Content uploaded by Gökhan Filik
Author content
All content in this area was uploaded by Gökhan Filik on Aug 22, 2017
Content may be subject to copyright.
Uluslararası katılımlı
‘Türkiye Doğal Beslenme ve
Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi’ 2015
BİLDİRİLER ÖZEL SAYISI
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
722
Doğal Beslenme İle Çağımızın Hastalığına
Çözüm Yolları
Olgay Kaan Tekin, Gamze Bat, Ayşe Gül Civaner, Gökhan Filik
Ahi Evran Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarımsal Biyoteknoloji
ABD.-Kırşehir, E-posta: olgaykaan@gmail.com
Özet: Beslenme, kısaca insanın yaşamsal fonksiyonlarını devam
ettirebilmesi için gerekli olan besinleri, ihtiyacı doğrultusunda
tüketmesidir. Son yıllarda insanların beslenme şekillerinin değişmesi ile
birlikte dengeli ve sağlıklı beslenebilmek temel amaç olmuştur. Bu
sebeple normal beslenme alışkanlıklarının yanında, gerekli besin
maddelerini alabilmek için özel gıdalara ihtiyaç duyulmaktadırlar.
Gereksinimler doğrultusunda fonksiyonu iyileştirilmiş gıdaların tüketimi
ve üretimi önem kazanmıştır. Fonksiyonel gıdalar, insan beslenmesinde
normal besin madde içeriğine ilave olarak bağışıklık sistemini iyileştirici
ve hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyen maddeleri içeren gıda veya
gıda bileşenleridir. Bu gıdaların, fonksiyonellik gösteren maddeleri
doğada ve gıda maddelerinde doğal olarak bulunabilir, gıda maddelerine
eklenebilir veya gıdada bulunan zararlı bir bileşiği çıkarılarak da elde
edilebilirler. Son zamanlarda özellikle artan kanser vakaları ile anti-
kanserojenik bileşiklerin gıdalarda kullanılması dikkat çeken konular
içerisindedir. Fonksiyonel gıdalar hastalıklarla olan mücadeleyi
arttırmasının yanında, ortaya çıkmasını önleyici özelliklere sahiptir. Bu
çalışma ile gıdalarda kullanılan diyetsel antioksidanların, fito
kimyasalların, biyoaktif bileşiklerin (omega-3 yağ asitleri gibi), probiyotik
mikroorganizmaların ve prebiyotik maddelerin kanseri azaltıcı etkilerinin
olduğu yönündeki çalışmalara dikkat çekilecektir.
Anahtar kelimeler: Fonksiyonel gıda, kanser, antikanserojenik maddeler,
fitokimyasallar, biyoaktif bileşikler
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
723
The Solutions To The Disease of Our Time With
Natural Nutrition
Abstract: Shortly, Nutrition is that humans consume some food
necessary for maintaining their vital functions in accordance with their
need.Recently, nutrition habits of people are changed via their balanced
and healthy nutrition for main objective. Special food is required to get
nutrients for their extra need as well as normal nutrition. Accordingly,
producing and consuming especially food with increased function have
become important. Functional food is that food or food components which
include substances that improvement of immunity and prevent diseases in
addition to normal food ingredient in human nutrition. The substances for
functionality of this food can be found in the nature, is added to food or is
obtained by extracting a deleterious component from a food. Nowadays,
the most notice aspects are especially increase in cancer cases and use of
food compounds which decrease the risk of cancer. Functional food has
advantages on promoting the fight with diseases and preventing diseases.
This study focuses on the researches related to the effects of the dietary
antioxidants, phytochemicals, bioactive components (such as omega-3,
fatty acids), prebiotic microorganisms and prebiotic substances on
decrease in the risk of cancer.
Key words: Functional food, cancer, anti-carcinogenic substances, phyto
chemicals, bioactive components
1. Giriş
İnsanoğlu, doğumdan başlayıp ölüme kadar geçen sürede hayatının
devamlılığı için besin maddelerini tüketmek zorundadır. Beslenme,
insanın yaşamsal fonksiyonlarını sürdürebilmesi için gerekli olan besin
öğelerini uygun zamanda ve yeterli miktarda alarak sağlığını korumak,
geliştirmek için bilinçli yapılması gereken bir eylemdir (Kutlu ve Çivi,
2009). Ayrıca insanlar hastalıkları tedavi ettirmek yerine önleyici tedbirler
almayı tercih etmektedir (Erbaş, 2006). Son yıllarda insanların yaşam
kalitesinin yükselmesi ve yaşam sürelerinin uzaması; beslenme
alışkanlıklarının değişmesine, tükettikleri besinmaddelerinin niteliklerine
ve sağlıkla olan etkileşimlerine bağlı olarak insanları çok daha duyarlı ve
bilinçli duruma getirmiştir. İnsanlar kolay erişilebilir bilginin artmasına
bağlı olarak artan bilinç ile vücudun bakımı, onarımı ve gelişimini arttırıp,
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
724
yetersizliğini önlemek için gerekli olan besleyici öğeleribelirlenmiş, bir
standart oluşturarak diyet ve gıda konularında bildiriler yayınlanmıştır
(Boyacıoğlu, 2004).
Bu yayınlarda beslenme yetersizliğinden, hastalıkları önleyici veya
riskleri azaltıcı ve sağlığı iyileştirme kavramlarına dikkat çekilmiştir.
Özellikle son yıllarda bu özellikler gıdalara eklenerek fonksiyonel gıdalar
üretilmeye başlanmıştır. Fonksiyonel gıda normal besinde bulanan içeriğe
ek olarak bir veya birden fazla olumlu etkinin yanında, bağışıklık
sisteminin düzenlenmesine yardımcı olma, hastalığa yakalanma riskini
azaltma veya hastalıkların önlemesini sağlama gibi faydaları olan gıda
bileşenleridir (Erbaş, 2006).
Japonya’da ilk olarak 1980’li yıllarda dillendirilenfonksiyonel gıda
terimi yine 1990’da doğal kaynaklarının yetersizliğinden meydana gelen
sorunları çözmek için araştırmalara konu olmuştur. Bu araştırmalar gıda
içerisinde bulunan alerjik etkiye sahip bileşenlerin gıdadan uzaklaştırı
larak sağlık üzerine pozitif etkisi olan gıdaları tanımlamak için FOSHU
terimini ortaya çıkarmıştır. FOSHU’ nun (Japanese Foods for Specified
Health Use) açılımı ise gıdanın sağlıklı yaşam için kullanımı anlamına
gelmektedir. 1990’lı yılların sonunda FDA (Amerikan Gıda ve İlaç
Birliği) bazı gıda bileşenlerinin sağlığa olumlu etkilerinin bulunduğunu
açıklamıştır.
Bu olumlu etkiler arasında meyve, sebze, lifli hububat ürünlerinin
yanı sıra yağ, kolesterol ve doymuş yağ oranının az olduğu gıdaların
koroner kalp hastalıklarının ve bazı kanser hastalıklarını azalttığını
bildirmiştir. Buna ek olarak kalsiyumun osteoporozla ve düşük sodyum-
yüksek tansiyon arasında olumlu ilişkilerin olduğunu da duyurmuştur.
Avrupa Birliği’nde 1990’lı yılların ortasında Uluslararası Yaşam Bilimleri
Enstitüsü’nün (ILSI), FUFOSA (Avrupa’da Fonksiyonel Gıda Bilimi)
adıyla yapığı çalışma ile bilimsel çalışmalar tam randımanlı başlamıştır.
Türkiye’de fonksiyonel gıdalar tanımı “besleyici etkilerinin yanı
sıra bir ya da daha fazla etkili bileşene bağlı olarak sağlığı koruyucu,
düzeltici ve/veya hastalık riskini azaltıcı etkiye sahip olup, bu etkileri
bilimsel ve klinik olarak ispatlanmış gıdalar” olarak Türk Gıda Kanunu’
nun, 5179 sayılı kanunda yer almıştır (Karakaya, 2001; Boyacıoğlu, 2004;
Erbaş, 2006; Özkan Özdemir, 2009; Sevilmiş, 2013).
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
725
Fonksiyonel gıdalar, gıdaların fonksiyonellik gösteren özelliklerini
doğada veya gıda maddelerinde doğal olarak bulunabilir (beta-karoten
deposu havuç), gıda maddelerine eklenebilir (omega-3 yağ asitli
yumurta), gıdada bulunan zararlı bir bileşik çıkartılabilir (sodyumu
azaltılmış tuz) ve biyoyararlılığı arttırılarak da elde edilebilir. Fonksiyonel
gıdalarda kullanılan bileşiklerin antioksidan ve kanser oluşumunu
engelleyen özellikleri bulunmaktadır (Erbaş, 2006; Dayısoylu ve ark.,
2014).
Fonksiyonel gıdalara; antioksidan etkiye sahip maddelerin
bulunduğu ürünler, probiyotik bakteriler içeren içecekler, prebiyotik
maddeleri içeren ürünler, Ca emilimini arttıran toz içecekler,
zenginleştirilmiş meyve suları, diyet lifi içeren ürünler, A-C-E vitaminleri
bakımdan zengin dondurulmuş karışık sebzeler, omega-3 yağ asitlerini
içeren ürünler, bitki stanol ve sterolleriyle zenginleştirilmiş margarinler ve
daha birçok ürün örnek verilebilir. Gıdalarda diyetsel antioksidanlar,
fitokimyasallar, biyoaktif bileşikler, probiyotik mikroorganizmalar ve
prebiyotik maddelerin antikarsinojenik, antioksidan vb. etkilerinin
bulunmasından dolayı fonksiyonel özellik kazandırmaktadır.
1.1. Diyetsel Antioksidanlar
Vücuttaki reaksiyonlar sonucu meydana gelen ara ürün ya da
dışarıdan gelen serbest radikallerle reaksiyona girerek bağ oluşturup
hücreye zarar vermesini önleyen, hücrenin anormalleşmesini ve tümör
oluşumunu, hücre yıkım riskini azaltan biyoaktif bileşiklerdir. Tüketilen
besinlerle birlikte vücuda alınarak serbest haldeki radikalleri bağlayıcı
özellik gösteren antioksidanlar ve antioksidant enzimler birlikte
oluşturdukları etki ile serbest radikalleri yakalar ve etkisiz hale getirirler.
Diyetsel antioksidanların yetersiz beslenme ve gıda bileşenlerinden eksik
olarak vücuda alınması hastalıkların oluşmasında önemli etkiye sahiptir.
Özellikle kalp rahatsızlıkları, diyabet, kanser başta olmak üzere,
mitokondrial sistem ve DNA’nın oksidasyonu sonucu hücredeki zararları
arttırdığı yapılan çalışmalarla gösterilmiştir(Açıkgöz ve Önenç, 2006;
Erbaş, 2006; Gürbüz, 2006; Güven ve Gülmez, 2006).
Diyetsel antioksidanlar tokoferoller, karotenoidler (β-karoten,
lutein, likopen vb.), polifenoller, vitamin C ve selenyum minerali öne
çıkanlardır (Açıkgöz ve Önenç, 2006; Erbaş, 2006; Gürbüz, 2006; Güven
ve Gülmez, 2006).
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
726
1.2. Bitkisel Kimyasallar ve Hayvansal Kimyasallar
Bitkilerde doğal olarak bulunan, sekonder metabolik faaliyetler
sırasında meydana gelerek doğal bir savunma sistemi olarak görevi yapan,
tat, aroma ve renk sağlayan, insan için besin değeri olmayan
tüketildiğinde yarar sağlayan aktif kimyasal bileşiklere fitokimyasal denir
(Erbaş, 2006; Güven ve Gülmez, 2006) . Fitokimyasalların faydaları
arasında özgül olarak zararlı mikroorganizmaları inhibe eder, bağırsakta
bulunan zararlı maddeleri uzaklaştırır, toksik ajanları yakalar,
biyokimyasal ve enzimatik reaksiyonlarda substrat ve kofaktör görevi
yapar. Ayrıca esansiyel besin maddelerinin absorpsiyonunun ve
stabilitesinin arttırılmasında etkin rol oynar. Karotenoidler, flavonoidler
(Anthocyanidis, kateşin, flavon, flavonol), polifenoller, fitosteroller
(serbest stanol ve steroller), fitoestrojenler (İsoflavonlar-daidzein,
genistein, lignanlar), indoller ve sülfitler (dialil sülfit, alil metil trisülfit,
dithiolthioneler) olarak sınıflanmaktadır (Dündar, 2001; Açıkgöz ve
Önenç, 2006;Güven ve Gülmez, 2006).
Hayvansal kimyasallar arasında omega-3 yağ asidi ve konjuge
linoleik asit (CLA) en önemlileridir. Omega-3 yağ asitleri en çok balıktan
elde edilir. Ayrıca omega-3 yağ asitleri en önemli çoklu doymamış yağ
asidi grubudur. İnsan beslenmesinde önemli rol alan omega-3 yağ asidi
olarak bilinen ve omega-3 bağı içeren yağ asitleri; dokosaheksaenoik asit
(DHA), eikosapentaenoik asit (EPA) ve alfa-linoleik asit (ALA)’dir.
ALA, Omega-3 yağ asidi, EPA ve DHA’ nın sentezlenmesinde yer alır.
Somon, ton balığı, uskumru ve sardalya en çok omega-3 yağ asidi bulunan
hayvansal besin kaynaklarıdır.(Coşkun, 2005; Güven ve Gülmez, 2006).
Yapılan çalışmalarda omega-3 yağ asitlerinin kardiyovasküler
bozukluklar, meme-prostat-kolorektal kanser, astım, iltihaplı bağırsak
hastalığı ve osteoporoz hastalıkları üzerine yararlı etkileri ortaya
koyulmuştur (Turan ve ark., 2013).
Konjuge linoleik asit antikarsinojenik ve antiaterojeniktir. Geviş
getiren hayvanların et ve süt ürünlerinde bol miktarda bulunmaktadır.
Vücut kompozisyonuna etki ettiği ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği,
vücutta yağ dokusunu azaltıp yağsız dokuyu arttırdığı bildirilmiştir
(Coşkun, 2005; Açıkgöz ve Önenç, 2006; Güven ve Gülmez, 2006).
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
727
1.3. Biyoaktif Bileşikler
Ağıza alındığı andan itibaren hiçbir değişikliğe uğramadan, yani
sindirilmeden kolona geçen karbonhidratlara lif denir. Diyet lifler kana
karıştıktan sonra kanda bulunan glikoz, lipit ve kolesterol içeriğini azaltır.
Ayrıca katı atıkların oluşum sürelerini kısaltarak kolonda oluşacak toksik
maddelerin hızla dışarı atımına yardımcı olur. Diyet lif suda çözünen ve
suda çözünmeyen olmak üzere iki gruptur. Çözünür lifler arasında pektin,
gam ve musilajlar, çözünmez lifler arasında selüloz, hemiselüloz ve lignin
yer alır. Diyet lifler tahıllarda arabinoksilanlar, glukanlar, selüloz ve
lignin; meyve-sebzelerde pektin bileşikler, ksiloglukanlar, lignin, selüloz,
kütin ve mumlar; tohumlarda pektin bileşikler, galakto mannanlar,
ksiloglukanlar ve selüloz şeklinde bulunur. Diyet lifi kolon kanseri, kalp-
damar hastalıkları, tansiyon, obezite, hemoroit, bazı bağırsak hastalıkları,
damar ve bağışıklık hastalıklarının önlenmesinde olumlu etkisi olduğu
yapılan çalışmalarda belirtilmiştir (Erbaş, 2006; Güven ve Gülmez, 2006;
Dülger ve Şahan, 2011).
1.4. Probiyotik Mikroorganizmalar ve Prebiyotik Maddeler
Tüketilen besinler yoluyla vücuda alınarak sağlığa faydalı olan
mikroorganizmalara probiyotik mikroorganizmalar denir. Probiyotik
mikroorganizmaların büyüme ve gelişmesini sağlayan, aktivitelerini
arttıran sindirilemeyen karbonhidrat bileşenlere prebiyotik maddeler denir
(Aşan ve Özcan, 2006; Sevilmiş, 2006; Uymaz, 2010). Probiyotik
mikroorganizma içeren besinler düzenli ve yeterli olarak tüketildiğinde
bağırsak florasına yerleşerek çeşitli yararlar sağlar. Bunlar arasında
bağırsaktaki mikrobiyal dengeyi düzenleme, laktaz üretme, immun sistemi
güçlendirme, kan kolesterol düzeyini düşürme, mutajenik bileşik ve
kanser etkisi olan bileşiklere dönüşebilen toksinlerin parçalanmasında
yarar sağlarlar. Ayrıca antioksidatif etki gösterebilirler (Coşkun, 2005;
Güven ve Gülmez, 2006).
Bunlara ek olarak probiyotik mikroorganizmalar patojen
mikroorganizmaların çoğalmasını baskılamaktadır. Lactobasiller
(acidophilus, lactis, fermentum, vb.), Bifidobakterler (bifudum, infantis
vb.), Streptococcus ve Mayalar Probiyotik mikroorganizmalar arasında
yer alırlar. Prebiyotik maddeler arasında laktüloz, laktitol,
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
728
fruktooligosakkaritler, galaktooligosakkaritler, inülin, dirençli nişasta yer
alır (Coşkun, 2005; Erbaş, 2006; Güven ve Gülmez, 2006).
2. Sonuç
Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler biriken bilgi ve tecrübeleri ile az miktarlarda
tükettikleri besinlerden yüksek oranda fayda sağlamaya yönelik çalışmalar
yapmaktadır. Yapılan çalışmalarda diyetsel antioksidanların, fitokimyasal
ve hayvansal kimyasalların, biyoaktif bileşiklerin, probiyotik
mikroorganizmalar ve prebiyotik maddelerin sağlık üzerine hastalıkları
azalttıklarını ve vücut fonksiyonlarını düzenledikleri bildirilmiştir.
Özellikle de kanser, kalp ve damar hastalıklarının azalmasındaki rolleri ile
öne çıkmaktadır. Bu maddelerin gıdalarda kullanılması ve bu ürünlere
karşı artan yoğun ilgi kısa zamanda çoğu ülkelerde görülmeye
başlanmıştır.
Japonya ile başlayan fonksiyonel gıdaların günümüzde hızla
gelişerek ve çeşitlendirilerek sağlığa yararlı ve besleyici ürünler
üretilmeye devam edilecektir. Ayrıca gelişen teknoloji ve son yıllarda
tamamlanan İnsan Genom Proje’si (The Human Genome Project) ile
hastalık riski taşıyan bireylerin önceden belirlenerek bu hastalıkları daha
kolay atlatabilmesi için kişiye özgü beslenme programlarının da
yapılabilmesi kaçınılmazdır.
Sonuç olarak her geçen gün artan ölümcül hastalıklar ve bunlara
neden olan toksik maddeler, kullanılan kimyasal maddeler sonucu
atmosferde açılan delik ile UV ışınının daha fazla DNA bozulmalarına
neden olması ve daha birçok nedenden dolayı insanlar, bu olumsuz
durumları önleyici çabalar içerisine girmektedir. Bu olumsuzlukların en
aza indirilmesi için sağlıklı yaşam formüllerinin oluşturulması ve
tüketilen besin maddelerinin bu olumsuzlukları engelleyici özellikler
taşıması önem arz etmektedir. Yapılacak olan düzenli spor ve tüketilecek
besinlerdeki besleyicilik özelliğinin az tüketim ile ihtiyacı karşılaması
bilenen en önemli kriterdir.
Kaynaklar
Açıkgöz, Z., Önenç, S.S. 2006. Fonksiyonel Yumurta Üretimi. Hayvansal
Üretim, 47(1), 36-46.
Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi Ocak 2016, Sayı:12 ISSN 2149-147X
729
Aşan, M., Özcan, N. 2006. Kanatlı beslemede İnulinin Prebiyotik Olarak
Önemi. Hayvansal Üretim (2006), 47(2), 48-53.
Boyacıoğlu, D. 2004. Yeni bir araştırma alanı: Fonksiyonel gıdalar.
Dünya Gıda 9(2):38-39 http://www.dilekboyacioglu.com/
Fonksiyonel_Gidalar_Roportaj.pdf
Coşkun, T. 2005. Fonksiyonel besinlerin sağlığımız üzerine etkileri.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2005; 48: 69-84.
Dayısoylu, K.S., Gezginç, Y., Cingöz, A. 2014. Fonksiyonel Gıda mı,
Fonksiyonel Bileşen mi? Gıdalarda Fonksiyonellik. Gıda (2014),
39(1), 57-62.
Dülger, D., Şahan, Y. 2011. Diyet Lifin Özellikleri ve Sağlık Üzerine
Etkileri. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi (2011), 25(2),
147-157.
Dündar, Y. 2001. Fitokimyasallar ve Sağlıklı Yaşam. Kocatepe Tıp
Dergisi(2001), cilt 2, 131-138.
Erbaş, M. 2006. Türkiye 9. Gıda Kongresi. Yeni Bir Gıda Grubu Olarak
Fonksiyonel Gıdalar. Bolu (2006), 791-794.
Gürbüz, N. 2006. Antimutajenler ve Antikarsinojenler (Kanser
Gelişiminin Kimyasal Bileşiklerle Önlenmesi). Tukiye Klinikleri J
MedSci (2006), cilt 26, 312-318.
Güven, A., Gülmez, M. 2006. Fonksiyonel Gıdalar ve Sağlıkla İlişkisi.
Kafkas Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dergisi, 12(1), 91-96.
Karakaya, S. 2011. Fonksiyonel Gıdalar, Bireysel Beslenme ve
Nanoteknoloji Uygulamaları. Ege Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Beslenme Bilim Dalı.
http://food.ege.edu.tr/files/fonkgidabes.pdf
Kutlu, R., Çivi, S. 2009. Özel Bir İlköğretim Okulu Öğrencilerinde
Beslenme Alışkanlıklarının ve Beden Kitle İndekslerinin
Değerlendirilmesi. Fırat Tıp Dergisi (2009), 14(1), 18-24.
Özkan Özdemir, P., Fettahlıoğlu, S., Topoyan, M. 2009. Fonksiyonel
Gıda Tüketimine Yönelik Tüketici Tutumlarını Belirleme Üzerine
Bir Çalışma. Ege Akademik Bakış/ Ege AcademicReview (2009),
9(4), 1079-1099.
Sevilmiş, G. 2013. Yükselen Trend: Fonksiyonel Gıdalar. Arge&Bülten
2013 Haziran,
Turan, H.,Erkoyuncu, İ., Kocatepe, D.2013. Omega-6, Omega-3 Yağ
Asitleri ve Balık. Yunus Araştırma Bülteni (2013), (2), 45-50.
Uymaz, B.2010. Probiyotikler ve Kullanım Alanları. Pamukkale
Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi (2010), 16(1), 95-104.