Content uploaded by Metin Kilic
Author content
All content in this area was uploaded by Metin Kilic on Oct 01, 2016
Content may be subject to copyright.
Tarih Okulu The History School
İlkbahar-Yaz 2013 Spring-Summer 2013
Sayı XIV, ss. 27-53. Number XIV, pp. 27-53.
TEK PARTİLİ DÖNEMDE TÜRKİYE’DE MODERN SPORUN
TEŞEKKÜLÜ
Metin KILIÇ
Özet
Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumsal yapıda hızlı değişimler yaşandığı bir realitedir.
Dünya savaşı sonunda küçülen, Ulus-Devlet olma ve muasır medeniyetler seviyesine
çıkma çabası içerisine giren Türkiye’de kaos ortamından kurtulmak gayreti içine
girilmiştir. Toplumsal yaşamı daha sağlıklı kılmak, iyi nesiller yetiştirmek ve ulus
bilinci yerleştirmek için sporun çok önemli rolü olduğu kanaati tek partili dönemde
egemendir.
Dönemin şartlarına bakıldığında ata sporu dediğimiz sporların uzun zamandır
önemini kaybettiği ve Batılı tarzda modern diye tabir edilen sporlara yönelmenin
temellerinin atıldığı gözlenmektedir. Sonuç olarak modern sporun profesyonel olarak
yapılan bireysel bir fenomenden öte, birlik şuuru oluşturmak için yapılan kolektif bir
eylem olduğunu görmekteyiz.
Anahtar kelimeler: Spor, Siyaset, Ulus bilinci, Yenilik
Modern Sport Organizations in Turkey During the Single-Party
Regime
Abstract
It is a fact that there were rapid changes in social structure in the first years of the
republic. Efforts were made for coming out of the chaos state and for becoming a
nation-state and reaching the level of contemporary civilizations in Turkey after
shrinking in the result of the World War I. The idea that sport has a vital role in raising
better generations, making the communal living healthier and in instilment of national
consciousness was dominant during single-party regime.
Yrd. Doç. Dr., Düzce Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü. E-Posta:
metinkilic@duzce.edu.tr
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
28
Considering the conditions of the period, it is observed that the sports which we
call ancestor sport had long lost its significance and foundations were laid for tendency
towards the sports described as Western-style and modern. Consequently, we see that
beyond modern sport is an individual phenomenon that is done professionally, it is a
collective action performed in order to create a unity consciousness.
Key words: Sports, Politics, National consciousness, Innovation
GİRİŞ
Uluslaşma ve devletleşme konusu, bütün yeryüzündeki devletlerin iç
durumlarının ve rejimlerinin iyi, doğru, sağlam olması bakımından dönemin en
büyük ehemmiyete haiz meselesidir. Burada asıl mesele bir sınır içinde hak ve
şerefleri müşterek insanlar olarak yaşayanların beraberliği ve bütünlüğüdür.
Peker’in ifadesiyle, “Biz Türkiye’de bu beraberliği bozan bütün köklü unsurları
süpürdük ve onları doğurmuş olan devlet tipi ile birlikte hayatımızdan çıkarttık,
attık.”1
Dönemin şartlarında ulus, dili bir, kültürü bir, mazi hatıraları ile istikbal
emelleri bir olan aynı hadiselerden aynı surette duygulanan müşterek
felaketlerden beraber acı duyan, müşterek mazhariyetlerden beraber sevinen ve
müşterek zorluklara beraber karşı koyan siyasal ve sosyal bir bütünlük
olmalıdır. Bu bütünlük kendine mahsus bir iç âlemin normal sıcağı içinde
yaşamakla beraber dış âlemden ayrılmış kendi kabuğu içine çekilmiş
insanlardan kaçan bir varlık değildir. Ulus-devlet olma sürecinde ilimde,
teknikte ve modern hayatta çağdaş uluslarla yan yanadır. Türk ulusu; yeni Türk
devletinin rejimine esas olan ana prensiplere beraber inanmıştır. Bu inanış, sun’i
bir intibak eseri değildir. Bu kendinde en yüksek dereceyi bulan iyi, doğruyu, en
ileriyi anlama ve takdir etme vasfı ile bizzat kendi hayatındaki büyük ileri
değişikliği ölçmesinin neticesidir.
Bu durumu yeni manada millet bütünlüğünü içinden bir olmak ve içten
kuvvetli olmak diye anlıyoruz. Büyük savaştan sonraki yıkılış ve kuruluşlar
sırasında milli telakkiler bakımından birçok ihtilaflar doğarken yeni Türkiye
tasfiye edilmiş bir milli blok halinde hayata doğmuştur. Peker’e göre, “bu,
bizim uluslaşmamızı ayrı bir bakımdan kolaylaştıracak mazhariyet oldu. Ulus
birliği derken bunu en büyük milli cevher olan zekâyı söndürücü ve yurttaşın
düşünme, teşebbüs alma ve tetkik etme fakültelerini durgunluğa mahkûm edici
1 Peker, Recep; “Uluslaşma-Devletleşme”, Ülkü: Halkevleri Dergisi, 7(40), Haziran 1936, s. 323.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
29
ve nihayet kütleyi sürüleştirici bir hale getirmekten dikkatle kaçınıyoruz. Biz
uluslaşma işini, aslında dağınık bir iç hayatın sun-i bir mizanseni diye
almıyoruz. Tam aksine olarak ulus kütlesini, herkesin kalbini ve kafasını
kullanır iç inanı ile birbirine ve devlete bağlı bir topluluk olarak istiyoruz.
Devlet her zaman korkutma ve sıkıştırma ile teşkilatlandırdığı kalabalıklara dış
görünüşte beraberlik manzarasını verebilir. Bu neviden bir topluluğun yaptığı
tesirler geçici sinir tezahürlerinden başka bir şey olamaz. Ona göre, ruhların
derinliklerinde yer tutan bir birlik duygusu ile hakiki manada disiplinli bir millet
kütlesi yapabileceğine inanılmaktadır. Bu kütlenin müşterek sesi hançerden
değil, yürekten çıkmalıdır”.2
Ulus olma bilincinin temellerini atarken birlik duygusunun her alanda
inkişafını ortaya koyma çabalarının gözlendiği ortadadır. Cumhuriyet sonrası
her alanda yapılan ıslahat hareketleri bunun en güzel göstergesidir. Bu anlamda
Cumhuriyetin kurulmasını takip eden tek parti döneminde sporun yüklenen
anlamın, ulus olma ekseninde nasıl tezahür ettiğini, modern spor kavramının
temellerinin atılmasındaki etkenleri görmek gereklidir.
Cumhuriyetten evvel Apak’a göre, Türkiye’de spor denilebilecek bir
hareketin mevcut olduğu kuvvetli olarak iddia edilemez. Türkiye’de, ömrü 25
veya 30 yıllık rakamla ifade edilen birkaç spor veya beden terbiyesi müessesesi
yok değildir. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve daha bir iki spor kulübü
vardır. Bunlar Cumhuriyetten çok önce kurulmuş ve sınırlı sayıdaki gençlerin
futbol yapmalarına olanak sağlamıştır. Bu kulüpler, kendi aralarında ve bazen
de Avrupa’dan takımlar getirerek maçlar yapmışlardır. Fakat dönemin
hükümetleri, gençlerin bu heves ve heyecanlarını desteklemediklerinden futbol
gibi, tenis gibi yurt dışından gelen sporlara karşı sempatileri de uyanmamıştır.
Hâlbuki diğer taraftan güreş gibi, okçuluk gibi, cirit ve saire gibi milli sporlarda
çoktan beri ihmale uğramış, büyük şehirlerde bunların izi kalmamış, küçük
kasaba ve köylerde ancak yarı ölü bir mevcudiyetle tutunabilmişlerdir.3
Fakat modern sporların gelişimi Apak’a göre istenilen seviyede olmasa
da, Osmanlı arşiv belgeleri incelendiğinde 1904 yılında İstanbul Futbol Birliği
adı altında bir lig kurulduğu, 4 takımın bu ligde oynadığı ve İngiliz Jemies De
Fonten’in lig başkanı olarak görev yaptığı görülebilir. Hatta 1907 yılında
kurulan ve dernekler kanunu 1909’dan önce olmadığı için 1913 yılında resmi
2 Peker, Recep; A.g.m., s. 323-324.
3 Apak, Rahmi(c); “Onbeş Yıl ve Türk Sporu”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 7(69), İkinciteşrin 1938,
s. 229.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
30
olarak tescil ettirilmiş olan Fenerbahçe’nin, “Beden ve fikir eğitimini
yaygınlaştırmak, vatan gençlerine hayat mücadelelerini, sıkıntılara ve askeri
seferlere alıştırmak” kuruluş amacında olması, dönemin spor düşüncesinin tek
parti dönemindeki düşünceyle paralel olduğu göstermektedir. Ayrıca İttihak ve
Terakki’nin de sporun popülerliğinden yararlanmak amacıyla 1913 yılında
Dâhiliye Nazırı Talat Bey tarafından İstanbul’da Altınordu spor takımını
Türkçülük ideolojisiyle milli birlik temelinde kurduğu ve Altınordu takımının
isim babasının da ünlü sosyolog Ziya Gökalp olduğu bilinmektedir.
Milli birliğin tesirinde kuşkusuz dönemin ilk yıllarında spor alanında
yukarıdaki örnekler benzerinde kısır gelişmelerin dışında ileri seviyede bir
gelişme yaşanmadığı gözükmektedir. Sağlam insanlarda beden terbiyesi (beden
eğitimi) diye bir şeyi tam anlamıyla bilmiyorlardı. İsveç’te tahsil görmüş olan
değerli bir amatör (Selim Sırrı Tarcan-Jimnastik) Türkiye’de ilk defa beden
terbiyesi kelimelerini kullanmaya başlamıştır. 4 Beden terbiyesi modern
dünyanın hemen her tarafında artık günün meselesi olmuştur. Yalnız mesele
tamamıyla halledilmiş değildir. Dönemin şartlarında tetkik ve derinlemesine
inceleme vadisindedir ve hayati bir mesele olarak ortaya konmuştur. İyi
anlaşılması için her tarafta bir hareket başlatılmıştır. Çünkü beden terbiyesi de
birçok ilmi meseleler gibi içinden çıkılması zor ve karışıktır.5 Türkiye’de beden
terbiyesinin ne anlam ifade ettiğini Apak, dönemin önemli siyasi liderlerinden
Hitler’in “ Bir memlekette, kılavuz sınıfı yalnız fikirce yükselmekle iktifa eder
de bedence yükselmek yolunu tutmazsa, hem ırkın tereddisine
(soysuzlaşmasına) sebep olur, hem de azim ve iradeden mahrum bir hükümet
ediciler nesli türemiş olur”6 sözüyle açıklamaya çalışmıştır. Bu fikrin etkisi de
göz önünde bulundurularak spora alanında, bireysel girişimle 1923 senesinde
Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) kurulmuş ve hükümetten yardım
istenmiş ve alınmıştır. 7
İttifakın o zamanki programının ana hatları şunlardır:
4 Uludağ, Ş., Osman; “Spor Göreneğin Değil Bilginin Eseri Olmalıdır”, Ülkü: Halkevleri Dergisi,
6(36), Şubat 1936, s. 431.
5 Demoor, Yean; “Beden Eğitiminin Anlam ve Önemi”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 6(33), İkinci
Teşrin 1935, s. 174.
6 Apak, Rahmi(a); “Türk Sporunun Yeni Yükümleri”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 6(35),
İkincikanun 1936, s. 346.
7 Kılıç, Metin; Etnisite ve Spor, Doğu Kütüphanesi Yayınları, İstanbul, 2012, s. 86.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
31
1- Sporu bütün yurda yaymak. Bunun için de memleketi idman
alanlarına ayırmak. Bu alanlarda sporu idare edecek teknik ve amatör teşkilat
vücuda getirmek.
2- Merkezde bir teşkilat kurmak (Federasyonlar, teftiş, muhasebe
ve saire).
3- Birinci ve ikinci maddedeki teşkilat ile memlekette spor
hareketlerini idare ve teşvik etmek (Müsabakalar tertibi, birincilikler ve saire).
4- Yabancı memleketlerle münasebet kurmak
Apak’ın deyimiyle ittifakın bu hareketlerle elde etmek istediği gaye şöyle
özetlenebilir:
a) Spor vasıtasıyla gençliği içki, kumar ve diğer kötü
alışkanlıklardan korumak.
b) Yurttaşları, daha küçük yaştan itibaren teşkilatçılığa ve kendi
kendisini idareye alıştırmak.
c) Manen ve maddeten yüksek vasıflarda, karakterde ve yüksek
dövüş kabiliyetli bir nesil yetiştirmek.
d) Spor gezileri vasıtasıyla gençliğe yurdu tanıtmak ve sevdirmek.
e) Dış temaslar vasıtasıyla Türklüğü hariçte tanıtmak.8
Yapısal olarak modern sporun ülkede tatbikine yönelik ilk ve bireysel
girişimler olarak görebileceğimiz bu döneme yani 1923 den 1936’ya kadar
(1934’den sonra spor alanında partinin ağırlığı iyiden iye kendini
hissettirmiştir) geçen on üç yıllık zamana Türk sporu için “sporun önemini
anlama” devresi adını verebiliriz. Türkiye’de modern sporun temellerinin
atıldığı, bireysel çabaların ve özverinin yaşandığı sporun önemini anlama
devresinde sporun ve beden eğitiminin başında çalışanlar herhalde takdirlere
layık kimselerdir. Kuşkusuz her yenilik içerisinde çetrefilleri ve zorlukları
barındırır. Dönemin şartlarındaki bireysel girişimler yer yer eleştirilere de
maruz kalmıştır. Eleştirilerin temelinde sporun milli kültüre tatbik edilmeden
direkt uygulanmaya çalışıldığı düşüncesi ön plana çıkmaktadır. Uludağ’ın 1936
yılında yazdığı makalesinde; “ Selim Sırrı Tarcan’ın Türkiye’ye tatbik ettiği
İsveç beden terbiyesi Türkiye’de hiçbir değişiklik geçirmedi ve memleketin
hususiyeti anlaşılmadan spor adında ortaya birçok uyulması gereken kurallar
çıktı ve Avrupa olduğu gibi taklit olundu. Bu suretle işin gösteriş tarafı ortaya
çıktı. Hakikate ve milli bünyeye doğru gidenler bulunmadı. İsveç’ten gelen
armağan üstünde işlenmedi ve çalışılmadı. İsveç ile Türkiye arasında iklim
8 Apak, Rahmi(c); A.g.m., s. 230.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
32
ayrılığı, yaşayış farkı, İsveçli ile Türkiyeli arasında yaşayış farkı, büyüme
hususiyetleri gözetilmedi. Memleket öyle bir hale geldi ki ırkın gürbüzleşmesi
ve güzelleşmesi için çok önem verilen spor ve beden terbiyesi kavramları yine
ırkı harap edici, ezici bir eleman halini aldı.”9 Bu tür eleştirilerin temelinde
ülkede spora yüklenen anlamı da görmek mümkündür. Spor bu manada kültürel
unsurlar ekseninde birlik ve beraberliğin geliştiği, ırkın yiğitleştiği ve
güzelleştiği bir uğraş alanı olarak görülmektedir.
Apak’ın yazdığı “Türk Sporunda Yeni Yükümlülükler” adlı makalesinde
sporun gelişimi şu şekilde özetlenebilir: Beden eğitimi ve spor namına idadiye
(lise) okullarında, kışlalarda, köhne gemilerin güvertelerinde haftada bir saat el,
ayak ve kol hareketleri düzgün adımla ve jimnastik adımıyla yürümek, eğri
konmuş bir demirde yarı ve tam mihver, trapezde birkaç gösteriş, halkalarda
sallanmakta olan beden hareketleri devrinden Cumhuriyetin ve Partinin, sporu
ve beden eğitimini eline aldığı zamana kadar geçen kırk yıl içinde beden eğitimi
ve spor durumunu mukayese edersek hiçbir değişiklik göremeyiz. İtiraf
etmelidir ki, Cumhuriyet, büyük önemli işleri başarmak gerekliliği karşısında
beden eğitimi ve spor işlerine merkez ağırlıklı bir çalışma fırsatı bulamamış
olmakla beraber sporun önemini anlama devresi dediğimiz on yılda yapılanlar
şöyle sıralanabilir:
1- Sporun işleri bir birliğe bağlanmıştır (Türkiye İdman
Cemiyetleri İttifakı).
2- On yıl önce memlekette İstanbul’da birkaç ve İzmir ve Adana
gibi bazı büyük şehirlerde de birer tane olmak üzere beş altı spor kulübünden
başka bir şey yoktu. Bugün memleketteki spor kulüplerinin sayısı yüzlerle
söylenmekte ve kasabalardan sonra köylere kadar bunlar yer bulmaktadır.
3- Futboldan başka atletizm, su sporları, bisiklet, el topu sporları
yapılmıştır. Eski ananevi güreş sporumuz yeniden canlanmış ve adeta yeniden
nam vermiştir.
4- Ankara’da, bizim için kıvanç verecek büyük bir stadyumdan
sonra İstanbul’da bile üç kadar stadyum yaratılmış, birçok şehirlerde stadyumlar
yapılmaya başlanmıştır. Stadyum ve spor alanı olarak memlekette yüz elli kadar
yer vardır.
5- Spora karşı zevk uyanmış, hükümet memurları dahi kendi
başlarında bulunan büyük şeflerin bizzat spor yapmakta olduklarını görerek
sporun önemli bir şey olduğunu anlamaya başlamışlardır.
9 Uludağ, Ş., Osman; A.g.m., s. 431.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
33
6- Okullarda beden eğitimine ayrılan zamanlar çoğaltılmış, beden
eğitimi daha sıhhi ve makul yola sokulmuş, beden eğitimi öğretmenleri üzerine
biraz çalışılmış, üç yıllık bir beden eğitimi enstitüsü açılmıştır.10
Başka Ülkelerde Beden Terbiyesi
Modernleşme olgusunun temelinde batıyı örnek alma tartışma götürmez
bir realitedir. Ülkede modern sporun temellerinin atılmasına etken olan
unsurları daha iyi anlayabilmek, dönemin şartlarında daha ileri seviyedeki
birkaç ülkede beden terbiyesini incelemek daha faydalı olacaktır.
Avrupa’ya kıyasla ve medeniyetin maddi nimetlerinden istifade
bakımından bazı sahalarda Avrupalılardan birkaç asır ileride bulunan Amerika
Birleşik Devletleri; hiç şüphesiz ki beden terbiyesi alanında da bu sürati kesmiş
değillerdir. Avrupa’da orta tahsil çağındaki çocukların yüzde ile on nispetinde
bu tahsile devam etmelerine mukabil Birleşik Amerika’da bu nispet yüzde
altmışı bulmuştur. Amerika orta mektep ve liselerinde beden terbiyesi ve spora
verilen ehemmiyet hiçbir memlekette bu derce ileri götürülmüş ve sistematik
değildir. Bütün orta mektep ve liselerin hemen hemen hepsinde kapalı bir
jimnastikhane ve mutlak surette bir oyun alanı vardır. Yine okulların yüzde
sekseninin bir beden terbiyesi direktörü veya muallimi muhakkak vardır. Büyük
kolejlerde bunların sayısı muavinleriyle birlikte üçe, dörde çıkar. Aynı zamanda
benden terbiyesi Amerikan okullarında aşağı yukarı bütün öğretim kurulunun
anladığı ve öğretebildiği bir mevzudur.11
Okul içi beden terbiyesi Amerika’da sadece bir beden terbiyesi
öğretmenin eline bırakılmış değildir. Okulların yüzde sekseninde bu işi beden
terbiyesi öğretmeni ile birlikte yürütecek bir doktor vardır. Okula giren her
çocuk en az senede bir defa çok ince bir sıhhi muayeneden geçer. Ona yapacağı
ve yapmayacağı şeyler anlatılır, gösterilir ve çocuk okulda bulunduğu müddetçe
bunlara riayet edip etmediği kontrol edilir.12
Amerika’da beysbol (daha ziyade profesyonel) ve futbol yedisinden
yetmişine kadar bütün milletin kanına işlemiş sporlardandır. İngiltere’de futbol
ne ise Amerika’da da beysbol odur. Ordu ve donanma mensupları da her iki
spora fevkalade ehemmiyet verirler. Amerikan futbolu çok kazalı, güç ve
10 Apak, Rahmi(a); A.g.m., s. 346.
11 Baha, Nüzhet; “Başka Memleketlerde Beden Terbiyesi- Birleşik Amerika”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 13(77), Temmuz, 1939, s. 423.
12 Baha, Nüzhet; A.g.m., s. 424.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
34
müthiş kuvvet isteyen oyundur. Milyarlarca dolarlık bir müessese olan bu spora
iddialı müsabakalarda yüz yüz elli bin seyirci gelmektedir. Bunların haricinde
modern sporların ve oyunların hepsi de gerek okul içinde, gerek okul dışında
oldukça rağbettedir. Amerikalılar modern atletizmde de en ileri gitmiş millettir.
Bunu Olimpiyat rekorları ve çıkardıkları atlet sayısı ile de ispatlamak kolaydır.
Hatta Amerikan üniversitelerinde bir anane ve vazife şeklini alan atletizm
üniversitelerin aynı zamanda bir reklam vasıtasıdır. Üniversiteleri birbiriyle
mukayese ederken program, ders verme vs. den ziyade yetiştirdiği atlet ve
şampiyon sayısı ile mukayese edilir.13
Amerika’da beden terbiyesini ve sporu bütün memleket gençliğinin
kolayca yapabileceği bir hale getirmek için okul dışı ve gayri resmi teşekküller
de büyük bir varlık göstermektedir. Özel kulüpler gündüz saatlerinde spor
yapamayanları geceleri kapalı salonlarında sayısı oldukça fazla olan genci, orta
yaşlıyı, hatta ihtiyarı dahi çalıştırmaktadırlar.14
Spor alanında ileri seviyede gelişme göstermiş olan Amerika gibi
Almanya’ya bakacak olursak; Dünya savaşı sonu Almanya’sının beden terbiyesi
sahasındaki durumunu ortaya koymada hareket noktası olarak iki şeye dikkat
etmeliyiz: İmparatorluk terbiye sistemi ile Cumhuriyet rejiminin yarattığı yeni
ideoloji. Belki biraz idealist görüştür ama eski militarist otokrasi ile yerine
geçen milli sosyalizm arasındaki farklar, amaç itibarıyla aynı manzara çeşnisini
verirse de büyüktür.
Almanya’da beden terbiyesi 1778-1852 senelerinde yaşayan Frederick
Jahn’ın eseridir. 1820 de Jahn’ın kulüpleri kapatıldığı için alman milletini beden
terbiyesi yoluyla şen, hür, zeki ve temiz ahlaklı bir cemiyet oluşturma düşüncesi
söz konusu olmamıştır. 19. asırda Stein tarafından vücuda getirilen ıslahat da
etkili olmamış eski Alman beden terbiye sistemi devam etmiştir.15
Eski Alman beden terbiye sistemi; ideolojisi ne olursa olsun milleti
harikulade denecek mertebede yekpare düşünür, hisseder ve harekete geçer,
insan yetiştirmek noktasında emsalsiz bir muvaffakiyet elde etmiştir. Alman
usulünün bu nazariyeye göre tertip edildiğini, gençleri kendi kendine
düşünemez bir halde makineleştirmek gayesini görürüz. Fizyolojik ve psikolojik
tesirler ne olursa olsun, onlar için gaye vücutta kuvvetli, kafaca sadece disiplinli
13 Baha, Nüzhet; A.g.m., s. 425.
14 Baha, Nüzhet; A.g.m., s. 426.
15 Abbas, Nüzhet (c ); “Halkevlerimiz ve Memleket Sporu”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 13(74),
Nisan 1939, s. 127.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
35
ve itaatkâr fert yetiştirmektir. Demokrasi prensiplerine bağlı olarak ikinci
dönemde yeni terbiyenin felsefesi yapılan kanunların, kurulan müesseselerin
halkın arzu ve ihtiyaçlarına uygun olması esasına dayandığı gözükmektedir.16
Almanya’nın beden terbiyesi noktasında vücuda getirdiği değişiklik ve
yeniliğe nüfuz edebilmek için harpten evvel sporların memleket içinde bir nevi
cennet ve hafiflik telakki edildiğini düşünmek kâfidir. Sporların en hafifi olan
yaya gezilerinden tutun da, futbol, atletizm, eskrim, boks, basketbol, voleybol,
güreş, yüzme, kürek, yelken velhasıl serbest oyun ve sporlar memlekette öyle
baş döndürücü süratle kökleşmiştir ki cumhuriyet döneminin Almanya’sı ile
evvelki Almanya arasında bu hususlarda bir mukayese yapmak dahi abestir.
Hatta dönemin şartlarında sporların en pahalısı olan tenis ve golf gibileri de
fevkalade rağbet görmektedir. Hele yüzme bütün okul çocukları için bir
mecburiyet olarak beden terbiyesi programına ithal edilmiştir. Bode ve
Mensendiec gibi dönemin önemli beden terbiyecileri tekdüze talimler yerine
beşerin en tabii hareketlerini, jimnastik ve beden hareketlerini icat ederek
memlekete yaymışlardır. Eski dönemde kullanılan aletli jimnastikler yahut
talimler bazı yerlerde tamamen bazı yerlerde de yüzde seksen terk edilmiştir.
Bütün hareket ve idmanlarında açık havada yapılması esas alınmaktadır.
Vücudun kapanması mutat olan kısımları hariç güneş ve açık havaya maruz
bırakılması beden terbiyesi esaslarından birine teşkil eder. 1914’lü yıllarda
Almanya’da spor kulüplerinin üyesi bir milyonu zor bulurken 15-20 yıllık bir
süreçte on altı milyona çıktığı görülmektedir. Ayrıca sporu sadece gençlik
seviyor ve yapıyor da değildir. Kiliseden, siyasi partiden, okuldan tutun da
memleketin ufak büyük bütün müessese ve teşkilatı, himaye ve teşvik
etmektedir. Bu mübalağalı durumda her yenilikte olduğu gibi memleket
umumiyet itibariyle sporu belki de biraz da gayri tabii şekilde fazla ciddi telakki
etmektedir. Mamafih bunu uzun baskı rejimi yıllarının halkta ve gençlikte
hürriyete, serbestiye, bedenen ve fikren tabii olarak inkişafa karşı yarattığı
susamışlığa atfetmek zaruridir. Bir Alman’ın memleket dışında bir şampiyonluk
kazanması muazzam milli bir hadise şeklini almaktadır.17 Bu durum sporun
uluslararası başarıda önemini gözler önüne sermekte, uluslararası üstünlük
olarak görülmektedir.
16 Abbas, Nüzhet(b); “Başka Memleketlerde Beden Terbiyesi-Almanya”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 13(76), Temmuz, 1939, s. 348.
17 Abbas, Nüzhet(b); A.g.m., s. 350-1.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
36
Türk Spor Kurumu ve 3530 Sayılı Beden Terbiyesi Kanunu
Cumhuriyet sporunu, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, Türk Spor
Kurumu ve sporun devlete mal edilmesiyle üç devreye ayırmak çok yerinde bir
tasnif olur. Bunlardan TİCİ 1923 yılından 1936 yılına kadar devam eden 13
yıllık bir devrede işleri sevk ve idare etmiştir. Bu müddet zarfında, hükümetin
spor için yaptığı yardımın az olması spor işlerinde tamamıyla amatör ve başka
işlerle çok daha fazla meşgul olan insanların bulunması, spor merkezinin yarı
unsurlarının Ankara’da yarı unsurlarının da İstanbul’da olması sebebiyle sporun
inkişafı arzu edilen seviyeye çıkarılmamıştır. 1934’den itibaren Türk sporu
Cumhuriyet Halk Partisinin daha yakından bir sevk ve idaresine giriyor.
1936’da Ankara’da yapılan kongrede TİCİ’nin adı Türk Spor Kurumu’na
bırakılıyor. TİCİ döneminden itibaren hükümetin spor için yaptığı yardımlara
bakarsak spora verdiği önemi daha iyi anlamış oluruz:
Tablo 1: Spora hükümetin mali yardımı
YIL
LİRA
1926
40.000
1927
33.000
1928
30.000
1930
100.000
1931
40.000
1932
50.000
1933
70.000
1934
80.000
1935
203.000
1936
239.000
1937
239.000
1938
239.000
Bunlardan başka 1934 yılından itibaren, il özel idareleri ile belediyeler
dahi mahalli spor işleri için C.H.P.’nin tavsiye ve teşvikleriyle para ayırmaya
başlamışlardır. 1923 yılında memlekette 14 spor kulübü var iken 1933’de 230,
1938 de ise 442 spor kulübü kurulmuştur. İttifaka dair kulüplerdeki sporcu
sayısı ise;
1923 yılında 827
1928 yılında 6.380
1933 yılında 10.450
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
37
1938 yılında 27.601 oluyor.18
C.H.P. döneminde yapılan sekizinci spor kongresi birçoğuna göre
memleket sporunda bir devrim yaptı. Sporu şahsi marifet olmaktan, dağınık
heves olmaktan çıkardı ve Türk sporuna disiplin verdi. Çağlar’ın yazdığı
makalesinde, “Bir sporcunun ilk defa memleketçi inkılapçı sonra sporcu ve
kulüpçü olabileceğini sekizinci kongre meydana koydu. Artık, millet çocukları,
sporu hüner ve süs diye değil, memleket müdafaasına hazırlık diye, vazife diye
yapacaklardır. Spor bir dava idi; şimdi bu davanın cephesi vardır, yolu vardır,
kitabı vardır. Kongreden aylarca evvel, spordan gençlik teşkilatından, terbiye ve
ruhiyattan anlayan birçok büyüklerin bir araya gelerek hazırladıkları ve
kongrenin nizamname encümeninin bütün sporcularla bir arada ve daima
inkılâp ruhunu, Kemalizm prensiplerini göz önünde tutarak çetin bir çalışma ve
özlü bir bilgiyle işlediği, kongrenin etraflı, karmaşık münakaşalardan sonra
tasvip ve takdir hükmünü verdiği bir nizamname vardır. Türk sporu tabii
merkezini bulmuştur. Artık sporun başı da başlar memleketindedir. Spor davası,
Ankara’nın atmosferinde teneffüs etmektedir. Şurası çok açık anlaşılmıştır ki:
şimdiye kadar sporumuzun istediğimiz ve umduğumuz kadar gelişememesi
kuvvetlerin dağınıklığından, teşkilatın merkezileşmemesinden ileri gelmiştir.
Sekizinci kongre ile ona hâkim olan havayla, onun kabul ettiği yeni nizamname
ile Türk sporuna bir yön verilmiştir”. 19
Memleketteki bütün spor teşekküllerinin ve sporcuların dilekleri,
kongrenin dilek encümenince önemli bir dikkatle elenmiştir. Memlekette sporun
başlıca istedikleri: saha, antrenör ve umumi yardımdır. Yani yer, bilgi ve para.
Bütün bunları halletmek için günün icapları ve hususiyetleri göz önünden hiçbir
zaman ayrılmadan güzel bir kural olarak kalmayacak sade ve tatmin edici
çareler bulunmuştur. Yalnız belediyelerin değil diğer mahalli iradelerin de spora
yardımı bir destek değil bir ödev bilmesi için alınan, alınacak olan tedbirlerin
tatbik edilme imkânları kararlaştırılmıştır.
Ayrıca kongrenin hedefleri arasında “her vilayet merkezi, bir spor
merkezidir” düşüncesi vardır. Orada spor hayatı yoksa bile yapılacak teşkilat,
onu yaratacak, gençliği spora teşvik edecek, mutlaka bir varlık doğuracaktır.
Her hangi bir Türk şehrinde, kasabasında hatta köyünde spor esaslı şubeleri,
18 Apak, Rahmi(c); A.g.m., s. 231.
19 Çağlar, B.K., “Spor Kongresi”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 7(39), Mayıs 1936, s. 200-1.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
38
zaten ve derhal milli olarak benimsenecektir. Spor artık, tam manası ile ulusal
sağlık ve ulusal korunma işidir.20
Dönemin şartlarında spor kulüplerinin mahiyetini anlamak için Parti
programının 52. Maddesine bakmak gerekir. Madde “Türk gençliği, onları
temiz bir ahlak, yüksek bir yurt ve inkılâp aşkı içinde toplayacak milli bir
teşkilata bağlanır. Bütün Türk gençliği neşe ve sıhhatlerini, nefse ve memlekete
inançlarını besleyecek beden terbiyesi verilecek ve gençlik, inkılâp ve bütün
istiklal şartlarıyla yurdu müdafaa etmeği en üstün vazife tanıyan bu vazifeyi
yerine getirmek uğruna her varlığın fedasına hazır tutan bir zihniyetle
yetiştirilecektir. Bu ancak terbiyenin tam netice vermesiyle Türk gençliğinin bir
yandan, düşünme, karar verme ve teşebbüs alma gibi yüksek muvaffakiyet
özellikleri inkişaf ettirilecek ve öte yandan gençlik, her türlü işin başarılmasında
tek unsur olacak sıkı disiplinin altında çalıştırılacaktır. Türkiye, spor teşkilatı bu
esaslara göre düzenlenecek ve yürütülecektir. Memleket teşkilatının üniversite,
okullar ve enstitüler, halkevleri, toplu işçi kullanan fabrika ve müesseselerle
irtibatı ve yukarıdaki gayeler etrafında iş ve yol birlikleri tanzim edilecektir.
Yurtta beden ve inkılâp terbiyesiyle spor işlerinde tek düzelik göz önünde
tutulacaktır. Okullardan, Devlet müesseselerinden, hususi müesseseler ve
fabrikalarda bulunanlar arasında yaşlarına göre herkesin beden terbiyesiyle
meşgul olması mecburiyet altına alınacaktır”.21
Elli ikinci madde bağlamında spor partinin sevk ve idaresine geçtikten
sonra merkez, taşra teşkilatı ile daha sıkı bir ilişki içerisine girmiştir. Vilayetler,
Valiler, Spor Bölgesi Başkanlığı’nı ele almış, sporcular arasındaki her türlü
intizamsızlık kesilmiştir. Bölgelerin bütçesi ve mesai programı merkezce
incelenerek tasdikten geçirilmeye çalışılmıştır. Her spor programı için merkezce
daha canlı hareket ve müsabaka programları tertip edilmiştir. (Futbol için milli
küme maçları, atletizm için yeni hareket programları). Kayak sporu
canlanmıştır. Bursa, Sivas, Erzurum, Ankara, Kastamonu ve hatta Manisa’da
kayak sporu merkezleri açılmıştır. İki yıl içinde 2000 kayakçı olmuştur.
Uludağ’da ve Erzurum’da on binlerce lira sarf edilerek tesisler, kayakçı otelleri
ve evleri yapılmaya başlanmıştır. Güreşin bütün memlekette daha geniş yayımı
için tedbir alınıyor ve milli takıma yeni sporcular seçmek için yurdun
bütününde müsabakalar tertip edilmeye başlanmıştır. Sporun teknik inkişafını
20 Çağlar, B. K., A.g.m., s. 201.
21 Taner, T. Cemil; “Halkevleri ve Spor Kulüpleri”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 13(78), Ağustos
1939, s. 551.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
39
temin için ilk defa merkezde açılan bir antrenör kursundan 30 kadar antrenör
yetişiyor ve bunlar memleketin her tarafında görevlendiriliyor. Eski milli
sporlara önem veriliyor. İstanbul’da bir okçuluk kulübü açılıyor ve cirit sporu
teşvik ediliyor. Türk sporu tarihi incelemesine geçiliyor ve merkezde milli spor
müzesi açılarak tarihi vesikalar toplanmaya başlanıyor. 19 Mayıs günü Spor ve
Gençlik Bayramı olarak tespit olunarak, kanuni bir hükme bağlanıyor. En
önemli bir iş olarak da yurdun sahalandırılması işine başlanıyor.22
Bu tür girişimler Türk Spor Kurumu’nun kurulmasından sonra kitle
sporuna atfedilen anlam çerçevesinde söz konusu iken, elit spor düzeyinde Türk
sporunun tamamen siyasallaştığı göz ardı edilemeyecek bir gerçektir.
Atabeyoğlu’nun söylemiyle, tüm sporcular partiye üye kaydedilmiş,23 bu durum
partiye üye olmayan bir sporcunun spor yapmasını engelleyici bir boyuta
ulaşmıştır. Hatta sporcuların üniformalarında parti amblemlerinin yer alması
dikkate değer bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Nihayetinde sporun bu
derece siyasallaşmasını gören Atatürk olaya müdahale ederek24, Cumhuriyetin
kuruluşunun 15. Yılında 27 Haziran 1938 günü yeni 3530 sayılı Beden
Terbiyesi Kanunu çıkarılmıştır. Kanunun birinci maddesi “yurttaşın fizik ve
moral kabiliyetlerinin ulusal ve inkılâpçı amaçlara göre gelişimini sağlayan
oyun, jimnastik ve spor faaliyetlerini sevk ve idare etmek maksadıyla
Başbakanlığa bağlı ve hükmü şahsiyeti haiz bir Beden Terbiyesi Genel
Direktörlüğü kurulmuştur25 demekle hem yeni ve çok lüzumlu bir teşkilatı emir,
hem de Beden Terbiyesi’ni tarif etmekle, Türkiye’de spor, partinin elinden
alınarak devlete mal edilmiştir.
Yeni beden terbiyesi kanunun 13. maddesinin ikinci fıkrasında “Okul ve
kışla dışında elli ve daha çok beden terbiyesi mükellefiyeti çağında yurttaş
bulunan köy, kasaba, şehir ve münferit mahallelerde kulüp, elliden az yerlerde
spor gurupları kurulur”. Görülüyor ki, kanunun bu maddesi, yurtta spor yolu ile
gençlik teşkilatını kurmaktır. Dünyanın hiçbir yerinde, hatta Almanya, İtalya ve
Sovyet Rusya gibi yıllardan beri gençliğe el koymuş ve yeni rejimi memlekette
yerleştirmeyi ve kökleştirmeyi yeni neslin omuzlarına yüklemiş olan
memleketlerde dahi gençlik teşkilatının yapılması kanun hükmüne bağlanmış
22 Apak, Rahmi(c ); A.g.m., s. 232.
23 Atabeyoğlu, Cem; Sporda Devlet mi? Devlette Spor mu?, Türkiye Milli Olimpiyatlar Komitesi
Yayınları, 2001, s. 30.
24 Kılıç, Metin; A.g.e., s. 87.
25 Kırşan, Nizamettin; “Halkevleri Beden Terbiyesi”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 12(68), ilkteşrin
1938, s. 126.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
40
değildir. Bütün bu memleketlerde gençlik, rejimin dayandığı parti ile ve hususi
yardımlarla sevk ve idare edilmektedir. Hâlbuki inkılap yapan, rejim değiştiren
her memleket derhal gençliği ele almıştır. Hitler’in “Bir inkılabın muvaffakiyet
sırrı, o inkılaba uygun yeni adamı yaratmaktadır, hem de en çabuk zamanda
yaratmaktır. Bunsuz bir inkılaptan bahsetmek bir hayalden bahsetmek olur”
söylemi de bu düşünceyi destekler niteliktedir. Yeni beden terbiyesi kanunu
Türkiye’de beden terbiyesini ve sporu olduğu gibi gençliğin teşkilatlandırılması
işini de devlet hizmetleri arasına almaktadır.26
Apak’ın yazdığı “Yeni Beden Terbiyesi III” adlı makalesinde, yeni kanun
tatbik edilmeye başladığı andan itibaren, memleket sporunda gözüken
profesyonelci temayüllere karşı da kati bir mücadeleye girişmek mümkün
olacaktır. Çünkü herhangi bir spor kulübü, Beden Terbiyesi Genel Direktörünün
teklifi ile vekiller heyetinin vereceği kararla kapatılabilecektir. Böylece spor
sahalarının bir geçim vasıtası, spor ve sporcuları bir geçim veya şöhret temin
etme aleti olarak kullanmak çığırını aşan ve bunu temin etmek için sporculara
da tahsisat ve para vererek gençliği profesyonelliğe alıştıran bazı kulüplerin bu
hareket tarzlarının önüne geçilecektir. Muhabirlik, doktorluk, avukatlık, para
kazanmak için girişilen bir meslektir; fakat vatanı müdafaa için girişilen
kışlalarla, vatan müdafaasına elverişli yurttaşlar yetiştirmek için girilen spor
kulüplerinde alışveriş ve kazanç olmaz27 mantığıyla hareket eden ve elit spora
uzak duran siyasal temelli bir spor döneminin olduğu görülmektedir.
Milli ve Modern Sporların Canlandırılması
Tek Partili Dönemde Türkiye’de spor kışlalarda, mekteplerde ve
halkevlerinde yaşam alanı bulmaya çalışan bir olgudur. Taner’in* deyimiyle,
Halkevleri Türk yurttaşlarını Partinin Teşkilatı Esasiye Kanunun ana prensipleri
etrafında birleştirmek, yurttaşı icabında bu prensipleri korumak için maddi ve
manevi yükseltmek esası üzerine 1932 yılında C.H.P. tarafından kurulmuştur.28
26 Apak, Rahmi(d); “Yeni Beden Terbiyesi Kanunu 2”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 12(67), Eylül
1938, s. 42-3.
27 Apak, Rahmi(e); “Yeni Beden Terbiyesi Kanunu 3”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 12(68), İlkteşrin
1938, s. 124-5.
28 Taner, T. Cemil; A.g.m., s. 550.
*Cemil Tahir Taner; 1892 yılında Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde doğdu. Harp Okulu ve Harp
Akademisi’nden mezun oldu. Türk Silahlı Kuvvetlerinde Üsteğmen, Yüzbaşı, Binbaşı, Yarbay,
Albay, Tuğgeneral, Tümgeneral rütbesinde görev aldı. 22/10/1938-22/11/1945 yılları arasında
Beden Terbiyesi Genel Müdürü olarak görev yaptı. Taner, yedi yıldan fazla spor teşkilatına yön
verirken bu güne kadar en uzun süre bu görevde kalan kişidir.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
41
İnönü’nün söylemiyle; “ Halkevleri sosyal büyük bir ödevi üzerlerine
almışlardır. Bu görev vatandaşlar toplanıp gerek ilim alanında, gerekse sosyal
bakımdan birlikte paylaşabilmek ve konuşabilmek âdetine alışmalıdırlar. Spor,
güzel sanatlar ve müspet ilimleri tanıtmak için sarf olunacak emekler bilhassa
Fırkanın ve Halkevleri idare heyetlerinin gözleri önünde bulunmalıdır.29 Yeni
Beden Terbiyesi Kanunu’nun 14. Maddesinde de “Halkevleri, kendi
mensuplarına ve arzu edenlere kapalı veya açık salonlarda Beden Terbiyesi
Genel Direktörlüğü ile müşterek olarak tertip edilecek programlara göre
jimnastik, eskrim, güreş, yürüyüş, salon oyunları ve milli rakslar gibi beden
terbiyesi hareketleri yaptırabilir”30 maddesiyle halkevlerinin yaptıracakları
beden terbiyesi faaliyetlerini tatbik etmiş oluyor.
İnönü’nün sözlerinden ve Yeni Beden Terbiyesi Kanunu’nun ilgili
maddesinden de anlaşılacağı gibi halkevleri kendi mensuplarını kendine üye
olmayan bütün yurttaşların manevi ve kültürel bilgilerini ve vasıflarını meşgul
olduğu muhtelif şubeler faaliyeti ile temin ettiği gibi yurttaşın maddi ve bedeni
kuvvetini arttırmakla ancak milli vazifesini şamil olarak tamamlamış olabilir.
Bedenen kuvvetli ve kudretli olmayan; karşısına çıkacak engelleri aşamayan bir
yurttaşın yalnız manevi kudretinin büyüklüğü, lüzumu halinde yurda karşı olan
vazifesini tamam yapmaya kifayet edemez. Bu sebepledir ki halkevleri şubeleri
arasına bir de spor şubesi konmuştur. Ve yine halkevleri talimatnamesinde şöyle
denmiştir: “Spor ve bütün beden hareketleri gençlik terbiyesinin ve milli
terbiyenin vazgeçilemeyecek asli ve mühim bir vasıtasıdır. Bu sebeple Türk
gençliğinde ve Türk halkında spor ve beden hareketlerine sevgi ve ilgi
uyandırmalı, bunları bir kütle hareketi, milli bir faaliyet haline getirmelidir.”31
Bu anlamda halkevlerinin spor alanında üzerlerine düşen ödevi yerine
getirme noktasında 1940’lı yıllarda yapılan bir araştırmada, elli halkevinde,
içinde jimnastik, eskrim ve güreş yapılmaya müsait salon, altmış halkevinde de
jimnastik tesisleri yapılacak alanın olduğu belirtilmiştir. Bu alanların on
sekizinde bazı jimnastik aletleri konulmuştur. On beş halkevinde güreş minderi,
ellisinde voleybol, yedisinde basketbol vasıtası vardır. On iki halkevi dağ
sporlarıyla 14’ü su sporlarıyla meşgul olup otuz halkevi de atlı ciridi himaye ve
teşvik etmekle32spor alanındaki çalışmaların seviyesi görülebilir.
29 İnönü, İsmet; “Yeni Halkevlerini Açma Nutku”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 5(25), Mart 1935, s.1
30 Kırşan, Nizamettin; A.g.m., s. 127.
31 Taner, T.C.; A.g.m., s. 550.
32 Ünal, Kemal; “Milli Şef ve Halkevleri”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 14(83), İkincikanun 1940
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
42
Milli sporlar
Tek parti döneminde Orta Anadolu, folklor bakımından pek zengindir.
Bilhassa illeri kuşatan köyler, eski Türk adet ve ananelerini tamamıyla
muhafaza etmektedir. Bu anlamda yaşatılmaya çalışılan birkaç milli spordan
bahsetmek gerekirse kuşkusuz bunların başında cirit ve güreş sporları
gelmektedir. Köylerde olsun, merkezde olsun gençlerin en sevdiği sporlardan
birisi cirit oyunudur. Gün geçtikçe cirit oyunu oynayanların sayısı azalmakta,
halk başka eğlencelere rağbet ettiğinden, bu eski Türk oyunları yavaş yavaş
kaybolmaktadır. Cirit oyunu malum olduğu üzere Türklerin en eski
oyunlarından biridir. Çok at besleyen ve binici olan Türkler, at oyunlarına çok
ehemmiyet vermişlerdir. Tarihi bir takım vesikalara göre, eski zamandan beri
Türkler arasında cirit oyunu oynatıldığı görülmektedir.
Tek parti döneminde cirit oyununun varlığını araştıracak olursak, bu
oyunun yalnızca orta Anadolu’ya ait bir oyun olduğu anlaşılmaktadır. Sahil
halkı arasında cirit oyununa az rastlanmaktadır. Cirit, erkeklere mahsus atlı bir
oyundur. Kadınlar cirit oynayamazlar. Şapalyo’nun söylemiyle; Milli mücadele
yıllarında Cebeci bir meydan halindeydi. Dullar çayırı denilen mahalde bir
meydan vardı. Ankara delikanlıları, bahar aylarının Cuma günlerinde burada
cirit oynarlardı. Bununla beraber Möhye, Odabaşı, Pursal köyünde de baharda
pek hararetli bir şekilde, köyler arasında cirit oynatılmaktadır. Düğün ciridi, deri
ciridi ve bahar ciridi olarak üç farklı şekilde cirit oyunu oynanmaktadır.33
Burada uzun uzadıya cirit oyununun nasıl oynandığı hakkında bilgi
vermeyeceğim lakin gün geçtikçe cirit oyununa verilen önemin azaldığı
gözlenmiş ve şehir merkezlerinden öte kırsal kesimde oyunun belli bir süre daha
devam ettiği (at vs yoksunluğu etken) gözlenmiştir.
33 Şapolyo, E. Behnan; “Ankara’da Cirit Oyunu”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 12(68), İlkteşrin 1938,
s. 165-6.
**Nizamettin Kırşan: 1896 yılında İstanbul’da doğan Kırşan, Stocholm Beden Terbiyesi
Enstitüsünden mezun olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çeşitli okullarda öğretmenlik
yapmış, Gazi Terbiye Enstitüsünde Beden Terbiyesi Muallimliği görevinde bulunmuştur. Ayrıca
Kırşan, 1936 yılında Almanya’nın Berlin kentinde yapılan Olimpiyatlara kafilede yönetici ve
1956 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde düzenlenen Olimpiyatlara da kafile başkanı
olarak katılmıştır. Aldığı diğer görevler: 1933-1935 CHP Spor Danışmanı, 1936-1938 TSK Genel
Sekreteri, 1938-1943 Beden Terbiyesi Genel Müdürü (BTGM) Yönetim Kurulu Üyesi, 1943-
1948 BTGM Baş Müfettişi, 1948-1950 Yüksek Beden Terbiyesi Müdürü, 1950-1955 BTGM
Yardımcısı, 1955-1957 Beden Terbiyesi Genel Müdürü ve TMOK Başkanı, 1957-1960 DP
İstanbul Milletvekili
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
43
Kırşan’a** göre; Milli ve ananevi güreş sporumuzun modern tekniğiyle
yurt içinde yayılmasına çalışmak, köylere varıncaya kadar güreş heveskârlarına
modern güreş tekniğini, vasıtalarıyla birlikte götürmek, teşvik müsabakaları
tertip etmek ve ettirmek, kendi çevreleri içinde güreş yapanlara her surette
destek vermek okullar dışında, halkevleri spor kollarının yapabileceği kolay
işler arasındadır.34
Abbas’a göre de güreşin bizdeki yuvası Türk köyüdür. Bizde şehirlerde
az güreşçi çıkar. Bu itibarla köyle en yakın temasta bulunan halkevleri bu sporu
yükseltmek için şimdiki durumda en emin ve etkili vasıta olabilir. Ona göre
bizde köy düğünlerinde güreş eksik olmaz. Eksik olduğu yerlerde bunu yapmak
lazımdır. İlk iş 367 Halkevi’nde imkâna göre büyük küçük bir güreş salonu ve
minderi vücuda getirmektir. Bundan sonra güreşe teşvik gelir. Daha sonra da
güreşten anlar kimselerin bu işe bakmaları; yerine göre antrenör meselesi
düşünülebilir. Esasen bu sporda şehirden köye değil, köyden şehre doğru bir
yayılış mevzubahistir. Bunun için köyden başlamak aynı zamanda tabii bir
akıştır; gayri tabii bir zorlayış değildir. Güreşi yayımda bir kolaylıkta az bir para
mukabilinde güreş öğretmeni temin edilebilmesi imkânlarıdır. Eski
güreşçilerden birçoğunun bu işe seve seve talip olacaklarını şüphesiz
addediyoruz. Biz şahsımız hesabına sporda en ileri teknik diye bir şey
tanımayız. Hele güreşte zorun oyunu bozduğuna inanırız. Teşvik
müsabakalarını, bölgeler arasında temasları, temsili ve milli müsabakaları
bundan sonra düşünülecek işler arasında görmekteyiz.35
Modern Sporlar
Modern spor anlamında ilk olarak okullarda, kışlalarda ve halkevlerinde
göz önünde bulundurulan spor jimnastiktir. Aslında jimnastik sporunun ülkeye
girişi çok daha eski tarihlidir. Osmanlı arşivlerinde II. Abdülhamit döneminde
Mekteb-i Sultani de resmi olarak jimnastik dersleri verildiği ve 1906
Olimpiyatlarında Rum asıllı George ve Nicholas A. adlı iki kardeşin jimnastik
sporunda iki madalya kazandığı bilinmektedir. Tek partili dönemde belki de
modern sporun teşekkülünde jimnastik sporunun tatbik edilmesinin etkisi bu
anlamda büyüktür. Osmanlı son döneminde var olan İsveç, Danimarka ve
Alman jimnastikleri olarak ortada üç sistem mevzuu bahistir. İsveç usulü
34 Kırşan, Nizamettin; A.g.m., s. 128.
35 Abbas, Nüzhet (a); “Halkevleri ve Memleket Sporu”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 13(73), Mart
1939, s. 26.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
44
Ling’in (1776-1839) ve Bronting’in (1799-1881) icat ettikleri harekette kesinlik
ve kumandaya itaat özelliklerini temin için icat olunmuştur. Bu sistem o
zamanki İsveç’in içtimai, iktisadi ve idari bünyesine ve ihtiyaçlarına göre
tanzim edilmiş bir usuldür. Danimarka sistemine gelince, Bukh’tan miras kalan
bu usul esasında İsveç’inkinden farklı değildir. Fark teferruata aittir.
Almanya’da Frederick Jahn’ın (1778-1852) hür, zeki ve temiz ahlaklı bir
cemiyet meydana getirmek için oluşturulan beden terbiyesi, fikir cereyanlarına
tabi ve bu cereyanların adeta bir yansıma yeri olmuştur.36
Beden terbiyesi işlerinde savaş sonu cereyanlarını göz önüne getirecek
olursak şu kanaate haiz oluruz ki grup halindeki talimler yerine, serbest
oyunlara ve sporlara doğru bütün milletler baş döndürücü bir süratle
gitmişlerdir. Futbol, voleybol, basketbol gibi oyunlar, yarı vahşi akvam
(milletler) arasında bile revaç bulmaktadır. Bunlara rağmen jimnastiklerin vücut
için son derece faydalı oldukları inkâr olunamaz bir hakikattir. Sıhhat ve kuvvet
için faydalı olduğu gibi jimnastik diğer sporlar için vücudu hazırlama ve
elverişli bir duruma getirme bakımından da emsalsizdir denilebilir.37
Beden terbiyesi denince ilk akla gelen şey harekettir. Yalnız şurasını da
unutmamak gerekir ki hareketin keyfiyet ve kemiyetini iyi tayin etmek ve her
vücuda muhtaç olduğu hareket gıdasını devamlı surette vermek lazımdır.
Demoor’un tabiriyle “bedeni terbiye eden bu hareketin keyfiyet ve kemiyet
itibariyle takdirine jimnastik” diyoruz. Ona göre; hareket en büyük tesirini adale
üzerinde gösterdiğine nazaran ilk akla gelen adalenin terbiyesidir. Yalnız
adalenin kanın cevelanı ile mühim bir rabıtası vardır. Adale işlediği surette
kanda süratini arttırıyor. Öyleyse adaleyi düşünürken kalbi ve kalbi düşünürken
ciğerleri ve asabı (siniri) düşünmek zaruridir. Jimnastik tesiri yalnız beden
üzerinde göstermekle kalmıyor, manevi kudretler üzerinde de büyük bir rolü
oluyor. Bedenin muhtelif şekillerde faaliyeti iradeyi, enerjiyi, ölçülü olmayı,
sürati de kemmiye ediyor. Gençleri birer şahsiyet sahibi yapıyor. Hayatta
muvaffak olmak için de mühim ön şart şahsiyet sahibi olabilmektir. Öyleyse
ilmin istifadelerini istinaden, maddi ve manevi kuvvetler arasında bir ahenk
hususa getiren, çocukları birer şahsiyet sahibi yapan beden faaliyetlerine
jimnastik diyoruz.38
36 Abbas, Nüzhet (c ); A.g.m., s. 127.
37 Abbas, Nüzhet (c); A.g.m., s. 128.
38 Demoor, Yean; A.g.m., s. 174-5.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
45
Cemal’in yazdığı “Beden Eğitimi” adlı makalesinde “Bugün jimnastiğin
yemek yemek, su içmek kabilinden hayati bir ihtiyaç olduğu anlaşılmış ve kabul
edilmiştir. Bundan dolayı, bu ihtiyaç hayatın her devrinde yaşa ve cinsiyete göre
mevcut hususiyetler dâhilinde telafi edilmelidir. Çocuk nasıl özel bir gıda ve
özel bir sağlığı korumaya sahipse aynı tarzda özel bir jimnastik sistemine de
muhtaçtır. Fikri sahada bir büyük kadar olgun olmayan çocuk fizik sahasında da
aynen tam teşekkül etmiş değildir. Aynı zamanda mütemadiyen değişen arkadaş
ve çevrenin tesiri altındadır. Şu halde çocukluk döneminde jimnastiklerde gaye:
çocuğu suni ve gayri tabii bir surette inkişafına hazırlamaktır. Çocukları makul
ve anlayıcı bir gözetim altında ve onlara organizmalarının tahammül ve ihtiyacı
nispetinde bir hareket imkânı vermek, bazı müşterek oyunlar tertip ederek
onlara beraber çalışmak, beraber iş görmek fırsatları hazırlamaktır. Öğretmenin
çalışma programında bu maksat ve gayeyi göz önünde bulundurması lazım
olduğu gibi, yaptıracağı gerek hareket ve gerek oyunlarda çocukların beden ve
eklemlerinin fizyolojik imkânlarını düşünmesi lazım”39 söylemiyle çocuklar için
jimnastik sporunun ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir.
Yine Cemal başka bir makalesinde jimnastik, zayıfın, kuvvetlinin, vakti
olanın, olmayanın yapabileceği bir iştir40 söylemiyle de jimnastik sporu sadece
okullarda yapılacak bir spor olarak görülmemektedir. Kırşan’a göre; hiç
şüphesiz, günlük hayatlarında oturarak çalışan veya lazım olduğu kadar hareket
edemeyen genç, ihtiyar, kadın, erkek bütün yurttaşlara bu ihtiyaçlarını fenni ve
sıhhi şartlar içinde karşılayıcı hareket jimnastikleri olacaktır. Bunun için
halkevlerine çok büyük görev atfetmektedir.41 Uygun salon ve ekipmanların
sağlanması hususunu ortaya koyarak, jimnastik sporunun yapılabilmesi için
gerekli şartları belirtmeye çalışmıştır.
Jimnastik sporunun yanında dönemin şartlarında dağda yapılan sporlara
da oldukça ehemmiyet verilmiştir. Bu anlamda toplumun yaptığı serbest zaman
faaliyetlerinin bir kısmının düzenini sosyal çevre ve fiziki çevre verir. Bunlar
39 Cemal, Zehra(a); “Beden Eğitimi”. Ülkü Halkevleri Dergisi, 6(31), Eylül 1935, s. 52.
40 Cemal, Zehra(b); “Halkevinde Kış Sporları”. Ülkü Halkevleri Dergisi, 6(34), Birinci Kânun
1935, s. 311.
41 Kırşan, Nizamettin; A.g.m., s. 128.
***Vildan Aşir; eski bir atlet, gerçek bir spor adamıdır. Türk Spor Kurumu döneminde Atletizm
Federasyon Başkanlığı görevinde bulunmuş, 24,10.1945 günü Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü
makamına atanmıştır. Galatasaray Lisesi mezunu, yabancı dil bilen, spordan çok iyi anlayan ve
büyük deneyim sahibi bir spor adamı. 1923 yılında İsveç’e gönderilerek yüksek beden eğitimi
ihtisası yapmış, Atletizm Federasyon Başkanlığı ve İzcilik Müdürlüğü görevlerinde bulunmuş,
Gazi Terbiye Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak uzun yıllar çalışmış tecrübeli bir bürokrat.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
46
ana çizgileriyle belirli bir sıraya konmamış rastgele işlerdir. Bu işler daha
modern cemiyetler tarafından benimsendikten sonra düzgün biçimlere, yasalara
bağlanır ve faydaları genelleştirilir. Nitekim kıyı kesimlerde yaşayanların
yüzmesini plaj eğlencesi, dağlık ve karlık bölgede yaşayan insanların kızağını
kış istasyonları haline getiren şehirlerin yapısıdır. Türk Spor Kurumu
döneminde Atletizm Federasyonu Başkanı olan Aşir’in*** söylemiyle; “Her
güzel şeyi ulusuna bağışlamasını bilen Cumhuriyetimiz halkın beden ve kültür
seviyesini yükseltmek için en lüks sporları da ona indirmeye muvaffak oluyor.
Kış sporları memleketimizin birçok yerinde yapılabilir. Kış sporu bizde dağa
bağlıdır ve onun öz malıdır. Kış sporu isteyen dağı ister dağda kış sporu demek
kayak sporu demektir.42
Ortekin’e göre Avrupa’da kayak sporunun taammüm ettiği (yayıldığı)
malumdur. Bu spor bilhassa kışı uzun ve karı çok memleketlerde daha fazla
rağbet görmektedir. Son senelerde bu spora bizde de rağbet verilmeye başlandı.
Bütün sporlar içinde en güzellerinden biri ve belki de birincisi olan kayak sporu,
Türklerde en eski zamanlardan beri mevcuttur. Fakat kayak Türkler için hem
spor ve hem de geçim vasıtasıdır.43 Dönemin şartlarında modern spor diye
atfedilen kayak sporunun yeniliği ve araç-gereçlerinin azlığına rağmen çok
sevilen ve tutulan sporlardan biri olarak görülmektedir. Türk toprakları bu spor
için idealdir denilebilir. İstanbul ve Ege bölgesi hariç çok yakınında kış
sporlarına elverişli dağı olmayan bir şehir yoktur.
Baba’ya göre; kayak iki bakımdan bize çok lüzumlu bir spordur: Askerlik
ve Memleketçilik. Ona göre, vatan müdafaasında kayak askeri talim kadar
bütün millet efradına öğretilmesi ve herkesçe bilinmesi lüzumludur.
Memleketimizin dağlık kısmındaki harekâtta bir kayakçı asker büyük bir kudret
ve kuvvettir.44 Apak’a göre de bu durum doğrudur. Memleketin dört bir yanı
dağlık olmasına rağmen ne yazık ki dağcı bir ulus olarak yetişemedik. Ona göre
bu noksan yüzünden çokta zararlar gördük. Eğer bundan kırk yıl evvel bugün
düşündüğümüz gibi düşünüp de ulusumuzu dağda serbestçe yürür, gezer, savaş
yapar bir hale soksaydık büyük dünya savaşında Rus orduları Erzincan’a kadar
ilerleyemezdi, İstiklal savaşında da Yunanlılar Ankara kapılarına kadar
dayanamazdı. Çünkü bütün büyük savaşlar hep yüksek dağların yamaçlarında
42 Aşir, Vildan; “Dağın ve Kışın Sporu”, Ülkü Halkevleri Mecmuası, 4(24), Şubat 1935, s. 449.
43 Ortekin Hasan; “Türkler ve Kayak”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 10(60), Şubat 1938, s. 513.
44 Baba, Nüzhet (a), “Beden Terbiyesi ve Gençlik Meseleleri: Kayak, Kamp ve Dağ Sporları”,
Ülkü Halkevleri Dergisi, 14(80), Birinciteşrin 1939, s. 128.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
47
ve doruklarında yapıldı. Dağda kolayca hareket eder, savaş yapabilir tek bir
adam, bunu bilmeyen birkaç adamla uğraşabilir. Yaz ve kış dağda gezmemiş,
dağı bilmeyen bir insan, dağda giyilecek elbisenin bile nasıl olduğuna karar
vermemişse pek tabidir ki dağın tabii tesirlerinden çabuk müteessir olur, hasta
düşer. Bunun gibi dağcılığa alışmamış bir ordu dahi, savaş zamanında dağda
fazla hastalık ve ölü vukuatları verir, gücü ve kuvveti çabuk tükenir. İşte dağ
sporunun askerlik yönünden ehemmiyeti de bu şekilde canlandırılmış olur.45
Kayak sporu yapan bir gençlik ise bu spora heves etmemiş bir gençlik
yanında elbet kat kat üstündür. Memleketçilik bakımından da kayak sporu bir
lüzum halindedir. Şehirlerdeki inziva yerinden memleketin en ücra köşelerine
kadar yapılan kültür hareketleri oralara gitmekle götürülmekte ve
götürülecektir. Şark vilayetlerinin kışları geçilmez geçitlerini ve bazı bölgelerde
kışın dört beş ay sürdüğünü düşünecek olursak kayağın oralardaki rolünü daha
etraflı olarak takdir ederiz. Üçüncü olarak kayak pek faydalı, fizik ve moral; bir
spordan beklenen bütün iyilikleri bir araya toplamıştır. Açık hava, dağ havası,
tabiata karşı mücadele, arkadaşına yardım gibi unsurları kayak bize bol bol
veren bir spordur. Mahareti gerektiren güç bir spor oluşu da kıymetini beş on
misli arttıran bir faktördür. Şu halde kayak bize birkaç bakımdan faydalı olduğu
için onu mutlaka memleket ölçüsünde kalkındırmak zorundayız.46
Kayak sporunu bu ideler ekseninde geliştirmek adına yapılan çalışmalar
göz önünde bulundurulduğunda Apak’ın deyimiyle 1935-1936 yıllarında
İstanbul’da, Bursa’da ve Ankara’da birer dağ kulübü açılmıştır. Sivas’ta bile 60
kadar kayak ile ilgilenen sporcu ortaya çıkmıştır. Erciyes dağının eteklerinde
kayanlar artık çok fazladır. Bursa’da Uludağ artık bir kayak sporu okulu ve
merkezi olarak belirmeye başlamıştır. Uludağ’da Cumhuriyet Halk Partisi
yeniden 200 kişilik bir tesis kurmuş ve bitmek üzeredir. Birçok ilimizde kayak
sporunun yaygınlaşması için tesisleşmeye gidilmektedir.47
Dönemin şartlarında memleket gençliğinin kafasını ve kolunu terbiye
edici, yardımcı bir okul olarak izcilik sporu da görülmektedir. Baba’nın
deyimiyle izcilik öyle bir mektep ki çocuğa yurdunu ve kendini öğretmek onu
yurdu için daha faydalı bir eleman olarak yetiştirmek için emsalsiz bir vasıtadır.
Bir çocuğun ve gencin bugünkü ihtiyaç ve duygulara göre yetişmesi,
45 Apak, Rahmi (b); “Türkiye’de Dağ Sporu”, Ülkü Halkevleri Mecmuası, 5(35), Mart 1935, s.
52.
46 Baba, Nüzhet (a); A.g.m., s. 128.
47 Apak, Rahmi(a); A.g.m., s. 341.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
48
medeniyeti, insanlığı ve kendini tanıması ve bütün bunların fevkinde vatanına
bağlı büyüyen, küçüğüne müşfik (şefkatli) mert bir insan olarak yetişmesi için
düşünülmemiş, konulmamış bir şey kalmamış. Gençliği teşkilatçı, kurucu ve
yaratıcı yetiştirmek için birinci derecede bir vasıta olan izcilik bizde bir vakitler
ciddiyetle ele alınmış bir mesele idi. İngilizlerin ileri gelen izcilik
teşkilatçılarından M. Parfitt, İstanbul’a gelmiş ve Türk izci teşkilatının
kurulmasına yardım etmiştir. 1912 yılında izcilik bizde oldukça ivme
kazanmakta iken 1914 dünya savaşından cumhuriyet devrine kadar izcilik çok
sönük bir şekilde devam etmiştir. İzciliğin tek parti dönemindeki durumu ihmal
edilmiş bir vaziyette değildir. Ancak gönlün istediği ileri bir inkişaf halinde de
değildir. İzcilik uzun boylu ve herhangi bir spor branşında olduğu gibi teknik
bakımdan bir ihtisas işi değildir. Vücudu kuvvetli, karakteri sağlam bir genç,
kısa bir zamanda izciliğin esaslarını kendinden az bilenlere rehberlik edecek
kadar kavrar. Galatasaraylı Ahmet tarafından 1930 yılında yazılan “Türk İzci
Teşkilatı” adlı eser dönemin şartlarında Baba’ya göre yegâne müracaat
kitabıdır.48
İzcilik ile yakından alakadar ve izciliğin bir şubesi olan kampçılık da
kayak nevinden ve memleket müdafaasında büyük yeri olan bir spordur.
Yeryüzünde en feyizli topraklara sahip olan memleketimizin kış yaz bu spora
müsait oluşu, gençliğin açık havaya olan ihtiyacını karşılayıcı ve onları kıt
şartlar altında birbirlerine yardımı öğretici bu spora ehemmiyet vermemizi icap
ettiriyor. Bir spor ve gençlerin fizik ve moral terbiyelerine yardım edici bir
vasıta olarak kampçılık üzerinde fazla söz söylemek gereklidir. Kampçılık
bizde hakikaten çok az yayılmış bir haldedir. Şunu da kendi kendimize itiraftan
çekinmemeliyiz ki bizde bu işi ve kampçılık sporunu organize edecek elemanda
çok azdır. Dağa çıkıp kamp kurmak dile kolay, bu işi bütün icaplarıyla
başarmak ise epey güç bir iştir. Bu spordan beklenen faydaları bir araya
toplayabilmek için sıhhi şartların, yemek içmek şartlarının, kampta neşe ve
dostluk havası içinde eğlenceli ve faydalı vakit geçirmenin yollarını bulmanın
bir bilgi ve uzmanlık işi olduğuna şüphe yoktur. Şu hale nazaran ilk görüş
memlekette kampçılık sporunu yer yer idare edecek ve gençliğe öğretecek
elemanları yetiştirmek ilk planda düşünülmesi gereken bir iş49 olduğu
söylemleriyle de tek parti döneminde modern sporların yayılmasındaki etken
48 Baba, Nüzhet (b); “Beden Terbiyesi ve Gençlik Meselesi: İzcilik”, Ülkü Halkevleri Dergisi,
13(78), Ağustos 1939, s. 541-543.
49 Baba, Nüzhet(a); A.g.m., s. 129.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
49
unsurların, Türk yurttaşını yurt düşmanlarına karşı kavgada ve gerekse birlikte
kavgada üstün kılacak, gelecek meydan savaşlarında Türk ordusunu çevik,
yürekli, kahraman, ateşli, anlayışlı, söz dinler, dayanıklı elemanlarla dolduracak
olan sporların teşekkülünden bahsedilmektedir.
Belirtilen temel düşünceler ekseninde modern spor diye tabir edilebilecek
batı menşeili birçok spor dalının başka memleketlerden alınarak Türk sporunun
ruhuna uygun hale getirilmeye çalışıldığı gözükmektedir. Bunlara örnek olarak;
eskrim, su sporları, atıcılık, hava sporları gibi sporlar verilebilir.
Son olarak memlekette spora verilen ehemmiyet dönemin şartlarında çok
fazla olmakla birlikte, durumu sistematik hale getirecek kaynak eserlerin
yokluğu da göze çarpmaktadır. Baba’nın 1940 yılında yazdığı makalesinde;
Memlekette cari beden terbiyesi sistemlerinin ve memlekette tutulmuş, sevilmiş
ve umumi rağbete mazhar olmuş sporların teorik ve uygulamalı bütün
esaslarını, teknik ve taktik icaplarını anlatan, inceleyen eserlerin vücuda
getirilmesi gereklidir. Ayrıca beden terbiyesi ve sporların tarihine de gereken
önemi vererek bu gibi eserlere ehemmiyet vermek lüzumludur. Bunlara ilaveten
daha sade yazılmış ve daha gençlerin anlayabileceği tarzda kaleme alınmış
eserlere ve yardımcı kitaplara da ihtiyaç vardır. Ayrıca propaganda neşriyatına
da ehemmiyet verilmeli, ona göre gençliği kahvehanelerden, vaktini havası pis
yerlerde geçirmekten kurtarmak için propaganda neşriyatına başvurmak şarttır.
Propaganda sayesinde bütün gençliği doğrudan doğruya bir spora alıştırmasak
bile onun vücudunu ziyan etmemeyi, pis hava yerine açık ve temiz havada
gezmeyi, bir spor müsabakası seyre koşmayı öğretsek bile bu da büyük bir
kardır. Umumi olarak beden terbiyesi ve spor neşriyatının; yapıcı, bilgiye,
tecrübeye dayanmalı, gençliği yüksek vasıflı, yüksek karakterli, feragatli, yurda
bağlı, büyüğüne hürmetkâr, küçüğüne şefkatli yetiştirmeye uygun olmalıdır.50
SONUÇ
Yapılan araştırmalar Cumhuriyet öncesinde modern spor alanında
girişimlerin olduğunu bize göstermektedir. Fakat modern spor adına yapılan
girişimlerin kitlelere yaygınlıktan ve profesyonellikten ziyade daha çok amatör
ruhlu belli küçük guruplar arasında ortaya konulduğu gözükmektedir. Siyasi
sebeplerden ötürü resmi olarak yapılan girişimlerin, spor alanında istenilen
seviyede olmadığı göze çarpmaktadır. Gayri resmi oluşumların ve insanların
50 Baba, Nüzhet (c ); “Beden Terbiyesi ve Spor Neşriyatımızın Ana Hatları Ne Tarzda Olabilir?”,
Ülkü Halkevleri Dergisi, c.14, Şubat 1940, s. 544-547.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
50
rağbet gösterdiği bir alan olarak kısır seviyede futbolun popülerliğini koruduğu
söylenebilir.
Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden yıllarda, bireysel girişimlerle
memlekette beden terbiyesini yaymak amacıyla spor alanında yurtdışında eğitim
almış birkaç amatörün Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı kurarak devletten
yardım alması sonucu modern sporun temellerinin atıldığı, bireysel çabaların ve
özverinin yaşandığı “sporun önemini anlama” devresi (1923–1936) oldukça
önemlidir. Bu dönemde, ulus olma sürecinde her alanda yapılan düzenlemelere
paralel olarak spor alanında da verilen desteğin ve maddi yardımların önemi
büyüktür. Dünya savaşından yeni çıkmış, millet bütünlüğünü içinde bir olmak,
içten kuvvetli olmak felsefesi üzerine oturtmuş bir toplumun spor
politikalarında attığı adımların memleketçi seviyede ve sosyolojik açıdan
fonksiyonalist yaklaşım ekseninde olması önemlidir. Bu anlamda 1934 yılından
itibaren ağırlığını hissettiren ve 1936 yılında spor kongresinde TİCİ’nin adı
Türk Spor Kurumu olarak değiştirilip, sporun partinin eline geçmesi de fazla
yadırganacak bir durum olmasa gerekir. Spor partinin himayesine geçtikten
sonra yapılan maddi yardımların, merkezileşmenin ve düzenlemelerin yönünü
tayin eden temel düşünce kuşkusuz sporun siyasallaştığıdır. Artık ülke
genelinde lisanslı sporcuların partiye üye kaydedilmesinden tutun da,
üniformalarda parti amblemlerinin yer almasına ve partiye üye olmayan
sporcuların spordan aforoz edilmesine kadar birçok durumun spor alanında
yaşandığı görülmektedir. Ta ki 1938 yılında Atatürk’ün 3530 sayılı Beden
Terbiye Kanunu’nun çıkarılmasına vesile olup, sporun partinin elinden alınarak
devlete mal edilmesine kadar geçen sürede sporun siyasallaştığı somut olarak
gözlenmiştir. Tek parti döneminde, sporun devletin eline geçmesinden sonraki
süreçlerde de spora yüklenen temel düşüncenin çok fazla değişmediği
görülmektedir.
Konjonktüre bağlı olarak tek parti olan CHP’nin sekizinci spor
kongresinde Türk Spor Kurumu adıyla sporu partinin hegemonyası altına
aldıktan sonraki dönemlerde (1936 Berlin Olimpiyatlarında Hitler’in sporu
uluslararası alanda güç göstergesi olarak kullanması vb), uluslararası arenada
iyiden iye Nazi Almanya’sının yükselen bir değer olduğu gözükmektedir. İkinci
dünya savaşının sinyallerini verdiği süreçte modern spor dallarının ülkenin her
yerinde yaygınlaştığı ve bu spor dallarını ülke müdafaasında önemli bir araç
olarak kullanabileceğini gören tek partinin, spor politikasının yanlış olduğunu
söylemek pek tutarlı gözükmemektedir. Dönemde yazılan yazılarda Hitler’in
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
51
Beden Terbiyesine verdiği önemin oldukça fazla belirtilmesinde de bu durumun
etkisi gözükmektedir. Bu anlamda dönemin önde gelen spor adamlarının
yazdığı makalelere baktığımızda elit sporuna verilen tepkileri anlamak yerinde
olacaktır. Sporun profesyonel anlamda para kazanma aracı olamayacağını dile
getiren Apak bu anlamda, sporu bir iş alanı olarak görmemektedir. Modern
sporun teşekkülü anlamında okullarda, kışlalarda ve halkevlerinde yapılan
çalışmalar kitlelere sporu yaymak ve spor sayesinde vatanına faydalı bedensel,
zihinsel anlamda askeri nitelikte insanlar yetiştirmek temel düşünce olarak göze
çarpmaktadır.
Sosyolojik olarak uluslaşma sürecinde toplumsal yapıdaki hızlı
değişmelere koşut olarak her alanda olduğu gibi spor alanında da milli sporlar
yerine batı menşeli sporların rağbet görmesi doğaldır. Milli spor diye tabir
ettiğimiz sporların daha çok kırsal kesim dediğimiz köylerde rağbet görmesi söz
konusu iken modern sporlar kentsel yaşamın ağırlıkta olduğu yerlerde rağbet
görmektedir. Bu nedenle dönemde yazılan makalelerde de daha çok ihtiyaca
hâsıl olan dağ, hava ve su sporlarının ön plana çıkması ve bu sporların bizim
için ne anlam ifade ettiğinin açık açık belirtilmeye çalışması dikkatlerden
kaçmayacak boyuttadır. Belirtilen alanlarda yapılan modern sporlara
yönelmenin Türk yurttaşlarını yurt düşmanlarına karşı kavgada ve gerekse
birlikte kavgada üstün kılacak, gelecek meydan savaşlarında Türk ordusunu
çevik, yürekli, kahraman, ateşli, anlayışlı, söz dinler, dayanaklı elemanlarla
dolduracak olan spordur görüşü tek parti döneminde hâkimdir.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
52
KAYNAKÇA
Abbas, Nüzhet(a); “Halkevleri ve Memleket Sporu”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 13(73), Mart 1939, s. 23–26.
Abbas, Nüzhet(b); “Başka Memleketlerde Beden Terbiyesi-Almanya”,
Ülkü Halkevleri Dergisi, 13(76), Temmuz, 1939, s. 346–351.
Abbas, Nüzhet(c); “Halkevlerimiz ve Memleket Sporu”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 13(74), Nisan 1939, s. 126–131.
Apak, Rahmi(a); “Türk Sporunun Yeni Yükümleri”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 6(35), İkincikanun 1936, s. 345–348.
Apak, Rahmi(b); “Türkiye’de Dağ Sporu”, Ülkü Halkevleri Mecmuası,
5(35), Mart 1935, s. 51–53.
Apak, Rahmi(c); “Onbeş Yıl ve Türk Sporu”, Ülkü Halkevleri Dergisi,
7(69), İkinciteşrin 1938, s. 229–234.
Apak, Rahmi(d); “Yeni Beden Terbiyesi Kanunu 2”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 12(67), Eylül 1938, s. 42–44.
Apak, Rahmi(e); “Yeni Beden Terbiyesi Kanunu 3”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 12(68), İlkteşrin 1938, s. 122–125.
Aşir, Vildan; “Dağın ve Kışın Sporu”, Ülkü Halkevleri Mecmuası, 4(24),
Şubat 1935, s. 449–450.
Atabeyoğlu, Cem; Sporda Devlet mi? Devlette Spor mu?, Türkiye Milli
Olimpiyatlar Komitesi Yayınları, 2001
Baba, Nüzhet(a); “Beden Terbiyesi ve Gençlik Meseleleri: Kayak, Kamp
ve Dağ Sporları”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 14(80), Birinciteşrin 1939, s. 128–
131.
Baba, Nüzhet(b); “Beden Terbiyesi ve Gençlik Meselesi: İzcilik”, Ülkü
Halkevleri Dergisi, 13(78), Ağustos 1939, s. 541–544.
Baba, Nüzhet(c ); “Beden Terbiyesi ve Spor Neşriyatımızın Ana Hatları
Ne Tarzda Olabilir?”, Ülkü Halkevleri Dergisi, c.14, Şubat 1940, s. 544–547.
Baha, Nüzhet; “Başka Memleketlerde Beden Terbiyesi- Birleşik
Amerika”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 13(77), Temmuz, 1939, s. 423–426.
Cemal, Zehra(a); “Beden Eğitimi”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 6(31), Eylül
1935, s. 52–54.
Cemal, Zehra(b); “Halkevinde Kış Sporları”, Ülkü Halkevleri Dergisi,
6(34), Birinci Kânun 1935, s. 311–313.
Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü
53
Çağlar, B.K.; “Spor Kongresi”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 7(39), Mayıs
1936, s. 200-203.
Demoor, Yean; “Beden Eğitiminin Anlam ve Önemi”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 6(33), İkinci Teşrin 1935, s. 174–177.
İnönü, İsmet; “Yeni Halkevlerini Açma Nutku”, Ülkü Halkevleri Dergisi,
5(25), Mart 1935.
Kılıç, Metin; Etnisite ve Spor, Doğu Kütüphanesi Yayınları, İstanbul,
2012.
Kırşan, Nizamettin; “Halkevleri Beden Terbiyesi”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 12(68), ilkteşrin 1938, s. 126–128.
Peker, Recep; “Uluslaşma-Devletleşme”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 7(40),
Haziran 1936, s. 321–327.
Taner, T. Cemil; “Halkevleri ve Spor Kulüpleri”, Ülkü Halkevleri
Dergisi, 13(78), Ağustos 1939, s. 550–557.
Şapolyo, E. Behnan; “Ankara’da Cirit Oyunu”, Ülkü Halkevleri Dergisi,
12(68), İlkteşrin 1938, s. 165–168.
Uludağ, Ş. Osman; “Spor Göreneğin Değil Bilginin Eseri Olmalıdır”,
Ülkü Halkevleri Dergisi, 6(36), Şubat 1936, s. 431–439.
Ünal, Kemal; “Milli Şef ve Halkevleri”, Ülkü Halkevleri Dergisi, 14(83),
İkincikanun 1940.