Content uploaded by Tolga Yildiz
Author content
All content in this area was uploaded by Tolga Yildiz on Nov 18, 2017
Content may be subject to copyright.
8
Tolga Yıldız,
Darwin’in getirdiği
açıklamayı anlatıyor.
TEORİ
Türlerin Kökeni başlıklı yaklaşık 600 say-
falık bilimsel eser, 24 Kasım 1859’da yaza-
rı elli yaşındayken yayınlanmıştı. Kitabın
yazarı o lan Charles Darwin, şehre uzak bir
çiftlik evinde 17 sene süren çalışmalarına
hastalıklı bünyesi nedeniyle kesintilerle
de olsa büyük bir tutkuyla devam etmişti.
Faka t bu kitabı uzun bir süre yayınlama ce-
sareti gösterememişti.
Bunun iki sebebi vardı: Mezunu olduğu
Cambridge Üniversitesi başta olmak üze-
re liberal Avrupa akademik çevrelerinin
“mutlak insan”ı tahtından edecek bu açık-
lamaya göstereceği sert t epkiler ve bu bakış
açısının öncüllerine halihazırda gösteril-
miş tepkilere karşı daha ikna edici bulgu-
ların titizlikle elde edilip çözümlenmesinin
o zamanki teknolojiyle oldukça za hmetli
olması.
Evrim olgusunu ilk defa Darwin dillen-
dirmeyecekti üstelik. Hatta çocukluğu bu
meselenin konuşulduğu bir evde geçmişti.
Darwin, dedesi Erasmus Darwin gibi ev-
rimcilerden farklı olarak fizikte Newton’ın
yaptığını yapmak üzereydi sadece. Ev-
rimsel niteliği olan birbirinden farklı tüm
biyolojik bulguları tek bir mekanizma ile
açıklamayı başarabilmişti. Bu mekanizma-
yı tanımlayıp ona isim koyan ilk kişiydi:
Doğal seçilim.
Doğal seçilim
Gençliğinde baba mesleği tıpta okurken
başarısız, fakat daha sonra geçtiği ilahi-
yatta ise gayet başarılı bir öğrenci olan
Darwin’in aklı hep doğa tarihindeydi. İla-
hiyat öğrencisiyken botanik dersleri almış
ve böcekler üze rine çalışmıştı. Genç yaşta
dünyayı dolaşmış, Afrika’da tanık olduğu
köleciliğe karşı çıkmış ve yayınlarıyla İngi-
liz bilim çevrelerinin saygısını kazanmıştı.
Ta ki 1859 sonuna dek.
Darwin, Türlerin Kökeni’nde “doğal seçi-
lim” tez ini oldukça ayrıntılı gözlemsel ve
deneysel bulgularla açıkça destekliyordu.
Hatta tepkilerden çekindiği için koskoca
kitapta sadece birkaç defa insana gönder-
me yapıyor, tezinin insanın kökeni için de
kullanışlı olacağını tartışmaya açtığını ima
ediyordu. A ncak Camb ridge’deki hocası
Türlerin Kökeni için “komik ve iğre nç” de-
miş ve tüm akademik otoriteler tezin gerçe-
ğe aykırı bir çöp olduğunu açıklamıştı. Ya-
yınlandığının hemen ilk günlerinde kitaba
gösterilen bu aşağılayıcı tepkilere rağmen,
“doğal seçilim” tezi bazı biliminsanlarının
dikkatini çekmeyi başarmış, akademilerin
karanlık dehlizlerinde tartışılmaya baş-
lamıştı bile. Mesela Marx ve Engels’in bu
esere tabiri caizse bayıldıkları rivayet edilir.
Darwin, yeni çağın bilim yazı üslubuna ör-
nek teşkil edecek bu eseriyle birlikte kutsal
canlılığı açıklamaya yönelik bir paradigma
değişiminin öncüsü oluyordu. Fakat bunun
farkına ve tadına varamayacağı kadar sert
bir şekilde Londra basınında yükselen bir
karalama kampanyasına malzeme olmuş-
tu. Onu maymun şeklinde gösteren karika-
türler basılıyordu. Öbür yandan da kitabı
çok satan lar listelerinde başı çekiyordu.
Darwin, kendisiyle çağdaş olan farklı alan-
lardaki farklı paradigma devrimcileriyle
aynı kade ri paylaşmaya hazırdı: Hakkında
çok konuşularak susturulma. Darwinizm
ve anti-darwinizm doğuyordu.
Mesele değişimdir
Buradan sonrası hepimizin malumu. Özel-
likle 20. yüzyılın sonlarına doğru Marx’ın
ya da kuantum fizikçilerinin kuramları gibi
Darwin’in kuramı da, doğrudan bilgi sahibi
olmayan kitlelerin lehte veya aleyhte kolay-
ca fikir sahibi olacakları fanatik ve popülist
öğretilerden biri haline getirildi. Halbuki
modern bilimsel kuramlar, karakterleri
gereği binlerce yıllık gündelik sağduyuya
aykırı olm uş, yukarıda anlattığım gibi öyle
kolay kabul görmemişlerdir.
Modern bilimin dinamik bir gerçeklik algısı
vardır. Bunun sebebi teknoloji aracılığıyla
deneyimlenen gerçekliğin gündelik sağdu-
yuyu yıkmasıdır. Bu gerginliğe toplumun
verdiği te pki, eski sabit evrenler yerine yeni
sabit tarihler koymak oldu. Evrim, ilerle-
me ile eşanlamlı kullanılmaya başlandı.
Oysa, mesele değişimdir. Bir şeyleri anla-
mak adına belirli örüntüleri tanımlayarak
geçici kategoriler oluştursak da, canlılık,
Darwin’e gör e büt üns el b ir çatışma, uyum
ve akt arım organizasyonudur. Bu etkileşim
ağına bakıp uzun vadeli t ahminler üretmek
ise çetrefillidir. Bu n okt ada insanın evrim-
sel macerasından bir örnekle yazımı son-
landırayım.
Şempanzeler ve biz
İnsan öncülleri 7,5 milyon yıl önceye daya -
nır. Altı milyon yıl önceki ortak bir atadan
şempanzelerle biz doğduk (yani şempan-
zelerden gelmiyoruz, o nlar da bizim gibi
evrimleşmiş yeni bir tür). “Modern” topla-
yıcı-avcılık ise 2,5 milyon yıl hüküm sürdü.
Türü müzün ta rihi 200 bin sene. Tam teşek-
küllü bir dili 100 bin sene evvel icat ettik.
Tarım devr imi 10 bin sene evvel yaşandı.
İnsanın üretim ilişkilerindeki son değişim
200 sene evvel sanayi devrimi ile başladı.
Tarım insanı, sanayi üretimiyle birlikte
yaşamaya başladığı dönüşümü fiilen ve
zihniyet olarak bugün henüz tecrübe ede-
bilmiş değil. Örneğin toplayıcı-avcı insanın
fizyolojik niceliklerini 10 bin sene evvel
kaybetmeye başlamıştık. Besin çeşitliliğine
uyum s ağlamış olan toplayıcı-avcılar, açlık
riskini azaltırken besin çeşitliliğini de azal-
tan bitki ve hayvan evcilleştirme tekniğine
hızla uyum sağlayamadığı için fizyolojik
olarak zayıflamıştı.
Ama şaşırtıcı şekilde 19. yüzyıldan itiba-
ren öze llikle büyük ticarî merkezler olarak
ortaya çıkan şehirlerde toplayıcı-avcı insa-
nın beden niceliklerine tekrar kavuşmaya
başladık. Bunun sebebi küresel serbest pi-
yasa ekonomisi üzerinden dolaşıma giren
yiyecek çeşitliliğinin şehirlerdeki pazarlar-
da tekrar artması, yani besin çeşitliliğinin
tekrar ulaşılabilir olması. Bugün bir süper-
markete girdiğinizde 10 bin sene önce yi-
tirdiğiniz besin zenginliğine -ama bu sefer
para ile mübadele ederek- tekrar kavuşur-
sunuz. Bu, kemik sağlığınızın 10 bin sene
önceki atala rınızın kine benzemesine sebep
olur. Mesela boyunuz tarım insanından
daha uzundur, dişleriniz daha geç çürür ve
dökülür. Tıpkı bir toplayıcı-avcı gibi görü-
nürsünüz.
Bu dinamik döngüyü görebilmemizi, açık-
layabilmemizi sağlayan başlıca iki kuram-
cıdan biridir Darwin. Diğeri ise Marx.
TÜRLERİN KÖKENİ
VE İNSAN
“Evrim, ilerleme ile eşanlamlı kullanılmaya başlan-
dı. Oysa, mesele değişimdir. Bir şeyleri anlamak
adına belirli örüntüleri tanımlayarak geçici katego-
riler oluştursak da, canlılık, Darwin’e göre bütünsel
bir çatışma, uyum ve aktarım organizasyonudur.”