ArticlePDF Available

Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası

Authors:

Abstract and Figures

Development of renewable energy requires the adoption and internalization of an international understanding by state institutions. Turkey is an energy dependent country. High degree of external dependency on energy creates problems in terms of energy supply security in Turkey. Policies and policy instruments for increasing the share of renewable energy sources in Turkey constitute an important policy area in terms of eliminating this problem. The aim of the study is to examine the renewable energy policies of Turkey and to analyze the compliance of these policies with the policies of the International Renewable Energy Agency (IRENA). In the first part of this study, IRENA has been examined in terms of social constructivist theory. Moreover, IRENA's objectives, policies and policy instruments have been examined. In the second part of the study, Turkey's renewable energy policy and the compatibility of these policies with the IRENA’s policies have been evaluated.
No caption available
… 
Content may be subject to copyright.
KOSBED, 2017, 33: 113 - 136
Özet
Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi için uluslararası bir anlayışın, devlet kurumları tarafından
benimsenmesi ve içselleştirilmesi gerekmektedir. Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı yüksek bir
ülkedir. Bu durum, Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından sorunlar oluşturmaktadır. Bu
sorunun bertaraf edilmesi açısından, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının payının
artırılmasına yönelik politikalar ve politika araçları önemlidir. Çalışmanın amacı, Türkiye’nin
yenilenebilir enerji politikalarını incelemek ve bu politikaların Uluslararası Yenilenebilir Enerji
Ajansı’nın politikalarıyla uyumunu analiz etmektir. Çalışmanın ilk kısmında, Sosyal İnşacılık
teorisi açısından, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) incelenmiştir. IRENA’nın
hedefleri, politikaları ve politika araçları ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci kısmında, dünyada ve
Türkiye’de genel olarak enerji ve özelde yenilenebilir enerji görünümü ele alındıktan sonra,
Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikası ve bu politikaların IRENA politikalarıyla uyumu
değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: IRENA, Sosyal İnşacılık, Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası
JEL Kodları: Q20, Q48, F55
Abstract
Development of renewable energy requires the adoption and internalization of an international
understanding by state institutions. Turkey is an energy dependent country. High degree of
external dependency on energy creates problems in terms of energy supply security in Turkey.
Policies and policy instruments for increasing the share of renewable energy sources in Turkey
constitute an important policy area in terms of eliminating this problem. The aim of the study is to
examine the renewable energy policies of Turkey and to analyze the compliance of these policies
with the policies of the International Renewable Energy Agency (IRENA). In the first part of this
Yrd. Doç. Dr. Çağla Gül YESEVİ, İstanbul Kültür Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler
Bölümü’nde öğretim üyesidir. E-mail: c.yesevi@iku.edu.tr
 Doç. Dr. Burcu YAVUZ TİFTİKCİGİL, İstanbul Gedik Üniversitesi İİBF Uluslararası Ticaret ve
Finans Bölümü’nde öğretim üyesidir. E-mail: burcu.tiftikcigil@gedik.edu.tr
Dr. Yesevi ve Dr. Yavuz Tiftikçigil bu makalenin eş yazarlarıdır.
Çağla Gül YESEVİ
Burcu YAVUZ TİFTİKCİGİL 
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın
Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin
Yenilenebilir Enerji Politikası
A Social Constructivist Assessment of IRENA and
Turkey’s Renewable Energy Policy
114 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
study, IRENA has been examined in terms of social constructivist theory. Moreover, IRENA's
objectives, policies and policy instruments have been examined. In the second part of the study,
Turkey's renewable energy policy and the compatibility of these policies with the IRENA’s policies
have been evaluated.
Key Words: IRENA, Social Constructivism, Turkey’s Renewable Energy Policy
JEL Codes: Q20, Q48, F55
Giriş
Kapitalist büyüme neticesinde, enerji ihtiyacı artmıştır. Enerji ihtiyacının tükenme
tehlikesi bulunan hidrokarbon kaynaklarla karşılanması, bu kaynakların kontrolünü ele
geçirmek isteyen devletlerin güç çatışmaları yanında, çevre sorunlarına da neden
olmaktadır. Bu durumun değişmesi için, yenilenebilir enerji kaynaklarının
geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi, kültürel bir
anlayışın devlet kurumları tarafından benimsenmesini ve içselleştirilmesini
gerektirmektedir (Kurucu, 2016:5). Sosyal İnşacılık teorisi, uluslararaörgütlerin, norm
oluşturmada, devletlerin davranışlarını belirlemede etkin aktörler olduklarını ileri
sürmektedir. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), yenilenebilir enerjinin
geliştirilmesi açısından, devletlerin politikalarını yönlendirebilecek bir örgütlenmedir.
IRENA, sürdürülebilir kalkınma, enerji güvenliği, düşük-karbonlu ekonomik büyüme ve
refahın sağlanması için, biyoenerji, jeotermal, su, okyanus, güneş, rüzgâr gibi tüm
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını teşvik etmektedir.
Tüm dünyada yenilenebilir enerji politikalarına verilen önem ve buna bağlı olarak
yenilenebilir enerji yatırımları artmaktadır. Türkiye’nin enerji kaynakları açısından dışa
bağımlılığının yüksek olması ülkede önemli bir enerji arz güvenliği sorunu
oluşturmaktadır. Başta enerji arz güvenliği sorununu çözmek olmak üzere ve çeşitli
çevresel nedenlerle yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji üretimi içindeki
payının artırılması Türkiye’nin enerji politikasının önemli hedeflerinden biridir.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki politikaları başta Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı’nın (ETKB) Stratejik Planı olmak üzere çeşitli ulusal belgelerde yer almaktadır.
Bu politikalar kapsamında çeşitli politika araçları kullanmaktadır. Bu araçların başında
ekonomik araçlar içinde değerlendirebilir teşvikler gelmektedir. Teşvikler dışında, bilgi
ve eğitim, çeşitli destekleme politikaları, düzenleyici araçlar, Ar-Ge politikaları ve
gönüllü yaklaşımlar kullanılmaktadır. Yenilenebilir enerji politikası küresel ölçekte ele
alınması gereken bir alan olduğundan, Türkiye’nin bu politikalarının ve araçlarının başta
IRENA olmak üzere uluslararası örgütlerle uyumu önemlidir.
Bu çerçevede çalışmanın amacı Sosyal İnşacılık teorisi açısından IRENA’yı incelemek,
Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedefleri, politikaları ve politika araçlarının IRENA ile
uyumunu değerlendirmektir. Çalışmanın ilk bölümünde Sosyal İnşacılık Teorisi ve bu
teorinin uluslararası örgütlere bakışı IRENA özelinde ele alınmıştır. Bunun yanında,
IRENA’nın yapısı, amaçları, hedefleri ve politikaları incelenmiştir. Çalışmanın ikinci
bölümünde, dünyada ve Türkiye’de genel olarak enerji ve özelde de yenilenebilir
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 115
enerjinin görünümü, Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikaları ve politika araçları ele
alınmıştır. Ayrıca, bu politikaların ve araçların IRENA ile uyumu değerlendirilmiştir.
1. Sosyal İnşacılığın Tanımlanması
Alexander Wendt (2012: 15), Sosyal İnşacılığı iki aşamada tanımlamaktadır. İlk olarak,
insan topluluğuna ait yapıların, maddi güçlerden ziyade, ortak düşünceler tarafından
belirlendiğini vurgulamaktadır. İkinci olarak, aktörlerin kimlik ve çıkarları doğa
tarafından belirlenmemiş, bu ortak düşünceler tarafından inşa edilmiştir. Wendt,
uluslararası politikanın esas yapısını, sosyal temellere dayandırmaktadır. Bu sosyal
temeller, aktörlerin eylemleri yanında, kimlik ve çıkarlarına da şekil vermektedir.
Devletlerin, içinde bulundukları sistemle karşılıklı etkileşimleri bulunmaktadır. İnşacılık,
devletleri sosyal bir varlık olarak tanımlamaktadır. Benzer bir şekilde, uluslararası
ilişkiler de sosyal bir alandır (Sarı Ertem, 2012:181-184). İnşacılığa göre, paylaşılmış
bilgiler ve normlar, devletlerin kimliklerini ve çıkarlarını belirlemektedir. Çıkarlar,
aktörlerin sosyal kimliklerine dayanmaktadır (Karacasulu, Uzgören, 2007: 33). Martha
Finnemore’un, 2004 yılında yayımlanan “Constructing Norms of Humanitarian Intervention
adlı makalesinde belirttiği gibi normlar, devletlerin çıkarlarını belirlemektedir.
Devletlerin çıkarları, devletlerin davranışlarını şekillendirmektedir. Bu bağlamda,
değişen normlar, değişen davranış biçimlerini yaratacaktır (Karacasulu, Uzgören, 2007:
37).
Wendt (2012: 136), Kenneth Waltz’un neorealist kuramına da atıfta bulunarak,
devletlerin mutlak kazançlarından çok göreceli kazançlarla ilgilenme eğiliminde
olacakları ve bu nedenle işbirliği yapmayı zor bulacaklarını belirtmektedir. Neorealist
kurama göre, kolektif eylemin gerçekleşmesi, baskı ve teşvikin olmadığı durumlarda
oldukça zordur. Alexander Wendt (2012: 39) uluslararası siyasetin günlük işleyişini,
devletlerin ötekilerle ilişkilerine bağlı olarak sürekli çeşitli kimlikler edinme, bu
kimliklere uygun karşı-kimlikler oluşturma süreci olarak tanımlamaktadır. Wendt’e göre,
bu kimliklerin değişmesi zor olabilir ancak imkânsız değildir. İnşacı model, benliğin
sınırlarının tehlikede olduğunu, bu nedenle etkileşim sırasında değişebileceğini
anlatmaktadır. Böylelikle, devletler işbirliği yaparak kolektif bir kimlik oluştururlar.
Kolektif kimlik, sorun ya da tehdit temellidir (Wendt, 2012: 387,411). Bu bağlamda, fosil
yakıtların kullanımının, küresel anlamda sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. Enerji
güvenliği, temiz çevre, sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme, devletlerin
karşılaştığı temel sorunlardır. Bunların çözüm yollarından biri de yenilenebilir enerjinin
geliştirilmesidir.
İnşacılığa esin kaynağı olan Anthony Giddens’ın yapılandırma (structuration)
kavramında aktör insan olarak ortaya konulurken, İnşacılık kuramına göre aktör
devlettir. İnşacılar, devletlerin, bireyler gibi çıkarları olduğunu, bu çıkarların tutum ve
davranışlarını belirlediğini ileri sürmektedirler (Sarı Ertem, 2012:197-198). Giddens,
aktör(yapan)-yapı, özne-nesne karşıtlıklarının geçersiz olduğunu ve her ikisinin de
birbirini etkilediğini belirtmektedir. Sosyal ontolojiyi esas alan Sosyal İnşacılık
yaklaşımında, yapı ve yapan eşit derecede ve karşılıklı olarak etkilidirler (Rumelili,
2014:158). Alexander Wendt’in The Agent-Structure Problem in International Relations
Theory” başlıklı makalesinde, fail (devlet) ve yapının (uluslararası sistem) birbirini
karşılıklı olarak etkilediğini belirtmiştir. Wendt, üç tür anarşi kültürü tanımlamıştır:
Hobbescu, Lockecu ve Kantcı’dır. Hobbescu kültürün temeli, düşmanlıktır. Lockecu
116 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
kültür, rekabete dayanmaktadır. Kantcı kültür ise dostluğa dayanmaktadır (Emre, 2015:
11-13). Wendt’e (2012:358-361) göre, Lockecu kültür devletleri, bireyleştirmektedir.
Devletler kendi başlarının çaresine bakmak yerine, ötekine yardım etme eğilimindedirler.
Devletler, bağlı oldukları grubun kimliğine sahip olmaktadırlar. Bu sosyal kimlik
sayesinde, yabancılara karşı kolektif eylem kolaylaşmaktadır. Lockecu kültür,
genişletilmiş bir “benlik” hissi vermektedir ve bu bilinç sayesinde, aktif bir ötekine
yardım etme eğilimi doğmaktadır. Grup tehdit edildiğinde, grup mensupları, kendilerini,
kolektif olarak, kendini savunan bir takım olarak görecek ve “biz” olarak hareket
edecektir. Neo-realist kuram, devletlere tek bir kimlik atfederken, Sosyal İnşacılık,
devletlerin farklı benliklere, kimliklere ve farklı davranış tarzlarına sahip olduklarını,
vurgulamaktadır (Sarı Ertem, 2012:203). IRENA, yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi ana
amacı altında, devletlere, “biz” kimliği vermekte ve iklim değişikliği, küresel ısınma
tehditlerine değinerek, sürdürülebilir büyüme in, yenilenebilir enerjide bölgesel
entegrasyon hedefiyle hareket ederek, devletlerin ortak çıkarlar ve kolektif kimlikler
belirlemesini amaçlamaktadır.
3. Sosyal İnşacılığın Uluslararası Örgütlere Bakışı ve IRENA
Normlar, kabul edilen davranış biçimleridir. Normlar, devletlerin uyması beklenen
kuralları belirlerler; normlar devletlerin uygun davranışlarıdır. Finnemore ve Sikkink,
evrensel, bölgesel ve yerel normlar olarak bir ayrıma gitmişlerdir. (Finnemore, Sikkink,
1998:891-93). İnşacılara göre, düşüncelerin uluslararası alanda yayılması, uluslararası
yapıyı oluşturmaktadır. Düşünsel uluslararası sistemde, düşünce ve norm değişiklikleri,
sistem dönüşümünü getirmektedir (Finnemore, Sikkink, 1998:894).
Finnemore ve Sikkink, (1998:895), ilk olarak norm girişimcilerinin gayretleriyle,
normların ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Norm girişimcileri, mümkün olduğunca
çok sayıda devleti yani norm liderini, ikna etmeye çalışacaklardır. İkinci düzey, taklit
etme aşamasıdır. Bu düzeyde, norm liderlerinin, diğer devletleri norm izleyiciler olarak
sosyalleştirmesi gerçekleşmektedir. Bu düzeyin en motive edici aşaması norm
kademelenmesi (norm cascade) olarak tanımlanmaktadır. Uyum için yapılan baskılar,
uluslararası meşruiyeti artırma isteği, devlet liderlerinin öz-saygılarını arttırma istekleri,
norm kademelenmesi aşamasını kolaylaştırmaktadır. Üçüncü düzey, normların
içselleştirmesi sürecidir. Bu noktada normlar, kamuoyunda tartışılma aşamasını
geçmişlerdir ve genel kabul görme aşamasında değerlendirilmektedirler. Birinci
düzeyde, aktörler, örgütsel platformlarda çalışan norm girişimcileridir ve onları motive
eden diğerkâmlık (başkalarının yararını gözetme), empati ve düşünsel mutabakattır.
Kullanılan yöntem ise iknadır. Örgütsel platformlara örnek olarak hükümet-dışı
uluslararası örgütlenmeler gösterilmektedir. Uluslararası örgütler, birden fazla normun
kabul edilmesini sağlama amacını gütmektedirler. Örneğin, Birleşmiş Milletler,
dekolonizasyon, egemenlik ve insan hakları gibi pek çok normun yerleşmesini sağlama
görevini üstlenmiştir. İkinci düzeyde yani norm kademelenmesi aşamasında, devletler
ve uluslararası örgütler ana aktörlerdir. Onları motive eden meşruiyet, itibar ve
saygınlıktır. Kullanılan mekanizmalar ise, sosyalleşme, kurumsallaşma ve gösterimdir.
Üçüncü düzeyde, yani içselleştirme aşamasında, hukuk, bürokrasi ve işkolları, aktörler
olarak nitelendirilmektedir. Motivasyon, uyumdur. Yöntem, alışkanlık ve
kurumsallaşmadır.
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 117
Finnemore ve Sikkink’e (1998:899-900) göre, uluslararası örgütler, devletlerin
davranışlarını değiştirmek için uzmanlık ve bilgilerini kullanmaktadırlar. Özellikle
uzmanlık, işkollarına ait bir yetenektir. Bürokratların mesleki eğitimi, örgütlerde yeni
normların yerleşmesi ya da bloke edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu bağlamda,
bürokratların normları kabulü önem taşımaktadır. Norm girişimcilerinin ve örgütlerin
başat amacı devlet aktörlerinin onaylarını almaktır. Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası
gibi uluslararası örgütler, zayıf devletleri, kaynaklarıyla cezbederek, normlara uymalarını
sağlayabilme yetisine sahiptirler. Ancak, hükümet-dışı örgütler ve diğer uluslararası
örgütler, güçlü devletleri bir norma uyum konusunda zorlayabilme yetisine sahip
değildirler, onları sadece ikna edebilmektedirler.
Finnemore ve Sikkink, (1998:902), uluslararası politikada, sosyalleşmenin iki yolla
gerçekleştiğini belirtmektedirler. Bu yollar, diplomatik övgü ve sansürdür. Devletler,
sosyalleşme sürecindeki tek aktörler değildirler. Norm girişimcileri ve uluslararası
örgütlerden oluşan ağlar, hedeflenen aktörün, uluslararası standartlara uyumunu
gözlemleyerek, bahsi geçen aktörün yeni yasaları onaylamasını ve yeni siyasala
kabulünü zorlayarak, sosyalleşme amili olarak hareket etmektedirler. Örneğin,
Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Cenevre Sözleşmesi’nin imzalanmasıyla sonlanmamış; en
önemli sosyalleştirici fail olmuş, savaşan askerlere yeni kuralların öğretilmesinde
devletlere yardımcı olmuş, ihlaller hakkında bilgi toplamış ve bunların kamuoyuna
duyurulmasını sağlamıştır. Sosyalleşme, norm kademelenmesi aşamasının baskın
mekanizması olmuştur. Tanıma (recognition) devlet kimliğinin, devlet davranışını
belirlemesidir.
Finnemore (1993: 566), UNESCO’nun öğretici misyonu üzerinde durmaktadır. Benzer
şekilde IRENA’nın yardımıyla, devletler yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi üzerinde
çalışmaya devam edeceklerdir. Finnemore, devlete sağlanan örgütsel yeniliğin, devletin
kendi içinden gelmediğini, dış ülkelerden, ve uluslararası örgütlerden geldiğini
savunmaktadır. UNESCO, epistemik bir topluluk olarak değerlendirilmektedir. Bu
benzetme, IRENA için de geçerlidir. Finnemore’a göre, çoğu zaman, değişen anlayışların
sebepleri ulusal düzeyde değil, sistem düzeyinde yatmaktadır: devletleri bu değişiklikleri
kabul etmeye ikna eden uluslararası örgüttür. Sosyal İnşacılığa göre, uluslararası örgütler
sadece fail değil, esas öge (principal) olarak nitelendirilmektedirler (Finnemore, 1993: 566).
IRENA, yenilenebilir enerjiyi, devletlerin geleceği ve sürdürülebilir kalkınma için
vazgeçilmez görmektedir. Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi, gelecek nesillerin de
korkulu rüyası olan iklim değişikliği ve çevre kirliliğini önleyebilecek alternatif enerji
olarak da değerli hale gelmiştir.
Finnemore (1993: 568-593), yeni devlet bürokrasilerinin yaratılmasının son derece
önemli bir katkı olduğu değerlendirmesini yapmaktadır. UNESCO'nun programı
hakkında ilginç olan, kullanılan dili değerlendirme amaçlı olmayan tanımlayıcı yani
normatif bir dil kullanmasıdır. UNESCO yetkilileri basitçe bilim politikasını gerekli ve iyi
ilan etmişlerdir; “Devletler bunu yapmalı" diye bir kanıtlanma çabası içine
girmemişlerdir. Devletler, kendi hazırladıkları politikalara değil, uluslararası alanda
kabul görmüş, sosyal olarak inşa edilmiş normlar ve anlayışlar neticesinde, belli
politikalara uyum göstermektedirler. IRENA, “Yenilenebilir enerjiyi, iyi, mutlaka
geliştirilmesi gereken enerji türü olarak nitelendirmektedir”. 2012 yılına ait veriler göre,
dünya enerji arzının %13,2’si yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır (IEA,
118 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
2017). Ancak bu değiştirilmeye çalışılmaktadır. IRENA, yeni norm oluşturucudur.
IRENA, devletlerin performanslarını ve kapasitelerini ölçen uzman kadrosu ile enerji
alanında uzman bir bürokrasinin doğmasına yol açmıştır.
Finnemore (1993:594), rejim literatürü uluslararası örgütleri, sadece fail (agent) olarak
tanımlarken, İnşacılar, onları, yeni norm yapım sürecinde, ana öge (principal) olarak
görmektedirler. Uluslararası uzman toplulukları, uluslararası örgütleri, amaçlarını
gerçekleştirmek, etkilerini arttırmak için kullanmaktadırlar.
Finnemore ve Toope (2001:744-746), yasallaşma (legalization) kavramı, üzerinde
durmuşlardır. Buna göre, kurumlar, çeşitli şekillerde yasallaşma recine katkıda
bulunmaktadırlar. Kimi zaman yapılan uluslararası antlaşmalar, uluslararası örgütlerin
kurulması, kimi zaman da değişmeleri, yeniden şekillenmeleri sonucunu doğurmuştur.
Uluslararası örgütler, davranışları ve tutumları belirleyen kurallar, normlar ve karar-
alma süreçleri olarak tanımlanmaktadırlar.
Evans ve Finnemore (2001:9) BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı için hazırladıkları
çalışmalarında, Uluslararası Para Fonu (IMF) üzerinde durmuşlardır. Buna göre, bir
uluslararası örgütün personelinin nasıl seçildiği, yetiştirildiği ve ödüllendirildiği, önem
taşımaktadır. Bir örgütün personelinin uzmanlığı ve bu personelin paylaştığı değerler,
belirleyicidir. Bu bağlamda, kurum personelinin neyi “paylaşılan inanç” (shared belief)
olarak gördüğü incelenmesi gereken bir konudur. Buna göre, paylaşılan bu ana değere
göre, ülkelere tavsiyelerde bulunulmaktadır. IRENA da uzman ve yenilenebilir enerjinin,
küresel sistem için gerekliliğine inanan bir kadroya sahiptir. Ülkelerin yenilenebilir
enerjinin geliştirilmesi açsından istatistiklerini tutan ve tavsiyelerde bulunabilecek üst
uzmanlık düzeyi, bu örgütlenmenin sorgulanabilirliğini en alt seviyeye indirmekte ve
devletlerin bu uzmanlıktan faydalanma isteğini arttırmaktadır. Barnett ve Finnemore
(1999:708-710), uluslararası örgütlerin bürokratik gücünü, kişilerden arındırılmış,
teknokrat ve bağımsız tanımlamaktadırlar. Bürokrasiler, her zaman, belli bir sosyal amaç
ve kültürel değer için çalışmaktadırlar. Uluslararası örgütlerin özerkliğinin ana nedeni bu
teknokrat yapılarıdır; teknik bir rasyonelliğe ve bilgi üzerinde kontrole sahiptirler. Bu
durum, IRENA için de geçerlidir. IRENA, yenilenebilir enerji konusunda bürokratik,
teknokrat, bağımsız bir örgütlenmedir. Devletlerin yenilenebilir enerji kapasitelerinin
arttırmaları için uzman görüşü vermekte ve tavsiyelerde bulunmaktadır.
IRENA açısından bir değerlendirme ise dış çevre koşulları açısından yapılabilir.
Uluslararası kültürde, örgütlerin bürokratik otoritesine verilen normatif destek ve
örgütlerin sosyal nyayı inşa etme gücü, uluslararası örgütlerin, devletlerden ayrı bir
özerkliğe sahip olduklarını göstermektedir. Ancak, Barnett ve Finnemore (1999:725-727),
uluslararası örgütlerin, iç karakteristikleri, örgütsel dinamikleri yanında, dışarıdaki çevre
koşullarının da önemli olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu dış çevre koşullarının, örgütün
dış dinamiklerini belirleyebileceği üzerinde durmuşlardır. Bu bağlamda dış çevre
koşulları örneğin doğal gaz ve petrol bolluğu ve fiyatların düşmesi, IRENA’nın norm
içselleştirilmesi sürecini engelleyebilecek ve hükümetin yenilenebilir enerjiye verdiği
desteği azaltabilecektir.
Wendt (2012: 174-176), farklı grupların kimliklerinin de taşınabileceğini belirtmiştir.
Uluslararası bir kolektif kimlik oluşumu, son derece önemli bir süreçtir. Ulusal kimliğin,
kendini diğerlerinden yani ötekilerden ayırdığı bir süreçtir. Sosyalleşme, dahil olunan
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 119
topluluğun norm ve kurallarının içselleştirilmesidir. Uluslararası düzeydeki normatif
yapıların, aktör düzeyindeki normlara bağlanmasıdır. Bilinmesi gereken diğer konu da
normatif ve düşünsel konuların ölçümlenmesinin de zor olduğudur (Finnemore, Sikkink,
1998:889). IRENA’nın kolektif bir kimlik sürecinin parçası olup olmadığı ya da kolektif
eylemin başlayıp başlamadığı konusu ölçümlenme açısından açık sonuçlar
sunmamaktadır.
4. Yenilenebilir Enerjinin Geliştirilmesi ve IRENA
Enerji güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma, devletler açısından önemi her geçen gün
artan konulardır. Tükenme riski bulunan fosil yakıtlara bağımlılık, özellikle bu
kaynaklara sahip olmayan tüketici ülkeler açısından risklidir. Tüketici ülke, bu enerji
kaynaklarının makul fiyatlarla ve kesintisiz olarak temin etmek zorundadır. Ancak, tek
bir arz sağlayıcıya bağımlı olma durumu, savaşlar, kazalar, terörist faaliyetler, artan
fiyatlar, enerji kaynaklarının kesintisiz olarak teminine engel olabilmektedir. Enerji
güvenliği ve sürdürülebilir büyüme in yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi
elzemdir. Bunun en az bedelle ve güvenilir ntemlerle gerçekleşebilmesi için kurulan
IRENA, bu konuyla ilgili çalışmalar yürüten farklı kuruluşların merkezileşmesi görevini
üstlenebilecektir. Merkezi bir örgüt olma arzusu, IRENA’nın norm oluşturucu rolünü
geliştirecek ve devletlerin uyum süreçlerinin gözlemlenmesi ve değerlendirilmesi
sürecindeki rolünün değerini arttıracaktır.
IRENA uluslararası hükümetler arası bir örgüttür. Devletlerin sürdürülebilir enerji
için dönüşüm yapmalarını desteklemektedir. IRENA, yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi
için siyasal, teknolojik, finansal ve kaynak bazında bilgi sunmayı, uluslararası işbirliği
platformu oluşturmayı amaçlamaktadır (IRENA, 2016a). IRENA, yenilenebilir enerji
kapsamında mevcut fakat dağınık aktiviteleri, bir merkezde toplamayı hedeflemektedir.
IRENA, yenilenebilir enerji dünyasında, açık ve bağımsız bir platform sağlayarak,
yenilenebilir enerji topluluğunun hâlihazırda sunduğu hizmetleri tamamlamayı
hedeflemektedir (IRENA, 2016b). Bu amacını gerçekleştirdiği takdirde, ilerleyen
dönemde, IRENA’nın uluslararası sistemdeki aktör rolü daha prestijli bir hal alacaktır.
IRENA, yenilenebilir enerji topluluğunun hızla gelişen bir yapıya sahip olduğu
gerçeğini vurgulasa da aslında hizmetlerin yeterli olmadığını, merkezileşmenin
gerekliliğini gören bir örgütlenmedir. Bu bağlamda, küresel, bölgesel ve ulusal
düzeydeki işbirliği ve bilgi paylaşımına önem vermektedir. Yenilenebilir enerji
kapasitesini artırmak, yatırım akışlarını teşvik etmek, yeni teknolojileri güçlendirmek,
örgütün çalışmalarının temel unsurlarıdır. IRENA, uluslararası örgütleri, hükümet-dışı
örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve şirketleri, doğal ve vazgeçilmez ortakları olarak
görmektedir (IRENA, 2016b).
5. IRENA’nın Temel Amaçları
Barnett ve Finnemore (1999:699-700), uluslararası örgütlerin, bazı paylaşılmış
görevleri olduğundan bahsetmektedirler. Buna örnek olarak “kalkınma” bir uluslararası
görevdir. Barnett ve Finnemore (1999:710-712), bürokrasilerin, bilgiyi sınıflandırma
konusundaki yeteneklerine değinmektedirler. Uluslararası örgütler, anlamları sabitleme
gücüne sahiptirler. Sosyal içeriği, isimlendirme, tanımlama ve anlamı sabitleme, son
derece önemli bir yetidir. Mesela, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR),
“mülteci” kavramının içeriğini tanımlamıştır; benzer şekilde Uluslararası Para Fonu
120 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
(IMF), Dünya Bankası ve diğer kalkınma ile ilgili kuruluşlar kalkınma kavramını
tanımlamış ve içeriğinin sınıflandırılmasını sağlamışlardır. Barnett ve Finnemore
(1999:713), örgütlerin devletlerin uymaları gereken “iyi davranış biçimlerini”
belirlediklerini de ileri sürmektedir. Bu çerçevede yenilenebilir enerjinin toplam enerji
üretimi içindeki payının artırılması ana hedefine sahip olan IRENA yenilenebilir enerji
açısından devletlere iyi davranış biçimlerini ve iyi hedeflere nasıl ulaşılabileceği
konusunda yol haritası, bilgi ve uzman tavsiyesi sunmaktadır.
Bu bağlamda, IRENA Misakı’na göre IRENA üyeleri (IRENA, 2016c)
- Sürdürülebilir kalkınma için yenilenebilir enerjinin yaygın ve artan şekilde
kullanımını teşvik etmek istemektedirler.
- Enerji güvenliği ve değişen enerji fiyatlarındaki sorunları gidermek, tedricen
hafifletmek için yenilenebilir enerjinin geniş fırsatlar sunduğu inancına
sahiptirler.
- Yenilenebilir enerjinin atmosferdeki sera gazı salınımının azaltılmasında rol
oynayabileceği, iklim sisteminin istikrara kavuşmasına katkıda bulunacağı ve
düşük karbon ekonomisine güvenli geçiş yapılabilmesine imkân sağlayacağı
konusunda ikna olmuşlardır.
- Sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve istihdam yaratmak için
yenilenebilir enerji teknolojilerinin olumlu etkisini güçlendirmeyi
istemektedirler.
- Uzak bölgeler ve adaların enerjiye erişimi yanında, özellikle gelişmekte olan
ülkelerde enerjiye adem-i merkeziyetçi erişim sağlanmasında yenilenebilir
enerjinin büyük bir potansiyeli olduğunu anlamışlardır.
- Fosil yakıtların ve uygunsuz kullanılan geleneksel biyoyakıtların, insan sağlığına
zararlarını anlamışlardır.
- Yenilenebilir enerjinin, gelişmiş enerji verimliliği sayesinde, önümüzdeki
dönemde küresel enerji ihtiyaçlarında beklenen artışı karşılayabileceği
konusunda ikna olmuşlardır.
- Yenilenebilir enerji için aralarındaki işbirliğini kolaylaştıracak ve yenilenebilir
enerjinin kullanımını teşvik eden mevcut örgütler ile yakın bir işbirliği
sağlayacak olan bir uluslararası örgüt kurma arzusunu teyit etmektedirler.
6. IRENA’nın Çalışma Alanları, Politikaları ve Araçları
Yenilenebilir enerji ile ilgili çalışan kurum, kuruluş ve kişilerin yaptıklarından çok
bunun devletler tarafından içselleştirilmesi ve devlet politikası haline getirilmesi önem
taşımaktadır. Bu noktada, IRENA, “eğitmen” gibi çalışmaktadır. IRENA’ya göre
yenilenebilir enerjinin kullanımı ve geliştirilmesi “milli politika” haline getirilmelidir.
IRENA, yenilenebilir enerji konusuna uzmanlığa, teknik rasyonelliğe ve bu konudaki
bilgiler üzerinde yetkinliğe sahip bir kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır.
IRENA, sürdürülebilir kalkınma, enerji güvenliği, düşük-karbonlu ekonomik büyüme
ve refahın sağlanması için, biyoenerji, jeotermal, su, okyanus, güneş, rüzgâr gibi m
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını teşvik etmektedir. IRENA, devletlerin
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 121
kendisine verdiği yetkiyle, dünyanın büyüyen nüfusuna temiz ve sürdürülebilir enerji
sağlayabilmek amacıyla, hükümetlerin yenilenebilir enerji yatırımları için politikalar
oluşturmalarını teşvik etmekte, yenilenebilir enerji dağıtımını hızlandırmak için pratik
araçlar, politika tavsiyeleri sunmakta, sürdürülebilir enerji sağlamak için bilgi paylaşımı
ve teknoloji transferini kolaylaştırmaktadır (IRENA, 2016a)
IRENA, 170'den fazla ülke ve özellikle Avrupa Birliği ile aktif olarak ilgilenmektedir,
üye ülkelerin temiz enerji potansiyellerine ulaştırmada yardımcı olmaktadır.
Sürdürülebilir bir geleceğin anahtarı olarak yenilenebilir enerji kaynakları ve
teknolojilerini teşvik etmektedir. IRENA, ortak fayda, mutlak kazanç kavramları
açısından önemli bir platformdur. Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi, kolektif eyleme,
mutlak kazanca, dünya toplumunun topyekûn yararına, enerji güvenliğine, daha kaliteli
bir çevreye, sürdürülebilir kalkınmaya imkan sağlayacaktır. Bu amaçlar doğrultusunda,
IRENA şu alanlarda çalışmalar sunmaktadır (IRENA, 2016a):
- Yenilenebilir enerji istihdamının yıllık bazda gözden geçirilmesi,
- Yenilenebilir enerji kapasitesi istatistiklerinin hazırlanması,
- Yenilenebilir enerji maliyeti çalışmalarının hazırlanması,
- Bir ülkede yenilenebilir enerji gelişimini artırmaya yardımcı olmak için
hükümetler ve bölgesel örgütlerle ortaklaşa yürütülen yenilenebilir enerji
hazırlık değerlendirmelerinin yapılması,
- Yenilenebilir enerji potansiyellerini kaynak ve konuma göre haritalandıran
Global Atlas’ın hazırlanması,
- Yenilenebilir enerji destekleme çalışmalarının yapılması,
- REmap adı verilen çalışmaları ile 2030'a kadar yenilenebilir enerjinin dünya
çapında % 36'lık bir paya erişebilmesi için yol haritasının sunulması,
- Yenilenebilir enerji teknolojisi özetlerinin hazırlanması,
- Bölgesel seviyelerde yenilenebilir enerji planlamasının kolaylaştırılması,
- Proje Navigator, Sürdürülebilir Enerji Piyasası ve ADFD (Abu Dabi Kalkınma
Projesi Fonu) gibi yenilenebilir enerji proje geliştirme araçlarının sağlanması.
IRENA, üyelerinin enerji sektörü dönüşümlerini destekleme amacını taşımaktadır. Bu
bağlamda üyelerine uygulamaları gereken tavsiyeler vermektedir. 2016-2017 yılı için
önerilen İş Programı ve Bütçesi, üç önemli alana vurgu yapmaktadır. Bunlardan birincisi,
yenilenebilir enerjinin işletmelerle ilgili kısmıdır. Buna göre, önemli kaynakların
yenilenebilir enerji projelerine yönlendirilmesini sağlanmalıdır. Özel sektörün
yenilenebilir enerjiye olan ilgisi arttıkça, kamu kesimi yenilenebilir enerji ile ilgili yatırım
risklerini azaltmaya odaklanmaktadır. IRENA'nın programlı çalışmaları, ülkelerle
ilişkileri ve entelektüel birikimi yenilenebilir enerji için işletmelerin geliştirilebilmelerine
imkân sağlamaktadır. İkincisi ise, bölgesel eylemdir. IRENA, bölgesel birliğini,
yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılmasında önemli bir unsur olarak
görmektedir. Enerji ticareti, enerji politikaları, düzenleyici çerçeve, bölgesel enerji
altyapısı gibi konularla ilgili bütünleşmiş bir yaklaşım benimsemek, bölgesel
yenilenebilir kaynaklara makul fiyatlarla erişilmesini sağlayacaktır. Üçüncü alan,
122 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
stratejik ortaklıklar yoluyla IRENA'nın etkinliğinin güçlendirilmesidir. Bu bağlamda,
IRENA, G7 ve G20 süreçleri, Dünya Gelecek Enerji Zirvesi, Afrika Yenilenebilir Enerji
Girişimi (AREI) gibi küresel ve bölgesel girişimlere katkıda bulunmaya devam edeceğini
belirtmektedir (IRENA, 2016d: 4-5).
Wendt (2012: 429), tehdidin daha az vahim olduğu durumlarda, aktörlerin kendilerini
ortak bir kadere sahip olarak temsil edebilmeleri için daha fazla ideolojik çabaya gerek
olduğunu, belirtmektedir. Wendt’in konuyla ilgili verdiği önemli örneklerden biri de
küresel ısınmadır. Küresel ısınma tehdidi, çevre ve hava kirliliği ile ilgili tehditler,
günümüzü etkilemektedir ama gelecekteki manzara çok daha kötüdür. Pek çok konuda
olduğu gibi, iktidarda bulunan hükümetler, yakın dönemi düşünecek ve planlarını buna
göre yapacaklardır. Wendt (2012: 57), devletlerin bencil kimlikleri sabit kalsa da işbirliği
yapmayı öğrendiklerini belirtmektedir. Eğer belli dış politika pratikleri, bencil kimlikleri
baltalayıp, kolektif eylemler ortaya çıkarmaktaysa, yapısal değişim kolay olabilecektir.
Bu devletlerin etkileşim halinde bulundukları ortamda neler olup bittiğiyle ilgilidir.
Wendt’in, üzerinde durduğu işbirliği, uluslararası örgütlerin sağladığı platformda
mümkün olabilecektir. Sosyal İnşacılık kuramı, bölgeselcilik çalışmaları açısından anlamlı
bir yaklaşım sunmaktadır. Sosyal İnşacı araştırmacılar, bölgeselcilik çalışmaları
kapsamında sosyalleşme ve kolektif kimlik konuları üzerinde çalışmışlardır. Sınırlar arası
etkileşim, ortak söylem, kültür ve kurumlarla oluşturulan bölgeler; kolektif kimliklerin
ve sosyalleşme süreçlerinin yoğun olarak yaşandığı yerler olarak değerlendirilmektedir.
Emanuel Adler ve Michael Barnett’in derledikleri Security Communities adlı kitapta
belirtildiği gibi, inşacı bakış açısına göre, bölgeler verili değildirler ve yeniden
tanımlanabilmektedirler. Bölgelerin tanımlanmasında, etkileşim rol oynamaktadır
(Rumelili, 2015: 169-172). Sosyal İnşacılık, kimlik değişim sürecinde, kolektif kimlikler
oluşturabileceklerini, diğer devletleri yani “öteki”ni, “ben”in parçası olarak
görebileceklerini öne sürmektedir. Wendt, bunun için topyekun bir özdeşleme olmasını
zorunlu görmemektedir. (Rumelili, 2015:173)
Bölgesel Eylem Ajandası başlığı altında, IRENA, enerji ihtiyacını karşılamak için
yenilenebilir enerjilerin payının artması ve bu sayede, bölgesel entegrasyonun
sağlanmasını amaçlamaktadır. Bölgesel entegrasyon sayesinde, birçok ülke sınır ötesi
iletim hatlarından yararlanabilme yolunu seçerek, düşük bir maliyetle yenilenebilir enerji
sağlayabilecektir. IRENA’ya göre, bölgesel enerji altyapısı, ticaret, düzenleyici kurallar
gibi sınır ötesi konulara ilişkin entegre bir yaklaşım benimsemek, ülkelerin bölgesel
yenilenebilir kaynaklara uygun fiyatlarla erişmelerini sağlayabilecektir. Bu bağlamda,
IRENA, Afrika ve Orta Amerika'daki bölgesel iş birliğini kolaylaştırmak için çabalarını
sürdürecektir. IRENA, Güneydoğu Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde ise
yenilenebilir enerji kullanımına yönelik bölgesel bir yaklaşım potansiyelini keşfetmeye
çalışacaktır. Bu çalışma kapsamında, ülkelerin yenilenebilir enerji dağıtımı için
politikaları, potansiyelleri ve teknolojileri değerlendirilecektir. Ülkelere, Yenilenebilir
Enerji Hazırlık Değerlendirmeleri (RRA) ve danışmanlık desteği verileceği, belirtilmiştir
(IRENA, 2016d:23).
2014-2015 döneminde, IRENA, yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik risklerin ve
engellerin, finansal yatırım araçlarıyla nasıl ortadan kaldırılabileceği konusunu
incelemiştir. Böylelikle, kurumsal yatırımcıların katılımını özendirecek ve sermaye
maliyetlerini azaltacak finansal araçlar tespit edilmiştir. IRENA, risk azaltma araçları ve
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 123
diğer finansal araçlardan edindiği tecrübeyi değerlendirerek, coğrafi ve sektörel
uygulama potansiyelleri üzerinde çalışma ve tavsiyelerde bulunma kararı almıştır. İklim
finansmanı faaliyetlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, yenilenebilir enerji yatırımları için
giderek artan miktarda kamu finansmanı sağlanmaktadır. IRENA, Yeşil İklim Fonu
(GCF), diğer Uluslararası Mali Kuruluşlar ve iklim finansmanı kuruluşlarıyla olan iş
birliğini, sürdürmeyi hedeflemektedir. Böylelikle, yenilenebilir enerji yatırımlarının
büyütülmesini hızlandırmak için kamu fonlarının etkin bir şekilde kullanılması teşvik
edilecektir (IRENA, 2016d:16-17).
Tüm bu amaçlar ve politikalar çerçevesinde IRENA politika araçlarını altı başlık
altında belirlemiştir (IEA & IRENA, 2016):
- Ekonomik araçlar,
- Bilgi ve eğitim,
- Destekleme politikası,
- Düzenleyici araçlar,
- Ar-Ge ve yaygınlaştırma,
- Gönüllü yaklaşımlar.
IRENA tarafından bu alanda belirlenen sektörler ise şöyledir:
- Elektrik
- Çerçeve politika (framework policy)
- Isıtma ve soğutma
- Çok sektörlü politika
- Ulaşım
7. Türkiye’nin Genel Enerji ve Yenilenebilir Enerji Görünümü
BP Outlook to 2035 Raporu’na (2016) göre, 2015 yılı küresel birincil enerji tüketiminin
%32,8’i petrol, %29’u kömür, %24,2’si doğal gaz, %4,5’i nükleer, %6,8’i hidro ve %2,7’si
yenilenebilir enerjiden karşılanmıştır. Özellikle ulaştırma sektörünün en önemli girdisi
olan petrol, küresel enerji talebinde en yüksek paya sahiptir (Şekil 1).
Şekil 1: 2015 Yılı Küresel Birincil Enerji Tüketim Oranları
Nükleer; 4,50%
Hidro; 6,80%
Yenilenebilir;
2,70%
Petrol; 32,80%
Doğalgaz;
24,20%
Kömür; 29,00%
Kaynak: BP Energy Outlook, 2016: 40-41.
124 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
Tablo 1’de dünya enerji görünümüne ilişkin projeksiyon yer almaktadır. Buna göre
dünya birincil enerji talebinde, 2014 yılında, %32 paya sahip olan petrolün payı, 2035’de
%29’a, gerileyecektir. %30 paya sahip olan kömürün payı ise %25’e gerileyecektir. Buna
karşılık 2014 yılında, %24 paya sahip olan doğal gazın payı, 2035’de, %26’ya, nükleerin
payı %4’den %5’e, yenilenebilir enerjinin payı ise %3’den %9’a yükselecektir. Hidro
enerjinin payı ise aynı kalacaktır.
Tablo 1: BP Enerji Büyüme Payları ve 2035 Yılı Projeksiyonu
2014-2035
Yıllık
Büyüme, %
2014-2035
Kümülatif
Büyüme, %
2014 payı, %
2035 payı, %
Birincil enerji
1.4
34
100
100
Petrol
0.9
20
32
29
Doğalgaz
1.8
44
24
26
mür
0.5
10
30
25
Nükleer
1.9
50
4
5
Hidro
1.8
45
7
7
Yenilenebilir*
6.6
285
3
9
Nüfus
0.9
21
GDP (2010
SGP, $)
3.5
107
Enerji
yoğunluğu
-2.1
-35
CO2
emisyonu
0.9
20
*Biyoyakıtı içermektedir.
Kaynak: BP Energy Outlook, 2016: 90.
Gelişmekte olan ülke kategorisinde olan Türkiye’nin enerji tüketimi yıllar itibarıyla
artmaktadır. 2023 yılında dünyada ilk 10 büyük ekonomi arasına girme hedefi olan
Türkiye’nin gelecekte enerji talebinin önemli ölçüde artacağı tahmin edilmektedir. Fakat
Türkiye’de enerji arzı, enerji talebini karşılayamamakta, bu durum enerjide dışa
bağımlılığı artırarak, enerji arz güvenliği sorununu gündeme getirmektedir. Bu
çerçevede, Türkiye’de uygulanan enerji politikalarının hedefleri arasında, yerli
kaynaklara öncelik vermek, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payını
artırmak, ülke, kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesine gitmek, enerji koridoru ve
terminali olmak, nükleer enerji santralleri kurmak ve faaliyete geçirmek yer almaktadır
(Yavuz Tiftikçigil ve Yesevi, 2015: 24-28).
Türkiye’nin 2014 yılı birincil enerji talebinde doğal gaz %32,5, kömür %29,20, petrol
%28,50, hidro %2.80, diğer yenilenebilir enerji kaynakları %6.70 ve diğer %0,30 paya
sahiptir. 2014 yılında birincil enerji talebinin yerli üretim ile karşılanma ora %25
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 125
seviyesinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı %75
oranında ve oldukça yüksek bir seviyedir (Türkiye Petrolleri, 2016: 25) (Şekil 2).
Şekil 2: Türkiye’nin Birincil Enerji Tüketim Oranları
Kömür; 29,20%
Petrol; 28,50%
Doğal gaz;
32,50%
Hidro;
2,80%
Diğer
yenilenebilir;
6,70%
Diğer; 0,30%
Kaynak: Türkiye Petrolleri, 2016: 25
Şekil 3’de Türkiye’nin 2000-2015 dönemine ait toplam ithalat ve toplam enerji ithalatı
(Fasıl 27) seyri yer almaktadır. 2008 yılında yaşanan küresel krizin, ekonomik büyümeye
negatif etkisiyle, 2009 yılında, hem toplam ithalatta hem de enerji ithalatında bir azalma
yaşanmıştır. 2010 yılı itibarıyla tekrar bir artış söz konusudur.
Şekil 3: Türkiye’de Toplam İthalat ve Toplam Fasıl 27- 2000-2015, Bin $
-
50.000.000,00
100.000.000,00
150.000.000,00
200.000.000,00
250.000.000,00
300.000.000,00
2000
2002
2004
2006
2008
2010
2012
2014
Toplam İthalat
Fasıl 27
Kaynak: TÜİK, İstatistiksel Tablolar, Dış Ticaret Verileri, 2016.
*Fasıl 27: Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen
ürünler, bitümenli maddeler, mineral mumlar
126 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
Türkiye’de enerji ithalatının, toplam ithalat içindeki payı, 2008 yılı itibarıyla, %20-25
bandında dalgalanmaktadır. Şekil 3’deki veriler kullanılarak yapılan hesaplamada,
Türkiye’nin toplam ithalatının içinde enerjinin payı, 2013 yılında, %22.22, 2014 yılında,
%22,66 ve 2015 yılında petrol fiyatlarındaki gerilemeye bağlı olarak %18,26 seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Türkiye’de enerjide dışa bağımlılığın yüksek olması politika yapıcıları, alternatif enerji
kaynaklarına yönlendirmektedir. Bu alanda öne çıkan enerji kaynağı ise yenilenebilir
enerjidir. Yenilenebilir enerji doğadaki kaynaklardan elde edilebilen ve doğa tarafından
tüketiminden fazla ve sürekli olarak takviye edilebilen enerjiye denir. Bu kaynaklar
güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, dalga enerjisi, jeotermal enerji, hidro enerji ve biyo enerji
olarak sıralanabilir.
Yenilenebilir enerji tüketimi Türkiye’de 2015’de %34,4 artış göstererek, dünyanın
toplam yenilenebilir enerji tüketiminin %1’i olmuştur. Yenilenebilir enerji, bilgi
teknolojilerindeki gelişme ile birlikte, özellikle 2000’li yıllardan sonra, elektrik üretiminde
daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Teknolojik gelişmeler, yenilenebilir enerji kurulum
ve kullanım maliyetlerini düşürmüştür. Bu durum, yenilenebilir enerji üretimi
rakamlarına olumlu yönde yansımıştır: 2000 yılında, yalnızca 18 GW olan dünya rüzgâr
enerjisi kurulu gücü bugün itibariyle 320 GW’ları aşmış, dünya güneş enerjisi (PV)
kurulu gücü, 2000 yılında, 1,5 GW iken bugün bu değer 130 GW’ları aşmıştır. Ayrıca
biyokütle yakıtlı kurulu gücün 80 GW’ı, jeotermal elektrik kurulu gücü de 12GW’ı
geçmiştir (Yazar, 2014).
Türkiye’de de yenilenebilir enerji üretimi ile ilgili önemli gelişmeler olmuştur. Enerji
politikalarında yenilenebilir enerjin üretiminin desteklenmesi ve desteklenmesine yönelik
uygulamalar yenilenebilir enerji tesislerinin artışını sağlamıştır. 2005 yılında, 59 MW
düzeyinde olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü, bugün itibariyle, 3000 MW düzeyini aşmak
üzeredir. Türkiye, ayrıca hidroelektrik üretiminde büyük potansiyele sahip olan
ülkelerden biridir. Türkiye’de, ilk büyük barajlı hidroelektrik santralı, 1956 yılında,
kurulmuştur. Hidroelektrik, yenilenebilir enerji grubu içinde elektrik üretiminde en
yüksek paya sahiptir. Bugün Hidroelektrik Santrali (HES) kurulu gücümüz 22 bin 900
MW düzeyindedir (Yazar, 2014).
8. Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikaları
rkiye’nin yenilenebilir enerji alanında uygulanan politikaların ana çerçevesi, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) 2015-2019 Stratejik Planı’ndan izlenebilmektedir. Bu
politikaların izlenebileceği diğer kaynaklar, Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (2011-
2023), Yenilenebilir Enerji Kanunu (2010), Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2020),
5686 Sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu (2007), 5627 Sayılı
Enerji Verimliliği Kanunu (2007), 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun (2005), Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik (2011) ve
Elektrik Piyasası Lisanslama Yönetmeliğidir (2013).
ETKB’nin 2015-2019 yıllarını kapsayan Stratejik Planı’nda sekiz tema belirlenmiştir.
Bu temalar şunlardır:
- Tema 1: Enerji Arz Güvenliği
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 127
- Tema 2: Enerji Verimliliği ve Enerji Tasarrufu
- Tema 3: İyi Yönetişim ve Paydaş Etkileşimi
- Tema 4: Bölgesel ve Uluslararası Etkinlik
- Tema 5: Teknoloji, Ar-Ge ve İnovasyon
- Tema 6: Yatırım Ortamının İyileştirilmesi
- Tema 7: Hammadde Tedarik Güvenliği
- Tema 8: Verimli ve Etkin Hammadde Kullanımı
Yenilenebilir enerji ve bu alanda yapılacak yatırımlar enerjide dışa bağımlılığı yüksek
olan Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin sağlanması açısından büyük önem arz
etmektedir. 2015-2019 yıllarını kapsayan planda belirlenen Tema 1: Enerji Arz Güvenliği
bölümünde yapılan analizde:
“Güneş, rüzgâr, hidroelektrik, jeotermal, biyokütle, dalga ve akıntı gibi yenilenebilir
enerji kaynaklarında hem elektrik enerjisi üretimi hem de ısı üretimi açısından önemli bir
potansiyelimiz bulunmaktadır. Ancak bu potansiyelin tam anlamıyla hayata geçmesi için
finansman imkânlarının geliştirilmesi, mevzuatın güncellenmesi, iletim altyapısının
güçlendirilmesi ve yatırımcı farkındalığının arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.”
ifadesine yer verilmektedir. Bu çerçevede belirlenen sekiz temada yenilenebilir enerji
üretimini ve verimini artırmak amacıyla çeşitli politikalar ve stratejiler belirlenmiştir.
(Tablo 2).
Tablo 2: ETKB 2015-2019 Stratejik Planı’nda Yenilenebilir Enerji Alanında Belirlenen
Stratejiler ve Politikalar
TEMA 1: ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ
AMAÇ 2: OPTİMUM KAYNAK ÇEŞİTLİLİĞİ
STRATEJİLER/POLİTİKALAR
- Yenilenebilir enerjinin teşvikinde Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’na
(YEKDEM) devam edilecektir.
- Jeotermalde arama aşaması için uygun teşvik yapısının tasarlanması ve diğer tedbirlerle birlikte
hayata geçirilmesi sağlanacaktır.
- Kesintili üretim yapan yenilenebilir enerji kaynaklarının (rüzgâr ve güneş) şebekeye
entegrasyonunu teminen gereken altyapı güçlendirmelerinin gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı projelere ait izleme ve takip sistemi kurulacaktır.
- Türkiye’nin dalga enerjisi potansiyelininim tespit edilmesine ilişkin çalışmalar yürütülecektir.
- Kamu ve hazine arazilerinde elektrik enerjisi üretimine uygun Yenilenebilir Enerji Kaynak
Alanlarının (YEKA) belirlenmesi, derecelendirilmesi, korunması ve kullanımının sağlanmasına
ilişkin çalışmalar desteklenecektir.
- Yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin kullanımına yönelik pilot projeler ile hibrit sistemlere
dayalı pilot projelerin geliştirilmesine destek sağlanacaktır.
- Yenilenebilir enerjinin ısı enerjisi elde etmede ve soğutmada kullanımının arttırılmasına yönelik
tedbirler tasarlanacaktır.
- Yenilenebilir enerji yatırımlarının (lisanslı olanlar ve planlananlar) hayata geçebilmesini teminen
finansman imkanlarının ve teşviklerin geliştirilmesine yönelik tedbirler alınacaktır
- Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’nin güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerinin
MW bazında tahsis edilmesi sağlanacaktır.
128 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
TEMA 2: ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE ENERJİ TASARRUFU
AMAÇ 4: ENERJİSİNİ VERİMLİ KULLANAN BİR TÜRKİYE
STRATEJİLER/POLİTİKALAR
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına, kojenerasyon veya mikro kojenerasyon sistemlerine dayalı
üretim tesisleri ile merkezi ve bölgesel ısıtma ve soğutma sistemleri desteklenecek, ısı piyasası için
mevzuat altyapısı hazırlanacaktır.
- Jeotermal enerjiye dayalı bölgesel ısıtma geliştirilecektir.
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına, kojenerasyon veya mikro kojenerasyon ve benzeri sistemlere
dayalı merkezi olmayan elektrik enerjisi üretiminin yaygınlaştırılmasını teminen yerinde üretim
için ilgili mevzuat altyapısı, izin ve diğer idari süreçler açısından kolaylaştırıcı olacak şekilde
gözden geçirilecek, şebeke altyapısı bu yönde güçlendirilecektir.
- Elektrik enerjisinde tarımsal sulamadan kaynaklanan puant talep ve kayıp kaçak sorunlarını
gidermek üzere, güneş ve rüzgâr enerjisine dayalı sulama sistemlerinin hayata geçirilmesini
teminen ilgili paydaşlar ile (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Elektrik Enerjisi Dağıtım
Şirketleri, Sulama Kooperatifleri, vb.) koordinasyon sağlanacaktır.
TEMA 5: TEKNOLOJİ, AR-GE VE İNOVASYON
AMAÇ 11: ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLARDA YERLİ TEKNOLOJİ
STRATEJİLER/POLİTİKALAR
- Yenilenebilir enerji kapsamında yeni teknolojilerin kullanılmaya başlanması sağlanacaktır.
Kaynak: ETKB 2015-2019 Stratejik Planı: 43-44, 57, 91.
Yenilenebilir enerjinin toplam enerji üretimi içindeki payının artırılması amacıyla ele
alınan politikaların başında yatırım teşvikleri gelmektedir. Türkiye’de, 2012 yılı, Nisan
ayında kamuoyuna sunulan Türkiye’nin yeni Yatırım Teşvik Programı, 15 Haziran 2012
tarih ve 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ile yürürlüğe
girmiştir (Ekonomi Bakanlığı, 2013).
Bu çerçevede, 20 Haziran 2012 tarihinden, Mart 2016 sonuna kadar düzenlenen
yatırım teşvik belgelerinde, öngörülen yaklaşık 331,2 milyar TL’lik toplam sabit yatırım
tutarının yaklaşık 97,3 milyar TL’si enerji alanında kullanılmıştır (Tablo 3).
Tablo 3: Yatırım Teşvik Belgelerinin Sektörlere Göre Dağılımı-20 Haziran 2012-Mart 2016
SEKTÖRLER
BELGE ADEDİ
SABİT YATIRIM
(Milyon TL)
İSTİHDAM
(Kişi)
Enerji
2.070
97.257
14.663
Hizmetler
5.279
99.478
277.729
İmalat
9.339
120.654
307.042
Madencilik
758
13.834
22.857
TOPLAM
17.446
331.223
622.291
Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel
Müdürlüğü, 2016: 9.
Yenilenebilir enerji alanında ise “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme
Mekanizması” (YEKDEM) önemli yer tutmaktadır. 21 Temmuz 2011 tarihinde, 280001
numaralı Resmi Gazete’de “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 129
Desteklenmesine İlişkin netmelik” ile üretim lisansı sahibi tüzel kişilere, yenilenebilir
enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için Yenilenebilir Enerji Kaynak (YEK) Belgesi
verilmesi ile YEK Destekleme Mekanizmasının (YEKDEM) kuruluşu ve işleyişine ilişkin
usul ve esaslar belirlenmiştir.
Ülkelerin yenilenebilir enerji alanındaki ulusal belgeleri ve bu belgelerde yenilenebilir
enerji kaynaklarına yönelik politikalar IRENA tarafından derlenmektedir. IRENA’nın
üye ülkeleri kapsayan çalışmasında ülkelerin politika hedefleri, politika araçları,
kapsamları ve politikanın yer aldığı belge ve yürürlükte kalma süresi verilmektedir.
Buna göre Türkiye’nin başta ETKB Stratejik Planı (2015-2019), Ulusal İklim Değişikliği
Eylem Planı (2011-2023) ve Yenilenebilir Enerji Kanunu (2010) olmak üzere birçok ulusal
belgesinde yenilenebilir enerji alanına yönelik politika önerileri, politika araçları ve
hedefleri bulunmaktadır. Türkiye’nin ulusal strateji belgeleri incelendiğinde enerji
politikalarının genel olarak tüm yenilebilir enerji kaynaklarını kapsadığı görülmektedir.
Politika araçları arasında ise en çok düzenleyici ve ekonomik araçlara yer verilmektedir
(Bkz. Ek 1).
9. Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikalarının IRENA ile Uyumu
Yenilenebilir enerji ekonomik büyümeden çok kalkınma kavramı içinde ele alınması
gereken bir alandır. Bu çerçevede, genelde enerji, özelde ise yenilenebilir enerji alanında
küresel normlar ve politikalar oluşturma çabasındaki uluslararası örgütlere devlet
politikalarının uyumu önem arz etmektedir.
Sosyal İnşacılık, bir uluslararası örgütlenmeye üye olma sürecini, materyal çıkarlarla
değil; o örgütün paylaştığı normlar, değerler ve prensiplerle açıklamaktadır. Aktörlerin
normları ve değerlerinin şekillendirdiği tutum ve davranışları ile sosyal etkileşim
neticesinde ortaya çıkan sosyalleşme, kolektif kimlik ve sosyal öğrenme, temel
açıklayıcılardır (Mercan, 2011: 77). Wendt (2012: 293), kapitalist sitemdeki, ülkenin refah
anlayışı için büyüme zorunluluğundan bahsetmektedir. Wendt, büyüme zorunluluğu
nedeniyle, ekolojik taşıma kapasitesinin sınırlarına yaklaşan bir dünyanın varlığına
değinmektedir. Bu bağlamında, ulusal çıkarın, refahın farklı bir şekilde ifadesini
gerektireceği bir günün gelebileceğini, belirtmektedir.
Devlet politikaları ve yapıları, özneler arası sistemik faktörlerden özellikle de
uluslararası sistemde ilan edilen normlardan etkilenmektedir. Bu bağlamda, devletler
uluslararası örgütler ve uluslararası uzman toplulukları tarafından sosyalleştirilmektedir.
IRENA amaçları ve hedefleri açısından değerlendirildiğinde, bu sosyalleşme, yeni
normların, IRENA sayesinde, devlet politikası haline gelmesine yardımcı olmaktadır.
İnşacı bakış açısında tamamıyla içselleştirilmiş bir kültürün işareti, aktörlerin onunla
özdeşmeleri, “ötekini” benliğe ilişkin algılarının bir bölümü haline getirmiş olmalarıdır.
Bu özdeşleşme, kolektif kimliktir. IRENA’nın kolektif kimlik oluşumu sürecinde etkin bir
örgütlenme olduğu ileri sürülmektedir. Ancak, üzerinde durulması gereken diğer konu,
uluslararası kurumlar ve onlarla bağlantılı rol kimliklerin kesinleşmiş olmamasıdır
(Wendt, 2012: 284).
IRENA genel olarak yenilenebilir enerji alanında uluslararası normları, politikaları,
araçları ve düzenlemeleri belirlemek amacıyla faaliyet göstermektedir. IRENA’nın Orta
Vadeli Stratejisi’nin temel direklerinden biri, yenilenebilir enerji bilgilerinin herkes için
130 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
ulaşılabilir olmasıdır. IRENA, herkese açık, güncel, nesnel yenilenebilir enerji bilgilerini
sunmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda IRENA, yenilenebilir enerji
istatistiklerini sunmaktadır. IRENA, doğru ve zamanında yayınlanan istatistiklerin,
riskleri azaltmaya ve yatırımları desteklemeye yardımcı olacağına inanmaktadır (IRENA,
2016d:33).
Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki politikaları ve araçları için ETKB’nin
Strateji Planı referans belge niteliğindedir. Ayrıca Türkiye’nin yenilenebilir enerji
politikalarının IRENA ile uyumunu değerlendirebilmek için IRENA’nın tüm üye ülkeler
için hazırladığı “Ortak Politikalar ve Ölçüm Veritabanı” (Joint Policies and Measure
Database) analiz edilmelidir.
IRENA’nın kullandığı politika araçlaekonomik araçlar, bilgi ve eğitim, destekleme
politikası, düzenleyici araçlar, Ar-Ge ve yaygınlaştırma, gönüllü yaklaşımlardır. Ek 1’de
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları alanında yürürlükte olan politikaları,
politikaları ve politikalara ulaşmak için kullanılan politika araçları görülmektedir. Bu
çerçevede Türkiye’nin IRENA’nın belirlemiş olduğu tüm politika araçlarını kullandığı ve
yenilenebilir enerji politikalarının genel olarak tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını
kapsadığı görülmektedir.
IRENA yenilenebilir enerji alanındaki teşvikleri önemli bir ekonomik araç olarak
değerlendirmektedir. IRENA, 2016-2017 Bütçe ve İş Planı çerçevesinde, ülkeler bazında
yenilenebilir teknolojileri, destek türleri ile ilgili yatırım akışları, yatırım teşvikleri, kamu
yatırımları ve yenilenebilir kaynaklara yönelik mali desteklere ilişkin şeffaf bilgilerin yer
aldığı, kamuya açık bir veri tabanı oluşturmayı planlamaktadır. IRENA, özel yatırımları
harekete geçirmek için, risk azaltma araçları da dahil olmak üzere finansal araçları analiz
etmeyi ve bu firmalara bilgi sağlamayı hedeflemektedir. IRENA, Yeşil İklim Fonu (GCF)
Sekreteryası’nın programlı çalışmalarına yardım etme, GCF hazırlık faaliyetlerine sahip
üyeleri destekleme ve GCF fonlarına erişmek için GCF ile iş birliği yapma konusunda
çalışma yapacağını duyurmaktadır (IRENA, 2016d:17).
Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında çıkarılan kanunlar en önemli politika
araçlarından birini oluşturmaktadır. Özellikle 2005 yılında 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji
Kanunu’nun yasalaşması sonucu rüzgar enerjisi üretiminde önemli gelişmeler olmuş, son
yıllarda rüzgar tribünlerine özel sektör yatırımı artmıştır. Türkiye’de ayrıca 2006 yılında
Elektrik İşleri Etüt Dairesi tarafından Türkiye’nin rüzgar potansiyelini belirlemek
amacıyla hazırlanan Türkiye Rüzgar Potansiyeli Atlası (REPA) gibi uygulamalar
destekleyici politikalar arasında yer almaktadır (Yılmaz, 2012: 41-42).
Özellikle ekonomik araçlar kapsamında değerlendirilebilir olan teşvikler Türkiye’nin
yenilenebilir enerji politikalarında çok etkin bir politika aracı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Teşvikler diğer araçlara göre etkileri daha gözlemlenebilir araç olma
özelliğine sahip oldukları için Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikalarının etkinliğini
artırıcı bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de Türkiye’nin yeni Yatırım
Teşvik Programı, 15 Haziran 2012 tarih ve 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkında Karar ile yürürlüğe girmiştir. Yenilenebilir enerji alanında ise
“Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması” (YEKDEM) önemli yer
tutmaktadır.
Rüzgar enerjisi üretiminin artmasında
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 131
Sonuç
Yenilenebilir enerji, sadece ekonomik büyüme açısından değil kalkınma açısından ele
alınması gereken bir sorundur. Dolayısıyla bu alanda küresel düzeyde normlar,
politikalar ve düzenlemeler gereklidir. Sosyal İnşacılık, insan topluluğuna ait yapıların,
maddi güçler tarafından değil, ortak düşünceler tarafından belirlendiğini, ileri
sürmektedir. Hidrokarbon toplumdan, yenilenebilir enerji toplumuna dönüşüm, yeni
normların içselleştirildiği anlamına gelmektedir. Bu süreç, tamamlanmış bir süreç
değildir. IRENA, yenilenebilir enerji alanında önemli bir siyasal aktör olma yolundadır;
devletlerin çıkarlarını ve kimliklerini yeniden tanımlanması sürecinde etkindir.
İnşacı model, benliğin sınırlarının tehlikede olduğunu, bu nedenle etkileşim sırasında
değişebileceğini anlatmaktadır. Böylelikle, devletler birliği yaparak kolektif bir kimlik
oluştururlar. Kolektif kimlik, sorun ya da tehdit temellidir (Wendt, 2012: 387,411). Bu
bağlamda, fosil yakıtların kullanımının, küresel anlamda sürdürülebilir olmadığı
görülmektedir. Enerji güvenliği, temiz çevre, sürdürülebilir kalkınma, ekonomik
büyüme, devletlerin karşılaştığı temel sorunlardır. Bunların çözüm yollarından biri de
yenilenebilir enerjinin geliştirilmesidir. Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi ile ilgili
devletlerin yaptıkları planlar, yeniden şekillenen bir kültürel anlayışı gerektirmektedir.
Yenilenebilir enerji ile ilgili çalışan kurum, kuruluş ve kişilerin yaptıklarından çok bunun
devletler tarafından içselleştirilmesi ve devlet politikası haline getirilmesi önem
taşımaktadır. Bu noktada, IRENA, “eğitmen” gibi çalışmaktadır. IRENA, sürdürülebilir
kalkınma, enerji güvenliği, düşük-karbonlu ekonomik büyüme ve refahın sağlanması
için, biyoenerji, jeotermal, su, okyanus, güneş, rüzgâr gibi tüm yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımını teşvik etmektedir. IRENA, devletlerin kendisine verdiği
yetkiyle, dünyanın büyüyen nüfusuna temiz ve sürdürülebilir enerji sağlayabilmek
amacıyla, hükümetlerin yenilenebilir enerji yatırımları için politikalar oluşturmalarını
teşvik etmekte, yenilenebilir enerji dağıtımını hızlandırmak için pratik araçlar ve politika
tavsiyeleri sunmakta, sürdürülebilir enerji sağlamak için bilgi paylaşımı ve teknoloji
transferini kolaylaştırmaktadır.
Yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi, kolektif eyleme, mutlak kazanca, dünya
toplumunun topyekûn yararına, enerji güvenliğine, daha kaliteli bir çevreye ve
sürdürülebilir kalkınmaya imkân sağlayacaktır. IRENA üyesi devlet, artık yeni bir
kimliğe sahiptir ve bu devletten farklı davranış tarzları beklenmektedir. Enerji
stratejisinin yeniden tanımlaması, hidrokarbon enerji kaynaklarının kullanımından
uzaklaşılmasını ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmek için yol haritasındaki
hedeflere yönelmeyi gerekmektedir.
IRENA, üyelerinin enerji sektörü dönüşümlerini destekleme amacını taşımaktadır. Bu
bağlamda, üyelerine uygulamaları gereken tavsiyeler vermektedir. IRENA, yenilenebilir
enerjinin geliştirilmesi ile ilgili normatif, bürokratik ve teknokrat yönü güçlü bir
kuruluştur. Ülkelere, yenilenebilir enerji potansiyelleri ve günümüzdeki kapasiteleri
konusunda istatistiki, şeffaf bilgiler sunmaktadır. IRENA yenilenebilir enerji alanındaki
hedeflerine ulaşabilmek için çeşitli politika araçları kullanmaktadır. Bu araçlar ekonomik
araçlar, bilgi ve eğitim, destekleme politikası, düzenleyici araçlar, Ar-Ge ve
yaygınlaştırma, gönüllü yaklaşımlardır.
132 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
Türkiye açısından yenilenebilir enerjinin toplam enerji üretimindeki payının
artırılması önemli bir enerji politikası hedefidir. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı %75
oranında oldukça yüksek bir seviyedir. Toplam ithalat içinde enerji ithalatının payı ise
yaklaşık %20-25 seviyesindedir. Bu durum Türkiye’de enerji arz güvenliği probleminin
doğmasına neden olmaktadır. Bu çerçevede yenilenebilir enerji, arz güvenliği sorunun
çözümünde kilit alanlardan birini oluşturmaktadır. ETKB’nin 2015-2019 yıllarını
kapsayan Stratejik Planı’nda sekiz tema belirlenmiştir. Bu temalar arasında yenilenebilir
enerji alanındaki politikalar Enerji Arz Güvenliği, Enerji Verimliliği ve Enerji Tasarrufu,
Bölgesel ve Uluslararası Etkinlik ve Teknoloji, Ar-Ge ve İnovasyon temaları altında
belirlenen stratejilerden izlenebilmektedir.
Başta ETKB’nin 2015-2019 yıllarını kapsayan Stratejik Planı ve yenilenebilir enerji
politikalarının ve araçlarının izlenebileceği diğer ulusal belgeler ele alındığında,
Türkiye’nin IRENA’nın belirlemiş olduğu tüm politika ve araçları kullandığı ve
yenilenebilir enerji politikalarının genel olarak tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını
kapsadığı görülmektedir. Politikaların uyumluluğu, özellikle yenilenebilir enerji
teşvikleri açısından, karşımıza çıkmaktadır. IRENA’nın da önemli bir politika aracı
olarak değerlendirdiği teşvikler, Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikalarında çok etkin
bir rol oynamaktadır.
EK 1: Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikaları, Politika Türleri ve Hedefleri
Politikanın Yer Aldığı
Belge
Yıl
Politika
Durumu
Politika Türü
Politika Hedefi
ETKB Stratejik Planı
(2015-2019)
2015
(1 Ocak)
Yürürlükte
Düzenleyici araçlar, Ar-Ge,
Politika desteği
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
Ulusal İklim Değişikliği
Eylem Planı (2011-2023)
2011
(Temmuz)
Yürürlükte
Politika desteği, Stratejik Plan
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
Yenilenebilir Enerji
Kanunu (2010)
2011
Yürürlükte
Ekonomik araçlar:
Mali/Finansal ve destek, Hibe
ve sübvansiyon, Alım garantili
tarife/Ödüller
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
Ulusal İklim Değişikliği
Stratejisi (2010-2020)
2011
(3 Mayıs)
Yürürlükte
Politika desteği, Stratejik plan
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
Strateji Planı (2010)
2010
Yürürlükten
kalktı
Ar-Ge ve yaygınlaştırma,
Araştırma programı, Teknoloji
yaygınlaştırma ve difüzyonu,
Uygulamada bilgi ve eğitim,
tavsiye/yardım, Ekonomik
araçlar: Mali/Finansal ve
destek, Hibe ve ödüller
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 133
5686 Sayılı Jeotermal
Kaynaklar ve Doğal
Mineralli Sular Kanunu
(2007)
2007(Son
değiştirilme
tarihi 2014)
Yürürlükte
Düzenleyici araçlar
Jeotermal
5627 Sayılı Enerji
Verimliliği Kanunu
2007
Yürürlükte
Gönüllü yaklaşımlar: Kamu
sektörü ve özel sektör
anlaşmaları, Ekonomik araçlar:
Mali/Finansal ve destek, Hibe
ve ödüller, Politika desteği:
Kurumsal destek, stratejik plan,
Ar-Ge ve yaygınlaştırma,
Araştırma programı, Teknoloji
geliştirme, Düzenleyici araçlar
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
5346 Sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanun (2005)
2005 (Son
değiştirilme
tarihi 2013)
Yürürlükte
Düzenleyici araçlar, Ekonomik
araçlar: Mali/Finansal teşvikler,
Alım garantili tarife/Ödüller,
Düzenleyici araçlar: İzleme,
Yükümlülük planı,
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
Elektrik Piyasası
Lisanslama Yönetmeliği
2001
Yürürlükte
Düzenleyici araçlar:
Yükümlülük planı, Ekonomik
araçlar: Mali/Finansal teşvikler,
Ödül ve sübvansiyonlar
Tüm
yenilenebilir
enerji kaynakları
Kaynak: IEA/IRENA, IEA/IRENA Joint Policies and Measure Database, 2016.
134 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
Kaynakça
280001 numara Resmi Gazete. (2011). Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik.
5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanun (2005).
5627 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu (2007).
5686 Sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu (2007).
Barnett, Michael N. and Martha Finnemore (1999). “The Politics, Power and Pathologies
of the International Organizations”, International Organization, 53(4):699-732.
BP (2016). Energy Outlook, 2016 Edition, Outlook to 2035.
Ekonomi Bakanlığı (2013). Yatırımlarda Devlet Yardımları. http://www.ekonomi.gov.tr/
portal/faces/home/destekler/yatirimTesvikD?_afrLoop=2940286551176567&_afr
WindowMode=0&_afrWindowId=null#!%40%40%3F_afrWindowId%3Dnull%26_a
frLoop%3D2940286551176567%26_afrWindowMode%3D0%26_adf.ctrl-
state%3D5iuog8lkz_606 (01.02.2016).
Ekonomi Bakanlığı (2016). Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü.
Yatırım Teşvik Bülteni, Mart.
Elektrik Piyasası Lisanslama Yönetmeliği (2013).
Emre, Yunus (2015). “Anthony Giddens ve Uluslararası İlişkiler: Yapılanma, Modernite,
Küreselleşme”. Uluslararası İlişkiler Dergisi, 11(44): 5-23.
ETKB 2015-2019 Stratejik Planı.
Evans, Peter and Martha Finnemore (2001). G-24 Discussion Paper Serie:Organizational
Reform and The Expansion of the South’s Voice at the Fund. New York: United Nations
Publications
Finnemore, Martha (1993). International Organizations as Teachers of Norms: The
UNESCO and Science Policy”. International Organization, 47(4):565-597.
Finnemore, Martha and Katryn Sikkink (1998). “International Norm Dynamics and
Political Change”. International Organizations, 52 (4), 887-917.
Finnemore, Martha and Stephen J. Toope (2001). “Alternatives to “Legalization” : Richer
View of Law and Politics”. International Organization, 55 (3): 743-758.
IEA & IRENA (2016). “Global Renewable Energy - Joint Policies and Measures
Database”. http://www.iea.org/policiesandmeasures/renewableenergy/
(12.07.2016).
Sosyal İnşacılık Açısından IRENA’nın Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikası 135
IEA (2017). “Renewable Energy”. https://www.iea.org/about/faqs/renewableenergy/
(01.02.2017).
IRENA (2016a). “About IRENA”. http://www.irena.org/menu/index.aspx?
mnu=Pri&PriMenuID=13 (29.12.2016).
IRENA (2016b). “Vision and Mission”. http://www.irena.org/menu/index.aspx?mnu=
cat&PriMenuID=13&CatID=9 (04.01.2017)
IRENA (2016c). “Statute”. http://www.irena.org/menu/index.aspx?mnu=cat&
PriMenuID=13&CatID=126 (04.01.2017)
IRENA (2016d). “2016-2017 Work Programme and Budget”. http://www.irena.org/
DocumentDownloads/A_6_4_Work_Programme_and_Budget_2016_2017.pdf
(04.01.2017).
IRENA (2016e). “Capacity Statistics”. http://www.irena.org/DocumentDown loads/
Publications/IRENA_RE_Capacity_Statistics_2016.pdf (29.12.2016).
Karacasulu, Nilüfer and Elif Uzgören (2007). Explaining Social Constructivist
Contributions to Security Studies”. Perceptions, (Summer-Autumn):27-48.
Kurucu, Ahmet Akın (2016). “Yenilenebilir Enerji Örneği Üzerinden Ekolojik
Modernleşme Kuramı Tartışması”. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2:1-20.
Mercan, Sezgin (2011). “Siyasal Bütünleşme Kuramları Işığında AB Genişlemesi”. Ankara
Avrupa Çalışmaları Dergisi, 10 (1): 67-83.
Rumelili, Bahar (2014). “İnşacılık/Konstrüktivizm”, Ed. Evren Balta. Küresel Siyasete Giriş:
Uluslararası İlişkilerde Kavramlar, Teoriler, Süreçler. İstanbul: İletişim Yayınları, 151-
174.
Sarı Ertem, Helin (2012). “Kimlik ve Güvenlik İlişkisine Konstrüktivist Bir Yaklaşım:
“Kimliğin Güvenliği” ve “Güvenliğin Kimliği””. Güvenlik Stratejileri, 8(16):177-
237.
Tandoğan, Muhammed (2015). “Konstrüktivizm (Sosyal İnşacılık) Kuramı Bağlamında
Afrika Birliği”. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 4(3):634-650.
TÜİK (2016). İstatistiksel Tablolar, Dış Ticaret Verileri.
Türkiye Petrolleri (2016). Ham Petrol ve Doğal Gaz Sektör Raporu. Mayıs.
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (2011-2023).
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2020).
Wendt, Alexander (2012). Uluslararası Siyasetin Sosyal Teorisi. (Çev. H. Sarı Ertem, S.
Gülfer, I. Öner). İstanbul: Küre Yayınları.
136 Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, KOSBED, 2017, 33
Yavuz Tiftikçigil, Burcu ve Çağla Gül Yesevi (2015). Türkiye'nin Enerji Görünümü:
Stratejiler ve İlişkiler. İstanbul: Der’in Yayınları.
Yazar, Yusuf (2014). “Yenilenebilir Enerjinin Payı Artırıyor”, Energy World,
http://energyworld.com.tr/enerji-uretiminde-yenilenebilirin-payi-artiyor.html
(24.02.2016).
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin
Yönetmelik (2011).
Yılmaz, Mutlu (2012). “Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Açısından Önemi”, Ankara Üniversitesi
Çevrebilimleri Dergisi, 4(2), 33-54.
... Refs. [30][31][32]). Wouters [33] emphasizes the agency's unique activities, such as Renewable Energy Readiness Assessment, Renewable Energy Roadmap, Clean Energy Corridors, Global Atlas, REmap, and Project Navigator, and evaluates the agency's effectiveness in implementing them (e.g. ...
... [39,40]). Yesevi and Tiftikçigil [32] also studied renewable energy dissemination in Turkey as a norm by using social constructivism. ...
... IRENA, after all, supports new norms for renewable energy that shape policies in its member states [32]. An increase in the number of states introducing power regulations reveals IRENA's effectiveness in states' norm-making processes. ...
Article
It is widely accepted that renewable energy will contribute to building a more sustainable world, and a transition from a fossil fuel-dominated to a renewable-based energy system is inevitable. However, only 5% of the world's primary energy consumption comes from renewables. It will, therefore, take considerable time to implement international policies and take effective actions to increase the use of renewable energy to a level that mitigates climate change. States remain the primary decision-makers in the international structure, but international organizations can help states internalize and form new identities by creating norms. It is expected that the International Renewable Energy Agency (IRENA) will have a voice on international renewable energy policies. This study seeks to explain how IRENA helps shape these policies through its interactions with major players. It examines the agency's activities, initiatives, and tools over the past 10 years, and how it contributes to norm emergence and identity creation in renewable energy through social constructivism. Using the constructivist approach, this study argues that IRENA's efforts to create norms have succeeded to a considerable extent, but the agency needs to spread its initiatives more equally around the world so that these norms become truly universal. Today, nearly every state needs to improve its renewable energy policies. This objective may only be possible if states form a common identity through the internalization of renewable energy norms. IRENA still has a lot of work to do.
... Görgül araştırmalar içeren çalışmaların anahtar kelimeleri üzerinden derinlemesine bir sıklık analizi (6) 1- (Yıldız vd., 2017) 2- (Ereş, 2015) 3- (Akman vd., 2015) 4- (Akgül vd., 2015) 5-(Alacadağlı ve Işıkçı, 2018) 6- (Göçoğlu,2015) 1- (Özdem, 2015) 2- (Altunok ve Gedikkaya, 2015) 3-(Öçal ve Korkmaz, 2019) 4-(Ateş ve Bektaş, 2018) 5- (Köseoğlu ve Demirci, 2017) 6- (Çakır, 2017) Tablo 3'te ağbağ, zaman serisi ve PEST analizi kullanılan makaleler ve karşılaştırmalı politika analizleri yer almaktadır: (Toygar ve Orhaner, 2018) 1-(Altan Arslan, 2017) 2- (Baykal vd., 2018) Karşılaştırmalı Politika Analizi Yapılan Çalışmalar (3) PEST Analizi Yapılan Çalışmalar (2) 1- (Taş vd., 2017) 2-(Göçoğlu ve Aydın, 2019) 3- (Keçeci, 2020) 4- (Kaymas, 2020) 1- (Gürer vd., 2016) 2- (Akgül vd., 2015) Tablo 4'te ise daha az kullanılan ve tekil örnekler olarak yer alan çalışmalar listelenmiştir. (Ekmekcioğlu ve Yıldız, 2018) Sistem Yaklaşımı (1) (Karaca, 2020) Sosyal İnşacılık (1) (Yesevi ve Yavuz Tiftikçigil, 2017) Bibliyometrik Analiz (1) (Tabak vd., 2016) Söylemsel Politika Analizi (1) (Demirci, 2016) Kurumsal Analiz (1) (Kurun, 2017) Politika Analiz Matrisi (1) (Özalp ve Ören, 2020) Son yıllardaki kamu politikası temalı makaleler incelendiğinde en temel yaklaşımlardan biri olarak sıklıkla zikredilmesine rağmen, rasyonel aktör modeli çerçevesinde araştırma yapan bir esere rastlanmamıştır. Rasyonel aktör yaklaşımı/modeli ifadesi 5 çalışmada (Acar, 2019;Aldemir ve Kaya, 2020;Babaoğlu, 2017;Çiner ve Altınışık, 2020;Gürer vd., 2017) (Gökbunar vd., 2015) 6-Tarım Arazileri Politikası (Albayrak, 2019) 7-Yeşil Bilişim (Gökşen vd., 2016) 8-Tütün Kontrol Politikası (Karaca, 2020) (Özışık, 2016) İngilizce, Fransızca (Babaoğlu vd., 2018) İngilizce, Rusça (Öztornacı, 2019) İngilizce, Almanca (Hamurcu ve Özden, 2019) İngilizce, Litvanca (Çetintürk ve Küçük, 2019) İngilizce, Almanca, Fince (Çiner ve Altınışık, 2020) İngilizce, Fransızca (Keçeci, 2020) İngilizce, Almanca (Orhan ve Çobanoğlu, 2015) İngilizce ...
Article
Kamu politikası disiplini Türkiye'de son yıllarda ön planda olan bir çalışma alanıdır. Disiplinin yakın bir döneminürünü olup olmamasına ilişkin tartışmaların yanı sıra çalışma ve analizlerin hangi ülke veya koşullardayaygınlaşacağına yönelik tartışmalar söz konusudur. Bu çerçevede bu çalışmanın amacı kamu politikasıdisiplininin Türkçe olarak gelişim seyrini çalışmaların derinleşme durumunu da dikkate alarak incelemektir.Disiplinin Türkiye özelinde gelişim sürecinin incelenmesi ve bu gelişmenin devam edeceği varsayımı çalışmanınçıkış noktasıdır. Çalışmanın örneklemini 2015-2020 yılları arasında üç farklı veri tabanında (TÜBİTAKULAKBİM TR Dizin Veri Tabanı, ULAKBİM DergiPark Sistemi ve Google Scholar) yayınlanan makaleleroluşturmaktadır. Çalışmalar makale sayısı, anahtar kelimelerin bulut analizi, görgül ve derleme çalışma konuları,kullanılan teknikler, uygulama alanlarının incelenme durumu, yabancı kaynak kullanımı ve kullanılan dillerçerçevesinde metin madenciliği araçları ile analiz edilmiş ve bulgular sunulmuştur. Sonuç olarak bulgulardanhareketle disiplinin Türkiye özelinde gelişimi ve derinleşmesine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır.
Article
Full-text available
Bu çalışma, uluslararası ilişkiler kuramları kapsamında, sosyal inşacılık yaklaşımının tanımlanması ve bu yaklaşım üzerine yapılan tartışmalar üzerinde durmaktadır. Sosyal inşacılığın, uluslararası ilişkiler disiplini açısından, değişim, çıkar, kimlik, işbirliği ve uluslararası normlara bakışı değerlendirilmektedir. İnşacılığın uluslararası örgütler ve bölgeselleşme çalışmalarına katkısı önemlidir. Bu kapsamda, makale, uluslararası ilişkiler disiplininde, dünyada ve özellikle Türkiye'de, sosyal inşacılığın etkileri ve bu yaklaşım kullanılarak gerçekleştirilen araştırmalar üzerinde durmaktadır. Abstract This study focuses on the definition of Social Constructivism and the discussions on the Social Constructivist approach within the scope of the Theories of International Relations. Social constructivist perspectives on change, interest, identity, cooperation, and international norms have been evaluated in terms of International Relations discipline. Social Constructivism has contributed to the interpretation and evaluation of international organizations and regionalization. In this context, this article has focused on academic studies and researches of International Relations discipline which have used Social Constructivism in the world and in Turkey as well.
Article
Full-text available
Uluslararası ilişkilerde “sosyal inşa”nın ve “etkileşim”in önemine dikkat çeken konstrüktivist (inşacı) yaklaşım, geleneksel teorilerin güvenlik ve dış politika kavramlarına yüklediği anlamların yeniden gözden geçirilmesi gerektiği iddiasındadır. Konstrüktivistlere göre, kültür ve kimlik gibi soyut unsurlar, güvenlik ve dış politika analizleri üzerinde, uzun yıllar ihmal edilmiş olan, değiştirici ve dönüştürücü bir etkiye sahiptir. Konstrüktivist varsayımlardan yola çıkarak, kimlik ve güvenlik algısının birbiri ile olan yakın ilişkisine odaklanan bu makale, devletlerin ortaya koyduğu dış politikaların, bu iki temel unsur arasındaki etkileşim çerçevesinde analiz edilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Devletin “insansılaştırılmasının” mümkün olduğu inancından hareketle, makale, bireyin kimliği ve güvenliğe dair algısı arasındaki etkileşimin bir benzerinin, devletin kimliği ve güvenliğe dair algısı arasında yaşandığını ortaya koymakta ve dış politika analizinde “kimliğin güvenliği” kadar, “güvenliğin kimliği”nin de önem arz ettiğini ileri sürerek, Uluslararası İlişkiler literatürüne özgün bir katkı sağlamaya çalışmaktadır.
Article
Full-text available
The experiences, which people as social beings accumulate, diversify and transform their aims of organization in social life. As this process prolongs, the number of national and international organizations shall increase rapidly. The interactions of individuals who make up societies combine with the identities and interests of different segments of people and produce a process of collectivization. This situation results in countries in an organization draw their identities and interests closer with others and enlarges the common space of identity and interest. Therefore, an international organization gains autonomy from its own members and transforms into a political actor on its own in international system. The constructivist theory underlines that states are not the only primary units in international arena, that the identity and interests of states shape through historical process and that African Union is a part of this system.
Article
Full-text available
European integration is a process which attends theoretical studies and arguments. There is not a single theory which is able to provide an exhaustive explanation of European integration. Integration theories are able to explain merely a part or a period of European integration. The study reduces this implication to the potential of integration theories to interpret the European Union enlargement. As a consequence, it is claimed that integration theories are not able to explain enlargement properly. In this article, it is argued whether the integration theories are special reference points for interpretation of the European Union's enlargement waves and their deficiencies within the context of this situation.
Article
Full-text available
The authors of Legalization and World Politics (special issue ofIO, summer 2000) have done an excellent job connecting one branch ofthinking about international law (rooted in the legal theory of H. L. A.Hart) to one branch of thinking about international politics (neoliberalinstitutionalism). However, the connections between the two disciplinesare broader and deeper than the volume indicates. International legalscholars have long understood that international law is more than theformal, treaty-based law on which the volume s authors focus their work.Law is a broad social phenomenon deeply embedded in the practices,beliefs, and traditions of societies, and shaped by interaction amongsocieties. Customary international law displays this richerunderstanding of law s operation as does the increasingly large body ofwhat has been termed interstitial law, that is, the implicit rulesoperating in and around explicit normative frameworks. Similarly, legalpluralist analysis of domestic and international legal systems focuseson the interaction of overlapping state and nonstate normative systems.
Article
Most explanations for the creation of new state institutions locate the cause of change in the conditions or characteristics of the states themselves. Some aspect of a state's economic, social, political, or military situation is said to create a functional need for the new bureaucracy which then is taken up by one or more domestic groups who succeed in changing the state apparatus. However, changes in state structure may be prompted not only by changing conditions of individual states but also by socialization and conformance with international norms. In the case of one organizational innovation recently adopted by states across the international system, namely, science policy bureaucracies, indicators of state conditions and functional need for these entities are not correlated with the pattern for their adoption. Instead, adoption was prompted by the activities of an international organization which states the value of science policy organizations and established the coordination of science as an appropriate, and even a necessary, role for states. This finding lends support to constructivist or reflective theories that treat states as social entities shaped by international social action, as opposed to more conventional treatments of states as autonomous international agents.
Article
What organizational reforms might increase the influence of developing member countries within the International Monetary Fund? In this paper we argue that a variety of organizational changes are both feasible and could substantially increase the ability of developing countries to articulate policy alternatives and advance change. We focus particularly on changes in the recruitment, training, career paths and deployment of the Fund’s staff. Our recommendations address two general issues. First, we explore ways to diversify the “intellectual portfolio” of the staff by drawing more effectively on hands-on knowledge of the concrete circumstances that shape policy outcomes in the South. More mid-career hiring of staff with practical experience inside developing country institutions could increase the degree to which the distinctive institutional circumstances of developing members are taken into account in formulating Fund policies and implementing them. Allocating a larger share of the Fund’s resources to research consulting contracts for researchers and institutions based in developing countries could also expand input of ideas that reflect the experience of member countries from the South. Second, large asymmetries in workload currently make it difficult for those working on the needs of developing members to formulate and advocate alternative policies. We suggest a number of ways in which even modest reallocation and addition of staff resources might create breathing space that would allow Executive Directors from developing countries to play a larger role in shaping the Fund’s policies.
Article
Norms have never been absent from the study of international politics, but the sweeping “ideational turn” in the 1980s and 1990s brought them back as a central theoretical concern in the field. Much theorizing about norms has focused on how they create social structure, standards of appropriateness, and stability in international politics. Recent empirical research on norms, in contrast, has examined their role in creating political change, but change processes have been less well-theorized. We induce from this research a variety of theoretical arguments and testable hypotheses about the role of norms in political change. We argue that norms evolve in a three-stage “life cycle” of emergence, “norm cascades,” and internalization, and that each stage is governed by different motives, mechanisms, and behavioral logics. We also highlight the rational and strategic nature of many social construction processes and argue that theoretical progress will only be made by placing attention on the connections between norms and rationality rather than by opposing the two.
Article
Do international organizations really do what their creators intend them to do? In the past century the number of international organizations (IOs) has increased exponentially, and we have a variety of vigorous theories to explain why they have been created. Most of these theories explain IO creation as a response to problems of incomplete information, transaction costs, and other barriers to Pareto efficiency and welfare improvement for their members. Research owing from these theories, however, has paid little attention to how IOs actually behave after they are created. Closer scrutiny would reveal that many IOs stray from the efficiency goals these theories impute and that many IOs exercise power autonomously in ways unintended and unanticipated by states at their creation. Understanding how this is so requires a reconsideration of IOs and what they do.