience and long weekly working hours, who do not have protective equipment, and who provide care for patients with COVID-19, and do not know the precautions to be taken during the care period were found to have high levels of anxiety and low resilience (p < 0.05). There was a low-level significant negative correlation between the nurses’ anxiety and resilience levels (p < 0.05). Conclusions: The study proves that the levels of anxiety and resilience in nurses working during the pandemic are affected.
... Various epidemic diseases (cholera, tuberculosis, Spanish Flu, SARS, MERS, Avian Flu, Swine Flu, Ebola, etc.) have occurred from past to present, negatively affecting human health and activities in many sectors in the world and in Turkey. There are also some studies examining the effects of such epidemics from the past to the present (Yiğit and Gümüşçü, 2016;Yılmaz, 2017;Tekin, 2018;Azap, 2020;Türk et al., 2020). ...
Article
Full-text available
This study was discussed to reveal the negative effects of the coronavirus (Covid-19) epidemic on forestry activities with a multidimensional approach in the province of Bartın. To this aim, the data obtained from the questionnaire study, which was applied by face-to-face interview method in the full field with the employees of Bartın and Ulus forestry enterprise directorates and Bartın Nature Conservation and National Parks Branch Directorate, were used as material. Data were analyzed and evaluated via descriptive statistics, correlation analysis, Kruskal-Wallis H test. In the study, the coronavirus exposure levels of each forestry activity and the 12 forestry activity groups created were analyzed and different groups were determined according to the answers given by the forestry organization employees to the five-point Likert scale propositions. Correlations between the views on the levels of forestry activity being affected by the Covid-19 and some personal characteristics were determined. The null hypothesis (H0), which states that the views on the effects of the coronavirus are not different according to some personal characteristics, was checked. At the end of the study, it was found that erosion control and rangeland improvement, silviculture, and wood production works with an impact score of ≤1.49 were not affected at all (0%) by the Covid-19 epidemic; the construction and maintenance of forest roads, afforestation and sapling production, forest and village relations activities, forest cadastre and non-wood forest product production with an impact score of 1.5-1.99 were negatively affected at a “very little” rate (13%); human resources management, forest protection, operating and marketing activities with an impact score of 2.0-2.49 were negatively affected at a “little” rate (25%), and nature conservation and national park activities with an impact score greater than ≥2.5 were negatively affected a “medium” level (50%). According to the findings, some suggestions were developed to reduce the effects of the Covid-19 epidemic, thus positive contributions were made to sustainable forestry and social welfare.
... Bu yıl "tarihte kolera" konusunda bir dönüm noktasını ifade etmekte olup; bu döneme kadar yalnızca yerel bir hastalık olan kolera'nın artık pandemi boyutuna geçtiği bildirilmiştir. Dönemin büyük jeopolitik güçlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu-Batı eksenindeki bir köprü konumunda olması nedeniyle Andolu Coğrafyası da tarihin her döneminde olduğu gibi bu dönemde de salgın hastalıklardan etkilenmiştir (Yılmaz, 2017). Buna örnek olarak Özdemir (2005) (Özdemir, 2005). ...
Article
Full-text available
The world has witnessed active migration mobility throughout history. This migration mobility has affected the socio-cultural lives, eating habits, lifestyles, education systems, politics and bureaucracies and health services of the societies. In particular, the unfavorable living conditions of immigrants/refugees/asylum-seekers and those under temporary protection expose people to various health risks. This risk often affects vulnerable groups of society such as irregular migrants and workers, victims of trafficking and representatives of ethnic minorities. This situation, especially Polio, Tuberculosis, HIV / AIDS and other communicable diseases, is becoming more and more widespread among migration groups and is rapidly making the issue of immigrant health a priority. Reducing the health risks of migration and ensuring fair and effective access to health services for migrants and the local community is an important issue in migration management. The research question of our study is to examine the negative impact of migration on the health of immigrants and communities. For this reason, relational analysis technique, one of the qualitative research methods, was used. Among the content analysis technique, the evaluative analysis method was chosen; The answer to the research question was sought through a literature review. As a result of the in-depth analysis of the collected data, it was seen that the surveillance of infectious diseases among the migrating populations is quite difficult as it is not included in the national surveillance systems; It has been determined that this uncertainty created by irregular migration prevents the implementation of routine public health measures. In addition, it has been observed that social science studies on the emergence and size of infectious disease outbreaks in migration populations are insufficient in the literature; It has revealed the necessity of using the concept of national health security in the literature in order to investigate the speed and scope of epidemics and to contribute to global health security. Structured Abstract: They are major examples of epidemics throughout history that illustrate the role of human mobility and migration in the spread of infectious diseases such as tuberculosis/plague, cholera, influenza, malaria, yellow fever, polio, SARS, MERS, Zika virus and Coronavirus. Global migration has reached high levels as of the 2000s. It is thus an important and long-standing contributor to the emerging and re-emerging communicable disease surveillance landscape globally. As a result, it shows the relationship of infectious disease pathogens or syndromes with migration in national and international fields. Especially from
... Bu yıl "tarihte kolera" konusunda bir dönüm noktasını ifade etmekte olup; bu döneme kadar yalnızca yerel bir hastalık olan kolera'nın artık pandemi boyutuna geçtiği bildirilmiştir. Dönemin büyük jeopolitik güçlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu-Batı eksenindeki bir köprü konumunda olması nedeniyle Andolu Coğrafyası da tarihin her döneminde olduğu gibi bu dönemde de salgın hastalıklardan etkilenmiştir (Yılmaz, 2017). Buna örnek olarak Özdemir (2005) (Özdemir, 2005). ...
Article
Full-text available
The world has witnessed active migration mobility throughout history. This migration mobility has affected the socio-cultural lives, eating habits, lifestyles, education systems, politics and bureaucracies and health services of the societies. In particular, the unfavorable living conditions of immigrants/refugees/asylum-seekers and those under temporary protection expose people to various health risks. This risk often affects vulnerable groups of society such as irregular migrants and workers, victims of trafficking and representatives of ethnic minorities. This situation, especially Polio, Tuberculosis, HIV / AIDS and other communicable diseases, is becoming more and more widespread among migration groups and is rapidly making the issue of immigrant health a priority. Reducing the health risks of migration and ensuring fair and effective access to health services for migrants and the local community is an important issue in migration management. The research question of our study is to examine the negative impact of migration on the health of immigrants and communities. For this reason, relational analysis technique, one of the qualitative research methods, was used. Among the content analysis technique, the evaluative analysis method was chosen; The answer to the research question was sought through a literature review. As a result of the in-depth analysis of the collected data, it was seen that the surveillance of infectious diseases among the migrating populations is quite difficult as it is not included in the national surveillance systems; It has been determined that this uncertainty created by irregular migration prevents the implementation of routine public health measures. In addition, it has been observed that social science studies on the emergence and size of infectious disease outbreaks in migration populations are insufficient in the literature; It has revealed the necessity of using the concept of national health security in the literature in order to investigate the speed and scope of epidemics and to contribute to global health security. Structured Abstract: They are major examples of epidemics throughout history that illustrate the role of human mobility and migration in the spread of infectious diseases such as tuberculosis/plague, cholera, influenza, malaria, yellow fever, polio, SARS, MERS, Zika virus and Coronavirus. Global migration has reached high levels as of the 2000s. It is thus an important and long-standing contributor to the emerging and re-emerging communicable disease surveillance landscape globally. As a result, it shows the relationship of infectious disease pathogens or syndromes with migration in national and international fields. Especially from
... Outbreaks, which have a history as old as the human history, have found new areas of spread with the contacts of societies, and caused numerous deaths, weakening, and even the destruction of powerful states in areas they have never been seen before. Commercial relations, wars, and migrations have spread outbreaks all over the world without realizing it and have taken place as horrific periods in the minds of societies (Yılmaz, 2017). Outbreaks have had significant effects on urban planning and architecture as well as negative effects on human health (Berg, 2020). ...
Conference Paper
Full-text available
zet COVID-19 salgınının başlamasıyla birlikte sağlık ve mimarlık disiplini arasındaki yakın ilişki tekrar gündeme gelmiştir. Salgın hastalıkların gerçekleştiği dönemlerde fiziksel, sosyal ve ekonomik açıdan büyük kayıplar yaşanmıştır. Süreç içerisinde bu kayıpları gidermek ve toplum sağlığını yeniden inşa etmek için sunulan çözüm önerileri ve yapılan çalışmalar bugün yeniden ele alınması gerekli konulardır. Sanayi devrimiyle birlikte yoğunlaşan kentlerde sağlıksız yaşam alanları artmış ve süreç içerisinde büyük yıkımlara neden olan salgınlar görülmüştür. Konutların güneşten faydalanması, doğal havalandırma, kullanıcı sayısının azaltılması ve konuttaki diğer iyileştirmelerin salgınların üstesinden gelme konusunda büyük katkısı olmuştur. Ayrıca sanayi devrimi sonrası kuramcılar tarafından kır-kent dengesinin oluşturulması, insanlara daha iyi yaşam koşulları sunulması ve bireylere hak ve özgürlüklerin sağlanması amacı ile "yeni şehir" fikirleri ortaya atılmıştır. Yapılan bu çalışma ile sanayi devrimi sonrası yaşanan salgın hastalıklar ve sağlıklı yaşam için geliştirilen kent/mimarlık tasarım önerileri literatür yardımıyla araştırılmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan sağlık sorunları tartışılırken kent ve yaşam alanlarının tasarımlarının halk sağlığıyla doğrudan ilişkili olduğu kabul edilmiştir. Kentlerin sorunlarına çözüm bulma sürecinde kentin kaybettiği sosyal ve fiziksel sağlığı geri verecek alanlar olan ideal yaşam ortamları oluşturma çabaları başlamıştır. Çevresel farkındalığı artırmak, doğal çevreyi korumak, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini sağlamak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak 19th ve 20th yüzyıl salgınlarıyla mücadelede tasarım üretiminin temel hedefi olmuştur. Geçmiş yıllarda meydana gelen salgın hastalık ve çözüm süreçlerinin incelenmesinin günümüze ışık tutacağı düşünülmektedir. Abstract The close relationship between healthcare and architecture has come to the forefront once again with the onset of the COVID-19 pandemic. There have been great physical, social, and economic losses during outbreaks. The solution proposals and studies presented in order to eliminate these losses and to rebuild public health in the process are the issues that need to be reconsidered today. Unhealthy living spaces increased in cities with the industrial revolution and outbreaks causing great destruction were observed in the process. Housings benefiting from the sun, natural ventilation, reducing the number of users, and other improvements in housings have contributed greatly to overcoming outbreaks. In addition, "new city" ideas were put forward by theorists in order to create a rural-urban balance, to offer better living conditions to people, and to provide rights and freedoms to individuals. Urban/architectural design suggestions developed for outbreak diseases and healthy life after the industrial revolution were investigated in this study with the help of the literature. The designs of urban and living spaces were considered to be directly related to public health while discussing the health problems that emerged with the industrial revolution. Efforts have begun to create ideal living environments, which are the areas that will restore the social and physical health that the city lost in the process of finding solutions to the problems of the cities. Increasing environmental awareness, protecting the natural environment, ensuring the sustainability of natural resources, leaving a liveable world for future generations were the main objectives of producing designs in the fight against 19th-and 20th-century outbreaks. It is thought that the examination of the outbreak diseases and resolution processes that have occurred in the past years will shed light on today.
... The authors and chapters who contributed to the book from various fields are as follows: Özgür Algan-"Architectural and Cultural T hroughout history, besides natural disasters such as earthquakes, fires, and floods, another important cause of human deaths has been outbreaks. The outbreaks that spread rapidly in a short time and caused the death of millions of people created deep wounds in societies (Yılmaz, 2017). Today, epidemic diseases continue to spread under different names and affect the social, economic, and lifestyles of countries. ...
Chapter
Full-text available
The COVID-19 outbreak caused by the new type of coronavirus (SARS-CoV-2), which was first reported in December 2019 and spread all over the world from Wuhan, China, has been a real threat to societies today, as an urbanization without a strategy prevails, with the existence of public areas that were created without a vision. In this study, the needs of people in their living spaces and the need for green spaces in cities in the process of fighting against epidemic diseases have been revealed by examining the literature and making observations in some of the cities of Turkey (Gaziantep, Aksaray, Bingöl). Findings obtained in the study can be summarized as follows: - During the process, the experience of working from home has increased, and various arrangements have been made in the interiors of the houses to increase efficiency. There have been new demands regarding the number of rooms or opportunities to work independently. However, it has been observed that the expectations for flexible spaces that can transform according to need and that can have different functions in the same spaces have increased. - In dense city centres, interest in terraces, balconies, and small common gardens that we did not care about nor used before the COVID-19 pandemic has increased, and outdoor spaces have begun to be prioritized in housing preferences. - The process of spending most of the time at home has brought about the question of the physical conditions regarding indoor airflow, humidity, noise control, heat and daylight, and it has been observed that new expectations have emerged for physical environmental control in housing demands. - Producing surfaces with material where viruses and bacteria cannot live, the development of details that can provide cleaning in surface compositions, and the consideration of solutions that prevent the spread of the virus in space use have been required. - During the process, there has been a great increase in the use of secondary housing that is far from city centres. -The issue of self-sufficient houses has started to be discussed more. - It has been observed that there are some researchers who emphasize that travel restrictions and quarantine requirements reduced traffic and air pollution in cities, and there are also (Litman, 2020) optimistic approaches that argue that this process has contributed to protecting the nature. - There has been an increase in walking, cycling, and using green spaces as a result of the curfews imposed. - It has been observed that social distance can be maintained more easily in wide, open green areas, and small urban green areas are important places especially for children, the elderly, and those with limited mobility. - With the pandemic, the importance of renewing the way we perceive, design, and use "healthy spaces" has been understood. The COVID-19 pandemic is a reminder of the negative consequences of humanity's constant intervention in nature. In this process, there will be an opportunity for a sustainable future if economic recovery programs are implemented, and efforts to protect nature and to combat climate change are made (Rosenbloom & Markard, 2020). Considering the dimensions of humanity and technology today, all disciplines should create solutions by establishing relationships with each other in fighting against the epidemic and infectious diseases. In this context, architecture has a special importance as one of the disciplines that directly affect human life. Making a visionary design for the future will be possible with comprehensive, sustainable, and informed work on infectious and epidemic diseases. During this period of the COVID-19 pandemic, it is necessary to examine and transform the existing architectural structure stock and to construct the program for possible future infectious and epidemic disasters, as a product of "interdisciplinary cooperation," in multi-dimensional aspects. Studies should be made regarding the importance of natural air conditioning and ventilation indoors. However, in closed spaces that do not have this opportunity, the airflow must be organized correctly, the filters of ventilation systems must be changed frequently, and ventilation ducts must be cleaned frequently. Urban green spaces should be considered not only in terms of public health and as social investment, but also as a chance to re-balance our relationship with nature to protect ourselves against future pandemics (Rosenbloom & Markard, 2020). By investing in urban public green spaces, additional benefits (creating jobs and food, promoting biodiversity, reducing urban heat, carbon sequestration) can be achieved. Realizing these benefits requires an emphasis in the balance of decision-making to protect, develop, and provide more suitable green spaces designed with local communities.
... Afetler, salgın hastalıklar gibi nüfusun büyük çoğunluğunu etkileyen sorunlar insanlar üzerinde derin izler bırakmaktadır. Geçmişte salgın hastalıkların yıkıcı etkileri pek çok sosyal, coğrafi, ekonomik, kültürel etkilere yol açtığı gözlenmiştir (13,14). Çin'de 31 Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan, Yeni Korona Virüs Hastalığı (COVID-19) olarak adlandırılan ve tüm dünyada 215 ülkeye yayılan enfeksiyon, 11 Mart 2020 itibariyle DSÖ tarafından "pandemi" olarak sınıflandırılmıştır (15,16). ...
Article
Full-text available
Amaç: Aşılar, tıbbın insanlığa sağladığı en büyük başarılar arasında olup bugüne kadar milyonlarca kişinin yaşamını kurtarmıştır. Ülkemizde aşıları reddeden aile sayısı 2017 yılında 23 binden fazladır. Geçmişte salgın hastalıkların yıkıcı etkilerinin pek çok sosyal, coğrafi, ekonomik, kültürel etkilere yol açtığı gözlenmiştir. Bu çalışmada amacımız; Covid-19 pandemisi sonrasında, geçmişte çocuklarına aşı yaptırmayan ebeveynler ile görüşerek aşı reddi oranlarında bir değişiklik olup olmadığını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Kesitsel tipteki bu araştırmada aşı reddinde bulunan aileler telefon ile aranarak onayları alındıktan sonra anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler, ülkemizde “normalleşme sürecinin” başlangıcı olan Haziran 2020 sonrasında gerçekleştirilmiş ailelerin aşı reddine ilişkin görüşlerinin Covid-19 pandemisinden etkilenip etkilenmediği araştırılmıştır. Bulgular: Aşı reddinde bulunan 82 aile çalışmaya katılmayı kabul etmiş ve anket gerçekleştirilmiştir. En fazla aşı reddi oranı Hepatit A aşısı (%6,5), en düşük aşı reddi oranı Hepatit B aşısı (%2,1) için gözlenmiştir. Aşı reddi için en sık sebep “içeriğine güvenmeme” (%43) olarak gözlenmiştir. Ailelerin tamamı pandemi sonrasında da çocuklarına aşı yaptırmayı düşünmediklerini belirtmiştir. Çocuklarına aşı yaptırmayan ebeveynlere “Covid-19 aşısı olsa kendinize yaptırır mısınız” sorusu sorulduğunda %35,7’si olumlu yanıt vermişlerdir. Sonuç: Çalışmamızda Covid-19 pandemisi sonrasında ailelerin çocuklarına aşı yaptırma konusunda fikirlerinin değişmediği gözlenmiştir. Aşıların bireysel ve toplumsal faydaları düşünüldüğünde aşı ret oranlarını azaltmaya yönelik çalışmaların önemi ortaya çıkmaktadır.
... Bu derlemenin amacı, pandemi ile mücadelede ilçe sağlık müdürlüklerinin rolünün tarihe bir not olarak geçirilmesidir. [17][18][19][20][21][22] ...
Article
Full-text available
Filyasyon, kelime anlamı itibariyle, bulaşıcı hastalıklarda kaynağı bulmak demektir. Daha geniş anlamıyla vakanın bildirimi sonrasında kaynağın ve etkenin belirlenmesine yönelik çalışma yapılması ve/veya temaslılar dahil koruma ve kontrol önlemlerinin alınmasıdır. COVİD-19 pandemi mücadelesinde; salgının başından itibaren İlçe Sağlık Müdürlükleri tarafından filyasyon ekipleri oluşturulmuş, olası ve kesin vakaların değerlendirmesi, numune alınması ve ilaç verilmesi gibi işlemler başarıyla yürütülmüştür.Ülkemiz, tarih boyunca birçok salgın hastalıkla mücadele etmiş ve bu mücadelelerde de büyük başarılar kaydetmiştir. Bu başarıları elde etmede nasıl bir yol izlendiği, çalışma haritası ve salgınlarla mücadele eden kahramanların nasıl çalıştığını anlatan literatür, bireysel mücadele ya da dernek ve kuruluşların öyküleriyle sınırlıdır. Bu derleme ile pandemiyle mücadelede İlçe Sağlık Müdürlüklerinin, sağlık hizmet sunucusu olan ve özveriyle çalışan sağlık çalışanlarının rolünün tarihe bir not olarak düşülmesi amacıyla literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Article
Full-text available
XIX. yüzyılda, yerel halk büyük ölçüde geleneksel tıp yöntemlerinden faydalanıyordu. Şifacılar, çok çeşitli tıbbi bitkiler, mineraller ve hayvansal ürünler kullanarak tedaviler uyguluyordu. Kan alma, ısıtma, terletme ve tıbbi sülük kullanımı toplumda oldukça yaygındı. Dönemin hekimleri, bitki ve mineral temelli hazır ilaçların yanı sıra sülfürik ve nitrik asit gibi maddelerin hazırlanma yöntemlerini de biliyordu. Temiz olmayan su tüketiminin yol açtığı hastalıklar oldukça çeşitlilik gösteriyordu. Rişta ve yarra afgani gibi deri hastalıklarının yanı sıra göz hastalıkları da sıklıkla görülüyordu. Ayrıca kolera, veba ve tifüs gibi salgın hastalıklar yüksek ölüm oranlarına neden oluyordu. XIX. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Türkistan'a çeşitli misyonlar kapsamında giden doktorlar ve doğa bilimciler gerek bilimsel merakları gerekse mensubu oldukları ülkelerin menfaatleri ve istekleri doğrultusunda önemli araştırmalar gerçekleştirmiştir. Rusya bölge ile ilgili hedeflerine ulaşmak ve bölgedeki hakimiyetini kuvvetlendirmek adına doğa bilimciler ve doktorlardan faydalanmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Türkistan’ın işgaliyle birlikte, Rus askerlerine ve yeni gelen göçmenlere hizmet vermek amacıyla hastaneler kurulmuştur. Yerel halka hizmet eden dispanserler ve poliklinikler hizmete açılmıştır.
Article
Full-text available
Covid-19 pandemisinin ortaya çıkışı ile eğitim sektörü etkilenmiştir. Okulların kapanması ile ilk olarak çevrimiçi eğitim modeli benimsenmiş ardından eğitime ara verilmeden ve bireylerin sağlıklarını riske atmadan belirlenen bazı önleyici davranışlar ile eğitime devam edilmiştir. Normalleşme süreci ile eğitim alanlarına geri dönen öğrencilerin maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyması beklenmiştir. Bu sebeple Covid-19 pandemi sürecinde alınan önlemlerin eğitim kalitesi üzerindeki etkisini analiz etmek büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada Covid-19 sürecinde alınan önleyici davranışların eğitim kalitesine olan etkilerini tespit etmek amaçlanmıştır. Veri toplama yöntemi olarak çevrimiçi anket uygulaması tercih edilmiştir. Ankete 400 kişi katılım sağlamıştır. Ankete katılan bireylerin %60’nın kadın ve %40’nın erkek olduğu görülmüştür. Ankete katılımın çoğunlukta aile evinde yaşayan, lisans düzeyinde eğitim gören ve 23-28 yaş aralığındaki bireylerden olduğu görülmektedir. Çevrimiçi anket uygulaması ile elde edilen veriler için yapısal eşitlik modeli uygulanmıştır. Gerçekleştirilen yapısal eşitlik modeli sonucunda Covid-19 pandemisinde eğitim kalitesini en fazla, eğitimci tutumu faktörünün etkilediği tespit edilmiştir.
Article
Full-text available
Salgın hastalıklar, insanlığın her dönem karşılaştığı temel felaketlerden biridir. Edebiyat, konularını hayatın içinden alan bir disiplin olarak tarif edildiğinde salgınların da onun konularından biri olması gayet doğaldır. Salgın tarihine bakıldığında karşımıza üç kitlesel pandemi çıkar. Birincisi Justinyen salgını, ikincisi kara ölüm (749/1347), sonuncusu ise 1894 yılında Hong Kong’dan yayılan salgındır. Tarihte bu üç kitlesel salgının dışında daha az hasarlı ve lokal salgınlara da tanıklık edilmiştir. Arap edebiyatına bakıldığında gerek üç büyük salgın gerekse daha küçük çaplı salgınların yaşandığı dönemin edip ve şairlerinin içerisinde yaşadıkları toplumun acılarına duyarsız kalmadıkları görülmüştür. Birinci salgın dönemi Arap edebiyatının Cahiliye dönemine denk gelmiştir. Bu dönem şiirin edebi yönüyle üst düzey olduğu bir dönemdir. Bu döneme dair salgınla ilgili şiirlere muhadram şairlerden Hassân b. Sâbit ve Ebû Züeyb el-Hüzelî’de rastlanmaktadır. Kara ölüm olarak isimlendirilen ikinci büyük salgın döneminde ise ilgili şiirler, Lübnan, Suriye, Irak dışında Endülüs’te de karşımıza çıkar. Son salgın dönemi ise basın yayın teknolojisinin de gelişmesiyle çok sayıda yazın ürününün verildiği 20. yüzyıla denk gelmesi nedeniyle ilgili manzum ve mensur örneklerin çokça görüldüğü bir dönemdir. Makalenin hacmini aşacağı için 20. yüzyıldaki salgın içerikli örneklere girilmemiştir. Bununla beraber makalede 19. yüzyıl ediplerinden Nikola etTürk’ün urcûzesi içerik bakımından ele alınmıştır. Söz konusu manzumenin ilk kısmı salgına dair genel bilgiler, ikinci kısmı korunma yolları ve yapılması gerekenler şeklinde olduğu görülmüştür. Urcûze, salgın sürecinde halkı bilinçlendirme amacı taşıyan kılavuz niteliğinde bir eser olarak dikkat çekmektedir. Epidemic is one of the disasters that humanity face with in every period of time. If we describe literature as a discipline that takes its subjects from life, it is quite natural that epidemics are one of its subjects. When we look at the history of the epidemic, we come across three mass pandemics. The first is the Justinian epidemic, the second is the black death (749/1347) and the last is the epidemic that was spread from Hong Kong in 1894. Apart from these three mass epidemics, less damaged and local epidemics had also been seen in history. When we look at the Arabic literature, the writers and poets of the period in which both three big epidemics and smaller epidemics were experienced were not insensitive to the pains of the society they lived in. The first epidemic period coincided with the Jahiliyyah period of Arabic literature. In this period, poetry was at a high level in terms of literary. We come across poems about the epidemic in this period in among poems ofHassan ibn Thabit and Abu Dhuayb al-Hudhali, both are mukhadram poets. In the period of the second great epidemic, which is called the black death, the related poems appear in Andalusia as well as in Lebanon, Syria and Iraq. The last epidemic period, on the other hand, is a period in which examples of verse and prose related to this issue are written a lot, as it coincides with the 20th century, when a large number of literary products were produced with the development of press technology. We did not examine the works about epidemics that occured in the 20th century as it would exceed the volume of the article. Along with this, we have discussed in detail the urjuzah of Niqula al-Turk, one of the 19th century writers, in terms of content. The first part of the aforementioned verse contains general information about the epidemics and the second part of it is about the ways to prevent and what to do. Urjuzah is a work as a guide that aims at raising public awareness during the epidemic.
Article
Full-text available
The aim of this study is to reveal the economic effects of historical epidemics and pandemics, and to give an idea about the possible course of epidemic processes. Hence, epidemics, pandemics emerging since 1347 and the economic consequences of these outbreaks are tried to be presented as a literature review. The results of the research made according to historical sources are given to materialize the effects of the epidemics. It is concluded that epidemics and pandemics have caused economic recessions across the world, decreases in production, labor and productivity, and economic infrastructure problems that should be overcome. In addition, it is also concluded that epidemic diseases may recur because of pollution and destruction of vital resources such as water, air and soil, and the economy will inevitably be affected by this process.
Article
Salgın hastalıklar insanlık tarihi kadar eski olup sürekli değişen ölümcül türleriyle tarihin her döneminde var olmuşlardır. İmparatorlukları çökerten, orduları kırıp geçiren salgın hastalıklar milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur. Kolera, akut başlangıçlı bulantısız kusmayla başlayıp, şiddetli ishalle devam eden ve su ile elektrolit kaybıyla öldürücü bir enfeksiyon hastalığı olarak tanımlanmıştır. Kolera Hindistan’daki Ganj Nehri sahillerinde 1817 tarihinde ortaya çıkıp önce Hindistan’ın tamamını istila ettikten sonra savaşlar, göçler ve hac yoluyla 6 defa büyük pandemi yaparak bütün dünyayı tehdit etmiştir. Osmanlı topraklarında ilk kez kolera 1822 yılında görülmüştür. 1893 yaz aylarında kolera Osmanlı topraklarında hızlı bir şekilde yayılırken Osmanlı Hükümeti tarafından temizliğe dikkat edilmesini içeren talimatlar tüm Anadolu şehirlerine gönderilmiştir. Anadolu’da köy, kasaba ve şehirlere hâkim olan kolera Kütahya’da 1893 yılı yaz aylarında görülmeye başlamış ve Aralık ayı sonuna kadar devam etmiştir. Osmanlı Devleti salgınla mücadele etmek için uzman doktorlar göndermiş, karantina tedbirleri uygulamış ve tahaffuzhaneler kurarak önemli sağlık tedbirleri almıştır. Yapılan bu çalışmanın amacı 1893 yılında Kütahya’da koleranın ortaya çıkışı, boyutu, meydana gelen ölümler ve alınan sağlık tedbirlerini Osmanlı Arşivi’ndeki çeşitli tasniflerdeki belgeler, dönemin basını ve diğer çalışmalardan istifade ederek ortaya koymaktır.
Article
ÖZ: 19. yüzyıl sonlarında Erzincan sancağının en büyük kazası olan Kemah, Erzurum’u Sivas’a bağlayan Fırat vadisindeki tarihi ticaret yolu kenarında kurulmuş eski bir yerleşim merkeziydi. Malazgirt zaferinden sonra fethedilmiş, 1515’de de Osmanlı hakimiyetine bağlanmıştı. 19. yüzyıl sonlarında 4-8 arasında değişen nahiyesi, 55-75 arasında değişen köyleri ile toplam 17.000-18.000 arasında bir nüfusa sahipti. Bunun %20-23’ünü Ermeniler, geriye kalan %77-80’nini Müslümanlar oluşturuyordu. Eğitim-öğretime gelince; Kemah’ta 3 medrese, 1 Rüştiye, 3 iptidai, 40’ı Müslümanlara, 8’i Ermenilere ait 48 civarında sıbyan ve 2 adet misyoner mektepleri eğitim veriyordu. Kemah, eski yol güzergâhında bulunmasından dolayı ulaşım ve haberleşme alanında Abdülhamit devrinde yolları tamir edilmeye çalışılırken Harput ve Sivas’a kadar uzanan telgraf hatları döşenmiş ve halkın katkılarıyla postaneler inşa edilmiştir. Halkın başlıca geçim kaynakları tarım ve hayvancılığın yanında geleneksel dokumacılığın yapıldığı el tezgâhları oluşturuyordu. İklimi ve elverişli arazisi sebebiyle hububat ve çok çeşitli meyve ve sebze üretiliyordu. Bunun yanında bazıları daha sonra keşfedilen zengin kömür, bakır, altın madenleri ve yüzyıllardır bölgenin tuz ihtiyacını karşılayan tuzlalarıyla da meşhurdu. 19. yüzyılın sonlarında kıtlıklar, salgın hastalıklar ve eşkıyanın baskın ve talanları ile Ermeni ayaklanmaları bölge üzerinde ekonomik sıkıntılara sebep olmuşsa da devlet güvenliği sağlamak için askeri operasyonlar yapmış, bazen doktor ve ilaç göndererek salgın hastalıkları durdurmaya çalışmış, bazen de yoksul halka gerekli yiyecek yardımlarını yapmıştı.
Article
Amaç: Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nin Filistin'de sunduğu sağlık hizmetlerini, sosyal yardımları ve bunların bugünkü Filistin üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Tarihsel bir perspektif sunarak, Filistin’in sağlık altyapısının Osmanlı dönemi politikalarıyla şekillendiği argümanını temellendirmektedir. Çalışma, sağlık hizmetlerinin vakıf sistemiyle organize edilmesinin toplumda dayanışmayı nasıl teşvik ettiğini ve modern sağlık hizmetleriyle olan rekabetin sosyal yapıya etkilerini analiz etmektedir. Yöntemler: Tarihsel analiz yöntemi kullanılarak Osmanlı arşiv belgeleri, akademik makaleler ve saha araştırmaları incelenmiştir. Çalışma, kolera ve cüzzam gibi salgın hastalıklarla mücadelede alınan önlemler, misyoner faaliyetlerinin sağlık alanındaki etkileri ve Osmanlı’nın sosyal dayanışma mekanizmalarına odaklanmıştır. Araştırma, Filistin’deki sağlık hizmetleri ve sosyal yardım sistemlerinin güçlü ve zayıf yönlerini kapsamlı bir şekilde ele almıştır. Bulgular: Osmanlı Devleti, Filistin'de sağlık hizmetlerini vakıf sistemi aracılığıyla organize etmiş ve bu sistemin sürdürülebilirliği sayesinde halk sağlığını desteklemiştir. Kudüs, Yafa ve Gazze gibi merkezlerde kurulan hastaneler, karantina merkezleri ve su temini projeleri, sağlık altyapısının temel taşlarını oluşturmuştur. Misyonerlerin modern tıbbi cihazlarla donattıkları hastaneler, bölgedeki Osmanlı sağlık hizmetleriyle rekabet ederek halkın tercihlerine etki etmiştir. Ayrıca, savaşlar ve lojistik zorluklar, sağlık hizmetlerinin sürekliliğini zorlaştırmıştır. Sonuç: Osmanlı dönemi Filistin’deki sağlık ve sosyal yardımlaşma politikaları, bugünkü Filistin'in sağlık ve sosyal refahına yönelik yaklaşımlar için tarihsel bir rehber sunmakta ve iki toplum arasındaki güçlü bağları sürdürmek adına bir köprü vazifesi görmektedir. Bu miras, yalnızca geçmişe ışık tutmakla kalmayıp, gelecekteki iş birlikleri için bir temel oluşturmaktadır.
Article
Full-text available
Tarih boyunca salgın potansiyeli taşıyan bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkmış ve düzenli olarak yayılarak veba, kolera, grip, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsü (SARS-CoV) ve Orta Doğu solunum sendromu koronavirüsü (MERS-CoV) gibi büyük salgınlara neden olarak insanlık tarihi üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Yakın zamanda ise dünya şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü 2 (SARS-CoV-2) salgınıyla karşı karşıya kalmıştır. Salgınlara yol açan bu bulaşıcı hastalıkların çoğu, üreme, avlanma ve küresel ticaret gibi faaliyetler yoluyla hayvanlarla artan etkileşimler nedeniyle insanlara geçen zoonotik patojenlerden kaynaklanmaktadır. Gelişen şehirler, artan seyahatlerin yanı sıra artan insan nüfusu nedeniyle ekosistemler üzerindeki etkiler, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasını ve yayılmasını artırarak salgınlara hatta pandemilere yol açmıştır. Patojenlerin hayvanlardan insanlara zoonotik aktarımı, ortaya çıkan enfeksiyonların tarih boyunca insanları etkilemesinde önemli bir mekanizmadır. Bu patojenlerin insanlara bulaşma mekanizmalarının anlaşılması, önleme ve kontrol yöntemlerinin geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Çağlar boyunca izolasyon, karantina ve sınır kontrolü gibi halk sağlığı önlemlerinin uygulanması, bulaşıcı hastalıkların yayılmasının kontrol altına alınmasına ve toplum yapısının korunmasına yardımcı olmuştur. Eski Çağlardan içinde bulunduğumuz tarihe kadar uzanan bulaşıcı hastalıklar bunların yaşamlara, tarihsel ve toplumsal eğilimlere etkisi, bize sürekli olarak bulaşıcı hastalıkların taşıdığı muazzam gücü hatırlatmaktadır.
Article
Bulaşıcı hastalıklar on dokuzuncu yüzyılda ulaşım imkânlarının hızla artmasıyla endemik olmaktan çıkmış ve epidemik hâle gelmiştir. Bu hastalıklardan biri olan kolera Hindistan’dan dünyaya yayılmıştır. Osmanlı Devleti’ne ulaşan ve aralıklarla tekrar eden bu hastalığın yayılmasını engellemek için başta deniz yolları olmak üzere karayolları ve demiryollarında önlemler alınmıştır. Deniz güzergâhlarının başında Kızıl Deniz ve Süveyş Kanalı gelmektedir. Hacıların sıklıkla kullandığı bu rotada hastalığın engellenmesi için çeşitli önlemler alınmıştır. Zira hastalık buradan deniz yoluyla Avrupa’ya, kara yoluyla Halep, Bağdat gibi büyük şehirlere ulaşmıştır. Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin kolera salgınlarının önüne geçmek için yaptığı düzenleme ve uygulamalar ele alınmıştır. Mısır, Halep ve Bağdat merkez alınarak salgının başlangıç, yayılım ve bitiş süreçleri üzerinde durulmuştur. Bu amaçla basılı eserler, Osmanlı ve Fransız arşiv belgeleri ile seyahatnamelerden faydalanılmıştır.
Article
Salgın hastalıklar, insanlığın siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamlarını etkileyen faktörlerdir. Salgınların hikayesini ise insanların yapmış oldukları faaliyetler belirler. Hastalıkların taşınmasında insanın en önemli aktörlerden biri olduğu düşünüldüğünde, toplumlar arası etkileşim ile bu hastalıkların daha geniş bölgelere yayılması kaçınılmazdır. Bir geçiş bölgesi görevini üstelenen Osmanlı Devleti de Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan coğrafi konumu, Ortadoğu ve Afrika’ya uzanan sınırları ve eski medeniyetlerin beşiği Akdeniz havzasında yer almasıyla tarihin hemen hemen her döneminde salgınlara maruz kalmıştır. Bu salgınlardan biri de koleradır. Yoksulluk içinde yaşayan kalabalık gruplar, doğal afetlerden etkilenen topluluklar ve savaş ortamlarında sıkça görülen bu hastalık, ilk kez 1822 yılında Basra Körfezi’nden, Bağdat yoluyla Anadolu ve Akdeniz sahillerine ulaştı. 1832 yılına gelindiğinde ise neredeyse tüm Osmanlı coğrafyasını kapladı. Önemli ticaret yolları üzerinde yer alması, Erzurum ve Sivas vilayetlerine komşu olması hasebiyle salgın hastalıklara açık hale gelen Erzincan Sancağı’nda 19. yüzyılda hafif şiddetli ve şiddetli seyreden kolera salgını, zaman zaman ölümlere neden oldu. Bu çalışmada, arşiv vesikalarından faydalanılarak Erzincan Sancağı’na koleranın hangi yollarla yayıldığı, hekim tayini, sancaktaki vukuat ve vefat sayıları, tahaffuzhane uygulamaları ve diğer tedbirler üzerinde durulmuştur.
Article
Bu araştırmada Covid-19 pandemisinde doğum yapan annelerin çocukluk çağı aşıları hakkındaki bilgi durumunun incelenmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tipte olan bu araştırmaya toplam 206 anne dahil edilmiştir. Verilerin toplanmasında anket formu kullanılmıştır. Annelerin %48,5’i 20-29 yaş aralığında, %29,1’i lise mezunu olup, %36,4’ü de doğum öncesi aşılar ile ilgili bilgi almadığını ifade etmiştir. Araştırmada, Covid-19 pandemisinde doğum yapmanın aşı düşüncelerini etkileme durumu ile yaş, çocuk sayısı ve çocukluk çağında aşı gerekliliği arasında anlamlı farklılık olduğu sonucuna ulaşılmıştır (p=0,045; p=0,007; p=0,049). Araştırma grubunda yer alan annelerin yarısı Covid-19 pandemisinde doğum yapmanın aşı düşüncelerini etkilemediğini belirtmiştir.
Conference Paper
Full-text available
2020 yılının başından itibaren kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının olumsuz yönde etkilediği sektörlerden birisi de ormancılıktır. Bartın ilinde yürütülen bu çalışmanın amacı Covid-19 salgınının ormancılık faaliyetlerine olan etkilerini katılımcıların görüşlerine dayalı bir şekilde ortaya koymaktır. Bunun için Bartın ili ormancılık örgütünde (Bartın ve Ulus orman işletme müdürlükleri ile Bartın Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü) çalışanlarla (iç paydaşlar) tam alanda yapılan anket çalışmasından elde edilen veriler kullanılmıştır. Araştırma verileri betimleyici istatistikler, korelasyon analizi, Kruskal-Wallis H testi yardımıyla analiz edilmiştir. Çalışmada, katılımcıların beş noktalı Likert ölçekli önermelere verdikleri cevaplara göre her bir ormancılık faaliyet grubunun Covid-19’dan etkilenme düzeyleri belirlenmiş ve gruplar arası farklılıklar test edilmiştir. Ormancılık faaliyetlerinin Covid-19’dan etkilenme düzeyleri ile bazı kişisel özellikler arasındaki ilişkiler korelasyon analizi ile incelenmiştir. Çalışma sonucunda; beş noktalı Likert ölçeği sınıflamasına göre etki puanı ≤1,49 olan erozyon kontrolü ve mera ıslahı, silvikültür ve odun üretimi çalışmalarının Covid-19’dan “hiç” etkilenmediği (%0); etki puanı 1,5-1,99 olan orman yolları yapımı ve bakımı, ağaçlandırma ve fidan üretimi, orman ve köy ilişkileri, orman kadastrosu ve odun dışı orman üretimi faaliyetlerinin “çok az” (%13) olumsuz etkilendiği; etki puanı 2,0-2,49 olan insan kaynakları yönetimi, orman koruma, işletme ve pazarlama faaliyetlerinin “az” oranda (%25) olumsuz etkilendiği ve etki puanı ≥2,5 olan doğa koruma ve milli park faaliyetlerinin “orta” derecede (%50) olumsuz etkilendiği saptanmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre Covid-19 salgınının etkilerini azaltmak ve böylece sürdürülebilir ormancılığa katkılar sağlamak amacıyla bazı öneriler de geliştirilmiştir.
Conference Paper
Full-text available
Covid-19 pandemisi tüm dünyayı hem sosyal hem ekonomik olarak etkilemiştir. Ancak virüsün öldürdüğü kişi sayısından daha fazla insanın izolasyon sürecinde yaşadığı psikolojik stres, fiziksel egzersiz ve sosyal etkileşim eksikliği ve Covid-19 nedeniyle ertelenen muayene ve ameliyatlar nedeniyle ölebileceği düşünülmektedir. Bu açıdan bakıldığında pandeminin insanların psikolojik sağlığı üzerindeki etkisini anlamak, durum analizi yapmak hem pandemi sonrası ruh sağlığı alanında planlama yapabilmek hem de gelecek pandemilere hazırlıklı olmak amacıyla gereklidir. Bu çalışmada 1 Ocak 2020 – 4 Ekim 2021 tarihleri arasında Web of Science veri tabanında Covid-19’un psikolojik etkileri teması altında yayınlanmış makalelerin gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla yapılan taramada Türkiye’de yürütülmüş 162 makaleye ulaşılmıştır. Derleme, editöriyel materyal, mektup ve veri yazıları dışlandığında 143 araştırma makalesine ulaşılmıştır. Yapılan incelemede, araştırmalarda pandeminin olumsuz psikolojik etkileri kadar pozitif psikoloji konularından yaşam doyumu, mental iyi oluş, psikolojik dayanıklılık gibi konulara da odaklanıldığı görülmüştür. Araştırmaların çoğunlukla sağlık çalışanları (32), genel yetişkin popülasyonu (35), üniversite öğrencileri (15) ve özel bir fiziksel hastalık grubu (obezite, romatizma, meme kanseri gibi) (13) ile yürütülmüş olduğu görüldü. Bu inceleme sonucunda çocuklar, ergenler, engelliler ve yaşlılar ile ilgili yeterli sayıda pandeminin psikolojik etkilerine yönelik araştırma olmadığı görülmüştür. Tüm ülkeler normalleşmeye geçiş süreci yaşıyor olsa da geriye dönük sokağa çıkma kısıtlamaları ve birçok alanda online’a geçişin Türkiye’de bu gruplar üzerindeki etkilerinin incelenmesi koruyucu, önleyici ve tedavi edici müdahalelerin planlanabilmesi için gerekli görünmektedir.
Conference Paper
Full-text available
Covid-19 pandemisi tüm dünyayı hem sosyal hem ekonomik olarak etkilemiştir. Ancak virüsün öldürdüğü kişi sayısından daha fazla insanın izolasyon sürecinde yaşadığı psikolojik stres, fiziksel egzersiz ve sosyal etkileşim eksikliği ve Covid-19 nedeniyle ertelenen muayene ve ameliyatlar nedeniyle ölebileceği düşünülmektedir. Bu açıdan bakıldığında pandeminin insanların psikolojik sağlığı üzerindeki etkisini anlamak, durum analizi yapmak hem pandemi sonrası ruh sağlığı alanında planlama yapabilmek hem de gelecek pandemilere hazırlıklı olmak amacıyla gereklidir. Bu çalışmada 1 Ocak 2020 – 4 Ekim 2021 tarihleri arasında Web of Science veri tabanında Covid-19’un psikolojik etkileri teması altında yayınlanmış makalelerin gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla yapılan taramada Türkiye’de yürütülmüş 162 makaleye ulaşılmıştır. Derleme, editöriyel materyal, mektup ve veri yazıları dışlandığında 143 araştırma makalesine ulaşılmıştır. Yapılan incelemede, araştırmalarda pandeminin olumsuz psikolojik etkileri kadar pozitif psikoloji konularından yaşam doyumu, mental iyi oluş, psikolojik dayanıklılık gibi konulara da odaklanıldığı görülmüştür. Araştırmaların çoğunlukla sağlık çalışanları (32), genel yetişkin popülasyonu (35), üniversite öğrencileri (15) ve özel bir fiziksel hastalık grubu (obezite, romatizma, meme kanseri gibi) (13) ile yürütülmüş olduğu görüldü. Bu inceleme sonucunda çocuklar, ergenler, engelliler ve yaşlılar ile ilgili yeterli sayıda pandeminin psikolojik etkilerine yönelik araştırma olmadığı görülmüştür. Tüm ülkeler normalleşmeye geçiş süreci yaşıyor olsa da geriye dönük sokağa çıkma kısıtlamaları ve birçok alanda online’a geçişin Türkiye’de bu gruplar üzerindeki etkilerinin incelenmesi koruyucu, önleyici ve tedavi edici müdahalelerin planlanabilmesi için gerekli görünmektedir.
Article
Full-text available
Este artículo trata sobre los servicios de salud brindados por las Hermanas de la Caridad (Filles de la Charité) durante las epidemias de cólera en instituciones abiertas y administradas en el siglo XIX en Estambul como parte de sus misiones orientales. Los anuarios en los que se recopilaron informes y cartas y se dirigieron al centro de la congregación en París, Annales de la Congrégation de la Mission et des Filles de la Charité (ACM), se utilizan como fuentes primarias. Este estudio tiene como objetivo evaluar las pandemias de cólera en el marco de la historia mundial y el contexto otomano haciendo una contribución a las geografías históricas existentes del cólera, además de la literatura que acentúa la importancia de la agencia de las mujeres en el contexto otomano, con base en hallazgos originales. El artículo evalúa cómo afectó el cólera a Estambul y cómo se enfrentó la enfermedad, a través de las conexiones entre las hermanas y los actores locales. El estudio también muestra que el ejemplo otomano no fue solo el resultado de las experiencias occidentales, sino que, aunque fue parte de una amplia historia de pandemias, sus actores tuvieron sus propios desarrollos únicos moldeados por escenarios y eventos imperiales y locales.
Article
Full-text available
The Covid-19 pandemic, which deeply affects the whole world and forces individuals and societies to make significant changes in their traditional lives, still continues its impact, though not as much as it was at the beginning. This period of time, which is about three years, has led to many short-term and long-term changes in the field of religious life as well as in all areas of individual and social life. From this point of forth, the aim of the article is to examine the relationship between the socioeconomic changes under the influence of the Covid-19 Pandemic, the view and approach of people living in rural areas, and household finance. In this context, the effect of the socio-economic changes that the rural participants had to experience during the pandemic process on their attitudes towards worship will be evaluated through the survey study conducted in Erzurum/Oltu settlement area. According to the findings, it is seen that the Covid-19 pandemic has caused changes in individual and community life in terms of religious, psychological, social and household finances. In addition, it is seen that there is a statistically significant relationship between the changes in the psychological, social and household finances that emerged in this process and the changes in the religious lives of individuals, especially with the attitudes towards praying, giving zakat and fasting.
Article
Full-text available
Salgın hastalıklar Doğu-Batı yönünde bir köprü konumunda olan Osmanlı coğrafyasında her dönem önemli bir tahribat yapmıştır. 19. yüzyılda vebanın yerini alarak küresel bir tehdit halini alan kolera Osmanlı topraklarında kolera ilk defa 1822 senesinde görülmüştür. Gerek büyük salgınlar gerekse de ara salgınlar halinde Osmanlı topraklarından eksik olmayan kolera bu yüzyılda, deniz ve kara ticaret yollarının kesişme noktasında bulunan Osmanlı ülkesinde de büyük çaplı zayiata sebep olmuştur. Bu süreçte koleranın en çok kurban aldığı şehirler ulaşım ağının merkezinde yer alan liman şehirleri olmuştur. Bu çerçevede İzmir, başkenti Akdeniz’deki diğer limanlara bağlayan önemi bir liman olarak kolera salgınlarına maruz kalmıştır. İzmir’de ilk defa 1831’de görülen kolera bu yüzyıl içinde 1848, 1854 ve 1865, 1871-1872, 1890-1896 yıllarında da yeniden şehirde etkili olmuştur. Bu çalışma, kaynaklarda hakkında çok fazla bir bilgi bulunmayan 1865 kolera salgınını, salgın döneminde İzmir’de görev yapan hekimlerin salgın hakkındaki araştırmaları üzerinden incelemeye ve salgının şehre olan etkisine ve salgınla mücadelede yapılan çalışmalara odaklanacaktır.
Article
Full-text available
Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisinin bireysel ve toplumsal düzeyde farklı etkilerinin olduğu ve yeni bir toplumsal düzene karşılık geldiği tartışılmazdır. Öyle ki üretim ve tüketim ilişkilerinin değişiminden gündelik ilişkilerimize kadar her birey ve kurum yeniden şekillenmiş ve kendi varoluşunu gerçekleştirmeye çalışmıştır. Özellikle pandeminin ne zaman sonlanacağı, aşılamanın seyri, işkollarında yaşanan değişimler, ev merkezli toplum ve esnek çalışma biçimleri tartışılan konu başlıklarını oluşturmuş ve belirsizlik durumunun varlığı toplumsal endişe ve kaygı hallerini beslemeye devam etmiştir. Pandeminin sonlandırılmasına yönelik alınan önlemler ve uygulanan kısıtlamalar politik bir karşıtlık olarak kullanılmış ve istihdam kaybı yaşayan, işyeri kapanan ya da istihdama erişim imkanı bulamayan toplumsal kesimler tarafından bir araç olarak tartışılmıştır. Bu perspektif içerisinde, çalışmada küresel risk unsuru olarak Covid-19 algısı ve ortaya çıkan toplumsal eğilimlerin belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla bir sosyal medya platformu örneği olarak Twitter’da 11-16 Mart 2020 tarihleri aralığında içinde risk, tehlike ve belirsizlik kavramlarından herhangi birisinin kullanıldığı paylaşımlar içerik analizi tekniğinden faydalanılarak incelenmiştir. Yapılan çözümlemeler sonucunda Covid-19 pandemisi karşısında 5 farklı risk algısı ve sosyal tepkinin geliştiği belirlenmiş ve bunlar toplumsal kırılganlıkların yanı sıra dayanaklılıkların da göstergesi olarak değerlendirilmiştir
Article
Salgın hastalıklar, insanlığın her dönem karşılaştığı temel felaketlerden biridir. Edebiyat konularını hayatın içinden alan bir disiplin olarak tarif edildiğinde salgınların da onun konularından biri olması gayet doğaldır. Salgın tarihine bakıldığında karşımıza üç kitlesel pandemi çıkar. Birincisi Justinyen salgını, ikincisi kara ölüm (749/1347) sonuncusu ise, 1894 yılından Hong Kong’dan yayılan salgındır. Bu üç kitlesel salgının dışında daha az hasarlı ve lokal salgınlara da tarihte tanıklık edilmiştir. Arap Edebiyatına bakıldığında gerek üç büyük salgın gerekse daha küçük çaplı salgınların yaşandığı dönemin edip ve şairleri içerisinde yaşadıkları toplumun acılarına duyarsız kalmadıkları görülmüştür. Birinci salgın dönemi Arap edebiyatının Cahiliye Dönemine denk gelmiştir. Bu dönem nesrin gelişmediği şiirin ise edebi yönüyle üst düzey olduğu bir dönemdir. Bu döneme dair salgınla ilgili şiirlere muhadram şairlerden Hassân b. Sâbit ve Ebû Züeyb el-Hüzelî’de rastlamaktayız. Kara ölüm olarak isimlendirilen ikinci büyük salgın döneminde ise ilgili şiirler, Lübnan, Suriye, Irak dışında Endülüs’te de karşımıza çıkar. Son salgın dönemi ise basın yayın teknolojisinin de gelişmesiyle çok sayıda yazın ürününün verildiği 20. Yüzyıla denk gelmesi nedeniyle ilgili manzum ve mensur örneklerin çokça görüldüğü bir dönemdir. Makalenin hacmini aşacağı için 20. yüzyıl salgın içerikli örneklere girmedik. Bununla beraber 19. Yüzyıl ediplerinden Nikola et-Türk’ün urcûzesini detaylı olarak ele aldık.
Article
Osmanlı Devleti’nin yetiştirmiş olduğu hekimlerden, Avrupa’da da tanınırlığa sahip olan Hüseyin Hulki Bey’in, “Koleraya Karşı Ne Yapmalı” eseri bu çalışmada incelenmiştir. Dönemin kolera salgını ile ilgili literatürler eşliğinde tıp tarihi açısından çıkarımlar yapılmıştır. Hüseyin Hulki Bey’in, “Koleraya Karşı Ne Yapmalı” adlı eserin dijital nüshası incelenmiştir. Erzurum Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi nadir eserler bölümünden temin edilen eser 1892 tarihlidir. Eser Osmanlıca’dan Türkçeye tercüme edilerek bulgular kısmında sunulmuş ve ilgili literatür eşliğinde tartışılmıştır. Konunun net anlaşılması için bu kısım, eser tercümesinde anlatım sırasıyla paragraflar halinde verilmiştir. Ayrıca anlaşılırlığı arttırmak için ilgili kısımlarda yazarın nelerden bahsettiği açıklanmıştır. Koleraya karşı halkın ve devletin alacağı tedbirler ve sorumlulukların anlatıldığı bu eserde Hüseyin Hulki Bey, birikimiyle halkı bilinçlendirmeye çalışmıştır. Hem Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyılın sonundaki bu salgınla mücadelesine ışık tutması hem de günümüz salgınlarındaki mücadele kararlılığına katkı sağlaması bakımından çalışma anlamlıdır.
Article
Full-text available
No matter how advanced the technology is, nature always reminds human beings of its unpredictable powers, and the natural environment in which we live may not create any warning or cause epidemics. Returning from the past to the future is likely to happen in the future, just as epidemics have been experienced in the past and the past. In pandemics spreading over a wide geography, personal protective equipment must be coded and managed correctly in order to be protected from the epidemic. Since pandemics develop suddenly, an environment of panic occurs and the people rush to an uncontrolled personal protective equipment and uncontrolled and unnecessary shopping is experienced at the beginning. It consists of scarcity as supply decreases and demand increases. It has difficulties in accessing personal protective equipment, including healthcare institutions. It's important that you didn't know, as they play an active role in preventing pandemics. In this review study, the supply of personal protective equipment, its effective and efficient use, the importance of proper disposal after use, its management, was applied correctly and appropriately. All countries in the world should be prepared against possible pandemics and should be learned through planning before pandemics occur. Since vaccination and treatment methods are not yet known at the beginning of the pandemic, personal protective equipment is extremely important.
Article
Full-text available
İnsanlık tarihi boyunca dünya üzerinde yaşayan toplulukları ve devletleri etkisi altına alan muhtelif salgın hastalıklar görülmüştür. Salgın, yaşandığı topraklara sosyo-ekonomik ve siyasi açılardan ağır darbeler vurmuştur. İnsanoğlunun karşılaştığı bu yıkıcı darbelere sebebiyet veren salgın hastalıkları veba, frengi, sıtma, cüzzam, çiçek ve tifüs olarak sıralamak mümkündür. Teknoloji ve hızlı ulaşımın etkisiyle salgınların etki alanı kısa sürede genişlemiştir. XIX. yüzyılda ise dünyayı etkileyen salgın hastalıkların başında kolera gelmektedir. Hindistan merkezli ortaya çıkan bu salgın, kısa sürede etki alanını genişletmiştir. Nitekim söz konusu hastalık Osmanlı Devleti’ne de sirayet etmiştir. Devlet, XIX. yüzyılda sağlık konusunda yaptığı birtakım yeniliklerle salgını kontrol altına almaya çalışmıştır. Gerek Avrupa’dan getirilen yeni tıbbi makineler gerekse batı menşeili ihdas edilen kurumlar vasıtasıyla salgınla mücadele etmiştir. Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nde yaşanan kolera salgınını Kayseri bağlamında ele almaktadır.
Article
Full-text available
The epidemics have decimated human beings for ages. However, Cholera that has existed upwards 1817 had caused huge deaths comparing to other epidemics. The epidemic that British ships carry to every side of the world from India was seen in Ottoman Land first time in 1822. This epidemic had been spread to Ottoman Land by means of commercial relations, migrations, wars, and pilgrimages. The epidemics that are seen periodically all over the world had caused huge lose in the population and socio-economic side by spreading to Ottoman Land. More cases and death occurred in the second epidemic wave that was seen in Antalya between 1894 and 1895 compared to the previous Cholera epidemic that has seen in this city first time in 1866. There were no doctors graduated from medicine in Antalya before the 1866 Epidemic. However, during the 1894-1895 Epidemic, the illness was controlled by appointed doctors by means of treating patients and disinfection of diseased areas with atomizers imported. A Quarantine Control Station was built in Antalya in the first half of the nineteenth century. During the epidemics, immigrants coming to Antalya were examined and kept 10 days in quarantine in this station. Moreover, when entrance and exit to the city were banned and the surroundings of Antalya was cordoned, residents of Antalya and Alanya protested the quarantine because of making loss. On the other hand, doctors and civil servants were responsible in this Quarantine Control Station. They were complained because of bribery from non-Muslims returned to the city during the 1866 Epidemic. During the 1894-1895 Epidemic, another complaint subject was about the Governor (Mutasarrıf) of Antalya. According to the complaint, the governor had made residents work in construction of the Macadamized Road of Kesikbeli. During the construction, the governor had caused to spread and transmission of Cholera because of not taking indispensable precaution.
Article
Full-text available
Cholera is an acute infectious disease with high mortality if left untreated. Historically, between the 19th and 20th centuries seven great pandemics of cholera occurred and worldwide, thousands of people died. Based on an old theory, cholera was considered an air-born disease and the emergence of its outbreaks were attributed to bad weather or miasma. However later in the 18th century, British physician John Snow (1813-1858) explained the association of a terrible cholera outbreak in London in 1849 to contamination of the drinking water supply with human excreta. Despite his finding, the causative agent of this dreaded illness was unidentified until later in the 19th century. In 1854, Filippo Pacini (1812-1883) an anatomist from Italy and then in 1883, Robert Koch (1843-1910) the German bacteriologist, discovered ‘vibrio cholerae’ as the etiologic agent. During the major pandemics of cholera in 19th and 20th centuries this illness reached Iran and led to vast depopulation and a crucial impact on the country’s socioeconomic status. Poor public health conditions, lack of a well-organized public health authority for implementing preventive and quarantine measures as well as Iran’s specific geographic location were the main facilitating factors of the emergence of various epidemics, including cholera in Iran. The present paper briefly reviews the cholera outbreaks in Iran during the 19th and 20th centuries.
Book
The last four decades of human history have seen the emergence of an unprecedented number of 'new' infectious diseases: the familiar roll call includes AIDS, Ebola, H5N1 influenza, hantavirus, hepatitis E, Lassa fever, legionnaires' and Lyme diseases, Marburg fever, Rift Valley fever, SARS, and West Nile. The outbreaks range in scale from global pandemics that have brought death and misery to millions, through to self-limiting outbreaks of mainly local impact. Some outbreaks have erupted explosively but have already faded away; some grumble along or continue to devastate as now persistent features in the medical lexicon; in others, a huge potential threat hangs uncertainly and worryingly in the air. Some outbreaks are merely local, others are worldwide. This book looks at the epidemiological and geographical conditions which underpin disease emergence. What are the processes which lead to emergence? Why now in human history? Where do such diseases emerge and how do they spread or fail to spread around the globe? What is the armoury of surveillance and control measures that may curb the impact of such diseases? But, uniquely, it sets these questions on the modern period of disease emergence in an historical context. First, it uses the historical record to set recent events against a much broader temporal canvas, finding emergence to be a constant theme in disease history rather than one confined to recent decades. It concludes that it is the quantitative pace of emergence, rather than its intrinsic nature, that separates the present period from earlier centuries. Second, it looks at the spatial and ecological setting of emergence, using hundreds of specially-drawn maps to chart the source areas of new diseases and the pathways of their spread. The book is divided into three main sections: Part 1 looks at early disease emergence, Part 2 at the processes of disease emergence, and Part 3 at the future for emergent diseases.
Chapter
What is cholera? How and where did it start? How did and does it spread? There is a lack of agreement about the early history of cholera. Confusion arose because it was difficult to define cholera precisely (which has a broad clinical spectrum) and to distinguish it from many other diseases associated with diarrhea and vomiting.
Article
:This article examines Ottoman responses to Iranians bringing corpses for burial in holy Shi'i sites in Ottoman Iraq, and focuses on questions of sovereignty, frontiers, commerce, and sanitation. Bringing together the Shi'is of both sides of the Ottoman-Iranian frontier, this curious border crossing constituted a major point of contention between the Ottoman Empire and Safavid and Qajar Iran. One of the most persistent religio-economic activities of Middle Eastern history, corpse traffic continued almost unabated until the emergence of cholera as a global health threat. The emergence of cholera and discussions around corpse traffic and pilgrimage to the 'atabat helped transform one of the longest running unresolved issues of the Islamic world: namely, the undefined border between he Ottoman Empire and Iran.
Article
Nearly every factor that might have made a contribution to the spread of cholera appears to have been present in Iran during the nineteenth century. Hence, in line with plague and famine - not to mention other epidemics and migration - cholera may be considered as a kind of 'Malthusian check' on the population in Iran. What makes an investigation of these 'possible checks' rather fascinating is the contention that these checks were not set in motion by population pressure, as Malthus would have wanted us believe. In addition to the poor state of public health, lack of resolve by the state to impose proper and effective quarantine measures, and in the case of famine and food shortage a misguided and misplaced emphasis on cash crop production, may go a long way to explain the situation.
Article
by C. Macnamara. Includes bibliographical references and index.
Article
In this, the first of a series of cholera studies, the history of the disease from its earliest recorded appearance up to 1923 is outlined, and its geographical distribution described. The origins and main routes of spread of the six great pandemics are indicated; possible causes of the variations in mortality which accompanied them are discussed.
İstanbul 1327, s. 40; Meclis-i Sıhhiye üyesi ve Hicaz Sıhhiye İdaresi başkanı Dr. Kasım İzzeddin'in 20. Yüzyılın başlarına denk gelen, Hicaz'ın sıhhi durumuna ve kolera hastalığının bölgedeki etkisine dair "Hicaz'da Teşkilat ve Islahat-ı Sıhhiye
  • Kasım İzzeddin
  • Mekke-I Mükerreme 'de Kolera Ve Hıfzıssıhha
Kasım İzzeddin, Mekke-i Mükerreme'de Kolera ve Hıfzıssıhha, İstanbul 1327, s. 40; Meclis-i Sıhhiye üyesi ve Hicaz Sıhhiye İdaresi başkanı Dr. Kasım İzzeddin'in 20. Yüzyılın başlarına denk gelen, Hicaz'ın sıhhi durumuna ve kolera hastalığının bölgedeki etkisine dair "Hicaz'da Teşkilat ve Islahat-ı Sıhhiye" başlığı ile 1329 ve 1330 tarihli raporları da bulunmaktadır.
Karantina İstemezük!: Osmanlı Coğrafyasında Karantina Uygulamasına İsyanlar
  • Nuran Yıldırım
Nuran Yıldırım, "Karantina İstemezük!: Osmanlı Coğrafyasında Karantina Uygulamasına İsyanlar", Toplumsal Tarih, S: 150, İstanbul 2006, s. 18-27.
XX. Yüzyıl başlarında İzmit'te Salgın Hastalıklarla Mücadelede Aşı Çalışmaları
  • Müesser Vd
ÖZCAN, Müesser vd., "XX. Yüzyıl başlarında İzmit'te Salgın Hastalıklarla Mücadelede Aşı Çalışmaları", Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Ed.
XIX. Yüzyıldaki Bazı Doğal Afetler ve Osmanlı Yönetimi
  • M Erler
  • Yavuz
ERLER, M. Yavuz, "XIX. Yüzyıldaki Bazı Doğal Afetler ve Osmanlı Yönetimi", Türkler, c. XII3, Ankara 2002, s. 762-770.
Devlet-i Aliyye-i Osmâniye'de Karantina Yani Usûl-i Tahaffuzun Târihçesi
  • B Diğer Kaynaklar
  • Ahmet Midhat
Ahmet Mithat, "Devlet-i Aliyye-i Osmâniye'de Karantina Yani Usûl-i Tahaffuzun Târihçesi", Osmanlı Bilimi Araştırmaları, (Çev. Abdullah Köşe). c. V/1, İstanbul 2003, s. 89-119.
Disease and Water Supply: The Case of Cholera in the 19th Century Iran
  • Amir A Akfhami
AKFHAMI, Amir A., "Disease and Water Supply: The Case of Cholera in the 19th Century Iran", Transformations of Middle Eastern Natural Environments: Legacies and Lessons. Proceedings of the Conference, Yale 1997, s. 206-220.
Erzurum'daki Türk ve Ermeni Nüfusu Gösteren 1847 Tarihli Nüfus Defteri
ÇORUH, Haydar (), "Erzurum'daki Türk ve Ermeni Nüfusu Gösteren 1847 Tarihli Nüfus Defteri", Ermeni Araştırmaları Dergisi, S. 6, 2002, Ankara 2002, s. 95-115.
Sketches of Turkey in 1831 and 1832
  • D E Kay
  • James Ellsworth
DE KAY, James Ellsworth, Sketches of Turkey in 1831 and 1832, New York 1833.
Cholera: 1. In Persia
  • Xavier De Planhol
DE PLANHOL, Xavier, "Cholera: 1. In Persia", Encyclopeadia Iranica, c. V, s. 504-511.
Krizler ve Değişim 1590-1699
  • Faroqhi Suraiya
FAROQHİ Suraiya, "Krizler ve Değişim 1590-1699", Osmanlı İmparatorluğu'nun
  • William Hardy
  • Dünya Tarihi
MCNEILL, William Hardy, Dünya Tarihi, çev. Alâeddin Şenel, Ankara 1985.
Osmanlı Devleti'nde Cizye ve 19. Yüzyıla Ait Bir Cizye Defteri: Cizre Sancağı'nın Cizye Defteri (Cizye Defter Numarası:375)
  • İbrahim-Güneş Özcoşar
  • . H Hüseyin
ÖZCOŞAR, İbrahim-GÜNEŞ, Hüseyin.. H. "Osmanlı Devleti'nde Cizye ve 19. Yüzyıla Ait Bir Cizye Defteri: Cizre Sancağı'nın Cizye Defteri (Cizye Defter Numarası:375)", Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, c. 5/15, (2006), s. 159-179.
Disease and Empire: A History of Plague Epidemics in the Early Modern Ottoman Empire (1453-1600
  • Nükhet Varlik
VARLIK, Nükhet, Disease and Empire: A History of Plague Epidemics in the Early Modern Ottoman Empire (1453-1600), Ph. D. Dissertation, Chicago 2008.
Tome 5, Clairambault'dan Bourgueney'ye
  • Trébizonde Cadn
CADN, Trébizonde, Tome 5, Clairambault'dan Bourgueney'ye, Trabzon, 26 Eylül 1847.
Stevens'tan Cowley'a, Trabzon, 20 Ekim 1847; Özgür Yılmaz
  • Tna Fo
TNA FO., 195/294, Stevens'tan Cowley'a, Trabzon, 20 Ekim 1847; Özgür Yılmaz, Tanzimat Döneminde Trabzon, İstanbul 2014, s. 107.
Factors in the Analysis of the Population of Anatolia
  • Justin Mccarthy
Justin McCarthy, "Factors in the Analysis of the Population of Anatolia", Population History of the Middle East and the Balkans, İstanbul 2002, s. 96.
Tome 464, Verrollot'dan Bourgueney'ye, İstanbul
  • Constantinople Cadn
CADN, Constantinople, Tome 464, Verrollot'dan Bourgueney'ye, İstanbul, 26 Kasım 1847.
Vingt ans au service de la médecine turque: le Dr Fauvel à Istanbul (1847-1867)
  • Daniel Panzac
Daniel Panzac, "Vingt ans au service de la médecine turque: le Dr Fauvel à Istanbul (1847-1867)", Santé, médecine et société dans le monde arabe, Ed. E. Longuenesse, Paris 1995, s. 165-181.
Tome 464, Fauvel'den Aupick'ye, İstanbul
  • Constantinople Cadn
CADN, Constantinople, Tome 464, Fauvel'den Aupick'ye, İstanbul, 13 Temmuz 1848.
Tome 464, Fauvel'den Fransız Elçiliğine, İstanbul
  • Constantinople Cadn
CADN, Constantinople, Tome 464, Fauvel'den Fransız Elçiliğine, İstanbul, 26 Nisan 1848.
Tome 464, Fauvel'den Cor'a, İstanbul
  • Constantinople Cadn
CADN, Constantinople, Tome 464, Fauvel'den Cor'a, İstanbul, 26 Mayıs 1848.
Osmanlı Devletinde Gıda Kontrolüne Bakış
  • Nuran Yıldırım
Nuran Yıldırım, "Osmanlı Devletinde Gıda Kontrolüne Bakış", 14. Yüzyıldan Cumhuriyete Hastalıklar Hastaneler Kurumlar, İstanbul 2014, s. 56.
  • Yavuz Erler
M. Yavuz Erler, "XIX. Yüzyıldaki Bazı Doğal Afetler ve Osmanlı Yönetimi", Türkler, c. 13, Ankara 2002, s. 764.
Eskiçağdan Yakınçağa Genel Hatlarıyla Dünyada ve Osmanlı Devleti'nde Salgın Hastalıklar
  • Orhan Kiliç
KILIÇ, Orhan, Eskiçağdan Yakınçağa Genel Hatlarıyla Dünyada ve Osmanlı Devleti'nde Salgın Hastalıklar, Elazığ 2004.
  • Daniel Panzac
  • Osmanlı İmparatorluğu'nda
  • Veba
PANZAC, Daniel, Osmanlı İmparatorluğu'nda Veba (1700-1850), Çev. Serap Yılmaz, İstanbul 1997.
Gazette Medicale de Constantinople ve Tıp Tarihimizdeki Önemi, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi
  • Yeşim I Ülman
ÜLMAN, Yeşim. I., Gazette Medicale de Constantinople ve Tıp Tarihimizdeki Önemi, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1999.
Du Choléra-morbus en 1845, 1846 et 1847, avec une carte indiquant sa marche pendant ces trois années
  • M P Verrollot
VERROLLOT, M. P., Du Choléra-morbus en 1845, 1846 et 1847, avec une carte indiquant sa marche pendant ces trois années, Constantinople 1848.