Content uploaded by Rıdvan Karacan
Author content
All content in this area was uploaded by Rıdvan Karacan on Dec 17, 2017
Content may be subject to copyright.
Content uploaded by Rıdvan Karacan
Author content
All content in this area was uploaded by Rıdvan Karacan on Dec 17, 2017
Content may be subject to copyright.
Yıl: 4, Sayı: 13, Ağustos 2017, s. 272-278
Rıdvan KARACAN
1
TÜRKĠYE’DE GELĠR VERGĠSĠ UYGULAMASINDA GĠDERLERĠN
VERGĠDEN DÜġÜLMESĠ, GELĠR DAĞILIMI VE ÜCRETLĠ KESĠM
AÇISINDAN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ
Özet
Gelir vergisi adından da anlaşılacağı üzere gelire bağlı tahsil edilen bir vergi
türüdür. Ülkemizde hem ücretli kesimden hem de tüzel ve gerçek kesimin
kazançları üzerinden tahsil edilir. Gelir arttıkça ödenecek vergi yükü de artar. Her
iki kesim buraya kadar aynı uygulamaya tabidir. Ancak gerek tüzel kurumlar
gerekse gerçek kişiler gider indiriminden faydalanırken, ücretli kesimin böyle bir
hakkı yoktur. Her ne kadar ücretli kesim için asgari geçim indirimi uygulaması
olsa da bu uygulama isminden de anlaşılacağı üzere statik bir yapıya sahiptir. Yani
ücretli cari yıl içinde ne kadar harcama yaparsa yapsın belirlenen bir oranda vergi
iadesi alabilir. Benzer şekilde ücretlilerinde eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi
temel ihtiyaçlara yönelik yapmış oldukları harcamalar, güncel tutarlar üzerinden
gider olarak vergiden düşülebilir. Böylece toplumsal yardımlaşma ve dayanışma
duygusu gelişir. Devletin transfer harcamaları da azalır.
Anahtar Kelimeler: Gelir Vergisi, Türkiye, Ücretli Kesim, Transfer Harcamaları,
Gelir Dağılımı
TAX DEDUCTĠON OF EXPENSES ĠN THE APPLĠCATĠON OF THE
ĠNCOME TAX ĠN TURKEY, ĠNCOME DĠSTRĠBUTĠON AND WAGE
CUTS ĠN TERMS OF EVALUATION
Abstract
Income tax - hence the name- is a type of tax that is collected dependent on
income. In our country, it is collected from the earnings of both the wage earners
and the legal and real entities. The higher the income is, the more the burden of tax
increases. Thus far, both of the entities are subject to the same implementation.
However, corporate bodies and real persons enjoy expense reductions while wage
1
Yrd. Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi, Hereke Ö.İ.Uzunyol MYO, rkaracan@kocaeli.edu.tr
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:13, Ağustos 2017, s. 272-278
Rıdvan Karacan
273
earners do not have such allowance. Although wage earners have a minimum
living allowance, this system has a static structure as the name suggests. That is,
wage earners are given a fixed tax refund regardless of how much they spend in the
current year. Employees’ basic need expenses such as education, health, shelter
and food should be deducted from the tax as an expense over the current
amounts. Thus, develop a sense of social assistance and solidarity. The transfer of
state expenditures is also reduced.
Key Words: Income tax, Turkey, Paid Sector, Transfer Expenditures, Income
Distribution.
GĠRĠġ
Bir ülkenin en önemli gelir kaynaklarından biride vergidir. Vergi kaynağı itibarı ile gerçek
kişilerden, tüzel kişilerden olmak üzere iki şekilde tahsil edilir. Ülkemizde vergi konusu
itibariyle dolaylı ve dolaysız vergi olarak iki kısımda değerlendirilir. Dolaylı vergiler alım satım
faaliyeti sırasında alınan vergilerdir (ÖTV,KDV.vb.). Dolaysız vergiler ise genel olarak beyana
dayalı vergilerdir (Gelir, Kurumlar ve Servet vergileri gibi). Beyana dayalı vergilerden en
önemlisi ise gelir vergisidir. Gelir vergisi diğer vergilerden farklı olarak hem beyana dayalı hem
de kaynaktan kesilen vergidir. Beyana dayalı vergilemede mükellef elde etmiş olduğu geliri
belgelerken aynı zamanda harcamalarını da beyan etmek suretiyle ödeyeceği vergide indirime
gidebilmektedir. Gelirin elde ediliş aşamasında kaynaktan kesilen vergilerde ise harcama
kalemlerine bakılmaz sadece elde edilen gelir değerlemeye tabidir. Gelirin elde edilişi ile
birlikte tahsil edilen vergiler daha çok ücretli kesiminden alınan vergilerdir. Bu kesinti
ücretlinin kazancına doğrudan uygulanmaktadır. Tamamen gelire endeksli bir durumdur. Gelir
arttıkça vergi dilimi artar. Aslında uygulanmakta olan gelir vergisinin uygulama biçiminin
temelidir bu. Yani ister tüzel ister gerçek kişi olsun gelir arttıkça vergi dilimi de ona göre artar.
Ancak burada en önemli fark tüzel kesimden vergi tahsil edilirken yıl içinde harcamaların da
dikkate alınmasıdır. Bir başka değişle tüzel kişilerin geliri artsa bile belirlenen istisnalar
dahilinde yapmış olduğu harcamaları beyan etmek suretiyle ödeyeceği vergi miktarı
azalabilmektedir. Oysa ücretli kesimin neye harcama yapıldığına bakılmaz önemli olan elde
edilen gelirdir. Vergi ona göre alınır. Benzer uygulama ücretli kesim içinde düşünülebilir. Az
veya çok ücret geliri elde eden kesim, gerekli harcamalarını dışında tüketim, ihtiyacı olan
kesime yönelik eğitim, sağlık, barınma vb. yapacağı harcamalar ödeyeceği vergi yükünden
düşülebilir. Bu durum hem gelir dağılımını iyileştirecek, hem devletin bu anlamda yapacağı
transfer harcamalarını azaltacak hemde toplumsal yardımlaşma ve dayanışmayı artıracaktır.
Çalışma, bu konuya ilişkin tasarlanmıştır. Gelir vergisi uygulamasında ortaya çıkan bu durum
Türkiye örneği üzerinde gösterilmek istenmiştir. Bu bağlamda önce teorik bilgilere yer verilmiş,
sonra Türkiye’de uygulamaya yönelik bilgiler paylaşılmıştır. Sonuç kısmında ise bu konuda
tespit ve önerilere yer verilmiştir.
1.Vergide Adalet Ġlkesi Ve Gelir Dağılımı
Vergilemenin asıl amacı devletin yerine getirmek olduğu görevleri gerçekleştirmek üzere
kaynak sağlamaktır. Devletin görevlerinden biride gelir dağılımında adaleti sağlamaktır. Bu
bağlamda devlet vergi gelirleriyle ekonomik durumu bozuk olan vatandaşlarının asgari düzeyde
ayni ve nakdi ihtiyaçlarını karşılar. Bu yükümlülük sosyal devlet olmanın gereğidir. Devlet bu
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 13, Ağustos 2017, s. 272-278
Türkiye’de Gelir Vergisi Uygulamasında Giderlerin Vergiden Düşülmesi, Gelir
Dağılımına Etkisi, Ücretli Kesim Açısından Değerlendirilmesi
274
şekilde gelir adaletini sağlarken vergilemeye ilişkin kuralların tespitinde ödeme gücü ilkelerini
gözeterek gelir dağılımında adaleti tesis eder.
Ekonomi literatüründe vergi ve transfer politikası hakkında kararlar alınırken toplumun tüm
üyelerini kapsayacak sosyal refahı maksimize edecek optimal gelir vergisi uygulamasının
dikkate alınması gerekir (Bakija, 2013:1). Vergilemede ödeme gücünü esas almayan sadece
zengin kesimin lehine yönelik muafiyetler vergi kaçırmaya yönelik faaliyetleri artırabilir buda
toplam vergi gelirlerinde azalmaya neden olur (Cubero and Vladkova, 2010:33). Bu bağlamda
eşitlik, ölçülülük ve mali güce dayalı, vergilemede adaleti sağlamaya yönelik ilkelere son
yüzyılda ülkelerin anayasalarında yer verildiği görülmektedir. Ancak ülkelerin anayasalarında
vergilendirmede adalet kavramı ilkelerinin yer almasına rağmen, uygulamada aynı hassasiyetin
olmadığı görülmektedir. Bu durumda vergilemede adalet gerçek içeriğinden uzaklaşmaktadır
(Gök, Biyan ve Akar, 2013: 288-289).
Vergilemede etkinlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda iki tür vergilendirme ilkesi geliştirilmiştir.
Bunlardan fayda ilkesine göre, kişiler kamusal mal ve hizmetlerden elde ettikleri fayda
ölçüsünde vergilendirilir. Diğer ilke ödeme gücü ilkesidir buna göre kişiler kamusal
hizmetlerden elde ettikleri faydadan ziyade vergi ödeme güçleriyle orantılı olarak
vergilendirilmeleri gerekir (Sancar ve Şentürk, 2012:2). Vergilemede adaleti ilkesi, vergi
yükünün adaletli dağılımı anlamına gelmektedir. Vergi yükünde adaletin tesis edilebilmesi için,
ödeme gücü olanlardan mali gücü oranında vergi alınması gerekir. Vergi kanunlarının yürürlük
tarihlerinin belirlenmesinde hukukî güvenlik ilkesi ile ön-izin ilkelerine uyum büyük önem arz
etmektedir. Çünkü, yıl içinde kabul edilen bir kanun veya kanun değişikliğine bağlı olarak vergi
yükünün artırılması hem hukukî güvenlik hem de bütçe hukukunda yer alan ön-izin ilkesine
aykırılık oluşturacaktır. Bu ilkelere aykırı düzenlemeler, vergi mükelleflerinin vergi ödeme
gayretlerini olumsuz etkileyecek; mükellefleri vergiden kaçınma veya vergi kaçırma yoluna
itecektir (Karakoç, 2014:1285-1301).
Vergi yükü ödenen verginin gelire oranı olarak tanımlanmaktadır. Adil bir vergi sisteminden
bahsedilebilmesi için vergi yükünün kişiler ile gruplar arasında dengeli dağılımının sağlanması
gereklidir. Verginin kimlerden ve hangi şekilde alınacağı önemli bir vergileme sorunudur.
Verginin sosyal amacı gereği kimlerin vergi rejimi dışında tutulacağının tespiti de önem arz
etmektedir. Devlet ile mükellef arasında vergi ilişkisi vergiyi doğuran olaya sebebiyet
verilmesiyle başlamaktadır. Bu ilişki, verginin doğru ve zamanında ödenmesi ile sona
bulmaktadır. Ancak devletin çeşitli gerekçelerle bazı durumlarda vergiyi doğuran olaya sebep
olan kişi ve gruplara ayrıcalık tanıdığı görülmektedir. Aslında muafiyetten yararlanan kişilere
vergi kanunlarınca vergi borcu doğması gerekirken, bu kişiler vergilendirmeden muaf
tutulmaktadır (Biniş, 2015:52-53).
Vergilendirmeden muafiyetlerin bir çeşide de gelir vergisi istisnaları olarak ifade edilebilir.
Örneğin şirketler yapmış oldukları bazı harcamaları gider göstermek suretiyle vergiden
düşebilmektedir. Şüphesiz konuluş mantığı itibarı ile bu çok faydalı bir uygulamadır.
Bu uygulama devletin vergi gelirlerini azaltmış gibi görünse de Bazı sektörlerin gelişmesi,
eğitim, kültür ve spor etkinliklerinin yaygınlaşması ve yeni ürünlerin geliştirilmesi gibi
sebeplerle topluma ciddi manada katkı sağlamaktadır. Bu şekilde şirketler ve büyük kuruluşların
topluma faydalı harcamalar yapma isteği teşvik edilmektedir. Böylece firma ismini duyururken
reklamını da yapmış olmaktadır (Kaplan, 2017).
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:13, Ağustos 2017, s. 272-278
Rıdvan Karacan
275
Benzer uygulamanın ücretli kesim için de hayata geçirilmesi aynı şekilde toplumsal dayanışma
ve yardımlaşma olgusunu geliştirecektir. Böylece hem devletin bu manada transfer harcamaları
azalacak hem de toplum içinde barış ve sevgi ortamı oluşacaktır. En önemlisi gelirin yeniden
dağılımı ile birlikte gelir dağılımına pozitif etkisi olacaktır.
2.Türkiye’de Gelir Vergisi ve Uygulaması
Ülkemizde gelir vergisi ile ilgili ilk çalışmalar Tanzimat ile başlamıştır. Ancak çağdaş
anlamında gelir vergisi, Alman Gelir Vergisi mevzuatı esas alınarak 1950 yılında 5421 sayılı
Kanunla vergi sistemimize dahil olmuştur. Ancak, uygulamada karşılaşılan birtakım
sorunlardan dolayı yeniden düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 1961 yılında
uygulanabilmiştir. Benzer şekilde, 1981 yılı ve sonrasında Bakanlar Kurulu Kararlarıyla
çıkarılan birçok kanun ve değişikliğe uğramış olsa da (Gelir Vergisi Kanunu) GVK. diğer
kanunların da temelini oluşturması açısından halen büyük önem arz etmektedir (Armağan,
2007:228-229).
Türkiye’de toplam vergi yükündeki artışa rağmen, toplam vergi gelirleri içindeki gelir vergisi
hâsılatının vergi gelirleri içindeki payı 1980 yılında %51,7 iken, 2000 yılında bu oran %23,4’e
kadar düşmüştür(Yıldız, Bedir ve Karabulut, 2013:134). Aynı şekilde 2005-2016 yılları
arasında bu oran %20 ila %23 arasında kalmıştır (Gelir İdaresi Başkanlığı, 2017).
Türkiye’de gelir vergisi tahsilâtı; tevkifat (stopaj), beyana dayanan, geçici vergi ve basit usule
dayalı olmak üzere dört şekilde gerçekleşmektedir. Bunlardan tevkifat ile yapılan tahsilat gelir
vergisi tahsilâtının büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Gelir vergisi hasılatının 2010 yılında
yaklaşık %92’sini tevkifat, %5’ini beyana dayanan, %2,5’ini geçici vergi ve %0,5’ini basit
usule dayalı tahsilatlardan oluşmuştur. Gelir vergisinin büyük bir kısmının stopaj şeklinde tahsil
edilmesi ve birçok gelir unsuru üzerinde stopajın nihai vergi olarak beyan edilmemesi, gelir
vergisi tarifesinin artan oranlı özelliğini zedelemektedir (Yıldız, Bedir ve Karabulut, 2013:136).
Türkiye’de uygulanmakta olan gelir vergisi, artan oranlı ve dört dilimli tarife şeklindedir.
(Tablo1). Gelir arttıkça uygulanan vergi oranları da aşamalı olarak artmaktadır (Yıldız, Bedir
ve Karabulut, 2013:136). Artan oranlı vergi tarifelerinin uygulama amacı vergi mükelleflerinin
vergi ödeme gücüne ulaşmaktır. Bu bağlamda mükelleflerin kişisel ve ailevi durumları dikkate
alınarak artan oranlı vergi tarifesi uygulanır. Böylece kişilerin belirli bir tutara kadar olan
gelirleri vergi kapsamı dışında bırakılmakta, bir başka ifade ile en ez geçim indirimi
uygulanmaktadır (Ekinci, 2012:191).
Tablo.1 Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yer alan gelir vergisine tabi gelirlerin
2017 takvim yılı vergilendirilmesinde esas alınan tarife.
13.000 TL'ye kadar TL'ye kadar
% 15
30.000 TL'nin 13.000 TL'si için 1.950 TL, fazlası
% 20
70.000 TL'nin 30.000 TL'si için 5.350 TL, (ücret gelirlerinde 110.000 TL'nin
30.000 TL'si için 5.350 TL), fazlası
% 27
70.000 TL'den fazlasının 70.000 TL'si için 16.150 TL, (ücret gelirlerinde
110.000 TL'den fazlasının 110.000 TL'si için 26.950 TL), fazlası
% 35
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 13, Ağustos 2017, s. 272-278
Türkiye’de Gelir Vergisi Uygulamasında Giderlerin Vergiden Düşülmesi, Gelir
Dağılımına Etkisi, Ücretli Kesim Açısından Değerlendirilmesi
276
Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlı, http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/VI/GBG1.htm
Sadece elde etmiş olduğu gelir üzerinden gelir vergisi ödeme yükümlüğü altına giren ücretlilere
ait vergi kesintileri Tablo 1’de verilmiştir. Dikkat edilirse bu uygulamada harcamalar dikkate
alınmamaktadır. Tablodan da görüleceği üzere tamamen gelir üzerinden vergilendirme
yapılmaktadır. Bu durum ücretli kesimin tamamı için geçerli değildir. Elde etmiş olduğu gelir
üzerinden yapmış olduğu harcamaları beyan edenler vergi indiriminden faydalanmaktadır.
Ancak bu belirli kriterler dahilinde gerçekleşmektedir. Bu kriterler aşağıda ki gibidir.
2016 yılında elde ettikleri ücret gelirleri nedeniyle beyanname vermek zorunda olanlar;
● Birden fazla işverenden kesinti yoluyla vergilendirilmiş ücret geliri
elde eden ücretlilerden, birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerin
toplamı 30.000 TL’yi (Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde
yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutar) aşan ücretliler,
● Ücretlerini yabancı bir memleketteki işverenden doğrudan doğruya
alan hizmet erbabı (istisna kapsamında olanlar hariç),
● İstisnadan faydalanmayan yabancı elçilik ve konsolosluk memur ve
hizmetlileri,
● Maliye Bakanlığınca yıllık beyanname ile bildirilmesi gerekli görülen
ücret ödemesi yapılanlar,
● Ücreti kesinti yoluyla vergilendirilmeyen yukarıda sayılanlar dışında
kalan ücretliler
(Gelir İdaresi Başkanlığı, 2016:13-14).
Türkiye’de Gelir Vergisi Kanunu ile diğer kanunlarda yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlere
ilişkin indirimler belirtilmiştir. Gelir vergisi hesaplamalarında gelir vergisi beyannamesine
dayalı aşağıda belirtilen indirimlerin yapılabilmesi için yıllık beyanname ile bildirilecek bir
gelirin bulunması ve yapılacak indirimlerin ilgili mevzuatta belirtilen kriterleri sağlaması
gerekmektedir. Buna göre indirim konusu yapılabilecek bazı hususlar şöyledir (Gelir İdaresi
Başkanlığı, 2016: 10-11):
1- Şahıs sigorta şirketlerine ödenen primler
2- Eğitim ve sağlık harcamaları
3- Bağış ve yardımlar
4- Sponsorluk harcamaları
5- Başbakanlıkça veya Bakanlar Kurulunca başlatılan yardım kampanyalarına yapılan ayni ve
nakdi bağışlar
6- Türkiye Kızılay Derneğine ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine makbuz karşılığı yapılan nakdi
bağış ve yardımlar (Gelir İdaresi Başkanlığı, 2016, 10-11).
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:13, Ağustos 2017, s. 272-278
Rıdvan Karacan
277
7- Bireysel Katılım Yatırımcısı İndirimi (6327 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen
Geçici 82. maddeye göre yapılacak indirim)
8- EXPO 2016 Antalya Ajansına yapılan her türlü nakdî ve ayni bağış ve yardımlar
9- Diğer kanunlara göre tamamı indirilecek bağış ve yardımlar. (Gelir İdaresi Başkanlığı,
2016: 10-11)
Genel olarak eğitim, sağlık, bağış ve yardım şeklinde harcamaların vergi indirimine tabidir.
Ancak bu ayrıcalık sadece yıllık beyanname vermek zorunda olanlar ile ticari, mesleki zirai
kazanç sahipleri ile menkul ve gayrimenkul sermaye gelirine sahip olan mükelleflere tanınan bir
ayrıcalıktır. Benzer istisnalar ücret karşılığı çalışan kesime de uygulanabilir. Böylece toplumda
muhtaç kesimin ihtiyaçları, toplumun diğer kesimi aracılığı ile gönüllü olarak karşılanmış olur.
Bu durum adeta bir domino etkisi yaratarak tüm topluma yayılır. Toplumda birlik beraberlik
duygusu gelişir. Aynı zamanda devletin transfer harcamaları da azalmış olur.
SONUÇ
Hemen her ülke elde ettiği vergi gelirlerini; varsa borçların geri ödenmesinde, yatırımların
finansmanında, kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü giderlerinde ve gelir dağılımında adaleti
tesis etmek amacıyla fakir kesimin kalkındırılmasında kullanmaktadır. Konumuz gereği bizi
ilgilendiren gelir dağılımı ve gelir vergisi arasındaki ilişkidir. Ülkemiz içinde aynı şey
geçerlidir. Bu bağlamda Türkiye’de ticari, zirai, mesleki ve kira geliri elde eden kesimin
yapmış olduğu harcamaları beyan etmek suretiyle uygulanmak da olan gelir vergisi istisnasının,
çalışan ücretli kesim içinde uygulanması yerinde olacaktır. İhtiyaç sahibi hane halkının
belirlenen bir bankada hesap açtırması, hane halkının ihtiyacına göre belirlenen kota dahilinde,
ücretli kesimin aynı banka üzerinden gelir transferi yapabilmesi sağlanabilir. Zira ücretli kesim
içinde eğitim, sağlık, bağış ve yardım şeklinde harcamalarının vergi indirimine konu olması, bir
yandan devletin bu yönde yapması gereken transfer harcamalarının yükünü azaltırken, diğer
yandan belirli bir ücret karşılığında çalışan vatandaşları yardım yapmaya teşvik edecek böylece
vatandaşlar arasında sevgi ve barışın yaygınlaşmasına katkıda bulunacaktır. Zira ülkemizde
gelir vergisinin önemli bir kesiminin ücretliler tarafından ödendiği bir ortamda bu desteğin
azımsanamayacak boyutta olduğu aşikardır.
KAYNAKLAR
Armağan, R. (2007). Türkiye’de Gelir Ve Kurumlar Vergisi Oranlarında İndirimin Vergi
Gelirleri Üzerine Etkileri, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler
Fakültesi, Cilt:12, Sayı:3, 227-252.
Bakija, J. (2013). Social Welfare, Income Inequality, And Tax Progressivity: A Primer On
Modern Economic Theory And Evidence, Papers Written For Teaching Purposes. 1-34.
Biniş, M. (2015). Vergi Adaletini Sağlamaya Yönelik Bir Araç: Esnaf Muaflığı, Kastamonu
Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı:7, 52-63.
Cubero R. And Ivanna V. H. (2010). Equity And Fiscal Policy: The Income Distribution Effects
Of Taxation And Social Spending İn Central America, Imf Working Paper, Wp/10/112,
1-42.
Ekinci, F. (2012). Gelir Vergisi Tarifesi: Almanya Ve Türkiye Uygulamasının Karşılaştırılması,
Dpujss Number 32, Vol: Iı, 191-200.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 13, Ağustos 2017, s. 272-278
Türkiye’de Gelir Vergisi Uygulamasında Giderlerin Vergiden Düşülmesi, Gelir
Dağılımına Etkisi, Ücretli Kesim Açısından Değerlendirilmesi
278
Gelir İdaresi Başkanlı, Erişim Tarihi: 17 Mayıs 2016,
Http://Www.Gib.Gov.Tr/Fileadmin/User_Upload/Vı/Gbg1.Htm,
Gelir İdaresi Başkanlığı, (2015). Ücret Kazançları Vergi Rehberi, 1-35.
Gelir İdaresi Başkanlığı, (2016). Kira Geliri Elde Edenler İçin Beyanname Düzenleme Rehberi,
1-48.
Gelir İdaresi Başkanlığı, (2017). Ücret Geliri Elde Edenler İçin Vergi Rehberi, Mükellef
Hizmetleri Daire Başkanlığı Yayın No: 246, 1-56.
Gök, M., Özgür B. Ve Sevda, A. (2013). Vergilemede Adalet İlkesinin Anayasal Temelleri Ve
Uygulamaya Yansımaları: Seçilmiş Oecd Ülkeleri Açısından Karşılaştırmalı Bir Analiz,
Marmara Üniversitesi İ.İ.B. Dergisi, Cilt: 34, Sayı: 1, 269-292.
Karakoç, Y. (2014). Anayasal Vergilendirme İlkeleri Üzerine Bir Değerlendirme, Dokuz Eylül
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 15, Özel Sayı, 1259-1308.
Kaplan, Y. (2017), Şirketlerin Hangi Harcamaları Vergiden Düşebilir?
Http://Www.Yalcinkaplan.Net/İndex.Asp?Action=Bilgi&Id=48 Erişim: 17.07.2017
Sancar, C. Ve Mehmet Ş. (2012). Artan Oranlı Vergi Tarifelerinin Vergi Ödeme Gücünün
Kavranması Bakımından Değerlendirilmesi: Türkiye Örneği, Akademik Bakış Dergisi,
Sayı: 28, 1-13.
Yıldız Y., Serap, B. Ve Karabulut, K. (2013). Türkiye’de Gelir Üzerinden Alınan Vergi
Oranlarının Değerlendirilmesi: Bir Anket Uygulamasının Sonuçları, Azerbaycanın
Vergi Jurnalı, Udc 336.201:336.2 (560), 127-152.